Top Banner
2 Köprü Yerine Yaflam Platformu internette seslerini duyurmak için bir blog sayfas› kurdu HES projelerindeki ›srar Karade- nizliyi yaylalarda HES’çileri kovalayacak kadar öfkelendirdi Erdo¤an’›n Konya’da gördü¤ü karfl›lama, Padiflah› selamlama törenlerini hat›rlatt› Ankara’y› bir ahtapot gibi saran Gökçek ailesi, Ankara- gücü’nü bo¤mak üzere ‘Biz zaten yoksuluz’ Kot kutlama iflçileri ‘sa¤l›k ve sosyal güvenlik hakk›’ diye halihaz›rda yarar- land›klar› ‘yoksullara’ yönelik yasal düzen- lemelerin önlerine getirilmesine karfl› Ankara’ya gitti S. 9 ‘Anneler dikkat!’ Çocu¤unuza duydu¤unuz sevgiyi piyasalaflt›ranlar, göçmen iflçi düflmanl›¤›n› körükleyecek yay›nlar yapmakta sak›nca görmüyor S. 10 Mülkiyeliler tek ses Burhan Kuzu protestosu sonras› AKP’nin hedefi haline gelen Mülkiye’nin, hocas›, mezunu, ö¤rencilere sahip ç›k›yor S. 11 Ferda Koç / Sayfa 4 Kürtlerin sol çözümü Faruk Eren / Sayfa 7 Yüreklerin kula¤› sa¤›r Tufan Sertlek / Sayfa 9 Askeri yaflamak ... Y›lmaz Bozkurt / Sayfa 14 Sovyetler ve futbol Kendi medyan› kendin yap Karadenizin sabr› taflt› ‘Padiflah›m çok yafla’ Son sar› yaprak... SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA Y›l 5 Say› 122 24 Aral›k 2010 • 1 TL 13 6 14 Hakk›n› arayan iflçiye, susmayan gençli¤e tahammülleri yok Toplumsal muhalefetin yük- seltti¤i talepler kurultayda CHP’nin vaatler- ine dönüfltü. CHP’nin bu vaat- leri gerçeklefltir- mesinin önündeki engel yine kendisi S. 4 Halkın Sesi tüm okurlarına iyi yıllar diler Tekel direnifliyle bafllayan 2010’u Taksim zaferinden ve gençlik hareketinden al›nan umutla geride b›rak›yoruz AKP ‘tehlike’nin farkında Dosya: 2010 Yetmez ama idare eder Halk›n Sesi 2010 y›l›nda hem egemenler hem de muhalefet cephesinden ak›lda kalanlar› derledi. S. 12 Dünya 2010’u isyan ile uğurluyor 2010’u nas›l an›msay- aca¤›z? Dünyada y›la damgas›n› vuran 10 olay› hat›rlat›yoruz S. 5 2011, AKP’ye teslim olma- yanlar›n, yüre¤i eflitlik, özgür- lük, bar›fl için atanlar›n yüzünün güldü¤ü bir y›l olsun 41 vaat yerine getirilebilir mi? ‹ktidar yumurtaya tak›ld› kald›. Tüm yandafllar›yla gençli¤e sald›r›yor. Bal- yozlar›n v›z geldi¤i ikti- dar yumurtayla sars›l›yor ‹ktidar›n bu h›rç›nl›¤› Te- kel direniflinden, itfaiye iflçilerinin, doktorlar›n ve eczac›lar›n eylemlerin- den de hat›rlan›yor 2010’da, iktidar›n›n k›r›l- ganl›¤›n› gösteren gerçek muhalefet tehditlerinin tad›na bakan AKP’yi da- ha zorlu bir y›l bekliyor Yumurta nelere kadir? Ö¤renci Kolektifleri’nden bir ö¤renci, Sendika.Tv’de kat›ld›¤› canl› yay›nda sorulan sorular üzer- ine yumurtal› eylem- leri flöyle özetledi: “Ak› AKP’ye, sar›s› ‘sar› solculara’ gelsin” S. 3 Yumurtadan yana m›s›n›z? Yumurtaya karfl› m›s›n›z? Bu soruya verece¤iniz yan›t hangi tarafta oldu¤unuzu göster YOL YAZISI S. 3
16

122'inci sayı

Mar 22, 2016

Download

Documents

Halkın Sesi gazetesi 24 Aralık 2010 - 6 Ocak 2011 periyodlu sayısı
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: 122'inci sayı

2 Köprü Yerine Yaflam Platformuinternette seslerini duyurmak içinbir blog sayfas› kurdu

HES projelerindeki ›srar Karade-nizliyi yaylalarda HES’çilerikovalayacak kadar öfkelendirdi

Erdo¤an’›n Konya’da gördü¤ükarfl›lama, Padiflah› selamlamatörenlerini hat›rlatt›

Ankara’y› bir ahtapot gibisaran Gökçek ailesi, Ankara-gücü’nü bo¤mak üzere

‘Biz zatenyoksuluz’� Kot kutlama iflçileri‘sa¤l›k ve sosyalgüvenlik hakk›’ diyehalihaz›rda yarar-land›klar› ‘yoksullara’yönelik yasal düzen-lemelerin önlerinegetirilmesine karfl›Ankara’ya gitti� S. 9

‘Annelerdikkat!’� Çocu¤unuzaduydu¤unuz sevgiyipiyasalaflt›ranlar,göçmen iflçidüflmanl›¤›n›körükleyecekyay›nlar yapmaktasak›nca görmüyor� S. 10

Mülkiyelilertek ses� Burhan Kuzuprotestosu sonras›AKP’nin hedefi halinegelen Mülkiye’nin,hocas›, mezunu,ö¤rencilere sahipç›k›yor � S. 11

Ferda Koç / Sayfa 4

Kürtlerin sol çözümü

Faruk Eren / Sayfa 7

Yüreklerin kula¤› sa¤›r

Tufan Sertlek / Sayfa 9

Askeri yaflamak ...

Y›lmaz Bozkurt / Sayfa 14

Sovyetler ve futbol

Kendi medyan› kendin yap Karadenizin sabr› taflt› ‘Padiflah›m çok yafla’ Son sar› yaprak...SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

Y›l 5 • Say› 122 24 Aral›k 2010 • 1 TL

136 14

Hakk›n› arayan iflçiye, susmayan gençli¤e tahammülleri yok

� Toplumsalmuhalefetin yük-seltti¤i taleplerkurultaydaCHP’nin vaatler-ine dönüfltü.CHP’nin bu vaat-leri gerçeklefltir-mesinin önündekiengel yine kendisi� S. 4

Halkın Sesi tümokurlarına iyi yıllar diler� Tekel direnifliyle bafllayan2010’u Taksim zaferinden vegençlik hareketinden al›nanumutla geride b›rak›yoruz

AKP ‘tehlike’nin farkında

Dosya: 2010Yetmez amaidare eder� Halk›n Sesi 2010y›l›nda hem egemenlerhem de muhalefetcephesinden ak›ldakalanlar› derledi.� S. 12

Dünya 2010’uisyan ileuğurluyor� 2010’u nas›l an›msay-aca¤›z? Dünyada y›ladamgas›n› vuran 10olay› hat›rlat›yoruz� S. 5

� 2011, AKP’ye teslim olma-yanlar›n, yüre¤i eflitlik, özgür-lük, bar›fl için atanlar›nyüzünün güldü¤ü bir y›l olsun

41 vaat yerine getirilebilir mi?

‹ktidar yumurtaya tak›ld›kald›. Tüm yandafllar›ylagençli¤e sald›r›yor. Bal-yozlar›n v›z geldi¤i ikti-dar yumurtayla sars›l›yor�

‹ktidar›n bu h›rç›nl›¤› Te-kel direniflinden, itfaiyeiflçilerinin, doktorlar›n veeczac›lar›n eylemlerin-den de hat›rlan›yor�

2010’da, iktidar›n›n k›r›l-ganl›¤›n› gösteren gerçekmuhalefet tehditlerinintad›na bakan AKP’yi da-ha zorlu bir y›l bekliyor�

Yumurtanelere kadir?� Ö¤renciKolektifleri’nden birö¤renci, Sendika.Tv’dekat›ld›¤› canl› yay›ndasorulan sorular üzer-ine yumurtal› eylem-leri flöyle özetledi:“Ak› AKP’ye, sar›s›‘sar› solculara’ gelsin”� S. 3

Yumurtadan yana m›s›n›z? Yumurtaya karfl›m›s›n›z? Bu soruya verece¤iniz yan›t hangitarafta oldu¤unuzu göster YOL YAZISI � S. 3

Page 2: 122'inci sayı

İ nternet dünyası sunduğuolanaklarla bazen sınıfmücadelesini anlatmanın etki-

li bir aracına dönüşüyor. Herkesin rahatlıkla ulaşabilme-

si, kolay kullanım özellikleri vekimi olanaklarının parasız olması,interneti geniş kitleler tarafındankullanılabilir hale getiriyor. Kendiiçinde sınırlılıkları olmaklaberaber ezilenlerin sesini duyur-ması açısından önemli olan buaracı mücadeleyi örgütlemek içinkullananlar var.

İstanbul’da 3. boğazköprüsünün yapılmasına karşıçıkan kurumların oluşturduğu 3.Köprü Yerine Yaşam Platformubasit ama kullanışlı olan bir inter-net teknolojisini seslerini duyur-mak ve haberleşmek içinkullanıyor.Kopruyerineyasam.blogspot.complatformun miting çalışmalarındaetkili kullandığı bir site oldu.

Platformun yaptığı eylemler,yayımladığı bildiriler, katıldığıetkinlikler bu blog sayfasındantakip edilebiliyor. Sayfayı ziyaretedenler platform için hazırlananvideoları izleyebiliyor, çalışmalaradestek veren aydın ve sanatçılarınlistesini görebiliyor. Eylemtakvimine ulaşabiliyor.

Ezilenlerin kendi medyasınıyaratma deneyimi açısındanoldukça anlamlı olan blogu yapan-lardan Engin Boncuk’la bu ‘alter-natif medya’ deneyimini konuştuk.

Üçüncü köprü çalışmaları içinblog kullanma fikri nerden aklınızageldi?

3. Köprü Yerine YaşamPlatformu, 2007 Mart ayında,Sarıyer Halkevi ve TMMOBOrman Mühendisleri Odası İstan-bul Şubesi'nin çağrısıyla kuruldu.Bu süreç içinde platformköprünün daha önceki güzargahıolarak açıklanan Tarabyaüstü

Mahallesi’nde, Sarıyer'de ve dahasonra da Beşiktaş'ta çok parlakeylemler gerçekleştirdi ve gerekbu eylemler gerekse 3’üncü köprükarşıtı muhalefet basında yoğunilgi görmeye başladı.

Bu hareketlilik içinde dahasonra bir web sitesinedönüştürmek üzere bir bloghazırlama fikri oluştu.

Ne kadar zamandır var bu blog?Bloga ilk giriş, 11 Ekim 2009

Beşiktaş eylemiyle başlıyor, "Rantdeğil insanca yaşam" başlığıyla yeralan bu haberde 3. Köprü YerineYaşam Platformu bileşenleritarafından Beşiktaş meydanındayapılan eylemin fotoğraf veayrıntıları yer alıyor. Bloga dahasonra "Boğaza değil kardeşliğeköprü" başlığıyla duyurulan"Barışa Köprü Ol" kampanyası ve28 Mart 2010 tarihinde 3. KöprüYerine Yaşam Platformu

tarafından Hacıosman-Parkormanarasında gerçekleştirilen ve1000'den fazla insanın katıldığı"İnsan Zinciri" eyleminin çağrı,haber ve fotoğrafları da eklendi.

Blogda neler var? Giren bir kişineleri görmüş öğrenmiş oluyor?

Şu anda miting içinkullandığımız Blogta 26 Aralıkmitingi çağrı metni, 20 Aralık’tagerçekleştirdiğimiz son basıntoplantısı metni, mitinge destekveren sanatçı, aydın, akademisyen-lerin listesi, Sine-Sen’in desteğiylehazırlanan "geniş aile" ekibininmiting çağrı videosu, Ayazmamağdurları tarafından hazırlanan"ayazma benim dünyam" veşişelenmiş suyun öyküsünü anlatankısa filmler var. Blog’u ziyareteden birisi 26 Aralık mitingi önce-si düzenlenen etkinliklerin, söyleşive panellerin bu konudaki radyove televizyon programlarına ilişkin

bilgileri de rahatça görebiliyor.

Miting çalışmalarında blogu nasılve neler için kullandınız?

Bloğu güncellenme fikri 3.Köprü Yerine Yaşam Platformutarafından yaz ayları boyuncasürdürülen Kadıköy mitingiçalışmalarında yeniden canlandı.Platformun miting için bir blogoluşturma kararını varolan blogugüncelleyerek daha pratik birbiçimde çözdük. Miting çalışmasısırasında bloğun okunma istatis-tikleri ciddi oranda yükseldi. 26Aralık Kadıköy mitinginin İstan-bul, Marmara ve hatta tümAnadolu'yu kapsayan bir içeriğesahip olması ve platformbileşenlerinin ortak bir mail lis-tesinden haberleşmeleri nedeniyleblog miting çalışmalarının derlitoplu görünmesi için çokkolaylaştırıcı bir etkide bulundu.

Etkisi ne oldu sizce. Yani sizingibi hak mücadelesi veren isimlereblog kullanmayı tavsiye edermisiniz?

Bloğun birçok siteye link olarakverilmesi mitingle ilgiligelişmelerin duyurusunukolaylaştırdı. Ayrıca mitingle ilgilibilgi almak isteyen herkesekolaylıkla kaynak olarak göster-ilebiliyor.

Kimler yürüttü bu blogçalışmasını. Aranızda nasıl bir işbölümü vardı?

Sarıyer Halkevi ve OrmanMühendisleri Odası İstanbulŞubesi’ndeki arkadaşlar yürüttü.Grubun e-posta listesine gelenmesajlardan yararlandık. Aslındablogda e-posta listesine atılan bilgive yazışmaları haberleştirerekderli toplu hale getirdik. Böylecebir seferde ihtiyaç duyduğumuzher türlü bilgiye rahatlıkla ulaştık.

MEDYAHalk›n Sesi

224 Aral›k 2010 / 6 Ocak 2011

Yandaş basının AKP’ye-polise-cemaate destek çıktığını bildirdik de

işi eline sopa alıp polisle beraber öğrencidövecek kadar ileri götüreceğini bile-mezdik. Bu ‘ileri habercilik’ olayınaBaşbakan’ın rektörlerle buluştuğu 4 Aralıkgünü İstanbul’a sokulmayan öğrencilerinMehmetçik Vakfı Dinlenme Tesisleri’ndeyaşadığı polis saldırısında tanık olundu.

Cemaate yakınlığıyla bilinen CihanHaber Ajansı (CHA) sadece manipülatifhaberler yaparak yandaşlık görevini icraaetmiyor. Bazen doğrudan bazen de dolaylıolarak faşist-polis saldırılarında görevalıyor. 1994 yılında kurulan Türkiye’nin 81ilinden ve 250’den fazla ilçesinden haberservisi yapan ajans Gülen cemaati’neyakınlığıyla biliniyor. Ajansın genelmüdürü Abdülhamit Binici zamangazetesinde köşe yazarı. Gülen hakkında2000 yılında DGM tarafından açılan örgütdavasında CHA’da cemaatin kontrolünde-ki medya kuruluşu olarak tanımlanmıştı.

Bu ajansın son bir aydaki parlak icraat-larından en çarpıcı olanı 4 Aralık günü,İstanbul’da gerçekleşecek Büyük Üniver-site Forumu’na gelmek üzere yola çıkanfakat Çamlıca gişelerinde ve Mehmetçik

Vakfı Dinlenme Tesisleri’nde polissaldırısına maruz kalan Ankaralı öğrenci-lerin başına gelenlerdi. Dinlenme tesisindeönce rehin alınan daha sonra saldırıyauğrayan öğrenciler, haber amacıyla oradabulunan CHA kameramanının polisleberaber kendilerine saldırdığını anlatıyor.Olayı Halkın Sesi’ne anlatan bir öğrencikameramanın önce bir kadın öğrenciyiçelme takarak düşürdüğünü, yere düştük-ten sonra da öğrenciyi tekmelemeyebaşladığını anlatıyor. Kameramanı durdu-ran ise ekip arkadaşı olan muhabir olmuş.

Öğrenciler kamerada bulunan armadakendilerine dönük saldırıya katılan ve yeredüşen arkadaşlarını tekmeleyen kişininCHA’dan olduğunu rahatlıkla gördüklerinisöylüyor.

‹ÇK‹N‹N ADI B‹LE HABER OLURAjansın üniversite öğrencilerine takıntısı

sadece fiziki saldırılarla sınırlı değil. Son birayda ajans içkili etkinlikler nedeniyleEskişehir Anadolu Üniversitesi öğrencileri-ni hedef göstermeye başladı. AnadoluÜniversitesi’nde düzenlenen bazı etkinlik-leri özenle haberleştiriyor. Önce İletişimFakültesi’nde ardından da Güzel SanatlarFakültesi’nde düzenlenen etkinlikleringazete sayfalarında gördüğü teveccühünsebebi etkinliklerin konusu değil içkiliolması.

Gazetenin internet sitesinde 21 Aralıkgünü yayımlanan bir haber ‘Üniversiteöğrencilerine sıcak şarap ikramı’ başlığıtaşıyor. “Eskişehir Anadolu ÜniversitesiGüzel Sanatlar Fakültesi'nde öğrencilerinyaptığı resimlerden oluşan sergininaçılışında öğrencilere kazanda kaynatılansıcak şarap ikram edildi” spotuyla duyuru-lan haberde bazı öğrencilerin şarap kokusuyüzünden mide bulantısı yaşayarak ‘istifraettiği’ yazılıydı

Gazete 30 Kasım’da da Cihan HaberAjansı’ndan Mehmet Kuru imzasıylayayımlanan ‘Üniversite kantininde içkiliparti’ haberiyle benzer bir habercilik

başarısına imza atmıştı. Haberde hiçbirdetay atlanmayarak okuyuculara İletişimBilimleri Fakültesi kantinindeki içkili‘80'ler 90'lar Partisi’ duyurulmuştu.

TEKEL ‹fiÇ‹S‹ DE AYYAfiTIGerçi ajansın içki konusundaki has-

sasiyeti de yeni değil. İşte CHA’nındirenişleriyle sınıf mücadelesine umut ikti-dara ise ‘dert’ olan Tekel işçilerihakkındaki 18 Aralık 2009 tarihli birhaberi:

“TEKEL işçileri, 4/C kapsamındaçalıştırılmaya karşı çıkarak üç gündürsürdürdükleri eylemi bugün Ak PartiGenel Merkezi önünde tekrarladı. Sabahsaatlerinde AK Parti genel merkez binasıönüne eylem için gelen TEKEL işçileriotobüsten çok sayıda bira şişesi çıkardı.

“İşçiler, otobüs içindeki bira şişeleriniçöp poşetleriyle bir kenara kaldırdıktansonra eyleme başladı. Bu sırada birTEKEL işçisinin dili boğazına kaçtığı içinfenalaştı. AK Parti önünde polisin eylemeizin vermemesi üzerine eylemci işçilerlegüvenlik güçleri arasında kısa süreli birarbede yaşandı. TEKEL işçileri kendileriiçin gösterilen Sıhhiye'ye hareket etti.”

Kendi medyanı kendin yap

CHA bir öğrenciye bir içkiye dayanamıyor

Köprü Yerine Yaşam Platformu internette kurduğu bir blog sayfasıyla üçüncü köprüye karşımücadelenin sesini kendi olanaklarıyla sanal dünyada duyurmayı başardı

Türkçe’ye a¤ günlü¤ü olarakçevrilen blog, teknik bilgigerektirmeden, insanlar›nkolayca ve kurallara ba¤l›olmadan oluflturabildikleri,günlü¤e benzeyen web siteleri-ne deniyor. Genelliklegüncelden eskiye do¤rus›ralanm›fl yaz› ve yorumlar›nyay›mland›¤›Bloglar tüm dünyada kurum-lar›n ve yürütülen sosyal kam-panyalar›n arac› olarakbulunuyor. Bugün Türkiye’de 15milyon blog bulunuyor.

Blog nedir?

Sendika.Orgsosyal ağlarda

Sınıf hareketinin internetteki adresiSendika.Org, görünmeyenleri daha çok

kişiye gösterebilmek, sesi duyulmayanların sesi-ni daha çok duyurabilmek için twitter ve face-book’ta.

Sosyal paylaşım ağlarının bilgi akışındaki et-kisinin giderek arttığı bir dönemdeSendika.Org’da parçası olduğu internetin farklımecralarını kullanarak okurlarına ulaşmayıhedefliyor.

Twitter’da sendika_org, Facebook’taSendika.Org yazıp aratarak Sendika.Org say-falarına ulaşabilirsiniz. Yayınlanan tüm haber-leri, makaleleri, yazıları, çevirileri, dosyaları vesöyleşileri hızlı bir biçimde ve yakından takipedebilirsiniz.

Sendika.Org’a ilişkin görüş ve önerilerinizi,[email protected] adresine ulaştırabilirsiniz.

“Yeter, çok konuştunuz! TV ekranlarını, bill-boardları, yüksek katlı çirkin binalarınızla

kentlerimizi işgal ettiniz! Şimdi de üniversiteyiişgale geldiniz! Ama yeter! Burada sensusacaksın, biz konuşacağız! Nasılkonuşacağımıza da biz karar vereceğiz! Bizyumurtayla konuşmaya karar verdik! Sizinle sizinanladığınız dilden konuşmaya karar verdik!Üniversite sınırlarında bizim kurallarımıza göreoynayacaksın! Geliyorsan yumurtayı kafanayemeyi göze a-la-cak-sın! Sonra da tıpış tıpış gi-de-cek-sin!”

Onların derdi yumurta değil. Birilerinin karşıçıkmasına tahammül edemiyorlar. Konuşmayaçalışanın ağzını kapat, başını kaldıranı copla, çokyazarsa hapse at! AKP’nin “ileri demokrasi”sinehoş geldiniz! O kadar kudretlidir ki bu insanlar biranda seni sahneden silip atacaklarına inanırlar veinandırırlar. Yumurtayı biz keşfetmedik. 1700’ler-den beri ezilenler, beğenmediği yöneticilere karşıkullanırlar. Bir nevi “ezilenlerin dili”dir yumurta.Ama biz AKP’nin o kudretli görünümününarkasındaki zavallılığı “yumurta”nın nasıl da gözlerönüne serdiğini keşfettik! Artık yumurta AKP’yekarşı üniversitesini savunan gençlerin “dili”olmuştur.

Egemenleri bir korkudur sardı. Burhan Kuzuprotestosunu destekleyeninden karşı çıkanınakadar hepsi “yumurta atmayı” eleştirdi.Demokratik protestolarda yumurtakullanılmazmış diye buyurdu efendiler.

Orada bir dakika duracaklar! Nasıl protestoedeceğimizi onlardan öğrenmeyeceğiz! Amacımızda protesto etmek değil, amfilerden kovmak!Amacımız AKP’yi önce amfilerden, sonra buülkenin her bir köşesinden temizlemek. Kirlettilerher tarafı! Dillerinde ağızlarına yakışmayan“demokrasi”, “özgürlük” laflarıyla pis işlerininüstünü örtmeye çalışırken kandırdıkları da oldu!Cemaatlerin kucağına attığı yoksullar da… Amabizi kandıramadılar!

Korkuttukları, sindirdikleri oldu. Korkudan ses-sizce küfretti insanlar yıllarca. Dişini sıktı.Haksızlıkları gördükçe susmaya alıştı. Koca birülkeyi “onursuzlaştırmaya” giriştiler! Onlarcasoruşturma, ceza ve dayakla sindirdiler. Ama bizikorkutamadılar!

Bu ülkenin onurlu genç erkek ve kadınlarınıkandırmaya “ileri zeka”ları yetmedi. Bizi sindirme-ye “İleri demokrasi” leri yetmedi. Gaflet içindegeldikleri SBF’de hak ettikleri karşılamayı kendi-lerine hazırladık. Yumurta şenliğimizin özelkonuğu Burhan efendiydi. Faşizmin anayasasını“demokrasi” diye yutturmaya kalkan şarlatan“akademisyen”!

Milyonların sesi olduk. Dereleri satılan köylü-lerin, evleri yıkılan yoksulların, üniversiteyealınmayan yoksul gençlerin, saatlerce çalıştırılangüvencesiz işçilerin, okulları muhbir yuvasınadönen liselilerin, yok sayılan Kürtlerin, iki defaezilen kadınların ve piyasanın kucağına terk edil-miş üniversite öğrencilerinin!

İnsanların evlerini alabilirsiniz. İnsanlarıncebindeki son kuruşu alabilirsiniz. İnsanların işinielinden alabilirsiniz. Ama insanların umutlarınıyok etmeye çalışırsanız… İşte o zaman öfkesinekatlarsınız! Eminiz ki 15 dakika içinde yok edil-meye çalışılan umutlar yeniden yeşerdi.

İftiralar art arda geliyor ama inandırıcı değiller!Bu ülke gençliğini, egemenlerin siyasetininpisliğine zerre bulaşmamış gençliğini yaftalamayaçalışırken iyice saçmalıyorlar, kah “bölücü” ilanediliyoruz, kah “darbeci”… Biz ilan edelimkendimizi:

Biz Kolektifçiyiz! Üniversitesini, ülkesini AKP’yebırakmamaya söz vermiş üniversitelileriz! Bugünsizi korkudan titreten, yarın sizi hak ettiğiniz yere,tarihin çöplüğüne gönderecek olan halkın haklımücadelesinin en ön safında yer alan gençleriz.

Bir yumurtayla ülke sarsılır mı? Neden korku-yorlar bu kadar? Biz söyleyelim : Bir yumurtaülkeyi sarsmaz ama sarsılabilirliğini gösterir!Umudunu yitiren binlerce insana umut olur.Kafasını kuma gömenlerin gözlerini açar.

Şartlarımızı söyledik, yerine getirirlerse atma-yacağız yumurta :

1)Tayyip efendi özür dileyecek üniversiteliler-den!

2)Harçlar kaldırılacak!Ama merak etmesinler, talepler gerçekleşince-

ye kadar daha atacak çok yumurtamız, tertipleye-ceğimiz çok şenlik var!

AKP’nin yumurtaylaimtihan› - Ö¤renci Kolektifleri

Dikkat haberlerde karartma var!Birbirleriyle her zeminde çatışan

düşman kardeşler iş kirli savaşagelince hemen aynı saflarda

birleşiyor. Aralarındaki çıkar kavgasıherkese aşikar olan AKP ile DoğanMedya Grubu bir süredir Kürt illerindeyapılan polis-jandarma katliamlarınıkarartan haberlere imza atıyor

Doğan Medya gurubu içinde en keskinAKP karşıtı haberlere imza atan Vatangazetesi bugün (19 Aralık pazar)Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde gerçekleşeneylemde BDP İlçe Başkanı’nın ifadesinegöre emniyet müdürlüğü tarafından atılanel bombası sonucu yaşanan karmaşayıokurlarına ‘sebebi bilinmeyen bir patlama’olarak duyurdu. Vatan gazetesinin inter-net sitesine giren ilk haberde 'BDP eyle-minde patlama' başlığıyla 'eylemde sebebi

bilinmeyen bir patlama yaşandığı' ifadeedildi. Olayda üç kişinin yaralandığıbildirildi.

Diyarbakır'ın Silvan İlçesi'ndeBDP’lilerin 19 Aralık cezaevi katliamınıprotesto yürüyüşü sırasında patlama mey-dana geldi. Kitlenin Silvan İlçe EmniyetMüdürlüğü önünden geçtiği sırada mey-dana gelen patlamada 5 kişi yaralandı.BDP ilçe başkanı da patlama sonrasıolayın failinin Silvan Emniyeti olduğunubelirtti. Haber Vatan gazetesinde önce‘sebebi bilinmeyen bir patlama’ olarakduyuruldu. Daha sonra ise bu haber içeriğitamamen değiştirilerek önce ‘Diyarbakırkarıştı’ daha sonra ise “Bu gençlerin haline olacak başkanım” başlığıyla duyuruldu.Diyarbakır’da yapılan 19 Aralık protestoeyleminde olaylar çıktığı anlatılarak

polisin Baydemir’e ettiği sitem manşeteçıkartıldı. Yeni haberde Silvan’daki patla-maya ise yer verilmedi.

Benzer bir karartma ve dezenformas-yon girişimi de Hakkari'nin Yüksekovaİlçesi'nde Devrimci Yurtsever GençlikMeclis Sözcüsü Sedat Karadağ'ın vurul-masında yaşanmıştı. KaradağYüksekova’da jandarma tarafındanyapılan yol denetiminde başından vurul-muştu. Olay yaygın medyanın neredeysetamamında 'Yüksekova'da garip intihargirişimi' başlığıyla verilmiş, Karadağ’ın jan-darma tarafından üst araması yapılmakistenirken kendini vurduğu duyurulmuştu.Olayın bir yargısız infaz olduğununanlaşılmasından sonra bu haberindoğrusunu anlatan aksi yönde bir habermedyada kendisine yer bulamamıştı.

Page 3: 122'inci sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

324 Aral›k 2010 / 6 Ocak 2011

Y umurtadan yana mısınız,yumurtaya karşı mısınız?

Bu soruya, “ama” bağlacı kullan-madan vereceğimiz yanıt toplumsalilişkide/çatışmada ne taraftaolduğunuzu başka hiçbir açıklamayagerek bırakmadan en açık haliyleifade etmekte artık.

Oysa çok değil daha birkaç haftaönce, “yumurta”nın bu tür“nimet”lerinin olduğunu “kullanan-ların” dışında kimse bilmiyordu.Kuzu’yu hedef alan 21. yumurtaeyleminin, bu kadar çok sesgetirmesinin, toplumda Tekel eyle-mine benzer bir taraflaşma yarat-masının nedeni; medyanın bu sefer-kine olan yoğun ilgisi ve elbetteTayyipgillerin müthiş katkısıdır.Ancak üniversitenin birikmiş sorun-ları ve üniversitede de örgütlenmişbir güç olduğu sürece bu durumeninde sonunda gerçekleşecekti.Üstelik geç bile kalmıştı. Birilerinin“AKP, Wikileaks’i gündemdendüşürmek için bunu büyüttü” türün-den saçmalıklarını dikkate bile alma-mak gerek.

Tüm bu süreç içinde Tayyipgillereözel bir yer açmak zorunlu. Birkaçyumurta, Tayyip ve şürekasının(Kuzu, Bağış, Atalay, Beki…)şatafatlı “değişim, dönüşüm, ileri vekatılımcı demokrasi” safsataları ilebezenmiş cilalarını bir anda kazıdı vearkasındaki gerçek kimliklerini/zih-niyetlerini açığa çıkarıverdi.Tayyipgiller iktidarı kaybetme, ikti-dardan nemalanma olanaklarınınkesilmesinden çok korkuyorlar.İkiyüzlülükte sınır tanımıyorlar,Mümtazer Türköne ideal örnek.

Medya böylesi süreçlerdealışkanlık olduğu üzere bir “may-mun” yaratıyor. Hatırlanacağı gibireferandum sürecinin “medya may-munu” Doğan Tarkan’dı. Bu sefer ki“maymun” ise Mümtazer Türköneoldu. Ne diyor Türköne; “şiddetiyöntem olarak kabul ediyorsanız, bupatolojidir.” Bu lafı söyleyen birşahıstan doğal olarak “şiddeti bir

yöntem olarak” reddetmesi beklenirdeğil mi, yoksa şahıs kendinihastalıklı ilan etmiş olur!

Bilindiği gibi Mümtazer’in eşi,Özlem Piltanoğlu Türköne AKP mil-letvekili. Son dönemde çok tartışılansilah yasasının biçimlendirildiğiMeclis Komisyonunun tek kadınüyesi. Ve bu kadın üye sahip olduğutaşıma ruhsatlı 3 adet silahtan birininkendisine Mümtazer tarafındanhediye edildiğini açıkladı. Eski eşinin,şiddet uyguladığı için boşandığı, yenieşine üçüncü silahını hediye eden buşahıs diğer Tayyipgiller içinde“vaka”nın önde gideni.

Tayyip’in ve Tayipgillerin yumur-taya karşı bu kadar tahammülsüzolmalarının çok önemli bir nedenidaha var; yaklaşan seçimler, dahadoğrusu seçim öncesi propagandadönemi. Bu dönem boyuncakarşılaşacakları yumurta sarıları veyumurta akları ve yumurta kabukları.Akıllarınca ideolojik, psikolojik,patolojik, kriminolojik önlem alıyor-lar. Ama artık çok geç, yumurtaküfeden çıktı bir kere. Ve “herkesin”kullanabileceği bir “kendiliğindenprotesto aracı” haline geliverdi.

Yumurta yiyenlerden miolacaksınız, yumurta atanlardan mı?

Bu düzeni açık ya da gizli savu-nanlardan mı olacaksınız yoksa budüzeni değiştirmek için kolunuzuhareket ettirecek misiniz?

Bir de yumurta yiyenleri korumayıamaç edinen, yumurta atanların kol-larını tutan, toplumsal muhalefetiçarpıtmaya çalışan, sol gösterip sağvuranlar mevcut. Evet, söz konusuolan Taraf gazetesi adı altındaörgütlenmiş bir avuç “besleme”. Vekendini Marksist solun düşmanlığınaadamış Roni Margulies. Bilindiğiüzere Roni, önce ÖDP içerisindetufeyli olarak yaşadı, büyüdü, sonraTaraf’taki köşesinden sola olandüşmanlığını fütursuzca, desteksizsürdürdü. Özellikle Halkevlerine,Halkevcilere yönelik saldırganlığınıiçerikten yoksun, sade küfre ve karapropagandaya indirgedi. Ve son

olarak da Kuzuvari bir cengaverlikleyumurta yiyeceğini bilmesinerağmen Çanakkale’ye gitti. Buçokkonaklı tufeyli bu kez anaorganiz-ma olarak İHD’yi seçmişti. Amacı daTayyip’e ve Tayyip’in üniversite pro-jesine yönelmiş tepkilerin hedefinifarklılaştırarak sulandırmaktı.Böylece Tayyip’in gemisindeyaşadığını bir kez daha kanıtlamışoldu.

Bununla yetinmedi doğal olarakRoni. Aynı misyonu bu kez mağduredebiyatı yaparak, "Düşünce ve ifadeözgürlüğüne yapılan şiddetikınıyoruz" bildirisini örgütleyereksürdürmekte. Roni’nin köşesindensürdürdüğü her türlü karalama, iftira,hakaret, küfür “düşünce ve ifadeözgürlüğü”ne girecek, yumurtayı yi-yince bu da şiddet olacak. (Bir deRoni Margulies’in devrimcilerinprotestolarına hedef olmasını Yahudikimliğine bağlama zorlaması var ki;söyleyen ahlaktan, inanan akıldanyoksun olmalı). Roni’ye denecek birlaf yok artık. Ama o bildiriye imzaatan “arkadaşlar”ın kendilerine veRoni’ye sormaları gereken bir soruvar. Neden? Neden Roni’cim buinsanlar sana bu kadar öfkeli? Nedenbu insanlar liboş dediklerine karşıEngin Ardıç’a olduğundan bile dahatepkili? Sakın bu soruların cevabısolun tabağından beslenmelerinerağmen o tabağa pislediklerindenolmasın!

