Top Banner
2 6 Oda TV davas›n›n mahpus gaze- tecileri AKP hukukunu mahkum edip gazetecilik dersi verdi AKP’nin, e¤itimde 1+4+4+4 mod- eli ve E¤itim Kampusleri projesi gerici ve piyasac› bir uygulama AKP kad›na evlen, ne olursa olsun boflanma, kocana ‘v›d› v›d›’ yapma e¤itimi verecek Kad›na yönelik fliddete karfl› mücadeleyi konu alan Kurtulufl Son durak’› yazd›k Oda TV’de tahliye yok Fethullah + Piyasa= 4+4+4 Evlenmeyen kalmas›n Kurtulufl Son Durak SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA Y›l 6 Say› 148 12 Ocak 2012 • 1.25 TL 10 15 H rant Dink cinayeti davasının 24’ün- cü duruşması Beşiktaş 14. Ağır Ceza Mahke- mesi'nde 10 Ocak günü gerçekleşti. Mahkeme- de söz alan Yasin Ha- yal, cezaevinde saldırı- ya uğradığını, gardiyan- ların kendisini tehdit ettiğini söyledi. Mahke- me başkanına bir kağıt uzatan Hayal, “Tuncel' den Ramazan Akyü- rek'e kadar ismi geçen herkes beni kullandı. Bana şimdi gözdağı ve- riyorlar; ölüm tehdidi altındayım” dedi. Dink ailesinin avu- katları ,Trabzon Jan- darması, Trabzon Em- niyeti, İstanbul Emni- yeti ve İstihbarat Daire Genel Başkanlığının, cinayette ihmali oldu- ğunu ve kasten insan öldürme suçundan so- rumlu olduklarını söyledi. Bir sonraki duruşma, Hrant Dink'in ölüm yıldönümü olan 19 Ocak'tan iki gün önce 17 Ocak'ta yapılacak. AKP iktidar› krizler karfl›s›nda faflizme sar›l›yor Padişah korkuyor Ferda Koç / Sayfa 4 Bu kez sa¤›n alternatifi... Ziya ‹ncedere / Sayfa 7 Hepinizin yüre¤ine sa¤l›k Tufan Sertlek / Sayfa 9 ‹flçinin en yal›n hali Zeynep Çelik / Sayfa 10 Uludere ad› da ulu ac›s› da Osmanl›n›n yar› sömürge- lefltirilmesi sürecinde tütün ve tuza konulan a¤›r vergiler yüzünden bafllayan kaçakç›l›k, kirli savafl sürecinde savafl ekonomisinin bir parças› olarak büyüdü. Kaçakç›l›k bu- gün AKP’nin ye- ni s›n›r güvenlik konseptinin meflrulaflt›r›lma- s› için kullan›l›yor S. 12 Kürt’teki müthiş güven kırılması BDP fi›rnak Milletvekili Hasip Kap- lan’la, Uludere katliam› sonras›nda yaflananlar üzerine konufltuk. Kap- lan’a göre Kürtlerdeki kopufl korucular› bile karfl› karfl›ya getirecek bir güven k›r›lmas›yla büyüyor S. 11 Hrant Dink davası görüldü 3. köprüye talip ç›kmamas› ekonomik krizin ayak sesi. D›fl siyasette de ABD’nin ipiyle dipsiz kuyulara iniliyor Kürt sorununda savafl› çözüm olarak sunan AKP katliam›n arkas›nda duru- yor, katliam› protesto edenlere sald›r›yor Ülkenin hiçbir sorununa çözüm üretemeyen ikti- dar sopaya sar›- l›yor. Halk›n di- renme e¤ilimlerinden ödü kopuyor Körfezde reste rest Nükleer program›n- dan vazgeçmeyen ‹ran, ABD ve AB’nin yapt›r›m›yla yüz yüze. Ancak yapt›r›mlar bafl- lamadan petrol fiyatla- r›n›n artmas› bu politi- kan›n ters tepece¤ini gösteriyor S. 5 Sar›kam›fl’› gördün mü? Tarih sayfam›zda Baflbakan Erdo¤an’›n ‘Kahramanl›k destan›’ olarak de¤erlendirdi¤i Sar›kam›fl harekat›n› inceliyoruz. 4 Ocak 1915,baflbakan›n dedi¤i gibi kahra- manl›k destan› m›yd›? S. 13 Deri iflçileri isyanda Bolu Gerede’de tabakhanelerdeki iflçilerin çal›flma koflul- lar› sanayi devrimi za- man›ndaki ‹ngiltere’yi aratm›yor. ‹flçiler bu çal›flma koflullar›na karfl› isyan etti. Haklar›n arayan iflçiler polisle çat›flt›. S. 8 ‘Kuvvetli olun’ Peri Suyu, Tortum, F›nd›kl›, Senoz Vadisi, Gerze, Hatay Samanda¤, Çanakkale Elmal›... Yaflam› savu- nanlar STHP’nin dü- zenledi¤i ‘Mücadele- ler Birlefliyor Forumu’nda bir araya geldi. S. 7 Dosya: Kaçakçılık Taylan Kaya: ‘Biz’ çoğalıyoruz Hopa olaylar› son- ras›nda tutuklanan ve 16 Aral›k günü tahliye olan Halkevleri Karadeniz Bölge Baflkan› Taylan Kaya, süreci de¤erlendirdi S. 3 Direnme e¤ilimlerinden toplumsal muhalefete S. 3
16

148'inci sayı

Mar 28, 2016

Download

Documents

Halkın Sesi'nin 12 - 25 Ocak 2012 periyodlu sayısı
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: 148'inci sayı

2 6Oda TV davas›n›n mahpus gaze-tecileri AKP hukukunu mahkumedip gazetecilik dersi verdi

AKP’nin, e¤itimde 1+4+4+4 mod-eli ve E¤itim Kampusleri projesigerici ve piyasac› bir uygulama

AKP kad›na evlen, ne olursaolsun boflanma, kocana ‘v›d›v›d›’ yapma e¤itimi verecek

Kad›na yönelik fliddete karfl›mücadeleyi konu alanKurtulufl Son durak’› yazd›k

Oda TV’de tahliye yok Fethullah + Piyasa= 4+4+4 Evlenmeyen kalmas›n Kurtulufl Son DurakSAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

Y›l 6 • Say› 148 12 Ocak 2012 • 1.25 TL

10 15

Hrant Dink cinayetidavasının 24’ün-

cü duruşması Beşiktaş14. Ağır Ceza Mahke-mesi'nde 10 Ocak günügerçekleşti. Mahkeme-de söz alan Yasin Ha-yal, cezaevinde saldırı-ya uğradığını, gardiyan-ların kendisini tehditettiğini söyledi. Mahke-me başkanına bir kağıtuzatan Hayal, “Tuncel'den Ramazan Akyü-

rek'e kadar ismi geçenherkes beni kullandı.Bana şimdi gözdağı ve-riyorlar; ölüm tehdidi

altındayım” dedi.Dink ailesinin avu-

katları ,Trabzon Jan-darması, Trabzon Em-

niyeti, İstanbul Emni-yeti ve İstihbarat DaireGenel Başkanlığının,cinayette ihmali oldu-ğunu ve kasten insanöldürme suçundan so-rumlu olduklarınısöyledi.

Bir sonrakiduruşma, HrantDink'in ölümyıldönümü olan 19Ocak'tan iki gün önce17 Ocak'ta yapılacak.

AKP iktidar› krizler karfl›s›nda faflizme sar›l›yor

Padişah korkuyor

Ferda Koç / Sayfa 4

Bu kez sa¤›n alternatifi...

Ziya ‹ncedere / Sayfa 7

Hepinizin yüre¤ine sa¤l›k

Tufan Sertlek / Sayfa 9

‹flçinin en yal›n hali

Zeynep Çelik / Sayfa 10

Uludere ad› da ulu ac›s› da

� Osmanl›n›nyar› sömürge-lefltirilmesisürecinde tütünve tuza konulana¤›r vergileryüzündenbafllayankaçakç›l›k, kirlisavafl sürecindesavafl

ekonomisininbir parças›olarak büyüdü.Kaçakç›l›k bu-gün AKP’nin ye-ni s›n›r güvenlikkonseptininmeflrulaflt›r›lma-s› içinkullan›l›yor � S. 12

Kürt’tekimüthiş güvenkırılması

� BDP fi›rnakMilletvekili Hasip Kap-lan’la, Uludere katliam›sonras›nda yaflananlarüzerine konufltuk. Kap-lan’a göre Kürtlerdekikopufl korucular› bilekarfl› karfl›ya getirecekbir güven k›r›lmas›ylabüyüyor � S. 11

Hrant Dink davası görüldü

3. köprüye talipç›kmamas›ekonomik krizinayak sesi. D›flsiyasette de

ABD’nin ipiyle dipsizkuyulara iniliyor

Kürt sorunundasavafl› çözümolarak sunanAKP katliam›narkas›nda duru-

yor, katliam› protestoedenlere sald›r›yor

Ülkenin hiçbirsorununa çözümüretemeyen ikti-dar sopaya sar›-l›yor. Halk›n di-

renme e¤ilimlerindenödü kopuyor

Körfezdereste rest� Nükleer program›n-dan vazgeçmeyen‹ran, ABD ve AB’ninyapt›r›m›yla yüz yüze.Ancak yapt›r›mlar bafl-lamadan petrol fiyatla-r›n›n artmas› bu politi-kan›n ters tepece¤inigösteriyor � S. 5

Sar›kam›fl’›gördün mü?

� Tarih sayfam›zdaBaflbakan Erdo¤an’›n‘Kahramanl›k destan›’olarak de¤erlendirdi¤iSar›kam›fl harekat›n›inceliyoruz. 4 Ocak1915,baflbakan›ndedi¤i gibi kahra-manl›k destan› m›yd›?� S. 13

Deri iflçileriisyanda � Bolu Gerede’detabakhanelerdekiiflçilerin çal›flma koflul-lar› sanayi devrimi za-man›ndaki ‹ngiltere’yiaratm›yor. ‹flçiler buçal›flma koflullar›nakarfl› isyan etti.Haklar›n arayan iflçilerpolisle çat›flt›. � S. 8

‘Kuvvetliolun’� Peri Suyu, Tortum,F›nd›kl›, Senoz Vadisi,Gerze, HataySamanda¤, ÇanakkaleElmal›... Yaflam› savu-nanlar STHP’nin dü-zenledi¤i ‘Mücadele-ler BirlefliyorForumu’nda bir arayageldi. � S. 7

Dosya: KaçakçılıkTaylanKaya: ‘Biz’çoğalıyoruz� Hopa olaylar› son-ras›nda tutuklananve 16 Aral›k günütahliye olanHalkevleri KaradenizBölge Baflkan› TaylanKaya, sürecide¤erlendirdi � S. 3

Direnme e¤ilimlerinden toplumsal muhalefete � S. 3

Page 2: 148'inci sayı

MEDYAHalk›n Sesi

212 Ocak 2012 / 25 Ocak 2012

O n gün süren Oda TVdavasının ilk duruşmasınınardından tutuklu yargılanan

gazetecilerin tahliye talebi reddedilin-ce Ahmet Şık’ın eşi Yonca Verdioğlutepkisini ve şaşkınlığını bu ikikelimeyle özetledi: Vay be! Dört ayrıbilimsel raporla sanıkların bilgisayarı-na virüs marifetiyle yerleştirilildiği an-laşılan belgelere dayanarak hazırlananiddianamede, 12’si gazeteci 13 sanıkErgenekon terör örgütünün medya ya-pılanmasına mensup olmak ya da üye-si olmamakla beraber örgüt adına suçişlemekten yargılanıyor.

Aralarında Ahmet Şık, NedimŞener, Soner Yalçın ve YalçınKüçük’ün bulunduğu 13 sanık 10-11ay süren mahpusluğun ardından 26Aralık günü ilk kez kendilerini savun-ma hakkı elde etti. Reddi hakim talebinedeniyle 21 Kasım’da ertelenendavanın ilk duruşması 26 Aralık günüÇağlayan Adliyesi’nde 16. Ağır CezaMahkemesi’nde görülmeye başlandı.İlk duruşma 154 sayfalık iddiana-menin okunması ve sözlü savunmalarnedeniyle 10 gün sürdü. Mahkeme 5Ocak günü “savunmasını yapmayan vetutuksuz yargılanan iki sanığı” dinle-mek üzere davayı 23 Ocak’a erteledi.

YARGILAYANSAVUNMALAR

On gün süren davanın bir haftalıkilk etabını iddianamenin okunması veYalçın Küçük’ün savunması oluşturdu.Yargılanan gazetecilerin savunmaları,kendilerini savunmaktan öte gazeteci-lik mesleğinin değerlerini savunmakve iddianamenin tutarsızlığını ortayakoymak üzerineydi.

Örgütün talimatları doğrultusundahaberler yapmakla suçlanan gazeteciBarış Terkoğlu mahkeme heyetinehaber yapım sürecini anlatırkenyargılandıkları iddianamede içinde“devrim”, “Ergenekon”, “savaş”kelimeleri geçen haberlerin aratılarakiçeriğine bakılmaksızın suç unsuruolarak dosyaya koyulduğunu belirtti.Haber hazırlarken görüş almak üzereyaptığı görüşmelerin de suç deliliolarak sunulduğunu belirtti.

TAHL‹YE ‹STEMED‹Gazeteci Ahmet Şık savunmasında

hem sosyalist kimliğine hem degazetecilik mesleğine sahip çıktı. Şık,Oda TV iddianamesinde suç deliliolarak 251 haberin, 287 telefonnumarasının, basılmış bir kitabın ve

basılmamış bir kitabın gösterildiğinianlattı ve buna rağmen “gazeteciliğinyargılanmadığının iddia edildiğini”söyledi. 11 aydır neden tutukluolduğunu bilmediğini söyleyen Şık,bugüne dek gurur duyduğu sosyalistkimliğine bakılarak hakkında ortayaatılan iddiaların yanlış olduğununanlaşılacağını söyledi. Ayhan Çarkın’ınifadeleri sonrası yaşanan adli süreci veDeniz Feneri davasını hatırlatan Şık,bu davada tutuklamalarınyaşanmadığını ya da kısa tutulduğunuhatırlatarak “Ben cani katil veyaDeniz Feneri sanığı değilim bu sebe-ple 11 aydır tutukluyum” diyerek“Bilinsin ki tahliye talep etmiyorum”dedi. Şık, davada gazetecilerin değil,gazeteciliğin yargılandığını belirttiğisavunmasında ortada bir hukukkatliamı olduğunu söyledi. “Adı

hükümet, cemaat veya devlet olsun,demokratik düzende bunlarıeleştirmek suç teşkil etmez” diyen Şık“Umarım hükümet destekçisi meslek-taşlarımın sessizliğinin nedeni duyduk-ları utançtır!” diyerek AKP’ninkurduğu demokrasi düzenini ve budüzenin şekillendirdiği medyayıeleştirdi. Şık “Derin devlet yöntemlerihalen iktidarda. Sadece sahiplerideğişti. Bu yeni Ergenekon'la damücadele edeceğim” diyerek sözlerinibitirdi.

D‹NK DAVASINI KARARTIYORLARDink cinayetindeki istihbarat ve

emniyet ihmallerini ortaya çıkarançalışmalara imza atan Nedim Şener desavunma yaptı. Nedim Şener, savun-masına özgürlük için yola düşenlere,Ragıp Zarakolu’na, Hopa davası

sanıklarına selam göndererek başladı.Şener polis raporlarının iddianameyedönüştüğünü, bu durumun da 100tutuklu gazeteci yaratarak Türkiye’yizor duruma düşürdüğünü ifade etti.Şener, Ergenekon örgütüylebağdaştırılmasının bir mail yoluylaolduğunun altını çizerek bu davayadahil edilmesinin nedeninin Dinkcinayetini ve cinayette polisin ihmaliniaraştırması olduğunu söyledi.Yaşarken Dink’i tanımadığınısöyleyen Şener, “Dirisi ailesine aittirama ölüsü hepimizin onurudur” dedi.Şener hükümetin operasyonel gazete-cisi Mehmet Baransu’nun kendisineyönelik karalama yazılarını anlataraksavcının da bu yazıları iddianameyekoyduğunu aktardı.

Gazetecilerin savunmalarınınardından savcı tutukluluk hallerinin

devamını istedi. MahkemeBaşkanı’nın duruşmanın ilk günü sarfettiği “Biz burada olgularlayakıştırmaları ayırmaya çalışacağız”sözü ve ardından gazetecilerin kendi-lerine yakıştırılan suçlamaları çürüte-cek savunmalarına rağmen heyet,tahliye kararı vermedi. Avukatlarınverdiği bilgiye göre hakim, avukatlara“tutukluluk kararı verdikleri içinüzgün olduklarını ve esas değerlendir-meyi bir sonraki duruşmaya kadar ya-pacaklarını” söyledi.

Medyadaki muhalif isimleregözdağı verme amacı güttüğü iyiceaçığa çıkan Oda Tv davasında,kamuoyu tepkisine ve iddianameninsavunmalarla çürütülmesine rağmengazetecilerin ilk duruşmada serbestbırakılmaması AKP’nin medya ope-rasyonunun süreceğine işaret ediyor.

On ay sonra ilk defa kendilerini savunabilen Oda Tv davasının mahpus gazetecileri tahliye edilmedi. Sanıklar, ba-sına yansıyamayan savunmalarında AKP’nin hukuk düzenini mahkum edip gazetecilik dersi verdiler

STV’yemalumoldu

Oda TV davas›nda mahkemeheyetinin tahliyeleri red karar›davay› takip eden herkesi flafl›rtt›.Bir kurum hariç: STV. ÇünküSamanyolu TV, mahkemenin redkarar›n› karar heyet taraf›ndanaç›klanmadan 20 dakika önceizleyicilerine duyurdu. Mahkemebaflkan› karar› okudu¤unda saatler21.48'i gösteriyordu. STV, tutuklu-lu¤un devam› karar›n›aç›klad›¤›ndaysa saatler 21.27'yigösteriyordu. Kanal karar› öncedenve isabetli bir biçimde duyurmufltu.

AKP medyas›n›n Oda TVdavas›ndaki önemli bir rolü deiddianameye dayanak oluflturacakyaz›lar kaleme almak oldu. Nedimfiener mahkemeye sundu¤u yaz›l›savunmas›nda Yi¤it Bulut(HaberTürk), Alper Görmüfl, RasimOzan Kütahyal›, Önder Aytaç (Ta-raf), fiamil Tayyar (Star) imzal› ya-z›lara dayan›larak kendisinin suç-land›¤›n› belirtti.

ZAMAN DA B‹LM‹fiT‹STV’nin bu “baflar›s›” AKP

medyas› aç›s›ndan bir ilk de¤il.Zaman gazetesi, 26 May›s 2010günü verdi¤i “Samsun'da terörpropagandas› yapan 3 kifligözalt›na al›nd›” bafll›kl› haberde,gözalt›na al›nanlardan birisininHalkevleri üyesi oldu¤unu iddiaetmiflti. Oysa operasyondagözalt›na al›nanlar›n hiçbirisiHalkevleri üyesi de¤ildi. Fakat buhaberden 5 gün sonra gerçekleflenpolis bask›nlar›yla Halkevi üyelerigözalt›na al›nm›fl ve tutuklanm›flt›.

Uludere katliamı 28 Aralıkgecesi 21.00’de yaşadı. Ama

Türkiye’de Kürt düşmanlığını veiktidar yandaşlığını meziyet edi-nen medya, bu olayı gerçekleştik-ten 18 saat sonra, AKP sözcüsüHüseyin Çelik’in düzenlediğibasın toplantısıyla birlikte verdi.18 saat süren suskunluğun açıkla-ması ise “Olayı doğrulatmak içinresmi açıklama bekledik” oldu.Egemen medya için bu resmiaçıklama o kadar “AKP’li”birinden olmalıydı ki ŞırnakValisi’nin Çelik’ten birkaç saatönce yaptığı ve katliamıdoğrulayan açıklaması bilemedyayı Uludere Katliamı’nı gün-demine alma konusunda iknaedememişti.

‘SINIRDAK‹ OLAY’Uludere’deki ölümleri AKP

izniyle veren kanallar daha sonrakatliama ilişkin manipülasyonabaşladı. Samanyolu’ndan Kanal24’e, NTV’den Ülke Tv’ye kadartüm yandaş TV kanallarındakatliam “sınırdaki olay” olarakifade edildi, katliam ve ölümlerinüstü örtülmek istendi.

Ertesi gün gazeteler iktidarıaklama derdiyle çıktı. Egemenmedyanın tek bir gazetesi bilekatliamın gerçek sorumlularınıgöstermeye cesaret edemedi.Hürriyet “35 ölü çok üzgünüz”sürmanşetiyle, Habertürk “Sınırdavahim hata” manşetiyle, Akşam“İnsafsız hava araçları” manşetiyleçıkarken bu “hata”yı yapanlaradair tek bir satır bile yazmamıştı.

En utanç verici manşetler AKPmedyasına aitti. AKP medyasınınamiral gemisi Zaman katliamı

“Ölümcül İstihbarat’” manşetiyleduyurdu. Gazete bu manşetin yeraldığı çerçeveye buram burammanipülasyon kokan şu haberbaşlığını eklemeyi de ihmal etme-di: “PKK köylüleri yem mi yaptı?”

Bugün gazetesi “Evrene müeb-bet” manşetiyle çıktı. Uluderekatliamını ise büyütülecek birkonu olarak görmemiş olacak kibir kutu içerisinde “İstihbaratfaciası” başlığıyla duyurdu.

Katliam Sabah gazetesinde de“Gediktepe sendromu kaçakçıyı

vurdu” başlığıyla haberleştirildi.Bu başlık TSK’nın sınırdan geçenPKK’lileri vurmadığı için askerkaybıyla suçlandığı Gediktepebaskınını hatırlatarak özündekatliamı meşrulaştırma niyetiniyansıttı. Vurulanların “sivil” değil“kaçakçı” olarak anılması da ha-berdeki ikinci manipülasyondu.Bu vurguyla ölenlerisuçlulaştırılmaya çalışıldı.

Uludere’nin bir diğer özelliğide ırkçılığın Yeni Akit ile Sözcügibi zıt kutupta yer alan iki

gazeteyi birleştirme gücünü birkez daha göstermesiydi. Sözcükatliamı yalan haberedayandırarak “Silah taşıyorlardı”sürmanşetiyle duyururken YeniAkit de “Terörist mi kaçakçı mı?”başlığıyla çıktı. Her iki gazete deokurlarını öldürülenlerin “masumsiviller” olmadığına ikna etmeçabasına girişti.

Elbette tüm bu çabalararağmen Uludere’yi egemenmedyadakiler dahil pek çokgazeteci yazdı. Serdar Akinan(Akşam), Serkan Ocak (Radikal)bölgeye giderek gelişmeleriyakından takip etti. Bu iki gazete-ci cenazeleri izledi, olayları köylü-den dinleyip aktardı. İzlenimlerinisosyal medyadan da paylaştı.Medya Mahallesi gibi TV prog-ramları katliama dair gelişmelerihaber yaptı.

İlk gün olayı etkisizleştirmeyedönük çabalar işe yaramayıncadevreye komplo teorileri girdi.AKP’yi, zor duruma düşürmekiçin köylülerin katledildiği yalanıişlendi, kaçakçıların PKK ileilişkili olduğu iddiaları dile getiril-di.

Tutuklu gazeteciler tarafından çıkartılan TutukluGazete'nin ikinci sayısı 10 Ocak'ta çıktı. "Terörist

değil gazeteciyiz" manşetiyle yayımlanan gazete,BirGün, Evrensel ve Aydınlık gazeteleri ile 10 OcakSalı, Atılım gazetesi ile birlikte 14 Ocak Cumartesi günüokuyuculara ulaştı.

Tutuklu Gazete'nin ikinci sayısı, hapishanedeki 43gazeteci ile yeni tahliye olan 2 gazeteci ve 2 konukyazarın yazılarından oluşmak üzere 16 sayfa olarakhazırlandı. Gazetenin ikinci sayfasında hapishanedengönderilen karikatürler de yer aldı. Gazetenin ikincisayısında konuk yazar olarak uzun yıllar hapishanedekalan Nevin Berktaş ve geçtiğimiz günlerdeHabertürk’te işten çıkarılan Ece Temelkuran' a yer ver-ildi.

Ayrıca hapishaneden çıkmasının ardından kalpameliyatı geçiren ve ardından yaşamını yitiren İşçi Köylügazetesinden Suzan Zengin'in anısına gazetede bir köşeayrıldı.

100 binden fazla basılıp dağıtılacak olan TutukluGazete’nin ikinci sayısının “genişleyen yazar kadrosu”şöyle: Ragıp Zarakolu, Doğan Yurdakul, MustafaBalbay, Nedim Şener, Müyesser Yıldız, Ahmet Şık,Soner Yalçın, Barış Pehlivan, Hikmet Çiçek, TurhanÖzlü, Tuncay Özkan, Erol Zavar, Erdal Süsem, HüseyinDeniz, Ömer Çelik, Çağdaş Kaplan, Murat İlhan.

Genişleyenkadrosuylayayımlandı

AKP’nin, iktidarın tüm olanaklarınıseferber ederek medya patronu

yaptığı Çalık, medyadan çekiliyor. ATV-Sabah grubunu satışa çıkarmak için yatırımbankası Goldman Sachs yetkilendirildi.ATV ve A Haber'in ciddi zararda olmasıÇalık, Halk Bankası'na olan kredi borcu-nun ödemekte zorlanması nedeniyle medyagrubunu satışa çıkardığı öne sürülüyor.

Çalık Atv-Sabah’ı AKP iktidarınınbüyük desteği ile almıştı. Dinç Bilgin-Turgay Ciner ortaklığındaki gruba 1 Nisan

2007’de TMSF tarafından el konulmuştu.Grup 5 Aralık 2007 günü TMSF tarafındandüzenlenen ihale ile Çalık grubunasatılmıştı. İhalede ilginç bir biçimde sadeceÇalık grubu teklif vermiş, diğer 8 grupsadece teşekkür mektubu koyarak ihaledençekilmişti. Çalık Holding ihalede 1.1 milyardolarlık bir teklif vermişti. Ödeme içinAKP devreye girmiş, Çalık’ın taahhütedilen 1.1 milyar doları ödemesi için kamubankaları olan Vakıfbank ve Halkbank’tan375’er milyon dolar kredi alınması

sağlanmıştı. Geri kalan miktar ise AbdullahGül tarafından Çalık Holding yöneticileriile Katar Şeyhi’nin tanıştırılması ve KatarlıEl Wassel şirketinin hisselere ortak edilme-siyle karşılanmıştı.

ATV Sabah grubuna Texas PasificGroup (TPG), KKR Co ile Time WarnerGroup ve Alman RTL’nin talip olduğu önesürülüyor. Taliplerden Texas PasificBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eskibaşdanışmanı işadamı Cüneyt Zapsu’yudanışman olarak istihdam ediyor.

Gözleri vardır görmezler

Yandaşlıklaekmekyemek biryere kadar

Oda Tv davasında tahliye yok: Vay be!

Page 3: 148'inci sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

312 Ocak 2012 / 25 Ocak 2012

2 012, “barış, sağlık ve mutluluk”getirmedi. Bunun sorumlusuda her yeni yılda resmedilen

“yeni yıl çocuğu” değil, doğrudanAKP iktidarıdır.

Barış ile başlayalım: AKP iktidarı2012’nin “barış yılı” olmayacağınınhaberini ve kanıtını Uludere katliamıile verdi. 28 Aralık’ta Uludere’de 19’uçocuk 34 Kürdün katledilmesi biroperasyon kazası değildir. Bukatliamı yapanlar, planlamış ve böylebir sonucu istemişlerdir. Katliamınistihbaratına ilişkin kuşkularyerindedir. Bu istihbaratı kimvermiştir? Bu istihbaratı verenler,oradakilerin kaçakçılık işçiliği yapanKürt köylüleri olduğunu bilmektedir.Genelkurmay “bize geldi” derken,MİT “biz vermedik” demekte. Eğerbunlar doğru söylüyorsa, istihbaratıveren tek yer olarak ABD ve İsrail ihti-mali kalmaktadır.

Bu istihbaratı uygulayanlar ise, hertürlü askeri prosedürü ihlal ederekuygulamıştır. Çünkü prosedürlergereği, istihbaratın yerel birimlertarafından doğrulanması gerekmek-tedir (Bunu doğrulaması gerekenGülyazı Alay komutanlığına doğrula-ma yaptırılmadığı gibi sözde sorumlu-luğu yıkarak alay komutanı görevdenalınmıştır). Kısacası, istihbaratı verende uygulayan da ne yaptığını çok iyibilmektedir. Tek yanıldıkları isekatledecekleri insanların daha çokolacağı tahminidir. Çünkü normalde100-200 insan arası olan kaçakçıişçilerin sayısı o gün 34 ile sınırlıkalmıştı.

Devletin bütün kurumlarında artık

“tek söz sahibi” olan AKP iktidarı iseilk 20 saat boyunca sessiz kalarak“haberim yoktu” numarasınayatmışsa da 27. saatte bizzat TayyipErdoğan suçu üstlenmiştir. “Buyapılan çalışmalar, gösterdikleri has-sasiyet sebebiyle gerek GenelkurmayBaşkanıma gerek bölgede hizmetveren komuta kademesinin hepsine,bu konudaki hassasiyetleri sebebiylede şahsım, milletim adına teşekkürediyorum. Medyaya rağmen teşekkürediyorum.” Katliama sahip çıkma, okadar iğrenç boyutlara gelmiştir ki,iktidarın çiçeği burnunda gözdebakanı İdris Naim Şahin, “bundansonra örgütün kaçakçılık gelirlerininazalacağı” tespitinde bulunmaktadır.

AKP iktidarında pişkinliğin sınırıyok. Başbakan’ın siyasi başdanışmanıYalçın Akdoğan, “Uludere kardeşliğinmimarı olacak” diyor. Ve Kürtlereönümüzdeki süreçte ufak kırıntılarınverileceğini ima ediyor; “bazen ufakbir jest, büyük bir anayasapaketinden daha fazla anlamtaşır”mış. Akdoğan tıpkı Erdoğangibi, parti kapatmaktan yanaolmadıklarını; ancak kişilerin yargılan-abileceğini söylemekle birlikte, “bazıpartiler hukuk sistemine meydanokur gibi davranışlar sergiliyorlar” di-yerek BDP’nin kapatılmasını hepgündemde canlı tutuyor.

Sonuç itibariyle, istihbaratı verende uygulayan da sahip çıkan da bukatliamın sorumlusu ve suçlusudur.Kürt yoksul halkı yeni ve kapsamlı birkirli savaşın hedefidir. Bu kirli savaşve provokasyonlar üzerinden yeni biriktidar kapışmasının ve paylaşımının

hesapları yapılmaktadır. Diğer yan-dan Karayılan’ın da açıkladığı gibi2012, çetin bir savaş yılı olacak.

2012’nin bir başka “sürprizi”, İlkerBaşbuğ’un tutuklanması oldu.Tayyip, buna da “şaşırdı”; 2 yılGenelkurmay Başkanı olarak beraberçalıştığı şahsın, tutuksuz yargılanmayolu arzusuymuş. Ama elinden birşey gelmiyor, yargı bağımsız ya!Başbuğ, T.C. tarihinde tutuklananikinci (şimdilik) GenelkurmayBaşkanı. (Tutuklanan ilk genelKurmay Başkanı DP’nin göreve getir-diği Rüştü Erdelhun’dur. 27 Mayısdarbesiyle tutuklandı) Anlaşılıyor ki,Ergenekon, Balyoz, Odatv davalarıaynı zamanda iktidarın yenidenyapılanmasında önemli bir çarpışmaalanı olmaya devam edecek. Artıkçekirdek kadrodan olmayanlar dagüç edinmek için harcanabilir,Başbuğ bile. Hatırlanacağı gibi,göreve geldiği andan itibaren “sivil,hükümete bağlı komutan” diye kod-lanan Başbuğ’un ilk icraatı YeniŞafak ve Star gazetelerinin akreditas-yon yasağını kaldırmak olmuştu.Ancak onlar bile bu “kıyağı” çabukunuttu.

Bu arada, bu davalar ve ifadelersayesinde şanlı ordunun subaylarınınnasıl kişilikler olduğunu anlama fırsatıbulduk. Üstler astları, astlar üstlerisuçlama konusunda birbiriyleyarışmakta. Koskoca GenelkurmayBaşkanı bile tutuklanmamak içinaltında görev yapan 2. Başkanı(Iğsız’ı) suçluyor. Neymiş, “onunhaberi yokmuş, her şeyi Iğsızyapmış.” Bu kadar subay içerisinde

suçu üstüne alan (kendini diğerleriiçin feda eden(!)) bir teki bile çıkmadı.Hepsi hapis yatmamak için yırtmayaçalışıyorlar, ölüm söz konusu olsaydı,ne yaparlardı acaba?! Her şeyerağmen Başbuğ’un tutuklanmasıyla,içeride yatmakta olan alt kadrodakisubaylar AKP’nin adaletine inanmayabaşlamışlardır. AKP’nin, neredeyse“şamar oğlanı”na çevirdiği böylesi birorduyu, yeni bir savaş için motiveetme zorunluluğunda olması ise ayrıbir açmaz.

Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığısüresinin 7 yıl olarak belirlenmesiylebirlikte 2014’e kadar ülkede seçimolmayacağı kesinleşti. Dolayısıyla buiki yıl AKP için hiçbir göz boyamayaihtiyaç duymadan ilerleyeceği yıllarolacak.

Bu yılların halk için “sağlık”lıolmayacağı kesin. 1 Ocak 2012 ileyürürlüğe giren Genel SağlıkSigortası sisteminin daha fazla para,daha fazla hastalık anlamına geldiğiherkes tarafından kavrandı, kavra-mayanlar da yakında kavrar.

Eğitimin Ömer Dinçer’e teslimedilmesiyle birlikte yeni “zihni sinirproceleri” de ortalığa dökülmeyebaşladı. Zorunlu eğitim süresini 12yıla çıkarma projesinden, sömestrtatilinden öğrencileri umreyegötürme projesine kadar daha bir dizi“hokkabazlık” göreceğiz.

“Halka zulüm, sermayeye gülüm”yasaları da bir bir hazırlanıyor.Bunların başında da HES yapımı içinzorunlu olan ÇED raporlarını devredışı bırakmayı amaçlayan yeni biryasa geliyor.

Tüm bunlarla birlikte olası bir krizbeklentisi –ki ilk işaretini 3.köprü içinihaleye bile girecek şirket bulama-yarak verdi- ve yapılması gerekensavaş hazırlıkları AKP iktidarını,büyümesi beklenen toplumsalmuhalefet karşısında şimdidenbarikatlar oluşturmaya zorluyor. AKPiçin bu durum zorunluluk değil, tercihelbette. Tayyip, Uludere katliamınıdeğerlendirdiği konuşmasında aynızamanda “molotofun ateşli silah” ka-tegorisinde değerlendirileceği yeni biryasa hazırladıkları müjdesini (!) veri-yordu.

