Top Banner
Halk›n Sesi 7. y›l›nda Meral Okay’›n ard›ndan ‘O kad›n öldü’ manfleti atan Yeni Akit’in zikri, AKP’nin fikri Ulus devlet yaratma pratikleri Ermenilere ait ne var ne yoksa silmeye gayret etti Bugünlerde bir gelene¤in icad›na tan›kl›k ediyoruz: Kutlu Do¤um Haftas› Özge Sapmaz / Sayfa 6 Polis nezaretinde bahçe... Taylan Kaya / Sayfa 7 Kardefl derelerin... Tufan Sertlek / Sayfa 9 Sendikalar düzenin... 1 May›s’a... ‘O gazete’ Varl›klar› da izleri de silindi Yeni köye yeni adet SAYFA SAYFA SAYFA Y›l 7• Say› 155 19 Nisan 2012 • 1.25 TL 13 6 14 Tuzla konusundaki çal›flmalar›ndan tan›d›¤›m›z Asl› Odman’la, ifl kazalar› ve meslek hastal›klar›yla ilgili konufltuk S. 11 Bu yıl 7’ncisi düzenlenen Uluslararası İşçi Filmleri Festivali 1 Mayıs’ta İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır’da eş zamanlı olarak başlayacak. Festivalin bu yılki teması AKP baskılarına yanıt olarak “Özgür- lük Emek İster” şeklinde belirlendi. Dünyadan ve Türkiye’den çok sayıda film ve belgeselin gösterileceği festival her yıl olduğu gibi biletsiz ve parasız. ‹flçi Filmleri Festivali ‘Özgürlük emek ister’ Halkevleri’nin 80. y›l›nda on binlerce kifli özgürlük ve demokrasi flark›lar› söyledi. Türkiye’nin en büyük spor salonu Sinan Erdem t›kl›m t›kl›m doldu. S. 15 Nisan ay›n›n ilk 15 gününde meydana gelen ifl kazalar›nda 40’tan fazla iflçi öldü. ‹stifa eden kimse yok, laf çok: ‘Yasay› de¤ifltirece¤iz zaten’, ‘‹flçiler dikkatli olsun’... S. 8 ‹syan›n mektubu Neoliberal sald›r›lar›n yo¤unlaflt›¤› Yunanistan’da emekli bir eczan›n ‘onurlu yolu’, öfkenin fitilini ateflledi. Eylem, halka tek çözümü gösterdi: Direnifl S. 5 HES, köprü y›kt› Çaycuma’da 61 y›ll›k köprü bak›ms›zl›k ve HES’ler nedeniyle çöktü. Köprünün çökece¤ini tahmin eden belediye baflkan› önlem almay›nca 15 kifli öldü S. 7 HSYK’dan flikayetçiler HSYK, kad›na yöne- lik basit yaralamalar›n soruflturulmas›n›n flikayete ba¤l› olmas›n› istedi. Ancak, üç kad›ndan biri flid- det görüyor, bunlar›n yüzde 92’si flikayetçi olmuyor S. 10 1 May›s’›n güncel devrimci içeri¤ini oluflturan hak mücadeleleri ve AKP faflizmine karfl› demokrasi mücadelesi, toplumsal muhalefetin de birlefltirici çizgisidir YOL YAZISI S. 3 Selcan Ad›yaman / Sayfa 10 Karanlığa meydan okuyoruz 1 May›s’ta AKP’nin patron dostu, emek düflman› gerici ve bask›c› düzenine karfl› halk aya¤a kalk›yor Haklar› için iflyerlerinde, mahallelerinde, okullar›nda, derelerin bafllar›nda dire- nenler 1 May›s’ta bulufluyor Muhaliflere, kendisi gibi olmayanlara sald›ran AKP’ye karfl› adalet ve demokrasi mücadelesi meydana ç›k›yor Halkın Sesi’nden 1 Mayıs özel eki Halkın Sesi nisan 2006’da, yine bir 1 Mayıs’ın öngününde çıkmıştı. Güvenceli bir gelecek, insanca bir yaşam isteyenlerin sesini duyurma, halkın hak mücadelelerinin gazete- si olma iddiasıyla hazırladığımız 155 sayıyı geride bırakıyoruz. Bu yıl dönümünde, yaklaşan 2012 1 Mayıs’ının coşkusunu, 1 Mayıs meydanlarına çıkacakların sokaklarda, iş yerlerinde ve yaşamın her alanında mücadeleyle biriktirdiklerini, hazırladığımız özel sayı ile okurlarımızla paylaşmak istedik. AKP karanlığına, sermaye talanına, emperyalist saldırganlığa karşı meydan okuyanların 1 Mayıs’ı kutlu olsun Dosya sayfas›nda AKP’nin sermayeyle el ele yapt›¤› acele kamulaflt›rmalar› iflledik. Acele kamulaflt›rma nedir? Bu ifllemlerdeki ‘kamu yarar›’ kavram› nas›l anlafl›lmal›? S. 12 Acele kamulaflt›rma Bunun ad› kader de¤il Söylefli: Asl› Odman Özgürlüğe şarkı söylediler A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark
16

155'inci sayı

Mar 18, 2016

Download

Documents

Halkın Sesi gazetesi 155'inci sayı
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: 155'inci sayı

Halk›n Sesi7. y›l›nda

Meral Okay’›n ard›ndan ‘Okad›n öldü’ manfleti atan YeniAkit’in zikri, AKP’nin fikri

Ulus devlet yaratma pratikleriErmenilere ait ne var ne yoksasilmeye gayret etti

Bugünlerde bir gelene¤inicad›na tan›kl›k ediyoruz:Kutlu Do¤um Haftas›

Özge Sapmaz / Sayfa 6

Polis nezaretinde bahçe...

Taylan Kaya / Sayfa 7

Kardefl derelerin...

Tufan Sertlek / Sayfa 9

Sendikalar düzenin... 1 May›s’a...

‘O gazete’ Varl›klar› da izleri de silindi Yeni köye yeni adetSAYFA SAYFA SAYFA

Y›l 7• Say› 155 19 Nisan 2012 • 1.25 TL

136 14

� Tuzla konusundakiçal›flmalar›ndan tan›d›¤›m›zAsl› Odman’la, ifl kazalar› vemeslek hastal›klar›yla ilgilikonufltuk � S. 11

Bu yıl 7’ncisi düzenlenenUluslararası İşçi Filmleri Festivali 1Mayıs’ta İstanbul, Ankara, İzmir veDiyarbakır’da eş zamanlı olarakbaşlayacak. Festivalin bu yılki temasıAKP baskılarına yanıt olarak “Özgür-lük Emek İster” şeklinde belirlendi.Dünyadan ve Türkiye’den çok sayıdafilm ve belgeselin gösterileceği festivalher yıl olduğu gibi biletsiz ve parasız.

‹flçi Filmleri Festivali‘Özgürlük emek ister’

� Halkevleri’nin 80. y›l›ndaon binlerce kifli özgürlük vedemokrasi flark›lar› söyledi.Türkiye’nin en büyük sporsalonu Sinan Erdem t›kl›mt›kl›m doldu. � S. 15

� Nisan ay›n›n ilk 15gününde meydana gelen iflkazalar›nda 40’tan fazla iflçiöldü. ‹stifa eden kimse yok,laf çok: ‘Yasay›de¤ifltirece¤iz zaten’, ‘‹flçilerdikkatli olsun’... � S. 8

‹syan›nmektubu� Neoliberalsald›r›lar›nyo¤unlaflt›¤›Yunanistan’da emeklibir eczan›n ‘onurluyolu’, öfkenin fitiliniateflledi. Eylem, halkatek çözümü gösterdi:Direnifl � S. 5

HES, köprüy›kt›� Çaycuma’da 61y›ll›k köprübak›ms›zl›k ve HES’lernedeniyle çöktü.Köprünün çökece¤initahmin eden belediyebaflkan› önlemalmay›nca 15 kifli öldü� S. 7

HSYK’danflikayetçiler� HSYK, kad›na yöne-lik basit yaralamalar›nsoruflturulmas›n›nflikayete ba¤l›olmas›n› istedi. Ancak,üç kad›ndan biri flid-det görüyor, bunlar›nyüzde 92’si flikayetçiolmuyor � S. 10

1 May›s’›n güncel devrimciiçeri¤ini oluflturan hakmücadeleleri ve AKP faflizminekarfl› demokrasi mücadelesi,toplumsal muhalefetin debirlefltirici çizgisidirYOL YAZISI � S. 3

Selcan Ad›yaman / Sayfa 10

Karanlığa meydan okuyoruz1 May›s’ta AKP’nin patrondostu, emek düflman› gericive bask›c› düzenine karfl›halk aya¤a kalk›yor

Haklar› için iflyerlerinde, mahallelerinde, okullar›nda, derelerin bafllar›nda dire-nenler 1 May›s’ta bulufluyor

Muhaliflere, kendisi gibiolmayanlara sald›ran AKP’yekarfl› adalet ve demokrasimücadelesi meydana ç›k›yor

Halkın Sesi’nden 1 Mayıs özel ekiHalkın Sesi nisan 2006’da, yine

bir 1 Mayıs’ın öngününde çıkmıştı.Güvenceli bir gelecek, insanca biryaşam isteyenlerin sesini duyurma,halkın hak mücadelelerinin gazete-si olma iddiasıyla hazırladığımız

155 sayıyı geride bırakıyoruz. Bu yıl dönümünde, yaklaşan

2012 1 Mayıs’ının coşkusunu, 1Mayıs meydanlarına çıkacaklarınsokaklarda, iş yerlerinde veyaşamın her alanında mücadeleyle

biriktirdiklerini, hazırladığımız özelsayı ile okurlarımızla paylaşmakistedik. AKP karanlığına, sermayetalanına, emperyalist saldırganlığakarşı meydan okuyanların 1 Mayıs’ıkutlu olsun

� Dosya sayfas›nda AKP’ninsermayeyle el ele yapt›¤›acele kamulaflt›rmalar›iflledik. Acele kamulaflt›rmanedir? Bu ifllemlerdeki‘kamu yarar›’ kavram› nas›lanlafl›lmal›? � S. 12

Acele kamulaflt›rma Bunun ad› kader de¤il

Söylefli: Asl› OdmanÖzgürlüğe şarkı söylediler

A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

Page 2: 155'inci sayı

MEDYAHalk›n Sesi

219 Nisan 2012 / 2 May›s 2012

“O gazete” ve iktidarın düşmanlarıYeni Akit (sanal ortamda haber-

vaktim.com) Meral Okay’ınardından “O kadın öldü”

manşeti attı, gazete hem bu manşetlehem de kendisine yönelik eleştirilerkarşısında manşetinin arkasında duranaçıklamaları ile tepki gördü.

İkinci Bahar, Asmalı Konak, BirBulut Olsam ve Muhteşem Yüzyıl’ınaralarında bulunduğu çok sayıda TVdizisine yapımcı ve senarist olarak imzaatan Meral Okay, 9 Nisan’da hayatınıkaybetti. Kanser tedavisi gören Okay’ınölümü sevenlerini üzdü. Fakat yaşarkenonunla kavga edenler ölümününardından da kavgayı sürdürdü.

Meral Okay’ın hayatını kaybetmedenönce imza attığı son proje, KanuniSultan Süleyman’ı ve dönemini anlattığıMuhteşem Yüzyıl dizisiydi. 2010 yılındabaşlayan dizi ikinci sezonuyla sürüyor.Bu dizi henüz ekrana gelmeden, tanıtımfilmleri ekranda dönmeye başladığıgünden itibaren İslamcı-ırkçı kesimintepkisini çekti. “Osmanlı’nın yanlıştanıtıldığını”, “ecdada hakaretedildiğini” öne süren dinci kesimler diziyapımcılarını ve senaristi Meral Okay’ıtehdit etti. Okay için başını Yeni Akit’inçektiği gerici medya organları ağıreleştiriler yazdı. Bu tehdit vehakaretlere, Başbakan YardımcısıBülent Arınç ve Fethullah Gülen’inaçıklamaları da cesaret verdi.

YEN‹ AK‹T’‹N ZEHR‹ Meral Okay’a dönük karalama kam-

panyası ölümünün ardından da sürdü.Habervaktim.com, Okay’ın ölümünüMuhteşem Yüzyıl dizisine ait bir görün-

tü üzerine “O kadın öldü” manşetiniatarak duyurdu. Gazete bu tepkilereyönelik eleştirileri aynı üslubu sürdüre-rek cevapladı. Eleştirilere cevap verenYeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu,gazetesini savundu. Hayatını kaybedenMeral Okay’a saldırmaya Okay’ın dizihakkında yaptığı bir açıklamaya gön-derme yaparak şu sözlerle devam etti:“Ne oldu? Öldürebildin mi, Şehzade'yiMeral Hanım?”

Geçmişte balerin kıyafeti giyenilköğretim öğrencilerinin resmini moza-yikleyen, türban yasağı kararını onayanDanıştay üyelerinin resimlerini basıpisim isim yayımlayarak hedef gösterenhaberler, Yeni Akit-Vakit gazetelerininadı anılınca ilk akla gelenler oluyor.

B‹R DÜfiMAN ‹MGES‹: O KADINMeral Okay’ın ölümünün ardından

kullanılan “O kadın” ifadesi Yeni

Akit’in ideolojik dünyasında yeriolmayan, onun istediği gibidüşünmeyen, yaşamayan kadınlarıtanımlamak ve dahası düşmanlaştırmakiçin kullanılıyor. Meral Okay’ın yanısıra Büşra Ersanlı da gazeteninmanşetlerinde “O kadın” olarakanılmıştı. (Ersanlı’nın gözaltınaalınmasını gazete “Her taşın altında okadın” manşetiyle duyurmuştu.) Her ikikadının temsil ettiği özgür akıl, aydın ve

özgür kadın profili gerici ideolojininevreni ile ters düşüyor. Tam da bu nok-tada İslamcıların kendileri gibi olma-yanlar karşısındaki tavrı anlaşılıyor:Yok sayma ve düşmanlaştırma.

Habervaktim’in (Yeni Akit) dili,ırkçılığı-gericiliği-ayrımcılığı resmihükümet politikası haline getiren vezorbalaşan AKP iktidarıyla aynı ideolo-jik kaynaklardan besleniyor.

ÜÇÜNCÜ ‹KT‹DAR DÖNEM‹N‹NGAZETES‹

Habervaktim’in bu saldırganüslubunun öne çıkışı AKP’nin üçdöneme ayrılan iktidar stratejisi ile deuyumlu. İlk iktidar döneminde“demokrat” bir kimlik inşa eden AKPhükümeti bu dönemde medya vizyonu-nu elindeki iktidar imkanları ileyarattığı Sabah-Star gibi yaygın kitlegazeteleri ile kuruyordu. İktidarınınikinci döneminin temel karakteristiğiolan tasfiyeci politikalarını ve giriştiğiiktidarını tahkim etme stratejisini de buyaygın kitle gazeteleri aracılığıylameşrulaştırıyordu. Fakat 2011 genelseçimleri sonrası başlayan AKP’ninüçüncü iktidar dönemi baskıcılıklakarakterize oluyor.

Arka arkaya meclisten geçenyasalarla piyasacı ve gerici uygulamalareğitiminden sağlığa yaşamın her alanınasirayet ediyor. AKP tipik bir İslamcı-muhafazakar sağ parti profili çizerkenAKP medyasında da dengeler değişiyor.İktidar ittifakının yaygın kitle gazetesiolan, vitrin konumundaki Sabah gibigazeteler satış yolu ile elden çıkarılırkenAKP’nin söylemi ırkçı-gerici-ayrımcıdili ile öne çıkan Yeni Akit ileözdeşleşiyor.

AKP baskısı ile katılaşan medya sansürünüaşmak için kullanılan sosyal medyada

solun etkinlik kazanması AKP cephesinirahatsız etti. Solun sanal ortamdaki karizmasınıçizmek amacıyla bir haber hazırlayan Zamangazetesi, AKP’nin dümen suyuna girdiktensonra solla ideolojik ve duygusal bağını koparanDSİP’liler ile bir grup “yetmez ama evet”çiyesolu karalatan bir haber yaptı.

Zaman gazetesi, 15 Nisan tarihli sayısındagazetenin basılı formatında “Mavi kuşun solkanadı kırık” başlıklı bir haber yayımladı. Aynıhaber gazetenin internet sitesinde “Twitterımınsolcusu” başlığıyla duyuruldu. Gazetenin “yaz-mak yapmaktan daha mı kolay” sorusuyla girişyaptığı makalesi, bu sorunun akıllara 'Twittersolculuğu' kavramını getirdiği tespiti ile başlıyor.Daha en başından sola saldırma niyetiyleyazıldığı anlaşılan Fatih Vural imzalı haberde“Twitter solculuğu” kavramını tanımlamak için

de bazı görüşlere başvuruluyor. Gazete buhaber için DSİP üyesi Ahmet Kılcı, dijitalmedya ajansı yöneten AKP liberali çizgisindekiEmin Şen ve Twitter kullanıcısı BurakTekin’den görüş almış. Zaman muhabiri, solukaralama amaçlı haberine ciddiyet veinandırıcılık katmak için de Konya SelçukÜniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Hasret Aktaş’ınbeyanatlarına yer vermiş.

SOKAKTAN HABER‹ YOKZaman’a konuşan DSİP üyesi Ahmet Kılcı,

solun Twitterda etkisinin olmadığını şu sözlerleanlatmış: “Twitter kullanıcılarının üzerinde ken-disine 'solcu' diyenlerin sanıldığı gibi bir etkisiolduğunu sanmıyorum. 'Sol'un Twitter'daki halibiraz 'kendin çal, kendin oyna.” Kılcı’ya göre solTwitter’da yaşam tarzı savunuculuğuyapıyormuş ama “grev var” duyurularına itibaretmiyormuş.

Kılcı’nın sola karşı önyargılı ve küçümseyenaçıklamaları mensubu olduğu siyasi partininkilerile örtüşüyor. Bir süredir sol düşmanlığını AKPmedyasına verdikleri beyanatlarla sürdüren busiyasi anlayış Zaman’ın Twitter’da sol etkisinikırma amacı ile hazırladığı habere malzemeolmakta da sakınca görmemiş. Aynı haberdesolu sokakla ilgisi olmamakla eleştiren AhmetKılcı “ABD ve Kanada'da eylem sırasındaTwitter kullanımını engellemek için teknolojininbütün imkânları seferber ediliyor. ...Türkiye'denbir 'Twitter aktivisti'ne sorsan, şirketin adını bilehatırlamaz” deyor.

Bu sözlerle sokakla kimin ilgisi olmadığını dagösteriyor.

Örneğin Kılcı ve arkadaşları KESK’in4+4+4 eyleminde olsalardı polisin GSMerişimini keserek eylemcilerin maruz kaldıklarıpolis şiddetini sosyal medyada paylaşmasınınengellendiğini de bilebilirdi.

PARKA HATIRLATMASIGazetenin sola saldırıya bilimsel dayanak

yaratmak için görüş aldığı akademisyen Yrd.Doç. Dr. Hasret Aktaş ise 80’lerde sola dönükideolojik saldırılarda etkin kullanılan karikatür-leştirme kodlarını hatırlatan bir açıklamayapmış: "Geçmişin yeşil parka, muhtar çakmağı,Cumhuriyet gazetesi kombinasyonu kendiniinternet üzerinde bir nevi yeniden tanımlamak-ta. Artık hem Facebook, hem Twitter soldüşünce ve bu düşüncede olan insanlar için yeni

bir kendini ifade aracı.” Zaman’ın haberi, AKP’ye

sanal ortamda yapılanmuhalefete bile

tahammüledilemediğini

gösteriyor.

Muhalefetin Twitter kullanımınıyansıtan örnek eylemlerden

birisi Öğrenci Kolektifleri’nin düzen-lediği #yumurtadanöncesontweet’ti.Göreve gelir gelmez öğrencilere"yumurta atmayın tweet atın", mesajıveren YÖK Başkanı GökhanÇetinsaya öğrencilerin taleplerinigörmezden gelince Kolektifler 13Nisan 22.00'de YÖK başkanına buetiketle tweet atarak onu son kezuyardı. Öğrenci Kolektifleri üniver-sitelerin piyasacı-gericidönüşümünde etkin rol alan YÖK

Başkanı Çetinsaya’nınkapalı kapılar ardında gizlitoplantılar yaparak üniver-sitenin dönüşümü için planyaptığını ama bu plandaöğrencilere ve onların talep-lerine yer vermediğini söyley-erek Çetinsaya’yla onun iste-diği mecrada son kezgörüştüklerini ama seslerinekulak vermemesi durumundayumurtalı eylemlerehazırlandıklarını duyurdu.

Y E N ‹ A K ‹ T ’ ‹ N M E R A L O K A Y N E F R E T ‹ T Ü K E N M ‹ Y O R

Zaman gazetesi, Türkiye solunun sosyal medyada etkinlik kazanmas›ndan rahats›z oldu. Gazete AKP solcular› ile bir görüflme yaparak“Twitter’›m›n solcusu” bafll›kl› bir haber yapt›. Solculu¤u internet bafl›ndan yapanlar tüm solu kendileri gibi olmakla elefltirdi

Yumurtadanönce sonTweet

Meral Okay’›n ard›ndan “O kad›n öldü” manfleti atanYeni Akit, ‹slamc› hareketin ve AKP’nin özünü yans›tt›

Geçmiflte marjinal bir az›nl›¤›n, gerici-militan yay›n› olarak tan›mlanabilecekolan Yeni Akit bugün art›k marjinal olan›de¤il, merkezde duran› ve iktidar› temsilediyor.

Baflbakan Erdo¤an’›n Sivas Davas›’ndaverilen zamanafl›m› karar› sonras› yapt›¤›aç›klama ''Milletimiz için, ülkemiz içinhay›rl› olsun. Zaten onlar da söylüyorlar...Y›llar y›l› içerde olan vatandafl, içlerindekaçak olanlar vard›. Bilemiyorum tabiionlar da var...'' fleklinde olmufltu.

Yeni Akit yazar› Ali Karahasano¤lu’-nun 17 Mart 2012 tarihli “Mad›mak dur-

duk yerde mi ç›kt›” bafll›kl› yaz›s› da ayn›do¤rultudayd›: “Hayat›nda karakol yüzügörmemifl, sadece Peygamber’e hakareteden Nesin’e tepki için gösteri yapanyüzlerce insan›n topland›¤› yerde, birkaçkifli (kimli¤i hâlâ meçhul) otelin önünde-ki arabay› yakarsa.. Ve otel içinde kalan35 kifli ç›kan bu yang›n sebebi ileölürse...”

KCK operasyonu kapsam›nda tutuk-lanan Büflra Ersanl› için iktidar cephesin-den sarf edilen sözlerle Yeni Akit’inhaberleri aras›ndaki benzerlik de halenhaf›zalar›m›zda tazeli¤ini koruyor.

Ersanl›’n›n tutuklanmas›na dönük eleflti-rilere cevap veren ‹çiflleri Bakan› ‹drisNaim fiahin ve Ersanl›’n›ntutuklanmas›n› manfletine tafl›yan YeniAkit ayn› argümanlar› ortaya koymufltu.Ersanl›’n›n solcu geçmifli, eski efliningayrimüslüm oluflu ve ablas›n›n eskidenDo¤u Perinçek’le evli olmas›.

AKP ile Yeni Akit’in ortak noktas›ayr›mc› ve ayr›mc›l›ktan öte kendisi gibiolmayana düflmanl›k. Bu durum tesadüfde¤il. Seçimle beraber AKP’nin sa¤ seç-meni saflaflt›rmak için t›rmand›rd›¤› ›rkç›-gerici-ayr›mc› söylem seçim

meydanlar›nda “Alevileri”, “Kürt hareke-tini”, “panzer üzerine ç›kan kad›nlar›”,“tek yol sokak” diyenleri yuhalatmaküzerine kuruluydu. Yuhalat›lanlar AKPiktidar›n›n ve taban›n›n kimleri kendinedüflman belledi¤inin iflaretleriydi.Devrimci Karargah, Hopa, Oda TV, KCKdavalar› ve son olarak haz›rlanan 12Eylül iddianamesi sol ve muhalefetdüflmanl›¤›n› “hukuk” yoluyla yasal birzemine oturturken, bu düflmanl›¤›n ide-olojik söylemini ise Yeni Akit’tesimgeleflen fakat tüm AKP medyas›nasirayet eden dil oluflturuyor.

AKP-Yeni Akit kardeşliği

RedhackGülen’ihackledi

Redhack grubu,Fethullah Gülen'in

sitesini hackledi ve siteningirişinde orak çekiç amblemive bir bildiri yayımladı. KızılHackerlar Birligi (Redhack),solun mücadelesini sanalortamın imkanları ilebirleştiren bir ilişkiler ağı.Faşist siteleri, devlet kurum-larına bağlı siteleri hackleye-rek yani erişilemez halegetirerek sanal ortamda mi-litan eylemler yapıyor.

Redhack Mart ayındaAnkara EmniyetMüdürlüğü’nün sitesini elegeçirerek siteye gelen ihbarmesajlarını ve emniyetyazışmalarını kamuoyuylapaylaşmıştı. Bu eylemnedeniyle Ankara ÖzelYetkili Savcılığı bir operas-yon düzenleyerek 17 kişiyigözaltına almış, bunlardan7’sini tutuklamıştı.

Redhack Gülen’in sitesinihackleyip burada yayımladığımektupta bu operasyonaatıfta bulunarak şunlarıyazdı:

Cezaevinden hack yap-maya devam ediyoruz.. Ozelsavci hakan bunuda yazkenara ;) Nus ile uslan-mayani etmeli tekdir, tekdirile uslanmayanin hakkiRedhack'tir!

Redhack Gülen’in site-sine koyduğu açıklamasında,Türkiye’nin yarı açık hapis-haneye çevrildiğini, uygu-lanan baskıları protestoetmek için yaptıkları eylem-ler nedeniyle emniyettarafından yürütülensoruşturmada masum insan-ların gözaltına alındığınıbelirterek, “Buna devamedenlerin karizmasını çizm-eye devam edeceğiz” dedi.

Twitter’›n ad› ‹ngilizce c›v›ldamakanlam›na gelen Twit sözcü¤ünden geliyor.Sitenin simgesi de mavi bir kufl. Twitter, birsosyal paylafl›m sitesi. Kullan›c›lar›na tvît ad›verilen 140 karakterle s›n›rl› metinler yazmaimkân› veriyor. Kullan›c›lar›n att›klar› tweet-ler onlar› takip edenler taraf›ndan görülüyor.Bir Twitter kullan›c›s› hem kendi mesajlar›n›yaz›p hem de istedi¤i isimlerin takipçisiolarak onun yazd›klar›n› ve paylaflt›klar›n›görebilir.

Twitterde temel kavramlar:Top Trend (TT): Sa¤ taraftaki en çok

konuflulan konular›n listelendi¤i alana TopTrend denir.

Retweet (RT): Baflka bir twitterkullan›c›s›n›n twitini sizin takipçilerinizdegörsün diye retweet tufluna bas›p sizin profi-linizde görünmesini sa¤lama ifllemidir.

Hastag / etiket ise bafl›na # iflareti konu-larak üzerinde yorum yap›lan bir konununortak ad›. Bu etiket, yorumlar›n ortak bir

bafll›k alt›nda toplan-mas›n› ve kolaycaulafl›lmas›n› sa¤l›yor.Sosyal medya eylem-cileri etiketler s›k s›kpaylaflarak gün-deme tafl›makistedikleri konu-lar›/etiketleriTT’ye sokmaya günün en çokkonuflulan olay› yapmaya çal›fl›yor.

Sosyal medyanın mavi kuşu

Zaman Twitter’da da solu çekemedi

ÖZGE YURTTAfi

Page 3: 155'inci sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

319 Nisan 2012 / 2 May›s 2012

Ö nümüz 1 Mayıs. Gerek tarih-sel misyonu gerekse dedöneme özgü politik

çizginin/taleplerin dile getirilmesibakımından toplumsal muhalefetinyıl içindeki en önemli günü. Bu“müzmin muhalif gün” siyasi iktidar-lar ve sermaye için de en korkutucugündür. Çünkü yönetilenler veonların içinde en “özel yer”e sahipolan işçi sınıfı, neyi istemediğini ve neistediğini gücü ölçüsünde söyler. Veo güç; ya bastırılarak ve maniple edi-lerek etkisizleştirilir ya da politik-toplumsal hareket yaratma gücüyleiktidar üzerinde baskı yaratıp zorunluolarak dikkate alınmak zorundakalınır.

AKP hükümeti ise tüm iktidardönemi boyunca, toplumsal muhale-fetin bu gücünü bastırmanın, manip-le etmeye çalışmanın simgesi oldu.Bu dönemde farklı değil. Ve AKP’ningündemleri arasında toplumsalmuhalefetin talepleri yok.

AKP’nin bu dönemki gündemleri;sermaye egemenliğini pekiştirecekyapısal adımlar atmak, olası birekonomik kriz karşısında sermayelehine önlemler almak, sistemiçerisinde kendisi için tehlikegördüğü orduya ve biraz da CHP’yekarşı pozisyonunu güçlendirmeyedevam etmek ve emperyalizm içinvazgeçilemeyecek aktör olma niyetinitekrar tekrar kanıtlamak.

Bu dönem, sermaye lehine aldığıönlemlerin başında kuşkusuz yeniteşvik kararları var. 9 yıllık AKP döne-minde bu dördüncü teşvik paketi. Budönemkinin sözde gerekçesi, cariaçığı kapatmak. Ancak AliBabacan’ın da itiraf ettiği gibi, bupaketin kısa dönemde cari açığı ka-patmak gibi bir olasılığı yok. Bupaketin en önemli özelliği ise ortaölçekli sermayeye (bilindiği gibi bun-lar daha çok AKP yandaşı sermeyegrupları) çok büyük “kıyaklar”

sağlaması. Ayrıca devletin teşvik paketleri

sunmasında, liberallerin hiç üzerindedurmadıkları, durmak istemedikleribir konu var ki, o da, bu teşviklerindevletin ekonomiye doğrudan müda-halesi anlamına gelmesidir. Bizimçarpık gelişmiş liberallerimiz, işlerinegeldiğinde devlet ekonomiden eliniçekmeli hatta hiç müdahaleetmemeli derken, teşvikler sözkonusu olduğunda ellerini ovuştur-maktalar.

Sermaye lehine alınan önlemlerinbir diğeri ise bütçenin açık vermeyeyılın ilk iki ayından itibaren başlaması.Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’inaçıkladığına göre bütçe ilk iki ayda2.6 milyar TL açık verdi. Yine aynıMaliye Bakanı, bu durumu engelle-mek için de kamu emekçilerinin zamoranında oynama yapılması (yani çokdüşük tutulması) gerektiğini ifadeetti.

Tayyip’in ekonomik krize bir diğerçözümü ise Çin gezisi sonrası SuudiArabistan’a uğramasında aranabilir.Demokrasi aşığı (!) Tayyip Erdoğan,Suriye’ye “demokrasi dersi” vermekiçin neredeyse savaş ilan etmeküzereyken Suudi Arabistanziyaretinde demokrasiden elbette hiçsöz etmedi. Oysa Suudi Arabistan,Suriye’yle birlikte, muhaliflere yönelikbaskılar dolayısıyla uluslararası kuru-luşların notlama sisteminde en altkademede bulunmakta. Tayyip, budurumu büyük ihtimalle bilmiyordur,hatta Suudi Arabistan’ı dünyada “ileridemokrasi” uygulayan en nadideörneklerden biri sanıyordur. Parasınınbir kısmını AKP iktidarına aktardığısürece bilmemeye (!) devam edecek.

AKP’nin sürekli hale gelen gün-demlerinden biri ise kuşkusuz ordu,daha doğrusu gericiler üzerindekidarbe korkusunu tamamen silmek vehükümeti üzerinde etkide bulunabile-cek “eski rejimin” tüm kalıntılarını

devre dışı bırakmak. Bunlarıyaparken de kendi derin devletiniyeniden ve yeniden oluşturmak. Budönemki başlık ise “28 Şubat”. Odönemin Batı Çalışma Grubu komu-tanı Çevik Bir ve onunla birlikte sekizkomutan “hükümeti ortadankaldırmak” gerekçesi ile tutuklandı.

Star Gazetesi yazarı MustafaKaraalioğlu’nun dediği gibi bu kez“28 Şubat soruşturmasını yapanlar,bütün diğer darbe, Ergenekon, Andıçvs. davalarının tecrübelerinden yarar-landıklarını gösteriyor. Her şey, neusul ne de hukuk açısından kimseninbir kulp takamayacağı netlikte ilerli-yor.” Mustafa haklı, ince çalışıyor,çabuk öğreniyorlar.

İnce ve uzun erimli çalıştıkları, 12Eylül davasının zamanlamasınıayarlamalarından ve 28 Şubatsoruşturmasını bu dava ilebağlandırmalarından rahatlıklaanlaşılabilir. 12 Eylül davası, 28Şubat soruşturmasına aperatif (iştahaçmak için yemekten önce içileniçki) oldu. Bu arada “12 EylülDavası” saçmalığına da değinmekgerek. 12 Eylül darbesini ve 12 Eylülsürecini sadece iki kişiye indirgeyen,tüm o dönemin devlet görevlilerini,işkencecilerini, o dönemden çıkarsağlayan sermaye gruplarını görmez-den gelen bir komedi sahneye kon-makta. Bu yetmiyormuş gibi davanın1 numaralı mağduru MuhsinYazıcıoğlu yapılmış. Bu da yetmiyor-muş gibi dava günü Türkeş’in ölümyıldönümüne (4 Nisan) denk getiril-miş. Bütün faşist sitelerde neredeyseaynı cümle yer aldı; “12 Eylüldiktasının mimarlarınınyargılanmasının başlangıç tarihi ilemerhum başbuğumuz AlparslanTürkeş beyin aramızdan ayrılışının15. yıldönümü yani 4 Nisan’ınörtüşmesi gayet manidar ve ilahi birrastlantıdır.” (Hatırlanacağı gibireferandum da ne tesadüfse 12 Eylül

gününe denk gelmişti.)Diğer yandan “28 Şubat soruştur-

ması” göstermiştir ki tarafların herikisi birden politik cesaretten yoksun-dur. O dönemin Orgenerali Çevik Birkendisini savunurken diyor ki“hükümetin, MGK’nın ve zamanınbaşbakanı Erbakan’ın talimatlarınıuyguladım.” Bu döneminCumhurbaşkanı diyor ki “banagelince; o zaman ki Refah-Yolhükümetinde bakandım, ama MGKüyesi değildim. Dolayısıyla o günküMGK Kararlarında da imzam yok.Daha sonra o konular BakanlarKurulu’na getirilip herhangi birBakanlar Kurulu kararı çıkartılmadığıiçin benim imzam yok”. (Bir not:Abdullah Gül, 28 Şubat 1997’deDevlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsüidi. Devlet Bakanlığı yaptığı budönemde 1 milyar 652 milyon lirayışahsi harcamaları için kullandığı içinmahkum oldu.)

