Top Banner
Y›l 7 Say› 171 29 Kas›m 2012 • 1.25 TL 2 6 Tayyip Erdo¤an’›n ‘kapataca¤›z’ diyerek tekrar bafllatt›¤› dershane tart›flmas› sürüyor Torba yasayla do¤a sermayeye peflkefl çekiliyor, TMMOB etkisizlefltirilerek tafllar ba¤lan›yor Arap emekçiler emperyalist planlara uymayan dinamik- lerle tarih sahnesine ç›k›yor Castro, ABD’ye kafa tutarken Türkiye’yi yönetenler ABD’ye gizlice üs tahsis ediyordu Dershane kavgas›n›n nedeni Torba Yasa: Ya¤maya özgürlük ‘Arap bahar›’n›n solu Bir füze krizi her fleyi çözer 12 13 Mübarek’i deviren Tahrir isyan›n›n ard›ndan iktidara yerleflen Müslüman Kardefller, Mübarek’i aratmayan bir politik hat izleyece¤ini ortaya koyunca Tahrir bu kez Müslüman Kardefller’e karfl› ç›kan on bin- lerce eylemciyle doldu S. 5 Tahrir bu kez Mursi’ye karşı Baflka toprak yok Sanayi at›klar› 52 köyün halk›n› zehirli- yor. Bu at›klar› ar›tarak Nilüfer Çay›’na verdi¤i varsay›lan iflletmenin yönetim kurulu baflkan› ise Vali’nin ta kendisi S. 7 So¤uk hava siparifli AKP’nin iflbirlikçi politikalar› nedeniyle, enerji ald›¤›m›z komflu ülkelerle iliflkilerimiz b›çak s›rt›nda. Bakanl›k, do¤algaz ve elektrik kesintileri yaflanabilece¤inin sinyalini verdi S.9 Zülfü Park› aç›ld› ”Zülfü’nün ard›ndan birbirimize söz verdik. Sessiz kalmayaca¤›z. Bundan sonra bu mahallede kad›na el kald›racak olan 5 kere düflünsün, bu davan›n takipçisi- yiz!…” S. 10 Meral? Anne benim Erkeklerin sevgisi her gün befl kad›n› öl- dürüyor! Bu cinayet- lerden birini anlatan, “Hani Meral” belgese- li, 25 Kas›m Kad›na Yönelik fiiddete Karfl› Mücadele ve Dayan›fl- ma Günü’nde gösteri- me girdi S. 15 Ferda Koç / Sayfa 4 Kartaca y›k›lmal›d›r! Ça¤lar Özbilgin / Sayfa 7 Sa€l›kta dönüflüm öyküsü Tufan Sertlek / Sayfa 8 Metal iflçisi teyakkuzda Tuba Günefl / Sayfa 10 Korkma Ayfle! Sen vars›n! ‘Asgari yaşam istemiyoruz’ Samsun Eti Bak›r A.fi’deki ifl kazas›nda 5 iflçi hayat›n› kaybetti. Çal›flma Bakan› Fa- ruk Çelik’in “‹fl kazas› oluyor yerin alt›na giriyorum” aç›k- lamas›n›n üzerinden geçen 7 ayda 475 iflçi hayat›n› kay- betti. S. 8 Patronun acelesi 5 işçiyi öldürdü ‹flçiler asgari ücret kavram›na “çal›fl›yoruz neden en az ücreti biz al›yoruz” diyerek tepki gösteri- yor. Ücretin asgarisine itiraz eden iflçi, yafla- m›n da asgarisine direniyor S. 11 Bursa'da "Savafla ve zamlara hay›r" diyen- ler ülkede ve bölgede bar›fl için, ülkemizdeki ‹ncirlik Üssü, Malatya füze kalkan› gibi emperya- list üslerinin kald›r›lmas› için; Suriye’ye, Filistin’e, Ortado¤u'ya emperyalist müdahaleye hay›r demek için; ABD askeri olmayaca¤›z, savafl›n fa- turas›n› ödemeyece¤iz demek için; iflsizli¤e, yok- sullu¤a, savafla ve zamlara hay›r demek için 2 Aral›k'ta 13.00’da Alt›parmak Stadyum önünde buluflarak Kent Meydan›’na yürüyor ‹stanbul Büyükfle- hir Belediyesi’nin ‘Toplu Ulafl›m Hafta- s›’ etkinlikleri Halkevleri’nin ‘Ulafla- m›yoruz’ eylemi ile bafllad›. Halkevcilere polis sald›rd› S. 3 TAYY‹P SIKIfiTIKÇA D‹NE, ‹MANA, ECDAT MASALLARINA SARILIYOR Çaresizliğini örtemezsin Kürt sorununu çözemiyor. Tafleronlu¤u beceremiyor. Füzeler konusunda bir dedi- ¤i bir dedi¤ini tutmuyor. ‹fl- birlikçili¤ini gizleyemiyor Ülkenin sorunlar›na, halk›n taleplerine diyecek sözü ol- mayan Erdo¤an dizilerle, eski masallarla, çocuklar›m›- z›n k›yafetiyle u¤rafl›yor Muhteflem fiyasko muhteflem iflbirli¤i AKP kad›nlar›n öfkesinden kaçamayacak S.3 Orta- do¤u’daki tafleronluk faaliyetlerini eline yüzüne bulaflt›ran AKP, batt›kça daha fazla tafleronlafl›yor S. 4 Ulaşım hakkına saldırı Bursa savaşa karşı birleşti A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark
16

171'inci Sayı

Mar 13, 2016

Download

Documents

halkinsesi gazetesi 171'inci sayı
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: 171'inci Sayı

Y›l 7 • Say› 171 29 Kas›m 2012 • 1.25 TL

2 6Tayyip Erdo¤an’›n ‘kapataca¤›z’diyerek tekrar bafllatt›¤› dershane tart›flmas› sürüyor

Torba yasayla do¤a sermayeyepeflkefl çekiliyor, TMMOBetkisizlefltirilerek tafllar ba¤lan›yor

Arap emekçiler emperyalistplanlara uymayan dinamik-lerle tarih sahnesine ç›k›yor

Castro, ABD’ye kafa tutarkenTürkiye’yi yönetenler ABD’yegizlice üs tahsis ediyordu

Dershane kavgas›n›n nedeni Torba Yasa: Ya¤maya özgürlük ‘Arap bahar›’n›n solu Bir füze krizi her fleyi çözer

12 13

� Mübarek’i devirenTahrir isyan›n›nard›ndan iktidarayerleflen MüslümanKardefller, Mübarek’iaratmayan bir politikhat izleyece¤iniortaya koyuncaTahrir bu kezMüslüman Kardefller’ekarfl› ç›kan on bin-lerce eylemciyledoldu � S. 5

Tahrir bu kez Mursi’ye karşı

Baflkatoprak yok� Sanayi at›klar› 52köyün halk›n› zehirli-yor. Bu at›klar›ar›tarak NilüferÇay›’na verdi¤ivarsay›lan iflletmeninyönetim kurulubaflkan› ise Vali’nin takendisi � S. 7

So¤uk havasiparifli� AKP’nin iflbirlikçipolitikalar› nedeniyle,enerji ald›¤›m›zkomflu ülkelerleiliflkilerimiz b›çaks›rt›nda. Bakanl›k,do¤algaz ve elektrikkesintileriyaflanabilece¤ininsinyalini verdi � S.9

Zülfü Park›aç›ld›� ”Zülfü’nünard›ndan birbirimizesöz verdik. Sessizkalmayaca¤›z. Bundansonra bu mahalledekad›na el kald›racakolan 5 kere düflünsün,bu davan›n takipçisi-yiz!…” � S. 10

Meral?Anne benim� Erkeklerin sevgisiher gün befl kad›n› öl-dürüyor! Bu cinayet-lerden birini anlatan,“Hani Meral” belgese-li, 25 Kas›m Kad›naYönelik fiiddete Karfl›Mücadele ve Dayan›fl-ma Günü’nde gösteri-me girdi � S. 15

Ferda Koç / Sayfa 4

Kartaca y›k›lmal›d›r!

Ça¤lar Özbilgin / Sayfa 7

Sa€l›kta dönüflüm öyküsü

Tufan Sertlek / Sayfa 8

Metal iflçisi teyakkuzda

Tuba Günefl / Sayfa 10

Korkma Ayfle! Sen vars›n!

‘Asgari yaşam istemiyoruz’

� Samsun Eti Bak›r A.fi’dekiifl kazas›nda 5 iflçi hayat›n›kaybetti. Çal›flma Bakan› Fa-ruk Çelik’in “‹fl kazas› oluyoryerin alt›na giriyorum” aç›k-lamas›n›n üzerinden geçen7 ayda 475 iflçi hayat›n› kay-betti. � S. 8

PPaattrroonnuunn aacceelleessii55 iişşççiiyyii ööllddüürrddüü� ‹flçiler asgari ücret

kavram›na“çal›fl›yoruz neden enaz ücreti biz al›yoruz”diyerek tepki gösteri-yor. Ücretin asgarisineitiraz eden iflçi, yafla-m›n da asgarisinedireniyor � S. 11

� Bursa'da "Savafla ve zamlara hay›r" diyen-ler ülkede ve bölgede bar›fl için, ülkemizdeki‹ncirlik Üssü, Malatya füze kalkan› gibi emperya-list üslerinin kald›r›lmas› için; Suriye’ye, Filistin’e,Ortado¤u'ya emperyalist müdahaleye hay›rdemek için; ABD askeri olmayaca¤›z, savafl›n fa-turas›n› ödemeyece¤iz demek için; iflsizli¤e, yok-sullu¤a, savafla ve zamlara hay›r demek için 2Aral›k'ta 13.00’da Alt›parmak Stadyum önündebuluflarak Kent Meydan›’na yürüyor

� ‹stanbul Büyükfle-hir Belediyesi’nin‘Toplu Ulafl›m Hafta-s›’ etkinlikleri

Halkevleri’nin ‘Ulafla-m›yoruz’ eylemi ilebafllad›. Halkevcilerepolis sald›rd› � S. 3

T A Y Y ‹ P S I K I fi T I K Ç A D ‹ N E , ‹ M A N A , E C D A T M A S A L L A R I N A S A R I L I Y O R

Çaresizliğini örtemezsin

Kürt sorununu çözemiyor.Tafleronlu¤u beceremiyor.Füzeler konusunda bir dedi-¤i bir dedi¤ini tutmuyor. ‹fl-birlikçili¤ini gizleyemiyor�

Ülkenin sorunlar›na, halk›ntaleplerine diyecek sözü ol-mayan Erdo¤an dizilerle,eski masallarla, çocuklar›m›-z›n k›yafetiyle u¤rafl›yor�

Muhteflem fiyaskomuhteflem iflbirli¤i AKP kad›nlar›n

öfkesindenkaçamayacak� S.3� Orta-

do¤u’dakitafleronlukfaaliyetlerini elineyüzüne bulaflt›ranAKP, batt›kçadaha fazlatafleronlafl›yor� S. 4

Ulaşım hakkına saldırı

Bursa savaşa karşı birleşti

A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

Page 2: 171'inci Sayı

EĞİTİMHalk›n Sesi

229 Kas›m 2012 / 12 Aral›k 2012

Ö ğrencilerin kılık kıyafetlerine ilişkinyönetmelik yürürlükten kaldırıldı.Yerine getirilen ve 27 Kasım’da

Resmi Gazete’de yayımlanan Milli EğitimBakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılıkve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik kılık kıya-fet serbestliği getirdiği iddiasında. Ancak ser-bestliği sınırlandıran durumların listesi ol-dukça kabarık. Öte yandan Kuran-ı Kerimdersinde başın “örtülebileceği” ibaresiyle yö-netmelik, tartışmaları da beraberinde getirdi.

4+4+4 uygulamalarıyla ivme kazandırılaneğitim sisteminde gericiliği derinleştirmeçabası, yönetmelikler yoluyla güçlendiriliyor.Kılık kıyafetleri düzenleyen yeni yönetmeliğegöre, öğrenciler okulda “serbest” giyinebile-cek. Yönetmelik bu serbestliği görünürde“başı açık olma” şartı ile sınırlıyor ama buşart da “istisnai” durumlarla deliniyor.Yönetmelik “Kız öğrenciler, imam-hatiportaokul ve liseleri ile çok programlı liselerinimam-hatip programlarında tüm derslerde,ortaokul ve liselerde ise seçmeli Kur'an-ı

Kerim derslerinde başlarını örtebilir” diyor.Buna karşılık, yönetmeliğe göre öğrenci-

lerin, yırtık, delikli veya şeffaf kıyafetler,vücut hatlarını belli eden şort, tayt gibikıyafetler, diz üstü etek, derin yırtmaçlı etek,kısa pantolon, kolsuz tişört ve kolsuz gömlekgiymeleri yasak. Milli Eğitim Bakanı ÖmerDinçer’in “Bırakın çocuklar, kendilerinigerçekleştirebilsin” diye sunduğu yönetmelikayrıca, “siyasi sembol içeren simge, şekil veyazıların yer aldığı fular, bere, şapka, çantave benzeri materyalleri kullanamaz ve giysi-leri giyemez” hükmüne yer veriyor. YineDinçer’in özgüvenlerinin kırılmaması içinerkek öğrencilerin saçlarını uzatmasınınengellenmemesi için talimat verirkendayandığı yönetmelikte “Okul içinde başaçık, saçlar temiz ve boyasız olarak bulunur,makyaj yapamaz, bıyık ve sakal bırakamaz”ifadesi yer alıyor.

Serbestlik adı altında sınırlamaların art-masını tepkiyle karşılayan Halkevleri EğitimHakkı Meclisi, yapılmak istenenin kılık

kıyafet özgürlüğünü sağlamak değil tam tersiyönde bir tektipleştirme adımı olduğunubelirtiyor. Konuyla ilgili olarak yaptığı açıkla-ma Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi “Önü-müzdeki günlerde öğrencilerimizin kılık kıya-fetinden, etek boyundan dolayı gördüğü hertürlü baskının sorumlusu AKP’dir. Bu aynızamanda AKP’nin kadın düşmanlığını birkez daha ortaya koymuştur” diyor.

Eğitim Sen de ilke olarak kıyafetserbestliğine karşı olmadıklarını amaAKP’nin 10 yıllık iktidarında eğitimdeyaşanan dinselleştirme uygulamalarındankaygı duyduklarını söylüyor. Uygulamanın,dinsel inançları dışa vuran giysileri kap-samasının telafisi güç sorunlar yaratacağınıvurgulayan Eğitim Sen “Bu durum çocuklararasında kamplaşma yaratacak, bazı bölge-lerde kız çocuklarına yönelik fiili baskıoluşturacaktır. Okullarda dinsel kıyafetleringiyilmesini ‘kıyafet serbestliği’ kapsamındadeğerlendirmek mümkün değildir” diyor.

“Dershanecilik olayınıkaldıracağız, kusurabakmasınlar. Ey

dershaneciler bu ülkede eğitime,öğretime hizmet verecekseniz gelokul aç, okullar kur. Biz de sizdenhizmet alımı yapalım, sizin sınıfla-rınızı öğrencilerle biz dolduralım.Bedeli neyse bedelini biz verelim.Sizi açıkta bırakacak değiliz. Bizyatırımdan kurtulmuş oluruz, sizde hizmetinize aynen devam eder-siniz. Bakıyorsun bu güzel teklifdemiyorlar vs.vs”

Bu söylem her konuda sağasola çakarken kullanılan TayyipErdoğan üslubu. Kimseye eyval-lahı yokmuş, memleket meselesisöz konusu olunca babasını biletanımaz hali klasik Erdoğan po-pülizmi. Eğer dershaneler sınavmerkezli, ticarileştirilen eğitiminsonucuysa 10 yıllık iktidarı bo-yunca her bakanda yeni bir sınavekleyen, alfabede sınava koyacakharf bırakmayan AKP değil mi?İstatistikler, sayılar bazen sıkıcı-dır fakat gerçeği gösterirler.2002-2003 yılında dershane sayısı2122 iken, 2011-2012 yılında busayı 5163’e, öğrenci sayısı da606.522’den 1.219.472’ye çıktı.

Bu artış AKP’nin eğitime dö-nük neoliberal saldırı programı-nın sonuçlarından bir tanesi. Bu-radan anlayacağımız şudur: AKPdershanelere karşı değildir. Baş-bakanın bu kadar yüksek perde-den dershane düşmanı kesilmesi-nin birkaç nedeni var.

Birincisi “halkım bunu istiyor”diyor. Çünkü dershaneye bağım-lılık kimsenin memnun olduğubir durum değil. Bu yüzden her-kesin şikayetçi olduğu ve aslındasebebi olduğu dershaneleri karşı-ya almak iyi bir taktik. Biraz gün-

demi değiştirmek, suyu bulandır-mak, Suriye, açlık grevleri iyicesıkıştırmışken halkın gönlünüçelmek lazım.

İkinci neden eğitim alanınayönelen sermayenin kapsamlısaldırı programıdır. 4+4+4’le desıkça tartışıldığı gibi artık bualanda adımlar çok daha planlı,sistematik atılmak isteniyor. Biz-deki dershanecilik sistemi halatam olarak tekelleşmemiş,birazcık “serbest rekabet” kural-larına göre işleyen bir sistem.Büyüklerin küçükleri yuttuğu,kendi alanını sürekli genişlettiğibir durum var. Her gün bir ders-hane kapanıyor ya da büyükdershanelerin şubesi haline geli-yor. Ancak yine de küçük çaplısermayelerin bir araya getirilme-siyle dershane açılabiliyor.Bunun yanında binlerce kaçakdershane mevcut. Dolayısıyla

dershanecilik sistemi sermayeaçısından düzenlenmesi gereken,önüne gelenin dershane aça-madığı bir sistem haline getiril-mek isteniyor.

Ancak bu bir yanıyla da AKPaçısından çelişkili bir durumyaratıyor. Çünkü bu alanda ciddiyatırımları olan Anadolu ser-mayesi bu adımlardan rahatsız.Bu çelişki bakan Ömer Dinçer’insöylemlerinden anlaşılabilir. Din-çer de dershaneye karşı olduğu-nu söylüyor ama şöyle diyerek;“Dershanelerin kapatılması sade-ce hukuki bir mesele değil. Şayettalebi belli oranda düşürmeksizinsadece hukuken dershanelerikapatma yoluna gidersek ozaman bunun başka alanlarakanalize olacağını, bu taleplerinbaşka türde karşılanacağınıvarsaymamız gerekiyor.”

TOBB Eğitim Meclisi yaptığı

açıklamada dershaneleri kapat-manın kontrolsüz oluşumlara ne-den olacağını, özel ders alama-yan yoksul çocuklarının mağdurolacağını söylüyor. TOBB nekontrolsüz olmaları ne de yoksulçocukları dert ediyor. Onun der-di orta ölçekli işletmecilerin kâr-ları. İstanbul Ticaret Odası dabenzer bir açıklamayla dershane-lere sahip çıktı. Sınıf örgütlerininkendi sınıfsal çıkarlarını koruyantamamen duygusal bu tavrınıTÜSİAD’ta göremiyoruz. Çün-kü o, dershanelerle değil de dahaçok özel okullarla ilgileniyor. Za-ten Erdoğan da olaya TÜSİADgözlüğüyle bakmakla eleştiriliyor.

Tayyip Erdoğan Anadolu ser-mayesini destekliyor, peki nedenbunu yapsın? Ancak AKP ulusla-rarası tekelci sermayenin ve bunabağlı yerli sermayenin biricik is-tikrar hükümeti. AKP şimdiye

kadar onların kârlarını düşüre-cek adımlar atmadı. Anadolusermayesi denen grubu büyüttüy-se de onların gölgesinde büyüttü.

Bu kadar agresif bir biçimdedershaneleri kapatma tartışmasıise elbette Cemaat-AKPkapışmasından kaynaklanıyor.Tayyip Erdoğan tarihi boyuncailk defa blok halinde bir partiyidestekleyen Fethullah Gülen’ehiç mi hiç güvenmiyor.Güvenmemekte de haklı. ÇünküGülen hareketi 80 darbesi dedahil olmak üzere her zamaniktidarların yanında oldu. Herzaman uygun bir pozisyondadurdu. Kim güçlüyse ona sırtınıyasladı. 28 Şubat’ta bile askerinyanında Erbakan’ın karşısındadurdu. Dolayısıyla iktidarolmanın risklerini hiç üstünealmadı. Bugünkü başarısını biranlamda bu taktiğe borçlu.Gülen bugün de iktidar olmanınhiçbir riskini üzerine almıyor.Ona göre hükümetler gelir geçer,baki olan büyük kısmı ele geçiril-miş olan devletteki varlıktır. Veüçüncü dönemde artık ele geçiri-len kaleler iktidar sahiplerininkendi aralarında paylaşmakdurumunda kaldıkları yerlerdir.Sıkıntı da burada ortaya çıkıyor.Tayyip Erdoğan fırsat bulduğuher durumda cemaatinetkinliğini kırmaya çalışıyor.Bunu yaparken de bütün İslamcıkesimlere, cemaate, sermayesahiplerine sesleniyor, cemaatinmücadele anlamında kullandığı“hizmet”i ağzından düşürmüyor.“Açın okul, biz dolduralım, hertürlü peşkeşi çekelim. Amaticaret yapıyorsanız ticaret yapın,siyasi irade biz olalım” diyor.Böylelikle iktidar içi kapışmadershane konusu üzerinden birkez daha yürütülüyor.

Dershane kavgasının gösterdikleriKasım ayının ortalarına doğru Tayyip Erdoğan’ın ‘kapatacağız’ diyerektekrar başlattığı dershane tartışması sürüyor. Erdoğan’ın bu çıkışınıbirkaç nedeni yan yana koyarak anlamak mümkün

Zira öncelikle görmek gerekir ki neoliberal dönem boyunca sermaye ilehalk arasındaki çatışmanın zeminlerinden biri olmuş olan eğitim, artıkegemenler arası çatışmada da bir kavga konusu

Ülkemizde dershane-lerin geçmişi cum-

huriyet öncesine kadargidiyor. Ancak dershane-ciliğin ticari, kurumsal birsektör olarak gelişmesieğitimin sınav merkezlihale gelmeye başladığı60’ların sonlarına denkdüşüyor. Üniversiteye yö-nelik artan talep ve mer-kezileşen sınav sistemidershane sayısını birdenkatlamıştır. 1974 yılındakidershane sayısı 174’tür.1980 darbesiyle her şeyikendi kontrolünde tutmaçabasındaki cunta, kısasüreliğine bu özel teşeb-büsleri engellediyse de odönem sektör ileri gelen-lerinin Özal’la yürüttükle-ri mesai sonucunda sorunkısa sürede çözmüştü.1985’ler sonrası dersha-nelerin sayıları her geçenyıl katlanarak arttı. İlkbaşlarda dershaneler çoközel kurumlardı. Ancakorta-üst gelir sahibi ço-cukların gidebildiği sına-va hazırlık yerleriydi. Bunedenle burada çalışanöğretmenler de çok yük-sek maaşlarla çalışıyordu.Bu dönem Milli Eğitimkadrosundan istifa edipdershane öğretmenliğinegeçen öğretmen sayısı ol-dukça fazlaydı. Dolayısıy-la dershaneler aynı za-manda öğretmen kadro-larını çok nitelikli öğret-menlerden oluşturuyor-du. Ancak bu durum2000’li yıllara doğru de-ğişmeye başladı. Dersha-neler özel kişilerin gide-bildiği yerler olmaktan çı-kıp kitle dershaneleri ha-line gelmeye başladılar.Ücretler birazcık dahaaşağıya çekildi, taksit gibiödeme seçenekleri velile-re sunulmaya başlandı.Üniversiteye, iyi bir liseyegitmenin tek koşulu ola-

rak dershaneler herkestarafından kerhen kabuledilmek zorunda kaldı.ÖSS, OKS, SBS, KPSS,YDS, AÖS, TUS, DGS,ALES, YGS, LGS, AçıkÖğretim gibi açılımını bi-le birçok kişinin yapama-yacağı envayi çeşit sınavve bu sınavlarla doğruorantılı olmayan eğitimsistemi bizleri bu dersha-nelere mecbur bırakıyor.Herkesçe söylenen doğrubir tespit var ki o da ders-hanelerin sebep değil so-nuç olduğudur.

Durum bu olunca yas-tık altında üç kuruş birik-tirenler bir araya gelipdershane açmaya yönel-diler. Bu artış dershaneöğretmenliğinin cazibesi-ni düşürdü. Bu alanda sö-mürü azgın bir biçim aldı.Bugün sınava hazırlanır-ken dershaneye gitmeyenyok denecek kadar az.Zengin çocukları az sınıflıbutik dershanelere gidi-yor ya da özel öğretmentutuyor. Onun dışında ka-lanlar kitle dershaneleridenilen dershanelere gi-diyor. Aralarındaki reka-bet her geçen gün kızışanbirçok dershane dayana-mayıp kepenk kapatıyorya da öğrencilerini başkabir dershaneye transferediyor. Büyük balık kü-çük balığı yiyor.

Bugün dershanecilikresmi rakamlara göre(kaçak dershaneler, kayıtdışı çalıştırılma gibi bü-yük bir faktörü hesabakatamadan) 60 bin öğret-men 40 bin civarında hiz-metli, güvenlik görevlisi,kayıt memuru gibi çalı-şanların istihdam edildiği,1,5 milyon civarında öğ-rencinin sınavlara hazır-landığı kocaman bir sek-tör. Bugün 5 bin civarıdershane var.

Tayyip Erdoğan’ın çıkışının hemen ardındancemaat karşı atağa geçti. Samanyolu televizyo-

nu dershanelerin önünde öğrencilerle röportajlaryaparak öğrencilere “dershaneler olmazsamahvoluruz” dedirtiyor. Zaman gazetesinin bütünköşe yazarları Tayyip Erdoğan’a verip veriştiriyor.Hüseyin Gülerce başbakanı çok sert dille eleştiri-yor. Bütün bu tartışmalar dershanelerin yoksullarafırsat eşitliği sağladığı, dershanelerin öğrencilerinteknik direktörü gibi olduğu üzerinden yapılıyor.Hatta bu kurumlar kapanırsa özel dersinyaygınlaşacağını, taciz vakalarının artacağını iddiaeden cemaat yazarları bile var.

Bu kapışmada Tayyip Erdoğan cemaate tokatatıyor, cemaat alttan tekme atıyor. FethullahGülen en son “onlarla uğraşmayın” diye buyurdu.Ve her zamanki gibi alternatif mücadele yöntem-leri önerdi. Tayyip’in dershane çıkışının hemenardından Metropoll araştırma şirketinin yaptığıanketin sonuçları ortaya çıktı. Anket sonuçlarınagöre AKP’nin eğitim politikasından, Ortadoğupolitikasından büyük çoğunluk memnun değil. Vecumhurbaşkanı olarak büyük çoğunluk AbdullahGül’ü görmek istiyor. Bu anket şirketinin sembolikortağı Beşir Atalay, sahibi eski YÖK başkanıYusuf Ziya Özcan’ın eski ortağı Özer Sencar.Kısacası cemaatle zaman zaman su yüzüne çıkançatışma artarak devam ediyor.

Cemaatin dershanelere bu kadar sahipçıkmasının çok mantıklı nedenleri var. Öncelikle

Gülen hareketine bağlı dershaneler sektörün teke-li. 81 ilde ve yaklaşık 1000 ilçede değişik adlarlakurulan onlarca dershane mevcut. Bunlarınbazıları sınav kazandırma yönünden oldukçabaşarılı. Her geçen gün büyüyen bu sektörün kârıortada. Cemaat bu kârdan olmak istemiyor.Başbakanın dediği “sizi okul yapalım” sözü isemantıklı gelmiyor. Çünkü 5 bin dershanedensadece 250 kadarı okul olabilecek nitelikleresahip. Diğer yandan Gülen’in yurtiçinde veyurtdışında onlarca özel okulu zaten var. Dilediğianda dilediği kadar devletten her türlü desteğialarak zaten özel okul açabilir. Dershane ve özelokul birbirinin alternatifi değil.

En önemlisi ise dershaneleri elinden alınmışcemaatin kolu kanadı kırılır. Çünkü 70’li yıllardanbu yana Fethullah Gülen’in birinci örgütlenme ka-nalı eğitimdir. Hatta eskiden gizli toplantılarındershanelerde yapıldığı iddia ediliyordu. Kolejler-de ulaşılacak insan sayısı bellidir. Ama dershane-ler aracılığıyla irtibata geçilecek yüz binlerce insanmuazzam bir örgütlenme alanı sunuyor. Buralardatanışılan, üniversite kazandırılan insanların önemlibir kısmı üniversitede ve sonrasında da geldiklerikonumlarda “hizmet hareketinin” içinde yer alabi-liyor. Bugün devlet içerisinde mevki makam sahibiolmuş binlerce kişiden oluşan “altın nesilin” hayathikayelerinde şüphesiz dershanelerin çok önemlibir rolü vardır. Bu yüzden dershaneler cemaat içinen azından şimdilik vazgeçilmezdir.

Dershane: Cemaatin sıçrama tahtası

Nedir bu dershanegerçeği?

NUR‹ GÜNAY

Dindar nesile doğru: Kıyafetler serbest

Page 3: 171'inci Sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

329 Kas›m 2012 / 12 Aral›k 2012

Samsun Gazi Devlet Hastane-si’nde çalışan Dev Sağlık-İş üyele-rini direnişlerinin 600. gününde

Liseli Genç Umut ziyaret etti.

Pir Sultan Abdal Kültür DerneğiErzincan Şubesinin Muharrem ayınedeniyle Dörtyol'da kurduğu

çadıra yaklaşık 20 kişilik gerici bir grupsaldırdı. Saldırıda derneğe ait "Zorunludin dersi kaldırılsın" pankartları ve fla-malar yakıldı.