***Son on beş günün diğer önemli

iki gelişmesi ise Demokratik ToplumKongresi’nin Diyarbakır’da topladığıDemokratik Özerklik Çalıştayı veCHP’nin yeni Parti Meclisi’ni belirle-diği kongresi oldu.

Kürt siyasal hareketi, genel seçimsürecini “ulusal birlik projesi” adınıverdiği bir stratejiyle geçireceğinizaten açıklamıştı. Son dönemdekigelişmeler bu projenin uygulamayageçtiğinin göstergeleri. Böyle birproje adından da anlaşılacağı üzereKürt ulusunun tamamının

sahipleneceği hedeflerden oluşmakzorunda. Bunun için de “dil” enuygun ortak hedef. Kürtçeninmeşrulaşması ve yasallaşması kam-panyası; Apo’ya özgürlük kampanya-sından, Kuzey Irak’la birleşmehedefinden ya da yoksulluk karşıtıfaaliyetlerden çok daha birleştirici.“Kürtçe hakkı” üzerinden birleşenKürt halkı, AKP ne kadar çırpınırsaçırpınsın seçimlerde BDP’ye oy vere-cektir. Bu tercih bir seçim taktiğiaçısından da başarılıdır.

Kuşkusuz hedefin işaret edilmesiyetmemekte bu hedefin örgütlen-mesi de gerekmektedir.Diyarbakır’da yapılan çalıştay buhedefin genişletilerek örgütlenmesiamacını göstermekte. Her ne kadarmedyada asıl öne çıkarılan “özgünbayrak ve semboller” ve “öz savun-ma gücü” gibi başlıklar olsa da asıldikkat çekici olan Kürt halkınınörgütlenmesine ilişkin yapılan vur-gudur; “Köylerden başlamak üzereen tabandan komünler ve şehirlerdemeclisler, demokratik özerk sistemindemokratik kurumlarıdır. Baştakadınlar ve gençler olmak üzere tümkesimlerin tabanda meclisleroluşturarak politikaya katılımlarıdemokratik sistemin demokratikişleyişi, ahlaki politik toplumungereğidir.”

“Kürtçenin kamusal alanda kul-lanımı önündeki engellerinkaldırılarak anaokulundan üniversite-ye kadar eğitim dili haline getirilme-si” vurgusuyla sağlanan birleştiriciamaç, Demokratik Toplum Kongresiile meşru hale getirilen KürtlerinYasama Meclisi ve köylere kadarinen örgütlendirilmiş bir toplum.Egemenlerin ve AKP’nin panik yap-ması için yeter de artar bile. Ama bupaniği göstermemeliler çünkü seçimvar. Görünürde eli ayağına dolaşansadece MHP oldu. Diyarbakır’a ilkgiden (ilk uyanan) TÜSİAD oldu.(Ülkenin içinde bulunduğu değişimsürecinin farkında olan TÜSİADzaten bir süredir başkanı ÜmitBoyner’i siyasi parti lideri gibi

çalıştırıyordu) Abdullah Gülyılbaşında Diyarbakır’a gideceğiniaçıkladı ve alelacele TalabaniTürkiye’ye çağrıldı. Bu aradaYüksekova’nın ve Cizre’nin ilyapılacağı açıklandı. Hatırlanacağıgibi Özal da benzer amaçla Batmanve Şırnak’ı il yapmıştı. Amaç, Kürtsiyasal hareketini kontrol altında tut-mak.

Kürt sorununu “ezilen halksorunu” olarak tanımlayan sosyalist-ler için Kürt hareketinin örgütlenmetercihleri değil ama siyasal tercihlerikaygıyla izleniyor. Bilindiği üzereKürtlerin uluslaşmasının öncüsüsürdürücüsü Kürt egemen sınıflarıdeğildir, tam tersine bu süreçKürtlerin ezilen kesimlerinindirenişinin ürünüdür. Durum böyleiken gelinen noktada Kürt egemensınıflarının sürece üstelik belirleyiciolabilecek bir biçimde dahil edilmeçabaları bundan sonraki gidişatı etki-leyecektir. Bu etkilemenin de Kürtyoksul halkının çıkarına olmayacağıaşikardır.

Kürt sorununda kalıcı, yapısal birçözüm sürecinin gerçekleşip gerçek-leşmeyeceği ise ancak seçimdensonraki gelişmelere bağlıdır.

***Seçim sonrası gelişmelere bağlı

bir diğer konu CHP’nin ne olacağı,neye dönüşeceği, kaçabölüneceğidir. Hala umut pazarlan-makta. Son Parti Meclisi oluşturul-masında da görüldüğü üzere artıkumut, hisselere bölünüp dağıtılmayabaşlanmış durumda. 80 kişilik partimeclisi, koalisyon anlaşmalarınauygun olarak oluşturuldu. Üç-beşBaykal’cılara, üç-beş Sav’cılara veril-di. DYP Ankara il başkanlığı yapmışBülent Kuşoğlu, Kamil Koç’unsahibesi Sena Kaleli, DiyanettenMuhammet Çakmak, DSP’denEmrehan Halıcı, Diyarbakır Barosueski başkanı Sezgin Tanrıkulu, birkaçtane de orta halli solcu ile vitrintamamlandı.

Bu fotoğrafı tamamlayanaçıklama ise yine Gürsel Tekin’dengeldi; “8 siyasi parti CHP çatısı altınagirecek” ve ekledi Tekin “bu seçimittifakı değil, CHP çatısı altındabirleşmektir”. Sormazlar mı adama,hangi siyasi amaçta, hangi siyasistratejide/taktikte birleşiyor bu insan-lar ve partiler? Bunlar, iktidara gidenyolun “AKP’yi sevmeyenler derneği”teşkilatlamaktan geçtiğini sanıyor.Kalıcı ve dönüştürücü siyasal güçoluşturmak, siyaset üretmektengeçer yoksa sözde siyasetçileri biraraya toplayıp denge gözetmektendeğil.

Gözlerini AKP’ye dikmişler amaAKP’den öğrenmiyorlar sadece taklitediyorlar. Nasıl ki AKP tüzüğünübirebir kopyaladılar şimdi de AKP’ninbir koalisyon olduğunu (MHP’lisi,DYP’lisi, BBP’lisi, tarikatçısı, eski sol-cusu...) keşfetmişler onu kopyala-maya çalışıyorlar. Kopyacı Tekin,Halkevleri‘nden kopyaladığıCumhuriyet Halkevleri yutturmacısıgibi yeni atraksiyonlar peşinde.Ancak bu tür CHP’liler bilmeli kisosyal-demokrasinin tabanı da, ide-oloji de gericiliğinki ile aynı şey değil,Kemal Kılıçdaroğlu Tayyip Erdoğandeğil, CHP örgütü AKP örgütü değil.Aşık atmaları gereken yer orası değil.Kılavuzu karga olan misali…

Seçim sürecine girilmiş olan budönemde siyaset yapma konusundagerçekleşen iki olay önemli dersleriçeriyor. Kuşkusuz bunlardan enönemli olanı Kürt siyasi hareketinde-ki gelişmeler (DTK), daha küçükölçekte olanı ise üniversitedekigelişmeler. Her ikisi de siyasetin par-lamento ile sınırlı olmadığını vesiyasal aracın da sadece yasal partiolmadığını tekrar tekrar kanıtlar nite-likte. Ve üstelik bu “denenmemişyolun” açtığı yeni kanallarla,keşfettiği yeni araçlarla ne ölçüdezengin, ezber bozucu ve sonuç alıcıolduğu her geçen gün kendisini gös-teriyor.

Her koşulda; Kolektif bir amaç,kolektif bir araç bulunabilir pekâlâ!

Yumurta yiyen tarafta m› olacaksan›z yoksa atan tarafta m›?

Üniversite öğrencilerineKurtköy ve Dolmabahçe’deyapılan polis saldırısıyla

başlayan ve Ankara ÜniversitesiSiyasal Bilgiler Fakültesi’nde MeclisAnayasa Komisyonu Başkanı BurhanKuzu’ya yapılan yumurtalı protestoyladoruğa ulaşan üniversite tartışmalarıhala sürüyor. Ulusal basının en çoksatan 11 gazetesinde 23 Aralık tari-hine kadar konuyla ilgili 375’ten fazlaköşe yazısı çıktı.

Ülke gündemine yerleşen ‘yumur-talı protesto’ AKP iktidarını oldukçatedirgin etti. Başbakan Erdoğanİstanbul’daki polis vahşetininardından polisi “Polisimi ezdirmem”diyerek korurken yumurtalı protesto-nun ardından öğrencileri ‘ileridemokrasiyi hazmedemeyenler’olarak ilan etti ve tehditlere başladı.Protestoyla birlikte tüm bakanlar ağızbirliğiyle “Bu işin arkasında terörörgütleri var” derken Erdoğan “Polisgereğini yapacaktır” diyerek açık birşekilde polise talimat verdi. Ancaköğrencilere savaş açan sadeceErdoğan ve bakanlar olmadı. Olaylabirlikte YÖK Başkanı ve savcılara,MHP gibi ‘muhalefet’ partilerindeniktidarın yan kuruluşu gibi işlev görenliberal, muhafazakâr ve gerici gru-plara kadar geniş bir çevre öğren-cilere savaş açtı.

Avrupa’nın dört bir yanında öğren-ciler resmi binaları işgal edip sokak-ları tutuştururken, sadece yumurtaatmakla sınırlı bir eylem, yılın 365günü istedikleri yerde konuşabileniktidar ve yandaş basın tarafından‘Şiddet içeren ve ifade özgürlüğüneengel olan eylemler’ olarak sunuldu.Ancak yumurtalı protesto ve ardındangelen iktidar tepkisi karşısında CengizÇandar, Ergun Babahan gibi AKPdestekçisi bazı liberaller dahi AKP’yibu konuda desteklemeyi reddetti.

AKP’N‹N ‹MDADINA KOfiANLARİktidar ile üniversiteliler arasındaki

mücadele tırmanarak sürerken,Öğrenci Kolektifleri ve GençlikMuhalefeti üyeleri "Çokkültürlülüğün Perspektifinde BarışınDilini Kurmak" paneline katılmaküzere Çanakkale’ye gelen Taraf yazarıve DSİP üyesi Roni Margulies’iprotesto etti. İktidarın kendisine

sağladığı olanaklarla sol düşmanlığıyapan Margulies’in protestoedilmesinin ardından öğrencilereyönelik saldırı dalgasında yeni bircephe açıldı.

Burhan Kuzu’nun “Bu işinarkasında Ergenekon” varifadelerinden ders çıkaran DSİP veEDP etrafında kümelenen küçük libe-ral gruplar ‘Ergenekon’ imalarıeşliğinde öğrencileri ırkçı ilan eden veifade özgürlüğünü engellemeklesuçlayan bir kampanya başlattı. Buçevreler, AKP faşizminin herkes içingörünür hale geldiği bir süreçte,AKP’yi ve polis şiddetini eleştirenkampanyalar düzenlemek yerineöğrencileri hedef almayı tercih etti.

Bu saldırı dalgasıyla, bir yandanöğrenci hareketine yönelik kitleseldestek zayıflatılmaya çalışılırken biryandan da öğrencilerin yumurtaylaifade ettikleri temel talepler görmez-den gelinmeye ya da değersizleştiril-meye çalışıldı. Öğrenci Kolektifleri ise

fırsat buldukça temel taleplerininşunlar olduğunu yineliyor: “Harçlarve YÖK kaldırılsın. Üniversitedeöğrencilere söz, yetki ve karar hakkıtanınsın. Üniversitede bilimin önündebir tehdit olan gerici yapılanma engel-lensin. Bütçeden üniversitelere dahafazla kaynak ayrılsın.” İktidar ‘Fikriolmayanlar yumurta atar’ demago-jisinin arkasına sığınarak öğrencilerinbu taleplerini tartışmayı reddetti.

ÜN‹VERS‹TE AKP’YE D‹ZÇÖKMÜYOR

AKP ilk iktidar döneminde elegeçiremediği ancak Abdullah Gül’ünYÖK Başkanlığı’na Yusuf ZiyaÖzcan’ı atamasıyla denetim altınaalmaya çalıştığı üniversitelere halaistediği biçimi veremedi. Gül’ünatadığı rektörleri 4 Aralık’ta huzu-runa çağıran Erdoğan, toplantı salo-nunda kendisine biat eden bir üniver-site görüntüsü vermeye çalışırken,öğrencilerin dışarıdaki protestosu bu

görüntüyü bozdu. Öğrencilerin hareketliliği, AKP’nin

üniversiteye yönelik kapsamlı birsaldırıya hazırlandığı dönemdekarşısında güçlü bir direniş bulacağınıgösteriyor. Bu öğretim yılı boyuncaAKP’nin türban düzenlemesi dahiltüm icraatları öğrencilerin direnişiylekarşılaştı, AKP’li bakanlar ve sermayetemsilcileri gittikleri hiçbir üniversite-den protestosuz dönmedi. Yumurtaüniversitedeki bu direnişin simgesinedönüştü.

Burhan Kuzu’ya yönelik yumurtalıprotestodan tam bir hafta sonra,YÖK başkanı bile ‘Siyasiler üniversit-eye gitmesin’ demişken Erdoğan altıbakanını da yanına alarak, 15 AralıkÇarşamba günü gizlice ODTÜ’yegitti. Erdoğan’ın rektöre bile habervermeden yaptığı bu çıkartma, boyuneğdiremediği üniversitede görüntüyükurtarma çabasında olduğu izleniminiverdi.

Bu çıkartma sırasında Erdoğan’ı

protesto eden 20 öğrenci gözaltınaalınırken yüzlerce ODTÜ’lüErdoğan’ın gelişini ve polis şiddetiniprotesto etti. ODTÜ’lülerle polisarasında çatışma çıktı. Erdoğan’ınüniversitelerdeki ikinci durağı iseKonya Selçuk Üniversitesi oldu.Erdoğan’ın Konya’ya gelişi tıpkıDolmabahçe’deki rektörlerbuluşmasında olduğu gibi AKP’ninistediği üniversiteyi gözler önüneserdi. Dışarıda protesto eden öğren-ciler gözaltına alınıp dövdürülürkeniçeride ‘terbiye’ edilmiş bir grupöğrenci Erdoğan’ı çiçeklerle karşıladı.

AKP’nin meşruiyet zemini, üniver-site öğrencilerinin eşit, parasız, bilim-sel, anadilde eğitim ve özerkdemokratik üniversite taleplerikarşısında sarsıldı. “İki yumurta”ylaülke gündemine müdahale edenüniversiteliler karşısında iktidarınyaşadığı tedirginlik ve dört koldanyapılan saldırı, AKP iktidarınınkırılganlığına işaret ediyor.

Öğrenci Kolektifleri’nden bir öğrenci, 21 Aralık akşamı SendikaTv’de katıldığı canlıyayında yumurtalı eylemleri şöyle özetledi: “Akı AKP’ye, sarısı sarı solculara gelsin”

Yumurta nelere kadirmiş? Talebeye destekebedi...AKP’nin tehdit ettiği öğrencilere

toplumun her kesimindendestek var. Ankara ÜniversitesiSiyasal Bilgiler Fakültesi (SBF)öğretim üyeleri ve idari personeli, 15Aral›k günü yapt›klar› bir aç›klamay-la öğrencilere sahip ç›kt›.

Öğretim üyeleri ve üniversiteçal›şanlar›ndan 110’unun imzas›ylayay›mlanan bildiride "Hak verilsinverilmesin, öğrenciler nedenlerikolayca anlaş›labilecek bir protestogerçekleştirmişlerdir" denilereköğrencilere destek verildi. Aç›klama-da öğrencilerin yapt›ğ› protestoetkinliğinin, terörle ya da çeşitlikaranl›k odaklar›n faaliyetleriyleilişkilendirilerek kriminalize edilme-ye ve bunun üzerinden öğrencilereyönelik soruşturmalar›n hakl›ç›kar›lmaya çal›ş›ld›ğ› ve baz› yay›norganlar›n›n öğrencileri hedef gös-terdiği belirtildi.

İstanbul’daki emek ve meslekörgütleri öğrenci gençliği hedef tah-tas›na oturtan AKP hükümetiniuyard›. DİSK, İMOK (İstanbulMeslek Odalar› Koordinasyonu),KESK ve Öğretim ÜyeleriDerneği’nin 16 Aral›k Perşembegünü Taşk›şla (İTÜ Mimarl›kFakültesi) önünde gerçekleştirdiğiaç›klamada son günlerde öğrenci-lerin gerçekleştirdiği eylemlerin ikti-dar ve destekçileri taraf›ndançarp›t›larak yaftalanmaya çal›ş›ld›ğ›belirtilerek “Öğrenciler hakl›d›r,Seslerine kulak verin kumpas kur-maya kalkmay›n” denildi.

Eğitim-Sen İstanbul Üniversite-ler Şubesi 21 Aral›k’ta yapt›ğ›aç›klama ile üniversite öğrencilerinesahip ç›kt›ğ›n› duyurdu. “Üniver-sitelere sat›r girerken ses ç›kar-mayanlar, yumurta karş›s›nda şahinoldu” diyen üniversite bileşenleriöğrencileri hedef göstererek yay›nyapan medya organlar› hakk›nda dasuç duyurusunda bulundu.

Öte yandan MersinHalkevleri’nin 11 Aral›k’ta öğren-cilere dönük sald›r›lar› k›nad›ğ›eyleme kat›lan Mersin HalkevleriŞube Başkan› Şamil Iş›k Cevahir’eCumhuriyet Başsavc›l›ğ› taraf›ndan‘suçu ve suçluyu övme’ suçlamas›ylasoruşturma aç›ld›.

AKP’liler flemsiyesiz soka¤a ç›kamaz oldular. Üstte Burhan Kuzu, Yanda Mardin gezisinde günlük günefllik havada Erdo¤an’›n korumas› yumurta nöbetinde

Page 4: 122'inci sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

424 Aral›k 2010 / 6 Ocak 2011

Kürtler atakta. İki dilliliğe fiili geçiştartışmalarının ateşi soğumadan, “ayrı bayrak”,

“ayrı marş”, “ayrı kolluk kuvveti” taleplerinin öneçıktığı bir “Demokratik Özerklik Projesi”yle gün-deme yeniden yön verdiler.

Burada sorulacak soru “Kürtler neden aşırı ta-lepler ileri sürüyorlar?” değil. Çünkü, çözüm için“müzakere” sürecinin doğası, tarafların kendiçözüm programlarını ortaya koyması vetartıştırmasıdır. Ve her pazarlık “en yüksek fiyattan”başlar.

Sorulması gereken asılsoru, iktidarın sorununçözümüne ilişkin herhangi birpolitika sunamamasının neanlama geldiği.

İktidarın dilinden düşürme-diği “Demokratik Açılım” tor-basının dibi, Habur'unardından yaşanan U-dönüşüyleçoktan delindi; içinde ne varsadöküldü gitti. Geçtiğimiz hafta“koster arızası” veren “diyalog-müzakere arası sürecin”,AKP'nin referandum ve genelseçim takvimi ile PKK'ninyeniden başlattığı silahlımücadele arasında

sıkışmasıyla başladığını (veya salt seçime kadarateşkes sağlamak için başlatılır gibi yapıldığını) dabiliyoruz.

Yani büyük bir olasılıkla iktidar, son pazarlığacebi boş oturdu. Bu nedenle de Kürtlerkonuştukça, çözüm önerilerini dile getirdikçe,hükümet polis çağırıyor. Son olarak BDP'ninkapatılması gündeme getirildi.

Türkiye Sosyalist Hareketi'nin “DemokratikÖzerklik Projesi Taslağı”nı doğru anlaması önemli.

Selahattin Demirtaş'ın dile getirdiği gibi, “busadece bir taslak”, “bir grup arkadaşın sunduğu birtartışma metni”. Taslak, Çalıştay'da yalnızca“tartışılmış”, karara dönüştürülmemiş. Genel birtartışmaya konu edilmesi için de kamuoyuylapaylaşılmış. Yani bu “taslağın” Kürtlerin çözümprogramına dönüşmesi için hem Kürt özgürlükhareketi içinde, hem de genel politika düzlemindeimbikten geçirilmesi gerekiyor.

Demokratik Toplum Kongresi bünyesindetartışmaya sunulan bu taslağın sosyalistleraçısından en önemli yönü, Kürt sorunununçözümünü, adını koymaksızın, bir devrim sorunuolarak ortaya koymasıdır.

Marks'ın toplumsal devrimi tasvir ederken dilegetirdiği karakteristik özellik, Taslağın Kürt sorunu-nun çözümü için önerdiği modelde de görülüyor.Marks, “eskisinin yerini alarak” toplumsal devrimigerçekleştiren “yeni devrimci sınıfın” “kendisini, birsınıf olarak değil de, hemen bütün toplumun tem-silcisi olarak sunduğunu”, “bunun onun içinolanaklı olduğunu” söylüyordu. Taslak da,“Demokratik Özerklik” olarak tanımladığı çözümmodelini Türkiye'nin bütününe uygulandığındaKürtlere de haklarını kazandıracak bir genel siyasi-toplumsal düzen olarak ileri sürüyor.

“Özgür birlik”lere dayalı bir “doğrudandemokrasi”, “yerinden yönetim” ekseninde örgütle-nen siyasi modelin toplumsal ve ekonomik temelide aslakta ihmal edilmiyor. Demokratik Özerkliğinekonomik modeli olarak, “Herkesin kendi işinin veişyerinin emekçisi (“sahibi” olmalı – FK) olduğukadın istihdamına öncelik veren azami karı hedefle-meyen kullanım değerini esas alan anti tekelcieşitlikçi dayanışmacı bir ekonomik sistem”öngörülüyor.

“Çoklukların demokratik konfederal birliği” gibikavramların sınıfsal birlikler açısından ne anlamageldiği tartışılabilir olsa da bir bütün olarak elealındığında, taslak, Kürt Özgürlük Hareketininsosyalist yöneliminin damgasını taşıyor.

Zaten bu özelliği nedeniyle Taha Akyol'dan“totaliter” damgasını yedi bile!

Kısacası Demokratik Özerklik Projesi, Kürtlerin“sol çözüm”ü.

Kürtlerin çözüm önerisinin bu “sosyalizan”biçimiyle tartışmaya sunulması, kim ne dersedesin, Türkiye Sosyalist Hareketi tarafından gar-garaya getirtilmemesi gereken olumlu bir şeydir.Sosyalistlere düşen, tartışmanın bu “olumlu”yönünü derinleştirmektir.

Tartışma, pekala, çeşitli mecralarda dile getirilen“Tayyip Erdoğan'ın 2004'teki özerklik planı”nın,yani neoliberal yeni sömürgecilik programınıntamama erdirilmesi üzerinden başlatılabilirdi.

Taslakta, Kürtlere dostmuş gibi görünen, dahada ötesi Kürt hareketinin içinde, çevresinde yeralan liberal aydınların “bugün ne söylenirsesöylensin işin varacağı yer” olarak pazarladıkları bu“çözüm” perspektifine itibar edilmemesine bakarak“rahatlanılmamalı”dır da. Çünkü “Kürt tarafı”nda,“yüksekten”, sosyalizmden açılan “pazarlığın”,“oluru”nu söylemeye, “neoliberal yeni sömürgecilikprogramına bağlılık sözü” vermeye hevesli kimi“sözcüler”in oldu bittileri daha şimdiden sahneyeçıkmaya başladı.

Müzakereyi bu biçimde yönlendirmenin TürkiyeKürtleri açısından son derece ağır politik vetoplumsal sonuçlarının olacağını söylemek gereki-yor.

ABD'nin Irak'tan çekilmesinin muhtemel birsonucunun Irak Kürdistanı Federe Yönetimi'nin“bağımsızlık ilanı” zorunluluğuyla yüz yüze gelmesiolduğu biliniyor. Türkiye politikasının ABD ileçatışmadan böylesi bir durumu “idare edebilmesi”için “Türkiye Kürtlerinin kumandalı özerkliğine”ihtiyaç duyacağı aşikar. Bu “kumandalı özerkliğin”de “Bağımsız Filistin Devleti” ile Irkçı GüneyAfrika'daki “Bantustanlar” örneğine benzer “ezilenhalk hapishanelerine” dönüşmesi hiç uzak bir ihti-mal değil.

Tarihsel deneyim gösteriyor ki, egemenlerinmanipüle ettikleri “rejim değişiklikleri” dönüşümdeğil, “yama” şeklinde oluyor.

Kürtlerin sol‘çözüm’ü

C HP’nin beklenenOlağanüstü Genel Kurul’u18 Aralık’ta Ankara

Arena’da kitlesel katılım vekamuoyunun büyük ilgisi altındagerçekleşti. Kemal Kılıçdaroğlu,Sav ve Baykal karşısında ipleri elegeçirdiği Kurultay’da kadrosuyla,vaatleriyle, söylemiyle genişkitleleri kucaklama iddiasını öneçıkardı. Kılıçdaroğlu, espri konusuhaline gelen yalpalamaları vetutarsızlıklarının yerine bu kezdaha özenli bir söylem tutturmayave kendinden emin, kararlı birgörüntü vermeye gayret etti. Butavrıyla da egemenlerin ve burjuvamedyanın takdirleri topladı.

Kılıçdaroğlu’nun ‘Yoldaşlar’sözü ile başlayan Kurultaykonuşmasında son yıllarda sokakhareketlerinde dile getirilen pekçok talebe yanıt vermeye çalıştığıgözlendi: “Özel yetkili mahkemelerkaldırılacak. YÖK kalkacak.Üniversitelere özerklik tanınacak.Öğrencilere yönetimde söz hakkıverilecek. Yurt sorunu çözülecek.Harçlar kaldırılacak. Kamudataşeronluk kaldırılacak. 4/C statüsükaldırılacak. Ataması yapılmayanöğretmen kalmayacak. Seçimbarajı kaldırılacak. Çevre talanınadur denecek. Mazotta ÖTVkaldırılacak. Rant yasaları değil,kent yasaları çıkacak…” Buvaatler, kelimesi kelimesine Tekeldirenişinde, Dev Sağlık-İş’intaşerona karşı mücadelesinde,Öğrenci Kolektifleri’nin parasızeğitim ve demokratik üniversite

mücadelesinde, AtamasıYapılmayan ÖğretmenlerPlatformu’nun kadro eylemlerinde,Çiftçi-Sen’in mazotkampanyasında, köylülerinHES’lere karşı mücadelesinde,insan hakları ve demokrasimücadelesinde yükseltilen talepler-den alınmış. Bugüne kadar rejimintemel ilkelerini savunma üzerinedevletçi bir çizgi izleyen CHP’nin

vaatleri bu kez sokaktan devşiril-erek belirleniyor. Bu da partinindevletçi eğilimleri geri plana iterekhalkçı bir imaj çizme çabasıyla öneçıkacağını gösteriyor.

Vaatlere yansıyan değişim jar-gonda da karşılığını buldu. Kitleye“yoldaşlar”, “devrimci CHP’liler”diye hitap eden, kendisine “işçiKemal” diyen Kılıçdaroğlu, “halkıniktidarını kuracağız” gibi sol jar-

gondan söylemler kullandı. CHP’ligençler bir yanında yıldızlı berelibir Kılıçdaroğlu bir yanında DenizGezmiş fotoğrafı duran ‘68 ruhu ilehalk iktidarını kurmaya geliyoruz’yazılı bir pankart sallandırdı.

Ancak, Kürt sorunu konusunda,daha önce “Onu da çözeceğiz”sözüyle ifadesini bulan dengeciyaklaşım, Kılıçdaroğlu’nunKurultay konuşmasında yerini

daha çekingen bir siyasete bıraktı.‘Kürt’ kelimesini kullanmaktanimtina eden Kılıçdaroğlu, Kürtsorununu “ekonomik tedbirlerleçözülebilecek Güneydoğusorunu”na indirgeyen bir konuşmayaptı. Ne var ki, Kılıçdaroğlu’nunhalkçı bir politika izleyip izleye-meyeceğini belirleyen şey jargondeğil. Parti gerek kadro gerekörgüt yapısıyla gerekse sosyaldemokrat partilerin “üçüncü yol”ezberiyle, vaat ettiği değişimigerçekleştirmekten çok uzak.

Parti yönetiminde sendikalhareketten ve insan haklarımücadelesinden birer ismin varolması; ekonomi politikalarınındevredileceği Umut Oran gibipatronların, sağa şirin görünmekaygısıyla devşirilmiş FethullahGülen sempatizanı ilahiyatçılarınve “solcularla çalışmam” diyenFaik Tunay gibi eski ANAP’lılarınağırlığı karşısında pek bir umutvaat edemiyor.

Sorun kadroyla da sınırlı değil.Emekçilere kapitalizmle uzlaşmayıvaat eden “Üçüncü Yol” çizgisibugüne kadar emekçiler lehine birgelişme sağlamadı. Daha çoksosyal demokrat partilere belbağlayan emekçilerin, talepleriniasgariye indirerek ya da erteley-erek sistem karşısında taviz verme-sine yaradı. Bu nedenle de sermayekesiminden de destek gördü.Emekçilere vaatler yağdırırken“Biz üçüncü yoluz” diyenKılıçdaroğlu’nun sermayedengördüğü desteğin sırrı da buradayatıyor.

FerdaKoç

[email protected]

19 Aralık 1978’de MHP’li komandolarınkente kendilerinin getirdiği “Güneş Ne

Zaman Doğacak” filminin gösterimine attığıbombayla başladı Maraş Katliamı. Kenttekigerici kitleler kontrgerillanın resmigörevlilerinin yönlendirdiği ülkücü faşistlertarafından Maraş’ın solcu, Alevi, demokrathalkına karşı kışkırtıldı. Bir hafta boyuncaözellikle Alevi mahallelerine devletinseyrinde gerçekleştirilen saldırılarda 111 kişihayatını kaybetti. Katliamdan sonra olaylarınçok önceden kontrgerilla tarafından plan-landığı, kente piyango bileti satıcısı, seyyarsatıcı kılığında çok sayıda ‘kimliği belirlen-meyen’ kişinin katliam öncesi Maraş’ayerleştirildiği ortaya çıktı. Olayın ardındanise Maraş’taki Alevilerin büyük kısmı kentdışına göç etti, kalanlar ise daha da kapalıbir yaşam sürmek zorunda kalarakyalnızlaştı.

ANMA ‹LK KEZ MARAfi’TAKatliamın 32. yılında anma ve protesto ilk

kez Maraş’ta gerçekleştirildi. Alevi BektaşiFederasyonu ve Pir Sultan Abdal KültürDerneği’nin çağrısıyla Maraş’a gelen binlerceinsan yitirdiği canları andı, katliamın davadosyasının yeniden açılmasını istedi.

Mitingin ana konuşmasını yapan ABF

Genel Başkanı Ali Balkız, Maraş’a nedengeldiklerini açıklayarak başladı; “Maraş’ayaraları kaşımak için değil, yitirdiğimiz can-ları anmaya, katliamın hesabını sormayageldik.” Balkız, katliam sorumluların devlettarafından sürekli korunduğunu belirterek“Bu katliamı tertipleyen karanlık güçleröylesine pervasızlardı ki, katilleri değilmağdurları yargıladılar. Katanlık bir sisperdesiyle gerçeklerini üzerini örtmeyeçalıştılar” dedi. Balkız, Alevilerin yıllarcaincitile incitile incitilecek yerleri kalmadığını,bu nedenle örgütlenmelerini genişlettikleriniifade etti. Ali Balkız, konuşmasını şöyle nok-taladı; “Bu katliamı bir kez daha lanetliyor,şehitlerimizi bir kez daha sevgiye anıyoruz.Aziz anılarını dünya durdukçayaşatacağımıza dair ant içiyoruz.”

KATL‹AMCILAR Y‹NE SAHNEDEAli Balkız, yaraları kaşımak için değil,

canlarını anmak ve hesap sormak içinMaraş’a geldiklerini belirtti, ancak kenttekifaşist odaklar 111 kişinin öldürüldüğü katlia-ma sahip çıktıklarını göstermekten geri dur-madı. Miting sırasında alana yakın bir yerdetoplanan 40-50 kişilik Ülkü Ocakları üyesi“Burası Maraş buradan çıkış yok”, “Maraşbunlara mezar olacak” gibi ırkçı sloganlarlasaldırı hazırlığına başladı. Bozkurt işaretleri

yapıp tekbir getiren gruba polisin gösterdiği‘hoşgörü’ provokatörlerin sayısının artmasınaneden oldu. Mitinge saldırma girişimleri iseengellendi. Ancak gözaltına bile almayarakvalisiyle, kaymakamıyla, polisiyle devletkatliamı açıktan sahiplenen faşist güçlereyine arka çıkmış oldu.

KATL‹AMCI ESER‹N‹ SEYRETT‹ Miting sırasında en tepki toplayan olay ise

katliamın bir numaralı sanığı ÖkkeşKenger’in mitingi bürosundan seyretmesiydi.Ökkeş Kenger, yargılanıp beraat ettirildiktensonra soyadını ‘Şendiller’ olarak değiştirmiş,MHP’den milletvekili olmuştu. Daha sonrada BBP’ye geçti.

Katliamın 32. yılında ise bu bir numaralı

sanık kaybettiği canları anan, yitirdiğiçocuklarının resimlerini taşıyarak ağlayanları“İrtibat Bürosunun” penceresinden izledi.Kenger bürosundan anmayı izlerken binaönünde faşistler anmaya saldırı hazırlığıyapıyordu. Kenger’in bir diğer tepki toplayanhareketi ise olayın ardından 111 kişininöldürüldüğü bir katliamla yumurtalıprotestoları aynı kefeye koyarak “Abartmayagerek yok” demesi oldu.

Balkız ise Alevilerin artık bu tür pro-vokasyonlarla hedef alınamayacağını,saldırganlara karşı daha örgütlü, daha uyanıkolduklarını belirterek bu tür saldırılarındeğerlerine sahip çıkma konusundaduyarlılıklarını güçlendirdiğini söyledi.

K›l›çdaro¤lu’nun CHP’si kadro ve söylemde “yeni”lendi. Toplumsal muhale-fetin sokakta yükseltti¤i talepler CHP’nin vaatleri oldu. CHP’nin bu vaatlerigerçeklefltirmesinin önündeki en büyük engel yine kendisi

Katliamın 32. yılında katiller sahnede

Kürt hareketi, Kürtçenin kullanımınıyaygınlaştırmak için çabalarını

büyüterek sürdürüyor. Bu yıl okullaraçıldığında “anadilde eğitim” talepli okulboykotu ile başlayan Kürtçe tartışmaları,BDP’li milletvekillerinin TBMM’de Kürtçekonuşmalarının ardından tekrar sıcak gün-dem maddesi oldu.

