Top Banner
Toplu suç ortakl›¤› Jandarma Genel Komutanl›¤› internet sitesinde yapt›¤› aç›klamada, toplu mezarlar› a盤a ç›kar- mak için yap›lan kaz›larda bulunan kemiklerin 1999’da öldürülen PKK’lilere ait oldu¤unu kabul etti. Bu aç›klama asl›nda bir savafl suçu- nun itiraf› niteli¤inde S. 4 K›br›s isyan etti K›br›s’›n kuzeyi, tarihinin en büyük emekçi eylemlerine sahne oldu. K›br›sl›lar AKP’nin neoliberal paketine bayrak açt›. K›br›sl›lar iradelerinin yok say›lmas›na öfkeli S. 5 Üniversiteli kad›n ayakta Dolmabahçe’de yapt›klar› eylem s›ras›nda gözalt›na al›nan Ö¤renci Kolektifi üyeleri karakolda tacize u¤rad›. Üniversiteli kad›nlar ‘tacize sessiz kalmayaca¤›z’ diyerek polisler hakk›nda suç duyurusunda bulundu S. 10 Ferda Koç / Sayfa 4 fiekerden de¤il M›s›r’dan Süheyla E. Tezel / Sayfa 6 Hep beraber ya var›z ya... Gökhan Bulut / Sayfa 7 Güç ve halk›n iletiflim hakk› Tufan Sertlek / Sayfa 9 Cephe sald›r›s›na karfl›... Y›l 5 Say› 125 11 fiubat 2011 • 1 TL TUNUS, MISIR, ARNAVUTLUK, KIBRIS, TÜRK‹YE... Halklar, dünyan›n dört bir yan›nda neoli- beral iktidarlara “Yakam›zdan düflün” di- yor. Emek düflman› politikalar Tahrir’den Kurtulufl’a direniflle karfl›lan›yor ‹ktidar›n› polisle koruyan Erdo¤an, ser- mayenin örnek iktidar› olma iddias›yla öteki ‘Mübareklere’ ak›l veriyor. Oysa isyan sesleri Ankara’dan da duyuluyor Halk isyanı her yerde Halkın örgütü 79 yaşında Devrim için erken, durmak için geç Halk›n hak mücadelelerinin ana kuca¤› olma iddias›yla yoluna devam eden Halkevleri, 19 fiubat’ta 79’uncu kurulufl y›ldönümünü kutlu- yor. Halkevi flubeleri yeni yafllar›n›, yürü- yüfller ve flenliklerle karfl›layacak S. 3 İş kazası değil organize cinayet OST‹M’de meydana gelen ifl cinayetlerinden sonra hükümet ve patron- lar iflçileri suçluyor. Sermaye için organize olan sanayi bölgelerinde iflyeri olan patronlar birçok kolayl›k ve teflvik- ten yararlan›yor. Fakat bu bölgelerde ifl güvenli¤inin ad› bile an›lm›yor S. 8 Ortado¤u’daki yeni halk hareketleri neolibe- ralizmin yol açt›¤› toplumsal krizin emperya- lizmin ve siyasal ‹slam’›n kriziyle çak›flt›¤› ko- flullarda a盤a ç›kt›. Halk›n Sesi dosya sayfas›n› Ortado¤u’daki halk hareketlerine ay›rd›S. 12 2 6 TRT’de yay›nlanan Yerden Yüksek dizisine kanal yönetimin- den muhafazakar aile ayar› Bursa’da ulafl›m zamm›na karfl› Halkevciler önce uyard›, sonra dava açt›. S›ra do¤rudan eylemde Atilla Özsever, kitlesel iflten ç›kartmalarla gündeme gelen gazetecileri anlatt› K›br›s’›n Osmanl›’dan bugüne ba¤›ms›zl›k mücade- lesi ve adadaki halk isyanlar› Yerden yüksek eve yak›n Param›z olsa otobüse bineriz Yap gazeteci yap Besleme mi, isyankár m›? SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA 11 13 M›s›r K›br›s Türkiye Siyasi mücadele, emekçi halk›n günlük yaflam›n›n bir parças› haline getirilmedi¤i sürece listede yazan oy say›s›n›n nas›l bir dönüfltürücü etkisi vard›r? Hak mücadelelerinin fark› tam da bu nok- tadad›r. YOL YAZISI S. 3
16

125'inci sayı

Mar 15, 2016

Download

Documents

Halkın Sesi'nin 11 - 24 Şubat 2011 periyodlu 125'inci sayısı
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: 125'inci sayı

Toplu suçortakl›¤›� Jandarma GenelKomutanl›¤› internetsitesinde yapt›¤›aç›klamada, toplumezarlar› a盤a ç›kar-mak için yap›lankaz›larda bulunankemiklerin 1999’daöldürülen PKK’lilereait oldu¤unu kabuletti. Bu aç›klamaasl›nda bir savafl suçu-nun itiraf› niteli¤inde� S. 4

K›br›s isyan etti� K›br›s’›n kuzeyi,tarihinin en büyükemekçi eylemlerinesahne oldu. K›br›sl›larAKP’nin neoliberalpaketine bayrak açt›.K›br›sl›lar iradelerininyok say›lmas›na öfkeli � S. 5

Üniversitelikad›n ayakta� Dolmabahçe’deyapt›klar› eylems›ras›nda gözalt›naal›nan Ö¤renciKolektifi üyelerikarakolda tacizeu¤rad›. Üniversitelikad›nlar ‘tacize sessizkalmayaca¤›z’ diyerekpolisler hakk›nda suçduyurusunda bulundu� S. 10

Ferda Koç / Sayfa 4

fiekerden de¤il M›s›r’dan

Süheyla E. Tezel / Sayfa 6

Hep beraber ya var›z ya...

Gökhan Bulut / Sayfa 7

Güç ve halk›n iletiflim hakk›

Tufan Sertlek / Sayfa 9

Cephe sald›r›s›na karfl›...

Y›l 5 • Say› 125 11 fiubat 2011 • 1 TL

TUNUS, MISIR, ARNAVUTLUK, KIBRIS, TÜRK‹YE...

Halklar, dünyan›n dört bir yan›nda neoli-beral iktidarlara “Yakam›zdan düflün” di-yor. Emek düflman› politikalar Tahrir’denKurtulufl’a direniflle karfl›lan›yor�

‹ktidar›n› polisle koruyan Erdo¤an, ser-mayenin örnek iktidar› olma iddias›ylaöteki ‘Mübareklere’ ak›l veriyor. Oysaisyan sesleri Ankara’dan da duyuluyor�

Halk isyanı her yerde

Halkın örgütü79 yaşında

Devrim için erken, durmak için geç

� Halk›n hakmücadelelerinin anakuca¤› olma iddias›ylayoluna devam edenHalkevleri, 19 fiubat’ta79’uncu kurulufly›ldönümünü kutlu-yor. Halkevi flubeleriyeni yafllar›n›, yürü-yüfller ve flenliklerlekarfl›layacak � S. 3

İş kazası değilorganize cinayet� OST‹M’de meydanagelen ifl cinayetlerindensonra hükümet ve patron-lar iflçileri suçluyor.Sermaye için organizeolan sanayi bölgelerindeiflyeri olan patronlarbirçok kolayl›k ve teflvik-ten yararlan›yor. Fakat bubölgelerde ifl güvenli¤ininad› bile an›lm›yor � S. 8

� Ortado¤u’daki yeni halk hareketleri neolibe-ralizmin yol açt›¤› toplumsal krizin emperya-lizmin ve siyasal ‹slam’›n kriziyle çak›flt›¤› ko-flullarda a盤a ç›kt›. Halk›n Sesi dosya sayfas›n›Ortado¤u’daki halk hareketlerine ay›rd›� S. 12

2 6TRT’de yay›nlanan YerdenYüksek dizisine kanal yönetimin-den muhafazakar aile ayar›

Bursa’da ulafl›m zamm›na karfl›Halkevciler önce uyard›, sonradava açt›. S›ra do¤rudan eylemde

Atilla Özsever, kitlesel ifltenç›kartmalarla gündemegelen gazetecileri anlatt›

K›br›s’›n Osmanl›’danbugüne ba¤›ms›zl›k mücade-lesi ve adadaki halk isyanlar›

Yerden yüksek eve yak›n Param›z olsa otobüse bineriz Yap gazeteci yap Besleme mi, isyankár m›?SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

11 13

M›s›r

K›br›sTürkiye

Siyasi mücadele, emekçi halk›n günlük yaflam›n›nbir parças› haline getirilmedi¤i sürece listedeyazan oy say›s›n›n nas›l bir dönüfltürücü etkisivard›r? Hak mücadelelerinin fark› tam da bu nok-tadad›r. YOL YAZISI � S. 3

Page 2: 125'inci sayı

MEDYAHalk›n Sesi

211 fiubat 2011 / 24 fiubat 2011

Kenar Notlar›

Sonunda bu da oldu; Türkiye bunu da gördü:Liberaller kıymete bindi; bugünlerde

kapanın elinde kalıyorlar.Aslında bizim aşırılıklarla dolu memleketimiz-

de liberallere pek itibar edilmez. Hep aradaderede, kaypak bir konumları vardır. Ne kaymaktabakadan biridirler, ne ezilenlerin organik birparçası. Sermayenin yükselen değerleri veseçkin yaşam standartlarında yer yurt edinirler.Kültürel-ideolojik yaratıcılıklarıyla egemenlerinihtiyatlı iltifatlarını ve kendini beğenmiş seçkincitavırlarıyla, halkın kendilerine karşı kronik güven-sizliğini beslerler. İltifatla güvensizlik arasınasıkışmışlıklarına bir de politik-örgütsel zayıflıklarıeklenince, egemen politik güç odaklarına belbağlamak, liberallerin siyasal tarzını oluşturur.Bu nedenle birilerine dayanarak var olma liberal-lerin siyasal vasatıdır.

Bundan dolayı, liberallere pek itibar edilmez;politik değer verilmez. “Liboş” gibi siyasal termi-nolojiye girmiş bir kavram, onların siyasal-sınıfsalkonumlarından türetilmiştir. Çoğu kez liberalkavramı bir küfür gibi algılanır, küfür niyetinekullanılır.

Aşırılıklarla dolu memleketimizin sert siyasalkutuplaşmalarında, liberaller ender kendinigösterme imkânı bulurlar. İşte o ender anlardanbirine bugünlerde tanık oluyoruz. Önce, İslamcıliberal AKP iktidarının liberal kanattan müttefikioldular. İktidarın eteklerine tutunanarakmeşrulaşmasına hizmet ettiler. Ne var kiyaklaşan seçimler nedeniyle iktidarda İslamcımiliyetçi tahkimata gidilmesi, liberalerin yedeğealınmasına yol açtı. AKP’nin boş vaatlerle kendi-lerini kandırmış olduğu duygusuna kapılan liber-al entelektüeller, kızgınlık ve can havliyle birazdiklendiler. Tabi hemen İslamcı müttefiklerincenankörlükleri, hadleri ve yeniden oyuna gire-bilmeleri için biraz sabır gerekliliği hatırlatıldı.Başbakan Erdoğan, “millete uzak” konumlarınıişaret ederek liberallere birazcık ayar verdi. Tabibunu yaparken, milletin orta sınıf-entelektüelsevmezliğini de yanına almayı ihmal etmedi.Şimdiye dek liberalleri de yanına alarak eskidevlet seçkinlerine karşı geliştirdiği “millete uzakseçkincilik” söylemini, bu sefer kendilerineyöneltmesi, liberallerin canını biraz acıttı.

AKP’yle liberallerin çatırdayan ittifakındancesaret alan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu,liberalleri partiye davet etti. “Yeni CHP’de niçinliberallere de yer olmasın? Liberallerin dedesteğini bekliyor, istiyoruz.”

Öyle ya neden olmasın? Zaten bir liberallereksik! Onlar da katıldı mı CHP’de operasyontamamlanır. Ulusalcılar, Kemalist laikler, ser-mayenin en has adamları, İslamcılar-diyanetçi-ler-cemaatçiler, merkez sağdan devşirmeler,Kürtlerden temsilciler… Zaten Aleviler hepçantada keklik görülüyor. Kala kala bir liberallerkalmıştı; şimdi onlar da gelirse işlem tamam.

“Devrimci Kemal”, “halkçı Kemal” derken,Kemal sonunda kemale erdi. Sol parti değil,Mevlana Tekkesi mübarek: “Gel, gel, ne olursanol yine gel / (…) Beri gel, beri ! Daha da beri !Niceye şu yol vuruculuk ? / Madem ki senbensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik...”Postmodern darbeden sonra şimdi bir de post-modern sosyal demokrasiye tanık oluyorTürkiye. Aslında eski genel başkan Baykal’ınrüyaları gerçek oluyor. Fikri parti yönetiminde,kendisi tasfiye edilmiş eski genel başkanın,sağdan, soldan, cemaatten müteşekkil dergah-vari parti rüyaları onun yokluğunda hayat bulu-yor. Baykal da tıpkı halefinin yaptığı gibi -tabikiAleviler ve eski solcular “mecburen genetikCHP’li (!)” olduğu için - partinin muayyenyenilenme hamlelerinde sık sık Anadolu İslamı’nıya da sağcı ünlü figürleri partiye “kazandırmaya”çalışırdı. Partinin ne kazandığı tartışmalı birkonu; ancak İslamcı-milliyetçi-liberal gericiliğinher geçen gün biraz daha meşrulaşıpyaygınlaştığı kesin.

Kim olsa kendini ağırdan satardı: Liberallerdaveti içeriksiz bulmuş; seçim taktiği olarakdeğerlendirmişler. Dahası Ahmet Altan CHP’yiliberallerin saflarına çağırıyor. Elbette ulusalcı-vesayetçileri tasfiye etmesi şartıyla. Ulusalcılar daCHP’deki Kürt temsilcilerinden rahatsız.Sermayenin adamları, gazlı-tazyikli sulu emekçieylemlerini alışkanlık haline getiren ÇetinSoysal’dan rahatsız. Muharrem İnce gibileri der-seniz, onlardan herkes rahatsız… Anlaşılan CHPiktidara, ilk seçim başarısızlığında inceldiği yer-den kopacak bir parti içi koalisyonuyla yürüyor.Bu da vurucu bir sol parti değil, daha çok duru-cu ve yorucu bir parti manzarası ortayaçıkarıyor.

Sahibindenaz kullan›lm›fl liberal

M edya kuruluşlarının,sunduğu haberlerleinsanların dünyadaki

gelişmeleri anlama, yaşananlarıanlamlandırma ve demokratikkatılım için ihtiyacı olan tarafsız venesnel bilgiyi ürettiği ve dağıttığıiddia edilmektedir. Ancak haberiçeriği de dahil olmak üzere ticarimedya kuruluşları tarafındandolaşıma sokulan her türlü medyametninin egemenlerinmesajlarının ve değerlerininmeşrulaştırılmasına hizmet ettiğitartışmaları bir yana, ticari medyakuruluşlarının tarafsız ve nesnelbir kamusal tartışmanın mecrasıolmaktan uzak olduğu açıktır.Neo-liberal piyasa sistemi içindefaaliyet gösteren ticari medyakuruşları, bir yandan birikimlerinive kârlarını en çoğa çıkartmakamacıyla pazardaki faaliyetlerinibiçimlendirmekte diğer taraftanda içinde bulunduğumuzdönemde sermaye birikimininsağlandığı alanlardan biri olmasıdolayımıyla kapitalist sistemindevamına hizmet etmektedir.Kültür endüstrisinin en büyükparçası ve kamusal iletişimin enyaygın mecrası konumundakimedya kuruluşları üzerinde ser-mayenin egemenliği, medyaiçeriğinin emek karşıtı, kamusalfaydadan ve toplumun farklı ke-simlerinin hayatına dair bilgiyi vesorunları aktarmaktan uzak birnitelikte olmasıyla sonuçlanmakta;temsilde sınırlı, katılımcı, demok-ratik ve eşit olmayan bir iletişimortamına neden olmaktadır.Medya endüstrisi en basit ifade-siyle ticari anlamda değil ancakmeşruiyet ve kendisine biçilentoplumsal rolü yerine getirmeanlamında bir kriz içindedir.

SOSYAL MEDYA ‹LEGELEN ‹VME

Böylesi bir ortamda yeniiletişim teknolojileri özellikle deinternet, küresel düzeydeörgütlenmiş dev medya holding-lerinin belirleyiciliği altındakiiletişim sürecinin karşısında, onaalternatif bir iletişim mecrası olmapotansiyeli taşımaktadır. Yeniiletişim teknolojilerinin kitleiletişim araçlarıylakarşılaştırıldığında sahip olduğugörece düşük maliyet, sansür vekontrol zorluğu gibi avantajları,eşitsiz de olsa hızlayaygınlaşmaları ve günlük yaşamıngiderek önemli bir parçası halinegelmeleri alternatif olma beklenti-lerinin yaslandığı teorik zeminigüçlendirir niteliktedir.

1990’ların ikinci yarısındanitibaren internet, ticari medyaortamında temsil olanağı bula-mayan grupların seslerini vemesajlarını iletmek için yoğun birşekilde kullandığı bir mecraolmuştur. Son birkaç yıldan beride profesyonel anlamda içeriküreticisi olmayan insanlar

tarafından üretilen içeriklehazırlanan ve Web 2.0 ve/veyasosyal medya olarakkavramsallaştırılan platformlarındoğuşu ve yaygınlaşmasıyla daalternatif medya deneyimleri yenibir ivme daha kazanmıştır. Enpopülerleri YouTube, MySpacegibi video paylaşım siteleri,Indymedia, OhmyNews veWikinews gibi haber temelli uygu-lamalar, kişisel web günlükleriolarak adlandırılan bloglar,Facebook gibi sosyal paylaşımsiteleri ve Twitter gibi anlık iletipaylaşımının yapıldığı mikro-bloglar olan bu platformlar enfor-masyona erişimde medyakuruluşlarına bağımlılığınkırılmasının yanı sıra profesyonel-lerin aracılığına bağımlılığın dakırılmasına olanak sağlar niteliktegörülmektedir.

MISIR VE TUNUS’TAYAfiANANLAR

Özellikle son dakikagelişmelerinde, yönetenlerin ikti-darlarına karşı yürütülenmücadelelerde internet üzerindengerçekleştirilen iletişim,dolayımlanmamış, sansürlenme-miş ve anlık enformasyonunakışında özel ve önemli rol oyna-maktadır. Bu durumun son örneğiMısır ve Tunus’ta yaşanangelişmelerde ortaya çıkmıştır.Özellikle, Mısır’da başlayanHüsnü Mübarek karşıtı gösteriler-de eylemciler tarafından gönderi-len Twitter mesajları, hem insan-ların doğrudan olay yerinden,geleneksel medyanın süzgecindengeçmemiş enformasyona erişiminisağlamış; hem de gelenekselmedya kuruluşlarının eylemcilerigörmezden gelmelerinin, resmikaynaklara bağımlı haber aktarımı

yapmalarının önünde ciddi birengel olmuştur. Geleneksel medyakuruluşları kendi muhabirlerininhaberlerinin yanı sıra bu platformüzerinden gönderilen iletileri demesajların ulaştığı kitleningenişliği ve mesajların görünürolmasını göz ardı edememe duru-muna koşut olarak dikkate almakdurumunda kalmıştır. İnternetdolayımıyla gerçekleştirileniletişimin Mısır örneğinin ortayaçıkardığı bir diğer nokta da eylem-lerin örgütlenmesi sürecinde desosyal ağların örneğin Facebook’takurulan grupların önemli rolüstlendiğidir. İnternet gibi yeniiletişim teknolojilerinin ve sosyalmedyanın bu süreçte oynadığırolün önemi sadece, Mısır yetkili-lerinin 27 Ocak tarihinde interneterişimini kesmesi ve TahrirMeydanı’ndaki mobil iletişimikapatması yönündeki eylemleridikkate alındığında bile açıktır.Diğer taraftan yeni iletişimteknolojileri karşı eylemliliğinörgütlenmesinde de kullanılmış,küresel bir mobil iletişim operatö-rü olan Vodafone altyapısıüzerinden insanlara HüsnüMübarek’i desteklemek içinTahrir Meydanı’nda toplan-malarını ileten kısa mesajlar gön-derilmiştir. Dijital teknolojilerinMısır’da yaşananlarda oynadığırol, internet kesintisi karşısındaTwitter, Facebook gibikuruluşların mobil altyapıüzerinden insanların bu platform-lara erişimini sağlayacak teknolo-jik yöntemleri desteklemesi veuygulamaya koymasıyla daha dailginç bir hal almıştır. Bugelişmelere ek olarak İspanya,Fransa, İsveç ve ABD’deki bazıinternet servis sağlayıcılarıMısır’daki insanların uluslararası

bağlantı kurabilmeleri içingenişbant internet erişimiylekıyaslandığında daha ilkelsayılabilecek bir erişim yöntemiolan çevirmeli bağlantıyı kullana-bilmeleri için gerekli teknolojikuygulamaları başlatmış ve bazılarıücret de talep etmemiştir. ÖzetleMısır’daki gelişmeler, yeni iletişimteknolojilerinin alternatif biriletişim sürecini yaratabileceği veegemenlerin yeni iletişim teknolo-jileri dolayımıyla gerçekleştirileniletişim sürecini de engelleye-bileceği ve/veya yönetebileceği gibiiki ayrı durumu teori ve pratikdüzeyinde bir kez daha ortayaçıkarmıştır.

T‹CAR‹ B‹R YATIRIMİletişim teknolojilerinin tarihin-

den de takip edilebileceği üzerezamansal olarak yeni ortaya çıkanher iletişim teknolojisi, iletişimortamının daha demokratik vekatılımcı olacağı, ticari medyakuruluşlarının yanlılığının aşılacağıbir yeni medya yapılanmasınıngerçekleştiricisi olarakkarşılanmıştır. Ancak yine iletişimteknolojilerinin tarihi göstermek-tedir ki teknolojilerin bu potan-siyeli ancak ticari medya aktör-lerinin ilgisinden ve medyaendüstrisinin bir parçası olmaktanuzak kalınabildiği ölçüde gerçek-leşme ihtimali taşımaktadır veşimdiye kadar da egemenler heriletişim mecrasına karşı işgalci biryaklaşım sergilemekten gerikalmamıştır. Bu durumun entemelde iki nedeni bulunmaktadır.İlki her iletişim mecrasının reklamgeliri için yeni bir alan olmasıdır.İnternet özelinde reklam pazarınabakıldığında küresel düzeydeinternet reklam endüstrisininulaştığı büyüklüğün 2002’de 9 mil-

yar dolar, 2007’de ise 40.6 milyardolar olarak açıklandığı görülmek-tedir. 2011’de ise internetin küre-sel düzeyde reklam harcamaların-dan elde edeceği gelirin 73.1 mil-yar dolara ulaşması beklenmekte-dir. Türkiye’de de internet reklamendüstrisi benzer bir artış eğilimigöstermektedir. İnternetin reklamgelirlerinden aldığı pay 2007yılında 53 milyon TL, 2010 yılınınilk altı aylık döneminde ise 121milyon TL olarak açıklanmıştır.İkinci neden ise internet gibi yeniiletişim teknolojileri dolayımıylaortaya çıkan yeni içerik ve hizmetalanlarına yatırım yaparak medyaendüstrisine giren yeni oyuncularapiyasa avantajını ve hakimiyetinikaptırmanın önüne geçme birbaşka ifadeyle beliren her yenipiyasanın ilerleyen zamanlardakârlı bir alan olacağını düşünerekönceden köşe başını tutmaisteğidir. Bu isteklilik medyaendüstrisin yerleşik aktörlerininbu alana yatırım yapması ve mev-cut yatırımları satın alması gibiuygulamalar somutlaşmaktadır.

Örneğin Eylül 2005’tedünyanın en büyük medya kuru-luşlarından olan NewsCorporation sosyalleşme ve videopaylaşım sitesi olan MySpace’i 580milyon dolar; Ekim 2005’te deViacom/MTV video paylaşım site-si olan iFilm’i 49 milyon dolarkarşılığında satın almıştır. Diğerbir medya devi olan CBSCorporation’a bağlı CBSInteractive fotoğraf paylaşım sitesiolan Flickr’ı Haziran 2007’de satınalırken; uluslararası haberajanslarının en büyüklerindenAgence France Press ise Kasım2007’de bir yurttaş gazeteciliğiplatformu olan Scooplive’ın %30hissesini devralmıştır. Bu haftaiçinde ise bir internet servissağlayıcısı olan AOL bağımsız birhaber sitesi olarak kurulanHuffington Post’u 315 milyondolar karşılığında satın almıştır.

HALKIN ‹LET‹fi‹M HAKKI ‹Ç‹NBütün bunlar göstermektedir ki

alternatif bir medya deneyimininyeni iletişim teknolojilerininyaygınlaşması ile kendiliğindengerçekleşeceğini, başka bir dünyaiçin mücadele edenlerin belirlediğibir iletişim sürecinin ortayaçıkacağını düşünmek iyimserliktenöteye geçmeyecektir. Alternatifolmak bir sistem ve yapı olarakmedyaya, tüm medya yapısına,onun örgütlenmesine, işleyiş sis-temine, mantığına ve bu çerçevedebiçimlenen ve sunulan içeriğekarşı olmak; bu çerçevede alter-natiflik geliştirilmeye çalışılmayıgerektirir. Dolayısıyla alternatif biriletişim süreci için, halkın iletişimhakkının önündeki engellerikaldırmak, iletişim teknolojilerineerişim hakkını savunmak, buteknolojileri hem mücadelenin biraracı olarak kullanmak hem de buteknolojileri mücadelenin konusuolarak görmek şarttır.

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu(TRT), diğer yayın kuruluşlarından farklıolarak kamu hizmeti yayıncılığı yapan dahadoğrusu bu amaç için işlevlendirilmiş birkurum. Dolayısıyla da halkın haber almahakkı için hükümetle hiçbir bağının olma-ması gereken özerk bir konumda olmalı.

Buna rağmen, TRT'nin tarihi boyuncasiyasi iktidarlar tarafından baskı altındatutulan bir kurum olduğunu biliniyor.Ancak AKP iktidarı dönemi boyunca hiçolmadığı kadar kuşatıldı. Bugüne dekkadrolaşma, peşi sıra gelen sürgünler, ikti-darın açıktan sözcülüğü gibi pek çok TRTicraatı basına yansıdı. Bir de yansımayankısımlar var ki kurumun AKP’nin ideolojikaygıtına dönüştüğünün kanıtı.

A‹LE KANALIMIZ“TRT-1 kanalımız ‘aile kanalı’

hüviyetindedir. Bu yüzden de 4 saatlik bircanlı yayını TRT HABER kanalımızdayayınlamanın hedef kitlemiz açısından dahauygun olacağı görüşündeyiz. TRT 1kanalımızda Ziraat Türkiye Kupası maçlarıvardır ve bunun dışında da bu kanalımız ailedizilerini yayınlamaktadır.”

TRT, Hıncal Uluç’un Erzurum KışOlimpiyatları’nın yayını nedeniyle yaptığıeleştirilere yanıt olarak kaleme aldığı

açıklamasında bu satırlara yer verdi.Metnin bütünündeki saldırgan dil bir yanasatır arasında geçen bu açıklamalar dikkatedeğer.

“Aile kanalı”, “aile dizisi” terimlerininnasıl bir kavramsallaştırma süzgecindengeçtiği, nasıl bir dünya görüşüyle şekillen-diği aşikar. Kutsal aileyi toplumun anaunsuru haline getirmeye, ekonomik,toplumsal sorunların çözüm adresi olarakgöstermeye çalışan muhafazakar zihniyetelbette TRT’de de işbaşında. Üstelikdizileri aile hizasına çekmeye çalışarak…

YERDEN YÜKSEKTRT 1’de yayınlanan bu “aile

dizi”lerinden biri Yerden Yüksek. Herperşembe ekrana gelen ve baş rollerindeAltan Erkekli, Hasibe Eren gibi isimlerinyer aldığı dizi bir futbol takımı ve antrenör-

lerinin hikayesini anlatıyor, futboltakımındaki gençlerin hikayesine odaklan-ması tasarlanan dizi giderek antrenör veailesinin hikayesine dönüşmüş durumda.Ekranlarında futbol takımının genç, bekarerkek oyuncularının hikayeleri yerine ailesohbeti, saadeti göstermek isteyen TRTyetkililerinin, senaristleri “ev, aile sohbet-leri, sahneleri yazın” yönünde “telkin”lerde bulunduğu kulağımıza gelen bilgilerarasında.

Pekçok sebeple geri gönderilen sah-nelerin kendi muhafazakar dünya görüşle-rine göre yeniden yazılması isteniyor,dizideki sevgililer birkaç bölüm sonranişanlanıyor hızla evlendiriliyor.

Futbolcuların ekmekleri okey ıstakasıyaparak antrenörden gizli oyun oynadığıbir sahne var örneğin. Tabii aslında böylebir sahne yok. Daha doğrusu senaryotaslağında var ama TRT yönetimi ‘nimetleşaka olmaz’ diyerek bu sahneyi veto ettiğiiçin ekrana gelen görüntülerde yok.

Dizideki sahneler TRT yöneticilerininneoliberal-islamcı maneviyatına uygunolarak şekillendiriliyor anlayacağınız.

Diziyi, “izleyenleri güldürürkendüşündürecek, sıcacık bir öykü ileevlerinize konuk oluyor…” tanıtımı ileveren TRT üşenmemiş, izleyiciye neyi,nasıl düşündürteceğini de hesap kitapetmiş anlaşılan.

Yerden yüksek olsun da evden uzak olmasın

Halkevleri İletişim Hakkı Atölyesi, Mısır ve Tunusisyanlarından yola çıkarak alternatif bir iletişim ne

kadar mümkün sorusunu tartışıyor?

Sinemada sansür

Sinema Emekçileri Sendikası ve sinemaörgütleri Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sansüruygulamalarını kınayan bir bildiri yayımladı.

Sinema alanındaki sansür uygulamalarındankaygı duyduklarını belirten sinemacılar, ArzuKöksal’ın Son Kumsal belgeselinin İnebolu’dabelediye başkanı tarafından yarıda kesilmesinihatırlattı. Hüseyin Karabey’in Gitmek ve KazımÖz’ün Fotoğraf filmlerinin de Kültür ve TurizmBakanlığı’nın müdahalesiyle uluslararası festi-vallerin programlarından çıkarıldığını belirtti.Çayan Demirel’in Dersim 38 belgeseline getir-ilen dağıtım yasağına tepki gösterdi.

M I S I R V E T U N U S ‹ S Y A N I I fi I ⁄ I N D A

Fırsat-tehdit ikileminde alternatif iletişim‹LET‹fi‹M HAKKI ATÖLYES‹

Page 3: 125'inci sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

311 Şubat 2011 / 24 Şubat 2011

S on günlerin siyasal gündemi,tam anlamıyla yapay haledönüştürüldü. Klasik sağ zih-

niyetin siyaset tarzını bu dönem iyicepekiştiren Tayyip Erdoğan, yapaygündemler oluşturmak için “fırsat”kovalamaya devam ediyor. Tabii butarzın pirinin Melih Gökçek olduğunubelirtmeden geçmemek gerek.Tayyip, aradığı fırsatı bu kez Kıbrıs’tave her zamanki gibi CHP’de buldu.Bunlar olmasa da “ucube” gibi başkacin fikirlikler ortaya atardı elbette;ancak o zaman da Torba Yasaprotestolarıyla ve Kuzey Afrika’dakihalk ayaklanmalarının Türkiye’dekibenzer dinamikleriyle karşı karşıyakalacaktı.

Kıbrıs’ta 28 Ocak'ta düzenlenenToplumsal Varoluş Mitingi'nde açılanpankartlardan hazzetmeyenbaşbakan, Kıbrıs halkını “besleme”ilan ediverdi. Özal’dan beri adaekonomisine Ankara yapımı neolibe-ral ekonomik paketlerin yön veriyorolması, Kıbrıs’ın siyasal alanda yıllar-dan beri Türkiye hükümetlerininelinde bir koz olarak kullanılıyorolması, birçok alanda uluslararasıyaptırımlara tabi tutulması, bir andaunutuldu; fatura Kıbrıs halkınakesiliverdi. 285 bin kalıcı nüfuslu, 3milyar TL bütçeli (Türkiye’ninki 312,5milyar TL) Kıbrıs’a Türkiye’nin yaptığınet yıllık yardım 150 ile 300 milyonTL arasında değişiyor. Kıbrıslı solsiyasetçilere göre de Türkiye, bununkarşılığını dolaylı olarak kat be kattahsil ediyor zaten. O zaman Tayyip’iasıl rahatsız eden nedir? Kuzey KıbrısBaşbakanı İrsen Küçük’ün aldığımaaştır. Zaten bunu da kendisinebizzat soruyor, “Senin maaşın nekadar” diye. Hatırlanacağı gibi Tayyipkendi eşdeğerlerinin maaşını hep

merak eder. 2004’te de AlmanyaBaşbakanı Gerhard Schröder’e nekadar maaş aldığını sormuştu.Tayyip’i asıl rahatsız eden bir başkaneden ise Kıbrıs’ta uygulanan asgariücrettir. AKP hükümetinin 2011 içinbelirlediği asgari ücretin 629 TLolduğu bir durumda Kıbrıs’ta 1.300TL olmasının Tayyip’i rahatsızetmemesi düşünülebilir mi? Kendimaaşını eşdeğerlerinin düzeyine yük-seltmeye çalışan Tayyip, işçilerinücretini de en alt seviyeye indirmeyeçalışmakta; bu ne “yaman çelişki”!

Tayyip’in yeni Kuzey Kıbrıshükümetinden de memnunolmadığını eklemek gerek. Yinehatırlanacağı gibi Kıbrıs’tan sorumluCemil Çiçek’in operasyonları başarısızolmuş ve seçimlerde AKP’nin destek-lediği ekip seçilememişti. Çiçek’e dişgeçiremeyen Tayyip de hırsını “yenil-erden” almaya çalışıyor. Üstelik enkolay yoldan; babanın çocuğunu“harçlığını keserim, ha”korkutmasıyla… Unutmamak gerekbir dış mihrak var.

Tayyip’te ve AKP’lilerde “yamançelişki” çok. CHP'li Süheyl Batum'un"TSK meğer kağıttan kaplanmış,meğer Amerika içini oymuş” sözlerimedyayı da onları da coşturdu.Tayyip, “bu karşılıksız kalırsa TürkSilahlı Kuvvetleri ile futbol topu gibioynarlar” tespitini yapıp suç duyu-rusunda bulundu. Arınç ise Batum’unsözlerini “agresif, çatışmacı, tahkiredici” buldu. Bu şahısların TSK ileilgili söylediklerini arşivlerden çıkar-maya gerek var mı?

AKP’nin yeni orduyla arası düzel-diğine göre onu cansiperane savun-abilir artık. Batum’un ABD gönder-mesine uygun olarak ordu da açıkla-masında yeni konumunun altını

özenle çiziyor; “Çevremizde sonu belliolmayan istikrarsızlıkların yoğunlaştığıbir dönemde, sadece güvenlikalanındaki görevlerini en iyi şekildeyerine getirme gayreti içinde olan…”

Süheyl Batum’un, beslendiğiulusalcı-faşizan ideolojik akım, içindebulunduğu ilişkiler (Batum’unkonuştuğu gün ADD Başkanı TanselÇölaşan da ‘Cumhuriyet Mitingleri’neyeniden başlayacaklarını açıkladı.)düşünülecek olursa, beklentileri boşaçıkmış, kazıklanmış bir insanıngerçek ruh halini yansıttığını görmekmümkün. Üstelik Batum gibileri azda değiller. Bu tipler (siyasi) intiharameyilli olsalar da şimdilik, seçimlerekadar CHP ve MHP arasındadağılacaklar. Ancak Kılıçdaroğlu ilebaşlayan “halkçı-popülist söylem”olduğu sürece CHP içindeki varlıklarıve etkinlikleri azalacak, ADD ilebaşlatacakları “yeni dalga”nın etkisinebağlı olarak da yeni bir siyasi partioluşumunu (tabii ancak seçimlerdensonra) planlayacaklardır.