19 Kasım’da ZonguldakDemokrasi Platformu “SavaşaHayır” mitingi gerçekleştirdi.

Yüzler “Hukuksuzluğa, işsizliğe, yoksul-luğa ve sefalete, zulme dönüşen zamlara,4+4+4’e, sağlıkta özelleştirmeye, emeksömürüsünü derinleştiren sendikayasasına, sendikasızlaştırmaya, bölgedekiemperyalist işgale ve savaşa hayır” dedi.

21 Kasım’da Ankara Halkevleriİsrail Büyükelçiliği’ne, ertesi günFilistin İçin İsrail’e Karşı Boykot

Girişimi İstanbul’daki İsrail Elçiliği’ne yü-rüyerek Gazze saldırısını protesto etti.

21 Kasım’da TMMOB, TTB veTBB, madencilik faaliyetlerininkatlettiği Kazdağları için bir araya

geldi. Çevresel ve sosyal yıkımlara dikkatçeken meslek örgütleri yöneticileri,AKP’yi bölgedeki tüm arama ve işletmefaaliyetlerini durdurmaya ve ruhsatlarıiptal etmeye çağırdı.

12 Eylül ürünü 24 Kasım Öğret-menler Günü, Eğitim-Sentarafından protesto edildi. Eğitim

emekçileri, Milli Eğitim Bakanlığı önünekimliklerini attı.

17 Kasımda KESK'e bağlı SESSivas Şubesi’nde yapılantoplantıda Emekli Sen Genel

Başkanı Emekli-Sen'in Sivas'takiörgütlenmesini başlattıklarını duyurdu.

İstanbul halkını insanlık dışıulaşım koşullarına mahkumeden İstanbul Büyükşehir

Belediyesi’nin düzenlediği TopluUlaşım Haftası adı altındaki etkin-likler başladı. Harbiye’de İstanbulKongre Merkezi salonunda belediyeyetkililerinin ve otomotiv şirket-lerinin temsilcilerinin bir arayageldiği etkinliklerde halkın ulaşımsorunu değil, toplu ulaşımdan dahafazla nasıl kar edileceği tartışılırkenİstanbul Halkevleri de ulaşımıntemel bir hak olduğunu söyleyerekeylem yaptı.

Harbiye’den toplantının yapıldığısalonun önüne gelen Halkevcilerpolis barikatı ile karşılaştı. İstanbul-lunun Taksim projesini, metrobüsçilesini anlatan fotoğraflar taşıyanHalkevciler toplantının yapıldığı sa-lona girmek istediler.

Eylemde yapılan konuşmalarda,İstanbulluların bitmek bilmeyenulaşım çilesi, ulaşıma yapılan zam-lar, balık istifi otobüsler, bir türlü bi-nilemeyen metrobüsler anlatıldı. Entemel kamusal haklardan biri olanulaşımın, İstanbullu için adeta işken-ceye dönüştüğü söylendi.Halkevciler, Toplu Ulaşım Haftasıadı altında yapılan şiirli, kompozis-yonlu, yarışmalı bu etkinliklerdetoplu ulaşımdan daha fazla nasıl karedileceğinin tartışıldığını dile getirdi.

‘fi‹RKETLERLE DE⁄‹L HALKLAKONUfiUN’

Taksim projesiyle ulaşımı çile

haline getiren, engellilerin ulaşımhakkını kullanmasını tamamenengelleyen, her yıl yapılan zamlarlahalkın ulaşım hakkını elinden alanTopbaş’a eylemciler şöyle seslendi:

“Toplu ulaşıma dair sorunlarıkapalı salon toplantılarında değilbinlerce insanın yığıldığı metrobüsduraklarında tartışın. Besleyipbüyüttüğünüz şirket temsilcileriyledeğil balık istifi yolculuk yapan,maaşının yarısını ulaşıma harcayanemekçilerle konuşun. Büyükşehir

Belediyesi’nin kar etmenin bir yoluolarak gördüğü ulaşım bizim içinhaktır. Bizler bu ülkenin emekçileri,öğrencileri, emeklileri, kadınları,işsizleri, halkın haklarını savunanHalkevcileri olarak bir kez dahasöylüyoruz. Kapalı kapılar ardındakime ne ihale sözü veriyorsanız,kiminle neyin pazarlığını yapıyor-sanız, hangi bilim dışı ulaşım proje-sine hazırlık yapıyorsanız, derhaldurdurun. Çünkü biz İstanbul halkıolarak ulaşım hakkımızı da kentimi-

zi de elimizden almanıza izin verme-yeceğiz.

Sabah ve akşam işe geliş ve gidişsaatlerinde ulaşım parasız olmalıdır.Kamusal, nitelikli toplu ulaşım isti-yoruz. Ulaşım haktır! Sadaka değilhakkımızı istiyoruz, alacağız!”

Konuşmaların ardından İstanbul-lunun trafik sorununu ve taleplerinidile getirmek için toplantının yapıl-dığı salona girmek isteyen Halkevci-lere karşı barikat kuran polis, dur-duramadığı Halkevcilere biber gazı

sıkarak saldırdı. Polisin saldırısı üzerine

Halkevciler, İstanbullunun trafik so-rununu anlatan fotoğrafları polis ba-rikatının önüne koydular ve halkınulaşım hakkı için mücadeleye devamedeceklerini söylediler.

Saldırının ardından bibergazından etkilenen 6 kişi hastaneyekaldırıldı. Taksim İlkyardımHastanesi’ne götürülen 2 Halkevciyepolisin talimatı üzerine doktormüdahale etmedi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ‘Toplu Ulaşım Haftası’ etkinlikleriHalkevleri’nin ‘Ulaşamıyoruz’ eylemi ile başladı. Halkevcilere polis saldırdı

AKP kad›nlar›n öfkesinden kaçamayacak

S uriye merkezli Ortadoğu gün-demine kısa bir “Filistinmolası” verildi, geçen günlerde.

İsrail ile Gazze arasında 14 Kasım’dabaşlayıp 21 Kasım’daki ateşkeslesona eren, 200’e yakın insanınöldürüldüğü bir roket atma-bombala-ma savaşı yaşandı. Çıkış biçimi biryana, bu sekiz günlük çatışma önemlisiyasi sonuçlar oluşturdu. İsrail,yıllardır Gazze’ye uyguladığı ambar-goyu kaldırmak için kendi içkamuoyunda kısmi bir meşrulukzemini oluşturdu (ateşkesinşartlarından biri aynı zamanda).Mısır, daha doğrusu MuhammedMursi ateşkesi sağlayan lider olarak,Filistin sorunu üzerinden yeniden birsiyasal güç oluşturmada önemli birmesafe aldı. Ve bunu iç politikadakullanmaya başladı bile. Bu konudaABD’nin açık desteği çok büyükkatkıda bulundu. (Ateşkesin ilanedilmesiyle noktalanan son 24 saatiçinde Obama, Mursi ile üç kez tele-fon görüşmesi yapmış.) ABD’nin yenigözdesi Katar, Suriye sorunundansonra Filistin sorununda da aktif-gizlive paralı güç konumunu pekiştirmişoldu. Katar Şeyhi ile Ortadoğusorunlarında ABD’nin “paralı temsil-cisi” olarak daha sık karşılaşacağız.

Hamas, daha doğrusu siyasalkanadın lideri Meşal, yüzde 20’leredüşen halk desteğine rağmen siyasalpozisyonunu, bu 8 günlük çatışmasonunda “şimdilik” güvence altınaaldı. Bu durumu sağlayan sadeceMeşal’in siyasal muhatap alınarakkonumunun güçlendirilmesi değil,aynı zamanda önemli bir rakibi olanHamas’ın, İran yanlısı olarak bilinenaskeri kanat lideri Ahmed El-Caberi’nin İsrail tarafından füzesaldırısıyla öldürülmesi oldu. ArtıkHamas, Mısır-Katar ekseninde daharahat hareket edebilecek. Bu durumise Filistinliler içerisinde iktidarkapışmasını daha da sertleştirecektir.

“Kazananlar” içinde kaybeden iseTayyip Erdoğan oldu. Aktörler oyu-nun içinde pozisyonlarını güçlendirir-ken o, tribünlere oynamayı tercihediyordu. Ve her zamanki ikiyüzlü,popülist söylemiyle İsrail’e “teröristdevlet” diyordu ama İsrail ile ilişkileri“normalleştirmek” için gizli gizli gö-

rüşmeler yaptırıyordu. ABD’ye bileçıkıştı, İsrail’e arka çıkıyor diye. Hat-ta Washington’da Obama’nın Orta-doğu politikası için “Erdoğan out,Mursi in” denilmeye bile başlandı.Ancak artık çok daha iyi biliniyor kitüm bunları, işbirlikçi, aktif taşerontutumunu gizlemek için yapıyor. Bugizleme çabası (iç politika gündeminiFilistin sorunundan hızla uzaklaştır-mak) artık iyice komik olmaya başla-dı, şimdi de kafayı TV dizilerine tak-tı. Neymiş, Süleyman ecdadı harem-de gezmez at sırtında gezermiş![1](Haremdeki kadınlar da koleksiyonmerakından olsa gerek.)

Tayyip Erdoğan’ın, “çetrefilli”icraatlarını gizleyemediği durumdaise manipülasyona sık sıkbaşvurduğunu hatırlamakta faydavar. Benzer bir durumu, Suriyekrizinin bu aşamasında gündemegelen “Patriot” tartışmasında görebi-liriz. İlk olarak bu füzelere nedenihtiyaç duyulduğu bir muamma.Çünkü Suriye ya da başka bir ifadeile Esad, Türkiye’ye savaş açmak,füze göndermek niyetinde değil. Taki ne zamana kadar, AKP hükümetiSuriye’yle savaşmaya başlayıncayakadar. O zaman anlaşılıyor ki AKP,Suriye ile savaşmaya kararlı, böyle birgelecek için hazırlık peşinde. Bupatriotları AKP’ye verenler de(NATO) Türkiye’nin Suriye ilesavaşması için AKP’nin sırtınısıvazlıyorlar.

İkinci olarak, uzun yıllardırTSK’nın en büyük eksikliğinin uzunmenzilli hava savunma sistemininolduğu sürekli pişiriliyordu. Sonundabu projenin ihalesi 2009’da açıldı.Proje 4 milyar dolarlık yani 17 milyarTL. Bu projede, Amerikan LockheedMartin ve Raytheon, Türkiye’nin,NATO’dan ödünç alacağı Patriot sis-temlerinin hemen hemen aynısı olanPAC3, Rusya’nın resmîRosoboronexport firması S-300,Çin’in CPMIEC firması HQ9 veİtalyan-Fransız konsorsiyumu olanEurosam SAMP/T Aster 30 füze sis-temleri ile yarışıyor. Ve mutlu son;(büyük olasılıkla) 17 Aralık’taBaşbakan Erdoğan başkanlığında,Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmazve Genelkurmay Başkanı Orgeneral

Necdet Özel’in katılımıyla toplanacakolan Savunma Sanayii İcra Komitesi,(4 milyar dolarlık 17 milyar lira) uzunmenzilli bölge hava ve füze savunmasistemi ihalesinde kazanan firmayıaçıklayacak.[2] Ve AKP, NATO’nunenvanterindeki Amerikan yapımıPatriot’ları topraklarınakonuşlandırması halinde, devamıniteliğinde hemen hemen aynısı olanAmerikan füzelerini “büyükolasılıkla” tercih edecek. Böylece,savaş lobisiyle AKP’nin ortak tezgahısonlanmış olacak.

Aslında sonlanmış olmayacak!Çünkü savaş lobisinin, silah tacir-lerinin isteği bununla sınırlı değil.Onlara göre, “Ankara’nınönümüzdeki dönemde ortaya çıkacakdaha büyük tehditler karşısındaacilen milli bir savunma sanayi tesisetmesi şart. Bunun için de sektörünrekabete açılması ve müteşebbislerinteşvik edilmesi gerekiyor. Yine aynışekilde hemen hemen bütünihalelerin TAI, Aselsan, Havelsan veRoketsan gibi TSK GüçlendirmeVakfı’na bağlı şirketlere tek kaynakolarak verilmesinden de vazgeçilmesigerekiyor.” Sermaye, taleplerinde decüretinde de sınır (her anlamda)tanımıyor.

Diğer yandan Tayyip Erdoğanustalık dönemi icraatlarına her günbir yenisini eklemekle meşgul. Kürtsiyasi hareketine “kazık atma”konusunda artık iyice ustalaştı. Ve bukonudaki güvenilmezliğini her günbir kez daha kanıtlıyor. Daha dün,açlık grevlerini bitirin diye yalvarırhaldeyken, bugün KCK tutukla-malarına devam ediyor, dokunulmaz-lıkların kaldırılması için icraatagirişiyor, kosterin mazotunuboşaltıyor. Tüm bunlarıyapmasındaki amacı, Kürt hareketinisiyaset yapamaz hale getirmekolduğu kadar milliyetçi-sağcı toplu-luğu ve temsiliyeti kendi şahsındabirleştirmek.

Milliyetçi-sağcı topluluğu ve tem-siliyeti kendi şahsında birleştirmekiçin ise ezberinde tek bir güzergahvar; daha fazla totaliterleşme, dahafazla patronaj ilişkisi ve daha fazlaırkçı-İslamcı ideoloji. Bununadımlarını, Kürt sorunundaki tutu-

munda, başkanlık rejimi hayalininilerletilmesinde, polisin icraatlarındagörmek mümkün. Ekonomik alanda-ki patronaj ilişkilerini bu dönemsiyasi alanda da sıkça göreceğiz.Numan Kurtulmuş’un ve DP eskiGenel Başkanı Süleyman Soylu’nunAKP bünyesine iç edilmesindensonra BBP Genel Başkanı MustafaDestici sırada bekliyor. Bu kervanaErbakan’ın oğlu Fatih Erbakan dakatılırsa kimse şaşırmasın.

Milliyetçi-sağcı topluluğun AKPçatısı altındaki kalıcılığı için ise ırkçı-İslamcı söylemin (uygulamaların)sürekliliği gerekli. Bunu çok iyi bilenTayyip Erdoğan, yine bir İspanyagezisinde[3] “ilköğretimde kılıkkıyafetin serbest olacağı” fetvasınıverdi. İmam Hatip ortaokullarındakiöğrenciler sürekli olarak, diğerokullardaki öğrenciler de Kuran der-slerinde başlarını “artık örtebilecek.”Böylece AKP, muhafazakar-gericitopluluklara “şirin” gözükürkentoplumun gericileşmesinde bir adımdaha atmış olacak. Ama bununönemli sonuçlarından biri detoplumun hızla kutuplaşması veayrışması oluyor. Ekonomik ve sosyalfarklılıklar artık ilköğretimdenbaşlamak üzere çocukların günlükhayatında bile cisimleşen ayrışmalarayol açacak. Türkiye gibi bir ülkedeyani ekonomik gelir farklarınınbüyük uçurumlarla ayrıştığı, etnikkökenlerin ortaklaşmak yerine uçlarasavrulduğu, mezhepsel farklılıklarınhergün daha belirginleştiği, kapitalistkültürün hiçbir sınır tanımadanyaygınlaştırıldığı bu ülkede,ilköğretimdeki bu uygulama basitçe“kılık-kıyafet özgürlüğü” olarakdeğerlendirilemez ve bu eksendentavır geliştirilemez. Bu noktada,AKP’nin “kılık kıyafetdüzenlemesi”nden önce, özellikletürbanla okula giren öğretmenlere vs.tepki olarak, Eğitim-Sen’in aldığı “ozaman öğretmenler de eşofmanlaokula gidecek” kararı son dereceyanlıştır. (Arkadaşlar eleştirincebozuluyorlar ama). Bu tercih TayyipErdoğan’ın istediği eksendir; yanidurumun “kılık-kıyafet özgürlüğü”ekseninde değerlendirilmesi ve bueksende tutum alınması. Oysa sorun

gerici-siyasi simgelerin (dolayısıylazihniyetin) yaygınlaştırılmasıdır.Ayrıca sınıf, ırk, mezhep ve cinsiyetayrıştırmasının çocuklar arasındayerleştirilmesidir. Eğitim-Sen bukonuda tavır geliştirecekse birazdaha kafa yormalı, akla ilk gelen ori-jinal önerilerin peşinden koşmamalı,öğretmenleri de bu yanlışın peşindenkoşturtmamalıdır.

AKP iktidarda olduğu ve özellikleÖmer Dinçer bakanlık koltuğundaoturduğu sürece eğitim gündemi desorunları da süreklilik arz edecek.4+4+4’ün artık halledildiğinivarsaydıklarından yeni “ilerleme”icraatlarına giriştiler. Gerekilköğretimde gerekseyükseköğretimde[4] bu kadarla bilekalmayacaklarını biliyoruz, çünküpatronlara verdikleri sözler veellerindeki “yapılması gereken işlerlistesi” henüz tamamlanmadı.4+4+4’ün bittiği, tamamlandığı veartık yapacak bir şey kalmadığışeklinde bir algı toplumsal muhale-fetin yapacağı en büyük yanlışlardanbiri olacaktır. Tam tersine eğitimalanı AKP’nin “yumuşak karnı”dır,bunu iktidarını pekiştirmek için kul-lanmasına izin vermemek gerek.

Ve kadınlar …25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete

Karşı Uluslararası Mücadele veDayanışma Günü bu yıl ülkemizdeyaygın ve güçlü geçirildi. Bu nedensizdeğil. AKP iktidarı dönemindekadına yönelik erkek, şiddetinin, cin-sel saldırıların artışı, yaşamın heralanında kadınlara yönelik baskı veeşitsizliklerin, kadınların emekleri vebedenleri üzerineki sömürünün kat-merleşmesi kuşkusuz iktidarın varlığıve iktidarın kadınları etkileyen gericisöylem ve uygulamalarıyla doğrudanilişkilidir. AKP’yi var eden ideolo-jinin önemli sacayaklarından birikadını ikinci sınıf kabul etmektir. Vebu zihniyet artık AKP ne kadarkendine makyaj yaparsa yapsın alttansırıtmaktadır. Geçtiğimiz 25 Kasımöncesi şiddete karşı yasal düzen-lemeler gündemiyle kadınları kendikurduğu “masaya” davet edenAKP’nin, bugün artık kadın soru-nuna ilişkin en ufak bir “güvenilirlik”ve “meşruluğu” kalmamıştır.

Mücadeleyi sokakta kuran kadınlarınAKP’nin gericilikle kaynaşmış kadındüşmanlığına ve kürtaj yasağıgirişimine karşı eylem çizgisi, AKPgericiliğini teşhir etmiştir. Kürtajyasağına karşı militan, kitlesel eylem-leri ve ısrarlı mücadeleleriyle AKP’yegeri adım attıran, her adımında kadındüşmanlarının karşısına dikilenkadınlar, AKP’nin en yumuşak (!) enparlak (!) ismi Fatma Şahin’in dahimaskesini düşürmüş, iki yüzlülüğünüortaya sermiştir. Kadınların kendiyaşamları üzerinde kurulan gerici-erkek egemen tahakküme, butahakkümü bayrak haline getireniktidara karşı mücadelesi hiçkuşkusuz gerici-faşist, sermaye dostu,kadın düşmanı AKP iktidarını sarsanönemli dinamiklerden biridir.Kadınların mücadelesi uzun vadelibir program ve ısrarlı kararlı birçizgiyle bugün görülebilenin çokötesinde sonuçlar yaratacaktır.

Dipnotlar:[1] Tarih benzer komikliklerle dolu.

Turgut Özal’ın eşi Semra Özal, o şaşalıgünlerinden birinde Londra’ya KanuniSultan Süleyman’ın sergisini açmak içingitmişti de eline verilen İngilizce metniyanlış telaffuzla okumuştu. Süleyman’ıtanıtırken “Lawful”(kanuni) diyememiş,“lovful” (aşk dolu) deyivermişti. Ve ikiülke arasında ufak çaplı bir diplomatikkahkaha krizi yaşanmıştı.

[2] Artık Numan Kurtulmuş da yok.Kurtulmuş, HAS Parti Genel Başkanıolduğu dönemde, sonuçlanan (Nisan2011) genel maksat helikopter ihalesininşaibeli olduğunu açıklamıştı. HattaWikileaks belgelerini kanıt olarak göster-mişti.

[3] Hatırlanacağı gibi Başbakan , 15Ocak 2008’de yine bir İspanya gezisinde"Velev ki türbanı simge olarak taktığınıdüşünün. Bir siyasî simge olarak takmayısuç kabul edebilir misiniz? Simgelere biryasak getirebilir misiniz? Özgürlüklernoktasında dünyanın neresinde böyle biryasak var?" diye sordu.

[4] Yeni YÖK yasası bu alandaki enönemli gündemleri. Şimdiye kadarkifiiliyatın yasalaştırılarak sonlandırılmasıamaçlanırken yeni dönem uygulamalarıiçin de başlangıç. Tüm toplumu doğrudanetkileyecek sonuçlar doğuracak. Tam dabu yüzden bu konu sadece üniversitelerinve üniversitelilerin mücadele konusudeğil, tüm muhalif kesimler bu konuyayüzünü dönmeli.

Ulaşım hakkına saldırı

Cumartesi Anneleri, faili meçhulsald›r›lar ve gözalt›nda kaybedilençocuklar›n›n ve yak›nlar›n›n ak›betiniö¤renmek ve sorumlular›ncezaland›r›lmas› için 24 Kas›m’da

400’üncü kez ‹stanbul GalatasarayMeydan›’nda yan yana geldi.Kaybedilenlerin foto¤raflar›yla hercumartesi günü GalatasarayMeydan›'nda 400 haftad›r aral›ks›z otur-

ma eylemi yapan annelerin eylemine,siyasetçiler ve gazetecilerin yan› s›ravatandafllar da destek verdi. CumartesiAnneleri, yak›nlar›n›n bulunmas› talepederken “meçhul” katilleri protesto etti.

Galatasaray Meydanı’nda 400 hafta

Page 4: 171'inci Sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

429 Kas›m 2012 / 12 Aral›k 2012

Erdoğan’ın gerilimleri tırmandırma siyaseti hızkesmeden devam ediyor.

Anlaşılan o ki “Kürt sorununda çözümsüzlüğütırmandırma”, Erdoğan’ın, iktidarını, “muhalefetikutuplara parçalayarak güçlendirme” politikasınındemirbaşı.

Açlık grevlerinin Abdullah Öcalan’ın çağrısıylasona ermesinin Kürt sorununda şiddetin tırman-masını durdurabileceği yönündeki beklentilerhayal kırıklığına dönüşmek üzere. Türkiye BatıKürdistan’a karşı açık ve doğrudan bir “çetesavaşı” geliştirmeye başladı. Bir günde 70 BDPyönetici ve üyesi gözaltına alındı. Kasım ayına“idam cezasını geri getirme” vaadiyle girenErdoğan, BDP’li milletvekillerinindokunulmazlıklarının kaldırılması sürecinibaşlatarak, faşizme dayanan iktidarını bu yoldailerleteceğini ilan etti.

Erdoğan Kürtlere karşı savaşı tırmandırırken,Suriye sınırına Patriyotları yerleştirme girişiminibaşlattı, “Muhteşem Yüzyıl” dizisi üzerindenmedyaya ayar vermeye girişti ve hemen ardındanda Milli Eğitim’in yeni “Kıyafet Yönetmeliği”ni pat-

lattı. Erdoğan Kürt düşmanlığı

gazını vererek otokratlık yol-unda ilerlerken MHP’yi desorgusuz sualsiz yedekledi vegerici faşist iktidarınınarkasına yüzde 60’ı aşan birsağcı desteği sağladı.

Bunlar olurken “sosyaldemokrat ana muhalefet”CHP ne yapıyor dersiniz?

CHP, AKP’nin açlık grev-lerini “yatıştırmak” içinortaya attığı “anadildesavunma hakkı”dalaveresinin “yeldeğirmeni”ne karşı

savaşmakla, yeni “kara çarşaf açılımları” yapmak-la ve Erdoğan’ın Kürt milletvekillerinin dokunul-mazlığını kaldırma tehdidine destek vermeklemeşgul.

CHP kurmaylarının ne KKüürrtt ssoorruunnuunnddaa kkeennddiiççöözzüümm ddüüzzlleemmiinnii oolluuşşttuurrmmaayyaa mecalleri var nede her geçen gün yeni bir mevziye yerleşen““nneeoolliibbeerraall İİssllaamm TTüürrkkiiyyeessii””nnee kkaarrşşıı ttuuttaarrllıı bbiirrddiirreenniişş ççiizzggiissii geliştirmeye. CHP kurmayınınJanus başının iki yüzü de geriye bakıyor.

Ne yazık ki, hızla yasa dışına sürülen Kürtmuhalefeti de AKP’nin bu “kutuplaştırma” siyase-tinin yarattığı muhalefet potansiyelleri arasındayakınsama yaratmayı hala öncelikli bir iş olarakönüne koyamıyor.

Görülen o ki, AKP Kürt düşmanlığı gazınısürekli vererek, kendisini “cumhuriyetçi muhale-fet” olarak ifade eden “devletçi-sol” muhalefetin,ülkedeki tek laik-demokratik halk muhalefeti olanKürt muhalefetine karşı düşmanlığını canlı tutu-yor. AKP böylelikle, Kürt muhalefetinde, CHP’deve CHP kitlesindeki bu saplantılı düşmanlığıngiderilebileceğine ilişkin herhangi bir umudunbile oluşmasının önüne geçmeyi başarıyor.

Oysa artık Türkiye’de kelimenin genişanlamıyla “sol”un nefes alıp verebilmesi için, halkiçerisinde gelişen bütün demokratik direnmeeğilimlerini “AKP’nin yıkılması gereği” üzerindebirleştirmek olmazsa olmaz bir ön şart halinegeliyor.

Artık aklı başında her solcu, Senato’daki herkonuşmasını “delenda est Carthago!” (Kartacayıkılmalıdır!) diyerek tamamlayan Romalı Catogibi, söze “AKP yıkılmalıdır!” diyerek başlamalı.

Son 30 yılın tarihi incelendiğinde kolaycagörülmektedir ki, “Kürt düşmanlığı”, Türkiye’deyeni bir sol dalganın gelişmesini önlemek içinSosyal Demokrasi’nin beynine ve giderek gövde-sine nufuz ettirilmiş bir “düzen zehiri”dir. Sosyaldemokrasi, derinlerine işlemiş Kürt düşmanlığınınyarattığı şuur bulanıklığı ile sol tabana hükmettiğisürece, Türkiye solunun gerici iktidarlara karşıgüçlü ve sarsıcı bir halk muhalefetini üretebilmesiolanaksızdır.

Liberalizm, gericilik, Kürt düşmanlığıüçgeninde basiretini yitirmiş sosyal demokratkurmayların sol taban üzerindeki “kötürümleştiri-ci” etkisini yıkabilmek için, Türkiye’ninbağımsızlıkçı, ilerici, demokratik, eşitlikçi solseçeneğini somut bir ortak muhalefet çizgisihaline getirmenin önemi sosyalistlerce de Kürtulusal özgürlük hareketince de dikkatealınmalıdır.

Kartaca y›k›lmal›d›r!

FerdaKoç

[email protected]

Kasım ayı başında Reuters haberajansı, Türkiye’nin NATO’dan

Patriot füzeleri istediğini, kısa süreiçinde de füzeler için NATO’ya resmiteklif sunacağını duyurdu. Başbakanolarak böyle bir şeyden haberi olmadı-ğını söyleyen Erdoğan, “Sağır duymazuydurur’ cinsinden Reuters böyle birhaber yapıyor. Bizim böyle bir talebi-miz olmamıştır” dedi. Ancak birkaç sa-at sonra Dışişleri Bakanı Davutoğlu,Patriotlar için temasta olunduğunuaçıkladı.

Erdoğan, 22 Kasım’da yaptığı açık-lamasında NATO’dan füze istendiğinikabullenmişti artık. Füzelerin nereyeyerleştirileceklerine TSK’nin karar ve-receğini söyledi. Ancak bu defa da Sa-vunma Bakanı, Erdoğan’ın açıklaması-nı boşa çıkardı; NATO ile ortak çalışı-lacağını söyledi.

Patriot meselesinin kamuoyuna du-yurulması bile böyle çelişkilerle doluy-ken füzelerin memlekete gelişi, nereye,nasıl kurulacağı, komutanın kimdeolacağı gibi sorular, işi daha da ilginçbir hale sokuyor.

Füzelerin Suriye’ye karşı savunmaamaçlı olduğu söyleniyor ancak Patri-otlar, Suriye’den gelebilecek kısa men-zili füzeler için uygun değil. Bir diğerihtimal, İsrail ile resmi temasların dı-şişleri müsteşarlığı düzeyinde başladığıbu günlerde İsrail’in de faydalandığıMalatya Kürecik’teki radar sistemininkorunmak istenmesi. Nitekim 27 Ka-sım itibariyle füze sistemlerinin konuş-

lanacağı yerlerin belirlenmesi amacıylaNATO’ya bağlı askerler, Malatya’yageldi, yer bakıyorlar. Peki sistemin ku-mandası kimde olacak?

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hü-seyin Çelik, “tetik bizim genelkurmayı-mızda, bizim askerimizde olacak” dediama NATO Genel Sekreteri Rasmus-sen, Patriotların komutasının NA-TO’da olacağını, “sistemin maliyetiniise füzeleri talep eden ülkenin karşıla-yacağını” açıkladı. Öte yandan teknikolarak da komutanın Türkiye’de olma-sına imkan yok. Çünkü Patriot kullan-mak özel bir deneyim ve eğitim gerek-tiriyor ancak Türkiye’de bu eğitimi al-mış bir ekip olmadığı söyleniyor.