Pekiyi aynı dönemde şimdikiBaşbakan Tayyip Erdoğan neyapıyordu? “28 Şubat kararlarınameydan okuyor ve tankların üzerineçıkıyordu” yanıtı verenler elbetteyanılacaklar. İstanbul BüyükşehirBelediye Başkanlığı koltuğunda paşapaşa oturuyor, karın ağrısını geçirsindiye “Ziya Gökalp’ın şiirlerine”(aslında Adil Avaz’ın dönüştürdüğüşiir) sığınıyordu. (Bu kadrolar, dilekolay, tam 15 yıl sabretmişler, hangi“uyuyan hücre bu kadar sabrede-bilir?)

Diğer yandan Tayyip haklı, busüreç, kesinlikle bir intikam almadeğildir (her ne kadar Sincan’datankları yürüteni Sincan Cezaevi’nekoyarak kendi kitlesine gücünükanıtlasa da). Siyasette geçmişehesap sorulmaz, geleceğe hesapyapılır!

Gelelim AKP’nin üçüncü günde-mine; emperyalistlerin özellikle deABD’nin dönem politikalarında etkin

rol alma/rol çalma atraksiyonlarına.İhtiyaç çok belli; özel ısmarlamaAhmet Davutoğlu, bütün cafcafınarağmen geldiğinden beri hiçbir dışpolitika başarısına imza atamadı.Mısır-Tunus-Libya yağmasında AKPhükümeti zamanlama hatasıyaptığından avucunu yaladı, iç politi-ka için uluslararası karizmanın işleviniçok iyi bilen Tayyip “one minute”tensonra bir türlü tekrar gündem ola-madı. AKP’ye göre kazanacak olanda belli; Suriye üzerinden yaşanacakRusya-ABD kapışmasında ABD, yineSuriye üzerinden yaşanacak Alevi-Sünni kapışmasında yani İrankarşısında Suudi Arabistankazanacak. Böyle bir öngörüylebütün para bahse yatırılabilir. AKP debu gerekçelerle Suriye’ye resmen ilanedilmemiş bir savaş açmış durumda.Bu öngörüde hukuk kuralları yok, buöngörüde halkların çıkarları yok. Buöngörüde emperyalizm için aktiftaşeronluk, halklar için katliam veyoksulluk var.

AKP’nin tüm bu gündemlerinideğiştirecek, tersine çevirecek olanise güçlü bir toplumsal muhalefet.Böyle bir toplumsal muhalefet içingerekli olan doğru bir politik çizgi vedevrimci bir siyaset tarzı. Çok değilgeçen yıl bu dönemlerde şiarımız“tek yol sokak, tek yol devrim” idi.Geçen bir yıl boyunca bu şiarın,yaptırım gücü olan yegane seçenekolduğu defalarca kanıtlandı. Seçimsüreçleri, Hopa sokakları, adliyeönleri, direniş çadırları, sağlık hakkımeclisleri, barınma hakkı barikatları,4+4+4’e karşı sokak direnişleri,şenlik alanları vb… bununtanıklarıdır.

Bu gerçeği anlamamak için dire-nen toplumsal muhalefetin sözdeönderlerine rağmen tek yol sokak veo sokaktaki gerçek devrimci inisiyatif.Bu yazı hazırlanırken, 1 Mayıs’a 12gün vardı ve DİSK’in 1 Mayıs afişleri

hala sokaklarda yoktu. 1 Mayıs’ınörgütlenmesi konusunda toplumsalmuhalefetin bileşenleriyle ve devrim-cilerle yan yana gelmek bir yana,anlamsız bir oyalama ile, 1 Mayıs’ınortak örgütlenmesine ilişkin DİSK’inçağrısına bile icabet etmeyen Türk İşve Hak İş’ten gelecek yanıt bekleni-yordu. 1 Mayıs’a giderken ser-mayenin ve onun hükümeti AKP’ninemeğe ve halklara yöneliksaldırılarına her geçen gün yenilerinieklemeye çalıştığı günümüzde, artıksafların netleştirilmesi gereklidir. 365günün 364 günü, hiçbir sermayepolitikasına karşı mücadelede yanyana dahi gelemeyen DİSK, Türk-İş’le, Hak-İş’le, Kamu-Sen’le 1Mayıs’ta hangi birlikteliği kuracaktır?Amacı ve misyonu artık herkestarafından net olan, iktidar poli-tikalarını sınıf içinde uygulanmasınıkolaylaştırma ve meşrulaştırmayaçalışan; AKP’nin 1 Mayıs’ı manipleetme aracı olarak kullandığı bu kon-federasyonlarla hangi ortakmücadele zemininde yan yanagelinecektir? Bir yıl boyunca hiçbirortak hedefte buluşulamayan bukurumlarla 1 Mayıs’tan 1 Mayıs’a “bir-lik” yapmanın anlamı nedir?

DİSK, KESK ve devrimcilerin 1Mayıs konusundaki tarihsel misyonu,bir dönem Taksim’i almak ve özgür-leştirmekti; bugün ise mücadelesaflarını netleştirmektir. Dostalarımızı,düşmanlarımızı, yanımızdakileri,karşımızdakileri, yolumuza çıkanlarlayol arkadaşlarımızı, yoldaşlarımızı iyitanımaktır. Böylece, tarihsel olarak,işçi sınıfının birlik, mücadele vedayanışma günü, ülkemiz geçekliğineuygun somut, devrimci birmücadele çizgisine dönüştürülebilir.2012 1 Mayıs’ının güncel devrimciiçeriğini oluşturan hak mücadelelerive AKP faşizmine karşı demokrasimücadelesi, toplumsal muhalefetinde birleştirici çizgisidir.

Demokrasi ve hak mücadeleleri 1 May›s’a

Diyarbakır’da ataması yapıl-mayan öğretmenler, intihareden arkadaşları için 15 Ni-

san’da AKP İl Binası’na yürümek iste-di. Polis yürüyüşü engelledi.

Öğretim görevlileri “Öğrenci-me Dokunma” kampanyasıçerçevesinde 600 tutuklu lise

ve üniversite öğrencisine dikkat çek-mek için 16 Nisan’da Tekirdağ F Tipiönünde temsili ders verdi.

SODAP, “AKP'nin halk düş-manı politikalarına, iş cinayet-lerine, zamlara, kadın cinayet-

lerine, ‘ileri demokrasi’ yalanlarına veSuriye'ye yönelik savaş hazırlıklarınakarşı yürüyoruz ”diyerek 15 Nisan’daTaksim'de eylem yaptı.

İçişleri Bakanlığı, TKP’nin 15Nisan’da ‘Suriye’den elini çek’sloganıyla düzenlediği Barış

Seferi’ni engelledi. Hatay sınırına git-mek isteyen TKP üyelerinin araçlarıdurduruldu ve 7 kişi gözaltına alındı.

Türkiye’nin dört bir tarafındanAnkara’ya gelen mimarlarÇevre ve Şehircilik Bakanlı-

ğı’na yürüyerek AKP’nin, odaların de-mokratik ve mesleki haklarını kullan-masını engellemesini protesto etti.

Adana Tabip Odası, SES veDev Sağlık-İş, 12 Nisan’daBalcalı Hastanesi SES Temsil-

ciliği’nde “Çalışma koşulları ve ücret-ler, toplu sözleşme ile düzenlenmeli”talebiyle bir basın açıklaması yaptı.

İstanbul'da 18 Mart günü ya-pılan Newroz kutlamalarınakatıldıkları gerekçesiyle yapılan

gözaltılara karşı Milyonlar Adalet İsti-yor İnsiyatifi 11 Nisan’da İstiklal Cad-desi’nde yürüyüş gerçekleştirdi.

Eğitim Sen Trabzon Şubesi,öğretmen intiharları üzerine,11 Nisan’da AKP’nin öğret-

men düşmanı politikalarını protestoetti.

Fatih Üniveristesi öğrencileriokul ve yurt ücretlerine yapılanyüzde 11’lik zamma karşı 4

Nisan’da üniversite içinde eylem yaptı.

AKP’ye üniversitede rahat yokT utuklamalar, gözaltılar,

soruşturmalar, cezalar, polisve özel güvenlik saldırıları

üniversitelilerin kampüsleriAKP’lilere dar etmelerine engelolmuyor. Protestoların 6 Nisan tari-hindeki adresi Kocaeli Üniversitesi(KOÜ) idi. CumhurbaşkanıAbdullah Gül’ün rektör SezerKomsuoğlu ile bir görüşme yapmakiçin üniversiteye gelmesi üzerinegünün erken saatlerinden itibarenüniversite polis ablukasına alındı.Rektörlük önünde de TOMA adlızırhlı araçlar konuşlandırıldı.

Üniversiteliler ise polisin ve özelgüvenliğin tüm çabalarına karşın“Abdullah Gül’ü üniversitemizdeistemiyoruz” ve “AKP defol üniver-siteler bizimdir” pankartları açarakrektörlüğe doğru yürüyüşe geçti.Rektörlük önünde bir basın açıkla-ması yapmak isteyen üniversitelilerepolis, cop, biber gazı ve tazyikli su ilesaldırdı. 49 üniversiteliyi darp ederekgözaltına alan polis, hızını alama-yarak fakülte binalarına girip kantin-lerin ve tuvaletlerin camlarını vekapılarını da kırdı.

Üniversitelilere yönelik saldırılarailk tepki Kocaeli muhalefetindengeldi. Halkevleri, ÖDP, TKP ve SDPtarafından düzenlenen basın açıkla-masında Saraybahçe Halkevi ŞubeBaşkanı Mihrican Atalay, 12 Eylülile yüzleştiğini söyleyen AKP’nintakkesinin bir kez daha düştüğünüsöyledi. Atalay’ın ardından söz alanÖğrencime Dokunma Platformutemsilcisi öğretim görevlisi ÖmerFurkan Hoca da bir konuşmayaparak öğrencilerinin yanındaolduklarını ifade etti.

Ö⁄RENC‹LER ÖZÜR BEKL‹YORKOÜ’deki Gül terörüne ikinci

tepki ise üniversitelilerden geldi. 11Nisan günü yaşadıkları polisterörünü protesto etmek isteyenKOÜ öğrencileri, rektörlüğeyaptıkları yürüyüşte bu defa da özelgüvenlik barikatı ile karşılaştı.Rektör yardımcısının “Sizi asla tehditetmek istemem ama eğer bunuyaparsanız soruşturma açarım”dediği üniversiteliler, özel güvenlikbarikatını aşarak açıklamalarınıgerçekleştirdi. Abdullah Gül’ün

yönetim pazarlığı için geldiği üniver-siteye gaz, cop ve polis saldırısını dagetirdiğini söyleyen KOÜ öğrenci-leri, “Merak ediyoruz, rektörlüksoruşturma ve cezalarla bu sürecidevam mı ettirecek, yoksa öğrenci-lerinden özür mü dileyecek?” diyesordu. Üniversiteliler açıklamalarını“Süreç nasıl işlerse işlesin, haklımücadelemizi sürdürmeye, AKP’yeüniversiteleri dar etmeye devamedeceğiz” diyerek sonlandırdı.

ARINÇ’A HUZUR YOKBaşbakan Yardımcısı Bülent

Arınç da ensesinde üniversitelilerinsoluğunu hisseden bir diğer isimdi. 7Nisan günü Antalya’da AlanyaTicaret ve Sanayi Odası’na konuşmayapmak üzere giden Arınç, binagirişinde üniversiteliler tarafından“Katil ABD, işbirlikçi AKP” slogan-larıyla karşılandı. Polisin ve koru-maların saldırısına uğrayan 5 öğrencigözaltına alındı.

Arınç, tam bir hafta sonra daUludağ Üniversitesi’ndeydi."Bölgesel Gelişmeler Işığında TürkDış Politikası ve Kamu Diplomasisi"konulu panelin açılış konuşmasını

yapmak üzere üniversiteye gelenArınç, Öğrenci Kolektifleritarafından protesto edildi. Üniver-sitelilerin yerine çok sayıda koru-manın, polisin ve özel güvenliğindoldurduğu salona gitmek isteyenKolektifçiler, rektörlük önünde renk-li bir eylem gerçekleştirdi. Eylemsırasında polisin üniversitelileri çem-bere alması ve eylemin basında yeralmaması için kameramanları uzak-laştırması dikkat çekti.

‘AND OSCAR GOES TO…’AKP’nin dış politikasını ABD

yapımı bir filme benzeten üniver-siteliler, Arınç’a da performansındanötürü “En İyi Yardımcı ErkekOyuncu Oscarı” verdi. “And Oscargoes to Arınç” pankartı açanKolektif üyeleri, gişe rekorları kıranfilmin başrolündeki TayyipErdoğan’ın izleyenleri büyüleyenperformansını da şöyle tanımladı:“Filmin ilk sahnelerinde Filistin’edost görünerek herkesi inandıranaktörümüz, ardından Kürecik’teemperyalizme kalkan oluyor.Bununla da yetinmiyor, izleyenleribir kez daha şaşkına çevirerekarasından su sızmadığı Kaddafi’yekarşı bir anda demokrasi kahra-manına dönüşüyor. Rolden rolebürünen Erdoğan, ilerleyen sahne-lerde ‘dostum’ dediği ve ailecekyemeklerde buluştuğu Esad’a karşısavaş naraları atarak tekrar tüm sine-maseverleri şok ediyor.” BülentArınç’ıngözyaşlarıyla dolu filmlerini“ailecek beğenerek izlediklerini”aktaran üniversiteliler, Arınç’a “Enİyi Yardımcı Erkek OyuncuOscarı”nı layık gördüklerini açıkladı.

Hopa olayları sonrasında tutuklanan ve üçayrı dava dosyasına ayrılarak yargılanan

17 kişiden 9’unun davası 9 Nisan’da Hopa’dagörüldü. 9 Hopalı, iki ayrı dosyaya ayrılarak, 12yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyordu. Üçdavanın ikisinin, ‘aralarında hukuki ve fiili bağbulunduğu’ gerekçesiyle birleştirilmesine kararverildi ve duruşma ertelendi.

Hopa halkı, duruşma sonrasında adliyeönünde bir basın açıklaması yaparak, AKP’ninbaskı politikalarına rağmen doğa ve yaşam

mücadelesi vermeye devam edeceklerini duyur-du. Açıklmayı yapan Kamil Ustabaş 31 Mayısgünü gerçekleştirilen eyleme saldıran polisinMetin Lokumcu’yu katlettiğini ifade etti.“Türkiye halklarına yoksulluk ve sefalet vaateden, muhalefet edenleri ‘terörist’ ilar eden,tehdit eden AKP’nin topyekun saldırısıkarşısında direniyoruz ve direnmeye devamedeceğiz” diyen Ustabaş, Hopa davasınımuhalefetin AKP’yi yargıladığı bir davayadönüştürme niyetinde olduklarını söyledi.

HOPA SAVCISINA TERF‹ Hopa davası iddanemesini hazırlayan savcı

Hüsnü Hırka, mart ayında Hakimler ve SavcılarYüksek Kurulu Müfettişliği’ne atandı. Hopa’da31 Mayıs’ta Cumhuriyet Savcısı olarak görevinisürdüren Hırka, Hopa olaylarında atılan taşlarısilah olarak değerlendirmişti. Bu nedenleTCK'nın 265/4. maddesi uyarınca yarı oranındaartırıma gidilmesi gerektiği görüşünübelirtmişti.

Hopalı eşkıyalar ilk mahkemelerine çıktı

AKP, üniversiteleri ‘dikensiz gül bahçeleri’ne dönüştüremiyor.Abdullah Gül’ün Kocaeli Üniversitesi ziyareti 49 gözaltıyla so-nuçlanırken, Bülent Arınç da Alanya ve Bursa’da protesto edildi

Page 4: 155'inci sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

419 Nisan 2012 / 2 May›s 2012

“M illetimizin gözbebeğiolan Türk PolisTeşkilatımız, özellikle

son yıllardaki başarılı performansıyla,milletimizin nazarındaki itibarını dahada güçlendirmiş, hepimiz için gururkaynağı olmuştur.”

Başbakan Erdoğan, EmniyetTeşkilatı’nın kuruluşunun 167’nciyıldönümü nedeniyle yayımladığımesajda polislere bu sözlerlesesleniyordu. Benzer bir tebrikmesajı da AKP grubu tarafındanyayımlanmıştı. AKP grup başkanvekili Ahmet Aydın Emniyetteşkilatının kuruluş yıldönümü tebrikmesajında polisi milletin gözbebeğiolarak nitelemiş, ‘Genç ve dinamikkadrosu, modern teşkilat yapısı vesahip olduğu asırlık tecrübesiylegörevini sürdürdüğünü’ söylemişti.

Erdoğan’ın ve AKP kurmaylarınıngözbebeği ilan ettiği polisin “gurur-landıran” performansını öğrenmekiçin yayımlanan iki rapora bakmakyeterli. İHD’nin geçen ay yayımladığı2011 hak ihlalleri raporuna göre,2011 yılında beş kişi gözaltındahayatını kaybetti. 3 bin 252 kişiişkenceye ve kötü muameleye maruzkaldığı iddiasıyla İHD’ye başvuruyaptı, 12 bin 685 kişi gözaltına alındı.Bunlardan 2 bin 922’si tutuklandı.2010’da 7 bin 100 gözaltına alınmış,1599 kişi tutuklanmıştı. 2011 yılı sonuitibariyle 128 bin 604 olan tutuklusayısı 2012 Şubat ayında 130 bin 167oldu. Tutukluların 2 bin 100’ü çocuk.

fiAH‹N ‹NSAN ÖLDÜREN GAZBOMBASINI SAVUNDU

Raporda, Avrupa İnsan HaklarıMahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’yibiber gazı kullanımının işkence vekötü muamele yasağına aykırı olduğugerekçesiyle mahkûm ettiği bilgisi yeralıyor.

İktidar ve emniyet, AİHM’ninkararına meydan okurcasına bibergazı kullanımının hak ihlalisayılamayacağını TBMM gündeminegelen itirazlara rağmen savundu.İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, 7Nisan’da BDP DiyarbakırMilletvekili Altan Tan’ın gözyaşartıcı gaz kullanımına ilişkin yazılısoru önergesini yanıtladığı açıkla-masında kendisine bağlı emniyetteşkilatına açık destek verdi. BakanŞahin polis tarafından kullanılan gözyaşartıcı gazların, laboratuvarsonuçlarına göre insan sağlığı

üzerinde hiçbir kalıcı etki bırak-madığını söyledi.

Türk Tabipleri Birliği (TTB)Ağustos 2011’de göz yaşartıcı gazınetkileri üzerine yayımladığı ‘KimyasalSilahlar Gösteri Kontrol Ajanları’raporunda gaz bombasının halksağlığına zararlarını ortaya koymuştu.TTB “İnsan sağlığına etkilerinedeniyle bir kimyasal silah olduğukabul edilen göz yaşartıcı gazların‘hiçbir durumda’ kullanımına izinverilmemesi ve uygulayanların ceza-landırılması gerektiği” kanaatiniaçıklamıştı. TTB tarafından Hopaolaylarının hemen arkasından 1Haziran’da yayımlanan ‘Halka silahkullanmaya son verin’ başlıklı basınaçıklamasında da gaz bombasınınyan etkilerini şöyle sıralamıştı: “Gözyaşartıcı gazların ani etkileriarasında; göz yaşarması, hapşırık,öksürük, zorlu soluma, gözlerde ağrı,geçici körlük, göz kapaklarında,boğazda ve midede tahriş, bulantı,

kusma, ishal ve deride tahriş, tansi-yon yüksekliği.”

İçişleri Bakanı “gaz bombasısağlığa zarar vermiyor” dese desadece son bir yılda gaz bombasıyüzünden biri çocuk üç kişi hayatınıkaybetti. Metin Lokumcu, polisinattığı gaz bombası sonrası fenalaşıphayatını kaybetti. İstanbul’daNewroz kutlamasına katılan HacıZengin kafasına isabet eden gazbombası yüzünden öldü. AralarındaBatman milletvekili Ayla AkatAta’nın da olduğu 4 kişi vücudununçeşitli yerlerine gaz bombası isabetettiği için yaralandı.

Polisin ölüm ve yaralamaya yolaçan saldırıları, iktidarın sokakmuhalefetini ve sokağa çıkan halkıntepkisini bastırmak için ona verdiğigörevin bir sonucu. Öte yandan polisteşkilatı son dönemde yargı kurum-ları ile iç içe geçiyor. Yargı-polisbirliği güçlendiriliyor.

POL‹S MAHKEMESALONUNDAK‹ YER‹N‹SA⁄LAMLAfiTIRDI

Hakimler ve Savcılar YüksekKurulu’nun (HSYK) soruşturmapolislerinin mahkemede de bulunabi-leceğine ilişkin kararı bu görüşügüçlendiren önemli bir örnek. HSYKkarakoldaki polis baskısınınmahkeme salonlarında da sürmesiniyasal zemine kavuşturan önemli birkarara imza attı.

6 Aralık 2009’da polis tarafındanÜmraniye’de bir eylemde gözaltınaalınan 7 genç ve iki çocuk İstanbulEmniyet Müdürlüğü TerörleMücadele Şubesi'ne götürüldü.Gözaltı süresi dolan çocuklar mahke-meye çıkarıldıklarında avukatlarıTerörle Mücadele Şubesi’nde çocuk-ların sorgusuna giren polislerin demahkeme salonunda olduğunu gördüve bu duruma itiraz etti. Avukatlarınitirazına Hakim Yakup HakanGünay, "Güvenlik gerekçesiylegerekli" cevabını verdi. Avukatlar,hakim hakkında "görevi kötüye kul-lanmak"tan HSYK'ya şikayette bu-lundu. Ancak, HSYK, hakim ile aynıgörüşü paylaşarak, şikayeti kabul et-medi. Hakimin uygun gördüğü du-rumlarda sorgu polislerinin salona gi-rebileceğini söyledi. Avukatlar sorgupolislerinin mahkeme salonunda dabulunmasının psikolojik baskı uygu-lanması anlamına geldiğini söyledi.

ANAYASA MAHKEMES‹’NEPOL‹S ATANDI

Emniyet ile yargı arasındakiyakınlaşmanın önemli bir halkasınıda Cumhurbaşkanı tarafındanyapılan Anayasa Mahkemesi atamasıoluşturdu. Prosedüre uygun olarakYÖK tarafından AnayasaMahkemesi’ne atanması içinCumhurbaşkanı Gül tarafındanseçilmek üzere üç isim önerilmişti:Dicle Üniversitesi’nden Prof.Dr.FazılErdem, Selçuk Üniversitesi’ndenProf. Dr. Mehmet Ayan ve PolisAkademesi Başkanı Zühtü Arslan.

Gül bu isimler arasından “güven-lik uzmanı” Zühtü Arslan’ı seçerekAnayasa Mahkemesi’ne atadı.

Zühtü Arslan AKP için kritik ikikonuda görev almış bir isimdi. ZühtüArslan, AKP tarafından hazırlanananayasa taslağında imzası olan isim-lerden birisiydi. Arslan’ın ismi “Kürtaçılımı” sürecinde de gündemegelmişti. Açılım toplantılarına 1Ağustos 2009’da Polis AkademisiAnıttepe Kampüsü’nde ‘KürtMeselesinin Çözümü: TürkiyeModeline Doğru Çalıştayı’ ilebaşlanmış Arslan bu Çalıştay’a evsahipliği yapmıştı.

AKP’nin haklar ve özgürlükleralanının sınırları konusunda etkiliolan bir kuruma uzmanlık alanı“Güvenlik” olan bir ismi atanması“demokrasi” ve “özgürlükçülük”kavramlarından iktidarın neanladığını gösteriyor.

Önce şike davası sonra MİT-yargıçekişmesi derken aylardır gün-

demi işgal eden Gülen hareketi ileAKP arasındaki kardeş kavgasında,Gülen cephesi geri adımını bir dekla-rasyonla ilan etti. Konuya dair açıkla-ma Fethullah Gülen’in onursal baş-kan olarak resmi organik bağının ol-duğu tek cemaat örgütü olan TürkiyeYazarlar ve Gazeteciler Vakfı vasıta-sıyla yapıldı. Böylece ilk kez Gülen veavukatları dışında bir kurum Cemaatadına açıklama yayımladı. Açıklama-da MİT-yargı gerilimi-nin Gülen hareketinin“gündemi ve ilgi alanıdışında” olduğu ve ken-dilerinin ‘bu krizin birtarafında olmadığı’ iddiaedildi. Birçok cemaatçiyargı mensubu ve polisinayağının kaydırıldığı sü-recin sonunda gelen buaçıklama, “düşenleri”bırakarak geri çekilmeanlamına geliyor.

“Gündeme DairÖnemli Açıklamalar” başlıklı açıkla-mada Gülen hareketinin kendini“Hizmet hareketi” veya kısaca“Hizmet” olarak adlandırması dikkatçekiciydi. Sosyal hayır ve hizmet işleriyapan bir sivil toplum örgütü olduk-ları vurgusu, çeşitli kesimlerdengazeteciler arasında Gülencilerin,siyaset alanını AKP’ye bırakmataahüdü olarak yorumlandı. Diğeryandan açıklamada “Hizmet’in”daima siyasete mesafeli olduğu, parti-ler üstü pozisyonu hatırlatıldı. Bu

hatırlatmanın bir taraftan hareketingeleneklerini referans göstererektabanı bu taktik geri çekilmeye vekimi kadroların harcanmasına iknaetme amacını taşıdığı söylendi. Fakatbunun cemaatin klasik taktik geri çek-ilmelerinden olduğu, AKP’ye de aynınumarayı çektiği de özellikle iktidarayakın medyada yer alan iddialardandı.

EN KUVVETL‹ K‹M? Gülen hareketinin AKP’nin

başarılarını takdir ettiği, bu anlamda“kadirşinas” olduğunundile getirildiği açıklama-da “bütün muvaf-fakiyetler de sadece birpartiye veya bir grubamal edilemez” denerekiktidarın bugünleregelmesinde kendi rol-lerinin altı çizildi. Açıkla-mada “Hizmet-AKParti” çatışmasının“vesayetçiler”in eseriolduğu iddia edildi.Böylece Gülenciler

kendi ikbal ve kolyuk kavgalarınınarkasından “Ergenekon” çıkarmayıbaşardı. Ancak açıklamadaki “vesayet,bu sefer entrikalarla, dedikodularlavelhasıl en kuvvetli insanları bile tuşedebilen zaaflarla karanlık emellerinegeniş kulvarlar açabilir” cümlesiyleyaptığı ince dokundurmanın Erdo-ğan’a yönelik olduğu sanılıyor. Bu ge-rilimin galibi şimdilik Erdoğan gibigözükse de 28 Şubat yargılaması gibigündemler etrafında, çatışmanınalevlenme ihtimali de bulunuyor.

Polis haftası emniyete methiyelerle geçti. İçişleri Bakanı meclis gündemine gelen polisin biber gazını savundu.Anayasa Mahkemesi’ne bir polis atandı. Emniyet teşkilatı kat ettiği yolla rejim içindeki konumunu güçlendirdi

Polis yargı birliğine bir ilmek dahaAKP ‹KT‹DARININ VURUCU GÜCÜ: EMN‹YET TEfiK‹LATI

Kardeş kavgasındayeni aşama

Polisin kamuoyu nezdindeki imaj›n› güçlendirmek için bir halkla iliflkilerfaaliyeti olara örgütlenen polis haftas›, 10-15 Nisan tarihleri aras›nda ‘kut-land›’. Emniyet teflkilat› “halkla bütünleflmek” için bir dizi etkinlik yapt›. ‹stan-bul’da Taksim’in göbe¤inde polis sergisi açt›, Rize’de halkla beraber horontepti, Tokat Erba¤’da yoldan gecen araçlar›n floförlerine kolonya ve çikolataikram etti, Mardin’de liseler aras› futbol turnuvas› düzenledi…

AKP’nin üçüncü iktidar döneminin ençok tart›fl›lan isimlerinden birisi ‹çiflleriBakan› ‹dris Naim fiahin. fiahinkamuoyunda gaf olarak alg›lanan aç›kla-malar› ve sa¤-muhafazakar-›rkç› söylemiyumuflatmadan do¤rudan kullanmas›ylatan›nan bir isim. Bu nitelikleriyle AKP’ninbask›c› ve sa¤ muhafazakar siyasetlekarakterize olan üçüncü dönemini temsilediyor.

‹dris Naim fiahin’in ad› ‹çiflleri Bakan›olarak atanana kadar fazlaca bilinmiyor-du. Oysa fiahin Erdo¤an’›n “kara kutusu”olarak an›lan, ‹stanbul BüyükflehirBelediye Baflkanl›¤› döneminden beriyak›n çal›flma arkadafl› olan bir isimdi.1980’de kaymakam olarak bafllad›¤›kariyerini Mülkiye Baflmüfettifli olaraktamamlad›. Devlet ve güvenlik bürokra-sisinin en önemli makamlar›ndan birisiolan bu görevin ard›ndan 1994’te ‹stan-bul Büyükflehir Belediyesi Genel SekreterYard›mc›l›¤› görevine getirildi. Erdo¤an’labu y›llarda bafllayan mesaisi bugüne deksürdü. AKP’nin kuruluflunda görev alanfiahin, iki dönem AKP Genel Sekreterli¤igörevini yürüttü.

fiahin geçmiflte, Baflbakan Erdo¤an’laberaber Akbil yolsuzlu¤u davas›nda san›kolarak yarg›land›¤› için gündemegelmiflti. 5 Eylül 2007’de ise AKP gruptoplant›s›nda ifle al›nmak üzere torpilyap›lacaklar listesi haz›rlarkenobjektiflere yakalanm›flt›.

AKP’ninaynası Şahin

‹stanbul Newroz’una tutuklamaAçl›k grevi eylemleriyayg›nlafl›yor

Kürt hareketinin dört temeltalep etraf›nda bafllatt›¤› açl›kgrevleri, yayg›nlaflarak sürüyor.Öcalan’a özgürlük, siyasi-askerioperasyonlar›n son bulmas›,anadil önündeki tüm engellerinkald›r›lmas› ve Kürtlere statütan›nmas› talebiyle 15 fiubat’ta-bafllat›lan açl›k grevi eylemlerihem Türkiye’de hem de ulus-lararas› düzlemde sürüyor.

Türkiye’nin 37 hapis-hanesinde 2 binden fazla tutuk-lunun sürdürdü¤ü süresiz-dönüflümsüz açl›k grevleri yenikat›l›mc›larla devam ediyor. 24Nisan’da ‹zmir K›r›klar 1 No’lu,‹zmir K›r›klar 2 No’lu, Tekirda¤ 1

No’lu, Tekirda¤ 2 No’lu, Edirne,K›r›kkale, Sincan erkek, Sincankad›n, Bolu, Bak›rköy, Gebze,Bergama, Denizli, Manisa,Kand›ra 1 No’lu, Kand›ra 2 No’lucezaevlerinde bulunan 500tutuklu ve hükümlünün dahasüresiz-dönüflümsüz açl›k grevieylemine kat›lacaklar› duyurul-du.

Almanya, Belçika, ‹sviçre,Hollanda ve Fransa'n›n bafltaolmak üzere açl›k grevleriTürkiye d›fl›ndaki ülkelerde desürüyor. Açl›k grevlerinin temelgündemlerinden birisi olanÖcalan’a tecrit ise 9’uncu ay›n›geride b›rakt›.

‹stanbul’da valilik taraf›ndan yasaklanmas›na ra¤men gerçekleflen Newroz kut-lamalar› polisin muhaliflere dönük av›na dönüfltü. 1 May›s haz›rl›klar›n›n h›zkazand›¤› bir dönemde polisin bafllatt›¤› Newroz operasyonun ilk dalgas› 3Nisan’da 38 BDP üyesinin gözalt›na al›nmas›yla gerçekleflti. 10 Nisan sabah› isearalar›nda Halkevleri ve Ö¤renci Kolektifleri üyeleri, Aka-Der, Sosyalist Parti, ESPyöneticileri ve ETHA muhabirinin de bulundu¤u 20’den fazla kifli gözalt›naal›narak operasyon Türkiye soluna do¤ru geniflletildi. Gözalt›na al›nanlar iki ayr›grup halinde adliyeye ç›kar›ld›. 12 Nisan’da savc›l›k ifadesi al›nan 9 kifli serbestb›rak›l›rken 13 Nisan’da savc›l›k taraf›ndan ifadesi al›nan 13 kifliden 3’ü serbestb›rak›ld›, 7'si tutukland›, 3 kifli de adli kontrolle serbest b›rak›ld›. Tutuklananlararas›nda Ö¤renci Kolektifleri’nden ‹hsan O¤uz Yüzgeç ve Kadir Ev de bulunuyor.

Uludereli aileler meclistefi›rnak Uludere'ye ba¤l› Roboski köyü

yak›nlar›nda 28 Aral›k 2011 gecesi savafl uçak-lar›n›n bombard›man›nda hayat›n› kaybeden 34genç ve çocu¤un ölümüne iliflkin incelemei¤neyle kuyu kazarcas›na ilerliyor. TBMM ‹nsanHaklar›n› ‹nceleme Komisyonu bünyesinde kuru-lan Uludere Alt Komisyon’u olay›n üzerindengeçen 110 güne ra¤men köylülerin ölümüne yolaçan istihbarat bilgisini kimin verdi¤ini ortayaç›karamad›. Komisyon çal›flmas›n›n yavafl iler-lemesi ve faillerin halen a盤a ç›kar›lmamas›nedeniyle Uludere’de yak›nlar›n› kaybeden ailel-er Meclis’e bir ziyaret düzenledi. Komisyonlagörüflen Uludereli aileler, ac›lar›n›n bir nebze deolsa dinmesi için sorumlular›n a盤aç›kar›lmas›n› istedi. Uludereli aileleri, BDP GrupToplant›s›’na kat›larak burada kürsüye ç›kt›. Bukonuflmalar TBMM TV taraf›ndan yay›mlanmad›.

� AKP, 2 Haziran 2007’de Polis

Vazife ve Salahiyet Kanunu'nda

de¤ifliklik yaparak, polisin yetkilerini

geniflletti. Bu düzenleme ile polise,

hiçbir karar ve izin aranmadan dur-

durma ve kimlik sorma yetkisitan›d›. Yarg›s›z infazlar›n önünü

yetki de bu düzenleme ile verildi.

� Ocak 2011’de yürürlü¤e giren

düzenleme ile emniyet teflkilat› a¤›r

silah (harp silah›) alma yetkisine

sahip oldu. Geçmiflte a¤›r silah al›m

hakk› TSK ile s›n›rl›yd›.� 'Entegre S›n›r Güvenlik

Sistemi Projesi' ile kara s›n›r› TSK’n›n

görev alan› olmaktan ç›k›p polise

devredilecek. S›n›r karakollar›nda 70

bin kiflilik özel polis birlikleri görev

alacak.

Page 5: 155'inci sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

519 Nisan 2012 / 2 May›s 2012

iklimkıta7 5

Formula 1 Bahreyn Grand Prix'i öncesindeBahreynli muhaliflerin, başkent

Manama'da 2 adet F1 aracını yaktığı bildirildi.Bahreyn İçişleri Bakanlığı da yaptığı açıkla-mayla olayı doğruladı. Ülkede geçtiğimiz aybinlerce hükümet karşıtı, devletin BahreynGrand Prix'sini politik bir kazanımadönüştürme çabasında olduğu iddiasıylasokaklara dökülmüştü.