Tayyip’in “yaman çelişki”lerindenbir diğeri ise seçimlere giderken yap-mak zorunda kaldığı göz boyamalar.AKP iktidarında 306 haftadırCumartesi Anneleri’nin çığlığını duy-mayan şahıs bir günde “kayıp bulu-cu” olmaya soyunuverdi.

***Bir başka “yaman çelişki”, biraz

geç kalmış olsa da, doğal olarakAKP’nin dış politikasında yaşanıyor.Başbakan epey geciktikten, “SayınObama ile 6 gün içinde 2 kezgörüştükten” sonra, Mısır iktidarına“şiddete başvuranlar adalete teslimedilmelidir, geçiş sürecinde yeni birseçim yasası benimsenmelidir”çağrısında bulundu. Ancak aynıçağrıyı Sudan Devlet Başkanı Ömer

El Beşir’e, Suriye Devlet BaşkanıBeşar Esad’a yapamıyor. (SayınObama ile görüşemediği içindir.)

Tunus’tan sonra Mısır’da yaşanan-lar tüm dünyada, egemenleraçısından panik, ezilenler açısındanise umut yarattı. Ancak her iki kesimde şaşkın. ABD Dışişleri BakanıHillary kendi şaşkınlıklarını “hiçbilmediğimiz işlerle uğraşıyoruz” diye-rek ifade ediyor. Ezilenler ise ayaklan-maların devrimlere dönüşüpdönüşmeyeceği beklemesinde.

Mısır’da halkın “Mübarek gidenekadar Tahrir meydanındayız” diyereksürdürdüğü ayaklanmanın tetikleyicisikuşkusuz Tunus’ta yaşananlar oldu.Ancak Mısır’da bugün yaşananlarınyılların biriktirdiği üç temel nedenimevcut: 80 milyon nüfusun yaklaşıkyarısı işsiz ve yoksulken yolsuzluk veadam kayırma had safhada,demokratik haklar gasp edilmiş,işkence sistematik ve yaygın halegelmiş durumda ve yanı başlarındakiFilistin halkının çektiği acıyı her günyaşayan Mısır halkı kendi devletbaşkanların İsrail’le işbirliğine katlan-mak durumunda idi. Ancak her şeyerağmen bu ayaklanmanın bir devrimeyani bir rejim değişikliğinedönüşmesini beklemek olası değil.Kuşkusuz bunun önemli neden-lerinden biri; o bölgedeki politikasınıasıl olarak İsrail’in güvenliğine görekurmuş olan ABD’nin bu durumutehdit edecek bir gelişmeyi engelle-mek için her şeyi yapabileceğidir.Ancak bundan daha önemli olan halkhareketini devrime dönüştürecekolan gücün ideolojik, siyasal veörgütsel olarak var olmadığıgerçeğidir.

***Her şeye rağmen umutlu olmak

için çok neden var. Çünkü artıkemperyalist-kapitalist düzenin şaşaalıbaşarı öyküleri dünya halklarında birkarşılık bulmuyor ve emperyalistmerkezlerin paniği her geçen günartıyor. Hatırlanacağı gibi 1990’lıyıllarda uluslararası finansal sistemde,art arda çok sayıda finansal krizyaşanmaya başlanmıştı. Avrupa ParaKrizi (1992-93), Latin Amerika “TekilaKrizi” (1994-95), Türkiye Krizi (1994),Güney Doğu Asya Krizi (1997-98),Rusya Krizi (1998), Brezilya Krizi(1999), Türkiye Krizi (2001), ArjantinKrizi (2001-2002), çok sayıdakifinansal krizlerinden sadecebazılarıdır. “Çevre krizlerini” yineçevredekilerin üzerine yıkarak duru-mu kurtarmaya çalışan emperyalistmerkezler 2008’de bizzat enmerkezde, ABD’de yaşanan krizle yüzyüze kaldı. Bunu 2010’da Avrupa'daYunanistan, Portekiz ve İspanya kriz-leri izledi. Emperyalist merkezlerdeneoliberal politikaları yenidenyapılandırmanın tartışıldığı, yeniekonomik önlemlerin alınmayaçalışıldığı bu dönemde, bu kez farklıbir siyasal kriz gündemde. Neoliberalpolitikaların iflas ettiği bu dönemdeezilmişlerin, dışlanmışların“kendiliğinden” tarih sahnesineçıkma savaşı bu.

“Özne”ye duyulan ihtiyaç ise tümdünyada ve elbette ki Türkiye’de detüm çıplaklığıyla ortada. İşte TorbaYasa, işte Torba Yasa karşısındamuhalefetin yetersizliği. AKP’ninreferandum sürecinden çıkardığı enönemli deneyim; izlediği taktik olsagerek. Birkaç göz boyama madde-siyle süslediği referandum paketibaşarılı olmuştu. Referanduma “evet”denirse AKP 12 Eylülcüleri yargılaya-caktı değil mi? Biz de liberallerin

öncülüğünde 12 Eylülcülerden hesapsoracaktık! Referandumda evetdenilen maddelerden hangileri uygu-lamaya kondu? AKP’nin ve ser-mayenin ihtiyacı olanlar.

Şimdi de aynı taktik. Vergi affı,ceza affıyla başlatılan göz boyamasüreci 280 maddeyi geçen TorbaYasa’ya dönüştürüldü. Unutmadanreferandumda taraf olmayan TÜSİADbu torba yasanın neresindedir acaba?Mızrağı çuvala sokmaya çalışsınlarbakalım, o mızraklı çuvalı taşıyabile-cekler mi? Asıl Mısır'dan ders almasıgerekenler olarak kendini değilbaşkalarını gösteren Tayyip’in anla-ması gereken şu: ABD’de, dinin suiis-timali de Hüsnü’yü kurtarmayayetmedi, ona hiç yetmeyecek.

***Günlük siyasi mücadeleyi

“önemsemeyen”, büyükhedefler/başarılar peşinde koşansolcu siyasetler ise gözünü seçimsandığına dikmiş durumda.

Siyasi mücadele, emekçi halkıngünlük yaşamının bir parçası halinegetirilmediği sürece listede yazan oysayısının nasıl bir dönüştürücü etkisivardır? Hak mücadelelerinin farkı tamda bu noktadır. Emekçilerin, yok-sulların, dışlanmışların günlükyaşantısının içeriğini değiştirir.İşyerinde patron karşısında haklarınıbilen ve bunu isteyen, barındığı konu-tu rant sevdalılarına karşı savunan,bindiği otobüsü parasız kullanmakiçin mücadele eden, deresini enerjisimsarlarına kaptırmamak için nöbettutan, parasız eğitim hakkını sıra sıra,sınıf sınıf, okul okul yaymayaçalışan… bir yaşam kavgası.

Hakkını bilen, hak yemeyen,hakkını da yedirmeyenlerin politikkuvveti aranıyor!

Hakkını bilen, hak yemeyen,hakkını da yedirmeyenlerin politik kuvveti aranıyor!

Halkın hak mücadelelerinin ana kucağı olmaiddiasıyla yoluna devam eden Halkevleri 19Şubat’ta 79. kuruluş yıl dönümünü kutluyor

Halkevleri Genel Baflkan› ‹lknur Birol, 79.yafl›n› kutlamaya haz›rland›klar› Halkevleri’ni,79 y›ll›k bir halk örgütü olarak tan›ml›yor.Birol, “Gelece¤e yönelik istikametini, halk›nhak mücadelelerinden süzerek belirleyen, bumücadelenin birikimlerini yaflad›¤› topraklarayazan bir örgütüz” diyor. “Kapitalizmin kendihayat› üzerinde söz söyleme hakk›n› elindenald›¤› bir dünyada, tüm ezilenlerin kendi ha-yatlar›n›n idaresini ve gidiflat›n› belirlemehakk›n› geri ald›¤› örgütün ad›d›r Halkevleri”diyen Birol, Halkevleri’nin, halk demokra-sisinin örgütü oldu¤una dikkat çekiyor.

Türkiye toplumunun liberal bir söyleminarkas›na s›¤›narak gericilefltirildi¤i, muhafaza-karlaflt›r›ld›¤›, insanca yaflam için gerekli olanher fleyin piyasan›n kaderine terk edildi¤i buyeni toplumsal düzenin, yani neoliberaldüzenin karfl›s›nda yoksullar›n, emekçilerinyeni dilinin alfabesini oluflturma çabas› içindeolduklar›n› söyleyen Birol, “Halkevleri bualfabeyi yazacak kalemi tutmaya talip olanörgütlerden birisidir” diyor. Birol, Halk›n Sesiokurlar›na da bir ça¤r›da bulunarak hemenkendilerine en yak›n Halkevi flubesine giderekHalkevi’ne üye olmalar›n› flu sözlerle istiyor:“79. y›ll›k örgütümüzün tüzü¤ünü halk›nkendi mücadelesiyle yazmak için, yoksullar›n,ezilenlerin sesi olan bu örgütün gelece¤ini bir-likte belirlemek için tüm okurlar›n›z› bu çat›alt›nda buluflmaya ça¤›r›yorum.”

H alkevleri 79. yaşını ülkeçapında düzenlenecekçeşitli etkinliklerle kut-

lamaya hazırlanıyor. 19 Şubat1932’de kurulan örgüt iki kezkapatılıp üç kez açıldı.Yoksulların muhalefet evi olmaiddiasıyla yola çıktığı üçüncüdiriliş döneminde Halkevleri,Türkiye toplumsal dönüşüm vemücadeleler tarihine tanıklıkeden büyük bir çınar olarak;çoğunluğu yoksul mahallelerdebulunan 63 şubesiyle faaliyetleri-ne devam ediyor.

Örgüt, 79. yaşına, halkın hakmücadelelerinin ana kucağıolma iddiasıyla giriyor.

Kuruluş yıl dönümündeHalkevciler Türkiye’nin dört biryanına dağılan şubelerindeçeşitli etkinlikler yapacak.

Ankara’da bulunanHalkevleri Genel Merkezi 19-20Şubat’ı kapsayan iki günlük kut-lama programında Halkevi

konulu resim ve heykellerin yeraldığı ‘Ben Bir HalkeviyimBurada’ sergisi ile Ankaralılarlabuluşacak. Bu serginin açılışındakısa bir de müzik resitali verile-cek.

ÜLKE ÇAPINDA ORGANBAĞIŞI KAMPANYASI

19 Şubat’ta halkın hakmücadelelerini basında köşeleri-ne, haberlerine başarıyla taşıyangazetecilere teşekkür plaketiverilecek.

İstanbul’da her kuruluş yıldönümünde yapılan gelenekselHalkevi yürüyüşü yapılacak.Halkevciler şubelerinde ürettik-leri ve biriktirdiklerini 19 Şubat’-ta İstiklal Caddesi boyuncagerçekleşecek yürüyüşetaşıyacak. Benzer bir yürüyüşünAnkara’da da yapılması plan-lanıyor. Bursa’da ise bir konserdüzenlenmesi düşünülüyor.

Kuruluş yıldönümü etkinlik-

leri hakkında bilgi aldığımızHalkevleri Genel BaşkanYardımcısı Samut Karabulut,kuruluş yıldönümünde ülkeçapında bir ‘organ bağışı kam-panyası’ başlatacaklarını aktardı.

Karabulut Türkiye’de 40 bininsanın organ nakli için bekle-diğini, her yıl organ bekleyen 10bin insanın ise hayatını kaybet-tiğini hatırlatarak bu önemlisorun karşısında Halkevcilerolarak yapıcı bir şey yapmakamacıyla bu kampanyayıbaşlattıklarını söyledi.

Karabulut, gerici propa-gandayla organ bağışı yapmakisteyenlerin vazgeçirildiğini ifadeederek Halkevlerinin hurafeleredayalı bu muhafazakar propa-gandayı boşa çıkartmak amacıtaşıdığını da ifade etti.

Halkevleri 2008 yılındayapılan genel kurulunda bukampanyayı bir önerge iletartışmıştı.

79 yıllık öykü

Birol: ‘Yeni birdilin alfabesiniyazıyoruz’

En köklü ve en genç örgüt: Halkevleri79 yıl önce bir eğitim, aydınlanma, sanat

ve kültür örgütü olarak kurulanHalkevleri ülkenin dört bir yanına yüzlercekütüphane, tiyatro salonu götürmüş, butopraklara sağlam bir kök salmıştı. İlkkurulduğunda, dil, tarih ve edebiyattangüzel sanatlara, spordan müze koluna kadardokuz dalda faaliyet yürüten Halkevleri,kapatıldığı 1951 yılına kadar 478 şube ve4322 halkodası ile 10 milyon 73 bin 153kişinin okuma yazma öğrendiği adresolmuştur. 1951’de dünya emperyalist siste-mi yeniden şekillenip, Türkiye’nin ABDegemenliğindeki kapitalist kamptaki yeribelirlenirken Türkiye’de gericiliktırmandırılmaya başlanmıştır. Halkevlerikapatılmış, malvarlıkları talan edilmiş, kita-pları yakılmış, tiyatro salonları yıkılmış,ancak egemen sınıflar Halkevleri’nin attığı

tohumu bu topraklardantemizleyememişlerdir. Halkevleri’ndenyetişen yüzlerce aydın ve sanatçı ülkenindüşünsel ve sanatsal dünyasına damgasınıvurmuşlardır.

İKİNCİ DİRİLİŞ DÖNEMİ: HALKÖRGÜTÜ OLMA YOLUNDA

Demokrat Parti iktidarıyla Halkevleri’ninbirinci dönemi kapanırken, Halkevleri’ndenyetişen “başı dik alnı ak” aydınlar ve emekçihalkın Halkevleri özlemi, 1963’te ikincidiriliş dönemini başlattı. Bu dönemde,devlet desteğinin olmadığı koşullarda,emperyalizme, gericiliğe ve faşizme karşıyükselen halk mücadeleleri Halkevleriörgütünü ayağa kaldıran ana dinamik oldu.Kent merkezlerinden mahallelere taşınanHalkevi şubeleri, toplumun derinliklerine

kök salan örgütün halkın özgücündenbeslenmesini sağladı. 1960 ve 70’leredamgasını vuran bağımsızlık, demokrasi veözgürlük mücadelesinde Halkevleri, emekçihalkın önemli bir gücü olarak yer aldı. 2.Diriliş dönemindeki bu gelişmelersayesindedir ki, ne 1971 darbesinde yaşanantutuklamalar ve kapatma kararları ne de 12Eylül faşizmi Halkevleri’ni bitiremedi.

ÜÇÜNCÜ DİRİLİŞ DÖNEMİ:HALKIN MUHALEFET EVLERİ

1980 darbesinden 7 yıl sonra, Halkevcileryeniden yola koyuldular. Koşullar dahaçetin, imkânlar daha kısıtlı ancak mücadeleiçerisinde edinilen birikimler çok dahafazlaydı. 2 Diriliş döneminde pekişen birhalk örgütü olma özelliği, her türlüğüolanaksızlığı, zorluğu, baskıyı yenmek için

kazanılmış önemli bir anahtar oldu. 3.Diriliş döneminde hızla yeniden inşaedilirken temelini yoksul mahallelere atanHalkevleri, 1980 karanlığını dağıtan emekve demokrasi hareketi içerisinde özgün biryeri temsil etmeye, “Halkın MuhalefetEvleri” olarak anılmaya başlandı. 90’lardaHalkevleri bir taraftan ülkede yükselen içsavaş ortamında ve Susurluk örneğindeolduğu gibi kontrgerilla gerçeğinin ortayaserilmesi sürecinde demokrasi cephesininönemli bir bileşeni oldu. Diğer taraftan dayaşanan neoliberal dönüşüme karşı ilkrefleksi vererek “Parasız Eğitim, ParasızSağlık” kampanyalarıyla, yoksul emekçilerinhak mücadelelerini ve dayanışma ilişkilerinigeliştirmeye çalıştı. Bu süreç, özellikle 1996sonrası atılan adımlar bu köklü örgütü Tür-kiye’nin en genç örgütlerinden biri yaptı.

Page 4: 125'inci sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

411 fiubat 2011 / 24 fiubat 2011

Erdoğan'ın Kıbrıslılara “höykürmesi”, “camdanokumamak”tan kaynaklanan bir densizlikten mi

ibaret; yoksa yine şekeri mi çıktı? Erdoğan'ınhakaretlerini, “urun kellelerini” hezeyanını “teknik”nedenlerle izah etmek yanıltıcı.

Erdoğan'ın öfkesi esaslı ve çok katlı gerçekleredayanıyor.

Birincisini körler dahi görüyor: AKP, anayasareferandumunda MHP'ye yaptığı çıkarmayı, haziranseçimlerinde yenileme niyetinde. Bu yüzden“ırkçılık” yapmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Eh bu

memlekette ırkçılığın bir kaçbüyük “korkuluğu” var: Kürtler,Ermeniler, Rumlar... Irkçılıkbahsinde Kıbrıs da en gözdetemalardan. Bir vesile bulup“Kıbrıs fatihi” rolü kesmek herzaman işe yarar.

Ama bu “öfke patlaması”niye?

Erdoğan'ın öfkesi şekerdendeğil, Mısır'dan patladı.

Tam “diktatöre karşı Mısırhalkının yanında”kurumlanıyordu ki, Kıbrıs'ınTürk halkı, tarihinin en büyükişgal karşıtı hareketine girişti.“Göç Yasası”na karşı hareket,

250 bin nufusu olan Kıbrıslı Türklerin 50 bininialanlara taşıdı. İşçi sınıfı ve ilerici-sol-devrimci güç-lerin damgasını taşıyan hareket, Erdoğan'ı bir andaTahrir Meydanı'nın hamiliğinden alıp, Mübarek'inyanına oturtuverdi.

Tunus'tan Mısır'a yayılan isyan ateşinin, Kıbrıs'asıçraması gerçekten de Erdoğan için tam anlamıylabir kabustur. Çünkü böyle bir hareket, Erdoğan'ın,Ortadoğu halkları ile iktidarları arasındaki ilişkilerinbüyük tablosundaki gerçek yerini gizlenemez halegetirecek bir “aydınlığa” yol açacaktır.

Daha önce de bir kaç kez yazdım: Kıbrıs,Türkiye'deki sömürge faşizminin candamarlarındandır. Türkiye kontrgerillasının doğumyeri olan ada, dün olduğu gibi bugün de kontrgeril-la ağlarının arka bahçesi durumundadır.Kontrgerillanın “arka bahçesi” meyve ağaçları veçiçeklerle değil, kumarhaneler, batakhaneler, karapara aklama kurumlarıyla doludur. Bu “arka bahçe”kontrgerilla ilişkilerinin parasal ve operasyonelgereksinimlerinin karşılanmasında oldukça önemlibir yere sahiptir. Ve bu ağlara artık AKP de bir ikti-dar merkezi olarak dahildir.

Bulduğu her fırsatta Kıbrıs Türklerine hakaretleryağdıran Kıbrıs işlerinden sorumlu Devlet BakanıMHP kökenli Cemil Çiçek'in AKP'nin MHP operas-yonunda önemli roller üslendiği biliniyor. Çiçek'intemmuz ayında Kıbrıs'ta açılışını yaptığı “Las Vegasayarındaki” “beş yıldızlı otel”in yukardaki “hane”ler-den hangisi olarak hizmet vereceği şimdilerdetartışılıyor. Bu tartışma nereye bağlanırsa bağlansın,MHP'den AKP'ye geçişleri sağlayan “dip akıntıları”içinde Kıbrıs'ta kurulan ilişkilerin de yer aldığıanlaşılıyor.

Ama “maalesef” dünya emekçilerin elleriüzerinde dönüyor! Emekçiler de en olmadık zaman-da bu gerçeği adamın gözüne sokuveriyorlar.

Kıbrıs'taki karanlık ağların imalatı boyunca KıbrısTürk toplumunun iktisadi altyapısında yaratılantahribat, neoliberalizm koşullarında “yaşamlabağdaşmaz” bir nitelik kazandı. Göç yasasına karşıKıbrıs'lı Türkler'in isyanı, neoliberalizme karşı biremekçi isyanı olmanın yanında, Kıbrıs'ı “kontrgerillaarka bahçesi” haline getiren “işgal yönetimine” karşıbir “ulusal isyan” olarak da ortaya çıktı.

Meğer Türkiye işçi sınıfının da “nefesi kuvvetliy-miş”! Daha bir hafta önce Ankara'da “gazladığı”emekçilerin “Erdoğan sonun Mübarek olsun” bed-duası, bir hafta sonra Kıbrıs halkının ayağa kalkışıylatutmaya başladı sanki.

Kısacası Erdoğan gerçekten öfkeli. Tam işleriyoluna koymuşken; tam kontrgerillanın iktidarınaçöreklenmişken; tam bu iktidarı vasıtasıyla“Anadolu Gericiliği”ni kendi etrafında bloklaştırmayolunda ilerlemişken, işgalin nimetlerinden fay-dalanmaya başlamışken, Kıbrıs halkı “Çek git!” di-yerek meydanları doldurup “oyun bozanlık” etti.

Neoliberal işgalciye karşı halk direnişi Kıbrıshalkının eşit ve özgür “birliği”nin yeni temeli olarakortaya çıkmaya başladı. Ve Ortadoğu'nun “mazlum-dan yana”, “halkçı”, “demokrat” lideri Erdoğan'ıniktidardaki yüzü, “işgalci”, “halk ve emek düşmanı”,“faşist”, “otoriter” gerçekliği ortaya dökülüverdi.

Tam da sürgünden “paketlenip” Tunus veMısır'da sofraya oturtulan Müslüman Kardeşler’in“model”i olarak Genişletilmiş Ortadoğu Projesinin“eş başkanlığı”na yeşillenmişken olacak iş miydişimdi bu!

Hay Allah! Bak sen şu emekçinin yaptığına...

fiekerden de¤ilM›s›r’dan

FerdaKoç

[email protected]

Aleviler İzmir’e hazırlanıyor

AKP iktidarının ülkenintüm kurumlarında

yürüttüğü kadrolaşma çabası,türlü alicengiz oyunları sah-neletiyor. Dicle Üniversite-si’nde yaşananlar isepervasızlığın ibretlik birörneği.

Üniversitedekikadrolaşma, 2007 genelseçimlerinde AKP’den mil-letvekili adayı olan AyşegülJale Saraç’ın, YÖK'ün gön-derdiği listede üçüncü sıradaolmasına rağmen cumhur-başkanlığınca rektör olarakatanması ile başladı.

Üniversitenin kadro ilan-

ları ise adrese teslim. İlanlar-da aranan özellikleri alınacakpersonelin çok öncedenbulunduğunun ispatı.

Örneğin, KPSS’den alınan37,911 puanla uzman ola-bilmek, ilan koşullarına ekle-nen “bir üniversite has-tanesinin otomasyonbölümünde çalışmak” mad-desi ile rektör yardımcıla-rından birinin sekreterinineşine nasip olabiliyor. Ya dabüro personeli ilanında “Birüniversitenin rektörlük özelkaleminde en az 2 yılçalışmış olmak” gibi birileriniişaret eden bir koşul kadro

tahsisini hızlandırıyor. Rektörlüğün kadro tah-

sisinde geliştirdiği yöntemlerbununla sınırlı değil, araya-cağı niteliğe uygun elemanıda “gizlice” yetiştiriyor. İlana“AB proje çevirim yönetimikonusunda eğitici olarakgörev yapmış olmak”, “ABCFCU, LLP projelerikonusunda yürütme deneyi-mine sahip olmak” ve benze-ri sertifika zorunluluklarıkoyan rektörlük sözkonususertifika programını sadecebu kadro için almayıdüşündüğü kişiye duyurarak2 ay sonra açıklayacağı kadro

için personelini de yaratıyoradeta. Yeni yönetim üniver-sitede hızla kadrolaşırkenöğrenciler için de boş dur-muyor elbette. Öğrencilereaçılan soruşturmalar,öğretim üyelerinin basınaçıklamalarında dahi okuliçine çağrılan yüzlerce çevikkuvvet de öğrencilere dönükuygulamalar.

Dicle Üniversitesi’ndeyaşananlar Türkiye üniver-sitelerindeki kadrolaşma hızıve çalışmalarını ortaya serenbir örnek. Benzer adrese tes-lim kadro ilanları yeni açılanüniversitelerde de var.

Hrant Dink davasında yine engel

Agos gazetesi baflyazar› Hrant Dinkcinayetinin 16. duruflmas› 7 fiubat’ta BefliktaflAdliyesi’nde görüldü. Bu kez duruflma öncesibine yak›n kifli davan›n takipçisi olduklar›n›belirterek Dolmabahçe’den adliye önüne yürüdü.

Dink’in avukatlar› ve davan›n takipçili¤iniyürüten adalet savunucular› 16’nc› duruflmaöncesi yaflanan üç geliflmeyi vurgulayarakdavan›n önemine dikkat çekti: dava yeni birhakime devredildi, A‹HM davayla ilgili bir tak›mendiflelerini dile getirdi ve AKP’nin yeni ç›kard›¤›yasayla cinayetin tetikçisi Ogün Samast’›nyarg›lanmas› çocuk mahkemesine b›rak›ld›.

“NE SORUfiTURMASI, B‹LG‹K‹RL‹L‹⁄‹D‹R O”

Bu arada duruflma s›ras›nda Dink’in avukat-lar› sevindirici bir haber ald›klar›n› duyurdular.Dink cinayetinde ihmali ve sorumlulu¤u olan,aralar›nda dönemin Emniyet Müdürü CelalettinCerrah, ‹stanbul Valisi Muammer Güler veTrabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek gibiisimlerin de bulundu¤u 30 kifli hakk›nda savc›l›ksoruflturma bafllatt›. Ancak çok k›sa bir süreiçinde devletin en yetkili kiflileri haberi yalanlad›.

Önce Kamu Güvenli¤i Müsteflar› MuammerGüler, soruflturma haberini yalanlayarak ne ken-disi hakk›nda ne de Celalettin Cerrah hakk›ndasoruflturma aç›lmas›na izin verilmedi¤ini duyur-du. Ard›ndan ‹çiflleri Bakan› Beflir Atalay bizzataç›klama yaparak konu hakk›nda çok fazla bilgikirlili¤i oldu¤unu iddia etti, savc›l›¤›n henüzsoruflturma bafllatmad›¤›n› söyledi.

AKP cephesinden gelen tepkiler, adliye önün-deki eylemde ‘Hrant’›n Arkadafllar›’ ad›na bas›naç›klamas›n› okuyan sanatç› Yavuz Bingöl’ünsözleriyle örtüfltü; “Hrant'›n öldürülmesinin yol-unu açan, buna yard›m eden, göz yuman, katilikahraman yapmaya çal›flan, soruflturmay› karart-mak için düzmece rapor düzenleyen, velhas›lelinden geleni ard›na koymayan devletgörevlileri soruflturulmas›n, yarg›lanmas›n diyehala herkes seferber.”

Jandarma Genel Komutanl›¤›, internet sitesinde yapt›¤› aç›klamada, yap›lan kaz›larda bulunan kemik-lerin 1999’da öldürülen PKK’lilere ait oldu¤unu kabul ederek asl›nda bir savafl suçunun itiraf etti

Baflbakan Tayyip Erdo¤an, 1995 y›l›ndan bu yana 306 defaGalatasaray Meydan›’nda kay›plar›n bulunmas›, faili meçhullerinayd›nlat›lmas› için eylem yapan Cumartesi Anneleri ile görüfltü.Dolmabahçe’deki Baflbakanl›k Çal›flma Ofisi’nde gerçekleflengörüflmeye ‹HD yöneticileri ve Cumartesi Anneleri’nden oluflan12 kiflilik heyet kat›ld›. Anneler görüflmede baflbakana ac›lar›n›hayk›rd› ve hükümetten kay›plar›n ak›betinin bulunmas› içinkararl› ad›mlar at›lmas›n› talep etti.

Baflbakan Erdo¤an’›n daha önce “Kim olduklar› belli de¤il,tüzel kiflilikleri yok. Ayr›ca onlar› yönlendirenler var” dedi¤iCumartesi Anneleri ile görüflmesinin alt›nda yatan amaçtart›flma konusu oldu. Baflbakan›n görüflme sonras› aç›klamalar›ve Cumartesi Anneleri’nin somut çözüm önerilerinin hiçbirinikabul etmemesi BDP’li Gültan K›flanak’›n dile getirdi¤i görüflügüçlendiriyor. K›flanak konuyla ilgili “Baflbakan öyle görünüyor kisekiz y›l boyunca bekletti¤i kay›p sorununu bu seçim öncesinde,arifesinde yeterince k›ymetlenmifl bir sorun olarak görüp kullan-mak için analar› kabul etti” dedi.

Baflbakan, görüflme sonras› yap›lan AKP grup toplant›s›nda

“Annelerin ideolojisi olmaz” diyerek duygusal bir konuflma yapt›.Çözüm noktas›nda ise “yeni ö¤rendim” dedi¤i AKP dönemindekaybedilen Tolga Baykal Ceylan olay›n›n araflt›r›laca¤› d›fl›ndasöz vermedi. Bu söylem AKP’nin faili meçhuller ve kay›plarkonusunda kendi iktidar dönemini aklama çabas›nda oldu¤unugösteriyor. Nitekim Cumartesi Anneleri de toplant›dan umutlu

ayr›lmad›klar›n› belirtti. Hasan Ocak’›n a¤abeyi Hüseyin Ocak;“Çok olumlu duygularla ayr›lmad›¤›m›z› söyleyebilirim. Özelliklekomisyonunun kurulmas› konusunda ve Uluslararas› sözleflmelerkonusunda baflbakan›n tavr› çok net de¤ildi bu anlamda bizeumut veren bir ›fl›k yoktu” dedi.

Kay›p yak›nlar›ndan gazeteci Faruk Eren, Halk›n Sesi’nekonufltu. Devlet taraf›ndan üst düzey bir yöneticinin CumartesiAnneleri ile görüflmesinin olumlu oldu¤unu söyleyen Eren,görüflmeyi kay›p yak›nlar›n›n y›llard›r yürüttü¤ü kararl› mücade-lenin bir kazan›m› olarak tan›mlad›. Eren, hükümetin ataca¤›ad›mlar konusunda ise temkinli olduklar›n› söyledi; “Ad›mlarat›lmas› olumlu. Ancak yap›lacak araflt›rmalar›n devletin tozluraflar›nda kal›p kalmayaca¤›n› görece¤iz. Ne kadar çözeceklerinibekleyip görece¤iz. O zamana kadar da eylemlerimiz tabi kisürecek. Ayr›ca bu konunun siyasi malzeme haline getirilmemesikonusunda aileler olarak hassas›z. 1700 kay›p var, talebimiztümünün a盤a ç›kmas›. Hükümet; akademisyenlerden, insanhaklar› savunucular›ndan ve hukukçulardan oluflacak ba¤›ms›zbir komisyon oluflturulmas› talebimizi de kabul etmeli.”

Başbakan sandığı gördü annelerle görüştü

Toplu mezarda AKP suç ortaklığı

Alevi Bektaşi Federasyonu(ABF) Genel Başkanı Ali

Balkız, Buca’da düzenlediğibasın toplantısıyla 6 Mart’taAlevilerin İzmir’de büyük birmiting düzenleyeceğini duyurdu.ABF Başkanı Balkız, açıklama-sında Alevilerin “Eşit yurttaşlıkhakkı” başlığı altında son dereceinsani ve meşru taleplerle cum-huriyet tarihinin en büyük ey-lemlerini gerçekleştirdiğini ha-tırlattı.

Ankara ve Sıhhiye’deki devmitingleri anımsatan Balkız, bukez İzmir için hazırlandıklarınısöyledi. Yaptığı açıklamadahükümeti eleştiren Balkız, “BizAleviler ne denli kararlı isek; neyazık ki hükümet de bir o kadar,kararsız, tutarsız, savsaklayıcı,

geçiştirici, bir konumdadır.Daha da kötüsü Alevilerin için-den devşirdiği, Alevi toplumuiçerisinde hiçbir değerleriolmayan, esameleri okunmayankesim ve kimselerle, gününgeçerli deyimi ile söylersek;çakma Alevilerle kamuoyunuoyalayıp duruyor” dedi. Balkızayrıca AKP iktidarının ülkeyisürüklediği tehlikelere de dikkatçekerek “HSYK ve AnayasaMahkemesi üyelerini kendimemurları haline getirdiktensonra; sıraya Yargıtay veDanıştay üyelerini aldıktansonra, iki partili bir Meclis veBaşkanlık sistemi hazırlıkları ile;anlıyor, biliyor ve görüyoruz kisivil, dinci, faşist bir diktatörlüğedoğru gidiyoruz” dedi.

Türkiye ve dünya gün-deminin alabildiğineyoğun olduğu son

dönemde medya organlarındaönemi kadar yer bulamayan birkonu var: toplu mezar gerçeği.Son olarak Bitlis Mutki’desavcılığın talimatıyla boş biralanda yapılan kazıda 18insanın kemiklerine rastlandı.Jandarma Komutanlığı ve çöpalanı arasındaki bölgede insankemiklerinin bulunmasıbölgedeki kirli savaş gerçeğiniortaya koyarken, konuhakkında hükümette demuhalefette de büyük birsuskunluk hakim. Bölgedekikayıp yakınlarında ise kazılarlayakınlarının mezarlarınaulaşma ümidi oluştu. Konuyutakip ederek hükümeti adımatması yönünde sıkıştıran tekaktör ise BDP oldu.

DOZERLER GERÇE⁄‹NÜSTÜNÜ ÖRTÜYOR

Aslında Mutki’de toplumezarın açığa çıkması kirlisavaşın güncelliğini gösterenolayları da gözler önüne getirdi.Jandarma, savcılığın talimatıylabaşlattığı kazıda bulunan ilkkemiklere “ölmüş hayvankemiği” diyerek konuyu kapat-maya çalıştı. Bölge halkının

insan hakları dernekleriyleolayın üstüne gitmesi sonucugözler kazılara dikilince, yapılanaraştırmalar kemiklerin insan-lara ait olduğunu ortaya çıkardı.Ancak kazılar hala iş makinele-riyle korucular öncülüğünde yü-rütülüyor. Oysa toplu mezarlariçin Türkiye’nin de altında im-zası olan BM sözleşmesinde şuhükümler yer alıyor; “Bu konu-daki araştırmalarda danışman,fiziki antropolojist veya arke-olog işbirliği yapmalıdır.Mezarın derinliği, yaşı gibiayrıntılı bir harita çıkarılmalıdır.Bütün unsurlar ayrı torbalardaveya kutulara koyulmalı, zarargörmemeli, tarih, numara ver-ilmeli.” Ayrıca protokoldebağımsız bir komisyonun kazıdayetkili kılınması gerektiği belir-tiliyor.

İHD yöneticileri bölgehalkının desteğini de alarak kazıalanında denetlemeler yapmakisteyince savcı Çetin Küçetçalışmaları durdurdu. Küçet,insan hakları savunucuları veavukatlara “Siz varken kazı yap-mayız. KCK tutuklularıylagörüşüyorsunuztelefonlarınızdan tespit ettik”diyerek tehditte de bulundu.Savcının kazıları korucularayaptırdığını belirten İHD Bitlistemsilcisi Hasan Ceylan; “Ka-

falarda hala 92 zihniyeti hakim.Savcılık bizi her fırsatta işin dı-şında tutmaya çalışıyor, sürecitıkıyor.” 1992, bölgede kirlisavaşla birlikte gelen faili meç-hullerin, kayıpların ve insanhakkı ihlallerinin zirveye çıktığıyıl olarak anılıyor. Öte yandancesetlerin gömüldüğü tarihteMutki Belediye Başkanı olanDYP’li Mehmet Sait Birlik,olayın farklı bir boyutuna işaretetti ve toplu mezarların Erge-nekon savcısı olan ZekeriyaÖz’e sorulması gerektiğinibelirtti. Zekeriya Öz 1998-2000arasında Mutki’de görevyapmıştı.