AKP’nin üçüncü dönemidemokratik hakların tamamen baskıaltına alınmaya çalışılacağı bir dönemolarak, Demokrat Parti’nin üçüncüdönemine benzeyecektir. (Aynızamanda DP’nin devamılar ya; ancakAKP’nin önceden TSK’yı denetimaltın almış olması önemli bir derstir.)Kılıçdaroğlu hakkında hazırlananfezleke bunun bir işareti. AKP,Kılıçdaroğlu için fezleke hazırlamış;eğer TBMM’de dokunulmazlığınınkaldırılması kabul edilirse Kılıçdaroğluhakkında soruşturma açılacak.Hatırlanacak olursa, DP döneminde“basını ve muhalefeti soruşturmakamacıyla, gazete kapatmaktan,muhalif düşüncede olanları tutukla-maya kadar geniş yetkilere sahip birTahkikat Komisyonu” kurulmuştu(27 Nisan 1960). Ve bu Komisyon’unilk kararlarından biri İsmet İnönü’ye“12 oturum TBMM toplantılarınakatılmama” cezası vermek olmuştu.Olaya tepki gösteren CHP milletvekil-leri de meclisten zorla çıkarılmıştı.

2012’nin, demokrasi talebininbolca dile getirileceği bir yılolacağından kimsenin şüphesiolmasın. AKP’nin siyasal rejimigiderek sertleştiren politikalarıkarşısında halkta ciddi direnmeeğilimleri de gözlenmektedir.Toplumsal muhalefette, hakmücadelesi temelinde yükselen talep-lerin yanında, “demokrasi mücadele-si” temelinde yükselen siyasal haktalepleri giderek artmaktadır.Demokratik haklarla fazla uğraşaniktidarların da uzun ömürlü olmadığıbilinmektedir. Bu ülke halklarının“demokrasi mücadelesi” geleneğihala çok güçlüdür. Üzerlerinden bir12 Eylül ve 12 Eylül’den beri de birdizi sağ iktidar geçmiş olmasınarağmen hala güçlü bir gelenek bu.Bu dönemde yeşermiş liberal,reformist eğilimlere ve bu eğilimlerintemsilcilerinin birer köşe/koltuk işgaletmiş olmalarına rağmen güçlü.Üstelik demokrasi mücadelesigeleneği, iktidar bloğunun birbiriniyemeye çalışmasından medetummayacak kadar deneyimlidir. Yinebu demokrasi mücadelesi geleneğigöstermektedir ki demokratik haklarbir kere ele geçirilince sonsuza dekkazanılmış sayılmaz; bunların süreklibaskıcı iktidarlar karşısında korun-ması, geliştirilmesi ve yeni haklarınkazanılması gerekir. Yeni haklarkazanmanın tek yolunun mücadeleetmek olduğunun bilinciyle, AKPkarşıtı direniş eğilimlerinin toplumsalmuhalefet olarak örgütlenmesi gerek-mektedir.

Direnme e¤ilimlerinden toplumsal muhalefete

Halkıs Sesi: 31 Mayıs’tanbaşlayalım, biraz o günü vesonrasında yaşananları anlatırmısınız?

Taylan Kaya: O gün, Hopa halkısuyuna ve çayına sahip çıktı. 31Mayıs öncesinde Hopa’da bir ÇEDtoplantısı yapılmak istendi amakitlesel bir şekilde müdahale edile-rek toplantı yaptırılmadı. Çayın dadeğersizleştirilmeye çalışıldığı birsüreçti ve birçok alım yeri önündeeylemler yapılıyordu. 31 Mayıs olay-ları da böyle bir iklimde gerçekleşti.Başbakanın geleceği gün birprotesto olacağı zaten belliydi veHopalılar, AKP’nin politikalarınakarşı çıktıklarını o gün yüksek sesledile getirdi. Ülke çapında ser-mayenin doğayı talanına karşı iriliufaklı direnişler vardı ve Hopa’dadoğrudan bu saldırının başına “dur”denildi. Böylece Hopa’da, HESkarşıtı mücadelelerin öfkesiniyansıtan bir eylem oldu. Siyasi ikti-dar, Hopa üzerinden diğer yaşamsavunucularına gözdağı verse deHopa’daki direniş, suyuna sahipçıkanlar açısından bir cesaret unsu-runa dönüştü. Hopa halkına yöneliksaldırdılar sonra da değişik biçim-lerde devam etti. Bu saldırılar,Hopa’da oteller basılıp dışarıya“Hopa fuhuş yapılan bir yerdir”mesajı verilerek, sivil polis sayısıartırılıp halkı muhbirleştirmeyeçalışılarak, MHP’lilere “meydanıboş bırakmayın” çağrısı yapılarak vecemaatçiler Hopa’ya göç ettirilereksürdürüldü. 31 Mayıs ve takip edensüreçte onlarca insan gözaltınaalındı, pek çoğumuz tutuklandık,aylarca cezaevinde kaldık.

Neyle suçlandınız, neler soruldu?31 Mayıs’tan sonra gözaltına

alınanlar tehdit edilerek onlardanbirkaç kişi üzerine ifade vermeleriistendi. Biz tutuklandıktan sonrayanı başımızda Arhavi’de cezaeviolmasına rağmen sürgün mantığıylave ailelere eziyet olsun diye uzağa,Erzurum’a götürüldük. Aylarcacezaevinde kaldıktan sonra aynısuçlamaları yeniden karşımızageldiğini gördük.

Neden savunma yapmanıza dahiizin verilmeden tahliye edildiniz? Nasıl

bir savunma yapardınız?Ankara’da görülen Hopa

davasında toplum tarafındansahiplenen haklar adeta yasa halinegeldi. Siyasi iktidarın yaydığı“Direnen yanar” fikri, mahkemesürecinin hak mücadelesininsavunusu şeklinde örgütlenmesiyletoplumun adalet kavramını sorgula-masına neden oldu. Yani “Yaşamısavunmak, suyu savunmak suç değilhaktır” mantığı açığa çıktı. AKP,Hopa’da benzer bir durumukaldıramazdı. Bu yüzden apar topar

16 Aralık günü tahliye edildik.Hopa’da da “Yargılanan Hopa’dır”düşüncesi hakimdi. Hopa’dan,Metin Lokumcu’yu aramızdanalmışlardı. Hopa’dan onlarca insanıgözaltına alıp tutuklamışlardı.Dolayısıyla, Hopa’da bizi suçlayıpmahkemeye çıkaracakları bir pozisy-ona gelmek istemediler. Bizimsavunumuz suyun, doğal yaşamalanlarının, temel geçim kaynağıolan çayın, sermayenin yağmasınakarşı halkın direniş hakkının savun-ması olacaktı. Bu savunma aynı

zamanda Metin Lokumcu’nun katil-lerine karşı bir adalet arayışışeklinde olacaktı.

Bundan sonrası için nesöylenebilir?

Hopa olayları, sermayenindoğanın talanı konusunda insanlarıikna sürecini geride bıraktığını gös-terdi. Tortum, Solaklı ve Gerze’dekisaldırılar ve tutuklamalar da bununetleştirdi. Artık tartışma “HESyaralı mıdır zararlı mıdır” değil“Cesaret edip yaşamı savunma vedirenme ya da vadilerden dereler-den vazgeçme, yaşamdan vazgeçme”tartışmasıdır. Çünkü siyasi iktidarınzeminini oluşturan yerlerde biledirenişler varsa, AKP’li belediyebaşkanları bu mücadeleler yüzünden“Partimden utanıyorum” diyerekistifa ediyorsa, artık ikna süreciişlemez.

B‹Z VARIZ VE ÇO⁄ALIYORUZDirenenlerin “terörist” ilan edil-

diği Türkiye’de insanlar kendi gibi-lerinin direndiğini gördü. Örneğin,Tortum’da sokağa çıkması bilegünah sayılan, erkeklerle göz gözegelmeyen kadınların çevik kuvvetledişe diş bir çatışmaya giriştikleriniherkes gördü. Solaklı’da ve birçokvadide benzer şeyler yaşandı.Halkta, “Bizim gibiler direniyor”fikri yaygınlaştı.

Topyekün bir saldırı başladı.Önümüzdeki dönemde deşiddetlenerek sürecek. Ancak kim-senin susup “Eyvallah” demesinibeklemesinler. Talanda ısrar eder-lerse direniş daha da büyük ve sertbir şekilde karşılarında duracaktır.

'Okumufl insan halk›nyan›ndad›r' diyen Ondokuz May›sÜniversitesi T›p Fakültesi ö¤ren-

cileri termik santral yap›lmas›na karfl›direnen Gerze'deki Yayk›l Köyü'ne 8Ocak günü dayan›flma ve sa¤l›k tara-mas› gezisi düzenledi.

Alternatif Biliflim Derne¤i"Güvenli internet" filtre uygula-mas›na "akademik fark›ndal›k"

ça¤r›s› yapt› imza kampanyas› bafllatt›.

Uludere katliam›n› protestoetmek için 8 Ocak’ta ‹stanbulEsenyurt’ta yap›lan eyleme polis

sald›rd›. 14 kifli gözalt›na al›nd›.

16 y›l önce gözalt›na al›naraköldürülen Evrensel gazetesimuhabiri Metin Göktepe,

katledildi¤i 8 Ocak günü mezar› bafl›ndaan›ld›.

Halklar›n Demokratik Kongresi,"Bar›fl ve Adalet için sen de birses ç›kar" kampanyas›n› 7

Ocak’ta bafllatt›.

Roboski katliam›n›n ard›ndanbölgeye giden kitle örgütleri vesanatç› heyeti 7 Ocak’ta izle-

nimlerini paylaflt›lar.

5 Ocak‘ta Cumhurbaflkan›Abdullah Gül'ün Bolu ziyareti

s›ras›nda okullar›na girmek isteyen ikiö¤renci gözalt›na al›nd›.

‹stanbul Tuzla’da bulunan RMKTersanesi’ndeki ELTA Elektrik’te

iflten ç›kar›lan 3 iflçi 4 Ocak günüdirenifle geçti.

1996 y›l›nda Ö¤renciKoordinasyonu'nun bir eyle-

minde TBMM'de pankart açarak üniver-site harçlar›n› protesto edenler aras›ndayer alan ve bir süre hapiste yatan UlaflDo¤u Atl›, Adalet Bakanl›¤›'n›n "ihmali"nedeniye Amsterdam'da gözalt›naal›nd›. Açl›k grevine bafllayan Atl›, belge-lerdeki eksiklerin tamamlanmas›n›nard›ndan serbest b›rak›ld›.

‹stanbul Üniversitesi Beyaz›tKampusünde polis-faflist iflbirli¤iile gerçekleflen sald›r›lar, 3 Ocak

günü kitlesel bir eylemle protesto edildi.

Uludere Katliam›’n› k›namakamac›yla Hakkari’de düzenlenenprotestolara kat›lan dört çocuk

tutuklanarak cezaevine gönderildi.

‘Bizim gibiler’ çoğalıyorHopa olayları sonrasında, tutuklanan Halkevleri Doğu Karadeniz BölgeTemsilcisi ve Derelerin Kardeşliği Platformu Yürütme Kurulu ÜyesiTaylan Kaya ile Hopa davasını ve gelişmeleri konuştuk

Kenan Evren’i yargılamak içinhazırlanan 12 Eylül iddi-

anamesinden sol düşmanlığı çıktı.Yargıladığı darbecilerle aynı dildekonuşan iddianame “12 Eylülsürüyor” iddialarını doğrular nitelikte.

Demokrasi üzerine “teorik” bir çalışmaylabaşlayan 12 iddianamesi, sosyalistdemokrasiye saldırıyor ve kapitalizmin“çoğulcu demokrasi” yalanı övülüyor. İddi-anamede sanık Kenan Evren’in yaptırdığı 12Eylül Anayasası’nın “çoğulcu demokrasi”yihakim kılmak istediği söyleniyor ancak kimi“vesayetçi” yönlerine de dikkat çekiliyor.“Toplum devlet içindir” anlayışının hakimolmasını eleştiren iddianame sözü gene solagetiriyor ve bu anlayışın hakim olduğunusavunduğu SSCB’nin, halkına yaptığı “baskı vemezalim” nedeniyle yıkıldığını iddia ediyor.İddianamede liberal ekonominin “dünyanınve ortak aklı” tarafından kabul edildiğisavunuluyor. Böylece 12 Eylülcülerin en

büyük icraatları olan, neoliberal dönüşüm deövülüyor.

KOZM‹K ODAYA G‹RMEM‹fi M‹YD‹N‹Z?İddianamenin ikinci bölümünde, “Askeri

darbede gerekçe olarak kullanılan terör olay-ları” başlığı altında da çoğunlukla gazete veinternet sitelerindeki haberlere/röportajlaradayalı bir içerik yer alıyor. Hiçbir şekilde yenibir belgenin konulmadığı iddianamedegerçekler özellikle halka yönelik katliamlar“örtülü” kalmaya devam ediyor.“Genelkurmay’ın kozmik odasına girdik”,“askeri vesayeti kaldırdık” sloganlarının bolcaatıldığı bir dönemde iddianamede hiçbir“gizli” askeri, idari belgenin olmaması dikkatçekiyor.

NOKTA OPERASYONU DA SÜRÜYORİddianamedeki sol düşmanlığının en açık

örneği Fatsa’ya dair şu ifadelerde görülüyor:“Fatsa ilçesi, sokaklarında rahatçadolaşılamayan, resmi dairelerinde Türkbayrağı asılmayan, camilerinde namazkılınamayan, okullarında mini mini öğrencile-rine dahi sol yumruklar havada enternasyonalmarşı söyletilen, devlet gücüne karşı, barikat-larla çevrilmiş, hiçbir adli ve devlet organıfaaliyet gösteremeyen, bütün meselelerini 11Halk-direniş komiteleri tarafından çözülmeyeçalışılan, milliyetçi vatandaşların mallarınınistimlak edilerek göçe zorlandığı, gitmeyen-lerin acımasızca öldürüldüğü bir yer halinegeldi.” Cuntacıların Fatsa’ya dair söylediği nekadar yalan varsa tekrarlanan iddianamede,

Fatsa’ya müda-hale edilmesinedeğil, diğer olay-larda da Fatsagibi operasyon-

ların neden yapılmadığına dair eleştireldeğerlendirmeler yer alıyor.

İddianame sol düşmanlığı konusundasosyalistlerle de yetinmiyor. Ecevit dönemindeIMF ile anlaşılmadığı için “kıtlık”yaşandığından bahsedilen iddianamedeDemirel’in 79’da enkaz devraldığı savunulu-yor, Özal’a övgüler düzülüyor.

İddianamedeki sol düşmanlığı, darbeninamacını gizlemeye yarıyor. Kontrgerillanıneylemleriyle bastırılamayan toplumsalmücadelelerin askeri darbeyle ezildiği gözdenırak tutuluyor. Tersine toplumsal mücadelelertıpkı kontrgerilla eylemleri gibi darbe içinzemin hazırlayan faaliyetler olarakdeğerlendiriyor. Zaten Kenan Paşa da böylediyor…

Evren sanık ama fikri iktidar

Page 4: 148'inci sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

412 Ocak 2012 / 25 Ocak 2012

Uludere katliamı sonrasında AKP “el büyüttü”.Katliam sonrasında “özür dilemeye” dahi

yanaşmayan Erdoğan, “Asla geri adım atmak yok!”sloganıyla, bugüne kadar geliştirdiği bütün baskıpolitikalarının “patronu” olduğunu bir kez daha gös-terdi ve “sonuna kadar gideceğini” ilan etti.

AKP iktidarının (şu anda Erdoğan’ın emri altındaolan) otoriter bir rejim inşaa etme yolunda kararlıbir biçimde ilerlediğinde artık kuşku yok.

Uludere katliamının ardından ABDBüyükelçisinin yaptığı açıklamalar, AKP’nin inşaa

ettiği otoriter iktidarın en güçlüve aktif destekçisinin ABDolduğunu kanıtladı. Katliamı,Fransa dahil, Avrupa’nın “ses-siz” denilebilecek bir biçimdekarşılaması, ABD’nin çizimindeaktif rol oynadığı bu rotanın ABtarafından da kabul edilmişolduğunu gösteriyor.

Erdoğan’ın Putin’in yolundailerlediğini gösterenCumhurbaşkanlığı tartışmalarıda, AKP’nin giderek otoriter-leşen politikasının “iktidargüvencesini sağlama” hedefiniçoktan aştığını, iktidarına kalıcıbir model oluşturma peşinde

koştuğunu gösteriyor.Adnan Menderes’in, Süleyman Demirel’in,

Turgut Özal’ın politik yaşantısına damgasını vuran“Sivil Diktatörlük” özlemi, Tayyip Erdoğan’ı da cez-betmiş görünüyor.

Devletin baskı aygıtları her geçen gün biraz dahaAKP güdümünde “koordine” oluyor. AKP’nin devletiktidarını giderek kuşatan nufuzu, büyük sermaye vemedyasının da bu nufuzun hükmü altına girmesiyleparalel gelişiyor. (Uludere katliamının, ancaküzerinden 10 saat geçtikten sonra ana akımmedyaya girebilmesi, bu belirleyiciliğin hangi seviye-ye geldiğinin çarpıcı bir göstergesi)

AKP’nin inşaa etmekte olduğu otoriter rejimintehdidi altına giren kesimler ise gün geçtikçegenişliyor. “Kontr-gerilla çeteleri” ve “PKK’yi” öneçıkararak ortalama halk kitlesinin desteğini sağladığı“Ergenekon” ve “KCK” operasyonlarının yeni dal-gaları artık bu kılıflara sığmıyor. Bu davalar bahaneedilerek tutuklanan veya tutuklanma tehdidi altındaolan geniş bir “gazeteci”, “aydın”, “politikacı” toplu-luğu doğmuş durumda.

AKP’nin “kılıcının iki tarafı da kesiyor”; bir “dar-becilere” bir “PKK’ye” vurarak her iki kesimin kitledesteğini politik bakımdan paralize etmeyi başara-biliyor.

Bu taktik çok tanıdık: 12 Eylülcüler deuyguladıkları siyasi terörün meşruiyetini “hem sola,hem sağa vuruyor” izlenimini yarataraksağlamışlardı.

AKP gerçekten de 12 Eylül’cülerin gerçek varisi!..Ancak iktidar bu taktiğin öylesine suyunu çıkardı

ki, artık herkes AKP’nin Kürtlere karşı uyguladığıterörü “Ergenekoncularla”, devlet içindeki “engeller-ine” “ayak bağlarına karşı” geliştirdiği tasviyehareketlerini Kürtlere uyguladığı terörle “maskele-diğini görebiliyor. Kürtlere karşı geniş bir saldırı dal-gası başlatıldığında, bunu generalleler veya“Ergenekonculuk”la yaftalanan muhalif figürlereyönelik bir kampanyanın izleyeceği artık kestirebiliy-or; veya tersi… Kılıçdaroğlu da Demirtaş da aynıanda, Başbuğ’un tutuklanmasının Uluderekatliamını perdelemek için yapılmış olduğunusöyleyebiliyor.

AKP’nin sivil diktatörlük yönündeki bu gidişikarşısında, “mağdur yelpzesi”nin muhalefet söyle-minde de ortak figürler, demokrasi ve anti-emperyalizm referanslarıyla öne çıkmaya başladığıgörülüyor. Türkiye’nin siyasi çatışma ekseni yenidenşekilleniyor. “AKP faşizmine karşı demokrasimücadelesi”, AKP iktidarının çok eksenli halkdüşmanı politikalarına karşı emekçilerin, köylülerin,yoksulların, Kürtlerin, Alevilerin, Kadınların toplum-sal direnişinin ortak siyasi kulvarı olarak şekillenm-eye başlıyor.

Türkiye toplumu, Sömürge Tipi Faşizmin temelsiyasi sorununa bir kez daha geri dönüyor.

Ama daha önce bu soru Türkiye halkının önüneher konulduğunda, “sağın alternatifinin sağ olduğu”bir acayip tahterevalliden bir türlü inilemediği debiliniyor.

Bu çatışma sürecinin solun toplumsal ve siyasalbaşarısıyla sonuçlandırılabilmesi için AKP faşizminekarşı demokrasi mücadelesi kulvarını “dolduracak”ggeenniişş,, yyaayyggıınn,, ççookk cceepphheellii,, ççookk mmeerrkkeezzllii bbiirrddeemmookkrraattiikk ssiiyyaassii mmuuhhaalleeffeett ttaarrzzıınnıınn üretilmesibugünün asıl görevi olarak beliriyor.

Bu kez sa¤›n alternatifiyine sa¤ olmas›n

İktidar Uludere katliamının sorumluluğunu almamak için her yola başvurdu. ‘Derin güçler’ veya‘PKK yaptı’ yalanı tutmadı. Olayın sorumluluğu alay komutanına yıkılırken AKP tarafından yapılanaçıklamalar savaştan vazgeçmeyeceklerinin ilanı oldu

Uludere yapacaklarının teminatı

Ş ırnak Uludere’de 28 Aralıkakşamı 17’si çocuk 34kaçakçının bombalanarak

katledilmesi hükümetin terörlemücadele politikasının sonucuydu.‘Sivil iktidar’ inisiyatifindeyürütülen “yeni terörle mücadelestratejisi” sivillerin hayatına malolmuştu.

Ancak AKP UludereKatliamı’nda katledenleri değilkatledilenleri cezalandırıyor. İkti-dar olarak sorumluluğu gereğihesap vereceğine, köylülere veBDP’ye yükleniyor. Bu faciaya yolaçan savaşı sorgulayacağına,yaşananları daha fazla kandökülmesine yarayacak yeni birsavaş konsepti geliştirmek içingerekçe haline getirmeye çalışıyor.

Katliamda siyasi sorumluluğukabul etmeyen iktidar, 34 köylününbombalanarak katledilmesi ile ilgiliyalnızca Gülyazı Alay KomutanVekili Jandarma Albay HüseyinOnur, görevden alarak kendincesorumluları cezalandırdı. 34 ölümkarşısında bir komutan görevdenalınırken, Uludere KaymakamıNaif Yavuz’un darp edilmesineyönelik soruşturmada ise 5 kişitutuklandı.

SORUMLU YOK KOMPLOTEOR‹S‹ VAR

Uludere nedeniyle AKP aley-hine bir atmosfer oluşmaması içindevreye karartma taktikleri girdi.Zaman gazetesi Uludere’ninardından çıkan sayısında manşetine“PKK kaçakçıları yem olarak mıkullandı?” sorusunu iliştirmişti.Olayın sorumluluğunu AKP’ninüzerinden almak isteyenlerin iddi-alarını cemaatten Hüseyin Gülerce4 Ocak tarihli “Oyunu kimoynadı?” yazısında özetlemişti:AKP’nin Kürt sorununun

çözümünde attığı adımlardanrahatsız olan “devlet içindeki deringüçler” bir oyun yapmış olabilirdiya da “güç kaybına uğrayanPKK’ye birileri dışarıdan hayatöpücüğü” verebilirdi.

Bu iddialara inandırıcılıkkazandıracak delil imal edileme-yince köylülerin suçlandırılmasıçabası başladı. Köylülerin kaçakçıolduğu, kaçakçıların PKK ileilişkisi olduğu ve örgüte vergiverdikleri yönündeki haberler

basında sıkça yer bulmaya başladı.Eski Genelkurmay Başkanı İlkerBaşbuğ’un tutuklanması ile AKPUludere’yi gündemden düşürmefırsatına kavuştu.

“TERÖRLE MÜCADELESÜRECEK”

AKP sözcüsü Hüseyin Çelik 29Aralık’ta olayla ilgili yaptığı ilkaçıklamada katliamı “operasyonkazası” olarak tanımladı. Bu tanım

AKP’nin mevcut savaşpolitikasından Uludere nedeniyletaviz vermeyeceğini gösteriyordu.Başbakan olayın ardından 3 Ocakgünü mecliste yaptığı gruptoplantısı konuşmasında, adli veidari incelemenin yapılacağınıbelirterek, gösterdikleri hassasiyetnedeniyle Genelkurmay Başkanınave emrinde çalışanlara teşekküretti. Bu teşekkür, özeleştiri yapmakyerine operasyonlara devam ede-ceklerinin ilanı oldu. “İçeride

süren” KCK operasyonlarınımeşrulaştırmak için sık sık yinele-nen argümanları aynı konuşmadayineleyen Erdoğan, BDP yönetici-lerini ayrımcılık yapmak ve olayıistismar etmekle suçladı, partininKandil’den yönetildiğini iddia etti.Erdoğan’ın bu iddiaları 10Ocak’taki parti grubukonuşmasında daha güçlü birbiçimde dile getirmesi ve BDP’yikapatmak için delil topladıklarıiddialarına “partilerin değilkişilerin cezalandırılması” taraftarıolduğunu söyleyerek cevap vermesiilerleyen günlerde KCK operasyo-nun BDP’li vekillereuzanabileceğinin de sinyali oldu.

AKP’nin “terörle mücadele”stratejisine yön veren isimlerdenYalçın Akdoğan, 9 Ocak’ta CihanHaber Ajansı’na yaptığı açıklama-da Uludere sonrası iktidarın yenioperasyonlarını sürdüreceğini imaetti. Akdoğan “Nasıl Habur'dansonra yaşananlar bir süreci havayauçurduysa, nasıl Silvan saldırısı yenisüreçleri tetiklediyse, Uludere'nin deyeni bir süreci başlatıp başlatmaya-cağı üzerinde durulabilir” diyerekUludere'de yaşanan olayın “terörlemücadele”yi akamete uğratmaya-cağını söyledi.

Uludere olayı her gündemegeldiğinde AKP’lilerin özür dile-mek yerine BDP’lileri gündemegetirmesi, BDP’li vekillere yönelik“terör” suçlamaları, siyasi operas-yonların hedef büyütereksüreceğine yoruluyor. Aralıkayında başlayan ve yeni yılda dasüren Zap’a yönelik topçu atışlarıve 4 Ocak’ta Mardin Nusaybincivarında yapılan operasyonbölgede askeri saldırıların dasüreceğini gösteriyor. Başarısızlığı34 sivilin canıyla ortaya çıkanaskeri ve siyasi operasyonlar sürü-yor, AKP çözümsüzlükte ısrarlı.

Uludere katliam› sonras› BDP’ninça¤r›s›yla ‹zmir, Ayd›n, Mu¤la, ‹stan-bul, Malatya, Van, Diyarbak›r,fi›rnak, Hakkari, Mardin baflta olmaküzere farkl› kentlerde binlerce kiflinin

kat›ld›¤› protesto eylemleri düzenlen-di. Halkevleri Ankara’da 4 Ocak günüTBMM önünde kefenli bir eylemyapt›, “katliam›n üstünün örtülme-sine izin vermeyece¤iz” dedi.

GES, MİT’edevredildi

Genel Kurmay ElektronikSistemler Komutanlığı

(GES) artık MİT’in (yaniErdoğan’ın) denetimi altınagirdi. Türkiye’nin en kapsamlıve teknik donanımlı istihbaratve dinleme üssü olarak bilinenGES bugüne kadar TSKtarafından yönetiliyordu.Ancak hükümetin yaptığı biryasal düzenleme ile bütünteknik cihaz ve personeliyleMİT’e devredildi.

Bu devir AKP hükümetininorduyu denetim altına alma vemümkün olan bütün imkan veyetkilerini kendi uhdesine almaoperasyonunun bir devamıolarak dikkat çekiyor. Özellik-le Kürt sorununun giderekyeniden Ortadoğu’ya doğruyayıldığı, komşularla sorunlarınartma eğilimine girdiği birsüreçte Balkanlar, Kafkasya veOrtadoğu üzerinde dinlemeyapabilme kapasitesine sahipbir istihbarat üssünün AKPdenetimine girmesi iktidarıngücüne güç katıyor.

Ölümlerşüpheli

Son aylarda şüpheli askerölümleri artıyor. Ocak

ayının ilk dört günündeHakkâri, Elazığ, Antep,Kastamonu ve Çanakkale'de 6Kürt asker yaşamını yitirdi.Yapılan açıklamalarda asker-lerin ya birbirini vurduğu ya daintihar ettiği öne sürülüyor.

Ölen askerlerin hepsininKürt kökenli yurttaşlar olmasıve ailelerin ölümlerle ilgiliaskeri yetkililerin ‘intihar’,‘kaza’ açıklamalarını inandırıcıbulmaması ölümlerde infazşüphesini artırıyor.

İnsan Hakları Derneği'nin(İHD) 1991-2009 aralığını kap-sayan, TSK bünyesinde mey-dana gelen şüpheli asker ölüm-leri raporuna göre bu tarihlerarasında 815 şüpheli askerölümü yaşandı.

Gidişat tek parti diktasına doğru

Başbuğ tutuklandı: Düşmeye gör

CHP Genel Başkanı KemalKılıçdaroğlu hakkında “adil

yargılamayı etkilemeye teşebbüs”ve “hakaret” suçlarından yargılan-mak üzere fezleke hazırlandı.Kılıçdaroğlu’nundokunulmazlığının kaldırılmasıisteniyor. BDP Eş BaşkanıSelahaddin Demirtaş’ın dokunul-mazlığının kaldırılması için aralıkayında düzenlenen fezlekedensonra, Demirtaş hakkında,Genelkurmay Başkanı NecdetÖzel’e hakaretten hukuki süreçbaşlatıldı. Anlaşılan o ki BaşbakanErdoğan, tek hakim, tek liderolmaya çalışıyor. Kılıçdaroğlu’nuntutuklu milletvekilleri MustafaBalbay ve Mehmet Haberal’ıziyaretinin ardından, yargılamasürecini tiyatroya benzetmişti.CHP lideri, dava hakimleri ile ilgili“Onlara yargıç demeyi içime sindi-remiyorum” diye konuşmuştu.Silivri Cumhuriyet Savcılığı

Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri üzerineharekete geçti ve “adil yargılamayıetkilemeye teşebbüs” ve “hakaret”suçlarından yargılanması için Kılıç-daroğlu’nun dokunulmazlığınınkaldırılmasını istedi.

Fezleke haberini almasının erte-si günü (10 Ocak) parti gruptoplantısında konuşma yapanKılıçdaroğlu, fezlekede yer alankonuşmayı tekrarladı. Özel YetkiliMahkemeleri, Türkiye’deki hukuk-suz yargı süreçlerini eleştiren

Kemal Kılıçdaroğlu, “Benimdokunulmazlığa ihtiyacım yok.Grup toplantısından sonradokunulmazlığımın kaldırılmasıiçin dilekçemi göndereceğim” diyekonuştu. Kılıçdaroğlu, suçunun“adil yargılamayı etkilemeyeteşebbüs” olduğunununsöylendiğini, ancak Türkiye’de adilyargılamanın, basılmamış kitabıntoplatılması, parasız eğitim isteyenöğrencilerin aylarca tutuklanmasıdemek olduğunu kaydetti.

AKP Grup Toplantısı’ndakonuşma yapan Erdoğan, fezlekeyigündeme getirmezken, geçtiğimizay dokunulmazlığının kaldırılmasıistenen Selahattin Demirtaş’aseslendi. Erdoğan, Demirtaş’ınGenelkurmay Başkanı NecdetÖzel’le ilgili kullandığı “onbaşı”ifadesinin kendileri için çok değerliolduğunu söylerken, Başbakanlığakarşı sorumlu olan GenelkurmayBaşkanlığı, ifadeyi hakaret sayarak,Demirtaş hakkında hukuki süreçbaşlattığını duyurdu.

Parti grup toplantısında “BDP,Doğu Anadolu ve GüneydoğuAnadolu’daki CHP’dir” ifadesinidillendiren Erdoğan, kendisinemuhalefet eden partileri ve partibaşkanlarını bir yandan da yargıeliyle silmeye çalışıyor.Kılıçdaroğlu hakkında hazırlananfezlekeye dair değerlendirmesi buamacı açıkça ortaya koyuyor:“Olması gereken olmuştur.”

Sessizkalınmadı

FerdaKoç

[email protected]

Emekli Genelkurmay Başkanıİlker Başbuğ tutuklandı.

AKP sistem içinde kendi kadro-larını henüz hakim kılamadığıTSK’ya dair planlarını adım adımdevreye sokuyor. TutuklamanınUludere katliamına denk getiril-mesi veya Cemaat-AKP gerilimi-nin yeni tezahürü üzerine yazılan-ların yoğunlaştığı sırada gerçek-leşmesi tutuklamayı daha daönemli kılıyor. Zamanlamamanidar ancak konunun önemizamanlamadan ibaret değil.

Söz konusu davada alınanifadelerin dönemin genelkurmaybaşkanına yönlendirilmesindendolayı Başbuğ’un tutuklanmasızaten bekleniyordu. Herkesin“komutan”ı işaret ettiği bir nokta-da Uludere gibi AKP’yi zor duru-ma düşüren bir gündem devarken tutuklanmaması düşünüle-mezdi. Başbuğ’untutuklanmasının AKP için başkagetirileri de var. Bu tutuklama

hem ordu içindeki muhalif subay-lara hem de ordu dışındakimuhalif kesimlere yönelik birgözdağı unsuru olarakkullanılabilir. AKP için, ordu için-deki subaylara ve muhalefeteaçıkça “GenelkurmayBaşkanı’ndan bile çekinmiyorum,siz kim oluyorsunuz” demeniniktidarı sağlamlaştırmak adınaetkisi ortada.

Ancak işin riskeri de var.Başbuğ’un ifadesinde kendisin-den önceki dönemi işaret etmesi“Başbuğ Yaşar Büyükanıt’ıhedefe koyar mı” sorularını gün-deme getiriyor. Malum,Büyükanıt Dolmabahçe muta-bakatı, AKP’nin sıçrama noktasıdemek. Ama bu tür operasyonlar,AKP için riskleri göze alacakkadar gerekli. Son olarak emekliOrgeneral Hurşit Tolon’unyeniden tutuklanması, buoperasyonların süreceğinin açıkbir işareti.

Şerzan Kurt’undavası sürüyor

Muğla'da 12 Mayıs 2010’da Kürt öğrencilereyönelik faşist saldırı sırasında polisin açtığı

ateş sonucu hayatını kaybeden Şerzan Kurt’undavası sürüyor. Eskişehir’de görülen davanın 6Ocak’ta görülen celsesi Kurt’u öldürmek suçla-masıyla yargılanan polis memuru GültekinKaya’nın avukatının ilginç savunmasına sahneoldu. Avukat, Kurt’un sopayla dövülereköldürüldüğünü iddia etti ve “çoluğu çocuğu sevin-sin” diyerek Şahin’in serbest bırakılmasını istedi.Polisin avukatı, omuza giren kurşunun öldürücüolmadığını, Şerzan’ın kafasına aldığı sopa dar-beleriyle öldüğünü, çıkardığı bir raporla mahkeme-ye sundu. Dava sürerken, Şerzan’ın arkadaşları daadliye önünde sloganlarla Şerzan’ın ailesini yalnızbırakmadı. Dava, silahın atış mesafesinin tespitiiçin görüntü kayıtlarının Adli Tıp’a gönderilmesinekarar verilmesi nedeniyle 17 Şubat’a ertelendi.