Bahreyn F-1’e karfl›

Salı günü Kahire'deki gösterilere polisinsaldırması sonucu 2 kişinin öldürülmesini

protesto eden göstericiler, askeri istihbarataait bir binayı ateşe verdi. Libya sınırındakibina kullanılamaz hale geldi. EylemcilerMübarek döneminde istihbarat şefi olan veşu anda iktidardaki FJP içinde yer alan ÖmerSüleyman'ın ölümlerden doğrudan sorumluolduğunu ifade etti. Mısır'da geçtiğimiz yıldiktatörlük halk isyanı ile yıkılmıştı. İsyancılarile askeri yönetim arasındaki anlaşmayarağmen ordu iktidarı hala elinde tutuyor.

‹stihbarat alev alev

Ekonominin kötüye gitmesi ve işsizliğin art-ması üzerine sokağa çıkan binlerce

Tunuslu, başkent Tunus'un Habib BurgibaCaddesi'nde yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüşesaldıran polisler, eylemcilere gaz bombası attıve coplarla saldırdı. Bunun üzerine çevre sokak-lara sığınan eylemciler polisle çatıştı. Tunus’tayapılan seçimlerin ardından yönetime gelen‘uyumlu İslamcı’ Ennahda'nın politikasının birdeğişiklik yaratmaması üzerine son dönemlerdehalk, yeniden sokaklara çıkmaya başlamıştı.

Tunus’ta sokak bu kezEnnahda’ya karfl›

Bolivya'daki otoyol yapımını engellemekisteyen yerliler, Devlet Başkanı Morales'e

geri adım attırdı. Yerli başkan Evo Morales,yol yapım anlaşmasını iptal ettiğini açıkladı.Şirketin işinin askıya alındığını ifade edenMorales, "Yol yapım şirketi OAS'ın yetkilen-dirildiği sözleşmesinin iptal edilmesi için süre-ci başlattık çünkü şirket şartlara uymadı" dedi.Ülkenin ilk yerli Devlet Başkanı Evo Morales,otoyol inşaatında ısrar ettiği için yerlilertarafından ihanetle suçlanıyordu.

Amazonlar direndiotobanc›lar yenildi

A ntik Yunan’da insanhayatı olgusunu ele alandüşünürlerin pek çoğu

intihara karşı çıkarken, kimidüşünürler istisnai durumlardaintiharı onaylamış. Bu isimlerdenAristoteles, intihar eyleminin“savaş sırasında onurlu bir duruş”olarak gerçekleştirilebileceğinisöylemişti. Aradan yüzyıllar geçtik-ten sonra aynı sözler, 77 yaşındakiemekli bir eczacının yaşamına sonverdiği mektubunda yer aldı.

Yunanistan’ın başkenti Ati-na’nın ünlü meydanı Syntagma, 4Nisan sabahı bir intihar eyleminesahne oldu. 77 yaşındaki DimitrisChristoulas, görgü tanıklarının ak-tarımına göre “Çocuklarıma borçbırakmak istemiyorum” diye bağır-dı ve ardından kafasına sıktığı tekkurşunla hayatını kaybetti. Chris-toulas’ın haykırışının, teknokrathükümetinin neoliberal saldırıları-na karşı bir isyan çığlığı olduğu, ar-dında bıraktığı mektuptan anlaşıl-dı.

Christoulas şöyle yazmıştı:“Tsolakoglou’nun işgal hükümeti(Yunanistan’da işgal yıllarındaNazilerin işbaşına getirdiği işbir-likçi hükümete atıf yapıyor), 35yılda devletin bir katkısıolmaksızın, kendi çalışmamla edin-diğim emekli maaşımı silip süpür-erek hayatta kalma olanağımı tammanasıyla ortadan kaldırmışdurumda. Dinamik bir biçimdedirenecek yaşta olmadığımdan(aslında bir Yunanlı elinekalaşnikof alacak olsa, onu ilktakip edenlerden olmak isterdim)ve hayatımı çöpleri karıştırarakyaşamak zorunda kalmadan önce,hayatıma son verecek başka bironurlu yol göremiyorum.İnanıyorum ki geleceksiz gençler,bir gün silahlarını kuşanıp tıpkı1945’te İtalyanların Mussolini’yeMilano’nun Pireto Meydanı’nda

yaptıkları gibi, bu hainleri deSyntagma Meydanı’ndabacaklarından asacaklardır.”

‹NT‹HAR ÖNCÜ EYLEM OLDUChristoulas’ın Syntagma Meyda-

nı’ndaki cenazesine on binlerce kişikatıldı. İntiharın gerçekleştiği yereçiçeklerin ve mumların bırakılma-sıyla başlayan tören, neoliberal po-litikalara karşı öfke kusulan bir mi-tinge dönüştü. Günün ilerleyen sa-atlerinde ise ülkenin pek çok ken-tinde halk ile polis arasında çatış-malar başladı. Üç gün boyunca ge-

celi gündüzlü süren çatışmalardapolisin tazyikli suyla yaptığı saldırı-lara karşı halk barikatlar kurdu.Atılan biber gazlarına ise kaldırımtaşları ve ağaçlardan toplanan por-takallar ile karşılık verildi.

‹NT‹HARA DE⁄‹L, ‹ST‹KRARA BAKIN!

Ekonomik kriz ortamında hükü-met ise sermayenin talepleri doğ-rultusunda hareket etti. Kamuemekçilerinin ve emeklilerin maaş-larında kesintiler yaptı, enerji ala-nında ve vergi sisteminde zamlı dü-

zenlemelere gitti. Avrupa Konse-yi’ne bağlı EuroStat’ın verilerinegöre 15-24 yaş arası işsizlik oranıyüzde 50’nin üzerine çıktı, ülkedekiborçlu yurttaş sayısı katlandı. Yok-sulluğun ve işsizliğin derinleşmesi,intiharların artmasına yol açtı.

Dimitris Christoulas’ın intiharı2012 yılı içerisinde ülkedeki 150’in-ci intihar olayıydı. Ancak hüküme-tin “istikrar” söylemli politikası,medyayı Christoulas’ın “politikeylemini” görmezden gelmeye itti.Gazeteler ve televizyonlar “çaresiz-liğin ürünü”, “umutsuz bir kaçış”,

“bireysel bir buhran” ifadelerinikullandı. Medyaya en büyük tepkiise emekli eczacının kızı EmmiChristoulas’tan geldi.

B‹Z‹M ‹SM‹M‹Z D‹REN‹fi!“Babamın el yazısı notu hiçbir

yanlış anlamaya mahal vermiyor. Obütün hayatı boyunca solcu birkavga insanı, çıkar gözetmeyen biridealist olarak kaldı.

Hayatına son veren eylem deyaşamı boyunca inandığı veyaptıklarıyla tamamen tutarlı olanbilinçli bir politik eylem oldu. Ülke-mizde, Yunanistan'da bu açıkgerçekleri katlediyorlar.

Kimileri için, ‘Chimera'nın(imkansız sayılan düşlerin) şımarıkçocukları’ olan bizler için,yaşadığımız koşullarda intiharınanlamı kaçış değil, bir uyanışçığlığıdır.

Bu nedenle babamın eylemibaşka bir muhtevaya bürünüyor. İlkdefa babamla çok sevdiğimizMikis'in (Theodorakis) 1975'tekikonserinde birlikte söylediğimizşarkıdaki anlamı kazanıyor. Ozamandan beri daima bizim bayra-mlarımızda, bizim ölülerimiz içinsöylediğimiz şarkılardaki anlamını…Sen uyu baba ve ben kardeşlerimegidiyor ve senin sesini alıyorum(burada Giannis Ritsos'unTheodorakis tarafından bestelenmişEpitafios şiirine bir gönderme var).Sen, gençler için sadece bunundüşünü kuruyordun, bunu anlat-maya çalışıyordun ve sanırımbaşardın.

Bizi bıraktığın noktada bir gencinkaleme alıp bıraktığı bir not var:

“Bugün ölen insanın adıDemokrasi; ancak biz geride kalan11 milyon canlıyız.

Ve bizim de bir ismimiz var:Direniş!”

* Mektuplar Foti Benlisoy tarafındanTürkçeleştirilmiştir.

Ekonomik krizle sarsılanAvrupa’da emekçiler neoliberal

saldırı politikalarına karşı direnişlerinisürdürüyor. Yunanistan, Belçika,İspanya ve İtalya’da emekçiler kemersıkma politikalarına karşı alanlarıdoldurdu ve “yıkıma hayır” dedi.

YUNANİSTAN’da teknokrathükümetin uygulamaya koyduğu borçtakasının, şimdiye kadar yaptıkları biri-kimlerini silip süpürdüğünü söyleyenyüzlerce işçi 7 Nisan’da Atina’da Yu-nan Merkez Bankası önünde eylemyaptı. Eyleme saldıran polise karşı ko-yan emekçiler, bankanın etrafını saranpolisi ablukaya aldılar. Yaşanan çatış-malarda 2 kişi yaralandı.

11-12 Nisan’da hükümetin emeklilikve sağlık yasalarını protesto eden de-niz taşımacılığı çalışanları, iki günlükgreve başladı. Deniz taşımacılığının yo-ğun olduğu Paskalya Bayramı’nda ya-pılan grevde, emekçiler gelecekleri içinmücadele etmek zorunda olduklarınıifade ettiler. Grev nedeniyle Yunanis-tan'ın adalarla bağlantısı kesildi, yakla-şık 10 bin feribot bileti iade edildi.

12 Nisan günü de şehirlerarası oto-büslerde çalışan şoförler greve gitti.Otobüs şoförleri, arkadaşlarının iştençıkarılmasını ve toplu iş sözleşmesi ya-pılmamasını protesto etti.

BELÇİKA’da 4 Nisan günü birkontrolörün öldürülmesi üzerine ula-şım emekçileri 7 Nisan’da greve başla-dı. İş güvenliğinin artırılmasını isteyentoplu taşıma çalışanları, bu adım atıl-madığı sürece grevi sonlandırmayacak-larını açıkladı. Hükümetten ise Hazi-ran ayından itibaren güvenlik tedbirle-rini artırmaya yönelik yeni önlemlerindevreye sokulacağı açıklaması geldi.

İSPANYA’nın başkenti Madrid’dey-se hükümetin eğitim ve sağlık sektör-lerinde yapmayı planladığı bütçe kesin-tilerine karşı eylem düzenlendi.Binlerce kişinin katıldığı eylemdekesintilerin 40-50 yıl içerisindemücadeleyle kazanılmış hakların gaspedilmesi anlamına geldiği belirtildi.

İTALYA'nın başkenti Roma'da biraraya gelen işçi sendikaları, teknokrat-lar hükümetinin başbakanı olan MarioMonti'nin kıdem tazminatını ortadankaldıran yeni emeklilik düzenlemesinekarşı yürüdü. Krizin nedeninin kendi-leri olmadığını dile getiren işçiler,krizin bedelini ödemeyeceklerinibelirtti. Üç yıllık kemer sıkma vebüyüme paketi, bütçe kesintileri ve 30milyar Euro civarında vergi artışıöngörüyor.

Suriye’de bir yılı aşkınsüredir devam eden

çatışmalar yerini ateşkesebıraktı. BirleşmişMilletler’in (BM) Suriyetemsilcisi olarak görev-lendirilen eski BM GenelSekreteri Kofi Annan’ınhazırladığı plana göre ikitaraf da saldırılarına sonverecek.

Yapılan anlaşmayagöre, Suriye yönetimihalkın meşru taleplerineyanıt verecek “siyasi ge-çiş” için Annan’la işbirliğiyapacak, askerioperasyonlar son bulacak,insani yardım için kolaylıksağlanacak, gelişigüzeltutuklananlar serbestbırakılacak, gazetecilerinülke içinde serbest dolaşı-mı sağlanacak ve “barış-çıl” gösterilere izin verile-cek.

Ateşkesin ardındanBM Güvenlik Konseyitoplanarak Suriye’yegözlemci gönderilmesikonusunda karar çıkarttı.İlk aşamada 30 gözlemci16 Nisan tarihinde Şam’agiderek göreve başladı.Bu sayının ilerleyen dö-nemde 200’e kadarçıkması bekleniyor.

Düne kadar Esadyönetimini devirerekülkeyi yönetmeye talipolan Özgür Suriye Or-dusu ve Suriye UlusalKonseyi’nin bu anlaşma-dan sonra demokrasiyiEsad yönetiminden talep

eder pozisyona çekilmele-ri, Suriye’deki isyanıngeldiği nokta hakkındaönemli göstergeler sunu-yor.

Gerek Rusya ve Çin’inBM’deki sert tutumu,gerekse de emperyalistblokun kendi iç dinamik-leri nedeniyle Suriye’debir savaş durumunagirmekten kaçınmasıylayeterince beslenemeyen“isyancıların” Esad birlik-leri karşısında sürekli geriçekildiği haberleri geli-

yordu.EMPERYAL‹STLERÇEK‹LD‹

Önümüzdeki kasımayında seçime gidecekolan ABD’de BarackObama petrol fiyatlarınıoynatacak bir hamleyaparak ülkesinde budurumdan oldukça etkile-necek olan orta sınıfıkarşısına almak istemiyor.AB de içinde bulunduğuderin kriz nedeniyleSuriye konusundaçekimser kalıyor.

Bu durumdan en çokrahatsız olan ülkelerdenbiri Türkiye. YeniSuriye’de ve dolayısıylabölgede söz sahibi olmahayalleri suya düşme nok-tasına gelen AKP’ninönünde Esad’lauzlaşmaktan başka birçare kalmamış gibigörünüyor. Ancak Esad’akarşı savaşan paralı asker-leri barındıran ve eğitenAKP’nin bu uzlaşıyı nasılsağlayacağı merakkonusu. AKP’nin en

büyük korkusu şüphesizEsad’ın Türkiye sınırındaözerk bölge kurulmasıkonusunda Kürtlerle an-laşması. Bu durumun ger-çekleşip gerçekleşmeye-ceği orta vadede açıklığakavuşacak.

Öte yandan Suriye’de“muhalif”lerin etkisi kırıl-dıkça birtakım gerçeklerde ortaya çıkmaya başla-dı. The Times gazetesin-den Martin Fletcher AsiNehri’nin Türkiye tarafın-da olduğunu belirttiği si-lahlı Özgür Suriye Ordu-su militanlarını Kızılay ça-dırlarında görüntüledi veAKP’nin silahlı gruplaradesteği bir kez daha ka-nıtlanmış oldu.

Bir başka gerçeklik demedyada yapılan haberlerüzerine oldu. Körfez ser-mayesinin ajansı olan ElCezire’nin Beyrut büro-sundan gelen istifalar ya-pılan yalan haberleri orta-ya çıkardı. Suriye’de ka-sıtlı olarak Esad’ın katli-am yaptığına dair haber-ler yapıldığını belirten bü-ro çalışanlarından 5 kişibu durumu protesto ede-rek görevi bıraktılar. ElCezire’deki istifalar bir-çok yazar ve akademisye-nin dile getirdiği medyamanipülasyonunun kanıtıoldu. Annan planındansonra Suriye’deki den-gelerin ne yöndedeğişeceği meraklabekleniyor.

Suriye’de ateşkes ilan edildi. Esad yönetimi yerindekalacağını gösterdi, işbirlikçileri büyük bir telaş sardı

Avrupalı işçidireniyor

Fitili ateşleyen son nefes

Suriye’de ateşkes AKP’de telaş

Filistin halk›n›n meflru direniflini her f›rsatta kul-lanarak prim yapan AKP, “Filistin’e hoflgeldiniz”kampanyas› kapsam›nda ‹srail’e gitmek isteyeneylemcilere izin vermedi.

‹srail’in Türk Hava Yollar›’na talimat göndererekeylemcilerin uça¤a al›nmamas›n› istemesinekarfl›l›k sesini dahi ç›karmayan AKP’nin ‹srailkarfl›tl›¤›n›n sözde oldu¤u bir kez daha görüldü.‹srail’in direktifiyle uça¤a al›nmayan dünyan›nçeflitli ülkelerinden yaklafl›k 50 eylemci durumuprotesto etmek için havaalan›nda eylem yap›nca da

polis müdahalesiyle karfl›laflt› ve alandan d›flar›ç›kar›ld›.

‹srail daha önce Gazze’ye giden Mavi Marmaragemisine asker ç›karm›fl ve 9 kifliyi öldürmüfltü. Oolaydan sonra her f›rsatta ‹srail’e yüklenip di¤eryandan iliflkileri devam ettiren AKP hükümetinintek amac› Filistin halk›yla dayan›flmak olan eylem-cilere izin vermemesi, d›fl politikayla paralel biçim-de Filistin davas› konusundaki ikiyüzlülü¤ü de göz-ler önüne serdi.

Eylemciler ‹srail’e gitmek için farkl› yollar deniyor.

‘Neoliberal saldırıların yoğunlaştığı Yunanistan’daemekli bir eczacının “onurlu yolu”, öfkenin fitiliniateşledi. Eylem, halka tek çözümü gösterdi: Direniş!

İsrail istemedi, THY götürmedi

Page 6: 155'inci sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

619 Nisan 2012 / 2 May›s 2012

PolisinDerbent’ibölme çabası

Ankara’nın Mamak ilçesinde yaşayanlarNato Yolu üzerinde gerekli önlemler alın-

madığı için trafik kazalarıyla karşı karşıya kalı-yor. Ege Mahallesi’nde bulunan Demokrasi İl-köğretim Okulu’nun yakınında herhangi bir tra-fik önlemi alınmadığı için son bir yılda sekiziölümlü toplam 12 trafik kazası gerçekleşincehalk isyan etti.

HALKEV‹ DENET‹ME BAfiLADIYetkililerle yapılan görüşmelerin sonuç ver-

memesi üzerine halk kendi çözümünü kendiüretti. Halkevleri üyeleri ile görüşen mahallehalkı, yapılan toplantıların ardından okulunbulunduğu bölgede ders çıkış saatlerinde trafikdenetimine başladı. Denetim boyunca ellerinde“Dur–geç” yazan bir dövizle yolu kapatanHalkevciler bu şekilde öğrencilerin güvenli birşekilde karşıdan karşıya geçmesini sağlıyor.Veliler ise bu durumdan oldukça memnun.Komşusunun çocuğunun bu cadde üzerindeöldüğünü söyleyen bir veli yapılan uygulamaylailgili şunları söylüyor: “Halkevleri’ne çokteşekkür ediyorum. Bu sorunun çözümü içinelimizden geleni yapmaya hazırız. Tek

istediğimiz trafik lambası. Buraya trafik lambasıkonulana kadar mücadele etmeye devamedeceğiz.”

Trafik kontrolünün dışında başka eylembiçimleri de seçen mahalle halkı her pazar günücadde üzerinde buluşarak trafiği kapatıyor. Yak-laşık bin kişinin katıldığı eylemlere Ege Mahalle-si Muhtarı Ali Kahraman, Cengizhan MahallesiMuhtarı Cemal Gülşen, Mamak BelediyesiMeclis Üyesi Yusuf Sağlık ve Ankara Büyükşe-hir Belediyesi Meclis Üyesi Durmuş Özcan dadestek veriyor.

SÖZ VAR ‹CRAAT YOKSon yapılan eylemin ardından mahalle temsil-

cileri Ankara Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Da-iresi Başkanı Mümtaz Durlanık ile görüşerek busorunla ilgili çözüm istediler. Durlanık yapılanteknik incelemelerin ardından bu sorunu en geç16 Nisan tarihine kadar çözeceğini söyledi ancaktarih geçmesine rağmen sorun çözülmedi. Dahafazla çocuğun ölmemesi için konuyu gündemdetutacaklarını söyleyen mahalle halkı bu durumçözülene kadar eylemlerini ve trafik kontrolleri-ni sürdüreceklerini tüm kamuoyuna duyurdu.

Sarıyer Derbent mahallesi halkınakarşı, 13 Mart Salı günü sabah

saatlerinde Organize SuçlarlaMücadele Şube Müdürlüğü ekip-lerinin düzenlediği ev baskınları ve19 mahallelinin gözaltına alınmasıylabaşlatılan baskılar sürüyor.

Derbent mahallesinde barınmahakkı mücadelesi verenlere yönelikpolis baskısı sürüyor. 4 Nisan’da ma-halleye gelen Organize Suçlarla Mü-cadele Şubesi’ne bağlı 150 polis, kiraödeyemedikleri için başka mahalle-lerden gelerek daha önce polis neza-retinde boşaltılan evlere yerleşenDerbentlileri Şafak Operasyonu kap-samında bir hafta içinde ifade verme-ye çağırdı. Polis, bazı evlerin kapısınıkırmakla tehdit etti.

Kimi evlerin kapısını kırmaklatehdit eden polis, evlerde bulduğumahallelileri “Şafak Operasyonu”kapsamında başlatılan soruşturmaçerçevesinde “şüpheli sıfatıyla” birhafta içinde ifade vermeye çağırdı.

Polis baskısı, daha önceboşaltılmış evlere yerleşenlerle, önce-den beri mahalle sakini olanlararasında bir bölünme yaratmayıamaçlıyor. Böylece mahalleninCemre İnşaat Şirketi’ne peşkeş çek-ilmesini kolaylaştırması hedefleniyor.

AKP’nin yıkım politikalarına dire-nen Sarıyer Derbent'te 13 Mart’tasabaha karşı 30’a yakın kişi evleribasılarak gözaltına alınmıştı.Gözaltıların gerekçesi olarak da“konut dokunulmazlığının ihlaledilmesi” gösterilmşti.

‘ÜçüncüKöprüsuçtur’3. Köprü Yerine Yaşam

Platformu, Başbakan veilgili bakanlar hakkında ‘3.köprü cinayettir’ diyerek suçduyurusunda bulundu.

18 Nisan’da ÇağlayanAdliyesi önünde buluşanPlatform üyeleri, 20 Nisan’daAnkara Karayolları GenelMüdürlüğü’nde yapılacağıaçıklanan Kuzey MarmaraOtoyolu Projesi Odayeri –Pa-şaköy (3. Boğaz Köprüsü da-hil) kesimi Yap-İşlet–DevretProjesi ihalesi ile ilgili olarakBaşbakan Tayyip Erdoğan,Ulaştırma, Denizcilik ve Ha-berleşme Bakanı Binali Yıldı-rım, Orman ve Su İşleri Baka-nı Veysel Eroğlu, Çevre ve Şe-hircilik Bakanı Erdoğan Bay-raktar, Tarım Bakanı MehmetMehdi Eker ve İstanbul Bü-yükşehir Belediye BaşkanıKadir Topbaş hakkında görevikötüye kullanma, kamuyuzarara uğratma, kanuna aykırıişlem yapma suçlarından suçduyurusunda bulundu.

Platform, 3. Köprü Proje-siyle ilgili bilimsel değerlendir-me raporlarını da kamuoyuylapaylaşarak, tüm İstanbullularıbirlikte mücadeleye çağırdı.

Halkevleri, 8’i ölümlü 12 trafik kazasının olduğu Nato Yolu’ndatrafik denetimine başladı. Demokrasi İlköğretim Okulu öğrenci-lerinin kullandığı yolda halkın tek talebi trafik lambası

Trafik lambası yok, Halkevciler var

B aşbakan 2007 yılında Mersinlilimon üreticisinin şikayetlerine“ananı da al git” diyerek yanıt

vermişti. Narenciye üreticilerine kıla-vuzluk eden “Narenciye gen bahçesi”nikoruyan bilim insanlarına saldıranAdana Valisi Başbakan’ının Valisiolduğunu gösterdi.

Adana'daki 14 Nisan’da KutluDoğum Haftası programı kapsamındaÇetinkaya Mağazası'nda düzenlenentoplantıya katılan Vali Hüseyin AvniCoş burada davetli olduğu etkinliğingündemiyle ilgisi olmayan bir konuşmayaptı. Olayı bilmeyenlerin anlayamaya-cağı konuşmasında Vali Coş kızdığıbirilerine şöyle sesleniyordu:“İnsanımızın eğitimini engelleyip,ağaçları adeta bir 'totem' gibialgılayarak, onların dokunulmaz, saygıduyulacak, erişilmez bir varlık gibialgılanması ve bulundukları yerlerin debir tabu gibi gösterilmesiyle çağdaş ola-mazsınız. Böylesine çağdaş bir zihniyetde olamaz. Bu gen bahçeleri acabadokunulmaz, girilmez tabu alanlarımıdır? Bu ağaçlar her dakikakorunacak, tıpkı Hindistan'daki gibikutsal inekler mi?”

Vali Coş’u kızdıranlar ÇukurovaÜniversitesi Ziraat Fakültesi’ninöğretim görevlileri ve öğrencileriydi.Bu öğrencilerin “kutsal inek”, “tabu”muamelesi yaparak koruduğu şey isefakültenin binbir emekle hayata geçir-diği, dünyada eşine az rastlanır“Narenciye Araştırma ve GenBahçesi”ydi.

Adana Valiliği’nin talimatıyla çevikkuvvet polisi, 5 Nisan Perşembe günüsaat 10.00 sularında TOMA aracı veonlarca sivil polisten oluşan takviye bir-liklerle Çukurova Üniversitesi'ne (ÇÜ)tahsis edilmiş bir araziye girdi. Bu araziZiraat Fakültesi tarafından “NarenciyeAraştırma ve Gen Bahçesi” olarak kul-lanılıyordu.

POL‹S NEZARET‹NDEHUKUK Ç‹⁄NEND‹

Kolluk güçlerinin araziye girişininnedeni Adana Bilim ve TeknolojiÜniversitesi’ne tahsis edilen gen bahçe-sine yapılmak istenen sondajcalışmasıydı. Olaydan haberdar olup

gelen üniversite öğretim üyesi, öğrencive çalışanların alana gelmesine veyapılanın yasalara aykırı olduğunubelirtmelerine karşın Çevik KuvvetMüdürü’nün emriyle, zor kullanılarakve darp edilerek iş makineleri GenBahçesine sokuldu. Toprak ve genmiras ve değerleri yok sayıldı;Çukurova Üniversitesi’nin tahsiskararına yaptı itirazın sonucu beklen-meden yapılan bu sondajla mahkemesonucu beklenmeden, yeni üniver-sitenin kampus inşaatı için ön çalışmapolis zoruyla yapıldı.

TÜRK‹YE’N‹N NARENC‹YEBAHÇES‹ ‹Ç‹N

Vali Coş, bilim insanlarına tabu

muamelesi yaptığı için kızsa da bahçebu nitelikleriyle “tabu” sıfatını haketmiyor değil. Çünkü bölgedeki veülkedeki narenciye yetiştiriciliğiaçısından büyük önem taşıyançalışmaların yürütüldüğü önemli biralan. Adana Bilim ve TeknolojiÜniversitesi'ne verilmek istenen genbahçesi 40 yıllık emeğin ürünü.Türkiye’deki narenciye üretimininyüzde 75’ini sağlayan Çukurova böl-gesinde, bölgeyle aynı ismi taşıyanüniversitenin 1976’da 1100 dekar alanüzerine kurduğu Gen Bahçesi’nde 903farklı narenciye çeşidi, 13 Avokado ve17 Pikan cevizi geni bulunuyor.Bahçenin üzerine kurulduğu arazi bi-rinci sınıf mutlak tarım arazisi ve

üzerinde yerleşim yerinin açılması 5403sayılı Toprak Koruma Yasası’na tabi.İlgili yasa gereğince söz konusu mutlaktarım arazisi alternatifi olduğu süreceamaç dışı yerleşime açılamaz.

Fakat bu arazi 2011 yılındaBakanlar Kurulu kararıyla kurulanAdana Bilim ve Teknoloji Üniversite-si'ne tahsis edildi. 40 yıllık emeğin vebölgedeki temel tarımcılık faaliyetineyön gösteren bilimsel çalışmanın yokedilmesine izin vermek istemeyenZiraat Fakültesi de öğrencisiyle,hocasıyla bu talanı durdurmak istedi.

POL‹SE PROFESÖRÜ GELSEFARK ETMEZ

Sondaj için polis ekipleri geldiğinde,

Adana Emniyet Müdürlüğü GüvenlikŞube Müdürü Erhan Yıldırım’a yasalolarak polisin özerk üniversiteye gire-meyeceği ve araştırma materyalinedokunamayacağı öğretim görevlileritarafından söylendi. “Narenciye GenBahçesinin” ve bulunduğu arazininmutlak sulu tarım toprağı olduğu vetarım bilimcileri olarak arazinin amaçdışı kullanımına karşı olunduğu vebuna her ne nedenle olursa olsun izinvermeyeceği belirtildi.

Ancak kolluk kuvvetleri TOMAaracı, akrep ve onlarca sivil polis, gaztüpleri dahil her türlü durumahazırlıklı gelmişti. Nihayet basına dayansıdığı gibi Adana Valiliği’ninemriyle çok sayıda çevik kuvvet polisiÇukurova Üniversitesi tarafındanhalen bilimsel araştırma amacı ile kul-lanılan nadir bir koleksiyon oluşturanZiraat Fakültesi “Narenciye Araştırmave Gen Bahçesi” alanına tüm itirazlararağmen girerek sondaj çalışmasınabaşladı. Polis hiç kimsenin sözünü din-lemedi. “Profesörü gelse fark etmez”anlayışı ile polisler tarafından hak vehukuk hiçe sayılarak alana girildi.

Polisin şiddetine rağmen hocalar veöğrenciler alanı terk etmedi. Üniversiteçalışanlarının, en doğal hakkı olançalışma alanını korumak için gösterdik-leri tepki, aslında doğa ve insan haklarıtüccarlığı yapanlaraydı.

Yazının başında olaya dair yorum-larını aktardığım Adana Valisi Coş’untepkisi ise AKP’li bakanlarınbuyruğuna karşı üniversitelerini, bilim-sel çalışmalarını korumayı tercih etmecüreti gösteren Ziraat Fakültesi’ninbilim insanlarına ve öğrencilerineydi.

DAHA ÖNCE DE ZEYT‹N VEPAMUK BAHÇELER‹ TALANED‹LD‹

Çukurova Üniversitesi’nin ZeytinGen Bahçesi de bir süre önce FenLisesi inşaatı için yapılaşmaya açılmıştı.386 çeşitten oluşan 773 zeytin ağacınınbulunduğu bahçedeki 58 ağaçsökülmüştü. Pamuk AraştırmaAlanı’na da üzerine hastane yapılmaküzere el konulmuştu. Bu arazi içinaçılan mahkeme kazanılsa da arazi geridöndürülemez bir biçimde tahripolmuştu.

ÖZGE SAPMAZ

Akdeniz Belediyesinin düzenledi¤i “KentselDönüflüme Alternatif Yaklafl›mlar,Sa¤l›kl›laflt›rma ve Sosyal Politikalar” bafll›kl›panel 15 Nisan’da Mersin BüyükflehirBelediyesi Kongre ve Sergi Saray›’nda gerçek-lefltirildi.

Akademisyen, mimar, yazar ve bar›nmahakk› mücadelesi verenlerin konuflmac› olarakkat›ld›¤› panel için, kentsel dönüflüm projesikapsam›ndaki Çay, Çilek ve Özgürlük gibimahallelerden ücretsiz servisler kald›rd›.Panelde kentsel dönüflümün ekonomik,kültürel sosyal y›k›mlar›na karfl› mücadelevurgusu yap›ld›.

Konuflmac› TMMOB fiehir Planc›lar› GenelSekreteri Ümit Özcan kentsel dönüflümün

yaflam standartlar›n› gelifltirmek için de¤ilrant sa¤lamak için yap›ld›¤›na dikkat çeker-ken, MSGS Ünv. Mimarl›k Fak. Dekan Yrd.Doç.Dr. Murat Cemal Yalç›ntafl bu projelerinTOK‹ ve hükümet taraf›ndan iki flekildede¤erlendirildi¤ine dikkat çekti. Yalç›ntafl,bunlardan birincisinin ekonomik ç›karlar,di¤erinin kendisine ters düflen siyasalyap›lar›n bulundu¤u yerleflkeleri da¤›tmaamac› oldu¤undan bahsederek, bu durumu‹stanbul Tarlabafl›’nda uygulanmak istenenprojeyle örneklendirdi.

BARINMA HAKKI BÜROSUMERS‹N’DE

Bar›nma Hakk› Bürosu’ndan Kutay Meriçde Akdeniz Belediyesi’nin mücadele eden

mahallelilerin yan›nda olmas›n›n flansoldu¤unu ifade etti. Mersin’de kentseldönüflüm alan› olarak belirlenen ve BakanlarKurulu taraf›ndan acil kamulaflt›rma kap-sam›na al›nan mahallelerde yaflayanlar›na¤›rl›kla Kürt oldu¤unu ve kimlikmücadelelerini y›llard›r verdi¤ini, daha öncede göç ettirildiklerini söylerken, s›n›fsal,sosyal mücadelelerle kimlik mücadelesininbirbirinden kopmamas› gerekti¤ini vurgulad›.

Son sözü alan Akdeniz Belediyesi Baflkan›Faz›l Türk, mücadelenin yeni bafllad›¤›n› vemücadeleyi sonuna kadar halkla götürecek-lerini söyledi. Türk, Bar›nma Hakk›Bürosu’nun ileriki süreçlerde yanlar›ndaolmalar›n›, deneyimlerini aktarmalar›n› istedi.

Başbakan limon üreticisine “ananı da al git” derse, Valiside limon üreticisi için çalışan bilim insanının bahçesinesaldırı emri verir, “Ağaç bu Hindistan ineği mi” diye çıkışır

Polis nezaretinde bahçe talanı

‘Çay’, ‘Çilek’, ‘Özgürlük’ için

Page 7: 155'inci sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

719 Nisan 2012 / 2 May›s 2012

Derelerin Kardeşliği Platformu’ nun ikincimeclis toplantısı Doğu Karadeniz böl-

gesinde hidroelektrik santrallere karşı (HES)mücadele eden yaşam savunucularını bir arayagetirdi. Rize Tek Gıda-İş Sendikası Bölge Şube-si'nde yapılan toplantıya, 20 ilden 67 temsilcikatıldı. HES’lere karşı mücadele eden vadiler-deki platformlar tarafından seçilerek gönderilentemsilcilerden oluşan meclis, yeni dönemyürütme kurulunu da butoplantıda seçti. HES karşıtımücadele açısındanoldukça hareketli geçen biryılın ardından yapılanmeclis toplantısında,mücadele içerisindeyaşanan deneyimlerışığında, önümüzdekidöneme dairdeğerlendirmeler yapıldı.Bu değerlendirmelerdenhareketle, AKP iktidarıylakol kola derelerimizesaldıran şirketlere karşıyürütülen direnişi dahagüçlü ve yaygın hale getirebilmenin yollarıtartışıldı. Yasal düzenlemeler ışığında mücade-lenin hukuksal durumu değerlendirildi.