Füze sisteminin kurulması için NA-

TO içinde Patriot operasyonlarını yü-rüten ülkelerden Hollanda ve Alman-ya’nın parlamentolarından onay alma-ları gerekiyor. Her iki ülkede Türki-ye’nin Suriye politikasını saldırgan bul-duğu için sistemin savunma amaçlı ol-masına özel önem veriyorlar, konu tar-tışılıyor. Gerçi Rasmussen, bu kararla-rın birkaç gün içinde alınacağını vurgu-layarak süreci hızlandırmakta son de-rece istekli olduklarını gösterdi. SistemHollanda ve Avrupa’da tartışılırken fü-zelere ev sahipliği yapacak, birim fiyatı4 milyon doları bulan maliyeti ödeye-cek Türkiye’de AKP iktidarı yalan üze-rine yalan söyleyerek, tek başına, üste-lik kendi içinde çelişkilerle kararını ve-riyor; işbirlikçiliğe varım diyor…

R ecep Tayyip Erdoğan’ın Kütahya’dahavalimanı açılığı sırasında yaptığı“muhteşem” konuşma gündeme

bomba gibi düştü. Uçaklardan önceBaşbakan uçtu, uçtu ki ne uçtu.

Başbakan’ın gelenekselleşmiş “kimsekusura bakmasın” ifadesiyle başlayan,“Cehape zihniyeti” ile devam eden, tarihsosu olmadan sindirilmesi güç ve zoraki birasabiyet eklenmiş konuşmalarına Türkiyealışmıştı. Gündemi sarsmak için daha“muhteşem” bir çıkış gerekiyordu. Bunubilen Başbakan konuyu, reytingi yüksek birdiziye, Muhteşem Yüzyıl’a bağladı ve tam dabeklediği verimi aldı. Türkiye’nin en önemliihraç kalemlerinden biri haline gelen, dünya-da 42 kanalda yayımlanan, en fazla ülkeyepazarlanan ve resmi rakamlarla ülke dışındaen fazla izleyicisi olan (150 milyon) yerli diziolan Muhteşem Yüzyıl’a höyküren Erdoğan,dizinin ecdadını yanlış anlattığından şikayetçioldu. İçeride ve dışarıda savaşa karşı çıkan-ları bu diziyi izlemekle “suçladı.”

Erdoğan’ın ifadeleriyle, “Gazze'de neişiniz var? Siz Suriye ile neden ilgileniyor-sunuz? Lübnan, Kosova, Irak, Azerbaycan,Afganistan, Myanmar ve Somali 'den size ne”gibi soruların nedeni hep bu diziydi. KısacasıErdoğan’a göre, “ecdadı” saydığı biçimiylebir Kanuni Sultan Süleyman dizisi çekilseydi,kimse barış istemeyecek, AKP’nin mezhepayrılığını kaşıyan politikalarına hak verecekti.İktidarın “ecdadının at koşturduğu topraklar-da” niye savaş taşeronluğuna soyunduğunuanlayacaktı. Afganistan, Lübnan, Kosova veSomali’deki NATO taşeronluğu, Suriye’dekiiç savaş taşeronluğu ve Gazze’deki “arabulu-culuk” adı altındaki ABD taşeronluğu makulgörülecekti.

Tabii ki Erdoğan tüm bunların olmaya-cağını biliyordu. “Muhteşem” çıkışıyla,Ortadoğu’daki, dış siyasetteki ve iç siyasettekibir dizi muhteşem fiyaskonun veişbirlikçiliğin üstünü örtmeyi hedefledi ve

kısmen başardı.

FÜZEY‹ KABUL EDEN KILIFINIHAZIRLAR

Erdoğan “ecdat” edebiyatı yaparkenecdadının at sürdüğünü söyledi topraklardakiABD- NATO ve İsrail planlarına dair önemlibir adım atılıyor, Patriotların Türkiye’yekonuşlandırılacağı kesinleşiyordu. İsrail ileistihbarat paylaşımı yapacağı resmi belgelerleortada olan Kürecik füze üssünü korunmasıiçin bu füzelerin şart olduğu Türkiye’degizlense de uluslararası basında bolca yazılıpçiziliyordu.

Üstelik bu gelişmeler, İsrail Gazze’ye

ölüm saçarken yaşanıyordu. Erdoğan, Gazzeoperasyonu sırasında ABD’ye ve İsrail’e karşıyalancı pehlivanlık gösterilerine girse de, buçıkışları daha güçlü bir Türk-İslamcı şovlagüçlendirmek gerekiyordu. Zira Gazze’deateşkes sağlandıktan hemen sonra DışişleriBakanı Davutoğlu, İsrail ile diplomatikilişkilerin yeniden başladığını duyuracaktı.Erdoğan “öleceksek adam gibi ölelim” dedik-ten ve iktidar şovu gereği değil gerçektenölenler toprağa verildikten hemen sonra…

KURBA⁄A fi‹fiE fi‹fiE PATLADIGazze’ye yönelik İsrail saldırılarının ortaya

çıkardığı ve Erdoğan’ın hemen üstünü örtme-

si gereken bir başka gerçek de Türkiye’ninbölgede “lider ülke” olduğu balonunun patla-dığı idi. Davutoğlu Gazze’ye giderek “ateş-kes” ilan ettikten iki saat sonra İsrail füzeleriFilistinlilerin üzerine yağdı. “Bereket” ki burezalet basında “ateşkes fiyaskosu” olarakdeğil “ateşkes bilmecesi” olarak sunuldu. Ka-hire merkezli diplomasi trafiği sonrası 24 saatsonra ilan edilen ve bu sefer hayata geçenateşkes için ise ABD Başkanı Obama, birgünde üç kez görüştüğü Mısır’ın yeni firavu-nu Mursi’ye teşekkür ederken “MuhteşemTayyip”i unuttu(!) Amerikan New York Ti-mes gazetesi, "Mısır'ın Cumhurbaşkanı Mu-hammed Mursi ile Ortadoğu'da gücünü yeni-den kazandığını, Türkiye'nin ise arabulucuolarak geride kaldığını" yazdı. Bu fiyaskodanakıllarda, Davutoğlu’nun Gazze’de bir hasta-nede döktüğü gözyaşları kaldı.

SUR‹YE’DE MASKELER ‹ND‹Ve Suriye’de artık kimse rol yapmıyor.

Özgürlük, demokrasi, mazlumluk edebiyatısona erdi. Türkiye topraklarındakonuşlandırılan İslamcı çeteler, Suriyesınırındaki Serekani (Resulayn) kentindekontrgerilla faaliyeti yürüyor, sivilleri hedefalıyorlar. Kısa vadede Esad’ın düşmesindenümidi kesen hükümet, yaptığı hesap hatasınıtelafi edebilmek için doğrudan ırkçı-mezhep-çi bir çatışma örgütlüyor. Üstününe üstlük,İslamcı olmayan yerli Arap grupların veKürtlerin ittifakı sonucu yeniliyor. Sonuçta,Kürtlerin bölgedeki demokratik yapılan-malarını hedef alan İslamcı çetelerin işledik-leri insanlık suçları, hükümetin tarih önündevereceği hesabı kabartırken Erdoğan tarihesarılıyor. Mısır’da kardeşi Mursi’nin sonununda Mübarek olma ihtimalini görüyor. Tarihinne kadar hızlı aktığını fark ediyor, çok uzakolmadığını anlıyor, kendi için endişeleniyorve 450 yıl önceye kaçmaya çalışıyor. Onu sak-landığı yerden bulup çıkaracak olan ise tarihtartışmaları değil, savaşa ve emperyalizmekarşı bugünkü mücadeleler olacak.

Muhteşem fiyaskoMuhteşem işbirliği

Hem yalancı hem işbirlikçi AKP başka dil bilmiyor

26Kasım günü İspan-ya'ya giden Tayyip Er-

doğan, dokunulmazlıklarlailgili açıklamalarda bulundu.Erdoğan’ın yeni saldırı oda-ğı BDP/Blok milletvekilleri,saldırı aracı da dokunulmaz-lıkların kaldırılmasıydı.

27 Kasım tarihinde arala-rında BDP Eş Genel Başka-nı Gültan Kışanak ve VanBağımsız Milletvekili AyselTuğluk’un da bulunduğu 10vekilin dokunulmazlığınınkaldırılmasını öngörenfezleke, Başbakanlıktarafından TBMMBaşkanlığı'na gönderildi.

BDP grup toplantısındadokunulmazlık konusu ileilgili konuşan Kışanak,BDP/Blok milletvekillerininhiçbirinin dokunulmazlıkzırhıyla bugünleregelmediğini ve dokunulmaz-lık kavgası vermeyeceklerini,Kürt sorununun çözümüiçin çalışmalarına devamedeceklerini söyledi.

GÖZALTINA DEVAMAKP, vekillere dokunul-

mazlığın kaldırılması 'tehdi-di' ile saldırırken, Kürthalkına yönelik operasyon-lara da ara vermeden devamediyor. Sadece 26 Kasım’da

70’in üzerinde Kürtgözaltına alındı. Bugözaltıların 56’sı Van, Iğdırve Mersin'de gerçekleşti.Tayyip Erdoğan, Kürt soru-nunda sert ve çatışmacısiyaset yaparak dengelerikorumaya çalışıyor. Bu sertsiyasetin sonuçlarından biride binlerce Kürt'ün tutuk-lanması olarak devam edi-yor.

TECR‹T SÜRÜYORÖcalan'a uygulanan

tecridin sonlandırılması veanadilde savunma hakkıönündeki engellerinkaldırılması talebiyle 12Eylül'de başlatılan açlıkgrevine mahpuslar 68'ncigününde Öcalan'ın çağrısıüzerine son verdi. Ancakhala avukatları ilegörüştürülmeyen Öcalanüzerindeki tecrit, açlık grevi-ni bitirecek kadar kaldırıldı,Öcalan bir buçuk yıl sonrailk defa Kürt halkına veörgüte siyasi mesaj iletebildi.Öcalan'ın Kürt hareketiüzerindeki etkisini kırmakiçin bir buçuk yıldır yapılananti-propagandanın hiçbirişe yaramadığı ise sözlerininKürt halkı üzerindeki etki-sinden anlaşıldı.

Tayyip Erdoğan, açlıkgrevlerinin sona erdirilmesiiçin hiçbir söz verilmediğini,anadilde savunma düzen-lemesi dahil pek çok düzen-lemenin parti programındaolduğunu iddia etti. AncakAKP anadilde savunmahakkı ile ilgili de kısıtlayıcıdüzenlemeler peşinde. KCKdavalarının ilerleyebilmesiiçin asgari düzeyde anadildesavunma hakkını öngörentasarı ise, 27 Kasım'daTBMM AdaletKomisyonu'nda görüşüldü.

Dersim’de birilçe fişlendi

Ortadoğu’daki taşeronluk faaliyetlerini eline yüzünebulaştıran Tayyip, rezil olmamak için 450 yıl önceye kaçıyor

AKP’nin Kürt sorunu konusundakiçatışmacı tutumu değişmiyor. Kürthareketi ise direnmekten vazgeçmiyor

Dersim'in Hozat İlçesi'nde çok sayıda kişininjandarma ve polis tarafından fişlendiği

ortaya çıktı.Fişleme listesinde ilçedeki siyasi parti yöneti-

cileri, üyeleri ve birçok Hozatlı var. HozatJandarma Komutanlığı ve Emniyet Amirliğitarafından yapıldığı belirtilen fişlemelerin, Kay-makamın talimatıyla yapıldığı belirtiliyor.

Fişlenen kişilerin hangi örgüte sempati duy-duğu ya da hangi örgütler ile ilişkisi bulunduğu,özel yaşamı, kişisel zaafları, gittiği yerler, görüş-tüğü kişiler, seçimlerde hangi siyasi partiye oyverdiği gibi bilgilere yer verildi.

Fişlenenler listesinin başında bağımsız Beledi-ye Başkanı Cevdet Konak da yer aldı. Fişleme-de Cevdet Konak hakkında ‘Arşiv Kayıtları Bö-lümü’nde yer alan bazı ifadeler şöyle:

“Devletin kurumlarına karşı mesafelidir,TKP/TİKKO sempatizanıdır. DTP İlçe BaşkanıDeniz Yıldırım ile belediye binasında sık sık özelgörüşmeler yapar. İstanbul ilinde su ve cola dağı-tım şirketi vardır. Dikkat edilmesi gereken birşahıstır.”

13 Kas›m günü Demokratik HaklarFederasyonu’na (DHF) yönelik Dersim,Ankara, ‹zmir, ‹stanbul, Çukurova veIsparta’da efl zamanl› gerçeklefltirilenoperasyonlarda 50’yi aflk›n DHF üye vetaraftar› gözalt›na al›nd›.

“MKP ‹L B‹NASI” DERKEN? Operasyonun MKP’ye (Maoist Komünist

Parti) yönelik yap›ld›¤›n› yazan Do¤anHaber Ajans› (DHA) ilginç bir habere imzaatt›. DHA haberinde “MKP ‹l binas›ndapolisin aramalar›n›n devam etti¤i bildirildi”

cümlesi yer ald›.DHF’nin bask›nlar sonras› yapt›¤› aç›kla-

mada ise flu görüfllere yer verildi:“Emperyalistler hem Ortado¤u’da hem deülkemizde devreye soktu¤u sald›r›larçerçevesinde uflak-iflbirlikçi iktidarlar›n›yeniden yap›land›rmaya giriflmifl durum-dad›r. Ülkemiz hâkim s›n›flar› da buyap›land›rmay›, 2000’lerin bafl›ndan buyana AKP flahs›nda hayata geçirmektedir.DHF üzerinde yo¤unlaflan bask›politikalar›n› politik kitle faaliyetlerineyo¤unlaflarak bofla ç›karaca¤›z.”

DHF üyelerine gözaltı terörüTürkiye çap›nda DHF üyelerini hedef alan bask›nlarda 50’nin üzerinde kifli gözalt›na al›nd›

UMAR KARATEPE

BDP’li milletvekillerinindokunulmazl›¤› var m›?

Page 5: 171'inci Sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

529 Kas›m 2012 / 12 Aral›k 2012

K asım ayı başında Gazzesınırında yükselen gergin-lik, Filistin Halk Kurtuluş

Cephesi’nin (FHKC) öncü roloynadığı direniş ile yeni bir savaşhaline dönüştü. FHKC’nin 10Kasım’da Gazze sınırında devriyegezen bir İsrail askeri aracına ateşaçması, 11 Kasım’da İsrail işgalialtındaki topraklara roket ve havanatışı yapmasına, 14 Kasım akşamıİsrail’den karşılık geldi. Gazze’yeyönelik hava bombardımanındaaralarında Hamas’ın askeri kanadıİzzeddin el Kassam TugaylarıGenel Komutan Yardımcısı AhmetCaberi’nin de bulunduğu 9 kişiöldü, 45 kişi yaralandı.

İsrail bombardımanı dinmedi.Gazze’ye yönelik bombalamalarher geçen gün sertleşerek sürdü. 8gün süren bombalamalarda, 150’yeyakın Filistinlinin katledildiğini,bine yakın kişinin yaralandığınıaçıkladı.

FHKC, İslami Cihat veHamas’ın askeri kanadının başınıçektiği Filistinli direniş örgütleri deİsrail ordusunu hedef almaktangeri kalmadı. İsrail’in “kusursuzlu-ğu” ile övündüğü “Demir Kubbe”adlı savunma sistemini delenatışlarda İsrail askerleri de kayıplar

verdi. Filistinli örgütlerinsilahlarının İsrail savunma sisteminidelebilecek düzeyde olması, ABD-İsrail karşıtı cephenin direniş kapa-sitesini geliştirdiğini gösterdi.

HAMAS’TA ‹Ç AYRILIK14 Kasım’daki bombalamalar

sonrasında ilk açıklama, Caberi’ninnaaşının kaldırıldığı Gazze ŞifaHastanesi’nde Hamas SözcüsüFevzi Berhum tarafından yapıldı.

Berhum, “Suikast savaş ilanıdır.İsrail bu saldırı için çok pişmanolacak. Hamas’ın’ın yanıtını göre-cek ve büyük bir bedel ödeyecek”dedi. Hamas’ın silahlı kanadıKassam Tugayları da İsrail’in“cehennem kapılarını açtığını”açıkladı. Hamas’ın siyasikanadının tepkisi ise askerikanadın “büyük harfli” açıkla-malarına paralel ilerlemedi.Siyasi kanadın temsilcisi İsmailHaniye gerekli görüşmelerinyapılarak işbirliğinin

sağlanmasını istedi.Sonuç, siyasi kanadın ağır bas-

ması oldu. Böylece Filistindavasında ABD-İsrail eksenliuzlaşmacı Arap yönetimleriyleilişkilerini sıkılaştıran, Suriye’yeyönelik emperyalist politikalarınyoğunlaşması üzerine merkeziniSuriye’den Katar’a taşıyan Hamas,son süreçte de bu siyasetini devreyesoktu. Filistin Başbakanı İsmailHaniye’nin ve Filistin ÖzerkYönetimi Başkanı MahmudAbbas’ın ateşkes için adım atmaçağrıları sonucunda Mısır devreyegirdi. ABD, İsrail, Türkiye, Katarve Arap Birliği yönetimleriylegörüşen Mısır CumhurbaşkanıMuhammed Mursi, yaklaşık birhaftalık mekik diplomasisi ileateşkesin imzalanmasını sağladı.

22 Kasım’da imzalanan ateşkesanlaşması, temel olarak ablukanıngevşetilmesine ve İsrailsaldırılarının durmasına karşılıkHamas’ın Filistin direnişini

engellemesini öngörüyor. BöyleceHamas ve Müslüman Kardeşler li-derliğindeki Mısır, İsrail işgaliniresmen onaylamış ve sınırlarımuğlak bir yumuşama karşılığında,direniş güçlerini içerden bastırmagörevini üstülenmiş oluyor. Körfezülkelerinden gelecek para ve ABDdesteği ile sürecek bu gericiuzlaşmanın ne kadar süreceğimeçhul. Tüm bunlar Hamas’ı birdönem El Fetih’in yaşadığına ben-zer bir çürümeye iterken Filistindirenişinde dengelerin direnişçiörgütler lehine değiştiği yeni birsürecin kapılarını aralıyor.

FHKC: ‘D‹RENMEK HAKTIR!’FHKC ise El Fetih ve Hamas

ayrışmasının Filistin direnişiniböldüğünü belirterek, İsrailsaldırganlığı karşısında direniştemelli politik ve ulusal birliğinsağlanmasını istedi. Bu doğrultudayeni bir direniş programı hazırlan-masını gerektiğini ifade eden

FHKC, uzlaşma siyasetininyürütülmesine de tepki gösterdi.FHKC, Filistin Özerk YönetimBaşkanı ve Filistin Kurtuluş ÖrgütüLideri Mahmud Abbas’a “BizAbbas’tan işgalci İsrail yönetimiylebütün ortaklık ve güvenlik işbirliğifaaliyetlerine son vermesini vedüşmanla müzakere seçeneğininterk edildiğini ilan etmesini istiyo-ruz” sözleriyle seslendi. FilistinBaşbakanı İsmail Haniye de eleşti-rilerden nasibini aldı. Açıklamada“Heniyye, Suriye ve İran’ınfüzeleriyle övüneceğine Tunus veMısır’ın dini hükümetlerini övdü.İran ve Suriye’den askeri yardımisteyeceğine, Arap Baharı’nı -kibahar denirse- suikaste uğratan li-derlere selamlar gönderdi” denildi.

Filistin halkının Mısır’dan bek-lentisinin İsrail’deki elçisini çekmekdeğil, İsrail Büyükelçisi’ni sınırdışıetmek olduğunu kaydeden FHKC,Camp David anlaşmasının iptalinive Mısır’ın merkezi rolünü yenidenüstlenmesini istedi. Örgüt, “Müslü-man Kardeşler, Gazze’ye silahlan-dırma köprüsü kurup ‘acil askeridurum’ ilan edeceğine, neden kapı-ları ve tünelleri açmaz? Neden çe-lik duvar olmayı denemez? Bomba-lamalara caydırıcı bir güç oluşturul-mayacaksa neden Arap dışişleri ba-kanları toplanıyor?” sorularınısordu. Açıklamada MüslümanKardeşler, Mübarek’in mirası olananlaşmalara ‘sadık kalacağının’garantisini vermekle de eleştirildi.

Siyonist düşmanla (İsrail) her-hangi bir ateşkes anlaşmasına dahilolmayacaklarını açıklayan FHKC,“Halkımızı savunma ve direnmehakkımızda ısrar ediyoruz. Direnişkurtuluşa ve bağımsızlığa kadar sü-recek. Ülkemizdeki işgal ve halkı-mıza yönelik saldırılar sürdükçe neitidali ne de ateşkesi kabul ediyo-ruz” dedi.

Mısır’da Mübarek sonrasında yönetimidevralan Yüksek Askeri Konsey,

yönetiminin ilk 10 ayında özgürlükler vedemokrasi adına hiçbir adım atmayıncasosyalist 25 Ocak Hareketi’nin çağrısıylaikinci Tahrir isyanı başlamış, 42 kişininöldüğü saldırılar sonucunda hükümet istifaetmişti. Katliamın yıldönümünde bir anmayapmak isteyen devrimciler, yine saldırılarınhedefi oldu. Bu sefer saldırı emrini veren,Kasım 2011’deki eylemlere “katılmama”çağrısı yapan ve aradan geçen bir senedeiktidara gelen Müslüman Kardeşler’di.

F‹RAVUN DEVR‹LECEK!Tahrir’e giden sokaklarda çatışmaların

sürdüğü sıralarda Mısır CumhurbaşkanıMuhammed Mursi, “yeni Firavun kanun-ları”na imza attı. Mursi’nin kendikararlarını nihai hale getiren düzenlemeler;muhaliflerce “darbe yapmak” olarak nite-lendirildi. “Acil” koduyla düzenleneneylemlerin ilk adresi Tahrir’di.Devrimcilerin 4 gündür sokak aralarındasürdürdüğü çatışmalar, katılımlarınartmasıyla meydanın dört bir yanına yayıldı.25 Kasım akşamı çadırlarını kurmakisteyenlere yaklaşık 400 gaz bombası atıldı.Halk, saldırılara karşın meydanı bırakmadı.İskenderiye, Süveyş, Port Said ve İsmaili-ye’de düzenlenen eylemlerde ise MüslümanKardeşler’in Özgürlük ve Adalet Partisi’neait bürolar ateşe verildi. Yargıçlar sivil itaat-sizlik eylemi başlatarak yargı sistemini kilit-ledi. İşçi ve kamu çalışanları sendikaları“grev” kararı alacaklarını ilan etti.

Eylemlerin ilk gününde taraftarlarına“Devrimi kimse sahiplenmesin. Yasadışıeylemlere müsamaha gösterilmeyecek”nutukları atan Muhammed Mursi, birincihafta sonunda Yüksek Yargı Konseyi ilebirlikte kararları gözden geçirecekleriniaçıkladı.

ÇA⁄LAR ÖZB‹LG‹N

İşte Gazze, haydi direnişe!F‹L‹ST‹N D‹REN‹fi‹ ORTADO⁄U'DAK‹ GER‹C‹ DENKLEMLER‹ VURDU

Tahrir hacıfiravuna karşı

iklimkıta7 5

Katalanların İspanya’dan bağımsızlığınıkazanma mücadelesi, bölgesel seçim

sonuçlarına yansıdı. 25 Kasım’da gerçekleştir-ilen seçimlerde bağımsızlıkçı Yönelim veBirlik Partisi (CIA) yüzde 30 oyla 50 sandalyeelde etti. CIA’ya göre daha solda yer alanKatalunya Cumhuriyetçi Solu ise oylarını ikiyekatladı, yüzde 13.7’lik oy oranıyla 21 sandalyeelde etti. Böylece bağımsızlık talebinidestekleyen iki parti 135 sandalyenin 71’inikazandı.

Yunanistan’da 27 bin kamu emekçisininişine son verilmesi planı hayata geçmeye

başladı. İlk etapta 100’den fazla belediyeişçisinin işine son verildi. İşçi kıyımlarına karşıyaptıkları toplantılarda “süresiz eylem” kararıalan belediye emekçileri, 19 Kasım’da belediyeönlerinde iş bırakma eylemine başladı. Eylem,4’üncü gününde işten çıkarmaların sürmesiüzerine işgale dönüştü. Belediye çalışanları,ülkenin dört bir yanındaki 330 belediye binası-nı işgal etti. Atina’daki eylemde ise çatışmaçıktı. İşçiler saldırı sonrası yaralanırken, polisbarikatı açmak zorunda kaldı.

330 belediyede işgal

Avrupa genelinde eğitim politikalarınailişkin piyasalaştırma politikaları hız

kazandı. İtalya’da krizi gerekçe gösterenteknokrat Mario Monti hükümeti, eğitimhizmetlerini yürüten kimi kamu kurumlarındaözelleştirme kararlarına imza attı. Karar, 24Kasım’da pek çok kentte protesto edildi.Öğrencilerin ve eğitim emekçilerinin katıldığıeylemlerde Monti’nin istifası istendi. OECDverilerine göre kendi gelir grubundaki ülkeleregöre eğitime daha az bütçe ayıran İtalya’daeğitim hakkı mücadelesinin daha da yükselmesibekleniyor.

İtalya’da eğitim eylemi

25 Kasım’da kadınlar birçok ülkedesokaklara çıktı. Londra’da Feminist

Ağı’nın gece yürüyüşlerinde “Geceyi geriiste” dendi. Guatemala’da kadına yönelikşiddete karşı mücadelenin simgesi halinegelen Sepur Zarco davasında adalet istendi.Kürtaj hakkını yeni kazanan Uruguaylıkadınlar, aile içi şiddette “bölge şampiyonu”ilan ettikleri ülkelerinde tedbir alınmasınıistedi. İtalyalı kadınlar 2012’de 120 kadınınkatledilmesine dikkat çekti. Romanya,Fransa, İspanya, Çin ve Tunus’ta dayürüyüşler düzenlendi.

Dünyanın yarısı eylemde

Katalunya’da seçimler

Dışişleri Baka-nı Ahmet

Davutoğlu, 20 Ka-sım’da Gazze’yeyaptığı ziyaretteFilistin Başbakanıİsmail Haniye ilebirlikte Şifa Has-tanesi’ne gitti.

Hastanedegözyaşlarını tuta-mayan bakanın bugörüntüsü,medyada genişyer buldu. PerdeönüneDavutoğlu’nun gözyaşları, Erdoğan’ınİsrail’e “ateş püskürmesi” ve süreklihatırlatılan Mavi Marmara ruhu sunuldu.Perde arkasında ise Kürecik’e kurulan füzekalkanı radar üssü, İsrail ile her alandayapılmış işbirliği anlaşmaları ve sonuçlarıbelirsiz bir Filistin-İsrail uzlaşması için sarfedilen çaba sürdü. Suriye konusunda savaş,direniş, mücadele sözcüklerini ağzındandüşürmeyen AKP iktidarı, söz konusu

Filistin topraklarındakiişgalin onaylanmasıolduğunda uzlaşmacıçizgiden taviz vermedi.

AKP’nin gerçekİsrail politikasıAnkara’da Halkevleri,İstanbul’da ise Filistinİçin İsrail’e KarşıBoykot Girişimitarafından gerçekleştiri-len eylemlerde degörüldü. Filistin’dekalıcı ve gerçek birbarışın, ancak İsrailişgalinin son bulmasıyla

gerçekleştirilebileceğini söyleyen eylemci-lerin önü polis barikatlarıyla kesildi.Barikatın açılması taleplerine polisin verdiğiyanıt açıktı: “İsrail Büyükelçiliği’nin güven-liğinden sorumluyuz.”

Davutoğlu aslında kendi haline ağlıyordu.Suriye’de başarısızlığı tescillenmiş, Gazze’deinisiyatifi Mısır’a kaptırmış, beceriksiz birABD maşası ve İsrail müttefiki olmaktanöte bir şey olmadığı ortaya çıkmıştı.

FHKC’nin öne çıkan inisiyatifi

Emperyalizmin Suriye’deki içsavafl› ön plana ç›kard›¤›, taflerondevlet ve örgütler arac›l›¤›yla sol-emek-özgürlük eksenli hareketlerisindirmeye çal›flt›¤› bir dönemdeFHKC’nin Gazze’deki inisiyatifigerici dengeleri sarst›.

Filistin direniflinin sol kanad›n›temsil eden FHKC, uzun süredirFilistin direniflinin birli¤inisavunuyor, bunun için de iççat›flmalar yerine ‹srail iflgalinihedef alan bir mücadelenin esasal›nmas› gerekti¤ini belirtiyordu.

Hamas’›n Katar-M›s›r ekseninekayarak ‹srail’le uzlaflma yolunagirdi¤i bir süreçte ‹srail ordusunuhedef alan eylemler bir andaOrtado¤u ve Filistin’deki gerçekçeliflkiyi a盤a ç›kararak FHKC’ninhakl›l›¤›n› ortaya koydu¤u gibidevrimci bir inisiyatifin olanakl› veetkili olaca¤›n› da gösterdi.

Gazze’de Hamas iktidar›n›nkuruldu¤u 2006 sonras›nda,hükümetin yaflad›¤› yozlaflma daFHKC taraf›ndan elefltiriliyor.