‘ÖLDÜRÜP BOfiARAZ‹LERE GÖMDÜK’

Konunun gündeme gelmesive suskunluğun bozulması içinbölge halkı çok yoğun bir çabaiçinde. BDP, MEYA-DER veİHD gibi örgütlerin çağrısıyla 2Şubat’ta Türkiye’nin dört biryanında eylemler düzenlendi veAKP’nin konu hakkındakisuskunluğunu bozması istendi.Mutki’deki toplu mezar alanınada binlerce kişi yürüdü. İstan-bul, Ankara, İzmir gibi illerdede BDP’nin düzenlediği eylem-lerle toplu mezar gerçeği gün-demde tutulmaya çalışıldı.Eylemlerde “Hakikatleri

Araştırma Komisyonu” kuru-larak toplu mezarların da bukomisyon aracılığıylaaraştırılması istendi. İHD,bölgede 800 civarındaMutki’dekine benzer toplumezar bulunduğunu belirtti.

Nitekim eylemlerle oluşturu-lan kamuoyu baskısı bazı sonuç-lar verdi. Jandarma Genel Ko-mutanlığı Mutki’deki kazılardabulunan kemiklerin 1999’da in-faz edilen PKK’lilere ait oldu-ğunu açıkladı. Ayrıca TSK site-sinden yapılan açıklamada definişlemleri için resmi belgelerinde bulunduğu ileri sürüldü.Böylece jandarma, bölgede ya-şamını yitiren PKK’lileri topluolarak çukurlar kazıp gömdüğü-nü itiraf etmiş oldu.

AKP cephesi ise ülkenin boşarazilerinden insan cesetleri çı-karılırken sessiz kalmayı tercihediyor. BDP Batman milletve-kili Bengi Yıldız, AKP’nin sus-kunluğunu şu ifadelerle gerek-çelendiriyor; “Tansu Çiller, Do-ğan Güreş, Hayri Kozakçıoğlu,Abdulkadir Aksu… bunlar bi-zim enselerimizden kurşun gi-rerken, Başbakan, OHAL valisive iç işleri bakanlıklarındaydı.Bugünse AKP'nin içerisindeler.AKP bu kirlilikle yüzleşemezçünkü kendisi de bu kirliliğiniçerisinde.”

Kadrolaşmada alicengiz oyunları

Page 5: 125'inci sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

511 fiubat 2011 / 24 fiubat 2011

Tunus oyuna gelmiyor

Kıbrısın kuzeyi, halkolma hakkını istiyorA KP güdümlü neoliberal

ekonomik paketlerebayrak açan on binlerce

Kıbrıslı 28 Ocak’ta SendikalPaltform’un örgütlediği ToplumsalVar Oluş mitingiyle meydanlaraçıktı. Mitingde, Kıbrıslılarıniradesini yok sayarak adaekonomisini çökerten Ankara’yayönelik tepkiler öne çıktı.

Türkiye’de olduğu gibi Kıbrıs’tada muhalefete tahammül ede-meyen ve seçim stratejisini mil-liyetçi söylemi tırmandırmak üzeri-ne kuran AKP ise tepkinin neden-lerini anlamaya çalışmak yerine,şoven ve hakaretamiz bir dille Kıb-rıslıları hedef almayı tercih etti.Tayyip Erdoğan, “besleme” diyeaşağıladığı Kıbrıslıları, eylemlerdeküçük bir grup tarafından açılanargo içerikli pankartları öneçıkararak hedef gösterdi.

Aynı dönemde, Kıbrıs’ı üs ola-rak kullanan kontrgerillanın bazıuzantıları eylemlerde öne çıkan de-mokratik kitle örgütlerine dönükprovokasyon ve saldırılarda bulun-du. Ancak bu provokasyonlar Kıb-rıslıların kararlı tutumları ile boşaçıkarıldı.

Erdoğan’ın Türkiye ve Kıbrıshalklarının arasını açmaya dönükşoven söylemlerine karşın Kıbrıslıve Türkiyeli devrimciler karşılıklımesajlar yayımlayarak “AKP eliniTürkiyelilerin de Kıbrıslıların dayakasından çek” dedi.

250 B‹NL‹K ÜLKEDE 50 B‹N K‹fi‹L‹K EYLEM

Turgut Özal’la başlayan Ankaragüdümlü neoliberal ekonomikpaketlerle üretim yapabileceği tümsektörleri kapatılan ve tamamentüketim ekonomisine yönlendirilenKıbrıs’ın kuzeyinde emekçiler üc-retleri düşürecek olan hükümet

politikalarına karşı genel greve git-ti. Sendikal Platformun çağrısıyla28 Ocak günü gerçekleştirilen mi-tinge yaklaşık 50 bin kişi katıldı.

Hükümeti, AKP politikalarınıaynen uyguladığı için eleştiren Kıb-rıslılar, Kıbrıslı Türklerin kendileri-ni yönetme zamanının geldiğini be-lirtti. Eylemin en kalabalık grubu-nu oluşturan Kıbrıs Türk Öğret-menler Sendikası (KTÖS) mitingleilgili olarak “Bu bir kıvılcımdır”ifadesini kullandı. KTÖS ada mu-halefetinde önemli bir yere sahipolan bağımsız bir sendika. EylemdeKıbrıs’ın kuzey yönetimi yanı sıraAKP’ye de yoğun tepki vardı.

KTÖS “Ankara ne memurunu,ne paranı, ne paketini istiyoruz!”yazılı bir pankart taşırken, Halkev-leri’nin adadaki dost örgütü Bara-ka Kültür Merkezi de “Ankara eli-

ni yakamızdan çek!” yazılı bir pan-kart taşıdı.

Adadaki faşist odaklar eylem sı-rasında ve 31 Ocak günü Baraka’yayönelik saldırı ve provokasyonlardabulundu. Eylemde pankartı almayaçalışan, daha sonra ise küfürlü birpankartla Baraka önüne giderekprovokasyon yaratmaya çalışangruplar amaçlarına ulaşamadı. Kıb-rıslılar ne provokasyona gelip eyle-mi gölgeleyecek bir çatışma çıkma-sına izin verdi ne de geri adım attı.Saldırılar 3 Şubat günü kitlesel bireylemle protesto edildi.

Kıbrıslıların ne dediğini umursa-mayan AKP hükümeti ise sorunuçözmek yerine sorun yaratan birtutum takındı. Yasemin Hareke-ti’nin 28 Ocak mitinginde açtığıpankarttaki argo ifadeyi (Has.tir)öne çıkararak, kışkırtıcı ve yalan

dolu ifadelerle Kıbrıslıları hedefgösterdi. Kıbrıslılara “besleme” di-yen ve “dış mihraklarla” işbirliğiyapmakla itham eden Erdoğan,yalnızca cumhurbaşkanına verilenen yüksek maaşın 8 bin lira veTL’nin alım gücünün Türkiye’deki-nin yarısından bile az olduğu Kıb-rıs’ta ücretlerin 10 bin lira olduğu-nu söyledi.

TÜRK‹YE’DEN DESTEKHalkevleri AKP hükümetinin ve

Kıbrıs’taki kontrgerilla odaklarınınsözlü, fiziksel saldırıları karşısındabir dayanışma mesajı yayımlayarakKıbrıs halkının mücadelesini se-lamladı. Halkevleri Genel Başkanıİlknur Birol, açıklamasında şunlarısöyledi:

“1974 askeri müdahalesindensonra Kıbrıs’ın bir NATO üssü ola-

rak kalmasını garantilemek üzerepolitikasını oluşturan, ‘besleme’ si-yaseti ile ada ekonomisini yokeden, şimdi de özelleştirmeler, sos-yal hak gaspları ve maaş kesintileriile Kıbrıslıları sefalete sürükleyenAnkara’ya ve bugün Ankara’daoturan siyasal iktidara karşı göste-rilen tepki bizler açısından anlaşıl-maz değildir.

Erdoğan, AKP’yle Kıbrıslılarınarasını açmaya çalışmaktadır. An-cak Türkiye halkları ile Kıbrıs hal-kının arasını açmayı başaramaya-cak; halklar neoliberal, gerici, faşistpolitikalara karşı mücadelede dahada yakınlaşacaktır. Kıbrıs halkınınkendini kendi iradesiyle yönetmemücadelesini ve neoliberal politi-kalara karşı direnişiniselamlıyoruz!

Mücadeleleri mücadelemizdir!”

iklimkıta7 5

Yunanistan’ın başkenti Atina’da, AtinaÜniversitesi’nde 25 Ocak’tan beri direnengöçmen işçilerle dayanışmak için 11 Şubat’tatüm Yunanistan’da eylemler yapılacak. 300“kağıtsız” göçmen işçinin başlattığı direnişe 27Ocak’ta polis saldırmış ve işçiler direndikleriyerden başka bir yere gitmek zorundabırakılmıştı. Göçmen işçilerin yaşadığısıkıntılara dikkat çekmek için yapılan direnişzor koşullarda devam ediyor. İşçiler tümdünyadaki güvencesiz çalışanları 11 Şubat’taeylemlerine destek olmaya çağırıyor.

Güvencesiz göçmeniflçilerle dayan›flma

Geçen ay kalıcı ateşkes ilan eden ETA’nın ya-saklı siyasi kolu Batasuna, mayıs ayında yapı-lacak seçimlere girmek için yeni bir parti ku-ruyor. İsmi henüz açıklanmayan partinin ku-rulması için içişleri bakanlığına başvuran Ba-tasuna’nın lideri Rufi Etxeberria, ETA dahil,şiddet kullanımına karşı olduklarını açıkladıve yeni partiyi “tamamen demokratik ve siyasiyöntemlere olan bağlılığımızın doğrudan birsonucu” olarak tanımladı. 40 yılı aşkın bir sü-redir Bask ülkesinin bağımsızlığı için mücade-le veren ETA’nın siyasi kanadı olan Batasuna2003’te yasaklanmıştı.

Bask’ta yeni parti

Ortadoğu’da dengeleri ters yüz eden halkisyanları, bölgedeki tüm diktatörlerin kabusuhaline geldi. Bölgedeki halk isyanlarınındomino etkisi yaratıp yaratmayacağı tartışmasısürerken, Yemen’i ölene kadar yönetmeyeniyetlenen Devlet Başkanı Ali Saleh biraçıklama yaparak, ülkede seçimleregidileceğini ve kendisinin aday olmayacağınıaçıkladı. Ülkenin yarısının açlık sınırınınaltında yaşadığı ülkede, şimdilik zayıf da olsaeylemler yapılıyor ve bu bile diktatörlük reji-mini sallamaya yetiyor.

‹syan›n gölgesi yetti

Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez,Valencia şehrinde 1,230 işçinin grevde olduğuCoca Cola Femsa fabrikasından yaptığıkonuşmasında işçilerden yana olduğunu ifadeetti ve “Eğer Coca Cola anayasa ve yasalarauymak niyetinde değilse bizde Coca-Cola’sızyaşarız” dedi. İşçilerin adil bir toplu sözleşme,maaş artışı, gece çalışma ödemesi ve yiyecekkuponları ve bir yemek salonu talep edenişçileri reddeden firma, sadece cenaze içinyapılan ödemede artışı kabul ediyor. İşçileringrevi sürüyor.

Coca Cola’ya ihtar

Tunus’ta 17 Ara-lık’ta başlayan is-

yan hala sürüyor. İlkgünlerine göre isyanındozajı düşük olsa daTunus halkı ülkesiniemperyalistlerden veişbirlikçilerinde arın-dırma konusundaki di-rencini sürdürüyor.Halk isyanı sonucunda23 yıllık iktidarı devri-len ve ülkeden kaçanZeynel Abidin BenAli’nin ardından Tu-nus’ta hala sular durul-muş değil.

Halk eski sisteminbitmesini isterken, ege-menler de sistemin ye-

nilenebilmesi için boşdurmuyor. Halkla ege-menler arasındaki ça-tışmada gelinen nokta-da halk biraz geri çekil-miş gibi görünse de ey-lemler hiç durmadandevam ediyor. Mısır’aoranla ordusu oldukçazayıf olan Tunus’ta ye-ni işbirlikçi hükümet,halkı sindirmesi ve sis-temin yeni bekçisi ol-ması için orduya takvi-yeler yapıyor. Daha ön-ce halkın yanında tavıralmış gibi görünen or-du, tahkimatlarla bir-likte halkı katletmeyebaşladı ve yeni strateji-

nin işlemeye başladığı-nı gösterdi.

Tunus’ta sistemi re-vize eden yeni hükü-mete karşı halk, sokak-lardan çekilmiyor. BenAli hükümetinden çoksayıda bakanın olduğuhükümetin lağvedilme-sini isteyen Tunuslularparlamento binasınıkuşattı. Ordu ve polisgüçlerinin saldırmasıüzerine yaşanan çatış-malarda çok sayıda kişiyaralandı. Halk tama-men özgür olana kadarsokaklardan çekil-meyeceğini her gün birkez daha ispatlıyor.

Mısır’da ABD tezgahıMısır halkının 30 yıllık Mübarek

rejimine karşı isyanı ikinci haf-tasını doldurdu. Halk sokak sokak,meydan meydan çürümüş sistemeisyan ederken, emperyalistler ve işbir-likçileri de boş durmuyor. MilyonlarcaMısırlının Hüsnü Mübarek’i köşeyesıkıştıran onlarca yıllık öfkesini alaşağıetmek ve devrilmek üzere olan sistemiyeniden şekillendirmek için herzamanki gibi masa başı oyunlarabaşvuran ABD ve yerli işbirlikçileri 6Şubat’ta Mısır muhalefetiyle pazarlıkmasasına oturdu.

Müslüman Kardeşler, Baradey’inUlusal Değişim Derneği, El Gahd,WAFD ve isyanda önemli bir rol oy-nayan 6 Nisan Hareketi, Mübarek’inyardımcısı, kontrgerilla şefi Ömer Sü-leyman’la bir araya geldi. ToplantıdanABD’nin istediği “birlik ve beraber-lik” teması öne çıktı. Mübarek’in ey-lülde yapılacak seçimlere kadar görev-de kalmasından yana olduklarını açık-layan Clinton’un en çok korktuğu du-rum halkın kontrolü ele geçirmesi.Mübarek’i arayarak böylesi bir du-rumda Mısır’ın İran’a dönüşeceğini id-dia eden Clinton, ABD karşıtı bir Mı-sır’a engel olmak için adımlar atacak-

larının garantisini vermiş oldu.ABD Başkanı Obama da yaptığı

açıklamalarda Mısır halkının isyanınıbastırmak için “gerekli” adımların atıl-maya başladığını ima etti. Mısır halkı-nı sistemle uzlaşmaya çağıran Obama,“Mısır halkı bunu yaparken ABD gibigüçlü bir dost ve ortağa sahip olacak”dedi. Mısır’da kontrolü kaybetmek is-temeyen ABD’nin isyan süresinceyaptığı her hamle sistemin yenilenme-si ve emperyalist tahakkümün sürdü-rülmesine yönelik oldu. Öyle ki Mü-barek’e karşı açıklamalar yaparken bi-

le, ABD asıl olarak kaçınılmaz halegelen değişimi kontrol altına alma ça-basından geri durmuyor. Rejimin ga-rantörü olan ve ABD’den yılda 1,3milyar dolar yardım alan Mısır ordusuda ABD’nin tutumunu taklit ediyor veortada bir tutum sergiliyor.

Kaderi masabaşı oyunlarla çizilmekistenen Tahrir Meydanı’ndaki halk iseABD’ye ve işbirlikçilerine “defolun”diyor. Mübarek gidene kadar diren-mekte kararlı olan halk hükümetlegörüşenler için “Onlar bizi temsiletmiyor” diyor.

Kıbrıs’ınkuzeyi, tari-

hinin enbüyük

emekçieylemlerinesahne oldu.

KıbrıslılarAKP’nin

neoliberalpaketine

bayrak açtı

Güney Sudan’da 9-15Ocak aras›nda yap›lanreferandumun sonuçlar› 7fiubat’ta aç›kland›.Referandum sonuçlar›na göreoy kullanan Güney Sudanhalk›n›n yüzde 98.83’ü,Kuzey’den ayr›lma do¤rul-tusunda oy kulland›.Sudan’›n baflkenti Hartum’dadüzenlenen büyük bir törenleaç›klananreferandumsonuçlar›nagöre 3 milyon837 bin 406geçerli oydanyaln›zca 44bin 888’iKuzey Sudan’labirlikte kalmakiçin oy kul-land›.

Tarihi boyunca egemengüçlerin çeflitli oyunlar›nasahne olan Sudan’›n tarihidirenifllerle dolu. Afrikak›tas›n›n en büyük yüzölçümüne sahip ülkesi olanSudan 1881’de Osmanl› güç-lerine karfl› isyan etmifl, buisyan o zaman ‹ngilizlerinkomutas›nda olan M›s›rordusu taraf›ndanbast›r›lm›flt›. O tarihten sonra‹ngiliz sömürgesine girenülke ancak 1956 y›l›ndaba¤›ms›zl›¤›na kavuflabildi.

1958’de askeri darbeyaflayan ülkedeba¤›ms›zl›ktan önce bafllayan

Kuzey-Güney çat›flmalar›1962’de iç savafla dönüfltü.1971’deki komünist devrimhareketi baflar›s›z oldu veülkede büyük bir komünistav› bafllad›; birçok komünistkatledildi. 1972’de “bar›fl”sa¤land› ve ülkenin güneyineözerklik verildi.

1983’te hükümet güçleriile daha sonra baflkan

yard›mc›s› olanJohn Garangönderli¤indekiSudan HalkKurtulufl Hareketi(SHKH) aras›nda,ülkeningüneyinde yenibir savafl bafllad›.2005 y›l›na kadarsüren bu savaflta

2 milyondan fazla kifli öldü.Kuzey’deki MüslümanAraplarla Güney’deki H›ris-tiyan siyahîler aras›ndayaflanan savafl süresinceGüney’de pek çok katliamyafland›. Bu katliamlar›n enbilineni ve sistematik olan›ise Darfur’da yafland›.

2005’te yap›lananlaflmaya göre Güney’de birreferandum yap›lmas› kararaba¤land›. 9-15 Ocak’tayap›lan referandumla daGüney Kuzey’den ayr›lm›floldu. Devlet Baflkan› Ömer ElBeflir de yapt›¤› aç›klamadaGüney’in ayr›l›k karar›n›tan›yacaklar›n› aç›klad›.

Sudan’ın güneyi‘ayrılık’ dedi

Page 6: 125'inci sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

611 Şubat 2011 / 24 Şubat 2011

2.5 aylık Kübra bebek beslenme yetersizliğindenöldü. Kübra’nın babası 2 yıl önce sigortasız

olarak çalıştırıldığı limanda geçirdiği iş kazasındanberi işsizdi.

Ankara’da S.Y. isimli hasta kuşpalazından öldü.(30–40 yıldır Türkiye’de kuşpalazı (difteri)görülmüyordu.)

Unutulmaya yüz tutmuş hastalıklar yenidengörülmeye başlandı. Eski Türk filmlerinin unutul-maz hastalıkları verem, dizanteri, kuşpalazı ve adınıtıp dünyasının bile unuttuğu hastalıklar yenidengündelik hayatımızda. Bu hastalıklar domuzgribinden farklı olarak sadece bulaşıcı değil aynızamanda fakir fukara hastalığı. Hastalıkları da geçe-lim. Bu ülkede artık açlıktan ölen bebekler var,ölüm nedeni düpedüz açlık.

AKP’nin yetkililerine göre her şey daha iyiyegiderken, sağlık sistemimizdaha süper bir şeyedönüşüyorken, ülke tıbbi cihazçöplüğüne dönüşürken, ilaçtüketimi, genel olarak sağlıkadına harcanan para bu kadarartarken neden daha çok yok-sulluk, neden daha çok işkazaları, neden güvencesizyaşam, neden daha az sağlık,neden açlıktan ölen çocuklar.

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜMDevlet ne için vardır? Zaten

herşey için para ödeyecek,katkı payı vereceksek vergilerene gerek var? Satın alınabilir

adalet, satın alınabilir eğitim, satın alınabilir sağlık,aklınıza gelebilecek herşey, sudan havaya herşeyinparasal bir değeri var. Bir tek insanımızın parasal birdeğeri yok, beş para etmiyor. İşte yeni torba yasasıyaşamımızın beş para etmezliğinin resmi belgesi!İşin güzel tarafı yapılan her yeniliğin güzel adlarlasunumu. 'Sağlıkta dönüşüm programı', 'tam günyasası' , 'performans sistemi' gibi. İnsana hoş geli-yor doğrusu, uyutma ve aptal yerine koymanıngüzel adları.

Sağlıkta dönüşüm neler yaptı? 2003’ten bugüne,SSK hastaneleri kapandı, sağlık ocakları kapandı,özel hastaneler hızla arttı, katkı payları arttı, dahaçok tetkik, daha çok ilaç, daha çok, daha çok,daha, daha, daha… Sonuç: Sağlık giderleri 2- 3 katarttı, fakirlik 2-3 kat arttı, unutulan hastalıklaryeniden yeniden yeniden başladı. Şaka gibi!

TAM GÜN KÖLELİK, PARAN KADAR HİZMETTam gün! “Tam günle hekimler bütün gün

çalışacak ben de ona çalıştığı kadarıyla puan, per-formans para vereceğim” diyor yasa. Çalışmaktankasıt ne? Bir günde 150-200 hasta bakmak.Bakacak, iki de ilaç yazacak puanını alacak. Öyle 8saat çalışmak falan değil, doktor istediği kadarçalışabilir ne kadar çalışırsa o kadar puanı olur.Herkes mutlu! Hekimliği katipliğe ve tüccarlığaindirgerken halkı da cahil, kandırılabilir müşterikıvamına getirmeye çalışan bir yasa.

Aynı zamanda sağlık ocaklarının yerini ailehekimliği adı altında devlet teşvikli özel muayene-haneler alırken, devlet hastaneleri kamu hastanebirlikleri yasasıyla özel hastaneden beter, para paradiyecek yerler oldu, olacak!

13 MART’TA ANKARA’DA HERKESYÜRÜMELİ

Uzun süreli insanlık dışı çalışma saatleri size biryerlerden tanıdık gelmiyor mu? Sadece sağlıkçılarınsorunu değil ki bu. Demem o ki hep beraber “yavarız, ya yokuz.” Bugün durum budur. 13 Mart’tasağlık gündemi için TTB Ankara'da yürüme kararıaldı. Hepimiz, herkes yürümeli. Sağlığımıza, eğitim-imize, adaletimize, biz sahip çıkmazsak kimçıkacak?

HHeepp bbeerraabbeerr,,yyaa vvaarr››zz yyaa yyookk

Süheyla E.Tezel

Sağlık HakıMeclisi

Mamak’ta isyanın adı ulaşım

Karabiga da ilk adımÇanakkale’nin beldesi olan

Karabiga’ya bir termik santral kur-mak isteyen Cengiz ‹nflaat, AlcenEnerji Santrali ad›n› verdi¤i projedeilk engelle ÇED toplant›s›ndakarfl›laflt›. 7 fiubat Pazartesi günüBelediye Dü¤ün Salonu’nda düzen-lenmesi planlanan halk› bil-gilendirme toplant›s› engellendi.Toplant› öncesi çevre köy ve ilçeler-den gelenlerle buluflan belde halk›toplant›n›n yap›laca¤› salona biryürüyüfl düzenledi. “Alt›n madenineve termik santrale hay›r” yaz›l›pankart açt›. Eyleme kad›n ve çocuk-lar yöresel k›yafetlerle kat›ld›.Toplant›n›n yap›laca¤› BelediyeDü¤ün Salonu’na yürüyen belde

halk›, toplant›n›n iptali taleplerinidile getirdi. Yetkililere ‘toplant›yap›lamad›’ tutana¤› tutturdu.

Toplant›n›n yap›laca¤› belediyedü¤ün salonunda ÇED toplant›s›ndanbir gün önce bir baflka toplant› vard›.Üstelik bu toplant› pazartesi günügerçekleflecek olan›n da kaderini birgün önceden belirlemiflti.Karabigal›lar, 6 fiubat’ta ‹stanbulÇevre Mühendisleri Odas›’ndanEmine Girgin ve Elektrik Mühendisle-ri Odas›’ndan Atefl Koç kat›ld›¤› birpanelde buluflmufl, termik santral-lerin zararlar› üzerine konuflmufltu.Bu toplant›da termik santral içindüzenlenecek ÇED toplant›s›n›yapt›rmama karar› al›nm›flt›.

B ursa’daUKOME’nin ulaşımhizmetleri için aldığı

zam kararı Halkevcilerin“ulaşım hakkı” mücade-lesinin de kıvılcımını çaktı.Halkevciler, 2011 yılı içinasgari ücrete yapılan zammiktarından daha fazla olanulaşım zammına karşı metroistasyonlarını ve otobüsduraklarını “ulaşım zamlarıgeri alınsın” sloganları ile‘şenlendirmeye’ başladılar.

UYARMADI DEMEYİN1 Şubat’tan itibaren uygu-

lanmanın başlayacağı duyu-rulan ulaşım zamlarına karşıHalkevciler, Belediye’yizamları geri çekmesi içinuyardı. 30 Ocak’ta Belediyeönünde toplanan BursaHalkevleri, zamların uygula-maya girmesi durumundafiili meşru ulaşım hakkımücadelesinibaşlatacaklarını duyurdular.Fiili mücadelenin yanındazamları geri aldırmak içinhukuksal girişimde bulu-nacaklarını duyuranHalkevciler zamların uygula-maya sokulduğu gün BursaAdliye Sarayı önünde davaaçmak üzere toplandılar.

GEMİCİKLERİ OLANLARİÇİN KÜÇÜK AMA...

Bursa Halkevi BaşkanıSuna Acar, 1 Şubat’ta BursaAdliyesi önünde okuduğubasın açıklamasında, zamlı

tarifelerin uygulamayagirmeden önce 4 kişilik birailenin ulaşım giderlerinin,240 TL ile 320 TL arasındadeğiştiğini, yapılan zamlabirlikte ulaşım giderlerinin36 TL artarken, asgariücrete yapılan zammın 30TL 84 kuruş olduğunu ifadeetti. Ulaşımın en zorunluihtiyaçlardan biri olduğunu,Bursa BüyükşehirBelediyesi’nin ve BURU-LAŞ’ın bundan kar etmek

amacında olduğunu ifadeeden Acar, ulaşıma gelenzamların ciplerle gezen,gemiciklere binenler için“küçük” olduğunu söyledi.Suna Acar, BursaBüyükşehir BelediyeBaşkanı Recep Altepe’yi,ulaşım zamlarını geri çekip,işe ve okula gidiş-geliş saat-lerinde toplu taşımaaraçlarını ücretsiz yapmazsa“Kendine kaçacak delikarasın” diyerek uyardı.

BELEDİYE KÅRŞAMPİYONU

Açılan davanın avukatıUmut Beyaz, belediyeninhalka hizmet götürmek içinkurulduğunu ve bu hizmetüzerinden kar etmesinin suçolduğunu ifade etti. Dahaönce bu konuda açılandavalarda mahkemenin,ulaşım hizmetinin tümbedelinin hizmeti alanayıkılamayacağına kararverdiğini hatırlatan Beyaz,

Bursa Büyükşehir Belediyesitarafından ulaşım hizmetivermek üzere kurulanBURULAŞ’ın hizmetbedelinin tamamını halkayıkmanın yanında buradanbüyük karlar elde ettiğinivurguladı. Av. Umut Beyaz,BURULAŞ’ın Türkiye’deen fazla kar eden şirketlerarasında 302’inci sırada,Bursa’da ise 31’inci sıradaolduğunu da sözlerine ekle-di.

‘HER PAZARTESİ VECUMARTESİ BİRDURAKTAYIZ’

Bursa Halkevleri,Belediye’yi zamları geriçekmesi için uyarıp, davaaçtıktan sonra büyük otobüsdurakları ve metro istasyon-larında bildiriler dağıtmaya,“ulaşım hakkı kürsü”lerikurmaya başladılar.“Duraklar da otobüsler debizim!” diyen Halkevciler,ilk olarak Timurtaşpaşa oto-büs duraklarına kürsü kur-dular. Kürsüde konuşan birlise öğrencisi bazen tümparasını otobüse verdiği içinokulda aç kaldığını söyleye-rek, zamlar geri çekilmezseokulda aç kalmak yerineparasız ulaşım hakkını kul-lanacağını dile getirdi.

Her pazartesi ve cumarte-si günü Bursa’nın herhangibir otobüs durağında ya dametro istasyonunda olacak-larını duyuran Halkevciler,zamlar geri çekilmezseburalarda parasız ulaşımhaklarını kullanacaklarınıifade ettiler. 5 Şubat’taŞehreküstü Metro İstasyo-nu’na ve 8 Şubat’taOsmangazi Metro İstasyo-nu’na giden Halkevciler,buralarda oturarak ulaşımzamlarını protesto ettiler.

Yapılan zamlara tepkisizkalmayan Bursalılar,şarkılara, alkışlara eşlikederek, eyleme destekverdiler.

Bursa’da ulaşıma gelen zamlara karşı Halkevciler önceuyardı, sonra dava açtı. Şimdi sıra doğrudan eylemde

Paramız olsa otobüse binerdikOZAN KAPLANOĞLU

Ankara’da son yapılan zamlarlaberaber, saatlerce süren yolculuk-

lara, balık istifi şeklinde yolculuk et-meye mahkum bırakılan Ege Ma-hallesi halkı yıllardır yaşamakta olduk-ları sorunlar karşısında isyan etti.

Mamaklılar 4 Ocak’tan beri ulaşımhaklarını almak için mücadeleye edi-yor. Eylemler, hizmetler nitelikli halegelinceye dek sürecek gibi görünüyor.

ÖLMEK VAR DÖNMEK YOK!Ulaşıma hizmetlerine yapılan zam-

larla eylemler başlatan AnkaraHalkevleri, halkın uluşım hizmeterinierişme konusunda yıllardır içindebiriktirdiklerinin tercümanı olduadeta.

Halkevleri’nin çağrısıyla ulaşımhakkını savunanlar günü geldigözaltına alındı, günü geldi yaralandıgünü geldi Kızılay’dan Tuzluçayır’akadar uzayan yaklaşık 10 km’lik yoluyürüdü ama hiç kimse geri adım

atmadı.

GÖKÇEK’TEN ‘TABUTLUK’Ankara Büyükşehir Belediye

Başkanı Melih Gökçek ise ulaşımhakkına sahip çıkanlarabaşbakanından öğrendiği demokrasiyiuyguluyor. Mahallelilericezalandırmak için yaşları 20 ile 30arasında değişen İkaros marka otobüs-leri gönderiyor. Twitter’ında ise buyaptıklarıyla ilgili “Halk Evleri kamumalına zarar vermekten vazgeçsinbende yeni otobüs göndereyim”açıklaması yapıyor. Halk ise tabutlukolarak adlandırdıkları otobüslere bin-mek bile istemiyor, Gökçek’e soruyor“Dün maden de bugün Ostim’de yarınEge Mahallesi otobüsünde mi canvereceğiz?”

HALK TERCİHİNİ YAPTIEylemlerin yanısıra, ulaşım

haklarını nasıl alabileceklerini de

tartışan mahalleliler 30 Ocak’tayaptıkları toplantıyla mücadele çizgi-lerini konuştu. Açıkalın DüğünSalonu’nda yapılan toplantıda mahalletemsilcileri seçildi. Toplantıda, ulaşımhakkı mücadelesinin programı belir-lendi. Mahalleli 6 Şubat günüTuzluçayır Meydanı’nı trafiğe kapata-rak ulaşım hakkına sahip çıktı.

‘TABUTLUKLARA PARASIZBİNİYORUZ’

Bütün uyarılara, yapılan bütüneylemlere karşı geri adım atmayanGökçek’e karşı mahalleliler, tabutlukolarak adlandırdıkları eski otobüslerekart basmadan binme kararı aldı. Birotobüsün yandığını, bir otobüsün (– 8)derecede kapısı açık şekilde yolaldığını hatırlatan mahalleliler bu oto-büslere para vermeyeceklerini ve eskiotobüsler gidene kadar otobüslere kartbasmadan bineceklerini söylüyorlar.

İ stanbul’un tarihiokullarından Halkalı Ziraat

Okulu (Mektebi) bir AKPklasiği sayılacak ‘kamu yararıiçin bakanlar kurulu kararı’oyunuyla yandaş vakıflardanbirisine devredildi.

1891’de Ahmet CevdetPaşa’nın fikriyle Halkalı Ziraatve Baytar Mekteb-i Âlisi adıylaHalkalı’daki arazi üzerindekurulan okul, cumhuriyetinkuruluşuyla beraber HalkalıZiraat Mektebi oldu. Sonolarak da Halkalı Ziraat veTarım Lisesi'ne dönüştürülenokulun üzerine kurulu olduğualan İlim Yayma Vakfı'na aitSabahattin Zaim Üniversite-si’ne devredildi. Ziraat

Mühendisleri Odası’nın 27Aralık 2010’da yayınladığı biraçıklamayla kamuoyundaduyulan bu durum üzerineKüçükçekmeceliler hareketegeçti. Aralarında SefaköyHalkevi’nin de bulunduğukitle örgütleri ve çeşitli siyasipartiler Küçükçekmece ilçeörgütleri öncülüğünde biraraya geldi. Yürütülençalışmalar sonucu okulbinasının özel üniversiteyedevredilerek halkın

kullanımına kapatılmasınakarşı mücadele etmek üzere‘Küçükçekmece Yaşam veÇevre Meclisi’ kuruldu.Küçükçekmece’deki farklımahallelerden temsilcilerinoluşturduğu bu meclis hızkesmeden eylemlere başladı.

TABELAYI DEĞİŞTİRDİLERKüçükçekmece halkı ilk

eylemini 28 Ocak günü okulönündeki bir basınaçıklamasıyla gerçekleştirdi.

“Ziraat Okulu sermayeye değilhalka açılsın; AKP elini oku-lumdan çek” diyen halk bura-da yapılan basın açıklamasıylaokulun devredilmesine yönelikitirazlarını dile getirdiktensonra okulun girişine İlimYayma Vakfı tarafından asılan“Sabahattin Zaim ÜniversitesiRektörlüğü” yazılı tabela,“Ziraat Okuluma Dokunma”şeklinde değiştirildi.

HALK TOPLANTILARDABULUŞTU

Bu basın açıklamasınınardından çalışmalarına devameden meclis 6 Şubat Pazargünü Sefaköy’de bir düğünsalonunda yaklaşık 400 kişininkatıldığı bir halk toplantısıdüzenledi. Başta Ayazma,İçkumsal, Dışkumsal semtlerihalkı olmak üzere İstanbul’unsermayenin yaşama dönüksaldırıdan nasibini alan bölge-lerdinden gelen temsilcilerbölge halkıyla beraber yaşamısavunmak üzere mücadeleninolanaklarını tartıştı. Hemenardından, meclis temsilcileri, 7

Şubat günü KüçükçekmeceBelediye Meclisi toplantısınakatıldı. ‘Küçükçekmece Yaşamve Çevre Meclisi’ öncebelediye önünde bir basınaçıklaması yaparak devirişleminin iptalini istedi.Ardından da belediye meclisitoplantısına katıldı.