F‹‹L‹ D‹REN‹fiLER YÜKSEL‹YORMeclis toplantısında söz alarak konuşan her

direnişçi, HES’lere karşı direnişin fiili boyutunavurgu yaptı. Önceki yıllara göre, konuşmacılartarafından fiili mücadelenin altının daha çokçizilmesi, özellikle son bir yılda yaşananlarladoğrudan ilgili. AKP iktidarı son dönemdeçıkardığı yasa ve yönetmeliklerle, bir yandanHES’lerin yapılmasına engel olan mahkemekararlarını geçersiz kılmaya çalışırken, idaremahkemelerinin görev ve yetki alanına ilişkinyaptıkları değişikliklerle de mahkemelerdenHES’lere engel olan kararlar çıkmasının önünegeçmeye çalışıyor. HES’lere karşı mücadeleninbir aracı olarak başvurulan hukukun bu şekildeetkisizleştirilmesi, yaşamı savunanlarındirenişinde fiili mücadelenin daha da öneçıkmasına yol açıyor. Siyasi iktidar derelerimizintalanının önündeki her türlü yasal engeli bir birkaldırırken, su ve yaşam hakkı mücadelesi, fiilidirenişlerle yükseliyor. Hopa’da, Tortum’da,Gerze’de Solaklı’da sermayenin suyumuzayönelik saldırısı karşısında yükselen fiilidirenişler doğayı ve yaşamı savunanlara yolgösterici oluyor.

SU HAKKI MÜCADELES‹ B‹R BÜTÜNDerelerin Kardeşliği Platformu esas olarak

HES karşıtı mücadele üzerinden oluşmuş olsada, HES’lerin, neoliberal yağma rejiminindoğayı talanının ve suyu ticarileştirmesinin birbiçimi olduğu, yaşam savunucuları açısındanbilinen bir durumdu. Fakat henüz suya sahipçıkma mücadelesi, HES’lere karşı mücadeleninsınırlarını aşamadı. Derelerin KardeşliğiPlatformu ikinci meclis toplantısında bu açıdanda önemli tartışmalar yapıldı.

Ülkemizin her yanında hızla yaygınlaştırılankontörlü su sayaçlarının Karadeniz bölgesindede pek çok belediye tarafından “indirim kam-panyaları” ile kullanıma sokulması, meclistoplantısının önemli gündem başlıklarındandı.Daha önce suyun ve doğanın metalaştırılmasıkonusunda olan bitenin farkına varamadığı içinHES’ler konusunda çekimser kalan, karşıçıkmayan insanlar, şimdi kontörlü su sayaçdayatması ile karşı karşıya kalınca, sermayeninsularımız üzerine kurduğu planların farkına var-maya başladı. Derelerin Kardeşliği Platformu’nuoluşturan yerel bileşenlerin, şimdilik kentmerkezlerinde kullanılmaya başlanan kontörlüsu sayaçlarına karşı mücadeleyi de gündeminealması HES karşıtı mücadeleyi güçlendirecektir.İşte bu yüzden, kent merkezlerinde suyunasahip çıkanlarla, dere boylarında nöbet tutan-ların ortak mücadelesini açığa çıkaracak birçabaya ihtiyaç var. Çünkü sermayenin suyu-muza derelerimize saldırılarını geri püskürte-bilmek için, bütün alt başlıklarını içermek üzere“su hakkı” mücadelesi vermekten başka yolyok. Aksi halde vadilerimizi kuşatmış haldepusuda bekleyen sermaye, saldırılarla ya damücadelenin rehavete kapılması için zamanayayarak bu kuşatmayı her geçen gün daralta-cak, bizleri su ve yaşam hakkı mücadelesininbarikatlarını bir adım geriye kurmaya zorlaya-caktır.

Kar sularının erimesiyle birlikte derelerimizgürül gürül akmaya başladı. Kabarmış birbiçimde vadilerimizden akan derelerimizi görensermayenin de iştahı kabarıyor. Yazla birlikte işmakineleri dere boylarında yol almayahazırlanırken, vadilerimizdeki direniş ateşi, su veyaşam hakkı mücadelesinin yolunu aydınlat-maya devam ediyor.

Kardefl derelerinbuluflmas›ndan...

TaylanKayaTrabzon Halkevi

Çaycuma’da çöken AKP’dirZ onguldak’ın Çaycuma İlçe-

si’nin iki yakasını bağlayan61 yıllık köprü 6 Nisan

günü çöktü. Köprüyle birlikte 10’uminibüste, 6’sı iki otomobilde bulu-nan 16 yolcu ve 5 yaya FilyosÇayı’na düştü. Otomobildekilerkendi imkanlarıyla ve itfaiyeninyardımlarıyla karaya çıkmayıbaşardı ancak 15 kişi ırmağınsularında kayboldu. Kazada kay-bolanlar: “Minibüs sürücüsü İsmailÖrenbaş. Minibüsteki yolcular;Mehmet Başören, MeryemBaşören, Tahir Özkafa, KadınSaraç, Serdar Saraç, Aziz Gülşen,Kemal Gülşen, Sezgin Gülşen,Alim Başören. Hayriye Güner,Nazife Kabuk, Veli Kaya, NecatiAzaklıoğlu, Ali Rıza Kaya.”

Hava karardığında, köprününçöken parçasını kaldırmak için her-hangi bir vinç ya da benzeri bir araçgelmedi. Haberi duyar duymazköprüye koşan kayıp yakınları kur-tarma çalışmalarınınbaşlamamasına tepki gösterdi.Tepkiler karşısında gece saatlerindehelikopterlerle arama çalışmalarıbaşladı.

ÇÖKME R‹SK‹ OLAN KÖPRÜYÜBOYAYACAKTI

Kazanın hemen ardından, babasıda kayıplar arasında olan ÇaycumaBelediye Başkanı AKP’li MithatGülşen fenalık geçirdi. Gülşen,üzüntünün etkisiyle sarf ettiğisözlerle köprünün çöküş nedeniyleilgili bazı bilgileri ifşa etti: “Birkaçgün önce arkadaşlara, 'Köprüyüboyayalım' demiştim. Çizgileriyapılacaktı. Siparişleri verildi. Ama'her an her dakika burası göçebilir'diye aklıma da geldi. Çünkü çaydasel vardı.”

YEREL BASIN UYARMIfiTIFilyos’un akışını yavaşlatıp 61

yıllık köprünün zarar görmesiniengellemek için yapılan taş setin 19Mart’ta yıkılması köprünün yıkılma

riskini artırmıştı. Bu durumÇaycuma’daki yerel basıntarafından 20 ve 26 Mart tarih-lerinde gündeme taşındı. ÇaycumaSanat gazetesi, setin yıkılmasıylaırmağın debisinin arttığına veköprünün yıkılma tehlikesiyle karşıkarşıya kaldığına işaret etti. Gazete,tüm yetkilileri uyardığı haberini şusözlerle sonlandırdı: “Umarız ilgilimakamlarca gereken yapılır.”

Gereken yapılmadı ancakköprünün riskli olduğu 19 Mart’taortaya çıkan bir durum değildi.Çaycuma Güncel gazetesi 2010yılında yaşanan kuraklık sırasındaköprününayaklarının fotoğrafınıçekmiş ve köprünün olası bir selde

çökme tehlikesiyle karşılaşacağınıbelirtmişti. Ulaştırma Bakanlığı veZonguldak milletvekilleri dahil tümyetkilileri de göreve çağırmıştı.Gazetenin köşe yazarları da benzeruyarıları defalarca tekrarlamıştı.

Karayolları Genel Müdürlüğü,son bakımını 2010 yılında yaptığıköprüyü, 2011’de yol ağındançıkararak belediyeye devretti.Köprü çöktükten sonra belediyeköprüyü devraldığını kabul etmedi.Çaycuma yerel basınında dadeğinilen aynı konu İnşaatMühendisleri Odası ZonguldakŞubesi’nin raporunda da yer buldu.

Yerel basının işaret ettiği duru-mun yanı sıra kazadan hemen

sonra konuyla ilgili uzmanlarınaçıklamaları sonucunda köprününçökme nedeniyle ilgili iki görüşağırlık kazandı. Bunlardan biriköprünün bakımının yeterlidüzeyde yapılmaması, diğeri desuyun akış rejiminin değişimi.

Aydın Üniversitesi Afet Eğitim,Uygulama ve Araştırma MerkeziMüdürü Yrd. Doç. Dr. KubilayKaptan, yetersiz bakım yapanKarayolları’nı suçlu bulurken İTÜHidroloji ve Su Kaynakları Uzmanıİlhan Avcı ise hidroelektrik santral-lerinin etkilerini öne çıkardı. İMOZonguldak Şubesi üyeleri debölgedeki ilk incelemelerini 11Nisan günü bitirdi ve bir ön rapor

yayımladı. İMO’nun raporunda daçökme gerekçesinin ırmağın akışrejiminin değişmesi olduğu görüşüağırlık kazandı.

İMO heyeti, inceleme yaptığısırada köprünün bir bölümü dahaçöktü. Yeni çöken köprünün temel-lerini inceleme fırsatı bulan heyet,temelin oyulduğunu kaydetti. İMO,Filyos çayında çok sayıda taş vekum ocağı olduğunu belirtti.Bölgedeki inşaatlar için çaydan sıksık kum alındığını belirten İMOüyeleri, bu işlemin dere yatağınıdeğiştirdiği gibi suyun debisini deyükselttiğine işaret etti.

Temelin oyulması, yetersizbakım iddialarını ve HES etkisinide güçlendirdi. Olaylar şu şekildegelişti: Köprünün 50 kilometregüneyinde bulunan Karabük’tekiHES, Filyos Çayı’nı, taşıdığı taş vekumdan arındırdı. Taşıdığı kum vetaş oranı azalan Filyos Çayı, dahahızlı akmaya başladı. Daha hızlıakan çay Çaycuma’daki köprününayaklarına eskisinden daha sertçarpmaya başladı, nehrin taşıdığıtaşlar da köprünün ayaklarına dahahızlı çarpmaya başladı. Köprününsu tarafından boşaltılan ayaklarınınaltı, ırmak eskisinden daha az taşve kum taşıdığı için yeterince dol-madı. Ayakların hareketi,köprünün ağırlık merkezinikaydırdı ve ayakların taşıdığı köprüçöktü. Kaza sonucunda 6 kişinincesedine ulaşıldı, 9 kişi için aramave kurtarma çalışmaları sürüyor.

‘fiOV YAPMAYA MI GELD‹N‹Z!’AKP hükümeti kazadan bir

hafta sonra Çaycuma’ya gitti.Çaycuma’ya 12 Nisan günü gelenUlaştırma Bakanı Binali Yıldırımile Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanı Faruk Çelik, kayıpyakınlarının tepkisiyle karşılaştı.Kayıplardan Nazife Kabuk’un kızıSevilay Kabuk, bakanlara “7 günsonra neden buraya geldiniz? Şovyapmaya mı geldiniz?” diyerektepki gösterdi.

Çaycuma’da 61 yıllık köprü bakımsızlık ve HES’ler nedeniyleçöktü. Köprünün çökeceğini tahmin eden belediye başkanıönlem almak yerine köprüyü boyamayı tercih etti. 15 kişi öldü

Bakan Eroğlu, HES karşıtı mücadele veren bilim insanlarını ‘seyyar gruplar’ diyerek hedef gös-terdi. Doğasına ve yaşama sahip çıkanlar bilime ve bilim insanlarına da sahip çıktı

ALP TEK‹N BABAÇ

Çaycuma’da köprü y›k›lmadan önce, yerel bas›n›n defalarcay›k›m tehlikesine iflaret eden ve yetkilileri göreve ça¤›ran yaz›laryazd›¤› biliniyor. Uyar›lar›n dikkate al›nmad›¤› da ortada.

15 kiflinin hayat›na mal olan köprü y›k›m›n›n hemenard›ndan Çaycuma E¤itim-Sen fiube Baflkan› ‹smet Akyol, baflkabir y›k›m tehlikesine iflaret etti. Akyol, 5 y›ld›r uyard›klar› haldeÇaycuma Anadolu Lisesi’nin y›k›lmad›¤›n› ve e¤itimin, y›k›lacakbinan›n hemen yan›ndaki prefabrik binalarda yap›ld›¤›n› söyle-di.

Zonguldak Valili¤i, 16 Nisan 2007 tarihinde Çaycuma

Anadolu Lisesi hakk›nda, depreme dayan›kl› olmad›¤› gerekçe-siyle "acil tahliye ve y›k›m" karar› verdi. Ancak bina, çat›s›çökmesine, duvarlar›ndaki çatlaklar ve iki bina aras›ndakiyar›lma aç›kça görülmesine ve her an y›k›lma tehlikesi alt›ndaolmas›na karfl›n 5 y›ll›k sürede halen y›k›lmad›.

Dahas›, tahliye ve y›k›m karar›n›n ard›ndan bina boflalt›ld›,ancak e¤itim-ö¤retim binan›n hemen bitifli¤indeki prefabrikbinalara tafl›nd›. Dersliklerin yan› s›ra ö¤rencilerin teneffüsyapt›klar›, dinlendikleri, spor ve oyun alan› olarak kulland›klar›alanda 350 ö¤renci ve 30 personel ölümle burun buruna.

Yeni felaketlere davetiye

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

ART Matbaac›l›k, Türker Saltabafl, ‹stasyon Mah. 242 Sk, No:32Kartepe / Kocaeli (0262 373 45 03)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

Adana Seyhan Belediyesi’ninsorgusuz sualsiz dönüşüm

planıyla yıkım tehdidi altında olanİsmetpaşa ve Barış mahallelerindebelediyeye bağlı Adana Su veKanalizasyon İdaresi (ASKİ) susayaçlarını değiştirmek istedi.

Mahalle halkı 11 Nisan Çarşambagünü “Sorma, itiraz etme, öde”şeklinde bir dayatma ile yaklaşanASKİ görevlilerine itiraz etti.

YIKACAKLARI EVLER‹NSAYAÇLARINI DA⁄‹fiT‹RMEK‹ST‹YORLAR

Adana Barınma HakkıBürosu’nda örgütlenen İsmetpaşa veBarış mahalleleri halkı, mahalleleri-nin kentsel dönüşüm alanı ilan edil-diğini ve yıkılmak istenen evlerdekisayaçların değiştirilmesinin gereksizbir uygulama olduğunu belirttti.

Barış ve İsmetpaşa mahallelerinegelen ASKİ görevlileri, su sayaçlarınıyeni model sayaçlar ile değiştirmekistediler. 26 lira değerindeki yenisayaçların da 13'er liralık iki taksitebölünerek faturaya yansıtılacağınısöylediler. Sayaç değişikliği hakkındabilgilendirilmediklerini belirtenmahalle halkı uygulamaya engeloldu. Mahallelinin tepkisi üzerineASKİ görevlileri sayaçlarıdeğiştirmekten vazgeçerek mahalle-den ayrılmak zorunda kaldı.

Orman ve Su İşleri Bakanı VeyselEroğlu 3 Nisan’da Cumhuriyet

gazetesine yaptığı ziyaret sonrası açıkla-malarıyla isim vermeden Prof. Dr. BeyzaÜstün’ü ve HES karşıtı öğretimgörevlilerini hedef gösterdi. Doğası içinmücadele eden pek çok örgüt doğasavunucusu bilim insanlarına destekaçıklaması yaptı.

Eroğlu’nun açıklaması şu şekilde:“Dışarıdan bazı gruplar var, sürekli sey-yar gruplar. Bunlar tamamen bu enerjişirketleri tarafından yönlendirilmiş olangruplar. Bunlar, biz tespit ettik bir gruphalinde gidiyorlar, propaganda yapıyor-lar. Hatta bir tanesinin ismini de benaldım, üniversiteden bir öğretim üyesiyalan yanlış şeyler söylemiş. Hiç bilimlebağdaşmayan, son derece cahilane şeylersöylemiş. Efendim suyunuz zehirlenecek,suyunuzu sattılar demiş. Onunla ilgilisavcılığa suç duyurusunda bulunacağız.İlk defa savcılığa gideceğiz. Hemsavcılığa, hem YÖK’e hem üniversiteyebaşvuracağız. Böyle bilim adamı olmazhiç kusura bakmasın.”

Bakanın bahsettiği “seyyar gruplar”,saldırıya karşı harekete geçti. İstanbul’daSuyun Ticarileştirilmesine HayırPlatformu, 11 Nisan’da Orman BölgeMüdürlüğü önünde "Yaşam alanlarımızave bilim insanlarımıza sahip çıkıyoruz"dedi. Platform adına açıklamayı okuyanTTB Merkez Konsey üyesi HüseyinDemirdizen, "Bakan bu beyanı ile sadecebilim insanlarını, bilirkişileri tehditetmekle kalmıyor akademiye duruş ve

görev tanımlıyor" dedi. Eylemden sonra görüşlerini aldığımız

Beyza Üstün de Bakan Eroğlu’nun ser-mayenin sözcülüğünü üstlendiğini ifadeetti. Üstün, “Bakanın açıklaması aslındabütün hak mücadelesi verenlere yönelik-tir. Yaşamını ve yaşam alanlarını savu-nanlara ve bilgilerini bu doğrultuda kul-lanan bilim insanlarına yöneliktir” diyekonuştu.

Kocaeli’de Onurumuzu SavunuyoruzHareketi bir basın toplantısıyla bakanınaçıklamasına tepki gösterdi. Açıklamayıyapan TTB Kocaeli Şube BaşkanıKemal Keşmer, bilim insanlarının bilim-sel çalışmalar yapacağı yerde, vakitlerinisavcılıklarda ve mahkeme salonlarındaharcadıklarını, bilim insanlarınınyalnızlaştırılmaya ve itibarsızlaştırılmayaçalışıldığını söyledi.

Ege Çevre ve Kültür Platformu da(Egeçep) 11 Nisan’da gerçekleştirdiğibasın açıklamasıyla hak mücadelesiverenlere, bilim insanlarına sahip çıktı.Platform Eroğlu’nun, temsil ettiği ser-maye sınıfının sözcülüğünü yapacağımdiye, onların çıkarlarını savunacağımdiye çırpınırken, hukuka, bilime veülkesini gerçekten seven tüm yaşamsavunucularına savaş açmışgöründüğünü belirtti. Platform doğasını,havasını, suyunu, toprağını her türlüparasal değerden daha üstün gören,çocuklarımıza yaşanılabilir bir gelecekbırakma mücadelesi veren yaşamsavunucuları olarak mücadelede kararlıolduklarının altını çizdi.

Suda soygunaizin yok

‘Seyyar gruplar’ bilimi savunuyor

Orman ve Su ‹flleri Bakan›’n›n HES karfl›t› bilim insanlar›n›hedef göstermesine karfl› yaflam› savunanlar eylem yapt›.

Bakan›n hedef gösterdi¤i bilim insanlar› içinde köy köydolafl›p HES gerçe¤ini halka anlatan Beyza Üstün de var.

Page 8: 155'inci sayı

N isan’ın ilk iki haftasında tele-vizyon ekranında “Flaş” ibare-siyle altyazı olarak geçen çok

fazla iş kazasına tanık olduk. İstanbulİşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’ninve Sendika.Org’un ulaştığı bilgileregöre nisanın ilk 15 gününde iş kazalarısonucu 49 işçi öldü. Ölümlü kazalarainşaatlarda, madenlerde, hidroelektriksantrallerinde, tekstil fabrikalarında vetersanelerde yaşandı.

TAVAN H‹KAYE, KAR HIRSI GERÇEK

Ölüm, işyerlerinde mesaisine 2Nisan’da Eskişehir’de bir madenocağında başladı. Eskişehir’inMihalıççık İlçesi’ne bağlı KoyunağılıKöyü yakınlarındaki kömürmadeninde göçük meydana geldi, 4 işçihayatını kaybetti.

Kazanın ardından, çöken tavanınyalancı tavan olduğu ifade edildi. Ölenmadencilerin yakınları Eskişehir’dekibir yerel gazeteye konuşunca işçilerinölümünün gerçek nedeni ortaya çıktı.Ölen işçilerden KaradenizMadencilik’te çalışan RamazanKaracan’ın yeğeni, can güvenliğiolmadığını söylemelerine rağmenişçilerin çalıştırıldığını ifade etti.Kendisi de aynı madende çalışanYaşar, normal şartlarda 80 santimdebir kafes yapılması gerekirken iki kafesarası mesafenin 3 metre olduğunusöyledi. Kazada hayatını kaybedenHamza’nın arkadaşı Ramazan dagöçüğün olduğu yerde “Buraya enazından bir direk dikelim burasıtehlikeli” demiş ancak işveren dinle-memiş: “Zaman kaybederiz, daha fazlakömür çıkarmalıyız.” İşçilerdenMuzaffer de hayatını kaybedenRamazan’ın 1 Nisan Pazar günümadende çalışırken ayağına düşen

kaya nedeniyle yaralandığını, 2 Nisangünü işe gelip çalışamayacağınısöylemesine rağmen çalıştırıldığınısöylüyor.

Tarım ve hayvancılığın olmadığıköyün tek geçim kaynağı madencilik veköyde herkesin en az bir akrabasımadende hayatını kaybetmiş.Eskişehir’deki madende sendika yokve işlerin tamamı taşeron şirketlertarafından görülüyor.

VAL‹N‹N ZAMANI ‹fiÇ‹LEREGEREKEN ZAMAN DE⁄‹LM‹fi

Eskişehir’deki kazadan bir günsonra Erzurum’un Aşkale ilçesindekiKarasu HES baraj gölünün ortasındakidireği onarmak için 5 TEDAŞ işçisi

yola çıktı. İşçilerin kullandığı denizbisikleti alabora oldu ve işçiler buzlakaplı gölde hayata tutunmaya çalıştı.İşçiler 3 saat boyunca yardım beklediancak gölde herhangi bir kurtarmabotu yoktu ve donarak öldüler. Osırada Erzurum Valisi helikopterlerinhavalandığını söylüyordu. Kurtarmarezaletine ölen işçilerin yakınlarıAşkale Bayburt karayolunu trafiğekapatarak tepki gösterdi. Vali ise şuaçıklamayı yaptı: “Ama zaman derken,zaman şudur; Bizim gidebileceğimizzaman. Vatandaşın lazım olan zamanıdeğildi, demek ki”

Aşkale’deki kazadan bir gün sonraİstanbul Tuzla Tersaneler bölgesi birpatlamayla sarsıldı. Ada Tersanesi’nde

meydana gelen patlamada 2 işçiölürken 6 işçi de yaralandı.

‘SORUMLU AKP’D‹R’Erzurum’daki kazanın ardından bir

açıklama yapan Enerji-Sen de,Tuzla’daki kazanın ardından açıklamayapan Limter-İş de kazaların sorum-lusunun işçi sağlığı önlemlerini‘maliyet’ unsuru olarak gören patron-lar ve buna göz yuman AKP olduğunusöyledi.

İstanbul Valisi, Tuzla’daki kazanınardından ‘işçilerin daha dikkatli olmasıgerektiğini’ salık verirken hükümetyetkilileri “Yeni bir yasa çıkaracağız”demekle yetindi. Ancak durumhükümetin geçiştirebileceği gibi

değildi, işçi ölümleri durmuyordu.Tuzla’dan 5 gün sonra ElazığMaden’de meydana gelen hortum,karayolları şantiyesinde çalışan işçilerinkonteynerini kayalara çarptı. 6 işçihayatını kaybetti, 9 işçi yaralandı.

B‹R YILLIK ‹fiÇ‹LER O GÜN‹fiE BAfiLAMIfi

Kazadan hemen sonra taşeronşirket yetkilileri ölen 4 işçinin o gün işebaşladığını söyledi ve o gün sigortagirişlerini yaptıklarını iddia etti. AncakHalkın Sesi’ne ulaşan ve bölgedekişantiyelerde çalışan işçiler, taşeronşirketin yalanını teşhir etti. Yeni işegirdikleri iddia ettikleri o dört işçi, birbuçuk yıldır aynı şantiyede çalışıyordu.

Erzurum’daki kazanın ardından birkişi tutuklandı ancak HES’lerde ölüm-ler sürdü. Erzurum’un İspir İlçesi’nde-ki EnerjiSA’nın Arkun HES Barajı’nınyapımını üstlenen Limak Holding’inşantiyesinde 11 Nisan’da meydana ge-len iş kazasında bir işçi öldü.

13 Nisan günü Maraş’ta bir tekstilfabrikasında patlama meydana geldi.Kot boyama işi yapılan fabrikadakipatlama sonrasında 4 işçi hayatınıkaybederken 9 işçi de yaralandı.

EKRANLARA YANSIMAYANLAR Televizyon ekranlarına yansıyan bu

kazaların yanı sıra Adana’da 17yaşındaki Abidin Altay, penceredemirlerini, iç kabin kapısı bulun-mayan asansörle 9’uncu kata taşırkendemirin asansörle kat arasına sıkışmasısonucu boynu kırılarak hayatını kay-betti. Altay, lise öğrencisiyken parakazanmak için demirci atölyesindeçalışmaya başlamıştı.

Nisanın ilk 15 gününde meydanagelen iş kazalarında 49 işçi hayatınıkaybetti, yüzden fazla işçi yaralandıancak 3 şirket yetkilisi tutuklandı, istifaeden hiçbir yetkili olmadı.

EMEKHalk›n Sesi

819 Nisan 2012 / 2 May›s 2012

Türk Metal, Boschişvereninin desteğiyle

16 Nisan günü fabrikaönünde basın açıklamasıyapan Birleşik Metal İşüyesi işçilere ve sendikayöneticilerine saldırdı.Türk Metal saldırısı 17Nisan’da DİSK yöneticilerive bağlı sendikalarınüyeleri tarafından BoschGenel Müdürlüğü önündeyapılan eylemle protestoedildi.

Bosch’un işçilerinanayasal hakları olan sendi-ka seçme özgürlüğünesaygı göstermemesihalinde, eylemlerin devamedeceği vurgulandı.

Enerji-Sen’edemir gibidestekAdana’da 7 Nisan günü

oynanan AdanaDemirspor - Denizli Bele-diyespor maçında AdanaDemirspor taraftarları“Atılan TEDAŞ işçileri ge-ri alınsın” yazılı bir pankartaçtı. Maraton tribünündeaçılan pankartın ardındanstattaki 3 bin taraftar pan-kartı alkışladı ve hep birağızdan “Atılan işçiler gerialınsın” tezahüratını attı.Maçın ardından direnişleri-nin 34’üncü gününde olanenerji işçileri, taraftarlarateşekkür etti; işlerine geridönene kadar mücadeleedeceklerini belirtti.

Türk Tabipleri BirliğiAsistan Hekim Kolu,

Türkiye Asistan HekimlerGünü olan 5 Nisan’da 5talebini açıkladı: “İnsancamesai saatleri, nöbet ertesiizin hakkı, nitelikli uzmanlıkeğitimi, hastanelerde cangüvenliğinin sağlanması veperformans eğitimininkaldırılması.” Asistanhekimler, 5 Nisan 2011’deperformans sistemine ve ağırçalışma koşullarına karşıDokuz Eylül Üniversitesi’n-deki grevlerini kazanımlasonuçlandırmış ve o günüAsistan Hekimler Günüolarak ilan etmişlerdi.

Asistanhekimin 5 talebi

Bosch-TürkMetal, işçiyesaldırdı

ALP TEK‹N BABAÇ

Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanı Faruk Çelik, 13 Nisan

günü Zaman’a yaptığı açıkla-malarda işverenlerin ödediğikıdem tazminatı oranlarının çokyüksek olduğunu belirtti. Kısa birsüre içinde kıdem tazminatınıdüşürecek düzenlemelerinTBMM gündemine geleceğinisöyleyen Çelik, oranlarındüşürüldüğünde çok sayıdakişinin kıdem tazminatındanyararlanacağını iddia etti. İşveren-lerin, çalışanların 92’sine kıdemtazminatı vermediğini ifşa edenÇelik, işverenin suçunu görmez-den gelerek “Kıdem tazminatıçok fazla” dedi. Mevcut yasalaragöre bir işçi, çalıştığı bir senebaşına, bir aylık ücreti kadarkıdem tazminatı hakkı kazanıyor.Bakan Çelik, işçinin mevcut yasa-da var olan kıdem tazminatıhakkına dokunmayacaklarınısöylese de kıdem tazminatını azal-tacaklarını belirtti.

Mevcut 4857 sayılı İşKanunu’nda işverenin işçiyekıdem ve ihbar tazminatı verme-den (Bazı istisnai durumlardışında) işten çıkaramayacağı yeralmasına rağmen Çelik, kıdemtazminatını yeni bir yasayladüzenleyeceklerini söyledi. Oysa4857 sayılı kanundan 2003 yılındaAKP hükümeti tarafındançıkarılmıştı. Çelik, kıdem tazmi-natıyla ilgili bireysel fon hesabıöngördüklerini belirtirken fondabiriken paranın nasıl çekileceğininbelli olmadığını söyledi. Çelik,fonun sürdürülebilmesi konusun-da sıkıntı yaşanırsa işsizlik fonun-dan bir puanın kıdem tazminatıfonuna aktarılabileceğini de ifadeetti.

4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanu-nu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasa-

rısı 4 Nisan günü TBMM tarafından kabul edildi.TBMM’nin kabul ettiği yasa, 11 Nisan günü Cum-hurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanarak ha-yata geçti. Yasa tasarısı kamu emekçileri tarafındangerçekleştirilen protesto eylemleriyle uzun süre gün-demde kaldı. KESK, tasarıyı “sahte sendika yasası”olarak değerlendirdi. Memur-Sen sessiz kalırken,Memur-Sen adına konuşan AKP’li milletvekilleriyasayı Memur-Sen için çıkardıklarını gizlemedi.

11 Nisan’da hayata geçen yasayla birlikte toplusözleşme düzenekleri hükümetin ve Memur-Sen’inistediği biçimde düzenlendi. Yasayla birlikte kamuemekçilerinin hangi işyerinde kaç temsilci belirleye-

ceği de toplu sözleşme düzenekleri de devlettarafından belirlendi.

Yasaya göre toplu sözleşme görüşmeleri, Kamuİşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri Sendikaları He-yeti arasında yapılacak. İşveren heyeti Devlet Perso-nel Başkanlığı’nın (DPB) bağlı olduğu Bakan’ın baş-kanlığında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Kalkınma,Maliye, İçişleri bakanlıkları ve heyet başkanınca uy-gun görülen bakanlık temsilcileri ile Hazine Müste-şarlığı ve DPB temsilcilerinden oluşuyor. Kamu çalı-şanlarının heyeti de en fazla üyesi olan sendikanın(Memur-Sen) belirleyeceği heyet başkanı ile her birhizmet kolunda en fazla üyeye sahip sendikalartarafından belirlenecek birer temsilci (11 hizmet kol-unun 10’unda Memur-Sen, birinde KESK), ve üç

konfederasyondan da birer temsilci olmak üzere 15kişiden oluşacak. Yani kamu emekçilerini 12Memur-Sen, 2 KESK ve 1 Kamu-Sen üyesi temsiledecek.

Görüşmelerde anlaşmazlık çıkması durumundaKamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun verdiği kararbağlayıcı olacak. Bu kurulun başkanlığını Yargıtay,Danıştay veya Sayıştay’daki görevliler içindenBakanlar Kurulu tarafından seçilen bir üye yapacak.Kurul, başkan dışında Maliye ve Kalkınmabakanlıkları, Hazine Müsteşarlığı ve DPB’den birerüye, Bakanlar Kurulu tarafından üniversite vesendikalardan seçilecek iki üye, Memur-Sen’den ikiüye, Kamu-Sen’den bir üye ve KESK’ten bir üyeolmak üzere onbir üyeden oluşacak.

TBMM’de 6 Nisan günü289 milletvekilinin oyu

ile kabul edilen DenetimliSerbestlik Yasası kapsamındailk tahliyeler 12 Nisan’dabaşladı. Adalet BakanıSadullah Ergin, uygulamadan15 bin kişinin yaralanacağınıtahmin ettiklerini söyledi.

Yasadan yararlanan mah-pusların üç gün içinde enyakın Denetimli SerbestlikŞube Müdürlüğü’ne başvur-ması gerekiyor. Başvur-mayanlar hapse atılacak.Yasayla birlikte tahliyeedilenler, koşullu salıverilmetarihine kadar “kamuyayararlı” bir işte ücretsizçalıştırılacak. Bir konutta yada bir bölgede elektronikcihazlarla denetim altındatutulacak mahpuslar, kurumtarafından belirlenen yerlere

giremeyecek ve belirlenenprogramlara uyacak.

Yasa kapsamında ücretsizçalıştırılacak tutuklularınçalışma koşulları hakkındabilgi verilmiyor. Bu nedenleuygulamadan yararlananlarafazla mesaili yaptırılıpyaptırılmayacağı, işi red hakkıolup olmadığı, sendikahakkının olup olmadığı,çalıştığı işyerinde mevcut yol,yemek gibi sosyal haklardanyararlandırılıpyararlandırılmayacağı belir-sizliğini koruyor. Ayrıca yasa-da yer alan ‘Mahpus herhan-gi bir suçtan ya da öncedenişlediği bir suçtan dolayısoruşturma geçirirse tekrarhapse atılır’ hükmü, mah-pusun çalışma koşullarınadirenmesinin önünükapatıyor.

Uyguladığı baskı ve tutuklama terörünün bir sonucu olarak dolan hapishaneleri Denetimli Serbestlik Yasasıile boşaltmayı hedefleyen AKP, çıkan mahpusları ücretsiz çalıştırarak başka bir esaret hedefliyor

N isan ayının ilk 15 gününde meydana gelen iş kazalarında40’tan fazla işçi öldü. İstifa eden kimse yok, açıklama bol:‘Yasayı değiştireceğiz zaten’, ‘İşçiler dikkatli olsun’…

Bunun adı kader değil

Denetimli, ücretsiz mahpus emeği

‹fl kazalar› sonras›nda hükümetinher f›rsatta dile getirdi¤i “Yeni yasa”,tasar› halinde TBMM’ye sunuldu.Hükümetin “ifl kazalar›n› azaltmaya”yönelik ç›kard›¤›n› iddia etti¤i tasar›çocuklar›n a¤›r ve tehlikeli ifllerdeçal›flt›r›lmas›na dair yasa¤› ortadankald›r›yor.

Sunulan tasar›yla, ‹fl Kanunu'nuna¤›r ve tehlikeli ifllerde çocuk iflçiçal›flt›rmay› yasaklayan, kad›nlar ile

16-18 yafl aras›ndaki genç iflçilerinhangi koflullarda a¤›r ve tehlikeliifllerde çal›flabileceklerini düzenleyen85’inci maddesi yürürlüktenkald›r›l›yor. Tasar›da, hangi ifllerina¤›r ve tehlikeli ifllerden say›laca¤›ile kad›nlarla, 16-18 yafllar›ndakiiflçilerin hangi tehlikeli ifllerdeçal›flt›r›labileceklerinin ise yönet-melikle düzenlenebilece¤iöngörülüyor. Tasar›, ‹fl Kanunu’nun

çocuklar›n a¤›r ve tehlikeli ifllerdeçal›flt›r›lmas›n› yasaklayan 85’incimaddesinin yan› s›ra a¤›r ve tehlikeliifllerde çocuk ve genç iflçi çal›flt›raniflverenlere para cezas› verilmesi içindüzenlenen 105’inci maddeyi dekald›r›yor. Mevcut yasaya göre çocukve genç iflçileri a¤›r ve tehlikeliifllerde çal›flt›ranlara iflçi bafl›na 1358lira para cezas› var.

Çocuklar ağır iş yolunda

Kıdemligaspçılık

Devletin kazanacağı adi(l) bir toplu sözleşme

* Aç›k cezaevinde, cezas›n›n son 6 ay›n› kesintisizolarak geçiren, çocuk e¤itim evinde toplam cezas›n›nbeflte birini tamamlayan, koflullu sal›verilmesine 1 y›lve daha az süre kalan iyi halli hükümlüler.