Page 5: 148'inci sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

512 Ocak 2012 / 25 Ocak 2012

iklimkıta7 5

Mısır’daki halk ayaklanması sonucu 32yıllık koltuğundan devrilen Hüsnü

Mübarek’in idamı istendi. Mübarekhakkındaki iddianameyi tamamlayan savcıMustafa Süleyman, “Bu ülkenin başındakikişinin 25 Ocak’ta yaşananlardan ve ölümler-den habersiz olması mümkün mü” diyerekyaşanan ölümlerden devrik lideri doğrudansorumlu tuttu. Savcı ayrıca Mübarek’ten emiraldığını söylediği dönemin İçişleri Bakanı ile 6üst düzey yetkilinin de idamını istedi.

Mübarek hakk›ndaidam istemi

Tunus’ta işsizliğin her geçen gün artmasınayönelik tepkiler de büyüyor. 4 Ocak’ta

Gafsa Valiliği önünde işsizliği protesto etmekiçin süresiz oturma eylemine başlayan 48 ya-şındaki bir kişi, 7 Ocak’ta kenti ziyaret edenüç bakan ile görüştürülmemesi üzerine kendi-sini yaktı. 9 Ocak günü ise bu defa Bizertekentinde 50 yaşındaki genç işportacı kendisiniateşe verdi. İşsizliğin insanları isyan ettirdiğiTunus’ta 17 Aralık 2010’da genç işportacıMuhammed Bouazizi kendisini yakmıştı. Ey-lemin ardından başlayan kitlesel protestolarve çatışmalar, hem Tunus lideri Zeynel Abi-din Bin Ali’yi devirmiş, hem de tüm bölgeyeyayılmıştı.

Tunus hala yan›yor

500 bin euroluk kredi aldığını gizleyen vebunu haber yapan gazeteyi tehdit ettiği

ortaya çıkan Almanya CumhurbaşkanıChristian Wulff, kaldığı Schloss BellevueSarayı önünde protesto edildi. Sosyal medya-da “Geleceğin Yaratıcısı Lobisi” adıylaörgütlenen bir grup, cumhurbaşkanını istifayaçağırdı. Protestocular, eski ABD ve IMFbaşkanlarına yapılan protestoyu hatırlatarak“Cumhurbaşkanına ayakkabımızı gösteriyo-ruz. Wulff evine dön!” dediler.

Ayakkab›lar Almanya’da

Mezun olmalarının ardından işsizliksorunu ile yüz yüze kalan Suudi

Arabistanlı yüzlerce genç, hükümetin istihdamve ekonomi politikalarını protesto edereksokaklara çıktı. 5 Ocak’ta Sawfa kentindeyürüyen üniversiteliler, iktidardaki El Saudailesi aleyhine sloganlar attılar. Öğrenciler,ülkelerinin Birleşik Arap Emirlikleri ile birlik-te Bahreyn’e müdahale etmesine ve insanhakları ihlallerine de tepki gösterdi. SuudiArabistan’da işsizlik yüzde 20’yi bulurken,işsizlikten en çok etkilenenlerin ise mezunolan öğrenciler olması dikkat çekici.

Suudi iflsizler öfkeli

Körfezde reste karşı restA BD ve AB İran petrolüne

ambargo koyma kararıalarak İran'a yönelik en

radikal yaptırım kararına imzaattılar. En büyük geliri petrol itha-latına bağlı olan İran ekonomisiambargo kararıyla büyük bir darbealabilir. Ancak ambargo kararısadece İran için risk taşımıyor.Kararı çıkaran ABD ve AB’yi debüyük riskler bekliyor.

ABD’N‹N KORKUSUİran’a karşı böylesi bir

yaptırımın uygulanması konusundaABD’nin en büyük destekçisimalum olacağı üzere İsrail.Bölgede İran’la sürekli bir gerilimhalinde olan ve her an birbirini yoketmeye hazır görüntüsü verenİsrail’le İran arasındaki dengeler-de, böylesi bir yaptırım pek tabii kiİsrail tarafının elini güçlendirecek.Ancak İsrail’in tüm istekliliğinekarşın İran petrollerine ambargouygulanması konusunda ABD’yi ikikonu endişelendiriyor.

Petrol İhraç Eden ÜlkelerÖrgütü’nün (OPEC) Suudi Arabis-tan’dan sonraki en büyük üreticisiİran. Dolayısıyla İran’a yönelik buşekilde bir yaptırım doğal olarakpetrol üzerindeki spekülasyonlarıarttıracak ve petrolün varil fiyatıbugünkü seviyelerinden çok yuka-rılara taşınacak. Bu duruma İran’ınBasra Körfezi’nin dünyaya açılankapısı Hürmüz Boğazı’nı kapatmatehdidi de eklenince daha şimdi-den petrol fiyatlarının artışa geçmişolması 73-74 petrol krizini yaşayansistem için büyük bir tehdit unsuruolarak duruyor. HürmüzBoğazı’nın kapanması durumundaOPEC’in %70, dünyanın da altıdabir oranındaki petrol üretimi kilit-lenecek. Bu durumun hâlihazırdakrizde olan sistemin derin bir bu-

nalıma girmesine neden olabileceğişüphesiz ABD tarafından da hesa-ba katılıyor. ABD’nin bir diğer çe-kincesi ise en büyük müttefikleriarasında sayılan ve İran’dan petrolalan Türkiye, Hindistan ve GüneyKore gibi ülkelerin bile ambargoyuistememesi.

AB’N‹N ÇIKMAZIAB devletleri açısından da ben-

zer bir durum söz konusu. Toplam

petrol ithalatının %17’sini İran’danyapan ve kriz nedeniyle zaten bat-manın eşiğine gelen AB ülkeleriböylesi bir krizi kaldırabilecekgüçte değil. İran’ın günlük 2.5 mil-yon varillik üretiminin beşte birinialan AB ülkelerinin bu krizikarşılama adına Suudi Arabistan’agüvendiğini AB Enerji KomiseriGunther Ottinger’in işaretetmesinden anlayabiliyoruz ancakSuudi Arabistan’ın doğabilecek

boşluğu doldurmak için yeterli ka-pasiteye sahip olmadığı da çok iyibilinen bir gerçek. Bu durumdaAB ülkelerinin alınan karara rağ-men, uygulamayı mümkün oldu-ğunca uzağa çekmek için uğraşma-larının nedeni de anlaşılabiliyor.

Ambargo açıklamasından sonraİran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatmatehdidi de bölgede yeni bir gerilimitetikledi. ABD, Ortadoğu’daki enönemli müttefiklerinin bulunduğu

Basra Körfezi’nin kapanmasınaizin vermeyeceklerini ve İran’ınHürmüz Boğazı’nı kapatamayaca-ğını açıkladı. İran da buna karşılıkistediği an boğazı kapatacağı yanı-tını verdi ve boğaza yakın bir yerdetatbikat yapma kararı aldı. İran’ıntatbikatı devam ederken ABD’ninBahreyn’de demirli 5. Filo’suna aitsavaş gemileri HürmüzBoğazı’ndan giriş yaparak gerilimicanlı tuttu.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 5Ocak’ta İran’da iki gün süren

görüşmelerde bulundu. Davutoğlugörüşmelere emperyalizmin mesajlarınıtaşıdı. Ambargo kararlarının alındığı,karşılıklı restlerin çekildiği bir dönemdeyapılan ziyaret sonrası İran’la batıarasındaki görüşmelerin Türkiye’deyeniden başlayacağının açıklanması dabunu gösteriyor. AKP buradan dabölgede önemli güç imajı çıkartmakisteyeceği yüksek olasılık ancak, alınacakherhangi bir kararda AKP’nin fikrinedanışılmayacak olması da bu imajın boşadüşmesine yetecek.

Davutoğlu ile Salihi arasında yapılangörüşmelerde Suriye meselesi de masayayatırıldı. Suriye hakkındaki bir soruyacevap veren Salihi’nin, “Biz başkaülkelerin iç işlerine karışılmasını kınarız.Türkiye’nin de bu tutumda olduğunudüşünüyorum” diyerek, iki ülke arasında

Suriye konusunda yaşanan gerilimi açığavurdu.

Suriye konusunda aktif taşeron rolügereği ABD’nin çıkarlarına hizmet edenAKP, İran Dışişleri Bakanı’nın “temen-ni”sinin aksine Suriye’deki faaliyetlerinedevam ediyor. Ülkedeki silahlı gruplarıbeslediği ayyuka çıkan AKP’nin Suriyelidiğer “muhalif” gruplarla olan temaslarıda devam ediyor. Üstelik bu temaslarartık bölgedeki Kürt hareketininbastırılmasına yönelik görüşmelerekadar vardı.

KÜRTLERE KARfiI ‹fiB‹RL‹⁄‹Lübnanlı siyaset analizci-yazar

Mahmud el Faqih, Esad sonrası Suriyehesapları yapan AKP’nin, ABD güdüm-lü Suriye Ulusal Konseyi’nin lideriBurhan Galyun’la her iki ülkedekiKürtleri hedef alan bir anlaşma yaptığınıyazdı. Faqih’in yazısında yer verdiğianlaşmaya göre Suriye ve Lübnan’ın

düşmesinden sonra bölgede Kürthareketinin güçlenmemesi için her ikiülkede Kürtlere uygulanacak politikalarbelirlendi. PKK’nin Suriye’de hiçbirbiçimde konuşlandırılmamasından“gerekli görüldüğü hallerde” sınır ötesioperasyon yapılmasına, “yeni Suriyeanayasası”nda Kürtlere yer verilmeme-sinden Kürtlere karşı kamuoyuoluşturulmasına kadar maddelerinsıralandığı anlaşmayla Kürtlere yönelikartan saldırı dalgasının anlaşılabildiğiniyazan Faqih, anlaşmayla hemSuriye’deki hem de Türkiye’deki Kürthareketinin engellenmek istendiğiniifade etti.

Faqih’in yazısından da anlaşıldığıüzere, AKP bölgede bir yandan arabulu-cu, lider rolü oynarken diğer yandan daasıl emellerine ulaşmaya çalışıyor.AKP’nin iç siyasette olduğu gibi dışsiyasette de öne çıkan yanı yine halklaradüşmanlığı oluyor.

AABB vvee AABBDD’’nniinn uuzzuunn bbiirr zzaammaanndd››rr ddeevvaammeeddeenn ‹‹rraann ggeerriilliimmiinnddee aatttt››kkllaarr›› ssoonn aadd››mm,, OOrr--ttaaddoo¤¤uu’’ddaa vvee ddüünnyyaaddaa ddeennggeelleerrii ttüümmddeennddee¤¤iiflflttiirreebbiilleecceekk ççaappttaa oolldduu.. NNüükklleeeerr pprrooggrraa--mm››nnaa ttüümm tteehhddiittlleerree rraa¤¤mmeenn ddeevvaamm eeddeenn‹‹rraann’’aa AABB vvee AABBDD’’ddeenn bbiirr hhaaffttaa iiççiinnddee iikkiiyyaapptt››rr››mm kkaarraarr›› çç››kktt››..

NNüükklleeeerr ssiillaahh tteekknnoolloojjiissiinnee ssaahhiipp oollmmaass››

dduurruummuunnddaa aasskkeerrii oollaarraakk AABBDD’’nniinn bbööllggeeddeekkiiaasskkeerrii vvaarrll››¤¤››nnaa ggüüççllüü bbiirr rraakkiipp oollmmaass››nnddaannvvee aasskkeerrii oollaarraakk ddookkuunnuullmmaazz hhaallee ggeellmmeessiinn--ddeenn eennddiiflflee eeddeenn AABBDD,, ‹‹ssrraaiill’’llee bbiirrlliikkttee‹‹rraann’’››nn bbuu ggüüccee ssaahhiipp oollmmaammaass›› iiççiinn eelliinnddeennggeelleennii yyaapp››yyoorr.. BBuu kkoonnuuddaa bbiirr bbaaflflkkaa eennddii--flfleeyyssee eenneerrjjii kkaayynnaakkllaarr››nnaa vvee ÇÇiinn’’llee RRuuss--yyaa’’nn››nn hhââkkiimm oolldduu¤¤uu AAssyyaa’’yyaa yyaayy››llmmaann››nn

‹‹rraann’’››nn nnüükklleeeerr bbiirr ggüüçç oollmmaass››yyllaa ddaahhaa ddaazzoorrllaaflflaaccaakk oollmmaass››..

‹‹rraann bbaatt››yyaa HHüürrmmüüzz BBoo¤¤aazz››’’nn›› kkaappaattmmaatteehhddiiddiiyyllee yyaann››tt vveerrddii.. HHüürrmmüüzz BBoo¤¤aazz››’’nn››nnkkaappaannmmaass››,, AABBDD iiflflbbiirrlliikkççiissii kköörrffeezz üüllkkeelleerriinn--ddeenn ppeettrroollüünn dd››flflaarr››yyaa çç››kkaarraammaammaass›› aannllaamm››--nnaa ggeelliiyyoorr.. YYaaflflaannaannllaarr oorrttaa yyeennii vvaaddeeddee yyaa--flflaannaaccaakk bbiirr kkrriizziinn ssiinnyyaalllleerriinnii vveerriiyyoorr..

Kürtler hedef seçildi

Nükleer programından vazgeçmeyen İran, ABD ve AB’nin yaptırımıyla yüz yüzeancak bu ambargonun daha başlamadan petrol fiyatlarını arttırması bu politikadaısrar edildiği takdirde ters tepeceğini gösterdi

AKP bölgede aktif taşeron rolünü sürdürürken kendi halkınadüşmanlıktan da vazgeçmiyor. Gizli toplantılarda Kürtler hedef seçiliyor

Ahmet Davuto¤lu,emperyalistlerle‹ran aras›ndakipazarl›¤› ABD›fliflleri veGüvenlikPolitikas›ndanSorumlu YüksekTemsilcisi veAvrupaKomisyonuBaflkanYard›mc›s›CatherineAshton’layürütüyor.

ABD’nin bölgede ‹ran’a karfl› oluflturmaya çal›flt›¤›askeri çember de yavafl yavafl flekilleniyor. ‹srail’e ‹ransavunmas› için her y›l verilen 3 milyar dolar bu y›l ikikat›na ç›kar›ld› ve 100 milyon dolar da ek ödeneksa¤land›. ABD Kongresi’nin geçti¤imiz haftalarda füzekalkan› finansman› için ‹srail’e 325 milyon dolar veril-mesi de eklenince ‹srail’in her an patlak verebilecekbir çat›flmaya haz›rland›¤›na dair yorumlar da önplana ç›k›yor.

‹srail’e yap›lan yard›m›n haricinde ABD’nin enbüyük silahland›rma çal›flmas› Suudi Arabistan’dabafllat›ld›. Obama’n›n Ekim 2010’da aç›klad›¤› “15-20y›l içinde Suudi Arabistan’a 60 milyar dolarl›k silahsat›lmas›” ifllemi hayata geçirildi ve 30 milyar dolarl›ksilah anlaflmas› resmiyet kazand›. Buna göre ABDSuudi Arabistan’a 85 adet geliflmifl F-15 SA savafluça¤› satacak.

Bunun yan› s›ra Birleflik Arap Emirlikleri’ne 3.5 mil-yar dolarl›k füze kalkan› projesi kurulmas› da gün-demde. Planlara göre ABD körfez ülkesine 30 y›ll›kcephanesiyle birlikte füze kalkan› sistemi kuracak ve‹ran’›n bat›ya bakan taraf› çembere al›nacak.

Bilindi¤i üzere bu plan›n en önemli parçalar›ndanbirini Türkiye oluflturuyor. Malatya’n›n Kürecikbeldesinde kurulacak olan önleyici füze kalkan› siste-mi NATO’nun (yani ABD’nin) ‹ran’› kuflatma alt›naalma ve ‹srail’e güvenli bir çember oluflturma plan›n›ntemel tafllar›ndan biri. Her ne kadar ‹ran’la dostgörüntüsü vermeye çal›flsa da AKP’nin d›fl politikadaABD emperyalizminin ç›karlar› do¤rultusunda hareketediyor olmas›, bu iliflkilerin daha çok ikiyüzlü bir prag-matizm temelinde ilerlemesine neden oluyor.

ABD ve AB’nin aç›klad›¤› yapt›r›m kararlar›ndansonra D›fliflleri Bakan› Ahmet Davuto¤lu’nun iki gün-lük ‹ran ziyaretini de bu denklemde yerine koymakgerekiyor. Petrol ithalat›n›n %30’unu ‹ran’dan yapanTürkiye’nin ‹ran’la “her fleye ra¤men” masaya otur-mas›, olas› bir krizden en az zararla kurtulma çabas›olarak görünmekte. ABD’yle yap›lan görüflmelerde de‹ran ambargosundan Türkiye’nin muaf tutulmas›talebi de bu çaban›n bir yans›mas› olarak görülebilir.

İran’a çember

Basra Körfezi’nin bat›s›nda ABD iflbirlikçisiKörfez ‹flbirli¤i Örgütü (K‹Ö) ülkeleri, do¤u-sundaysa ‹ran bulunuyor. ABD’nin 5. Filo’suda Bahreyn’de demirli.

Page 6: 148'inci sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

612 Ocak 2012 / 25 Ocak 2012

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

Taflbask› Matbaac›l›k Yay. ve Amb. San. Tic. Ltd. fiti. Bask› TesisleriKocaeli /‹ZM‹T (0262 335 45 29)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

1 -5 Kasım 2010 tarihlerindegerçekleşen ve kamuoyundatartışmalara neden olan 18.

Milli Eğitim Şurası ilk meyvelerinivermeye başladı. Şuranın kararlarınıkendine referans alan AKP, 8 yıllıkkesintisiz eğitimi kaldırarak yerine1+4+4+4 şeklinde formüle ettiğikesintili kademeli eğitim sisteminiöngören kanun teklifini meclise sun-maya hazırlanıyor.

E⁄‹T‹M, P‹YASA VE GER‹C‹L‹KKUfiATMASINDA

Yeni sistemde 1 yıl okulöncesieğitim olurken ilköğretim 4+4şeklinde iki kademeden oluşacak.Ardından gelecek 4 yıl ise'ortaöğretim' olarak devam edecek.İlköğretim 4. sınıftan itibaren öğren-ciler “mesleğe yönelme” adı altındaçeşitli mesleklere yönlendirilecek. 4sınıf çocuklarının mesleğe yönelimadı altında kendi yaşamları ile ilgilikararlar alması ise pedagoglartarafından olanaklı görülmüyor.

Tasarı din kültürü deslerininanasınıfı ve özel eğitim sınıflarınabile zorunlu kılınmasını öngörüyor.18. Milli Eğitim Şurası kararları

ışığında yapılan değişiklikle, çocuklarilkokuldan sonra meslek liselerininorta bölümlerine kayıt olabilecek.Böylece bir nevi ucuz işgücü fabrikasıolan meslik liselerine dehe küçükyaşta işçi adayları yönlendirilirken,İmam Hatip Liseleri’nin de önaüaçılıyor.

Türkiye’de 2008 yılında başını KoçGrubu’nun çektiği yerli sermayeçevreleri “Meslek lisesi memleketmeselesi” sloganıyla ucuz emek gücüarayışına girişmişti. Sermayeninihtiyaçlarına göre davranan AKP buyeni sunacağı taslakla, Koç ve benze-ri grupların ekmeğine yağ sürecek.Sermaye açısından ucuz iş gücü alan-ları olan meslek liseleri bu uygula-mayla emek sömürüsünün artacağımekanlar haline dönüştürülecek. 3Şubat 2011 tarihinde kısmen kabuledilen Torba Yasa’yla stajyeremeğinin sömürülmesinin de önüaçılarak iş yasasındaki değişikliklerlemeslek liselerinden mezun olanlarınuzun süre karın tokluğuna stajyerolarak çalıştırılacak.

D‹NÇER’‹N HAYAL‹4+4+4 sistemini piyasayla

kaynaştırmanın yolu da EğitimKampüsleri’nden geçiyor. Bu proje-den Milli Eğitim Bakanı ÖmerDinçer “Hayalimizin bir parçası” di-yerek bahsederken neden hayal ettik-lerinden söz etmiyor. Yapılmak iste-nen projenin detayları tam olarak bil-inmemekle birlikte kamuoyunayansıyan kısmına göre; kampuslerşehir dışında bulunacak ve her kam-pusün içinde ortalama 30 ila 50kadar okul yapılacak. Bu kampüs-lerin içinde alış-veriş merkezleri,sinemalar, spor salonları gibi birçokyapı yer alacak.

BAYRAM DE⁄‹LSEYRAN DE⁄‹L...

Dinçer’in hayali, yerli sermayedar-ların ucuz emek gücü arayışınıkarşılamanın ve eğitimi gericileştir-menin, imam hatiplerin önünüaçmanın yanı sıra kampüs pro-jeleriyle perakende sektöründen,inşaat sektörüne kadar birçok patro-nun kesesini dolduracak. AnkaraValisi Alaatin Yüksel’in eğitimeyaptığı desteklerle ilgili AnkaraTicaret Odası Başkanı Salih Bezciyialnından öpmesi devlet-sermaye

ilişkisinin en açık örneği olarakhafızalarımızdaki yerini alıyor.

MAL‹YET‹ VEL‹LEREYÜKLENECEK

Son kanun hükmünde karar-namelerle birlikte okulların elektrikfaturaları devlet tarafından öden-meyecek biliniyor.

Öğrenciler kampüslere topluulaşım araçlarıyla ulaşacak. Sermayeiçin öğrencilerin yemek ve ulaşımparaları da büyük kar alanları halinedönüşecek. Elektrik parasının yanı

sıra ulaşımdan eğitim içindeki diğermasraflara kadar oluşacak tümmaliyet de velilere yüklenecek.Eğitim kampüsları projesi ser-mayenin rant kampüslerinedönüşecek.

Projenin detayları kamuoyuylapaylaşılmadan 4 milyondan fazlainsanın yaşadığı ve yüz binlerceöğrencinin bulunduğu Ankara “kam-pus projesine” kobay olacak.Kampüslerin inşa edileceği yerlerarasında Keçiören, Yenimahalle,Sincan ve Elmadağ’ın adı geçiyor.

Fethullah+piyasa=4+4+4 Eğitimden sağlığa bir çok alanı paralılarştıran AKP, hızkesmiyor. Eğitimde (1+)4+4+4 ve Eğitim Kampüsleriprojeleriyle gerici ve piyasacı reformları hayata geçiriyor

Diyanet İşleri Başkanlığı, yarıyıltatilinde ilköğretim ve lise öğren-

cileri için 10 günlük özel umre pro-gramı hazırlayarak 81 ilin il milli eğitimmüdürlüklerine talimat gönderdi.Programın öğrencilerin bilgi, görgü vedeneyimlerini artırmayı, İslam tarihindeönem arz eden yerlerin ziyaretedilmesini sağlamayı amaçladığı belirtil-di. Okullarına başvuru yapacak öğren-ciler, 795 Euro karşılığında 5 günMekke, 5 gün de Medine’de kalacaklar.

Diyanet’in ve Milli EğitimBakanlığı’nın çalışmasına ilk tepkiEğitim-Sen’den geldi. Eğitim-SenGenel Başkanı Ünsal Yıldız, AKP’nintoplumsal hayatı dinselleştirerek laikeğitime darbe vurduğunu, Diyanet’in deeğitim ve bilim alanına müdahaleettiğini belirtti. Diyanet İşleri BaşkanıMehmet Görmez ise kurumun görevtanımının değiştiğini öne sürerek“Kimse bizden 20-30 yıl önceki gömleğigiymemizi ve o çerçevede kalmamızıbeklemesin” sözleriyle projeyi savundu.

DersimizUmre

Kantinboykotlarıyayılıyor

YÖK’ün yüzde 80 olarak belirlediğidevam zorunluluğunun Yıldız

Teknik Üniversitesi’nde yüzde 90olarak uygulanmasına karşı hazırlıköğrencileri 29 Aralık’ta ders boykotuyaptı. Geniş katılımın sağlandığıboykotta fakülte binasının önündebuluşan öğrenciler, sloganlar atarak vehalaylar çekerek üniversite yönetiminiprotesto etti. Boykot ve toplanan 800dilekçe ise 3 gün içinde sonuç verdi.Daha önce Öğrenci Kolektifleri üyeler-ine “Tüm okulu ayağa da kaldırsanızdevam zorunluluğunu indirmeyeceğim”diyen yüksekokul müdürü, yüzde 80’liksınırı kabul ettiklerini duyurdu.

ODTÜ’de de ucuz ve niteliklibeslenme hakkına sahip çıkan çoksayıda öğrenci ve öğrenci topluluğu,İnşaat Mühendisliği kantinini 14Aralık’tan bu yana boykot ediyor.Sosyal medyada örgütlenen öğrenciler,“Bölümümüzün kantini tarafından artıksömürülmek istemiyoruz. Tüm kapılarıçaldık, ama dinlenmedik. Madem öyle,boykot var!” dediler.

Koç Grubu’nun afiflinde e¤itim kampüslar› tan›t›l›yor

Sermaye kentsel dönüşüm pro-jelerinin hızlanmasını isterken

AKP hükümeti de kentseldönüşüm için gerekli olan geliri 2Barazilerinin satışından elde etmeyeçalışıyor.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek,10 Ocak günü bir açıklama yaparak2B arazilerinin (Orman vasfı kay-bettirilmiş arazi) satışıyla ilgilikanun tasarısının ilerleyen günlerdeMeclis'e sevk edileceğini ve uygula-manın 2012 yılı içinde tamam-lanmış olacağını söyledi.

BU KAÇINCI SON 2B?Düzenlemenin ayrıntıları

hakkında bilgi veren Şimşek, arazi-lerin 6 ay içinde satılacağını ve busatışlardan 20 milyar lira kazanmakgibi bir hedefleri olduğunu söyledi.Arazi bedellerinin, kurumlarınbelirlediği (rayiç) bedellerin yüzde70’i kadar olacağını ve peşin arazialanlara da, yüzde 20 indirimegidileceğini söyledi.

Bakan Şimşek, 17 Aralık 2011tarihinde 2B arazileri ile ilgili yasatasarısına son şeklinin verildiğinisöylemişti. O zaman yapılan düzen-lemeye göre arazilerin rayiç bedelinyüzde 75’i kadarı bir değerde

olacağı ve peşin arazi satın alanlarada yüzde 15 indirim yapılacağınıaçıklamıştı.

fi‹MfiEK: ‘ÇABUK YIKIN’Bakan Şimşek, 2B’nin 2012 için

çok önemli olduğunu defalarca vur-guladı ve Şimşek’in hassasiyetininaltından kentsel dönüşüm projeler-ine gelir sağlama telaşı ve bunabağlı olarak inşaat sermayesinin

kesesini doldurma kaygısı çıktı.Bu kaygı Şimşek’in şu sözleriyle

açığa çıktı:“Çıkacak yasaya göre,

hazırlıklarımızı çok hızlı bir şekildeyapmamız gerekiyor. Yasal düzen-leme çıktığında, 2012'de biz çokhızlı bir şekilde kentsel dönüşümiçin belediyelere, ilgili idareleretahsil edilecek yerleri tahsisedeceğiz. Hak sahiplerine de hızlı

ve sorunsuz şekilde satacağız.”

D‹KMEN HALKIYIKIMCIYI PÜSKÜRTTÜ

Şimşek’in hassasiyeti AnkaraDikmen’de anında karşılığınıbuldu. Ankara BüyükşehirBelediyesi’ne bağlı yıkım ekipleri10 Ocak’ta Dikmen Vadisi’negirmek istedi. Mahalleliler, 8 kep-çeyle gelen yıkım ekiplerini geri

püskürttü.

AZ‹M’E YUMURTA YEMEY‹Ö⁄RETECEKLER

AKP ve sermayedarlar kentselyıkım projelerini hızlandırmahesapları yaparken hali hazırdakiprojelere karşı direnenler de var.

Adana’nın Seyhan Belediyesitarafından yapılması planlanankentsel dönüşüm projesine karşıSeyhan ve İsmet Paşa halkımücadele ediyor.

Barınma Hakkı Bürosu’nunçağrısıyla belediye önünde 3Ocak’ta eylem yapan mahallelileryaptıkları eylemle Seyhan BelediyeBaşkanı Azim Öztürk'ün projedenmemnun olduğunu söylediği İsmet-paşa halkının aslında bu projedenmemnun olmadığını gösterdi.

Eyleme belediyenin baskılarısonucu sözleşmeye imza atan haksahipleri de katılarak imzalarınıgeri almak için çalışacaklarını belit-tiler. Eyleme katılan bir mahalle iseAzim Öztürk'ün proteine ihtiyacıolduğunu, kendisinin yumurtayemesi gerektiğini, bilmiyorsa dakendisine yumurta yemesini öğrete-ceklerini söyledi ve bir koli yumur-tayı belediyeye hediye etti.

Her yeni yılı zamlarla karşılayan Türkiye2012’ye de ekmek ve doğalgaza yapılan

zamlarla karşıladı. Ekmekte gizli zam yapılırkendoğalgaza yüzde 18’e varan zamlar geldi.

EKME⁄E ZAMEkmeğe zam yapılmayacağı ileri sürülerek

halk kandırılmaya çalışılıyor. Ekmeğin girdi fiyat-larını düşürmek için tuz miktarı düşürülürkendaha ucuz olan kepek miktarı yükseltiliyor.Bunun yanında asgari 300 gram olan ekmek gra-majıda 250 grama düşürülüyor ama fiyatta her-hangi bir değişiklik olmuyor. Gramajdakiazalmanın israfı önlemek için yapıldığı ilerisürülürken bu şekilde ekmeğe zam yapılmadığıiddia ediliyor.

DO⁄ALGAZA ZAMEnerji Piyasası Düzenleme Kurulu, kentlerde-

ki doğalgaz dağıtımında 8 yılını dolduran şirket-lerin, yatırımlarına ve abone sayılarına göre yüzde3 ile yüzde 20 arasında değişen oranlarda zamyapabileceğini açıkladı. Mart ayında başlayacakuygulamadan ilk etkilenecek iller sırasıyla şöyle:Kayseri, Konya, Kütahya, Erzurum, Balıkesir,Sivas.

Sermaye kentsel yıkımın hayalini kurarken AKP, sermayedarın cebine 2B arazilerinden kazandığı parayıkoymak istiyor. Plan ve çabaya rağmen yıkım planlarına direnenlerin sayısı da her geçen gün artıyor

Adana’da ulaşımayapılan zamların geri

aldırılmasının ardındanulaşım hakkı mücadelesikazanım elde etmeye devamediyor. Meydan Mahalle-si'ne 3 aydır yollanmayanotobüsler, Adana Halke-

vi'nin yürüttüğü imza kam-panyası sonucu 8 Ocak tari-hinde yeniden hizmete girdi.Yüzlerce imzanın belediye-ye teslim edilmesinin ardın-dan Adana BüyükşehirBelediyesi geri adım atarakyaklaşık 3 ay önce geri

çağrırdığı 159 ve 160 nolubelediye otobüslerini tekrarçalıştırmak zorunda kaldı.Ulaşıma yapılan zamlardahukuksal bir kazanım eldeedilmesinin ardından bukonuda da fiili bir kazanımelde edilmiş oldu.

Otobüslerini söke söke aldılar2012’nin başlamasıyla bir-

likte yürürlüğe girenGenel Sağlık Sigortası uygu-lamasını ve AKP’nin sağlıkalanındaki ‘yıkımı’ protestoeden İstanbul Halkevleriüyeleri İl Sağlık Müdürlü-ğü’ne yürüdü. Müdürlük

önünde yapılan açıklamadaAKP’nin halka zararlı oldu-ğunu belirten HalkevleriGenel Başkanı İlknur Birol,halkın sağlık hakkına sahipçıkmadığı sürece, ceplerininiteliksiz sağlık hizmetisatarak dolduran patron-

ların, hastane kapılarındaölümlerin ve GSS borcuyüzünden hapis cezalarınınsıradanlaşacağını belirtti.Birol “AKP sağlık hakkınıtanımıyorsa karşısındaHalkevleri’ni bulacaktır”dedi.

Yılın ilk saldırısına ilk yanıt

AKP, sermayedarı yıkımla besliyorEkmeğegazazam geldi

Page 7: 148'inci sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

712 Ocak 2012 / 25 Ocak 2012

Merhaba, asgari ücretle çalışan milyonlarcainsan, çocuklarının geleceklerini temsil eden

38 yürekli insan adına merhaba. Merhaba Türkiyeişçi sınıfı, selam olsun hayatı yaratanlara. Geçen yılolduğu gibi bu yıl da, asgari ücretin insancayaşamaya yetecek bir ücret olması için kasımayından itibaren sokaklardaydık. Çok fazla bir şeyistemiyorduk. İnsanca yaşamaya yetecek kadar birasgari ücret istiyorduk. Busüreçte çocuklarımız da bi-zimle beraberdi. “İnsancayaşamak bizlerin dehakkıdır” dedik.

O kapalı kapılar ardındabizleri hiçbir şekilde temsiletmeyenlere, “Geleceğimizhakkında karar veremezsiniz”dedik. Sendikamız DevrimciSağlık-İş’le beraber yanlışhiçbir şeyin altına imzamızıatmadık. Her zaman doğruolanı yaptık. Emeğimizi,geleceğimizi, her şeydenönemlisi de onurumuzasahip çıktık. Ankara’da bulu-nan Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanlığı’nın yol-unu tuttuk. Bizimgeleceğimiz hakkında kararverilen o binanın kapısının önündeydik 29 Aralıkgünü.

Geçen yıl da orada bulunan güvenlik görevlileri,bizi görünce hafiften gülümsediler. Bu, alaycı birgülümseme değil, tanıdığı kişiyi görünce ona gös-terilen bir tebessüm gibiydi. Biz de onları tanıdık.Fakat bakanlık önüne geldiğimizde o tanıdıklardaneser yoktu. Sadece etten bir duvar vardı. Tamdonanımlı çevik kuvvet polisleri. Hiçbir şey deme-seler de “Buraya giremezsiniz” anlamı çıkıyordu obarikattan ancak “Biz buraya sadaka istemeyegelmedik. Bakana birkaç sözümüz var bir debakana teslim edecek dilekçelerimiz. Biz taşeronsağlık işçileriyiz. Asgari ücretle çalışıyoruz. İçeridebizi temsil edecek kimse yok” dedik.

Bakanlığın kapısının girişinde camı korkak birşekilde yarı aralamış vaziyette bir güvenlik amirişunları söyledi: “Bakan içeride değil, sizi içeriyealamayız, sizler içeri giremezsiniz.”