ANAD‹L MÜCADELEN‹NMERKEZ‹NDE10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde BDP’limilletvekilleri Hasip Kaplan ve Sırrı Sakık,meclis kürsüsünden Kürtçe konuşma yaptı.Sakık, kürsüden “İnsan Hakları Günü’nde

ben ana dilimle size buradan merhabademek istiyorum” derken, Kaplan da Kürtşair Cigerxwin’un şiirini okudu. HasipKaplan’ın konuşması sırasında MeclisTV’nin sesi kesildi, iktidar milletvekilleri“Sizi anlamıyoruz, Türkçe konuşun” tepkisigösterdi. Kürtçe için adım atan bir diğerkurum ise Demokratik ToplumKongresi’ydi. DTK’nın organizasyonunda biraraya gelen onlarca aydın, toplantı sonucun-da “Anadilde eğitim hakkımı istiyorum”kampanyası başlattı. Kürtçe üzerindeki tümyasakların kaldırılmasını isteyen aydınlar,talepleri için imza toplayacak.

Tartışmaları asıl alevlendiren BDPEşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın, bölgedeiki dilli bir sosyal yapı kuracaklarını açıkla-ması oldu. Demirtaş, mecliste milletvekil-lerinin Kürtçe konuşmasıyla kopankıyametin önemli olduğunu belirterek; “Buülkede Türkçe için olimpiyatlar yapılacakama Kürtçe sadece bir davetiyeye yazıldıdiye belediye başkanı mahkeme ile belediyearasında mekik dokuyacak. Böyle bir aldat-

maca olabilir mi? Türkçe için çalışmalaryapılacak ama ‘bu ülkenin asli unsuru’dediğiniz Kürt halkına bir davetiye çokgörülecek” dedi.

Demirtaş, kurmayı planladıkları iki dillisosyal yapı için ise şunları söylüyor; “İki dillitabelalarımız olacak. Köy ve mezralarınisimleri de iade edilecek. Esnafın alışverişdili, ticarethane isimleri, markalar, restoran-lardaki menüler iki dilli olacak. Yaşamıntüm alanlarında iki dilli hayat olacaktır.”

AKP VE TSK’DAN ORTAK TEPK‹İki dil tartışmalarının Kürt hareketi

tarafından gündeme sokulmasıyla planla-madığı bir konunun ortasına düşen AKP,istemediği bir sınava girdi. KCK’nin ateşkesilanıyla seçime kadar Kürt sorunu konusun-da sıkıntı yaşamayacağını düşünen AKP,Kürt halkının anadili eksenine yerleştirdiğive talep etmenin yanında fiilen uygulamayada dayanan mücadelesi karşısında sendeledi.İlk tepkiyi veren Bülent Arınç, “Meclis’teKürtçe değil, Türkçe konuşacaksınız. BenKürtçe bilmiyorum” diyerek 80’li yıllarda

darbenin uyguladığı “Vatandaş Türkçekonuş” kampanyasının bir benzerini tekrar-ladı. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin ise,Kürt hareketinin taleplerinin anayasayaaykırı olduğunu öne sürerek “Savcılargerekeni yapar” tehdidinde bulundu.

TSK ise Işık Koşaner’in görevegelmesinin ardından yaptığı ilk açıklamadaiki dilli hayat projesini hedefe aldı. TSKaçıklamasında AKP ile ortaklaşarak;“Gelişmeleri endişeyle izliyoruz. Ulus devlet,üniter devlet ve laik devletin korunmasındaher zaman tarafız” dedi.

Kürt hareketi ise anadil mücadelesinibaskılara karşın sürdürüyor. NitekimDemokratik Toplum Kongresi, 20 Aralık’tadüzenlediği Demokratik ÖzerklikÇalıştayı’nın sonuç bildirgesinde Kürtçe içintaleplerini yineledi. Çalıştay sonrasında AKPyöneticilerinin “gerekeni yapar” dediğisavcılar harekete geçti ve BDP-DTK ilişkisi-ni araştırmaya başladı. Hukukçular bağlantıkurulması halinde yeniden bir parti kapatmasürecinin yaşanmasının kaçınılmaz olduğunubelirtiyor.

Marafl Katliam›’n›n 32. y›l›nda binlerce kifli katliam› yerinde protesto etti,kaybedilen 111 kifliyi and›. Ülkücü faflist bir güruh ise kaybettikleri canlar›ananlara sald›r› girifliminde bulunarak katliam› sahiplendi

AKP ve TSK iki dile karşı bir olduKürt siyasetçileri, ayd›nlar› vekitle örgütleri Kürtçeyi hayat›nher alan›na yaymak için hareketegeçti. TSK ve AKP ise Kürthareketinin ‘iki dilli hayat’ sefer-berli¤i karfl›s›nda tek vücut oldu

CHP sokakta duyduğunuevine getirebilir mi?

Page 5: 122'inci sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

524 Aral›k 2010 / 6 Ocak 2011

Halk sokağa indihaklarını istedi

2010, dünyanın her yerinde kü-resel ekonomik krizin faturası-

nı emekçi halk yığınlarına ödet-meye çalışan emperyalizmin eko-nomik-politik baskı aygıtlarına veonların ülkelerdeki temsilcileriolan hükümetlere karşı baş kaldı-rışın yılı oldu. İşinden atılan, çalış-ma koşulları zorlaştırılan, emekli-lik hakları gasp edilen, ücretlerin-den kesinti yapılan işçiler, krizinyükünü iki defa çekmek zorundabırakılan kadınlar, eğitim reformuadı altında yapılan paralılaştırmapolitikalarıyla harçları kat be katarttırılan öğrenciler, 2010 yılındaneoliberalizme geçit vermeyecek-lerini gösterdiler.

Yunanistan’da nakliye işçileri-nin hak gasplarına karşı başlattık-ları eylemler, Fransa, İspanya, Al-manya, Finlandiya, İngiltere, İtal-ya, Hollanda, Belçika, İrlanda,Portekiz, Çek Cumhuriyeti, Avus-turya ve Macaristan’a yayıldı ve yılboyunca Avrupa’da yüzlerce ey-lem, onlarca grev yapıldı.

Fransa’da Sarkozy hüküme-tinin emeklilik reformu adı altındaçıkardığı yasaya karşı milyonlarcaFransalı emekçi sokaklara çıktı.Emeklilik yaşının 60’tan 62’ye,tam primli emeklilik yaşınınsa67’ye çıkarılmasına karşı“Geleceğimizi karartmalarına izinvermeyiz” diyerek karşı çıkanöğrenciler de sokaklara inince 3,5milyon kişinin katıldığı eylemleretanık olduk. Fransa’da toplam 241eylem ve grev yapıldı; herdefasında hayat durdu.

İngiltere’de öğrenciler yıllarsonra sokaklara indi. Harçların%300 zamlanarak 9 bin Sterlin’eçıkarılmasına seyirci kalmayan öğ-renciler İngiltere sokaklarını mes-ken belledi. On binlerce öğrencisokaklara çıktı, “Öğrenciyiz, yok-suluz, ödemiyoruz” dedi. İktidar-daki Muhafazakâr Liberal Par-

ti’nin binasını işgal eden, PrensCharles’ın yolunu kesen, polisleçatışan, “Eğitim hakkımız engelle-nemez” diyen öğrencilerin eylem-leri 2011’de de devam edecek.

2010’da gençlik hareketinin endinamik olduğu ülkelerden biri deYunanistan oldu. Yıl boyuncayapılan tüm grevlerde, eylemlerdeen ön saflarda yer alanYunanistanlı öğrenciler neoliberalyıkım politikalarının ülkelerinidaha fazla talan etmesine karşıolduklarını tüm dünyaya gösterdi-ler. Artan harçlara, IMF veAB’yle yapılan anlaşmalaruyarınca uygulanmaya çalışılankemer sıkma politikalarına karşıgözünü budaktan esirgemeyengençler polisle çatıştı, hükümetbinalarını kuşattı, okullarını işgaletti. Eylemlerine emekçi halkayönelik saldırılar sona erene kadardevam edeceklerini de sık sık dilegetiriyorlar.

İtalya’da da Berlusconihükümetinin kemer sıkma poli-tikalarına karşı direnişte olanöğrenciler yıl boyunca sokaklar-daydı. Eğitim Bakanı Gelmini’nin“Eğitim Reform Paketi”ne karşıhükümet binalarını, okulları, mey-danları işgal eden öğrenciler“Krizin yükünü bize ödetmeyekalkanlar yok olana kadarsavaşmaya devam edeceğiz” diyorve sokakları sahipsiz bırakmıyor-lar. Bu ve buna benzer pek çokörnek yukarıda saydığımız tümülkelerde de yaşandı. Emekçiler,öğrenciler, işçiler, kısacası haklarıgasp edilen, edilmeye çalışılanherkes 2010 yılını sokakta, kavga-da, direnişte geçirdi. 2011 deneoliberal saldırılara karşı yenidirenişler, başkaldırılar, devrimsloganları, yumurtalar,ayakkabılar, taşlar ve bayraksopalarıyla geçecek bir yıl olacak.Şimdiden kolay gelsin…

Dünya 2010’a Haiti’de yaşanan deprem ve ağırneoliberal saldırı paketleriyle girdi. 2009’daki küreselkapitalist krizi emekçilerin sırtına basarak aşmayaçalışan kapitalistler dünyanın her yerinde tokat yedi

Yunanistan, Fransa, İtalya, ve daha birçok Avrupaülkesinde neoliberal saldırı paketlerine karşı direnişegeçen emekçiler hayatı durdurdu. Şilili madenciler veMavi Marmara saldırısı da 2010’da belleklere kazındı

1 Haiti’de depremDünya 2010 yılına Haiti’ninbaşkenti Port-Au-Prince’in 15km batısında meydana gelen

7.1 büyüklüğündeki depremle başladı.12 Ocak’ta meydana gelen depremde100 binden fazla insan hayatını kay-betti. Venezüella ve Küba gibi ülkelerHaiti’ye karşılıksız sağlık, yiyecek,

giyecek desteği verirken ABD veKanada gibi emperyalist ülkelerHaiti’ye askeri üs kurmanın peşinedüştüler. Depremin getirdiği yıkımaneoliberal sömürünün de eklen-mesiyle Haiti’de yaralar halasarılamadı. Ülke 2010 yılı sonaererken 1100 kişinin hayatına malolan kolera salgınıyla boğuşuyor.

2 Neoliberal saldırı artıyorFransa’da yıl boyunca süren

ve milyonlarca emekçininsokaklara dökülmesine neden

olan emeklilik reformununçalışmalarına başlanacağı duyuruldu.Yunanistan’da krizin ardından gelenneoliberal yıkım politikalarına karşı

Yunanistan’da emekçiler sokağa indi.2010 yılının en çok konuşulan gün-dem maddelerinden olan füze kalkanıprojesinin ilk adımları Polonya’daatıldı. Rusya’nın sert muhalefetinerağmen Polonya’ya ABD menşeliPatriot füzeleri yerleştirildi.

3 Kırgızistan isyan ettiKırgızistan’da 2005 yılında“Lale Devrimi” adı verilen birayaklanmayla iktidara gelen

Kurmanbek Bakıvey, büyük bir halkisyanı sonucunda devrildi. 7 Nisan’dabaşlayan ayaklanma 24 saatini doldur-madan muhalifler devlet binalarını

ele geçirdi. Bakıyev’in ülkeden kaç-masıyla Roza Otunbayevaöncülüğünde geçici hükümet kuruldu.Kırgızistan Orta Asya’daki enerji kay-nakları ve Afganistan’a giden kritikyolların üzerinde bulunması nedeniyleemperyalist devletler için çok önemlibir konumda bulunuyor.

4 Meksika Körfezi’nde sızıntıUluslararası petrol tekeliBP’nin Meksika Körfezi’ndebulunan dev petrol platfor-

munda meydana gelen patlama dünyagündeminden uzun süre düşmedi.Kaza sırasında denizin dibindekipetrol çukurnu kapatacak olan

kapağın çalışmaması üzerine MeksikaKörfezi’ne 4 milyon varilden fazlapetrol sızdı. Ancak eylül ayında durdu-rulabilen sızıntı körfezde bir çok canlıtürünün yok olmasına neden oldu veekosisteme büyük bir darbe vurdu. Şuana kadar BP’ye 80 binden fazla kişitazminat davası açtı.

6 Pakistan’ı sel vurduTemmuz’un son günlerindePakistan’ı vuran sel felaketiülkede hala devam eden

büyük bir yıkıma yol açtı. 875 bindenfazla evin yıkıldığı, tarım arazilerininsu altında kaldığı ülkede, selden 20milyon kişi etkilendi. ABD,Afganistan savaşı için çok önemli bir

konumda olan Pakistan’ın askeri har-camalarına 1 milyar dolar hibeederken, sel felaketi için yapılanyardım birkaç milyon dolarla sınırlıkaldı. Ülkede büyük çadır fabrikalarıbulunmasına rağmen halk çadırbulamıyor; çünkü çadırlar yurt dışınasatılıyor, ya da fahiş fiyattan satılıyor,kapitalistlerin kârı korunuyor.

7 Şilili madenciler kurtarıldıŞili’nin Capiapo kentiyakınlarındaki San Josemadeninde meydana gelen

patlama, tüm dünyanın yakından takipettiği bekleyişi başlattı. Yerin 700metre altındaki bir sığınakta mahsurkalan 33 madenci, 8 cm genişliğindeki

bir tünelle 69 gün boyunca hayatatutundu. 69 gün sonunda özel kap-süllerle kurtarılan işçilerin ilk sözleri,dramatik hikâyelerin arkasına gizlen-meye çalışılan suçluyu ortaya çıkardı:“Biz işçiyiz, öyle kalacağız. Bir an önceçalışma koşulları düzeltilmeli vegereken önlemler alınmalı.”

8 Ekvador’da tanıdık senaryoLatin Amerika ülkelerindenEkvador’da meydana gelenolaylar “Yeni bir ABD darbesi

mi?” sorularını akıllara getirdi. Kamugörevlilerinin ücretlerinde yapılandeğişikliği bahane eden bir grup polisve asker, başkan Rafael Correa’yı baş-

kent Quito’daki bir hastanede rehinaldı. Bolivarcı Latin Amerika ülkelerihemen toplanarak Ekvador halkındanbaşkanlarına sahip çıkmalarını istedi.Darbenin püskürtülmesinden sonra,ABD’den darbe için destek aldığıdüşünülen 40 kişi tutuklandı; halkülkesine sahip çıktı.

9 Yeni konsept, eski misyon19-20 Kasım’da Lizbon’da ya-pılan NATO zirvesiyle,SSCB’nin çökmesinden bu ya-

na NATO’nun 3. kez yenilediği kon-septi belirlendi. Kurulduğu günden buyana dünya halklarına karşı saldırı ör-gütü olan NATO yeni döneminde

enerji kaynakları, su havzaları ve ba-listik füzeleri konseptine aldı. Dahaönce konsept olarak belirlediği herşeyi bahane edip dünya halklarınakarşı mücadeleye girişen NATO’nunönümüzdeki dönemde de halklarakarşı kanlı bir savaş yürüteceği ise de-ğişmeyecek bir gerçek olarak kaldı.

10 Dünya deşifre mi oldu? Wikileaks adlı siteKasım ayının sonundayayınladığı gizli belgel-

erle dünya gündemini alt üst etti.Çoğunlukla ABD’nin dünyadakicasusluk faaliyetlerinin aktarıldığı bel-gelerin yayımlanmasının ardından,

belgelerde adı geçen ülkelerden birerbirer yalanlamalar geldi. Türkiye’yleilgili olarak hem iç siyaset hem de dışsiyasetle ilgili belgeler de sitede yeraldı. Sitenin kurucusu Julian Assangetaciz iddiasıyla hapse atıldı ancaksonra serbest bırakıldı. Belgelerse si-teden yayımlanmaya devam ediyor.

5 Mavi Marmara baskınıİsrail’in Gazze’ye yardım gö-türen gemilere yaptığı saldırıtüm dünyada uzun süre konu-

şuldu, tartışıldı. İnsani Yardım Vak-fı’nın topladığı yardımları Gazze’yegötüren Mavi Marmara gemisine İs-railli komandolar çıkarma yaptı.

Baskın sonucunda gemide bulunan 9kişi öldü, 54 kişi yaralandı. Baskınınardından Tayyip Erdoğan “İsrail özürdileyecek” dedi. Ancak iş İsrail’le iliş-kileri tamamen koparmaya gelince“Bakkal yönetmiyoruz” demekle ye-tindi. Baskınla AKP’nin ikiyüzlü siya-seti bir kez daha gün yüzüne çıktı.

Toplad›klar› yard›m› Gazze’ye götürmek isteyen ‹nsani Yard›m Vakf› üyeleri MaviMarmara gemisiyle yola ç›kt›lar. Gemiye ‹srail ordusu sald›rd›, 9 kifli öldürüldü

69 gün boyunca yerin 700 metre alt›nda mahsur kalan fiilili madencilerin 13Ekim’deki kurtar›lma anlar› heyecanla izlendi. ‹flçilerin tümü sorunsuz kurtar›ld›.

Neoliberalizme geçit yok

Page 6: 122'inci sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

624 Aralık 2010 / 6 Ocak 2011

Halkevleri, Halkın Hakları Forumu’nun ikincisini21-22-23 Ocak 2011 tarihlerinde Ankara’da

gerçekleştirecek. Forumun ilki 8-9-10 Haziran 2007tarihlerinde düzenlenmişti. 2007 Halkın HaklarıForumu’yla hak mücadelelerinin günümüz sınıfmücadelesi içindeki kurucu niteliğinin bilinceçıkartılmasında kritik bir eşik atlandı. Forumdasürdürülen tartışmalar ve sonuçlarda açığa çıkankimi öneriler toplumsal muhalefetin temel dinamik-leri haline geldi.

Kapitalizmin tarihinin en büyük krizlerinden biriniyaşadığı ve yeni yönetme stratejilerini devreyesoktuğu bu üç yıl içinde ülkemizde de egemenlerarası iktidar mücadeleleri yeni bir uzlaşma sürecineyöneldi. Neoliberal gericiliğin organik iktidarı AKP,bu uzlaşmanın temsilcisi olarak sermayesınıflarından yana bir “dönüşüm ve saldırı

politikasını” yaşama geçirmesürecini hızlandırdı. Neoliberalgericiliğin organik iktidarıolarak baskı ve zor siyasetinitırmandırdı.

Halkın Hakları Forumu’nunikincisiyle işte böyle birdönemde emeği, insanı vedoğayı hedef alan neoliberalkapitalist saldırganlığa karşımücadelenin yeni evresiniyaratmada kritik bir adım dahaatmaya hazırlanılıyor. Neo-liber-al saldırganlık, emperyalistsavaş ve bağımlılık ilişkileri,Kürt sorununda çözümsüzlük,siyasal-dinci gericilik ve halkın

siyasetten dışlanması temel eksenleri üzerindenkurulan hâkim siyaset sahnesinin karşısında, halkınbağımsız siyasetini inşa eden bir sınıfsal direnişdüzlemi olarak hak mücadelelerinin politikmücadeledeki anlamını bilince çıkaracak ve budüzlemi inşa etme yolunda adımlar atılacak. .

Halkın Hakları Forumu’nun somut hedeflerindenbiri hak mücadelelerini yaygınlaştırıp yeni kazanımlarelde etme yolları aramak; hak mücadelesialanlarının ihtiyaçlarından doğan yeni kurucu inisiya-tifleri belirginleştirmek; hak mücadelelerinindayanışma ağlarını, deneyim paylaşımı ve ortakmücadele zeminlerini güçlendirmek ve büyütmek.Bu nedenle Anadolu’nun neresinde hakları içinmücadele eden birileri var ise orada Halkın HaklarıForumu çağrısı duyulmalı. Halkevleri şubelerininbulunduğu illerden başlamak üzere bu çağrıyı hakmücadelesi veren tüm öznelere, haklar mücade-lesinin bileşeni, parçası olan/olabilecek herkeseulaştırmak ve Halkın Hakları Forumu’nu birlikteörgütlemek hak mücadelelerinin yaygınlaşmasındakritik adımlardan biri olacaktır. Halkın HaklarıForumu hakları için mücadele eden ve neoliberalsaldırganlıktan etkilenen herkesin Forumu’dur.

Halkın Hakları Forumu-2011’in üç ana temasıGüvencesizliğe Karşı Mücadele; DoğanınMetalaştırılmasına/Yok edilmesine KarşıMücadele ve Sermayenin Kent PolitikalarınaKarşı Mücadele olarak belirlendi. Öte yandan cin-siyetçiliğe, gericiliğe ve ırkçılığa karşı halkların eşitlikve özgürlük talepleri forumun bütün çalışmabaşlıklarına taşınacak. 21 Ocak’ta kadınların eşitlikve özgürlüğü tartışmak için bir araya geleceği kadınforumu; 22-23 Ocak’ta ana oturumlar ve eğitimdensağlığa, engelli haklarından emeklilik hakkına, suhakkından barınmaya ve üniversite mücadelesinekadar 14 hak mücadelesi başlığında düzenlenecekatölyeler, dünyanın farklı coğrafyalarında süren hakmücadelelerinin yabancı konuklar ve akademisyen-lerle birlikte ele alınacağı dünya hak mücadeleleriforumu ile Halkın Hakları Forumu halkın haklarımücadelesine ışık tutacak çok önemli bir olanağaişaret ediyor.

Üstelik Türkiye’nin yeni bir genel seçim sürecinegirdiği bir tarihte yapılacak olan bu forum hakmücadeleleri açısından izlenecek ortak mücadelehattını ve programını belirginleştirmek; saldırılarıdurduracak-geriletecek bağımsız bir direniş çizgisiniortaklaştırmak açısından etkili bir kürsü oluşturacak.

Şimdiden ilimizde, bölgemizde bu ülkede haklarıiçin mücadele eden herkesin, ana dilde eğitim hakkıisteyenlerin, eşitlik ve özgürlük isteyen kadınların,insanca yaşam, eşit yurttaşlık için mücadele eden-lerin Türkiye emek ve demokrasi güçlerinin takvim-lerine bu tarihi “21-22-23 Ocak Ankara’da büyükbuluşma” olarak yazdırmak sınıflar mücadelesindehalkın hakları mücadelesi çizgisinin tarihini yazan-ların bugünkü acil görevlerinden biridir.

‹‹kkiinnccii HHaallkk››nn HHaakkllaarr››FFoorrmmuunnaa ddoo¤¤rruu

ÖzgeOzan

İstanbulHalkevi

Kastamonu LoçVadisi’nde yaşamı

öldürecek olan HES pro-jelerine karşı mücadele edenköylüler direnişlerini İstan-bul’da HES’çi şirketin önünetaşıdı. Loç Vadisi üzerindekiHES’leri inşa edecek olanOrya Enerji (Ümran Boru)İstanbul Kabataş’ta bulunanbinası önünde 8 Aralık günüoturma eylemine başlayanLoçlular yörelerinin simgesiolan sarı yazmalarla şirketönünde seslerini duyurmayaçalışıyor.

8 Aralık günü başlayanoturma eylemi hergüngerçekleşen destek ziyaret-leriyle güçleniyor. Polisyığınağına rağmen oturmaeylemlerini sürdürenLoçlulara farklı yörelerdeHES’lere karşı mücadele

edenler destek veriyor.Oturma eyleminin yapıldığıOryahan önünde bekleyensarıyazmalılara üniversiteöğrencileri, Rizeli, GiresunluHES karşıtları, Bartınlı ter-mik santral karşıtları

ziyaretler gerçekleştirdi.Marsis müzik grubu direnişinziyaretçileri arasında yer aldı.

Soğuk hava koşullarınarağmen süren eylemi, İstan-bul Halkevi üyeleri de ziyaretetti. 18 Aralık günü

gerçkeleşen ziyaretteHalkevciler ve direnişçilerbirlikte horon tepti.

21 Aralık günü Politeknikde Loçluların direniş alanınıziyaret etti.

HES projelerinde ısrar, Karadenizliyi yayla yollarında kurulan barikatlarıaşacak, ilçe merkezinde yapılan toplantıları durduracak kadar öfkelendirdi

Karadeniz’in sabrı taşıyor

Fındıklı ve Hopa’dan art ardagelen haberler HESkonusunda bölgede ısrarla

süren çalışmaların Karadenizlilerinsabrını taşırdığını gösterdi. RizeFındıklı’da halk, koruma kurulukararına itiraz eden HES’çi şirketyetkililerinin peşini bırakmayarakyayla yollarına düştü. Kendisiniengelleyen jandarma barikatlarınıaştı. Artvin’de Hopalılar ise içmesuyu kaynağının bulunduğu vadiüzerine kurulmak istenen GüneşliHES projesi hakkında yapılmakistenen bilgilendirme toplantısınıengelledi.

Rize'nin Fındıklı ilçesinde, ener-ji şirketlerince, Arılı Vadisi'nin ''sitalanı'' olmaktan çıkartılması içinaçılan davada, mahkeme ve bilir-kişi heyetinin incelemesi, köylü-lerin tepkilerine sahne oldu.Vadide bulunan köylerden keşifalanına ulaşmak üzere yola çıkanköylüler üç noktada jandarmabarikatını aştı. Köylüleri HES’çifirmalar kadar firma ile işbirliğiyapan hemşerileri de öfkelendirdi.Yaylalarda süren kaçma kovala-maca tüm Fındıklı halkını dateyakkuza geçirdi.

VADİDEKİ KÖYLERDEN HALKYAYLALARA AKTI

Gazetemizin ulaştığı FındıklıDerelerin KardeşliğiPlatformu'ndan Avni Ertaş,Fındıklı’yı ayağa kaldıran eylemi veöncesini anlattı. Ertaş’ın anlattığınagöre olay sadece HES’çi şirketekarşı gelişen bir öfkeden değilonunla işbirliği yapan köylülerekarşı da gelişen bir tepkidendoğdu. “HES’çilerle işbirliği yapan-lar var aramızda” diyen Ertaş bazıhemşerilerinin ‘ekonomik çıkarlar’için HES’çi firmalarla işbirliğiyaptığını anlattı. Daha önce gizliyollarla şirket çalışanlarını vadiyesokmaya çalışan bu kişilerin ArılıVadisi’ne ilişkin mahkemesürecinde karşılarına HES’çi şirketyetkilisi olarak çıkmasına öfke-lendiklerini aktardı.

Arılı Vadisi 7 ay önce 1. derece-den sit alanı ilan edildi. Bu kararyüzünden HES projesini hayatageçiremeyecek olan şirket vadidenkendisine birkaç işbirlikçi bularak

imza toplayıp itiraz davası açtı.Ertaş mahkemenin kararı yerindeincelemek için bir bilirkişi heyetigörevlendirdiğini, kendilerinin deuzun süredir bu heyetin ne zamanve nerede keşif yapacağını öğren-meye çalıştıklarını anlattı. Birtakım aldatmacalara ve heyetinyanlış bilgi yayarak köylüleri atlat-ma çabasına rağmen 17 Aralıkgünü keşfin Arılı Vadisi’ndeyapılacağını tespit ettiklerinisöyleyen Ertaş bu bilgiye ancakkeşif işinin yapılacağı sabah heyetitakip ederek ulaştıklarını anlatıyor.Kendilerinden gizlenen bu bilgiyekararlılıkla ulaşan Fındıklılılar bunoktadan sonra keşif ekibininpeşine düşmüş. İlçe ve köylerekeşfin Arılı’da yapılacağı haberedilmiş. Ertaş bundan sonrayaşananları şu sözlerle anlatıyor:“Halk kamyon kasalarında, ara-balarla, yaya olarak yollara düştü.Adeta bir seferberlik oldu. ArılıVadisi'ne çevreden, birliktemücadele ettiğimiz vadilerdenmüthiş bir destek geldi. HES'çilerekarşı adeta ayaklandık. Yaklaşık 3

saatlik bir yolculuktan sonra keşifyerine ulaştık. Yolculuğumuzboyunca karşımıza jandarmabarikatları çıktı. Onları aştık. Önceyaya olarak sonra araçlarla aştıkbarikatları. Düşe kalka keşif nok-tasına vardık."

Ertaş, yaylalara doğru yolculuksırasında aşağıda bulunan köylerdeve ilçelerde de insanların eylemdengelecek haberleri almak üzere yol-larda beklediklerini belirtti.

İŞBİRLİKÇİ HEMŞERİLERLEHESAPLAŞILIYOR

Ertaş, keşif noktasında jandar-ma ve keşif heyetiyle bir sorunlarıolmadığını, sadece HES'çiler adınakeşfe gelen ve aslında yöre insanıolan işbirlikçilerle davalarınınolduğunu belirten bir konuşmayaptıklarını aktardı. Keşifnoktasında halkın çok öfkelenerekHES'çilerin araçlarına taş atmayabaşladığını söyleyen Ertaş tansiyo-nun yükseldiğini bir süre sonraaraya jandarmanın girmesiyleöfkenin arbedeye dönüştüğünübelirtti.

Eylemin heyetin Vadi'denayrılmasıyla sona ermediğini ifadeeden Ertaş ilçeye geri dönüp bura-da bir yürüyüş yapıp ardındanyaşanan gelişmeleri aktardıkları birbasın açıklaması gerçekleştirdik-lerini aktardı.

Ertaş’ın aktardıkları işbirlikçilikkonusunda meselenin eylemdensonra daha yakıcı bir sorun halinegeldiği yönünde. Şirketle ittifakhalindeki kişilerin ilçede HESkarşıtı mücadelenin önde gelenisimlerini tehdit ettiğini mafyatikyöntemler kullanmaya çalıştığınıbelirten Ertaş, tehditleri şu sözlerleyanıtlıyor: “Bizi kimsenin tehditedemeyeceğini dosta düşmanaanlattık. Biz biliyoruz ölümden öteköy yok.” Ertaş’ın bize verdiğimesaj HES’lerle mücadeleninsadece onun arkasındaki tekelcisermaye güçleriyle olmadığı proje-ye yataklık eden işbirlikçi hemşeril-erle de olduğu yönünde.

Fındıklılılar bundan sonrası içinne yapacaklarını gerçekleştirilenhalk toplantılarında belirleyecek.

HOPALILAR TOPLANTIYIYAPTIRTMADI

Hopa halkı, ilçenin içme suyukaynağının bulunduğu vadi üzerinekurulmak istenen Güneşli HESprojesi hakkında yapılmak istenenbilgilendirme toplantısını kitleseleylemle engelledi. HopaÖğretmenevi’nde yapılmak istenentoplantı halkın muhalefetisayesinde yapılamadı.

20 Aralık günü toplantı için ilçe-ye gelen Artvin Çevre ve OrmanMüdürü, Bölge DSİ temsilcileri,Karayolları Bölge Müdürlüğü tem-silcileri ve ERVA HES şirketiyetkilileri tutanak tutaraktoplantının halkın tepkisi sonucuyapılamadığını belirtti.

HES’lere karşı kurulan HopaDerelerini Koruma Platformu’nunçağrısıyla Belediye Parkı’ndatoplanan halk, horon ve sloganlarlaeylem başlattı. Sloganlarla HopaÖğretmenevi’ne yürüyenHopalılar, toplantı iptal edilenekadar bina önünden ayrılmadı.

HHooppaa’’ddaa yyaapp››llaann eeyylleemmddee kkaadd››nnllaarreenn öönnddeeyyddii..((BBüüyyüükk ffoottoo¤¤rraaff))FF››nndd››kkll››’’ddaa hhaallkk bbuulldduu¤¤uu aarraaççllaarrllaayyaa ddaa yyaayyaa oollaarraakk yyaayyllaallaarraa aakk››nneettttii.. ((AAflflaa¤¤››ddaa kküüççüükk ffoottoo¤¤rraaff))

Eskişehir Tepebaşı böl-gesinde bulunan

Zübeyde Hanım KadınDoğum Anne ve ÇocukSağlığı Hastanesi 1Kasım’da kapatıldı.Hastanelerininkapatılmasını istemeyenŞirintepe Mahallesi, muhtarNurten Kahramanöncülüğünde imza kampan-yası başlattı. Toplananimzaların valiliğe ver-ilmesinin ardından bir deeylem yapan Tepebaşı halkı“hastanemizi geri istiyoruz”dedi. 19 Aralık’ta yapılaneylemde İl Sağlık

Müdürlüğü önüne siyahçelenk, kartondan tabut veyumurta bırakıldı. Yapılanaçıklamada ise; hastaneninkapatılmasının ardındananne ve çocuk sağlığı üzeri-ne sorunlar yaşıyoruz”denildi. Ayrıca Tepebaşıbölgesinde hastane sayısınınbire düşmesi sonucu sağlıkhizmetlerinin niteliksiz birhale geldiği belirtildi.Yunusemre DevletHastanesi’nin bünyesine 600yatak kapasiteli kadındoğum ve çocuk ünitesieklenene kadar has-tanelerinin açılmasını talep

eden Tepebaşı halkınıneylemine onbir farklı mahal-lenin muhtarı da destekverdi.

Eylemde taşınan “Bizdenüç çocuk isteyen başbakan-dan biz de üç hastane istiy-oruz. Bir çocuğumu bile has-tane kabul etmiyor” yazılıdövizlerde mahalle halkıAKP iktidarını hedef aldı.

Konuyla ilgili görüşünebaşvurduğumuz EskişehirHalkevi yöneticisi GürkanÇelik, Tepebaşı halkınınbaşlattığı ve çevre muhtar-lıkların da destek verdiğisağlık hakkı mücadelesinin

takipçisi olduklarını söyledi.Zübeyde Hanım KadınDoğum Anne ve Çocuk Sağ-lığı Hastanesi’nin kapatılma-sının ardından EskişehirHalkevi’nde bir basın açıkla-ması düzenlediklerinibelirten Çelik, mahallehalkının yaptığı eyleme dedestek verdiklerini,kapatılan hastanenin fiziktedavi merkezi yapıldığınıama bu durumun yaşananmağduriyeti gidermediğinedeğindi. Çelik, mahallemuhtarları ve Tepebaşıhalkıyla birlikte süreci takipedeceklerini söyledi.

‘Biz de üç hastane istiyoruz’

‹stanbul’un ve Marmara’n›ntalan›na karfl› insan›, suyu, orman›,do¤ay› ve yaflam› savunanlarKad›köy’de gerçekleflecek mitingdebulufluyor. Aralar›nda SuyunTicarilefltirilmesine Hay›rPlatformu, Topraklar›n Kardeflli¤iPlatformu, GDO’ya Hay›r Platformugibi birlikteliklerin, Halkevleri,Politeknik Ekoloji Kolektifi gibi kitleörgütlerinin, D‹SK, KESK, TMMOBgibi meslek örgütlerinin bulun-du¤u yüzden fazla kurum ‹stan-bul’u savunanlar› mitinge ça¤›r›yor.Üçüncü Köprü Yerine YaflamPlatformu’nun bafl›n› çekti¤ikurumlar, kentin sermayenin

talan›na aç›lmas›n› engellemek içingüç birli¤i yaparak sokaklaraç›k›yor.