BELEDİYE BAŞKANI DAVAKIFTAN

Belediye başkanı AzizYeniay’ın da katıldığıtoplantıda temsilciler ayağakalkarak Halkalı ZiraatOkulu’nun özel kuruluşasatılmasınınKüçükçekmeceliler için kabuledilemez olduğunu belirtti.

Temsilcilerin ardındantekrar konuşan belediyebaşkanı Aziz Yeniay ise satışısavunarak, “Arazinin İlimYayma Vakfı’na tahsisedilmesinin bizim açımızdanhiçbir sakıncası yok” dedi.

Başkan’ın sakıncagörmemesi şaşırtıcı değilçünkü Yeniay bir yayın kuru-muna verdiği beyanatta İlimYayma Vakfı’ndan burslaeğitimini tamamladığınısöyleyerek üniversiteninaçılması için elinden geleniyapacağını söylemişti.

Kentin en değerli alanlarının kamu yararı bahanesiyle AKP yandaşıkurumlara devredilmesi oyununda sıra Halkalı Ziraat Okulu’nageldi. Küçükçekmece halkı buna engel olmaya kararlı

Ziraat okulu halka kapatılamaz

Page 7: 125'inci sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

711 fiubat 2011 / 24 fiubat 2011

Karadeniz’de HES’lere karfl› mücadele içinde ortayaç›kan Derelerin Kardeflli¤i Platformu, önümüzdekidönem mücadele ilkeleri ve mücadelenin kurumlar›n›belirleyecek önemli bir toplant› yapt›.

HES’lere karfl› mücadele edenlerin bulufltu¤u plat-form temas etti¤i tüm vadilerden, anakentlerdengelen temsilcilerle beraber 5. Geniflletilmifl BölgeKoordinasyon Kurulu’nu toplad›. Bu toplant› meclisfleklinde örgütlenerek bir ilke sahne oldu. Toplant›damücadelenin süreklili¤ini sa¤layacak bir yürütmekurulu da belirlendi.

5 fiubat Cumartesi günü Rize Tek G›da-‹fl Sendikas›Konferans Salonu’nda toplanan, Rize, Artvin, Trabzon,Giresun, Ordu, Kars, Ardahan, Erzurum, Gümüflhane,Bayburt, Tokat, Amasya, Samsun, Sinop, Bart›n veZonguldak’taki 41 vadiden gelen 105 temsilci mecliste

bulufltu. Derelerin Kardeflli¤i Yürütme Kurulu’nda bir önceki

dönem görev alan Yürütme Kurulu Baflkan› MehmetGürkan, platformun dönem sözcüsü Ömer fian,Rize’den Yaflar Ayd›n ve Saltuk Deniz, Artvin

Ardanuç’tan Kamile Kaya ile Artvin fiavflat’tan EthemKara yeniden görev ald›lar. Giresun’dan Arzu Yeflil,Trabzon’dan Taylan Kaya, Hopa’dan Kamil Ustabafl,Kemalpafla’dan fienol Çevik, F›nd›kl›’dan Avni Ertafl,Çayeli’nden H›z›r Kad›o¤lu ile Ordu Fatsa’dan Osman

Güvenalp Yürütme Kurulu’nun yeni üyeleri oldular.Platformun yürütme kuruluna kat›lan Trabzon

delegesi Taylan Kaya toplant›n›n alt›n›n çizilmesigereken en önemli sonucunun meclisi kurma baflar›s›göstermesi oldu¤unu söyledi. Kaya, HES’lere karfl›mücadelenin sorumlulu¤unu bu meclisinyüklenece¤ini belirtti. Yürütme kurulunun bundansonra koordinasyonu sa¤lamak görevini üstlenece¤iniifade etti.

Kaya, meclis toplant›s›nda kendisinin, DerelerinKardeflli¤i Platformu’nun sadece HES’lere karfl›mücadeleyle s›n›rlanmayacak bir bak›fl aç›s›yla, suyunticarilefltirilmesinin çok boyutlu bir sald›r› oldu¤udüflünülerek buna karfl› bütünlüklü bir mücadelehedefiyle hareket etmesi gerekti¤i görüflünü dilegetirdi¤ini aktard›.

Üçüncüköprüyekarşı dava

Halkevleri HukukDairesi üçüncü köprü

projesinin iptali için İstan-bul İdare Mahkemesi'nebaşvurdu. Köprününkamuya zararlı olacağınıbelirterek köprü projesininiptal edilmesini talep etti.İstanbul’un kuzey orman-larını yok edecek ve geçtiğigüzergah üzerindeki evleriyıkıp, su havzalarını kirlete-cek olan köprünün durdu-rulmasını isteyenHalkevleri, davadilekçesinde bu bilgilerisıralayarak projenin iptalinive öncelikle yürütmesinindurdurulmasını istedi.

‘HES’çiLittleBiggiymeyiz’İstanbul’da yaşayan

Hopalılar vadilerine,sularına sahip çıkmak içinbuluştu. Hopa DereleriKoruma Platformu’nunçağrısıyla 5 ŞubatCumartesi günü İstiklalCaddesi’nde yapılaneylemde Güneşli Deresiüzerine HES yapmakisteyen ERVA Enerjiuyarıldı.

Bu şirkete ait LittleBigmağazasının İstiklalCaddesi üzerindeki şubesiönünde de bir pankartaçıldı. Eyleme MunzurVadisi Koruma Platformuda destek verdi.

Dikmen Vadisi’nde 4yıl önce gerçekleşen

kentsel dönüşüm projesininilk ve tek yıkım saldırısı,saldırının yıldönümü olan 1Şubat günü bir eylemlehatırlatıldı. 1 Şubat 2007’debeş bini aşkın polis yıkımekipleriyle birlikte mahalle-ye gelmiş çatışmalar günboyu sürmüştü. 1 Şubat2011 günü AnkaraBüyükşehir Belediyesiönüne gelen Vadililer,üzerinde “Marifet yıkmak-ta değil yapmaktadır”yazan siyah çelengibelediyenin önüne bıraka-rak saldırıyı hatırlattı.

Marifetyıkmaktadeğil

D erbent, İstanbul’unKaradeniz çıkışındayer alan Sarıyer

ilçesinde bir mahalle.‘Sermayenin kenti’ rotayı kentinkuzeyine doğru çevirirken,İstanbul’un kalan son orman-larıyla çevrili, Karadenize kıyısıolan Sarıyer İlçesi’ne açılan birkapı Derbent. Yaklaşık 50 yılönce Diyarbakır’dan,Erzincan’dan İstanbul’a göçen-lerin mekanı olmuş bu mahalle.Zamanla üzerine binden fazlakonutun kurulduğu Derbent’inüzerinde yükseldiği arazininmülkünün tam olarak kime aitolduğu bile bilinmiyor.

DERBENT DÜfiERSE TÜMSARIYER DÜfiER

Karışık miras davaları, sahip-siz bir alan derken 50 yıldanuzun bir süre Derbent’e gelengiden burayı kendisine ev bilen-lere dokunan olmamış. Ta kisermayenin saldırı politikalarıbir ahtapot gibi tüm kollarıylaİstanbul’u sarıp sarmalamayabaşlayınca kadar. Kentinmerkezinden Sarıyer’e uzananyolların etrafı yüksek alışverişmerkezleriyle, güvenlikli lükssitelerle dolmaya başladı birsüre önce. Bundan 3-4 ay kadarönce Taksim-Levent metrohattı da Sarıyer’in girişindebulunan bu mahalleye kadargelince yani bölgeye ulaşım dakolay hale gelince yeni ve yük-sek fiyatlı evler için sermayegözünü Derbent’e çevirmiş.

Sarıyer’i bilenler bizeDerbent’i şöyle anlatıyor:Maslak yönünden gelirken bumahallenin biraz gerisinde Özel

Acıbadem Hastanesi açıldı.Mahallenin girişindeki metro-nun arka çıkışının hemenardında lüks bir site kuruldu.Yen ve pahalı yapılarladönüşüm Sarıyer’in içine doğruilerliyor. ‘Sermayenin kenti’kuzeye doğru yayılıyor. Derbentbu yayılmada fethedilecek ilkmahallelerden birisi.

Anlatılanları doğrularcasınayıkımlara karşı direnen mahal-leliler de direnişe destek verme-ye giden Halkevcilere şöylediyor: “Derbent düşerseSarıyer’deki diğer tüm mahalle-ler de düşer.”

DURAKTA ‹S‹M SAVAfiLARIBu fikirle hareket eden

Derbentliler mahallelerindensürülmek istenmelerine karşı ilktepkiyi metro istasyonununaçılışında göstermiş.Mahallelerinde kurulan metrodurağına Darüşşafaka adınınverilmesine karşı çıkmış, onlar-ca genç ‘Burası Derbent,Derbent kalacak’, ‘Metronunadı Derbent olacak’sloganlarıyla eylemler yapmış.Hatta şu anda Metro durağınınbulunduğu göbeğe belediyeninastığı ‘Darüşşafaka durağı’tabelasına nazire yaparcasına‘Çamlıtepe Mahallesi’ne hoşgel-diniz’ pankartı asılmış.

YIKIM ADIM ADIMÜZERLER‹NE GEL‹YOR

Yaklaşık beş yıldır bumahalledeki evleri boşaltıpburaya başka bir site yapmayaçalışan Cemre İnşaat, Derbent’iorada yaşayanlardan temzileyipmahallede lüks siteler kurmak

için faaliyetlerine hız vermiş.Cemre İnşaat yaklaşık bin hane-lik mahallede 650 evinyıkılmasına yol açacak bir planlamahalleye gelmiş. 47 evin sahibiCemre inşaatın teklifini kabulederek evlerini firmaya vermiş.

Anlaşma sonucu evlerinboşaltılması ise mahalledeçatışma ve direnişin fitiliniyakmış. 7 Şubat’ı 8 Şubat’abağlayan gece 03.30’danitibaren nakliye kamyonları veyıkım araçları sözleşme imza-layan evleri boşaltıp anındayıkmak için binlerce polisinnezaretinde mahalleye geliyor.Çatışma da bu noktadan sonrabaşlıyor.

Çatışma haberiyle berabermahalleye giden Sarıyer HalkMedya muhabirinin anlattıklarımahallenin yıkım için işgalaltında olduğunu doğrular nite-likte. “İki ay önce de iki eviiçinde eşya varken yıkmışlar. Busefer de gece yarısı geliyorlar.Mahalle adeta polis işgalialtında kalıyor. Bütün mahalle-ye giriyor polis çünkü 47 evmahalle içinde dağılmış.Boşaltılacak evlerin hepsininönüne birer kamyon çekmişler,her evin önünde bir otobüspolis. Polisler sözleşmeye imzaatanların boşalttığı evlerinetrafını sarmış. Kimi evleriniçinde bile polis vardı. Bazıevler tahliye edilirken eşyalarıçevik kuvvet polisi taşıdı.”

D‹REN‹fi‹N SEYR‹Mahalledeki direniş sabaha

karşı tırlar, kepçeler, dozerleringelmesiyle başladı. Saat04.00’ten itibaren mahallenin

gençleri polisi gördükleri heryerde taşlarla, barikatlarla dur-durmaya çalıştı. Günün ilkışıklarıyla direniş mahalle dışınataşındı. Saat 08.00 gibi yaklaşık60 genç Sarıyer’i Levent’ebağlayan anayolu kesti. Polisle500 metrelik bir alana yayılanyarım saatlik bir çatışmayaşandı. Geceyarısı mahalleyegiren yıkım makineleri buçatışmanın ardından çekildi.Saat 10.00’dan itibaren mahal-lelinin öfkesi sözleşme imza-lanan evlerdeki eşyaların yük-lendiği kamyonlara yöneldi.Öğlen saatlerine doğru bukamyonlar da mahalledenayrıldı. Toplanan kalabalık

akşam saat 19.00’a kadarDerbent Meydanı’nda bekleme-ye devam etti. Bu kalabalıkdaha sonra bir halk toplantısıyaptı. Direniş gece mahalleninfarklı noktalarında yakılanateşlerle sona erdi.

Mahallede sözleşme imza-layan evler tahliye edildi. Fakathalkın gün boyu süren direnişisayesinde yıkılmadı. Derbenthalkı bundan sonrası için halktoplantıları yaparak neyapacağına karar verme yolunuseçti. Kentin, rant değeri hızlayükselen Sarıyer’e doğruyayılmasının er ya da geçmahalleleri için bir varlık, yok-luk savaşı verilmesi anlamına

geleceğini bilerek tüm ihtimal-leri değerlendirip ne yapacak-larına karar verecekler.

Derbet’te süren direnişetanıklık eden bir Halkevcininyorumu ise Derbentdirenişinden barınma hakkımücadelesi için çıkarılacak enmühim değerlendirmeyi içeri-yor:

“Derbent halkı hiçbirörgütlenmeleri bulunmasınakarşı barınma hakları için etkilibir direniş sergilemeyi başardı.Bu Derbentlilerin en güçlü yanı.Fakat aynı zamanda en zayıfyanı. Çünkü barınma hakkımücadelesinin sürekliliği içinörgütlü mücadele şart.”

Kentsel dönüşüm Sarıyer’in kapısını Derbent Mahallesiile çaldı. Halk hem mahalleleri için hem de Sarıyerliyoksullar için varlık yokluk savaşına hazırlanıyor

‘Metronun adı Derbent olacak’

Kardeş dereler kendi meclislerini kurdu

KonukYazar

Güç vehalk›n

iletiflimhakk›

“ İş-güç nasıl” diye soruyor biri.Öbürü “güç bela” diyor. “İşten

atılmak çok güç” diyor bir başkası.” İşbulmak da çok güç” diyor berideki. Birdiğeri “çalışmak güçleşiyor bubaskılarla” diye söyleniyor. İki yıldır işsizolanı “gücüme gidiyor” diye fısıldıyor…

Bütün bunlar “dördüncü güç”medyada çalışan emekçilerin ağzındandökülüyor. Ne çok anlamı var “güç”sözcüğünün.

Basın-yayın iş kolunda 2001 yılındaadeta sıradanlaşan toplu işten çıkar-maların son dalgasını yaşıyoruz bugün-lerde. Sabah-Atv ve Habertürkgruplarında başlayan kıyım aynıseviyede olmasa da diğer kurumlara dasirayet ediyor.

Bu durum; yıllarca “stajyer” diyeücretsiz ve kayıtsız çalıştırılan, iş koluiçin düzenlenen 5953 sayılı yasayauygun çalıştırılmayan, bireysel başarınınmutlaklaştırılmasıyla yalnızlaştırılan,emeğin karşılığı olarak adının veyayüzünün kitle iletişim araçlarındagörünür olmasının sunulduğu emekçileraçısından da artık karşı koymanınanlamsız olduğu bir döngü haline geldi.Yüksek oranda “bu işin cilvesi” diyealgılanan işten çıkarmalar, kendini birtürlü “işçi” olarak göremeyen basın-yayın çalışanlarının, işvereni değil, salt işisorgulamasını getirdi. Böylece basınemekçisinin gözüne de işin yaratanıolarak işveren ve iktidar ikilisini görmesi-ni engelleyen bir perde indi.

Sendikal örgütlenme ve dayanışma

ilişkilerinin de çalışanların bilinçaltındaadeta “yasa-dışı faaliyet” haline soku-larak, bu faaliyete kalkışanların hallininderhal yerine getirilmesini vurgulamaktafayda var. Ayrıca artık herkesin malu-mudur ki işkolundaki özelleşme vetekelleşme ile birlikte sendika üyesiçalışanlar, gazete sahiplerinin odasındagenel yayın yönetmenlerinin “telkin-leriyle” sendikalarından istifayazorlandılar. Haklarını hukuki yollardanarayan bir çalışan ise artık ne o medyagrubunda iş bulabildi ne de üzerindetaşıdığı o mimle başka bir medyagrubuna başvurabildi.

Bütün bu genel tablo özetini, bugünyaşananlar karşısındaki o çıldırtıcıhareketsizliğin nedenlerini bir kez dahaortaya koyabilmek için yaptık.

Çalışma yaşamındaki esnekleşme,tüm emekçilerin güvencesizlik çatısıaltında türdeşleşmesini de getiriyor. Bukoşullar altında, değersizleşen veyeniden proleterleştirilen basın-yayınçalışanları, etraflarına bakınca, silik birsendika, korkutulmuş, sindirilmişmeslektaşlar ve örgütsüz toplumun ten-halığı ile karşılaşıyor.

Kahredici bu yalnızlık, işin ortadankalkmasıyla “iş-güç” diye kullanıldığında“dayanak, varlık, kuvvet” gibi anlamlaragelen gücün de yok olmasıylakatmerleniyor. İşsizleşen tekil emekçiaslında işini değil, kapitalizminemekçilere dayattığı iş=varlık denklemi-ni kaybediyor ve emekçi sınıflarıntoplumsal gücünden düşürülmesine bir

çentik daha atılıyor. Somut sermaye politikalarının

meşrulaştırıcısı haline gelen medyanınçalışanları, işsizlik ile “terbiye edilerek”,gerici-neoliberal AKP iktidarının yarat-maya uğraştığı boyun eğme kültürününpekiştirilmesinde de rol sahibi ediliyor.

YAfiANANLARA KARfiI HALKIN‹LET‹fi‹M HAKKI

Hal böyleyken yapılması gerekenlereilişkin sınanmış bir reçetenin olmasıbeklenemez. Elimizde çok fazla örneğinolduğu da söylenemez. Fakat tam daburada yapılması gerekenlere ilişkin birdüşünme pratiği hayata geçirilebilir.

Başta basın-yayın emekçilerininçalışma hakkının savunulması gereki-yor. Emek güçlerinin çalışma hakkınınsavunulması ve korunması çabalarınakatılmak, işkolundaki sendikalörgütlülüğün gelişmesi için çaba sarfetmek ilk elden yapılması gerekenler.Şimdiye kadar emekçilerin gerek savun-ma gerekse hakların ilerletilmesicephelerinde sınırlı katkısının olduğuüzülerek görülüyor. Bu çaba tamam-layıcılara, geliştiricilere muhtaç.

Basın-yayın alanında yaşananlar,çalışma hakkının da içine girdiği topye-kun bir “iletişim hakkı” çerçevesiörülmesinin zorunlu hale geldiğini gös-teriyor. İktidarın ve sermayenin saldırıla-rına karşı direnen herkesin, direnilenbütün alanların ortak kümesi büyük.Örgütlü, bütüncül ve programlı saldırılarkarşısında tekil direnişlerin zayıf kaldığı

da açık.Basın-yayın emekçilere düşen iş

kendi başlarına gelen bu durumun,mesleğin bir parçası değil emekdüşmanı uygulamaların izdüşümüolduğunu, bunun da tamamen politikbir durum olarak algılanması gerektiğinibilince çıkarmak. Haklarının çevresinde-ki kuşatmadan ancak örgütlü emekgücü oluşturarak kurtulabilecek olanbasın-yayın çalışanları, büyük man-zarayı; çalışma ilişkilerinin güvencesizlikzeminine yerleştirilmesini görmeli vedolayısıyla örgütlü emek mücadelesiningenel deneyim ve kazanımlarından dayararlanmalıdır.

Ayrıca, mesleki bilgi ve uzmanlıklarıhalkın mücadele verdiği alanların bilgisi-ni üretmek ve yaygınlaştırmak üzerekullanmak, sözünü ettiğimiz ortakkümenin tam içidir.

Özetle, bireysel yaşamın her türlüilerici toplumsal dayanışma veörgütlülük ağlarıyla sürdürülmesi (artık)basit bir tercih değil aksine basın-yayınçalışanlarının önündeki tek yoldur.

Halkın iletişim hakkı mücadelesi, ençok bu koşullar altında çalışan veçalıştırılmayan emekçilerinsavunmasıyla anlam bulacaktır. Vehalkın iletişim hakkı, medya emekçi-lerinin gücünün birleştirilerek haklarıiçin mücadele edebilmelerinin de tekyoludur.

Ve o sözcüğün son kullanımı:Gücümüz birleşmekte. GÖKHAN BULUT

‹LET‹�‹M HAKKI ATÖLYES‹

DDeerrbbeennttllii ggeennççlleerr kkuurrdduukkllaarr›› bbaarriikkaattllaarr››nn bbaaflfl››nnddaa bbeekklliiyyoorr

Page 8: 125'inci sayı

A nkara, 3 Şubat günüOrtadoğu Sanayi veTicaret Merkezi’nde

(OSTİM) meydana gelen ikipatlamayla sarsıldı.Patlamaların ilki sabah saat-lerinde 4 katlı OSTİM MegaCenter'da yer altı kablosuüreten tesisin jeneratör üretmebölümünde meydana geldi.İkinci patlama akşam 10sıralarında İvedik’te boya vetiner üreten bir işyerinde mey-dana geldi.

İki patlamanın ardından birimühendis 20 işçi hayatını kay-betti, 52 işçi de yaralandı.Patlamaların ardından OSTİMYönetim Kurulu BaşkanıOrhan Aydın, patlamalarınoksijen tüplerinden kay-naklandığını söyledi.

Ankara Büyükşehir BelediyeBaşkanı Melih Gökçek, ikiişyerini de ziyaret etti. İşçilerinhatasının olduğunu iddia edenGökçek, Organize SanayiBölgelerinin (OSB) denetlen-memesinden şikayet etti.Gökçek, belediyenin OSB’leridenetleme yetkisi olmadığınısöyledi.

‘İNSANLAR KENDİ HAYATINIÖNEMSEMİYOR’

Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanı Ömer Dinçer, ilk patla-manın olduğu işyerinin işletmeruhsatının bulunmadığını, ikinciişyerininse sadece torna ruhsatıbulunduğunu ifade etti. Dinçer,işçilerin kendi sağlığını ciddiyealmadığını belirterek şunusöyledi: “Biz yapısal ve teknolo-jik tedbirleri alsak bile, eğerinsanlar kendi hayatlarınıönemsemiyorlarsa bu çokbüyük bir zafiyettir.”

‘İŞÇİLER ŞİKAYET ETMEDİ’Patlamanın ardından Devlet

Bakanı Faruk Çelik de ihmal veişçi sağlığı konularının üzerindedurduktan sonra şunu söyledi:“İşçiler şikayet etmedi.”

Patlamayla ilgili esas sorum-lu kurum olan Sanayi ve TicaretBakanlığı sessiz kaldı.Patlamaların sebepleri işçi

hatası ve sanayi tüplerindearansa da iş cinayetiningüvencesiz çalıştırma ve insanlıkdışı çalışma koşullarından kay-naklandığı ortada.

SENDİKAYA KARŞI‘KARA LİSTE’

Güvencesizleştirmeninönünü açan sebeplerden biri,sendikasızlık. OSB işverenleri,işyerlerine sendika sokmamakiçin elinden geleni yapıyor ya dasarı sendikaların örgütlenme-sine göz yumuyor. OSTİM’dekiişadamlarının bir araya geldik-leri müteşebbis heyetitoplantılarda sendika üyesi

işçileri 'kara liste'ye alıyorlar.İnsanlık dışı çalışma

koşullarının devam etmesininnedenlerinden biri işçilerindeğil, firmanın denetim yap-ması. Firmalar, işçi sağlığı ve işgüvenliği ile ilgili gerekliliklerimaliyet unsuru olarak gördük-leri için denetim yapmıyorlar.Firmalar denetim yapsa bile işçisağlığı açısından yeterli olmu-yor.

DAVUTPAŞA’NIN SORUMLULARI HALA CEZALANDIRILMADI

İş cinayetlerine karşı önlemalınmamasının temel nedenler-

den biri, daha önce meydanagelen bu tür iş kazalarındasorumluların bulunmaması,bulunsa bile cezalandırılma-ması. 31 Ocak 2008’de İstanbulDavutpaşa’da bir havai fişekatölyesinde su kazanının patla-ması sonucu 21 işçi hayatınıkaybetmişti. İş cinayetininardından işçilerin sigortasızçalıştırıldığı ortaya çıkmıştı.Davutpaşa’da hayatını kaybe-den işçilerin yakınlarının ısrarcıeylemleri sayesinde kamuoyun-da tartışılan iş cinayeti hakkındabir bilirkişi raporuhazırlanmıştı. Bu rapordaZeytinburnu Belediyesi, İstan-

bul Büyükşehir Belediyesi,İSKİ, BEDAŞ ve Çalışma veSosyal Güvenlik Bakanlığı“kusurlu” bulunmalarınarağmen Bakırköy CumhuriyetSavcılığı’nın ‘sorumlularınbildirilmesi’ isteği tüm kurumlartarafından çeşitli gerekçelerlereddedilmişti.

ORGANİZE SALDIRIOrganize Sanayi Bölgeleri,

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nınonayı ile kuruluyor veTürkiye’de 50 bin hektarlıkalanda toplam 148 OSBbulunuyor. Yakın zamandaOSB sayısının 261’e çıkarılması

planlanıyor. Büyük ölçeklisanayi kuruluşunun bulun-madığı OSB’ler iktidar yandaşıküçük firmaların vergi muafiyetigibi bir dizi nimetten faydalan-ması için biçilmiş kaftan.Elektrik, doğalgaz gibi temelihtiyaçları ucuza alan OSB’leristihdam konusunda bölgekalkınma ajanslarından destekalıyorlar. Sanayinin düzenlen-mesi, kentlerin kontrolsüzbüyümesinin önüne geçilmesive sanayi üretiminin artırılmasıiçin kurulan OSB’lerbelediyelere ödediği emlak ver-gisi dışında hiçbir vergi ödemi-yor. OSB adıyla kamulaştırmayapılabiliyor. Örneğin bir süreönce Kocaeli’nin Kandıra İlçe-si’ndeki köylüler, köy toprak-larının çok düşük bir parayaOSB yapımı içinkamulaştırılmasına karşı eylem-ler yapmış, Ankara’yayürümüştü. Kocaeli’nde ‘OSByapılacak’ denilerekkamulaştırılan kimi yerlerin AliAğaoğlu’na toplu konut yapımıiçin satılması gündeme gelmişti.

OSB’ye bulunduğu ilinsanayi odası başkanı başkanlıkediyor. OSB’lerdeki önemlikararlar OSB MüteşebbisHeyeti tarafından alınıyor. Buheyet aynı zamanda OSB’lerinesendikanın girmemesi için MİT,polis ve jandarma ile işbirliğiiçinde çalışıyor. Sendikalarınbulunduğu tek tük OSB var vebunlar, öncesinde küçük ölçeklisanayi bölgesiyken sonradanOSB’ye çevrilmiş bölgeler.Çorlu OSB’de müteşebbisheyetinin olası bir greve veyaişçi eylemine karşı işverenleredestek olacak bir yardım sandığıkurduğu biliniyor.

OSB’lerin büyük kısmı BölgeKalkınma Ajanslarına bağlıolan Yardım Destek Ofisleritarafından destekleniyor. Buofisler, OSB’lere istihdamsağlamakla görevli. OSB’lerindenetimini her ne kadarOSB’deki firmalar yapsa dagenel olarak bu denetimlerdenSanayi ve Ticaret Bakanlığısorumlu.

Madendekigöçükteşoför öldüAfşin- Elbistan Termik

Santrali'ne kömürsağlayan Çöllolar Açıkİşletme Kömür Sahası'nda 6Şubat günü saat 04.00sıralarında bir göçük mey-dana geldi. Toprak altındakalan 1 işçi yaşamını yitirdi,5 işçi de yaralandı.

Yaralılar, çalışma arka-daşları tarafından toprakaltından çıkarıldı.Ambulansla Afşin DevletHastanesi'ne kaldırılan 5işçinin tedavisi ayaktayapıldı.

Hayatını kaybeden işçininise kamyon şoförü YaşarAlkaya olduğu öğrenildi.

İnşaatyandı ikiişçi öldüİzmir’in Bornova İlçesi’n-

deki bir inşaatta 31Ocak günü meydana geleniş kazasında 2 işçi hayatınıkaybetti, iki işçi de yara-landı.

İnşaatın bodrum katındakaynak çalışması sırasındaizolasyon malzemelerininalev almasıyla çıkanyangında, İsmail Ünver(48) ve kuzeni İdris Ünver(37) hayatını kaybederken,Adnan Ünver ile AdemBara yaralandı.

İşçilerin çalışmak için 20gün önce Kırıkkale’denİzmir’e geldiği öğrenildi.

Antalya, Konyaaltı böl-gesinde bulunan

Petrol Ofisi’ne ait dolumtesisinde 7 Şubat günümeydana gelen patlamadaYılmaz Dal (45) ve HasanYiğit (40) adlı iki işçiyaşamını yitirdi. İki işçininde arkadaşlarının yerineçalıştığı ve mesailerinibitirmelerine rağmençalıştırıldığı ortaya çıktı.

Olaydan 2 ay önce,Körfez Gazetesi dolumtesisindeki riski ortayakoymuş; ancak risk PetrolOfisi tarafından inkar edil-mişti.

Göz göregöre geleniş cinayeti

İnşaat MühendisleriOdası (İMO) Ankara

Şube Başkanı Nevzat Ersan,2 Şubat günü bir basıntoplantısı düzenleyerek“Güvenceli iş güvenceligelecek istiyoruz” adlı birkampanya başlattıklarınıaçıkladı.

Ersan, son dönemdeişsizlik, çalışma koşullarınınniteliksizleşmesi, çalışmasaatlerinin uzaması, düşükücretler, iş güvencesininsağlanmaması, kadınmühendislerin yaşadığısıkıntılar, mezarda emeklilikve mesleğin itibar kay-betmesinin mühendislerinen önemli sorunlarıolduğuna işaret etti.Mühendislerin sorunlarınakarşı geliştirdikleri 10 talep-le, www.guvenceilisgu-venceligelecek.org sitesiaracılığıyla 15 Nisan’a kadarimza toplanacağını belirtti.Ersan, oda olarak neoliberalsaldırılar karşısında meslek-lerinin tek örgütlü gücüolduklarını da kaydetti vetoplanılan imzalarla birliktemühendislerin ortak talep-lerini büyük bir eylemyaparak meclise taşıyacak-larını söyledi.

Küçük sanayi bölgesiyken OSBstatüsüne geçilen OST‹M’deçal›flan iki iflçiyle görüfltük. ‹flçiler;iflten ç›karma endiflesi veçal›flt›klar› iflyerinde s›k›nt›yaflayacaklar› düflüncesiyle isim-lerinin yay›mlanmas›n› istemedi.Biz de bu hassasiyeti görerekiflçilerin isimlerinin bafl harfiniyazd›k.

Befl y›ld›r OST‹M’de bulunanve kaynak ustas› olan H.A. plastiküzerine seri üretimde çal›fl›yor.Çal›flt›¤› befl y›la ra¤men befl y›ll›ksigortal› gözükmüyor. Eskiiflyerinde sigortalar›n yatmad›¤›n›belirten H.A, yeni iflyerinde sigor-talar›n flimdilik eksiksiz yatt›¤›n›

söylüyor.‹flyerine yak›n mesafede otu-

ran H.A, sabah 7.45 akflam 7.45aras› 12 saat çal›fl›yor. Bir haftagündüz, bir hafta gece çal›fl›yor;bir tek pazar günleri izinli.‹flyerinde kat› kurallar olmad›¤›n›ifade eden H.A, a¤›r bir iflininolmad›¤›n› ama bir hayli yorul-du¤unu söylüyor. ‹flyerinde çaymolas› diye bir uygulama yok.‹flçiler çay› ancak çal›fl›rken içe-biliyor. Ço¤unlukla çay so¤uyor.

H.A, asgari ücrete çal›fl›yor.

630 liral›k asgari ücret d›fl›ndaald›¤› ek ödemelerle ayda toplam850 lira ücret al›yor. ‹flyerindefazla mesai paras› yok. Gerekçeise ‘‹flçiler zaten 12 saat çal›fl›yor.’‹flyeri, sadece bir ö¤ün yeme¤iniveriyor; bunun d›fl›nda hiçbir fleyvermiyor. Yol paras›n› kendisikarfl›lamak zorunda kal›yor.Kazand›¤› parayla 7 kiflilik ailesinigeçindirmeye çal›fl›yor.

Bir tan›d›¤› vas›tas›yla bu iflegiren H.A, sendikal› de¤il veçal›flt›¤› süre boyunca hiç

sendikal› olmay› düflünmemifl.Net olarak ifade edemese deOST‹M’deki sendikadüflmanl›¤›ndan etkileniyor.‹flyerinde geçen konuflmalardaiflçilerin ‘sendika’ kelimesindençekindi¤ini belirtiyor ve iflçilerinOST‹M genelinde ‘sendika’kelimesini kullanmamaya özengösterdi¤ini söylüyor. Nedenininsordu¤umuz zaman, ‘görüfl fark›’cevab›n› al›yoruz.

‹flçi sa¤l›¤› ve ifl güvenli¤ihususuna gelince, H.A,

“Türkiye’de çal›flan iflçilerin necan güvenli¤ine önem veriliyorne de önlem al›n›l›yor” diyor. 2ay önce geçirdi¤i bir ifl kazas›ndahafif yaralanm›fl ve bu kazay›iflverene bildirmemifl. Bununnedenini flöyle anlat›yor: “Ufakbir fleydi, 2 parma¤›m makineyes›k›flt›. Ben de hemen gidip dok-tora gösterdim. Parmaklar›mdanbiri çatlam›fl ama flimdi iyileflti.”

Bir di¤er iflçi Z.Y. OST‹M’de,yevmiye usulüyle ve parça bafl›naçal›flt›r›lan iflçilerin oldu¤unubelirtti. ‹ki iflçi de OST‹M’deki iflkazalar›n›n ard›ndan iflyerlerindeuyar› yaz›lar›n›n artt›¤›n› söyledi.

İşçinin gözüyle OSB

OSTİM’deki patlamalarınardından emek örgütleri

tepki eylemleri yaptı. HerkeseSağlık Güvenli GelecekPlatformu, 6 Şubat’ta yaptığıeylemde OSTİM’in hesabınınsorulması gerektiğini söyledi.OSTİM’deki patlamanınsorumlusunun devlet olduğunubelirten HSGGP üyeleri, TorbaYasa’nın bu tür iş kazalarına

davetiye çıkardığını ifade etti-ler. Eylemciler, Torba Yasa’ylabirlikte işçi sağlığı ve iş güven-liği tedbirlerinin ve denetlemeyetkisinin uzmanlardan alınaraktaşerona devredileceğinihatırlattı.

DAVUTPAŞA, OSTİM’İNYANINDA

Davutpaşa’da 2008 yılında

meydana gelen patlamadahayatını kaybedenlerin aileleride Taksim Tramvay Durağı’ndaeylem yaptı. Aileler,OSTİM’deki patlamada çokçasöz edilen ihmali bildiklerini veiş cinayetini gördüklerinisöylediler. OSTİM’deki patla-mada hayatını kaybedenlerinailelerinin acılarını anladıklarınısöyleyen Davutpaşalı aileler,

“Bir daha Davutpaşalar-OSTİM'ler olmasın” diyerekAnkara gideceklerini açıkladı.

‘SÖZLERE İNANMAYINMÜCADELE EDİN’

Davutpaşalılar, olaylarınsıcaklığında verilen sözlerin vebeyanatların hiçbir anlam ifadeetmediğini söylediler ve kanıtolarak Davutpaşa’daki patla-mayı gösterdiler. Aileler,OSTİM’li ailelere şu şekildeseslendi: “Verilen beyanatlaraaldanmayın. Kaybettiğiniz can-ların ruhu rahat olsun istiyor-sanız, adalet için mücadeleedin.”

OSTİM’de yaşananlarla ilgiliPoliteknik üyeleri de TaksimTramvay Durağı’nda bir basınaçıklaması yaptı. İşçi sayısı sınırıolmadan iş güvenliği ve işçisağlığı önlemlerinin her yerdegeçerli olması gerektiğinisöyleyen Politeknik üyeleri,işçilerin örgütlenmesinin önün-deki engellerin kaldırılması

gerektiğini belirtti. İşkazalarının önüne geçmek için,işyeri hekimi ve iş güvenliğimühendislerinin işverenbağımlılığının kaldırılmasıgerektiğini belirten eylemcilerdenetim yapmayan tüm sorum-luların görevden alınmasını vecezalandırılmasını istedi.