FHKC’nin öncü rol oynadığı direniş, hem İsrail saldırganlığını,hem İslamcıların uzlaşmacılığını ve krizini açığa çıkardı

Arjantin’in efsanevi lideri Juan Peron’un popülistbir dille yükselttiği milliyetçi-sosyal demokrat çizgi,hem sanayi işçilerinin, hem milliyetçi orta sınıfın,hem de sermayenin desteğini kazanarak 1946’dan buyana işçi sınıfı hareketinin sistem için tehdit haline

geldiği dönemlerde devreye girdi. 2007’den bu yanadevlet başkanlığını yürüten Cristina Fernándes deKirchner de neoliberalizmle bütünleşmiş Peronistsosyal demokrasi geleneğinin krizinden geçiyor.Kirchner’in son dönemde vergileri artırdığı ve sosyalhakları tırpanladığı politikalar, Arjantin halkını kazankaldırmaya itti.

Yaklaşık 500 bin üyeli ülkenin en büyük iki işçisendikasının çağrısıyla 20-21 Kasım’da genel grev ilanedildi. Grev, toplumun geniş birkesiminin katılımıyla tam birhalk grevine dönüştü.Okullar, devletdaireleri,mahkemelerve

bankalar açılmadı. Otobüs, tren ve uçak seferleri iptaledildi. Birçok dönem uzlaşmacı çizgisiyle eleştirilenKamyoncular Sendikası da greve katıldı ve lastiklerleana yolları kapadı. Çiftçiler ise “Ülke tarihinin enbüyük tarım düşmanına karşı mücadele” çağrısındabulundu.

Arjantin’deki siyasal kriz, hükümetin diline deyansıdı. Grev sonrası konuşan Kirchner, “Tehditlereboyun eğmeyiz” derken, İçişleri ve Ulaştırma BakanıFlorencio Randazzo grevi “Burnu büyük bencillerineylemi. Bunu yapanlar işçi değil, halkı rahatsız etmek

isteyen bir grup” olarak niteledi.

NeoliberalizmlebütünleşmişPeronist milliyetçi-sosyaldemokrasiçözülüyor.Kirchnerhükümeti, sermayedentaraf oldukçayüz binlerceemekçiyikarşısına alıyor

Hükümetin “Bir grup bencilin eylemi” olarak nitelediği 20-21 Kasım genelgrevinde ülkede hayat durdu. Yüz binlerce emekçi, haklarının kırpılmasına

karşı Kirchner’i hedefe koydu

Davutoğlu’nun gözyaşları

Arjantin isyanı dizginlerinden boşaldı

Page 6: 171'inci Sayı

KENT/ÇEVREHalk›n Sesi

629 Kas›m 2012 / 12 Aral›k 2012

AKP hükümetitorba yasalara s›kl›klabaflvuruyor. Hat›rlanaca¤›gibi 2012’nin May›say›nda korsan taksiler,otopark mafyas› veitfaiyeyle ilgili düzen-lemeler içeren torbayasan›n içine,havac›l›kta grevyasa¤› getirenbir madde ekle-miflti. En kritiktorba yasalardan biri de 2011 fiubat’›ndaç›kart›lan ve çal›flma hayat›nda güvencesizli-¤i kanunilefltiren torba yasayd›. 12 EylülAnayasa referandumu da bir torba Anayasade¤iflikli¤i olarak gündeme gelmiflti.

Torba yasalar› genelde flu klifle ifadedenhat›rlar›z: "Çeflitli kanunlarda de¤ifliklikyap›lmas›na dair kanun.” Neoliberaldönüflüm için “torba yasa” mant›¤›kaç›n›lmazd›r. Bu sayede de¤ifliklikler tektek tart›fl›lmaz, oylanmaz, paket halindemeclisten geçer. Neoliberal kapitalizmde,sermayenin ve hükümetin istedi¤i dahafazla demokrasi de¤il daha fazla h›zd›r.

Torba yasan›n içinde, sermaye egemen-li¤ini pekifltirecek onlarca madde var iken,ufak tefek göz boyamaya yönelik kimidüzenlemeler öne ç›kar›l›r. Böylece küçükflekerler gösterilerek, ac› ilaç yutturulur.

Ankara’da kentseldönüşümün kilit

bölgelerinden biri olanAltındağ Başpınar Ma-hallesi’nde BarınmaHakkı Meclisi kurarakörgütlenen mahalleliile belediye arasındakimücadele yeni bir aşa-maya geliyor. Mahalle-lerinden ıslah ve kirayardımı gibi taleplerleyola çıkan, “sorun değilçözüm” istediğini söy-leyen halka karşı Bele-diye tehditlerini artırı-yor.

Mahallede dolaşanpolis “Elektriğinizi su-

yunuzu keseriz” diye-rek, belediye ise boşevleri kamulaştırma ka-rarı bile olmadan yıka-rak gözdağı vermeyeçalışıyor. Yeşil alanprojesi bahanesiyle bo-şaltılması istenen evle-rin, kentsel dönüşümkapsamına alındığı öğ-reniliyor.

Bu tehditlere karşıBaşpınar Mahallesihalkı, 15 Kasım’da Al-tındağ Belediyesi’ninönünde bir eylem yapa-rak barınma haklarınasahip çıkacaklarını hay-kırdı.

Başpınar MahallesiBarınma Hakkı Meclisiadına Belediye önündebasına bir açıklama ya-pan Erdal Polat, yaşa-nan hukuksuzluklaradikkat çekerek başkanVeysel Tiryaki’nin vebelediye yetkililerininyerel seçimlerden öncegider ayak ceplerinidoldurmak istediklerinisöyledi. Mahalleliler,açıklamanın ardındanAltındağ Kaymakamlı-ğı’na ve Ankara Valili-ği’ne dilekçelerini sun-du.

Madenlerin yarattığı çevre katliamına karşı direnişleryaygınlaşıyor. Son olarak Ankara ve Sivas’ta da

sağlıklı bir çevrede yaşama hakkıtalebiyle direnişler başladı.

Sivas’ın Kangal İlçesi’ndekiBakırtepe’de siyanürlü altınaramasına karşı bölge halkıBakırtepe Çevre Platformu’nda biraraya geldi. 27 Kasım sokağa çıkanadına bir açıklama yapan Ali Balkız,Anadolu’nun taşını, toprağını,suyunu, havasını, ormanını, denizini,börtü böceğini peşkeş çeken AKP’ninsağlıklı çevrede yaşama hakkının en

büyük ihlalcisi olduğunu belirtti.” Madenin işletmecisiDemir Export A.Ş bölgede 1950’li yıllardan beri faaliyet-lerini sürdürüyor. Şirketin işlettiği demir madenindeki

kazalar ve çalışma koşullarınedeniyle çok sayıda insan hayatınıkaybetmişti.

TAfi OCA⁄INA ÖKFEAnkara Etimesgut’ta bulunan

Fevziye Köyü halkı da, meralarınataş ocağı yapılmasına ve kullanılandinamitlerden dolayı evlerinin duvar-larının çatlamasına karşı 27 Kasım’daköylerinde yürüyüş yaptı.

V atan gazetesinin 19Kasım’da manşettenyayımladığı haber AKP’nin

yeni bir torba yasa hazırlığı içindeolduğunu duyuruyordu. Çevre veŞehircilik Bakanlığı tarafındanhazırlanan 68 maddelik taslak ince-lendiğinde, tamamıyla enerji veinşaat tekellerinin çıkarlarını koru-mak üzerine oluşturulduğu görüldü.

Aslında her şey Bakanlığın YapıDenetimi Kanunu’nu yeni baştanyazma çalışmalarıyla başladı. Bu tas-lağa, doğayı ve kentleri ilgilendirenbir sürü yasa daha eklenerek bir tor-ba oluşturuldu. Torbaya, İmarKanunu, Mera ve Orman Kanunu,Kıyı Kanunu, TMMOB kanunu gibikanunlarda değişiklikler de eklendi.

Böylece, 2013 bütçe görüşmeleritamamlandıktan sonra meclisegelmesi planlanan torba tamam-landı. İşte torbaya atılanlar:

KIYILAR NÜKLEERC‹LEREMevcut Kıyı Kanunu’ndaki,

“Sahil şeritlerinde yapılacak yapılarkıyı kenar çizgisine en fazla 50 metreyaklaşabilir” hükmü değiştirilerek,yeni taslakta 10 metre mesafedeyapılaşmaya izin veriliyor. Budeğişikliğe dair hükümetin gerekçesison belediye kanunuyla kıyı köy-lerinin mahalle haline getirilmesi.Bu değişiklik nedeniyle kıyı köy-lerinde, halkın yıllardır sahip olduğuevler kaçak konumuna düşecekti.Ancak köylünün bu sorununugerekçe gösterilerek yapılandeğişikliğin aslında kimlerin işine

yarayacağı, yasanın son hali ortayaçıkınca anlaşılacak. Öte yandan KıyıKanunu’ndaki bir başka değişiklikbu kadar beklemeye gerekbırakmıyor. Kanundaki “Yapı yasağıve kıyıda yapılacak yapılar” başlıklıhükümler değiştirilerek kıyılara bü-yük depolar, istasyonlar ve enerjisantralleri kurulabilmesinin önü açı-lıyor. Bu düzenleme, doğal olarak,termik ve nükleer santral projeleriiçin bir kıyak olarak yorumlanıyor.

MERALAR TOK‹’YE Büyükşehir Yasası’nın çıkmasının

ardından köylerin belediye sınırınadahil edilmesiyle kırsal alanlarınkentsel dönüşüm adı altındayağmalanacağı yorumları yapılmıştı.Köylerde dair bu endişelerinhaklılığı, Mera Kanunu’ndaki bir

destekleyici değişiklikle açığaçıkıyor. Kanundaki, “Tahsis amacıdeğiştirilmedikçe mera, yaylak vekışlaktan bu Kanunda gösterilendenbaşka şekilde yararlanılamaz” hük-müne ekleme yapılıyor. Taslakta bualanların kentsel dönüşüm için Çev-re ve Şehircilik Bakanlığı tarafındanel konulabilmesine olanak veriliyor.Taslağa göre Bakanlık, “kamu yara-rı” kararı alarak bu alanların meravasfını 15 gün içinde değiştirebilecekve meraları ilgili kurum ilekuruluşlara devredebilecek.

TAfiLAR BA⁄LANIYOR6235 Sayılı Türk Mühendis ve

Mimar Odaları Birliği (TMMOB)Kanunu’nun değiştirilmesine yönelikbir yasa taslağını da TorbaKanunu’nun içinde yer alıyor.

Yapılacak değişiklikle kentlerdeki vedoğadaki talana yönelik tepkigöstermesi beklenen en kritikörgütlerden olan TMMOB’nin etki-sizleştirilmesi hedefleniyor.Değişiklik yasalaşırsa TMMOB’ninyetkilerinin ve gelirlerinin önemli birbölümü kırpılacak. Bu nedenle yasadeğişikliği ile ilgili olarak, yasanındoğrudan muhatabı TMMOB’denhiçbir görüş alınmadı.

“ELHAMDÜL‹LLAH YA⁄MACIYIZ”Yasa taslağının basında en çok

tartışılan hükümlerinden biri de,bağımsız bölümü 100’den fazla olankonut kullanım alanlarında, park vespor alanı gibi mescit kurma zorun-luluğu getirilmesi. AKP bu “ruhani”madde ile “maddi” yağmasını gizle-meyi hedefliyor.

AKP’nin Zihni Sinir projeleri, İs-tanbul’daki çevre, yapı yoğunlu-

ğu, kirlilik, nüfus fazlalığı gibi sorun-ların çözümünden çok tetikleyicisioluyor. Projelerdeki son durum şöyle:

SON ORMANLARIN YA⁄MASIUlaştırma Bakanı Binali Yıldırım,

İstanbul'a yapılacak 3. Havalimanı’nınihaleye çıkmaya hazırlandığını söyle-di. 3. Köprü ile eş zamanlı tamamlan-ması planlanan havaalanı 9 bin hek-tarlık alanı kapsıyor. Büyükşehir Be-lediye Başkanı Kadir Topbaş’a görehavalimanının yapılacağı bölge ma-den ocaklarını ve ormansız alanlarıiçeriyor ancak Bakanlık tarafındanhazırlatılan ÇED başvuru dosyasınagöre alanın yüzde 85’i orman vasfınıtaşıyor. Bilgilendirme toplantısıdüzenleyen yetkililer bölgede bulunanköylülerin sorularına tatmin edicicevap veremedi, halkın tepkisiylekarşılaştı. Havalimanında 100 bin kişi-lik istihdam yaratılacağı öngörülüyor.Bu da yapılaşmayı ve nüfusyerleşimini beraberinde getirecek.

Böylece yapıçevresindeoluşacak

kirlilik, su havzasını yok olma tehlike-si ile karşı karşıya bırakacak. Göçmenkuşların beslenme ve konaklama alanıyok olacak. Türkiye'nin imzaladığıuluslararası sözleşmelerle bu alanlarınkoruma altında olması gerekiyor.

ÇAMLICA’NIN ORTA YER‹NDE...Çamlıca Camii'nin proje seçimi

için yapılan yarışmada birinciçıkmadı, 2 mimarın tasarladığı projeikinci olarak seçildi. Seçilen projenin“Sultanahmet” benzerliği ise mimar-ların gözünden kaçmayarak eleştirile-re sebep oldu. Çevre ve ŞehircilikBakanlığı tarafından yürütülen proje,Çamlıca Tepesi’nde 250 binmetrekarelik alanı kapsıyor. Bualanın yüzde 6’sına cami, geriye kalankısmına ise sosyal tesisler yapılacak.32. Gün programına katılan ÜsküdarBelediye Başkanı projenin yapılacağıalanda tek bir ağacın olmadığını,alanın imara açık olduğunu iddia etti.Ancak aynı programa katılan ŞehirPlancıları Odası İstanbul ŞubeBaşkanı Tayfun Kahraman, o alanınbirinci derecede doğal SİT alanıolduğunu vurgulayarak, cami dahil

hiçbir yapının Çamlıca Tepesi’neyapılamayacağını söyledi.

DE⁄‹fi‹KL‹K VAR PLAN YOK3. Köprü Projesi’nin yapımı önün-

deki engeli kaldıran plan değişiklik-lerine karşı dokuz meslek odası 17ayrı dava açtı. Üç yıl önce hazırlanan1/100.000 ölçekli imar planına vedeğişiklik yapılarak hazırlanan1/25.000 ölçekli Kuzey MarmaraOtoyolu imar planına karşı açılandavalar sürüyor. Ancak köprü pro-jesinin güzergahındaki 13 ilçenin 17noktasında imar değişikliği yapılanplan ortada yok.

GALATAPORT ‹HALEYE ÇIKACAKGalataport Projesi’nin imar planı

Özelleştirme İdaresi tarafından onay-landı. 2005 yılında ihaleye çıkanancak Danıştay tarafından iptaledilen proje, tekrar ihaleye çıkmayahazırlanıyor. 112 bin metrekarelikalanı kapsayan proje ile kıyı alanıkamusal niteliğini yitirecek. Ancak2011 yılında iki şahsın başvurususonucunda Türk Patent Enstitüsütarafından Galataport markasınıntescillenmiş olması, projeyi olmasa dayatırım yapacak patronları zoradüşürecek gibi görünüyor.

Torba yasayla doğa sermayeye peşkeş çekiliyor, TMMOB etkisizleştirilerek taşlarbağlanıyor, mescit zorunluluğuyla yağmaya “ruhani” bir kılıf hazırlanıyor

TMMOB ve ba¤l›odalar›n etkisinink›r›lmas›nayönelikgiriflimler, hakmücadelelerininetkisini k›r›psermayenintalan›n› kolaylaflt›rmakayg›s›ndan do¤uyor.

Şantiye İstanbul projeleri

Başpınar rantçılara teslim olmuyor

Torba yasa: Yağmaya özgürlük

UMAR KARATEPE

Nedentorba?

‹stanbul’un sonormanlar›na, suhavzalar›na, tarihisiluetine ve tarihidokusuna zararverecek projeler‹stanbul halk›n›n itirazlar›na ra¤mendurmuyor

‹stanbul’un kalbinde trafik krizi büyürken TaksimDayan›flmas› üyelerinin Taksim'e ilk kazma vuruldu¤u günbafllayan nöbet eylemleri sürüyor. 24 Kas›m'da bir araya gelenDayan›flma üyeleri Taksim Meydan›’n› bofl b›rakmayacaklar›n›

ve ak›ld›fl› projeden derhal vazgeçilmesi gerekti¤ini söyledi.Taksim Dayan›flmas›'n›n projenin durdurulmas› talebiylebafllatt›¤› imza kampanyas› her gün 18:00/21:00 saatleriaras›nda Taksim metro istasyonu önünde devam ediyor.

Madenlere karşı direniş var

Page 7: 171'inci Sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

729 Kasım 2012 / 12 Aralık 2012

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Kamerhatun Mahallesi Tarlabafl› Bulvar› Caddesi

No: 117/6 BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

ART Matbaac›l›k, Türker Saltabafl, ‹stasyon Mah. 242 Sk, No:32Kartepe / Kocaeli (0262 373 45 03)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasası olarak bili-nen 663 Sayılı Kanun Hükmünde

Kararname, 2 Kasım’da yürürlüğe girdi. SağlıkBakanlığı’nın düzenleyiciliğe çekildiği, ser-mayenin ise icracı haline geldiği uygulama ilesağlık hizmetinin sektör, hastanelerin işletme,hastaların müşteri, sağlık emekçilerinin güvence-siz olma dönemi başladı. “Kamu-özel ortaklığı”ise kamusal hizmetlerin piyasalaştırılmasının ensade, yasa metninin ise en yaldızlı ifadesi oldu.

“Sağlıktaki Dönüşüm”sürecini, halk nezdindekeskin çarpılmalar yarat-mayacak bir biçimdegerçekleştirmeye çalışanAKP, Kamu HastaneleriBirlikleri’nin hayatageçmesinde de, uygula-maya bir yıl sonra başlamakgibi, temkinli adımlar attı.Buna karşın ranttan paykapma telaşı, neoliberaldönüşümün daha hızlıhareket etmeye zorladığıanlarda ortaya çıktı.

Öykümüz, sıkı bir arka-daş grubunun bu telaşını ve“kamu-özel ortaklığı”düzenindeki yeni icracılarınbelirlenişini konu ediniyor.

DEMOKRAT VE YARDIMSEVER REKTÖRHacettepe Üniversitesi Rektörü Murat Tuncer.

Onu AKP ve YÖK’ün “demokratik özgür üniver-site” oyununun bir perdesinde figüran karak-terinde görmüştük. Rektörlük seçimlerinde ikinciolmasına karşın, YÖK’teki mülakat sonrası listebaşına çekilmiş, Abdullah Gül tarafından da rek-törlüğe atanmıştı. Görevinin ilk günlerinde ege-men medya tarafından demokrat ilan edilmişti.“İşte üniversite budur” diyen öğrenciler, “Okulunhavası değişti” diyen akademisyenler röportaj içinsıraya girmişti. Lakin “demokrat rektör” oyunu,Tuncer’in üniversitelilere saldıran faşistleri“Benim misafirlerim”, özel güvenlikleri ise“Görevlerini yaptılar” sözleriyle savunması ile kısasürede bitiverdi.

Tuncer’in rektörlüğe seçilmesinde kuşkusuzöngörü yeteneğinin payı büyüktü. Ne hikmetse,Kamu Hastaneleri Birliği’nin yasalaşmasından 4ay önce kamu-özel ortaklığı çerçevesinde üniver-sitelerde ihale kapabilecek bir vakfın kuruluşundayer almıştı. Sağlık Bilimleri İleri Teknoloji Araştır-ma Vakfı, “Devletin kamu yükünü azaltmak ama-cıyla eğitim ve sağlık hizmetlerini ifa etmek,eğitim, sağlık kurum ve kuruluşlarına her türlüyardımda bulunmak” amacıyla 10 Temmuz’daresmen kurulmuştu. Vakfedenler listesinde Tun-cer’in yakın arkadaşları Muhammed Özgehan,Tuncay Delibaşı ve Rıza M. Karaşen adları yer alı-yordu. Bu ekip, hepi topu 50 bin lira sermayeyledevletin yapamadığını yapmaya ant içmişti.

10 PARMAK 10 MARİFET BİR ARKADAŞAralık 2011’de görevine başlayan Murat

Tuncer, henüz bir ay geçmeden yakın arkadaşıMuhammet Özgehan’ı rektör danışmanlığına ata-dı. Bir pratisyen hekim Özgehan, Dışkapı YıldırımBeyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde baş-hekim yardımcısıydı. Hiçbir finans eğitimialmamıştı ama mali işlerden sorumlu danışmanyapılmasında hiçbir beis görülmemişti.

Yükselişi yeni başlayan Özgehan, yine hiçbirakademik çalışma ve uzmanlığı bulunmayan biralanda baş gösterdi. 5 Mart 2012’de “üniversite-sanayi işbirliğini gerçekleştirmek” amacı taşıyanHacettepe Teknokent A.Ş’nin genel müdürlüğü-ne, 8 gün sonra, 13 Mart 2012’de ise HacettepeTeknokent Teknoloji Transferi Ar-Ge Danışman-lık Enerji Sağlık Çevre İletişim San. Ve Tic. A.Ş’deYönetim Kurulu Başkanvekilliği’ne geldi. Özge-han yalnız da değildi üstelik. Hacettepe Tekno-kent A.Ş’deki yönetimde yanında iki tanıdık isimdaha buldu: Aynı vakfın kuruluşunda yer aldığıdostları Tuncay Delibaşı ve Rıza M. Karaşen.

Özgehan, bununla da yetinmedi. Son olarakDiş Hekimliği Fakülte Sekreterliği’ne atandı.Sadece bir pratisyen hekim olan Özgehan,Tuncer’in rektörlüğünden sonraki 6 ay içerisindehem rektörün mali danışmanı, hem fakültesekreteri, hem de iki şirketin yöneticisi olmuştu.

RİAYET ETMEYECEĞİZ!Ne klasik bir kadrolaşma, ne de muazzam bir

başarı… Anlatılan, üniversitelerdeki ve sağlıkalanındaki piyasalaştırma politikasının kısa biröyküsüdür. Öykünün sonunun ne olacağı bilin-mese de, bilinen o ki, Hacettepe’de takke düşeli,kel görüneli çok oldu. Özel güvenlikleri, öğrenci-lerine saldırdığında “Bu düzene riayet etmeyenherkes, güvenlik görevlilerimizden aynı şekildecevabı görecektir” diyen Murat Tuncer’e bir kezdaha söylemekte fayda var: Riayet etmeyeceğiz!

Bir sa¤l›kta dönüflümöyküsü: Hacettepe

Ça¤larÖzbilgin

[email protected]

Gidecek başka toprağımız yok25 Kasım Pazar günü

tüm Türkiye’dekadınlar şiddete

karşı sokaklarda iken Bursasokaklarında da köylükadınların öncülük ettiği bireylem vardı. NilüferÇayı’ndan getirdikleri çamurgibi suları taşıyarak yürüyenköylü kadınlar, Bursa’yıuyarıyordu: “Bu su ilesulanan sebzeleri-meyveleriyiyorsunuz.” “Su yaşamdır,suyuma dokunma” döviz-lerinin arasında bir döviz,kadınların geleneksel rolleridışındaki bir role soyunduk-larına işaret ediyordu:“Nilüfer Çayı’nı da biz mitemizleyeceğiz.”

Yaşlısıyla genciyle o kah-verengi suya karşı hareketegeçen kadınlara, yaşını başınıaşmış denecek köylü erkek-ler de eşlik ediyordu.Gözlerini açtıklarında pırılpırıl akan ve onlar için yaşamkaynağı olan bir çayın şimdizehir kaynağı olmasını kabuletmiyorlardı.

Zira o çayı kirleten sanayitesislerinin ve o çayı besleyenkaynak sularını damacalaradoldurup satan su şirket-lerinin gidecek çok yeri vardıama onların başka toprağıyoktu. Balıkları ölmekte,tarım arazilerinin verimliliğidüşmekte, tarımdaçalışanların ciltlerindeyanıklar ve dökülmelerortaya çıkmakta, kanservakaları hızla artmaktaydı.

Özellikle İstanbul’daki çevredüzen planlarındakideğişikliklerin ardından,2023’e kadar bu planlarındeğişmeyeceği ve doağayıtepe tepe kirletme olanağısunulan Bursa’ya yönelensanayi akını, kirliliği taham-mül edilmez boyuta taşımıştı.

KİRLİLİK BELGELENDİNilüfer Çayı Temiz Aksın

Platformu öncülüğünde kentmerkezinde eylem yapanköylülerin mücadelesi aylaröncesine dayanıyor. Yaklaşıküç ay önce Nilüfer Çayıçevresindeki 52 köyün ahalisive muhtarları bir araya

gelmiş ve Bursa AkademikOdalar Birliği’ne başvuruyapmıştı. KimyaMühendisleri Odası baştaolmak üzere meslek odalarıbu konuda köylüleri yalnızbırakmadı ve yaptıklarıincelemelerin sonucunu, herhafta düzenlenen köy

toplantılarında köylülereanlattı. TÜBİTAK’ın suanaliz raporları sonuçları daaynı sonuçları gösteriyordu:Nilüfer Çayı’nın suyununevlerde ve tarlalarda kul-lanımı artık mümkün değildi.

Ve mücadele kararıalındı, talepler belirlendi:

“Arıtması olmayan, olduğuhalde çalıştırmayan ve ruh-satsız çalışan fabrikalarkapatılsın; sanayikuruluşlarının ve arıtmatesislerinin kontrolleri dahasık ve ciddi olarak yapılsın;Çayın temizleme ve ıslahçalışmalarına hemenbaşlansın.”

VALİ ASTI KESTİ AMA… Eylemin ertesi günü

Nilüfer Çayı Temiz AksınPlatformu’nun Bursa ValisiŞahabettin Harput ile rande-vusu vardı. Görüşmenindetaylarını, KimyaMühendisleri Odası BursaŞubesi Başkanı AliUluşahin’e sorduk. Uluşahin,analiz sonuçlarını ve talep-lerini Vali’ye sunduklarını,Vali’nin her türlü ceza veyaptırımı devreye sokacaklarınoktasında söz verdiğinisöyledi.

Bu sözlere, vaatlererağmen Uluşahin temkinliy-di. Bu temkinin nedeni çoksomut: Vali Harput, sanayikuruluşlarından gelen sularıarıtan Yeşil Çevre ArıtmaTesisi İşletmeKooperatifi'nin yönetimkurulu başkanı. Ve bu artımatesisinden çaya verilen, sözdearıtılmış sular da zehirakıyor. Fabrikalar uygunmaliyetle arıtma işinihalledip Vali’de bu işinbaşında dururken, köylülermücadelenin bundan sonrakiaşamalarını tartışmayabaşladı bile…

Sanayi atıkları 52 köyün halkını zehirliyor. Bu atıkları arıtarak Nilüfer Çayı’naverdiği varsayılan işletmenin yönetim kurulu başkanı ise Vali’nin ta kendisi

UMAR KARATEPE

Engelliler AKPengelini tartıştıHalkevleri Engelli Hakları

Atölyesi, düzenlediği“AKP’nin 10 yılı ve Engelliler”adlı panelde engellileri,akademisyenleri, engelli öğret-menlerini ve engelli velilerini bir-likte mücadele etmeye çağırdı.

Panelde engellilerin eğitimdekarşılaştığı fiili ve hukuksal sorun-lar, iş ve istihdam problemi,engellilerin sağlıkta neoliberaldönüşümden nasıl etkilendikleri,özürlüler kanunu ve engellilereyönelik politikalar konuşuldu.Ayrıca evde bakım maaşınınengelliler açısından yararlı olarakkarşılandığını ancak devletin yük-lenmesi gereken bakım hizmetininaile içine sıkıştırılarak evde bulu-nan kadının üzerine yıkıldığınınaltı çizildi.

Panelde ‘sosyal engelli’kavramının çok önemli olduğu ve8.5 milyon varsayılan engellisayısının üzerine milyonlarca dasosyal engellinin eklenmesi gerek-tiği söylendi. Engellilerin çalışmave istihdamından bahsedilirkenhangi işlerde ve hangi koşullardaçalışıldığının da tartışılması gerek-tiğini vurguladı.

“MÜCADELEYİ BİRLİKTEBÜYÜTELİM”

Panelde, Halkevleri EngelliHakları Atölyesi’nin 5 yıllık birdeneyimi olmasına rağmen halaöğrenme süreci içinde olduğu, budönemin de bütün engelli dernek-

leri ile birlik içinde yol alınarakaşılacağı ve mücadelenin daha dabüyütüleceği söylendi. Engellimücadelesinin öznelerininçoğaltılması gerektiği vurgulandı.Sadece engellilerle sınırlı kalma-yarak, engelli alanına dairçalışmalar yapan akademisyen-lerin, engelli ailelerinin, öğretmen-lerin de içinde bulunduğu bir bir-likteliğin kurulması çağrısı yapıldı.Ayrıca ortak eylem çizgisi vesaldırılara karşı ortak duruşyaratabilmek için engelli dernek-lerinin birbiriyle iletişim halindeolması gerektiği söylendi.

Halkevleri Engelli HaklarıAtölyesi’nin düzenlediği paneleKas Hastalıkları Derneği, TürkiyeSakatlar Derneği ve Altı NoktaKörler Derneği destek verdi.Trakya Üniversitesi Öğretim ÜyesiYrd. Doç. Dr. Selda Çağlar,Akdeniz Üniversitesi Öğretimüyesi Ar. Gör. Deniz Parlak, İstan-bul Tabip Odası GenelSekreteri Dr. AliÇerkezoğlu, AnkaraBarosu Üyesi Av. ErhanAkkaya, Koç ÜniversitesiÖğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Dikmen Bezmez,Mimar Sinan ÜniversitesiÖğretim Üyesi Doç. Dr.Sibel Yardımcı, Yrd. Doç. Dr.Yıldırım Şentürk ve BoğaziçiÜniversitesi Sosyal PolitikalarForumu'ndan Volkan Yılmazpanele konuşmacı olarak katıldı.