Yanıtımız gecikmedi: “19 liralık zammı kabuletmiyoruz ve buradan bir yere gitmiyoruz” dedik.Polis ağzını açmadı, söyleyecek hiçbir sözleri yoktuçünkü. Saldırmayı tercih ettiler. Bizi milyonlarcainsan seyretti. Asgari ücretli çalışanların vicdanıolduk.

Bizim çocuklar da seyretmiş. Tanırsınız onlarıKoşuyolu’ndan, Kadıköy Meydanı’ndan, Ankarasokaklarından, direniş çadırlarından, Adana sokak-larından ve 1 Mayıs ailesinden. Barış, Furkan,Hülya ve Gökhan… Onlar da seyretmişbabalarının ve arkadaşlarının uğradığı saldırıyı.Benimle telefonla konuşurken avuçlarıma geldidöktükleri gözyaşları. Hala kulaklarımdahıçkırıkları.

Baba, size bunu neden yapıyorlar, bunuyapacak gücü nereden buluyorlar?

Yanıt belli, “AKP’nin ileri demokrasisi.”Demokratik hakkımız olan bir protestoyu

gerçekleştirmiştik. Asgari ücretle ilgili herhangi birgelişme bazı ekonomistlerin söylediği gibi sadece2 milyon kişiyi değil, Türkiye’deki milyonlarcainsanı ilgilendiriyordu. Asgari ücretli çalışanlarındışında kamu emekçileri de, mimarı da mühendiside asgari ücrette yapılacak her hangi bir değişiklik-ten etkilenecekti. Biz, bakanlığın önünde sadece38 işçi değildik, ülkedeki asgari ücretle geçinenherkesin vicdanıydık.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Herkesininsanca yaşam hakkı vardır. Sefalete teslim olma-yacağız. Taşeron çalıştırmayı bu topraklardansileceğiz. Çünkü yemin ettik; bu mücadeleyi debizi idam ederek durdurabilirler. Seneye yinegeleceğiz ve daha güçlü bir şekilde geleceğiz.

Ve duvar yıkıldı.Serbest kaldıktan sonra dönüş yolunda

öğrendik yüzde 6 yerine yüzde 12 zam yapıldığınıasgari ücrete. Biliyoruz ki kasım ayından berisokaklarda hastanelerde örgütlediğimiz mücade-lenin de bir etkisi olmuştur bu karara. Hepimizinyüreğine sağlık, yolumuz açık olsun.

Y aşamı ve doğayı savunan-lar 8-9 Ocak tarihlerindeİstanbul’da buluştu.

Tortum’da yaşam alanına sahipçıkan Ali Dursun ile Rize’de SenozVadisi’nde yüksek gerilim hattıistemeyen Gürgenli Nine, SuyunTicarileştirilmesine HayırPlatformu tarafından gerçekleştiri-len “Mücadeleleri BirleşiyorForumu”nda bir araya geldi.Forum, Mimar Sinan GüzelSanatlar Üniversitesi FındıklıYerleşkesi’nde kapalı bir alandagerçekleştirilse de katılımcılaryörelerindeki direniş deneyim-leriyle Peri Suyunu, Tortum’u,Çanakkale’yi salona taşıdı.

Salonda direnişlerini Peri SuyuÖzgür Köylü Hareketi gibi ateşhattında sürdürenler de vardı,Ergene İnisiyatifi gibi daha yolunbaşında olanlar da. TekirdağMuratlı’dan katılan Nurcan Özden,köylerinde birçok kişinin “Devletkötü bir şey yapmaz” diyedüşündüğünü söylerken, devletinçevik kuvvetiyle, jandarmasıylasaldırdığına şahit olan Tortumlularda köylerinde “Devlet öyle ya daböyle HES’i yapacaktır” şeklindedüşünenlerin olduğunu ifade etti.Konuşan direnişçiler yörelerindeAKP’liyken istifa edenleri, “eylem”kelimesinden kaçarken iş makine-sine taş atan 80 yaşında nineleri deanlattı.

‘MALA DAVARABİRŞEY OLUYOR MU?’

Çorum’dan katılan bir yaşamsavunucusu yaşam alanlarınısavunmak için gösterilendirenişlerin, enerji projelerininbölgede yaşayan köylülerin üretimaraçlarına zarar verme endişesiylebaşladığını babasının bir gelişmeolduğunda sorduğu soruyla anlattı:“Mala davara bir şey oluyor mu?”Bunun üzerine Gerzeliler de,Afşin’deki termik santrali gördük-ten ve orada gördükleriniarkadaşlarına anlattıktan sonramücadeleye geçtiklerini anlattı.

Peri Suyu’nda Limak Holdingtarafından kurulması planlananPembelik Barajı’na karşı direnen-ler askerin üzerilerine ateş açtığını,direniş çadırını kurdukları bölgede-ki ormanı yaktığını anlattı.Bölgedeki HES toplantısınıyöneten komutanlar, emirlerindekiaskerleri direnenlere müdahaleetmeleri için şirketin araçlarıylataşıyordu. Direnişçilerin anlattığına

göre, çadır, Peri Suyu’ndaki direni-şi sürdürmek için çok önemli biraraç olmuş tıpkı Gerze’deki gibi.İmamlarının, verdikleri mücadele-ye engel olduğunu çadıra hiç uğra-mamasından anlayan Gerzeliler,direnişlerinin 130’uncu günündeDiyanet’e başvurmuşlar ve demiş-ler ki: “Bize termik santrale karşıolan bir imam gönderin.”

DİRENENLER BİRBİRİNDENÖĞRENİYOR

Forumda, Tortumlu AliDursun, Solaklılı Ali Dursun’un işmakinelerini nasıl durdurduğunuhafızasına kazıdı. HerkesÇanakkale Elmalı halkınınoluşturduğu komitenin köyü nasılyönettiğini merakla dinlerken, ter-mik santrale karşı direnen Gerzehalkının direniş çadırının bir yaşamalanına dönüştüğünü de notlarınaekledi. Katılımcılar yeni saldırıbiçimleriyle tanıştı: rüzgar enerji

santrali, yüksek gerilim hattı, güneşenerjisi tarlaları…

Rüzgar enerji santralleri kum-sallarına kurulmasını engelleyenHatay Samandağlılar nasıl zaferkazandıklarını anlattıktan sonraÇiftçi-Sen Genel Başkanı AbdullahAysu bu santrallerin çoğununkuşların göç yollarına kurulduğunubelirterek bir uyarıda bulundu:“Biçerdöverin arkasından leyleklergelip böcekleri yemezse o tarladabir sene sonra buğday yetişmez.”Aynı şekilde siyanürlü altın maden-ciliğine karşı nasıl mücadele ettik-lerini anlatan Çanakkalelilerinsunumunu EGEÇEP’ten ErtuğrulBarka tamamladı: “Siyanüre kilit-lenmemek lazım yoksa altınmadenlerinin yarattığı sosyoekono-mik yıkımı göremeyebiliriz.”

Direniş deneyimleri, saldırılarında benzer biçimlerde olduğunuortaya koydu. Enerji santraliihalesini alan şirket bölgedeki

köylerde yaptığı cami onarımı, kah-ve onarımı gibi çeşitli göz boyamaişlerine girişiyor, ardından da baştamuhtarlar olmak üzere bölgeninileri gelenlerini para karşılığındasatın alıyor. Şirket, satın aldıklarını“paydaş” olarak adlandırıyor ve bupaydaşlarla düzenli toplantılar yap-maya başlıyor.

Paydaşlar topluluğuyla ÇEDtoplantılarını örgütlüyor. Paydaşla-rın arasına bazı STK’lar dakatılıyor. Çoğu zaman şirketinkurduğu “Koruma ve KalkınmaDerneği” gibi STK’lar, bölgeköylülerini “HES’e karşı değilizelektriği indirimli versinler,insanımız iş bulsun” gibi söylemler-le kandırmaya çalışıyor. Bunlararağmen köylüler direnirse jandar-ma devreye giriyor. Direnişkırılmazsa şirketler geri adımatıyormuş gibi yapıp süreci hukukiaşamaya devrediyor. Uzun sürenhukuki aşamada şirketler köylünün

açığını kolluyor ve direniş soğuyun-ca başlıyorlar inşaata.

Forumda iki gün boyunca tartı-şılanlar ışığında önümüzdeki döne-min daha çetin mücadelelere gebeolduğuna ve buna karşı mücadele-lerin birleştirilmesi gerektiğine her-kes hemfikirdi. Sonuç metnininokunmasıyla forum son buldu vekatılımcılar mücadele alanlarınınyani yaşam alanlarının yolunututtu.

GÜRGENLİ NENE’NİN ÖĞÜDÜForumun sonucunu ise Senoz

Vadisi’nden gelen GürgenliNene’nin yüksek gerilim hatlarınakarşı verdiği mücadeleyi anlatırkensöylediği sözler özetliyordu:“Onları Allah’a havale ediyorum,çünkü onların terbiyesini bizveremiyoruz. Allah’ı vekil göster-dim, onlara karşı direnelim. Sizlerde şahidim olun ama şahitlerim,kuvvetli olun!”

Gerzeliler, termik santral kurmak isteyen Anadolu Grubu ürünlerini (Coca Cola, Efes Pilsen, Faber Castel) boykot etmeye de çağırırken bir diğer çağrıda Mersin Nükleer Karşıtı Birlik’ten geldi: “18 Şubat’ta gerçekleştirilecek olan nükleer santral ihalesine karşı herkes Mersin’e”.

İstanbul’un farklı mahallelerinde doğa ve barınma hakkı mücadelesi verenler bu kez başkentteydi.

Peri Suyu, Erzurum Tortum, Rize Fındıklı, Senoz Vadisi, Sinop Gerze,Ergene Nehri, Aydın Çine, Hatay Samandağ, Çanakkale Elmalı… Gürgenlinineden tüm doğa ve yaşam savunucularına öğüt: ‘Kuvvetli olun’

‘Şahitlerim, kuvvetli olun’

F›nd›kl› halk› direndi ve “›slah” olmad›.Rize F›nd›kl›’da, dere ›slah› ad› alt›nda vadi-lerinin beton y›¤›n› haline getirilip HES pro-jeleri inflaatlar›n›n ilk ad›m›n›n at›lmas›nakarfl› direnen F›nd›kl›l›lar 8 Ocak günü ka-zan›ma ulaflt›. Belediye Baflkan› Adnan Öz-balaban, nöbet tutulan yere gelerek F›nd›k-l› halk›n›n taleplerinin karfl›lanaca¤›n›duyurdu. Özbalaban’›n verdi¤i sözlere görederenin bir taraf›nda taflla tahkimat, di¤ertaraf›nda beton çal›flmas› yap›larak dereylecanl›lar aras›ndaki ba¤ kopar›lmayacak. Bualan d›fl›nda hiçbir alanda çal›flmayap›lmayacak.

Çal›flma araçlar› bölgeden yavafl yavaflçekilmeye bafllarken, Halk›n Sesi’ne

konuflan Derelerin Kardeflli¤i PlatformuYürütme Kurulu üyesi ve F›nd›kl› DereleriniKoruma Platformu üyesi Avni Ertafl, F›nd›kl›halk› ve tüm kitle örgütleriyle birliktekonuyu de¤erlendirdiklerini belediyebaflkan›n›n aç›klamalar›n›n F›nd›kl› için birkazan›m oldu¤unu söyledi. Ertafl, verilensözlerin tutulmamas› durumunda nöbeteyeniden bafllayacaklar›n› belirtti.

F›nd›kl›’da “dere ›slah” çal›flmas› gerek-çesiyle akarsu vadilerinin beton dökülerektahrip edilmesi ve dereyle yaflam aras›nda-ki ba¤›n kopar›lmas›na karfl› bölge halk› di-renifle geçmifl, ›slah çal›flmalar›n› durdur-mak ve bölgeye daha fazla zarar verilmesi-ni önlemek için 23 -24 Aral›k 2011’de Ar›l›

Vadisi Hara Mevkii’nde nöbet tutmufltu. Ar-deflen Kaymakam› ‹lyas Memifl baflkanl›-¤›nda DS‹ yetkilileri, köy muhtarlar› ve DE-KAP temsilcilerinin kat›ld›¤› toplant›da yet-kililer köylülerin ›slah çal›flmas›na iliflkin ta-leplerini de¤erlendireceklerini söyleyincenöbet eylemi sona ermiflti. Aradan geçenbir hafta içinde yetkililer somut bir ad›matmay›nca F›nd›kl› halk› 4 Ocak’ta Ar›l› Va-disi’nde tekrar nöbet tutmaya bafllam›flt›.

Nöbetin ikinci gününde, nöbet tutulanalan›n yak›nlar›nda bulunan ifl makineleridirenifli karalamak için kurflunland›. Resmimakamlar, olay yerinde 22 adet bofl mermikovan› bulundu¤u ve ifl makinelerinin cam-lar›n›n hedef al›nd›¤› bilgisini verdi.

Ziya‹ncedere

Dev Sa¤l›k-‹flÜyesi

Asgari ücret eyleminin ardından

3. köprü için Karayolları GenelMüdürlüğü’nde ihale yapılırken 3.

Köprüye Karşı Yaşam Platformu dakarayollarının önünde eylemdeydi.Platform dışarda eylemdeyken içerdede ihaleye gireceği söylenen hiçbirfirma teklif vermediği için ihale iptaledildi.

İstanbul Boğazı üzerine yapılmasıplanlanan 3. köprü projesine karşımücadele eden 3. Köprüye KarşıYaşam Platformu 10 Ocak’ta ihaleninyapılacağı Kara Yolları GenelMüdürlüğü önünde eylemdeydi.

Yoğun kar yağışına rağmen “Yaşamihaleye çıkartılamaz” pankartı açarakYüksel Caddesi’nde bulunan İnsanHakları Anıtı önünden KarayollarıGenel Müdürlüğü’ne yürüyen plat-form üyeleri yürüyüş boyunca “Köprüyıkılsın Tayyip altında kalsın”,

“Mahalleme, evime, sokağıma dokun-ma” şeklinde sloganlar attı.

Platform adına yapılan açıklamada,yeni köprünün taamüden cinayet işlen-mek olacağı belirtilip bu hatadanvazgeçilinmesi istendi.

Eyleme Emek Partisi GenelBaşkanı Selma Gürkan, HalkevleriGenel Başkan Yardımcısı SamutKarabulut, CHP Milletvekilleri veBarınma Hakkı Büroları da destekverdi.

İHALE OLMADIDışarda eylem yapılırken içerde de

ihale için yarışacağı söylenen 18 fir-manın gelmemesinin şoku vardı.Hiçbir firma proje için teklif vermeyin-ce İhale Komisyonu Başkanı İhsanAkbıyık tarafından ihalenin iptal edil-diği duyuruldu.

Nükleercişirket dahaÇED alamadı

Fındıklı direndi ıslah olmadı

Talip yok tepki var

Mersin'de kurulmak istenen nükleer santral içinÇED toplantısı yapmak isteyen şirket, Nükleer

Karşıtı Platform (NKP) üyelerinin yaptığı ziyaret son-rasında toplantıyı gerçekleştiremedi.

Mersin’in Büyükeceli Köyü'ne bir ziyaret gerçek-leştiren NKP üyeleri, köy kahvesinde köylüler ile soh-bet ederek nükleer santralin zararlarından bahsetti.Jandarma, NKP üyelerinin ziyaret ettiği kahveninetrafında barikat kurdu. Bunun nedeni, köyde nük-leer santrallere karşı 1950’li yıllardan beri çeşitlimücadelelerin verilmiş olması. Nükleer santrale karşıyıllar boyu mücadele eden köyde nükleeri savunanlarda var; onlar da ayrı bir kahvede oturuyorlar. ÇEDtoplantısının gerçekleştirilememesinin ardından NKPüyeleri, Rus şirketin yetkililerinin konakladığı otelinönüne gitti. Projede çalışan mühendislerin desantralden zarar göreceğini hatırlatan NKP üyelerisloganlar atarak eylemlerini sonlandırdı.

Page 8: 148'inci sayı

EMEKHalk›n Sesi

812 Ocak 2012 / 26 Ocak 2012

DDİİSSKK’’tteeggeenneellkkuurruullllaarrDİSK’e bağlı Nakliyat-

İş ve Sosyal-İşsendikaları, 7-8 Ocak gün-lerinde olağan genelkurullarını gerçekleştirdi.

Sosyal-İş genel kurulun-da örgütlenme modellerive işçi sorunları tartışılırkenNakliyat-İş genel kurulun-da da emekçilere yöneliksaldırılar masaya yatırıldı.

Yapılan seçimlerde AliRıza Küçükosmanoğlugene Nakliyat-İş GenelBaşkanı seçilirken aynışekilde Metin Ebetürk detekrar Sosyal-İş GenelBaşkanı seçildi.

GGüüvveennlliikkççiieeyylleemmcciioolldduu

Elektrik, Gaz, Su veBaraj Çalışanları

Sendikası (Enerji-Sen)2012’ye hızlı girdi.

Türkiye’nin birçokkentinde ve enerjisantralinde enerji işçileriEnerji-Sen’e geçmeyebaşladı.

Mersin, Adana, Antakya,Urfa, Ağrı’da elektrik açmakapama, okuma işçilerininyanı sıra Osmaniye’dekiAslantaş ve Berke ileSamsun’daki Altınkaya,Hasan Uğurlu ve SuatUğurlu barajlarındaki enerjiişçileri Enerji-Sen’e geçmeyebaşladı.

EEnneerrjjii--SSeenn22001122’’yyeehhıızzllıı ggiirrddii

Erzurum AtatürkÜniversitesi’nde işten

çıkarılan 22 özel güvenlikgörevlisi işlerine geri dön-mek için eylem yaptı.

2 Ocak günü Rektörlegörüşmek isteyen güven-likçileri özel güvenlikçiler vepolis engellemeye çalıştı.

İşten çıkarılan güven-likçiler Rektörlük binasınagirdi. İşçilerden biri kendiniüçüncü kattan atmak istedi.İşten çıkarılan güvenlikçiler,müdürün şahsi işlerini yap-madıkları için isimlerinintoplandığını ve bu sebepleişten çıkarıldıklarınısöylediler.

B olu’nun Gerede İlçe-si’ndeki Deri OrganizeSanayi Bölgesi’ndeki

işçiler çalışma koşullarınındüzelmesi, ücretlerinin yük-seltilmesi, sigortalarınınyapılması gibi taleplerle 5Ocak’ta iş bırakıp Geredemerkezine yürüdü. İşçileringerçekleştirdikleri yürüyüşepolis engel olmak istedi. İlçemerkezine yürümek isteyenişçiler polisle çatıştı. Ekranlarayansıyan görüntüler, işçilerin ilkdefa böyle bir eylem yaptığınıve Gerede polisinin de ilk defaböylesi bir eylemle karşılaştığınıgösteriyor.

Polisin saldırısına rağmenısrarla eylemlerini devamettiren işçiler kısmen de olsa birkazanım elde etti. Deri işveren-leri işçilerin çalışma koşullarınıniyileştirileceğini, ücretli yıllıkizin haklarının tanınacağını vefazla mesai ücreti verileceğinisöyledi.

İşçiler şimdilik patronlarınverdikleri söz nedeniyle eylem-lerine ara verdi ve 9 Ocak günüişbaşı yapmaya başladı. Hattaişçilerle işverenlerin anlaşmayaptığına dair duyurular 6 Ocakgünü Gerede merkezindehoparlörlerle defalarca duyurul-du.

İşverenlerin kabul ettiği ta-leplere bakıldığında Geredetabakhanelerdeki çalışmakoşulları görünüyor. Butabakhanelerde toplam 1.500işyeri var ve toplam 3 bin 500kişi çalışıyor. Tabakhaneler,nüfusu köyleriyle birlikte 50 binolan Gerede’nin temelekonomisi. Geredetabakhanelerinde çalışan 3 bin500 kişi olmasına rağmen Deri-İş Eğitim uzmanı Engin Çelik,sadece 800 işçinin sigortalıgöründüğünü söylüyor.

YASA OLSA DA YOKTabakhanelerde 4857 sayılı

İş Kanunu fiilen geçerli değil.İşçiler, yevmiye usulüçalıştırılıyor. 30 gün çalıştıkları

ayın 26 günü, günlük 36 liraalan işçilerin aylık maaşları 936liraya geliyor. İşçilerinmaaşlarının asgari ücrettutarındaki kısmı bankahesabına yatarken kalan kısmıişveren tarafından elden verili-yor. Böylece az sayıdaki sigor-talı işçiler de asgari ücretüzerinden sigortalı gösteriliyor.

İşçilerin neredeyse hepsitabakhanelere yakın mahallel-erde oturuyor ve işlerine yürü-yerek gidiyor. Sabah 7 civarındaişbaşı yapan işçiler, 12 saatçalışıyor. Pazar günleri deçalışan işçilere fazla mesaiücreti verilmiyor. Öğlenarasında yemek verilmiyor.

Ahmet D. adlı 38 yaşındakibir işçi 28 Aralık 2011 tarihindetabakhanede çalışırken kalpkrizi geçirdi. Kısa bir süre sonraişçinin zehirlenme sebebiyleölmüş olabileceği düşünüldü.Yerel sitelerde çıkan bu haber,tabakhanelerdeki zehirlen-menin olağan bir durumolduğunu gösteriyor. İşçilerineylemlerinden birkaç gün önceGerede’ye giden Deri-İş EğitimUzmanı Engin Çelik karşılaştığımanzarayı şöyle anlattı:

“20 yaşındaki işçilerde belfıtığı var. Islanan deri kalıbıortalama 80 kilo ve işçiler bunuelleriyle taşıyor. Eldiven vekoruyucu araçlar yıllardır

değiştirilmiyor. Yıllardır aynıeldiveni kullanmak zorundakalan işçilerin tamamının ellerikapkara. Parmakları ve koluolmayan işçiler var. Nemli vesürekli ıslak olan tabakhaneler-de çalışanlarda akciğerrahatsızlıkları ve solunum yolurahatsızlıkları çok sık görülüyor.İşçiler deriyi işlerken kimyasalmaddelerle çok sık karşılaşıyorama bir önlem yok.”

‹fiVERENLER ÖRGÜTLÜİşçilerin örgütlü bir birlik-

teliği şimdilik yok. AncakÇelik’in anlattığına goreişverenlerin köklü bir örgütlen-mesi var: Sendikacılar oraya

adım attığı gün işverenlerişçilerin ailelerini dolaşarak‘Bunlar bölücü, terörist’demişler. Sendikacılar bunuişçilerden öğrenmiş. Bölgedesendika kötü bir üne sahip.90’ların başında benzer birdurum yaşanmış o zaman işçilerkendilerini ve sendikayı değilişvereni dinlemiş vesendikacıları kovalamışlar.

Deri işverenleri kendiaralarında bir kooperatifkurmuşlar. 5 Ocak günkü eylemöncesinde 500 işçi hep birliktekarar alırken işverenler çokdaha öncesinde kararlarınıalmışlar. İşçilerin sendikalıolmak istediklerini belirten

Engin Çelik, eylemlerinbaşlangıcının bir ay öncesinedayandığını ifade etti.

AKP’N‹N KALES‹NDEAKP’YE TEPK‹

İşçiler eyleme geçmeden biray önce çalışma koşullarınındüzeltilmesi ve yıllık izin gibitaleplerini işverenlere hattabelediye başkanına dahi bildir-di. İşverenler önce taleplerikarşılayabileceklerini söylediancak sözlerini tutmadı.

Çoğu AKP’li olan vebelediye seçimlerinde deAKP’nin adayına oy verenişçiler belediye başkanınıaramışlar ancak kapı duvar.İşçilerin yürüyüş sırasındaBaşkan işçilere sahipçıkamayınca işçiler yürüyüşboyunca “Başkan istifa” slogan-ları attı.

10 yıldır tabakhanede çalışanişçiler “yıllık izin” diye birkavram bilmiyorlar. Ramazanve Kurban bayramında daçalıştırılıyorlar. Çoğu dini has-sasiyetleri yüksek olan işçilerinen büyük itiraz noktaları da bu.Nitekim işçilerin bu duyarlılığısiyasiler tarafından çokçasömürülmüş.

Engin Çelik, AKP’ye oyveren işçilerde büyük birpişmanlık gözlediğini aktarıyor.Çelik, işçilerin kendi oyları ileiktidara gelen AKP’nin Çalışmave Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nısorumlulularını yerine getirme-ye çağırdığını ve bölgeye müfet-tiş gönderilmesini istediğiniiletiyor.

Gerede’de işçiler şimdilikişverenlerin verdikleri, çalışmakoşullarının iyileştirilmesi,ücretli izin ve fazla mesai ücret-lerinin verilmesi sözlerini tut-masını bekliyor. İşvereninbaskısı, Deri-İş hakkındayapılan karalama çalışmaları,polis saldırısı, gözaltınaalınmaları “insanca çalışma”talebine şimdilik yenik düşmüşgözüküyor.

Büyük madenci yürüyüşü sırasında işçiler, kendilerine su bile ikram edilmeyenMengen ve Gerede’yi bu sloganla eleştirmişti. İnsanlık dışı çalışma Geredetabakhanelerinde sürüyor, işçiler bu çalışma düzenine isyan ediyor

Ankara’dan ‹stanbul’a giderken Bolu’ya 60 kilometre kala e¤er özel araçla gidiyorsan›z camlar› kapat›rs›n›z. Bunun nedeni bölgedekitabakhanelerden gelen keskin kokudur. Oysa o kokunun geldi¤i yer, Bolu’nun Gerede ‹lçesi’nin temel geçim kaynaklar›ndan biri olan deri-cili¤in kalbi. Ad› sonradan Deri Organize Sanayi Bölgesi olan Gerede tabakhanelerinin geçmifli 900 y›l öncesine kadar dayan›yor.

‘Mengen Gerede insanlık nerede’

2012’nin ilk günlerinde İstanbul’daBeşiktaş Belediyesi’nin önünde 135

işçi, aynı şekilde MaltepeBelediyesi’nde de çok sayıda belediyeişçisi eylemler yaptı. İşten çıkarılanişçiler işlerine geri dönmek ve taşeronsisteminin son bulmasını istiyordu.Maltepe’dekiler çalışma koşullarınındüzeltilmesini de istiyordu.

Bu belediyeler, CHP’li belediyelerdi.CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 12Haziran seçimleri öncesinde “Taşeron,21. yüzyılın kölelik rejimidir. Kamudataşeronu bitireceğim” demişti.

Genel-İş’e üye oldukları için iştençıkarılan işçiler, Beşiktaş Belediyesiönünde 31 Aralık’ta direnişe geçti.İşçiler 4 Ocak’ta sendikalı olarak işler-ine geri döndüler.

Maltepe Belediyesi önündekieylemde işlerine geri dönmek, taşeronsisteminin son bulması gibi talepleridile getiren işçiler, aynı işi yaptığı diğerbelediye işçileriyle aynı maaşı almak veaynı sosyal haklardan yararlanmakistiyordu. İşçiler bu taleplerini 400imzayla belediye başkanlığına iletti.Belediye yetkilileri tarafından “Kimseişten çıkarılmayacak” denilmesinerağmen ertesi gün bir işçi işten çıkarıldıve işten çıkarılan işçi arkadaşlarıyla bir-likte Maltepe Belediyesi önünde çadırkurarak 21 Aralık günü direnişe geçti.

Ataması yapılmayan öğretmen-ler 2012’de de eylemlerine

devam etti. Ücretli öğretmenliğinkaldırılması ve kadrolu atama, ata-ması yapılmayan öğretmenlerintemel taleplerini oluşturuyor.

Sokaklar, ataması yapılmayanöğretmenlerin talepleriyleyankılanıyor. 2011’in son günündede eylem yapan güvencesiz ata-ması yapılmayan öğretmenler, 6 ve9 Ocak günlerinde gerçekleştirdik-leri eylemlerle taleplerinintakipçisi olduklarını gösterdi.Ataması yapılmayan öğretmenler 6Ocak günü Eğitim-Sen’le birlikteAnkara’da bir eylem yaparak ta-leplerini Milli Eğitim Bakanlığı’nada iletti.

Ataması yapılmayan öğretmen-ler, İstanbul’da da 9 Ocak günüeylemdeydi. Milli EğitimBakanlığı’nın şubat ayında yaptığıöğretmen atamaları öncesindeMilli Eğitim Bakanı’nın 12Haziran 2011 seçimlerinden önceverdiği 55 bin atama sözünü tut-masını isteyen öğretmenler, 44 bin

atamanın daha yapılması gerek-tiğini söyledi. İstanbul Şişli’dekiCevahir Alışveriş Merkeziönünde buluşan öğretmenlerbakanın sözünün tutmasıtalebiyle Şişli AKP İlçe binasınakadar yürüdü.

Öğretmenler taleplerini ilet-menin yanı sıra 6 ay önce hayatınıkaybeden ataması yapılmayanöğretmen Şafak Bay hakkında 3yıl hapis istemiyle dava açılmasınıda protesto etti.

Şafak Bay, 9 Haziran 2004 tari-hinde Elazığ Postanesi önünde birbasın açıklamasına katılmış veorada gözaltına alındıktan sonratutuksuz yargılanmak üzereserbest bırakılmıştı. Şafak’ınağabeyi Deniz, Şafak’ın tutuksuzyargılandığı gerekçesiyleyurtdışında tedavisinebaşlanmasının geciktiğini dilegetirdi.

Ataması yapılmayan öğretmen-lerin seslerini duyurmada büyükkatkıları olan Şafak öğretmenedevlet tarafından 2004 yılında

açılan dava, 2012’de sonlandı.Yargı, 6 ay önce hayatını kaybedenŞafak öğretmeni “2911 sayılıToplantı ve Gösteri YürüyüşleriKanunu’na muhalefet etmek”gerekçesiyle 3 yıl hapse mahkumetti.

Şafak öğretmenin ailesi, kararın“İntikam alma amaçlı” olduğunubelirterek, manevi tazminat davasıaçmaya hazırlandıklarını ifade etti.

Taşeronunereyesüpürmüş?

‹stanbul 6. ‹dare Mahkemesi, ücretliö¤retmenlerin paso hakk› için ‹ETT’yeaçt›klar› davada ö¤retmenleri hakl›buldu. Mahkeme, takdir hakk› tan›nan‹ETT’nin bu hakk›n› anayasada yer alankamu hizmetinin sa¤lanmas›nda eflitlikilkesine ayk›r› bir flekilde kulland›¤›n›belirtti. Kazan›lan dava tüm ücretliö¤retmenler için emsal oluflturuyor.

Samsun’daki Gazi DevletHastanesi’nin bahçesinde

Devrimci Sağlık-İş üyesi işçilertarafından 26 Ocak 2011’den buyana sürdürülen direnişle ilgilibasının sorularını yanıtlayan AKP İlBaşkanı Osman Çetinkaya, işçileribölücülükle suçladı. Çetinkayaşunları söyledi: “Oradaki arkadaşlarbelirli bir ideolojiye hizmet etmenin,bölücü unsur olmanın ve oradakihuzuru kaçırmanın peşindeler.İnatla ve ısrarla istenmeyen yerdedurmaya çalışıyorlar. Yasal haklarıvarsa gitsinler iş mahkemesinetazminatları varsa alsınlar. Kimseninhuzuru kaçırmaya hakkı yok”

Samsun Valisi de 28 Aralık günübasına bir demeç vererek işçilerinmağduriyetini gidermek için uğraştı-ğını ancak başarılı olamadığını söyle-mişti. Sorunun taşeron firma ile işçi-ler ve hastane yönetimi arasında or-

taya çıkan bir durum olduğunu be-lirten Vali, “idari olarak orta yolbulmaya çalıştığını” ancak buluna-madığını ifade etmişti.

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kı-lıç da memleketi Samsun’u ziyaretettiğinde işçilerin “İşimizi geri istiyo-

ruz” şeklindeki talebini “Sizin çık-manız gerekiyormuş vardır bir sebe-bi” diyerek geçiştirmişti.

Samsun Gazi Devlet Hastane-si’ndeki taşeron sağlık işçileri 2012’yidireniş çadırında “İşimizi geri istiyo-ruz” talebiyle karşıladı.

Hak arayan işçi bölücü oldu4688 say›l› Kamu Görevlileri

Sendikalar› Yasas›’nda Memur-Sen’inistekleri do¤rultusunda de¤ifliklikleröngören ve kamu emekçilerine grevhakk› tan›mayan taslak KESK taraf›n-dan protesto ediliyor. KESK, bir bas›naç›klamas› yay›mlayarak tasla¤›n ka-bul edilemez oldu¤unu belirtti ve 10Ocak günü ülke genelinde bas›naç›klamalar› yaparak postanelerdenÇal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakanl›-¤›’na faks gönderme eylemleri yapt›.14 Ocak günü de bordro yakma ey-lemleri yapaca¤›n› duyurdu. KESK,yasadaki de¤iflikliklerin görüflülece¤igün de tüm ülkede sokaklarda ola-caklar›n› aç›klad›.

KESK:‘Sokağa!’

Yeni yılda da talep aynı: Atama

Page 9: 148'inci sayı

EKONOMİHalk›n Sesi

912 Ocak 2012 / 25 Ocak 2012

T ürkiye İhracatçılarMeclisi’nin (TİM) yaptığıaçıklamaya göre 2011

yılında ihracat 134 milyar dolarolurken ithalat 240 milyar dolaroldu. İhracatın cumhuriyet tari-hinin rekorunu kırdığını EkonomiBakanı Zafer Çağlayan büyük birmüjdeyle duyurdu. AKP özellikle2001’den sonra ihracat odaklı birekonomi politikasının sonucundamiktar olarak artan ihracatlaekonomi güzellemesi yapmayadevam etti. Hükümetin ekonomipolitikasını övmeye hazır bekleyenhaber ajansları ve gazeteler ihra-catta rekor başlıklarını güzel güzelkullandılar. Açıklanan sonuçlardaçok da görülmek istenmeyen birrekor daha vardı. O da ithalatrekoruydu. Hükümetin ekonomipolitikasını eleştirmek için yapılanhaberlerde de ithalat rekoru öneçıkarıldı. Sonuç olarak herkesekullanması için bir rekor çıkarandış ticaret rakamları ortaya çıktı.Ayrıca ihracat ile ithalatınfarkından oluşan dış ticaret açığıda kendi başına bir rekor kırarak106 milyar dolara ulaştı.

ÇOK ‹THALAT ONDAN AZ ‹HRACAT

2001 yılından sonra uygulan-maya başlanan ekonomik programsıkı mali disiplin altında ihracatayönelik bir büyüme politikasınıöngörüyordu. 2001 yılındaTürkiye’de ihracatın ithalatıkarşılama oranı yüzde 75’ti. Yaniher yüz liralık bir ithalat için 75liralık bir ihracat yapılabiliyordu.2011 yılında ise bu oran yüzde55’lere kadar geriledi. Bununanlamı ise yapılan ihracatın ithala-ta bağımlılığı son 10 yılda uygu-lanan ekonomi politikaları ilesürekli artması. Sonuç olarak hemTürkiye’de kullanılmak üzereyapılan ithalat için hem de ihracatiçin ithal edilen gerekli ara malı ve

yatırım malları için bulunmasıgereken döviz miktarı sürekli arttı.