* Koflullu sal›verilmesine 2 y›l veya daha az sürekalan ve 0-6 yafl grubunda çocu¤u bulunan kad›nhükümlüler.

* Maruz kald›klar› a¤›r bir hastal›k, sakatl›k veyakocama nedeniyle hayatlar›n› yaln›z idame ettireme-yen ve koflullu sal›verilmesine 3 y›l veya daha az sürekalan hükümlüler.

* Aç›k cezaevinden ayr›lma flartlar› oluflmas›nakarfl›n ayr›lamayan veya bu nedenle kapal› cezaevinegeri gönderilen iyi halli hükümlüler.

Kimler yararlanacak?

Ücretsiz çal›flt›rma mahpuslara ‘müjde’olarak gösterildi.

‹stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeifl kazalar›n› Kürtçe protesto etmek isteyenö¤rencilere polis sald›rd›

Page 9: 155'inci sayı

EMEKHalk›n Sesi

919 Nisan 2012 / 2 May›s 2012

“Sağlık-Sen Alanya Şube Başkanı SüleymanKaraman, sağlık çalışanlarının hizmet verdik-

leri sağlık kurumlarının yönetimi hakkında yeterlieğitim ve donanıma sahip olarak kurumun dahakaliteli ve verimli hizmet sunmasını amaçladıklarınısöyledi.”

“Bu protokol, Sağlık-Sen Antalya Şubesi ileBeykent Üniversitesi Rektörlüğü arasında düzenlen-miştir”

“Protokolün konusu Sağlık-Sen Antalya Şubesiüyelerinin Beykent Üniversitesi Sosyal BilimlerEnstitüsünde “ Hastane ve Sağlık KurumlarıYönetimi” Yüksek Lisans programında eğitimgörmeleri hususundadır.”

“Yüksek Lisans programına katılacak her adayöğrenci Sendika aracılığıyla belgelerini üniversiteyeteslim eder.”

Yukarıda yer alan alıntıları okuyunca “ne varbunda” diye düşünebiliriz. Birsendikanın üyelerine bazıimkanlar sunmasının, helehele onları işçilikten kurtararakmesleklerini yönetici olarakyapmalarını sağlamasının nezararı var?...

Diğer taraftan sendika neişe yarar, diye düşünerek busorulara cevap arayalım. Sen-dikanın görevi nedir? Üyeleri-nin hak ve hukuklarını koru-mak ve geliştirmek. Bunu ki-me karşı yapacak? İşverenekarşı. İşveren işyerindeki varlı-ğını yani yönetimini, denetimi-ni kimin vasıtasıyla yapar?Eğer küçük ölçekli bir işletme-den bahsetmiyorsak yöneticile-ri aracılığıyla ki sağlık işletmeleri giderek büyükölçekli yerli-yabancı sermayenin faaliyet gösterdiğibir sektör oluyor…

Peki bir sendika niye işverenin vekilliğini yapacakkadrolar yetiştirmek için özel bir çaba içerisine girer.Sağlık Sen’in Alanya Şube başkanı bunu açıkçasöylemiş: “Sağlıkta Dönüşüm Programı’na destekvermek istiyoruz.”

Sana ne kardeşim, devletimiz veya sermayemizhastanelere yönetici yetiştirme konusunda bir aczemi düştü? Hani sendikaların temel özelliklerindenbiri devletten ve sermayeden bağımsız olmaktı?Burada önemli olan bir sendikanın hükümetin biruygulamasını desteklemesi değil, hükümetin prog-ramına kadro yetiştiren organik bir ilişki içine girme-si.

AKP sendikaları, bırakın devletten bağımsız ol-mayı, hükümetten bile bağımsız olamıyor. Buönemli bir ilkedir; çünkü eğer bir sendika bu iki un-surla arasına mesafe koymazsa bunlardan üyelerinegelecek zararlara, hak ihlallerine karşı üyelerini ko-rumakta acze düşer. Bu eşyanın doğası gereği böy-ledir. Kuşkusuz hal böyle olunca AKP sendikalarınınişçi-kamu çalışanı haklarını korumak gibi bir işleviolmadığını esas amacının iktidara kitle tabanı sağla-mak ve işçi muhalefetini hareket edemez hale getir-mek olduğu akla geliyor.

Türk-İş kuruluş amacı gereği “partiler üstü, siya-set üstü” lafzıyla kendi misyonunu belirlerken esasolarak kendisini kapitalizmin ve devletinin sendikasıolarak tarif ediyordu. AKP sendikaları ise doğrudankendisini siyasi iktidarın ve onun düzeninin sendika-sı olarak tarif ederek faşizmin korporatist sendikalanlayışını temsil ediyor. Sağlıkta Dönüşüm Progra-mı’nın yöneticilerinin sendikaların seçtiği insanlar-dan oluşması, faşist düzenin çok temel özelliklerin-den biri olan bütün kurum ve kuruluşların devletineli kolu olarak faaliyet göstermesi ilkesinden kay-naklanıyor. AKP sadece iktidarını sağlamlaştırmakiçin yargı, YÖK, emniyet gibi devlet kurumlarını elegeçirmekle kalmıyor. Çok ince yapılmış planlarlaolası muhalefet dinamiklerini de köreltmek içinuzun vadeli programlar uyguluyor. Sendikaları kendiiktidarının bir parçası yapmak için bugüne kadarizlediği yol bunu gösteriyor. Kendisine muhalifsendikal yapıları bir bir tasfiye ederek Memur-Sen’ibir numaralı sendika haline getirdi. İşçi alanında daTürk-İş’in altını oymaya devam ediyor. Bu sürecinsonunda iktidarın eli kolu olmuş bir sendikal yapınınoluşması bekleniyor.

Kuşkusuz işçi mücadelesinde evdeki hesabınçarşıya uymadığını çok iyi biliyoruz. 1950’li yıllardada devletimiz Türk-İş’i kurarak olası bir işçi muhale-fetini önlemek istemişti ama 60’lı yıllardaki işçi dal-gasının önünde duramamıştı. Her gün bir iş cinaye-tinin yaşandığı AKP iktidarını da başka bir son bek-lemiyor…

Sendikalar düzenineli kolu mu olacak?

TufanSertlek

Dev Sa¤l›k-‹flYönetim Kurulu

Üyesi

S on zamanlarda çeşitli tüketiciörgütlerinin ve bireylerin başvuru-larıyla alınan mahkeme kararları

üzerine "kayıp-kaçak bedeli" tarihekarışmak üzere. Faturaların yüzde 10’avaran oranlarda zamlı gelmesine nedenolan bu kaleme dair son mahkemekararı Sakarya’dan geldi. Sakarya 1.Asliye Hukuk Mahkemesi, Serdivanİlçesi'nde yaşayan Figen Gülme'ninelektrik faturalarındaki 'kaçak kullanımve sayaç okuma bedeli'ne yaptığı itirazıhaklı buldu. Mahkeme, SakaryaElektrik Dağıtım Anonim Şirketi'ne(SEDAŞ), "Kaçak elektriği kullananlarıbul ve zararını onlardan tahsil et" dedi.Figen Gülme daha önceden TüketiciHakem Heyeti Başkanlığı’nabaşvurmuş, bu kurum bu paranın kesile-meyeceğine dair karar almıştı. SEDAŞtahsilatta direnince konu mahkemeyetaşınmıştı ve mahkeme HakemHeyeti'nin kararını yerinde buldu.Maraş’ta bir emekli öğretmeninbaşvurusu ve Mersin’de de 37 kişininaçtığı dava da kayıp kaçak bedelinin ip-tali ve iadesiyle sonuçlanmıştı.

YILDIZ’DAN IRKÇI SAPTIRMA Türkiye’nin dört bir yanından benze-

ri kararlar gelmesi üzerine özel dağıtımşirketleri geçen hafta Enerji BakanıTaner Yıldız’ın kapısını çaldılar. Bakan,şirketlere mahkeme kararlarınauymalarını tavsiye etmek yerine konuyuırkçı bir söylemle medyaya taşımayı ter-cih etti. Milliyet gazetesinden FikretBila'ya açıklamalarda bulunan BakanYıldız, kayıp kaçağın en yoğun olduğubölgenin Güneydoğu Anadoluolduğunu söyledi ve batıdakilere buparayı mecburen ödettiklerini savundu.Şirketlerin yasa dışı soygununu örtbasetmek için Güneydoğu’da yaşayaninsanları hedef gösteren Yıldız “etnikayrımcılık demesinler diye batıdakilerebu bedelleri ödetiyoruz” diyerek etnikayrımcılığı körükleyen bir açıklamayaptı. Yıldız şunları söyledi: "Urfa,Diyarbakır, Siirt, Batman, Hakkâri.Şimdi bu bölgedeki kaçak elektriğinparasını sadece bu bölgedeki abonelereyansıtırsak, bunu siyasi olarak istismarederler. Terör örgütü ve siyasette aynı

çizgideki partiler; ayrımcılık yapılıyor,diye istismar ederler. Fatura farkınıetnik ayrımcılık diye gündeme getirir-ler."

SOYGUNUN FA‹L‹ BELL‹ Yıldız bu açıklamasıyla batıda

mahkeme kararlarını tanımayan özeldağıtım şirketlerince soyulan yurttaşla-ra, yüksek faturaların sebebi olarak 'do-ğuluları' işaret etti.

Yıldız’ın kullandığı ve faturalara yan-sıyan "kayıp-kaçak" kavramı da soygunugizleyen bir kavram. Kayıp, bir elektrikiletim hattı boyunca bulunan trafo veiletim hatlarındaki kabloların iç direnç-leri neticesinde oluşan kayıplara deni-yor. Bu kayıpları çözmek, elektriği üre-tenlerin ve dağıtanların görevi. Bu de-ğer dünyada yüzde 4-7 civarlarındaykenTürkiye’de yüzde 10’un üzerinde. An-cak üretici ve dağıtıcı şirketler bu kayıporanını tüketicilerden aldıkları için ge-rekli yatırımı yapmıyor, yapsa da olumlusonuçlarını faturalara yansıtmıyor. Ba-kanlık da şirketlerle bir olup "kayıp ora-nı"nı 2010’dan beri açıklamıyor. Kaçakise bir elektrik iletim hattından sayaçkullanmadan alınan elektriğe deniyor.Faturalara yansıyan kayıp-kaçakoranının önemli bir bölümününkayıplardan oluştuğu biliniyor ancakhalkı suçlu ilan etmek için bu oranlaraçıklanmıyor. Böylece şirketlerinyaptıkları ya da yapmadıkları yatırımınbedeli halk tarafından finanse ediliyor.

BDP’DEN KANUN TEKL‹F‹ Kaçak oranlarının en önemli sebe-

binin yoksulluk olduğu biliniyor. EnerjiBakanı ise son açıklamasıyla şirketlerinüstlenmesi gereken maliyeti halkayıkmak için yoksulları hedef gösteriyor.

BDP ise Grup Başkanvekilleri PervinBuldan ve Hasip Kaplan imzasıylahalkın temel ihtiyacı olan elektrik, su,doğalgaz ve diğer yakıt giderleriyle ilgilibir kanun teklifini meclise verdi.Tasarıda belirli gelir seviyesininaltındaki yurttaşların elektrik, su,doğalgaz ve diğer yakıt gibi her birgiderinin, asgari ücretin yüzde 10’ukadarının devlet tarafından karşılan-ması öngörülüyor.

Uzun süredir beklenen teşviksistemi Başbakan Tayyip

Erdoğan tarafından açıklandı. Yeniteşvik sistemi sermaye çevrelerindecoşkuyla karşılanırken, budeğirmenin suyu nereden geleceksorularının yükselmesine sebepoldu.

S‹STEM NE GET‹R‹YORBu teşvik sisteminde dört farklı

teşvik unsuru bulunuyor. Bunlar“genel”, “bölgesel”, “büyük ölçek-li” ve “stratejik yatırımlar”. Genelteşvik uygulamasında bölge ayrımıyapılmaksızın belirlenen asgarisabit yatırım miktarını aşanyatırımlara KDV istisnası ve güm-rük vergisi muafiyeti desteği verile-cek. Bölgesel başlıklı sistemde iseher il için yapılan sosyoekonomikgelişmişlik endeksine göre iller 6bölgeye ayrılıyor ve her bölge içinkademeli olarak vergi indirimi,sosyal güvenlik primi muafiyeti vebedelsiz arazi tesisi sağlanacak.Birden altıya gittikçe teşvikgüçleniyor.

Ç‹NLEfiME UFUKTA6. bölge olarak kabul edilen

Doğu ve Güneydoğu’daki 15 ildeise teşvikler tavan yapıyor veişgücünün sermayedara maliyetiolabildiğince azaltılacak ve tüm si-gorta primleri ve gelir vergisistopajı devlet tarafındankarşılanacak. Türkiye’nin ucuzemek gücü ve insanlıktan uzakçalışma koşullarıyla hızla Çinleşmeyolunda olduğu tartışmalarınınyapıldığı dönemde AKP resmiolarak Doğu ve Güneydoğu illeriniÇinleştireceğini açıkladı. EkonomiBakanı Zafer Çağlayan “Doğu veGüneydoğu Türkiye’nin Çin’i ola-cak, vatandaş kahve köşelerindenkurtulacak” ifadeleriyle bölgeninucuz emek cenneti yapılmasınınresmi politika olduğunu ilan etti. 6.bölge illerinde özellikle tekstil gibiemek yoğun sektörlere destek ver-ilecek. Bu plan, Kürtlerin ucuz

işgücü yoluyla Çin ve Hindistan ilerekabet etmeyi hedefliyor.

‹THAL ‹KAMEYE DÖNÜfiTARTIfiMASI

Diğer teşvik unsuru da büyükölçekli yatırımlara destek olarakaçıklandı. Bu unsur ile teknoloji veAR-GE (Araştırma-geliştirme)kapasitesini artıracak yatırımlaraöncelik vererek uluslararası alandarekabet gücünü artırmayaçalışılacağı ifade ediliyor. Buunsurda sigorta prim indirimlerinin

yanında vergi teşvikleri ve yatırımyeri tahsisi gibi kolaylıklar dabulunuyor. Son teşvik unsuru dastratejik yatırımlara teşvik olarakaçıklandı. Bu teşviklerle özellikleithalata bağımlı ara malı ve yatırımmallarının Türkiye’deüretilmesinin ve cari açığınazaltılmasının amaçlandığısöyleniyor. Stratejik sektörler denerede olursa olsun 5’inci bölgedüzeyinde, yani en yüksek ikincidüzeyde teşvik alacak.

Ekonomide ithal ikameye dönüş

olarak algılanacak bu teşvik paketisermaye grupları arasında yenitartışmaları filizleyebilir. Çünkü1980 öncesi, ithal ikameci denilendönemde, devlet desteğiyle ser-pilen sermaye grupları, bugün yeniteşvik paketiyle kendileriyle reka-bet etmekten uzak sermaye grupla-rının tıpkı kendileri gibi devlet teş-vikleriyle canlandırılmasından vehem iç hem de dış pazarda kendi-lerine rakip olmalarından rahatsızolabilirler. Bu rahatsızlıklar TÜSİ-AD’a yakın ekonomi yazarlarınca,

çok alttan alta “bu kadar devletdesteği 1980 öncesi gibi verimsizli-ğe neden olabilir mi” gibi sorularladile getiriliyor.

En yüksek desteği alacak sektör-lerin otomotiv, savunma sanayi,eğitim, madencilik ve turizmolması ekonomide, siyasette,sendikal mücadelede ve hakmücadelelerinde kritik alanlaradair ipucu veriyor.

TEfiV‹⁄‹N FATURASI SORUNU2012’de yürürlüğe girecek teşvik

paketinde en dikkat çekici unsur,sermayenin karlılığındaki engelolarak görülen emeğin kazanımla-rının kamu kaynaklarıyla karşılan-ması. Devlet sermayeden almaktanvazgeçeceği sosyal güvenlik primive vergilerin yerine kamu bütçesinisağlam tutmak için gözünü emekçi-lerin bütçesine dikecek. Kamusalhizmetlerin paralılaştırılmasınadaha fazla hız verilecek ki serma-yeye daha kolay kaynak aktarılsın.GSS ile öğrencileri bile prim öde-mek zorunda bırakan ve her kutuilaçtan reçeteye yazıldığı için paraalan devlet, sermayedardan sosyalgüvenlik primi 10 yıl boyunca al-mayacak. Tüm bunlar AKP’ninekonomi politikasının emniyet si-bobu olan bütçe dengesini sarsa-cak. AKP artan harcamaları yenivergilerle ve var olan vergilerin ar-tırılmasıyla halka ödetecek. Yatı-rım yeri garantisi için “acele kamu-laştırma” silahı kullanılıp halkın ye-rinden yurdundan edilmesine deşaşırmamak gerekiyor.

Sermayeyi büyük oranda mutlueden paket karşısında CHP veMHP’nin de ezberi bozulmuş du-rumda. Paketi teknik olarak eleşti-rip “şu sektörler yok” ya da “enerjisektörü az desteklenmiş” noktasınatakılmış durumdalar. Sermaye içisorun çıkmayınca, düzen içi muha-lefetten de çıt çıkmıyor. Teşvik pa-ketinin faturasının emekçiye çıkar-tılmasına direnmek ise yine sokağakalıyor.

A K P ’ D E N E L E K T R ‹ K S O Y G U N U Y A L A N L A R I

ENG‹N DURAN

AKP art arda yapılan zamları kış bitiminedenk getirip halka hissettirmeme

hesapları yapsa da birçok ilde yapılan eylemlerbu hesabı bozdu.

Mersin’de 7 Nisan günü Toroslar ElektrikDağıtım A.Ş. (TEDAŞ) önünde açıklama ya-pan Halkevciler kurumun adını Zamlı ElektrikDağıtım A.Ş. olarak değiştirdiler. Okunan ba-sın açıklamasında Erzurum’da TEDAŞ çalışanıişçilerinin, yardım gelmediği için öldükleri dehatırlatılıldı.

Adana Halkevi İnönü Parkı’nda buluşarakAKP İl Başkanlığı’na doğru yürüdü. 7 Nisan’dayapılan eylemde, yol boyunca pek çok Adanalıda alkışları ile destek verdi.

Hatay’da 12 Nisan günü Ulus Meydan’ındadüzenlenen eylemde ‘Zamüzer Faturaöder’isimli temsili karakter kendisinin faturalardan‘kafayı yediğini’ belirterek halka fatura dağıttı.Halkevleri adına okunan basın açıklamasındansonra ‘Zamüzer Faturaöder’ isimli karakter‘donumuzdan başka verecek bir şey kalmadı’diyerek Enerji Bakanı’na kargo gönderdi.

Çanakkale’de yapılan yürüyüşte bir çobanınöncülüğünde yürüyen koyunları canlandıran bir

skeç oynayan Halkevciler ‘zamların yetersizolduğunu, daha fazla zam istediklerini’ söyledi.Yapılan açıklamada Halkevciler, "Bizi koyunsananlara sesleniyoruz. Artık yeter! İnsancayaşamak istiyoruz” dedi.

Mamak’ta Halkevcilerin çağrısıyla bir arayaayrı gelen halk, Tuzluçayır Meydanı’nda faturayaktı. Eylemde “AKP’nin ampulü parıl parıl,halkın cüzdanı cayır cayır yanıyor” pankartıaçıldı. “Söndürün ışıkları, Taner’in ‘yıldız’larıile aydınlanacağız” yazan dövizlerin taşındığıeylemde konuşan Mamak Halkevi yöneticisiDeniz Yalgın, AKP’nin halkı soğukta vekaranlıkta yaşamaya mahkûm ettiğini belirtti.

Zamlara karşı KESK, Ankara ve Diyarba-kır’da eylemler düzenledi. Emekçiler yaptıklarıeylemlerde, zamların çekilmez hale geldiğinibelirterek solunan havanın bile paraya endeks-lenmek istendiğini söyledi. Antep’te de emekve demokrasi güçleri eylemdeydi. Burada yapı-lan eylemde açıklama yapan DİSK bölge tem-silcisi Nihat Bencan, AKP hükümetinin eğitim,sağlık, enerji, su gibi kamu hizmetlerinipiyasalaştırdığını ve halkın karşısına maliyet-kar-zarar hesabı ile çıktığını söyledi.

‘Patron suçsuz Kürtler hırsız’Halk, arka arkaya gelen mahkeme kararlarıyla elektrikte kayıp-kaçak bedeli adı altındaki soyguna durdedi. Enerji Bakanı ise soyguna imza atan özel dağıtım şirketlerine sahip çıkmak için ırkçılığa saldırdı

Yurdun dört bir yanında patronlar mutlu. Tayyip Erdoğan’ın açıkladığıyeni teşvik paketinin emekçilere faturası ise ağır olabilir

‘Söndürün ışıkları Taner’in‘Yıldızı’yla aydınlanacağız’

Ekonomide dışa açıklığın hızla artmasıylafinansal işlemlerin ekonomideki gücü ve belirleyi-ciliği de artıyor. Ancak finansal işlemlerin candamarı olan faiz ve finansal kazançlar “İslamibankacılık” adıyla “şeriat’a” uygun olarakyürütüldüğü iddia edilen bankacılığa ters geliyor.İşte, bu noktada AKP’nin imdadına “sukuk”yetişiyor. Finansal işlemlerden alınan faiz yerinekira geliri, mülkiyet kullanım bedeli kullanılıyor veişlemler şeriatın kılıfına sığdırılıyor. Oysa sukuk yada başka bir adla yapılan finansal işlemde dönem-ler boyunca ödenen paralar, eninde sonunda parayatırılan finansal aracın getirisidir. Dolayısıylabunun adını ne koyarsa koysunlar işin özü aynı:Paradan para kazanılıyor, ister faiz densin istersukuk.

AKP’NİN SUKUK MERAKI

AKP sermayeye ‘yürü ya kulum’ dedi

Sermayenin iştahını kabartan teşvikleri içerenpaket, sermaye örgütlerinden tam not aldı.Patronlar paketten duydukları memnuniyeti şusözlerle dile getirdiler.

TÜSİAD Genel Başkanı Ümit Boyner: Teşvikpaketi çok olumlu bir adım.

MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan:Kendi bölgenizin veya yatırım yapabileceğiniz böl-genin size ne imkân sunduğuna bakın. Zaman,teşvikten istifade etme zamanıdır.

Van STO Başkanı Mirza Nadiroğlu: Destekler

oldukça yüksek. Yatırımcıya bir tek besmele çek-mek kaldı.

TUSKON Başkanı Rızanur Meral: Özellikle 6.bölgede (Doğu ve Güneydoğu) yapılacak olanyatırımlara 7 yıl SGK prim desteği, gelir vergisistopajı, faiz desteği, stratejik yatırımlara enerjidesteğinin verilmesi gibi hususlar, yeni yatırımlarıteşvik edecek mahiyette.

Boydak Holding Yönetim Kurulu Başkanı HacıBoydak: Ustalık dönemine yakışır bir teşvik sistemiolmuş.

Patronlara besmele çekmek kaldı

Page 10: 155'inci sayı

1 May›s’a,Karanl›¤a meydanokumaya, en öne!Bahar sadece doğanın yeniden uyanışı nedeniyle

değil, emeğin biricik günü olan 1 Mayıs’ınyaklaşması nedeniyle de canlandırır umudu-

muzu. 1 Mayıs günü basit bir ritüel değil, ezilenlerinbir olup siyasi iktidara meydan okudukları büyükgündür. Ezilenlerin başlarını kaldırdıkları, yüzleriniiktidara döndükleri gündür. Kadın cinayetlerinin katbe kat arttığı, siyasi iktidarın bu cinayetleri durdur-mak bir yana kadına dönük şiddetin artmasına yolaçacak yasal ve toplumsal düzenlemeleri hayatageçirdiği, kadın ve çocuk emeğine dönük sermayesaldırganlığının pik yaptığı, kadınları ve çocuklarımerkezine alan kirli savaş saldırganlığının arttığı buyıl, 1 Mayıs alanları özellikle kadın düşmanlığı tescil-lenmiş neo liberal gerici iktidara karşı kadınlarınbaşkaldırısıyla taçlanmalıdır.

Türkiye’nin her yerinde, meydan okuyanlarınkadın yarısı en öne!

“Kocan olmadan, babanolmadan, abin olmadan,başında erkek olmadan asla”denilerek kapatılan sokakları,dar edilen hayatlarımızı gerialmak için en öne!

Kreş hakkımız için belediyekapılarını aşındırışımız gibi;sığınak talebimizi, sosyalgüvence talebimizi her yerdehep birlikte dile getirirkenkiinadımızla…

Ayşe Paşalı’nın, GülayArmağan’ın, Güldünya’nın,Özlem’in, annemizin,büyükannemizin, senin ve

benim vücudumuzdaki ve ruhumuzdaki tümyaraları sararak en öne!

Haksız tahrik indirimlerine, erkek egemen yargıkararlarına karşı erkeği aklayan, kadını şiddetgördüğü eve geri gönderen adliyelerin önüne yürürgibi, başbakana “eşit değilsiniz dedikçe öldürülüyo-ruz” derkenki direncimizle…

Hastanelerde, okullarda, atölyelerde, fabrikalar-da hep önde emeğe sahip çıkan kadın işçilerin bil-inciyle en öne!

Güllü Hanoğlu’nun Gül bahçesine gider gibi,Tekel çadırlarında Ankara’nın soğuğuna karşıyaktığımız ateşin umuduyla....

Karadeniz’de dere başlarında, Ankara’da Vadi’desopa tutan nasırlı ellerin kulak çınlatan o sesleriyleen öne!

Ellerimizde limonlarımızla Meclis’in Dikmenkapısına yürür gibi meydan okuyarak…

Dolup dolup boşalan hapishanelerde özgürlüğüitinayla büyüten kız kardeşlerimizin direnciyle enöne!

Gazeteci Zeynep’i ziyarete gider gibi, Hopatutuklusu Demet’i hapishaneden çıkarıp almayagider gibi heyecanla...

4+4+4 ve benzeri yasalarla bilimin kapıları üzer-lerine kapatılıp yatak odalarına kilitlenen, iki örgüsüiki omuz başında kızlarımızın ellerinden tutarak enöne!

Ankara’ya yürür gibi inatla...Çocuk işçiliğin yaş sınırını düşürüp, çocuk

emeğini sermayenin talanına açanlara karşı çocuk-larımızın ellerine oyuncaklarını verip en öne!

Pozantı’da tecavüz saldırısına maruz kalan,Uludere’de altına saklandığı katırı delip geçen bom-bayla ölen kara gözlü oğullarımızı koynumuzasokarak en öne!

Roboski’ye çocuklarımızı korumaya gider gibicesaretle…

Elbet gerçek olacak o büyük günde; kadınlarınve erkeklerin eşit ve özgür oldukları o büyük günde,artık sadece çocukların sevinç çığlıklarınınyankılanacağı sokaklarda yürürken, eşit ve özgür birhayatın inşası sürecinde hep en önde olmuşolmanın onurun yüzümüzdeki tebessümüyle enöne!

Yaşasın 1 Mayıs!

SelcanAd›yaman

Kartal Halkevi

10Halk›n Sesi 19 Nisan 2012 / 2 May›s 2012

KİBELE

H akimler ve SavcılarYüksek Kurulu(HSYK), Yargıda

Durum AnalizleriToplantıları’nı raporlaştırdı.Rapor, HSYK’nın yeni birkadın düşmanı önerisiniiçeriyor. HSYK, aile içişiddet olaylarında ‘basityaralama’ suçlarında şikayetolmasa da şikayet geri çek-ilse bile ceza verileceğineilişkin TCK düzenlemesinin,yasadan çıkarılmasını istiyor.Kurum, kadına yönelikşiddet olaylarınınkovuşturulmasının şikayetebağlı olmasını talep ediyor.

Ancak HSYK’nın önerisikadınların mağduriyetinikatlayacak nitelikte çünküTürkiye’de her üç kadındanbiri şiddet görüyor. MorÇatı’nın verilerine göre,sığınma evi için başvuruyapan bir çok kadın, hukukisüreçler sırasında dahiöldürülüyor.

2006’da Cinsel TıpDerneği'nin 1000 kadınüzerinde yaptığı araştırmayagöre kadınların yüzde 40’ıcinsel şiddete maruz kalıyor.Uğradığı şiddeti şikayetedenlerin oranıysa yüzde 27.

2008’de KadınlaraHukuki Destek Merkezi’ninmahkemelerin verdiği koru-

ma kararlarıyla ilgiliaraştırmasına göre, şiddetleilgili 2019 başvurunun1404’ü savcılarca yapıldı.Şiddet gören yalnızca 614kadın şikayetçi oldu.

2011’de UluslararasıStratejik AraştırmalarKurumu’nca hazırlanan

‘Türkiye’de Kadına YönelikŞiddet’ raporuna göre,kadınların yüzde 92’si şiddet-le ilgili şikayetçi olmuyor.Şiddet gören kadınlarınyüzde 4’ü şikayet hakkınıkullanırken, sığınma evi,belediye, SHÇEK’e başvu-ranların oranı yüzde 1.

HSYK’ya gelince; kurum,önerisine gerekçe olarak,mevcut uygulamanıntoplumsal barışın ve ailebütünlüğünün zedelenme-sine neden olduğunu iddiaetti. Raporda geçirilen şuifadelerle öneri açıklandı:

“Kasten yaralamanın,

basit tıbbi müdahaleylegiderilebilir nitelikteolmasına ve taraflarınbarışmalarına rağmen kamudavasının devam ediyorolması, toplumsal barışızedelediği gibi aile bütün-lüğüne de zarar verici halegelebilmektedir. Tarafların

barışmaları ya da uzlaşmayavarmaları durumundatoplumsal barış sağlanacak,aile bütünlüğü de zedelen-meyecektir. Aynı zamanda,bu neviden suçlar hakkındaşikayet yokluğu, şikayettenvazgeçme ya da uzlaşmasebebiyle kovuşturmaya yerolmadığına dair kararlarınverilebilecek olması sebe-biyle yargıda iş yükü deazalmış olacaktır.”

HSYK toplantılarındageçtiğimiz yıl da yargının işyükünü azaltmak içintecavüze uğrayan kadınıntecavüzcüsüyle evlenmesi,böylelikle davalarınkapatılması maddesinin geriçağrılması tartışılmıştı. Aynıtoplantıda 15 yaşındanküçüklere karşı rızaen cinselilişki suçlarının cezalarınındüşürülmesi de konu edil-mişti.

6 ay önce, ekim ayındayine HSYK tarafındanyayımlanan bir genelgede,hakim ve savcılar, aile içişiddetin şikayete bağlı olma-masıyla ilgili maddenin has-sasiyetle ele alınmasınaçağrılmıştı. 6 ay sonra, tamtersinin raporlarla kaydageçmesi, HSYK’nınsamimiyetiyle ilgili soruişaretleri yaratıyor.

HSYK, kadına yönelik basit yaralamaların soruşturulmasının şikayete bağlı olmasını istedi. Kurum, işyükünü azaltmak için önerisini savunurken, Türkiye’de üç kadından biri şiddet görüyor ve zaten yüzde92’si şiddet için şikayetçi olmuyor. Şikayetçi olan kadınlar bu yüzden yine şiddet görüyor, öldürülüyor

Kadınlar HSYK’dan şikayetçi

İmece Kadın SendikasıGirişimi, ev işçiliğinin iş yasası

kapsamına alınması veUluslararası Çalışma ÖrgütüİLO'nun ev işçilerini kapsayan189 nolu İnsanca YaşamSözleşmesi'nin hükümettarafından imzalanması talep-leriyle ILO TürkiyeTemsilciliği'yle görüştü.

İMECE’den Serpil Kemalbaygörüşmeyi Halkın Sesi gazetesineanlattı. Kemalbay, görüşmede, evişçisi kadınların can güvenliği veiş güvenliği ilgili yaşadıklarısorunlarla ilgili bilgiler verdik-lerini söyledi.

UMUT VER‹C‹ ADIMLARKemalbay, ILO temsilcilerinin

189 nolu sözleşmenin kabulü içinişverenleri ve hükümeti iknaetmenin zor olduğunusöylediğini ama bu adımı önemlibir gelişme olarak gördükleriniaktardı. Ev içi alanın mevcut

yasalar kapsamındagörülmediğini söyleyenKemalbay, iş yaşamının veçalışma yasalarının fabrika tipiüretim alanlarına dönükhazırlandığını söyledi. Kemalbay,bu alanın güvencesiz ve dışarıdakalmasının da bu zorluklardankaynaklandığına dikkat çekti.Kemalbay, ILO temsilcilerininkendilerine mevcut yasaya ekyapma ya da yeni bir yasa içintarafları biraraya getirme öner-isinde bulunduğunu söyledi.

MÜCADELE SÜRÜYORHükümetin ev içi hizmet üre-

timinde yaşanan sorunları ötele-diğini söyleyen Kemalbay,kadınların iş güvenliği, cangüvenliği, meslek hastalıkları vecinsel şiddet gibi bir dizi sorunlakarşı karşıya olduklarını belirtti.Kemalbay, yüzbinlerce ev işçisikadının bu koşullarda çalıştığına,bu alanın tanımlanması veyaşanan sorunlara çözümüretilmesi gerektiğine dikkatçekti.

Kemalbay ev işçisi kadınlarınhukuki kazanımlarının da baskıunsuru oluşturduğunu ifade etti.

Kemalbay son olarak kam-panyalarını hatırlattı. İMECE,İstanbul Maltepe’de çalıştığı evinüçüncü katından düşerekhayatını kaybeden Fatıma Aldalve Antalya’da benzer bir olaysonucu yüzde 90 iş göremezraporu olan Minire İnal içinkampanya yürütüyor.

Fatıma Aldal davasının 30Mayıs’ta Kartal Adliyesi’ndegörülecek duruşmasındaişverenin yakalama kararıylageleceğini söyleyen Kemalbay,yine 10 yıl önce aynı evde üçüncükattan düşen ev işçisi kadınıntanıklık edeceğini belirtti.

Ev işçisi kadınların cangüvenliği, sosyal hakları, işgüvenliği için ve ayrımcılığa karşımücadele ettiğini belirtenKemalbay, mücadeleninmeyvelerini vermeye başladığınışöyle özetliyor: “Ev işçisikadınlar kendine işçi demezkenşimdi işçi olduğunu söylüyor.”

Kadın Emeği Kolektifi üyeleri 13-15Nisan tarihlerinde “Biz Kadınlar

Tartışıyoruz, Yarınımızı Kuruyoruz”başlığıyla bir konferans gerçekleştirdi.15ilden kadınların katılımıyla düzenlenenkonferansta kadın emeği, sendikalörgütlenme, militarizm ve bir dizi kadınsorunun tartışıldı. Konferans, ev emekçisiCemile Zübari’nin yaptığı açılış konuşmasıile başladı. Zübari, konuşmasında “2008yılından bu yana Kadın Emeği Kolektifi ileçalışma yürüten kadınlar olarak, kadınlaradayatılan tüm ötekileştirme, sömürü veşiddet politikalarına inat bir arada olduk-

larını ve kadınların isyanını haykırmak,hayatı anlamak, yorumlamak vedeğiştirmek için bu konferansı örgütledik-lerini” ifade etti.