Halkevleri Emekli HaklarıAtölyesi, “yaşımız ilerlemiş

olabilir ama haramilerden hesapsormaya soluğumuz var” diyerek,emekli hakları mücadelesini yük-seltiyor. Açlık sınırının altındaolan emekli maaşlarına; konut,

ulaşım ve barınma sorunlarına;sağlık hizmetlerininpiyasalaşmasına isyanedenlerin ilk buluşması1 Aralık’ta Taksim’de.

“Emeklileritoplumunsırtında bir yük,

bir kambur olarak görüyorlar”diyen Atölye’nin emekçilerindenAbdullah Aydın, eylemin ardındanmücadelelerini yerellerdegüçlendireceklerini söyledi.“Emeklilerin El Kitabı”nı çıkara-caklarını ve bu kitapta emeklilerinyasal haklarını anlatacaklarınısöyleyen Aydın, aynı zamanda birde anket çalışmasına başlayacak-larını duyurdu. Atölye buçalışmayla binlerce emekliye ulaşıpsorunlarını tespit ederken busorunlar etrafında bir duyarlılık vekimlik kazandırmayı hedefliyor.

Emeklilerden taze soluk

Ekim ayında, depremedayanıklı yurt mücadeleleriyle

gündeme gelen Bitlis ErenÜniversitesi öğrencileri, bu kez debir arkadaşlarının göz göre göreöldürülmesine karşı ayaktaydı.

19 Kasım’da Bitlis ErenÜniversitesi kampusunun önünde-ki kavşakta meydana gelen kazadaöğrenci Ömer Erol hayatını kay-betti. Öğrenciler, kazadan tam biray önce üniversitelerinde düzen-ledikleri eylemde, okula giriş veçıkışlarda trafikte zor anlaryaşadıklarını söylemiş, KarayollarıBölge Müdürlüğü’nü ve BitlisBelediyesi’ni göreve davetetmişlerdi.

Öğrenciler 20 Kasım’da derslerive sınavları boykot ederek AKP’li

belediye ile Karayolları’nın önlemalmamasını protesto etti. Üniver-siteden 4 kilometre uzaklıktakiBitlis Belediyesi Hizmet Binasıönüne yürüyen öğrencilerineylemine Eğitim Sen’den başkayol üzerinde bulunan okulların

öğrencileri de alkış, slogan veıslıklarla destek verdi.

Belediye önünde yapılan basınaçıklamasında, yurt eylemleri dehatırlatılarak, iktidarın her öğrencitalebine gaz bombasıyla yanıtverdiğine dikkat çekildi.

Bitlis’te üniversiteli olmak: Gaz, cop, ölüm

Niğde Üniversitesi öğrenci-leri 16 Kasım’da Niğde

Belediyesi önünde ulaşım zam-larını protesto etti. HükümetBinası’nın önünde toplanarakBelediye önüne yürüyen öğren-ciler, şehir içi ulaşım bedelineyapılan yüzde 25’lik zammıngeri çekilmesi talebiylebaşlattıkları imzakampanyasında topladıklarıyaklaşık 4 bin imzayı BelediyeBaşkanlığı’na teslim etti.

İmza teslim sırasındaBelediye Başkan YardımcısıYakup Yerlikaya ile görüşendört öğrenci temsilcisi, “Son

yapılan zamla birlikte bir yıliçerisinde ulaşıma iki defa zamuygulamıştır ve bu zamlarınhiçbir haklı gerekçesi yoktur,ulaşım zammı derhal geri çekil-sin” dedi. Yapılan görüşmede;imzaların Belediye Başkanınailetileceğini söyleyen Yerlikaya,kısa zamanda sonucun öğren-cilere iletileceğinin bilgisiniverdi. Basının alınmadığıgörüşmenin ardından öğrenci-ler, konunun takipçisi ola-caklarını, zamlar geri alınanakadar mücadelelerini sürdüre-ceklerini söyleyerek eylemlerinisonlandırdı.

Toplu ulaşımayapılan zamlara karşı

ilk tepkiyi üniversiteöğrencileri verdi

Niğde’de ulaşım hakkımücadelesi

Page 8: 171'inci Sayı

EMEKHalk›n Sesi

829 Kas›m 2012 / 12 Aral›k 2012

Metal işçilerinin grup toplu sözleşme döne-mi başladı. Bu dönem, toplu sözleşme

sürecine damgasına vuran en önemli husus,sanırız, Bursa bölgesindeki metal işçilerininayağa kalkışı olacak. Özellikle ülkemizin önem-li kuruluşlarından biri olan Renault fabrikasındaişçilerin işyerini işgal etmesine kadar varanmetal işçisinin uyanma hamlesi, Türk Metal’inbu toplu sözleşme sürecindeki ayak oyunlarıyladaha da belirgin hale gelecektir. Hele bir deRenault fabrikasındaki işçilerin Türk Metal üye-si olması ve sendikanın sessizliğine karşı isyanetmeleri düşünüldüğünde hareketli bir süreçkapıda bekliyor.

Sınıf mücadelesinin gerek kendiliğinden kit-lesel parlamalarının olmadığı gerekse de sınıförgütlerinin yeni bir işçi hareketi örgütlemektezorlandığı bir dönemde metal işçilerinin müca-delesi Türkiye’nin pek çok yerinde deniz fenerigibi yanıp sönmeye devam ederek işçi sınıfınınyönünü kaybetmemesini sağlıyor.

Türkiye’de maden işçileriyle birlikte başlayanmücadele süreçleri “kavel direnişi” ile ülkemiz-de sınıf mücadelesinin önünü açtı. 1992 yılın-da DİSK’in yeniden faaliyete başlamasıyla Bir-leşik Metal İş Sendikası’nda mücadeleye de-vam eden metal işçileri sınıf mücadelesininbütün gelgitli dönemlerinde bayrağı hiç bırak-madan eşitlik ve adalet mücadelesini sürdür-meyi başardılar.

Geçen toplu sözleşme döneminde “greveçıkmaya cesaret edemezler” denilen bir nokta-da yıllar sonra tekrar greve çıkan ve metal pat-ronlarını boyun eğdiren metal işçileri bu kez desendikalarının önderliğinde hazırladıkları topluiş sözleşmesiyle bir kez daha mücadelenin kri-tik bir dönemecinden geçiyorlar.

Metal işçilerinin mücade-lesi basit teorik hesaplama-larla; “artık sanayi üretimiyerini hizmet sektörüne bı-raktı”, “sanayi işçilerininmücadeledeki önemi azal-dı” söylemleriyle değerlendi-rilebilecek bir husus değil-dir. Ki zaten Forbes, Fortu-ne gibi ekonomi dergilerinin“Anadolu’nun en büyük500 firması” ve “en fazla kareden 500 firması” şeklindeoluşturdukları listelerinde 3yıldır metal sektöründe yeralan şirketlerin açık ara zir-vede olmaları “sanayi sektö-

rü bitti, etkisini yitirdi” söylemini boşa düşürü-yor. Lokomotif bir sektör olma özelliği göste-ren otomotiv nasıl sermayedarlar açısındanönemliysi işçi sınıfı mücadelesi açısından dahala önemini koruyor.

Bu sözleşme sürecinin önemli aktörlerindenbiri de Türk Metal Sendikası. Türk Metal’in işçidüşmanı tutumumun hangi aşamaya kadarvaracağını göreceğiz. Renault fabrikasını işgaleden işçilere “bu fabrika saatte 55 araba üreti-yor, üretimi durdurmaya hakkınız yok” diyensesin sahibi Renault fabrikasının patronu veyavekili değildi, tam da anlaşılacağı üzere sahibi-nin sesi olan Türk Metal’di. Türk Metal yöneti-mi ile Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) yö-netiminin ortaklaşa yönettikleri insan kaynakla-rı şirketlerinin varlığı anımsanırsa Türk Metal’inpatronunun sesi olmaktan öteye gittiği ve da-ha da ileri gideceği unutulmamalıdır.

Daha önce Bosch işçileriyle bütün Bursabölgesini sallayan metal işçileri bu kez de oto-mobil işçileriyle teyakkuz halinde olduklarınıgösterdiler. Eğer MESS bu süreci kazasızbelası atlatayım diye apar topar sözleşmeyiimzalamazsa bu öncü sarsıntılar bütün Türkiyetarafından duyulur hale gelecek.

Metal iflçisi teyakkuzda

TufanSertlek

Dev Sa¤l›k-‹flYönetim Kurulu

Patronun acelesi 5 işçiyi öldürdü"İş kazası meydana geli-

yor, Çalışma Bakanıolarak omzumdaki yük-

ten dolayı o gün yerin altına giri-yorum."

Bu sözler 24 Nisan 2012’deÇalışma ve Sosyal GüvenlikBakanı Faruk Çelik tarafındansarf edildi. Çelik’in “İş kazasıoluyor, yerin dibine” giriyorumaçıklamasının üzerinden geçen7 ayda 475 işçi hayatını kaybet-ti. Bu kez ölümün adresi Sam-sun Eti Bakır A.Ş.

Samsun’un Tekkeköy İl-çesindeki Cengiz A.Ş’ye ait EtiBakır A.Ş’nin gübre fabrikasın-da 22 Kasım günü amonyaktankının kapağının çökmesiyleiş kazası meydana geldi. 500 iş-çinin çalıştığı fabrikada, 350ton ağırlığındaki kapağın altın-da kalan işçilerden 5’i hayatınıkaybetti, 14’ü yaralandı.

Kazanın meydana gelme-siyle 2004’te özelleştirilen EtiBakır İşletmesi'ni satın alanCengiz Holding'in, kapak mon-tajını Çelkon isimli taşeron fir-masına verdiği, ölen işçilerinise Çelkon'dan işi devralan birbaşka taşeron firmanınçalışanları olduğu ortaya çıktı.

Kapak altında kalan FatihAçıkel, Hüsamettin Toysümer,Hüseyin Bayrak, SadıkKuruçay ve Güven Demirelhayatını kaybetti. Eti Bakırişletmesinde çalışırken kazanınolduğun gün raporlu olduğuiçin fabrikaya gitmeyen SavaşErzurumlu, basına verdiğiröportajlarda kazanın ihmal-karlık yüzünden olduğunusöylüyor. Erzurumlu, kazanınnasıl meydana geldiğini şöyleanlatıyor: "Tankın kapağı biriskele üzerine oturtulmuştu.İskelenin çok sağlamolmadığını düşünüyorum. Birde kapağın altında kaynakyapılırken üstünde de işçilerçalışıyordu. Bu şekilde olma-ması gerekir. Bize işin bitiril-mesi için acele etmemiz gerek-tiği söyleniyordu. Aceleetmemiz, gerekli tedbirlerinalınmaması, bu kazayıberaberinde getirdi. İskelezayıf kaldı. Çatının bir an öncetankın üzerine yerleştirilmesigerekiyordu. Acele edildi."Kazanın ardından 10 kişi

gözaltına alındı.

Gözaltına alınan 10 kişiarasında bulunan firma yetkili-si Barış D. ve taşeron firmayetkilisi İlyas A. çıkarıldıklarımahkemece tutuklanırken, 8kişi serbest bırakıldı.

Gençlik ve Spor Bakanı Su-at Kılıç, iş kazasının meydanageldiği memleketi Samsun’a gi-derek bir açıklama yaptı. Kılıç,meydana gelen iş kazası ile ilgi-li kaygılanılacak bir şeyolmadığını yapılması gereken-lerin zaten yapıldığını söyledi.

PEK‹ YAPILAN NEYD‹? İşkazaları karşısında

AKP’nin hizmet olaraktanımladığı kalemler şunlar:Ölen işçileri hastane morgunabelediye aracılığıyla taşımak.Yaralanan işçileri devlet has-tanesinde tedavi altına almak.Ölen işçilerin ailelerine“kader” denilip rahmet dile-mek. Yapılanlar arasındaAdana Gökdere’deki gibi ölenişçilerin ailelerinin müftülük veşirket yetkilileri tarafından evev dolaşılarak kan parası teklifedilmesi de var.

Eti Bakır A.Ş gübrefabrikasında “gerekenleryapılmadığı” için 5 Kasımgünü bir iş kazası daha mey-dana gelmiş ve kamyon kasasıüzerine

devrilen bir işçi hayatını kay-betmişti.

fi‹RKET‹N S‹C‹L‹ KABARIKAKP’ye yakınlığı ile tanınan

Cengiz Holding’in sahibiMehmet Cengiz’in işlet-melerindeki iş kazaları say-makla bitmiyor. KastamonuKüre’de bulunan AşıköyYeraltı Bakır Ocağı’nda 8Eylül 2004’te tünelçalışmasında çıkan yangında 19işçi hayatını kaybetti, 19 işçiyaralandı.

24 Şubat 2012 tarihindeAdana Gökdere Köprü HESBarajı inşaatının derivasyontüneli çöktü ve 10 işçi sularakapılarak hayatını kaybetti. İn-şaatın yüklenici firmalarındanbiri de Cengiz İnşaat idi. Gök-dere HES’in sahibi ise Enerji-Sa. Adana’daki kazada Sam-sun’da olduğu gibi işin hızla bi-tirilmeye çalışılması nedeniylegerçekleşmişti. Samsun EtiBakır gübre fabrikasındayaşanan iş kazasıyla birlikteCengiz holding işletmelerinde

hayatını kaybedenişçilerin toplam sayısı

35’e ulaştı.

AKP’NIN ‘YÜRÜ YA KULUM’DEDIKLERINDEN...

Eti Bakır İşletmesini satınalan Cengiz İnşaat dünyanınen büyük 225 müteahhitlik fir-ması arasında yer alan, 22Türk inşaat şirketi arasında bu-lunuyor. Madencilik, inşaat,enerji, turizm, makine ve sigor-ta alanlarında faaliyet gösterenCengiz Holding bünyesinde,Cengiz İnşaat, Ce-Ka İnşaat,HCM Makine, Balen MakineEnerji, Bana Turizm, Cengiz-ler Sigorta ve Cengiz Enerjibulunuyor. Grubun lokomotifşirketi Cengiz İnşaat, 55 mil-yon dolarlık iş makinesi parkı-na sahip.

AKP döneminde büyüyenşirketlerden biri olan CengizHolding, 4 milyar dolar yatırımdeğerindeki SeydişehirAlüminyum Tesislerini 305milyon dolara satın aldı.Tesisin enerji ihtiyacınıkarşılaması için yapılanOymapınar Barajı firmanın karetmesi için Cengiz Holding’edevredildi. Samsun’da kazanınyaşandığı gün Mehmet Cengiz,Orman ve Su İşleri BakanıVeysel Eroğlu’yla YusufeliBarajı’nın iş sözleşmesini imza-ladı.

Çal›flma Bakan› olman›n sorumlulu¤unutafl›yan Çelik, 24 Nisan’daki “yerin alt›na giriyo-rum” aç›klamas›n›n ard›ndan ‹fl Sa¤l›¤› veGüvenli¤i Kanun tasar›n› ç›karaca¤›n› söyledi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda birsunum yapan Çelik’in a¤z›ndan ifl kazalar›ndaTürkiye’de günde 172 ifl kazas› meydanageldi¤i, her gün 3 iflçinin yaflam›n› yitirdi¤iayr›ca da 6 iflçinin de ifl göremez raporu ald›¤›döküldü.

Kanun tasar›s› yasalaflarak yürürlü¤ü girdi.Çelik’in aç›klamalar›n›n üzerinden 7 ay geçti ve475 iflçi hayat›n› kaybetti. ‹fl kazalar›n›nönlenece¤i iddia edilerek kanunlar ç›kar›ld›.Ancak ‹flçi Sa¤l›¤› ve ‹fl Güvenli¤i Meclisi’ninbas›nda yer alan ifl kazas› haberlerinden derle-di¤i rapora göre, bu y›l›n ilk 10 ay›nda 730 iflçihayat›n› kaybetti.

Samsun Eti Bakır A.Ş’deki iş kazasında 5 işçi hayatını kaybetti, 14 işçiyaralandı. Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in “İş kazası oluyor yerin altına giriyo-rum” açıklamasının üzerinden geçen 7 ayda 475 işçi hayatını kaybetti

Yerin dibinegiresin!

EVR‹M ÇAKIR

Enerji işkolunda emsal kararBEDAfi’ta Sezen Yavuz LPG

Elektrik ‹nflaat San. ve Tic. Ltd.fiti.’de ihale ile çal›flt›r›l›rken EnerjiSen öncülü¤ünde taflerona karfl›mücadele ettikleri için iflten ç›kar›lan14 enerji iflçisinin davas› 16 Kas›m’dagörüldü.

‹stanbul 12. ‹fl Mahkemesi’ndegörülen davada mahkeme, tafleronile as›l iflveren aras›ndaki iliflkininmuvazaal› oldu¤unun tespiti ileiflçilerin BEDAfi’a iadesine kararverdi.

BEDAfi’ta iflten ç›kar›lan 14 iflçi,daha önce iflten at›ld›ktan sonraBEDAfi önünde çad›r kurarak direniflegeçen di¤er iflçilerle beraber ifle iade

talebi için mücadele ediyordu. Direnifllerinin 187’nci gününde

bir aç›klama yapan BEDAfi iflçileri,açma-kapama bölümünde çal›fl›rkeniflten ç›kar›lan 14 arkadafllar›n›n ifleiade davas›n›n kazan›mla sonuç-

land›¤›n› dile getirdi. Direniflteki iflçilerden Arif ‹nan

Baflgedik, iflten ç›kar›lan 14 kiflininas›l iflveren BEDAfi’a iadesine kararverilmesinin bundan sonraki süreçtede emsal olaca¤›n› söyledi.

‘HUKUK‹ MÜCADELEDEÖNEML‹ B‹R KAZANIM'

Enerji-Sen Genel Baflkan› KamilKartal’da dava sonucu ile ilgiliflunlar› söyledi: “Bizler enerjialan›nda taflerona karfl› mücadeleyürütürken enerji iflçilerinin as›liflverenin iflçileri oldu¤unu söylüyor-duk.

Taflerona karfl› mücadele edeniflçilerin ifle iade davas›ndamahkeme karar›ndan ç›kan sonuç daiflten ç›kar›lan 14 iflçinin as›l iflverenBEDAfi’a iadesi oldu. Bu mahkemekarar› enerji iflçilerin hukuki mücade-lesinde önemli bir kazan›m ve emsaloldu.”

TMMOB asgari ücretibelirledi

TMMOB Yönetim Kurulu, 24 Kasım’dayaptığı toplantı ile mühendis asgari ücretini

brüt 2.700 TL olarak belirledi. SGK ile yapılanprotokol ile TMMOB belirlediği asgari ücretiSGK'ya bildirecek. Ücretli mühendisler, belir-lenen 2.700 TL brüt ücret ile, vergi dilimleri gözönünde bulundurulduğunda yaklaşık olarak ocakayında 2000 TL, aralık ayında ise 1.720 TL maaşalıyor olacak. Bu ücretler aylık ortalama 1910TL'ye denk düşüyor.

Politeknik’in internet sitesi aracılığı ile yaptığı

“İnsanca bir yaşam için mühendinslerin asgariücreti ne olmalı?” anketi 1099 kişinin katılımıylasonuçlandı.

Politeknik, anket sonuçlarını asgari ücretintartışılacağı TMMOB Yönetim Kurulutoplantısına iletti.

Ankete katılan mühendislerin 350’si (yüzde31,8) insanca bir yaşam için mühendislerinalmaları gereken asgari ücretin 2.000-2.500 TLarasında, 301’i (yüzde 27,4) 2.500-3.000 TLarasında olmasını talep etti.

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Sosyal-İşüyesi 3 işçinin 80 gün boyunca süren işe

geri dönüş mücadelesi kazanımla sonuçlandı.Bilgi Üniversitesi’nde çalışırken bir binanınhizmet dışı kalması gerekçe gösterilerek 24Ağustos’ta 13 işçi çıkarıldı. Üniversiteninsendika düşmanı tutumuyla bu sayı 20’yeulaştı. İşten çıkarılmalarının ardından Sosyalİş üyesi 3 işçi işe iade talebi ile mesai saatleriiçerisinde üniversitenin SantralKampüsü’nde oturma eylemi başlattı.İşçilerin 80 gün boyunca yaptıkları oturmaeylemi kazanımla sonuçlandı. 3 işçinin işegeri dönme talebi üniversite yönetimitarafından 26 Kasım’da kabul edildi.

Kazanımın ardından Sosyal-İş GenelYönetim Kurulu bir basın metni yayımla-yarak direnişte akademisyenlerin, personel-

lerin öğrencilerin yanı sıra emek ve meslekörgütlerinin örnek bir dayanışmagösterdiğini dile getirdi. Açıklamada“Bilgiyle direniş başlasın” sloganı ilebaşlatılan mücadelenin tüm vakıf üniver-sitelerinde “Sendikayla hayat başlasın”açevirmek gerektiği de söylendi.

Bilgi’de direniş kazandı

Ulaşım hakkımız gasp edilemezBüro Emekçileri

Sendikası’nın (BES)TBMM gündemindeki2013-2015 MerkeziYönetim Bütçesi’ne vegasp edilen haklarına ilişkineylemleri sürüyor. KocaeliKuruçeşme’deki SGKMerkez Binası önünde biraraya gelen BES üyeleri,temmuz ayı ikramiyelerininödenmesini istedi. BESüyeleri adına basın açıkla-masını okuyan Gülizar

Ateş, 3 bin 500 lirayı bulanyoksulluk sınırına karşıntoplu sözleşmedeöngörülen zam oranınınyüzde 3+3 olmasına tepkigösterdi. Ateş, bu uygula-mayı reddettiklerini,ikramiyelerinin güvencealtına alınmasını istedi.Açıklama, BES çatısıaltında örgütlenme ve hakmücadelesi yürütmeçağrılarının yapılmasınınardından son buldu.

‹fl kazas›n›n ard›ndan Samsun emek ve demokrasigüçleri, hiçbir önlem al›nmad›¤› için 5 iflçininhayat›n› kaybetmesini protesto etti.

Page 9: 171'inci Sayı

EKONOMİHalk›n Sesi

929 Kas›m 2012 / 12 Aral›k 2012

E nerji Piyasası DüzenlemeKurumu'nun (EPDK) 11.kuruluş yıldönümü

dolayısıyla 20 Kasım’da düzenle-nen bir etkinliğe katılan BakanTaner Yıldız, elektrik vedoğalgazda kesintilerin olmaya-cağının söylenmesinin gerçekçi biryaklaşım olmayacağını söyledi. Biryıldönümü etkinliğinde birhükümet üyesinin olumsuzsinyaller içeren bir konuşma yap-ması doğal olarak merakuyandırdı. Enerji Bakanı Yıldız,kış yaklaşırken neden halkıdoğalgaz ve elektrik kesintilerinehazırlayan bir konuşma yapmaihtiyacı duymuştu?

Türkiye, elektriğinin üçte ikisi-ni doğalgaz çevrim santrallerindensağlıyor. Elektrik üretiminde özelsektörün payı arttıkça bu oran dahızla artıyor. Çünkü doğalgazçevrim santrallerinin kurulumu,yani santral kuran özel şirketleremaliyeti ucuz; işletmesi, yani elek-triği satın alan kamuya maliyetiise pahalı. Türkiye’nin doğalgazdadışarıya bağımlılığı da dikkate

alındığında, sermaye yanlısı enerjipolitikalarının halkınyoksullaşmasını ve ülkeninbağımlılaşmasını beraberindegetirdiği görülüyor.

Türkiye doğalgaz ihtiyacınıbüyük ölçüde Rusya ve İran’danaldığı doğalgazla karşılıyor. İşteBakan Yıldız’a o tuhaf cümlelerikurduran şey de AKP’nin ABDişbirlikçisi politikaları nedeniyle,Türkiye’nin enerjide bağımlıolduğu ülkelerle ilişkilerinin risklibir hatta girmiş olması.

RUSYA’DAN KÖTÜ HABERLER

Rusya’dan Suriye’ye giden biruçağın durdurulması ve Rusya li-deri Vladimir Putin’in Türkiyeziyaretini iptal etmesinin ardındaniki ülke arasında esen soğuk rüz-garlar somut etkilerini göstermeyebaşladı. Kasım ayında Türkiye’ninihraç ettiği tonlarca tarım ürünüiade edildi.

Bakan Yıldız’ın açıklamasınıizleyen günlerde Türkiye’denRusya’ya getirilen 24 ton mandali-na, içinde Akdeniz sineği bulun-duğu gerekçesiyle geri gönderildi.

Rus yetkililer Türkiye’den getiri-len meyve ürünlerinde sonzamanlarda sık sık böyle durum-larla karşılaştıklarına işaretederek, “Bu ciddi sinyal. Bunlaraönlem alınmaması ikili ticariilişkileri olumsuz etkiler.Biliyorsunuz bunların yaşanma-ması için daha önce Rusya tarafıek koruma mekanizmalarını uygu-lamak zorunda kalmıştı” hatırlat-masında bulundu.

Uluslararası ticaret anlaşmalarıgereği Rusya’nın Türkiye’dengelen ürünleri engelleme gibi birhakkı yok. İşte böylesi durumlar-da ülkeler sağlık gerekçesi gibibahanelerle, hasım ülkelereticaret engeli koyabiliyor.Rusya’nın “akdeniz sineği”gerekçesi de böyle bir bahaneyedenk düşüyor. Yani Ortadoğu’daRusya çıkarlarına zarar verenpolitikaları en ateşli biçimdeuygulatan Türkiye, Rusyatarafından ticari yollarla ceza-landırılıyor.

Üstelik mandalina yalnızca birihtar. Vaktiyle ABD işbirlikçisi birhükümet tarafından yönetilenUkrayna’ya karşı doğalgaz

musluğunu kısma kozunuoynayan Rusya’nın aynı şeyi kışaylarında bir kez daha bir başkahasımına karşı kullanmayacağınıngarantisi yok.

İşin kötüsü Türkiye’nindoğalgaz tüketiminde Rusya’ylabirlikte en büyük tedarikçisi olanİran’dan da olumsuz sinyallergeliyor. Türkiye’nin İran’ın karşıçıktığı Suriye politikası, radar vefüze sistemlerini ülkeyeyerleştirmesi gibi gelişmeler biryana ABD’nin İran’a karşı ambar-gosu da İran’dan doğalgaz alımkoşullarını güçleştiriyor.

ABD’DEN KÖTÜ HABERLERAKP, ABD’nin İran’a ambar-

gosunu tanıdığı için, Türkiyeİran’a para ödeyemiyor. Bunedenle de İran’dan doğalgaz alıpkarşılığında altın veriyor. Bu altında ihracat kaleminde gösterilipticaret rakamları ve cari açıküzerinde hile yapılarak ekono-minin durumu olduğundan iyigösteriliyor. Yani bir yandanİran’ı boğmak isteyen ABD’yebiat ederken bir yandan dadoğalgazda bağımlı olduğu İran

ile iyi geçinmeye çalışan AKPdurumu cambazlıkla idare etmeyeçalışıyor.

Ne var ki artık cambazlığın dasonuna gelinmiş görünüyor. ABDve AB tarafından İran’a uygu-lanan uluslararası mali ambargonedeniyle Türkiye’nin İran’danaldığı doğalgaz ve petrole karşıödemeyi altınla yapması ABD’nintepkisine yol açtı.

Reuters’ın haberine göre adınıvermek istemeyen üst düzey birSenato yetkilisi yeni yaptırımların“Türkiye'nin İran'la doğalgazakarşılık altın oyununu bozacağını”ifade etti.

ABD'nin, İran'la ticaretyasağının kapsamını genişleterekyeni ticaret yaptırımları getireceğiöğrenildi. ABD'nin yeni önlem-leri, savunma politikası yasataslağı içinde yakında Senato'yagetirmesi bekleniyor. Yeniyaptırımları içeren pakette, İran'laticaret yasağına kıymetli maden-leri dâhil edeceği belirtildi.

AKP, işbirlikçi politikalarınınyarattığı çelişkileri artık hileyleidare edemeyeceği bir noktayageldi. Bu kış, soğuk olacak...

AKP’nin işbirlikçi politikaları nedeniyle, enerji aldığımız komşu ülkelerle ilişkilerimiz bıçaksırtında ilerliyor. Bakanlık, doğalgaz ve elektrik kesintileri yaşanabileceğinin sinyalini verdi

Resesyon kavramıüzerinde tam bir

mutabakat sağlan-masa da genel olarakekonomide üretilenmal ve hizmetlerinindeğerinin iki çeyrekdönem üst üsteküçülmesi olaraktanımlanır.

Avrupa ekonomi-lerinin karşı karşıyakaldığı durum olaraksıkça tartışılan resesyondaha uzun dönemlerde deekonomi küçülmeyedevam ederse depresyonolarak isimlendirilir.

Euro bölgesi ekonomi-lerinin 2009’dan bu yanaikinci kez resesyonagirmesi borç krizininçözümü için henüz yolalınamadığını ve resesyon-ların giderek sıklaşarakdepresyona doğru gittiğinigösteriyor.

Resesyonun Türkçekarşılığı olarak durgunlukterimi kullanılsa da reses-

yonun tanımı gereğiekonominin küçülmesigerekir, durgunluk iseekonominin büyüyemediğiya da çok az büyüdüğüdönemleri ifade eder.

Sıkça karıştırılan bu ikiterimi anlatmak içinTruman isimli bir iktisatçışu benzetmeyi yapmıştır:

“Resesyon komşununişini kaybetmesidir,depresyon ise senin işinikaybetmendir.”