26 Aral›k günü Kad›köy’degerçekleflecek mitingde kentin suhavzalar›n›, suyunu orman›n› kir-letece¤i; yeni trafik sorunlar› yarat-aca¤›; çarp›k kentleflmeyitetikleyece¤i için 3 Köprü’ye karfl›ç›kanlar AKP Hükümetine ve AKP’li‹stanbul Büyükflehir Belediyesi’nedur diyecek. Mitinge Aralar›ndaEdip Akbayram, Onur Ak›n, HaykoCepkin, Bandista, Ezginin Günlü¤ügibi isimlerin bulundu¤u çoksay›da ayd›n sanatç› da destekveriyor.

Yaşımı savunanlar buluşuyorSarı yazma direnişi İstanbul’a taşındı

Page 7: 122'inci sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

715 Ekim 2010 / 28 Ekim 2010

KonukYazar

Yüreklerinkulaklar›

sa€›r

Cumartesi Anneleri’nin,Galatasaray’daki oturma eylem-

lerinin 300’üncü haftasındayız. 300 haf-tadır devlet güçleri tarafından gözaltınaalınan evlatlarının, eşlerinin akıbetinisoruyorlar. Bu sürede 10 hükümetdeğişti. Hepsi Cumartesi Anneleri’ninellerinde taşıdıkları fotoğraflardakikişilerin gözaltına hiç alınmadığınısöylüyor.

Hitler’in Başkomutanı WilhelmKeitel, insanlık tarihinin utançsayfalarından birini oluşturan ünlü‘Gece ve Sis’ kararnamesiniyayınladığında 1941’in sonlarıydı.Naziler gecenin ve sisin kaybedilen bin-lerce insanın izini örtebileceğinidüşünüyordu. Avrupa’nın dört biryanından Nazi karşıtı binlerce insantutuklanıp trenlere bindirildi ve bir dahakendilerinden hiç haber alınamadı.

‘Ceset yoksa cinayet de yoktur’diye düşünen birçok iktidar benzer yön-temlerle muhaliflerini yok ettiler. Buyöntemi 20. yüzyılda en çok sevenlerise Şili ve Arjantin’in askeri diktatörlerioldu. Arjantin’de 20 binin üzerindeaydın, sendikacı ve üniversite öğrencisiyok edildi. Kurbanların büyükçoğunluğunun dev nakliye uçaklarınabindirilip okyanusa atıldığı ortaya çıktıyıllar sonra. (Katiller kaybettiklerikişilerin küçük çocuklarını da kendileri-ne evlatlık olarak alıyordu ve yıllar sonrabüyük dramlar yaşandı. Birçok çocukbabası diye bildiği kişinin aslında anneve babasının katili olduğunu öğrendi,bazıları da kendilerinin hiçbir dahliolmadığı bu durumu kaldıramayıp inti-har etti.)

Arjantin’de evlatlarını kaybedenanneler, daha diktatörlük sürerken herperşembe Plazo de Mayo’da toplanarakçocuklarının akıbetini sormaya başladı.Plazo de Mayo annelerinden bazılarıevlatları gibi kaybedildi. Ancak tümbaskılara rağmen ısrarla eylemlerinisürdüren beyaz başörtülü annelerkayıplara karşı mücadelenin simgesioldu.

Arjantin dışında da dünyanın birçokköşesinde diktatörlükler ve‘demokrasiler’ kendilerinden yanaolmayan insanları kaybetmeyi bir politi-ka haline getirdi/getiriyor.Guetamala’dan Avrupa’nın göbeğindeSırbistan’a, Çeçenistan’dan Meksika’yakadar birçok yerde on binlerce insankaybedildi.

Peki ya burası!Bu topraklardaki iktidarlar General

Keitel’den önce aynı alçak yöntemidüşünmüştü. Örneğin 1915’te impara-torluğun başkentinde 220 Ermeniaydını bir gecede gözaltına alındı.Aralarında Meclis-i Mebusan üyeleri bilevardı. Gözaltına alınanlar İstanbul hapis-hanelerindeki kısa tutukluluğunardından Haydarpaşa Garı’ndan tren-lere bindirilerek ülkenin çeşitli yerlerinegönderildi. 220 kişiden 81’inin öldüğütespit edildi/açıklandı. 139 kişinin neolduğu ise hala bilinmiyor.

1921’de, 14 yoldaşıyla birlikteAnadolu’daki mücadeleye destek ver-mek için Anadolu’ya gelmeye çalışanTKP lideri Mustafa Suphi önce linçedilmek istendi. Ardından Ankarahükümeti tarafından SSCB’ye geri gön-derilmek üzere Trabzon’dan bir takaya

bindirildi. Mustafa Suphi ve 14 arkadaşıyıllar sonra Latin Amerika’da uygu-lanacak bir yöntemle katledildi.Arjantin’de okyanusa atılan kurbanlargibi Mustafa Suphi ve 14 arkadaşıöldürülüp Karadeniz’in diplerine yol-landı. (Suphi’nin eşine ne olduğu ise birbaşka trajedidir.)

Cumhuriyet döneminde degözaltında kayıplar sürdü. Cumhuriyetdöneminde tek tük görülen bu alçakyönteme iktidar 12 Eylül 1980 faşistdarbesinin hemen ardından yenidensarıldı. Devrimci gençler Cemil Kırbayır,Hayrettin Eren, Nurettin Yedigöl 12Eylül işkencehanelerinde kaybedildiler.Ancak ülkemizde esas felaket 12 Eylüldiktatörlüğünde değil ‘demokrasi’döneminde yaşandı. 1980’lerin sonun-dan 2000’lere kadar gözaltında kay-betme adeta bir devlet politikası halinedönüştü. Bu dönemde güvenlik güçleritarafından (asker, polis, korucu)gözaltına alınan yüzlerce kişinin akıbetihala bilinmiyor.

Tam 300 hafta oldu.Türkiye’de gözaltında kayıp

olaylarının dönüm noktası Hasan Ocakoldu. 21 Mart 1995’te gözaltına alınanHasan Ocak’ın cesedinin kimsesizlermezarlığında bulunmasının ardından,Ocak ailesi, diğer kayıp yakınları veinsan hakları savunucuları GalatasarayLisesi önünde oturma eylemlerinebaşladı. 27 Mayıs 1995’te başlayan busessiz oturma eylemleri ilk başta terörlebastırılmaya çalışıldı. Cumartesi eylem-lerine katılanlar dövülerek gözaltınaalındı. Ancak aileler ve insan haklarısavunucuları ısrarlıydı. Eylem kısa

sürede tüm ülkede büyük yankı bul-maya başladı, kayıp yakınları ve insanhakları savunucularına sosyalistlerden,aydınlardan ve toplumun diğer kesim-lerinden destek yağmaya başladı. Amaülkeyi yönetenler, yani insanları kaybe-denler bu ‘sivil itaatsizlik’ eylemine defazla tahammül edemedi. 1998’inAğustos’unda saldırılar yeniden artmayabaşladı. Artık sadece eyleme katılanlardeğil, katılmaya teşebbüs edenler deGalatasaray civarındaki kafelerden, arasokaklardan gözaltına alınıyordu. 13Mart 1999’a kadar süren bu saldırılardabinin üzerinde kayıp yakını ve insanhakları savunucusu gözaltına alındı.Birçoğu hakkında davalar açıldı.Gözaltılar sırasında insanlar kıyasıyadövüldü, tıkıldıkları araçların içine bibergazı sıkıldı.

Artan terörün ardından Cumartesianneleri 200’üncü haftada eylemlerineara verme kararı aldı. Mücadelelerinibaşka bir platformda sürdürenCumartesi Anneleri, 2010 başında bazıitirafçıların ifadelerinde ayrıntılarıylakayıp olaylarından bahsetmeleri üzerineGalatasaray’daki sessiz oturma eylem-lerini yeniden başlattı.

Talepleri yine aynıydı, evlatlarının,sevdiklerinin başına neler geldiğiniöğrenmek ve faillerin cezalandırılmasınıistiyorlardı. Bu cumartesi, anneler veinsan hakları savunucuları tam 300.kez Galatasaray’da oturacak.

300 haftadır duyulmayan sessizçığlıklarını atacaklar. CumartesiAnneleri tıpkı Arjantin’de Şili’de ve diğerülkelerdeki kayıp yakınları gibi adaletarayışlarını sürdürüyor.

FARUK ERENGAZETEC‹ - KAYIP YAKINI

Ç alışma BakanlığıMüsteşarı Birol Aydemir20 Aralık’ta Koç Üniver-

sitesi ve TÜSİAD'ın rüzenlediğiEkonomik AraştırmaForumu'nda meslek liseleriniyakından ilgilendiren birkonuşma yaptı. Aydemir meslekliselerini işverenlere (özel sek-töre) devretmek üzere bir çalışmabaşlattıklarını anlattı. Bu pilotçalışmaya göre Milli EğitimBakanlığı, sanayi ve ticaret odasıile Çalışma Bakanlığı'nın yeraldığı üçlü bir yönetim modelioluşturularak meslek liseleri buyönetime devredilecek.

Bu toplantıda konuşanAydemir, “Devletin artık meslekliselerinden çıkması lazım.Sanayici 'Aradığım elemanıbulamıyorum' diyor. Bu projeylesanayici aradığı elemanı mesleklisesinde yetiştirecek…” dedi.

Aydemir’in açıklamalarınıhafife almamak gerekiyor. Çünküo, meclisteki 'torba yasa' içindeyer alan ve alt komisyonda görü-şülmeye başlayan çalışmahayatına ilişkin emekçi aleyhinedüzenlemeler içeren yasatasarısının mimarı.

PLANLI HAREKETHükümetin eğitim alanına

yaptığı saldırı planlarından önem-li parçası olarak 2010-2014 strate-jik planlaması ve 18. MEB Şurakararları önümüzde duruyor.Ancak daha bunların mürekkebikurumadan Çalışma BakanlığıMüsteşarı Birol Aydemir, meslekliselerinin özel sektöredevredileceğini bir sermayegrubunun düzenlediği toplantıdasöyleyerek AKP’nin eğitimi ser-mayenin kar hırsına terketmesinin ibret bir örneğinikarşımıza çıkarıyor. MüsteşarAydemir, "Meslek liselerindekiteçhizatın yenilenmesi ve okulsaatinden sonra sanayi ve ticaretodalarının açacağı kurslara;meslek liselerinin işverene, özelsektöre devri için pilot projeolarak bakıyoruz" diyerekAKP’nin eğitim alanındaönümüzdeki dönem saldırı poli-tikalarını açıkça ortaya koyuyor.

AKP’nin çeşitli uygulamalarlaeğitimin bir hak olmaktançıkarılıp alınıp satılabilir birmetaya dönüştürmekte önemliadımlar attığı ortada. Özellikleeğitim politikaları, okul türleri,eğitim planlamaları, eğitime özelhizmet alımı vb. gibi konular bualandaki özelleştirme uygula-malarının önemli parçaları olarakuygulandı ve uygulanmaya devamediyor.

Son olarak, Çalışma BakanıMüsteşarının bir sermaye

grubunun huzurunda endamederek söylediği meslekliselerinin özel sektöre devrikonusu MEB’in bu dönemekadar uyguladığı eğitim poli-tikalarının bir devamı. Yani AKPhükümetinin tüm bakanlık örgüt-leri birbiriyle koordineli olarakemek karşıtı politikalar belirliyorve uyguluyor. Eğitim alanındakimeslek liseleri, çalışmayaşamındaki istihdam politikalarıile doğrudan ilgili. ÇalışmaBakanlığı müsteşarının meslekliseleri ile ilgili herhangi bir konu-da görüş beyanının da ötesindebelirleyici rol alabilmesi de bunudoğruluyor.

MESLEK L‹SELER‹ NEDENÖNEML‹?

Meslek liselerinde uygulananmesleki eğitim politikaları ser-mayenin iştahını kabartıyor.Buralardaki eğitim süreçleri,(içeriği, uygulaması yönetimi ile)staj adı altında sömürünün enkatmerli halinin görüldüğü yerler.Öyle ki meslek liselerine ilişkinbirçok sermaye grubu özelyatırımlar bile yapmışlardır.Bunların en başında geleni Koçgrubu sermayesidir.

Meslek lisesi memleket mese-lesi sloganı ile büyük sermayeninkoçbaşı Koç Holding’in bu alan-daki iştahlı tutumu biliniyor. Bukonuda özel projeler geliştirenKoç Holding bu projeleri MEB’leişbirliği içinde yürütüyor. KoçHolding’in 09.04.2010 tarihindedüzenlediği bir toplantıda MEBNimet Çubukçu’nun yaptığıkonuşmada bakanlığı dolayısıylada hükümetin politikalarınınhedefi açıkça görülmektedir,Bakan Çubukçu’nunkonuşmasında 7 yıl içerisindeekonomi ve iş gücü piyasasınınbeklentilerine uygun olarakmesleki eğitim ve teknik eğitimdeciddi bir değişim ve dönüşümsüreci başlattıklarını belirterek'60. Hükümet Programı EylemPlanı' doğrultusunda mesleki veteknik ortaöğretimin, ortaöğretimiçerisindeki payını nasılarttıracaklarını aktarmıştı. Buaçıklamayla yoksul halk çocuk-larını sermaye köleliğine terketmenin modelini ortayakoymuştu.

Bakan Çubukçu, bunların yanısıra okullardaki fiziki altyapı,atölye ve laboratuarlarındonatımının, gelişen teknolojiye

uyumlu olmasının büyük önemarz ettiğini vurgulayıp, sektörleyakın bir işbirliği ve gerekendestek olmadan Türkiye'nin nite-likli eleman sorununu çöze-bileceğini söylemenin mümkünolamayacağını ifade ederekhalkın eğitim hakkının yerine ser-mayenin ihtiyacını rahatlıkla ko-yabilmiştir.

Bu toplantıda konuşulanlar-dan da anlaşılacağı gibi meslekliselerinin sermayeye nitelikli araelaman yetiştirmenin dışındahiçbir işlevi yok. Yani meslekliseleri eğitim hakkınınkullanıldığı yer değil, sermayeyekul, köle yetiştirmenin yeri olarakkurgulanmıştır. Meslek lisesimemleket meselesi değil serma-ye için ucuza çalıştırılan yerlermeselesi olarak görülmektedir.

BU PLANDA YOKSULUN YER‹ BELL‹

Bakanlığın 2010-2014 stratejiplanında ifade ettiği üzere der-sanelerin özel okuladönüştürülmesi konusu ve meslekliselerinin genel liseler içerisinde-ki oranını %65 düzeylerineçıkarma politikaları ile birlikteyapılan bir değerlendirmeMEB'in asıl amacının neolduğunu bizlere daha iyigösterecektir.

Genel liselerin anadolu liseler-ine dönüştürülmesinde yaşanacakolan, dersaneye gitme olanağıbulamayıp da sınavı kazana-mayan yoksul çocukların mesleklisesine mahkûm olmasıdır.Çünkü Anadolu liseleri sınavlaöğrenci almaktadır. Sınavlardadersaneye gidemediği için veyagündelik hayatının çeşitli sorun-larıyla kuşatılmış bir öğrenci yameslek liselerine ya da stratejikplanlamada öngörülen dersane-lerden devşirme özel liselere git-mek zorunda kalacaktır. Budurumda yoksul ailelerin çocuk-larına meslek liseleri dışındabaşka bir seçenekkalmamaktadır.

Çeşitli sanayi çevrelerinin, ser-maye gruplarının eğitim alanıylabu kadar ilgilenmesinin arkasındayatan amaç, ihtiyaçlarını gidere-cek bir düzenleme ile MEB'ineğitim alanını sermayegruplarının daha fazla kar eldeetmeleri için yeniden düzenlemekamacıyla attığı adımlarladoğrudan ilişkilidir.

Böylesi bir bakış açısıylaeğitimin toplumsal eşitlik,dayanışma ve adalet gibi işlevleri-ni bir yana bırakarak, sermayeçevrelerinin sorunlarınayönelmek öğrencileri insan ser-mayesi olarak görmekten başkasonuç doğurmayacağı aleniolarak görülmektedir.

* Eğitim Sen Ankara 2 No’luŞube üyesi

Zabıtalardankeyfi yıkım

‹stanbul Sar›yer’de bulu-nan Maden Mahallesi’ndebir ev zab›ta teröründennasibini y›k›m olarak ald›.

Evi y›k›lan Topçuailesinin iddialar›na görekendilerinden rüflvet isteyenzab›ta amiri reddedilincehiçbir gerekçe göstermedenevlerini y›kt›. Üstelik buy›k›m ilk de¤ildi. Ayn›ailenin evi bundan öncedört defa daha y›k›lm›flt›.

Bo¤aziçi ‹marMüdürlü¤ü’ne ba¤l› y›k›mekipleri 14 Aral›k günüSar›yer MadenMahallesi’nde bulunanTopçu ailesinin evini y›kt›.Y›k›m ifllemleri s›ras›ndah›z›n› alamayan ekiplerkomflu evin salonunu day›kt›.

Y›k›mdan haberiolmayan Topçu ailesisabah›n erken saatlerindekap›lar›na dayanan y›k›mekiplerine direndi. Say›lar›yüzü aflan zab›ta ve çevikkuvvet polisi, evini savunanaileye sald›rd›. Y›k›ms›ras›nda polis eviniy›kt›rmak istemeyen ailenind›fl›nda olay yerinde bulu-nan mahallelilere de coplar-la sald›rd›.

Polisin sald›r›s›na maruzkalan kad›nlar polise kaynarsu ve evde bulduklar›malzemelerle direndi.Polisin sald›r›s› s›ras›ndababannesinin dayakyedi¤ini gören ve gözalt›naal›nmas›na engel olmakisteyen bir genç evinçat›s›na ç›kt›. Zab›tan›n

sald›r›s› sonucu çat›dandüflen genç yaraland›.Polisin sald›r›s› sonucu ikikifli gözalt›na al›nd› ve 2saat sonra serbest b›rak›ld›.

‘‘ÖÖNNCCEE RRÜÜfifiVVEETT ‹‹SSTTEEDD‹‹’’Evleri y›k›lan Topçu aile-

si, y›k›mdan önce zab›taamiri Turan Duran’›n kendi-lerinden 25 bin lira rüflvetistedi¤ini iddia etti. ‹ddiayagöre Zab›ta amiri kendi-lerinin verdi¤i paray› azbuldu.

Topçu ailesi evlerinindaha önce 5 defa y›k›ld›¤›n›ve hepsinde de ayn› zab›taamirinin rüflvet istedi¤inisöyledi. Aile, avukata duru-mu anlatacaklar›n› ve hak-lar›n› arayacaklar›n› ifadeetti.

Evi y›k›lan Dilber Topçuolay› flöyle anlatt›:“Uyuyordum, dozer ses-leriyle uyand›m. Geldilerevimi y›kacaklarm›fl! Ne birtebligat ne bir belge varellerinde. Bizden öncedenhep rüflvet istiyorlard›,kap›m›zdan ayr›lmad›lar.Rüflveti vermezsek evimiziy›kacaklar›n› söylediler.Vermek zorunda kald›k.Ama yetmezmifl. 25 mil-yarl›k, rüflveti karfl›laya-mad›¤›m için evimiziy›kmaya geldiler. Ben 5ayd›r iflsizim. Hatam›nevimde izinsiz tadilat yap-mak oldu¤unu söylediler.Ne konuflmam›za müsaadeettiler nede evimizi boflalt-mam›za. Benim eflyalar›menkaz›n alt›nda kald›.”

Meslek liselerinin özel sektöre devredilmesiplanlanıyor. Bu planı AKP’nin istihdam poli-

tikalarıyla birlikte değerlendirmek gerekli

Okullar patronlara emanet

Mamak’tavelilerbuluştu

Halkevleri EğitimHakkı Meclisi veliler-

le öğretmenleri buluşturdu.Meclis 18 Aralık Cumartesigünü ‘eğitim hakkı’ üzerinebir söyleşi gerçekleştirdi.Eğitim-Sen üyesi öğret-menlerin katıldığı söyleşiyeMamak Halkevi’ndeilköğretim destekkurslarına gelen öğrenci-lerin velileri katıldı.Söyleşide aidat uygula-masının kaldırılması,kadrolu öğretmen atan-ması, zorunlu din ders-lerinin kaldırılması talep-leriyle imza toplanmasınakarar verildi.

SamsunlusantralistemiyorSamsun Tekkeköy’de

Cengiz Enerji Sanayi veTicaret Anonim Şirketi’neait termik santralin kapa-site artırımı için 22 Aralıkgünü düzenlenen bil-gilendirme toplantısıTekkeköy halkı tarafındanprotesto edildi.

Toplantı’dan iki günönce 20 Aralık’ta SamsunluHalkevciler bir eylemyaparak şirket yetkilileriniuyarmış, temiz bir çevredeyaşamanın hak olduğunubelirterek kapasite artırımıprojesinin iptal edilmesiisteklerini dilegetirmişlerdi.

Halkevleri tarafındanhazırlanan ve

gelenekselleşen maariftakvimi çıktı.

Takvim her sayfasıyladünya ve ülke tarihininderinliklerine uzanıyor, ta-rihsel olaylarını hatırlatıyor,sayıların diliyle ilginç veri-ler sunuyor. Ayrıca “ağzın-dan çıkanı kulağın duysun”bölümüyle ülkemiziyönetenlerin sarf ettiği söz-leri hatırlatıyor. Takvimaynı zamanda bitkilerinfaydalı dünyasına pencereaçıyor. Takvime mahalle-nizde bulunan Halkevişubelerinden ulaşabilirsiniz.

HalkevleriTakvimiçıktı

‹LHAN Y‹⁄‹T*

Page 8: 122'inci sayı

EMEKHalk›n Sesi

824 Aral›k 2010 / 6 Ocak 2011

Çiftçi-Sen:‘ÖTVkaldırılsın’Çiftçi-Sen mazotta

uygulanmakta olanÖzel Tüketim Vergisi’ninkaldırılması için imza kam-panyası yapıyor. Çiftçi-Senkampanyayı Denizli’deyaptığı bir basın açıklamasıile başlattı. Denizli’deDelikli Çınar Meydanı’ndabir araya gelen 100’e yakınÇiftçi-Sen üyesi ve çiftçiaileleri basın açıklamasıyaptı. Çiftçi-Sen GenelBaşkanı Abdullah Aysutarafından okunan açıkla-mada üretime devam ede-bilmeleri için ÖTV’ninkaldırılması gerektiği dilegetirildi.

İşçi sağlığıpiyasa malıolamaz

İ stanbul Tabip Odası,TMMOB İstanbul İKK,

DİSK İstanbul MerkezTemsilciliği ve KESKİstanbul ŞubelerPlatformu’nun oluşturduğuİşçi Sağlığı Çalışma Grubu,Çalışma Bölge Müdürlüğüönünde 18 Aralık günü bireylem yaparak AKP’nin işçisağlığı ve iş güvenliğialanında yaptığı değişiklik-leri protesto etti.Eylemciler, işçi sağlığı ve işgüvenliği hizmeti sunumuve eğitim hizmetlerinintaşerona devredildiğinedikkat çekerek bakanlığınpiyasa aktörlerinin önünüaçtığını söyledi.

Siirt’in Aydınlar İlçesi’ndeBotan Çayı üzerinde

bulunan Limak’a aitAlkumru Barajı ve HESinşaatında çalışan OrhanÇelik (48) adlı işçi elektrikçarpması sonucu 17Aralık’ta yaşamını yitirdi.Başbakan Erdoğan olaydanbir hafta önce LimakGrubu’nu vatansever ilanetmiş, Limak Başkanı NihatÖzdemir de barajın 3 yıldabitirildiğini söyleyip dünyarekortmeni olduklarınıaçıklamıştı. ‘Dünya rekort-meni’ barajın inşaatında 10ayda, 2 işçi öldü, 16 işçi iseyaralandı.

‘Rekortmen’Limak’ta işcinayeti

Fındık-Sen yüksekfaize karşı çıktı

Metal işçisi MESS’inkurallarına uymuyor

DİSK Birleşik Metal İşçileriSendikası (BMİS) Merkez

Toplu İş SözleşmesiKomisyonu, Metal SanayicileriSendikası’nın (MESS) grupgörüşmelerinde yaptığı teklifinkabul edilemez olduğunu belirt-ti. MESS daha önce aynı öneri-yi 3 Aralık’ta yapmış ve BMİS,4 Aralık’ta yaptığı toplantınınardından ‘eylemlere devam’kararı almıştı. BMİS, 2010-2012Metal Grup Toplu İşSözleşmesi sürecindeuyuşmazlık zaptı tutmuştu.

BMİS İstanbul 2 No’lu ŞubeBaşkanı Yılmaz Bayram,kararın geç kalınmış bir kararolduğunu belirtirken, metalişçilerinin önünde tarihi birfırsat bulunduğunu söylüyor.Gelişmeleri değerlendirecek-lerini belirten Bayram, yasalsüreci bekleme niyetlerininolmadığını, hızlı bir şekildegreve hazırlanacaklarını ifadeetti.

EYLEMLER SÜRYORUyuşmazlık zaptı

tutulmasının ardından BMİS’ineylemleri sürüyor. Son olarak,10 Aralık günü Kocaeli’ndekiStandart Depo ve RafSistemleri A.Ş fabrikasındaişçiler eylemdeydi. İşe girişsaatinde fabrika önünde eylemyapan işçiler patronları uyardıve MESS’in yüzde 5,35’lik tek-lifini kabul etmeyeceklerinisöyledi.

BMİS’in örgütlü olduğuDİSA Otomotiv’de ise toplu işsözleşmesi görüşmeleri 6’ncıgörüşmede anlaşmayla sonuç-landı. İşçilerin ücretlerinde net164 liralık bir artış sağlandı.Tekirdağ’ın Çorlu İlçesi’ndekifabrikada patron, sendika üyesiişçileri işten atmaya başlamış,işçiler de temmuz ayındadirenişe geçmişti. İşçilerindirenişi sonuç vermiş ve iştençıkarılan işçiler işbaşı yapmıştı.

Emekli maaşına ‘Bakan’ ne görüyor?

B oğaziçi Elektrik DağıtımA.Ş. (BEDAŞ)Gaziosmanpaşa

işletmesinde çalışan taşeronişçiler aylardır maaşlarını ala-madıkları için 13-1 4 Aralık'ta işbaşı yapmadılar. Taşeron firmasahibi ve BEDAŞ yetkililerininyoğun baskı ve tehditlerinerağmen eylemlerine devameden işçiler, firma yetkililerininödemelere ilişkin protokolimzalamayı kabul etmeleri ileeylemlerine son verdiler.

TAfiERON ÖLÜM GET‹R‹YORİstanbul Avrupa Yakası elek-

tirk dağıtım hizmetinde asılişveren olan BEDAŞ asıl işimuvazalı (hileli) bir şekildetaşeron firmalar aracılığıylayürütüyor. Asıl işin taşeron fir-malar aracılığıyla yerine getiril-mesi açık bir şekilde yasakolmasına rağmen enerji sektö-ründe özelleştirme taşeronlaş-tırma-güvencesizleştirme-esnek-leştirme polikaları nedeniyle buuygulamalara göz yumuluyor.Bundan patronun payına kar,işçinin payına düşük vezamanında yatmayan maaşlar,keyfi kesintiler, iş güvencesin-den yoksun çalışma koşullarıdüşüyor

BEDAŞ'ın Gaziosmanpaşa,Sefaköy ve Beyoğlu işlet-melerinin işlerini ALKAMAGrup adlı taşeron şirketyürütüyor. Şirket bünyesindeçalışanlar neredeyse tüm günçalışıyor. Örneğin, şoförlergünde 18 saate kadar çalışmayazorlanıyor, çalışmayanların iseişine son veriliyor. Ağır çalışmakoşullarında işçiler ölümleburun buruna çalışmalarınarağmen düzenli maaşları öden-mediği gibi maaşlarında keyfikesintiler ile karşı karşıyakalıyor. Eylül ayında aynı şirketbünyesinde çalışan işçilerdenErkan Keleş çıktığı direkteelektrik akımına kapılarakyaşamını yitirmişti.

‹fiÇ‹LER AYAKLANDIBEDAŞ Gaziosmanpaşa

işletmesine bağlı Sultangazi veArnavutköy elektrik idaresindeçalışan ve aylardır maaş ala-mayan işçiler 13 Aralık sabah

08.00'dan itibaren iş başı yap-madılar. İstanbulGaziosmanpaşa bölgesindeBEDAŞ taşeronu olan ALKA-MA Grup LTD şirketiüzerinden muvazalı (hileli) birşekilde çalıştırılan teknisyen,şoför ve yeraltıcılardan oluşanyaklaşık 120 işçi maaşlar yatanakadar, maaşlardaki düzensizlikve keyfi kesintiler son bulanakadar iş başı yapmayacaklarınıduyurdu. “Daha önce de iş başıyapmamıştık, ancak firma yetki-lileri bizlere söz vermiş biz deinanmıştık” diyen işçiler artıkbu kadar kolay ikna olmayacak-larını söyleyerek maaşların der-hal yatırılmasını istediler.

Öğlen saatlerinden itibarenEnerji Sen (Elektrik, Su, Gaz veBaraj Çalışanları Sendikası)başkanı Ö. Kamil Kartal ve

Örgütlenme Sekreteri AliTosun da eylemdeki işçilerekatıldı. İşçilerle yapılankonuşmalarda yasanın 34. mad-desinin çok açık olduğu, 20 günboyunca maaşlarını alamayanişçilerin iş edinimini yerinegetirmeme hakkı olduğuhatırlatılarak hem yasal hem defiili olarak meşru olduklarısöylendi. İşçiler arasından tümbirimlerden çalışan birer kişitemsilci olarak seçilerek bundansonraki görüşmelerin temsilcilerüzerinden yapılmasını oylayarakkabul etti.

“EV‹M‹ZDE ELEKTR‹K YOK” Akşam saatlerinde taşeron

firma yetkilisi işçilerin yanınagelerek maaşların elden verile-ceğini, paralarını almak isteyen-lerin bir an önce sıraya girmesi-

ni istedi. Yapılan toplantıdaelde olan paranın işçilerin tümüiçin yeterli olmadığı, yeni bir suspayı verilmeye çalışıldığısöylenirken işçiler maaşınıalıncaya kadar eylemisonlandırmama kararı aldı vekararı patrona bildirdi.

Ertesi gün taşeron firmasahibi ve BEDAŞ bölgemüdürü işçilerin yanına gelerekeylemi sonlandırmaları,koşulları beğenmeyenin iştençıkarılacağını söyleyerek açıkçatehdit etti. İşçilerin yasal hak-lararını kullandıklarını söyleme-si üzerine taktik değiştirenpatron “vallahi param yok, benidüşünmüyorsanız dışarıda busoğukta elektriksiz kalanyüzlerce insanı düşünün” dedi.Bu sözler üzerine işçiler kredikartı faturalarını, haciz bel-

gelerini ve ödenmemiş elektirikfaturalarını göstererek “bizimde evimizde elektirik yok”cevabını verdiler. Bu sözlerüzerine BEDAŞ ve taşeronfirma yetkilileri salonu terketmek zorunda kaldılar.

POL‹S ÇA⁄IRDILARİşçilerin sendikadan güç

aldığını gören yetkililer bu sefertehditleri Enerji Sen BaşkanıKamil Kartal'a yönelttiler.Kamil Kartal'ın dışarı çıkmasınıaksi takdirde polis zoru ileçıkartacaklarını söyleyenBEDAŞ müdürü olumsuz yanıtalması üzerine polis çağırdı. Buesnada işçilerle bir konuşmayapan Kartal “Buradan ancakişçiler istediği sürece çıkacak-larını, aksi halde buradançıkmayacaklarını” söyledi.

İşçilerin tamamının Enerji Senyöneticilerine sahip çıkmasıüzerine bu hamle de boşaçıkarıldı.

BEDAfi'IN ‹fiÇ‹LER‹Y‹ZAkşam saatlerinde BEDAŞ

Taksim'den gelen yetkililer ileyeniden görüşmeler yapılaraktalepler yinelendi. İşçileri iknaedemeyen yetkililerin gitmesiardından BEDAŞ bölgemüdürü bir kez daha işçilerinyanına gelerek ikna etmeyeçalıştı. “Siz bizim işçilerimizsi-niz, sizlerin mağdur olmasınıistemiyoruz” diyen bölgemüdürüne işçiler “Sizinişçilerinizsek şimdiye kadarneredeydiniz, kadrolu çalışanlarayın on beşinde maaş alırkenbizim maaşlar neden aylarcayatmıyor?” sorusunu sordular.İşçilerden gelen tepkilerinardından müdür salonu terketmek zorunda kaldı.

‘GÜCÜMÜZÜ GÖRDÜK’Bekleyiş akşam saatlerine

kadar sürerken işçiler de sürekliolarak toplantılar düzenleyerekhem durum değerlendirmesihem de bundan sonra neleryapılabileceğini tartıştılar.Bunca yıldır ilk defa BEDAŞyetkililerini karşılarında gördük-lerini dile getiren işçiler sonuçne olursa olsun kazananınkendileri olduğunu söylediler.

‹fiÇ‹LER ÖNCEL‹KLEPROTOKOL ‹MZALANDI

İş bırakma eyleminin ikincigününün akşam saatlerindeişçiler kendi aralarında birtoplantı daha düzenleyerekyetkililer ile bir protokol imza-lamak şartı ile eylemisonlandırma kararı aldılar.Yapılan iş bırakma eylemi son-rası hiçbir işçinin işten atılmaya-cağı, Kasım ayı maaşlarınınbelirtilen zamanda yatırılacağıve geçmişe dönük alacaklarınen geç Ocak ayının ilkhaftasında ödeneceğinibelirleyen protokol işçiler veişveren arasında imzalandı.Şartların yerine getirilmemesihalinde iş bırakma eylemininyeniden gerçekleştirileceğibelirtildi.

BEDAŞ’ta isyan sesi varBEDAŞ’ın Sultangazi ve Arnavutköy bölgelerindeçalışan taşeron elektrik işçileri ödenmeyenmaaşlarını iş bırakma eylemi yaparak kazandı.İşçiler patrona değil Enerji Sen’e kulak verdi

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

Taflbask› Matbaac›l›k Yay. ve Amb. San. Tic. Ltd. fiti. Bask› TesisleriKocaeli /‹ZM‹T (0262 335 45 29)

15 günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

Birleşik Metal-İş Merkez Toplu İşSözleşmesi Komisyonu, 11 Aralık’ta yaptığıtoplantıda grev kararını tartışmaya açtı

Kriz bahanesiyle 2008’inAralık ayında işten çıkarılanSinter işçilerinin iki yıl sürenmücadelesi kazanımla sonuç-landı. 400 işçi 23 Aralık 2008’deişten çıkarılmaları üzerineÜmraniye’deki Yukarı DudulluOrganize Sanayi’de bulunanSinter Metal’i işgal etmişti.Direnişle birlikte işe iade davasıaçan işçiler 16 ay sonunda birkarar çıkmadığı için açlık grevinede başlamıştı. BMİS’e üye olduk-ları için işten çıkarılan işçilerinmücadelesi, 13 Aralık günümahkeme kararınınaçıklanmasıyla kazanımla sonuç-

landı. Mahkeme kararının açıklan-

masının ardından 15 Aralık’taSinter Metal önünde eylemyapan işçiler, Sinter Patronu’nudava kararlarına uymaya, iadekararı verilen işçilere işbaşıyaptırarak işyerinde çalışanlarınsendikal haklarını tanımaya veişyeri daha fazla zarar görmedentoplu iş sözleşmesi için masayaoturmaya davet etti. DİSKBaşkanı Süleyman Çelebi’nin dekatıldığı eylemin ardından aralıkayının ilk haftasında iştençıkarma saldırısının yaşandığıBalnak Lojistik işyerine gidildi.