REKORLAR NASIL DEVAM EDER?

Bu gidişatın sürdürülebilmesiiki koşulun aynen devam etmesinebağlı. Bunlardan ilki ihracatyapılan Avrupa ülkelerininekonomilerinin 2012 yılında ciddibir krize girmemesi. Çünkü ihra-catın yarıya yakınını Avrupaülkeleri oluşturuyor. En fazla ihra-cat yapılan ülke de yüzde 10’luk

pay ile Almanya. Gidişatın devamıiçin ekonominin döviz bulabilmesi,bir başka ifadeyle cari açığınfinansmanı da kritik önemde. 2012yılında dünya ekonomisine dairendişeler, olumsuz beklentilerdüşünüldüğünde Türkiye’ninyeterli kaynağı bulması zorlaşacak.Bir “sürpriz” olur da pazar vedöviz sorunu beraber aşılırsa burekorların yenilerinin kırılması sözkonusu olabilir. Bu gerçeğinfarkında olan hükümet pazar soru-nuna karşı Afrika çıkarmaları

yaparak yeni pazarlara açılmayaçalışıyor. Kaynak sorunu için decari açığı azaltacak teşvik paketihazırlığı yapılıyor ancak henüz netasarlandığını açıklamış değiller.Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayançalışmaların gizlilikle sürdüğünüsöyleyerek şimdilik açıklamayapılmayacağını belirtti.

KURTARICI SEKTÖR OTOMOT‹V

İhracat yapılan sektörlerebaktığımız zaman birinci sırayı oto-

motiv sektörü alıyor. Otomotivsektörünün en temel özelliği yüzde80-90’ları bulan ithalatbağımlılığıdır. Otomotiv sektörüekonomik büyümeyi hızlı birşekilde sağlamak isteyen hükümet-lerin gözde sektörüdür. Özellikleülkeye sermaye girişinin yaşandığıdönemlerde bankacılık sektörününtüketicilere krediler sağlayabildiğikoşullarda otomotiv sektörü adetakurtarıcı sektör olur. Ayrıca oto-mobil sanayisi için kurulan yansanayi ile birlikte ekonomininbirçok sektörü bu yapıdan etkile-nir. Çünkü otomotiv sektörü inşaatsektörüyle benzer şekilde diğersektörleri etkilemektedir.

Diğer sektörler ise kimya vetekstil sektörüdür. Her iki sektörde ucuz iş gücünün yaygın olarakkullanıldığı sektörlerdir.

REKORUN BEDEL‹ K‹ME AKP hükümetinin rekorları

şunu gösteriyor: Türkiye hızlı birşekilde ‘Çinleşme’ye doğru gidiyor.Çin ekonomisi ucuz emekgücünün sağladığı rekabet gücüyleihracata dayalı bir büyüme gerçek-leştirmekte. Türkiye ekonomisi debenzer şekilde ucuz emek gücünübir rekabet unsuru olarak kullanıpihracatını artırmaya çalışıyor.Bunu da 2001 yılına kıyasla hayatageçirmiş durumda.

Türkiye sermayesine can verenrekabet gücü emekçinin canınıalıyor: Haftalık ortalama 60 saatçalışma ile Avrupa birinciliği,insanca yaşam şartlarının çokuzağında olan bir ücretler seviyesi,normal koşullarda 10 işçiçalıştırması gereken ihracatçı fir-maların 6-7 işçiyle aynı işleri yap-ması, iş kazalarında dünya rekoru.Bu sayede rekabet avantajını eldeederek artan ihracat, sadece itha-lata bağımlı olduğu için değil dahada önemlisi emeğe düşman olduğuiçin bizim için faydasız!

Gerede, Bolu’nun bir ilçesi. Dericilik Gerede’ninönemli bir ekonomik faaliyeti. Bölgede kay-

makamın söylediğine göre 3500 civarında deri işçisiçalışıyor. Ama nasıl çalışıyor? Günde 12 saat çalışıp35 TL yevmiye alıyorlar. 800 kadar işçinin sigortasıvar. Onlar da asgari ücretten ödeniyor ya, buna daşükür! Geri kalan 2700 işçi sigortasız çalışıyor…2009’da yapılan belediye seçimlerinde AKP %50,Saadet Partisi %43 oy almış. Deri İş Sendikası iseGerede’de çalışan işçilerin çalışma koşullarını tarifederken “Ortaçağa yakışan” çalışma ortamlarındanbahsediyor.

İşçiler bir süredir busıkıntılarını dile getirmeyebaşlamışlar. Deri İşSendikası’na üye olmak isti-yorlar ama bin türlü tehditlekarşılaşıyorlar. 4 Ocak günü“bundan daha gerisi yok”deyip toptan iş bırakıyorlar.

Çevik Kuvvet önlerini kesi-yor ve bir polis yetkilisi elinemegafonu alıp işçilere hitapediyor: “Bir çocuk hemen miortaya çıkıyor, siz de aceleetmeyin, senelerce beklediniz3 gün daha bekleyin, ben sözveriyorum, sorunlarınızı takipedeceğim.” Fakat kimseninartık bir söz dinleyecek halikalmamış. Öyle bir tane işçiliderinin çıkıp işçileri ajite ettiğifalan yok… Tepeden tırnağasafi işçi kesilmiş hepsi… Alın terine yönelik buhaksızlığa, vefasızlığa daha fazla tahammül göster-mek istemiyorlar. Şurası çok net: Dayanacak güçlerikalmadığından değil, artık tahammül göstermekistemediklerinden başkaldırıyorlar…

Bunu gözlerine bakın hemen anlarsınız: O kadarkayıtsızlar ki polise karşı yürürken. Ne verilen sözlerebir güvenleri kalmış, ne polisin tehditlerinin birkıymeti.. Bir polis yetkilisi “toplu yürüyemezsiniz, suçişliyorsunuz” diye önlerini kesince içlerinden birinin“Arkadaşlar müdür beyin dediğini duydunuz mu suçişliyormuşuz. Eee madem öyle hadi hep birliktekarakola yürüyelim” deyince bütün kitlenin geridönüp bağıra çağıra karakola doğru yürümesikarşısında polis hepten çileden çıkıyor… Sonuçmalum: Cop, biber gazı, sokak aralarında işçi avı,tek tek polis otobüsüne tıkılan işçiler…

Geride kalanlar ise bırakıp gitme, dağılma halindedeğiller. Arkadaşlarını almadan gitmek niyetindeolmadıklarını ifade etmek için karakoldaki çocuğunumerak eden kalabalık bir aile gibi gelip dikiliyorlarkarakolun önüne. Almadan gitmeyiz diyorlar…Çaresiz serbest kalıyor gözaltındaki işçiler. Geredesokaklarına biber gazını koklatan bu düzene karşıbizim de söyleyecek bir sözümüz olsun diye 14Ocak Cumartesi günü miting yapma kararı alıyorlar.

Gerede işçisinin hali bir işçinin en yalın halidir.Kendisini bir sınıf olarak görmez, ama bir sınıf gibihareket eder. Bu nedenle polis müdürü iki lafedince dönüp gitmez. O güne kadar çok beklemiştirçünkü, çok sabretmiştir, çok şükretmiştir patronuna,bir iş verdi diye minnet duymuştur. Sadece Geredeliişçiler değil 1830’larda Fransa’nın tekstil işçileri tarihideğiştirmeye karar verdiklerinde de hemen öyleakıllarına geldi diye dökülmemişlerdi sokaklara…Kim bilir kaç kuşak geçmiştir öyle… Günde 16 saatçalış babam çalış…

Sonra patronları veya hükümetleri onları o ensaf, en aptal, en koyun sürüsü gibi görüyorken onlarbirden “sınıf” olmaya başlarlar. Bir taraftan günde12 saat 35 liraya köle gibi çalışıyorken diğer taraftanbir “oluş” içine girerler. Hem ezilirler, horlanırlarhem de kendi hayatlarının biriktirdikleriyle,paylaştıkları umutları, umutsuzluklarıyla “işçi sınıfı”olmaya başlarlar. Mücadele ve örgütlenme isteği bu“oluş” halinin ilk durağıdır. Bunun bilinçli olarakyapılıp yapılmadığının bir önemi yoktur. Yapılmasılazımdır, yapılır… Bir kez yapılmaya başlandı mı adilbir düzenin filizleri de yeşermeye başlar bu mücade-lenin içerisinde… Yaşadığımız günler bu günlerdir,kıymetini bilelim. Tarihin başlangıç dönemlerinetanıklık etmek herkese nasip olmaz!

‹flçinin en yal›n hali

Yeni y›l, yeni iflten ç›karma sald›r›lar›ylabafllad›. Tafleron flirketlerde çal›flan iflçileryeni sözleflme dönemi anlam›na gelen buy›l›n bafllamas›yla iflten ç›karma sald›r›lar›naen çok maruz kalan kesim oldu.

‹zmir’deki Çi¤li Atatürk Organize SanayiBölgesi’nde (AOSB) bulunan Billur Tuz’daTek G›da-‹fl üyesi olan iflçiler, bir haftaöncesinden 1 Ocak 2012 tarihinde ifltenç›kar›lacaklar›n› ö¤renmiflti. Gerekçenin“Tek G›da-‹fl üyesi olmak” ve bahanenin“Performans düflüklü¤ü” oldu¤u da bilini-yordu.

Billur Tuz’da 1 Ocak günü 54 iflçininifline son verildi. ‹flçiler 2011’in son gün-lerinde bir araya gelip iflten ç›kar›lmalar›durumunda direnifle geçme karar›alm›fllard›. 54 iflçi, 1 Ocak günü Billur Tuzönünde bir çad›r kurarak direnifle geçti.Direniflin ilk günlerinde AOSB’de bulunanmetal iflçileri, deri iflçilerinin yan› s›raMenemen’de direnifllerini sürdüren Deri-‹flüyesi Savrano¤lu iflçileri de Billur Tuz

iflçilerini ziyaret etti. Patron da bofl durmad›, direnifli k›rmak

için d›flar›dan iflçi getirtti. ‹fltenç›kard›klar›n›n yerine daha ifli bilmeyen veorada ö¤renecek olan tecrübesiz iflçi almak“Performans düflüklü¤ü” bahanesiningerçek niyetle ilgisi olmad›¤›n› ortayakoydu. Patronun getirtti¤i iflçiler de kap›önünde direnen iflçileri görüp ifle girmektenvazgeçti. Hatta bir iflçinin annesine fabrikaönündeki durumu anlat›rken gözlerinindoldu¤una 54 iflçi flahit oldu.

ÇAPA VE CERRAHPAfiA’DA 2SAATL‹K ‹fi BIRAKMA EYLEM‹

Sadece Billur Tuz iflçileri de¤il, Çapa veCerrahpafla’da çal›flan 22 tafleron sa¤l›kiflçisi iflten ç›kar›ld›. ‹flten ç›karmalara karfl›toplanan Çapa Meclisi ifl b›rakma karar›ald›. 10 Ocak günü Çapa ve Cerrahpafla’dakitüm sa¤l›kç›lar 2 saatlik ifl b›rakma eylemiyaparak üniversite ve hastane yönetiminiuyard›.

ENG‹N DURAN

Di¤er iflten ç›karma sald›r›s›da Sabiha Gökçen Havaalan›’ndagerçekleflti. ‹SG Yer hizmet-lerinde çal›flan Hava-‹fl üyesi 550iflçi 3 Ocak günü iflten ç›kar›ld›.As›l iflveren Limak Holding, ifltenç›karmalar›n gerekçesi olarak

Pegasus firmas›n›n ‹SG YerHizmetleri’nden hizmet al›m›n›durdurmas›n› gösterdi. LimakHolding, yasa d›fl› olmas›nara¤men Pegasus’un hizmetal›m›n› durdurmas› karfl›s›ndahiçbir ifllem bafllatmad›.

TufanSertlek

Dev Sa¤l›k-‹flYönetim Kurulu

Üyesi

Türkiye ihracatta rekor kırdı. Peki otomotiv, kimyave tekstilin üst sırada yer aldığı rekortmen sektör-lerde emekçilerin çalışma ve geçim koşulları ne?

Asgari ücret komisy-onu 2012 yılı için

asgari ücrete yapılacakzammı ilk altı ay içinyüzde 6 ikinci altı ay içinde yüzde 6 olarakbelirledi. Zamlardansonra asgari ücret 16yaşından büyükler içinilk altı ayda net 701 liraolurken ikinci altı ay içinise 739 lira olacak.

Zamlarınyapılmasından sonrayayımlanan DİSK-AR’ınaraştırmasına göre yeniasgari ücret ile eşiçalışmayan iki çocuklubir ailede günlük yemekiçin 8,25 liraayrılabilirken çocuklarıneğitimi için ise çocukbaşına 2,5 lira gereke-cek. Ekonomidekigidişatı buzdolabısatışlarının çokluğuyladeğerlendiren ve yoksulbir ülkede bu kadar çokbuzdolabının nasıl

satıldığını soranBaşbakan’a yanıtniteliğinde olan sonucagöre ise bir asgariücretlinin buzdolabı ala-bilmesi için 28 ayçalışması gerekiyor.

Ayrıca ulaşım harca-maları için günlüksadece 1,87 liraayırabilen asgariücretlinin Türkiye’deulaşım ortalamamaliyetinin 1,45 liraolduğu göz önünealınırsa işe gitse biledönmesi zor gözüküyor.Kültür ve sanat harca-maları için ise aylıksadece 9 lira ayırabiliyorasgari ücretli bir aile.Tüm bu sonuçlarTürkiye’de sayıları 5milyona yaklaşan asgariücretlinin her ay tekrartekrar nasıl bir mucizegerçekleştirdiğini gözlerönüne seriyor.

2011 yılı için açıklananenflasyon verilerine göre

yıllık Tüketici Fiyat Endeksi(TÜFE) yüzde 10,45olurken Üretici FiyatEndeksi (ÜFE) yüzde 13,33oldu. Özellikle gıda fiyat-larında yaşanan artışla bir-likte dövizdeki yükselişin fiy-atlara yansımasıyla birlikteKasım 2008’den beri en yük-sek enflasyon seviyesigörüldü. 2012 yılı içinenflasyonun hedeflenenyüzde 5’ler seviyesinedüşeceğini ısrarla vurgula-yan Merkez Bankası bununnasıl gerçekleşeceğikonusunda ikna edici açıkla-malarda bulunmadı.

2012 yılında ekonomininbüyümesinin yavaşlayacağıöngörülüyor. Dolayısıylakamu gelirleri azalacak olan

hükümet, bu gelir kaybınıtelafi etmek için yeni zam-lara başvuracak. Ayrıcadöviz fiyatlarının yüksekseyretmesi durumunda itha-lat ve enerji maliyetlerinedeniyle fiyatlar genelseviyesinin artmaya devamedeceğini söyleyebiliriz.

Hatta doğal şirketlerininotomatik zam yapmasınınönünü açan düzenleme ilesözleşmesi 8 yılı dolduranşirketlere yüzde 3 ile yüzde20 arasında değişen oranlar-da zam yapma izni verilecek.

İlk başta 18 ili kapsaya-cak bu uygulama ileözelleştirme için yeni böl-gelerin de cazibesiartırılmaya çalışılacak. Busürecin yansımasını davatandaş daha yüksek doğalgaz faturası ile ödeyecek.

Uluslararası denetimfirması Deloitte’un

raporuna göre Türkiye’de2011 yılında şirketbirleşmeleri ve satınalmaları rekor kırdı.Yabancı sermayeyatırımlarının TürkiyeEkonomisine ilgisi 2011yılında arttı ve özelliklepiyasalaşmanınyaygınlaştırılmayaçalışıldığı sağlık, ulaşım,enerji gibi sektörlere oldu.Rapora göre yabancılarıntoplam birleşmelerdekipayı yüzde 74’leri buldu.

Yabancı şirketleriniştahını önümüzdekidönemde özelleştirmeplanları ve enerji ve sağlıksektörleri arttıracak gibigörünüyor. Cari açığınkapatılması için enerji itha-

latını azaltmamız gerekirbahanesi ile yeni planlananenerji ihalelerineyabancıların ilgisi 2011yılında artacak.

Ayrıca kamu harca-

malarını azaltmak içinsağlık hakkının adım adımpiyasalaştırılmasıyla özelsektörün bu alanda yeniplanları olacak.

Bu raporda açıklanan

sonuçlara göre de 2011yılında yapılan şirketbirleşmelerinin yüzde42’sini enerji, sağlık, gıdave ulaşım şirketlerininbirleşmesi oluşturuyor.

Enflasyonda çifthaneye dönüş

Asgari geçimmucizesi

İSG’deiştençıkarma

Yeni yıl işten çıkarmalarlabaşladı, direnişlererle sürecek

Rekoru AKP’ye cefası işçiye

Tekelleşmede rekor

Page 10: 148'inci sayı

10Halk›n Sesi 12 Ocak 2012 /25 Ocak 2012

KİBELE

“Tüm evliliklerin, sonsuza kadarmutlu bir toplumu oluşturmauğrunda sürmesini temenni ederek,sizlere sevgi ve saygılarımı sunuyo-rum” /Gaziosmanpaşa BelediyesiBaşkanı Dr. Erhan Erol

Aile ve Sosyal PolitikalarBakanlığı Erol ve onun gibidüşünenleri mutlu edecek bir projeüstünde çaışıyor. Bakan Fatma Şa-hin, Gaziosmanpaşa Belediyesi’nde2010’dan beri sürdürülen “Evlilikvizesi” eğitim programını yurt gene-line yayma projelerini açıkladı.

Bakan Şahin’in projeye dairgerekçeleri şu şekilde: “Mesela biraraba kullanırken bile kursa gidiy-orsunuz, sertifika alıyorsunuz. Amaevlilik birliği dediğiniz, ömür boyudevam edilmesi gereken ve toplumaçısından çok önemli bir müessese.Evlilik kurumunu güçlendirmeninyolu çiftlerin bir ön eğitimdengeçmesi.” Şahin kimi yerel yönetim-lerin bu uygulamayı hayatageçirdiğini ve çalışmaların çokbaşarılı olduğunu aktardığı açıkla-masında, bu eğitimler sayesindebirçok eşin farkındalığının arttığınıgözlemlemiş. Şahin bu nedenle Aileve Toplum Hizmetleri GenelMüdürlüğü bünyesinde bununçalışmasını yaptıklarını duyurdu.

Bakan Fatma Şahin kriz dönem-lerinde boşanmaların artmasınınkendilerini evlilik eğitimine götür-düğünü söylerken, GaziosmanpaşaBelediyesi bu konuyu çoktan gün-demine almıştı. Hatta Şahin’inboşanmaların önünü kesmek içinharekete geçerken aldığı örnek tamda onun ihtiyacına yanıt veriyor.

Bakanlık, kriz dönemlerindeaileyi korumak için fedakarlık ve so-rumluluğu kadına yüklemek istiyorve Gaziosmanpaşa’nın deneyimi de

tam ona layık. Belediyenin evlilikeğitiminde “ekonomik durumbozulduğunda eş ile iletişim kural-ları" maddesi de bulunuyor.

BAKANLIK ‹Ç‹N ÖRNEK AKP’li Gaziosmanpaşa

Belediyesi’nin programını kendisiniEvlilik ve İletişim Uzmanı olaraktanıtan ve Aile Yaşamını KorumaDerneği Başkanı İnci Yeşilyurthazırlıyor. İnci Yeşilyurt’un sloganı:“Evlilik, aynı yolda sırt sırta verip,

her koşulda yürüme başarısıdır.”Boşanmaların önüne geçmek içinbu eğitimleri verdiğini belirtenYeşilyurt, bu sloganı “EvlilikVizesi” isimli kitapçığında da kul-lanıyor. Kitapçıkta bazı tavsiyelerlebelediye başkanının deyimiyle“mutlu bir toplumu oluşturmakuğruna” evliliği ve aileyi diri tutmakiçin kadınlardan “fedakarlık” yap-maları bekleniyor.

VIDI VIDI ETMEY‹N

Eğitim kitapçığında kadınlarınpara yiyici olarak algılanmasınaşöyle bir önlem öngörülüyor:"Çalışmayan bir kadının sabaheşinden önce kalkıp eşinin ihtiyaçla-rını hazırlamaması, işe güler yüzleuğurlamaması durumunda eşi tara-fından ‘sürekli uyuyan, tembel,hiçbir işe yaramayan, para yiyici’olarak algılanabilmektedir."

Kitapçıkta ayrıca kadınlara vıdıvıdı yapmamaları öğütleniyor:“Problemin çözümünde konuşmak

ama vıdı-vıdı yapmamak gerekir.”Eğitim seminerleri ve o seminer-

lerde dağıtılan kitapçık hem erkek-ler hem kadınlar için. AncakYeşilyurt’un eğitim programındaseslendiği, ikaz ettiği kesim dahaçok kadınlar. Programda “kızisteme” sırasında gerekendavranışlardan gelin-kaynanailetişimine kadar pek çok maddebulunuyor.

Hükümetin örnek alacağıGaziosmanpaşa Belediyesi’nin pro-gramı hazırlamak üzere anlaştığıYeşilyurt’un profilini incelemekteayrıca yarar var. Yeşilyurt, emniyetmüdürlüklerinde eğitmen olarakbulundu. Dört kitabı olan Yeşil-yurt’un kitaplarından biri “Kocacı-ğım, istersen kölen olurum.”

Yeşilyurt, kadınların erkekleriezdiğine inanıyor. Yeşilyurt’un site-sinde yayımladığı ‘Erkeklerle dalgageçenler’ başlıklı yazısından:

“Televizyon ve gazetelerde yeralan kadın görüntülerinin çoğuerkeklerin aslında nasıl ezildiğinigöstermiyor mu? Göğüs ucunakadar açanından tutun da bacak-larını öne çıkartanlara kadar‘görsel’ adı altında erkeklerle dalgageçiyorlar. Eh güzele bakmaksevaptır ya. Erkekler de açanabakıp, hayallerinde o kadınla anlıkberaber olurken zaman geçiyor, ra-ting o programa akıveriyor.

Kadın hakları diyoruz. Eşitlikistiyoruz. Ama biz kadınlar vücudu-muzla erkekleri ezmiyor muyuz?Olmuyor hanımlar olmuyor.

Kadın eşitliğini neyle sağlamayıdüşünüyoruz. Bacakla mı? Göğüslemi? Akılla mı? Yoksa biz eşitlikisterken cinselliğimizi kullanarakerkek milleti ile alay mı ediyoruz?”

Uludere: Ad› da ulu ac›s› da

Adı gibi gerçekten ulu dağların arasına kurul-muş bir yer, bembeyaz dağların arasında

öbek öbek köyler kurulmuş ve bu köylerde insanhayatları...

Roboski katliamı gerekçesiyle oradaydık.Acıları paylaşmak, devletin ikiyüzlülüğünühaykırmak, yalnız olmadıklarını, devletin bukatliamı örtmesine izin vermeyeceğimizi ifadeetmek, acıyı bal eylemek mümkün mü bilmiyo-rum ama acılarının bir kısmını onlardan alıp

omuzlayabilmek için ora-daydık.

Sabah Diyarbakır’danhareket ettik. Epey uzak birmesafe, ancak akşamkaranlığı çökmeyebaşladığında varabildikoraya. Artık karanlıkçökmüştü, “kimseyi bulabilir-miyiz çok geç” diyedüşünerek ilk taziye yerineulaşabildik. İnsanlar sabah-tan beri heyet gelecek diyebekliyorlardı.

Bizi görünce tüm acılarınarağmen tebessüm ediyorlar-dı. Elimizi her tutan “Sağolungeldiniz ya bu da yeter, sesi-mizi duyanların olması da

yeter” diyordu. “Biz hiç kimse ses çıkarmayacaköldüğümüzle kalacağız diye düşünüyorduk budağın başında, kim bizi duyar kim bize el uzatır?”

Erkekler taziye yerlerinde bizi karşılarken tümyoksulluğun, yoksunluğun, savaşın en ağırbedelini ödeyen kadınlar, kenardan köşedençaresizce gelenleri görmeye çalışıyorlar, kocaçınarlar gibi sessiz ve derinden içten içeağlıyorlarlardı. Kendi yalnızlıklarının farkındalardı.Azıcık dokunmak yetiyordu bunu hissetmek için.

Kendi hayatları hakkında asla söz sahibi ola-mamış bu koca çınarlar yaşadıklarını çok çok iyianlıyor ve ifade edebiliyorlardı.

Konuştuğumuz kadınların hepsi yaşanan bukatliama karşı öfkelilerdi ancak onları daha daöfkelendiren hükümetin tavrıydı:

“Bizi insan yerine koymuyorlar, bizi kan parasıile satın alacaklarını sanıyorlar. Biz kan parasıdeğil insan yerine konmak istiyoruz, bukatliamın hesabı sorulsun istiyoruz, insancayaşamak istiyoruz. Hangi anne çocuğunu sınıragönderir? Çaresizlikten, başka seçeneğimiz yokki, ya korucu olacaksın burada ya da kaçak işiyapacaksın. Bu iş yeni değil ki yılardır biz buralar-da bu işi yapıyoruz. Bu yeni değil ki. Benimbabam, onun babası da kaçak işi yapıyordu.Devlet buraya sadece asker olarak geliyor, bizdevleti iş, aş için hiç görmedik ki. Bizleri ancakseçim zamanı, bir de oğullarımızın askerlikzamanı hatırlıyorlar.”

Gece karanlığı çöktüğünde mezarlığa ancakulaşabildik. Gördüğümüz manzara karşısındasöylenecek hiçbir söz yok. Hani kelimeler kifayet-siz kalıyor derler ya gerçekten öyle. Büyükçoğunluğu küçücük otuz beş mezar, hiç ara veril-meden yan yana gömülmüş otuz beş çocuk.“Birlikte öldüler ayırmaya yüreğimiz el vermedi”diyorlar, o yüzden yan yana gömmüşler hepsini.Yoksulun mezarıda mı bu kadar yoksul olur. Neçelenklerle süslenmiş, ne taze bir çiçek ekilebil-miş ne de anıt mezarlar yapılmış. Ama yüreğielvermemiş ananın evindeki naylon çiçeklerikoymuş yavrusunun mezarına. Öyle çıplakkalmasın, çocuk renkleri ile donatılsın istemiş oyüzden bütün mezarlar rengarenk naylon çiçek-lerle donatılmış.

Tüm bunlara rağmen daha fazla acılaryaşanmasın istiyorlar. Diyorlar ki:

“Daha fazla can alınmasın, insan yerine konu-lalım, insan gibi yaşayalım istiyoruz ama biliyoruzki biz mücadele etmezsek bu da olmayacak.Vicdanlı insanların olduğunu görmek, bizimacılarımızı paylaşan, sesimizi duyan insanlarınolduğunu bilmek içimizi rahatlattı. Bu katliamıunutturmayalım, sorumlular yargılansın, hesabısorulsun. Yoksulluğumuzdan bize rüşvet teklifediyorlar. Tazminat ödenecekmiş, hangi paraevladımı geri getirir.”

Ayrılırken bizi sıkı sıkı kucaklayıp “Yine gelin,bizi yalnız bırakmayın” diyorlardı.

Evet gitmek, ellerini tutmak, yüreklerinedokunmak boynumuzun borcu.

Uludere katliamının hesabını AKP iktidarındansormak, savaş çığlıkları karşısında kardeşliğinbayrağını dalgalandırmak boynumuzun borcu.

ZeynepÇelik

[email protected]

AKP dört koldan atak yapıyor: Derhal evlenin! Önce eğitimprogramımızı uygulayın ki aileniz güçlü olsun. Evlenincekocalarınıza vıdı vıdı yapmayın! Aman sakın boşanmayın!

Evlenmeyen kalmasın!

Halkevci Kad›nlar’›n “Kad›na yönelik fliddetinaral›k ay› raporu”nda sayfalarca kad›na yönelikfliddet vakas› yer al›-yor. AKP ‘yak›n iliflkiiçinde yaflayan’ ka-d›nlar›n koruma ted-birinden yararlan-mas› önerisini red-detmiflti. Biz dearal›k ay› raporununbir k›sm›ndan,AKP’nin evli olma-d›klar› için koruma-yaca¤› kad›nlara yönelik fliddet olaylar›n›al›nt›l›yoruz. AKP’nin gözden ç›kard›¤› kad›nlar-dan baz›lar›n›n hikayeleri:

-Trabzon’un Yenicuma Mahallesi’nde birlikteyaflayan Hacer T. (31) ile A. fi. aras›nda tart›flmayaflanmas›n›n ard›ndan A. fi. Hacer T.’yi gö¤sün-den ve s›rt›ndan b›çakla yaralad›ktan sonrabo¤az›n› keserek öldürdü. Karakola giden A. fi.cinayet nedeni olarak “Hacer T'nin cep telefonu-na cinsel içerikli mesajlar geldi¤ini gördü¤ünü,son zamanlarda kendisini sürekli tersledi¤ini, si-nirlerine hakim olamad›¤›n›” söyledi.

-Beyo¤lu’nda,O.A. birlikteyaflad›¤› kad›nahalk otobüsündefliddet uygulad›.Kendisini uyaran58 yafl›ndaki ZekiÇaylo¤lu’nu dayüzünden b›çak-lad›.

-Samsun’daefli taraf›ndan terk edildikten sonra komflusundakalmaya bafllayan N. K.’ye (39) evinde kald›¤›komflusu Nurettin Metin Tafltan (52) tecavüz etti.

-‹zmir'de yaflayan 15 yafl›ndaki S.F. bundan 8ay önce bir evde 4 kiflinin tecavüzüne u¤rad›.Genç kad›n hamile kal›nca ailesi S.F.'yitecavüzcülerden biri olan ‹.B. ile birlikteyaflamaya zorlad›. Ve bu büyük dram 8 ayl›khamile k›z ‹.B. taraf›ndan feci flekilde dövülünceortaya ç›kt›. Mahkemeye ç›kart›lan ‹. B. serbestb›rak›ld›.

Gözdençıkarılankadınlar

AKP’nin eli kadın sağlığındaHalkevci Kadınlar ekimden

bu yana kadına yönelikşiddetin raporunu tutuyor.Kadınlar raporlarını her ay,kadın mücadelesinin gün-demiyle uyumlu bir yerdeaçıklıyor.

Aralık ayı raporu SosyalSigortalar Genel Müdürlüğüönünde açıklandı. Buranınseçilmesinin nedeni 1 Ocak’tayürürlüğe giren Genel SağlıkSigortası’nın (GSS) uygulayıcıkurumu olması.

Halkevci Kadınlar kurumunönünde yaptıkları açıklamada,GSS’nin “paran kadar sağlık”anlayışını hayata geçirdiğini vekadınları babaya ya da kocayadaha fazla bağımlı hale getir-diğini söyledi.

Halkevci Kadınlar’ınaktardığı bilgilere göre, GSS’yegeçiş sürecinde, kadınların enfazla ihtiyaç duyduğu, gebelikve kanser önleme süreciaçısından kritik anlam taşıyanbirinci basamak koruyucusağlık hizmetlerini veren sağlıkocakları kapatıldı. Yerine geti-rilen ve bir işletme mantığı ilekurulan Aile Hekimliği’ne herbaşvuruda 3 TL ücret ödemezorunluluğu getirildi.

KADINLAR HASTANEYEG‹DEM‹YOR

Kadınlar, yaptıkları basınaçıklamasında koruyucu sağlıkhizmetlerinin ortadankaldırılması ile kadınlarınölüme yakınken dahi hastaneyegidemeyeceğini söyledi.

Halkevci Kadınlar,kadınların eğitim ve sağlıkhakkına ulaşmasının diğer ailebireylerine göre daha zorolduğunu belirttikleri açıkla-malarında “Sağlıktaticarileşmenin kadınlarınyaşamına kastedeceği orta-dayken, herkes sigortalı olacakyalanına inanmamızı kimsebeklemesin” dediler.

Sağlık haklarına sahip çıkankadınlar, sosyal haklarınınbabalarından ve eşlerinden

bağımsız olarak tanıması için,kadınların ev içindeharcadıkları emeğin karşılığıolarak erken emeklilik, cin-siyete dayalı yıpranma payıtanınması taleplerini yineledi.

ULUDERE’DE ÖLDÜRÜLEN35 ÇOCU⁄A…

Halkevci Kadınlar, sağlıktadönüşümün yaratacağı tahribatile ilgili mücadele edeceklerinivurguladıkları eylemlerindeayrıca aralık ayı şiddet

raporunu açıkladılar. RaporUludere katliamında hayatınıkaybeden çoğunluğu çocuk 35kişiye adandı.

Aralık ayının kadındüşmanını belirleyen kadınlarbu kez bu ünvanı iki Şahin’everdiler. Rojin’e “aşüfte” diyenTRT Genel Müdürü İbrahimŞahin ve İzmir’de karakoldaşiddet uygulayan polislerinsoruşturulması için “polisleriasalım mı?” diyen İçişleriBakanı İdris Naim Şahin.

Şiddeti şiddetle kınıyorum

AKP medyasının kadınayönelik şiddeti es vermiyor.

Haber 7 internet sitesinde‘Yaşam koçu’ ünvanıyla okurlar-dan gelen sorulara yanıt verenOrhan Çınar kadına yönelikşiddeti “şiddetle” kınadı.

Çınar’a “Feminist” rumuzlubir kişiden şu mesaj geldi: “Or-han Bey, ben kadına yapılanşiddeti kınamak istiyorum.Erkeklerin yaptığı bu kabuledilmez davranışa eğer siz dekarşı iseniz, bize destek verirse-niz çok sevinirim. Her ne kadarkadın düşmanı deseler de, yazı-larınızdan hakkaniyetli biri ol-duğunuz belli. İnşallah bilinçli

bir toplum olabiliriz de buvahşet biter.”

Çınar 6 Ocak tarihli yazısındaFeminist’i yanıtladı. Çınar kadı-na yönelik şiddetin sorumlusunubuldu. Çınar’a göre kadınlar ko-nuşmayı çok sevdikleri için er-keklerden aynı şeyi bekliyor-lardı. Hele ev kadınları, bütüngün evde konuşulacak her şeyibiriktirip, kocalarını yoruyordu.

Ev dışına çıkmalarıneredeyse mümkün olmayan evkadınlarının sosyal hayatlarınıküçümseyen Çınar, “Çocuklarınböyle yaptı, komşu şunu dedi,dizideki erkekler karılarınıaldattı. Böylesine çok önemli

konuları sanki koca bir andaçözüm üretecek gibi, kocasınınkucağına atar” dedi. Bu durum-daki kocayı “zavallı” olarak nite-lendiren “yaşam koçu” buzavallı adamın gün boyu yaşadı-ğı sorunların üzerine evdekisorunlarla da muhatap olması-nın şiddeti doğurduğunu anlattı.