ENG‹N DURAN

Al›n ‘kardeflli€iniz’sizin olsun!Zaman gazetesinin “kardeşlik” temalı video-

reklamı, Ali Ağaoğlu’nun bıktıran “Maslak 1453,ben yaptım oldu” reklamlarından sonra televizyondafarklı farklı kanallarda gösterildi. Reklam, Zamangazetesini ve onun temsil ettiği düşünce dünyasınıçok iyi anlatıyor. Bir özgürleşme ve farklılıklarla birarada yaşama çağrısı şeklinde planlanan reklam,bunu sözleri, insanların ele ele tutuşmaları ve bir demüziğindeki mistik ton ile vermeye çalışmış.

Bu reklamı kurgulayan ve yaptığı çağrı için destekisteyen gazetenin, kendisi (Sunni Müslüman) dışındakalan inançlara bugüne kadar gösterdiği yaklaşımın‘tercihlere özgürlük’ konusunda ne kadar tutarsız vesamimiyetsiz olduğu şüphe götürmeyecek vetartışılmayacak kadar açık. O yüzden reklamıneleştirisini tutarlılık ya da samimiyet üzerine kurma-yacağım, zaten o konuda fazla söze gerek yok.

Reklamın dilin, dinin, işin, aşın seçiminde özgürolma ve farklılıklarla birlikte yaşama isteğini kabuledip, kardeş olmak istediğinitartışalım bir an için. Bukardeşlik çağrısı ne zaman venasıl olacak, sadece el eletutuşmak meseleyi halledecekmi? Hayata baktığımız yöndenolsa gerek, kafamıza bir takımsorular takılıyor, ister istemez.

Şimdi, tekstil atölyesindeçalışan kadınlar sigortasız,güvencesiz ve insanca yaşamiçin gerekli olan ücretten uzakkoşullarda çalışma koşullarınaitiraz ettikleri zaman, plazadansokağa çıkan patronla kardeşolmaya devam edebileceklermi? Yoksa sadece öğlen tatil-lerinde sembolik bir ele ele tutuşma mı olacak bukardeşlik işi.

Kardeşlik tutuşmasına katılanlardan birisi olan AliBulaç, bir yazısında “Türkiye’de sınıflar yoktur” diyeyazmıştı ve bunu da Cuma namazında patron ileişçinin aynı safta namaza durması ile örneklendir-mişti. Yukarıda sorduğumuz sorunun cevabını AliBulaç çok önceden vermişti aslında.

Zaman gazetesinin üzerinde uzlaştığı kardeşlikçağrısı, Ali Bulaç’ın işçi ile patronu Cuma namazındabuluşturması ve oradan sözde bir kader ortaklığıçıkarmasıyla aynı kapıya çıkıyor.

Farklı dinleri seçme konusunda özgür olmaisteğiyle söze başlansa da istenilen, tüm ekonomik,sosyal farklılıkları bir kenara bırakarak İslam’da birolmak, bu dünyada sistemin yaşaması için kardeşolmak. Ekonomik farklılıkları, üretim ilişkilerini sor-gulamadan nerede ve hangi koşullarda yaşadığımı-za, çalıştığımıza bakmadan... Örneğin, tekstil atölye-sinde günde 10 saatte asgari ücretle çalışıyor olabili-riz, tarlasını süren çiftçi olabiliriz, köprü inşaatındaçalışan işçi de olabiliriz, üniversitede soru sorması,eleştirel düşünmesi istenmeyen, üniversite-sermayeişbirliklerinde giderek müşterileştirilen öğrenciler deolabiliriz ama asıl olan tüm sınıfsal farklılıklarınızıunutup, hiç hatırlamadan egemen sınıflar içinkardeş olmaya, el ele tutuşmaya çıkmak.

Toplum da tıpkı bunlar gibi düşünecek ki, işte ozaman Ali Bulaç ve benzerlerinin övünç kaynağıolarak söylediği patron ile işçinin cuma namazındaaynı safta namaza durması kardeşlik olarak bize yut-turulmaya çalışılacak.

EnginDuran

[email protected]

Rusya’dan soğuk hava siparişi

BAKAN YILDIZ ‘DO⁄ALGAZ VE ELEKTR‹K KES‹NT‹LER‹NE HAZIR OLUN’ DED‹

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yılsonuna kadar 6,8 milyar liralık

özelleştirme yapılacağını açıklarken, şu anakadar 12 elektrik dağıtım bölgesininözelleştirildiğini vurgulayarak yapılacak çokiş olduğunu söyledi.

ÖİB (Özelleştirme İdaresi Başkanlığı)Başkanı Ahmet Aksu, herkesin kar eden birkuruma talip olabileceğini, önemli olanın isezarar eden kurumu kara geçirebilmekolduğunu söylerken “Yatırımcı olsam karlıbir kuruluş yerine zarar eden bir kuruluşutercih ederim. Çünkü kar eden kuruluşunözelleştirme bedeli de yüksek olur.Normalde kar eden kuruluşu geridönüşünün 10 yıl olmasını beklersiniz amazarar eden kurumu daha ucuza alıp karageçirirseniz o sizin karınız olur” sözleriylede sermayeye yol gösterdi.

Elektrik dağıtımında özelleştirmelerkaldığı yerden devam ediyor. Ancak 2010yılında iptalle sonuçlanan ihalelerden yolaçıkarak, alınan dersler de var!

Bir önceki özelleştirme sürecininardından, şirketlerin en çok şikâyet ettiğikonu kayıp-kaçak olarak nitelendirilenoranın ihaleye temel teşkil eden tarifelerdebelirtilen oranlardan yüksek çıkmasıydı.Hatta bu nedenle Dicle ve Van Gölü gibibelli bölgelerde devirler gerçekleşmezken,yeni ihalelere katılmama konusunda ser-mayeden hükümete baskı geldi.

Sermaye yeterince kar elde edemediğiiçin özelleştirme ihalelerine girmede ayakdiretince, Enerji Piyasası Düzenleme veDenetleme Kurulu (EPDK) tarifelerdeuygulanacak “kayıp-kaçak bedeli”ni tümbölgelerde 1,5 kat artırarak sermayeninmızmızlanmalarına boyun eğmiş oldu.EPDK, bununla da yetinmeyerek tüm böl-gelerde kar marjını yüzde 2,33’ten yüzde3,49’a çıkararak sermaye için bahçedeki gül-lerin dikenlerini temizlemeye devam etti.

AKP’li bakanlar ve bürokratlar halkınbütçesinde son zamlarla iyice yük olan elek-trik faturasını daha da kabartacak.

Sırf sermaye ihalelere ilgi göstersin, dahaçok para versin diye halkın elektriğe dahaçok para ödemesine neden olacak AKP,halkın parası ile sermayeyi güzellemeyedevam edecek.

Aman sermayeaz kar etmesin

CHP Milletvekili AykutErdoğdu’nun milletvekil-

lerine gönderdiği mektup ilebirlikte gündeme gelen TOKİyolsuzluk tartışmaları Çevreve Şehircilik Bakanı ErdoğanBayraktar’ın yolsuzlukları ka-bul etmesiyle arttı.

Erdoğdu’nun yazdığı mek-tuba göre Bayraktar’ın Yöne-tim Kurulu Başkanı olduğuEmlak Gayrimenkul YatırımOrtaklığı’nın zarara uğratılma-sı nedeniyle TOKİ’nin 7 proje-si incelendi.

Sonunda, devlete ait arsala-rın değerinin düşük gösterildi-ği, müteahhitlerin inşaat mali-

yetinin yükseltildiği, böylecedevletin 774 milyon lira zararauğratıldığı sonucuna ulaşıldı.Sayıştay; devlete ait gayrimen-kullerin KC Grup Şirketi tara-fından Denizbank’a ipotek et-tirilmesine izin verildiği, şirke-tin borcu ödememesi üzerinebankanın kamu malına hacizkoyduğunu belirledi. TO-Kİ’nin KC’den 106,5 milyonTL alacağı var.

Bu iddiaları kabul edenBayraktar, yolsuzluk olduğunuve TOKİ’nin zarara uğratıldı-ğını, bunu yapanın terbiyesizolduğunu hatta bu yolsuzluğuda kendisinin çıkardığını üste-

lik dava açılmasını da sağladı-ğını söyledi. Gazetecilerinkonu ile ilgili sorularınıgeçiştirmek için hemen “Buvatan bizim, 40 katrilyonluk işyapmışız; siz çıkıp yolsuzluk-ları yazıyorsunuz” dedi.

Bunların üstüne bir de sondönemin popüler ekonomikbaşarı göstergesi olan “IMF’yeborçları bitiriyoruz hatta sene-ye borç vereceğiz” savıylakonuyu dağıtmaya çalıştı.

Bayraktar, “Benimhakkımda soruşturma açın'dedim. Biz kendimizi de ihbarettik. Ama incelediler,baktılar, gerek teftiş kurulları

gerekse savcılık, bizi suçlugörmedi. Ama orada birzaafımız olduğunu itiraf ediyo-rum. TOKİ'nin zararını garan-ti altına alacak bir mekanizmageliştirdik ve TOKİ'nin 55milyon lira alacağı kesinleşti.12 milyon lirasını bugünekadar TOKİ tahsil etti” diye-rek takdir beklediğini deaçıkladı.

Bayraktar henüz mahkeme-lerce suçlu bulunmadı. Ancakkendi başında bulunduğukurum devleti milyonlarcaliralık zarara uğratırken yol-suzluğa engel olmamak da birsuç ortaklığı sayılır.

Her fırsatta bütçenin yükünü halkın sırtınayükleyen AKP’nin bakanları lüks bina

yarışına girdi. Ankara’da bakanlıklartarafından istenilen binaların toplamdeğerinin 2 milyar lirayı bulması üzerinesözde tasarruf amacıyla bina kiralayanbakanlıklar fahiş fiyatlarla binaları satın almışkadar oldular. Aile ve Sosyal PolitikalarBakanlığının son kiraladığı binanın aylıkkirasının 980 bin lira olduğu ve 5 yıl için kirabedelinin 75 milyon lira olarak peşin ödendiğiortaya çıktı.

Benzer şekilde Dışişleri Bakanlığının kira-ladığı konutun aylık kira bedeli 49 milyar ol-duğuna göre Dışişleri Bakanı AhmetDavutoğlu’nun bu konutu 3 yıllık kullanımıiçin 1,8 milyon lira ödeme yapıldığıanlaşılıyor. Benzer örneklerini çoğaltabiliriz.Böylece bu yapı halka sürekli tasarruf öğütleriverenlerin mesele kendilerine gelince harca-maları kısmak bir yana daha da lüksekaçtıkları anlaşılıyor. Bakanlıkların bu lüksbina keyfi tam olarak ele verir talkımı kendiyutar salkımı sözünü anlatıyor.

Bayraktar’dan hırsızlık itirafıRESESYON

Bakanların kirası belimizi büktü

Page 10: 171'inci Sayı

10Halk›n Sesi 29 Kas›m 2012 / 12 Aral›k 2012

KİBELE

B undan 2 ay önce bir sabahuyandığımızda duyduk kiyanı başımızda yaşayan

komşumuz Zülfü, kocasıtarafından katledilmiş. Kadındüşmanlığı yaşadığımız mahalle-ye kadar sirayet etmişti. Bir kadıncinayetine ilk defa bu kadar ya-kından tanık oluyorduk. Haberiduyunca önce içimizi büyük biracı kaplamıştı. Ama sonra biziharekete geçirense öfkemizdi.

Halkevci Kadınlar olarak buolay karşısında sessiz kalamazdık.Tüm Mamaklı kadınlara çağrı ya-parak olayın açığa çıkması içinyürüyüş gerçekleştirdik ve Zül-fü’nün katledildiği evin orada ba-sın açıklaması yaptık. 20 Eylülgünü kadınlar olarak birbirimizebir söz verdik: “Bundan sonra bumahallede kadına el kaldıracakolan 5 kere düşünsün, bu davanıntakipçisiyiz!”…

“BU SON OLSUN” Şiddete ve kadın cinayetlerinekarşı; “Ya benimsin ya karatoprağın devri bitti. Kadına yöne-lik şiddeti, kadın cinayetlerinidurduralım” başlığıyla kampanya

başlattık. Kadın düşmanlığınakarşı Zülfü’nün katledildiği evinönünde bulunan GüvendikParkı’nın isminin Zülfü KadınYaşam Parkı olarak değiştirilme-si için imza topladık. Kapı kapıdolaşarak topladığımız 1200imzayı Mamak belediye başkanyardımcısına teslim ettik.Talebimize sıcak bakmayanbelediye başkanı meclistoplantısında “öldürülen herkadının ismini parklara verirsek,bunun önünü alamayız” dedi.

18 Kasım’da çok soğuk birhavada Zülfü Kadın Yaşam

Parkı’nın açılışını gerçekleştirdik.Üniversiteli Kadın Kolektifi,Filmmor, Kadın DayanışmaVakfı ve Çankaya BelediyesiKent Konseyi Kadın Meclisi vesanatçı Feryal Öney'in desteğinialdık. Soğuk havaya rağmenetkinlik boyunca aramızdanayrılmayan kadınlar aralarındaşöyle konuşuyordu: “ne güzeloldu, yalnız değilmişiz…”

KADIN DÜfiMANLI⁄INA,ERKEK fi‹DDET‹NE KARfiISOKA⁄A

Mamak'ta yaşanan cinayet asla

münferit bir olay olarak kabuledilemez. Başbakan, FatmaŞahin ve yargı bu olayda birincimuhataptır. Kadın cinayetlerininyüzde 1400 arttığı, her gün en az5 kadının öldürüldüğü ülkem-izde, Mamak'ta kadınlar AKP'ninadaletine karşı kendi yaşam hak-larını savunacak gücün,aralarında kurdukları dayanışmaile mümkün olduğunu gösteriyor-lar.

Zülfü'nün cinayeti ile birliktekadınlar, kadın düşmanlığınakarşı ilk defa cinayetingerçekleştiği yerde sokağa

çıkarak hesap sordu. Zülfü’yeyapılanları kendine yapılmışolarak gördü. “Kol kırılır yeniçinde kalır” anlayışı sarsıldı.Kadınlar tanık oldukları şiddetolaylarına dair sessiz kalmamayabaşladılar…

Bu süreç kadınların kendiyaşamlarında gerçek birer özneyedönüşmesi için ortaya çıkanolanakları önümüze koyuyor. Onedenle Zülfü Kadın YaşamParkı için atılan her adım aynızamanda bütün kadınların yaşamhakkı için atılan bir adım oldu.

Kadınlar arasında kurulan budayanışmayı, 25 Kasım’da mey-danlara çıkarak büyütürken, 29Kasım’da Zülfü’yü katledenkocasının yargılanacağı davadaAnkara Adliyesi’nde olarakgöstereceğiz. Biz o gün adliyedeolacağız; çünkü Zülfü’yü katle-den kocası AKP’nin adaletiyleyargılanacak. Namus cinayetikisvesi ile kadın düşmanlarınınyanında olan yargıya da, Zülfü’yükatleden kocasına da, FatmaŞahin'e ve Tayyip Erdoğan’a dasözümüzü söyleyeceğiz: Yaşamhakkımız ve özgürlüğümüz içiniki elimiz yakanızda, bu davanıntakipçisiyiz!

Zülfü’nün ardından birbirimize söz verdik. Sessiz kalmayacağız. Bundan sonra bu mahalledekadına el kaldıracak olan 5 kere düşünsün, bu davanın takipçisiyiz!…

Korkma Ayfle! Sen vars›n!

K A D I N D Ü fi M A N L I ⁄ I N A K A R fi I

“Hiç istemese de evini bırakıp gitmek zorunda kalan pekçok kadından sadece biri Ayşe. Çaresizce oradan orayakoşan… Hayatının yol ayrımıyla ne zaman karşılaşacağınıbilmeyen kadınlardan sadece biri. Korkma Ayşe artık bizvarız. Bize ihtiyacın olan her an yanındayız.”

İmza: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Bakanlık Ayşe’yi iyi tanımıyor. Evini bile isteye, bırakıp

giden bir kadın Ayşe. Ne yaptığını bilen… Hayatının yolayrımına başkaları değil kendisi karar veren bir kadın. Korkarmı hiç Ayşe? Niye korksun ki… Kız kardeşleri her anyanında. Ayşe, Nevin, NÇ, ÖC, Şefika, Halappanavar vePippa “bir aile” değiller. Çünkü güçlü olmak için bunaihtiyaçları yok. Ayşe, kadına yönelik şiddete dur derken,parmağına alyans takmak zorunda hissetmiyor üstelik.

Ayşe Kürt bir kadın. Yaratık adeta. Ayşe’ye kadın demeyebin şahit lazım. Ayşe sendikalı. 8 Mart mitingine katılmaktanve KESK’te kadın çalışmaları yapmaktan tutuklandı. Ayşe “afedersiniz” Alevi bir kadın. Ayşe “af edersiniz” Zerdüşt. Ayşe“af edersiniz” bakire değil. Evlenmedi hem de. Ayşe, tanrıaffetsin, yoldan çıkmış. Tüm sınıf ona tecavüz eder,tecavüzcüleri alkışlarla içeriden çıkar. Ayşe, tanrı affetsin,yoldan çıkmış. Tüm kasaba ona tecavüz eder, tecavüzcülerigözaltında bile değil. Ayşe’nin kesilmiş kafası çöpkonteynırında bulunur. Ayşe kendisine tecavüz edenlerinkestiği kafalarını köy meydanına atar. Ayşe panzerlerinüstüne çıkar. Slogan atar. Ayşe kız mıdır kadın mıdır bilmem.Ayşe “her şeyden önce” bir anne. Kreş ister. Ayşe’nin emeğiucuz. Eşit işte eşit ücret talep eder. Ayşe rahatına düşkün,sezaryen olmak ister. Ayşe doğanın kurallarına aykırıdavranır. Kürtaj olmak ister. Ayşe Başbakanlık Ofisi’ninönünde. Kürtaj hakkı için “polise mukavemet” eder. Ayşe 3çocuk annesi değil. Çocukları da dindar değil. Ayşe, hamileolduğu için işten atılır. Direnişe geçer. Ayşe kocasındandayak yer. Polise anlatır. Ayşe’nin kırılan kolu yen içindedeğil. Ayşe öğrenci yurduna gece 11’den sonra girer. Ayşedekolte giyer. Tecavüzü hak eder. Ayşe köyünde HES iste-

mez. Elinde sopası, gelen vinçlerikovalar. Ayşe birilerinin maşası.Ayşe’nin elinde temizlik bezi. O bir evişçisi. Sendikasını kendi eliyle kurar.Meclise kadar yürür. Ayşe sırtındabıçakla HaberTürk’ün sürmanşetinde.Ayşe bir simge. Ayşe açlık grevi yapar.Zaten rejime ihtiyacı var. Ayşegözaltındayken kaybolan çocuğu için400 haftadır Galatasaray Meydanı’ndaoturur. Ne iş yaptıkları bilinmez. Birileritarafından kullanılır.

Ayşe’nin çocukları Roboski’deaniden öldürülür. Ayşe öldürülençocuklar için canlı kalkandır. Barış ister.Ayşe kontrole gider. Babası bakanlığınizniyle gönderilen sms’ ile öğrenir: “Kızı-nız hamile!” Ayşe yumurta atar. Ayakka-

bı atar. Tencere tava atar. Bazen de sokağa çıkar onları ça-lar. Ayşe polisin copunu iyi tanır. Tekmesini de… Karnına ye-diği zamandan, çocuğunu düşürdüğü Dolmabahçe’den. Ay-şe’nin adı bakanlığın adından silinse de, Mamaklı kadınlaradını bir parka verir. Ayşe, çocuklarına yemek yapacağı yer-de, tutar, dans eder. Ayşe Paşalı. Koruma talep eder. Önlemalınmaz. Öldürülür. Simge olur. Ayşe sokak kızı. Ona iyidavranmayın.

E hadi ama Ayşe, korkma! Aile Bakanlığı yanında.Ailemizin Bakanı Fatma Şahin 25 Kasım için atağa kalktı

bile. Mağdur Ayşe’ye yanında olduğunu söyledi. Bir de videoyayımladı.

Şahin’in konuşmasında ne erkek şiddetinden bahsedildine “erkek”in adı geçti. Şiddeti üreten, yeniden üreten poli-tikalar yoktu da o öylece var olan bir sorundu. Tarif ettiğiAyşe gibi tam: dümdüz. Yalnız, etkeni, sürükleyeni olmadan,öylesine bir süreçti içinden geçtiğimiz. Fatma Şahin bu nere-den geldiği belirsiz “şiddet”e karşı diyanete bir hutbe hazırla-tacaktı, polislere “aman gözünüzü seveyim” diyecekti,“Ayşe’yi “dezavatajlı” olmaktan çıkarıverecek girişimciliğeözendirecek projelerin altına girip Ayşe’nin emeğiniucuzlaştırıp, sermayeye peşkeş çekecekti. Asla Aliye Kavafgibi olmayacak ama yine de Başbakan “Her kürtaj birUludere” dediğinde, ona “Sen ne dediğinin farkında mısın?”diyemeyecekti. Bakanın gözünde Başbakan, ne dese doğrudiyecek, ne eylerse güzel eyleyecekti. Fatma Şahin gözleriboyamakla meşgulken, yasalar, yönetmelikler geçecek,kadın düşmanlığı iyiden iyiye kurumsallaşacaktı.

Hepsi o kadar. Sorun, demokrat Şahin eliyle AKPtarafından çözülüverecekti. Hepsi yapıldı. Fatma Şahin’indeyimiyle “Kadına şiddet konusunu hükümetimiz hukukitemellerini ve uygulama kapasitesini güçlendirerek birtoplumsal seferberliğe dönüştürdü.”

Çözülmedi. Şiddet derinleşti. Ayşe binlerce kez öldü.Binlerce kişinin tecavüzüne uğradı. Binlerce kez taciz edildi.Binlerce kez tutuklandı. Binlerce kez işten atıldı. Emeğininkarşılığını hala bulamadı.

AKP çözemedi. Çözemeyecek! Çünkü AKP, şiddetinyöneldiği Ayşe’yi tanımadığı gibi, şiddetin kaynağını datanımıyor: Kendini.

İmza: Ayşe

Mamak’ta kad›na yönelik fliddetekarfl› yürütülen mücadelenin sem-bolü olan Zülfü Kad›n Yaflam Park›,AKP’li Mamak Belediyesi’nin sald›r›s›alt›nda. Mamakl› kad›nlar›n 18 Ka-s›m’da aç›l›fl›n› gerçeklefltirdi¤i par-k›n tabelas›, 27 Kas›m’da Belediyegörevlileri tarf›ndan sökülmek isten-di. Belediye görevlileri, tabelan›n ka-

d›na yönelik fliddete karfl› verilenmücadelenin simgesi oldu¤unu söy-leyen mahalleliye “Emir böyle. Bizde emir kuluyuz” yan›t› verdi. Ma-makl›lar, tabelan›n sökülmesine izinvermeyeceklerini söyleyerek tabelay›tekrar yerine takt›. Mamakl› kad›nlarflimdi 30 Kas›m’da meclis toplant›s›-na kat›lmaya haz›rlan›yor.

Halkevci Kadınlar 25 Kasım KadınaYönelik Şiddete Karşı Uluslararası

Mücadele ve Dayanışma Günü’ne haftalaröncesinden hazırlanmaya başladı. Kadınlarçeşitli etkinliklerle kız kardeşlerini alanlar-da bir arada olmaya çağırdı. MahallelerdeHalkevi’nde biraraya gelen kadınlar şidde-ti ve AKP’nin kadın düşmanı politikalarınıtartıştı. “Bu 25 Kasım’da mor kurdelenitak gel” diyen Halkevci kadınlar, bu etkin-liklerde ve mahallelerde çeşitli yerlere kur-dukları standlarda, fotoğraf sergilerindekendi hazırladıklar davetiyeleri ve morkurdeleleri dağıttı.

İstanbul’da Halkevci Kadınlar, şiddetideğişik etkinliklerle tartıştı. OkmeydanıHalkevi’nde, kadınlar kendi hazırladıklarıdavetiyelerle kadınları film gösterimineçağırdı. Gazi Mahallesi’nde sokak sokakdolaşan kadınlar tüm kadınları şiddetekarşı ses çıkarmaya ve düzenlenecekeylemlere katılmaya çağırdı. TarabyaüstüHalkevi’nde kadınlar birlikte “KurtuluşSon Durak” filmini izledi.

KEND‹ DENEY‹MLER‹NDEN DRAMAİkitelli, Bahçelievler ve Sefaköy’de

Halkevi’nde buluşan kadınlar AKP’ninkadın düşmanı politikalarını konuştu.Daha sonra, erkek şiddetinin kadınınyaşam alanını daraltan pratiklerini anlatanbir hikaye eşliğinde yaratıcı drama etkin-liği gerçekleştirildi. Esenyurt veBeylikdüzü’nde bir araya gelen kadınlar,

kendi deneyimleriyle erkek şiddetinianlattılar. Avcılar’ da ise kadınların yoğunilgi gösterdiği etkinlikte Eğitim-Sen 7No'lu Şube Sekreteri Özge Porsuk veöğretim görevlisi Feryal Saygılıgil'inkatılımıyla kadına yönelik şiddet tartışıldı.

fi‹DDET‹N SERG‹S‹Ankara Batıkent’te Halkevci Kadınlar

metro istasyonuna kadın cinayetlerinin veerkek şiddetinin mağduru olan kadınlarınfotoğraflarından oluşan bir sergi kurdu.Dostlar Mahallesi’nde bir araya gelenkadınlar şiddeti konuştu. Ankara’nın bir

çok mahallesinde kadınlar şidde-te karşı yanyana geldi.

İzmir’de Konak ve GültepeHalkevi’nde İzmir Barosu Ka-dın Hakları Komisyonu’ndangelen avukatların katılımıylasöyleşiler gerçekleşti. Şirin-yer’de ise stand kuran Halkev-ci Kadınlar, kız kardeşlerini alan-lara çağırdı. Çanakkale’de isedüzenlenen etkinliklerdekadınlara 25 Kasım’akatılma çağrısıyapıldı.

Sakarya’da aralarında ikipolisin de bulunduğu 34

kişinin tecavüzüne uğrayanÖ.C’nin davasının ikinciduruşması 23 Kasım’daSakarya Adliyesi’ndegörüldü. Gizli tutulandavaya gazeteciler ve davayıizlemeye gelen kadınlaralınmadı. Kocaeli KadınPlatformu ve Sakarya KadınPlatformu Ö.C.’nin sesineses olmak için adliyeönünde buluştu. Davaya 34firari sanıktan 32'si katıldı.Yeni Sakarya BarosuBaşkanı Recep HacıEyüpoğlu firar eden sanığınavukatlığını üstlendi.Duruşmada haklarında

arama ve tutuklama kararıbulunan 5 sanıktan 3'ühakkında tutuksuzyargılama kararı verildi.Sanıklar hakkında adli kon-trol uygulama kararı ver-ilmesi sonucunda tutuklusanık kalmadı. Duruşma 7Mart'a ertelendi.

Ö.C’nin avukatı HarikaGünay Karakaş, davanınÖ.C’nin rızası olduğu üzer-ine kurularak suçlularınaklanmak istediğini bunaizin vermeyeceklerini söyle-di. Dava bitiminde açıklamayapan kadınlar davanın pe-şini bırakmayacaklarını söy-leyerek alkışlar ve ıslıklarlakararı protesto etti.

İki harfli yaşamistemiyoruz

Tuba Günefl

[email protected]

Zülfü Kadın Yaşam Parkı

Kadınların parkına belediye saldırısı

SILA UZUNPINAR

Mahallelerde günler öncesinden başlayanetkinliklerde kadınlar, kız kardeşlerini şiddetemeydan okumaya çağırdı

Mahallelerden 25 Kasım’a

HalkevciKad›nlar’›n ‹stanbul’dayapt›klar› 25Kas›m eyleminden...

Maz›da¤’da kad›nlar fliddet üzerine gerçeklefltirdikleri söyleflinin ard›ndan “Kad›n ‹fl Türküleri” belgeselini izledi.

Page 11: 171'inci Sayı

ASGARİ ÜCRET ÇALIŞTAYIHalk›n Sesi

1129 Kasım 2012 / 12 Aralık 2012

DİSK’e bağlı Devrimci Sağlık-İş, asgari ücret görüşmeleriöncesinde 24 Kasım günü İstanbul’da bir Asgari ÜcretÇalıştayı düzenledi.

Galatasaray’daki İstanbul Eczacı Odası’nın toplantı salo-nunda gerçekleştirilen çalıştaya sendikacılar, akademisyen-ler, ekonomistler tartışmalarıyla katkı sundu.

Çalıştayda şu tartışmalar yapıldı:

İnsanca yaşamaya yetecek asgari ücretin temel hizmet-lerin parasız olması talebiyle birlikte düşünülmeli. Asgariücret toplumsal pazarlık unsurudur. Emek hareketinibirleştirebilecek zeminleri bünyesinde barındırdığı gibiKürt sorununda da Türk ve Kürt halklarının kardeşliğiniyeniden tesis edebilecek dinamikleri içeriyor. Asgari ücretiçalışma hakkı çerçevesinde düşünmek de gerekir.