‘CENAZELERİ SAYMAYINİSTİFA EDİN’

Ankara’da Halkevleri de birbasın açıklaması yaparakAKP’yi işçi düşmanı yasalaryapmaktan vazgeçmeye,hayatını kaybeden 20 işçininhesabını vermeye çağırdı;Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanı’nın istifa etmesi gerek-tiğini söyledi. Denetimlerinolmamasından yakınan AnkaraBüyükşehir Belediye BaşkanıMelih Gökçek’e seslenenHalkevciler, “Önce kendi işleri-ni yap, insanların hayatınıtehlikeye atan hurda otobüsleritrafikten kaldır” dedi.

OSTİM’in sorumluları istifa etsin

EMEK / ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİHalk›n Sesi

811 Şubat 2011 / 24 Şubat 2011

Ankara OSTİM’de meydana gelen iş cinayetlerinden sonrahükümet ve patronlar işçileri suçluyor. Sermaye için organizeolan sanayi bölgeleri işçileri ölüme götürüyor

Kaza değil organize cinayet

İMOgüvenceliiş istiyor

Page 9: 125'inci sayı

911 Şubat 2011 / 24 Şubat 2011 Halk›n Sesi

Sermaye sınıfı 20 yıldır emekçilere karşı tam birsavaş başlatmış durumda. AKP hükümeti ile bu

saldırı tam bir cephe saldırısına dönüştü. Saldırınınhedefi muharebe meydanından sürülmüş olan emekçibirlikleri tekrar toparlanamaz hale getirmek, direnişörgütlerini tamamen etkisizleştirmek, sınıf bilincinesahip emekçilerin morallerini bozmak, savaşmaduygularını köreltmek.

Torba yasa ve istihdam stratejisi ile savaşamaz halegetirilen emekçilerin yeniden bir ordu (sınıf) olarakmuharebe meydanına dönmesini engellemeye;güvencesizleştirme, esnekleştirme, bölüp parçalamayollarıyla emekçileri tek tek “çalışan bireyler” halinegetirmeye çalışıyorlar.Güvencesizleştirilerek,yoksullaştırılarak korkak-ürkekbirer canlı mertebesinedüşürmeyi hedefliyorlar. 3 yıldırsıfır zamla çalışan bir işçi birazmırıldanmaya cüret etse tam birböcek muamelesi görüyor:“Nesiniz siz, sokaktan şimditoplarım senin gibi 10 taneadam.” İşte bu kadar…

Sermayenin emeğedüşmanlığı öylesine esaslı ki,hiçbir zaman “tamam, düşmanıyendik, karargaha geri dönebili-riz” denmeyecektir. Çünkü ser-maye tam 150 yıldır her geceişçi sınıfı tarafından gırtlağınaçökülecek korkusuyla yaşadı. İşveren SendikalarıKonfederasyonu Başkanı Halit Narin 12 Eylül darbesi-ni o yüzden “Bugüne kadar işçiler güldü, bundansonra biz güleceğiz.” diye pervasız bir utanmazlıklakarşıladı. Bu nedenle durmayacaklar. Muharebe mey-danını terk etmemiz yeterli gelmeyecek onlara.Evlerimize kadar girip soframızdaki lokmaları azalt-maya devam edecekler, çocuklarımızın iyi bir eğitim,iyi bir sağlık hizmeti almasına engel olmaya çalışacak-lar. Yeni buldukları kartlı sistemle parasını ödeyeme-diğimiz için susuz, yakıtsız bırakacaklar bizi. Bu da yet-meyecek derelerimize, ormanlarımıza fütursuzca elkoyacaklar. Kentlerimizi rantiyeye peşkeş çekecekler.Bedenlerimizi, emeğimizi köleleştirdikleri yetmeyecek,ruhumuzu da parçalayarak ele geçirmeye çalışacaklar.Yoksulluk çürütür çünkü. Çürüyenlerimiz ya birersuçlu olup hapishanelere doldurulacak ya da birergölge insan olarak varlıklarını sürdürecek. Bir kısmımızya tarikata, cemaate sığınarak ya da AKP teşkilatınagirip Tayyip’in fotoğrafı önünde secde ederek ayaktadurmaya çalışacak. Kısacası bir daha bir araya gele-meyecek hale getirecekler yoksul emekçi halkları, birdaha bir ordu (sınıf) oluşturamayacak hale…

Evet cephe muharebesini kaybettiğimiz kesin!Şimdi yeniden bir ordu olmaya yönelmek için bulun-duğumuz her yerden karşı saldırıya geçme zamanıdır.İşini kaybeden, ekmeği küçülen işçi, tarlasına traktörüsokamayan çiftçi, doğal yaşam alanları talan edilenköylüler, en temel haklarını kullanmakta zorlanan kentyoksulları, öğrenciler, borç batağı içinde yüzen vatan-daşlar, iflas batağındaki esnaf, Kürtler ve Aleviler…Bütün haksızlığa uğrayanlar…

İşyeri direnişleri, güvencesizliğe karşı işçi hareketleri,HES’e karşı giderek büyüyen köylü hareketleri, öğren-cilerin yumurtalı eylemleri… Bu hareketlerin hepsikendi tarzıyla ve güçleriyle sermaye ordusunun kalbinevuruyor. Kalbine diyorum çünkü artık sermaye sınıfıiçin her saldırı hamlesi onun için ölümcül öneme haiz.Dereleri metalaştırmak, işçileri köleleştirmek zorunda.Çünkü artık bu saldırılardan alacağı her bir ganimethayati öneme haiz onun için. Krizden çıkamaz halde.Çıktık derken yeni bir kriz dalgasıyla yeniden sarsılıyor.Bu nedenle elini attığı her alanda gördüğü direnç onutahmin ettiğimizden daha fazla yıpratıyor.

Kentte, kırda, işyerinde, okulda, mahallede müca-deleyi sürdürenler kendi tarzlarıyla yeni bir mücadelestratejisinin taşlarını döşüyorlar. Birbirinden bağımsızgelişen bu dinamikler bir taraftan kendi gücünü büyü-türken diğer taraftan ortak bir mücadele hattının oluş-turulmasına yönelebilmelidir. Artık eskisi gibi bir partiveya sendikal örgütlülük önderliğinde bir mücadelehattı oluşturmanın (epeyce bir süre daha) imkanı ol-madığı açık. Önümüzdeki süreç bütün mücadele di-namiklerinin kendi tarzlarıyla doğrudan sermaye ikti-darına yönelmesine ve ortak bir mücadele hattının ze-minlerini oluşturmasına hizmet edecektir. Bu süreçtedevrimcilerin temel işlevi sermaye karşıtı daha fazla di-namiği ortaya çıkarmak, harekete geçmesini sağla-mak ve ortak bir denize akmasına yardımcı olmaktır.

Cephe sald›r›s›nakarfl› gerilla tarz›

TufanSertlek

Dev Sağlık-İşGenel Sekreteri

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

Art Matbaac›l›k Yay. ve Amb. San. Tic. Ltd. fiti. Bask› TesisleriKocaeli /‹ZM‹T (0262 335 45 29)

15 günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

Tafleron PTT iflçisi direniyor

Taşeron PTT işçilerinin direnişidestek eylemleriyle sürüyor.

Aralık ayında işten çıkarılan PTTişçileri 5 Ocak'tan bu yana direnişte.5 Ocak'ta Topkapı AVPİM önündedirenişe geçen işçilere 7 Ocak'taSarıyer PTT’sinden atılan işçiler dekatıldı. Sarıyer halkı 30 gündür dire-nen işçilere dayanışma eylemiylesahip çıktı. ‘Taşeron kaldırılsın’ diyenve güvenceli iş isteyen işçilerin talep-lerine karşı Sarıyer halkı,“Direnişiniz direnişimizdir” dedi.

Nemtrans, DESA, Konveyör...

Nemtrans işçilerinin 27 Aralık’taGemlik’te başlattıkları direniş İstanbul

Levent’teki İş Bankası Kuleleri önündesürüyor. İşçiler tüm gün İş Bankası önünde-ler. Nemtrans işçilerinin yanı sıra DESADeri işçilerinin İstanbul Sefaköy’dekidirenişi 18 Ocak’tan, Konveyör işçilerinindirenişi 17 Aralık 2010’dan ve Bericapişçilerinin direnişi 25 Aralık 2010’dan buyana sürüyor. Buca Belediyesi’ndeki taşeronişçilerin direnişi belediyenin işe iade sözüvermesi üzerine 21 Ocak’ta sona ererken,Sa-Ba işçileri de 12 Ocak’ta kazanıma ulaştı.

UPS iflçisi 272 günde kazand›

Örgütlenme haklarını kullanarakTÜMTİS’e üye oldukları için işten

çıkartılan 163 UPS işçisinin sürdürdüğüdireniş zafere ulaştı. TÜMTİS ile işverenarasında bir protokol imzalandı. Anlaşmakoşullarına göre 272 gündür direnişteolan 163 işçinin 151’i İstanbul, İzmir,Ankara ve Balıkesir’deki UPS işyerlerindeişe başladı, 4 aylık boşta geçen süre tazmi-natları taraflarına ödendi. İşe başlamayanişçilerin 12 aylık brüt ücretleri tutarı ilekıdem ve ihbar tazminatları işçilere öden-di.

2011’in bafllamas›yla birçok iflyerindetafleron flirketlerle yeni ihaleler veanlaflmalar yap›lmaya bafllad›. Her yenianlaflma ya da ihale döneminde oldu¤ugibi yüzlerce iflçi iflten ç›kar›ld›. Patronunuzatt›¤› ka¤›d› imzalad›¤› veya imzala-

mad›¤› için sendikal›/sendikas›z birçok iflçiiflten ç›kar›ld›.Ço¤unda tafleron flirketin ifl de¤iflikli¤i day-atmas›n› kabul etmeyen, ücretlerine zamistedi¤i için veya sendikal› oldu¤u içiniflverenin tehditlerine maruz kalan ama

boyun e¤meyen iflçiler iflyerlerinin önünüdirenifl alan›na çevirdi. 2011’deulaflabildi¤imiz bilgilere göre 14 iflyeriönünde 200’e yak›n iflçi aktif bir flekildedireniflte. ‹flverenin sürekli tehdidi ve polisbask›s› alt›nda bekledi¤i direnifl alanlar›nda

iflçiler diken üstünde de¤il; aksine kendihayatlar›n› yeniden yarat›yor ve direnifli birokula, bir yaflam alan›na çeviriyorlar. Bu okulda bir mezun, binlerce arkadafl›nayol gösteriyor. Direnifllerdeki kazan›mlardi¤er direnen iflçilerin yolunu ayd›nlat›yor.

Birleşik Metal-İş üyesi üç işçiBursa’da bulunan İspanyol ser-

mayeli Tecasa Isı Sanayi A.Ş’ninönünde 27 Ocak’tan beri işlerinesendikalı olarak geri dönmek içindirenişte. İşçiler, Birleşik Metal-İş’inbakanlığa yaptığı yetki başvurusununhemen ardından işten çıkarıldı.

Üç işçilik bu direnişe fabrikadakibirçok işçi ya dolaylı olarak katılıyor, yada doğrudan destekliyor. İşçiler öğlenarasını, çay molalarını, işe giriş ve iştençıkış saatlerini destek saatlerine çevir-miş. Fabrikadan çıkan işçiler yoklamayapıyor: “Kadir Demiral, burada.Üzeyir Turgut, burada. Murat Ümit,burada. Tecasa işçileri, burada. Patron,İspanya’da.” Öğle yemeğine çıkanişçiler yemeklerini, çay molasına çıkanişçilerse çaylarını direniştekiarkadaşlarıyla paylaşıyor.

İşçilerin direnişteki arkadaşlarıyla

görüşmesini engellemek için işçıkışından 15 dakika sonra hareketeden servisler artık daha erkenkaldırılıyor.

EMEĞE SALDIRAN KAMERAİşçilerin işten çıkarılma bahanesi ise

oldukça ilginç: ‘Teknolojik gelişme’.Patron, fabrikanın bölümlerininteknolojik olarak birleştirileceğiniaçıklamış ve Birleşik Metal-İş üyesi üçişçi bu teknolojinin gerisinde kalmış.Halkın Sesi’ne konuşan ve yıllardırTecasa’da çalışan işçiler yeni teknolojikgelişmenin kapılara takılan kameralarolduğunu söylüyor.

İşçiler ne olursa olsun işlerinesendikalı olarak geri dönene kadardirenişlerini sürdüreceklerini söylüyor.İşçilerin kararlılığı, direnişin patronunkamerasının kadrajına sığmayacağınıgösteriyor.

S amsun Gazi Devlet Hastanesi’nde taşeron şirketbünyesinde çalıştırılan iki sağlık işçisi DevrimciSağlık İşçileri Sendikası’na (Dev Sağlık-İş) üye

oldukları için işten çıkarıldı. İşten çıkarılan iki işçinin 26Ocak günü hastane bahçesinde başlattıkları direnişyoğun polis baskısına rağmen sürüyor.

Hastanedeki ağır çalışma koşulları, insan gibimuamele görmeme ve uzun süren mesailer,kullandırılmayan izinler, gidilemeyen tatiller, düşük ücretişçileri harekete geçirdi ve sendikalı olmaya karar verdi-ler. Bir süre ‘Hangi sendika’ sorusuna cevap bulmayaçalışan işçiler sağlık alanında örgütlenen ve mücadelecibir sendika olduğuna kanaat getirdikleri Dev Sağlık-İş’teörgütlenme kararı aldılar ve sendikalı oldular.

Patron, sendikalı olan işçileri sık sık tehdit etmeyebaşladı. İşçileri sendikadan istifa ettirmeye çalışan patronbaşarılı olamayınca Ali Aslan ve Cemalettin Kömpe adlıiki Dev Sağlık-İş üyesi işçinin işini değiştirerek hastane-den uzaklaştırmaya çalıştı. Taşeron sağlık işçilerinin hakmücadelesini daha fazla büyümeden önlemek isteyenpatron, iki işçiye başka işte çalışmayı dayattı ama işçilerkabul etmedi. Patron bu sefer Arslan ve Kömpe’yi iştençıkararak Dev Sağlık-İş’i durdurmaya çalıştı. İştençıkarılan iki işçi 27 Ocak günü hastane bahçesindedireniş çadırı açtı. Artık, patronun uzaklaştırmayaçalıştığı Dev Sağlık-İş, her gün hastane bahçesinde ola-caktı. Bunu gören patron, hemen polisten yardım istedi.Yoğun polis baskısına rağmen çadırını kurup direnişe

devam eden işçilere Samsun’un emek ve demokrasi güç-leri destek olmaya başladı. Direniş, kısa sürede hasta vehasta yakınlarının desteğini aldı.

YEPYENİ BİR HAYAT GELİRDev Sağlık-İş öncülüğünde taşeron sağlık işçilerinin

başlattığı Adana Numune Hastanesi’ndeki direniş devamediyor. Direniş çadırı kurulmasından kısa bir süre sonrakent muhalefetinin eylemlere başlama noktası halinegelen Adana Numune Hastanesi, bir yaşam alanı olarakda öne çıkıyor. Son olarak 6 Şubat günü, taşeron firmayabağlı çalışırken işine son verilen 107 kişi arasında bulu-nan Pınar Fırat, Adana Numune Eğitim ve AraştırmaHastanesi bahçesinde eylem yapan işçilerin katıldığıtörenle nişanlandı.

Pınar Fırat (22) işten çıkarılmadan öncepazarlamacılık yapan Halil İbrahim Saygı (24) ile 6Şubat 2011’de nişanlanmaya karar vermişti. Fırat iştençıkarıldıktan sonra çift, direnişteki arkadaşlarına destekolması için nişanlarını direniş çadırında yapma kararıaldı.

Taşeron sağlık işçileri 4 Ocak’tan bu yana AdanaNumune Hastanesi bahçesindeki direnişlerini sürdürü-yor. 30 işçinin başladıkları direnişe işten çıkarılan diğerişçiler de katılmaya başladı. Hastanelerde temizlik, bilgiişlem ve özel güvenlik ihalesini yeni bir firma aldığı için 1Ocak günü 30’u güvenlik 40’ı yemekhane, 37’si otomasy-on bölümünden olmak üzere 107 kişi işten çıkarılmıştı.

Kuzeyden güneyesağlık işçisi direniyor

BEDAfiiflçileridireniyor

Sapphire işçileri nasıl kazandı?Sapphire işçileri 35 gün boyun-

ca sabah 8’den akşam 6’yakadar gökdelen önünde direndilerve kıdem tazminatlarını aldılar. 35gün süren Sapphire işçilerinindirenişinde kazanımı sağlayanönemli noktalardan birinidireniştekilerden birininanlatımıyla aktarıyoruz.

Sapphire işçileri direnişlerinin32’nci günündeyen SapphireTower’da işadamlarının davetliolduğu önemli bir parti düzenlen-di. Bir aydır gökdelenin önündebekleyen işçiler de ‘Bu binayı biz

yaptık, biz de katılacağız’ diyerekbu etkinliğe katılmak istediler.

Gökdelenin güvenlikçileriişçileri içeri almadı. Öfkelenenişçiler gökdelenin girişinde partiyegelen işadamlarının arabalarınınönünü kesti ve işadamlarını yanlışgirişlere yönlendirdi. Olayı farkeden güvenlikçiler işçilerin üzerineyürüdü. İşçiler çekilmedi.Güvenlikçiler polis çağırdı.Güvenlikçiler ve polisler birlikteişçilere saldırdı. Yaşanan arbe-denin ardından bir yetkili geldi vepolislerin arkasında durarak

işçilere hakaret etti ama işçilertarafından yakalanacağınıdüşünmüyordu. Çok kısa bir süreişçilerin arasında kalan yetkilipolis tarafından işçilerin elindenalınarak gökdelene kaçırıldı.İşçiler hemen kapıya yüklendi amasayısı fazlalaşan polisleri geçeme-di. İşçiler, bu sefer slogan atarakeylemlerini sürdürdü. Ertesi gün,gökdelenin sahibi Nahit Kiler,işçilerin paralarını yatıracağınısöyledi; bir sonraki gün de paralaryattı.

İşçiler şimdi güvencesizliğe ve

ölümlere karşı inşaat sendikasıkurmak istiyor. Sapphire Tower’dainsanlık dışı koşullar sürüyor.Direnen işçiler, “Arkadaşlarımızeve bir ekmek götürmek için sesiniçıkaramıyorlar ama bu direniştensonra yanımıza gelip bize katılmakistiyor” diyor.

Çoğu Kürt işçi,sendikalaştıklarında sigortasız,düşük ücretle, ölümle burunburuna çalışmayacaklarınainanıyor ve kendilerine güvendik-lerinde başarılı olacaklarını dabiliyor.

İ stanbul Gaziosmanpaşabölgesinde BEDAŞ’ta

çalışırken iki günlük işbırakma eylemi yaparak öden-meyen ücretlerini alan işçiler,haklarını aradıkları için iştençıkarıldı.

Alkama adlı taşeronşirkette çalışan 10 işçi, 15Aralık 2010’da 2 aylık ücret-lerini alamadıkları için ikigünlük iş bırakma eylemiyapmışlardı. Eyleminardından ücretlerini tamamenalan işçiler 21 Ocak günü iştençıkarıldı. İşten çıkarıldıklarınısözlü olarak duyan işçiler 24Ocak günü işyerlerine gittik-lerinde Alkama şirketi yetkili-leri sözleşme yenilediklerini veBEDAŞ’ın ismi geçen 10işçiyle çalışmak istemediğinisöyledi. İşçiler bu sürecitutanak altına alarak hukukiişlemlere başladı. Aynı haftaiçinde işçiler Tes-İş’e gidipdurumlarını anlattı; ancakTes-İş yetkililerinden‘Uğraşamayacağız’ cevabınıaldılar ve işçiler 1 Şubat günüGaziosmanpaşa BEDAŞİşletmesi önünde çadırkurarak direnişe geçti.İşçilerin direnişi soğuk havayarağmen sürüyor. İşçilerinaileleri ve arkadaşları direnişalanını ziyaret ediyor.

Taşeron baharına doğru

Kameralara sığmayan direniş

AAddaannaa’’ddaa ddiirreenniiflfl ççaadd››rr›› iiflflççiilleerriinn yyaaflflaammllaarr››nn›› yyeenniiddeenn üürreettttii¤¤ii bbiirr aallaannaaddöönnüüflflttüü.. ÇÇaadd››rrddaa yyaapp››llaann nniiflflaann ttöörreenniinnddeenn bbiirr ggöörrüünnttüü

Page 10: 125'inci sayı

10Halk›n Sesi 11 fiubat 2011 /24 fiubat 2011

KİBELE

H›ncal kad›n›n 100dolara olan›n› sever!Peki ya siz?

2 7 Ocak’ta Başbakan RecepTayyip Erdoğan’ınErzurum’da gerçekleştirdiği

öğrencilerle buluşma toplantısıylailgili, Erzurum ve İstanbul’daprotesto gerçekleştiren ÖğrenciKolektifi’nden 29 kişi gözaltınaalınmıştı. Gözaltına alınan öğren-cilere polisin saldırısı sert olmuş,özellikle kadın öğrencilere yapılansaldırı cinsel şiddet içermişti.Üniversiteli Kadın Kolektifi, maruzkaldıkları sözlü, fiziksel ve psikolo-jik şiddeti protesto etti, şiddetuygulayan polisler hakkında suçduyurusunda bulundu.

Yıldız’da yürüyüşe katılan ve ilketapta gözaltına alınan öğrenciler-den, Üniversiteli KadınKolektifi’nden Nida Karabağ ilemaruz kaldıkları şiddeti ve üniver-siteli kadın mücadelesini konuştuk.

Karabağ’ın anlattıklarına görepolis 4 Aralık’ta Dolmabahçe’de,karnına vurarak bebeğini düşürme-sine neden olduğu üniversitelikadının hikayesinden ders çıkar-mamıştı. Aksine, polisin özelliklekarınlarına vurmaya gayret göster-diğini söyledi. Gözaltına alınırken,erkek arkadaşlarına yönelen küfürve hakaretlerin de bizzat kadınlarıaşağıladığını söyleyen Karabağ,kadınların gördüğü şiddetin erkekarkadaşlarına gösterilenden dahayoğun olarak aşağılayıcı birmuamele ile olduğunu anlattı.

TAC‹ZE SESS‹Z KALAMAYIZBu tür bir eyleme imza atan

Üniversiteli Kadın Kolektifi’nin,taciz karşısında gösterdikleri burefleksi nasıl geliştirebildiklerinisorduk. Yaşadıkları durumun poli-tik olduğunu nasıl farketmişlerdi?

İki sene öncesine dönerekİTÜ’de güvenlik görevlisinin sözlütacizi karşısında gösterdikleri tavrıhatırlatan Karabağ, “O gün kadınöğretim üyelerinin bile, ‘basınaduyurulmayabilirdi, sessizkalınabilirdi’ şeklinde tavır aldığıbir ortamda biz bu konudaki ilkrefleksimizi göstermiş olduk.

Bugün yaşanan olay da bununuzantısı. Kadına yönelik şiddet,hem erkek egemen kültürün birsonucu hem de AKP’nin kullan-mayı tercih ettiği bir yöntem” dedi.Yaşadıkları ve zaman zaman çeşitlikodlarla tarif ettiği taciz olayınaanında söz söyleyebilmiş olmanında daha önceden yaptıkları eyleminverdiği güçle olduğunu söyleyenKarabağ, bu suç duyurusunun dabundan sonra bir çok kadına güvenve cesaret vermesini istediklerinibelirtti.

“Daha önceki çalışmalarınızarağmen, yaşadıklarınızı duyurmakonusunda çekince duyanlar oldu

mu aranızda?” sorumuza Karabağ,“Ben dahil olmak üzere elbetteoldu. Polisin şiddetine karşı ilkverdiğimiz tepki tacizci, tecavüzcüolduğunu söylemek olmasınarağmen, ilk etapta yaşadığımızşeyin verdiği şok ve travma nedeniile bir çekincemiz oldu. İlk önceben de kimseye söylemeyidüşünmedim ama sonra söyle-menin daha doğru olacağınıdüşündüm” diye cevap verdi. Bu ilkdüşünceyi nasıl değiştirdiğinisorduğumuzda, “Çünkü ben kadınolduğum için tacize maruz kalmariski altında olamam kesinlikle.Gözaltında olduğum için bunu

kabul edemem. Sokakta, eylemdeolduğum için bu ihtimalinyaşanmasına göz yumamam, diyedüşündüm. Sesimi yükseltmeninbaşka bir kadında, laf atmanın dahitaciz olduğu konusunda bilinç yük-seltecek birşey olduğunudüşündüm” diye konuştu.

Yaşadıkları cinsel şiddetten bah-setmekte zorlanan Karabağ’a “Buelbette bir psikolojik travmanın biretkisi. Bir çekince olabilir mi peki?”diye sorduk. “Bu çekince değil,yaşadığım travmayla ilgili. Amabunu dile getirmiyor olmamın, cin-sel şiddet hakkında söyleyecekleri-mi eksilten bir yanı olamaz. Bu

konuda vereceğim mücadeleyi dahafazla güçlendiren bir olay yaşadık.Çünkü bu politik bir saldırı. Bunabenim politik hırsımı güçlendirecekbirşey olarak bakıyorum ben” dedi.

fi‹DDETTEN MUAF DE⁄‹L‹Z“Üniversiteli kadının genelde

kocası yoktur, babası yanındadeğildir, öyleyse üniversiteli kadınşiddete uğramaz mı, özgürmüdür?” diye sorduk.

“Aksine” diye cevap verdi veekledi: “Üniversiteli kadın güvenlikgörevlisinin, öğretim üyelerinin,öğrencilerin şiddetine uğruyor.Daha yakın zamanda İzmir’deüniversiteli bir kadın tecavüzeuğradı. Sivas Emniyet Müdürü’nünaçıklaması en somut örneği.‘Üniversite varsa geneleve ne gerekvar’ diyor. Geçtiğimiz sene üniver-siteli bir kadın bebeğini tuvaletebırakıyordu. Tecavüz olup olmadığıaraştırılmadı bile.”

Üniversiteli kadınlar, cinselşiddete uğradığını fark ediyormuydu peki? Karabağ’a göreüniversiteli kadın da fiziksel olaraketkilenmediği bir durumun tacizolduğunu düşünmüyor. Güvenlikgörevlisinin sözlü tacizinin öğretimüyeleri tarafından bilebüyütülmemesi gereken bir konuolarak düşünülmesi de bunungöstergesi.

Polisin cinsel şiddetinin sonyumurtalı eylemlerde olduğu gibianaakım medyada yer almamasınıneye bağladığını sorduk.

Anaakım medyanın kadın soru-nunu görünür kılmayı tercih etme-diğini söyledi: “Anaakım medya bukonuyu gündeme getirirse kendiyaptığı programlarla, dizilerle,haber biçimleri ile çelişir. Erkekegemen yapıyı taşıyan, kadını metaolarak sunan cinsiyetçi medyanıntacize karşı ses çıkaran kadıngörüntüsünü göstermek istememesidoğal.”

Karabağ, son olarak ÜniversiteliKadın Kolektifi’nin cinsel şiddetlemücadeleyi sürdüreceğini söyledi.

Hıncal Uluç deyince aklıma ilk olarak ipekkravatıyla viskisi eşliğinde, ağzının

kenarından akan salyaları arada bir silmeksuretiyle yaptığı futbol yorumları ve güzellikyarışmaları/genç kadın bedeni ticareti geliyor.“Rusya’da 100 dolara harika kızlarla birlikte ola-bilirsiniz.” diye tavsiye ettiğinde hiç kimse onaçocuklar ve ölüler de dahil mi? diyesormadığından şimdi bu kadar rahat ölmüş birkadının bedeni üzerinden ticaret-siyaset yapabili-

yor. Viagranın nimetleri üze-rine yazdığı onlarca yazıylayıllardır yaşlı erkekleri küçükkız çocuklarına tacizeözendiren kadın düşmanızampara, şimdilerde kendisi-ne kucak açmış Çalıktarafından tahsis edilmişköşesinden toplumu bir“gerçekle” yüzleştirmeçabasıyla meşgul.

Su testisi su yolundakırılır atasözüyle özetlenebile-cek olan Defne Joy Foster’ınölümüyle ilgili yorumlarının“ucubeliği” bir yana, buradadikkate alınması gereken

önemli bir sorun var. O da şu: İçinde yaşadığımıztoplum AKP hükümeti ve cemaatler tarafından,çok çeşitli biçimlerle, çok çeşitli araçlarla ve çokfarklı yüzlerle yeni bir tür kadın düşmanlığıyla sar-malanmaya çalışılıyor. İkincisi düzenlenen HalkınHakları Kadın Forumu’nda tartışıldığı ve sonuçbildirgesinde yazıldığı gibi “AKP diğer sermayeyanlısı iktidarlardan farklı olarak kadın düşmanıpolitikalarını, uyguladığı sosyal politikaların birparçası olarak örgütleyebilmektedir. AKP’nin sırrıkamusal hakların piyasalaştırılması sürecinikadınların aile içindeki geleneksel rolünü daha dagerici biçimlerde yeniden üretilmesini sağlamak-tadır. Özellikle son yıllarda art arda düzenlenenaile şûralarında kadının annelik durumu toplum-sal örgütlenmenin ana unsuru olarak tanımlan-maktadır. Aile eğitimden sağlığa pek çok temelihtiyacın karşılandığı birim olarak tanımlanmakta;üç çocuk doğurma, engelli kadınlarınkısırlaştırılması, kürtajın yasaklanması ve türbanınkamusallaştırılması gibi öneriler ve anneliğinyüceltilmesi, kadın bedenini denetlemeyiöngören kadın düşmanlığı siyasetinin araçlarıolarak öne çıkmaktadır. Ailenin ve anneliğinyüceltilmesi ve kadınların fıtratları gereği eşitliktalep edemeyecek insanlar olarak tanımlanması,güvencesizleştirme temeline yaslanan neoliberalyurttaşlığın doğallaştırılmasının araçlarındanbiridir. Kadın ile erkeğin eşit olmadığı söyleminindoğallaştırılması, emekle sermaye, yoksulla zen-gin ve birinci sınıf yurttaşla ikinci sınıf yurttaşıneşit olmadığı söylemini meşrulaştırmaktadır.”

Kadınlar ama özellikle de anneler neoliberalgerici saldırganlığın iktidarı tarafından busaldırının örgütçüsü ilan edilmiştir. Anne kadınlarveli toplantılarında para toplamalı, engelli çocuk-larının evde bakımlarını üstlenmeli, boş vakit-lerinde cemaat-parti örgütlenmelerinde yeralmalıdırlar. Bu rol dışında hiçbir rol “kadınayakışmaz”, “analığa yakışmaz” ilan edilmiştir. Buyeni kadın düşmanlığının örtülü-örtüsüz, mo-dern-çağdışı çok çeşitli yüzleri vardır. Tehlikeliolan bilindik yüzleri değildir, tehlikeli olan ipekkravatlı, elinde viski olan “taraf”tır. Çünkü o biryandan özgürlüğü savunur ama özgürlükhakkından yararlanacakları kendisi belirler.Cemaat ilişkilerini kadınların yaşamı bakımındanbu denli tehlikeli kılan da bu yüzdür.

Bu nedenle, Uluç’un kendi yüzüne tuttuğuaynayı herkesin kendi yüzüne tutması hayırlıdır.Gözlerinizin içine içine bakıp orada bir yerleresirayet etmiş az da olsa bir kadın düşmanlığı se-zerseniz korkmayın, kadınlara güvenin: Bu düzenyıkılacak, kadın düşmanlığı da o yıkıntılarınaltında kalacak!

SelcanAd›yaman

KartalHalkevi

Ev işçileri bu kez,örgütlenme dene-

yimlerini paylaşacakları,önümüzdeki dönemleriçin eylem planlarıhazırlıkları yapacakları,örgütlü ev işçisi kadınlariçin bir mekanı kurmakiçin çalışmalarınısürdürüyor.

“Bir ilki başlatıyoruz.Bugüne kadar sisteminbütün pisliğini yuttuk,düzenin bütün yükününasırlı ellerimizle taşımakzorunda kaldık. Üstelikgüvencesiz ve son dereceyıpratıcı koşullarda! Amaartık yeter diyoruz vemakus talihimize bir sondemek için yola çıkıyo-ruz” diyerek kendilerineait bir mekanın mali kay-naklarını yaratmak veörgütlenme masraflarını

karşılamak için kollarınısıvayan ev işçisi kadınlar,ilk olarak 5 Şubat’taTaksim Leyla Teras’tagerçekleştirdikleri etkin-likle işe başladı. TayfaBandista ve GrupHeyula’nın şarkıları ilerenklendirdikleri geceye100 civarında kişi destekverdi. İlk gece için hedef-ledikleri sayıyı yakalayanev işçileri, dayanışmaetkinliklerini sürdürmeyiplanlıyor.

Etkinlik planları ileilgili görüştüğümüz Evİşçileri DayanışmaSendikası’ndan GülhanBenli, yapacakları diğerdayanışma aktivitelerihakkında bilgi verdi.Benli’nin aktardığınagöre, 27 Şubat’ta,Gaziosmanpaşa’da Yapı

Sanat Kültür Evi oyuncu-ları “Azizname” adlı ti-yatro oyunu ile ev işçileri-ne destek verecek. Evişçisi kadınlar, ayrıcaoluşturdukları tiyatrogrubu ile bundan sonra,kendi oyunlarını kendilerisahnelemeyi planlıyor.

Nisan ayında gerçek-leştirilecek 2000 kişilik birkonser hazırlığında olanEv İşçileri SendikasıGirişimi adına konuşanBenli, tüm etkinliklerininhalka açık olduğunu vetüm halkı ve kitle örgüt-lerini dayanışma etkinlik-lerine katılmayaçağırdıklarını belirtti.Benli, 15-16 Haziran’akadar bir dayanışma veörgütlenme mekanıtemin etmek istediklerinisöyledi.

Sosyolog - yazar Pınar Selek’in dearalarında bulunduğu 5 kişinin

yargılandığı Mısır Çarşısı’nda meydanagelen patlama ile ilgili davada yerelmahkeme, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ninbozma kararına karşın, beraat kararındadirendi. Duruşma 22 Haziran’a ertelendi.

9 Şubat’ta İstanbul 12. Ağır CezaMahkemesi’nde görülen duruşma öncesibiraraya gelen Hala Tanığız Platformuüyeleri, Avrupalı parlamenterler, kitleörgütü temsilcileri, yurtdışı destekkomiteleri ve yabancı gözlemci avukatlarPınar Selek için destek açıklaması yaptı.Grup adına açıklamayı yapan AB-Türkiye Karma Parlamento KomitesiEşbaşkanı Helena Flautre “Pınar Selek,işkencenin sistematik olduğu bir polisdevleti döneminde PKK ve Kürt soru-nunu anlama isteğini çok pahalıya ödü-yor." dedi.

Pınar Selek kendisinin patlamadansorumlu tutulduğunu bir buçuk ay sonraöğrenmiş, hakkında daha önce verilen ikiberaat kararı, bilirkişi raporlarına rağmenYargıtay tarafından bozulmuştu.Yargıtay, kararlarında, sonradan defalar-ca işkence ve baskı altında ifadesialındığını vurgulamasına rağmen kendisihakkında beraat kararı verilen gencinPınar Selek ile birlikte Mısır Çarşısı’nabomba yerleştirdiklerine ilişkin beyanıdayanak olarak göstermişti. Dava 13yıldır sonuçlanmadı.