Konferansa konuk olarak katılanSamsun 19 Mayıs Üniversitesi ÖğretimÜyesi Doç. Dr. Melda Yaman Öztürk"Ataerkil Kapitalist Toplumda CinsiyeteDayalı İşbölümü", Marmara ÜniversitesiÇalışma Ekonomisi Bölümü Doktoraöğrencisi Sidar Çınar “Tarımda Kadınİşgücü - Mevsimlik İşçiler” başlıklarıaltında birer sunum gerçekleştirdi.

17. ‹zmir Kitap Fuar›’nda 15 Nisan’da, 68’lilerBirli¤i Vakf›, ‘‹damlar›n 40. Y›l›nda Arkadafllar›Denizleri Anlat›yor’ paneli düzenledi. ‹zmir Kad›nPlatformu, panele konuflmac› olarak kat›lan Mu¤laBaro Baflkan› Mustafa ‹lker Gürkan’›, Fethiye davas›san›k avukat› olmas› nedeniyle protesto etti.

Gürkan, 2007 y›l›nda Fethiye’de gerçekleflentoplu tecavüz olay›yla ilgili görülen davada

tecavüzcülerin avukatl›¤›n› yap›yor. ‹zmir Kad›nPlatformu bu nedenle panelin yap›ld›¤› salona gele-rek, Gürkan’›n konuflmaya bafllamas›yla “Tecavüzüsavunmak, tecavüze ortak olmakt›r” pankart› açt›.Platform ad›na konuflan Aycan Tekin, salona yöne-lerek “Bu flahs›n kim oldu¤unu biliyor musunuz?”diye sordu. Tekin Baro Baflkan›n› tan›tarak “Bizkad›nlar bu adam›n buradan konuflmas›n› reddedi-

yoruz. O, Deniz’in, Mahir’in, Yusuf’un, Hüseyin’inyaflam hakk› ellerinden al›nm›flken, devrimciharekete b›rakt›¤› miras› kirleten bir flah›st›r.Herkesi buray› terk etmeye ve Denizlerin miras›nasahip ç›kmaya davet ediyoruz. Biz Fethiye davas›n›ntakipçisi kad›nlar olarak salonu terk ediyoruz” diyekonufltu.

Kendisinin tecavüzcülerin avukat› oldu¤u belirti-lince Gürkan “Yalan söylüyorsunuz” diye ç›k›flt›.Kendisini “Bu davada savc›l›k san›klar›n beraatinitalep etmifltir. Hiçbir delil yoktur” diye savunanGürkan, kad›nlar›n alk›fl ve ›sl›klarla yapt›klar›protestosuyla karfl›laflt›. Platform üyesi kad›nlarsalonu terkederken Gürkan’›n hakaretlerine maruzkald›.

Platform salon d›fl›nda bir bas›n aç›klamas› yapt›.Aç›klamay› yapan Aycan Tekin, “Biz, de¤erlerimizinbu insanlar taraf›ndan kirletilmesini istemiyoruz.Bizler ne tecavüzcülerin yan›nday›z ne detecavüzcülerin devrimden bahsetmelerindenyanay›z. Bu insanlar› protesto ediyoruz ve etmeyedevam edece¤iz” diye konufltu.

Halkevci kad›nlar, geçen y›l HSYK toplant›lar›nda dile getirilen kad›n düflman› önerilerini protesto etmiflti.

Tecavüzcülerin avukatına protesto

TÜRKAN KARAKUfi

Ev işçileri bu kez ILO’da

Yarınları kurmak için

Fethiye davası sanık avukatı ve Muğla Barosu Başkanı Ankaralı kadınlardan sonra İzmir KadınPlatformu tarafından protesto edildi. 27 Nisan’daki duruşma yine kadınların katılımıyla olacak

Page 11: 155'inci sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1119 Nisan 2012 / 2 May›s 2012

Nisanın ilk on beş gününde en az 49 işçi iş kazaları sonu-cu hayatını kaybetti. Madenler, tersaneler, inşaatlar, fab-rikalar, karayolları, hidroelektrik santralleri işçilere mezaroldu. Basına yansıyan kazalar karşısında ‘kader’ diyenAKP’li yetkililer, ‘işçilerin eğitimsizliği’ veya ‘ihmal’ diyenvaliler, işverenler oldu. İşçi aileleri çoğu zaman verilenkan paralarıyla ikna edilmeye çalışıldı ancak ‘başkaları da

ölmesin’ diyerek yola çıkan aileler, kazaların kaderolmadığını ısrarla anlatan akademisyenler ve sendikacılarda oldu. Bu ısrarın sonucunda kurulan İstanbul İşçi Sağlığıve İş Güvenliği Meclisi, kazaların ve meslek hastalıklarınınüzerine gidiyor. İş kazaları ve meslek hastalıkları ile ilgilimeclis üyelerinden, Tuzla konusundaki çalışmalarındantanıdığımız Aslı Odman’la konuştuk.

Bu ülkedegünde dörtişçi ölüyor

Türkiye’de iş kazaların bugünlerdeoldukça öne çıkmasını nasıl açıklaya-biliriz?

Birincisi iş kazaları artıyor, ikincidaha görünür hale geliyor. Niyeartıyor? Türkiye kapitalizminebakarak bunun yanıtını verebiliriz.Sermaye birikimi yoğunlaşıyor,Türkiye’de sermaye grupları dahafazla, daha yoğun bir biçimdeüretiyorlar. Yani hem iş hacmibüyüyor hem de iş yoğunlaştırmasıdediğimiz mesele var. Örneğininşaat sanayine büyük sermayelergirdi, gemi inşaat sektörü diye birşey yoktu. Hem yeni sektörler hemde sektörlerin niteliğini değiştirenölçekte sermayeler girdi. Bu databii ki daha fazla işçi vekarlılaştırma, verimlileştirme içindaha profesyonel bir kapitalistyönetim getirdi.

Ve sürekli önlerini açan birrejim var. Yoğunlaşma dediğimiztamamen güvencesizleştirmeninkırdığı zincirler içerisinde olabiliyor.Güvence yoğunlaştırmayıengelleyen bir şey, zira işçi“yapmıyorum, ben dün böyleçalışmıyordum, bugün deçalışmıyorum” diyebilir. İşinyoğunlaşmasını fark edebilmek içinde bir işyeri belleği lazım. Oradauzun süre çalışıyor olman lazım.Güvencesizleştirme başta bunuortadan kaldırıyor. Türkiye’de 2003senesinde 4857 çıktı, şimdi ulusalistihdam stratejisi ile geçici işçilik,ödünç işçilik gelirse, istihdam büro-ları profesyonelleşirse gerçektendüşünmek istemiyorum.

Kısacası bu durum doğal bir afetdeğil. Kapitalist iş zemininde, birseçim olarak ortaya çıkıyor. İkinciside bu iş artık kadın meselesinde,Kürt meselesinde olduğu gibi ismikoyulmadan halı altına süpürüle-meyecek bir konu haline geldi.Siyasi iktidarların tepkisi “madembunu halının altına süpüremiyoruz,o zaman biz kendi dikte ettiğimizkavramlarımızla bu konuyu elealalım” oluyor.

İktidarın kavramlarını örneklerlebiraz açabilir miyiz…

İktidar çok mahir bir şekildebunları formüle ediyor. İş kazasımeselesi bireylerin kişisel riskiolarak ele alınıyor. Mesela, bireyselolarak işçi baret takmadı, bireyselolarak işçi eğitimsiz… Yanimağduriyetinden mağdurlarısorumlu tutan bir söylem öneçıkıyor. Hiçbir şekilde kolektif birkategori kurulmuyor. Bu esasındadünyada pek çok neoliberal rejimdegördüğümüz “risklerinbireyselleştirilmesi” söylemi. Köşeyidönme de bireyseldir, 6 tonunkafana inmesi de bireysel bir sorun-dur.

Halbuki iş kazası dediğin şeykolektif bir süreç. Pek çok insanınentegre olduğu, bütünsel birsüreçte, üretim sürecinde oluyor.Bireyselleştirme sonucu ne gibiçözüm önerileri geliyor: “Biz bu işişirketlere ihale edelim, bu şirketlervasıtasıyla eğitim verelim”. AyrıcaTürkiye’de bu neoliberal rejim,muhafazakar bir neoliberal rejim.Orada da dini söylemin, kader,takdiri ilahi, tevekkül gibipasifleştirici olan kavramları var.Doğa ile Allah arasında insanınmüdahale edemeyeceği, bir seçimolmayan, politik olmayan biralanmış gibi de sunulması sözkonusu.

Kısacası “şirketler eliyle eğitimhizmeti sunulsun, kalanı da takdiri

ilahi”.

İşçi sağlığı ve iş vüvenliği alanındaöngürülen değişikliklerle murat edilenne?

İşlese de işlemese de kamusal birtanımı vardı bu alanın. Şimdi burasıişçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetiveren şirketlere geniş bir yatırımalanı olacak. TMMOB ve TTB gibibu işi kamu kurumu olarak yapan,hizmetleri veren, sertifikaları verenkurumların güçleri ellerindenalınıyor, şirketlere aktarılıyor.Kapitalizmin acımasız yanı bu: Birpolitika seçimi olarak yarattığısorunlardan bir piyasa da yaratmayıbeceriyor. Çevrede, tarımda vs. debunu görüyoruz ve kapitalizmi endinamik kılan şeylerden biri bu.

Çalışma Bakanı Esenyurt’ta 11işçinin öldüğü yangının ardından“mevuzat eksik”demişti. Bahsettiğimevzuat bu tabii ki…

Bu konuda sorunun nedeninimevzuat eksikliğine bağlayamayız.İşverenin işçi sağlığı ve işgüveniğinden sorumlu olduğunu,buna yatırım yapmak zorundaolduğunu söyleyen 1930 UmumuHıfzısıhha Kanunu’dan, Türkiyehukukunun parçası haline gelmişAvrupa Birliği direktifine kadar,Yapı İşleri Yönetmeliği’ne kadarbir dizi mevzuat var.

Ama meselenin esası mevzuatdeğil fiiliyat. Fiiliyat da güçilişkilerinin ve sınıfsal ilişkilerinalanı.

Hızla büyüyen sektörlerde işkazalarının yoğunlaştığını söyleyebilirmiyiz?

Büyüme ile, yani sermaye biriki-minin derinleşmesi ve saçılması ileiş kazalarının ve meslekhastalıklarının artması arasında birilişki olması lazım. Tuzla’da çokaçıktı bu. Tuzla’nın başlangıcı1980’lerin sonu 1990’ların başıdır.Tuzla daha önce bir sayfiye yeriydi.Patlamasını 2000’lerin başındayaşadı ve en hızlı yükseldiğidönemde de, 2008 senesinde 26 işçiöldü. Sonra kriz geldi, istihdamsayıları düştü, yapısal olarak neden-leri ortadan kalkmamasına rağmenkazalar azaldı. Şu anda Türkiye’deen hızlı büyüyen sektör, inşaat. Enfazla çalışan sayısı inşaat sanayindeolmamasına rağmen en fazla ölüminşaat işkolunda oluyor. Eksikli ve-

riler de olsa elimizdeki bir eğilimigörebiliyoruz. İnşaatlar yaygın,kayıtsız çalışanlar çok.

Bu alanda veri anlamında ciddieksiklikler var. Örneğin biz sanayihavzalarında adliyelere gidip şüphe-li ölümleri incelesek acaba onlarıniçerisinde ne kadarı mesai saatleriiçerisinde ve iş sürecine bağlı olmuşolabilir? Şu anda günde dört işçiölüyor gibi bir resmi rakam varelimizde.

Bir de genelde gözden kaçanmeslek hastalıkları var..

Bir insan iş kazasındanöldüğünde üçüncü sayfa haber-lerinden öğrenebiliyoruz amamesela akciğer kanserinden ölmesibir haber değeri taşımıyor. O işçininYalova’da asbest kullanan bir eter-net fabrikasında çalıştığı içinakciğer kanseri olup öldüğü, dişteknisyeninin havalandırılmamışodalarda çalıştığı zaman slikozizdenöldüğü ortaya çıkınca bu haber ola-biliyor. Meslek hastalıkları kayıtaltına alınmadığı için dokuna-madığımız bir alan. Asbest meselesivar, kanserojen siyanürün kul-landığı altın madenciliği var, kottaşlama, diş tozlarıyla gündemegelen slikoziz var gündeme gelen.Yani Türkiye’de kanserden öldüdediklerimizin yüzde kaçınınmeslek hastalığından öldüğünübilmiyoruz.

Aslında işçi sağlığı ve iş güvenliğimeselesinin üç boyutu var. Birincisiiş kazaları. ikincisi iş organizasyo-

nundan kaynaklanan zamanayayılmış meslek hastalıkları,üçüncüsü de psiko sosyal risklerdediğimiz, ülkemizde “streslebaşetmenin yolları” gibi kişiselgelişim kitaplarıyla gündeme gelenriskler var. Örneğin mobbing biraraz değil bir çalıştırma usülüaslında. Örneğin Fransa’da eski birkamu kurumu olantelekomünikasyon şirketindeözelleştirmenin ardından sistemyeniden yapılandırılıyor ve 2008-2011 arasında 40’a yakın çalışan, kibunlar beyaz yakalı ve üst düzeyçalışanlar, çoğu işyerinde olmaküzere intihar ediyor. Önemli birkısmı da intiharlarını işyerikoşullarına bağlayacak mektuplarbırakıyorlar.

Bir seçim yapılıyor. Kapitalistişin bu şekilde örgütlenmesi, karar-ların daha tekelci biçimdeyukarıdan dayatılması nedeniyleinsanlar ölüme, sakatlığa vealtından kalkamayacakları yükleresürükleniyorlar.

Yani işte, bir ölüm kavgası mıvar…

Türkiye’de çalışırkensavaşırkenkinden fazla insan ölüyor.Daha doğrusu savaşta da barışta dainsan ölüyor. İkisi birbirinitamamlıyor. Fransa’daki sosyal bi-limcilerin üzerinde hemen hemenuzlaştığı bir tez var: Artık psikolojikolarak, fiziksel olarak “ölümüneçalışmak” denilen bir durumla karşıkarşıyayız. İşin yoğunlaştırılmasının,sendikaların gücünün geriyegitmesinin etkileri bunlar.Sendikanın işi yavaşlatan bir etkisivardır ancak bugünün kapitaliz-minde böyle bir şeye yer yok. Çokhızlandı. Yoğunlaşma, ısınma mese-lesi insanı yakıyor. Yani kapitaliyakmıyor, makine yanmaz. Amainsan yanar.

Çok daha yoğun, çok dahasaçılmış çok daha tekelleştirilmişkarar mercileriyle, sermayeyle karşıkarşıyayız. Bunlar çok daha kolayinsan unusurunu silerek, çok dahagüzel mekanizmalar kuruyorlarkendi açılarından.

Ama biz çok değişmedikyıllardır. Antropolojik olarakmağara insanından çok bir farkımızyok ve psikolojik ve fizyolojik birlimitimiz olduğuna inanıyorum. Busınırları hatırlatınca bize “çokhayalcisiniz, böyle olamaz, kapita-lizm dinamik olmaz, teknolojikgelişme olmaz” diyebilirler. Biz deşunu diyelim: Bugün vardığımızteknolojik ve sosyal organizasyonkabiliyetleriyle kimse hastaolmadan, yaralanmadan ve ölme-den biz üretebiliriz. Bu mümkün vebundan daha meşru bir şey olamaz.

Kapitalizm yarattığı sorunlardan birpiyasa da yaratmayı beceriyor: “İş ka-zalarına karşı şirketler eğitim hizmetisunsun, kalanı da takdiri ilahi”

lümüne çalışma ile karşı karşıyayız.Kimse hasta olmadan ve ölmedenüretebiliriz. Bu mümkün ve bundandaha meşru bir şey olamazÖ

Neoliberalrejimde köşeyi

dönme de birey-seldir, 6 tonunkafana inmeside bireysel bir

sorundur

28 Nisan Uluslararası İş Kazalarında ÖlenleriAnma ve Kalanlar için mücade günü hakkındabilgi verir misiniz?

Biz bunu kısa bir şekilde “yas günü” olarakadlandırıyoruz. Bu gün, sendikaların yüklen-mesiyle devletlere kabul ettirilen, kabul ettirile-meyen yerlerde sendikal ağlar ve işçi aileleritarafından düzenlenen bir gün. İş kazalarının vemeslek hastalıklarının önlenebilir olduğuna dik-kat çeken, çalışırken neden hastalandığımıza,yaralandığımıza ve öldüğümüze dikkat çekenbir gün bu. İşçi Sağlığı ve İş GüvenliğiMeclisi’nin şu an önüne koyduğu mütevazihedef şu: bu işin doğal olmadığını ve ciddi birboyutta olduğunu göstermek. Bunun için deböylesi bir gün bir vesiledir diye düşündük.

Bunun için de bence en önemli odak,yakınlarını kaybeden, sakat kalan işçileriniaileleri…

Dünyada da pek çok yerde işçi sağlığı ve işgüvenliği alanındaki en önemli motor güç aile-ler. Değişik iş kazaları, meslek hastalıklarımağdurları birbirlerini buluyorlar. Çünkü çokortak süreçlerden geçiyorlar. Birincisi, cezadavasına müdahil olmak gerekiyor. Bu işinmüeyyidesini yalnızca özel hukuk alanındakitazminat olmaktan çıkarıp, kamu hukuku, cezahukuku alanına “bu bir çalışma suçudur” diyetaşımak gerekiyor. İnsan daha önce bu yoldangeçmiş, benzer acıları çekmiş birilerini buluyorve bu çok büyük bir güç oluşturuyor. Oldukçapolitik söylemler de eylemler de bu birliktelik-

İş kazalarında ölenler 28 Nisan’da anılacak

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş GüvenliğiMeclisi’nin amaçlarını biraz özetler misiniz?

İş kazası ve meslek hastalıkları meselesineemek yönünden, doğallaştırmadan vebütünsel bakan, ve herkes gibi bu çalışmakoşullarına maruz kalan insanlarınsürdürdüğü bir çalışma bu. Güvenilir, güncel,emek perspektifinden bilgi üretmeyeçabalıyoruz. Burada müdahil bilgi üretmesürecine ihtiyacımız var. Ayrıca işçi ailelerininuzmanlarla, onların sendikalarla, işçi örgüt-leriyle buluşması gerekiyor. Yangın var, güneşbalçıkla sıvanmaz, çalışmak öldürüyor,sağlığımızı kaybediyoruz, bu bir seçimdir,engellenebilir, bunu yapmak zorunda değilizdemek için bu koordinasyonu sürdürüyoruz.Her gün güncellenen yanginkulesi.org isimliweb sitesi ve aylık bir bülten var. Bireysel-kurumsal katılımın olabildiği aylık bir meclistoplantısı düzenleniyor. Her ay bir iş kolunaodaklı bir basın açıklaması yapıyoruz.Önümüzdeki önemli adım da 28 Nisan’ınTürkiye’de yas günü olarak, ölenleri hatırlamave kalanlar için mücadele günü olarak gün-deme gelmesi ve bunun emek perspektifiyleyapılması.

Canımız içinbirleşelim

Sendikaların bu konuya yaklaşımı sizcenasıl?

Burada gelelim çuvaldız meselesine… Tür-kiye’de 200 civarında sendika var desek, kon-federasyon düzeyi dahil bir adet işçi sağlığı veiş güvenliği uzmanı yok. Bazılarında şiltleriolan kapılar var, içeride kimse yok. Dünyayabakıyorsunuz, bir tek Avrupa’da değil, Hindis-tan’da, Kanada’da var. Oysa bu o kadar so-mut bir alan ki. Bunun kazanımı herhangi birekonomik kazanımla karşılaştırılamaz. Can-dan bahsediyoruz. Geri gelmeyen birşeydenbahsediyoruz. Ve o kadar ortaklaştırıcı bir ko-nu ki. Dünyada bir çok yerde başarılı sonuçlaralınmış. Uluslararası şirketlerin 16.5 sene ha-pis cezası alan genel müdürleri var. Bunlarınsendikaların, işçi ailelerinin bir araya gelme-siyle olduğunu görüyorsunuz. İşverene 16.5sene ceza aldıran bir sendikanın örgütlenmegücünü gösterebilecek daha ne olabilir?

‹ fi K A Z A L A R I N I N S E B E B ‹ E ⁄ ‹ T ‹ M S ‹ Z L ‹ K M ‹ , K A D E R M ‹ ?

Kapitalist iş hasta ediyor, öldürüyor

Ölüme a¤›t yak yaflayanlar için ölümüne savafl

Kar için öldürmeyi durdurun

Asl› Odman

Her işyerindeyangın var

Page 12: 155'inci sayı

DOSYAHalk›n Sesi

1219 Nisan 2012 / 2 May›s 2012

A KP, kentsel dönüşüm uygulamalarınıngeldiği son noktada tartışmaları kendikavramlarına kilitliyor: Başta “acele

kamulaştırma” olmak üzere ona hizmet eden“Sürdürülebilir kalkınma”, “kamu yararı”,“stratejik yatırımlar” ve “istihdam.” Ancakkentsel dönüşümü anlatmak için bu kavramlaryetersiz. “Kamu yararı”, “toplum yararı”yla;“sürdürülebilir kalkınma”, “çevre hakkı”, “ba-rınma hakkı” ve “kent hakkı”yla; “stratejik ya-tırımlar” ve “istihdam”, “acele mülksüzleştir-me” ve “zorla el koyma”yla birlikte ele almakgerekiyor.

ACELE KAMULAfiTIRMA DE⁄‹L ZORLA EL KOYMA

AKP, Ardahan, Kars, Erzurum,Gümüşhane, Erzincan, Sivas, Yozgat, Kırşehir,Kırıkkale, Ankara, Eskişehir, Bilecik, Bursa,Balıkesir, Çanakkale, Tekirdağ, Kırklareli,Malatya, Adıyaman, Urfa, Mardin ve Şırnakillerinden başlayarak “acele kamulaştırma”ylahalkın arazilerine el koyuyor ve sermayeyesunuyor.

Bakanlar Kurulu, Mardin’de enerji nakilhatlarının yapımı için bazı taşınmazların acelekamulaştırılması için karar aldı. Rize’de İkiz-dere, Kalkandere, Çevre Yolu, Büyükköy veGündoğdu Veliköy yolları üzerinde karayollarıiçin acele kamulaştırma kararı verildi. Kalkan-dere’de mahkemenin yürütmeyi durdurma ka-rarına rağmen bir yurttaşınacele kamulaştırmaile el konulan arazisine HES regülatörü kurul-du. Diyarbakır’da Organize Sanayi Bölgesi’ne“ulaşımı sağlamak için” 100 bin metrekareliktaşınmaz üzerinde acele kamulaştırma kararıverildi. Trabzon Solaklı’da bazı taşınmazlariçin “Rehabilitasyon ve Çevre Düzenlemesi”için acele kamulaştırma kararı alındı.

HEM ACELEC‹ HEM SORGULANAMAZResmi Gazete arşivi bunlar gibi onlarca

acele kamulaştırma kararıyla doluyor, taşıyor.Acilen el koymaların özellikle direnişle karşıla-şılan bölgelerden başlaması tesadüf değil. Çün-kü acele kamulaştırma tam da bu işe yarıyor.İşlemin aceleciliği direnişlerin ve itirazlarınönünü tıkayabilmesini sağlayabiliyor. Bütünidari işlemler gibi kamulaştırmanın da tek yanlıişlem olması yani tek başına işlem yapmasın-dan dolayı, bu kararların alınmasıyla muhatapolması gereken halk, (çoğunlukla gecekondusahipleri ve köylüler) saf dışı bırakılıyor. Halkcüzi paralarla avutulmaya çalışılıyor. Tek yanlıişlemlerle idareye ve onun sayesinde sermay-eye sağlanan kolaylığa “Acele kamulaştırma”

ile bir de acelecilik eklenmiş oluyor.

DÜNYA BANKASIYLA ‹fiB‹RL‹⁄‹“Acele kamulaştırma” aslen olağan durumlariçin uygulanan bir yöntem değil. KamulaştırmaKanunu’nun 27. maddesinde geçirilen ifadeyegöre Milli Mükellefiyetler Kanunu’nun say-falarının açılabileceği “savaş ve seferbelik”durumlarında kullanılması öngörülmüş biryöntem. Anlaşılan o ki AKP için bu dönem deolağan sayılmaz. Zira “Hedef 2023”. 2013yılına kadarki süre için hazırlanmış 9.Kalkınma Planı’ndaki hedefler doğrultusundakentsel dönüşüm projeleri ve HES yatırımlarıyürütülüyor.

Bu projelerin yatırımcısı sağır sultanın

duyduğu üzere, Dünya Bankası. Kurumun,1993’te yaptığı “Yeniden yerleşim eylem planı”çerçevesinde Türkiye’de ve dünyada kentseldönüşüm projeleri hız kazandı. Öyle ki son onyılda baraj ve kentsel dönüşüm nedeniyle dün-yada 80-90 milyon kişi yer değiştirmek zorundabırakıldı. Dünya Bankası Türkiye Ülke Direk-törü Martin Raiser, projenin ülkemizde ulaştı-ğı noktadan oldukça memnun olduğunu belir-tiyor. AKP, Dünya Bankası’yla yaptığı işbirli-ğinde başarıyı yakalamış görünüyor. Ancak bubaşarının halk için kimi bedelleri var.

SERMAYE KAR ETS‹N D‹YE, HALKMÜLKSÜZLEfiT‹R‹L‹YOR

Yaşam alanlarının sermayeye meta olarak

sunulması bir “mülksüzleştirme operasyonu.”Halkın arazilerine “zorla el konuluyor.” Buaraziler, sermayenin daha fazla gelir getirecekbinalar inşa etmeleri, daha fazla kâr elde etme-leri için yeniden düzenleniyor. Gecekondu sa-kinleri ufak paralarla tatmin edilmeye çalışılı-yor ya da gecekonduları yerine dikilen binalariçin borçlandırılıyor. Sistem, böylece mülksüz-leştirme yoluyla birikim sağlıyor.

Engels’in 1872’de tarif ettiğinin çok benzeri,özgün yanlarıyla birlikte 2012 Türkiye’sindeyaşanıyor: “Büyük modern kentlerin büyümesi,belli bölgelerdeki, özellikle de merkezi konumdabulunan bölgelerdeki arsalara suni olarak vedevasa oranlarda artan bir değer kazandırır; buarsalar üzerine dikilmiş binalar bu değeriartıracağına zora sokar, çünkü bu binalar artıkdeğişmiş koşullara ait değildir. Yıkılır ve yerleriniyenileri alır. Bu durum her yerden önce, merkezikonumlarda bulunan ve kiraları ne kadar kala-balık olunursa olunsun belli bir azami değerininüstene hiç çıkamayacak ya da ancak yavaş yavaşçıkacak işçi evlerinde yaşanır. Bu evler yıkılır veyerlerine mağazalar, depolar ve kamu binalarıdikilir.”

AKP ise Engels’in kapitalizmin saldırısıolarak anlattığı bu duruma “stratejik yatırım”diyor. Acele kamulaştırılan başka bir deyişlezorla el konulan yerler kamu yararı gerekçegösterilerek, kamunun özel mallarından, ser-mayenin özel mülkiyetine aktarılıyor. Özellikleenerji, ulaşım, konut alanlarında, ilgili şirketlerkentleri ve kırsal alanları yağmalıyor. Bununadına stratejik yatırım deniyor.

Acele kamulaştırmayla AKP, hak mücade-lelerine saldırıları ve piyasayla işbirliği için ol-dukça kullanışlı bir yol seçmiş görünüyor.AKP, “stratejik yatırımları”nın peşindekoşarken, halk yerlerinden ediliyor, ekonomikdurum ve sosyal yaşamları olumsuz etkileniyor;sermaye daha çok, daha çok kâr ediyor.

AKP yaşam alanlarına zorla el koyuyor

Halk, yıkım ve sermaye için rant odaklı kentseldönüşüm değil, yaşanabilir bir çevre, barınma,insanca yaşam hakkını ve kendi kurduklarımahallelerini istiyor

İktidar, kentsel dönüşüm telaşında yoksullarınbarınma hakkına saldırıyor. Evlerini, arazilerinisermayeye peşkeş çekip, yoksulları mülksüzleştiriyor

Son sürat yıkım, gasp, talan:Acele kamulaştırmaAKP kentsel dönüşüm uygulamaları

için son zamanlarda

‘acele kamulaştırma’ yöntemini

deniyor. Yoksulların evine, arazisine

bizzat Bakanlar Kurulu eliyle

acilen el koyuyor, onları acilen ser-

mayeye devrediyor.

AKP’ye 2023’e kadar acilen daha çok

rant gerekiyor. Peki ‘acele

kamulaştırma’ halk için

ne anlama geliyor?

AKP’ye ‘acil’rant lazım

Acele kamulaştırma hukuksuzbir yol, üstelik dayandığı

“kamu yararı” kavramı da sıkıntılı.Fakat bir başka önemli soru dahavar. Sağlıksız denilen gecekondular-da yaşayan halkın AKP’nin kentseldönüşüm planlarına ihtiyacı var mı?

Mersin Akdeniz Belediyesi’nin,sınırları içindeki Çay Mahallesi’ndeyaptığı anket çalışması bu soruyaönemli ölçüde yanıt veriyor.Çoğunlukla Doğu Anadolu,Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolubölgelerinden göç eden kişilerinyaşadığı mahalle hakkında “yenidenyerleşim” projeleri yürütülmekisteniyor. Belediye bunun halkınihtiyaçlarına ne derece yanıtverdiğini yaptığı anket sonucuhazırladığı raporla anlatıyor.

Anket için görüşülen kadınlarınneredeyse tamamı ‘ev kadını’,erkeklerin yarısından fazlası serbestmeslekle uğraşıyor. Yani ÇayMahallesi sakinlerinin çok büyükbir çoğunluğu hayatlarının büyükbir kısmını mahallelerinde geçiriyor.Ortalama 6’şar kişinin yaşadığıevlerin yüzde 91’inde sahipleri otu-ruyor ve bu konutların tamamınıntapusu bulunuyor. Mahallelininyaklaşık olarak yarısı 20 yıldan fazlasüredir orada yaşıyor.

Mahallelinin yüzde 95’iTürkiye’nin başka yerine yerleşmeyidüşünmüyor. Kalan yüzde 5 deancak akrabalarının olduğu yerleretaşınabileceğini belirtiyor.Mahallelilerin başka bir yeretaşınmak istememesinin nedeni deaynı. Görüşülen kişiler, “mahalle-sine alışmış olması, akrabalarınayakın olması, mahallesini sevmesi, işyerine yakın olması, komşulukilişkilerinin iyi olması, mahallesininyaşam tarzına ve kültürüne uygun

olması, çocukları için uygun olması,gelir durumuna uygun olması,tekrar göç etmek istememesi,nedenleriyle mahallesindenayrılmak istemediğini belirtiyor.

AKP’N‹N TOK‹LER‹, MAHALLELER‹ YOK ED‹YOR

Görüşülenlerin neredeysetamamı TOKİ yapılarına taşınmakistemiyor. Bunların gerekçesi dekentsel dönüşümün halkı yalnızcayerlerinden etmekle kalmayıp,sosyal ilişkilerini de etkileyeceğininçok mühim göstergesi. Anket içingörüşülenler TOKİ yapılarını yaşamtarzlarına uygun olmaması ve apart-man hayatını istemediğigerekçeleriyle bir kısmı kalabalıkailelere uygun olmaması, göçe zor-layacağı, küçük olması, gelir duru-muna uygun olmaması, komşulukilişkilerinin bozulacağı gibi neden-lerle istemiyor.

Ancak mahalleli, sağlıklaştırmaprojesine olumlu bakıyor. Bu konu-da belediyeden en çok halkınyanında olmasını, evlerininyıkılmasına engel olmasını, halkıbilgilendirmesini isteyen mahalleli

hükümetten de en fazla şunları bek-liyor: “Dönüşüm yapmamalı, bizekarışmasın, evlerinin yıkılmasınaengel olunmalı, halkın sesine kulakvermeli, isteklerine göre hareketetmeli.”

Belediye, anketin neticesinde birde “Çay Mahallesi Kentselİyileştirme ve SağlıklaştırmaProjesi” hazırladı. Bu projedekentsel dönüşüm yerine iyileştirme,basit onarım ve yenileme yapılmasıgerekliliği üzerinden çalışmayürütüldü. Anketin dikkatealınmasının sonucunda proje kriter-leri şu şekilde sıralandı:“Yaşanabilirlik, koruma vegeliştirme, katılımcılık, yaşamkültürü, hakçalık, kullanım değeri.”

Çay Mahallesi gibi pek çokmahalle, kentsel dönüşüm adıaltında yapılan rantsal dönüşümeihtiyaç duymuyor. Mahalleliler,kültürel yapılarını koruyacak,TOKİ’ye borçlanmadan barınmahaklarını kullanacakları, yaşanabilirbir çevrede, piyasanın değil halkınihtiyaçlarına göre şekillendirilecekprojelere ihtiyaç duyuyor.

Halk neİstiyor?

‘Yeni kamu’ya yarar, halka zararYasalara göre her türlü kamulaflt›rma

ifllemi için idarenin tek amac› olabilir: Ka-mu yarar›. Ancak “kamu yarar›” kavram›ülkemizde yasalarda tan›mlanm›fl de¤il.Bazen idarenin, bazen yarg›n›n takdirinegöre flekil al›yor. Gerekirse temel olmayanbir ihtiyaç yarat›larak, bu ihtiyac›n gideril-mesi hizmetini “kamu yarar›” ad› alt›ndavermesi için bir flirket yetkilendiriliyor.

Dünya Bankas›’n›n önüne koydu¤u pro-gram› uygulayan AKP için halk›n haklar›n›temel almayan amaçlar ya da ekolojikde¤il ekonomik hedefler kamu yarar›n›nkonusunu oluflturuyor. ‹flte bu nedenleBaflbakan Tayyip Erdo¤an’›n “fiimdigidece¤iz, gerekirse evleri y›kaca¤›z” diyeaç›klad›¤› kentsel dönüflüme devam etmeplanlar›nda, halk›n bar›nma hakk›n›dikkate alm›yor. Erdo¤an Bayraktar’›n TOK‹Baflkan› oldu¤u dönemde yapt›¤› konuflmada “kamu yarar›” kavram›n›n kullanankiflinin ideolojisine ba¤l› olarak nas›lanlamlanaca¤›n› göstermek için iyi birörnek. Bayraktar “Devlet fakirden al›pzengine verir mi?” diye sorarak, flöyle di-yordu:

“Kentsel dönüflüme çok ciddi destekvermemiz laz›m. Bu bizim, çocuklar›m›z›ngelece¤idir, ülkemizin ça¤dafllaflmas›d›r.Hala bu kentsel dönüflümlerde karfl›m›zaç›kan gruplar oluyor. Ama bizler bugecekondu bölgelerinde yaflayan, büyükflehirlerde yaflayan insanlar olarak bu tipayk›r› ç›k›fllar›, devletin, milletin,topo¤rafyan›n, co¤rafyan›n aleyhinde olanbu tip ç›k›fllar› elimine etmemiz laz›m.Bunlar bizim çocuklar›m›z›n gelece¤iyleoynuyor. Bu 72 dönüm yerde yapaca¤›m›znedir? Bu boflaltaca¤›m›z yerin zannediyo-

rum yüzde 80’ini park yapaca¤›z.Hakikaten ‹stanbul’a örnek bir park olacakbu.” “Kamu yarar›” Bayraktar’›n dilindey-ken, “ça¤dafll›k” ve “parklar” oluyor. Bun-dan çok sonra 3 Nisan 2012’de Tayyip Er-do¤an kamu yarar›n› sa¤layacak “park”la-r›n yan›na aile huzuru ve saadetinin soka-¤a taflt›¤› flehirler infla etmeyi koyuyor.