Son olarak şiddet uygulayanerkekleri yetiştirenlerin deanneler olduğunu ekleyenÇınar, faturayı yine kadınaçıkardı: “Bizi doğru yetiştirin,sorunlar bitsin.” Çınar yanlışanlaşılmalara karşı da okurlarınıuyardı: “Kesinlikle şiddetisavunuyor değilim.”

Halkevci Kadınlar, her ay kadına yönelik şiddetin raporunu tutu-yor. Rapor, şiddetin sorumlularından hesap sormak için her aykadın gündemi ile ilgili bir yerde açıklanıyor

Pembe Hayat Derne¤i, Kad›n ve AileBireylerinin fiiddetten Korunmas›na DairKanun Tasar› Tasla¤› ile ilgili görüfl veönerilerini Aile ve Sosyal PolitikalarBakan› Fatma fiahin’e iletti.

Görüfl ve önerilerde Trans bireylerin,istihdam, e¤itim, sa¤l›k, bar›nma ve ben-zeri birçok alanda ayr›mc›l›k ile karfl›laflt›¤›belirtildi.

Trans bireylerin sokakta, evde, hizmetal›m› s›ras›nda, devlet kurumlar› ilegirdikleri iliflkilerde nefret söyleminemaruz kald›¤›n› söyleyen dernek, keyfi

idari yapt›r›m kararlar›, keyfi gözalt›lar,kötü muamele ve iflkence uygulamalar›ile trans bireylerin temel hak ve özgürlük-lerinin k›s›tland›¤› ve güvenliklerinintehdit edildi¤ini aktard›.

Trans bireylerin talepleri var

Page 11: 148'inci sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1112 Ocak 2012/ 25 Ocak 2012

Şırnak Uludere’de 28 Aralık’ı 29 Aralık’abağlayan gece çoğu çocuk yaşta 35 Kürtköylüsünün katledildiği olayda ilk inisiyatifi oaldı. Olayı sosyal medyada duyurdu, Bakanlarıtelefonla aradı, bölgeye gitti, cenazeleri kaldırdı,taziye çadırında ev sahibi oldu. Bu öne çıkışı

nedeni ile de AKP’nin ve AKP medyasınınhedefi oldu. BDP Şırnak Milletvekili HasipKaplan’la, Uludere katliamı ve sonrasındayaşananlar üzerine konuştuk. Kaplan’a göreKürt’lerdeki kopuş, korucuları bile devletle karşıkarşıya getirecek bir güven kırılması ile büyüyor

Demokrasi ve açılım,

işte budur

Uludere’de köylülerin bomba-landığını duyduğunuzda ilktepkiniz ne oldu?

Bana İl Başkanımız gece 2.00’de,olaydan iki saat sonra haber verdi.Şok oldum. Böyle bir olay bugünekadar orada yaşanmamıştı. Bölgeyiiyi bilirim. Her bölgede bir taburvardır. Kaçakçılık askerin bilgisidahilinde yapılıyor, onu da bildiğimiçin doğrusu inanamadım.

Oradaki köylülerden dehşet veri-ci haberler aldık. Asker yolu kesiyorve köylüler orada üç saat bekletili-yor. Arkasından dört F-16 uçağıgelip bombalıyor. Böylesi bir toplukatliamın yaşanması tek kelimeyledehşet vericiydi.

“Bir grup bombalardan korun-mak için kayalıkların altındamağaraya sığınmışlar. Ama bom-balamayla kayalıkların altındakalmışlar. Onların çıkarılması ayrıcabir problem, iş makinelerigerekiyor” şeklinde haberler geldi.İlk gidenler, “Gittiğimizde cesetlerhala yanıyordu ve 4-5 km bir alandabombaların tesiriyle karlar erimiş,cesetler paramparça olmuştu”dediler. Yaralı olan 13 kişi de geçmüdahale sonucu yaşamını yitirdi.Köylülerin olanaklarıyla getirildiler.Her taraf askeri birlik olmasınarağmen maalesef hiçbirisi olay yeri-ne ne geldi ne ilgilendiler. Bu da bukatliamın bilinçli, planlı ve öncedentasarlanarak yapıldığının işaretiydi.O saatten itibaren ROJ TVmuhabirleri oradan canlı yayınageçti. Sabaha karşı 3.00 itibariyletwitter’da olayı duyurdum. Amamaalesef medya bu olayı duyduğuhalde 15 saat boyunca yazmadı. Oayrı bir dehşet konusuydu.

Sabah uçağıyla eş başkanlar vemilletvekilleriyle olay yerine gittik.Tek kelimeyle dehşet vericiydi.Yaşları 13-25 arası 35 genç… Oinsanlar hiçbir zaman yukardanbomba atılacak da öldürüleceklergibi bir ihtimali düşünmüyorlardı.

Olaydan kurtulan biri yaralı ikikişi vardı. Tanıklıklarını anlatınca,Genelkurmay açıklamasından sonrabu da basına düşmeye başladı. Buolayı gizleme imkanını yitirdiler.Toplu taziye günü BaşbakanYardımcısı Beşir Atalay, bakanlarve AKP milletvekillerinin geleceğiöğrenilince kaymakam, vali,emniyet, komutanlar, AKP ilçe vebelde başkanları toplantılar yapıp“bakanlarımız geliyor, onlarıkarşılayalım” diye her ilçede topluçıkışlar yaptılar. Mağdur ailelerbuna büyük bir tepki gösterdi.“Dün katliamı destekleyen açıkla-malar bugün bu taziyeye gelmekacımıza daha büyük acı katacaktır,kabul etmiyoruz” dediler. Gençlerçok öfkeliydi.

KAYMAKAMI BEN KURTARDIMGittiğimizde AKP milletvekili, il

başkanı, eski milletvekili ve ikibelde başkanının orada olduğunugördüm. Kaymakam da öylegelmişti. Bir pankart vardı içeride“33 kurşun şimdi de Uludere’de,katil Erdoğan” gibi bir slogan vardı.Kaymakam indirsinler gibi bir şeysöylemiş. Bir ara basınla bir söyleşiiçin dışarıdaydım. Benim oradaolmadığım bir saatte kaymakamçıkınca öfke patlamasıyla birsaldırıya maruz kalıyor. Fakat partiyöneticisi arkadaşlar, mağduraileleri, BDP il encümeni oradakaymakamı korudular. Benzinlikteetrafı sarılıyken anons aracıylakorunması için ben anons yaptım.Ambulansı getirip kendi ellerimlehelikopterle hastaneye gönderdim.

Buna rağmen kaymakamı o andayalnız bırakan, geçmişte JİTEM’le,failli meçhul cinayetlerle ilişkisiolan bazı korucular bizimle ilgilidilekçeler verdiler, “onlar kışkırttı”diye. Kamuoyu ve basının önündegelişen bir olaydı. Tutturamadılarama böyle bir iftira var.

Amacı ne sizce bunun?35 kişi öldü, kaymakam da bir

gün hastanede kaldı. Kaymakamındövülme olayını daha büyük birolay haline getirmek istediler. 35kişinin öldürülmesi olayını kapat-mak, gündemden düşürmek içinpsikolojik saldırıya geçtiler.Avukatlarımız basındaki bütün buhaberlerle ilgili olarak dava açtı.

Bu olaydan sonra bakanlargelemedi taziye yerine. Tugaykomutanlığının bitişiğinde bir evde,

o da yakını kaybolmamış,öldürülmemiş bir aileye misafiroldular. Orada Beşir Atalay tele-fonu çıkarıp Başbakan’lakonuşuyor, sonra telefonu alıyorköylüye veriyor. Sonra köylüyleyapılan konuşmaları orada kendigetirdikleri basından gördük,saatlerce yayımladılar.

Gelmeyin diye bir açıklamanız oldu.Kitle psikolojisini az çok bilen

birisiyim. Oradaki köyler korucuköyleri ve herkeste silah var. Bunlardevletin verdiği silahlar. Tehlikelidurumu gördüm, uyardım. Taziyeyerine bakanlar inseydi çok dahabüyük olaylara neden olabilirdi.

Tabii bu uyarımızı bile tehditolarak algıladılar. Bana can borçlarıvar, ben onların hayatını kurtardım.Oranın yerlisiyim, her şeyi biliyo-rum, bölgeyi az çok tanıyorum.

İkinci gün Kemal Kılıçdaroğlugeldi. Normal bir şekilde geldi,taziyesini yaptı, gitti. Çünkü bir tersaçıklaması olmadı. “Açıklığakavuşsun, aydınlığa kavuşsun, bizmeclise taşıyacağız” gibi şeylersöylüyordu. Onun dışında çok fazlasivil toplum kuruluşu, emek vemeslek örgütleri geldi. İHD,Mazlum Der, KESK, DİSK, TTB,TMMOB bunların ortaklaşahazırladığı bir rapor deklare edildi.

O rapor olayla ilgili en sağlıklıkaynaktır. Çünkü tanıklıklar varorada, bizzat yerinde görmüşler,olay yerini incelemişler. Binlerceinsan taziyeye geldi. Birinci günolaylar nedeniyle Valilik, yollarıtanklarla panzerlerle kesip taziyeyegelenlerin dahi engellendiği birdurum yarattılar.Milletvekillerimizin de olduğu birkonvoy 1,5 saat bekletildi. Aydın-sanatçılara kadar taziye yerinegelen birçok insan herkes bununçok açık bir katliam olduğu, bununhesabının mutlaka verilmesi gerek-tiği konusunda hemfikirler.

Bundan sonra ilişkiler nasıldeğişir?

Oradaki resmi yetkililerle,bürokrasiyle, devletle, askerle halkarasında müthiş bir güven kırılmasıvar artık. Bu kırılma katliamdansonra güçlenmiştir.

Kaçakçılık dolayısıyla köylülerisuçlayan açıklamalar da oldu.

Yapılanı mazur göstermek içinvicdanları körelerek konuşuyorlar.Siyasetçilerin bu kadar can kaybıkarşısında bu kadar duyarsız olması,

ölenleri insan gibi görmemesi,değer vermemesi ailelerin dediğigibi acıları daha da derinleştirmiştir.

Siz duyduktan sonra bakanlarıaradınız, telefon açılmadı…

Gece üçte aradım. Başbakanı,İçişleri ve Adalet bakanlıklarını. Birdaha bize dönmediler.

Bence olayın farkındaydılar.İkincisi mecliste grubu bulunan bupartiye karşı yaklaşımları ne siyasietik, ne demokrasi, ne iktidar vemuhalefet ilişkileri açısından kabuledilebilir. Tek kelimeyle düşman-cadır. Biz o makamlarda oturduk-ları için arıyoruz, o partiden olduk-ları için aramıyoruz. O makamıngetirdiği bir görev sorumluluğu var.Ben de grup başkan vekiliyim.Onların bize dönmemesi, bu konu-da konuşmaması gerçekten vahimbir hata. Umut kıran son derecetehlikeli bir yaklaşım. Biz bakanlarımakamları nedeniyle ararız. Omakamlarda oturdukları sürece birgörevleri var, sorumlulukları varonun yerine getirilmesini isteriz.Aradığımızda telefonlarımızaçıkmıyorlarsa bu çok vahim birdurum. Bu bir diktatöryal yaklaşımtarzıdır, faşist bir yaklaşım tarzıdır.

AKP’nin Kürt sorununda birçözüm adresi olabileceğine ilişkingenel kanı kırılmakla birlikte, bu bek-lentiyi bahaneler üreterek devamettirenler var. Ne düşünüyorsunuz?

Açılım dedikçe bize operasyonçektiler. Demokratikleşme dedik-leri budur. Dün bize bir operasyonçekilmiştir. Bunları yaşadığımız için,samimi olmadıklarını başından berisöyledik. Ancak ABD’nin, Pensil-vanya’nın, uluslararası güçlerin, ser-mayenin baskı kurması sonucu bazıadımlar atabilirler. Böyle bir iktidarvar. Kendi rüştü elinde değil.Yüzde 49 oy almış ama kendi irade-siyle sorun çözücü konumda değil.Bakmayın “ben en güçlüyüm, ençok oyu aldım, Ortadoğu’da lider-im, dünyada 16. ülkeyim” dedikler-ine. Hepsi hikaye. Sen kendi içindekatliam yapıyorsun hala, kenditaşını toprağını bombalıyorsun.Uçakların kendi vatandaşlarınıöldürüyor. Sen kime akıl veriyor-sun?

İlker Başbuğ’un tutuklanmasınane diyorsunuz?

2009’da bu deliller, bu verilervardı. Niye bugüne kaldı? Onu sor-mak lazım. Kendileri tayin ettilergenelkurmay başkanını. Ne oldu da2 yıl sonra tutukladılar.

Ne oldu?AKP artık kendi derin devletini

kurmaya başlıyor.

lk gidenler, “Gittiğimizde cesetler hala ya-nıyordu ve 4-5 kmlik bir alanda bom-baların tesiriyle karlar erimiş, cesetlerparamparça olmuştu” dediler. Yaralı olan13 kişi de geç müdahale sonucu yaşamını

abaha karşı 3.00 itibariyle sosyalmedyada, twitter’da olayı duyurdum.Ama maalesef medya bu olayı duyduğuhalde 15 saat boyunca yazmadı. O ayrıbir dehşet konusuydu

S

Korucular bile onları “şehit” olarak gördü

‘ K E N D ‹ V A T A N D A fi I N I Ö L D Ü R E N S E N K ‹ M E A K I L V E R ‹ Y O R S U N ! ’

İngiliz gelmişsınır çizmiş

Kaçakçılık dedikleri ne? Bir bidon mazot,biraz şeker. Bir gidişte elli lira yüz lira parakazanılıyor. Dünyanın her yerinde olduğu gibiTürkiye’de de sınır ticareti var. Yunanistan’laTürkiye arasında Edirne’de hafta sonu vizesiz48 saatliğine giriş çıkış yapılabiliyor. Böyleistisnalar var. Eğer bu bölgelerimizde de bunabenzer bir tedbir alınsaydı bütün bunlarınhiçbirisi yaşanmazdı zaten. Şimdi bir bidonmazot için insanlar ölürken bir taraftan daMersin, İzmir, İstanbul limanlarına kaçakpetrol tankerleri geliyor ve trilyonları getiri-yorlar. Şimdi bu biraz vicdansızlık.

Bu insanlar karşı tarafı hiçbir zaman farklıbir ülke, aradaki Hezil Çayı’nı da hiçbirzaman sınır olarak görmemiş ki.

Gelmiş I. Dünya Savaşı’nda İngilizler böylebir sınır çizmişler. Neye göre ayırmışlar, nasılayrılmış? Karşı tarafı akrabası. Akrabası olun-ca da ilişkileri hep sürmüş. Yüz bin sınır olsayine bu ilişki kopmaz. Karşı taraftaki akra-balarını yok saymak mümkün değil. Devletbiliyor. Ama hiçbir önlem almamış. Orada daHabur kapısı gibi bir kapı açılabilirdi.

CHP’nin tavrını nasıl buluyorsunuz?CHP’nin bu konuda günahları çok büyük-

tür. Tezkereye imza atan bir partidir ancakbu olayla ilgili insan hakları ve hukukaçısından ilgileri oldu. Yoksa bölgede örgüt-leri yok denecek düzeydedir.

Olumlu bir katkı olabilir mi CHP’den?İnsan gitmediği, çalışmadığı bir yerden

kendine taban edinemezki. AKP ediniyorsaniye diğer partiler edinemesin? Demek kiburada sorun parti politikalarından kay-naklanıyor. Kürt sorununda inkâr politikalarıbölgede CHP’yi bitme noktasına getirdi.

Kılıçdaroğlu’nun ziyaretini neye yormalı?O tabii duygusal bir şey. Elbette gitmiş

olması olumludur. Ama yetmiyor. Anadildene düşünüyorsun, sorunun çözümünde nedüşünüyorsun? Bunlar önemlidir. Sonuçtaoperasyon tezkeresine verilen imza sonucu osavaş uçakları bombayı indirdi. Onu dagörmek lazım.

Korucu köylerinin yoğun olduğu bir bölgede cenaze-ler sırasında devlete tepkinin bu kadar öne çıktığı birmanzaranın açığa çıkmasını neye bağlıyorsunuz?Korucu köyleri de bu vaziyete geldiyse daha bütünlüklübir kopuş mu yaşanıyor?

O bölgede 200-300 korucu köy var ama o şeylerdeğişebiliyor. Korucu olmalarına rağmen yüzde80’lerde oy aldığımız yerler bunlar. Biraz da sosyaldüzeyi, gelişmişlik düzeyi olan köyler bunlar. Geneli,bütün yoksulluğa rağmen dışarıya çalışmaya gittikleriiçin duyarlı olan insanlar.

Zaten 1999’dan bu yana o bölgede olay olmamış.Düz bir alan karşı tarafı da akrabaları olunca böylebir sınır ticareti geçmiş yollara uzanan bir şekildedevam ediyor. Haftanın her günü sınırın öte tarafına

gidiliyor, bunu da komutanlar biliyor. Korucu olmalarına rağmen olayla ilgili karakolları

aradıklarında, kendilerine olumsuz cevap verilmesimağdur olan ailelerin büyük tepkisini çekti. O insan-lar olay sonrası Roboski şehitlerinin yüzüne bakıyor-lar artık. Kimisi için onlar “Kürdistan şehitleri.”

Aslında bu katliamlar giderek ciddi birayrışmanın zeminini yaratıyor. Duyguda ayrışıyor-sun, dayanışmada ayrışıyorsun. Devlet bir yanda,halk bir yanda zaten. Oradaki köylüler ‘90’lı yıllardaçok büyük katliamlar gördüler, yani sıfır noktası çokacılı bir bölge. Bunları eğer devlet bilseydi, kay-makam bilseydi (ki biliyorum diyor ama bence oortamın ne kadar gerilimli olduğunu bilmiyor) dahadikkatli olurlardı.

Bakmayın “Benen güçlüyüm”

dediğine. Hepsihikaye. Senkendi içinde

katliam yapıyor-sun hala, kenditaşını toprağınıbombalıyorsun!

‹Kürt’teki müthiş güven kırılması

CHP’ningünahı çok

Page 12: 148'inci sayı

DOSYAHalk›n Sesi 12 Ocak 2012 / 25 Ocak 2012

12

Uludere katliamıyla gündeme gelen kaçakçılık,bölgesel çatışmalar ve çizilen yapay sınırlarlabaşladı, uzun yıllar Türkiye’nin sınır güvenliği poli-tikalarına yön veren bir toplumsal gerçek oldu

Geçmişte kirli savaşla büyüyen, savaşekonomisinin bir parçası olan kaçakçılık, Uluderesonrası AKP’nin yeni sınır güvenliği konseptini hay-ata geçirmesinin gerekçesi haline getirildi

Kirli savaşta ölümcülişçilik: Kaçakçılık

Osmanlının yarı-sömürgeleştirilmesi

sürecinde tütün ve tuza koyulan ağır

vergiler yüzünden başlayan kaçakçılık,

İngiltere”nin bölgesel çıkarları gereği

çizilen Türkiye-Irak sınırıyla Kürt illerinde

yaygınlaştı. Kirli savaş yıllarında köyleri

yakılan Kürt köylülerinin mecbur kaldığı

bu faaliyet savaş ekonomisinin bir

parçası olarak büyüdü. Bugün Uludere

katliamıyla beraber AKP’nin yeni sınır

güvenliği konseptinin meşrulaştırılması

için kullanılıyor.

Sınırda geçinenler

Kaçakçılar

“İngiliz sınırı çizdiğinden beri biz bugüzergahta sınır ticareti yani bu işiyapıyoruz. Asker ve devlet görevlileri bu işiyani kaçakçılık yaptığımızı biliyorlar.”

Ortasu Köyü Muhtarı Hamiş Encükatliam tanıklığını anlatmak için sözeböyle başlıyor. Muhtarı olduğu OrtasuKöyü ve bu köyün yanı başında bulunanGülyazı Köyü’nden 17’si çocuk 34 gencinöldürülmesini incelemek üzere bölgeyegelen heyete konuşuyor. “Kaçakçılık”kendileri için ne zamandan beri birgeçim kapısı, önce onu söyleme ihtiyacıduyuyor.

Bölgede inceleme yapan İHD veçeşitli kitle örgütü temsilcilerininhazırladığı ‘Şırnak İli Uludere İlçesiRoboski Köyü Katliamı Raporu’nda köymuhtarının yanı sıra görüşülen tümtanıkların ifadelerinin ortak noktası 34kişinin mecburiyetten “kaçakçılık” yapanköylüler olduğu. Bölgeye giden gazeteci-lerin gözlemleri de kaçakçılığın bölgede-ki temel geçim yolu olduğundabirleşiyor.

Aynı raporda katliamdan sağ kurtulanüç kişiden birisi olan Servet Encü detanıklığını anlatmaya şu sözlerlebaşlayarak tespitleri doğruluyor: “Bu işi(sınır ticareti) babalarımız da, dedeleri-miz de yapıyordu. Biz de yaptık. Buradafabrika falan yok. Biz bu iş ile geçiniyo-ruz. Bu köyde bu sınırlarda herkes bu işiyapıyor.” Kaçakçılık sınırlarla birliktedoğan ve savaşlarla büyüyen bir gerçek.Sınır sosyolojisi üzerine çalışmalar yapanProf.Dr.Neşe Özgen kaçakçılığı şusözlerle anlatıyor:

“Kaçakçılık ancak bir sınır konulduk-tan sonra olmaya başlar. Yani herkesinbildiğinin aksine kaçak olduğu için sınırçizilmez, sınır olduğu için kaçakçılıkyapılır.”

Türkiye’de kaçakçılık emperyalistpolitikaların sonucu olarak artırılanvergilerin ve çizilen yapay sınırların bir

sonucu. Ortaya çıkışı Osmanlı’nın dışborçlarını ödemek üzere tuz ve tütüngibi çok kullanılan tüketim mallarınakonulan vergiye dayanıyor. İngiltere’ninbölge çıkarlarını güvence altına almakiçin oluşturduğu böl-yönet politikasınauygun olarak 1926’da Irak-Türkiyesınırının çizilmesiyle Kürt illerindeyaygınlaşıyor.

KAÇAKÇILIK YEN‹ KONSEPT‹Ç‹N GEREKÇE OLDU

1980 sonrası yükselen kaçakçılık, kirlisavaşla birlikte, bölgede yaygınlaşan birekonomik faaliyete, savaş ekonomisinin

bir parçası haline dönüştü. 1990’lardakirli savaşın bölgeyi insansızlaştırmastratejisi köylerin boşaltılması, tarla vemeraların insan geçişine kapatılmasıylakaçakçılık bölgenin tek geçim kaynağıhaline geldi. Ortaya çıkan özel savaş reji-mi kaçakçılığı da kapsayan bir mekaniz-ma oluşturdu.

Uludere katliamının ardından AKPhükümetinin açıklamaları ve uygula-maları ise kaçakçılığın, 2006 sonrasıgeliştirilen yeni terörle mücadele kon-septi ve buna uygun sınır güvenliğistratejisinin meşrulaştırılması içingerekçe haline getirildiğini gösteriyor.

Savaş teknolojilerine dayalı, özel sınırbirlikleri ve güçlendirilmiş karakollarlaoluşturulan yeni sınır konseptikaçakçılığı savaşın bir parçası olarak“terörle mücadeleyle” birlikte yenidenşekillendiriyor.

AKP cephesi Uludere’de hayatınıkaybeden sivillerin ölümü yerine“kaçakçı” olduklarını bunun için öneçıkarıyor. Kaçakçıların PKK’ye vergiverdiği yönünde haberlerle, bölgedekiyeni karakollar, insansız hava araçlarıylayürütülen savaş ve planlanan özel birlik-ler meşrulaştırılmaya, Uludere’nin üstüörtülmeye çalışılıyor.

Savaşla büyüyen ekonomi

Sınır güvenliğiTOKİ’ye rant kapısı

Kaçakçılık sınırlarla vehalkın belini büken

vergilerle başlasa da piyasailişkilerinin döndürdüğü çarkıniçinde kendine yer edinen birfaaliyet.

Maliye Bakanlığı verilerinegöre Türkiye ekonomisininyüzde 39’u “kayıt dışı.” YaniTürkiye’de alışverişi yapılanmalların yüzde 39’uvergilendirmeye tabi olmuyor,olamıyor. Kayıt dışı ticaretgenelde “kar”ını devletlepaylaşmak istemeyen üreticilertarafından benimseniyor.Örneğin Uludere’de köylülerinkaçak olarak ticaretini yaptığımazot yani akaryakıt sek-töründe en büyük kaçakçılarpetrol şirketlerinin kendisi.Başbakanın 2008 yılında yaptığıbir konuşmaya göre Türkiye’nin31 ülkeyle yaptığı petrol ticare-tinin 38 milyar doları kaçak.Meclis Araştırma Komisyonutarafından 2006 yılındahazırlanan akaryakıt kaçakçılığıüzerine bir raporda akaryakıtkaçakçılığının yaklaşık yüzde90’ının deniz yoluyla yapıldığıbelirtilmiş. Kaçakçılığın dapetrol dağıtım şirketleri ileIrak’a petrol ürünleri temineden tedarikçi firmalartarafından gerçekleştirildiğitespit edilmiş. Uludere köylü-lerinin yaptığı türden kaçakçılıkise akaryakıt kaçakçılığınınsadece yüzde 10’una karşılıkgeliyor.

K‹RL‹ SAVAfi TEKSEÇENEK YAPTI

Kürt illeri için kaçakçılıktemel bir geçim kapısı. Terörlemücadele stratejisinin birparçası olarak bölgenininsansızlaştırılması için Kürt

illerindeki köy ve mezralarınboşaltılması, güvenlik gerekçe-siyle halkın geçim kaynağı olantarlaların ve meraların yasak-lanması elindeki tüm üretimaraçlarını kaybeden bölgehalkına geçimlik faaliyet olarak“kaçakçılık” seçeneğini bıraktı.Bu haliyle kaçakçılık savaşın birsonucu.

Terörle mücadele strate-jisinin bir parçası olarak böl-genin insansızlaştırılması bölgehalkına geçimlik faaliyet olarak“kaçakçılık” seçeneğini bıraktı.Bu haliyle kaçakçılık savaşın birsonucu.

Fakat bu seçenek herkeseaçık olmadı. Güvenlik gerekçe-siyle sınırlardaki denetimartınca bu sınırlardan “yük”götürüp getirmek ancak deneti-mi yapanların onayıyla mümkünoldu. Uludere katliamı sonrasıköy halkının üstüne basa basasöylediği “Karakolun haberivar. Kaçakçılık yolunun ikisi dekarakolun önünden geçer. Sınırgeçenler askerin bilgisidahilinde girip çıkar” sözleri debu durumu doğruluyor.

‹K‹ B‹DON BENZ‹N‹NVERG‹S‹ M‹ OLUR?

1990’lı yıllarda kirli savaştaktiği olarak gündeme getirilenkoruculuk sisteminin adınınkaçakçılıkla beraber anılması dayine bu denetim ilişkilerinedeniyle oluyor. Güvenlik güç-leri “aynı cephede yer aldıkları”korucuların kaçakçılıkyapmasına müsamaha gösteri-yor. Katliamın yaşandığı Ortasuve Gülyazı köyleri de zaten“korucu köyleri”. Her iki köyünhalkı da kaçakçılıkla geçiniyor.Kirli savaşın yarattığı ekonomi“daha büyük güçlere” silah,

uyuşturucu kaçakçılığı yapmaimkanı tanırken savaş nedeniylemülksüzleştirilen Kürt köylüleride katırlarla taşınabilecekölçekte, bir seferde 50-60 liralıkgelir getirecek miktarda “siga-ra, şeker, mazot” kaçakçılığıyapma imkanı buluyor.

Kaçakçılık konusunda iktidarcephesinin en sık dile getirdiğiiddia kaçakçılığın PKK deneti-minde yapıldığı, kaçakçılarınPKK’ye vergi verdiği. Fakat bu

iddialar bizzat köy halkınınifadeleriyle yalanlanıyor.Örgütün vergi ve kaçakçılıkdenetimi yaptığı iddialarıkonusunda Ortasu’dan korucuemeklisi Hüseyin Dede Radikalgazetesi muhabiri SerkanOcak’a şu sözleri söylemiş:“Onlar bizimle karşılaşmaz.Bize görünmekten çekinir. İs-tihbarat vereceğimizi bilir. zdenne vergisi alsın ki, iki bidonmazotun vergisi ne olur?”

Kaçakçılıkla mücadeleTürkiye’nin geçmişteki

sınır güvenliği politikasına yönveren başlıklardan birisiydi.Geçmişte sınırdaki karakollarkaçakçıları gözetleyipdenetleyebilecek mevkilereyapılmış, karakolların donanımıve güvenliği de kaçakçılarlamücadele edecek askerlerinihtiyaçlarına yetecek kadarsağlanmıştı. Fakat 1980 sonrasıPKK baskınlarıyla başlayan ve30 yıl süren savaş, kaçakçılıklamücadele için kurulan karakol-ları TSK’nın yumuşak karnıhaline getirdi. Karakollarınmevkileri buraları gerillabaskınlarına karşı açık hedefhaline getirirken, derme çatmayapıları da güvenlik zafiyetioluşturdu.

AKP, terörle mücadelestratejisi gereği bu soruna kendibildiği yöntemlerle el attı vedevreye TOKİ girdi. MilliSavunma Bakanlığı, MaliyeBakanlığı ve TOKİ arasındaKasım 2008’de imzalanan

anlaşmalarla sınır karakollarıTOKİ tarafından yenilenmeyebaşladı. Genelkurmay BaşkanıNecdet Özel’in verdiği bilgiyegöre Kara KuvvetleriKomutanlığı için 155, JandarmaGenel Komutanlığı için 228olmak üzere toplam 383karakol inşası planlanıyor. Bukarakolların 312’sinin TOKİ ta-rafından yapılması planlanıyor.Karakolların çoğunluğu sınırdaolan şu illerde inşa ediliyor:Ağrı, Batman, Bingöl,Diyarbakır, Elazığ, Erzincan,Erzurum, Hakkari, Kars,Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa,Şırnak, Tunceli, Van.

Bu karakol inşaatları,AKP’ye has güvenlik poli-tikalarıyla sermaye birikimstratejilerinin kesiştiği nadidebir örnek halini alıyor. Çünkükarakollar TOKİ’ye kurum içinoldukça karlı bir anlaşmakarşılığı yaptırılıyor. Kentmerkezlerinde bulunan TSK’yaait değerli Hazine arazileriTOKİ'ye devrediliyor. Böylece

TOKİ kentlerde rant değeriyüksek araziler karşılığındahudutlarda TSK’ya karakollaryapıyor. Yenilenen vesaldırılara karşı güçlendirilenkarakollar sınır denetimlerinikolaylaştıracak. Türkiye’ninsınır güvenliği politikalarınıkonuşurken bu politikalarınüyesi olduğu NATO ile uyumluplanlandığını da unutmamakgerekiyor. Güvenlik anlayışınıyeniden tanımlayarak bunauygun bir yapılanma içine girenNATO, sınırların güvenliğinisağlamak için üye ülkelerin tekbaşına çalışması yerine birliktehareket etmesi gerektiği ilke-siyle hareket ediyor. Buanlayışın somut karşılığıMalatya’ya kurulacak füzekalkanı ve kalkanın yanı sıraTSK’de yaşanan dönüşüm.NATO konseptine uygun birbiçimde TSK’nın etkinleşerekküçülmesi, donanımının moder-nizasyonu, sınır güvenliği içinkullanılan savaş teknolojilerinide belirliyor.

Kaçakçılık faaliyetininkökenleri Osmanlı’nın

yarı-sömürgeleşmesi sürecinde,1872’de Düyun-u Umumiye’ninkurulmasına dayanır.Osmanlı’nın dış borçlarınıdenetleyen bu kurum, damga,alkollü içki, balık avı, tuz, tütünve ipekten gelen vergi gelirlerinidış borçların ödenmesine tahsiseder. Bu ürünler üzerinde vergiarttıkça, bu ürünleri sınırdanvergi vermeksizin geçirip ülkeiçinde daha ucuza satmak dayaygınlaşan bir ticaret biçimiolur. Kısaca kaçakçılık faaliyetiOsmanlı’nın yarı sömürgeleşti-rilmesiyle ortaya çıkar.

İngilizlerin sınır çizmesivakası ise Kürt köylülerinikaçakçı haline getiren bir başkasömürgecilik politikasıdır. 1.Dünya Savaşı ile bölgedecereyan eden emperyalistpaylaşım çatışmaları, petrolkentleri olan Musul ve Kerküküzerinde yoğunlaşmıştır. Bukentleri kapsayan bölgedeçoğunlukla Kürtler yaşamak-tadır. Savaş sorası İngiliz işgalialtındaki bu topraklar üzerineTürkiye ve Irak hak iddiaetmektedir. Sonuç olarak1924’te sorun İngilteretarafından MilletlerCemiyeti’nin gündemine getiri-lir. İngiltere’nin çıkarlarıTürkiye ve Irak’ın onayı gözeti-

lerek bölüşülür. Kürt halkınınyaşadığı topraklar ikiyebölünerek güneyi Irak’a, kuzeyiTürkiye’ye verilir. Bupaylaşımdan sonra Musul veKerkük davası bir süre dahasürse de Türkiye’nin birsüreliğine kardan pay alması vedaha sonra payını satması iletamamen kapanır.

Emperyalist çatışmalarbölgede yaşayan halkın icatedilen / çizilen bir sınırla ikifarklı ülkenin vatandaşı halinegetirilmesi sonucunu doğurur.Arada tel örgülerin, duvarlarınbulunmadığı bu farazi sınırelbette ki akrabalıkları,komşulukları ortadankaldırmaz. Bölge halkı sınırabakmaksızın alışverişe, ekmeyebiçmeye devam eder.

Kaçakçılık olarak nite-lendirilen faaliyetlerin birkısmının icat edilen sınırarağmen süren ikili ilişkilerolduğunu BDP EşbaşkanıGültan Kışanak’ın 2 Ocak günüTBMM Genel Kurulu’ndayaptığı şu konuşma doğrula-maktadır:

“Köylülerin evi Türkiyesınırında, tarlaları Iraksınırındadır. O köylüler her günsizin deyiminizle sınırı kaçakolarak geçip tarlalarında ekinbiçip hayvan otlatıyorlar. Nesınırı? Neyin kaçakçılığı?”