Dikmen Vadisi Bar›nma Hakk›Bürosu’nda bir araya gelen VadiliKad›nlar, sa¤l›k hakk›n›, ve kad›nolarak sa¤l›k hizmetine ulaflabilmeolanaklar›n› konufltular.

6 fiubat’ta Ankara Tabip Odas›(ATO) Kad›n Komisyonu’ndanMüge Yetener ve HandanKurtbafl’›n kat›l›m› ile gerçeklefltiri-lern toplant›da kad›nlar, GenelSa¤l›k Sigortas› düzenlemesi son-ras› yaflad›klar› s›k›nt›lar› ve bun-lar›n çözümlerini konufltu.

Öncelikle kad›nlar›n sa¤l›khakk›na ulaflmak için ulafl›m gibitemel ihtiyaçlar›n›n, paral› ulafl›m,zamlar ve ulafl›mdaki nitelik

bak›m›ndan noksanl›klar nedeniile karfl›lanmad›¤›ndan bahsedenkad›nlar en yak›n hastanenin 45dakikal›k bir mesafede oldu¤unusöyledi. Ankara’daki y›kl›mlar›nsa¤l›k hizmeti ve ulafl›m hizmetinide sona erdirdi¤ini konuflankad›nlar aile hekimli¤i uygula-mas›n› da tart›flt›.

KADINLARA SA⁄LIK GÜVENCES‹Toplumsal cinsiyete dayal› ifl

bölümü ve güvencesiz çal›flmabiçimleri nedenleri ile sa¤l›khizmetine ancak eflleri ve kocalar›üzerinden ulaflabildikleri, sa¤l›khizmetinde aile hekimli¤i nedeni

ile gördükleri s›k›nt›lar› kendideneyimlerinden yola ç›karaktart›flt›lar.

Gittikleri sa¤l›k kurulufllar›ndaelektrik, su, do¤algaz ya daçal›flanlar›n maafllar› gibi sorunlar-la u¤rafl›ld›¤›na tan›k olduklar›n›aktaran kad›nlar, sa¤l›k hizmetininbu nedenle yeterli derecedeal›namad›¤›ndan yak›nd›.

Bir kad›n yap›lan tetkiklerinsonucunu geç ald›¤›n› söylerken,bir çok kad›n tedavi süresininuzat›larak her muayenede yap›lanücret kesintisi nedeni ilesürdürdükleri tedavilerini yar›dab›rakt›¤›n› paylaflt›.

Toplant›dan ç›kan sonuçlaragöre kad›nlar, ev ifllerini yük-lendikleri için kalp, kad›nhastal›klar›, kanser gibi ciddigördükleri bir hastal›¤a yakalan-mad›klar› müddetçe, hastaneyegitmiyor.

ATO Kad›n Komisyonu 12-13fiubat’ta da Mamakl› kad›nlarla,kad›n ve sa¤l›k hizmetlerineeriflilebilirli¤ini, Mamakl›kad›nlar›n deneyimleri ›fl›¤›ndakonuflacak. ATO Kad›n Komisyonu6 Mart’ta kendi ev sahipli¤indegerçekleflecek söyleflininhaz›rl›klar›n› da Mamak’taki etkin-likle konuflmufl olacak.

Selek içinadaletvakti

G Ö Z A L T I N D A T A C ‹ Z E K A D I N A D Ö N Ü K fi ‹ D D E T E K A R fi I

Üniversiteli kadın ayakta

niversiteli kadın: “Kadın olduğum için tacize maruz kalma riskialtında olamam kesinlikle. Gözaltında olduğum için bunukabul edemem. Sokakta, eylemde olduğum için bu ihtimalinyaşanmasına göz yumamam”Ü

Ev işçileri bir çatı kuruyor

Ev iflçilerinin düzenledi¤i dayan›flma gecesine GrupHeyula müzikleri ile renk katt›.

Vadili kadınlar ‘sağlık’lı tartıştıGeçen yıl 8 Mart’ta kadın kenti ilan edilen

Diyarbakır’da, “Uluslarası Kadın KentlereDoğru” konferanslarının üçüncüsü 5-6 Şubat’tagerçekleştirildi. Bu yıl “Kadınlar yeni bir yaşamyaratıyor” sloganı ile yapılan konferansların anavurgusu, mevcut kent yaşamının, kır yaşamınınaksine kadını eve kapattığı, kadının yaşamalanını daralttığı oldu.

Kadın dostu belediyeler yaratmanın ve kadınıkent yaşamında özne olarak var etmeninyollarının tartışıldığı konferansta Avrupa’da göç-men kadınların karşılaştıkları sıkıntılar tartışıldı.

Konferansta konuşma yapan BDP EşbaşkanıGülten Kışanak, “"Amed kadın kenti iddiasınıkoruyor. Kadın kenti olarak ilerlemek için güçlübir mücadele veriyor... Kürt kadınları yerel yöne-timlerde güçlü bir misyon ve rol üstlenmiş bulun-maktadır. Bizler kadınların özgürlük mücadelesi-ni yürütürken, erkek ve devlet boş durmayarakkadınların özgürlük mücadelesini baltalamakiçin mücadele yürütüyor. Önceki 2konferansımızı hazırlayan arkadaşlarımızın hepsitutuklu ve halen cezaevindedirler. Şu netgörülmelidir ki yargılanmak istenen kadınlarınözgürlükçü ve eşitlikçi mücadelesidir. Çünkü şuanda her yönüyle kadınların gerçekleştirdiğifaaliyetleri ve mücadelesi yargılanıyor. Ancak bututuklamaların mücadelemizi engellemesi sözkonusu bile olamaz" dedi.

Kadın kentlerkurmaya

Page 11: 125'inci sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1111 Şubat 2011 / 24 Şubat 2011

’Yaz gazeteci yaz’ diyordu grup Derdiyoklar ‘70’li yıllarda.Medya alanı giderek tekelleşirken gazeteciler günden günegüvencesizleşti, sendikasızlaştı. Bugün gazeteciler geçmişteolduğu gibi birçok direnişe, hak arama eylemine tanık oluyor,onları yazıyor. Kendisi de diğer emekçiler gibigüvencesizleşiyor ve işten çıkarılıyor. Gazetecinin yazmasınınyanında yapmasının da önemi artıyor. Halkın Sesi medya

alanında son dönemde yaşanan işten çıkarmaları, medyaalanını, gazetecilerin güvencesizleştirilmesini ve nasılörgütlenmesi gerektiğini emek alanının sorunlarına duyarlılığıve sendikalarda verdiği eğitimlerle tanınan Maltepe Üniver-sitesi’nde Yardımcı Doçent olarak görev yapan ve aynızamanda Halkevleri Danışma Kurulu üyesi olan gazeteci -akademisyen Atilla Özsever ile konuştu.

Gazetecilerneden

direnemiyor?

Geçtiğimiz günlerde Habertürk veSabah’ta çok sayıda işten çıkarmayaşandı; ancak işten çıkarılan gazete-cilerde neden bir direniş eğilimiortaya çıkmadı?

Ocak ayının başından bu yanaSabah gazetesi, Habertürk ve çeşitlidergi organlarından 360 kişininişten çıkarıldığı ifade edildi.Sabah’tan 60, Habertürk’ten 60 kişiişten çıkarıldı. İşten çıkarılanlarlailgili olarak 31 Ocak 2011’deTürkiye Gazeteciler Sendikası’nın(TGS) İstanbul Cağaloğlu’ndakiGenel Merkezi’nde bir toplantıyapıldı. Ben de oradaydım.Toplantıya Sabah ve Habertürk’tenişten çıkarılanlardan gelenler 10 –15 kişiydi. Ciner Grubu’nun sahipolduğu Newsweek dergisinden iştençıkarılan 15 - 20 kişi toplantıda yeraldı. Newsweek’ten 4 Ocak’ta 70kişi işten çıkarılmıştı. Dolayısıyla enazından son dönemde iştençıkarılan 200 kişiyidüşündüğümüzde sınırlı sayıdaarkadaşımız gelmişti.

İşten çıkarılan arkadaşlarımız,‘sorgu odalarında’ ifade verdiklerinibelirttiler. Bu durumu genel yayınyönetmenine söylediklerinde genelyayın yönetmeninin ve kıdemligazetecilerin olayı çok da dikkatealmadıklarını ifade ettiler.

Neden böyle bir sorgu yapmışlar?Yanlış bir fotoğraf gazeteye

girme aşamasındayken müdahaleetmişler. Bu durum, orada görevyapan gazetecilerin sorgulanmasınasebep olmuş.

Kanuna göre bir insanı iştençıkarmadan önce bir gerekçe sun-manız gerekir. Gerekçeyi hazırla-mak için böylesi bir yöntemebaşvurulduğunu düşünüyorum.Çünkü yasa diyor ki; iştençıkarılmadan önce yazılı gerekçebildirilir, işçinin savunması alınır.Bunların ifade tutanağı adı altındayapılması gazeteci arkadaşlarımızırencide etmiş ve kendilerini sorguodasındaymış gibi hissetmişler.

Gazetecilerin sendikalaşmayakarşı genel bir çekincesi mi var yoksaTGS’ye karşı bir tepki mi sözkonusu?

Toplantıda, Newsweek’tençıkarılan arkadaşlar “Biz üç buçukyıl önce Aktüel’de çalışırken TGS’liolduk; sonra dergi değiştirdik.Sendikalı olduk da ne değişti?İçimizde yüksek lisans yapanlar varama sendika bize sahip çıkmadı”şeklinde ifadelerde bulundular.Burada ‘Her şeyle sendika ilgilenir’düşüncesi dikkatimi çekti. Halbukisendika tüm çalışanlardan oluşur.Sendika o arkadaşlardan da ibaret.

Ben orada kısa bir konuşmayaptım. “İşten çıkarılanarkadaşlarımız işe iade davalarıaçmalı ve alacaklarıyla ilgili hukukibir süreç işletilmelidir” dedim. Busürecin de sendika temsilcileriylearkadaşlarımızın oluşturduğu birkomite kurularak takip edilmesigerektiğini söyledim. Burada huku-ki sürecin yanında kamuoyuoluşturulması da önemli. Örneğinişten çıkarmalarla ilgili gazetecilerdiğer emek örgütleriyle birliktehareket edebilir, konuyla ilgiliCHP’den soru önergesi vermesiistenebilir; ancak Newsweek’tenayrılan arkadaşların, ‘Önce tazmi-natımızı kurtaralım’ şeklindedüşündüklerini gördüm.

Gazetecilerin sınıf bilinci buradaortaya çıkıyor. Gazeteciler kendi-lerini ne yazık ki işçi olarak kabuletmiyorlar. Bu yüzden gazetecileremekçi kesimlerin verdiği

mücadelelere uzak duruyorlar.Gazeteciler neden sınıf bilincini

yitiriyor peki?Gazeteci, gerektiğinde

başbakanla, bakanlarla, holdingpatronlarıyla görüşüyor, basın kartısahibi oluyor ve toplumda belli birsaygınlık sahibi oluyor. Gazetecilikbir statü mesleğidir ve bu statü ken-disine bir saygınlık sağlar. Budurum gazeteciyi sınıf bilincindenuzaklaştırıyor. Aynı zamandagazeteciler kendi aralarında reka-bete açık insanlardır. Haber atlat-ma açısından aynı gazetenin men-supları arasında rekabetyaşandığına ben tanık olmuştum.Mesleğin getirdiği bu rekabetçilikde sınıf bilincinden uzaklaştırıyor.

2001 krizinin ardından gazeteci-lerin fazlaca tepki göstermediğinetanık olduk. Radikal gazetesinde iştençıkarılanlar ve bir de Atv –Sabahgrevini hatırlıyorum. Bunun dışındaçok bir tepki yok. Bunun tarihselsüreci nasıl?

Medya sektöründe ilk kanun1952’de çıktı ve İstanbulGazeteciler Sendikası (İGS) kurul-du. 1960 Askeri müdahalesininardından 1961’de Milli BirlikKomitesi bugünkü Basın İşKanunu’na benzeyen bir yasadeğişikliğini kabul etti. Bu süreçte 9gazete patronu değişikliği kabuletmedi ve 3 gün gazetelerini çıkar-madı. Bunun üzerine 1961’de İGSönderliğinde ‘Basın’ adı altında birgazete çıktı ve bu gazete neredeyse

100 bin tiraja ulaştı. Çalışanlar 10Ocak 1961’de vilayete yürüdüler vesonuçta patronlar Milli BirlikKomitesi’nin gazetecilere sağlamışolduğu hakları kabul etti. Yani hak-lar sağlandığı zaman gazetecilermücadele verebiliyorlar.

Bu noktada 1990’lardan sonramedyadaki mülkiyet yapısında mey-dana gelen değişim önemlidir. Budönemde özellikle bir tekelleşmeoldu. Yani, gazete sahiplerinin aynızamanda televizyon sahibi olması,banka sahibi olması, sınai ve ticarikuruluşlara sahip olması, gazetesahiplerinin gazetelerini de kendiçıkarları doğrultusunda şekil-lendirmesine neden oldu. Busüreçte sendika giderek tasfiyeoldu. 1991’de Doğan Grubu’nunaldığı Milliyet’te ilk tasfiyeler

başladı. 1994 yılına geldiğimizdeTGS 18 işyerinde örgütlüydü bugüniçin sadece Anadolu Ajansı’ndatoplu sözleşme yapabiliyor. Oradada 500 üyesi var.

Bugün baktığımızda basın işko-lunda 15 bin civarında çalışan var.Bu çalışanların sadece 500’ü topluiş sözleşmesinden yararlanabiliyor.Dolayısıyla sendikalaşma oranı yada toplu iş sözleşmesinden yarar-lanma oranı yüzde 3’tür. Tüm sek-törü dahil ettiğimizde çalışan sayısı30 binin üzerinde oluyor vesendikalaşma oranı yüzde 1,6’yadüşüyor.

Medyanın mülkiyet yapısı,sendikalara karşı yürütülen tasfiye-ler, gazetecileri ürkütüyor.Gazeteciler sendika üyesi olduğuzaman bir fişlenme duygusuyla,endişesiyle karşı karşıya kalıyor.

Son dönemdeki işten çıkarmalarımedyanın yapısındaki bir değişiklikolarak yorumlayabilir miyiz?

Evet. Yeniden yapılanma süreciolarak ifade ediliyor. Hem TRThem de AKP’ye yakın medya grup-larında AKP’nin dünya görüşlerineyakın bir kadrolaşma söz konusudiyebiliriz. Yeniden yapılanma birkadrolaşma hareketi olmanın yanısıra ücretlerin düşmesi ve patron-lara biat eden gazetecilerinyaratılması olarak da görülebilir.Özellikle hazirandaki seçimlerinsonucuna göre medyada bir takımyeni gelişmelerin olacağısöylenebilir. Doğan Grubu’nun el

değiştirmesi söz konusu olabilir;bunları hep birlikte izleyeceğiz amaolumlu bir süreç işlemiyor.

Gazetecilerin örgütlenmesi içinneler yapılmalı, gazetecilerin, toplu işsözleşmesi yapmadan da bazı hak-larını kazanmaları mümkün mü?

Gazetecilikte böyle şeyler çokzor. İş bulamama endişesi, iştençıkarılma korkusu, sonunu bile-meme korkusu var. Dolayısıylamesele dönüp dolaşıp siyasi müda-haleye geliyor.

Bugün gazetecilerin işgüvencesini sağlamak için gazeteci-lerin sendikalaşmasının önünü aça-cak yasaların çıkarılması gerekiyor.Medya alanındaki tekelleşmeninsınırlandırılması ve medya patron-larının kamu ihalelerine girmesininengellenmesi gerekiyor. Medyaplatformları oluşturup okur veizleyicileri de bu platformlara kat-mak lazım. Gazetecinin ürettiğiürün insanların fikirlerini etkiliyor,düşüncelerini şekillendiriyor, hangisiyasi partiye oy vereceğini etkili-yor. Bunun için halkın haber almahakkını dikkate alarak bu tarzörgütlenmeleri oluşturmak, okur veizleyici desteklerini almak daönemli. Gazetecilerin sorunlarınınçözümü yönünde bir kamuoyununoluşturulması gerekiyor. Bu aradainternet gazeteciliği ve yerelgazetelerde de örgütlenmeçalışmalarının olması gerekiyor.Onun ötesinde gazete örgütleriemek kesiminin diğer örgütleriyledayanışma içinde olmaları lazım.

Gazetecinin örgütlenmesisadece kendisi için değil diğertoplumsal kesimlerin örgütlenmesiaçısından da önem kazanıyor. Ben1970’li yılların ortalarından itibarengazetecilik yaptım. Sendika üyesiy-dim. Hürriyet’te çalışırken bile,Hürriyet sendikalıydı, oradaki arka-daşlarımız Tekel’de, Sümerbank’tabir toplu sözleşme yapıldığında buhaberi alırlardı. Bu haberin gazete-ye girmesi sağlanırdı; çünkü genelyayın yönetmenimiz desendikalıydı. Bir takım sendikalhaklar gazetelerde yer aldığızaman, gazeteci ‘Belki bizde de biriyileşme olur’ duygusuyla daha bi-linçli hareket ediyordu. Elbettebedel ödenmezse bu işler kolaykolay olmaz. Benim 25 yıllıkgazetecilik dönemim var ve 5-6defa işsiz kaldım. Bir yandanmedya çalışanları kendisorunlarının çözümü ve örgütlenmekonusunda ciddi bir mücadele ver-meli, aynı zamanda yasal koru-manın ve iş güvencesinin pekiştiril-mesi için de siyasal çaba gösteril-melidir.

Gazetecinin ürettiği ürün, insanlarınfikirlerini etkiliyor, düşüncelerini şekil-lendiriyor, hangi siyasi partiye oyvereceğini etkiliyor

azeteciler kendilerini ne yazık ki işçiolarak kabul etmiyorlar. Bu yüzden deemekçi kesimlerin verdiğimücadelelere uzak duruyorlar

Elbette bedelödenmezse buişler kolay kolayolmaz. Benim

25 yıllık gazete-cilik dönemimvar ve 5-6 defa

işsiz kaldım

Gazetecilerin sıkıntıları tüm dünyada var

H E R K E S ‹ E T K ‹ L ‹ Y O R L A R A M A K E N D ‹ L E R ‹ N ‹ H A Y I R

Bu sefer ‘yap gazeteci yap!’

Yukarıdan aşağımuhalefet

Ülkemizdeki sendikal mücadele batıülkelerindeki sendikal mücadeleden

farklı bir seyir izler. Avrupa’da ciddi bir sınıfmücadelesi vardı. Bu mücadele içinde önceişçi sendikaları kuruldu arkasından işçi parti-leri kuruldu hemen ardından da işçilerikoruyan yasalar koyulur. Örneğinİngiltere’deki işçi sendikası konfederasy-onunun kuruluşu 1896’dır. İngiliz İşçi Partisiise 1906 yılında kurulmuş ve işçi sınıfınıkoruyucu yasalar da hemen arından çıkmıştır.

Bizde ise önce 1947’de sendikalar kanunuçıkmıştır. Ardından siyasi partiler kendineözgü işçi büroları oluşturmuştur, daha sonrada 1952’de Türk-İş kurulmuştur. Solabaktığımızda 1961 Anayasasıyla birliktesendikal haklar ortaya çıkmıştır. 1961’de TİPkurulmuş ardından 1967’de DİSK kurul-muştur. Bizde ters bir mücadele süreci var.Bu durum sendikal hareketin aşağıdan yukarıdeğil yukarıdan aşağıya geliştiğini gösteriyor.Bu yüzden 1960’ta verilen haklar 1971 ve1980’de tekrar geri alınıyor.

Atv-Sabahgrevinin dersiTabii Sabah ve Atv açısından baktığınız

zaman 2007 yılında bir sendikalaşma sözkonusuydu. O zaman Atv-Sabah dahaÇalık’a devredilmemişti. Tasarruf MevduatıSigorta Fonu’nun elindeydi. O dönem birsendikalaşma söz konusuydu. O zaman 700çalışandan 400’ü TGS üyesi oldu ve ardındantoplu iş sözleşmesi süreci başladı. Bu süreçdevam ederken gazete ve televizyonu ÇalıkGrubu aldı. Çalık Grubu, sendikalı gazete-cilere baskı uyguladı ve çoğu arkadaşsendikadan istifa etmek zorunda kaldılar.Ardından prosedür gereği greve çıkıldı.Greve sadece 10 kişi katıldı ve 10 kişi dezaman içinde işten çıkarıldı ve kimsekalmadı.

Şimdi Sabah’tan en son işten çıkarılan o60 kişi arasında 2007 döneminde sendikalıolduğu için istifa etmek zorunda bırakılangazeteciler de vardı. Dolayısıyla sendikadanistifa etmenin bir çözüm olmadığı ve işgüvencesini sağlamadığı da bu vesileyleortaya çıkmış oldu. Bu durum bir dersniteliği taşıyor.

Gazeteciler, işsizlikle burun burunaolmalarının yanında düşük ücret alıyorlar.Ayrıca ücretler arasında büyük farklar var.Kayıt dışı çalışma, stajyer çalışma, kadrosuzçalışma mevcut. Gazetecilerin bir yıpranmahakkı vardı; bu da 2008’de SSGSS ileortadan kalktı. Gazetecilerin editöryelbağımsızlığı yani siyasal iktidara karşıbağımsızlığını savunması durumu neredeysesıfırlandı. Muhabirliğin küçümsenmesi ve azeleman çalıştırma durumu var. AyrıcaTürkiye’de 27 İletişim Fakültesi var ve yılda5 bin kişi mezun oluyor. Gazeteci arzı çokfazla ve istihdam bu açıdan sorunlu gözükü-yor.

Bu sorunlar sadece bizde yaşanmıyor.Yakın dönemde İngiltere ve ABD’de de

kitlesel işten çıkarmalar oldu; sendikalarıntoplu sözleşme yapması güçleştirildi. Meselaİtalya’da sendikalar 3 senedir toplu sözleşmeyapamıyor. İsviçre’de gazeteciler 6 yıldırtoplu sözleşme yapmıyor. Almanya’dagazetecilerin yüzde 50’si istihdam edilmiyor.Gazeteciler özgür olmadıklarını,gözetlendiklerini söylüyorlar. İsveç’tehükümet, gazetecilerin e-postalarını istih-barat örgütlerine gönderebiliyor. Almanpolisi, gazetecilerin kaynaklarını inceleye-biliyor. İngiltere’de gazetecilerin gösterilerdefotoğraf çekmesi yasak; ancak güvenlik güç-leri fotoğraf çekip gazetecilere veriyor.ABD’de, 89 yaşında saygın ve ünlü birgazeteci olan Helen Thomas, İsrail hakkındasöz söylediği için işten çıkarıldı.

G

Page 12: 125'inci sayı

DOSYAHalk›n Sesi

1211 Şubat 2011 / 24 Şubat 2011

Yönetilenler eskisi gibi yönetilmek istemiyor,yönetenler eskisi gibi yönetemiyor. Üstelik buhareketler, dünyanın kaçınılmaz yeniden şekil-lenişinde pay sahibi sınıfsal tepkiler

Ortadoğu’da Siyasal İslam’ın gücüne bakılarakisyan dalgasının Siyasal İslam’ın yelkenini dol-duracağı iddia edilebilirse de, burada Siyasalİslam’ın özgün krizi karşımıza çıkmaktadır

Devrim için erken durmak için geç

Ortadoğu’daki yeni halk hareketleri

neoliberalizmin yol açtığı toplumsal

krizin, emperyalizmin genel krizi ve

Siyasal İslam’ın krizi ile çakıştığı

koşullarda açığa çıkmıştır. Kısa va-

dede yönetim değişikliklerine yol

açması beklenen bu hareket

dalgasının, yeni bir işbirlikçi neoliberal

ve/veya siyasal İslamcı yönetimin

kurulmasıyla sona ermesi ve devrimci

enerjisini yitirmesi de mümkün

değildir

Araplar isyanda

İslamcılık krizde

Örgütsüz ve bir politikstratejiden yoksun kitlehareketleri olarak patlak

veren Mısır ve Tunus isyanları,en fazla bir lider değişikliğineyol açıp daha sonra da sönmeyemahkûm apolitik isyanlar mı?Devlet başkanlarıyla özdeşleşmişemperyalizm işbirlikçisi neolibe-ral rejimlerin devrilmesi talebiy-le harekete geçen kitlelere apoli-tik demek ne kadar rahatsız edi-ciyse, devirdiğinin yerine ne ko-yacağını bilmeyen örgütsüz, stra-tejisiz, önderliksiz kitlelere poli-tik demek de o kadar yanlış. Öy-leyse söz konusu olan, hem poli-tik hem apolitik, daha doğrusupolitikleşme sürecinde olan halkhareketleridir. Bu, mevcut halkhareketlerinin ‘öznel’ koşulları-na dair gerçekliktir.

Sürecin bir de bu halk hare-ketlerini yaratan ve gelişkin birönderliğin olması halinde devri-mi olanaklı kılacak olan ‘nesnel’koşulları var. Yönetilenler eskisigibi yönetilmek istemiyor, yöne-tenler eskisi gibi yönetemiyor.Üstelik bu hareketlerin gelip ge-çici aşırılıklar olmaktan çok,dünyanın kaçınılmaz hale gelmişyeniden şekillenişinde pay sahibisınıfsal tepkiler olduğuna dairgüçlü olgular var. Bu toplamkriz halini irdeleyerek henüz öl-memiş ama ölmekte olan “es-ki”nin unsurlarını ortaya çıkardı-ğımızda, henüz doğmamış amadoğmakta olan “yeni”nin nasılbir şey olduğunu öngörebiliriz.

Yönetilenleri harekete geçi-ren şey neoliberal ekonomi poli-tikalarının yol açtığı toplumsalkrizdir. Özellikle 2000’li yıllardahızlı bir özelleştirme ve piyasa-laştırma süreci yaşayan Ortado-ğu ülkelerinde servet bir avuçazınlığın elinde birikirken ücret-ler düşmüş, kazanılmış haklargasp edilmiş, işsizlik oranlarıgenç nüfusta yüzde 40’lara tır-manmıştır. Küresel ekonomikkrizin arifesinde 2007-2008’depatlak veren ekmek isyanlarına,özelleştirme karşıtı eylemler, ye-ni tip bağımsız sendikalar öncü-lüğünde gelişen yaygın grev veişçi direnişleri eşlik etmiştir. Kü-resel ekonomik kriz ise, finansalsermayenin gözdesi Körfez ülke-lerini vurmuş, bu ülkelerdeki çö-küntü Mısır, Ürdün, Suriye gibi

pek çok Arap ülkesinden gelengöçmen emeğinde tersine bir gö-çe yol açmıştır. Bu koşullarda gı-da ve enerji fiyatlarında sürenspekülatif dalgalanmalar yoksul-luk kıskacındaki halklar açısın-dan bardağı taşırmıştır. Bu damevcut isyan dalgasını besleyentoplumsal koşulları yaratmıştır.

Yönetenleri eskisi gibi yöne-temez hale getiren şey ise, hare-kete geçen kitlelerin taleplerineyanıt verememenin ötesinde, ne-oliberal ekonomik düzeni ve as-keri dayanaklarıyla ABD liderli-ğindeki emperyalist sistemin git-tikçe derinleşen ve sonu görün-meyen bir kriz içinde olmasıdır.2008’de patlak veren küresel kri-ze hala kalıcı biz çözüm bulama-yan emperyalist merkezler, eşit-sizliklerin giderilmemesi halindetüm dünyanın yeni bir toplumsaldevrimler çağına sürüklendiğinien yetkili ağızlardan dile getir-mekle birlikte, kriz karşısındaeşitsizlikleri artıran sermaye yan-lısı politikalara sarılmaktadır.

Küresel krizin başında, Aralık2008’de, IMF, hükümetleri uyar-dı: “Malî sistemde küçük seçkinbir kesimin çıkarı yerine herke-sin çıkarını gözeten bir yeniden

yapılanma olmadıkça dünya ça-pında ülkelerde şiddet içerenprotestolar olabilir.”

2007’de gelecek 30 yıl içinde-ki küresel eğilimleri değerlendi-ren bir İngiliz Savunma Bakanlı-ğı raporu yayımlandı. Rapordaşunlar yazılıydı: “Zengin ve yok-sullar arasındaki uçurum muhte-melen artacak ve mutlak yoksul-luk küresel bir sorun olarak ka-lacaktır. (...) Bunlar aynı zaman-da, salt muhtemelen dinî, anar-şist ya da nihilist hareketlerleilişkili kapitalizm karşıtı fikirle-rin yeniden çıkmasına neden ol-makla kalmayacak, aynı zaman-da popülizmin ve Marksizmindirilişine neden olacaktır.”

Ortadoğu’da sol hareketlerinzayıflığına ve Siyasal İslam’ın gü-cüne bakılarak mevcut isyan dal-gasının Siyasal İslam’ın yelkeninidolduracağı iddia edilebilirse de,burada da Siyasal İslam’ın kendiözgün krizi karşımıza çıkmakta-dır. Siyasal İslam, kendini gerekemperyalizmle bütünleşme ge-rek karşıtlık içinde ifade ettiğibütün ülkelerde kitlelerin öz-lemlerini karşılayan bir toplumprojesi sunmaktan ve sisteminkrizini onarmaktan oldukça

uzak sonuçlar elde etmiştir. Böl-gede neoliberal politikaların2007-2011 döneminde yarattığıhareketliliğin bir parçasının da2009’da İran’ın molla rejiminekarşı gelişen isyan olduğu hatır-lanmalıdır. Gazze’de Hamas,Lübnan’da Hizbullah iktidarı al-ternatif bir toplum projesi suna-mamakta, bölgeyi emperyalistdenetime uygun hale getiren et-nik ve dini ayrışmaya dayalı siya-seti beslemektedir. Sınıf temellisiyaseti reddeden Siyasal İslam;Mısır’da, Ürdün’de, İran’da,Lübnan’da, Cezayir’de neolibe-ral politikaları desteklemekte vebuna karşı gelişen işçi hareketle-rine ya karşı çıkmakta ya da ka-yıtsız kalmaktadır. Bu hareketlerbaşka bir politikleşme kanalı aç-maktadır. Üstelik şu anda karşı-sında mücadele edilen rejimlerde, “laik diktatörlük” diye anıl-makla birlikte anayasasında “İs-lam devleti” yazılı olan ve top-lumsal yaşamı İslami kurallaragöre düzenleyen İslamcılaşmışrejimlerdir.

Sonuç olarak, Ortadoğu’dakibu yeni halk hareketleri neolibe-ralizmin yol açtığı toplumsal kri-zin, emperyalizmin genel krizi ve

Siyasal İslam’ın krizi ile çakıştığıkoşullarda açığa çıkmıştır. Buyeni hareket dalgası geçici biraşırılık değil yeni bir düzen ku-rulmadan sönümlenmesi müm-kün olmayan bir kaçınılmaz baş-kaldırıdır. Sınıfsal dinamiklerintetiklediği bu hareketler ideolo-jik, politik ve örgütsel anlamdakiyetersizliklerinden dolayı birdevrimle sonuçlanmaktan henüzuzaktır. Yine de, kısa vadede yö-netim değişikliğine yol açmasıbeklenen bu hareket dalgasının,yeni bir işbirlikçi neoliberalve/veya siyasal İslamcı yönetiminkurulmasıyla sona ermesi vedevrimci enerjisini yitirmesi demümkün değildir. Bu hareketdalgası kendi politik öznesini ya-ratana kadar, düzenin bekasıiçin kitlelere kısmi tavizler verenyeni yönetimler kurulacak, Siya-sal İslam gibi kitleleri sistemlebütünleştirme yeteneği kuvvetliakımlar büyük olasılıkla bu yö-netimlerde rol alacak, zaman za-man sokaklar terk edilecektir.Ancak bu geri çekilmeler geçiciolacak, halk hareketi her defa-sında kendisini karşıtı karşısındasınayarak devrimci politik özneyiyaratacaktır.

Mısır’da bütün muhale-feti ezen rejim yasak-

ladığı MüslümanKardeşler’le de çelişkili birilişki içinde oldu. Bölgeninbu köklü örgütü şimdi yeniyönetime katılmak içinmüzakere masasına oturdu.Mısır kökenli ünlü Marksistdüşünür Samir Amin,“Mısır’daki hareketler”başlıklı yeni yazısında,Müslüman Kardeşlerörgütünün yeni süreçte nasılbir rol oynayabileceğiniyazdı:

“Müslüman Kardeşler“başarı” elde edilmesi ve“seçimlere” gidilmesihalinde, parlamentodaki enbüyük güç olacaktır. ABDbunu selamlamakta veMüslüman Kardeşler’i“ılımlı” olarak nitelemekte-dir. Bunun anlamı, uslu dur-mak ve İsrail’in elini Filistinişgalini sürdürmesini sağlay-acak biçimde serbestbırakarak ABD stratejisine

tabi olmayı kabul etmektir.Müslüman Kardeşler ayrıcatamamıyla dışa bağımlı olanmevcut “piyasa” sistemininsürmesinden de yanadır.Aslında, aynı zamanda, ege-men “komprador” sınıfın dabir parçasıdır. İşçi grevlerineve toprak üzerindekimülkiyetini sürdürmekamacıyla köylü mücadeleler-ine düşmanca bir tutumtakınmaktadır.

Mısır’a dair ABD planıPakistan modelini çokandırmaktadır ki bu model,“siyasal İslam” ile ordu istih-baratının bileşimindenoluşmaktadır. MüslümanKardeşler, Kıptilere [Mısır’ınyerli Hıristiyan halkına]yönelik tutumlarında hiç de“ılımlı” davranmayarak,böylesi bir siyasetle ittifakagirmesini telafi edebilecek-tir.”

Son yüzy›l içinde Arap toplumlar›farkl› siyasal ak›mlar›n yükselifline

sahne oldu. Önce liberalizm, sonraArap Milliyetçili¤i ve onun içinde yada gölgesinde geliflen Marksizm ve‹slamc›l›k, daha sonra da mil-liyetçili¤in gölgesinden s›yr›larakkendi özgün durufllar›n› oluflturan‹slamc›l›kOrtado¤u’dahakim oldu.fiimdi ise Araptoplumlar›, gelmiflgeçmifl politikak›mlar›n elefltirisive mevcutulusal/s›n›fsalmücadelelerin yolgöstericili¤indeyeni birpolitikleflme evre-sine giriyor.

Araplar kendilerini, I. DünyaSavafl›’n›n ard›ndan emperyalistgüçlerce imal edilmifl bir dünyadüzeninin içinde yaflamaya itilmiflbuldular. 1920’lerin bafl›nda,Ortado¤u’daki hemen hemen heryeni devlet, Britanya ve Fransa’n›nstratejik ihtiyaçlar›n› karfl›lamak içinoluflturuldu. Yenilmifl Osmanl›‹mparatorlu¤u’ndan, kendi insan veekonomik kaynaklar›n› kendisiyöneten bir tür ulusal federasyoniçinde kurtulmay› uman Araplar,kendilerini Britanya ya da Fransavesayeti alt›nda devletlereparçalanm›fl halde buldular. Lenin’deve Wilson ilkelerinde net olarak ifadeedilen kendi kaderini tayin vaadinera¤men, Britanya ve Fransa “geçiflyönetimi” aldatmacas› ile hakimiyet-lerini sürdürdü. Araplar yaflananlar›bir ihanet olarak gördü. Bu, ayn›zamanda Arap halk›n› anayasal veparlamenter hükümet alt›nda mod-ern ça¤a götürmeyi vadeden liberalliderli¤in baflar›s›zl›¤› olarak dagörüldü. Böylece liberalizmin Arapdünyas›ndaki yükselifl ve düflüflöyküsü k›sa sürede tamamland›.