‹SLAMCI-L‹BERAL KAMU“Kamu yarar›” kavram›n›n hukuki alan-

da tan›mlanmam›fl olmas›ndan dahaönemli bir yan› da var: Siyasal yan›.“Kamu” halk›n içindeki eflitsizlikleri yoksayarak onu homojen olarak ele alan birkavram. Bu yüzden yasa metinlerinde veresmi kaynaklarda “toplum yarar›” yerine“kamu yarar›” ifadesi tercih ediliyor.

Ancak kamu kimin elindeyse “kamu

yarar”› da ona hizmet ediyor. Patronlar›nkamusuna halk›n baz› haklar› ancak s›n›fmücadeleleriyle sokuldu. Bugünkü kamu-da ise bu haklar d›flar›ya at›ld›. Bu nedenle“acele kamulaflt›rmalar›” da yeni kamuyuelinde tutan ‹slamc›-liberallere yar›yor. Ge-cekondularda yaflayan insanlardan evleri,paralar›, sosyal hayatlar› çal›n›p, yoksullarkentlerden d›fllan›rken, “kamu yarar›”n›öne sürüp acele kamulaflt›rma yapa-bilmesinin nedeni asl›nda kamu yarar›n›nolmamas› de¤il, “kamu”nun bugünTürkiye’de ‹slamc›-liberalleri anlat›yorolmas›. Mahallelerinden, yaflam alanlar›n-dan kovulan, sürülen, kendi arazilerindeborçland›r›lan yoksullar›n, bütün bakan-lar›n imzas›yla var denilen “kamu yarar›”n›hissetmemesinin nedeni de yine ayn›.

AAKKPP’’nniinn kkeennttsseellddöönnüüflflüümm pprroo--jjeelleerrii nneeddeenniiyylleebbaarr››nnmmaa hhaakk--llaarr››,, ççeevvrree hhaakk--llaarr›› ggaasspp eeddiieenn--lleerr kküürrssüüddee

Bugün, acele kamulaştırmadaki ‘kamu yararı’kamuyu elinde tutan İslamcı-liberallere hizmet ediyor

TUBA GÜNEfi

Page 13: 155'inci sayı

TARİH Halk›n Sesi

1319 Nisan 2012 / 2 May›s 2012

GAYR‹MÜSL‹MLER BU TOPRAKLARDA B‹R VARMIfi, B‹R YOKMUfi. . .

“M illi hassasiyet” gün-lerinden 24 Nisan geli-yor. İlk Ermeni

tehcirinin başladığı 24 Nisan 1915’inyıldönümünde, bir tarafta anmalardüzenlenirken bir tarafta da Türkecdadının karakterine uymadığındanbahisle soykırım reddedilecek.Soykırımı tanıyan ülkelere de kendigeçmişleriyle yüzleşmeleri tavsiyeedilecek. Gerçi bu yıl erken davranıldı.İki ay öncesinden, “Ermeni yalanınakanma” afişleri ile çağrısı yapılanHocalı Katliamı’nı anma mitingindeErmeniler’e ve Hrant davasına atıfla“Hepimiz Ermeni’yiz” diyen insanlarahakaret edildi, ölüm tehdidi yağdırıldı.İktidar da İçişleri Bakanı İdris NaimŞahin’in intikam çağrısıyla mitingdeyerini aldı. Aslında tek başına bu sonolay bile resmi erkân açısından her-hangi bir yüzleşme ve özrün sözkonusu olmadığının göstergesi.Irkçılığın, Anadolu’nun Türk olmayanhalklarına düşmanlığın bir devletgeleneği olması da cabası.

EZELDEN “TÜRK” YURDUBilindiği gibi, cumhuriyeti kuran ve

pek çoğu İttihat Terakki içinde gelenkadrolar, Osmanlı’nın son dönem-lerinden itibaren Osmanlıcılık fikrininbirleştirici olamadığını görünce mil-liyetçiliğe sarılmaya başlamıştı.“Millileşme”, Cumhuriyet dönemindede ulus-devlet inşa sürecinin parçasıolarak hemen her alanda devam etti.Uygulaması da Türk olmayanunsurların öldürülmesi, sürülmesi,mülksüzleştirilmesi oldu.

“Azınlıklar” gidince adları yadigarkalmasın diye sıra yerlerine yurtlarınageldi. Bu toprakların “gerçeksahibi”nin Türk olduğunu kanıtlamakiçin dağlardan, tepelerden, derelerden,köylerden, mahallelerden eski isimleratıldı. Yerlerine kurgulanmış isimlergetirildi, hayali bir ezeli Türk yurduyaratıldı.

Yer adlarının Türkçeleştirilmesi yada Türkçüleştirilmesi diyebileceğimizbu toplum mühendisliği, BalkanSavaşı’nı izleyen günlerde İttihatçılarınbayraktarlığında başladı öncelikle.1913’te İskan-ı Muhacirin

Nizamnamesi adlı genelge ile yer isim-lerinin değiştirilmesi resmileşti. Buyıllarda isim değiştirme operasyonu-nun en kapsamlı uygulandığı yer,Trabzon vilayetine bağlı Rize sancağıoldu. 224 yer adından çoğu Rumcaolan 207’si değiştirildi, Türkçeolmadığı halde adı korunan tek yersancak merkezi Rize oldu. Yeni isim-ler, Gölyayla, Değirmendere gibicoğrafi durumu anlatan isimler;Balıkçılar, Çakmakçılar gibi meslekadları; Tekkeköy gibi hayrat isimlerioldu.

CO⁄RAFYANIN “M‹LL‹”S‹…İkinci hamle Enver Paşa’nın

1916’da yayımladığı bir genelgeylegeldi, “Ermenice, Rumca, Bulgarca,hasılı İslam olmayan milletler lisanıylayadedilen vilayet, sancak, kasaba, köy,dağ, nehir, bilcümle isimlerinTürkçeye tahvili” kararlaştırıldı.Uygulama için Enver Paşa’nın 1.

Dünya Savaşı’nın devam ettiği günleri“şu müsaid zamanımızdan istifadeedilerek” şeklinde tarif etmesi ilginçtir.Genelgeye göre, adlandırmada önce-likle övünülecek askeri olaylar, şanlıhadiseler göz önüne alınacak, bunlarınbulunmadığı durumlarda, memleke-tine hizmetlerde bulunmuş kişilerinismi kullanılacaktı. Böylece “mektebhocaları talebelerine coğrafya öğrettik-leri sırada vatanımızın her parçasınızikrederken onlara aynı zamanda hermevkiin şanlı tarihine, iklim, mahsul,sanat ve ticaretine ait faideli mevzu-lar” bulabilecekti. Liselerdeki “millicoğrafya” dersimizin temeli böyleatılmıştı belki de.

Bu genelgeyle Samsun, Ordu,Giresun, Trabzon, Gümüşhane, Rize,Artvin-Hopa ve Arhavi’yi kapsayandeğişiklik önerildiyse degerçekleşemedi. Savaş devam ederkenaskeri karışıklığa sebep olmamak içinişlemler ertelendi.

TÜRK’E KESEN DA⁄LAR,NEH‹RLER, TEPELER …

İsim değiştirilmesi cumhuriyetin ilkyıllarında da devam etti. Tehcirdenönce bir Ermeni yerleşim yeri olanİzmit’e 1923 Yunan nüfus mübadelesiile gelen göçmenler yerleştirildi, adıKocaeli olarak değiştirildi. 1924’teKırkkilise’nin adı Kırklareli’ne,1927’de Bozok’un adı Yozgat’a çevril-di. 1925’te, Artvin ilinde büyük kısmıGürcüce olan yerleşim adları değişti-rildi.

II. Dünya Savaşı nedeniyle ara veri-len ad değiştirme operasyonunda esashamle Menderes döneminde oldu:Türkçe olmayan yer adlarını belir-lemek ve yeni adlar önermek amacıyla1957’de Yabancı Adları DeğiştirmeKomisyonu kuruldu. 1959’da İçişleriBakanlığı’na köy adı değiştirme yetkisiverildi. Hazırlıkların sonuçları 1960darbesinden sonraya kaldı.

Darbeyi izleyen dört ay içinde 10

bine yakın yeni köy adı kullanımasokuldu. Bu yıllarda öne çıkan kaygı,etnik kökene ve ülkenin gayrimüslimgeçmişine ilişkin her türlü izin silin-mesiydi.

Rum, Ermeni, kilise, papaz, manas-tır içeren adlar silindi, kimilerinin yer-ine “Türk” adı eklendi. Alanya’nınKürtler köyünün adı Türkler,Elbistan’ın Gavurören köyü Türkören,Maraş’ın Eloğlu kasabası Türkoğluolarak değiştirildi. HattaLüleburgaz’ın Keferçiftliği önce TürkKefereçiftliği (kefere: gayrimüslim)oldu daha sonra Türkgeldi’ye çevrildi.Kimi zaman da “Türk” kelimesiniiçeren yer adları Türk olmayan biryerle karşıtlığı ima ettiği için iptal edil-di. 1965’e dek tüm yer adlarınınyaklaşık üçte biri değiştirildi. Tabiisadece yerleşim yerleri değil binlercedağ, nehir, tepe de bundan nasibinialdı, Türkleştirildi.

ASKERDEN ONAYLI HAR‹TALARToplumsal belleğe müdahalenin

resmi düzeni için haritalara da elatıldı. Eski adları parantez içindegösteren haritaların bile basılması,yurda sokulması ve dağıtılması yasak-landı. Her türlü harita basım ve yayımıGenelkurmay Başkanlığı bünyesindekiHarita Genel Komutanlığı’nın izninebağlandı. Bugün yürürlükte olanyönetmeliğe göre “ülke menfaatlerineaykırı olabilecek coğrafi isimler veülke sınırlarının kontrolü maksadıyla”bu durum geçerli.

Yapılan değişikliklerin ısrarlıtakipçisi ise bir başka darbe rejimioldu. Resmi işlemlerde az da olsa halakullanılan eski isimler, özellikleKürtçeler, 12 Eylül’ün zorlamasıylakullanım alanını kaybetti. 12 Eylül’üniki paşayla yargılandığı bugünlerdebunun da esamesi okunmuyor.

BÖLÜCÜ KÜRT T‹LK‹, ERMEN‹ KOYUN

Gelelim bugüne… Her fırsatta ileridemokrasiden dem vuran, ceberutdevlet geleneğini değiştirdiğini iddiaeden AKP iktidarının uygulamaları dafarklı değil. AKP, eski isimleri iadeetmek bir yana, hayvan isimlerini biledeğiştirdi. 2005’te Birleşmiş MilletlerKalkınma Programı'nın desteğiyleAğrı'da yapılmış bir projeyle gündemegelen Vulpes Vulpes Kurdistanica(Kızıl Kürdistan Tilkisi) ve OvisArmeniana (Ermeni Koyunu) isimleribasında infial yaratınca Çevre veOrman Bakanlığı harekete geçti.

“Ülkemizin üniter yapısını bozucunitelikte kasıtlı olarak konulmuş”olduğu tespit edilen hayvan türlerininisimleri değiştirildi: Vulpes VulpesKurdistanica’nın Kürt kısmı atıldı,Vulpes Vulpes oldu. 1758’de zoologCarl von Linne dem Wildschaftarafından adı Ovis Armeniana olarakkonulmuş yaban koyunu Ovis OrienAnatolicus oldu.

Ancak, bu tür bilimsel isimler, ulus-lararası zooloji örgütü ICZNtarafından tescil edildiği; değişikliklerde bu komisyonun kurallarına göreyapılabildiği için uluslararası arenadahala eski isimler geçerli ama önemivar mı? Ülkemizin üniter yapısınıkorunduktan sonra gerisi teferruat…

Gayrimüslimlerden kalmayer isimleri değiştirilirken

el konulan mülklerinin degeçmişi unutturuldu. Çünkü,“emval-i metruke” (terk edilmişmallar) olarak tanımlanan bumülklerin geçmişinin bilinmesi,sahipleri olan binlerceErmeni’ye ve Rum’a neolduğunu sordurtacaktı.“Başarı”ları ballandırılarakanlatılan yerli sermayeninbakkallıktan başlayan“girişimcilik” masallarının aslıortaya çıkacaktı: servet, Türk-Müslüman unsur lehine gaspla,yağmayla el değiştirmişti.

Tüm ülkeye yayılmış busüreç, devlet-halk-yerel eşrafsuç ortaklığında gerçekleştiğiiçin üzerinden yüzyıl bilegeçmemiş bir zaman dilimindehafızalardan silinmiş. Özelmülk haline gelmiş olanlar biryana hala devletçe kullanılanmülklerin tarihini, meselaÇankaya Köşkü’nün gerçeksahiplerinin Ermeni Kasapyanailesi olduğunu bugün kaç kişibiliyor?

Cumhurbaşkanlığı'nın resmiinternet sitesinde, ÇankayaKöşkü için, “Daha sakin vehuzurlu bir ortamda yaşamasınısağlamak amacıyla Bağlar böl-gesi Çankaya'daki bağ evi,Ankara Şehremaneti

(Belediyesi) tarafından 30Mayıs 1921'de Mustafa Kemal'earmağan edilmiştir” bilgisi veri-liyor. Oysa, aile üyelerindenKanada’da yaşayan Edward J.Çuhacı, köşkün satın alındığıiddialarına karşılık yazdığı mek-tupta olayı şöyle anlatır:“Çankaya köşkünü Kasapyanailesi hiçbir kimseyesatmamıştır. Devrin hükümetiyalnız o köşkü değil, bütün mal-larını ve mülklerini ellerindenalıp Ağustos 1915’te tüm aileyisürgüne sevk etmişlerdir.

Benim babam (Ankaradoğumlu 1887-1930) o tarih-lerde ecnebi bir şirketin sahibiolduğu demiryolunda çalışmasıyardımı ile tüm aileyiAnkara’dan (Konya yoluyla)İstanbul’a kaçırmıştır. AyrıcaKasapyan ailesinin sahip olduk-ları mülkler arasındaKeçiören’deki bağ evi vardı vebu bağa da Vehbi Koç ailesisahip olmuştur.”

Mustafa Kemal'in Samsun'açıkmadan önce kaldığı, RaufOrbay, İsmet İnönü, Kazım

Karabekir ve daha pek çokkişiyle görüşmeyi sürdürdüğü veKurtuluş Savaşı planlarınıhazırladığı ev olarak bilinen,bugün de Atatürk Müzesi olanŞişli'deki binanın da Kasapyanailesine ait olduğu belirtiliyor.

SANSARYAN MEKTEB‹’NDEERZURUM KONGRES‹

“Milli mücadele”nin önemliayaklarından bir diğeri,Erzurum Kongresi, 23 Temmuz1919'da Ermeni SansaryanMektebi'nde toplanmıştı.Yoksul ve yetim öğrencileringiyim ve eğitim masraflarınınkarşılanması amacıyla RusyalıErmeni Mıgırdiç Sansaryantarafından kurulan, yönetimi deErmeni Patrikliği’ne bırakılanvakfa 1936’da Vakıflar GenelMüdürlüğü tarafından el konul-du.

Vakfın okula gelir sağlamakiçin İstanbul Sirkeci’deyaptırdığı Sansaryan Han’a dael konularak bir dönemEmniyet Müdürlüğü’nün tabut-luklarıyla ünlü işkencehanesiolarak kullanıldı.

Gayrimüslimlerden kalanmülkler tüm ülke topraklarındael değiştirirken devletinkarakol, hapishane, ibadethanegibi kurumsal binaları halinegeldi.

Kökeni Türkçe olmayan sokak isimleri ‹stanbul’da1927’de de¤ifltirildi. Gayrimüslim kimliklerden “ar›n-d›r›ld›”, “Ermeni”, “kilise”, “papaz” gibi kelimeler at›l-d›. Kimi zaman da gayrimüslimlere karfl› bir meydanokuma niteli¤inde, Türklü¤ü kuvvetlice hissettirenisimler verildi. Öyle ki travmatik ça¤r›fl›mlara baflvu-rularak u¤rad›klar› k›y›mlar halklar›n belle¤inde dai-ma taze tutulmaya çal›fl›ld›.

‹stanbul fiiflli ilçesi bunun önemli bir örne¤i.fiiflli’de Rumlar›n yo¤un olarak yaflad›¤›, ad›n› bölge-de yap›lan tavlalardan (at ah›rlar›) alan Tatavla’n›n(Ta Taulon) ad› 1929’da Kurtulufl olarak de¤ifltirildi.Semte, cumhuriyetin kuruluflu ve ulus-devlet süreci-nin önemli bir simgesi olan, “yabanc›”lara karfl› birsavafl› ifade eden Kurtulufl ad›n›n verilmifl olmas›n›ntesadüf olmad›¤› aç›k. Yine fiiflli’de özellikle ana cad-

delerde Bozkurt, Ergenekon gibi milliyetçi adland›r-malar yayg›n. Sokaklar yeniden adland›r›l›rken savafl,silahflör gibi militarist imgelerin yan›s›ra Osmanl› vecumhuriyet döneminin Hac› ‹lbey, Kaz›m Orbay gibiaskerlerinin isimleri de verildi. Ermeniler aç›s›ndankritik bir isim olan Talat Pafla’n›n ad›n›n Bomonti’debir ilkokula verildi¤ini de belirtelim.

fiiddetin bu sembolik hali kimi zaman gerçek sal-d›r›ya da bürünüyor maalesef. Bilindi¤i gibi, HrantDink, fiiflli Halaskargazi Caddesi’nde öldürüldü. Ad›-n›n, öldürüldü¤ü cadde ile ba¤lanan Ergenekon Cad-desi’ne verilmesiyle ilgili öneri ise BüyükflehirBelediye Meclisi’nin AKP’li üyelerince “caddelerdeisim de¤iflikli¤inin gereksiz oldu¤u” gerekçesiyle red-dedildi. Konu Ermeniler olunca, AKP Ergenekon’u ter-cih etti.

Emval-i metruke cumhuriyeti

Kurtuluş kimlerdenkurtarıldı?

Agos gazetesi, Sevan Niflanyan – Hayali Co¤rafyalar: Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de De¤flitirilen Yeradlar› –TESEV Yay›nlar›, Suavi Ayd›n – Bir Tilkinin Etti¤i: ‹simler Milli Birli¤i Nas›l Bozar? – Toplumsal Tarih Kas›m 2005,

KAYNAKÇA

Anadolu’nun dağları, köyleri, nehirleri Türkleştirilirkenonların “terk ettikleri” mülklerde “Kurtuluş Savaşı”planları yapıldı, Cumhurbaşkanları maaile ikamet etti.Bir zamanlar oralarda yaşadıkları unutturuldu

1915 kıyımı ve ardından gelen ulus-devlet yaratma pratik-leri, Ermenilerin yalnızca fiziksel varlıklarını değil, butopraklara bıraktıkları tüm izlerini de silmeye gayret etti.Yerlerinin yurtlarının, el konulan mülklerinin adı dahil

Varlıkları da izleri de silindi

Kasapyan Ailesi’nin el konulan köflkünde bugün kim oturuyor?

ÖZEN TAÇYILDIZ

Page 14: 155'inci sayı

YAŞAMHalk›n Sesi

1419 Nisan 2012 / 2 May›s 2012

Avrupa ortaçağdançıktığı zaman, kentleringiderek büyüyen burjuvazisi,Avrupa'nın devrimci öğesinioluşturuyordu. Ortaçağınfeodal örgütlenmesi içindehatırı sayılır bir yertutmuştu; ama bu konum,onun genişleyen gücüneşimdiden çok dar geliyordu.Orta-sınıfın, burjuvazininözgür gelişmesi, feodal sis-temin sürdürülmesiylebağdaşmaz oluyordu; buyüzden feodal sistemyıkılmalıydı.

Ama feodalizmin ulus-lararası büyük merkezi,Katolik Roma Kilisesiydi.(…) Feodal kurumları,tanrısal kutsama halesiyleçeviriyordu. Kendihiyerarşisini feodal örneğegöre düzenlemişti ve RomaKilisesinin kendisi, katolikdünyadakitoprakların tamüçte-birini elindetutan en güçlüfeodal idi.Feodalizme herülkede ayrı ayrı vebaşarıylasaldırabilmek için,önce onun kutsalmerkezîörgütününyıkılması gereki-yordu.

(…)Yukarıdasöylenenler (…)oçağda feodalizmekarşı her savaşımın dinselbir kılığa bürünmek ve herşeyden önce kiliseyeyöneltilmek gerektiğinigöstermeye yeter. (…)Burjuvazinin feodalizmekarşı giriştiği uzun dövüş,üç büyük ve kesin savaştadoruğuna ulaştı.

Birincisi, Almanya'dakiprotestan reformuydu.Luther'in kiliseye karşı attığı

savaş narasına, politik nite-likteki iki ayaklanma karşılıkverdi: (…)Küçük soyluluğunayaklanması (1523) veBüyük Köylü Savaşı (1525).Bunların ikisi de bunda ençok çıkarı olan kent burju-valarının kararsızlığı yüzün-den bozguna uğradı. Buandan sonra savaş, yerliprenslerle merkezî iktidararasında bir kavga olarakyozlaştı. Yine de Luthercireform, tam tamına mutlakmonarşinin gereksindiğiyeni bir din ortaya çıkardı.(…) Luther'in başarısızlığauğradığı yerde, (diğerprotestan reformcu –çn)Calvin'e gün doğdu.Calvin'in inancı, çağının enilerlemiş burjuvalarıngereksinmelerine yanıtveriyordu. Onun alınyazısıöğretisi, rekabete dayalı

ticaretdünyasında,başarının ya dabaşarısızlığın birinsanınçalışkanlığına yada becerikliliğinedeğil de, onundenetleye-meyeceğikoşullara bağlıolduğu olgusunundinsel ifadesiydi.Bu koşullar, (…)bilinmedik üstünekonomik güç-lerin lütfuna

bağlıdır. Bir ekonomikdevrim döneminde, bütünticarî merkezlerin ve yollarınyerlerini yenilerinin aldığı,(…) ve en kutsal ekonomikimanların –altının vegümüşün değeri–sarsılmaya ve yıkılmayabaşladığı bir dönemde buözellikle doğruydu.

** ÜÜttooppiikk SSoossyyaalliizzmm,,BBiilliimmsseell SSoossyyaalliizzmm

E n muhafazakar ailelerden gelen-ler için bile, Kutlu DoğumHaftası “önemli gün ve haftalar”

ajandasına son yıllarda girdi. 27 Nisanmuhtırası olarak bilinen 2007 yılındakiGenelkurmay Bildirisi’nin en önemlikonularından biri oldu. O yıl Diyanetİşleri Başkanlığı öncülüğünde 11 bininüzerinde etkinlik düzenlenince KutluDoğum Haftası’nın 23 Nisan’a alternatifolarak tasarlandığı söylendi.

İtirazların temelinde şu vardı:Dünyada tüm dini bayramlar ve kandillerhicri takvime göre belirlendiği için miladitakvim kullanan Türkiye’de bu dini gün-lerin zamanı her sene değişmekteydi.Muhammed peygamberin doğduğu günedenk geldiği söylenen Kutlu DoğumHaftası etkinlikleri de 1989’da başladı vehicri takvime göre, Mevlit Kandili’ninpeşi sıra düzenlendi. Ancak 1994 yılındanitibaren, durduk yerde, diğer dini gün-lerin aksine miladi takvime göre kutlan-maya başladı. Başlangıçta semboliketkinlikler düzenlense de Kutlu DoğumHaftası AKP iktidarı tarafından hızlakurumsallaştırıldı ve neredeyse resmi birbayrama dönüştü. Okullardan, işverenörgütlerine ve odalarına, işyerlerindenmeydanlara kadar genişledi. ÖzellikleAKP’nin TSK’yı iktidarı açısındanzararsızlaştırmasının ardından KutluDoğum Haftaları için atağa geçildi. Tekbir farkla. Diyanet 2008 yılında “23 NisanUlusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’naalternatif kutlama olarak gösterilmesigibi hiç de doğru olmayan bazıdeğerlendirmelere yol açması” gerekçe-siyle haftayı yedi gün öne aldı ve 14-20Nisan ilan ediverdi. Peygamber’in doğumgünü resmi bir “genelge” ile bir kez dahadeğiştirilmiş oldu.

KUTLU DO⁄UM RESM‹ GAZETE’DE İş öylesine ciddiyetsiz bir hal aldı ki

yıllardır Türkiye’de Peygamber’in doğumgünü yılda iki kere etkinliklere vesileoluyor. Zira yıllardır alışılageldiği üzereMüslümanların bir bölümü Muhammetpeygamberin doğum gününde Mevlitkandillerinde buluşuyorlar. “Doğumzamanı” anlamına gelen Mevlit hicritakvime göre bu sene 3 Şubat’a denkgeldi. Ve iki ay sonra, Nisan ayında birdoğum günü daha ilan edilmiş oldu.

AKP döneminde bu kutlamalarınresmi bir törene dönüştürülmesinin ençarpıcı örneğini ise Resmi Gazete’nin 13Şubat 2010 tarihli sayısında yayımlananbir genelgede bulabiliyoruz. Bugenelgede Kutlu Doğum Haftası’nın kut-lanmasına ilişkin usul ve esaslar tek teksıralanıyor. 2011 yılında Milli EğitimBakanlığı’nın genelgesiyle okullardaKutlu Doğum Haftası etkinlikleridüzenlenmesi sağlanıyor. Laik olduğuiddia edilen bir ülkede önce bir dinigün yaratılıyor, sonra bunun tarihi vekutlanma şekli genelgelerle, yönet-meliklerle, Resmi Gazete’de ilanediliyor.

GELENE⁄‹N YEN‹DEN ‹CADI Peygamberin doğumundan 1418 yıl

sonra kutlanmaya başlayan, yaklaşık 20yıl sonrasında da devlet eliyleyaygınlaştırılan bir dini gelenek olabilirmi? Bu ilginç durum Marksist tarihçiEric Hobsbawm’un “geleneğin icadı”

kavramını hatırlatıyor. Hobsbawm bukavramı 19. yüzyılda uluslaşma süreçleri-ni incelerken kullanıyor. Hobsbawm’agöre milli olduğu iddia edilen gelenek-lerin pek çoğu aslında geçmişe dayanmı-yor. Aksine bu gelenekler, törenler, ritü-eller ve bayramlar, ulus devletlerin olu-şum sürecinde, “ulusal kimliği” yaratmakve sağlamlaştırmak için icat edilmiş, yanitasarlanmıştı. Sanayi devriminin yarattığıkeskin sınıfsal farklılaşmaları bu tasarlan-mış “ulusal kimlik” giysisiyle kapatabil-mek, işçi sınıfı saflarından yükselen iti-razları bastırabilmek için bu tip icat edil-miş gelenekler oldukça işlevsel olmuştu.Siyasal ve toplumsal yapısının hızla değiş-tiği bir dönemde, geleneğe yapılan refe-ranslar yoluyla değişimin tedirgin edici veyıkıcı etkisi gözlerden uzak tutulmak is-tenmişti.

Bugün yaşananlar Hobsbawm’un butespitlerini anımsatıyor. Türkiye’ninsiyasal ve toplumsal yapısı hızladeğişirken geleneklerin yenilenmesi, yani“yeni köye yeni adet” gerekiyor. ZiraCumhuriyet döneminde icat edilengelenekler bugün egemenlerin birçoksorununu çözemiyor. Örneğin, sosyaldevlet mekanizmalarının çözülmesi“sınıfsız-imtiyazsız bir kitle olarak ulus”masalı inandırıcılığını çoktan yitirmesinesebep oldu. Kürt sorunu, “homojen birkitle” iddiasını geçersiz kıldı. Doğalolarak, bu vurgularla oluşturulmuşgeleneklerin istikrarı, itaati, denetimidaha başarılı biçimde sağlayan yenileriyleikame edilmesi gerekli oldu.

YEN‹ M‹LL‹ GÜNLER VE M‹LL‹ D‹NKutlu Doğum Haftası da bu ikame

sürecinin bir örneği olarak öne çıkıyor.Kutlu Doğum Haftası’nın ana temalarıda değişimin hangi ihtiyaçlardantürediğini gösteriyor. Hafta’nın geçenseneki ana temasının “merhamet” olması“sınıfsız-imtiyazsız bir kitle olarak ulus”iddiasının krizine işaret ediyor. Bu senekisoyut “kardeşlik” teması ise “homojenbir kitle olarak ulus” iddiasının çöküşünesoyut bir “çözüm” üretmeye çalışıyor.

AKP iktidarı ve yandaşları eski milligünlerin yerine yenilerinin gelmesini“Resmi ideolojiyle mücadele” olarakadlandırmayı tercih ediyor. Oysa yaşananrejimin ideolojik giysisi olan Türk-İslamsentezinde İslam kısmının ağırlığının art-ması, böylece sistemin krizlerininüstünün örtülmesinden başka bir şeydeğil. 19 Mayıs ve 23 Nisan gibi eskigeleneklerin fiilen ilga edilmesi “toplummühendisliğinin sonu” olarak sunuluyorancak bunların yerlerini bunlardan da

sert, ayrımcı başka dayatmalar alıyor.Kutlu Doğum Haftası’nın okullardaresmi olarak kutlanması değil sadece.Cami ve Din Görevlileri Haftası’ndaçocuklar okullardan alınarak camileregötürülüyor. Milli Eğitim gençler içinumre organizasyonuna girişiyor.

Bu gelişmeler sadece içeriye yönelikbir tasarruf değil. Hobsbawm’a göre“geleneğin icadı”nın en önemliamaçlarından biri de çevrede yaşayanhalklardan ayırt edilmektir. Bu açındanKutlu Doğum Haftası önemli bir işleviyerine getiriyor. Zira böylesi bir dinihafta sadece Türkiye’de var. Bu sene kut-lamalarda Başbakan Erdoğan İslamaleminin Kutlu Doğum Haftası’nı kutladıancak bahsettiği İslam alemi içinde buhaftayı kutlayan tek ülke Türkiye. Bu açı-dan bu hafta “milli” bir dini hafta olarakyerleştirilmekte. Deniz Baykal’dan aldığıbayrağı düşürmeyen Kemal Kılıçdaroğluda belki de bu “milli” bilinçle, geleneğinDiyanet İşleri tarafından düzenlenen tö-renlerine iki yıldır katılıyor.

PROTESTANLAfiMA VEP‹YASALAfiMA MI?

Aslında adı üstünde bir gün olandoğum gününün bir haftaya yayılmasıHıristiyanların Noel yortusuna alternatifbir hafta yaratılmaya çalışıldığı yorum-larının yapılmasına neden oluyor. Özel-likle bu haftanın mucitlerinden FethullahGülen’in kimi ifadeleri bu yorumlarıdestekliyor. Fethullah Gülen Ekim1991’de Sızıntı dergisindeki yazısındaşöyle diyor: “acaba bu Kutlu Doğum'u(…) daha içten ve daha ciddî olarakdeğerlendiremez miyiz? Hz. İsa ilealâkalı günler, halkı hıristiyan olsun-olmasın, hemen her ülkede âdetâ neş'e,sevinç kıyametleriyle kutlanır; (…) hertarafa O'nun adına tebrikler, hediyeleryağar.. (…) dörtbir yan kandillerlesüslenir; çarşı-pazar renklerle-ışıklarlakahkaha atar..”

Çarşı pazar’ı coşturan bir haftatasavvuru, doğal olarak “neoliberalİslam” veya “İslam’ınProtestanlaştırılması” tartışmalarını daalevlendiriyor. Hıristiyan dinin, kapita-lizmle uyumlulaştırılması sürecinin ürünüolan Protestanlık gibi, İslam’ın da kapi-talist gelişmeye paralel olarak yaşadığıdönüşümün bir yansıması olarak KutluDoğum Haftası örnek veriliyor.

Dini yayınevlerinin yanı sıra kimi mar-ketler bile Kutlu Doğum Haftası’na özelindirim kampanyaları ile satışlarınıarttırmaya çalışıyor. Umre turları, mil-yonlarca gül, kitap, kent merkezlerindeki

çadırlar, dört bir yanı saran afişler,pankartlar, şaşalı organizasyonlar içinharcanan paralar piyasaya can katıyor.Kutlu Doğum Haftası’nda çocuklarahediyeler alınmasının onlarda peygambersevgisini arttıracağı nasihat edilerek tüke-tim kışkırtılıyor. Henüz HıristiyanlığınNoel’i düzeyine ulaşmasa da muratedilenin piyasalara can vermek olduğuGülen “hocaefendi”nin sözlerindenanlaşılıyor. “O'nun adına tebrikler,hediyeler yağar.. (…); çarşı-pazar renk-lerle-ışıklarla kahkaha atar..”

‹ÇER‹DEN DE ‹T‹RAZLAR VARAslına bakılırsa konu

İslamcı/muhafazakar kesimler arasındabile tartışma yaratmış durumda. Gülencemaatinin başını çektiği Kutlu DoğumHaftası etkinlikleri, iktidar desteğiylebirçok tarikatın da katılmasıyla büyüse dehala bazıları için bu hafta tartışmalı bir“bi’dat” (yenilik) olarak görülüyor.İslamcı şair İsmet Özel, Kutlu DoğumHaftası’nı ve hatta mevlit geleneğini,Hıristiyanlıktaki gibi yortuları bulun-mayan İslam’ın Protestanlaşması süreciolarak görüyor. İslamcı Cafcaf dergisininGenel Yayın Yönetmeni Kasım Gültekinde bu haftayı olumlu bulsa da konuyadair tereddütlerini gizlemiyor ve İsmetÖzel’in bu değerlendirmesini “yabanaatmamak lazım” diyor. Gültekin, KutluDoğum’da “Hıristiyani bir yan”gördüğünü söylüyor. Yine aynı çevredenyazar Zeki Bulduk da “27 Nisan’a yanıt”olarak bu haftayı desteklerken“Lutheryen” (Protestan) bir halgördüğünü de itiraf ediyor, cemaat.comyazarı Fatih Bilge ise Kutlu DoğumHaftası’nı resmi bir kutlama olarak dahauzak gördüğünü şöyle anlatıyor: “Kandildenildiğinde 'hacı amcalar' zihnimdebeliriyor. Kutlu doğum haftasıdenildiğinde kravatlı, takım elbiseliinsanlar. (…) Ayrıca az önce google'danbaktım, Mevlid Kandili 412.000 defa,Kutlu Doğum Haftası 1.890.000 defageçiyor. Bu da kutlu doğumunyaygınlaştırılmaya çalışılmasıdır diyedüşünüyorum.”