Sinter işçisi kazandı

DİSK Emekli-Sen, 12 Aralık’taAnkara’da bir miting

gerçekleştirerek, AKP’nin emeklilereyönelik politikalarını protesto etti.Türkiye’nin birçok yerinden gelenEmekli-Sen’liler Kolej Meydanı’ndabuluşup Sakarya Caddesi’ne kadaryürüdü. Mitingde söz alan Emekli-Sen Genel Başkanı Veli Beysülen,AKP politikalarının ülkede yaşayan9,5 milyon emeklinin çok büyük

bölümünün maaşını açlık sınırınınaltına çektiğini söyledi.

Maliye Bakanı Şimşek,Türkiye’deki yüksek emeklimaaşlarının çılgınlık derecesindeolduğunu söyledi. Türkiye’yi ziyareteden yabancı gazetecilerin sorularınıyanıtlayan Şimşek, Türkiye’de 50yaşında emekli olunabildiğini vebunun gurur duyulamayacak bir şeyolduğunu ifade etti. Şimşek’in açıkla-

maları 15 Aralık’ta HalkevleriEmekli Hakları Atölyesi ve DİSKEmekli-Sen tarafından MaliyeBakanlığı önündeki bir basın açıkla-ması ile protesto edildi. Basın açıkla-masında söz alan Halkevleri EmekliHakları Atölyesi’nden Zülküf Laçin,“Yüzsüzlüğe varan emeklilerle ilgiliaçıklamaları yalan ve dolanlarınıyumurta hesaplarıyla çarpıtanlarınhak ettiği yumurtadır” dedi.

Emekliler, açlıksınırının altındakimaaşlarıylageçinemiyor,bakan fazlabuluyor

Fındık Üreticileri Sendikası (Fındık-Sen) GenelBaşkanı Kutsi Yaşar yayımladığı basın açıkla-

masında çiftçilerden iki yılda kullandıkları kredikadar faiz alan bankalara karşı mücadele çağrısıyaptı.

Kutsi Yaşar, özel bankaların çiftçilere kredi ver-mek için yarıştığı haberlerinin gerçeğiyansıtmadığını, aksine özel bankaların çiftçiyisonuna kadar sömürme yarışına girdiğini söyledi.

Yaşar, özel bankaların çiftçilere 2500 lirayakadar düşük miktarda kredi kullandırdığınıbelirterek çiftçilere tüm masraflar dahil yüzde 40ile 45 oranında faiz yükü getirildiğini ifade etti.Yaşar, durumu bir örnekle gözlere önüne serdi veşunları söyledi:

“Bulancak Hisarkaya köyünden 2.500 lira kul-lanan bir köylü 3.493 lira ödeyerek yaklaşık 1.000lira, Giresun Merkez İlçe’nin köylerinden bir köylüde 1.000 liralık krediye karşılık 1.439 lira ödeyerekyaklaşık 5.000 lira faiz ödediklerini belgeleriylegöstermişlerdir. Banka yetkilileri faiz yükününaylık olarak ve yüzde 2,75 olarak uyguladıklarınıifade etseler de çiftçilerin kredi kullanımlarındahasat dönemlerine göre ödeme yaptıkları bilin-mektedir. Kaldı ki bankaların mevduat faizlerineyıllık yüzde 8-10 verdiği, ihtiyaç ve diğer kredilerinaylık yüzde 1’in altında seyrettiği bir dönemdeaylık yüzde 2,75 bile yüksek oran olup ülkenin enyoksul kesimine kat be kat faiz uygulanmaktadır.Bu çiftçinin canına kastetmek, orta ve küçükçiftçiliği yok etmektir.”

Enerji Sen Gen. Bflk. Kamil KartalBEDAfi Gaziosmanpafla’da direniflteki iflçiler

Page 9: 122'inci sayı

Halk›n Sesi

924 Aral›k 2010 / 6 Ocak 2011

Askeri yaşamak istemiyoruz! Askeri ücret, asgariücretin işçilerin (büyük çoğunluğunun) dilindeki

karşılığıdır. Devrimci Sağlık İş Sendikası Aralıkayında yurt çapında yaptığı etkinliklerle asgariücretin belirlenme şekline karşı çıktı. İşçiler “Askeriyaşamak istemiyoruz” diye sokakları inlettiler.Bildiğiniz üzere yılda bir kez Asgari ÜcretKomisyonu diye göstermelik bir komisyon toplanıpişçilerin en az kaç paraya karnını doyuracağınıhesaplıyor ve işçilerin temsilcisi olarak TÜRK-İŞ’insendika ağaları da toplantıya katılarak bu komediderol alıyorlar.

Ne yazık ki işçi kesiminin de büyük çoğunluğuasgari ücretin öneminin farkında değil. Oysa asgariücret ülkenin en büyük toplusözleşmesidir. Sadeceçalışanların değil, ailelerinin dehangi standartta yaşayacağınınbelirlendiği bir toplusözleşmedir. Eskiden şöyle birlaf çok dolanır ve etkili olurdu:“Canım kimse asgari ücretleçalışmıyor ki, hükümet sembo-lik bir şey yapıyor, o kadar.”Asgari ücretin sembolik bir şeyolmadığı artık çok net biliniyor.Asgari ücretin 600 TL olduğubir ülkede 700 TL alan bir işçi“asgari ücretin üzerinde” birücret almış oluyor, yani iyiücrete çalışmış oluyor. Bununyanında artık asgari ücretle çalışanların sayısıtoplam çalışanlar içinde çok büyük çoğunluğuoluşturmaya başladı. Özellikle kamu veya özel sek-törde taşeronlaşmanın artmasıyla asgari ücretleçalıştırmanın boyutları neredeyse çalışma hayatınınbütününe doğru genişliyor.

Dolayısıyla asgari ücret konusu sadece asgariücretle çalışanların değil bütün çalışanların temelkonusu olabilecek kadar önemlidir. Sağlık emekçi-leri “askeri yaşamak istemiyoruz” derken çok çıplakbir gerçeği herkesin gözüne sokuyorlar. Çünküvahşi kapitalizm, bütün emekçileri “askeri yaşama”mecbur bırakıyor. Eskiden şöyle bir teori vardı,“Kapitalizm mecburen çalışanların ücretleriniarttıracak ki çalışanlar da alışveriş yapsın, kapitalist-lerin ürettiği malları-hizmetleri satın alsın, böylecesistem ayakta kalsın.” Artık çalışanların ücretleriniarttırmadan da bunu başarabiliyorlar. Çünkü “çokiyi” kurulmuş bir borçlandırma sistemiyle emekçilerömürleri boyunca sistemin kölesi haline getiriliyor-lar. Borçlandırma sistemiyle güçlendirilmiş bir köle-lik ücretiyle askeri yaşamın sürdürülme imkanlarıoluşturulmuş oluyor.

İşçi örgütleri ise tam anlamıyla kış uykusunayatmış durumdalar. Hani nerede işçilerin yumurta-ları. Öğrencilerin sorunları daha mı yakıcı ya daöğrenciler daha mı cesur işçilerden. Yoksulluk, yok-sunluk, kötü eğitim hizmeti, kötü sağlık hizmeti…,daha ne olsun. Cesaret dersen, Tekel direnişçilerinidaha unutmadık. Peki nerede o zaman işçilerinyumurtaları!

İşçiler, kendilerini askeri yaşamaya mahkumeden bu hükümetin bir üyesini nerede görürlersekafasına yumurtayı indirmeyi bir namus borcuolarak görmelidir. Bu ülkede hiç kimsenin, nehükümetin, ne başbakanın ne çalışma bakanının nede bir başka devlet yetkilisinin bu ülkenin insanlarınıköle gibi bir yaşama layık görme hakkı yoktur.Hükümet olmak buna cesaret etmek için ne kadarmeşruysa, buna karşı isyan etmek de ondan bin katdaha meşrudur. Öğrencilerin yumurtalı isyanının enbüyük manası da budur zaten. Muktedirlere karşıisyan meşrudur ve haktır! Bu, askeri yaşamamahkum edilmiş işçiler için bin kat daha böyledir.

Askeri yaflamak

Belediye iflçleri iflsizlik telafl›nda

Belediye-İş, 17-18 Aralık ta-rihlerinde AKP’nin torba

yasasını İstanbul, İzmir,Kocaeli, Zonguldak, Düzce,Adana, Antalya, Düzce,Samsun ve Iğdır başta olmaküzere örgütlü olduğu kentlerdeeylemlerle protesto etti.

Birçok yasada değişikliköngören tasarı, belediye işçileri-ni işsizlik tehlikesiyle karşıkarşıya bırakıyor. Belediyelerdesürekli kadrolu olarak çalışanişçilerin norm kadro fazlasıbulunmasa bile ihtiyaç fazlası

oldukları gerekçesiyle başkakurumlara atanmasını öngörü-yor.

Bu durum, 100 bin belediyeişçisinin işten çıkarılması ya dasürgün edilmesi anlamına geli-yor. Belediye iş kolunda sürgün,oldukça sık başvurulan bir‘yıldırma’ ve baskı yöntemiolarak kullanılıyor.

Belediye-İş üyeleri, tasarınıniçinde yer alan esnek çalıştırmamodellerinin yaygınlaştırılarakçalışma yaşantısının güvencesiz-leştirilmesine de karşı çıkıyor.

Torba Yasa’ya karşı KamuEmekçileri Sendikaları

Konfederasyonu (KESK) sessizkalmadı. KESK üyeleri 14Aralık günü İstanbul, İzmir,Mersin, Zonguldak Çaycuma veAdana’da eylem yaparak,tasarının geçmesini engelleye-ceklerini duyurdu. KESK’lilerineylemlerinin adresi AKPbinaları oldu.

Torba yasa, getirdiği “evdençalışma”, “uzaktan çalışma” gibiyeni tanımlarla esnek çalışmayıgenişletiyor. Çırakların ücret-

lerinden 80 lira kesinti yapacakolan tasarıda, kamu emekçi-lerinin çalışma saatlerininçalıştığı kurum tarafından belir-lenmesinin önü açılıyor. Sicilikaldıran tasarı bunun yerineperformans uygulamaları vedisiplin hükümleri getirmeyi öngörüyor. Tekel eylemiyle ülkegündemine gelen ve birgüvencesiz çalıştırma biçimiolan 4/C uygulaması tasarıylabirlikte genişletiliyor. Kamuçalışınları ise esnek çalışmanınyasalaştırılmasına itiraz ediyor.

S ilikozis hastası kot kumlamaişçileri, 20 Aralık günüAnkara’ya giderek,

hükümetin “Silikozis hastalarınamüjde” diyerek torba yasatasarısına dahil ettiği değişikliğinhiçbir olumlu gelişme yaratma-masını protesto etti.

Petrol-İş Sendikası AnkaraŞube binasında 15 gün boyuncakalacak olan işçiler için TürkTabipleri Birliği'nin de katkılarıylahasta yatakları hazırlanacak.İşçiler, başta TBMM'de grububulunan partiler olmak üzere,diğer siyasi partiler ve demokratikkitle örgütlerinden randevu talepediyorlar. İşçilerin talepleri şuşekilde:

� Sigortası olup olmadığınabakılmaksızın, ilgili hakem has-tanelerce silikozis hastalığına yaka-landığı tespit edilen tüm hastaların,hastalıklarının ağırlıkları oranındasosyal güvenlik haklarından yarar-lanmaları için 5510 ve 506 sayılıkanunda gerekli düzenlemeningerçekleştirilmesi.

� Meslek hastalıkları has-tanesinden silikozis raporu alanişçilere iş göremez gelirinin bağlan-ması için, işçinin çalıştığını ispatyükümlülüğünün kaldırılması.

AKP HAKkA ‘MÜJDE’ D‹YORTorba yasanın taslağını

inceleyen silikozis hastası işçiler,AKP’nin ‘Silikozisli işçilere müjde’olarak sunduğu yasa değişikliğininkelime oyunundan ibaret olduğunuortaya çıkardı. AKP, işçilere malul-lük aylığı bağlamak yerine işçileri,zaten yararlandıkları yoksul engellimaaşından 2022 sayılı yasaya dahilediyor.

Silikozis hastası işçilerle 11Kasım günü görüşen Çalışma veSosyal Güvenlik Bakanı ÖmerDinçer, "Meslek HastalıklarıHastanesi'nden silikozis raporualan işçilere iş göremez gelirininbağlanması için, işçinin çalıştığınıispat yükümlülüğü kaldırılıyor"demişti. Bakanlık, Dinçer’in açıkla-masının ardından silikozis hasta-larının nihayet sosyal güvenlikşemsiyesi altına alınacağını duyur-muştu.

O fiEMS‹YE SU GEÇ‹R‹YORBakanlığın duyurusunun

ardından sosyal güvenlikşemsiyesinin yırtık olduğu ortaya

çıktı. Bakanlığın açıklaması: “Bu vatandaşlarımızın 65 yaşını

doldurmuş olmaları veya muhtaçdurumda olmaları şartları aran-madan, meslekte kazanma gücünüyüzde 40 - 59 arasında kaybeden-lere 2022 sayılı yasadan yarar-lananların aldığı aylık tutarında(100 TL), 60 - 79 arasında kaybe-denlere bu aylığın iki katı tutarında(200 TL) ve 80 ve üzerinde olan-lara üç katı tutarında (302 TL)aylık bağlanacaktır. Bu şekildesilikozis hastalığı tespit edilenvatandaşlarımız sosyal güvenlikkapsamına alınacak, eş ve çocuk-larıyla birlikte sağlıkyardımlarından da yararlanabile-

ceklerdir.”Bakanlığın açıklamasının

ardından silikozis hastası işçiler biraçıklama yaparak AKP’nin silikozishastası işçileri engelli kapsamınaalarak mağduriyetini gidermiş gibigösterdiğini söyledi. İşçiler,bakanlığın yaptığı tek değişikliğin,2022 sayılı yasadan yararlanmalarıiçin ‘Yoksul’ ifadesi yerine‘silikozis hastası’ ifadesi getirdiğinibelirten işçiler zaten yoksul olduk-larını ifade ederek “Yüzde 80 veyukarısı iş göremeyen silikozis has-tası ölüm döşeğinde demektir ona302 TL aylık bağlayacağınıaçıklayan bakan, bununla gururmu duyuyor? Bunu davul zurnayla

kutlamamızı mı bekliyor?” dedi.Mevcut durumda; Meslek

Hastalıkları Hastanesi’ndensilikozis raporu alan işçilere, "Bubir meslek hastalığıdır" raporu ve-riliyor. Ancak çalıştığı işyerindekikoşulları ispat etmek üzere müfet-tiş tahkikat raporu isteniyor. İşyer-leri kapanmış ya da taşınmışsa, işçisigortasız çalıştırılmışsa, müfettiş"Tespit yapamadım" diye raporyazıp, sonuç alınması içinmahkeme yolunu gösteriyor.

S‹L‹KOZ‹S‹N TEDAV‹S‹ YOKSilikozis, taş ocağı, tünel ve

diğer maden işçilerinin, dişteknisyenlerinin, silisyum tozlarınıuzunca bir süre solumaları sonucugelişen bir hastalıktır. Hastalığıngözle görülür belirtilerinin ortayaçıkması için en az 10 yıl geçmesigerekir. Bilinen bir tedavisiolmayan silikozisin önlenebilmesiiçin çalışma koşullarının sağlığauygun bir düzeye yükseltilmesi,işyerinde koruyucu maske ve benz-eri araçların bulunması, çalışmaalanlarının havalandırılması vetozlardan yeterince temizlenmesigerekir.

‹fiÇ‹N‹N MESLE⁄‹ ÖNEML‹Slikozis bir meslek hastalığı.

Türkiye’de bir işçinin meslekhastalığı tedavisi olabilmesi içinhastalığının meslek hastalığıolduğundan şüphelenmesi gereki-yor. Birçok hekim, işçiye sadeceadını soruyor. Fakat dünyadameslek hastalıkları ile ilgili ilk enkapsamlı çalışmayı yapan hekimRamazzini, hekim açısından işçininmesleğinin adından daha önemliolduğunu söylüyor.

KP, ‘Silikozis hastası işçiye müjde’ dedi;ancak müjdenin, slikozis hastası işçilerinzaten yararlandığı bir hak olduğu ortaya çıktıA

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı TanerYıldız, Türkiye’nin kalkınması adına

işçilerin, eğer gerekiyorsa 16-18 saat arasındaçalışması gerektiğini öne sürdü. Türk-İş’e bağlıTes-İş Sendikası’nın 9. Olağan GenelKurulu’nda konuşan Yıldız, “Bizler gelişmekteolan Türkiye olarak mutlaka yeri gelecek 16-18saat çalışabileceğiz. Değişimi iyi idare ede-bilmek adına bunu mutlaka yapmak lazım. Benbiliyorum ki benim işçim işini bitirmeden çıktığıdirekten inmez. O direkte sorunu 8 saatte çö-zerse 8 saat, 18 saatte çözerse 18 saat çalışır. Oyüzden biz uzlaşı içerinde bütün emeklerimiziberaber ortaya koyarak Türkiye’yigeliştireceğiz” dedi. Öte yandan Koç Üniversite-si’nce düzenlenen “Türkiye’de İstihdamPolitikası” başlıklı konferansta konuşan ÖmerDinçer, esnek çalışma modellerinin önemliolduğunu iddia etti. Dinçer, ABD’nin esnek

çalışma uygulamaları ile işsizliği yendiğini önesürdü.

‘BAKANLAR HALT ETM‹fi’Bakan Yıldız’ın sözlerine Enerji-Sen Genel

Başkanı Kamil Kartal tepki gösterdi. “Bakanhalt etmiş” diyen Kartal, enerji işkolunda sonyıllardaki iş kazalarının aşırı derece artmasınınen önemli nedeninin taşeronlaştırma ve bununsonucu olarak insanların 15 saate kadarçalıştırılması olduğunu belirtti. Kartal, “EnerjiBakanı insanlara 18-20 saat çalışmayıönereceğine, iş güvenliği kurallarına gerçektenuyulmasını ve 20-30 bin işçiyle yapılacak işin 10bin işçinin sırtına yüklenmemesini sağlasın” diyekonuştu. Çalışma Bakanı’nın açıklamalarına dadeğinen Kartal, “İnsanları fazla çalışmaya zorla-mak yerine, çalışma saatlerini 35 saate indirir-lerse istihdam zaten iki katına çıkacaktır” dedi.

‘Biz zaten yoksuluz’

KESK’ten torba yasa protestolar›

TufanSertlek

Dev Sağlık-İşGenel Sekreteri

Neredeyse tamam› güvencesiz olan konfeksion iflçileri günde 14-15 saatçal›flt›r›l›yor. Enerji ve Tabii Kaynalar Bakan› Taner Y›ld›z bu süreleri az buluyor.Y›ld›z’›n istedi¤i olursa foto¤raf› çeken kifli bu ‘mutlu’ an› bile yakalayamayacak

Bakan Yıldız: İşçiler 16 - 18 saat çalışmalı

Tuzla Boya-Vernik Organize SanayiBölgesi’nde bulunan Sa-Ba Endüstriyel Ürünler‹malat ve Ticaret A.fi’de Petrol-‹fl üyesi 104iflçi, patron taraf›ndan iflten ç›kar›ld›. Patronuniflten ç›karma sald›r›s› Petrol-‹fl’in yetki tespitiiçin Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakanl›¤›’nayapt›¤› baflvurunun hemen ard›ndan gerçek-leflti.

Yetki tespiti konusunda yap›lan baflvuru-nun ard›ndan Sa-Ba patronu, Petrol-‹fl üyesi 4iflçiyi ‘performans yetersizli¤i’ gerekçesiyleiflten ç›kard›. Arkadafllar›n›n ifltenç›kar›lmas›n›n ard›ndan fabrikada çal›flansendika üyesi 100 iflçi 20 ve 21 Aral›k gün-

lerinde ifl b›rakma eylemi yapt›. Petrol-‹fl, Sa-Ba’da iki ay önce örgütlenmeye bafllam›flt›.

Sa-Ba patronu, eylemin ard›ndan 100 iflçiyi‘‹fle mazeretsiz olarak iki gün üst üstegelmeme’ gerekçesiyle tazminats›z olarakiflten ç›kard›. 104 iflçinin iflten ç›kar›lmas›n›nard›ndan Petrol-‹fl üyesi iflçiler ve Petrol-‹flyöneticileri OSB’de eylem yapt›. Sa-Ba önün-deki polis barikat› iflçiler taraf›ndan afl›ld› veard›ndan iflçiler, Sa-Ba’da yaflanan ifltenç›karma sald›r›s›n› OSB’de bulunan tüm fab-rikalarda çal›flan iflçilere duyurdu. Eylem sürer-ken, Sa-Ba patronu iflten ç›kard›¤› iflçilerin yer-ine 45 yeni iflçi ald›.

Organize sanayi bölgelerinde çal›flan birçokiflçi sendikas›z. Petrol-‹fl, Tuzla Boya-VernikOSB’ye giren ilk sendika oldu.

Mühendis ve müdürlerle birlikte 220kiflnin çal›flt›¤› Sa - Ba plastik oto aksesuar›fabrikas›, bulundu¤u OSB içinde en çok iflçiçal›flt›ran fabrikalardan biri.

Petrol-‹fl yetkilileri, otomobillere plastikaksesuar üreten Sa-Ba’n›n sat›fl yapt›¤› fir-malarla görüfltüklerini belirtti. Sa-Ba, Ford,Renoult, Iveco ve Isuzu gibi firmalara malüretiyor ve bu firmalar Sa-Ba’da üretimi yapaniflçilerin kendileri taraf›ndan e¤itilmifl olmas›n›tercih ediyor.

EMEK

Tuzla Boya-Vernik OSB’yesendika girdi, sald›r› bafllad›

Page 10: 122'inci sayı

10Halk›n Sesi 24 Aral›k 2010 / 6 Ocak 2011

KİBELE

H ürriyet gazeteciliğe bağlı“anneyiz.biz” haberportalında, anneler, göçmen

ev işçisi kadınlara karşı uyarıldı.Sitede yayımlanan 'Anneler Dikkat'başlıklı yazıda annelerden evlerindeçalıştıracakları göçmen evişçilerinden pasaportlarını istemeleri,ilk üç ay maaşlarının yüzde 20'sine elkoymaları, maksimum 500 TL/350Euro ödemeleri istendi.

Annelerin, kaçak olarakçalıştırılan göçmen ev işçilerininülkelerine dönmeleri durumundaoluşabilecek ‘mağduriyetleri’ içinçeşitli önlemler almasını tavsiye edenyazıda daha bir çok ayrımcı, ırkçıifadeler yer alıyor.

18 Aralık'ta Taksim TramvayDurağı'nda buluşan ev işçisi kadınlar,göçmen ve ucuz kadın emeğinigörünür kılmak ve meslekte yaşananproblemlere dikkat çekmek için birbasın açıklaması gerçekleştirdi.Anneyiz.biz haber portalındakiyazıyla ilgili açıklama yapan evişçileri, yazıda yer alan ifadelerlekadınların özgürlüğü ve bedenleriningasp edilmesi öğütlerinin verildiğinisöyledi.

'EV ‹fiÇ‹S‹Y‹Z, KÖLE DE⁄‹L‹Z' Eyleme destek veren 23 kadın

örgütü adına açıklama yapan Evİşçileri Derneği'nden Öznur Polat,göçmen ev işçilerinin yabancıdüşmanlığına, ırkçı cinsiyetçi tutum-lara maruz kaldığını ve kaçak olarakçalışmak zorunda bırakıldığınadikkat çekti. Polat, ev işçiliğininmeslek tanımının yapılmadığını vekendilerine sigorta sağlanmadığını,çalışma gün ve saatlerinin belirliolmadığını söyledi. Tüm bunlarınyanında iş yerlerinde sağlıklı yiyecekbulamadıklarını, kimi zaman açbırakıldıklarını sözlerine ekleyenPolat, temizlikte kullandıklarıkimyasal maddeler nedeni ilesağlıklarının bozulduğunu ifade etti.Polat ayrıca, “Çocukların sözdegüvenliği için, yatak odalarımız,banyolarımız gözetlendiğinden,yoğun olarak psikolojik rahatsızlıklaryaşıyoruz” dedi.

Kadınlar yaptıkları eylemle şutaleplerini dile getirdi: “Ev işçisinin iştanımı yapılsın, mesleki standartlargetirilsin ve çalışma süresi insani birdüzeye indirilsin. Hiçbir şarta bağlıolmadan göçmen ev işçisi kadınlaraçalışma izni verilsin, tüm ev işçileri

eşit koşullarda ve eşit haklarlaçalışsın.” İstihdam büroları ile köleticareti yapıldığını ve 4857 sayılı İşKanunu kapsamına alınmak istedik-lerini dile getiren ev işçileri,hükümeti, Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanlığı'nı, İŞ-KUR'u,Sosyal Hizmetler GenelMüdürlüğü'nü, Sosyal Yardımlaşmave Dayanışma Vakıfları’nı,sendikaları, kitle örgütlerini görevedavet etti. Eylem “Ev işçisiyiz köledeğiliz', “Göçmen ev işçileri yalnızdeğildir”, “Göç, suç değildir” slogan-ları ile bitirildi.

GÖÇ SUÇ DE⁄‹LD‹RTürkiye her yıl sayısı artarak, göç

alıyor. Ancak oturma ve çalışma iznialma işlemleri hem pahalı hem zah-metli. Göçmenler çoğunlukla, turist

vizesi ile ülkeye girip, yasal süreyigeçirerek ülkede kalıyorlar.

Sağlık hizmetlerinden yararlana-mayan ve banka hesabı açamayangöçmen kadınlar, can ve mal güven-liğinden yoksun bir hayata mecburbırakılıyor. Göçmen kadınlaryaşamlarını idame ettirebilmek için,kaçak olarak ev işlerinde çalışmakveya seks işçiliği yapmak zorundakalıyor. Ancak meslek tanımıyapılmayan, yasal güvencesi olmayanev işçiliği yapan kadınlar, işverenlerlearalarındaki iletişimi sağlayanajanslar, bizzat işveren ve hükümettarafından daha fazla istismara açıkhale getiriliyor.

Tüm bunların yanında sınır dışıedilme korkusu ile yaşayan göçmenkadınlar, haklarını arayacakları birdüzleme çok uzaklar.

ocuğunuza duyduğunuz sevgiyi piyasalaştıran gazeteler, internet siteleri, göç-men işçileri düşmanlaştıran ırkçı yazılar yayımlamakta sakınca görmüyor

Engelliler için ırkçı öneri

Ev iflçisi kad›nlar, 18 Aral›k'tayapt›klar› eylemde yaflad›klar› iflkazalar›na da dikkat çekti. Bas›naç›klamas›n› yapan Öznur Polat,geçirdikleri ifl kazalar›n›narkadafllar›n›n ölümüne nedenoldu¤unu söyledi. Temizlikyaparken pencereden düflerekhayat›n› kaybeden GültekiyeÖzmen'i and›. Gültekiye Özmen(47),15 Aral›k'ta ‹stanbul Kad›köy'de eviflçisi olarak çal›flt›¤› evinpencerelerini silerken, sürgülü

pencere ile birlikte üçüncü kattan,10 metre afla¤›ya düflerek hayat›n›kaybetti. Sandalye üzerindepencereleri silmekte olan Özmen 10y›ld›r ayn› evde çal›fl›yordu.

Ev iflçisi kad›nlar Özmen'inölümünün, di¤er ev iflçilerininkigibi, mesleki standartlar› ve haklar›bulunmad›¤› için ifl kazalar› kap-sam›nda ele al›nmamas›na tepkigöstererek Çal›flma ve SosyalGüvenlik Bakanl›¤›'n› göreve davetetti.

Neyse ki camlar temiz

Araflt›rmac› Filiz Lütfiye Bingölçe,Türkiye’nin çeflitli illerinden kad›nlar›nçal›fl›rken söyledi¤i mani ve türkülerin yerald›¤› bir belgesel haz›rlad›.

‘Kad›n ‹fl Türküleri’ belgeseli kad›nlar›nyaflam›ndaki direnifllerin, elefltilerin, isyanlar›n,kayg›lar›n ve mizah duygusunun yans›d›¤›türküleri ele al›yor.

Bingölçe ve ekibi, Anadolu’nun de¤iflik yer-lerinde, Ankara, Adana, Rize, Trabzon, Artvin,Çanakkale, Bal›kesir, Konya, Mersin, Mu¤la,Antalya, Kars, Ardahan, Burdur, Afyon,Kastamonu, Kayseri, Samsun ve Giresun’dakide¤iflik ifllerde çal›flan 36 kad›n ile sohbetederek bir gezi gerçeklefltirdi.

Gerçeklefltirdi¤i projeyle ilgili Bingölçe,“Kad›nlarla hem çal›fl›p hem e¤lenerek geçir-di¤im günler bana çok de¤erli bir belgeseloluflturma flans› sa¤lamakla kalmad›, kolektifkad›n bedeni ve eme¤ine duydu¤um sayg›y›bir kat daha art›rd›. Bu belgeselin yönetmen-li¤ine giriflmeden önce uzun y›llar kad›n dili vekültürü üzerine çal›flm›fl biri olarak hepkad›n›n elefltirel dilinin çok kuvvetli ve heralana kök salm›fl oldu¤unu düflünmüfltüm.Ama kad›n yarat›c›l›¤› benim hayal etti¤imdende daha çeflitli alanlarda kendini gösterdi”dedi.

Ayr›nt›l› bilgi için:www.kadinisturkuleri.com

Anadolu’nunkad›n iflçiezgileri

4Aralık’ta İstanbul’da katıldığı eylemdepolisin tekmesi sonucu bebeğini düşeren

E.Ö.’ye yönelik saldırılara kadınlar cevap verdi:“Kadınım, hamileyim, eylemdeyim, kime ne?”

Bursa Kadın Platformu 19 Aralık’ta FomaraMeydanı’nda yaptığı eylemde erkek egemendüzenin medyasının ve hükümetinin, bir kadınınbedenine yönelik saldırıları meşrulaştırdığınıdile getirdi. Platform adına açıklama yapanSeher Tahra, yandaş medyanın, arkadaşlarınınismi ve fotoğrafıyla birlikte hazırlanan asılsızhaberlerle başlattığı karalama kampanyasınatepki gösterdi.

İstanbul, İstiklal Caddesi’nde 13 Aralık’tayürüyüş yapan 13 kadın örgütü, medya-poliselbirliği ile asılsız iddialarla örtülmeye çalışılandevlet şiddetine karşı öfkesini dile getirdi.

Etraflarını mor kurdele ile çevreleyen kadınlar,Taksim Tramvay Durağı’nda bir basın açıkla-ması gerçekleştirdi. Açıklamayı yapan SDP’liKadınlardan Aylin Mert “Genç-Sen’li kadınarkadaşımızın polis darbesi yüzünden bebeğinikaybetmesi polis şiddetinin geldiği son noktayıgöstermiştir. Arkadaşımız, kaldırıldığı hastanedekanaması başlamasına rağmen polis tarafındanacile alınmamıştır. Korkunç saldırı yüzündenbüyük bir travma geçirmiştir” dedi.

Mert, polisin çeşitli internet sitelerindeyazdığı ‘Polise sopa ile saldırdı, hamileyimdemedi, hiç yakalanmadı, darp edilmedi’ gibiifadelere de dikkat çekerek, İstanbul EmniyetMüdürü Hüseyin Çapkın, onun yardımcısıGökhan Özsavaş ve Beyoğlu İlçe EmniyetMüdürü Osman Yıldırım hakkında avukatlar

aracılığı ile suç duyurusunda bulunduklarınıifade etti. Mert, basın açıklamasını, “Biz kadın-lar, burada kadın dayanışmasından aldığımızgüçle sesleniyoruz; bebeğini kaybeden kadınarkadaşımızın yanındayız ve onu daha fazlayıpratmanıza izin vermeyeceğiz” diyerek bitirdi.

İzmir Kadın Platformu da 11 Aralık’ta KıbrısŞehitleri Caddesi’nde yaptığı meşaleli yürüyüşle,polisin kadına yönelik şiddetini protesto etti.“Devlet elini bedenimden çek” sloganlarınınatıldığı eylem, çevreden gelen alkışlarla büyükdestek gördü. Basın açıklamasını okuyan Genç-Sen’li Senem Alp, meclis kürsüsünde hamile birkadına yönelik devlet şiddetinin değil, kadınınyargılandığına dikkat çekti. Alp, Kadın veAileden Sorumlu Devlet Bakanı’nı, İçişleriBakanı’nı, Adalet Bakanı’nı göreve davet etti.

Hamileyim eylemdeyim kime ne!

Kocaeli İl Sosyal Kurulu’nda,Diş Hekimi Sevil Çağlar

“Engelli kadın veya erkeklerinkısırlaştırılması uygun olacaktır”dedi. Kocaeli Üniversitesi RektörYardımcısı Prof. Dr. SevimGökalp öneriyi programlarına ala-caklarını, Kocaeli Valisi ErcanTopaca ise araştıracaklarınıaçıkladı.

Kocaeli İl Sosyal Kurulu’nun 6ayda bir yaptığı toplantılarındansonuncusu 12 Aralık’ta yapıldı.Toplantının katılımcıları arasındaKocaeli valisi, Kocaeli üniversitesirektör yardımcısı, çok sayıda dok-tor ve iş dünyasından isimlervardı. Açılış konuşmasından sonra‘engelli yaşamını kolaylaştırmakamaçlı’ öneriler sıralandı.

Diş Hekimi Sevil Çağlar, ValiTopaca’nın “insanların gelecekkaygısı içinde olmamaları” temen-

nisini bir öneri ile pekiştirdi.Çağlar, "Engelli kadınlara yönelikolarak tecavüz vakaları yaşanmak-tadır. Bunların önüne geçilemiyor.Bunun için engelli kadın veyaerkeklerin kısırlaştırılması uygunolacaktır. Engelli kadın hamilekaldığında dünyaya yine engellibir çocuk getirmektedir. Bununönüne geçilmesi gerekiyor" dedi.