Bu tersliklere karfl› halkç› yan›t,hem ‹slamc› hem de laik radikalArap milliyetçili¤i biçiminde geldi.Müslüman Kardefller gibi ‹slamc› mil-liyetçiler, ‹slam’›n demokrasi, sosyal-izm ve milliyetçilik dahil çeflitli ide-olojik e¤ilimlerle uyumlu oldu¤unusavunarak, ‹slam’› yeniden yorumla-maya girifltiler; yaln›zca laiklik vekomünizm, dinle husumetlerindendolay› d›flland›. Irak’taki Baasç›largibi laik milliyetçiler, faflizmdenkomünizme kadar, döneminAvrupa’s›nda mevcut olan genifl birideolojiler yelpazesinden ilhamald›lar. ‹slamc› ve laik her iki mil-liyetçi e¤ilim, halklar›n›n kaderleri

üzerinde tam egemenlik ve kontrolüyeninden kazanma ortak amac›n›paylaflt›lar.

II. Dünya Savafl›’n›n ard›ndan bukez ABD hegemonyas› alt›nda birbaflka dünya düzeninin yarat›lmas›büyük umut yaratt›. Ne var ki, yeniumut, Araplar›n Felaket olarak

tan›mlad›klar›fley, yani‹srail’inoluflturulmas›taraf›ndanda¤›t›ld›.Uluslar aras›iliflkilere art›kABD veSovyetlerçekiflmesi yönveriyordu.1952’deM›s›r’da ikti-

dara gelen laik milliyetçi CemalAbdül Nas›r, Sovyetlerle yak›niliflkileri, Ba¤lant›s›zlar Hareketindekiöncü rolü, ‹srail karfl›t› tutumu veArap birli¤i siyasetiyle dönemedamgas›n› vurdu. Nas›r, di¤er Arapdevletleriyle birlikte 1967’de ‹srail’eaçt›¤› savafl› 6 günde kaybedince,Arap milliyetçili¤inin gerileme evresibafllad›. Bu dönemde yeni bir enerjia盤a ç›karan Filistin devrimi laik mil-liyetçi ve Marksist ak›mlar›yla sahneald›ysa da 1980’lerde art›k sahneSiyasal ‹slam’›nd›. ABD’nin YeflilKuflak siyaseti, SovyetlerinAfganistan iflgaline karfl› ‹slamc›direnifl, ‹ran devrimi ve Sovyetlerinçöküfl süreci solu ve laik milliyetçili¤igeriletirken ‹slamc› ak›mlar›güçlendirdi. 1980’ler ve 1990’larboyunca Ortado¤u Siyasal ‹slam’›nyükselifline ve laik milliyetçi rejim-lerin ‹slamc›laflmas›na sahne oldu.

2000’lerde ise Siyasal ‹slam’›ntoplumsal ve ulusal kurtuluflta halk-lar›n beklentilerini karfl›layamad›¤›alternatif bir toplum projesineve/veya kurtulufl perspektifine sahipolmad›¤› görülmeye ve Siyasal‹slam’›n pratik sorgulamas›n› içerenhareketler geliflmeye bafllad›. ‹flgalekarfl› direniflte Taliban, El Kaide,Hamas gibi örgütler iç çat›flmalar›körükleyerek, baflar›l› bir ulusal kur-tulufl hareketini imkans›z k›ld›lar.2000’li y›llarda kat› bir neoliberalprogram uygulayan ‹ran’›n mollarejimi, 2009’da büyük ayaklanmalar-la sars›ld›. Arap dünyas›nda yeni tipba¤›ms›z iflçi hareketleri uyan›rken,M›s›r’da, Ürdün’de, Lübnan’da ikti-dar› çeflitli biçimlerde paylaflanSiyasal ‹slamc› ak›mlar bu iflçi hare-ketlerine karfl›lar›na ald›. Siyasal ‹s-lam’›n yaflanmakta olan bu krizininsonuçlar›n› hep birlikte görece¤iz.

Arap tarihindesiyasal akımlar

EEmmppeerryyaalliisstt mmeennkkeezzlleerriinn tteeddiirrggiinn rraappoorrllaarr››nnddaann:: ““BBuu hhaarreekkeettlleerr aayynn›› zzaammaannddaa ppooppüülliizzmmiinn vvee MMaarrkkssiizzmmiinn ddiirriilliiflfliinnee nneeddeenn oollaaccaakktt››rr..””

Müslüman Kardeşlerşimdi ne yapacak?

Arap devrimindenniye korkalım ki

Slavoj Zizek, Tunus veMısır’daki hareketleri

değerlendirdiği yazısında,Araplara ilişkin önyargılarıeleştirdi:

“Tunus ve Mısır’daki ayak-lanmalarda Müslüman kök-tencilik bariz bir şekildesahne dışıydı. Halk, yalnızcabaskıcı bir rejime, onun yol-suzluklarına ve yoksulluğakarşı ayaklandı ve özgürlük veekonomik umut talep etti.Batılı liberallerin, Arapülkelerinde gerçekdemokratiklik anlayışınınsadece dar bir liberal elit ke-simle sınırlı olduğu ve büyükkitlelerin sadece dini kökten-cilik ya da milliyetçilik saik-leriyle harekete geçebileceğiyolundaki negatif inancınınyanlış olduğu kanıtlandı.

Tunus’ta yeni bir geçicihükümet atandığında,İslamcıları ve daha radikalsolu dışladı. Bilgiç liberallerintepkisi: “İyi, ikisi de aynı

kapıya çıkar, iki totaliteryenaşırılık” şeklinde oldu. Amaişler bu kadar basit mi?Gerçek uzun dönemli çelişkitam da İslamcılar ile solarasında değil mi? Rejimekarşı bir an için birleşmişolsalar bile zafere yaklaştıkla-rında bu birliktelik parçalanır,ve genellikle ortak düşman-larına karşı verdiklerimücadeleden çok daha ölüm-cül bir kavgaya dönüşür.

Batılı liberallerin ikiyü-zlülüğü nefes kesice: Açıkçademokrasiyi savundular veşimdi halk din adına değil,laik bir özgürlük ve adalettalebiyle tiranlara karşı ayak-landığında, büyük bir kaygıyadüştüler. Neden dertleniyor-sunuz? Neden özgürlüğe birşans verilmesine sevinmiyor-sunuz? Mao Zedong’un eskibir sözü bugün her zamankin-den daha fazla yerine oturu-yor: “Göğün altında büyük birkaos var-şahane bir durum.”

Page 13: 125'inci sayı

V akıf Gureba Hastanesi, Cevizli veUnkapanı TEKEL binalarından sonrabir kamu malı olan Halkalı Ziraat Okulu

ve arazisi yine iktidarca peşkeş çekiliyor. Bu kez,İlim Yayma Vakfı’nın açacağı, özel SabahattinZaim Üniversitesi’ne. Kurulacak üniversitedeziraatle ilgili herhangi bir bölümbulunmamasının yanı sıra eski eser binalarıylaüniversitenin kullanımına verilecek bu SİTalanının korunması mümkün olamayacak. Okularazisinin olası İstanbul depreminde toplanmamerkezi olarak kullanılabilecek bölgedeki tekaçık alan olmasının yanı sıra tarihi geçmişi onudaha da değerli kılıyor.

Halkının büyük bir kesiminin topraklauğraştığı Osmanlı’da çiftçi halkın üretimininarttırılması önemli bir mesele olarak görülmüş,yüksek ve orta seviyede ziraat okulları açılmıştı.Tanzimat sonrasında, Yedikule’de kurulacakdokuma fabrikasına nitelikli eleman sağlamak vepamuk üretimini geliştirmek amacıyla açılanuygulamalı tarım okulu ZiraatTalimhanesi’nin(1847-1851) kısa süre sonrakapatılmasının ardından yeni bir ziraat okuluaçılması teşebbüsü 1878-79 yıllarında AhmedCevdet Paşa’nın Ticaret ve Ziraat Nazırlığızamanında gündeme geldi. Bu teşebbüse FransaGrinyon Ziraat Yüksek Okulu’ndan mezun olanAmasyan Efendi öncülük etti, dolayısıyla bu okulmodel olarak alındı. Bizdeki ziraat okulu zaman-la işlevsizleştirilip nihayetinde de cemaatlerepeşkeş çekilirken bu okulun halen varlığınıdevam ettirdiğini ayrıca belirtmek gerek.

Halkalı’da yer satın alınması, binasınınyaptırılması gibi sebeplerden dolayı okulun kuru-luş çalışmaları 1891’e kadar sürmüştür. Okulunilk öğrencileri Mülkiye Baytar talebeleridir vederslere Ahırkapı’daki Tıbbıye-i MülkiyeMektebi’nde devam ederler, inşaattamamlanınca da Halkalı’daki okula nakledilir-

ler. Okulun resmi açılışı 13 Ekim 1892 günü

Ziraat Bankası Müdürü Celal Bey tarafındanyapılır. Açılış töreninde bir yıl önce sınıflarını bir-incilikle geçen Mehmet Akif (Ersoy) ve AgadonEfendi’ye hediyeler verilir. Baytar Mektebi,1895’te buradan ayrılarak Kadırga’ya taşınıncaHalkalı’daki okul Ziraat Mektebi olarak kalır.Okula daha sonra ormancılık ile ilgili dersler deeklenerek orman memurları da bu okuldayetiştirilmeye başlanır, 1910’da Orman Mekteb-iÂlisi kurulunca ormancılık eğitimi okuldanayrılır, okul Halkalı Ziraat Mekteb-i Âlisi adını

alır.1914’e dek her yıl 20-30 dolayında mezun

veren okul öğrencilerinden başarılı olanlaruzmanlık öğrenimi için Avrupa ülkelerine gön-derilir, döndükten sonra okulda ihtisasları ileilgili şubelerde görev alırlardı. I. Dünya Savaşısırasında okul öğretimini durdurdu fakat kıtlık vetarımsal ürün yetersizliği büyük boyutlaraulaşınca savaşın sonuna doğru yeniden açılır.Okula bağlı olarak bir de Çiftlik Makinisti Şubesiaçılır. Mondros Mütarekesi sırasında tekrarkapanmak zorunda kalan okul, Cumhuriyetdöneminde yeniden teşkilatlandırıldı.

1927’de çıkarılan yasa ile ziraat, veterinerlikve ormancılık konularında yüksek öğretim ver-mek için Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü’nünkuruluş çalışmalarına başlanınca Halkalı ZiraatMektebi kapatıldı, öğrencileri, İstanbul’dakiOrman Mektebi’ne devredildi. 1933’deAnkara’da Ziraat Fakültesi’nin açılması üzerineZiraat Meslek Lisesi’ne dönüştürüldü.

2005 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ilekapatılıp yerine Halkalı Zirai Üretim İşletmesiTarımsal Yayım ve Hizmetiçi Eğitim MerkeziMüdürlüğü kuruldu.

TARİHHalk›n Sesi

1311 fiubat 2011 / 24 fiubat 2011

1878’de imzalanan K›br›sAnlaflmas› ile ada, ‹ngilizlereb›rak›ld›. Ancak Osmanl›lar adan›nadalet, din ve e¤itim kurumlar›n›yönetmeyi sürdüreceklerdi.

‹ngilizlerin adaya gelifli, ertesiy›l yay›mlanmaya bafllayan ilkTürkçe gazete Ümid’in 4. say›s›ndaflöyle yorumlan›yordu: “BerlinKongresi günlerinde, Greklerin veAnadolulular›n and›r›fl› (muht›ra)Saffet Pafla'ya takdim edildi¤is›rada, ‹stanbul'un o büyük diplo-mat›, ne gibi bir yol takip etmeyikestiremiyor ve K›br›s'› MajesteKraliçe yönetimine vermekle, Türkyönetiminin hem belalardan kurtu-laca¤›n› ve hem de, bu konudadevletleraras›nda k›skançl›kyaratarak büyük ölçüde yararlar

sa¤layaca¤›n› san›yordu. Böylece,bu küçük beyinli 'büyük' diplomat,o büyük aday› kurban etmeyibaflard›... Son günlerde ‹stanbulbas›n›nda ç›kan yorumlara göreK›br›s, haklar›m›z›n korunmas› içinverilmifltir; fakat gerçekte yönetim,uygarl›k ve özgürlükle geliflenbüyük ‹ngiliz yönetimini, bizim içinadeta ikinci bir adet haline gelenbulafl›c› rüflvet hastal›¤›yla etkile-mek amac›n› gütmüfltür. Amaümitlerimizin baflar›s›zl›¤au¤rad›klar›n› görerek, oyuncaklar›n›yitirdikleri için a¤layan küçükçocuklar gibi davranarak, adan›nkayb›ndan ac› duyuyoruz. Ac› duy-man›n zaman› geçmifltir...Frenklerin bizden yapmam›z› talepettikleri devrimleri yaparak, geriye

kalan topraklar›m›z› koruyabilirsek,flimdilik gelece¤imizi güvenlikalt›na alm›fl oluruz. Bize dedeleri-mizden kalan miras›, birkaç ç›lg›ntemsilci, maalesef heba ediyor.”

Hukuken kendi egemenli¤indebulunan bir ülkede yay›mlanan birgazetede, bu kadar sert elefltirilerinyap›lmas›na izin vermeyenOsmanl›’n›n giriflimi ile bir kaç ayiçinde gazetenin yay›n› durdu.K›br›s idari olarak ‹ngiliz yöneti-minde bulunsa da hukuki olarakOsmanl› hakimiyetinde say›ld›¤›için, Osmanl› zaman zaman adada-ki Türk bas›n›na müdahale etmifl,bazen desteklemifl ama ço¤unluklagazetelerin ülkeye girifli yasak-lanm›fl hatta kapat›lmalar› için negerekiyorsa yap›lm›flt›r.

İlim Yayma Vakfı'nın öncülüİlim Yayma Cemiyeti, 1951

yılında kuruldu. Demokrat Partihükümeti ile yakın ilişkilergeliştiren cemiyet, kısa süre içindeimam-hatip okulları ve yurtlaraçmaya başladı. 1953 yılında"kamu yararına faaliyet gösteren"dernek statüsüne kavuştu.

Cemiyet 1972 yılında İlimYayma Vakfı'nı kurarak faaliyetalanını yüksek lisans ve doktoraeğitimine doğru genişletti.Kurucuları arasında Recep TayyipErdoğan, Kadir Topbaş, AhmetDavutoğlu, Kemal Unakıtan,Korkut Özal, Numan Kurtulmuşgibi isimler bulunan vakıf, yük-seköğretim öğrencilerine bursveriyor ve öğrenci yurtları açıyor.Üniversiteye adı verilen ve faizsizbankacılık teziyle adını duyuranSabahattin Zaim de vakıf kurucu-ları arasında yer alıyordu. Zaim,Abdullah Gül'ün hocası, onunsiyasi hayatının mimarı olarakbiliniyor. Cemaat sermayeningelişmesine fikren ve fiilen katkıdabulunan Zaim, İslamcı anti-komünizmin de önemli isim-lerinden biriydi.

YÖK’ün, İlim Yayma Vakfı’naProf. Dr. Sabahattin Zaim adlıüniversite için izin verdiği 2009yılında Milli Eğitim Bakanlığı daEski Darüşşafaka Lisesi’ni imamhatip lisesi yapması için İlimYayma Cemiyeti’ne izin vermişti.Ziraat Bankası’nın, Milli Emlak’adevrettiği ve oradan da Hazine’yebağışlanan eski DarüşşafakaLisesi, 2007’de bakanlığa verilmiş,bakanlık da tarihi okulu tekrarokula çevirme kararı alarak imamhatip lisesi yapması için İlimYayma Cemiyeti’ni seçmişti.

‘Besleme’ Kıbrıs’ın vergi isyanları

Halkalı Ziraat Okulu, tarımda yarattıklarının yanısıra bu toprakların işgale karşıdirenişine ve İstanbul’daki ilk komünist örgütlenmeye de mekan olmuş bir değer

Peşkeş çekilen bir tarihtir

Kıbrıs’ta gerçekleşen ve“Ankara elini yakamızdan

çek” pankartıyla derdiniözetleyen mitingin ardındanErdoğan, Kıbrıslılar için“besleme” dedi, ayrıcaprotestocuların tespit edilerek“gereğinin yapılması”nı istedi.Kıbrıslıların kendilerini kendiiradeleriyle yönetme talebi de,muhalefete ayar verme çabasıda Kıbrıs’la ilişkilerin ilk kurul-maya başladığı yıllaradayanıyor.

“Yavru vatan” Kıbrıs’la1571’den itibaren bağımsızlıksorunu var. Bu tarihte Kıbrıs’ıtopraklarına katan Osmanlı,aslında çöküş sürecine girmişti.Dolayısıyla, Osmanlı’nın bugidişatından Kıbrıs da nasibinialıyordu.

Kıbrıs da imparatorluktopraklarının tümünde olduğugibi vergiye tabiiydi. Kıbrıs’ınbir ada olmasından dolayıekonomik kaynaklarının kısıtlıolması, su kaynaklarının yeter-siz olması, mültezimlik göreviyapan Osmanlı vali vepaşalarının baskıyla getirdikleriağır vergiler, kilisenin ağırekonomik baskıları, ada halkınızor duruma sokmuştu.Vergilere karşı isyanlar buradada kaçınılmazdı. Örneğin ÇilOsman adlı muhassıl bir sene-lik görevi sırasında koyduğuağır vergilerle halkı oldukçakızdırmış ve linç edilereköldürülmesiyle sonuçlanan

olaylara sebep olmuştu. Halk,sarayına saldırarak onu ve 18arkadaşını öldürerek devlete aitmalları yağmalamıştı. Osmanlı,yeni görevliler göndererekzararın karşılanmasını istemiş,isyan eden Rumların yanı sıraTürklerden de para istenince,bir kısmı Dizdar Halilbaşkanlığında Temmuz 1765’teayaklanmış, Anadolu’dan gön-derilen askerlerlebastırılmışlardı. 1833 yılındaBaf’taki Polili İbrahim Ağaİsyanı (bkz. Gavur İmam İsyanıŞarkısı), Limasol’dakiParmaksız Zabit İsyanı, NikolasTheseus ve Keşiş Yoannikosgibi isimlerle özdeşleşen isyan-lar, Rum ve Türklerin ezilenkesimlerinin Osmanlı düzeninekarşı Kıbrıs’ta tepkileri olaraktarihe geçmiştir. Osmanlı döne-minde ekonomik güçlüklerinyanı sıra ada oldukça bakımsızbir görünüm içerisindeydi.Şehir ve kasabalarda terkedil-mişlik havası hakimdi.

Ağır vergilerden dolayı üre-tim 19. yüzyıl ortalarındanitibaren ağır darbe yemişti.Tarıma elverişli topraklarınancak onda biri ekilmekteydiüstelik şeker kamışı gibi öncekidönemlerde geniş çapta üretimiyapılan bazı ürünlerin üretimide durmuştu. Şaraba, tütünekonan ağır vergiler bunlarınüretimine de darbe vurmuştu.

Halkın Osmanlı yönetimin-den hoşnutsuzluğuna dair

İngiliz Viskonsülü Mr.Sandwith; “Müslümanlar daHıristiyanlar da kötü yönetim-den eşit derecede hoşnutsuzlukgetirmektedirler. Bu kötü yöne-tim ticari canlılığın hükümsürdüğü bugünlerde ada kay-naklarının gelişmesini durdur-maktadır. Hükümet Kıbrıs’tan230,000 liralık bir gelir eldeetmekte ve yönetimin mas-

rafları 30,000 lirayıbulmaktadır. Aradaki 200,000liralık fazlalıksa dönüp dolaşıpKostantinopol’daki Hazineyegitmektedir. Ülkeninkalkınması için herhangi birharcama yapılmamaktadır. Neyol açılmakta ne de kışın akanderelerin üzerine köprüyapılmaktadır” şeklinde aktar-maktadır.

Yayılanvakfın ilmi

Halkal› Ziraat Okulu, ziraat, ormanc›l›k, hayvanc›l›k alan›nda pekçok ö¤renci yetifltirdi. Baflar›l› mezunlur›n› Avrupa ülkelerine göndererek inceleme-lerde bulunmalar›n› ve döndüklerinde okulun ilgili flubelerinde görev almalar›n› sa¤lad›.

Halkal› Ziraat Okulu, kurulufl amac›nauygun olarak Osmanl›’dan bu yanatar›m alan›nda önemli çal›flmalar yapanmezunlar yetifltirmifltir. ÜlkemizdeKaradeniz Bölgesi için önemli bir gelirkayna¤› haline gelen çay tar›m›, bu okulmezunlar› arac›l›¤›yla mümkünolmufltur. Çay tar›m› konusunda ilk ciddigiriflim, 1917’de okul ö¤retmenlerindenAli R›za Erten Bey’den gelir. Do¤uKaradeniz ve Kafkasya’ya yap›lan birteknik gezinin ard›ndan, Rize ve Artvinillerinin çay tar›m› için en uygun bölgeolaca¤› kanaatine varan Ali R›za Bey’inhaz›rlad›¤› rapor, 1. Dünya Savafl›

nedeniyle hemen uygulanamaz. Savaflsonras›nda iflsizli¤in ve dolay›s›yla göçünartt›¤› bölgeye yeni ifl sahalar›kazand›rma düflüncesinin de etkisiyle,dönemin hükümetince ç›kar›lan ÇayKanunu ile Ali R›za Bey’in iflaret etti¤ibölgeler, Rize ili ve Artvin’in Borçka

‹lçesi çay ekim sahas› olarak belirlenir.Hükümet taraf›ndan görevlendirilen,yine Halkal› Ziraat mezunlar›ndan ZiraatUmum Müdürü Zihni Derin’in de içindeoldu¤u bir teknik heyetin o bölgeyegidifli ve ard›ndan Zihni Derin’in özelgayretleri ile çay tar›m› yayg›nlafl›r.

Karadeniz’in çayı Halkalı’dan İlk komünist küme Ziraat’te

Kıbrıslının gözünden...

Türkiye topraklar›nda ilk komünistgruplar, küçük örgütler olarak ortayaç›kt›. ‹stanbul’daki ilk komünist“küme”, Mondros Mütarekesi’nin imza-land›¤› günlerde, Halkal› ZiraatOkulu’nda teflekkül etmifltir. Bu hücre,ikisi usta 4 isçi taraf›ndan kurulmufltur.Bunlardan biri, savafl s›ras›nda Rusordusundan kaçan okulun demirciustas› Bolflevik ‹van, bir di¤eri, savafls›ras›nda Almanya’ya usta iflçilik içingönderilen, Tersane ve Tophane fab-rikalar›nda çal›flm›fl torna ustas›Ahmet’ti. Grubun yöneticisi de okul

ö¤retmenlerinden biriydi. AhmetUsta’n›n Kad›rga’daki evinde 30 Ekim1918’de toplanan grubun ald›¤› karar-larla halka, isçilere, emekçilere ça¤r›mahiyetinde bir duyuru ç›kart›ld›. Halk›birlik olmaya, emperyalist ordularakarfl› savaflmaya ça¤›rd›lar. Rusya’dabaflar›ya ulaflan sosyalist devrimi kut-lad›lar. Ancak grup varl›¤›n› uzun süredevam ettiremedi, baz› üyeleri polistaraf›ndan tutukland›. Di¤erleri deAnadolu’ya geçip cepheye gittiler.

I. Dünya Savafl›’n›n ard›ndanbafllayan iflgallere karfl› direnifle geçen

örgütlerden biri, Halkal› ZiraatOkulu’nda kurulan bu örgüttü.

Bu dönem Anadolu’da bafllayanhareketin yay›n organ› olan ve Sivas’tabas›lan ‹rade-i Milliye gazetesinin ç›kannüshalar›n›n önemli bir k›sm› propa-ganda için her tarafa gönderiliyordu.Sivas Ziraat Çiftlik Mektebi Müdürüolan Süleyman Fahri ‘nin anlat›mlar›nagöre ç›kan gazete resmi zarflarkullan›larak gizlice tüm Türkiye’yeda¤›t›l›yordu. Bu zarflardan birisiningitti¤i adres de Halkal› ZiraatMektebi’ydi.

Page 14: 125'inci sayı

SPOR Halk›n Sesi

1411 Şubat 2011 / 24 Şubat 2011

Sporsuz olimpiyat

Halkın takımı emekçinin yanında

Türkiye işkazaları sıra-lamasındaAvrupa’dabirinci; dün-yada ikinci.Her 6 daki-kada bir işkazasınınolduğu Tür-kiye’de 3 ku-ruşluk işçisağlığı mas-rafı patronlartarafındanmaliyet ola-rak görülü-yor.

Üniversitelere sivil polislerinrahatça girmesi için elinden geleniyapan AKP, İstanbul Üniversite-si’nde çıkarılan bir yıllık OHALniteliğindeki önleyici aramakararının ardından okullardakipolisiye macerasını sürdürüyor.

Milli Eğitim Bakanlığı, “OkulGüvenliği Projesi” ile öğrencilere“Çocuk Polis Kartı” vererek,öğrencilerin polise muhbirlik yap-masını istiyor.

OSTİM’deki iş cinayet-lerinin ardından birçok bakanaçıklama yaptı. Daha öncekiiş cinayetlerinde olduğu gibihemen hepsi patlamanınsorumluluğunu işçilere yükle-meye çalıştı; ancak DevletBakanı Faruk Çelik’tençılgınca bir açıklama geldi.Çelik; “İşçiler, işyerini şikayetetmedi” dedi. Çelik işçilerdenölmeden önce konuşsaydıişçilerin ölüm şikayetini din-lerdi.

Mecliste görüşülen TorbaYasa’nın içinde emekçilerigüvencesizleştiren maddelerinolduğu biliniyor. Yasadakibirçok maddenin üstündekibilinmezlik perdesi deAnkara’da emekçiye sıkılanbiber gazı ve tazyikli suylaaçığa çıkmış oldu.

‘Şikayet yok’

Öğrencidenpolis olursa

İnsanlık anıtınıinsanlar yıkıyor

TorbaYasa’dan neçıkacak?

Başbakan Erdoğan’ın ‘ucube’ diyeadlandırdığı İnsanlık Anıtı başbakanınemriyle yıkılıyor. İnsanlar tarafındanyıkılan anıt, ülkemizde kültür ve sanataverilen değeri de gösteriyor. Bu aradaErtuğrul Günay’dan da “Başbakan anıtıyıkmıyor; kaldırıyor” şeklinde biraçıklama bekliyoruz.

Patronlar herşeyi düşünüyor

A lp disiplini, biatlon, buzhokeyi, körling, kayaklaatlama, kayaklı koşu, ku-

zey kombine, snowboard, serbeststil kayak, artistik paten, shorttrack olmak üzere 11 dalda yarışınyapıldığı organizasyona 52 ülkeden1.593 sporcu katıldı.

Türkiye oyunlarda tek madalya-sını artistik patinaj buz dansı ser-best dans klasmanında Alper Uçarve Alisa Agafonova çifti ile kazan-dı ve 23. oldu.

‘BU KADAR KUSUR KADIKIZINDA DA OLUR’

Olimpiyatlar, başlangıcından iti-baren sportif anlamından çok, gös-terişli açılışlar, aksaklıklar ve sıkın-tılarıyla gündeme geldi. Ulaşım,barınma, tercüme, elektrik, inter-net gibi en temel hizmetlerde yaşa-nan sıkıntılar ve aşırı güvenlikönlemi sebebiyle katılımcılardanşikâyetler geldi ve UluslararasıÜniversite Sporları Federasyonu(FISU) Türkiye’yi uyarmak zorun-da kaldı. İlk sıkıntı ulaşım alanındayaşandı. Sporcuları havaalanındankaldıkları olimpiyat köyüne taşı-ması için anlaşılan şirket, parayıbeğenmediği için açılış günü seferdüzenlemedi. Bunun üzerine civarbelediyelerden tahsis edilen servis-ler, Erzurum’u bilmedikleri içinsporcuları istedikleri yere ulaştıra-madı. İlk gün müsabakalarındaelektrik kesintisi, ilerleyen günler-de internet kesintisi yaşandı. Ter-cüme sorunu oyunlar boyunca de-vam eden bir sorun oldu. İskoçya’-dan sadece körling maçlarının fo-toğrafını çekmek için gelen LeslieIngram-Brown adlı İskoç bir gaze-

teciye izin verilmedi. Sıkıntının ter-cüme eksikliğinden kaynaklandığıortaya çıktı. Öte yandan gazeteci-leri yönlendiren görevlilerin İngi-lizce bilmemesi yabancı konuklarınağırlanmasında sıkıntılara yol açtı.

GÖNÜLLÜ KÖLEOlimpiyatlarda Türkiye’nin çe-

şitli üniversitelerinden gelen 2 bin200 üniversite öğrencisi ‘gönüllü’adı altında karın tokluğuna çalıştı-rıldı. Gönüllülerin hak ve sorumlu-lukları, organizasyondan önce bası-lan gönüllü broşüründe yer alıyor.“Gönüllülük fedakârlıktır” ifade-siyle başlayan broşürde öğrencile-re, hiçbir şeye ses çıkarmamalarıve çalışma saatlerinde esnek olma-ları salık verildi. Tam gün çalışangönüllülere yemek fişi veya ku-manya verilirken, yarım gün çalı-şanlara içecek verildi.

AMAÇ ERZURUM’U PAZARLAMAK

Olimpiyatlarda spor ikinci hattaüçüncü plana atılırken, yatırımlarve harcamalar daha ön plandaydı.Öne çıkan vurgu 750 milyonlukyatırım oldu. Nitekim Gençlik veSpor Genel Müdürü Yunus Ak-gül’ün 9 Ocak günü yaptığı açıkla-mada ‘spor’, bir yatırım aracı ola-rak geçti. 9 Ocak günü ulusal gaze-te ve televizyonların spor müdürle-riyle birlikte akşam yemeğinde biraraya gelen Akgül, tesisleri sadece10 gün sürecek oyunlar için inşaetmediklerini vurguladı. Erzu-rum’a yeni spor yatırımları gerçek-leştirileceğini anlatan Akgül, kentispor alanında adeta pazarlayacak-larını ifade etti.

Geçen hafta Ankaragücü TeknikDirektörü Ümit Özat’ın taraftara yum-

ruk atmasıyla başlayan kriz, Ankaragücüiçinde sanki yeni yaşanıyormuş gibiyansıtıldı; birçok olayın üzeri de bununlaörtülmeye çalışıldı. Gökçeklerin 100 yıllıkAnkaragücü tarihini nasıl bir noktaya getir-diğini herkes biliyor. Kendi taraftar gruplarınıyaratan Gökçek ailesi, tribünlerdeki öfkeyibaşka yerlere aktarmaya çalışıyor.

Ankaragücü'nde yaşananlar ile ilgili"Bastır Ankaragücü: Kent, Kimlik,Endüstriyel Futbol ve Taraftarlık" kitabınınyazarları Berkay Aydın ve Duygu Hatipoğluile yaptığımız röportajı yayımlıyoruz:

Gökçekler kulübün başına nasıl geçti?Taraftar buna nasıl yaklaştı?

Melih Gökçek aslında Ankara'nın başınageçtiği 1994’ten beri birçok kez Ankaragücüyönetimine talip olduğunu belirtmişti.Konuya ilişkin olarak, zamanında ANAPiçerisinde yaşanan saflaşmalardan ötürüönünün kesildiğini öne sürmüştü. Futboltakımlarına 'hizmetten' çok sahip olmaamacının örnekleri özellikle Hacettepeörneğinde belirginleşti. Gökçek, en sonunda2009-2010'da kamuoyunda pek detartışması olmayan şekilde kulübün yöne-timine oğlunu oturttu. Kendisi“Onursal Başkan”sıfatıyla bir yönetici gibidavranıyor fakat bugünmahkemelik olan birsüreç var. Eski yönetimve Ankaragücü'nün eskiyöneticileriyle kulübetoplu üye alımı konusun-da 'anlaşmayaptıklarından' bahsedip,bunun hayata geçirilme-diği iddiasında Gökçektarafı. Buna karşın, kon-grede tüzüğe aykırışekilde, yaklaşık 400 üyekaydı yapıldığından kongregeçersiz sayıldı; Gökçekyönetimi itiraz haklarınıkullanacaktır.

Gökçekler geldiktensonra kulüpte değişennoktalar nelerdir?Taraftarların Gökçeklerebakışı nasıl?

Genel kamuoyundaki destekleriniyitirmekle beraber, Gökçekler kendilerinedaha yakın duran tribün gruplarına imkânlarsunarken, kendilerine eleştirel yaklaşangruplara inanılmaz zorluklar çıkarttılar busüreçte. Kimi maçta bilet fiyatları yüz lirayısırf bu yüzden aştı. Bunun yanında buşekilde taraftarlar arasında farklı gerilimleride tetiklemiş oldular ve aslında bundan dayararlanır durumdalar. Tribün gruplarınıniçlerinde ciddi tartışmalar oldu, kısaca zateneskiden beri çok da huzurlu olmayan camiaçok daha huzursuz bir hal almış oldu.Ankaragücü tribünlerinde kendilerindenönce oluşmakta olan daha bağımsız taraftargrupları süreçten son derece olumsuz etki-lendiler... Kendilerinin kulübe gelişi sonrasızaten Ankaragücü tribünlerinde gayet fazlaolan tribün gruplarının sayısı 10'u aştı.

Gökçekler niçin Ankaragücü'nün yöne-timine bu kadar ısrarla talip oldular?

Öncelikle bir noktayı belirtmek gerekiyor.Kendilerinin kulübün başına geçmesinden

önceki dönemde dışarıdan 'Ankaragücü AŞ'adıyla çok sınırlı sayıda ortağıyla bir şirketkurdurdukları ortada. Bunun kayıtlarırahatlıkla bulunabilir. Önceki döneminbaşkanı kulüple aynı ismi taşıyan şirketekarşı dava açmasına karşın, Gökçeklergöreve geldikten sonra yaptıkları ilk iş kulüpadına davadan çekilmek oldu.

Aslında kulüpteki iktidarları şu anki gibi'hukuki bir baskı' altında olmasa net olarakyapmak istedikleri, kendilerine yakın isimler-den kurdukları şirkete kulübü fiilen devret-mek, bir nevi Üçüncü Dünya tipi'özelleştirme/kulüp şirketleşmesi'... Buradakifarklılık kulüp şirketinin 'borsada hisselerinin'olması falan değil, doğrudan kendilerineyakın isimlere kurdurulan şirketin fiilenAnkaragücü'nün sahibi olması... Bu konudabahsedilen şirketin kayıtlarında buna imkânsağlayacak değişikler yapmaları dikkatçekiyor.

Ankaragücü, kentin en sevilen enpopüler ve gerçekten hareketli bir taraftarkitlesi bulunan kulübü. Bir açıdan kentinönemli bir değeri. Sonuçta 'elde edilmesinin'önemli olduğu düşünülen bir değer.Gökçeklere geniş kitle desteğiyle ciddianlamda kalkan işlevi görebilecek bir değeraynı zamanda.

Kendisinin Ankara'da Ankaraspor'a, birşekilde milyon dolarları sağladığını amayeterli desteği ve ilgiyi göremediğine ilişkinaçıklamaları hatırlamak gerekiyor.

Ankaragücü ise gerçek-ten elde etmeyi başındanberi arzuladıkları kentinen popüler kulübü...Başkanlığına doğrudanoğlunu getirmesi isesanırım sınırlı sayıdaülke ile birlikte sadeceTürkiye'de olabilecekanormalliklerden birisi.

Gelecek dönem içinAnkaragücü'nde negibi gelişmeler ola-bilir? Ankaragücütaraftarları ne gibi birtavır alabilir?