“Evi Türkiye’de,tarlaları Irak’ta”

Page 13: 148'inci sayı

TARİHHalk›n Sesi

1312 Ocak 2012 / 25 Ocak 2012

Destan diye anlatılan Sarıkamış kıyımıBaşbakan Erdoğan, Uludere

Katliamı sonrası partisinin Meclisgrup toplantısında yaptığı

konuşmada o günün Sarıkamışfaciasının 97. yıldönümü olduğunuhatırlattı, katliamı eleştirenleri bu

vesileyle de hedef haline getirdi. Erdoğan’ın ifadeleri ile “oradaki

destan bir Türkiye destanı”ydı, “1915baharında Alluhekber Dağları'nda kar

eridiğinde kardelenler, çiğdemlerdeğil, gözyaşları dahi donmuş, birbir-

lerine sarılmış, kucaklaşmış, birbirininomzuna başını dayamış Mehmetlerinşehit bedenleri ortaya çıkmıştı. Etnik

kökenleri ve mezhepleri ne olursaolsun, bölgeleri, illeri, köyleri ne olur-

sa olsun yan yana şehit düşenlerihepsi aynı şeyi söylüyordu: 'La ilahe

illallah' deyip gözlerini yumdu.”Erdoğan’ın hamaset dolu bu söz-

leri, Bülent Arınç gibi sürekliağlayan insanları derin duygulara

gark etmek için değildi sadece.Erdoğan Kürtlere karşı yine

İslamcılığa sarıldı. BDP’ye yük-lenerek “tarihinde böyle kahra-

manlık destanları olan bir millet bunifak girişimlerinin tamamını boşa

çıkarır ve Allah'ın izniyle çıkara-caktır” dedi.

Erdoğan’ın “milli birlik”sağlayamadığı Kürtlere karşı dönüpyine İslamcılığa başvurması bir yanaSarıkamış’ta insanların göz göre gö-

re ölmelerini destan olarak değer-lendirmesi en hafif tabirle sorunlu.

İktidarların başkalarının hayatıüzerinden kahramanlık yapması ne

ülkemizde ne de AKP içinde yenideğil elbette. Daha geçen yıl

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,Sarıkamış anması için düzenlenen

törende “Gerekirse bir 90 bin daha,gerekirse bir 900 bin daha bu aziz

topraklar için bedenimizde can, dizi-mizde derman kalana kadar

mücadele etmeye devam edeceğiz”demişti. Ama bu canlar ne için

mücadele etmişti,nasıl can vermişti, bahsetmedi.

İşte bir “kahramanlık” hikayesi…

Sar›kam›fl cephesinin mimar› Enver Pafla’ya göre “baflar› giysilerlede¤il, her askerin kalbindeki yi¤itlik ve cesaretle kazan›l›r”d›. Ancak -39 derecede Sar›kam›fl’›n çetin co¤rafyas›na sürülen askerler içinöyle olmad›. So¤uk, açl›k ve hastal›ktan öldüler, kalanlar esir düflüpy›llarca evine dönemedi. Pafla harekat bitmeden önce ‹stanbul’dayd›.

O smanlı bir yarısömürge olarakkaybettiği

topraklarını kazanabil-mek, imparatorluğun“eski görkemli günlerine”yeniden dönebilmek için1. Dünya Savaşı’ndaemperyalist ittifaklarınbirinde yer almayaçalışmış, İttihat Terakkive Enver Paşa,Almanya’nın zaferivarsayımına dayanarakonun yanında yer almıştı.

İttifak antlaşmasıEnver Paşa’nın daaralarında bulunduğudört kişi tarafından, diğerkabine üyelerinden gizliolarak yapılırken,Almanların Akdeniz'defaaliyet gösteren Goebenve Breslau zırhlılarınınÇanakkale'den geçir-tilmesi ise yine EnverPaşa ve Sait Halim'in

gizledikleri bir iş olmuştu.

SEFERBERL‹⁄‹NSONU GEL‹fi‹NDENBELL‹

İttifak sonrası sefer-berlik emri hükümetinkararı olmadan yineEnver Paşa tarafındanverildi. İttifakın imza-landığı gün ilan edilenseferberlik de durumunvehametini göstermek-teydi. Uzun soluklu birsavaş yerine birkaç haftaiçinde kaderi belli olacakbir savaş düşünülmüş,“hesap kitap yapılma-dan” orduyu toplamakyoluna gidilmişti. Üç güniçinde 20-45 yaşlarıarasındaki bütün erkek-lerin üç günlük yiyecekleaskerlik şubelerinebaşvurmaları istendi. Buemir üzerine, şubelerinönlerine yığılan kalabalığıaskere almak haftalarca

sürmüş, işlemler tamam-lanmadan başvuranlarayemek verilemediğindenbüyük sefaleteyaratılmıştı. Öyle kibirçoğu kaçaklığı,eşkıyalığı göze alarakaskerlikten vazgeçmişti.

“ASKER‹ KIRDIRANENVER PAfiA”

Enver Paşa’nın mace-racılığının yaşanan envahim sonuçlarından birikumandasını bizzatüstlendiği, parlaksonuçlar vermesi bekle-nen SarıkamışHarekatı’ydı. Plana görePolonya cephesindeRuslarla savaşta olanAlmanlara yardımsağlamak için Ruslarakarşı Sarıkamış cephesiaçılacaktı. BöyleceRuslar’ın bazı birlikleriniPolonya'dan Kafkaslaraçekeceği umuluyordu.

Ancak Enver Paşadışında kimsenin bir kıştaarruzuna niyeti yoktu.Balkan Savaşı’ndan yeniçıkmış ordunun eksiklik-leri yanında ağır kışyaşanan Sarıkamış’ıncoğrafyası da çetindi.Ruslara karşıgörevlendirilmiş 3. OrduKomutanı Hasan İzzetPaşa da, "Bu karda kışta,teçhizatsız birliklerisavaşa sürmenin cinayetolacağı" kanısındaydı.Nitekim bütün olumsuz-luklara rağmen Kasım1914’te, RuslarıEleşkirt’te durdurmuş,ama şartları düşünerekçekilen Rusların peşinedüşmemişti.

GER‹ ADIM ATANVURULDU

Enver Paşa cesur bul-madığı Hasan İzzetPaşa’yı görevden alıp

ordunun başına geçti.Yayımladığı bildiride de"Başarı giysilerle değil,her askerin kalbindekiyiğitlik ve cesaretlekazanılır" dedi. Enver’inzorlamasıyla eksi 39derece havada, kayıplarlaharekat başladı. EnverPaşa, sonuç belli olmayabaşladığı halde taarruzdaısrar ediyordu. “Geriadım atanı üstü vura-caktır!” emri bile verdi,askerleri ‘ibretlik’ olsundiye kurşuna dizdirdi.

Ocak ayıyla birlikteher şeyin bittiğini kabuletmek zorunda kalanEnver Paşa, komutayıpaşa yaptığı Albay HafızHakkı Bey’e bırakarakErzurum’a doğru yolaçıktı, oradan da İstan-bul’a. 4 Ocak 1915’teHakkı Paşa geri çekilmeemri verdi ve SarıkamışHarekâtı onbinlerce kişiyi

soğuk, açlık vehastalıktan dağlardabırakarak bitti. Ruslarınesir aldığı askerlersekamplara götürüldü. Birkısmı kamplarda öldü,sağ kalmayı başarabilen-lerse ancak yıllar sonraülkelerine dönebildiler.

EMPERYAL‹ZME ALETOLANIN SONU...

Almanların dünyaya,İttihatçıların da Asya'yahakim olacakları hayaliy-le gelişen Almanemperyalizmi ve İttihatçıbirlikteliği, Osmanlı’yısavaşa sokmuştu. Ancak,İttihat ve Terakki ikti-darının, Almanemperyalizminin bir aletihaline gelerek dünyanınemperyalistlerarasıyeniden paylaşımına tarafolması ve sonunda I.Dünya Savaşı'na girilmesidevletin dağılma sürecine

damgasını vurdu. Bugün AKP, dış poli-

tikada bu eğilimden farklıbir yol izlemediğine,emperyalist paylaşımı“fırsat”a çevirip bölgeselgüç olmak, ABDtaşeronu olarak görevalmak gayretindeolduğuna göre, böyle birdış politika macerasındabinlerce insanı savaşasürüp ölüme sürüklemeyidestanlaştırılmasına daşaşmamak gerek.

Kaynakça:Feroz Ahmad – İttihat

ve Terakki (1908-1914)Sina Akşin – Sarp

Balcı – Barış Ünlü – 100.Yılında Jön Türk Devrimi

Ateşe Dönen Dünya:Sarıkamış – BirgünSönmez-Reyhan Yıldız

Sarıkamış Dramı –Alptekin Müderrisoğlu

ÖZEN TAÇYILDIZ

Sarıkamış’ta kaç kişinin cephe-ye sürüldüğü, kaç kişinin

öldüğü yıllardan beri tartışıldı.Harbiye Nezareti'nin Orduİkmal Dairesi Müdür VekiliMiralay Behiç Erkin’in hesabınagöre 600 bin kişi esir olmuş,donmuş, yaralanmış, ölmüş vefirar etmişti:

“Bu hesabı Enver Paşa’yagösterdiğim zaman yüzümebaktı: ‘bunlar nasıl olsa bir günölmeyecekler miydi?’ diyerekmeseleyi halletti.”

Verilen rakamlar benzerbiçimde onbinlerle ifade edildiama daha önemli olan insanlarınkarşılaştığı koşulların ve ölümşekillerinin fecaatiydi. İşte,Yaşar Kemal’in kalemindenSarıkamış:

“Sen hiç Sarıkamış'ı gördünmü kedi? Sarıkamış içindeAynalı Çarşı. Aynalı Çarşıcehennem. Sen Aynalı Çarşı’dauçup da denize gömülen gemi-leri gördün mü hiç? İyi kigörmedin.

Sen hiç parça parça olmuş,üst üste tepelerce yığılmış, siper-leri, koyakları, çukurları ağzınakadar doldurmuş ölüleri gördünmü? Ovalar dolusu çürümüş,kokmuş, kokusu insanı boğanölülerin üstünden hiç yürüyerekgeçtin mi? Sarıkamış savaşınıgörmemiş, yaşamamış insandünyada hiçbir şeyi görmemiş,yaşamamış demektir. Erzurumiçinde Aynalı Çarşı. Sen kedi,sen hiç, uykucu, rahat, gerinenkedi, sen hiç Allahuekberdağında olup bitenleri gördünmü? İnsan boyu iki insan boyukarın içinde yalın ayak, başı

kabak, pantolonu yırtılmış,kaputsuz, ceketsiz, koyunları bitdolu, donmuş elleriylekaşınamayanları, Rus topçusu-nun karlı dağları ateşe, zindanaçeviren güllelerini, karla birlikteuçuşan kolları, bacakları, kollarlabacaklarla, gövdelerle birliktegökten yağan kanları,Allahuekber dağlarının doruk-

larında fırtınaya, boraya tutulupdonan, taş kesilen, donmuş kir-pikleri, kaşları, donmuş göz-leriyle bakan on binlerce askerigördün mü hiç? Sen bunlarıgörmediysen hiçbir şey görmedindemektir… Sen bunlarıgörmediysen, insanların yüzünebakmaktan niçin utanasın?..

Balkan Harbi, Çanakkale,

Sarıkamış, Amele Taburları, senbunların hepsini birkaç yılda üstüste yaşadın mı kedi? Günlerceaç kaldın mı, günlerce susuzkalıp, kurtlu sular içtin mi?Dumlupınar'da öldürülmüş, bin-lerce kokmuş, çürümüş, liymeliyme olmuş ölüyü toplarken,toplar gömerken, yüzlerceAmele Taburu askerinin

öldüğünü duydun mu, gördünmü? Duymadıysan görmediysenbu dünyada ne hiçbir şey duydunne de hiçbir şey gördün. Sen birinsan olsan bir daha şu insan-ların içine çıkar, bir daha onlarınyüzüne bakabilir misin?” (FıratSuyu Kan Akıyor Baksana BirAda Hikayesi 1)

Sen hiç Sarıkamış’ı gördün mü?

Sar›kam›fl’ta neler olupbitti¤ini halk uzun süre bilme-di. Öyle ki sadrazam SaidHalim Pafla bile Sar›kam›flfelaketini çok sonra haberald›¤›n› söylemiflti. Asl›ndasansür karar› savaflbafllamadan al›nm›flt›.Genelkurmay’›n savaflbafllamadan, Eylül 1914’teald›¤› karar gere¤i seferberlikve savafl zamanlar›nda harbeait her türlü haberi genelkarargah verecek, bu kararauymayanlar Divan-› Harbegönderilip fliddetlecezaland›r›lacakt›.

Ordunun kara gömüldü¤ügünlerde, ‹stanbul gazeteleriGenel Karargâh'›n zaferbildirisini yay›ml›yordu:"Ordumuz Sar›kam›fl'a dekilerleyerek kesin baflar›kazanm›flt›r." Harekat›n sonaermesine iki gün kala, ordunundurumu aflikarken, ErzurumMebusu Seyfullah BeyErzurum’dan Meclis’e geçti¤itelgrafta “fianl› ordumuzun hertarafta geliflen galibiyet vemuzafferiyetini tebrik ederiz.”

diyordu. Telgraf›n tarihi olan 3Ocak 1915’ten sonra gazeteler-de Kafkas Cephesi’nden hiç sözedilmedi.

Enver Pafla, sonucukamuoyundan gizleyerek,‹stanbul'a döndü.Sar›kam›fl’tan ayr›l›rken “casusve bozguncular›n yalan haber-lerle halk›n moralini boz-malar›n› önlemek” gerekçe-siyle “hareketinin gizli tutul-mas›n›” istemiflti.

Zafer haberlerini yerini bukez Ermenilerin düflmanla itti-fak yap›p orduyu arkadanvurdu¤una dair yaz›lar ald›bas›nda. 5 ay sonra da ünlütehcir karar› ç›kt›.

Sar›kam›fl konusundaki san-sür ancak 1921 y›l›nda k›r›ld›.Ruslara eflir düflen Yarbay fierifKöprülü, ‹stanbul’a döndüktensonra, an›lar›n› 1921’de Akflamgazetesinde yay›mlamayabafllad› ancak bir süre sonragazete gördü¤ü bask›y›gerekçe göstererek an›lar›n›yay›mlamay› durdurdu.Köprülü an›lar›n› bu kez kitapolarak yay›mlad›.

Sarıkamış’ta yaşanan felaketasker kaçaklarından, cephedensağ dönebilenlerden öğrenildi,halkın acılarında dile geldi, pekçok ağıt ve türküyle tarihekazındı. Onlardan biri de RuhiSu’nun dilinden:

Oltu’dan girdik de Sarıkamış’a

Akıl ermez orda yatan üleşe Askeri kırdıran Enveri Paşa Kitlendi kapılar, mekan ağladı

Yüzbaşılar, yüzbaşılar Tabur tabura karşılar Yağmur yağıp gün değişin Yatan şehitler ışılar

İbrişimin kozalarıBattın Avşar kazalarıSarıkamış’ta kırıldıGonca gülün tazeleri

Sarıkamış’a ve orada ölenlere ilişkin sansür ve dolayısıyla muamma uzunyıllar devam etse kayıpları olanların yaktığı ağıtlar ve türkülerle tarihe kazındı

Kara gömülenordunun zafer haberleri

Page 14: 148'inci sayı

YAŞAMHalk›n Sesi

1412 Ocak 2011 / 25 Ocak 2011

Radikal gazetesinden Pınar ÖğünçAKP’li gençlerle konuşmuş. Öğünç’ün 9

Aralık’ta yayımlanan yazısında AKP’ligençler tutuklu üniversitelilerle ilgili soru-

lara kendilerince şöyle yanıt vermişler:“Neden yumurta değil de gül atmıyor-lar”… Gençlerin zeka düzeyi üzerine

iyimser olmaya çalışırsak “Yumurta ata-caklarına yesinler” esprisini 40 defa

tekrarlamaktan bıkmayan Bakan ağabey-lerinden daha “yaratıcı” bir yanıt olarak

değerlendirebiliriz. Ancak “okumuş insan”üzerine beklentileri hala yüksek olanlar-

daysak büyük hayal kırıklığı! Hani 80civarı devlet üniversitesi olmak üzere 100’e

yakın üniversite açmakla övünen AKPiktidarının eğitim atağına hiç yakışmıyor.

Ya da çok yakışıyor! Zira uluslararasıdüzlemde akademik araştırma alanında

giderek gerileyen Türkiye üniver-sitelerinden gelen kimi haberler EgemenBağış esprilerinden bile beter… RecepTayyip Erdoğan Üniversitesi’ni sadece

Rize Üniversitesi’nin yeni ismi sananlarfena halde yanılıyor. Tüm üniversitelerRTEÜ tüm üniversite yöneticileri birerRTE olmuş bile! Tüccar, “iş bitirici”,

küfürbaz rektörlerden ufak bir derleme…

“PARAYI BASAN ONURLANDIRILIR”

Dilovası halkının sanayi tarafındanzehirlendiğini ortaya çıkarttığı bilimselçalışması nedeniyle Prof. Dr. OnurHamzaoğlu’na "şarlatan" diyen KocaeliBelediye Başkanı, kendi üniversitesitarafından "onurlandırıldı." KocaeliÜniversitesi Tıp Fakültesi Halk SağlığıAnabilim Dalı Başkanı Hamzaoğlu’nunDilovası ilçesinde yaptığı araştırmalarsonucunda hamile kadınların sütünde vedışkısında ağır metaller bulunduğunuortaya çıkarmasının ardından Belediye

Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu,Hamzaoğlu’nu “şarlatanlık” ilesuçlamıştı. Kendi üniversitesinin biliminsanına sahip çıkması beklenen KocaeliÜniversitesi yönetimi ise BelediyeBaşkanı’yla “bir” olup Onur Hamzaoğluhakkında soruşturmalar açarak bilimselbir araştırmaya savaş açmıştı. Üniver-site’nin etik kurulunun gizli olmasıgereken soruşturması BelediyeBaşkanı’nın yargılandığı davaya “yetişti-rilmişti.” Üniversite bununla da tatminolmamış olacak ki Belediye Başkanı’nı“onurlandırmaya” karar verdi. KocaeliÜniversitesi Felsefe Bölümü’nün her yılmayıs ayında düzenlediği FelsefeGünleri’nin Onur Kurulu’naKaraosmanoğlu’nun ismi yazıldı. İşinkötüsü bu kararın altında solcu olarakbilinen Kocaeli Üniversitesi FelsefeBölüm Başkanı Prof. Dr. SinanÖzbek’in imzasının bulunmasıydı. Budurumu Belediye ile sponsorlukanlaşmasıyla açıklayan Özbek, “parayıverenin düdüğü çaldığı” üniversite mo-delini kabullenmiş görünüyordu.Özbek’in Hamzaoğlu’nu bilimselaraştırması nedeniyle kınayanlarınarasında olması, AKP sponsorluğunukendisi için bir etkinliği aşan anlamınıgösteriyordu.

“SICAK SICAK P‹DELER‹M VAR”2012’ye girmemizle birlikte Marmara

Üniversitesi’nde Deniz Bank müşterisiolmayan hiç kimse okulunyemekhanesinden yemek yiyememeyebaşladı. Yaz aylarından itibaren üniver-sitenin kimlik kartları, banka kartı özel-

liği de olan Kampus Kartlar ile değişti-rilmişti. Tüm akademisyenlerin, üniver-site emekçilerinin ve öğrencilerin ancakDeniz Bank’taki bu hesaplarına parayükleyerek yemek yiyebilecekleri duyu-rulmuştu ve söylenilen yapıldı. Asılolarak banka kartı olan yeni kimliklerikullanmayı kabul etmeyen akademisyen-ler, öğrenciler ve üniversite emekçileri 2Ocak pazartesi gününden itibarenMarmara Üniversitesi kampuslarınınyemekhanelerine alınmamaya başladı.Üniversite yönetimi her mensubunuzorla Deniz Bank müşterisi yapan biranlaşma yapmış, üniversitelilerin bu bil-gilerini hiçbir izin almadan bu bankayaaktarmıştı. Oluşan tepkiler üzerineKampus Kart’ın pazarlanmasına soyu-nan yönetim yeni kartlar ile bir pideci-den % 25 indirimli alışveriş yapılacağınadair mailleri üniversitelilere yollamayabaşladı. “Koskoca” rektör yardımcısıbinlerce kişiyle bir bilimsel çalışmayıdeğil pide firmasının adreslerini veindirim koşullarını paylaştı!

“B‹Z‹M ÜN‹VERS‹TEDEN SÜPERAVM OLUR”

Dokuz Eylül Üniversitesi RektörüProf. Mehmet Füzün, İzmir’in en gözdesemtlerinden Alsancak’taki rektörlükbinasını para kazandıran bir mekanhaline getirmeyi planladığını açıkladı.Tam gün çalışma yasasını çiğneyerekBaşbakan Erdoğan’ın ameliyatını yap-masıyla adından söz ettiren Füzün’ün şusözleri Başbakan’dan ne çok şeykaptığını gösterdi: “Buradan üniversitekira geliri kazanacak. Böylece üniver-

sitemiz bir arazisini iyi bir şekildedeğerlendirmiş olacak.” Kendisi ekono-mist değil bir tıpçı ancak neoliberal ikti-darın dilini iyi kapmış. Öyle ya kentinmerkezinde üniversitenin de emekçi-lerin de yeri yok, kent merkezleri ser-maye içindir…

“fiU AN EL‹M‹ZDE KALMADIAMA GELECEK”

Tüccarlığın klasik lafıdır; müşteri birürün sorduğunda “yok” denmez,“kalmadı ama gelecek” denir. GülenCemaatine yakınlığıyla bilinen özelGazikent Üniversitesi de tam bu strate-jite uygun davrandığı ortaya çıktı.Üniversite, İstanbul İl Milli EğitimMüdürlüğü ile bir anlaşmaya imza attı.Söz konusu anlaşmayla 1000 öğretmen 3bin lira karşılığı, formasyon yerine geçenyüksek lisans diploması sahibi olacak.“Antep nere İstanbul nere” sorusu biryana, 20-30 kişilik olması gereken yük-sek lisans programlarında bin kişininnasıl, hangi binada eğitim göreceği belir-siz. Ancak büyük bir akademik skandalyaratan bir başka gerçek, bu üniversitebünyesine eğitim fakültesi olmaması!Yüksek lisans açmak içi ne bölümü neyeterli öğretim kadrosu ne de binasıbulunan bir üniversiteyle İstanbul MilliEğitim Müdürlüğü’nün hangi kriterlerleanlaşmaya vardığı ise açık: Cemaatkriterleri. “Diplomanı bakkaldan mıaldın” sorularına muhatap olma riskinerağmen hala bu bölüme ilgi duyanlariçin Milli Eğitim Müdürlüğü “müthiş”bir avantaj da koparmış: Kredi kartına12 taksit yapıyorlar!

Ustalardan(…) doğa üzerinde

kazandığımız zaferlerden dolayıkendimizi pek fazla övmeyelim.Böyle her zafer için doğa biz-den öcünü alır. Her zaferin bek-lediğimiz sonuçları ilk plandasağladığı doğrudur, ama ikincive üçüncü planda da büyükçoğunlukla ilk sonuçlarıortadan kaldıran, bambaşka,önceden görülmeyen etkilerivardır. Mezopotamya,Yunanistan, Küçük Asya vebaşka yerlerde işlenecek toprakelde etmek için ormanları yokeden insanlar, ormanlarla birlik-te nem koruyan ve biriktirenmerkezlerin ellerinden gittiğini,bu ülkelerin şimdiki çölleşmişdurumuna ortamhazırladıklarını akıllarına hiçgetirmiyorlardı. Alpler'dekiİtalyanlar, dağların kuzeyyamaçlarında dikkatle korunançam ormanlarını güneyyamaçlarında yok ederken, böl-gelerinde sütçülük sanayisininköklerini kazıdıklarını sezemiyor-lardı. Böylece, yılın büyükkısmında, dağlardaki kay-nakların suyunu kuruttuklarını,aynı zamanda da yağmurmevsiminde azgın selyığınlarının ovaları basmasınaneden olduklarını hiç bilemiyor-lardı. Avrupa'da patatesi yayan-lar, nişastalı yumrularla birlikte,sıraca hastalığını yaydıklarınıbilmiyorlardı. İşte böylece heradımda anımsıyoruz ki, hiçbirzaman, başkatopluluğa ege-men olan birfatih, doğadışında bulu-nan bir kişigibi, doğayaegemendeğiliz; tersine,etimiz, kanımızve beynimizleondan birparçayız, onuntamortasındayız,onun üzerindekurduğumuzbütün ege-menlik, başkabütünyaratıklardanönce onunyasalarını tanıma ve doğruolarak uygulayabilmeüstünlüğüne sahip olmamızdanöte gitmez.

(…) Üretime yönelmişfaaliyetlerimizin en uzak doğaletkilerini hesaplamayı bir dere-ceye kadar öğreninceye dek,binlerce yıllık bir emek gerekliolmuşsa da, bu eylemlerindaha uzak toplumsal etkileribakımından bu iş çok daha güçolmuştur. Patatese ve onunlabirlikte yayılan sıraca hastalığınadeğindik. Oysa, işçilerin yiye-ceklerinin yalnız patateseindirgenmesinin bütün ülkelerinhalk yığınlarının yaşayış duru-mu üzerinde yaptığı etkilerle,1847 yılında patates hastalığıdolayısıyla İrlanda'nın uğradığı,yalnızca ve yalnızca patatesyiyen bir milyon İrlandalıyımezara yollayan ve iki milyonu-nu da denizaşırı ülkelere göçetmeye zorlayan açlıklakarşılaştırıldığı zaman, sıracahastalığı nedir ki? Araplar alkoldamıtmayı öğrendikleri zaman,o zamanlar henüz keşfedilme-miş olan Amerika'nın asılyerlilerinin ortadan kalkmasınayarayan başlıca silahlardan biri-ni meydana getirdiklerinidüşlerinde bile görmemişlerdi.Ve sonradan Kolomb,Amerika'yı keşfettiğinde,Avrupa'da çok önceleri yenil-giye uğrayan köleliği yenidencanlandırmakta ve köle ticare-tinin temelini atmaktaolduğunu bilmiyordu. 17. ve18. yüzyıllarda, buhar maki-nesinin yapımı üzerinde çalışaninsanlar, başka her şeydendaha çok tüm dünyanıntoplumsal ilişkilerini köktendeğiştiren ve özellikleAvrupa'da, zenginliğin azınlıktarafında ve yoksulluğun büyükçoğunluk tarafındayoğunlaşmasını, önce burju-vazinin toplumsal ve siyasalegemenlik elde etmesini, sonrada burjuvazi ile proletaryaarasında, ancak burjuvazininyıkılması ve bütün sınıfkarşıtlıklarının ortadan kalk-masıyla sona erebilecek olanbir sınıf savaşımını ortayaçıkaran aracı hazırladıklarındanhabersizdiler. Ama bu alandada yavaş yavaş, uzun ve

çoğunlukla sert deneyler, tarih-sel malzemenin toplanması veincelenmesi sonucu, üretimfaaliyetimizin dolaylı, daha uzaktoplumsal etkileri konusundaaydınlığa varmayı öğrenmekte-yiz; böylece, bu etkileridenetleme ve onları düzenlemeolanağına da kavuşuyoruz.

Bu düzenlemeyigerçekleştirmek için de, salt bil-giden başka şeyler gereklidir.Bunun için bugüne kadarkiüretim tarzında ve onunla birlik-te tüm toplumsal düzenimizdetam bir devrim gereklidir.

Şimdiye dek var olmuşbütün üretim tarzları, ancakemeğin en yakın, en dolaysızyararlı etkisine ulaşmayı hedefalmıştır. İlerde ortaya çıkan,yavaş yavaş yinelenerek veyığılarak etkili hale gelen dahasonraki sonuçlar tamamenihmal edilmiştir. Toprağın ilkelortak mülkiyeti, bir yandan,ufukları genel olarak sınırlı olaninsanların gelişme düzeyine te-kabül ediyor, öte yandan ise,bu en ilkel ekonominin olasıkötü sonuçları karşısında, belirlibir telafi olanağı sağlayan,işlenebilir fazla toprağı gerek-tiriyordu. Bu toprak fazlalığıtükenince, ortak mülkiyet deson buluyordu. Oysa, daha ileribütün üretim tarzları, nüfusunçeşitli sınıflara bölünmesine vebununla birlikte de egemen veezilen sınıflar arasındaki

karşıtlığa götürüyor-du; ama aynı zaman-da, egemen sınıflarınçıkarları üretimin iticiunsuru haline geldi,çünkü üretim, artıkezilen halkın entemel tüketimaraçlarının sağlan-masıyla sınırlı değildi.Bu, bugün BatıAvrupa'da egemenolan kapitalist üretimtarzı içinde, en iyibiçimde yerine geti-rildi. Üretime vedeğişime egemenolan bireysel kapita-listler, yalnızcafaaliyetlerinin enyakın yararlı etkileriy-le ilgilenebilmekte-

dirler. Hatta bu yararlı etki bile -üretilen ya da değişilen malınyararlılığı söz konusu olduğuölçüde- tamamen arka planageçer; satıştan elde edilecekkâr, tek itici güç olur.

Burjuvazinin toplumsal bili-mi, klasik ekonomi politik, dahaçok, yalnız üretim ve değişimalanlarındaki insan eylemleriningerçekten tasarlanmış toplum-sal etkilerini ele alır. Bu, onunteorik olarak ifade ettiğitoplumsal düzene tamamenuygundur. Kapitalistler,doğrudan doğruya kâr için üre-tim ve değişim yaptıklarındanilk planda yalnızca en yakın, endolaysız sonuçlar hesabakatılmalıdır. Bir fabrikatör ya datüccar, ürettiği ya da satın aldığımetayı normal bir kârla satarsa,durumdan hoşnuttur vemetanın ve alıcısının sonradanne olacağı onu ilgilendirmez.Bu faaliyetlerin doğal etkileriiçin de aynı şey geçerlidir.Küba'da dağ yamaçlarındakiormanları yakarak en verimlikahve ağacının bir kuşağınayetecek gübreyi bunların külün-den sağlayan İspanyoltarımcılarını, sonradan şiddetlitropikal yağmurların artıkkorunamayan üst topraktabakasını alıp götürmesi vegeriye yalnız çıplak kayalarbırakması ilgilendirir miydi?Bugünkü üretim tarzında,toplum karşısında olduğu gibidoğa karşısında da, daha çok,önce ilk ve elle tutulur başarıdikkate alınır. Sonradan da,buna yönelmiş faaliyetlerin enuzak etkilerinin tamamendeğişik ve tamamen ters düşenöteki sonuçlarından dolayı;(…)Almanya’nın “çöküntü”sündebu deneyimi geçirdiği gibi arzve talep dengesinin tersinedönmesinden dolayı; özelmülkiyetin, zorunlu olarak,işçilerin mülksüzleştirilmeleriyönünde gelişmesi, bunakarşılık bütün zenginlikleringiderek işçi olmayanların elindetoplanmasından dolayışaşakalırlar(…)

EEnnggeellss,, DDooğğaa’’nnıınnDDiiyyaalleekkttiiğğii,, ““MMaayymmuunnddaannİİnnssaannaa GGeeççiişşttee EEmmeeğğiinn RRoollüü””bbaaşşllııkkllıı bbööllüümmddeenn

Do¤a ve ekonomipolitik

FriedrichEngels

Türk Hava Yolları(THY), yurtdışı uçuşlarındayolcuların daha eğlencelivakit geçirmesi için film,oyun, müzik hizmetlerine biryenisini daha eklediğiniduyurdu: Kuran-ı Kerimhizmeti. Dış hat uçuşlarındaTürkçe mealinin de dinletil-diği Kur'an-ı Kerim hizmeti,yakın zamanda 4 dilde veril-meye başlanacak. Zamangazetesinin haberine göreTHY yönetimi, uçaklardabulunan özel “eğlence” sis-temine yolculardan gelentalep üzerine, Kur'an-ıKerim sûrelerini ekledi.Uygulamanın en güzelşekilde gerçekleşmesiamacıyla Diyanet İşleriBaşkanlığı ile işbirliğinegiden şirket yönetimi, 5hafız tarafından okunansûreleri, yaklaşık iki ay öncesisteme yükleyerek 'sesliKur'an-ı Kerim' hizmeti sun-maya başladı. Uygulamaylailgili yolculardan olumlu tep-kiler geldiğini ifade edenyetkililer, yakın zamanda

görün-tülü hizmetsunmaya başlayacaklarınıdile getirdi.

THY daha önceden deuçaklardaki 13 numaralıkoltuğu geri getirmişti.Uluslararası havacılık siste-minde bir gelenek olarak 13numaralı koltuk “uğursuz-luk” gerekçesiyle konulmuy-ordu. Bu tartışmalı geleneğeyönelik itiraz ise daha datartışmalı olmuştu. MHPmilletvekili Özcan Yeniçeriİstanbul’un fethedildiği yılın(1453) sayılarının toplamının13 olduğunu ve bu nedenle13’ün “uğursuz” ilanedildiğini savunmuş ve 13numaralı koltuğa iade-iitibar istemişti.

AKP’nin Türk HavaYolları bu işlerle uğraşırkenuzun çalışma saatleri vetaşeronlaştırma gibi neden-lerle uçuş güvenliğindesorunlar yaşanabileceğiyönündeki uyarıları isedinleyen yok.

Memleketimden üniversite manzaraları

UMAR KARATEPE ‘Pideci’ rektör yardımcıları, küfürbaz sponsorları onurlandıranbölüm başkanları, olmayan programı pazarlayan girişimciler...

Geçti¤imiz hafta ‹spanya’da Espanyol-Barcelonaderbisi vard›. Ayn› kentin bu iki tak›m›ndan EspanyolKatalan bölgesindeki kral yanl›lar›n›n ve özellikle de‹spanyol göçmenlerinin kurdu¤u ve yandafl› oldu¤uspor kulübü. Barcelona ise malum, solun,Katalunya’n›n kendi kaderini tayin hakk›n›n ve Kralkarfl›tl›¤›n›n tribünlerine ve kültürüne hakim oldu¤ubir kulüp olarak biliniyor. Barcelona taraftar›n›nhemen her maçta açt›klar› “Katalunya ‹spanyade¤ildir” pankart› ‹spanyol milliyetçisi Espanyoltaraftar›n› çileden ç›kar›rd›. Ancak son maçta Espanyoltaraftar›n›n açt›¤› bir pankart aç›kças› Barcelona’n›n

bir çeliflkisini a盤a ç›kard›. “Katar Katalunya de¤ildir”yaz›l› pankart, Barcelona'n›n Katar'dan gelen yüksekmebla¤ sonucu 'formaya reklam almama' prensibinibir kenara b›rakmas›na iflaret etmekteydi. Y›llarca birfutbolcu fabrikas› gibi çal›flarak, öz kaynaklar›yla çoksay›da y›ld›z› yaratan Barcelona, endüstriyel futbolunmodalar›na uymaya kalk›nca ihtiyaç duydu¤u kay-naklar için Katar’dan gelen fonlara ve reklamakap›s›n› açm›flt›. Para geldi, üzerinde titrenen “kimlik”alay konusu oldu. ‹flin özü Barcelona kendi kalesinemüthifl bir asist yapt›, Espanyol seyircisine ise sadecedokunmak kald›. Sonuçta maç da 1-1 bitti.