Asgari ücretüzerine

tartışmalar

Asgari ücret sokakta belirlenir

AKP hükümetinin AvrupaGünü olarak ilan ettiği 9

Mayıs’ta Avrupa Birliği BakanıEgemen Bağış Ankara’dakiGençlik Parkı’ndaki sergideydi.Sergilenen ürünler arasında bulu-nan ipek şallar, Diyarbakır’da TC.Kalkınma Bakanlığı Sosyal DestekProgramı (SODES) kapsamındaüretiliyor. “İpekten Dokunuşlar”adı verilen proje, sosyal projeolarak sunulsa da büyük bir emeksömürüsünün yanında ciddi birsahteciliği de barındırıyor.

100 liraya satılan bu şallarıüreten 160 Diyarbakırlı kadın aylık100 veya 200 liraya çalıştırılıyor.Kadınlara verilen paraya ücret dedenilemez. Türkiye’de devlet poli-tikası gereği dışlayacağı unsurunbaşına getirilen “sözde” ifadesi,Diyarbakırlı kadınların aldığıücretin de başına rahatlıkla getir-ilebilir. Onların aldığı ücret sözdeücret.

SODES, projeleri belli periyot-ları kapsıyor. Projelere katılmaşartı, daha önce hiçbir SODESprojesine katılmamak. Oysa ipekşal üretiminde 5 yıldır aynı kadınlarçalışıyor. Aynı kişilerin projeyedevam etmesi, düzenlenen sahtekimliklerle sağlanıyor. Tüm bunlarDiyarbakır Valiliği gözetimindegerçekleşiyor.

Çalıştaya Demokratik ToplumKongresi Sosyal Haklar, Göç veYoksulluk Komisyonu adına

katılan ve gazetemiz yazarlarındanFerda Koç, sunumunda bu bilgiyipaylaştı. Kürt illeri ve asgari ücretyan yana konulduğunda akıllara“bölgesel asgari ücret” kavramınıngeldiğini belirten Koç, “Bunu Kürtillerini ‘Türkiye’nin Çin’i yapmak’projesi kapsamındadeğerlendirmek gerekir” dedi.

Ferda Koç, “bölgesel asgariücret” söylemini, hükümettarafından uygulanan “ölümü gös-terip sıtmaya razı etme” politikasıolarak değerlendiriyor. Çünkü yenigetirilen teşvik sistemiyle patron-

ların vergiden muaf tutulması ve ekteşviklerin verilmesiyle bölgeselasgari ücrete gerek kalmadanücretlerin patronlara maliyetleriazaltıldı.

KÜRTLEŞEN PROLETARYA“Neden Kürt illeri Çin olacak?”

sorusunun yanıtı da Kürtlerin Tür-kiye’deki emek gücüne katılım şek-linde aranmalı. 12 Eylül’den sonraKürt illerinde hayvancılık ve tarı-mın bitirilmesiyle temel geçim kay-nakları yok edilen Kürtlerin büyükbölümü Batı’ya göç etmek zorunda

kaldı. Bu kesime, kirli savaş süre-cinde köyleri yakılarak Batı’ya zor-la göç ettirilen yaklaşık 1,5 milyon-luk Kürt nüfus da eklendi. Emekgücüne katılımları zorunlu göçlegerçekleştirilen Kürtler en ölümcülsektörlerde çalıştırılıyor. Mevsimliktarım işçilerinin neredeyse tamamıKürt işçilerden oluşuyor. Tersaneve inşaat sektöründeki işçi profilide giderek Kürtleşiyor.

Emek gücü piyasalarına katılı-mındaki dezavantajı ücretler konu-sunda da sürüyor. Kürt işçiler dahaucuza çalıştırılıyor. Geçim olanak-larını yitiren Kürt kentlerinde ka-lanlarsa asgari ücretin altında üc-retlerle çalıştırılıyor. Geçici tarımişçilerinin kazandıkları para, 550 li-raya tekabül ediyor. Bu paranıniçinde ne yol ne de sigorta bedelivar.

ÜCRETİ BELİRLEYEN ASGARİÜCRET DEĞİL YOKSULLUKYARDIMI

Asgari ücret, Kürtlerin tabanücretini belirlemiyor. Bölgedeücretler, devlet tarafından yapılanyoksulluk yardımlarına göre belir-leniyor. Hane başına ortalama 4,5çocuğun düştüğü Kürt illerindeçocuk başına verilen 60 liralık yok-sulluk yardımı ve ek olarak verilen200 liralık yardımların ortalamasıKürtlerin ücretlerinin taban fiyatınıveriyor. Bu rakam 400-450 liracivarında.

İnsanca yaşamaya yetecek asgari ücret talebi emekçileri birleştirici, Kürt ve Türk halklarınıkardeşleştirici bir niteliğe sahip, tek gereken asgari ücreti sokakta belirleyecek irade ve cüret...

Asgarimühendis

Karıntokluğunaöğretmen

İktisatçı ve Cumhuriyet gazetesiyazarı Mustafa Sönmez, asgari

ücret konusunun çalışma hakkıçerçevesinde değerlendirilmesi gerek-tiğini söyledi.

Türkiye’de çalışabilecek durumda-ki aktif nüfus (16-65 yaş arası) 55milyon civarında. Sosyal GüvenlikKurumu, Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanlığı verilerine göre çalışansayısı 25 milyon. 25 milyonun 16 mil-yonu tarım dışı sektörlerde çalışıyor.Bakanlığın 2012 verilerine göre bu 16milyonun 3 milyonu kamu emekçisi.

25 milyonluk çalışan nüfusundışında kalan 30 milyon ise sigortasızbir şekilde çalıştırılan işçilerdenoluşuyor. Bu kesimin içinde evkadınları, işsizler, kolluk gücü men-

supları, öğrencilerve sigortasız çalışanişçiler yer alıyor.

Sönmez’in bolgrafikli sunumundasorduğu temel soruşu şekilde: “Asgariücretin seyrinde içtalep mi yoksa dıştalep mi belirleyiciolacak?”

Sönmez’e göre“30 milyonluk ke-sim” asgari ücretebağlanırsa, devletkişi başına 365 lirakazanç sağlayacakve önemli bir iç ta-

lep yaratacak. Ancak, ihracata dayalıbir birikim sürecinin olduğu Türki-ye’de ücretler önemli bir maliyet ka-lemi oluyor. Avrupa’daki işçilereürettirilemeyen ve yoğun emekgerektiren ürünlerin ihraç edilmesinedayanan bu birikim sürecindeemekgücü ne kadar ucuza maledilirse patronlar o kadar fazla kareder.”

Çalıştayın tartışmabölümünde asgari ücret

meselesinin tüm emekçileriilgilendiren bir mesele olduğuvurgulandı. Hemen her katılım-cı, Türkiye’de 40 milyondan faz-la kişiyi doğrudan veya dolaylıolarak etkileyen asgari ücretin15 kişiden oluşan komisyon ta-rafından belirlenmesinin yanlışolduğunda hemfikirdi. Sendikayöneticileri ve akademisyenlerde milyonlarca kişiyi ilgilendirenasgari ücretin toplumsal bir pa-zarlık konusu olduğunu dile ge-tirdi.

Akademisyen Hakan Koçak,asgari ücret talebinin, işçi sendi-kalarının ve kamu emekçilerisendikalarının birlikte mücadeleetmesi için çok uygun bir talepolduğuna değindi. Sürecin kam-panyalarla örgütlenebileceğinibelirten Koçak’ın bir de önerisivar: “Asgari ücret kaç simit”kampanyasından esinlenen ve

Dev Sağlık-İş’in 2011’in 28 Ara-lık’ında maruz kaldığı polis sal-dırısından hareket eden Ko-çak’ın kampanya önerisi; “Asga-ri ücret kaç biber gazı eder?”

Hesapladık. Devlet 12 yılda628 milyon kilo gaz kullanmış.Biber gazının kilosu 60 lira.Asgari ücret 690 lira. Bir asgariücret 11,5 kilo biber gazıyapıyor. Devletin yılda bibergazına harcadığı para 4 milyon757 bin asgari ücret ediyor, heray 396 bin asgari ücret tutarındapara biber gazına harcanıyor.

Çalıştay’da özellikle FerdaKoç’un sunumu sonrasında ya-pılan tartışmalarda insanca ya-şamaya yetecek kadar asgari üc-ret talebinin Kürt ve Türk halk-ları arasındaki düşmanlaştırma-nın da önüne geçme olanağı ta-nıdığına vurgu yapıldı. İnsancayaşamaya yetecek kadar asgariücret talebinin, temel hizmetle-rin devlet tarafından parasızkarşılanması talebiyle birliktedüşünülmesi gerektiği de çalış-taydan çıkan diğer bir önemlisonuç oldu.

İşçiler asgari ücret kavramına “çalışıyoruz neden en az ücreti biz alıyoruz” diyerek tepkigösteriyor. Ücretin asgarisine itiraz eden işçi, yaşamın da asgarisine itiraz ediyor

DİSK Genel Sekreteri AdnanSerdaroğlu, asgari ücretin değişik

bir kullanımına dikkat çekti. Metalişkolunda birçok fabrikada mühendis-lerin 2-3 bin lira maaş aldıklarını ancakasgari ücret alıyormuş gibi gösterilereksigorta maliyetlerinin düşürüldüğünedikkat çekti. Bank-Sen Genel BaşkanıÖnder Atay da bu işlemlerin nasılgerçekleştiğini aktardı. Atay, önceasgari ücretin yatırıldığını ardındanprim, avans gibi değişik isimlerde başkaparalar yatırılarak maaşların tamam-landığını söyledi. Ayrıca bu işlemlerinçok sık yapıldığını belirtti.

Asgari ücretin altında çalışmak sa-dece emek yoğun işlerde karşılaşı-

lan bir durum değil. Ücretli öğretmen-ler ve dershane öğretmenleri de çokdüşük ücretlerle çalışıyor. KPSS’ye gi-rip kazanamayan ve kazansa da atana-mayan öğretmenlerin sayısı 350 binibuluyor. Bu öğretmenler, dershaneler-de veya okullarda ücretli öğretmenlikyapıyor. Ders başına ücret alınan ücret-li öğretmenlikte asgari ücretin altındapara alınabiliyor. Hatta öğretmenlere“Tecrübe kazanıyorsunuz fena mı!”diyerek ücret dahi vermeyen dershanepatronları da var.

Sendika uzmanı ve gazeteci yazarAtilla Özsever asgari ücretin tari-

hini aktardı. Türkiye 1936’da asgariücret kavramıyla tanıştı. 1951 –1974’te bölgesel asgari ücret uygulan-dı ancak “adaletsiz olduğu” için sonbuldu, 1974’ten sonra asgari ücretmerkezi bir şekilde belirlenmeyebaşlandı ve bir komisyon tarafındanher sene belirlendi. Özsever, asgariücretteki hareketlilikle işçi sınıfı hare-ketliliği arasındaki paralellik üzerindedurdu. 1974-1980’de yükselen muha-lefet ve artan işçi eylemleri asgari üc-rete de yansıyor. 12 Eylül’den sonraasgari ücret düşüşte tıpkı muhalefetgibi. ‘90’lı yıllarda bahar eylemleriylebaşlayan yükseliş ile ücretlerde deartış görüldü.

SigortasızsigortacıÇoğu bankada “Bu işyerinde asgari

ücret geçerlidir” yazısı gözeçarpar. O yazının güvenlikçi, hizmetligibi çalışanlar için geçerli olduğunudüşünenler yanılıyor. O yazı bankaçalışanlarının tamamını kapsayabiliyor.Hatta bazıları için büyük para. Herkesisigorta yapan sigorta işçilerinin büyükkısmı sigortasız bir şekilde çalıştırılıyor.Genelde öğrenci olan bu çalışanlarsattıkları poliçe başına ücretlendiriliyor.Bir işçinin asgari ücret alabilmesi içingünde 30 - 40 poliçe satması gerekiyor.Bank-Sen Genel Başkanı Önder Atay,bunun imkansız olduğunu söylüyor.

Asgari ücretin idari bir biçimde belirlen-

mesinden ç›kart›l›p toplumsal bir yöntemle

belirlenmesi ve toplumsal pazarl›¤›n fiili

olarak örgütlenmesi. Sendikal hareketin,

emek örgütlerinin her kesimini de kesen

asgari ücret talebinin toplumsal muhalefe-

tin temel mücadele alanlar›ndan bir tane-

sine dönüfltürülmesi. Asgari ücret görüfl-

meleri bafllad›¤› günden itibaren toplum-

sal muhalefetin tüm bileflenleriyle birlikte

güçlü eylemler yap›lmas› ve görüflüldü¤ü

gün Çal›flma Bakanl›¤› önünde ortak bir

merkezi eylem yap›lmas›. Ayn› zamanda

da asgari ücret zamm› ile ilgili imza kam-

panyas› bafllat›lmas›.

Mücadeleprogramı

30 milyonne yapıyor?

Türkiye’de 4 milyonçalışan direkt asgariücret alıyor. 10 milyon

çalışanın maaşı da asgariücret üzerinden hesaplanı-

yor.Kamu alanının piya-

salaştırılmasıyla bir-likte önceden devlettarafındankarşılanan eğitim,sağlık gibihizmetler de ücret-

leri etkilemeye başladı.Çünkü asgariücret alan işçininharcama listesinezorunlu olarakyeni kalemlerekleniyor.

İstanbul’da gerçekleştirilenasgari ücret çalıştayındasendikacılar, akademisyenlerve işçiler bir araya geldi.

DİSK Genel SekereteriAdnan Serdaroğlu, TÜMTİS,Dev Sağlık-İş, Sosyal-İş,Politeknik üyeleri, atamasıyapılmayan öğretmenler, Yrd.Doç. Dr. Hakan Koçak,gazeteci yazar ve sendikauzmanı Atilla Özsever, gazete-ci yazar Mustafa Sönmez,DTK Sosyal Araştırmalarkomisyonu adına Ferda Koç,Dev Sağlık-İş Onursal BaşkanıDoğan Halis ve gazetemizyazarı Umar Karatepetartışmalarıyla çalıştaya katkısundu.

Dev Sağlık-İş’in iki yıldırgerçekleştirdiği asgari ücret

eylemlerinde iki önemli hususdikkat çekici. Birincisi, eylem-lerde “kira 500 TL, beslenme300 TL, asgari ücret 630 TL”yazılı dövizler taşıması ancak“Asgari ücret 1.500 TL olsun”gibi bir taleplerinin olmaması.

Umar Karatepe oldukçaçarpıcı bir örnekle bununnedenini şöyle açıklıyor:“ABD’de asgari ücret 1.300dolar seviyesinde, bu miktarortalama 3 bin liraya tekabülediyor. ABD’de asgari ücretezam isteyen işçi yok, böyle birtalep de yok. ‘3 bin lira maaşımolsun ben de itiraz etmem’ di-ye düşünebilirsiniz ancakABD’deki işçinin aldığı 1200doların harcama kalemlerineayrıştırıldığında, -750 dolar ba-rınma, 200 dolar gıda, 200 do-

lar ulaşım- 50 dolar kalıyor. Bu50 dolara ABD’li emekçi ne misatın alacak: Elektrik, su, do-ğalgaz, iletişim, eğitim, sağlık,sanat… Bu ihtiyaçların toplamıbin doların üstünde ve asgariücrete 1000 dolar zam iste-mektense ABD’deki talep‘iletişim, eğitim, sağlık vsdevlet ödesin’ şeklinde.”

Dev Sağlık-İş üyesi GüllüHanoğlu da talebi Türkçeyeçeviriyor: “Ulaşım, mesaibaşlangıç ve bitiş saatlerindeparasız olsun, eğitimde hiçbirisim altında para toplanmasın,zorunlu ihtiyaç kadar elektrik,doğalgaz, su parasızkarşılansın.”

Asgari ücret denilince aklagelen ikinci soru ise “kim belir-liyor?” veya “nasıl belirlen-

meli?” oluyor. Asgari ÜcretTespit Komisyonu tarafındanbelirleniyor. Bu komisyondaişverenler ve hükümet temsilci-lerinin yanı sıra Türk-İş yöneti-minden temsilciler de var. 15kişilik komisyon; pinpon to-pundaki fiyat artışına göre be-lirlenen enflasyon oranına görebir asgari ücret belirliyor, o çokövünülen büyüme rakamlarıbu hesapta devre dışı. Hesabınsonucunda, açlık sınırı 900 li-rayken asgari ücret 630 liraoluyor. Bu noktada Dev Sağ-lık-İş’in temel sloganlarındanbiri akla geliyor. “İnsanca yaşa-maya yetecek kadar asgari üc-ret.” Bu da, asgari ücretin nasılbelirlenmesi gerektiğine işaretediyor: İşçi sınıfınınihtiyaçlarına göre…

Valilikten ‘sözde’ işçilik

ALP TEKİN BABAÇ

‘Asgari yaşam istemiyoruz’

TÜRKİYE’DE ASGARİÜCRETİN KISA TARİHİ

Köyleri yakılarak kentlere göç ettirilen, ölümcülsektörlerde çalıştırılan Kürtler için taban ücreti,asgari ücret değil yoksulluk yardımı belirliyor

Page 12: 171'inci Sayı

DOSYAHalk›n Sesi

1229 Kas›m 2012 / 12 Kas›m 2012

Mısır’da sol, emek hareketi temelinde,emekçi sınıfların isyanıyla birlikte büyüyor.Filistin ve Suriye’de ise ulusal niteliktekiözgürlük hareketleri toplumsal muhalefetipeşinden sürüklüyor

Neoliberalizmin ve Siyasal İslam’ın krizini birarada yaşayan Arap ülkelerinde, diktatör-lükler devriliyor ya da sarsılıyor. Emekçisınıflar farklı söylem ve dinamiklerle tarihsahnesine çıkıyor

Tunus’la başlayan, Mısır’a ve

diğer birçok Arap ülkesine yayılan

isyanlar çok yıllık diktatörlükleri

sarstı, yıktı. Yıkılanın yerine kuru-

lan hükümetler de isyanları dindi-

remedi. Liberal İslamcı hükümet-

lerin dizginleyemediği yeni işçi

sınıfının isyanı, sol hareketlerle

buluşmaya başladı.

Suriye’de Esad rejimine karşıgelişen muhalefet, emperyalist

müdahalelerle kısa sürede gerici bir içsavaşa çevrildi. Başlangıçta iki tarafiçin diyalog ve müzakere önerisiniöne çıkaran ve emperyalist müdahal-eye karşı tavır geliştiren sol, gelişen içsavaş sürecinde giderek silikleşti.Suriye bağımsız muhalefeti adına 29Ağustos 2011’de bir açıklama yapanSuriye Mahalli Eşgüdüm Komiteleri,Suriye Devrimi’nin barışçıl gösteriler-le geleceğini belirterek silahların kul-lanılmasının diyalog zeminini yokedeceğini belirtmişti.

Suriye genelinde çatışmalar yaşa-nırken ülkenin kuzey bölgesinde 19Temmuz günü Kürtlerin 6 kentte öz-yönetim ilan etmesiyle süreç değişti.Kürtlerin oluşturduğu DemokratikBirlik Partisi’nin (PYD) atağı, AKPtarafından Barzani’ye örgütlettirilenSuriye Kürt Ulusal Konseyi’nin(ENKS) bölgedeki etkinliğini azalttı.

PYD’N‹N GÜCÜ, ÖZYÖNET‹MMEKAN‹ZMALARINDAN GEL‹YOR

PYD’nin aldığı inisiyatifi devamettirmesin nedeni askeri güçtenziyade halka sunduğu özyönetimmekanizmalarının halk tarafındanbenimsenmesi ve toplumun birçok

kesiminde yaygınlaşması oldu.PYD’nin “Laik, Demokratik, Sosyal,Bağımsız Kürdistan” diye formüle et-tiği bu mekanizmalar, Kürt halkınakendi kendini yönetme ve geleceğihakkında söz ve karar hakkı olanağıtanıdığı için halkın yoğun desteğinialıyor.

4 Temmuz’da gerçekleştirilen Ka-hire toplantısında emperyalizm güdü-mündeki Suriye muhalefetinin Kürt-

lerin hak ve taleplerini reddetmesiylebirlikte, aynı muhalefet hareketi için-de bulunan ENKS’nin de politikalarıiflas etmiş oldu. PYD, bir yandanENKS ve Suriye muhalefeti ile ilişki-lerini sürdürürken bir yandan da öz-yönetimleri Halk Meclisleri ile köyle-re kadar yaygınlaştırdı ve bu organlarıülke çapında merkezileştirdi.

Halka söz ve karar mekanizmalarısunan PYD, kendi örgüt çıkarının

değil bölgedeki Kürt halkının çıkar-ları doğrultusunda hareket ettiğinigöstermiş oldu.

KÜRTLER BARZAN‹’DEN DE⁄‹LDEMOKRAS‹DEN YANA

10 Temmuz günü ENKS ile YPGgüçlerini birleştirme kararı aldı ancakBarzani tarafından kurulan ENKS,PYD’nin askeri gücünü kırmak içinyoğun çaba sarf etti. Kürt halkı temsiledilmeyeceği bir Barzanili seçenektenyana tercih kullanmaktansa, özyöne-tim mekanizmalarını oluşturduklarıPYD çizgisinden yana tavır aldı.

AKP, PYD’YE SALDIRIYOR Suriye’de Esad’ın gitmesini

bekleyen ve hüsrana uğrayan AKP,gözünü PYD’nin engellenmesinehatta yok edilmesine dikti. AKP,Barzani öncülüğünde bölgede birFederal Kürdistan kurulmasıgirişimlerini de destekledi. Suriye’yeyönelik tezkerenin 4 Ekim’de kabuledilmesinden sonra İslamcı çeteler,TSK ve MİT desteği ile PYD güçler-ine saldırmaya başladı. Kasım başındabaşlayan saldırılar, Resulayn kentindeyoğunlaştı. İslamcı çetelerle PYDarasında 26 Kasım günü bir ateşkesimzalandı.

Yeni işçi

sınıfından sola

merhaba

Kürtlerin artan inisiyatifi

‘Arap baharı’nın solu

T arihte bilinen ilk işçi greviMısır’da gerçekleşti. M.Ö1157 yılında Set Maat (Dair

Medine) kentinde mezar inşaatındaçalışan işçiler, çalışmalarınınkarşılığını alamadıkları için işbıraktı. III Ramses dönemindegerçekleşen grev, papirüslereişlenirken, bu belgelerde iktidardakiyolsuzluklardan da bahsediliyor. Bubilgiyi İngiliz Tarihçi William F.Edgerton’un The Strikes in RamsesIII’s Twenty-Ninth Year adlıeserinin 137 ile 145’inci sayfalarındabulmak mümkün.

Mezar inşaatında çalışankölelerin, firavunları, kralları,imparatorları devirecek olan işaretfişeğini ateşlediği topraklar, herdönem direnişlere sahne oldu. Şimdiise yeni işçi sınıfının nüveleri sahnealıyor.

14 Ocak 2011’de Tunus’tabaşlayan isyandan aldığı esinle,Mübarek rejimine, çalışmakoşullarına karşı isyan edenMısırlılar, 25 Ocak 2011’de TahrirMeydanı’nda başlattıkları ve 18 günsüren çatışmaların sonundaMübarek’i devirdi. Tepkisel eylem-ler, sokak gösterileri, kitlesel miting-ler ve grevlerle isyana dönüştü.Grevlerle desteklenen Tahrir eylem-leri sonucunda Mübarek, 11 Şubat’-ta yönetimi orduya bırakarak istifaetti. Mısır’da kurulan ve reformsözünü yerine getirmeyen geçicihükümet de 18 Kasım 2011’debaşlayan ikinci Tahrir isyanı sonucu22 Kasım günü istifa etmek zorundakaldı.

İki Tahrir isyanı, ülkenin siyasiyapısını da değiştirdi. Değişimi, 28Kasım’da başlayan parlamentoseçimleri, Mart 2012’deki anayasareferandumu ve Mayıs 2012’debaşlayan iki turlu başkanlık seçimlerisüreçlerinde görmek mümkün.

İkinci Tahrir isyanından 10 günsonra başlayan seçim sürecindealanları dolduran emekçiler“boykot” çağrısında bulundu. Yüzde52 katılımla gerçekleşen seçimdeMüslüman Kardeşler’in partisi birin-ci parti çıktı. Mart 2011’de gerçek-leşen anayasa referandumu dayüzde 40 katılımla gerçekleşti.

2012’nin Mayıs’ında gerçekleşen ikiturlu başkanlık seçimlerindeMüslüman Kardeşlerin adayı Mursibaşkan seçildi. Katılım yine yüzde 40civarında oldu.

Başkanlık seçimlerinin ilk turun-da Muhammed Mursi, oyların yüzde25’ini, ordunun adayı yüzde 24’ünüalırken solcu-Nasrcı aday ise oylarınyüzde 22’sini aldı.

GÜÇLENEN SOLİki Tahrir isyanına ayak sürçerek

katılmak zorunda kalan ve ordu ileişbirliği yaparak iktidara ulaşanMüslüman Kardeşler emekçilerintaleplerini karşılayamadı, tepkileride sisteme eklemleyemedi. BöyleceMüslüman Kardeşlerin emekçisınıflar üzerindeki etkisi giderekzayıfladı. Sarı sendika konumundakive ülkenin en büyük işçi sendikası

konfederasyonu olan Genel İşlerSendikası üye kaybederken, birinciTahrir isyanı başında (30 Ocak2011) kurulan Bağımsız SendikalarKonfederasyonu (BSK) ise giderekgüçlendi. Devlet güdümlüsendikanın 5 milyona yaklaşan üyesayısı 3 milyonun altına düşerkenBSK’nin üye sayısı 1,5 milyonugeçmiş durumda.

Mısır’daki sol da bu süreçtegiderek güçlendi. 2010 öncesindeetki alanı sınırlı olan sosyalistlergeniş kitlelerle buluştu.

Mısır’da Filistin’e destek eylem-leri, ABD’nin Irak’ı işgaline karşıbaşlatılan savaş karşıtı eylemler ve2000’li yıllardan sonra gelişen yenitipte işçi ve köylü eylemleriyle iç içeolan sosyalistler solun diri kalmasınısağladı. Sosyalistler, Tahrir isyanlarıöncesinde hiç de hazırlıksız değildi.

Mısır’da 2005 ile 2010 arasında 2 bin938 emekçi eylemi yapıldı. Ekim2012’nin ilk 15 gününde ise 300 işçieylemi gerçekleşti.

2000’deki İkinci İntifada’ya des-tek eylemleri ve ABD’nin Irak işgalisonrasında gerçekleştirilen savaşkarşıtı eylemler Kifaye Hareketi’ninkurulmasına zemin hazırladı. Avu-kat, gazeteci, akademisyen vb. ke-simlerden oluşan hareket, işsizlik veyoksulluk, sosyal hizmetlere erişim-deki sıkıntılar gibi somut gündemlerdışında bir demokrasi tartışması yü-rüttüğü için beklenen desteği gör-medi. Hareket, Mübarek rejimininbaskılarına karşı militan bir karşı du-ruş sergilese de etkisi giderek zayıf-ladı.

Kifaye’nin etkisini yitirdiği nokta-da sosyalistler 2007’deki grev dal-gasını örgütledi. Dönemin sembol

eylemi, 6 Nisan 2008’de gerçekleşenel Mahalla grevi oldu. Bağımsız birişçi sendikası kurma fikri de busüreçte ortaya çıktı. Mısır’da ilkTahrir eylemleri sürecinde kurulanBağımsız SendikalarKonfederasyonu kısa sürede 1,5milyon üyeye ulaştı.

25 Ocak 2011’de Tahrir’e çıkansol gruplar; 2008’deki Mahalla grev-lerine öncülük eden 6 Nisan GençlikHareketi, liberal Kifaye (Yeter)Hareketi, sendikalar ve sosyalistler-den oluşuyordu. Sosyalistler,anayasa referandumu öncesinde laikblokun içinde yer aldılar. Tartışma-ların giderek laik-İslamcı saflaşması-na daralmasıyla sosyalistler laikbloktan ayrıldı. Sosyalistler, bağımsızsendikalar ve ilerici güçler, başkanlıkseçimleri öncesinde Devrim Sürüyorİttifakı’nı kurdu. Sosyalistler ve sola,Kifaye hareketi içinden ayrılan gru-plar da katıldı.

‹SYANIN TEMEL D‹NAM‹KLER‹Mısır’da sahneye çıkan yeni tip

işçi eylemlerinin üç temel dinamiğivar. Bunlardan ilki genç işsizler.Mahalla’daki tekstil işçileriningrevinde başı çeken kesim, Tahrireylemlerinde de ön planda oldu.Kuzey Afrika’nın genelinde işsizliğinyüzde 10 civarında seyrettiği 2009yılında genç işsizlik oranı yüzde25’lere ulaşıyordu. 2000’lerin başın-dan itibaren uygulanan neoliberalpolitikalar emekçileri giderek yok-sullaştırdı. 2009’da Mısır’daki çalışa-bilir nüfusun sadece yüzde 45’i iş sa-hibiydi ve bunların yüzde 19’u günde2 doların altında bir ücretle çalışmakzorundaydı. Yoksullaşan kamuemekçileri, yeni işçi sınıfının ikincitemel bileşeni oldu. 2005’ten sonraadliye, ulaşım ve belediye hizmetkollarındaki eylemler yaygınlaştı.

2008’deki krizinden en çok etkile-nen ihracat alanında faaliyet göste-ren işkollarındaki işçiler oldu. Gençişsizlerle birlikte Mahalla isyanınıntemel dinamiği olan bu kesim Tah-rir’de de yerini aldı.

Mısır emek hareketindeki üç te-mel dinamiğin yanı sıra Libya’da2011’deki savaştan kaçan ve ülkele-rine gelen göçmen işçiler de işçisınıfının temel dinamikleri arasındagösterilebilir.