Konuyla ilgili konuştuğumuzHalkevleri Engelli HaklarıAtölyesi’nden Hatice Allahverdi,“Öncelikle engelli nüfusununyoğun olduğu ve engelliler içinbirçok faaliyetin olduğu bir kentolan Kocaeli’nde yapılan butoplantıda “kısırlaştırma” fikrinindüşünülmüş olması ve bunacesaret edilmesi çok kötü” dedi.Allahverdi, Diş Hekimi SevilÇağlar’ın önerisine Vali ErcanTopaca’nın tecavüzün önünü aça-

cak şekilde “araştırılsın” talimatınıvermesi insanlık dışı olarakdeğerlendiklerini söyledi. Engellivatandaşların insanca yaşamalarıiçin eğitim, sağlık, barınma vegüvenliklerinin devlet tarafındanücretsiz olarak sağlanması gerek-tiğini belirten Allahverdi, bukonuda özellikle engellikadınların mağdur edildiğini sözkonusu önerinin tecavüzü önle-mek bir yana engelli kadınlaradönük taciz tecavüz girişimleriniarttıracak nitelikte olduğunadikkat çekti. İl Sosyal Kurulu’nuntoplantı tutanaklarını istediklerini;ancak henüz cevabın gelmediğiniifade eden Allahverdi, kendilerinecevabın ulaşmasının ardındansonucunda Vali Topaca’nın isti-fasını isteyeceklerini, bunu birfaks çekme eylemiyle kamuoyunaduyuracaklarını söyledi.

Kocaeli’nde engellilere yönelik cinsel şiddet tartışmasında ırkçıöneriler getirildi. Sevil Çağlar ‘Koruyamıyoruz, kısırlaştıralım’ dedi

‘Sanane Hasan’ yayılıyor

Geçen yıl 9 Eylül’de İstanbulHalkalı’da yaşanan selde

servis aracı olarak kullanılan kapa-lı kasalı minübüste boğularak ya-şamını kaybeden 8 kadın işçi ile il-gili görülen dava için Prof. Dr.Metin Ergeneman’ın hazırladığıbilirkişi raporuna göre, suçlu, ölenkadınlar ve sel.

Raporda, işçilerin çevredekisular nedeni ile dışarı çıkmadığıancak kendisini dışarı atanlarınkurtulduğu belirtiliyor.

Daha önce verilen ve Pamteksavukatları tarafından itiraz edilenbilirkişi raporunda kadınlarınkusursuz olduğu işverenin taliderecede kusurlu olduğu ifadeedilmişti. İkinci bilirkişi raporu ise,ölümlerin yerel idarenin önlemalmaması nedeniyle gerçekleştiğinibelirtti. Raporda ölümlere sebepolanın “sel felaketi” olduğu belir-tilerek “İşverenden idare amirin-den ve aracın şoföründen sel fela-ketine karşı önlem almalarını bek-lemek mümkün değildir” denildi.

Ölüm‘doğal’ son!

Bir güvencesizlik hali: Göç

K redi Yurtlar KurumuGenel Müdürü

Hasan Albayrak’ın kızyurtlarında giriş saatinin21.00 olması gerektiğiyönündeki açıklamalarıüniversiteli kadınlardantepki almaya devam edi-yor.

17 Aralık’ta AnadoluÜniversitesi yurtlarıönünde basın açıklamasıyapan Eskişehir Üniver-siteli Kadın Kolektifi,Albayrak’ın yurtlarında

olmalarını istediği saatte21.00’de toplanarak“Sanane Hasan,istediğimiz zaman yurtlaragireriz” dedi.

Üniversiteli kadınlarellerinde “AKP’nin uygu-laması ile yurt giriş saat-leri 2 saat geri(ciliğe)alındı” dövizleri taşıdı.Üniversiteli KadınKolektifi adına açıklamayapan Alçay Çelik, yürüt-tükleri ‘ÜniversiteliKadınların Acil Talepleri’

kampanyasını hatırlatarak‘Kızyurtlarının isimlerininkadın yurdu olarakdeğiştirilmesini, burslardakadınlara pozitifayrımcılık yapılmasını,üniversitelerde kadındayanışma merkezlerininetkin hale gelmesini isti-yoruz’ dedi.

Gitar ve halaylarlaprotestolarını renklendi-ren kadınlar, eyleme saat21:30’da son verdi.

Ç

Page 11: 122'inci sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1124 Aralık 2010 / 6 Ocak 2011

AKP, Burhan Kuzu’nun karşılaştığı yumurtalı protesto-nun ardından yalnızca öğrencileri değil yönetiminden öğ-retim üyesine bütün Siyasal Bilgiler Fakültesi, nam-ı diğerMülkiye’yi karşısına aldı. Polis üniversiteyi bastı, dekan verektör istifaya davet edildi. Halkın Sesi de bu kez Mülkiye-liler’e gitti ve son dönem öğrenci hareketleri karşısındaAKP ile üniversite arasında açığa çıkan yeni gerilim üzeri-

ne konuştu. Mülkiyeliler Birliği’nin eski başkanı Ali Çolakve yeni başkan İhsan Fevzibeyoğlu ile ayrı ayrı görüşmeyaptık. AKP’nin ünivesiteden yükselen bu muhalefet karşı-sındaki tahammülsüzlüğünü, öğrenci hareketinin politiketkisini değerlendirdi. Mülkiyeliler AKP’nin meydan okur-casına otoritesini kabul ettirmeye çalışması karşısında öğ-rencilerin itiraz hakkı olduğunu vurguluyor.

Mülkiyelileröğrencilerin

yanında

Üniversite öğrencilerininBurhan Kuzu’ya yönelikyumurtalı protestosunun

ardından iktidar üniversite öğrenci-lerine savaş açmış gibi. Geçiştirilebi-lecek bir eylemken, TayyipErdoğan'ın da sürekli gündemde tut-ması, öğrencileri hedef alması veİslamcı - liberal kesime hedef göster-mesiyle birlikte büyüdü. Sizce iktidarneden böyle bir tepki verdi?

Ali Çolak: AKP ideolojikpozisyonunun tersine dönüştürücü,değiştirici, demokratikleşme yolun-da adım atan bir parti olarakalgılanıyor ve algılatılıyor. Ancakgenel başkanından başlamak üzerebütün yönetici kadrosunun ruhunasinmiş olan bir derin anti-komünizm ve anti-solculuk var. Birde Tayyip Erdoğan’ın otoriterkişiliği var. Bu tip zamanlarda çokaçığa çıkıyor.

Kendilerine karşı gelinebileceğiihtimali bile rahatsız ediyor.Otoriter kişilik ve geçmişteki anti-sol kimlikleri nedeniyle böyle birdoğaları var. Öğrencilerin bueylemliliklerinin, hak aramamücadelelerinin özellikle AKP’ye,hükümete dönük olması rahatsızediyor.

Kendileri aleyhine gelişen hersüreci bir komployla açıklamaçabaları var. Askerdenkaynaklanıyorsa asker komploiçerisinde, Wikileaks’ten kay-naklanıyorsa Wikileaks komplonunürünü, öğrencilerdenkaynaklanıyorsa bunun arkasındabir örgüt vardır. Evet bir örgütvardır. Ama şunu da hatırlatmaklazım ki örgütlenmek bir haktır.Örgütlenmek sadece muhafazakar-ların başvurduğu bir araç değildir.Örgütlenmek herkes için bir haktır.Bu gençler için de bir haktır. Bugençler örgütlenmişlerdir. Evet birörgüt vardır ya da birden fazlaörgüt vardır ve bu da anayasadandoğan bir hakkın kullanımıdır.Bunu böyle yorumlamakgerekirken o bahsettiğim döneminürünü olarak “bu ülkenin başınane geldiyse örgütlerden dolayıgeldi” propagandasıyla bu korku-lara hitap ediyorlar. “Bu ülkeninbaşına ne geliyorsa üniversitegençliğinden geliyor, bu ülkeninbaşına ne geliyorsa solculardangeliyor” refleksine hitap etmek içinbu korkuları sürekli beslemekzorundalar. Süreci böyle izahetmek gerektiğini düşünüyorum.

İhsan Feyzibeyoğlu: İstanbul'da-ki olaylarda beklenenin ötesindeşiddet uygulandı. Dolayısıyla bu dakamuoyuna yansımış oldu.Herkesin gündemine geldi. Oradabir öğrencinin burnunun kırılması,öğrencilerden birinin bebeğini kay-betmesi uzun yıllardır görülmemişbir şiddetin göstergeleri diyedüşünüyoruz. Arkasından da fakül-temizde önceden öngörülebilir birprotesto gerçekleştirildi. İstanbul'-daki olaylardan sonra bir AKPtemsilcisinin protesto edilmesikaçınılmaz bir şeydi. Eylemin yön-temi, şekli o öğrenciarkadaşlarımızın takdiri. Oprotestoyu göze alarak katıldıSayın Kuzu ve beklenen birprotesto ortaya çıktı. Yöntemleilgili farklı seçenekler ebette vardıama öğrenciler onu tercih etmişler.Sonuçta baktığımız zaman bu kon-ferans gerçekleştirilemedi. Binadançıkış sırasında bir polis müdahalesisöz konusu oldu. O olaylarla ilgiliüzüntümüzü arttıran bir sonuçtur.Eğer Sayın Kuzu dekanla görüşme

ihtiyacı duymaksızın çıkıparabasına binseydi o en sondakipolisin müdahalesi belki de hiçgerçekleşmeyecekti. ArkasındanODTÜ'de de benzer durumlarortaya çıktı. Bu yüzden de bizbugün bunun başka üniversitedebaşka olaylara yol açabilecekgelişmeler olduğundan endişe edi-yoruz.

En başta üniversite özerkliğinedikkat çekilmesi gerektiğineinanıyoruz. Bu nedenle de hembasın açıklaması yaptık arkasındanmezunlarımıza ve öğrencilerimizebir duyuru yaptık ve daha sonradafakültemize giderek orda bir basıntoplantısı düzenledik. Ordagörüşlerimizi açıkladık. Onlar tabiibenim kişisel görüşlerim olmadığıgibi Mülkiyeliler Birliği’nin deötesinde mezunlarımızın dakatıldığı bir toplantıda saptanmışbir metindir. Biz seçim bildirimizdede "birlikte yönetelim" sloganıylakatıldık, onu da büyük ölçüdegerçekleştirmeye çalışıyoruz. Buçalışmaya katılan mezunlarımızınbir görüşüdür. Orda da ifade ettikbu tür olayları çok yanlış buluyo-ruz. Öğrencilerin, üniversite yöne-timlerinin, fakülte yönetimlerininhaksız eleştirilmesi özerklikle ilgilibir konudur. Üniversite özerkliğide çok haklı temellere dayananbütün batılı demokrasilerde varolan ve var olması gereken birkurumdur. Başka bir ifade özgür-lüğü, fikir özgürlüğü olamaz.

Ankara Siyasal BilgilerFakültesi'ndeki protestonun ardından

sadece üniversiteler değil, üniversiteyönetimi de hedef alındı. Bunun özelbir nedeni var mı?

A.Ç.: Süreci doğru analiz etmeklazım. Bir öğrenci protestosuylakarşı karşıyayız ve bu protesto bin-lerce yıldır yapılan bir demokratikhakkın kullanımıdır. Bunun herdönemde çeşitli biçimleri vardır.Yani sırtınızı dönebilirsiniz, yuha-layabilirsiniz ya da bir cisim ata-bilirsiniz; ayakkabı atmak, yumurtaatmak gibi. Bu binlerce yıllık birdemokrasi geleneğinin izdüşümüdür aslında. Şimdi bunuşiddetle özdeşleştirmek bunudiyenlerin şiddeti bilmediğineişaret eder.

Şiddet diyorsanız önce birAvrupa’ya bakın. İngiltere,Yunanistan, Fransa’ya bakın şiddetburalarda var. Yoksa, yumurtaatılması bir iktidar mensubunun

dinlenmek istenmediğinin ifadesi.Çünkü iktidarın eylemleri, poli-tikaları doğrudan öğrencileriilgilendiriyor. Bu politikalaronların eğitim haklarına doğrudanmüdahale ediyor ve buna ilişkin birdirenç gelişiyor. Bu direncin çeşitliyöntemlerle bir mücadeleyedönüşmesi demokratik bir hakkınkullanımıdır. Bunu da gayet doğalkarşılamak lazım. Öğrencilersadece yumurta atarak, protestoederek değil farklı şekillerde demücadele edebilirler. Etmelidirlerde zaten. Mücadele ve örgütlenmebir hak ise eğer bunun çeşitli yön-temlerini geliştirebilirler. Sonderece masumane bir eylemi şid-detle özdeşleştirmek kasıtlı olarakyapılmış, eylemi çarpıtmaya dönük,yer yer de eylemi küçültmeyedönük girişimlerdir.

SBF Dekanlığı açısındanyapılabilecek bir şey yoktur.Öğrencinin protesto etmesine neyapabilir! Siz iktidar mensubuolarak 200 polisle gelmişsiniz vesalona meydan okur bir tarzdagirmişsiniz. Siz meydan okuyor-sunuz. “Gerekirse SBF’ye arkama200 polisi de alarak girerim.” Girermisin girmez misin? Öğrenciler debunu sordu. Demek ki giremezmiş.Yani girmenin bir meşru zeminiolması lazımdı. Bir siyasetçiysen,eğer orda söz söylemek istiyorsan,bunun meşru zeminleriniyaratırsın. Bunun zor araçlarını senyaratırsan öğrenciye senin iradenerağmen ben burada konuşurumdiyorsan öğrenci de seni konuştur-mam arkadaş deme hakkına sahip-

tir ve konuşturmamıştır. Buradaher şey devreye girmiştir öğrencibuna rağmen kendi eyleminikoymuştur ve başarılı olmuştur.Burada ne dekanlığı ne de üniver-siteyi tartışacak hiçbir durum yok-tur. Ne yapacaktı? Yumurtadedektörleri mi koyacaktı!Dekanlık 200 değil de 400 polis miçağıracaktı. Polise bilgi verilmiştir.Dekanlık onca güvenlik önleminerağmen bir ek şemsiyeler mi koya-caktı ne istiyordu Burhan Kuzu!Dekanlığın yapabileceği hiçbir şeyyoktu. Burada amaç eylemi küçült-mek, amacından saptırtmaktır.

İ.F.: Şu anki dekanımız CelalGöle 17 yıldır orada görev yapıyor.Mülkiyeye çok hizmeti ve emeğigeçmiş bir hocamız. Böyle birsebepten görevden alınması veyaona zorlanmasını içimize sindire-meyiz. Hem ona hem de öğrenci-lerimize sonuna kadar destek olmakararlılığındayız.

Açığa çıkan yeni öğrenci hareketiiçin değerlendirmeniz nedir? Buhareketin politik anlamı nedir?

İ.F.: 20. yüzyıl öğrenci olaylarıçağı oldu. Sadece Türkiye’de değil,dünyanın bütün ülkelerinde buböyle. Az gelişmiş ülkelerde butam bağımsızlık, gerçek demokrasiiçin yapıldı. Gelişmiş ülkelerdekapitalist sistemin yol açtığı sorun-lar; yabancılaşma, paylaşım, pahalıeğitim gibi sebepler. Şu anda daTürkiye’de iki temel konu varöğrenciler için. Harçların yüksek-liği yani giderek eğitimin pahalı veparalı hale gelmesi, diğeri de istih-dam sorunları. Bu sorunlarİngiltere’de de var.

Öğrenci gösterileri çağı, küçükbir aradan sonra tekrar başlaya-bilir. Bu küçük aranın da bir sürüsebebi var. Geçtiğimiz 20-30 yılboyunca insanların yaşam tarzındaçok köklü değişiklikler oldu. Yanio tek kutuplu dünyaya geçiş, glo-balleşme, tüketimin çok öneçıkması, insanların zihnininkarıştırılması, depolitizasyon sürecişimdi bunların olumsuz etkileri.Kapitalizmin de altın çağı diye-bileceğimiz bir dönem var. 46’dan73’lere kadar süren sosyal devletuygulamalarını çok öne çıkaran birdönem yaşandı. Ondan sonraduraksama dönemine girildi.

Şimdi birçok ülkede sağlıkhizmeti, eğitim hizmeti gibi temelhizmetlerden giderek uzaklaşılıyor.Türkiye’de zaten sosyal devlet ola-mamıştı gerçek anlamda. Diğerülkelerde de bu sorunlar ortayaçıkıyor. O yüzden yeniden biröğrenci gösterileri çağı başlarsaşaşırmamak lazım.

Kendilerine karşı gelinebileceği ihtimalibile iktidar mensuplarını rahatsız ediyor.Otoriter kişilikleri, geçmişten gelen anti-sol kimlikleri nedeniyle doğaları böyle

ğitim hizmeti, sağlık hizmeti gibi te-mel hizmetlerden giderek uzaklaşılı-yor. Yeni bir öğrenci gösterileri çağıbaşlarsa şaşırmamak lazımE

İktidar mensubuolarak siz

meydan okuyor-sunuz. Girer

misin, giremezmisin? Öğrenci-

ler de bunusordu. Demek ki

giremezmiş.

Bu hareket 30 yıllık dayatmanın tozunu alıyor

Ö ⁄ R E N C ‹ D E ‘ S E N ‹ K O N U fi T U R M A M A R K A D A fi ’ D E M E H A K K I N A S A H ‹ P T ‹ R

AKP SBF’ye meydan okuyunca

‘Talepler öneçıkarılmalı’

İ.F.: Neoliberal modele, emperyalist mo-dele itiraz yükselten bir dalganın eğer başın-daysak da çok başlarındayız. Bu, krizin ne ka-dar derinleşeceğiyle ilgili gibi geliyor bana vebuna itiraz zeminlerinin ne kadar ortaklaştırı-labileceğiyle ilgili.

Yani sınıf hareketinin gelişip bununla bu-luşması, küresel modelin çevreye tahribatınınartık sınır noktalarına dayanmış olması nede-niyle çevre hareketinin bir şekilde bununlabuluşması, kadın hareketinin buluşması…

Krizin derinleşmesi ve alternatiflerinin ya-ratılmasıyla ilgili. Burada yükselen öğrencihareketlerine medya ciddi anlamda ilgi gös-terdi, görünür hale getirdi. Bu görünür halegetirmenin tabii aşırı güç kullanımıyla dailgisi var ama gençlere bir söz söylemeolanağı sundu.

Ben bu olanağın da çok iyi kullanılamadığıkanısındayım. Yani bu protestonun geri planıçok iyi anlatılamadı. Mesele bu bir şiddetmidir değil midir tartışmasına sıkıştırıldı.Bence, asıl mücadelenin içeriği öneçıkarılmalı. Özerk, demokratik üniversitemücadelesi nedir? Gençliğin talebi nedir?Bunların öne çıkarılması gerekli.

‘Mülkiyelileriunutmayın!’

A.Ç: Yumurta atılması, domates atılmasıbunlar dünyanın çeşitli ülkelerinde zamanzaman ortaya çıkıyor ve farklı değerlendir-melere tabi tutuluyor. Türkiye’de de bunabenzer bir olay var zaten. Benim sınıf arka-daşım sayın Mesut Yılmaz’a domates atıldıve hatırladığım kadarıyla da dava beraatlasonuçlandı. Henüz bu emsal bir karar duru-muna gelmemiş bir karar olabilir amabildiğimiz kadarıyla bu konuyla ilgili birkarar var ve yargı domates atan kişiyi suçsuzbulmuştur. Kabul edilebilir bir davranışolarak görülmüştür. Yumurta için de pekçok örneği var. Öğrencilerimizin tutumuylailgili kendi aramızda toplantılar yapıyoruz.Biz 68’li yıllarda başkaları 70’li yıllarda osıralardaydık. Olaylardan önce de biz süreklifakülteyle, öğrencilerle ilişki içerisindeydik.Dekanımızla ilgili, öğrencilerimizle ilgili birişlem yapılacaksa mülkiye mezunları aynıişleme muhatap olmaya hazırdırlar.

F ransız İhtilali’ne bakarsak eşitlik, özgür-lük, kardeşlik üzerine kurguludur. Ama

burjuva devrimi sonrasında eşitlik kağıtüzerinde kalmıştır. Ekonomik ölçüde değilkağıt üzerinde hukuksal bir eşitliğe indir-genmiştir. İkincisi de fırsat eşitliği anlamınaindirgenmiştir. Fırsat eşitliğini sağlayantemel faktör ise eğitimdir. Ancak eğitimneoliberal model açısından çok karlı biralandır. Fırsat eşitliğini de öldürecekbiçimde eğitim alanına olabildiğince yük-leniyorlar. Özel okulların açılması, harçlarınher sene katlanarak büyütülmesi gibi“Kullanan bedelini öder. Bu bedeli ödeyenyararlanır. Ödeyemeyen de ne olursa olsun”diyen bir modele doğru gidiyoruz. Bunaüniversite gençliğinin de dünyanın her

yerinde haklı bir itirazı var. Avrupa’da krizintetiklediği bir şey bu. Kriz ailelerivurmuşken bir de harçlara yapılan zamlaroradaki harekete bir ivme kazandırmıştır.Bunun Türkiye’de de bir izdüşümü vardır.68 ile kıyasladığımızda şu an itibari ile öylebir sosyal dalganın oluştuğu kanısındadeğilim ama uzun süredir öğrenci gençliğinüzerinde olan 30 yıllık o dayatmanın birölçüde tozunun alındığını düşünüyorum.Hem Avrupa’da gelişen sürecin hem deTürkiye’de gelişen gençlik hareketinin deneoliberal sürece karşı bir itiraz olduğunudüşünüyorum. Önemli olan bu itirazı birpolitik doğrultuya getirebilmek. Yoksasadece itiraz edilmesi bu hareketlerin sonuçalıcılığını çok etkileyecektir.

SSaa¤¤ bbaaflflttaaMMüüllkkiiyyeelliilleerr BBiirrllii¤¤ii’’nniinn eesskkii bbaaflflkkaann›› AAllii ÇÇoollaakk

MMüüllkkiiyyeelliilleerr BBiirrllii¤¤ii’’BBaaflflkkaann›› ‹‹hhssaann FFeevvzziibbeeyyoo¤¤lluu

Page 12: 122'inci sayı

2 010 AKP için hem ikti-darını tahkim ettiği hemde iktidarını tehdit eden

dinamiklerle yüz yüze geldiğizorlu bir yıl oldu. Egemenlerarası mücadelede en zorlurakipleri karşısında dahisarsılmayan AKP, sokağaçıkan halk muhalefetikarşısında o kadar da sağlamduramadığını gördü.

AKP iktidar sokaktan yük-selen toplumsal muhalefetintalepleri karşısında hırçınlaştı.Tekel işçileri ile başlayan kav-gasında karşısına, ilaçsözleşmelerinde eczacılarbirliğini aradan çıkartmakisteyince eczacıları, tam günyasasıyla doktorları, eşitliktaleplerini kabul etmediğikadınları, ulusal kimlik talep-lerini kabul etmediği Kürthalkını, isyanlarınıbastıramadığı öğrencileri aldı.

Dış politikada ise AKP’niniddialı söyleminin ne kadarkof olduğu açığa çıktı. ‘Sıfırsorun’ yerini Mavi Marmarasaldırısı sonrası somut birkarşılığı olmayan, popülist birİsrail karşıtı söyleme bıraktı.İran’la kurulan ilişkiler eksenkayması tartışmalarını gün-deme getirse de NATOzirvesinde İran’ı hedef alanfüze kalkanının Türkiye’yeyerleştirilmesi karara bağlana-rak işbirlikçilik ekseninin yerliyerinde durduğu gösterildi.

Ancak AKP topu hepkazandığı egemenler arasımücadele sahasında tutmayagayret etti.

HERKES ERGENEKONCUOLABİLİR

Erdoğan, her kesimdenmuhalefeti Ergenekonculukla

suçladı; ne zaman zora düşsetürbana sarıldı. 2010’un ilkgünlerinde Tekel direnişinigündemden düşürmek içintürban sorunu ısıtıldı. EmineErdoğan’ın türbanla GATA’yaalınmadığı haberi basınayansıdı. Bu mağduriyet öyküsüsiyasetin gündemini bir süreoyaladı.

2010 yargının egemenlerarasındaki çatışmanın odağınaoturduğu bir yıl oldu. HSYK-AKP çatışması ErzincanBaşsavcısı’nın tutuklanmasıylatırmandı. Adalet Bakanlığı’nınHSYK’yı işlemez hale getir-erek kilitlemesiyle devam etti.Çatışmanın galibi anayasadeğişikliği sayesinde şimdilik

HSYK’yı da ele geçiren AKPoldu.

BALYOZLA GELEN ZAFERBalyoz operasyonu ile

TSK’ya etkili bir darbe indiril-di. Mart ayı başında aralarındaeski 1. Ordu Komutanı ÇetinDoğan, eski Deniz KuvvetleriKomutanı Özden Örnek, eskiHava Kuvvetleri Komutanıİbrahim Fırtına’nın da olduğu101 sanık ‘AKP ve Gülenhareketini bitirme planı belge-si’ nedeniyle yargılanmayabaşladı. Aktif görevdeki 13’ügeneral 70 subayın yargılandığıdava Yüksek Askeri Şura’yıetkiledi. AKP’nin borusununöttüğü YAŞ toplantısında bu

davada sanık olan 11 isim terfialamadı. Yeni komutakademesi ise TSK’nın teamül-lerine göre şekillenmedi.AKP’nin tercihlerine görebelirlendi. Kara KuvvetleriKomutanı olması beklenenHasan Iğsız yerine ErdalCeylanoğlu atandı.

REFERANDUM RÜZGARI Nisan ayında TBMM’ye

gelen anayasa değişiklik paketioylandı. 26 maddeden oluşandeğişiklik paketi 12 Eylül’deyapılan referandumda %58’likevet oyu ile kabul edildi. PaketAKP iktidarının yargıda ipleriele almasının önünü açarkenyürütmeye güçlü yetkiler

verdi. AKP’nin iktidarınısağlamlaştıran, neoliberaldönüşümün önünü açan birsonuç ortaya çıktı. AKPreferandumda sandıktan sağittifakın partisi olarak çıktı.Referandum sürecinde dar-beyle hesaplaşma söyleminiöne çıkartsa da başta MHPtabanı olmak üzere sağ seç-menin oylarını alacak ırkçı-gerici-erkek egemen bir çizgiyibenimseyerek sağın biricikpartisi oldu. Referandum son-rası AKP’nin gündeminiyaklaşan seçimler ve o tarihekadar Anayasa değişikliği gözönüne alınarak yapılmasıgereken yasal düzenlemeleroluşturuyor.

DOSYAHalk›n Sesi

1224 Aralık 2010 / 6 Ocak 2011

2010 yılını geride bırakıyoruz. Tekel direnişiile açılışı yapan 2010 yumurta eylemleriyleperdelerini kapatıyor. 2010 yoksullarınemekçilerin mücadelesine umut verecek birdizi eylem ve direnişe tanıklık etti

Egemenler cephesinde referandumdasimgeleşen yeni bir dönemin kurucu adımlarıatıldı. AKP neoliberal, faşist, gerici iktidarınıtahkim ederken CHP siyasetine ‘yeni’lenmetartışmaları damgasını vurdu

2010: Yetmez ama idare eder2010 sona eriyor. Halkın Sesi

2010 yılında hem egemenler

hem de muhalefet cephesinden

akılda kalanları derledi. Elbette

bütün bir yılın dökümünü yapmak

mümkün değildi. Fakat unutula-

mayacak çok şey vardı.

2010’u nasıl

hatırlayacağız?

2010 Türkiye sol muhalefetiaçısından önemli direniş,

eylem ve zaferlere tanıklık etti.

KIŞ: DİRENİŞYeni yıl Abdi İpekçi

Parkı’nda polis terörüne direnenTekel işçileriyle başlamıştı. Polissaldırısı karşısında kararlı birdireniş sergileyen yüzlerce Tekelişçisi direnişi 78 gün boyuncaAnkara Sakarya Meydanı’ndasürdürdü. Kurulan çadırlarla birdireniş mahallesi haline gelenSakarya tüm Türkiye’den insan-ca bir yaşam, güvenli bir gelecekiçin mücadele edenlerin akıpbuluştuğu bir direniş odağınadönüştü. 2010 kışının sonu Tekelişçileri önderliğinde neoliberaliz-me karşı yükselen muhalefetinbaharı oldu.

BAHAR: ZAFERBaharın son günlerinde on

binlerce emekçi otuz iki yılaradan sonra 1 Mayıs’ta yenidenTaksim Meydanı’na girdi. Yüzbinden fazla emekçi Türkiye’ninher yanından hatta yurt dışından1 Mayıs’ı 1 Mayıs alanında kut-

lamak için Taksim’e geldi.Miting sendikal bürokrasiyekarşı güvencesiz işçilerinisyanına da sahne oldu.

YAZ: İTTİFAKAnayasa değişiklik paketinin

oylanacağı referandum yazaylarında tansiyonun hiçdüşmediği günler yaşanmasınaneden oldu. AKP hükümeti biryandan kendi iktidarınısağlamlaştırmak bir yandanneoliberal dönüşüm için gerekliyasal düzenleri yapmak üzere‘evet’ cephesini örgütledi.Sokaklarda ‘halkın hayır’ınıörgütleyenler de vardı. Türkiyesolunun dört güçlü örgütü ÖDP,EMEP, TKP ve Halkevleri‘halkın hayırı var’ çağrısıetrafında bir araya geldi.Referandum sonucunda ‘evet’%58’lik oy oranıyla sandıktangalip çıkarken, sürece emekeksenli bir müdahalede bulunansosyalistler sokakta etkili veanlamlı bir birlikteliğe imza attı.

GÜZ: EYLEMSonbaharda egemenler arası

çatışmanın odağına üniversiteleroturdu. YÖK’ün İstanbulÜniversitesi’ne gönderdiği biryazı ile türban yasağı fiili olarakkalktı. Eşzamanlı olarak üniver-sitede polisin varlığı YÖK eliyleyaygınlaştırılıp yasal bir zemineoturtuldu. Aynı dönemdehükümet üniversite reformu,YÖK’ün yapısında değişiklik gibidüzenlemeler tartışmaya başladı.

Üniversite herkes tarafındankonuşuluyorken üniversiteöğrencilerinin sessiz kalmasıdüşünülemezdi. Yıl boyuncaüniversitelere gelen tümAKP’lileri ve sermaye temsilci-lerini yumurtalayanlar 4Aralık’ta başbakanın rektörlerlebuluşmasını protesto ederkenpolis şiddetine maruz kaldı. Buağır saldırıyı 8 Aralık günü

Ankara Üniversitesi’ne bir paneliçin gelen AKP milletvekili veAnayasa Komisyonu BaşkanıBurhan Kuzu’yu yumurtalarlaprotesto etmeleri ekleninceülkenin gündemi birden yumur-ta ve gençlik mücadelesi oldu.Üniversitelilerin eylemi AKP’ninbaskı ve yıldırma politikalarınınetkisizleştirilip tersineçevrilebileceğini gösterdi.

Bir direniş, bir zafer, bir ittifak, bir eylem

� Youtube iki yıllıkyasağın ardından açıldı. Sonratekrar kapandı sonra sınırlıaçıldı şimdi…

� Eczacılar miting yaptı,Doktorlar yolları kesti. VakıfGureba hastanesinde çalışanasistan doktorlar hastaneninbir vakıf üniversitesinedevredilmesini protesto içinyolu trafiğe keserek bir eylemgerçekleştirdi.

� Radikal’de çok büyük“devrim” oldu. ‘Özgürlükçüsol’ bir gazete olmak isteyengazetenin genel yayın yönet-meni Gülen cemaatine yakınbir isim olan Eyüp Can Sağlıkoldu.

� 26 yıl aradan sonra birAnadolu takımı 1. Lig’deşampiyon oldu. Bursasporkupayı aldı.

� 2010 İstanbul’aMetrobüs zammıyla geldimetobüs zammıyla gitti.Geçen yılın ilk günlerindeyapılan zam parasız ulaşımeylemleri ve hukuki mücadelesoncu geri alınmıştı. 1Kasım’da yapılan zamlarakarşı eylemler sürüyor.

� HES projeleriKaradeniz’den Ege’ye ülkeninher yanında köylüleri ayağakaldırdı. Sopalarla derelerinbaşında nöbet tutan köylükadınlar Rize’den Köyceğiz’eHES’çi şirketlere gözaçtırmadı.

� Niğde Ulukışla’da halkındirenişine dayanamayansiyanürcü maden şirketi tasınıtarağını toplayıp ilçeyi terk etti.

� Başbakan işsizliğinçözümünü TOBB’un sırtınayükledi. TOBB çözemeyincebaşbakandan zılgıtı yedi. İşburada da kalmadı TOBBticari iştiraklerine polisoperasyonu yedi.

� Memleketinhayvanlarına kıran girmiş ola-cak ki ucuz et için hükümetithalat yoluna gitti. GüneyAmerika’dan Türkiye’yegemilerle angus taşındı.

� U2 Türkiye’ye geldi.Bono bile tahmin edemezdiama AKP’nin referandumkampanyasına meze oldular.U2’nun muhalif imajını kon-serinde sahne alan ZülfüLivaneli bile kurtaramadı.

22001100,, TTeekkeell iiflflççiilleerriinniinn ddiirreenniiflfliiyyllee aaçç››lldd›› ((YYuukkaarr››ddaa,, iiflflççiilleerriinn AAbbddii ‹‹ppeekkççii PPaarrkk››’’nnddaakkiiddiirreenniiflflii)),, öö¤¤rreenncciilleerriinn yyuummuurrttaall›› pprrootteessttoossuuyyllaa kkaappaanndd››.. ((YYaannddaa KKoolleekkttiifflleerr’’nn eeyylleemmii))

2010’da neler duyduk?

� PPaarraass››zz uullaaflfl››mm iisstteeyyeennlleerr““MMiilllleett ddee¤¤iill iilllleett””mmiiflfl.. BaflbakanErdo¤an Ankara’da yap›lan paras›zulafl›m eylemleri için söyledi: “Bunlarmilletten de¤il illetten yana!” (19Mart 2010)

� MMaaddeenncciilleerriinn kkaaddeerrii iiflflkkaazzaass››nnddaa ööllmmeekkmmiiflfl.. BaflbakanErdo¤an Zonguldak’ta 30madencinin hayat›n› kaybetti¤ikazan›n ard›ndan “Bu mesle¤inkaderinde bu var” dedi. (21 May›s2010)

� AAlllliiaaoonnooii yyookkmmuuflfl.. PPaaflflaassuuyyuuIIll››ccaass›› vvaarrmm››flfl.. Çevre ve Orman Bakan›Veysel Ero¤lu Yortanl› Baraj›’n›n dol-mas›yla su alt›nda kalacak antik kentAlliaoni ile ilgili sorular› yan›tlarkenbu gerçe¤i aç›klad›. Yine VeyselEro¤lu’ndan ö¤rendik Tarkan’›nburnu uzunmufl. ‹fli olmad›¤› haldebarajlara itiraz ediyormufl. (BakanEro¤lu’nun 1 Eylül tarihli bas›nbeyanat›ndan)

� BBaarraajjllaarraa kkaarrflfl›› çç››kkmmaakkbbööllüüccüüllüükkmmüüflfl.. Baflbakan Il›su baraj›ma¤durlar› için yap›lan toplu konut-lar›n 29 Ekim’de yap›lan aç›l›fl›ndabaraj karfl›tlar›n›n bölücü örgüt üyesioldu¤unu söyledi. Baflbakan›n bufikri kabul görmüfl olmal› ki Il›suBaraj›’na karfl› olmak KCK davas›ndaörgüt üyeli¤ine delil olarak gösteril-di.