Barcelona al da at dedi

THY’ye maaşallah

Yurt içinde ve yurt d›fl›nda fahri doktoraünvanlar› alan Erdo¤an’›n “tüccar” ideolojisi üniversitelere damgas›n› vuruyor.

Page 15: 148'inci sayı

Belgeselci yönetmen ElifErgezen Van'daki çocuk-

larla buluştu. Halkevi’ninkurduğu Van Çocukevi’ndegerçekleştirilen atölyede, çocuk-lar, hayal güçlerini filme dönüş-türdü. Film atölyesinde çocuk-lar tarafından yazılıp yönetilenkısa filmler çekildi. Bu kısafilmler internet ortamındapaylaşıldı ve büyük ilgi gördü.Biz de Van'lı çocuklara sinemaeğitimi veren Elif Ergezen’leatölye çalışmasına dairkonuştuk.

Öncelikle oradaki izlenim-leriniz, deneyimleriniz veyaşadıklarınızla başlayalım.

Önce şunu söylemek lazım.Başka çocuk çadırları kurulduVan'da. Ama Halk ÇocukEvi'nin ki (Halk Çocuk Evidiyorum çünkü orada bir öğ-rencimiz "Halk Çocuk Evi" de-di çok hoşuma gitti) daha etki-li oldu. Çünkü diğer bütün ço-cuk evlerinin yanında aş evleri,yardım dağıtım ve koordinas-yon merkezleri oluyor ve ço-cuklar yemek kuyruklarında,ailelerin yanında kalıyorlar.Onlardan ayrı çok fazla ba-ğımsız bir şeyler yapamıyorlar.Ama Halkevi'nin çadırına sa-dece çocuklar geliyor ve bü-yükler yok. Orası çocuklara aitbir dünya gibi kurulmuş tasar-lanmış. Bulunduğu yer, mekânolarak da çok güzel seçilmiş.Yoksul bir mahalle ve çevreside öyle. Fazla yerleşim yok,etrafı da boş. Çocuklaraözgürlük alanı hissi veriyor.

Benim açımdan güzeldiçünkü çocuklarla çalışmakinsana da bir şeyler katıyor.

Çocuklara sinemayı öğretmekbüyüklere öğretmekten dahakolaydır. Hayal güçleri çokfazla şekillenmemiş ve kirlen-memiş oluyor. İçlerindengeldiği gibi her şeyi samimicepaylaşıyorlar. Onu bir öyküye,masala, filme dönüştürmekonlar açısından daha kolay. 10yaş üzeri kız çocukları özellik-le, kardeşlerini oyalamak içinoraya geliyorlardı. Bir çocuk-muş gibi değil de sorumluluksahibi yetişkinmiş gibi dâhiloluyorlardı. Bence yaptığımızçalışmalarla bunu kırabildik.Bir de yemek kuyruklarındaailesinin sorumluluğu taşıyanoğlan çocukları da (10–16 yaş)yemek almaya gitmek içinayrılıyorlar, kuyruklardasoğukta bekliyorlar.

Öğrencilerin çoğu depremöncesi demir toplayarak,mendil satarak ya da ayakkabıboyayarak geçiniyorlardı.Deprem sonrası böyle birimkânları da yok. Zaten Vançocuk şehrine dönmüş durum-da. Erkeklerin çoğu iş ya dabaşka nedenlerle şehir dışın-dalar. Kalanların çoğu çocuk.Van'da en büyük çalışmaya ih-tiyaç duyulan alan çocuklar,sonra da kadınlar. Kadınlaronca çocuklar çadırda yaşıyor-lar. Travmayı ve acıyı bile doğ-ru düzgün yaşayamıyorlar.

ÇOK SIKINTI ÇEKT‹K, ‹Y‹ fiEYLER ÇEKEL‹M

Çocuklar ellerine kamerayıilk aldıklarında ne hissetiler?

Kamerayı hiç yadırga-madılar. O sorumluluğualdıklarında çok heyecanlandı-lar. Kamerayı alıp “ben de çe-

keceğim” diye sırayla çektilerve kamerayı kendileri kul-landılar. Sonra onlar için çoknormal bir şey gibi geldi. Bizde orada her şeye birliktekarar vermelerini sağladık.Önce sohbet ederek kendiaralarında öyküyü çıkarttılar,kendi hayatlarından yolaçıkarak yapmalarını istedim.Sonra da onu kamerayla kayıt-stop diyerek kendileri organi-ze ettiler. Her söyledikleri şeyede kendileri karar verdi. Biröğrenci çok güzel bir şey söy-lemişti. "Ne çekelim?" diyesordum, bir kız öğrencimiz"hocam çok sıkıntı çektik, iyişeyler çekelim" dedi.

İki müfettiş geldi MilliEğitim’den ve "Ne yapıyor-sunuz? Film göstermeyeizniniz var mı? Valilikten izinaldınız mı? Hangi filmi göste-riyorsunuz?" diye konuştular.

Sonrasında biz derse devamettik. Ve bu olayı da filmedönüştürmek istediler. Çok dagüzel bir cevap verdiler. Yaşa-dıklarını sinema aracılığıylanasıl sorgulayabileceklerini,eleştireceklerini ve onları nasılinsanlara anlatıp tartışabile-ceklerini deneyimlediler.

Çekimlerden sonra, kendileri-ni izlediklerinde ne yaptılar?

Çok gülerek izlediler kendi-lerini. Hemen film gösterim-lerinden sonra yeni hikâyelerlebir sürü öğrenci ben de filmçekmek istiyorum diye geldi.Hepsinin hikâyesi gerçektengüzeldi. Yönlendirme bileolmadan yaptılar. Mesela yok-sullukla ilgili bir film yapın de-medik. Kendi yaşamlarındanböyle bir şey yapmayı istediler.

Çocuklara yaşadıklarındansonra geride ne kaldı?

Yaşadıkları şeyleri anlata-

bilmelerinin farklı araçlarıolduğunu bilmeleri. Bu konu-da onlara bir şeyler kalmış ola-bileceğini düşünüyorum.Çünkü biz gittikten sonraoraya giden öğretmenlerine"benim aklımda şöyle bir öyküvar" diye anlatan öğrencilerolmuş. Böylece yaşadıkları herşeyi, bu anın dışına çıkarakdaha kalıcı hale getirebilecekve onu düşünce süzgecindende geçirebilecekleri bir reflekskaldığını düşünüyorum.

Şu anda oradaki halkınyaşamı yeniden üreteceklerişeylere ihtiyaçları var. Van'dayaşamı kurabilecek en güçlüözne bence çocuklar. Onlardabüyük bir yaşam enerjisi,yaratıcılık, dünyayı algılamadabaşka bir boyut var ve bununşekillenmesi, örgütlenmesigerekiyor. Bunu yapabilecekinsanların oraya gitmesi gerek.

K urtuluş Son Durak filmikadın cinayetlerinin yüzde1400 arttığı ve dolayısıyla

“kadınların birlik ve beraberliğe ençok muhtaç olduğu” son dönemde,sinemadan beklediğimiz ilgiyekısmen yanıt veriyor.

Film için güçlü bir oyuncu kadro-su seçilmesi, kadına yönelik şiddetsorununa ilgi uyandırabilmesiaçısından önemli.

İstanbuldaki “Kurtuluş sondurak”ta bulunan SaadetApartmanı’na taşınan Eylem(Belçim Bilgin), aynı apartmandakuaförlük yapan (Asuman Dabak),ömrü boyunca ağabeylerinin bak-madığı yatalak babasına bakanVartanuş (Demet Akbağ), mafyasevgilisinin “metresi” Goncagül(Nihal Yalçın), her gün kocasındandayak yiyen Gülnur (AytenSoykök), onun küçük yaşta çalışmakzorunda olan kızı Tülay (DamlaSönmez) film boyunca güçbirliğiyapınca neler başarabileceklerinigören kadın karakterler. KadınlaraAhmet Mümtaz Taylan, MeteHorozlu, Tuncer Salman, HüseyinSoysalan eşlik ediyor.

Filmin yönetmeni de (YusufPirhasan) senaristi de (BarışPirhasan) erkek. Kadınların kurtu-luşu öyküsünü erkeğin dilinden din-liyorsunuz. Kadınların vücutlarını,tavırlarını ve tepkilerini erkekleringözünden seyrediyorsunuz. Filmiizlerken, kadınları erkek kültüregöre sınıflandırıyorsunuz, onlarıbuna göre yargılıyorsunuz. Filmboyunca en çok iki çocuklu ve evlibir adamın sevgilisi olanGoncagül’ü yargılıyorsunuz içteniçe. Sevgilisine öfke duyarken, bir

yandan Goncagül’ün pişmanolmasını bekliyorsunuz. Karısınıdöven adam için kesinlikle “maço”ve kirli bir adam imajı çizilmesi desenarist ve yönetmenin cinsiyetinibelli ediyor, üstelik kadına yönelikşiddetin yaygınlığının algılanmasıkonusunda sıkıntılı anlam ifadeediyor. Neyse ki senaryonundayandığı öykünün sahibinin ikikadın olması sayesinde (NükhetBıçakçı ve Sinem Aykanat) aslındakadınların hikayesini izlediğinizden

emin olabiliyorsunuz.Filme henüz gitmemiş olanlar

için uyarı: Karakterlerle ilgiliyukarıdaki tanımlamalardan ötesinibeklemeyin. Film, tek tek herkadının hikayesini anlatamıyor.Gülnur’u döven adamı ancakdışarıdan bir erkek gibi sadece dairekapısı önünde göreceksiniz. Başkarakterin hikayesini dahi bir arka-daşınızdan duymuş gibi bileceksiniz.Eğer daha önceden kadına yönelikşiddet konusunda özel bir öfkeniz,

eyleminiz yoksa, onların hissettik-lerini gönülden hissedebileceğinizsahneler beklemeyin.

İzleyeceğiniz her sahneninnedenini, bağlamını öğrenemeye-ceksiniz. Saadet Apartmanı’ndayaşayan kadınların ilk eylemleriistedikleri gibi bitmediğinden,yönetmen size bu eylemdeki niyet-lerini anlatamayacak, salondankafanızda hikayeye dair bir dünyasoru işareti ile çıkacaksınız.

Film “özel alan politiktir” deme-

den özel alandan politik mücade-lenin çıkışını verebiliyor. Devletinerkekliğini, erkek bir polisüzerinden oldukça başarılı birşekilde simgeleyebiliyor. Ancak budurumla uyuşmayan bir yanı var.Filmde kadınlar günlük yaşamdanörgütlendikleri halde, yukarıdan birdille verilen didaktik mesajlarbulunuyor. Eylem karakteriüzerinden verilen bu mesajlar birkomedi filmi için abes kalıyor vefilmde yakalanan samimi hava kay-boluyor. Film boyunca sanki Eylemdeğil senarist Barış Pirhasankonuşuyor. Diğer “bilinçsiz” amadaha gerçek görünen kadınlara oakıl veriyor.

Filmde, tanıdığımız oyuncuların,bildiğimiz ve takdir ettiğimiz maari-fetlerini izliyoruz ama hiç rahatsızedici görünmüyor. Özellikle AhmetMümtaz Taylan, Nihal Yalçın,Demet Akbağ’ın ve DamlaSönmez’in oyunculuğu konusundayerleşmiş olumlu yönde fikirlerinizvarsa onları destekleyecek mükem-mel oyunculuklarla karşılacaksınız.

Filmin en etkili yanlarından ilki,kadınların devrimindeki “devrimcişiddet” konusunda fikirleriniziolgunlaştırabilmeniz için fırsatyaratacak sorular bırakması. İkin-cisi, “Bazı kadınlar şiddet görür,onlara destek olunmalıdır” algısınınötesine geçilmesi ve her kadınınözne olarak mücadeleye çağrılması.

Kurtuluş Son Durak, güncel birsoruna dair bir derdinin bulunması,görsel zenginliklerinin olması,izleyiciyi sonuna kadar çoğu zamangüldürebilmesi, keyifli ve meraktatutması açılarınndan izlenmeyedeğer.

Gülün ad› güncellendiİtalyan yazar Umberto Eco 80. yaş gününde ünlü romanı“Gülün Adı”, güncellenerek yeniden okuyucularına sunu-yor. “Foucault Sarkacı”, “Baudolino”, “Güzelliğin Tarihi”gibi yapıtlarının sahibi Eco, romanın 1980 baskısında yeralan bazı ayrıntılara eklemeler ve düzeltmeler yaptı.

TPAO Batman Orkestrası'nı konu alan "Kara AltındanAltın Mikrofona" adlı filmi ile 2010 TRT Belgesel FilmÖdülü'nü kazanan yönetmen Metin Avdaç, SabahattinAli belgeselinin çekimlerini tamamladı. "Sabah Yıldızı"isimli belgeselin 2 Nisan’da gösterime girmesi bekleniyor.

Bu topraklardayaşayan Ermeniler,sessizliklerinibozdu. Hrant DinkVakfı, Türkiye'deyaşayan Ermeni-lerle yaptığı sözlütarih çalışmasını'Sessizliğin Sesi' adıile yayınladı. Kitapiçerisinde görüştük-leri kişilerinanlatımlarındageçen yerlerin foto-ları da bulunuyor.

Kürt ozan›yitirdikBir süredir tedavi görenOzan Baran Gürhandün yaşamını yitirdi.Dersimli OzanMahmud Baran'ınyeğeni olan vesanatçılığını ailedengelenek olarak devralanOzan Baran Gürhan,diasporada da olsaölümüne kadar Kürthalkının başkaldırısını,umudunu aynı zamandahalkların kardeşliğiniezgilerine taşıdı.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1512 Ocak 2012 / 25 Ocak 2012

A rch Enemy, 1995 senesindeİsveç'in Halmstad kentinde

kurulan melodik death metalgrubu. Grup, elektro gitardaMichael Amott, ikinci elektrogitarda Christopher Amott, basgitarda Sharlee D'Angelo,bateride Daniel Erlandssonvokalde ise Johan Liiva ile ilkkadrosunu oluşturdu.

2000'de grubun vokalisti Johanayrıldıktan sonra yerineAlmanya'dan sert, öfkeli ve iyi birbrutal vokal sesi geldi. AngelaGossow adındaki kadın sanatçıartık Arch Enemy'nin yenivokalisti oldu. Grup asıl bu döne-minden sonra büyük yankıuyandırdı ve dinleyici kitlesiniarttırdı.

Bu ilginin en önemli nedenimetal müzik alanında kadınsanatçıların az olması gibi belir-gin bir eksiklik olmasıydı.

Gruptaki diğer bir belirgindeğişiklik ise yaptıkları şarkıların

politik bir içerik kazanması oldu.Grup şarkı sözlerinde mitolojikdeğinmelerle demokrasi vedevrim savaşı gibi temalar işliyor.Nemesis, Revolution Begins veWe Will Rise gibi şarkılar ı bunlaraen iyi örnekler. We Will Riseşarkısı, rock müzik dünyasındabir klasik oldu ve grubun marşıniteliğine büründü. Yaptıkları sertmüzik, grubun dinleyici kitlesinikısıtlamadı, tam tersine ritimsel-liğiyle beğeni sağlamış bir grupolmalarına neden oldu.

Müziklerindeki sert tınınınritimselliği ile metal müziğeyabancı olan insanların da metalmüziği sevmelerine aracıolmuştur. Grup, çıkardıkları sonalbüm olan "Khaos Legions"ıntanıtımını yapacakları bir konserleyakın zamanda İstanbul'a geliyor.Eski hitleşmiş şarkılarını dasöyleyecekleri konser 27 Ocak2012'de saat 21:00'de RefreshThe Venue, İstanbul'da olacak.

Sessizli¤inSesi

Sabahattin Ali begeseli

T elekomünikasyon İletişimBaşkanlığı'ndan (TİB) yine bir sansür

kararı geldi. TİB'in sansür kararları artıkolağanlaşsa da bu defa gerekçesi şaşkınlıkyarattı. TİB bu defa kendisi yasaklı olmayanbir film hakkında yazılan eleştiri yazısını san-sürledi. TİB'in sansür gerekçesi yazının"filmdeki içeriği benimsediği" iddiası.

Sansüre takılan yazı, otekisinema.cominternet sitesinde Onur Atay tarafından“Srpski Film” (Bir Sırp Filmi) hakkındageçtiğimiz yıl yayınlanan bir eleştiri yazısı.Film, Türkiye’de vizyona girmedi ya da DVDolarak piyasaya sürülmedi ancak gösterimiyasağı da yoktu. TİB, yazının yayınlanışından1,5 yıl sonra siteye bir yazı göndererek yazınınyayından kaldırılmasını istedi.

TİB'in mailinde sansürün gerekçesi “sunuşbiçiminden, bağlantı sağladığı içeriği benimse-diği ve kullanıcının söz konusu içeriğeulaşmasını amaçladığı açıkça belli ise genelhükümlere göre sorumludur” şeklindesunuluyor.

Yazı, site editörü tarafından şimdilikyayından kaldırıldı. Site editörleri hukuki birçözüm yolu bulana kadar yazıyı siteninFacebook adresinden yayınlıyorlar. AyrıcaÖteki Sinema, konuya dair “Filmi GeçtikEleştirisine Bile Sansür!”başlıklı bir açıklamayayımladı. Açıklamada “Herhangi bir kişi yada kuruma hakaret etmedikçe, suça teşvikleilgisi olmadıkça bir film sansürlü diye o filmieleştirmek de bu kadar rahat bir biçimde san-sürlenememeli" denildi.

Film değileleştirisi yasak!

Yazan yöneten Vanlı çocuklar

Ritimsel Death Metal:Arch Enemy

urtuluş Son Durak kadına yönelik şiddetkonusunda ilgi uyandırıyor ama film kadınsorununu erkeğin gözünden anlatıyor

Altı kadının tek öyküsüK

Page 16: 148'inci sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi12 Ocak 2012 / 26 Ocak 2012

Ü R E T E N B İ Z İ Z Y Ö N E T E N D E B İ Z O L A C A Ğ I Z

Kim demiş Van'dahayat normaledöndü diye?

Normale dönen hayat ege-men medyanın kamerasınınkadrajına giren kadar.Jandarma koruması altındayoksul halktan itinaylakorunan birkaç çadır kentte-ki “elit” yaşamdan ibaret.Oysa hala devam eden artçısarsıntılar bile Van’ıAKP’nin yarattığı yıkımkadar etkilemiyor.

Eğitimden, sağlığa,barınmadan, ulaşıma Van'datam anlamıyla bir çöküntüyaşanıyor. Şehrin neredeyseyarısından fazlası göç etti.Kalanlar ise işsizlik, hastalık,barınma, çadır yangınları gibisorunlarla başbaşa kaldı.Hükümet temsilcileri sürekliolarak medyadan Van'da“hayat normale döndü”yalanlarını sürdürüyor. Oysanormale dönen deprem son-rası ortaya çıkan rantınpaylaşımına yönelik ilişkiler.Kamoyunun gözünü boya-mak için okullardaki çatlakkolonların üstüne boya çek-mek için verilen ihaleler.

ÖĞRETMENİMELBİSENİZ ÜTÜSÜZ, HEMDE SAKALLISINIZ!

Herhangi bir sağlamraporu bile almadan okullarıaçan Milli Eğitim BakanıÖmer Dinçer yalnızca öğren-cilerin değil, 75meslektaşlarını kaybedenöğretmenlerin de hayatlarınıtehlikeye atıyor. Öğretmen-ler sadece gündüz okullardarisk altında değil. Geceleride kalacak yer sorunları var.Evleri yıkılan ya da hasargören birçok öğretmen halakonteynır ya da çadırkentler-den bir çadır alabilmişdeğiller. Bir kısmı sözde azhasarlı okulyatakhanelerinde, bir kısmı

Van City gibi toplu konutlar-da günlüğü 12 TL'den 4 kişitoplu yaşamak zorundalar.Evli öğretmenler ise suyu,tuvaleti bile olmayançadırkentlerde ya da “azhasarlı” evlerinde soğuktabarınmak zorundalar. Tabiiki Bakanlık Müfettişleri'neve okul idarecilerine göre budurumda bile traşlarınıolmuş, ütülü pantolon veetekleriyle her gün sabahgörevlerine gelmek zorun-dalar. Herhangi bir kamer-aya konuşurlarsa hemenhaklarında soruşturmaaçılması endişesi de işincabası.

Ücretli öğretmenlerindurumu daha fena. Görevyapmadıkları süre boyuncamaaşlarını alamadıkları yet-mezmiş gibi, konut teminiistekleri Milli Eğitim

Müdürlüğü tarafından“Paranız varsa üç-dört öğret-men birleşin konteynır alın”önerisiyle karşılanıyor.Deprem süresince kesilen ekders ücretleri, 300 TL olandeprem tazminatından yarar-lanamamaları, bankalarınertelediği kredi ödemeleriiçin eğitim-öğretim başlarbaşlamaz maaşlara koydur-duğu blokeler sonrası, MilliEğitim Bakanı, hala öğrenci-lerin gelmediği okullardaöğretmenlerden eğitim ver-melerini istiyor.

Van'da eğitim-öğretimbaşladı. Bu doğru.Üzerinden hala deprempsikolojisini atamayan,bunun yanında depremingörünmeyen sarsıntılarıylahala sallanan öğretmenler,okula velileri ile gelen kayıtlıöğrencinin yüzde 10'una

eğitim vermeye çalışıyor.Yaşanan bu durumkarşısında 29 Aralık'ta VanMerkez'de bir eylem yapanEğitim-Sen'li öğretmenler,şimdi de sakal bırakma, kotpantolonu ile okula gitmegibi sivil itaatsizlik eylemleri-ne hazırlanıyor.

GEMİYİ İLK MEDİCALPARK TERK ETTİ

Gemi batmaya başlayıncagemiyi ilk fareler ter eder-miş. Van depremininardından Van'ı ilk terk edenise Medical Park Hastanesioldu. Hem de Vanlılarınsağlık hizmetlerine en çokihtiyacı olduğu anda.Medical Park gibi birkaç özelhastane daha Van'ı“binalarımız hasarlı” diyerekhemen terk ettiler. Hasarlıkamu hastaneleri ise

bahçelerinde kurdukları devçadırlarda hizmete devamediyor.

Van'da normale dönen birdiğer şey Vanlılar artıkaldıkları sağlık hizmetleriiçin katılım paylarını ödüyor-lar. Sağlıktaki dönüşümprogramları Van'da da tümTürkiye ile aynı andabaşlamış durumda. Amainsanlar çadırlarda verilensağlık hizmetlerindenTürkiye'nin diğer bölgeleriyleeşit oranda faydalanamıyor-lar. Yeterli temiz su vetuvaletten yoksun topluyaşama alanlarında yaşayanVanlılar salgın hastalıkriskiyle de karşı karşıyalar.

TAPULU EVİN YOKSAÇADIR DA YOK!

Vanlıların barınma prob-lemi hala sürüyor. Kent

girişinde ve üniversitebahçesinde boş bekleyenyüzlerce konteynır olsa da,bu konteynırları kurabilecekkamu arazisi bulunamıyor.Çünkü hepsi zamanındapeşkeş çekilmiş, afet durum-ları hiç düşünülmemiş.Kurulan çadırkentlerden yada konteynırlardan haksahibi olabilmek için büyüktorpiller gerekiyor.

Çadırlar ve konteynırlarhalka eşit dağıtılmıyor. Helede eviniz tapusuzsa yanigecekonduysa hiçbir çekilişekatılamıyorsunuz.Gecekondu sahipleribahçelerine kurduklarıderme-çatma çadırlarında biryandan soğukla diğer yandançadırlarının yanma riskiyleyaşıyorlar.

İŞSİZLİK KALICILAŞIYORDepremin en büyük

sarsıntılarından bir işsizlik.Deprem sonrası şirketlerinbir çoğu ya Van'ı terk etmişya da küçülmeye gitmiş.Gelişmiş bir sanayisiolmayan Van'da daha çokhizmet sektörüne ve inşaatsektörüne dayalı istihdamolanakları varken depremsonra inşaat işleri durmuş.Hizmet sektöründeki fir-malar ise işçilerininbirçoğunu işten çıkarmışdurumda.

Vanlı yurttaşlar bugün-lerde söyledikleri özetleşöyle:

“Nasılsın...? Diye sorma!..."VAN" gibiyim işte!... Biryanım yıkık ve enkazaltında!... Diğer yanım isehala direnişte!... Birdepremzede diyorlar bize,bir terörist diyorlar sorma,işte hem yaralı hemkaralıyım, Deniz diyeçağırmıyor artık. Van'ın sesizgeceleri' çünkü, Van eskiVan değil artık, bir yanı yitikbir yanı hayat mücadelesi!”...

Halkevleri Van Çocuk evi gönüllüsü olarakVan’a gittiğimde depremin üzerinden iki buçuk aygeçmesine rağmen hala çoğu depremzedeninyeni kurulmaya başlanan konteynırlara ve çadırkentlere ulaşamadığını gördüm. Bir hafta boyun-ca Seyrantepe Mahallesi’nde Kurulu ÇocukEvi’nde çalışmalar yaptık. Van halkıyla depremüzerine konuşma fırsatım oldu.

Van’da kafamı nereye çevirsem mutlaka birçadırla veya çadırkentle karşılaştım. İnsanlar buçadırlarda eksi 6-7 dereceyi bulan soğuk havadayaşama savaşı veriyor. Tabii soğuktan korunmakiçin kurdukları sobalar çadır yangınlarına yol aça-biliyor. Bazı çadır kentlerde su ve tuvalet yok.Özellikle kadınların ve çocukların hijyen ve sağlıksorunları yaşadığı görülüyor. Çadır yangınları canalmaya devam ediyor. Neredeyse her gün ufak daolsa bir artçı sarsıntı oluyor

Çadırları anlatırkenMevlana adlı çadır kentedeğinmeden geçmeyelim.Söylentilere göre buradakiçadırlar bir evde bulunantüm olanaklara ve hatta dahafazlasına sahip. İçinde doktorvar, Kuran kursu var. Kentsakinlerine düzenli yemekgidiyor vs. Söylentilere görediyorum çünkü MevlanaÇadırkenti’ne öyle herkesgiremiyor. Ben gittiğimdekapıda özel güvenlik ve askerile karşılaştım. Giriş kartı sor-dular. Bende kart olmadığıiçin içeriye giremedim.Neden giremediğimi sorduğumda ‘kartınız yoksagiremezsiniz emir böyle’ dediler. Mevlana ÇadırKenti’nin girişine park edilmiş lüks otomobillerebakarak uzaklaştım.

Van’da deprem çalışmalarını koordine etmekleyükümlü valilik tarafından kurulan kriz masası iseişlevselliğini çoktan yitirmiş durumda. Kentseldönüşümle uğraşmak daha cazip geliyor sanırım.Van Belediyesi’nin çalışmaları devam ediyor fakatbu çalışmalar tek başına yeterli olmuyor.

Van’ın ve Van halkının genel durumu böyleykenülke çapında kentsel dönüşüm kapsamında onmilyon bina-ev yıkacağını söyleyen başbakanRecep Tayyip Erdoğan ve TOKİ Başkanı ErdoğanBayraktar Van depremini yıkım planınımeşrulaştırmak için bir fırsata çevirdi. “Üç vaktekadar yıkım geliyor” diyen Erdoğan Bayraktar,Van halkına diyor ki “Ya evlerinizi yıkın yenidenyaptırın, ya da ben arsanıza el koyarım sana daarsa bedelini veririm.” Çoğunluğu işsiz olanVanlılar bu masrafları nasıl karşılar? Bunudüşünen yok. Van’da bu süreci bilen birmühendis, onarma masrafının yaklaşık 30.000 liratuttuğunu anlatıyor. Halkın bu parayı ödeye-meyeceği ortada. Bu gibi durumlarda AKP’nin veTOKİ’nin bir çözümü var. Evinizi verin biz yıkalımsize arsa bedelini verelim (tabii bu bedeli onlarbelirleyecekler) siz de 20 yıl vade ile yeni konut-larınıza sahip olun.

Genel durumu kısaca özetlersek Van’da hayatnormale dönmüyor. Doktor ve hastane sıkıntısıvar. Okullar hala tam olarak onarılmış değil.Kamu kurumları, devlet daireleri neredeyseçalışmaz halde. Sürekli elektrik ve su kesintisi var.Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de kentseldönüşüm projeleri ile halkın üzerine kaldıramaya-cakları miktarda maddi külfet yükleniyor.

AKP, Van’ın durumunu kentsel dönüşümfırsatına çevirirken Van halkı kendi sorunlarıyla,boğuşarak bir yaşama savaşı veriyor.

VVaann’’ddaa ggeeççeenn bbiirrhhaaffttaann››nn aarrdd››nnddaann

ErginÇevik

İstanbulGültepe Halkevi

Bir yanı hayatmücadelesindeMUSTAFA EBERLİKÖSE

Halkevleri Van Çocuk Evi’ndeçalışmalar devam ediyor. Yeni yılın

ilk gününü kendilerine gönderilenhediyelerle karşılayan çocukları 2 Ocak’tabaşka bir heyecan sardı.

Televizyonlarda izledikleri KardeşTürküler grubundan Selda ve Burcuablaları çocuklara ders vermeye gelmişti.Kardeş Türküler ekibi çocuklarla dans vemüzik etkinlikleri yaptı. Hep beraberKürtçe ve Türkçe parçalar söyleyip halay,horon, Trabzon Kolbastı gibi oyunlaroynadılar.

BİR VARMIŞ, BİR YOKMUŞ VAN’DA BİR ÇOCUK EVİ VARMIŞ

Yeni yılın ilk günlerinde masa tenisioynamayı öğrenen çocuklar, ÇocukEvi’nde yaratıcı drama ve resim atölyesinekatılıyor. Okuma saatlerinde kitap okuyor,eğlenceli matematik dersi alıyor. Koroçalışması ve film gösterimlerinin yapıldığıçocuk evinde çocuklar kendi hikayelerinide yazıyorlar. 2 - 8 yaş grubu çocuklarlamasal atölyesinde "Van'da bir Çocuk Evi"başlığıyla bir hikaye yazıldı. Çocuklarınkendi cümlelerinden oluşturulan hikayedeçadırların nasıl kurulduğu, çadırlardaneler yaptıkları, ne hissettikleri anlatılıyor.

İşte çocukların masalında Çocuk Evi:

VAN'DA BİR ÇOCUK EVİGünlerden bir gün Van'ın Seyrantepe

mahallesine bir çocukevi kurulmuş.Mahalle'nin çocukları meraklı bir haldeizliyorlarmış Çocuk Evi'nin kurulmasınıyapılan çalışmayı. Çocukların kısa zaman-da eğlendiği, oyunlar oynadığı, film izle-

diği, her yapılan etkinliğin birlikteyapıldığı ve küçüğünden büyüğüne çocuk-ların katıldığı bir ev haline gelir.

Çocuklar böyle eğlenceli ve öğretici biryeri gün geçtikçe daha çok sevdiler vesahiplendiler. Her gün aramıza yeni yeniçocuklar katılmaya başladı ve onlarda bi-zimle birlikte dayanışmayı öğrenmeyebaşladılar.

Çocuklar hocalarını çok severdi özellik-le resim,film gösterimi ve oyun saatinisabırsızlıkla beklerlerdi.

Sabahın ilk saatlerinde hocalarınınkapılarına giden çocuklardan birisiseslenir.

-Hocaaamm...Ne zaman başlayak?-Hocam ne zaman oyun saati?-Hocaam bugün resim yapacak mıyız?Hoca:-10 dakika sonraÇocuk :-Neden?Hoca:-Çünkü saat 10'a 10 var ders 10 dk

sonra.Çocuk tekrar sorar:-Neden?Günlerin böyle eğlenceli ve dayanışma

içinde geçtiği Çocukevi'nde çocuklar heryeni günü iple çekmeye başladılar veÇocukevi'ni birlikte geliştirmek ve daha dagüzelleştirmek için çalışmaya yeni arka-daşları Çocukevi’ne getirmeye başladılar...

BU HİKAYE BURDA BİTMEZ...

Halkın Sesi’nin Notu: Hikayeyioluşturanlar 2-8 yaş arası çocuklardır.Hikayeyi hiçbir değişiklik yapmadan onlarınkaleme aldığı şekilde aynen yayımlıyoruz.

Çocuk Evi’nde yeni yıl ve umutLiseli Genç Umut 14 Ocak Cumartesi günü

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi F›nd›kl›Kampüsü’nde Van'daki liseli kardeflleri için‘kitab›n› al konseregel’ diyerek birdayan›flma konseridüzenledi. KonsereKardefl Türküler,Suavi, Bandista veOnur Ak›n kat›ld›.Paras›z olarakgerçeklefltirilen kon-serde liselilerdenbilet yerine kitapal›nd›. Toplan›lan bukitaplarla da Van Belediyesi üzerinden irtibatkurulan bir liseye kütüphane infla edilecek.LISELILER VANLI KARDEŞLERININYANINDA

Van’da yaflanan depremin ard›ndan ortayaç›kan y›k›m tablosunun sorumlusunun AKP iktidar›oldu¤unu söyleyen liseliler, Van’da yerle bir olane¤itim sürecini tamir etmek bir yana üst üste dar-beler indirildi¤ini söylüyor. Sa¤lam olmayanokullar›n göstermelik olarak aç›ld›¤›n› ve Vanl›ö¤rencilerin y›l›n sonunda tüm Türkiye’deki liseli-lerle ayn› s›nava tabii tutulacaklar›n›n söyleyenGenç Umutçular konserle Van’daki liselilerin yanl›zolmad›¤›n› göstermek ve dayan›flmay› örmek içinçaba sarf ettiklerini belirtiyor.

KitaplarVan’a

VVaannll›› ççooccuukkllaarr yyeennii yy››llaa VVaann ÇÇooccuukk EEvvii''nnddeeddaa¤¤››tt››llaann yyeennii yy››ll hheeddiiyyeelleerriinniinn hheeyyeeccaann››yyllaaggiirrddiilleerr.. ‹‹ssttaannbbuull vvee AAnnkkaarraa''ddaann ççeeflfliittllii kkuurruumm--llaarr››nn ggöönnddeerrmmiiflfl oolldduu¤¤uu yy››llbbaaflfl›› hheeddiiyyeelleerrii VVaannÇÇooccuukk EEvvii ççooccuukkllaarr››nnaa ddaa¤¤››tt››lldd››.. DDaa¤¤››tt››mmss››rraass››nnddaa oolldduukkççaa hheeyyeeccaannll›› oollaann mmiinniikklleerr,,hheeddiiyyee ppaakkeettlleerriinniinn iiççiinnddeenn çç››kkaann ooyyuunnccaakkllaarrllaahheemmeenn ooyyuunnaa bbaaflflllaadd››llaarr..

Depremin yaralarını kendi imkanlarıyla saran Van halk ne durumda? Çocuk eviçalışmalarına katılmak için kente giden Mustafa Eberliköse Van’ı anlattı