Muhafazakar/İslamcı kesimin inter-netteki buluşma noktalarından İHLsözlük gibi tartışma platformlarındaKutlu Doğum Haftası’nın şöyle gerekçe-lerle eleştirildiği görülüyor “Peygamberefendimizi gül ile maddileştirip, sem-

bolleştirme hatası”, “Muhammed pey-gamberi İsa peygambere benzetme ça-

baları” ve “doğum günü kutlaması-nın İslam’da olmaması”, “Diyanetiişgal etmiş olan nurcuların işi”…

DEVLET D‹N‹N GÖBE⁄‹NDE Bu kadar tartışmalı bir hafta,

tamamen yukarıdan aşağıya toplu-ma benimsetiliyor. Buna karşı itiraz-lar “ne güzel eski bayramlarımızvardı” ekseninde sıkıştığı sürece ya-şananları açıklamakta yetersiz kalı-yor. Baştan aşağı piyasacı, otoriter,dayatmacı ve dışlatıcı yeni bir gerici-lik toplumun dokularına yayılmayaçalışılırken bugün daha yaratıcı vecüretkar karşı çıkışlara ihtiyacımızvar.

Futbol sahalarındaki ırkçıve saldırgan hareket-

leriyle nam salan EmreBelözoğlu son vukuatıylabardağı taşırdı. Fenerbahçe-Trabzonspor maçındaTrabzonsporlu siyahi oyuncuZokora’ya “pis zenci” diye-rek ırkçı bir saldırıya imzaatan Emre’nin ne kadar cezaalacağı merakla bekleniyor.

Bugüne kadar sabıkasıkabarık olan Emre açısındanbu defa paçayı kurtarmasızor görünüyor. ZiraEmre’nin kamera görüntü-lerinde ırkçı küfür ettiğikesinleşti. Fenerbahçe-Trabzonspor maçı sonrasıDidier Zokora’nın, EmreBelözoğlu'nu kendisine ırkçısözler söylemekle suçlamasıüzerine Emre “birbirimizeçok kötü sözler söyledik.Benim ona, onun da banaettiği ana avrat küfürleraptalcaydı” diye yanıt verdi.

‹LK VUKUATI DE⁄‹L Emre’nin, Newcastle’da

oynarken Everton’dakiYobo’ya ve Boltonlu El-Hadji Diouf’a ırkçı küfürleretmiş ancak o dönemdeırkçılığa karşı yaptırımlarındaha gevşek olması veşikayet bulunmamasınedeniyle “yırtmış” idi. 2005yılında Türkiye-İsviçre millimaçı sonrası İsviçrelileresaldırmış ve 4 maç cezayemişti. 2007’de Türkiye-

Macaristan maçında basınakol işareti yapmış, bunarağmen Milli Takım kap-tanlığını sürdürmüştü. Ancak2008 yılında Konya’da birgazeteciye ''Seni sabahakadar döverim'' deyince MilliTakım kaptanlığından ol-muştu. 2009’da Kayseri dep-lasmanında Cangele'ye boğazkesme işareti yapmıştı.2009’da Diyarbakırspor ma-çında hakem Suat Arslanbo-ğa'nın eline vurmuş, yine aynıyıl Manisaspor karşılaşma-sında rakibine küfür edince 3maç ceza almıştı 2011’de TTArena'daki Türkiye-Hırvatis-tan maçında seyircilere ağırküfür etmiş, aynı yıl Eskişe-hirspor maçında takım arka-daşı Gökhan Gönül'ün üzeri-ne yürümüştü. Bunlar Emredeyince akla gelen olaylar-dan sadece birkaçı.

CEZALAR HAF‹FOlayın ardından Belezoğ-

lu’na yönelik büyük tepkioluştu. Futbol Disiplin Tali-matnamesi ise ırkçı sözlerinkarşılığı olarak 4 ila 8 maçmen öngörüyor. Sporda şid-det yasasında ise 6 aydan 2yıla hapis cezası öngörülüyor.

Fenerbahçelilerin dearalarında olduğu milyonlar-ca futbolsever ise artık sabı-kası iyice kabaran bu adamiçin "Emre Futboldan MenEdilsin" kampanyasınadestek veriyor.

Bu adamı futboldan şutlayın!

UMAR KARATEPE

Yeni köye yeni adetUstalardanBurjuvazinin kurtulufluve protestan reformu

U Y D U R U L A N G E L E N E K : K U T L U D O ⁄ U M H A F T A S I

Tart›flman›n bir di¤er önemli boyutu da KutluDo¤um Haftas›’n›n denk geldi¤i haftaya dair ilginçbir tesadüf. Türkiye d›fl›nda hemen hemen hiçbirMüslüman’›n Muhammed’in do¤um günü kabuletmedi¤i bu haftan›n 23 Nisan’a denk gelmesid›fl›ndaki bir ilginç “tesadüf” de haftan›n mucidiFethullah Gülen’in do¤um gününe denk gelmesi.Diyanet ‹flleri’ndeki Gülenci kadrolaflma göz önüneal›nd›¤›nda buna tesadüf denir mi bilinmez.

Şubattaki Mevlit Muhammed içinse,nisandaki kutlama kimin için?

FriedrichEngels

Bugünlerde yeni bir geleneğin icadına tanıklık ediyoruz: KutluDoğum Haftası. Yaşı yirminin üzerinde olan herkes için bu yenibir icat. Devlet eliyle bir gelenek nasıl ve neden yaratılır?

Page 15: 155'inci sayı

Pulitzer’lik roman yokABD'nin en prestijli ödüllerinden biri olarak kabul edilenPulitzer ödülleri sahiplerini buldu. 35 yılda ilk kez bu yılroman dalında Pulitzer ödülü kazanan olmadı. 21 kate-goride verilen Pulitzer Ödülü, 1917 yılında Joseph Pulitzeradlı Macar asıllı ABD'li bir gazeteci tarafından kuruldu.

65. Cannes Film Festivali Jürisi, bu yılki 'Kısa MetrajlıFilmler'' kategorisinde yarışacak eserleri açıkladı. Bu ka-tegoride Rezan Yeşilbaş'ın 'Sessiz' adlı filmi de yarışacak.Altın Palmiye için yarışacak ve yarışma dışı gösterilecekfilmler 19 Nisan günü kamuoyuna duyurulacak.

11 Nisan 1980'dekatledilen Gazeteci-Yazar ÜmitKaftancıoğlu,öldürülüşünün 32’nciyılında törenle anıldı.TörendeKaftancıoğlu adınadüzenlenen öyküyarışmasının ödülleride açıklandı. "Garnikile Şaşik" adlı öyküsüile Ayşe BaşakKaban birinciliködülünü aldı.

‘Kalbimnerde’Sevinç Eratalay, beşyıl aradan sonra çıkar-dığı yeni albümüyle'Kalbin Nerde?' diyor.Albümde ‘Yavuz Bin-göl ‘Aşk Dolu DevrimDolu Kalbin Nerde’,İlkay Akkaya ‘SeniDüşündüm’ adlı eseriseslendirirken Bandis-ta ‘İleri Demokrasi’adlı eserdeki düetiyleyer aldı. Albümde,Metin Kahraman dabir şiir seslendirdi.

G ündelik hayatın yaratıcısı olupyok sayılan emeğin halleriniyansıtmayı amaç edinmiş tek

festival olan İşçi Filmleri Festivali’nin7’ncisi bu yıl 1 Mayıs’ta İstanbul,Ankara, İzmir ve Diyarbakır’da eşzamanlı başlayacak. Sponsorsuz, bilet-siz, parasız bir şekilde gönüllülerin veemekten yana örgütlerin çabalarıylagerçekleştirilen festival her seneolduğu gibi bu sene de sinemayı salon-lardan, gişelerden kurtarıp işçi mahal-lelerine, meydanlara taşıyacak.

İşçi Filmleri Festivali (İFF) bu yıl“Özgürlük Emek İster” temasını seçti.Türkiye’de halkların hak ve özgürlük-lerine AKP tarafından yapılan saldırı-lara cevap olarak bu temanın seçildiğifestivalin simgeleri Şarlo ve Karagözde “Hepimiz Şüpheliyiz” dedi.

Japonya, Hindistan ve ABD’denyönetmenleri ağırlayacak olan festi-valde “Yağmuru Bile” filmi ile işçi si-nemasının en önemli temsilcilerindenKen Loach filmlerinin senaristi PaulLaverty de konuk olarak yer alacak.Japonya'da proleterya edebiyatınınönemli temsilcisi olan "Yengeç Gemi-si" filmi de Türkiye’de ilk defa İFF’deizleyicilerle buluşacak. Unutulmaz işçifilmlerinde “Güneşli Pazartesiler” yö-netmeni De Aranoa’nın son filmi"Amador" da festivalde izlenebilecek.

Dünya’nın değişik ülkelerinden işçifilmlerinin yanı sıra festivalde izleyici-

ler, Uludere katliamını, Van depremi-nin yarattığı toplumsal yıkımı, Kürtsavaşının izlerini de görecek.

İFF gönüllülerinden BahadırAhıska, festivale başvuran film sayısı-nın her yıl arttığını belirtirken İFF gö-nüllülerinden Önder Özdemir de bazıyönetmenlerin İFF için de film üretti-ğini söylüyor. İFF’nin Ankara ayağın-da bu yıl hedef büyütülüyor ve 10 binseyirci hedefleniyor. Mahallelerdenostalji film gösterimleri düzenlenme-si planlanan Ankara İFF kapsamındayönetmenlerle söyleşiler de yer alacak.

İFF bu yıl İzmir'de çok daha yaygınve güçlü bir şekilde örgütleniyor.Festival gönüllülerinden DidemTosun, önceki yıllara göre sokaketkinliklerinin ve gösterim salonlarınınsayısının ikiye katlandığını ifade etti.İzmir’de açılış, İnönü KültürMerkezi’nde gerçekleştirilecek.Gecede Pınar Sağ da şarkılarıylasahne alacak. Festivalde YusufKurçali imzalı “Karartma Geceleri”filminin gösteriminin ardından RıfatIlgaz anısına oğlu Aydın Ilgaz'ınkatılımıyla “Karartma Geceleri'ndenAydınlık Yarınlara” başlıklı bir söyleşidüzenlenecek. Festivalin diğer biretkinliği ise Ahmet Soner'in “İFF veTürkiye'deki İşçi Hareketleri” başlıklısunumu olacak. İzmirlilerin bir desürprizi var. Didem Tosun’dandinleyelim: “Bu yıla özel ilk defa bir

atölye çalışması örgütlendi. Atölyeçalışmalarının meyvesi kısa filmimizde festivalde gösterilecek filmler ara-sında yer alacak.” İzmir’deki festivalindüzenleyici kurumları yeni katılımlarlaTekGıda-İş, Hava-İş, Petrol-İş, Deri-İş, Tez Koop-İş, TÜMTİS, KonakKent Konseyi, Dev Sağlık-İş, Halkev-leri, TMMOB İKK’dan oluşuyor.

Festival bu yıl Diyarbakır’da da 1Mayıs’ta başlayacak. İFF’nin Diyarba-kır’daki işçi mücadelesini görünür kıl-mak açısından önemli olduğunu belir-ten festival gönüllülerinden Dev Sağ-lık-İş üyesi Zeynep Çelik 3 kentle aynıanda gösterime başlamalarını şu söz-lerle açıkladı: “İFF’nin batıya sıkışmışbir festival olmaktan çıkarmak ve bukadar zengin kültürlere ve mücadele-ye ev sahipliği yapan bir şehrin zengin-liğini de katmak istiyoruz Diğer illerlebirlikte bu yıl mücadelemizi ve sahne-mizi hep birlikte açıyoruz.”

2010’da kurulan Diyarbakır İşçiFilmleri Festivali Atölyesi’nin ve festi-vali düzenleyen kurumların yanı sıraKESK ve TMMOB il şubeleri ile SurBelediyesi de festivale katkıda bulunu-yor. İstanbul’daki festival açılışı geçenyıl olduğu gibi İstanbul Teknik Üni-versitesi Maçka Kampüsü’nde gerçek-leştirilecek. “Yağmuru Bile” filminingösterileceği gecede Nejat Yavaşoğul-ları ve Sarıyer Gençlik Korosu sahnealacak.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1519 Nisan 2012 / 2 May›s 2012

Kaftanc›o¤luan›s›na...

‘Sessiz’ filmi Cannes’ta

31. İstanbul Film Festivalisona erdi. Festival kapanış

gecesinde düzenlenen ödültöreninde ödül alan EminAlper konuşmasında BüşraErsanlı’yı selamladı.

‘Tepenin Ardı’ filmiyleulusal yarışmada büyük ödülAltın Lale’yi kazanan yönet-men Emin Alper konuşma-sında KCK soruşturmasıkapsamında tutuklu bulunanProf. Büşra Ersanlı’yı selam-ladı. Filmin bir ailenin hayalidüşman yaratma öyküsününanlatıldığını söyleyen Alper,“Gözümü açtığım andan iti-baren iç ve dış düşmanlarladolu bir Türkiye’de olduğu-mu anladım. Bana bu filmiyaptıran o düşmanlara teşek-kür ederim” dedi.

Alper, “son derecetehlikeli bir düşman olduğuiçin parmaklıklar arkasında”dediği Büşra Ersanlı’ya veonun şahsında tutuklu tümgazeteci,siyasetçi,belediyebaşkanı veöğrencilereselam gönder-di. ‘Yeraltı’filmiyle gece-den en iyiyönetmendahil beşödülle ayrılanZekiDemirkubuz,halk ödülünüalırken halkınkorsansayesinde kendisinikeşfettiğine vurgu yaptı:“Korsancı arkadaşlarım bana‘Kader’ ve ‘Masumiyet’in çoktalep gördüğünü söylerlerdi,inanmazdım. Korsansayesinde halk beni de

keşfetmiş. Demek ki gerçeğeher şekilde gidiliyor.”

‘İz/Rec’ filmiyle jüri özelödülüne değer görülenTayfur Aydın ise önceTürkçe söylediği “Herkesindoğduğu topraklaragömülmesini dilerim” sözünüAilesine seslenerek Kürtçetekrar etti.

‘BU F‹LM‹ ‹ZLEM‹YORUZ’Törende jüri üyesi oyuncu

Nazan Kesal ile ‘TepeninArdı’nın yapımcısı EnisKöstepen izleyicileri ‘EmekSineması yıkılmasın’ eylemi-ne davet etti.

Kesal ve Keskin’inkapanış gecesinde sinema-severleri davet ettiği eylem15 Nisan Pazar günü gerçek-leştirildi. Bini aşkın kişi,Emek Sineması için toplandı;Kamer İnşaat'ın EmekSineması'yla ilgili projesiniprotesto ederek "Bu filmi

izlemiyoruz"dedi veprotesto içinözel olarakhazırlanan"FetihBeyoğlu:Grand Pera3D" yazılıbiletleryırtıldı.

Kamerİnşaat'ın pro-jesinde, yerinaltına inerekbinaya üç katdaha ekle-mek, Emek

Sineması'nı dördüncü katataşımak, toplam on sinemasalonlu yapının girişini pasajhaline getirmek, binaya yeniyemek ve alışveriş mağazalarıaçmak gibi planlar var.

‹flçi Filmleri Festivali’nin bu y›lki temas› AKP’ninbask›lar›na bir yan›t olarak: ‘Özgürlük emek ister’

Karagöz ve Şarlo: ‘Şüpheliyiz’

Halkevleri’nin 80’inci yılında on binlerözgürlük ve demokrasi için buluştu.

AKP’ye meydan okuyanların gövde gös-terisine dönüşen şenlik sonrası randevular1 Mayıs’a kesildi.

Halkevleri’nin 8 Nisan günü İstanbulSinan Erdem Spor Salonu’ndagerçekleştirdiği şenlikte on binler buluştu,kuşaklar söyledi. Sunuculuğunu VolkanYosunlu ile Ebru Erginbay’ın yaptığışenliğe 22 sanatçı ve müzik grubu katıldı.

Şenlik, sahnedekinden seyircisine,şarkısından videosuna, konuşmasındansloganına her şeyiyle bir meydan okumayadönüştü. AKP’ye öfke, karanlığa karşımücadele kararlılığı ve umutla birleşti.Yavuz Bingöl ve 160 kişiden oluşanHalkevleri Çocuk Korosu Hrant Dinkanısına “Sarı Gelin” türküsünü söyledi.Koro, “Güzel Çocuk” şarkısıyla FatsaÇocuk Korosu’na selam gönderdi. AgireJiyan’a 9 dilde şarkılar söyleyen Diyarba-kır Sur Belediyesi Gençlik Korosu eşlik et-ti. “Şemame”ye salon halaylarla eşlik etti.Yeni Türkü ‘80’lere damgasını vuran şar-kısını, AKP’nin demokratikleşme iddiala-rını ima ederek “Maskeli balolar sürüyor”diyerek anons etti. 1990’larda 12 Eylül ka-ranlığına karşı yükselen gençlik hareketiiçin bestelenen Fırtına seslendirilirken defonda üniversiteleri AKP’lilere dar edenKolektiler vardı. Şevval Sam şarkılarınısöylerken fonda yer alan Kazım Koyuncufotoğrafı salondan büyük alkış aldı.Bulutsuzluk Özlemi, “Karanlığa karşıyarınların daha güzel olacağına inanarakşarkılarımızı söylemeye devam ediyoruz”sözleri ile şarkılarını söyledi. Ardından,Volkan Konak ve Melike Demirağ sahnealdı. Demirağ “Arkadaş”ı söylerken fondagörünen Yılmaz Güney ve Ahmet Kayaiçin alkış tufanı koptu. İsmail HakkıDemircioğlu ve Erkan Oğur birliktesöyledikleri türkülerle, Hayko Cepkinözgün tarzıyla geceye renk kattı.

BU KARANLI⁄I HALKINMÜCADELES‹ YIRTACAK

Şenlikte açılış konuşmasını yapanHalkevleri Genel Başkanı İlknur Birol, 80yıldır özgürlük, demokrasi ve halkın hak-ları için omuz omuza verdikleri yol arka-daşlarını selamlayarak şunları söyledi:

“Halkevleri 12 Eylül karanlığına karşı‘halkın muhalefet evi’ oldu. Sömürgecilerekarşı bağımsızlık, şovenizme karşıkardeşlik, savaşa karşı militan bir barışkürsüsü oldu. Kocaeli depreminde birdayanışma eviydi. Van depreminde çocuk-ların oyun arkadaşı oldu. Doğası için dere-si için Hopa’da Metin, Tortum’da Leyla,Sinop’ta Gerzeli bir köylü oldu.”

Halkevleri Genel Sekreteri Oya Ersoyda bir konuşma yaparak ‘Tek yol sokaktek yol devrim’ sloganını dev bir koronundilinde bir kavga ve umut ezgisinedönüştürmek üzere 1 Mayıs’a çağrı yaptı.

KUSURSUZ 6 SAATŞenlik günü on binlerin akın ettiği

Sinan Erdem Spor Salonu’nun önünde

daha kapılar açılmadan binlerce kişibirikirken onları şenlik gönüllülerinden birekip, önceden hazırladıkları pankartlar vesüslemelerle karşıladı. Salona girmek içinsabırsızlananlar halaylar çekti. Kapılaraçıldıktan on beş dakika sonra Türkiye’ninen büyük spor salonu dolmuştu.

Sahne alan bazı sanatçılar, hiç provaalmadan kendilerine kusursuz eşlik edenmüzisyenlere teşekkür ederken, birtaraftan da gecenin sorunsuz geçebilmesiiçin 400 görevli iş başındaydı. Sanatçı veşairlerle birlikte 300 kişilik sahne ekibiyle,program hiç aksamadan 6 saat sürdü. İkikısa film gösterildi onlarca spot aktı, tıklımtıklım salon, şarkılarla bir oturdu birkalktı. Yoğun programa rağmen geceneredeyse sorunsuz bitti.

‹stanbul Büyükflehir Belediyesi(‹BB) fiehir Tiyatrolar›’nda yetki vekarar mekanizmas›n› bürokrasiyedevreden yeni yönetmelik tiyatrocamias›n›n gündemine bomba gibidüfltü.

‹BB Meclisi taraf›ndan ç›kar›lanyeni yönetmelik, fiehir Tiyatrolar›’ndagenel sanat yönetmeninin birçok yetkive sorumlulu¤unu, tiyatro ile belediyearas›ndaki iliflkileri organize etmeklegörevli tiyatro müdürüne devrediyor.Yönetmelik Yönetim Kurulu’na o senesahnelenecek oyunlar›n seçimindesadece önerilerde bulunma yetkisiverirken yeni aç›klanan yönetmelikte“O sene sahnelenecek oyunlar› belirlerveg enel sanat yönetmeni bu oyunlararas›ndan bir repertuar oluflturur.”deniliyor. Böylece oyun seçimindekiinisiyatif tamamen belediyetaraf›ndan tayin edilecek memurlarab›rak›lm›fl oluyor.

fiehir Tiyatrolar›’na yönelik busald›r› son günlerde yaflanan baz›olaylarla “geliyorum” demiflti.‹skender Pala, Zaman’da yazd›¤›yaz›da “Günlük Müstehçen S›rlar” oyu-nunu ‘ahlaks›z’ olarak de¤erlendirmiflve kald›r›lmas› için kampanyabafllatm›flt›. Yeni Akit de “fiehirTiyatrolar›’nda erotik skandal”haberiyle oyunu hedef göstermiflti.Oysa ‘Günlük Müstehcen S›rlar’,bask›c› rejimleri elefltiren bir politikkomedi.

Yeni yönetmelikte müdürlü¤e, sondönemlerde flehir tiyatrolar›na yöneliksald›r›lara hak verircesine, “toplumdasanat› ve estetik duygular›gelifltirmek, tiyatronun kuruluflgayesinden sapmadan günümüzinsan›na verece¤i sanat hizmetindetoplumun genel etik de¤erlerine özengösterilmesini sa¤lamak” gibi sorum-luluklar atfediliyor.

Yeni yönetmeli¤in aç›klanmas›ylatiyatrocular›n protestolar› gecikmedi.Türkiye Devlet Tiyatrosu Opera veBalesi Çal›flanlar›, özyönetim deneyimiolan 98 y›ll›k flehir tiyatrolar›n›ntümüyle belediye yönetimininbelirleyece¤i bürokratlar›n hege-monyas› alt›na girmesinin, sanat›nözgürlefltirilmesini savunan hiçbirkesim taraf›ndan kabuledilemeyece¤ini vurgulad›.

‹BB fiehir Tiyatrolar› Sanatç›lar›Derne¤i ise Harbiye Muhsin Ertu¤rulSahnesi’nde düzenledikleri bas›naç›klamas›yla yönetmeli¤i protestoetti.

Sinemacılardan‘Ersanlı’ya selam

Tiyatroyabelediyedarbesi

Özgürlüğe şarkı söylediler

AKP karanl›¤›na karfl› meydan okuyanlar salonas›¤mad›, on binlerin kat›ld›¤› flenlik sola moral oldu

Page 16: 155'inci sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi19 Nisan 2012 / 2 May›s 2012

Ü R E T E N B ‹ Z ‹ Z Y Ö N E T E N D E B ‹ Z O L A C A ⁄ I Z

Z A L ‹ M ‹ N Z U L M Ü N E D ‹ R E N E N L E R S A L D I R I Y I P Ü S K Ü R T T Ü

2 006 yılından beri bir direnişörgüteniyor DikmenVadisi’nde. Yaklaşık 600 ev

yıkım tehditiyle karşı karşıya. 2007yılında 5 bin polisin saldırısınıgöğüsledi vadi halkı. Ardından iriliufaklı onlarca çatışma daha yaşadı.Geçen süre zarfında bir direnişi ör-gütledikleri kadar hayatlarını dayeniden örgütlediler. Festivadi isminiverdikleri festivalleriyle bir çoksanatçıyı vadide ağırladılar. Üniver-sitelilerle buluştular. Kocaman birbahçe kurup komün şekilde üretippaylaştılar. Onlar birlik olupgüçlenirken Ankara BüyükşehirBelediye Başkanı Melih Gökçek bubirliği bozmak için bir çok saldırıgerekçesi yarattı. Bu sefer saldırınıngerekçesi olarak vadinin hemenüzerinde kurulacak olan “Özel AltınKoza Üniversitesi”ni gösterdi.

AMAÇLARI GÖZDA⁄I VERMEKSabahın ilk ışıklarıyla telefonum

çaldı. Dikmen Vadisi’nden tanıdığımbir genç nefes nefese kalmış birşekilde: “Osman yıkıma geldiler, tümbasın emekçilerini çağırıyoruz.”

Yataktan fırladığım gibi soluğu evinönünden geçen ilk takside aldım ve“Dikmen Vadisi’ne” dedim. İlkerDurağı’na vardığımda polisin karşıtepeden indiğini görünce “müsaityer” dedim ve taksiden inip tepeyedoğru koşmaya başladım. Benvardığımda, polis attığı gaz bom-balarını bir kabın içine dolduruyordu.

Biber gazı dumanı dağıldığında birevin yıkıldığını gördüm. Evde oturanMusaamber Aydemir’di ve iki çocuğuda gözaltına alınmıştı. Aydemir’e onbin lira karşılığında zorla sözleşmeimzalatıldığını öğrendim. O sıradaevin yakınında bulunan mahalleliİbrahim, “Abi asıl amaçları hepimizegözdağı vermek, koca belediye sadeceMusaamber’in evini yıkmaya binlerceçevik kuvvetle niye gelsin” dedi.

POL‹STEN PLAST‹K MERM‹ Evin yıkılması yıllardır biriken bir

öfkenin fitilini ateşledi. “Yeter artık”diyerek bağıran elli yaşlarında biradam attı ilk taşı. Ardından gençlerve kadınlar. “Sizin allahınız yok mu?”diye bağırıyordu bir kadın polisinüzerine yürürken. Polis, bu sefer gazbombası ve tazyikli suyun yanı sıraplastik mermi de kullandı. Onlarca

kişi yaralandı mermilerle. Eli kırılan-lar, parmakları kırılanlar oldu, hattabir yaşında bir bebek de yaralananlararasındaydı. Gaz bombasının etkisiylefenalık geçirenlerler, hastaneyekaldırılanlar da oldu.

F‹fiEK TOMAYI, KOVA GAZI YEND‹

Sabah saatlerinde başlayançatışma öğlen saatlerine kadar sürdü.Polis saldırdıkça halkın kurduğubarikatlardan da ateşler yükseldi.Polis gaz attıkça havayi fişeklerlesavundu vadi halkı hakkını.Mahalleye yerleşen hurdatoplayıcılarını unutmamak gerek.Yeni yerleştikleri mahallelerini can-siperane bir şekilde koruyanhurdacıların ‘iş aracı’ olarak kul-landıkları gaz maskeleri çok işeyaradı.

Kafalarının üstünde patlayanfişeklere, yağmur gibi gelen taşlaradayanamayan Ankara polisi, panzer-lerin suyu bitince geri çekilmekzorunda kaldı. Polis 3 saat önce nar-alar atarak indiği tepeyi aynı hızlatırmandı. Geri çekilen polis, mahallehalkı, üniversitenin yapılacağı şantiy-eye girip güvenlik kulübelerini ateşe

verince tekrar geldi.

POL‹S MA⁄LUPBu sefer CHP Ankara Milletvekili

Levent Gök girdi araya. Polis,Gök’ün gelişini sevinçle karşıladıçünkü bir an önce Vadi’den gitmekistiyorlardı ve mağlubiyet, polis amir-leri maskelerini çıkardığında göz-lerinden okunuyordu.

Polis Vadi’den gittikten sonra halkda Barınma Hakkı Bürosu’nda top-landı. Büroya BDP milletvekili AdilKurt ve birçok demokratik kitle örgü-tü, sendika ve oda temsilcisi de geldi.Kurt, vadiyi Uludere’ye, Kurt’tansonra söz alan Barınma Hakkı Büro-su temsilcisi Tarık Çalışkan ise Filis-tin’e benzetti. Dikmen’e ilk kez gelenve ilk kez böyle çatışma gören muha-bir arkadaşım da Çalışkan’a katıldı.

ULUDERE, F‹L‹ST‹N VE D‹KMEN VAD‹S‹

Gün sona ererken ‘zalimin’ tekrargeleceğini bilerek evlerine gitti. Vadi,Uludere’ye de Filistin’e de benziyor.Çünkü, zalimin zulmü karşısında ezi-lenlerin direnişinin simgesi olduğunuve olacağını kanıtladı.

Ülkenin dört bir yanındagüvenceli iş mücadelesi

yürüten Devrimci Sağlık İşçileriSendikası (Dev Sağlık-İş)üyeleri, yeni bir kampanyabaşlattı. Çalıştıkları hastanelerinsağlık işçisi olduklarına dairmahkeme kararlarının uygulan-masını ve taşeron sistemininkaldırılmasını isteyen işçiler,“Güvenceli İş İnsanca YaşamÇadırları” kurarak talepleri içinimza toplamaya başladı.Sendika, imzaları 22 Nisangünü Ankara’ya, SağlıkBakanlığı’na taşıyacak.

Dev Sağlık-İş’in kurduğuçadırlar, yıllardır sürdürülengüvencesizlik karşıtı mücade-lenin deneyimlerini deiçerisinde barındırıyor. 5 Nisangünü Okmeydanı Eğitim veAraştırma Hastanesi’ndeçadırın kurulduğu eylemeBirleşik Metal-İş, Enerji-Sen,SES, İstanbul Tabip Odası,Okmeydanı Halkevi üyeleri veÇapa direnişçilerinin verdiğidestek, dayanışmanın önemligöstergelerinden biriydi.Dayanışma, işçiler arasında da

tüm sıcaklığıyla hissediliyor.Aynı eylemde başörtülü birkadın işçinin, başörtüsündençıkardığı toplu iğneyi pankartasmakta zorlanan arkadaşlarınavermesi ve pankartın böylecetutturulabilmesi görülmeyedeğerdi. Kartal KoşuyoluHastanesi işçileri de 11Nisan’da, 200 kişilik bir eylemlekurdukları çadırda örnek birdayanışma gösteriyorlar.Çadırda işçilerden Ziya ilekonuşurken Ali yemek getiri-yor. Az sonra çadıra asılı nöbetlistesini görüyoruz. Listeyebaktığımızı fark eden işçiler,“hastanede de burada da nöbetvar” diyerek gülüyor. Hasta ve

hasta yakınları da kimi zaman“Taşeronu yok etmek lazım, herzaman arkanızdayız” diyerek,kimi zaman “Grevde misiniz,hayırdır?” diyerek geliyorlarçadırlara ellerinde çaylarla. Buarada komşu hastane LütfiKırdar’daki işçiler de yemekleri-ni Koşuyolu’ndaki işçilerlepaylaşanlardan.

“Güvenceli İş İnsancaYaşam Çadırları”, pek çok ildesabah 7, akşam 7 vardiyasındaaçılırken, Adana ÇukurovaÜniversitesi Tıp FakültesiBalcalı Hastanesi işçileri 24saatlik nöbet tutuyor. Adana’dasağlık işçilerine en anlamlıdesteklerden birisi çadırın

kurulduğu 10 Nisan günügrevde olan Enerji-Sen üyesiTEDAŞ işçilerinden geldi.Maaşlarını alamadıkları için işdurduran ve bu nedenle iştenatılan TEDAŞ işçileri, “Birleşebirleşe kazanacağız” sloganıylagirdikleri alanda “TEDAŞ işçisiyalnız değildir” sloganıylakarşılandı. Samsun’da ise iştenatıldıkları için bir seneyi aşkınsüredir direnen Dev Sağlık-İşüyeleri, direniş çadırlarını“Güvenceli İş İnsanca YaşamÇadırı”na dönüştürdü. Ankara,Diyarbakır, Kocaeli, Bursa veAntalya’daki sağlık işçileri deçadırlarını peş peşe kuruyor.

Dev Sağlık-İş’in kampanyasıson hızıyla sürüyor. Çadırdakiişçiler haykırıyor: “Onlaremeğimizi de kimliğimizi deyok saymaya çalışıyorlar.Taşerona karşı verdiğimizmücadeleyi engellemek içinAdana’daki arkadaşlarımızı 27yılla yargılıyorlar. Ama başara-mayacaklar. Örgütlenmemizede taşeronu süpürmemize deengel olamayacaklar. Biz hak-larımızı mücadeleyle kazandık.Önce 22 Nisan’da Ankara’da,ardından bütün gücümüzle 1Mayıs alanlarında olacağız.”

Ava gidenler avlandı

Üstte: TOMA’n›n suyuna havaififleklerle yan›t verildi.Yanda: Vadihalk› çat›flmadan sonra toplad›¤› gazbombalar›n› dizdi. Altta:Yo¤urt kab›na su doldurup gazbombalar›n›n üzerine dökerek etkisizhale getirdi.

Belediye güç gösterisi yapmaya geldi, halkının gücüne tanık oldu. Polisingeri çekilirken “Yeter artık bırakın peşimizi” sözleri kulaklardan silinmeyecek

Dev Sağlık-İş, taşeron sistemin kaldırılması ve mahkeme kararlarınınuygulanması için hastanelerde çadır kuruyor, imza topluyor

Çadırlardan alanlara

Y›llard›r verdikleri mücadelenin ve kazan›mlar›ntakipçisi olan Dev Sa¤l›k-‹fl üyeleri, “Tafleron iflçiside¤il, sa¤l›k iflçisiyiz” diyerek randevuyu 22 Nisangününe Ankara’ya, Sa¤l›k Bakanl›¤› önüne kesti.Örgütlü olduklar› hastanelerden ve sosyal hizmet

kurumlar›ndan gelecek olan iflçiler, taleplerini bir kezde Sa¤l›k Holding’e dönüflen Sa¤l›k Bakanl›¤›’n›nkaps›nda hayk›racak. Emekçiler, Güvenceli ‹fl ‹nsancaYaflam Çad›rlar›’ndan birisini de bakanl›k önüne aça-cak.

‘Randevuyu Ankara’ya kestik’

DDeevv SSaa¤¤ll››kk--‹‹flfl’’iinn KKooccaaeellii ÜÜnniivveerrssiitteessii TT››pp FFaakküülltteessii HHaassttaanneessii’’nnddeekkii ççaadd››rraa 1177 NNiissaann ggüünnüü ppoolliissssaalldd››rrdd››,, 66 iiflflççii ggöözzaalltt››nnaa aall››nndd››.. DDeevv SSaa¤¤ll››kk ‹‹flfl üüyyeelleerrii,, aarrkkaaddaaflflllaarr›› sseerrbbeesstt bb››rraakk››llaannaa kkaaddaarr iiflflbb››rraakktt››.. 55 ssaaaattlliikk iiflfl bb››rraakkmmaa eeyylleemmii ssoonnuuccuunnddaa iiflflççiilleerr sseerrbbeesstt bb››rraakk››ll››rrkkeenn ççaadd››rr ddaa yyeenniiddeennkkuurruulldduu.. DDeevv SSaa¤¤ll››kk--‹‹flfl üüyyeelleerrii iikkii ggüünn bbooyyuunnccaa hhaassttaannee bbaahhççeessiinnddee oollaaccaakkllaarr››nn›› dduuyyuurrdduu..

OSMAN NUR‹ ORHAN

ÇA⁄LAR ÖZB‹LG‹N