� YYoouuttuubbee vvee GGooooggllee TTüürrkkaaddaalleettiinnddeenn kkaaççaammaazzmm››flfl.. Ulaflt›rmaBakan› Binali Y›ld›r›m, Türk’üngücünü dünyaya gösterdi. Google veYoutube’u dize getirmek için savaflaçt›. Bakan’›n 8 Haziran tarihli ikikuruma yönelik flu ça¤r›s›nabaksan›za: “Bizim ça¤r›m›z fludur.Gelin yetkililerle masaya oturun.Yasalara uyun, Türkiye bir hukukdevletidir. Yasalar›m›z›n istedi¤i flart-lar› yerine getirin. Ondan sonra iste-di¤iniz kadar yay›n›n›za devamedin.”

� KKaadd››nnllaa eerrkkeekk eeflfliitt ddee¤¤iillmmiiflfl..Baflbakan say›s›n› ve zaman›n› bilehat›rlayamad›¤›m›z kadar çok yerdebirçok defa tekrarlad› bu görüflünü.Hatta kad›n örgütü temsilcileriylebulufltu¤u toplant›da bile.

� FFaazzllaa jjööllee bbeeyyiinnee zzaarraarr vveerriiyyoorr--mmuuflfl.. Baflbakanla söylefli program›yapan Yi¤it Bulut’tan ö¤rendik.Referandum sürecinde Baflbakan’lasöylefli yap›p suya sabuna dokunantek bir soru sormadan program yap-mas›n›, iktidara sansür kuruluönerimesini baflka türlü aç›klaya-mad›k.

� DDaayyaakkçç›› ppoolliiss yyookkmmuuflfl kkeennddiinniiyyeerree aattaann öö¤¤rreennccii vvaarrmm››flfl.. BeflirAtalay, bas›n›n, polisi ö¤rencileridöverken görüntüledi¤i sald›rlar› 20Aral›k’ta TV’de böyle yorumlad›.

2010’da nelergördük?

22001100’’ddaayyaaflflaannaannllaarr››

uunnuuttmmaauunnuuttttuurrmmaa

Kürt sorununda aç›l›m denilenin Kürthareketini tasfiye oldu¤u 2010’a varmadananlafl›lm›flt›. Egemenlerin yükseltti¤i ›rkç›-floven-gerici havan›n sokaklara tehlikelibiçimlerde yans›d›.

� 12 May›s’ta Mu¤la’da faflistlerin Kürtö¤rencilere dönük sald›r›lar›yla bafllayançat›flmada fierzan Kurt adl› Kürt ö¤renci, poliskurflunuyla hayat›n› kaybetti. Katil zanl›s›polisin yarg›land›¤› dava geçmiflte U¤urKaymaz’› öldüren polisler için beraat karar›veren Eskiflehir A¤›r Ceza Mahkemesi’ndesürüyor.

� 27 Temmuz’da Hatay Dörtyol’da 4polisin öldürüldü¤ü bir çat›flma sonras›faflistler Kürt mahallelerine sald›r›ya geçti.Kentte iki gün süren olaylar boyunca Kürtmahallelerinde barikatlar kuruldu, mahal-lelilerin can güvenli¤i sa¤lanamad›. Faflistprovokasyon linç girifliminde etkin rol alanbaz› isimlerin derin iliflkileri deflifre edilerekyat›flt›r›labildi. Benzer bir linç giriflimi birönceki gün 26 Temmuz’da Bursa ‹negöl’deyafland›. Basit bir adli kavga Kürtlere dönüklinç giriflimine dönüfltü.

� 21 Eylül akflam› ‹stanbul Tophane’de

sanat galerilerine dönük sald›r›lar oldu.Geçmiflte solculara dönük sald›r›lara imzaatan Tophane’de örgütlü cemaatleraç›l›fllar›nda içki içildi¤i gerekçesiyle ayn› geceüç ayr› sanat galerisine sald›rd›. Olay Kültür veTurzim Bakan› Ertu¤rul Günay’›n bir kutubaklavayla mahalleye gelmesi sonras› ‘tatl›ya’ba¤land›. AKP sald›rgan cemaat üyelerinesahip ç›kt›.

� 1 milyondan fazla üniversite mezu-nunun ifl bulmak için umut ba¤lad›¤› KPSS’dekopya çekildi¤i anlafl›ld›. 250 binden fazlaö¤retmen aday› yeniden s›nava tabi tutuldu.

11 MMaayy››ss 22001100 -- TTaakkssiimm

RRiizzee’’ddee kkaadd››nnllaarr HHEESS eeyylleemmiinnddee

Page 13: 122'inci sayı

TARİHHalk›n Sesi

1324 Aralık 2010 / 06 Ocak 2011

Maraş katliamı: Varolmakla yok olmak arası

Bir mal› ya da hizmeti almayarak protestoetmek anlam›nda kullan›lan ‘boykot’a isminiveren, ‹ngiltere ordusunda yüzbafl› olan CharlesCunningham Boycott’tur (1832-1897).‹ngiltere’nin en eski sömürgesi olan ve 800y›ldan fazla ‹ngiliz iflgali alt›nda yaflayan ‹rlan-da’da ‹ngiltere toprak sahiplerinin mülklerineel koymufl ve bu mülkleri d›flar›dan getirterekyerlefltirdiklerine da¤›tm›flt›. Boycott da1873’de ‹rlanda’n›n kayal›k Bat› k›y›s›ndakiCounty Mayo’da baz› topraklar› kiraya verdi. Birtoprak lordu olarak öncelikli görevi 38 küçükkirac› çiftçiden kiray› toplamakt›.

Öte yandan bu y›llarda Vatan YönetimiHareketi’nin bir parças› olarak Mayo UlusalToprak Birli¤i kurulmufl, mevcut toprak kanun-lar›nda reform yaparak yerel köylülerin ç›kar-lar›n› korumaya çal›fl›yordu. K›tl›k y›llar›ndah›zla büyüyen Toprak Birli¤i, County Mayo’dada güçlü hale geldi, düzenledi¤i bir mitingebinlerce insan›n kat›l›m›n› sa¤layabiliyordu.Toprak Birli¤i’nin ilk stratejisi, “topraklar›boflalt›n” uyar›s›n› dinlememekti ancak bukonuda baflar›s›z olunca kiralamalara iliflkinstrateji belirlendi. 1880 Eylül’ünde ‹rlandal›Charles Stewart Parnell’in kirac› köylülerin bir-birlerini denetlemesi için dile getirdi¤i “kirac›y›görünce yolunu de¤ifltir, onun ortak oldu¤usuça karfl› nefretini göster, hemflehrilerindentecrit et” takti¤i ilerleyen günlerde Boycott’akarfl› kullan›ld›.

Parnell’in bu takti¤ini dile getirdi¤ikonuflmas›ndan günler sonra Boycott ilekirac›lar aras›nda bir önceki y›ldan al›nan zay›fhasada ba¤l› olarak kiralar›n tekrar belirlen-mesi hususunda anlaflmazl›k ç›k›nca öfkeli kal-abal›k Boycott’un evine yürüdü ve evde,

toprakta çal›flanlar› ifllerini terk etmeye iknaetti. ‹fl b›rakma eylemi bununla da s›n›rl›kalmad›, yöre halk›ndan hiç kimse Boycott’ahizmet etmedi, dükkanlar mal vermedi.Erzaklar›n› bile uzaktan tekneyle getirmekzorunda kalan Boycott, Times’a yazd›¤› mektupve Daily News muhabirinin haberleri ile‹ngiltere’de toplumsal bir dava haline geldi,yard›mlar topland›. Birkaç hafta içinde de‹ngiliz birlikleri ‹rlanda’ya giderek aileyi koru-malar eflli¤inde evden alarak ‹ngiltere’yegötürdü. Taktik tüm ‹rlanda’da yay›l›rken,boykot kelimesi de hemen hemen bütünAvrupa dillerine yeni bir protesto biçiminitan›mlayan kelime olarak de¤iflikli¤eu¤ramadan geçti.

Türkçede boykot ilk kez, 6 Ekim 1908'deBosna-Hersek’i topraklar›na katan Avusturya-Macaristan ‹mparatorlu¤u ürünlerine karfl› ilanedilen “boykotaj” nedeniyle kullan›ld› ve son-ras›nda yayg›nl›k kazand›. O dönem özellikle‹stanbul ve Selanik’teki ithal mallar›n büyük birk›sm› Avusturya’dan geliyordu. Avusturya’y›protesto etmek için bu ülkeden gelen mallar›nsat›n al›nmamas› ile bafllayan boykot, h›zla

di¤er kentlere de yay›ld›. R›ht›m hamallar› ilemavnac›lar›n birleflerek, boykotu sonuna kadarsürdürmeleri bir hayli etkili oldu.

Boykot karar›na uymayanlar do¤rudaneylemlerle karfl› karfl›ya kal›yor, boykot kural-lar›na uymayan birçok tüccar›n mal› kamusalbir mekanda yak›larak imha ediliyordu.Boykotun en önemli hedefi olan Avusturyayap›m› fesler de gösterilerin hedefi oluyordu.Avusturya yap›m› fes giydi¤i düflünülen insan-lar›n bafllar›ndan fesler al›narak yere çal›nmayabafll›yor ve bu durum “fes y›rtma bayram›”olarak tan›mlan›yordu.

Ancak boykotun hesapta olmayan etkisi dekendini hissettirmeye bafllad›. Birçok mal›nfiyat› h›zla f›rlad› pahal›l›k artt›.

Boykot süresince 26 Avusturya gemisi,limanlarda boflaltma yapamadan dönmüfl,1908 sonlar›na kadar geçen devrede Avusturyafabrikalar›n›n zarar› 100 milyon Frank’› aflm›flt›.Bu boykot hareketi, Avusturya ile 26 fiubat1909’da bir anlaflmaya var›ld›¤› tarihe kadardevam etti. Anlaflmaya göre, Yenipazarsanca¤›nda bulunan Avusturya garnizonlar›çekilmifl, Avusturya hükümeti, Bosna, Hersekvilayetlerindeki devlet mallar› karfl›l›¤›nda ikibuçuk milyon alt›n lira ödemeyi kabul etmifl,ayr›ca Osmanl› gümrüklerinin yüzde 11’den15’e ç›kar›lmas›na raz› olmufltu. Fakat tümbunlar, di¤er büyük devletler taraf›ndan dakabul edilince uygulanabilecekti.

Ancak birkaç ay sonra bu kez, Girit meselesiyüzünden Yunanistan, 9 A¤ustos 1909 günüYunan vapurlar›ndan mal indirmeyenkay›kç›larca bafllat›lan boykota maruz kald›,boykot 1911 Kas›m›’nda sona erdi.

ASLINDANE DEMEK ?

Bir direniş biçimi: BoykotBBooyykkoott kkeelliimmeessiinnee aadd››nn›› vveerreenn ‹‹nnggiilliizz BBooyyccootttt vvee aaiilleessii,, bbuu yyoollllaa pprrootteessttoo eeddiillddii¤¤ii ‹‹rrllaannddaa’’ddaann ‹‹nnggiilliizz aasskkeerrlleerrii eeflflllii¤¤iinnddee aayyrr››llmmaakk dduurruummuunnddaakkaalldd››.. OOssmmaall››’’ddaa iissee ‹‹llkk kkeezz 11990088 yy››ll››nnddaa AAvvuussttuurryyaa’’yyaa kkaarrflfl›› iillaann eeddiilleenn ““bbooyykkoottaajj”” nneeddeenniiyyllee AAvvuussttuurryyaa yyaapp››mm›› ffeess ggiiyyiillmmeeddii.. ((ssaa¤¤ddaa))

Son dönemin çokkonuşulan yumurta atmaeylemleri, beraberinde

protesto şekillerini de gün-deme getirdi. Biz de

protesto çeşitlerinden biriolan “boykot”un tarihsel

kökenine baktık

Maraş Katliamı’nın ardından 32 yılı geridebıraktık. Katliamın ardından ilk kez

Maraş’ta yapılan anma törenlerine de saldırmagirişimi ve saldırganların “sakinleştirilmeyeçalışılmaları” geçen 32 yılda memlekette pek birşeyin değişmediğini gösterdi.

O günlerde Maraş’ta 111 kişinin öldürüldüğügeçti kayıtlara. Bugün belki o 111 kişinin, herbirinin hayat hikayesini bilmek mümkün değilama o dönemi yaşamış ve sağ kalabilmeyibaşarmış olanlardan biri, Hamit Kapan’ınkişisel tarihi üzerinden 32 yıl önceki katliamıokumak mümkün.

HEM SALDIRIYA UĞRADIHEM YARGILANDI

O dönem üniversite sınavlarına hazırlananbir öğrenci olan Kapan, Dev Savaş içindeörgütlüdür. Katliamı başlatan olaylardan birisiolan, yakından tanıdığı TÖB-DER’li iki öğret-men vurulduğunda koşarak olay yerine gider,öğretmenlerden Hacı Çolak orada ölmüştür,Mustafa Yüzbaşıoğlu ise ağır yaralıdır.Yüzbaşıoğlu ölmeden önce hastanede verdiğiifadede “Arkadan gelen, daha önce görmediğimancak görürsem tanıyabileceğim bir kişi önceHacı'yı, sonra beni vurdu” der. ÖkkeşŞendiller’in verdiği ifadeyle Kapan öğretmenlerivurmakla suçlanır.

Saldırı günlerini “Çatışmalar bir buçuk günsürdü. Silah da kullandık o sırada, artık oradavar olmakla yok olmak arasındaydık, ya ölecek-tik ya öldürecektik” şeklinde anlatan Kapan, birevin çatısında yakınlarıyla birlikte mahalleliyikorumaya çalışır. Ancak saldırganların mahalle-ye sızmalarını engelleyemezler, üçü akrabasıolmak üzere beş kişi öldürülür.

Kapan’ın katliama ilişkin dile getirdiği birbaşka önemli nokta da gayrimüslimlere yapılansaldırıları anımsatan bir şekilde “Alevilerin,

komünistlerin evlerine el koyacağız, onlarınbütün mallarını size vereceğiz” diyerek dağ köy-lerinden Maraş’a köylülerin getirilmesidir. Öyleki, kentte ilan edilen sıkıyönetimden sonra köy-den giden erkekler gelmeyince köydekikadınlar, Maraş’a onları aramaya gider.Sıkıyönetime sorguya çıkarılan kadınlar,“Buradan mal gelecekti, hatta iki-üç kamyongönderdiler, ama nasıl paylaşacağımızıbilemedik, erkeklerimizi aramaya geldik” der-ler.

Kayseri Hava İndirme Tugayı’nın kentegelişiyle 26 Aralık’ta sokağa çıkma yasağı ilanedilmesinin ardından Maraş’ta göçler başlar.Ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşen Kapan,katliamın yıldönümünde “YörükselimMahallesi’ni dümdüz edecekleri”ne dairtehditler çoğalmaya başlayınca Maraş’a dönme-ye karar verir ve burada silahla yakalanır, ceza-evine girer. Darbeyi cezaevinde karşılayanKapan, darbeyle birlikte de cezaevindençıkartılıp Maraş’a sorguya götürülür, yedi aygözaltında kalır, bütün olaylardan sorumlu tutu-lur ve davalar onun üzerinden şekillenir.

EN UZUN SÜRE İŞKENCE GÖREN O OLDU

Nokta dergisinin 14 yıl önceki işkencekapağında yaptığı işkenceleri itiraf eden polisSedat Caner'in “en uzun süre işkence görenmağdur” olarak anlattığı Hamit Kapan, olay-ların sorumluluğunu üstlenmesi için 200 günboyunca işkence yaşar, o gün yanından bilegeçmediği Çiçek Sineması’na atılan bombadansorumlu tutulur, tanıdığı iki öğretmeniöldürmekle suçlanır. Böylece bir numaralı sanıkhaline getirilir, idam cezasıyla yargılanır ancakkarar Yargıtay’dan bozulunca beraat eder,örgüt üyeliğinden 12.5 yıl ceza alır, devlettendört yıl alacaklı olarak tahliye edilir.

B aşbakan Erdoğan’ıngeçtiğimiz günlerdeki

Konya Selçuk ÜniversitesiEğitim Fakültesiziyaretinde birkaç öğrenciyoluna karanfiller attı. Buorganize karşılama hemErdoğan'ı hem de YÖKBaşkanı Yusuf ZiyaÖzcan’ı oldukça mutlu etti.Öğrencilere başarılar dile-yerek alkışlayan Erdoğan“Niye yumurta atmıyor-sunuz? Dostun yumurtasıkaranfilmiş” diyerek “dostöğrenci” tanımını da yaptı.

Açılışta Erdoğan’açerçeveletilmiş bir tuğra iletepsi hediye edildi, tuğrada“Başvekil Recep Tayyipbin Ahmet Erdoğanmuzaffer daima” yazıldığıifade edildi.

Liderlerin çeşitlimerasimlerle iktidarlarınıonaylatmaları,“yönetilen”le bu yolla birilişki kurmaları tarihboyunca süregelen birdurum. Uzun yıllar boyucahalife-sultan iktidarına biatedilmiş bu topraklar bununörnekleri ile dolu.

Sultan portrelerininhükümet daireleri ya dakamusal yerlerdeasılmasını yasaklayanAbdülhamid, bunların ye-rine aynı amaca, hükümetebağlılığı göstermeyehizmet eden “Padişahımçok yaşa!” yazan tek biçim-li sancaklar ikame etmişti.Bu nida kimi kamusalolaylarda da söylenmekdurumundaydı ancakMekteb-i Harbiye veMekteb-i Tıbbiye-i Şahaneöğrencileri gibi muhaliflersadece mırıldanıyorlardı.

Bağlılık göstermeninbir başka şekli de bayram-larda etek öpmekti. Her nekadar padişahın giydiğikaftanın yerini setre takımya da üniformanınalmasıyla etek öpmek yeri-ni nakışlı mendil öpmeyebıraksa da anlamından birşey yitirmemişti.Abdülhamid’in RamazanBayramı’nda etek öpmemerasimi “Yaver-ipadişahiler iki yanında di-kilirken altın nakışlımendillerini tutarlardı. Bu

törende gerçekten eteköpmekten çok her bir grupgeçtikçe bir biat işaretiolarak mendillerden biriniöper ve başına koyardı”şeklinde aktarılmaktadır.

İktidarı övmek, kut-samak o kadar önemliydiki Osmanlı’da işi duaettirmek olan alkış (seslidua) çavuşları vardı.

Muzıka-i Hümayunhademeleri 6, 8 ya da 12kişi, halka olarak dizilir,dua edilirdi.

Padişah herhangi birmerasim için saraydançıkarken ve camiçıkışlarında ata, arabayabinerken veya inerkensöylenen çeşitli dualarvardı: “Uğurun hayır ola,

yaşın uzun ola, Hak Tealaefendimize ömürler vere,devletinle çok yaşa!”

Bugün de iktidar partisimensuplarının gittikleriheryerde abartılı merasim-lerle karşılanması biatkültürüne dayalı geleneğinbir devamı. İktidar için demeşruluk sağlamanın biryolu.

Padişahım çok yaşaMuharrem ay›n›n 10.

gününde Anadolutopraklar›nda dili, dini,mezhebi, ›rk› ne olursa olsunherkese ikram edilen birçorba kaynar. Tatl› ile tuzlu-nun kar›flt›¤› bu çorba birbir-lerinden farkl› olan herkesi debir araya getirip kaynaflt›r›r.

Aflure’nin öyküsü her birdini inanca göre farkl› birefsaneye dayan›r. ‹çindekilerkadar onun ortaya ç›k›flöyküsü de çeflitlidir. Alevileriçin Aflure Hüseyin’in veberaberindeki 72 kiflininKerbela’da aç ve susuzb›rak›ld›ktan sonra katledil-di¤i gün an›s›na tutulan yas›nard›ndan kaynat›l›r.

Suni mezheplere göre iseAflure inanc›, Hüseyin’inkatledildi¤i günle beraberayn› zamanda Nuhungemisinin Cudi da¤›na demir-

lemesinin ard›ndan kaynatt›¤›kazanda piflen çorbayadayan›r.

‹slam inanc›nda Afluregünü ayn› zamanda Yûnus'unbal›¤›n karn›ndan ç›kt›¤›,‹brahim'in atefltenkurtuldu¤u, ‹dris'in gö¤eç›kar›ld›¤›, Yakub'un o¤luYusuf'a kavufltu¤u, Musa'n›nK›z›ldeniz'i geçti¤i, ‹sâ'n›ndo¤umu ve ölümden kur-tulup, diri olarak gö¤eç›kar›ld›¤› gündür.

Museviler Yom Kipurbayram›nda aflure kaynat›r.Aflure onlar için ‘büyükkefaret günü’ anlam›na gelir.

Anadolu’da Ortodoksmezhebinden gelenHristiyanlar ise Noel’de veyacenazelerinde aflure kaynat›r.Semavi dinlerin her birindeyer alan Aflure kimi kitaplarda‹branice “aflur” kelimesine

dayand›r›lsa da asl›nda dinlerüstü bir gelenektir. Araplartaraf›ndan ‹slamiyet öncesidönmede yap›ld›¤› bilinir.Fakat bundan da eskiye gidil-di¤inde aflurenin tek tanr›l›dinler öncesi dönemdeMezopotamya co¤rafyas›ndayap›ld›¤› görülüyor. Hattaad›n›n Asur krall›¤›ndangeldi¤i düflünülüyor.

Aflure (Assyre) Asur'lular›nyiyecek ve bereket tanr›s›olarak biliniyor. Her y›lbereket tanr›s›na flükran içintutulan orucun ard›ndanAflure yaparak tap›naklaragötürüp tanr›lar›na sunduklar›düflünülüyor. Aflurenin ortayaç›k›fl›na dair öyküler, onunvatan› olan Mezopotamya veAnadolu co¤rafyas›n›ngeçmifli binlerce y›l önceyedayanan bir gelene¤ioldu¤unu gösteriyor.

Her kültürün çorbası: Aşure

‹‹kkttiiddaarraa bbaa¤¤ll››ll››kk ggöösstteerrmmeekk OOssmmaannll››’’ddaa ddaa öönneemmlliiyyddii.. PPaaddiiflflaahh››nn ccaammii çç››kk››flflllaarr››nnddaa ookkuunnaannççeeflfliittllii dduuaallaarr vvaarrdd››.. ((RReessiimm -- PPaaddiiflflaahh››nn YY››lldd››zz CCaammiiii çç››kk››flfl››nnddaa ttaassvviirrii))

Page 14: 122'inci sayı

SPORBİLİM

Halk›n Sesi

1424 Aral›k 2010 / 6 Ocak 2011

Fenerbahçe voleybolda dünya şampiyonu

Son sarı yaprak düşecek mi?

Dünya Kulüplerarası VoleybolŞampiyonası'nda Fenerbahçe

Kadın Voleybol Takımı, finalde Brezilyaekibi Sollys Osasco ile karşılaştı ve raki-bini 3-0 yenerek şampiyon oldu.

Fenerbahçe, Dünya KulüplerarasıVoleybol Şampiyonası'na finaldeoynadığı Sollys Osasco takımını 3-0yenerek turnuvaya başlamıştı.Turnuvadaki ikinci maçında da Taylandşampiyonu Federbrau'yu 3-0 mağlupederek yarı finale çıkan FenerbahçeDominik Cumhuriyeti'nden Mirador'uda aynı skorla sahadan silerek finaloynamaya hak kazanmıştı.

Fenerbahçe Sollys Osascokarşısındaki final maçında ilk seti (25-23), ikinci seti (25-22) ve üçüncü seti(25-17) kazanarak şampiyonayı rakipler-ine set vermeden bitirdi.

Geçen sene Avrupa ikincisi olanFenerbahçe, kazandığı şampiyona ileTürkiye’nin voleybol dalında ulus-lararası alandaki en önemli başarısınıelde etmiş oldu. Geçtiğimiz yıl katıldığı5 kupanın ikisini kazananFenerbahçe’nin teknik direktör ZeRoberto, bul yıl için hedeflerininkatıldıkları beş kupanın tamamınıkazanmak olduğunu belirtiyor.

B abasını aratmayan Ahmet Gökçek,Ankaragücü’nü kaosa itti. Ankara 25.Asliye Hukuk Mahkemesi 400 kişinin

usulsüz üye yapılmasını gerekçe göstererek30 Ağustos 2009 ve 3 Ocak 2010 tarihlerindeyapılan genel kurulları iptal etti. Mevcutyönetim Yargıtay kararına kadar görevdekalabiliyor ama kulübe haciz getiren yöneti-cilerin yönetimde olduğuna bakılırsa bu pekmümkün görünmüyor.

Belediye başkanlarının profesyonel sporkulüplerinin başkanlığını yapması yasak-landığından beri kendini onursal başkanolarak atayan Melih Gökçek’in yerine kulüpbaşkanlığını oğlu Ahmet Gökçek yürütüyor.Gökçekgiller’in Ankaragücü yönetiminegeldiği bir yılın sonunda kulübün 50 trilyonborcu bulunuyor. Futbolculara 11 aydırödeme yapılmamasına rağmen bu kadar bor-cun nasıl oluştuğu muamma. Zabıta müdür-lerine bile borcu olduğu söylenen kulübün,Ankaraspor’la birleşmesi şüpheuyandırmıştı. Bu birleşmeninAnkaraspor’daki yolsuzlukları silip borçlarınıAnkaragücü’ne yıkmak için yapıldığı görüşühakim.

Taraftarların yönetimi devralmasını iste-diği isimler ise Melih Gökçek’in santajlarınedeniyle karar veremiyor.

Melih Gökçek mali tabloyu ve borçlarınvadelerini açıklamaya yanaşmıyor, Saraytesislerini geri almakla tehdit ediyor, bu şart-larda kimse yönetime aday olmaya cesaretedemiyor.

Kulübün iddaa, reklam, yayın vs. gelir-lerinin ise Ayhan Atalay tarafından kurulanAnkaragücü A.Ş.’nin hesabına yatırıldığısöyleniyor. Bu şirket, kamu yararına dernekstatüsünde bulunan Ankaragücü’nü yandaş400 üyenin de oylarıyla özelleştirmeamacıyla kurulmuş, kulübü kendimülkiyetine geçirme yolunda önemli bir kilo-metre taşıydı.

YANDAfi TARAFTAR YARATTIGökçekgillerin yönetme biçimleri her

yerde aynı. Ahmet Gökçek başkan olduktansonra yandaş taraftar grupları oluşturdu.Tribündeki grup sayısı yapay olarak 10’ayükseldi. Kongreler mahkeme kararıyla iptaledildiğinde yandaş gruplara BüyükşehirBelediye binası önünde kendilerine destekeylemi yaptırdılar. Belediye çalışanlarınınzorla katıldığı bu eylem mesai çıkışında

yapıldı. Adem Koçak gibi yandaş futbolcu-lara da “Yönetimi çok seviyoruz, başkangiderse biz de gideriz” gibi demeçler vermekdüştü. Parasını alamadığı için federasyonaşikayette bulunan futbolcuların başındaAdem’in bulunmasının ise henüz bir açıkla-ması yok.

Ankaragücü’nü zor bir sezon bekliyor. 23futbolcu alacakları ödenmediği için kulübeihtarname çekti. Bu futbolcular 26 Aralık’taserbest kalacak ve kulüp yönetimi bu futbol-cuların yerlerine transfer yapamayacak.Kalan maçlara A2 takımı oyuncularınınçıkması bekleniyor. Bu durum da kümedüşme tehlikesine işaret ediyor.

Her konudaki etik anlayışa özenle uzakduran Melih Gökçek, spor etiğine de sırtınıdönerek paranın gücünü kullanıyor.Ankaraspor’un “onursal başkanı” ikenAnkaraspor-Ankaragücü maçına taraftar-ların girememesi için bilet fiyatlarını 150-250lira yapmıştı.

Ankaragücü yönetimine gelince de 2hafta önce oynanan Fenerbahçe maçındabiletleri 120-130 lira arasında sattı. Ancakdiğer taraftan yarattığı yandaş taraftarlarabedava bilet dağıttı.

GÖKÇEKG‹LLER‹N FUTBOL DENEY‹M‹SINIRLARI AfiIYOR

Melih Gökçek ve oğlunun kıtalararasıspor kulübü yöneticiliği deneyimi her yerdeaynı sonucu verdi. 2006 yılında Almanya’daamatör bir takım olan ‘Berlin Athletik’kulübünün başına şampiyonluk vaadi ileAhmet Gökçek geçti. Kulubün adı BerlinAnkaraspor yapılırken logosu daAnkaraspor’un logosunun aynısı oldu.Gökçek 1 yıl sonra kulübü dünya kadarborçla ortada bırakıp geldi. Borçları ödeye-meyen Alman yöneticilerin tutuklanmasıistendi. Yönetimi ele geçirmek için ustacaoyunlar oynayan Gökçekgillerin ardındayerle yeksan olmuş takımlar bırakmalarınıbeceriksizlikle açıklamaya kalkmak saflıkolur. Para trafiğini ve bu paranın hangi renk-leri aldığını izleyebilseydik keşke…

KEND‹N‹ TÜRK FUTBOLUNA ADAMIfiHayali ihracatçı Hasbi Ağalar, Nurettin

Güven’ler, Jet Fadıllar boşuna mı sporkulübü yöneticiliği yapmışlardı? MelihGökçek’in neyi eksikti? Üstelik o geçen günyandaş kanalı (ya da ‘sahibi’ olduğu) BeyazTV’de söylediği gibi kendini Türk sporunaadamış biriydi.

Spor, bireysel gelişim için gerekli olan biraktivite olmanın yanı sıra kolektif bir aktivitedir.

Sporun rekabet ve kazanma hırsı olmaksızıngönüllülük esasına dayanarak da gelişebileceğinive toplumsallaşabileceğini Sovyetler Birliği’ndegörmek mümkün.

Ekim Devrimi’nin ardından spor alanındakiçalışmalarına hız veren Sovyet SosyalistCumhuriyetler Birliği (SSCB), ilk sendika kulübüolan Lokomotiv’i kurdu ve bu kulüp birçok işçitakımının da önünü açtı. Demiryolu ve MetroTaşımacılık ve Yapım İşçileri Sendikası olanLokomotiv’in spor kulübü, 1923 yılındaMoskova’da kuruldu ve bu kulüp 40 spor

branşında binlerce sporcuyetiştirdi. 1972 yılındaLokomotiv kulübünün, 36yüzme havuzu, 500 çokamaçlı spor merkezi, 230kayak kampı, 6 bin sporsalonu vardı.

SSCB Futbol tak›m›Jimnastik, atletizm,

satranç, basketbol, yüzmegibi birçok spor dalındadünya çapında başarılaraimza atan Sovyetler, fut-bolda da sistemli ve pro-gramlı bir çalışmaylaönemli başarılara imza attı.

Sovyet futbol kulüpleri, futbolu keyifli kılan ve seyirzevki veren bir oyun tarzına sahipti ve bu kulüpleruzun süre işçi sınıfının sesi oldu; çünkü bu kulü-pler aldıkları kupaları kendi camialarına değilhalkına ve işçi sınıfına ithaf ediyordu. Sovyetlerinülke futbol takımı sadece işçi sınıfının sesi olmaklakalmadı, faşist darbeci Pinochet iktidarına karşıŞilili sosyalistlerin de sesi oldu.

İlk olarak Çarlık döneminde, 1911-1914 yıllarıarasında 8 tanesi resmi, toplam 10 milli maçaçıkan Rusya İmparatorluğu futbol takımıMacaristan’a karşı alınan 9-0 ve 12-0’lık iki ağıryenilgi, 11-0’lık İngiltere mağlubiyeti ve 16-0’lıkAlmanya hezimeti ile pek de parlak bir tablooluşturmamıştı. Ancak Sovyetler Birliği dönemindebirçok spor dalında olduğu gibi futbolda da ciddibir atılım söz konusu. Sovyet futbolunun gelişimiiçin ilk yapılması gereken, denk bir rakip bulmaktı.Bu rakip Türkiye’ydi…

İlk resmi maçına Türkiye karşısına çıkan SSCB;16 Kasım 1924 tarihinde Moskova VorovskijStadında 15.000 seyirci önünde, kaptanButtusov’un iki ve Shpakovsky’nin golleriylesahadan 3-0 galip ayrılıyordu. İki takım arasındaikinci maç ise bu kez Ankara İstiklal Stadı’nda, 15Mayıs 1925 tarihinde yaklaşık 5000 seyirci önündeoynanmıştı. Moskova’da ki maçı da yönetmiş olanTürk hakem Hamdi Emin Çap yönetimindeoynanan bu maçı da Sovyetler Birliği kazanıyordu.SSCB sadece ilk maçını değil, ilk 15 maçınıTürkiye’ye karşı oynamıştı. 1924-1935 yıllarıarasında oynanan bu maçlarda sadece Türkiye birkez kazanabiliyor. Dört maç ise berabere kalıyordu.FIFA Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nitanıyana kadar Türkiye, A Milli Takım olarakkatılması mümkün olmayan bu maçlara HalkeviKarması ya da Üniversiteler Karması olarakçıkmıştı.

1974 Dünya kupasında ise play-off maçında Şiliile rövanş maçını oynamayı reddeden Sovyetler,FIFA tarafından diskalifiye edildi. Dönemin ŞiliDevlet Başkanı olan Sosyalist lider SalvadorAllende’nin, 1973 yılında ABD güdümlü GeneralAugusto Pinochet tarafından düzenlenen askeridarbe ile devrilmesini ve Allende’nin de aralarındabulunduğu birçok Şili’li sosyalistin idam edildiğiSantiago Ulusal stadında rövanş maçının oynan-masını kabul etmeyen SSCB, bu maçta sahayaçıkmamış ve ilginç bir uygulamayla sahaya çıkanŞili takımı santra yaparak maça başlamış ve golatmıştı. Karşı tarafta santra yapacak bir rakiptakım olmadığı için de hakem maçı hükmen Şililehine tescil etmişti.

YılmazBozkurt

Kadıköy Halkevi

Sovyetler ve futbol

Genel kurulla kulübü ele geçiremeyen Gökçekgiller borç sopasınısallayarak saltanat peşinde… Ankara’yı bir ahtapot gibi saranGökçek ailesinin kolları kentin takımını boğmak üzere.

‹HSAN GÜLHAN

Fenerbahçekadın voleyboltakımı DünyaKulüplerarasıVoleybolŞampiyonası’nıkazandı

Radyo Televizyon Üst Kurulu(RTÜK), İtalya’nın Piomonte bölgesindeyetiştirilen “Nebbion” adlı üzüm çeşidini,şarap markası zannetti ve NTV’deyayınlanan ünlü gurme Vedat Milor’ün“Tadı Damağımda” adlı yemek pro-gramına ceza verdi. RTÜK üyesi HülyaAlp’in ‘’Piomento, Torino yakınlarındabir bölge ve nebbion da burada yetiştir-ilen üzüm çeşididir, şarap markasıdeğildir” uyarısı da sonucu değiştirmedi.NTV’ye “Gizli reklam yapıldığı”gerekçesiyle ve oy çokluğu ile uyarıcezası uygulandı.

Gurme Milor bile RTÜK’üngazabından kurtulamadı.