Şimdilik işin aslıhukuki sürecinnetleşmesi gibi birdurum söz konusu.Birçok taraftarınkulübe ilişkin ciddimotivasyon sıkıntısının

yanında, kimi grupların yüksek düzeyderahatsızlığı söz konusu; bunun yanındakulübün kimliğini temel alan ve kulübünGökçekler ailesinin 'malı haline getirilmesin-den rahatsız olan' bağımsız taraftarlar sondönemde çok daha aktif durumdalar.

Gökçek yönetiminin ise bunlara karşı,genel olarak kendilerine yakın farklı gruplarüzerinden destek toplamaya çalıştıklarıgörülüyor. Ama açık bir şey var ki, göreveçeşitli vaatlerle talep oldukları günden buyana genel Ankaragücü kamuoyundainanılmaz ölçüde güç kaybetmiş durum-dalar. Fakat elbette şimdilik güç onlarda.Renkli taraftar kitlesi ve yüzyılı aşangeçmişiyle Ankaragücü, İmalat-ı Harbiyeişçilerinin Kurtuluş Savaşı için Ankara'yageçtikleri tarihten itibaren Ankara için çoközel bir değer ve bunun yanında biraz da'zor bir camia'.

Gelecek günlerde bu 'zorlukları' veGökçek yönetiminin durumunu daha netgörme şansımız olacak... Taraftarların grup-lar şeklinde ciddi anlamda bölündüğü, çokciddi sıkıntıların yaşandığı bir dönem sonrasıneler olur bunu zaman gösterecek.

BBüüyyüükk uummuuttllaarr yyaarraatt››llaarraakk oorrggaanniizzee eeddiilleenn kk››flfl oolliimmppiiyyaattllaarr››,, ççookk ssaanncc››ll››bbiirr ssüürreeççllee bbaaflflllaadd››.. EErrzzuurruumm’’aa kkaarr yyaa¤¤mmaammaass›› üüzzeerriinnee ssuunnii kkaarr mmaakkiinnee--lleerrii aall››nndd››;; yyeettmmeeddii kkaarr dduuaass››nnaa çç››kk››lldd››.. OOlliimmppiiyyaattllaarr››nn bbaaflflllaammaass››nnaa ççookkaazz bbiirr zzaammaann kkaallaa kkaarr yyaa¤¤dd››;; EErrzzuurruumm rraahhaatt bbiirr nneeffeess aalldd››..

Körling: Buzdaki satrançErzurum olimpiyatlar›nda ‘yeni bir oyun’ gibi göste-

rilen körlingin tarihi 16. yüzy›la kadar uzan›yor. Tarihikay›tlar, körlingin ‹skoçya’da 1541 y›l›nda oynand›¤›n›gösteriyor. 1924’ten beri k›fl olimpiyatlar›nda olimpikbir spor olarak yer alan körling, 1998 y›l›ndan itibarende resmi spor olarak olimpiyatlarda yer al›yor.

Körling, 42 metre boyunda ve 4 buçuk metre genifl-li¤inde buz pistte oynanan bir k›fl sporu. Sporcular, 20kilogram a¤›rl›¤›ndaki körling tafl›n› pistin sonunda bu-lunan iç içe geçmifl üç halkan›n merkezine en yak›nnoktalarda durdurmaya çal›fl›r. Bir körling tak›m› dörtkifliden oluflur. Bir kifli körling tafl›n› f›rlat›r. Pistin karfl›-

s›ndaki bir di¤er kifli, tafl› f›rlatana nereye do¤ru f›rlat-mas› gerekti¤ini söyler, iki kifli de özel süpürgeler kul-lanarak, buzun sürtünmesini azaltarak ya da art›raraktafl› istenilen do¤rultuda yönlendirmeye çal›fl›r.

Oyun, on set oynan›r. Bir sette toplam 16 at›fl yap›-l›r. Kural olarak her oyuncu iki kez at›fl yapar. Beraber-lik bozuluncaya kadar yeni set oynan›r. Bir tak›m›nkaybetti¤i kesinleflse bile oyun sonuna kadar oynan›r.Körlingte bir oyuncu oyunda yap›lmas› gereken her fle-yi yap›yor. Oyunda beceriden çok, zekâ ve baflar›l› stra-teji belirleyici oluyor. Bu yüzden körling ‘Buz satranc›’olarak da adland›r›l›yor.

Erzurum, 25. Dünya Üniversiteler KışOyunları’na ev sahipliği yaptı. 27Ocak günü başlayan kış olimpiyat-ları, 6 Şubat günü kapanış etkinliğiile sona erdi

YILMAZ BOZKURT

Beşiktaş Halkın Takımı taraftar grubu 5Şubat günü sendikalı oldukları için işten

çıkarılan NEMTRANS işçilerini ziyaret etti.Levent’te bulunan İş Bankası önündekiçadıra kadar yürüyen taraftarlar, “İşçiyizhaklıyız Beşiktaşlıyız”, “Direne direnekazanacağız” sloganları attılar.

İşçilerle sohbet eden taraftarlar her zamanişçilerin yanında olacaklarını dile getirdiler.Çadırın önünde açıklama yapan taraftarlar

“HES’lere hayır diyenlerin yanında olacağız,barınma hakkı mücadelesi verenlerinyanında olacağız, tribünlerimizde yükselensesi bastırmaya çalışanların karşısındaolacağız. Biliyoruz ki sizleri sindirmekisteyenler sendikasızlaştırmak isteyenler, biz-leri de tribünlerde tektipleştirmek istiyorlar.Buna karşı direneceğiz. Onurlu Nemtransişçisinin yanında olacağız” dediler. Nemtransdirenişi devam ediyor.

Gökçek elini spordan çek

Page 15: 125'inci sayı

K urtlar Vadisi Filistin vizyona girdi.Zamanlaması da tam bir KurtlarVadisi klasiği oldu. Kafalara geçiri-

len çuval skandalının ardından KurtlarVadisi Irak’ı patlatmışlardı, çuvalın intikamıalınmıştı. Filistin versiyonu ise ‘MaviMarmara’ saldırısına ‘one minute’ diyor.

“Gazze’ye insani yardım malzemelerigötürmeye çalışan gemilere yapılan kanlıbaskın üzerine Polat Alemdar ve arkadaşlarıFilistin’e gitmiştir. Yapılacaklar bellidir: Bubaskının askeri planlayıcısı ve yürütücüsü olanİsrailli komutan ele geçirilmelidir. Filistinlilerlekurulan ilk temaslar sayesinde hedefine adımadım yaklaşmaya çalışan Polat Alemdar’ı bazısürprizler beklemektedir. Hedeflerindeki kişiolan Moşe Ben Eliezer in kural tanımaz gad-darlığı ve teknolojik imkânları işlerizorlaştırmaktadır. Polat, Moşe’ye ulaşmayaçalışırken, Filistin’de masum insanların nasılöldürüldüklerini görür. Moşe, köyleri yıkmakta,çocukları öldürmekte ve Polat’a yardım edenherkesi hapse atmaktadır. Ancak teknolojikimkânlar ve kural tanımazlık, Moşe’yi kurtar-maya yetmeyecektir.”

Film, resmi sitesinde kısaca bu şekildetanıtılmış. Senaryodaki mantık hataları,karikatürleştirilmiş intikam hikayesi ve adetabir bilgisayar oyunu misali tek kurşunla

devrilen insanlar; bunların hepsi bir yanatoplumdaki bir travmadan nemalanmafırsatçılığına düşmesi eleştirmenlerin en çoktepkisini çeken şey oldu. Filmin çekimleri‘Mavi Marmara’ baskınından önce başlamış,sonbaharda vizyona gireceği duyurulmuşkenbu tarih 2011 yılına ertelenmişti. Filminbaşında Mavi Marmara baskını ile ilgili sah-nelerin ardından film boyunca baskından sözedilmemesi ve senaryonun geri kalanında hiçyer almaması doğal olarak soru işaretleriyarattı. Muhtemelen film çekimleri bitmeküzereyken ‘Mavi Marmara’ saldırısı görüntü-leri filmin başına eklenmiş, eğreti de dursafilmin dramına dram katmış. Nitekimyapımcı şirket, film için gala düzenlen-meyeceği duyururken “Galalar kutlamaamacıyla düzenlenir, bu film ise büyük birdramı anlatıyor” diyerek filmdeki dramındozuna(!) dikkat çekiyor.

RAMBO M‹SAL‹İsrail basını ise filmi ‘Türk Rambo’ olarak

manşetlerine taşıdı ve bu lakap Türkiye’deki

Polat Alemdar hayranları tarafından da epeybenimsendi. Polat Alemdar gerçekten deRambo ve Çatlı kırması bir karakter oldu.Rambo’yla benzerliği meydanlarda yaşananyenilgileri ekrandan tamir etmeyesoyunmasına dayanıyor. Rambo serisinin bi-rinci filmi ‘İlk Kan’, Vietnam yenilgisininardından savaşın yarattığı tahribatla birliktetoplumda yükselen anti-militarist hareketlen-meye ve savaşta yer alan askerlerin toplum-dan dışlanmasına karşılık olarak toplumunempati kurmasını sağlamayı görev edinmişti.İlk film olağanüstü bir ilgi gördü ve Rambo,Amerika’nın temsil ettiği tüm değerlerin sim-gesi konumuna yerleşti. Serinin devam film-leri Amerika’nın soğuk savaş ve anti-komünizm propagandasını yaparak seyirciyefetih öyküleri anlatmayı sürdürdü.

Slavoj Zizek’in ifadesiyle “Sinema sizearzu ettiğiniz şeyi vermez, neyi arzu etmenizgerektiğini söyler.” Kurtlar Vadisi Filistin deFilistin halkının direnişine kulak vermeyedeğil ırkçılık, şiddet, savaş ve nefret yönünde-ki arzuları körüklüyor.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1511 fiubat 2011 / 24 fiubat 2011

Bob Marley 66 yafl›nda

Galata Fotoğrafha-nesi Fotoğraf Akade-misi tarafından ekimayında yayın hayatınabaşlayan FotoğrafsızDergisi’nin ikinci sa-yısı çıktı. Bu sayı-da“Belgesel Fotoğraf” ve dolayı-mındaki tartışılmayamuhtaç sorunlar elealınıyor. Dergininüçüncü sayısının te-ması ise “basın fotoğ-rafçılığı.”

Sakl›Hayatlar

Kürt Alevi A¤›tlar›

‹kinci say›ç›kt›

6 Şubat Pazar günü Bob Marley’in doğum günü idi. İnsan-lara "Aslında herkes sevdiği insana bakarmış gibi hayatabaksa; Belki de hayat, bu kadar acı vermekten vazgeçerdiinsanlara" diyerek seslenen Bob Marley yaşasaydı, doğumgününde 66 yaşına girecekti.

8 yıl önce ağıtların peşine düşerek yüzlerce köy, kasaba,ilçe dolaşan araştırmacı Bese Aslan, doğup büyüdüğü yöreolan Maraş ve civarında tam 300 cenaze törenine katılarakölü evinde yakılan ağıtları derledi. Derleme kitapçığı ve 12ağıttan oluşan “Ocak ve Kül”, Kalan Müzik’ten çıktı.

Çorum Katliamı sonu-cu İstanbul’a göç edenbir Alevi aileninhikâyesinin anlatıldığıSaklı Hayatlar filmi 11Mart'ta gösterimegiriyor. Drama-istanbul Film Atölye-si’nin hazırladığı film,önyargıların yol açtığıbir trajediyi aşkın vemasumiyetin aynasın-da sorgularken,ayrımcılığı da gözlerönüne seriyor.

K ültür ve Turizm Bakanı ErtuğrulGünay, arkeologlar tarafından

yapılan kazılarla gün ışığınaçıkarıldıktan sonra, hükümetinkararıyla kumla kapatılan ve barajsuları altında kalacak olan antik şehiriçin “Allianoi'ye bir şey olmayacak”dedi.

Antalya'nın Demre İlçesi'ndeincelemelerde bulunan Bakan Günay,"Allianoi'ye bir şey olmayacak mı?"sorusuna "Olmayacağını tahmin edi-yoruz. Çünkü orada daha özel birkoruma yöntemi geliştirilerek su tutu-luyor" diye cevap verdi.

Günay'ın "bir şey olmayacak"dediği antik kent için Çevre veOrman Bakanı Veysel Eroğlu da,"Roma döneminden kaldığına göre,yıllardır demek ki toprak altında.Birkaç yüzyıl daha toprak altındakalmasının bize göre bir mahsuruyok" demişti.

Bir şeyolmayacak!

Savaş meydanında yenilenlerin intikamını almakbeyaz perdede kahramanlara kalıyor. Her ülkesinemasının mutlaka bir Rambo’su oluyor

Meydanda yenilip perdede intikam alanlarGONCA fiAH‹N

Beyo¤lu'nun en eski tiyatrobinalar›ndan biri olan MuammerKaraca Tiyatrosu'nu Emek Sinemas›'n›nak›beti bekliyor. Bina, otel yap›lmaküzere AKP'li Beyo¤lu Belediyesitaraf›ndan y›k›lmak isteniyor.

1955 y›l›nda tiyatro sanatç›s›Muammer Karaca taraf›ndan kurulan,uzun y›llar Dostlar Tiyatrosu taraf›ndankullan›lan ve pek çok oyuncununyetiflti¤i bu binan›n, daha önce oteledönüfltürülmesi gündeme gelmiflti.fiimdi ise y›k›larak lüks bir otelyap›lmas› yönünde ad›m at›l›yor.

Y›k›m planlar› iki aflamal› olarakyürürlü¤e kondu. ‹lk aflamada tiyatro-nun bulundu¤u binan›n imar plan›ndade¤ifliklik yap›larak turizm alan› olaraktahsis edilmesi karara ba¤land›. Tiyatrobinas›, Büyükflehir Belediyesimülkiyetinde bulunuyor. ‹BB EmlakMüdürlü¤ü taraf›ndan 3 Kas›m 2010tarihinde verilen dilekçede Beyo¤lu317 ada 18 parselde yer alan tiyatrobinas›n›n ticaret, hizmet ve turizmalan›na al›nmas› istendi. Bir süre önce‹stanbul Büyükflehir Belediye Meclisi,tiyatro binas›n›n bulundu¤u arazi ile

ilgili imar plan› de¤iflikli¤i teklifinigörüfltü. De¤ifliklik ile sosyal kültüreltesis alan›nda bulunan yerin turizmalan›na al›nmas› tasarland›.

‹BB AKP Grup Baflkan Vekili ErgünTuran ise, binan›n eski oldu¤unu vedepreme dayanakl› olmad›¤›n› iddiaederek y›k›lmas› gerekti¤ini savundu.Tiyatroseverler ise binan›n onar›larakdepreme dayan›kl› hale getirilmesi ye-

rine neden y›k›lmak istendi¤i sorusunusoruyor.

AKP’li belediyenin giriflimine karfl›harekete geçmeye haz›rlanan tiyatro-cular, yap›lanlar›n flafl›rt›c› olmad›¤›n›,binan›n bir süredir bilinçli olarakbak›ms›z b›rak›ld›¤›n› belirtiyorlar.Dikkat çekilen bir baflka nokta isebinan›n, bir süredir “çok amaçl› salon”ad› alt›nda AKP örgütlerinin

toplant›lar›na ev sahipli¤i yapt›¤›,binan›n tiyatro ile özdeflleflenkimli¤inin yok edilmeye çal›fl›ld›¤›yönünde.

Y›k›m karar› hayata geçecek olursa,Muammer Karaca Tiyatrosu’nun 20y›ldan uzun süredir kirac›s› olan GencoErkal yönetimindeki Dostlar Tiyatrosuda sahnesini kaybetmifl olacak.

Sivas Katliam›’n› anlatan “Sivas 93”

adl› oyun nedeniyle çeflitli bask›largören Dostlar Tiyatrosu’nun geçeny›ldan beri Muammer KaracaTiyatrosu’ndaki seans say›lar› sürekliolarak azalt›lm›fl, daha önce her cuma,cumartesi ve pazar oyun sahneleyenDostlar Tiyatrosu’nun binay› kullanmahakk› ayda sadece ikiye indirilmiflti.

AKP’li belediyenin tiyatro binas›n›kullanan ekiplere karfl› yasakç› tavr›Muammer Karaca Tiyatrosu’ndayap›lmas› planlanan “Laz Marks” gös-teriminin engellenmesiyle de gündemegelmiflti. 2009 y›l›nda gerçekleflen veprotestolara yol açan olayda, Y›lmazOkumufl'un kaleme ald›¤›, Marks'›nkapitalist de¤er yasalar› ile güncelsiyaseti Karadeniz a¤z›yla ve halk de-yimleriyle aktaran "Laz Marks" oyu-nunun bu salondaki gösterimleri iptaledilmiflti. Öte yandan belediye, pek çoközel tiyatronun oyun sergiledi¤i, atöl-yeler düzenledi¤i salonun kullan›c›lar›aras›na AKP kad›n ve gençlik kollar›n›da sokmufl, bu durum önceden plan-lanm›fl tiyatro oyunlar›n›n iptal edilme-sine neden oldu¤u için tiyatroculartaraf›ndan tepkiyle karfl›lanm›flt›.

Kars Belediye Meclisi,Tayyip Erdoğan’ın ‘ucube’

dediği anıt için yıkım kararıaldı. “İnsanlık Anıtı”nınheykeltıraşı Aksoy, yıkımkararının imzaladığısözleşmeye aykırı olduğunusöyleyerek Erzurum İdareMahkemesi’ne dava açtı. Biryandan yıkıma karşı kampanyasürüyor.

Belediyenin aldığı yıkımkararı Kars Valiliği'ne ince-lenerek onay verilmesi içiniletilirken, Aksoy kararın iptaliiçin Erzurum İdare

Mahkemesi'ne başvurdu veeseriyle ilgili telif haklarınıngözetilmediğini söyledi.

Aksoy, heykel ile ilgilisözleşmesi olduğu için biryıkım kararı alınamayacağınıvurgulayarak sözleşme met-ninde eserin içeriği, yeri, boyu-tu ve ne kadara yapılacağınadair her şeyin belirli olduğunubelirtti. Konuyu UluslararasıAnıtlar ve SİTler Konseyi'ne detaşıyacaklarını hatırlatan Aksoy"Karmaşayı hukuk giderecek"diye konuştu.

Heykeltraş Mehmet

Aksoy’un avukatı TurgutKazan’ın 1. İdare MahkemesiBaşkanlığı’na verdiği dilekçedeAnayasa'nın 64'üncü maddesin-deki "Eser sahibinin izniolmadan, eserde en küçük birdeğişiklik yapılamaz" ifadesiyleFikir ve Sanat EserleriKanunu’nun 17’nci mad-desinde yer bulunan "Malikeseri bozamaz ve yok edemez"ifadesi yer aldı.

Kazan, Yüksek KorumaKurulu'nun anıtla ilgili yıkımkararı aldığı iddialarının dadoğru olmadığını söyledi.

“Kafkasya’da bar›fl,Türkiye’de demokrasitemelinde bu adaletsizli¤ireddediyoruz.”

Yıkıma karşı imza kampan-yası sürüyor. KafkasyaKültürleri Araştırma Merkezi(Kafkas Kültür) vePolitiKARS.com öncülüğündebaşlatılan "İnsanlık AnıtıYıkılmasın" kampanyası isesürüyor. Kampanyanın internetsitesi ile facebook ve twittersayfalarında şimdiden binlercekişi yıkıma karşı olduğunuaçıkladı.

Beyoğlu'nun 'ucubesi' Muammer Karaca yıkılıyor

Heykeltraş yıkıma dava açtı9 . Uluslararası Gezici Filmmor

Kadın Filmleri Festivali Başlıyor.25 ülkeden filmler ve konuklar, temabölümleri, toplu gösterimler, panel,konferans ve atölylerle FilmmorKadın Filmleri Festivali, 12-20Mart'ta İstanbul'da, 26-27 Mart'taVan'da, 2-3 Nisan'da Antalya'da, 9-10 Nisan'da Trabzon'da olacak.

Festivalde, "Kadınların Sineması","Kadınlardan Ortadoğu", "KendineAit Bir Cüzdan", "Annelik Meselesi","Cinsiyetler" bölümlerinde 88 kadınyönetmenden altmışı aşkın film gös-terilecek. Sinemada cinselliğe dair"O İş Anlattığınız Gibi Değil", sine-mada sansüre dair "Yasaklar veYalanlar", "Film Okuma", "Queer?"gibi atölyeler, Kamerun ve FilistinKadın Filmleri Festivali ilebuluşmalar ve filmlerin yönetmen-leriyle söyleşiler de festival etkinlik-lerinden.

FilmMorbaşlıyor

Page 16: 125'inci sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi11 Şubat 2011 / 24 Şubat 2011

Ü R E T E N B İ Z İ Z Y Ö N E T E N D E B İ Z O L A C A Ğ I Z

Emekçiler Torba Yasa’y›protesto için AKP ilbinalar›na yürüdü. Trabzon,Mersin, Adana ve ‹stanbul’-da KESK’in ça¤r›s› ilebiraraya gelen iflçiler ortaktaleplerle AKP il binalar›n›nönlerine giderek ‘Tayyipsonun mübarek olsun’ dedi.

TTrraabbzzoonn MerkezPostanesi önünde buluflanTrabzon muhalefeti eylem-lerini meflaleli yürüyüflleriile parlatt›. Ankara’dakipolis sald›r›s›n› k›nayanaç›klamay› okuyan KESKTrabzon Dönem SözcüsüRecep Gülay, “Yaflananlar›nsorumlular› AKP veErdo¤an’d›r” dedi.

8 fiubat’ta AAddaannaaBüyükflehir BelediyesiTiyatro Salonu önündebuluflan emekçiler, AKP ilbinas› önünde yapt›klar›aç›klamayla, 3 fiubat’taoldu¤u gibi AKP’ninmaskesini indirmeye devamedeklerini belirtti. SESAdana fiube Baflkan›Mehmet Antmen, “AKPemekçilerin sabr›n› dahafazla zorlamamal›, yasay›derhal geri çekmelidir”dedi.

AKP Akdeniz ‹lçebinas›na yürüyen MMeerrssiinnlliiemekçilerin yürüyüflükarfl›s›nda polisin engellemeçabas› baflar›s›z oldu. Polisinbiber gaz› ile sald›rd›¤›iflçiler, “Barikat›-n›z, v›z gelirbize v›z” dedi.

En önde üzerlerine torbageçirmifl dört iflçininyürüdü¤ü ‹stanbul’dakitorba yasa protestosundaOST‹M’de hayat›n› kaybe-den iflçiler için sayg› duru-flunda bulunuldu. ‹flçileryasa geri çekilmezse, greveç›kabileceklerini aç›klad›.

MM››ss››rr hhaallkk››nn››nn ddeemmookkrraassii ttaalleebbiinnii ggöörreenn vvee ddeesstteekklleerr nniitteelliikkttee aaçç››kkllaammaallaarr yyaappaann AAKKPP hhüükküümmeettiinniinn kkeennddii üüllkkeessiinniinn eemmeekkççiissiinnee yyaann››tt›› ccoopp,, bbiibbeerr ggaazz›› vvee ttaazzyyiikkllii ssuu oolldduu.. EEyylleemmddee ççookk ssaayy››ddaa eemmeekkççii yyaarraallaanndd››..

Tayyip sonun mübarek olsun

E mekçiler açısından büyük hakgaspları içeren Torba Yasa,Meclis’te görüşülmeye

başlandığı sırada DİSK, KESK, TTB veTMMOB’nin Türkiye’nin 81 ilindenAnkara’ya gelen temsilcileri 3 Şubatgünü “Torba Yasa’ya hayır” dedi.

Ankara’da Kurtuluş Parkı’ndabuluşan binlerce emekçi, TorbaYasa’nın iptal edilmesi için TBMM’yedoğru yürüyüşe geçti. Sendika veodaların yanı sıra demokratik kitleörgütlerinin de katıldığı yürüyüşte ençok, Mısır’daki isyanda halkın talep-lerinin görmezden gelinemeyeceğiniMısır hükümetine hatırlatan BaşbakanTayip Erdoğan’a yönelik “Tayip sonunMübarek olsun” sloganı atıldı.

AKP hükümeti daha yürüyüşbaşlamadan emekçilerin taleplerini‘yasa dışı’ ilan etti. Yürüyüş kararınınkamuoyuna duyurulmasının ardındanönce Ankara Valisi Alaattin Yüksel,ardından da İçişleri Bakanı BeşirAtalay, ‘Meclise yürümek kanunsuzluk-tur’ şeklinde açıklamalarda bulundu.

BİBER GAZI, COP, TAZYİKLİ SUMeclise yürüyen emekçiler

Mithatpaşa Köprüsü yakınlarında polisbarikatıyla karşılaştı ve polisemekçilere saldırmaya başladı. İlkbaşta ufak çaplı arbedeler şeklindebaşlayan çatışmalar daha sonrabüyüdü. Polisin biber gazı kullanarakgerçekleştirdiği ilk saldırılarda emekçi-ler önlerindeki panzerleri ve poliskalkanlarını yumurtaya buladı. Polis,daha sonra panzerle tazyikli su sıkmayabaşladı.

Polisin saldırısı başlamadan önceemekçiler, polisi barikatı kaldırmalarıkonusunda uyardı. Bu sırada eylemekatılan 57 CHP’li milletvekili debarikatın önündeydi. Çatışmabaşladığında barikatın arkasında kalan-lar sadece 57 CHP’li milletvekiliydi.

Çatışma sırasında AnkaraEmniyeti’nin Ankara BüyükşehirBelediyesi’ne güvenerek çatışmayagirdiği, Ankara Büyükşehir Belediyesiyazan su tankerlerinin polis panzerinesu taşımasıyla ortaya çıktı.

Polisin saldırısı karşısında KolejKavşağı’na çekilen emekçiler burada,Kurtuluş Parkı’ndan topladıkları masave sandalyelerle bir barikat kurdu.Polis, emekçilerin barikatını aşamadı.

MISIR’I GÖRDÜ KENDİEMEKÇİSİNİ DÖVDÜ

Mısır halkının demokrasi talebinigören ve destekler nitelikte açıklamalaryapan AKP hükümetinin kendiülkesinin emekçisine yanıtı cop, bibergazı ve tazyikli suyla oldu. Eylemde çoksayıda emekçi yaralandı. Eyleminardından Sakarya Caddesi’nde buluşanemekçiler burada polisin saldırısını veAKP’nin emek düşmanı politikalarınıprotesto eden bir basın açıklamasıyaptı. Ankara’daki saldırı aynı zamandaİstanbul’da KESK İstanbul ŞubelerPlatformu tarafından protesto edildi.

DİSK, KESK, TTB veTMMOB’nin, Torba Yasa’yı protestoetme nedenleri yürüyüş sırasında enönde taşınan pankartta özet birbiçimde yer alıyordu. Pankartta şuifadeler yer aldı:

“İşsizlik fonunun yağmalanmasına,

esnek ve kuralsız çalışmaya, güvence-sizliğe ve taşeronlaştırmaya, kadınemeğinin sömürülmesine, çocukemeğinin sömürülmesine, sigorta pi-rimlerinin cepten ödenmesine, sürgün-lerin yasallaştırılmasına, ödünçmemurluk uygulamasına karşıTBMM’ye yürüyoruz”

TORBADAN GÜVENCESİZLİKÇIKIYOR

Pankartta yer alan ifadelerin hepsi,Torba Yasa adı altında meclistegörüşülerek yasalaşıyor.

İşsizlik sigortasının patronlara tahsisedilmesinin önünü açan ve vergiborçlarına af niteliğindeyapılandırmalar getiren yasa işverenleraçısından teşvik anlamına geliyor.Torba Yasa’da yer alan denemesüresinin 2 aydan dört aya çıkarılmasıve aynı şekilde denkleştirme süresinin 2aydan 4 aya çıkarılması gibi uygula-malar yıllardır Metal SanayicileriSendikası’nın (MESS) toplu işsözleşmeleri süreçlerinde dayattığımaddeler arasında yer alıyordu.Stajyerlik uygulamasınınyaygınlaştırılarak stajyer ücretlerinindüşürülmesi de işçilerin karşı çıktığımaddeler arasında. Emekçilerin en çokkarşı çıktığı maddeler arasında TorbaYasa’nın belki de özünü oluşturan ve2010 yılının Mayıs ayında Ulusal İstih-dam Stratejisi raporuyla gündemegelen, güvencesiz çalıştırma biçim-lerinin yaygınlaştırılması yer aldı. TorbaYasa’da uzaktan çalışma, evdençalışma, çağrı üzerine çalışma, parttime çalışma gibi güvencesiz çalışmabiçimleri tanınıyor. Bu çalışma biçim-

lerinin özelliklerinden biri dehiçbirinde işçilerin sigortalarının tamyatırılmaması. Emekçiler bu maddeyekarşı çıkarak, kısmi zamanlı çalışmanınazaltılmasını ve pirimlerin tam olarakyatırılmasını talep ediyor. Torba Yasa,kamu çalışanları açısından da önemlihak gaspları içeriyor. Yasa, kamuçalışanlarını adeta ‘mevsimlikçalıştırmayı’ öngörüyor; yasa aynızamanda kamu emekçilerinin rahatçasürgün edilebilmesinin önünü açıyor.Yasa bir yanıyla da işçi sağlığı ve iş

güvenliğini hiçe sayarak işçileri işkazalarına karşı korumasız bırakıyor.İşyeri denetimlerini iş müfettişlerininelinden alarak Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanlığı memurlarına veri-yor. Torba Yasa, 2010’daki Ulusal İsti-hdam Stratejisi’nin önüne koyduğu veemekçilere yönelik büyük bir saldırıanlamına gelen “Kıdem tazminatınınkaldırılması, bölgesel asgari ücret uygu-laması ve özel istihdam bürolarınınkurulması” hedeflerinin ön adımıniteliğinde.

T orba Yasa’nın Meclis Planve Bütçe Komisyonu’ndan

geçip mecliste görüşülmeyebaşlamasının ardından KESK,DİSK, TTB ve TMMOB biraraya gelerek Torba Yasa’yakarşı bir eylem takvimi açıkladı.Dört örgüt Torba Yasa’yıprotesto etmek için 1 Şubatgünü Ankara’ya doğru yolaçıktı. Emekçiler kitlesel uğurla-maların ardından İstanbul,İzmir, Diyarbakır veTrabzon’dan dört koldanyürüyüşe geçti.

İstanbul yürüyüş kolu, ilkdurağında Gebze’de büyük bircoşkuyla karşılandı. Gebze’dekiana caddelerden birini trafiğe

kapatan emekçiler TorbaYasa’ya karşı taleplerinin yazılıolduğu pankartı da bir üstgeçide astı. İstanbul kolu, sonra-ki durakları olan Kocaeli, Bursave Eskişehir’de de coşkuylakarşılandı. Yürüyüş kolu,Bursa’da Birleşik Metal-İş’e üyeolduğu için işten çıkarılan veişlerine geri dönmek içindirenişe geçen Tecasa işçileriniziyaret etti.

Trabzon yürüyüş koluBulancak, Giresun, Ordu,Samsun, Amasya ve Çorum’dangeçerek Ankara’ya ulaştı.Yürüyüş kolundaki emekçilergeçtikleri kentlerde, emek vedemokrasi güçlerinin katıldığıkitlesel yürüyüşler düzenledi.Eylemciler, yürüyüşler sırasındadağıttıkları bildirilerle halkaTorba Yasa’yı anlattı.

İzmir kolu, ilk durağı olanAydın’da polisin engellemesiylekarşılaştı. Polisle emekçilerarasında kısa süreli arbedeleryaşandı. Emekçilerin kararlıtutumu karşısında polis geriadım attı. Polisin yürüyüşüengelleme çabası Aydınçıkışında tekrar ortaya çıktı.Polis tarafından keyfi birbiçimde engellenen emekçilerbu engeli aşmasını da bildi.

Aydın’ın ardından Denizli veUşak’ta kitlesel bir şekilde

karşılanan yürüyüş kolu TorbaYasa’ya karşı yürüyüşünüAfyon’da da sürdürdü.

Diyarbakır’dan yola çıkanemekçiler önce BüyükşehirBelediyesi önünde bir arayagelip sloganlarla SosyalGüvenlik Kurumu önüne kadaryürüyüş düzenledi ve buradanotobüslere binerek Ankara’yahareket etti. Diyarbakır’danyola çıkan yürüyüş kolu geçtiğitüm illerde AKP binalarınayürüyüşler düzenledi. Urfa,Antep, Adana ve Mersin’dekiyürüyüşlere çevredekiler dekatıldı. Diyarbakır yürüyüş koluda Mersin çıkışında polistarafından bir süre bekletildi.

Adana’daki eyleme AdanaNumune Hastanesi’nde iştençıkarılan ve işlerine geri dön-mek için bir aydır hastanebahçesinde direnişte olantaşeron sağlık işçileri de katıldı.

Ankara yürüyüşüneAdana’dan beklenenin üzerindekatılım oldu. Antep’te gerçek-leştirilen yürüyüşe Türk-İş’inAntep’teki şubelerinin temsilci-leri de katıldı.

Yürüyüş sürerken yürüyüşekatılımı azaltmak için Ankaravalisinin yaptığı ‘Yürüyüşkanunsuzdur’ şeklindekiaçıklama, emekçilerin eylemekatılımını daha da artırdı.

81 ilden emekçiler dörtkoldan Ankara’ya yürüdü

Patronlara teşvik, emekçiye güvencesizlik getiren Torba Yasa, tepkilere rağmen meclistekabul ediliyor. AKP, emekçilerin itirazına cop, biber gazı ve tazyikli suyla yanıt veriyor

‘HaydiAKP İlbinalarına’

MM››ss››rr hhaallkk››nn››nn ddeemmookkrraassii ttaalleebbiinnii ggöörreenn AAKKPP hhüükküümmeettii ppoolliissiinnii eemmeekkççiissiinnee ssaalldd››rrtttt››

Ankara’daki torba yasamitingine dönük polis sald›r›s›sonucunda bafl›na gaz bombas›isabet eden bir iflçi beyin kana-mas› geçirerek görme kayb›yaflad›. Çankaya Belediyesi’neba¤l› Belde Afi’de temizlik iflçisiolarak çal›flan Serap Tu¤ral uzunsüre hayati tehlike yaflad›.

AKP’nin “ileri demokrasi”anlay›fl›na uygun olarakbafllamadan yasad›fl› ilan edilenmitinge kat›lan 10 bin emekçi-den biri olan Tu¤ral, AnkaraE¤itim ve Araflt›rmaHastanesi’ne kald›r›ld›. Sa¤gözünün üstüne gaz bombas›isabet eden Tu¤ral’›n kafl›n›n

üzerinde kemik k›r›lmalar›narastland›.

32 yafl›ndaki temizlik iflçisiSerap Tu¤ral “Kad›n Eli Projesi”kapsam›nda ÇankayaBelediyesi’nde ifle bafllam›flt›.

Öte yandan KESK GenelSekreteri Kas›m Birtek ile KESKHukuk, T‹S ve Uluslararas›‹liflkiler Sekreteri ‹lhami fiahbazhastanede tedavi gören Tu¤ral’aziyarette bulunarak destek oldu.Tu¤ral ise emniyet hakk›ndadava açaca¤›n› belirterek “Benibu hale getirenlercezaland›r›ls›n istiyorum. Dayakyedim diye susup oturmam,kimse de susturamaz” dedi.

Torba, kör ediyordu

YYüürrüüyyüüflfl ssüürreerrkkeennyyüürrüüyyüüflflee kkaatt››ll››mm››aazzaallttmmaakk iiççiinnAAnnkkaarraa vvaalliissiinniinnyyaapptt››¤¤›› ‘‘YYüürrüüyyüüflflkkaannuunnssuuzzdduurr’’flfleekklliinnddeekkiiaaçç››kkllaammaa,,eemmeekkççiilleerriinneeyylleemmee kkaatt››ll››mm››nn››ddaahhaa ddaa aarrtt››rrdd››..