RTÜK, üzümüşarap sandıMilör’e ceza Öğrencilikte

olur böyleşeyler’

Beflir Atalay, polisinüniversite ö¤rencilerine 4Aral›k günü Dolmabahçeve Kurtköy’degerçeklifltirdi¤i sald›r›n›nard›ndan konufltu: “Ö¤ren-ciler kendilerini yereat›yor, ö¤rencilikte olurböyle fleyler.” MümtazerTürköne de kendini buaç›klamalar› desteklemeyevakfetti.

15 Aral›k günü Okmeydan› 0-1 Karayo-lu'nda karfl› yöne geçmek isteyen 47yafl›ndaki Mehmet ‹rhan'a otomobil çarpt›.‹rhan'›n nabz›n› kontrol eden polis ekipleriöldü diye üzerine gazete örttü; ancak ‹rhanhayattayd›. Bir süre sonra olay yerinegelen sa¤l›k ekipleri, yaral›y› hayatadöndüremedi.

Öldü diye üzerini örttüler

Elaz›¤’da 8 Mart’ta meydana gelen depremde 32 kiflihayat›n› kaybetmiflti. Depremde oluflan hasar, yetkililer veAKP’li belediyeler taraf›ndan ‘Kerpiç’e fatura edildi.Depremin ard›ndan Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤anTOK‹’nin depremzedelere ev yapaca¤›na dair söz verdi.TOK‹ Baflkan› Erdo¤an Bayraktar o dönem zor günlergeçiriyor ve kazand›¤› yüzbinlerce liran›n geçinmesinisa¤lamad›¤›n› söyleyerek a¤l›yordu. Nitekim TOK‹,depremzedelere evleri yapt› ancak ufak bir sorun var. Evleriniçine kar ya¤›yor ve duvarlar buz tuttu.

Depremzedeye TOKİ ‘kıyağı’

Page 15: 122'inci sayı

Mersin MüzisyenlerPlatformu, 17 Aralık tari-

hinde çalıştığı barda bir magan-danın silahından çıkankurşunlarla hayatını kaybedenmüzisyen Sarp Öztürk için eylemyaptı. Birçok müzikli eğlencemekanı müzik yapmadı

Sarp’ın cenaze törenininardından bir araya gelen MersinMüzisyenler Platformu birtoplantı yapıp ertesi gün sahnealmama kararı aldı. Sahne alınanyerlerde de Sarp’ın öldürülmesi-ni kınayan açıklamalar yapıldı veistek şarkı kabul edilmedi.

19 Aralık günü, olayın gerçek-leştiği DT Jasmin’in önünde birbasın açıklaması yapıldı. Basınaçıklamasının ardından müziklimekanları gezen platform üyesimüzisyenler dolaştıkları yerler-den 19 Aralık günü için müzikyapmamasını istedi. Birçokmekan sahibi müzisyenlerinçağrısına uydu ve 19 Aralık günüMersin’deki Doba, Kordon, Flaş,Dolphin, I See, Her yer Fıstık,Naturel 81, Viking, Baraka,Yelken, Pasha, Ocean,

MobyDick, Kafe Keyf,Barcelona, Üç Maymun, Capito,Rıhtım Türkü Bar, Halay TürküEvi, Mersin Türkü Evi, ÇağlayanTürkü Evi, Seyhan2, ŞimayYıldızı, Turkuaz, Düşev adlımekanlarda müzik yapılmadı.

Sarp Öztürk’ün öldürülmesiolayı için ‘olayın muhatabıyız’diyerek yola çıkan MersinMüzisyenler Platformu eylem-

lerinin devam edeceğini belirti-yor.

Ana akım medya SarpÖztürk’ün müşterinin istediğiKürtçe parçayı çalmadığı içinöldürüldüğünü duyurmuştu.Oysa olay anında barda bulunankişiler, mekana gelen ve Sarp'tanKürtçe parça isteyen kişininmekan sahibiyle öncesinedayanan bir husumeti

bulunduğunu ifade ediyor.Olayın tanıklarının ifadesinegöre Sarp Öztürk’ün katili olaygünü Kürtçe parça istedi; ancakbu istek Sarp’a hiç ulaşmadı.Parçanın çalınmamasınınardından mekandan çıkanSarp’ın katili birkaç saat sonramekana gelerek rastgele ateşaçtı.

Panahi’ye 20 y›ll›k yasakİran yönetimi, politik ve sosyal filmlerle tanınanünlüyönetmen Cafer Panahi'ye 20 yıl boyunca film çekmemeve senaryo yazmama ve 6 yıl da hapis cezası verdi. Muhaliffilm yapımcısı Muhammed Resulov'un da aynı suçlamaylacezalandırıldı.

Seyfi Teoman'ın yönetmenliğini yaptığı "Bizim BüyükÇaresizliğimiz" adlı film, 61. Berlin Film Festivali’ndebüyük ödül "Altın Ayı" için yarışacak. Filmde İlkerAksum, Fatih Al, Güneş Sayın, Baki Davrak, TanerBirsel ve Mehmet Ali Nuroğlu rol alıyor.

Sevilen türkülerinderleyicisiAbdurrahmanKızılay 72 yaşındahayatını kaybetti.Kızılay’ın TRTrepertuarınakazandırdığı enönemli eser, biranonim Kerküktürküsü olan “AltınHızma” idi. Bu eserRuhi Su, RahmiSaltuk gibi isimlercede seslendirildi.

Nesin 95yafl›ndaTürk edebiyatı vemizahının en büyükisimlerinden AzizNesin, doğumunun95. yılında anılıyor.Nesin’in 1973’teeğitim olanakların-dan yoksun çocuklaraeğitim vermekamacıyla kurduğuNesin Vakfı’nın 25Aralık günüdüzenleyeceği etkin-likle çocuklar “Azizdedelerini” anacak.

İ stanbul, “Avrupa KültürBaşkenti” ünvanına 2010’unbitimiyle veda etti. Üç yıldır

hazırlık yürüten 2010 AvrupaKültür Başkenti Ajansı YürütmeKurulu, yıl boyu sergi, konser,etkinlik ve yenileme projeleri gibibirçok etkinliğe imza attı. KültürAjansı’nın etkinlik harcamalarınadair detaylar 2011 Haziran ayındaaçıklanacak; ancak yıl boyuncaharcanan bütçenin 320 milyon TLolduğu biliniyor.

Senenin sonuna gelinmesiylebirlikte Kültür Ajansı’nın 320milyon TL’lik bütçeye dair harca-ma politikaları da tartışmayaaçıldı. İstanbul 2010 AvrupaKültür Başkenti Ajansı BaşkanıŞekib Avdagiç, verdiği bir röpor-tajda “6 bin proje gerçekleştirdik.Her biri 1000 kişiye ulaşsa altımilyon kişi eder.” sözleriyle geçenbir yılı nitelik değil nicelikhesaplarıyla değerlendirdiğiniortaya koydu. Eleştirilerin önemlibir kısmı da bu yönde: bütçeninçok büyük bir kısmı U2 konserigibi parlak birkaç etkinliğinyanında sergi, konser gibi geçici,iz bırakmayan etkinliklerle bin-lerce eşantiyon kitapçık, broşürüiçeren reklam faaliyetlerineayrıldı. Adı sanı duyulmamış,sadece 2010 Kültür Başkentietkinlikleriyle ortaya çıkan onlar-ca kişi ve şirkete dair hortum iddi-aları da kayda değer. Diğertaraftan tek bir kalıcı eser ortayaçıkarılamaması; özellikle de İstan-bul’un en önemli kültür merkez-lerinden AKM’ye (Atatürk KültürMerkezi) tadilat için bütçeayrılmaması çeşitli kitle ve meslekörgütlerinin ve İstanbullularıntepkisine neden oldu. Örneğindiğer bir 2010 Avrupa KültürBaşkenti olan Macaristan'ın 150bin nüfuslu Pecs kentinde bu vesi-leyle görkemli bir konser salonuinşa edilirken iki yıldır tadilatyüzünden AKM’nin kapalı oluşuİstanbulluları çileden çıkarıyor.

AKM RANT KURBANI MI?Atatürk Kültür Merkezi tadilat

çalışmalarının başladığı 2008 yılıHaziran ayından bu yana tüm

etkinliklere kapalı. “Bu bina rantakurban edilmek mi isteniyor?”sorusu da ciddiye alınmaya değer.İlk kez 2005'te dönemin KültürBakanı Atilla Koç tarafındanAKM'nin yıkılması yönündekiplanlar dillendirilirken tepkilerüzerine hükümet bu niyetini haya-ta geçiremedi. Binada yürütülentadilat çalışmaları da tartışmayarattı. 1. derecede tescilli kültürvarlığı yapısı olan AKM’nin öncephesinin ana karakterini boza-cak olan tadilat projesi hakkındaKültür-Sanat Sen’in açtığı davasonucu proje yasaya ve mevzuataaykırı bulunarak iptal edildi.

Atatürk Kültür Merkezi tadilatıile ilgili anılan iptal kararındansonra proje bakanlık tarafındanyenilendi; yapının tamiri ve tadi-

latı için yeni projeler hazırlanarakmayıs ayında İstanbul 2010Avrupa Kültür Başkenti Ajansınagönderildi. Ancak AKM’ninonarımı ve gerekli olan ödeneğinsağlanması İstanbul 2010 AvrupaKültür Başkenti Ajansı’nın sorum-luluğunda olmasına rağmenajans, süresinin 31.12.2010 tari-hinde sona ereceğini belirterektadilat için gerekli olan ödeneğisağlamama kararı aldı; henüz

görev süresi dolmadığı halde,yasayla kendisine verilmiş olan bugörevi yerine getirmedi.

KÜLTÜR BAfiKENT‹ M‹, O DA NE?

2010 yılı içerisinde İstanbul,“Bu kent gerçekten kültürbaşkenti mi?” dedirtecek olaylarasahne oldu. İşte yaşanan skandal-lardan seçmeler:

Kentsel dönüşüm projesininyürütüldüğü Sulukule’de, alanınkentsel ve tarihi sit olmasınedeniyle inşaattan önce İstanbulArkeoloji Müzeleri tarafından bi-limsel araştırma kazısıyapılıyordu. Kazı alanına 12Haziran günü iş makineleri girdi.Arkeologlar, bilgileri dahilindeolmayan bu müdahaleye karşı

çıktı. Ancak çabaları yeterliolmadı ve yaklaşık 2,5 aydır ellekazdıkları alanlar kepçelertarafından tahrip edildi. İstanbulArkeoloji Müzeleri’nin en dene-yimli uzmanlarından Dr. ŞenizAtik, kazıda görevli arkeologlarlabirlikte iş makinelerine karşıvücutlarıyla direndi.

İstanbul Avrupa KültürBaşkenti Ajansı desteğiyle düzen-lenen Avrupa YazarlarParlamentosu'nun açılışkonuşmasını yapacağı duyurulanNobel ödüllü yazar V.S. Naipaul'e‘islam düşmanı’ olduğu iddiasıyla'İstanbul'a gelme' denildi.Naipaul’ün programı iptal oldu,İstanbul’a gelmedi.

Beyoğlu’nda Emek Sineması,İnci Pastanesi ve Yeni RüyaSineması’nın da içinde bulunduğualandaki tarihi binalar ‘yenilemeprojesi’ adı altında yıkılıp alışverişmerkezine dönüştürülmek isteni-yor. Beyoğlu’nun en geniş kapa-siteli sineması olan EmekSineması’nın kapısı aylardır kilitli.Son olarak yenilenme projesininİstanbul 9. İdare Mahkemesi’ncedurdurulmasının ardından bilirkişiheyeti Emek Sineması’ndaincelemelerde bulundu. İstanbul-luların “Emek’i yıktırmayacağız”eylemleri ise sürüyor.

Tophane’deki bir sergi açılışınakatılanlar biber gazlı ve sopalısaldırıya uğradı. Çok sayıda kişiyaralandı. Saldırıyı gerçekleştiren-ler saldırı sebebini “açılışın sokağataşması ve içki içilmesi” olarakaçıkladı, olayla tahammülsüzlüğünsınırları gözler önüne serilmişoldu. Olayın ardından Tophanebölgesindeki birçok sanatgalerisinin bir süredir tehditleraldığı ortaya çıktı.

Yaklaşık 5 sene önce yerinegökdelen yapılması gündemegelen tarihi Haydarpaşa garınınçatısında ‘tadilat sırasında’ yangınçıktı.

Yönetimin önlem almakonusundaki yetersizliği veyangına geç müdahale edildiğihaberleri “tarihi gar bilerek miyakıldı?” sorusunu akıllaradüşürdü.

Kolektif Sinema Ekibi’ninbu yıl ilk kez düzenlediğiUluslararası Gençlik FilmleriFestivali, İstanbul, Ankara veİzmir’de coşkulu açılışlarlabaşladı. 21 Aralık günüAnkara, İstanbul ve İzmir’deaçılışı gerçekleştirilen festi-valde tüm etkinlik ve gösterim-ler parasız. ODTÜ NecdetBulut Amfisi’nde 500’den fazlaöğrenci ve akademisyeninkatılımıyla gerçekleşenAnkara’daki açılış Çoğunlukfilminin gösterimiyle başladı.Ardından pek çok üniversite-den öğretim görevlisininkatıldığı bir forum düzenlendi.İstanbul’da ise İTÜ Maçka GAmfisi’nde gerçekleşen açılışınsunuculuğunu oyuncu MertFırat ve Kolektif SinemaEkibi’nden bir üniversiteliyaptı. Açılışta İlkay Akkaya veBulutsuzluk Özlemi sahne aldı.İzmir’de de festival SelahattinAkçiçek Kültür SanatMerkez'inde görkemli bir galaile start aldı. Film gösteriminiMarsis konseri takip etti.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1524 Aral›k 2010 / 6 Ocak 2011

Alt›n H›zmaveda etti

Teoman’›n filmi Berlinale’de

GençlikFilmleriFestivali

İ stanbul Halkevi Kültür-Sanat Atölyesiçalışmaları sırasında genel anlamda sanatın bir

yan kol olarak görülmesinin alanın genişlemesiönünde oluşturduğu engellerden konuştuk.

Sanata ve sanatçıya erişme imkanının azal-ması; toplumda sanatın, toplumun fikirlerini etki-leme özelliğini de görünmez kılıyor. Bu durumüzerine kültür-sanat faaliyetlerinin toplumların –vetabi sanatçının- yaşantılarını değiştirebileceğindenkısaca bahsetmeye çalıştığım bu yazıyı yazmaihtiyacı duydum.

Kavram olarak bakarsak kültür, bir toplumuntarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağaaktardığı maddi ve manevi özelliklerdir. Kültür, birtoplumun kimliğini oluşturur, onu diğer toplum-lardan farklı kılar. Kültür, toplumun yaşayış vedüşünüş tarzıdır.

Bu sebeple bir toplumudeğiştirmek için kültüreldeğerlerini değiştirmek yada yok etmek gerekir. Bunedenledir ki; egemenlerkendi gibi olmayan,rahatsızlık duydukları bütünkültürlerle savaşhalindedirler. Egemenkültür anlayışı özellikle kitleiletişim araçları sayesindealt ve azınlık kültürleri yoketmeye çalışmaktadır.Egemen anlayışa karşıkültürel değerlerinçeşitliliğine sahip çıkmak, onları geliştirmekgerekir.

Toplumsal kültürü yaratan en önemli değerler-den biri sanattır. Toplumsal değişime göre sanatanlayışı da her dönem yeniden şekillenir.Dünyanın birçok yerinde devrimlerinyaygınlaşmasında, halkların özgürlük mücade-lesinde sanat önemli bir yer tutar. Sovyetlerzamanından kalan yaşanmış ünlü bir hikâye buduruma örnek oluşturuyor:

Rusya’nın bir bölgesinde sırayla birçok köydeÇar’a karşı isyan başlar. Beyaz Ordu askerleri tambirini bastırmaya çalışırken diğer köyden isyanhaberi… Askerler, köylülerin silah ve cephaneleriolduğundan şüphelenir. Arama yaptıkları köylerinhiçbirinde herhangi bir silaha rastlamazlar. İsyanateşvik ettirenin ne olduğunu anlamaya çalışırkenöğrenirler ki bu köylerin hepsinde sırayla gezici birtiyatro ekibi köylülerin yaşantılarını konu alansokak gösterileri yapmıştır ve tiyatrocuların geçtiğiher köyde sırasıyla isyan başlamıştır.

Yine Rusya’da, çarlık rejimine karşı mücadeleverilirken sosyalist bir işçinin yaşantısını anlatan“Ana” romanı için Lenin, Gorki’ye “bu kitap tamzamanında yetişti” demiştir. Lenin bu sözüylesanatın ve edebiyatın toplumların gelişimi için nekadar önemli olduğu göstermiştir. Ekim devrim-inden önce sanata verilen önem, sisteme karşıalternatif kültürel değerlerin yaygınlaştırılmasınayardımcı olmuştur.

Latin Amerika ülkelerinde de benzer şekildedevrimci sanatçılar, halkın öz kültürünü ilerletmekve yaygınlaştırmak için uğraşmışlardır. SanatçıPablo Neruda “Şiirlerimde sokağa açılan kapıyıkapatmam mümkün değildi; nasıl ki genç şairkalbimde aşka, yaşama, sevince ve üzüntüyekapıyı kapatamıyorsam” diyerek sanatınıntoplumla nasıl iç içe geçtiğini anlatmıştır. Yinesanatı ve şarkılarıyla devrim mücadelesinin sesiolan Viktor Jara’nın tutuklandığı zaman bir dahagitar çalmaması için işkenceciler tarafından ellerikırılmıştır. Jara ise hala Venceremos’u söylemek-tedir.

Devrimden sonra da bu ülkelerde kültür-sanatfaaliyetlerine verilen önem azalmamıştır. Küba’dada kültür-sanat alanına ilişkin yoğun bir çalışmasürmektedir. 1959 yılında Fidel ve arkadaşları ikti-darı ele geçirdikten sonra sanat ve edebiyat,devletin en çok ilgilendiği alan olmuştur.Sovyetler Birliği’nde 1960 yılının tiyatro mevsi-minde yaklaşık 1 milyar kişinin tiyatroya gittiğini,1969 yılında 500’ün üzerinde tiyatro olduğunu,bunların her birinin yılda 300’den fazla gösteriyaptığını belirtmeden geçmeyelim.

Sanat kitlelere düşüncelerin ifade edilmesinoktasında en önemli araçlardan biridir.Yediğimiz yemekten içtiğimiz suya, sağlık hizmet-lerinden okuduğumuz kitaba kadar her şeyinmaddi çıkar ilişkisine dönüşmesine, dayanışmayerine sadaka kültürüne, gerici bir kültüranlayışının topluma aşılanmaya çalışılmasınakarşı biz de kendi halktan yana kültürümüzüyaygınlaştırmak zorundayız.

Bu noktada sadece yoksulluk yüzünden sana-ta ulaşamayanların sanat yapma hakkına sahipçıkmak değil, sanat sayesinde bu insanlardafarkındalık yaratmak da gerekiyor.

Sanat›n toplumsaldönüflüm üzerindeki rolü

Ça¤laAyd›n

Halkevleri KültürSanat Atölyesi

‹ stanbul, “Avrupa Kültür Başkenti” ünvanına2011’le veda etti. Etkinliklerle dolu bir yıldangeriye yangın, yıkım ve sanata saldırılar kaldı

Kültür başkentinin bir yılı

Türküler Sarp için sustu

Page 16: 122'inci sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi24 Aral›k 2010 / 6 Ocak 2011

Ü R E T E N B ‹ Z ‹ Z Y Ö N E T E N D E B ‹ Z O L A C A ⁄ I Z

Hakkari’denİstanbul’aeylemler

Antalya:13 Aralık günü, Kapalı Şaram-

pol Caddesi Halkbank önündebuluşan Dev Sağlık-İş üyeleri,Kışlahan Oteli’ne kadar yürüdü.Dev Sağlık-İş üyeleri, asgari ücretiçin yapılan görüşmelerin,işçilerin temel geçim hizmetleridikkate alınmadığı için kabuledilemez olduğunu söyledi.Eylemde konuşan DİSK BölgeTemsilcisi Matoş Konca dataşeronlaştırma uygulamalarınadikkat çekerek tüm taşeronişçileri DİSK bünyesindeörgütlenmeye çağırdı.

Adana:Dev Sağlık-İş üyeleri 20 ve 21

Aralık günlerinde kentin merkezibölgelerinde açtıkları imza stant-larında asgari ücretin insancayaşanacak bir düzeye çekilmesitalepleriyle imza topladılar. İmzastantlarına yoğun ilgi vardı.

Bursa:18 Aralık günü Şehreküstü

Meydanı’nda imza standı kuranDev Sağlık-İş üyeleri bir basınaçıklaması yaparak taleplerinidile getirdi. İşçiler 11 Aralık günüde çalıştıkları Uludağ ÜniversitesiHastanesi’nde stand açarak imzatoplamışlardı. İşçilerin basınaçıklamasına EMO Bursa ŞubeSekreteri Neriman Usta, Eğitim-Sen Şube Sektereti Betül Öztürk,Enerji-Sen Eğitim Sekreteri ElifGüven, SES Bursa Şube BaşkanıCandan Coşkun, ZMO,Kolektifler ve Halkevleri üyeleridestek verdi.

Ağrı:17 Aralık günü Ağrı Devlet

Hastanesi’nde Dev Sağlık-İşüyelerinin gerçekleştirdiği eylemeSES, Genel-İş ve Tüm Bel-Sendestek verdi. Polisin hastanebahçesini doldurduğu bir ortam-da gerçekleşen basın açıklamasıpolis baskısına rağmen coşkulugeçti.

Ağrı - Patnos:Ağrı’nın Patnos ilçesinde de 15

Aralık günü bir basın açıklamasıgerçekleştirdi. Polis basın açıkla-masına katılan iki işçiyi açıkla-madan sonra gözaltına aldı.

Dersim:Tunceli Devlet Hastanesi’nde

Dev Sağlık-İş üyesi işçiler 15Aralık günü gerçekleştirdikleribir eylemle açlık sınırının altındabir asgari ücreti kabul etmedik-lerini ve insanca bir yaşam,güvenceli iş istediklerini dilegetirdiler. Hastane önündeyaklaşık 1 saat süren eyleme 50kişi katıldı. Eyleme KESK Şube-ler Platformu da destek verdi.

Diyarbakır:Dev Sağlık-İş üyesi işçiler, 17

Aralık günü Dicle ÜniversitesiTıp Fakültesi HastanesiBaşhekimliği önündegerçekleştirdikleri eylemle“İnsanca yaşayacak asgari ücret”talepli imza kampanyasını veAnkara’ya yapılacak yürüyüşüduyurdular. Basın açıklamasına100’ün üzerinde işçi katıldı.

Hakkari - Yüksekova:Dev Sağlık-İş Yüksekova

Temsilciliği, asgari ücretin insan-ca yaşayacak bir düzeye çekilmesitalebiyle 15 Aralık günüYüksekova Devlet HastanesiBaşhekimliği önünde bir basınaçıklaması yaptı. Eyleme KESK,DİSK, DİVES, SES, Eğitim-Sentemsilcileri ile Yüksekova DevletHastanesi çalışanları katıldı.

D İSK’e bağlı Devrimci Sağlıkİşçileri Sendikası (DevSağlık-İş) asgari ücretin

insanca yaşanacak bir düzeye çekil-mesi talebiyle sokakta. Dev Sağlık-İşüyeleri, Türkiye genelinde örgütlüoldukları hastanelerde ve kentlerdeimza topladı, basın açıklamalarıdüzenledi. İstanbul, Antalya, Bursa,Kocaeli, Adana, Dersim, Diyarbakır,Ağrı, Patnos ve Yüksekova’da eylem-ler yapıldı. Asgari ücret eylemlerine,eylemlerin yapıldığı yerlerdeki ilericikurum ve örgütler de katıldı.

PATRONLAR MASADA YOLCU YOLUNDA

Taşeron sağlık emekçileri,topladıkları imzaları TBMM’yegötürmek üzere 21 Aralık günü İstan-bul ve Diyarbakır’dan iki kol halindeAnkara’ya doğru yola çıktı. DevSağlık-İş hareket saati olarakAnkara’da Asgari Ücret TespitKomisyonu’nun asgari ücretin belir-lenmesi çalışmaları kapsamındakiüçüncü toplantısının başlangıç saatiniseçti. Komisyonun ilk toplantısındaasgari ücrete yüzde 4 artı 4 zamyapılması gündeme gelmiş, ikincitoplantı ise anlaşmazlıkla sonuçla-narak 27 Aralık’a ertelenmişti. DevSağlık-İş asgari ücret ile ilgili kampan-yasını 22 Kasım günü İstanbulOkmeydanı Devlet HastanesiPoliklinikleri önünde yaptığı eylemdeduyurmuştu.

22 Kasım tarihinden itibarenörgütlü oldukları hastanelerdetoplantılar yapan Dev Sağlık-İşüyeleri, aralık ayının ikinci haftasındakent meydanlarında ve hastaneönlerinde eylemler düzenledi. DevSağlık-İş bu kampanya çerçevesindeYüksekova, Patnos gibi kentlerde deilk eylemlerini yapmış oldu.Eylemlerde, “Tayyip sen yaşa 590liraya” sloganı öne çıktı.

Dev Sağlık-İş’in eylemlerindeasgari ücretin düzeyi ile ilgili talep-

lerinin yanı sıra kamusal haklarınparasız sağlanması ile ilgili talepler deağırlıklı olarak ifade edildi.

Dev Sağlık-İş, asgari ücretin insan-ca yaşanacak bir düzeye çekilmesi içinverilen mücadelenin, kamusal hak-ların paralılaştırılmasına karşı verilenmücadeleden ayrı görülmemesigerektiğini yaptığı eylemlerde sık sıkdile getirdi.

Bugün Türkiye’de 4 milyondanfazla işçi asgari ücretle çalışıyor.Asgari ücretli çalışanların çok büyükbir kısmı bu ücretle sadece kendisinideğil ailesini de geçindirmeyeçalışıyor. Asgari ücret öte yandandiğer emekçilerin ücretlerinin belir-lenmesinde de referans kabul ediliyor.Bu özelliğiyle asgari ücret, Türkiye’de40 milyondan fazla kişiyi direk vedolaylı olarak ilgilendiren bir konuoluyor.

Bugün, brüt asgari ücret 720 liraiken işçinin eline geçen net asgariücret 599 lira. Bu rakam, Çalışma veSosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesindeoluşturulan Asgari Ücret TespitKomisyonu tarafından belirleniyor.Komisyonda, Türkiye’de en çok üyeyesahip işçi sendikası olan Türk-İş’tenbeş, Türkiye İşveren Sendikaları

Konfederasyonu’ndan beş vehükümetten de beş üye yer alıyor. Birdevlet kurumu olan Türkiye İstatistikKurumu (TÜİK) tarafından belir-lenen harcama kalıplarına göre hesa-planan dört kişilik bir ailenin açlıksınırı 772 lira. Öte yandan DİSKAraştırma Enstitüsü’nün belirlediğirakam ise 924 lira.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu daTÜİK’in harcama kalıplarına benzerkalıplar kullanarak bir asgari ücretbelirliyor. Komisyon tarafından‘asgari geçim kriterleri’ dikkatealınarak belirlenen brüt asgari ücret-ten devlet belirli oranlarda vergikesiyor ve asgari ücret emekçinineline devletin dikkate aldığı asgarigeçim kriterlerinden daha az bir mik-tar olarak ulaşıyor.

On beş kişiden oluşan komisyon,milyonları ilgilendiren asgari ücretindüzeyini kapalı kapılar ardındagörüşerek belirliyor.

T‹SK: ‘ASGAR‹ ÜCRET FAZLA’Açlık sınırının altında kalan asgari

ücret TİSK’e göre hala yüksek. TİSK,20 Aralık günü yayımladığı bir bildiri-de asgari ücretin toplu iş sözleşmesiuygulanan ve uygulanmayan işyer-

lerinde farklı düzeylerde belirlenmesi-ni istedi. TİSK, toplu iş sözleşmesiuygulanan yerlerde asgari ücretinişverene maliyetinin 1.600 lirayayaklaştığını iddia ederek bu işyer-lerinde yasal asgari ücretin uygulan-mamasını istedi. Bu işyerlerindeasgari ücretin sendika ile işverenarasında yapılacak olan anlaşmalarlabelirlenmesini isteyen TİSK’ingerekçesi ise toplu iş sözleşmesi uygu-layan işyerleri ile toplu iş sözleşmesiuygulamayan işyerleri arasında haksızbir rekabetin cereyan etmesi. Toplu işsözleşmesini işçiye çok gören TİSK,bu koşulların sağlanması durumundaasgari ücret hesaplanırken işçilerintoplu iş sözleşmesiyle kazandıkları eködemelerin dikkate alınmasını talepetti.

Asgari ücreti bir maliyet unsuruolarak gören TİSK’in taleplerinekarşılık, asgari ücreti geçinmek vehayatını devam ettirmek için gerekliücret olarak gören Dev Sağlık-İş’intalepleri şu şekilde:

� Asgari ücret, ailemizle birliktetüm zorunlu ihtiyaçlarımızı karşılaya-cak, insanca yaşamamızı sağlayacakbir ücret olmalıdır.

� Asgari ücretli çalışanlar için

elektrik, su, doğalgaz kullanımı asgariihtiyaç sınırına kadar parasızolmalıdır.

� İşe gidip geldiğimiz sabah 06.00– 09.00 ile 17.00 – 20.00 saatleriarasında ulaşım parasız olmalıdır.

� Eğitimde hiçbir kalemde paraalınmamalı, eğitimin okul dışı gider-leri de devlet tarafındankarşılanmalıdır.

� Asgari Ücret TespitKomisyonu’nun yapısı emekçilerinağırlığı artırılarak genişletilmelidir.

� Asgari ücretin belirlendiğigörüşmeler kamuoyuna açık halegetirilmeli, anlaşmazlık durumundaörgütlü, örgütsüz tüm işçilerin “genelgreve gitme hakkı” olmalıdır.

� Asgari ücret net olarak belirlen-melidir.

� Bölgesel asgari ücret uygulan-ması yolundaki girişimler terk edilme-lidir.

� Taşeron çalıştırma yasaklanmalıve tüm güvencesiz çalıştırma biçimle-rine son verilmelidir. Başta hastane-lerde çalışan taşeron sağlık emekçileriolmak üzere gelirleri asgari ücreteodaklanmış tüm emekçiler için asgariücret bir pranga olmaktançıkarılmalıdır.

Dev Sağlık-İş’in 21 Aralık’taİstanbul ve Diyarbakır’dan iki

kol halinde başlattığı yürüyüş herdurağında kitlesel karşılama veuğurlama eylemlerine sahne oldu ve23 Aralık’ta Ankara’ya ulaştı.

D‹YARBAKIR KOLUDev Sağlık-İş’in Ağrı merkez,

Patnos, Diyadin Doğu Beyazıt ileDersim, Hakkari Yüksekova veDiyarbakır’daki üyelerinin temsilci-leri Diyarbakır’da buluştu. DevSağlık-İş’liler, SES ve Genel-İş’indestek verdiği ve 300 kişininkatıldığı görkemli bir eylemleuğurlandı. Ankara’ya doğru yola

çıkan sağlık emekçilerinin ilk durağıAdana oldu. Adana’da İşçi FilmleriFestivali’nin açılış yürüyüşünekatılan işçiler coşkulu bir eylemleuğurlandı. İşçileri, Mersin’dedirenişlerini sürdüren BirleşikMetal-İş üyesi Akdeniz Çivi işçileriile emek ve demokrasi güçlerikarşıladı. Mersin’deki uğurlama daoldukça coşkulu geçti.

‹STANBUL KOLUİstanbul’da Okmeydanı,

Koşuyolu, Taksim İlkyardım,Süreyyapaşa hastanelerinden gelenDev Sağlık-İş temsilcileriKadıköy’de bir basın açıklaması

yaparak yola çıktı. Taşeron sağlıkişçilerini ilk durakları olanKocaeli’nde Kocaeli Emek veDemokrasi Platformu üyeleri“Asgari ücret insanca yaşanacak birücret olmalıdır” pankartıylakarşıladı. 100 kişinin katıldığıkarşılama sonrasında toplu şekildeyemek yenildi ve Dev Sağlık-İş,Kocaeli’ndeki temsilcilerininkatılımıyla yürüyüşüne devam etti.İşçilerin ikinci durağı Bursa’ydı veişçiler Uludağ Üniversitesi TıpFakültesi Hastanesi önündealkışlarla, sloganlarla karşılandı.Karşılamanın ardından kitlesel birbasın açıklaması yapıldı. Açıkla-

maya Bursa Tabip Odası BaşkanıKayhan Pala, DİSK GüneyMarmara Bölge Temsilcisi AyhanEkinci, DİSK Tekstil Bursa ŞubeBaşkanı Celal Çam, SES BursaŞube Başkanı Candan Coşkun,EMO Bursa şube yöneticileri,Halkevleri ve Öğrenci Kolektiflerikatıldı. Basın açıklamasınınardından Dev Sağlık-İş’lilerBursa’dan ayrıldı. İşçilerinAnkara’dan önceki son durağıEskişehir’di. İşçiler Eskişehir emekve demokrasi güçleri tarafındancoşkuyla karşılandı. Buradakiuğurlamanın ardından işçilerAnkara’ya doğru yol çıktı.

‘Tayyip sen yaşa 599 liraya’Mutfak500 lira,elektrik100 lira,ulaşım150 lira,su 50 lira,yakacak60 lira,kira 500 lira,toplamgiderler1360 lira;asgariücret 599lira…

Ankara’ya giden Dev Sa¤l›k-‹fl üyesi iflçilerdenMümtaz Yerli ve Erol Akarslan ile görüfltük. ‹ki iflçi deTaksim ‹lkyard›m Hastanesi’nde çal›fl›yor. MümtazYerli, tafleron flirketin zaman›nda maafllar›n›yat›rmad›¤›n› söylüyor. Alt› kiflilik nüfusa bakan Yerli,450 liraya kirada oturuyor. ‹flyeri, yol paras› olarakYerli’ye 74 lira veriyor. “Bu ay elektrik faturas› 160 lirageldi” diyen Yerli, asgari ücretle geçinemediklerini vetemel ihtiyaç kalemlerinin baz›lar›ndan feragat ettik-lerini dile getiriyor. “K›fl aylar› oldu¤u için önceli¤imiz

elektrik ve yakacak oluyor” diyen Yerli, telefonunkesik oldu¤unu, uzun süredir su faturas›n› ödeyeme-di¤ini ve mutfak masraflar›ndan k›st›klar›n› ifade edi-yor.

Dört kifliye bakan Erol Akarslan ise asgari ücretlegeçinilemedi¤ini ve bu yüzden ek ifl yapt›¤›n› söylü-yor. Gün boyu yaklafl›k 10 saat hastanede çal›flt›ktansonra çeflitli binalarda temizlik ifli yapt›¤›n› belirtenAkarslan, bir ayda evlerine giren paran›n afla¤› yukar›800 lira oldu¤unu söylüyor.

Yol belli, istikamet Ankara

599 liraya nasıl geçinilir?