Emperyalistler tarafından gerici bir iç savaşa sürüklenen Suriye’de, kurduğu özyönetimmekanizmalarıyla Kürt halkının taleplerine karşılık veren PYD çizgisi giderek güçleniyor

Arap Bahar›’n›n bafllad›¤› yer olanTunus’ta Bin Ali halk hareketi taraf›n-dan 14 Ocak 2011’de kovuldu. 23 Ka-s›m 2011’deki seçimlerden liberal ‹s-lamc› En Nahda Partisi yüzde 41 ora-n›nda oy alarak birinci parti ç›kt›. Ancakmeflruiyet sorunu yaflayan En Nah-da’n›n liberal ‹slam›, Tunus halk›n›nekonomik iyileflme, toplumsal ve politiközgürlük taleplerine yan›t veremedi¤igibi ezilenlerin tepkisini sisteme dahiledemedi.

Bin Ali'nin devrilmesinin ard›ndaniflsizlik ve hayat flartlar›nda bir düzelmeolmamas›n› protesto eden Tunuslular,daha iyi bir yaflam talebiyle 18 Ekim

günü greve gitti. Devrimin üzerinden 2y›l geçmesine ra¤men, Türkiyeemniyetinin Tunus polisine biber gaz›e¤itimi vermesi, tepkilerin hükümetiendiflelendirdi¤ini gösteriyor.

Arap Bahar›’n›n bir di¤er etkisi dekad›n militanl›¤›n›n yükselifle geçmesiy-le yafland›. Tunus’ta kad›nlar hüküme-tin ayr›mc› uygulamalar›na karfl› soka¤aç›kt›. Arap ülkelerindeki kad›na yönelikayr›mc› uygulamalar karfl›s›nda ses ç›-kar›lmaya baflland›. Facebook üzerindeörgütlenen kad›nlar, bask› karfl›s›ndatürban›n› ç›kararak foto¤raflar›n› pay-laflt›. Bu eylem sansürlense de kad›nla-r›n isyan›n› dindiremiyor.

Yükselen kadınmilitanlığı

Yeni firavun yeni işçi sınıfıMübarek’in devrilmesinden sonra Müslüman Kardeşler ordu ileanlaşmalı iktidara geldi. Mısır’da ‘firavun’ değişse de emekçi-lerin isyanı değişmedi, öfke Tahrir’e çıkmaya devam ediyor

Mursi, yeni "Firavun kanunlar›" denilen kararlara imza att›, halk soka¤a ç›kt›. Tahrir'de binler Mursi'nin Mübarek'tenfarks›z oldu¤unu ve devrimin sürmesi ça¤r›s› yapt›. Pek çok kentte Müslüman Kardefller'in bürolar› atefle verildi.

Arap Bahar›’n› Filistin’de bir etki yaratma-mas› beklenemezdi. Yo¤un iflsizlik ve temelgeçim maddelerinin fiyatlar›n›n sürekli art›fl›,kamu emekçilerinin maafllar›n›n düzenliflekilde ödenmemesi Arap Bahar› etkisiylebirleflince, ekim ay›nda Filistin, kamuemekçilerinin grevlerine sahne oldu.Eylemlerin hedefi yolsuzluklar ve kara paraiflleriyle an›lan HAMAS yönetimiydi.

D›fl ticareti yüzde 92 oran›nda ‹srail’eba¤l› olan Filistin’de HAMAS’›n iktidaragelmesiyle ‹srail’in Gazze’deki ablukas› artt›.Temel ihtiyaç maddelerinin ve tüketim mad-delerinin giderek zamlanmas›na ‹srail’inuygulad›¤› bask› da eklenince ülkede iflsizlikyüzde 60’lara kadar yükseldi. Topraklar› iflgaledilen, ifl sahalar› giderek daralanFilistinliler, ‹srail’de çal›flmak zorundakal›yordu. 2000’deki intifadan›n ard›ndan‹srail’in uygulad›¤› ekonomik ambargonedeniyle Filistinliler ancak tar›m ve inflaatalanlar›nda çal›fl›yordu. 2005’ten sonraFilistinlilere yönelik sistematik iflten ç›karmasald›r›lar› ve ‹srail’e çal›flmaya gidenFilistinliler üzerinde uygulanan yo¤un bask›sonucu ‹srail’de çal›flan Filistinlilerin say›s›giderek azald›.

Filistin solunu en büyük gücü olan FHKCbu süreçte giderek güçlendi. Son anketleregöre Gazze’de HAMAS yüzde 20, El Fetihyüzde 30 ve FHKC de yüzde 7’lik halkdeste¤ine sahip.

Filistine’de siyaseti belirleyen ,emekçis›n›flar›n neoliberal politikalara olan tep-kisinden ziyade ‹srail iflgaline karfl›gerçeklefltirilen ulusal direnifl çizgisi. ‹srailiflgali karfl›s›nda, örgütlerin tamam›n›n bir-likte direnifline ve mücadelesine dayananulusal direnifl siyasetini ›srarla sürdürenFHKC, HAMAS’›n iflbirlikçi tavr›n›n veçürümüfllü¤ünün a盤a ç›kmas›n› sa¤l›yor.

Filistin’de değişendengeler

ALP TEK‹N BABAÇ

Page 13: 171'inci Sayı

TARİHHalk›n Sesi

1329 Kas›m 2012 / 12 Aral›k 2012

A BD’nin Türkiye’ye yerleştirdiği füzeler,uluslararası bir krize yol açtı.Rusya’dan gelen karşı hamleyle dünya

nükleer bir savaş tehlikesine ilk kez bu kadaryaklaştı. Ancak füzeler yerleştirilirken olası birsavaşın en yakın hedefi haline gelen Türkiyehalkları bilgilendirilmedi. NATO’nun ABD veTürkiye dışındaki üyeleri de haberdar edilmedi.ABD ve emperyalist politikalara yaslanarakbölge gücü haline geleceğini sanan gerici-libe-ral iktidarın dahilinde gelişen süreçte KürecikÜssü’nün savunma amaçlı olduğunu açıklayan-ların yalan söylediği, Türkiye’ye yerleştirilenfüzelerin gizlendiği ortaya çıktı.

Tamı tamına 50 yıl önce yaşanan ve KübaFüze Krizi diye bilinen bu süreç, Türkiye FüzeKrizi diye adlandırılsa yanlış olmazdı. Çünküdünyayı bir nükleer çatışmanın eşiğine getirenolaylar, 1962’de Sovyetler Birliği’nin Küba’yanükleer başlıklı füze yerleştirmesi ile patlakverse de, tüm bunlar 1959’da ABD ile Türkiyearasında imzalanan bir anlaşma uyarınca1961’de Türkiye’ye nükleer başlıklı Jüpiterfüzelerinin yerleştirilmesinin doğrudan birsonucu olarak yaşanmıştı.

KOMÜN‹ST ‘TEHD‹T’ ABD’N‹N D‹B‹NDE1959 Küba Devrimi gerçekleştiğinde, ABD,

Batista gibi bir kuklasını yitirmişti ancak neylekarşı karşıya olduğundan henüz emin değildi.Fidel Castro ilk başta pek renk vermemişti.Öyle ki iktidar ilk ele geçirildiğinde resmidemeçlerde “sosyalizm” kavramı öneçıkarılmıyor, ABD ile iyi geçinmekten, özelmülkiyete saygıdan söz ediliyordu.

Devrimin radikalleşmesi ve ABD işbirlikçisiegemen sınıfları doğrudan hedef almayabaşlaması karşıdevrimci saldırıyı tetikledi. ABDdestekli muhalifler Domuzlar Körfezi Çıkart-ması diye bilinen başarısız bir askeri müdahalegirişiminde bulundular ve yenildiler. Fidel, 16Nisan 1961’de Domuzlar Körfezi Zaferi ile bir-likte devrimin sosyalist karakterini de ilan etti.

Böylece Küba, ABD ile Sovyetler Birliğiarasında süren Soğuk Savaş’ta safını sosyalistkamptan yana belirlemiş oluyordu. Aynı yıldünyanın bir başka yerinde, safını kapitalistkamptan yana belirleyen Türkiye’de iseMalatya Kürecik’e NATO radar sistemi,Manisa Akhisar’a da nükleer başlıklı Jüpiterfüzeleri yerleştirilmişti. Gerçi Manisalılar da budurumdan Türkiye halklarının geri kalanı gibi,ancak 40 yıl sonra haberdar olacaktı amaSovyetler her şeyin farkındaydı. Üstüne üstlükSovyetlerin burnunun dibine nükleer füzeleriniyerleştiren ABD’nin burnunun dibinde desosyalist bir ada duhul etmişti.

ABD karşısında Küba’nın ve SSCB’ninsavunma ihtiyaçları çakışıyor, bu durum her ikiülkeyi birbirine yaklaştırıyordu. Küba Devrimi,Rusya’yı kapitalizme geri döndürecek SSCBrevizyonizmi karşısında kimi zaman eleştirel birtavır alsa da emperyalist saldırganlık karşısındabirlikte tavır almaları kaçınılmazdı.

KÜBA FÜZE KR‹Z‹1 Mayıs 1960’ta Sovyet toprakları üzerinde

bir ABD casus uçağının düşürülmesininardından ABD ile Sovyetler Birliği arasındagerilim tırmanıyordu. Ertesi yıl Türkiye’yeradar ve füze sistemleri yerleştirildi. 1962 son-baharında ise Sovyetler, Küba’ya nükleer füzesistemleri yerleştirmeye başladı.

John F. Kennedy yöntimindeki ABD budurumu gerekçe göstererek 22 Ekim 1962’deKüba’ya abluka uygulanmaya başladı. Busırada, Atlantik Okyanusu’nda seyreden Sovyetgemileri Küba’ya yaklaşmaktaydı. Kennedy,ablukayı delmesi halinde Sovyet gemilerinibatırılacakları tehdidinde bulundu. Sovyet lide-ri Nikita Kruşçev saldırı değil savunma silahıtaşıdığını söylediği gemilerin durması için emirvermeyeceğini açıkladı. Bu durum gerilimidaha da tırmandırdı.

Kurşçev, 27 Ekim’de Kennedy’ye gönderdiğimektupta, ABD’nin Türkiye’deki füzelerisökmesi halinde SSCB’nin de Küba’dakilerisökeceğini, Türkiye’ye müdahale etmeyeceğinibelirtmiş ve Küba’daki füzelerin sökülmesinin

karşılığı olarak ABD’nin de aynı güvenceleriKüba açısından vermesi gerektiğini ekledi.

Kennedy ise yanıt olarak, Kübadaki füzelersöküldüğü taktirde Küba’ya karşı uygulananablukaya son verileceğini ve Küba’yı işgaletmeyeceği güvencesini verebileceğini ancakTürkiye’deki füzelerin sökülmesi konusunun,füzeler çok daha önce yerleştirildiği için “ayrı”olduğunu söyledi. Devam eden görüşmelersonucunda, Türkiye’ye yerleştirilen füzelerinhemen değil ancak bir süre sonra sökülmesiüzerinde anlaşıldı.

Füze Krizi sonucunda Soğuk Savaş’ta birtür yumuşama sürecine girildi. Kriz hemsosyalist kampta hem de kapi-talist kampta çatlaklara yolaçmış olsa dataraflar açısındanbelli kazanımlar-dan söz edilebilir-di. Burnunundibindeki nükleertehditten kurtu-lan ABD

kazanmış sayılırdı. ABD istilasıtehdidinden kurtulan Küba Devrimikazanmış sayılırdı. ABDsaldırganlığını sınırlandıran SSCBkazanmış sayılırdı. Bu üç bağımsızgücün yanında Türkiye’nin iseABD’nin bir oyuncağı ve pazarlıkmalzemesi olmaktan öte rolübulunmuyordu.

Bir füze krizi çok şeyi çözerAL‹ ERG‹N DEM‹RHAN

THKO’nun üç devrimci önderi.Kadir Manga, Sinan Cemgil,

Alparslan Özdoğan ve arkadaşları,Malatya Kürecik’teki Amerikan RadarÜssü'nü tahrip etmek için gittikleriNurhak'ta, 31 Mayıs 1971 günü ihbaredilmeleri sonucu jandarma tarafındankuşatıldılar. THKO'lu devrimciler tes-lim olmadı ve çatışma sonrası jandarmatarafından Manga, Cemgil, Özdoğankatledildi. Grupta yer alan MustafaYalçıner ağır yaralandı. Hacı Tonak iseyakalandı. Metin Güngörmüş veAhmet Erdoğan ise yakalanamadı. 6Haziran'da yakalanan Güngörmüş veErdoğan, Yalçıner ve Tonak’la birlikteTHKO davasında yargılandılar.

S‹NAN’LA B‹RL‹KTE S‹LAHI DA…“Dağdaki THKO ekibi, Nurhaklarda

Egen Geçidi’nde kamp kurmuştur.Geçidin güneyinde Kullartatlar Köyüvardır. Erzak almak için KullartatlarKöyü’ne gidilerek bakkaldan alışveriş

yapılır. Bakkal, şüphelenerek muhtarahaber verir. Muhtar da, jandarmakomutanına... Tuncer Sümer ile FevziBal, erzakları Malatya’danDoğanşehir’e götürebilmek için KaraaliBoran’a ait cipi kiralar. Ciple birlikteSırıklı Yaylası’nın çıkış başına kadargelinir. Mustafa Yalçıner ve üç arka-

daşı erzakı almak için cipin yanınagelir. Erzak taşınırken Fevzi Bal, cip ileşoförün başındadır. Bu arada, bir kırbekçisi ile dört avcı, cipin bulunduguyere doğru yaklaşırken cipin şoförüKaraali Boran, ‘Allah’ını seven banayardım etsin’ diye bağırır. Kır bekçisi,bir el ateş eder. Fevzi Bal, kendini yere

atar. Bu fırsattan yararlanan şoför, cipi-ne atlayarak kaçar ve olayı jandarmakomutanına anlatır.

Jandarma ve köylülerin açtığı ateşsonunda ilk Kadir Manga vurulur.Göğsünden vurulan Kadir, yarım daki-ka sonra ölür. Ölümler peş peşe gelir.Kadir’in arkasından iki-üç kurşunyarası alan Alp, hemen can verir.Bacağı ve omuzu kanayan Sinan, yarıayakta, kuru bir ağacın arkasında siperalmıştır. Otomatik silahıyla kesik kesiketrafı tarar. Bir süre sonra Sinan’la bir-likte silahı da susar.”

Turhan Feyizoğlu’nun Nurhak’ta BirŞafak Vakti kitabında böyle yazıyor. Bupasajlar “maceracı gençler”, “devrimci-lerin halkla kopukluğu”, “halkın güve-nilmezliği” vb değerlendirmeler için iyibirer dayanak olurdu doğrusu.

Ancak 50 yıl sonra bir kez dahaaçılan Kürecik Üssü’ne karşı 2 Ekim2011’de binlerce köylünün düzenlediğieylemde görüldüğü gibi silahlar neboşuna patlamış ne de susmuştu.

Kürecik Füze Kalkanı Radar Üssü,AKP iktidarıyla muhalefetarasındaki tartışmalara konu

olmaya devam ediyor. İsrail’in Gazze’yeyönelik son saldırılarının ardından, AKPiktidarına seslenen CHP Genel BaşkanıKemal Kılıçdaroğlu, “SamimiysenizKürecik’i kapatın” dedi.

Tayyip Erdoğan ise şöyle yanıt verdi:“NATO’nun var olan üssü aynı yerindeyeniden kurulmuştur. Füze kalkanı diyororada füze kalkanı mı var? Orası radarüssüdür. Oraya füze yerleştirilecekse biz-den izin almaları lazım. Burası bir NATOradar üssüdür ve biz NATO’nun bir üye-siyiz.”

50 yıl önce yaşananlarla bugün yaşanan-lar arasındaki benzerlik can sıkıcı. AyrıcaErdoğan’ın dediklerine şüpheyleyaklaşmamızı zorunlu kılıyor. Erdoğan’ın,siyasi mirasçısı olduğunu söylediği AdnanMenderes döneminde (1959) ABD’yleimzalanan anlaşmalar gereği KürecikÜssü kurulduğunda da (1961), kimsefüzelerden söz etmemiş, yalnızca birradar üssü kurulduğu açıklanmıştı. Aynıyıl Manisa Akhisar’da radar sistemiylebütünleşik nükleer füze sistemlerininkurulduğu ancak 40 yıl sonra, yani işişten geçtikten sonra öğrenilecekti.Radar füzesiz olmuyordu.

Ayrıca NATO bünyesindeki bugirişim, NATO üyelerinin ortak kararıyladeğil ABD’nin tek taraflı kararlarıylailerletilmiş Küba Füze Krizi’nden sonrayaşanan tartışmalarda bazı üyelerABD’ye itiraz etmişti. İtiraz edenler

arasında Fransavardı amaTürkiye yoktu.

Silahlar her zaman ateşlen-mek için üretilmedi. Silah-

ların ateşlenmesi halinde yaşa-nacaklar düşünüldüğünde be-liren dehşet tablosu, herkesinsavaşa yol açmaktan kaçınarakbelli çizgileri aşmamaya gayretettiği bir denge durumu oluş-turdu. Bu, asıl olarak nükleersilahlar söz konusu olduğundageçerliydi. Savaş kolayca gözealınamıyordu ancak bütündünya silahların tetiklenmesi

halinde birbirini ortadan kal-dıracak şekilde silahlanıyordu.

II. Dünya Savaşı’nda ABD6 Ağustos 1945’teHiroşima’ya, 9 Ağustos’taNagasaki’ye iki bombaatılmasına karar verdi. AncakJaponya zaten teslim olacaktı.Ama ABD yine de bombalarıattı.

Aslında ABD, 8 Ağustos’taJaponya’ya savaş ilan edenSovyetlere bir mesaj vermişti:

“Bizim atom bombamız var,sizin yok, öyleyse dikkatliolun!” ABD nükleer silahprogramını Büyük Bri-tanya’yla da paylaştıklarınıaçıkladı. SSCB 1949’da atombombasını elde etti. Dahasonra kervana Fransa ve Çinkatıldı. Sonra Hindistan,Pakistan, İsrail ve en sonolarak da 2006’da Kuzey Koreatom bombası elde etti.ABD’nin Türkiye’deki askeri

üslerde de nükleer silahbulundurduğu söyleniyor.

Sonu gelmeyen silahlanmayarışıyla savunmaların güçlen-diği iddia edildii. Oysa birtarafın silahlanması, karşıtarafı da daha fazla silahlan-maya teşvik ederek dünyayısonu gelmez bir döngüyehapsetti. Güvence altında olantek şey silah satıcılarının karıve kaynakları silahlanmayaayrılan halkların sefaleti ve

Dehşetdengesi

K ‹ M ‹ S ‹ P A Z A R L I K Y A P T I K ‹ M ‹ S ‹ P A Z A R L I ⁄ A M A L Z E M E O L D U

Küba Devrimi’nin lideri Fidel Castro, yanı başındaki ABD’ye kafatutarken Türkiye’yi yönetenler ABD’ye gizlice üs tahsis ediyordu

Çin işi bir oyuncakkenTarihte ilk füzeyi 1200’lü y›llarda

Çinliler yapt›. Barut kullan›larakhavai fifle¤e benzeyen küçük füzeleryap›l›yor ve bayram gecelerini süs-lüyorlard›. Bu bulufl, önce Araplaradaha sonra da Avrupal›lara geçti.

Evliya Çelebi, Seyahatname’de,1633’te Osmanl›l› bir bilim insan›n›nyapt›¤› roket ile yüzlerce metreuçtu¤undan ve sonra kollar›ndakikartal kanatlar› ile inifl yapt›¤›ndansöz eder. 17. yüzy›lda yaflam›fl birbilim insan› olan Lagari HasanÇelebi, IV. Murat döneminde, üzeri-ne bindi¤i ilkel bir roket ile bir gös-teri yapm›fl ve ödüllendirilmifltir.

Daha sonra Lagari K›r›m’a sürülecek,füze teknolojisinin K›r›m’› içine alanUkrayna topraklar›nda gelifliminebakarak abart›l› ba¤lant›lar kuranlarç›kacakt›r.

Seyahatname üzerindeki tarifegöre yap›lan deneylerde, tarif edil-di¤i gibi yüzlerce metrelik bir uçuflve yumuflak iniflin mümkünolmad›¤› görülmüfltür. Lagari’ningösterisinin hayranl›k uyand›rd›¤› veabart›ld›¤› düflünülmektedir.

Füzeler ancak bulunduktan 800y›l sonra, I. Dünya Savafl›’n›nard›ndan askeri amaçl› olarak kul-lan›lm›flt›r.

1971 devrimciliğinin simge eylemlerinden biri de THKO militanlarının Kürecik Radar Üssü’ne karşı eylem yap-mak için Nurhak’lara çıkışıdır. Eylem ilk bakışta her yönüyle başarısız olmustur ama yalnızca ilk bakışta...

Kürecik’e varmadan

Radarfüzesizolmaz

Page 14: 171'inci Sayı

MEDYA/YAŞAMHalk›n Sesi

1429 Kasım 2012 / 12 Aralık 2012

Geniş ev, geniş aile anlamına geliyor ve artan her metre kare, aile bireylerinin sayısındaki her artış kadını eve biraz daha bağlıyor.Hem evde hem işyerinde denetlenen kadın, ola ki zaman buldu da dışarı çıktı, merak etmeyin onu da Turkcell hallediyor!

Geniş aile, geniş daire, dar yaşam

Kasım başında Zamangazetesinde bir haberyayımlandı. Uzmanlara(!)

danışan Zaman gazetesi, yeni yapılanaz odalı, stüdyo tarzı küçük evlerin verezidansların geleneksel aileye tehditoluşturduğu ve aile yapısını yozlaştır-dığı konusunda uyarıda bulunmuş. Butarz evlerin tehdit oluşturma nedeniniise; yaşlı ve çocuk bakımına elverişsizolmasıyla, yani geniş aileler için uygunolmamasıyla açıklıyor. “Böylece yaşlı-lar yalnızlaştırılıyor, gençler de evdenuzaklaştırılıyor” diyor haber. Bu tarzevlerin birkaç büyükşehirdeki oranla-rıyla devam eden haber, son paragraf-ta açık havuzlara ve bu evlerin garso-niyer olarak kullanılıyor olma ihtimali-ne dikkat çekerek, ‘ahlaksızlık’ ve ‘yoz-laşma’ uyarısı yapıyor.

Her ne kadar haber sonparagrafında okuyucuyu sarsmayaçalışsa da, haberin en önemli noktasınıen baştaki bakım meselesi oluşturu-yor. Zira yazıda adı hiç geçmeyen bu‘bakıcı’ ve yazının en çok gizlenmişöznesi: Kadın. Çünkü, geniş ev, genişaile anlamına geliyor ve artan hermetre kare, aile bireylerininsayısındaki her artış, kadını eve birazdaha bağlıyor. Evler büyüse, ev içinüfus artsa dahi kadının emeği görün-mezliğinden hiçbir şey kaybetmiyor.

KAPİTALİZM İLE BARIŞIK AİLEModern feminizmin kurucusu

olarak kabul edilen Fransız düşünür

ve aktivist Simone de Beauvoir,“İkinci Cins” kitabında kadının evdeyaptığı işi Yunan mitolojisinde tanrılartarafından cezaya çarptırılanSisyphus’un işkencesine benzetir.Sisyphus sırtına yüklenen kayayı yük-sek bir dağın zirvesine çıkarmaklacezalandırılmıştır. Ancak asıl ceza hertırmanışta tam da tepeye varacakkenkayanın sırtından aşağı düşmesidir.Her defasında Sisyphus kayayı yük-

lenir ve en aşağıdan yeniden tırman-maya başlar. İşte bu sonu gelmeztekrarı ev işlerine benzetir, Beauvoir.Kadının ev işleriyle kurduğu ilişki tamda bu yüzden hem mekansal hem dezamansaldır. Erkek egemen ilişkikadının emeğini hem mekana hem dezaman hapseder.

Türkiye’de kadının sırtına yüklenenkaya ise gün geçtikçe ağırlaşmakta.AKP bugüne kadar sağlık

politikalarındaki değişimle ve istihdampolitikalarıyla kadını aileye ve evebağlı kılmaya büyük çaba harcadı,harcıyor. Sağlıkta dönüşümle veözelleştirmeyle yaşlı ve çocuk bakımemeği kadının omuzlarına yükleniyor.Kadının ev işini aksatmamasına‘olanak tanıyan’ cinsiyetçi işbölümü veesnek istihdam yöntemleri tam daataerkillikle kapitalist üretimin arasınıbuluyor, çelişkilerini uzlaşlaştırıyor.

Bu arabuluculuğu başbakanınyaptığı açıklamalardan da takip etmekçok zor değil. Bir yandan kadının daçalışma hayatına katılması gerektiğinisöylerken öte yandan ‘üç çocuk’ söyle-mi ve kadının çalışırken ev işleriniihmal etmemesi gerektiğine dair söz-leri bu ittifakın söylemsel temsilidir.Hem erkek egemen ilişkilerle hem deüretim ilişkileriyle kadını denetleyensistem bu söylem ve uygulamalar

üzerinden daha da yükseliyor.

TURKCELL İFTİHARLASUNDU

Bu denetimekatkı sağlayan

bir kam-panyaise yine

geçtiğimizgünlerde

Turkcelltarafından sunul-

du. Yolda Takip veMutlu Aile Paketi ile

‘sevdiklerinizin’ yerinitespit edebilme olanağı sağlayan buteknolojinin duyurusunu ise Turkcellşöyle yapmış: “Turkcell Yolda Takipile "Nerede kaldın?" sorusunun cevabıcebinizde.” Turkcell bu servisle talipüzerine, takip edilmesini istediğinizkişinin nerede olduğunu size sms ilebildiriyor. Bu sorunun muhatabınıngenellikle kadınlar olduğunu ve buuygulamaya rıza göstermemenin erkekegemen koşullar içerisinde şiddetedavetiye çıkaracağını düşünmemiz budenetimi anlamaya yeterli olacaktır.

İlk habere dönelim. Haberin kimimuhatap aldığı, ev alana mı, ev yapanamı derdini anlatmaya çalıştığı tartışılır.Ancak devletin vermesi gereken ba-kım hizmetini kadına yıktığını ve bü-tün bu bahsedilen ataerkil denetleme-ye hizmet ettiğini söylemek çok da zordeğil. Hem evde hem işyerinde bu iliş-kilerce denetlenen kadın, ola ki zamanbuldu da dışarı çıktı, merak etmeyinonu da Turkcell hallediyor!

ÖZGÜR GENÇ

Terörle Mücadeleden Sorumluİstanbul Emniyet Müdür

Yardımcısı Sedat Selim Ay, ken-disi hakkındaki çok sayıdaki haberve yazıya ilişkin olarak “Terörlemücadele eden kamu görevlileriniaçıklamak ve hedef göstermek”suçundan yargılanması için suçduyurusunda bulundu. Konuylailgili inceleme yapmak üzeremüfettiş görevlenderildi. Sedat Selim Ay’ın Temmuzayında terfi edilmesinden son-raki süreci, şikayetçi olduğuhaberleri kolajlayarak hatırla-yalım:

“Sedat Selim Ay'ın Atılımgazetesi Genel Yayın Yönetmeniİbrahim Çiçek'in de aralarındabulunduğu sekiz kişiye işkenceyaptığı gerekçesiyle 14 ay hapiscezası ve 3 ay 5 gün de meslektenmen cezası aldığını hatırlatan(Ümit) Efe, ‘Diğer tecavüz olay-larıyla ilgili iddiaları bir kenarabırakacak olsak bile Selim Ay'ınişkence olaylarına karıştığımahkeme kararlarıyla sabit birgerçeklik. İşkencenin bir insanlıksuçu olduğunu, işkencecilerin deinsanî değerlerden yoksunluğunuherhalde tartışacak değiliz’ dedi.”(26 Temmuz -Bianet)

“İstanbul Emniyet MüdürlüğüTerörle Mücadele ŞubeMüdürlüğüne sorumlu müdüryardımcısı olarak getirilen Sedat

Selim Ay’ın da aralarında olduğupolis ekibi tarafından işkencegören Birsen Kaya, ‘AKP’ninişkenceciyi nasıl ödüllendirdiğiniAy üzerinden görmüş olduk. Buhem muhaliflere hem deKürdistan’da süren kirli savaşpolitikalarının sahiplenildiğianlamına geliyor. Bu AKP’nin2023 projesinin de ne olduğunugösteriyor’ dedi.” (25 Temmuz-Evrensel)

TECAVÜZ EDEN‘TECAVÜZ ETTİM’ DEMEZ

“... tecavüz eden kişinin ‘Bentecavüz ettim’ demesinin müm-kün olmadığının altını çizen Prof.Dr. (Şahika)Yüksel, tecavüz ispat-landığı zaman da tecavüzcüleringenellikle bunun tecavüz olmadı-ğını, ya gönüllü ilişki olduğunu yada iftira atıldığını ileri sürdüğünübelirtiyor.” (25 Temmuz-Bianet)

“İnsan Hakları Derneği (İHD)İstanbul Şubesi'nde gerçekleştiri-len basın toplantısında, işkencemağdurları Birsen Kaya, Ayşe Yıl-maz, Arzu Demir ve avukatlarEren Keskin ile Gülseren Yoleridevletin işkence politikalarının sis-tematik olduğu ve Sedat SelimAy'ın terfi etirilmesi, sosyalist,muhalif, devrimci kadınlara yöne-lik yeni tecavüzlerin, işkencelerinönünün açılması anlamına

geldiğini ifade etti.” (27 Temmuz-Bianet)

“ ‘İnsanlık onuru işkenceyiyenecek’ ve ‘Gözaltında tacizetecavüze son’ sloganlarını atankadınlar yaptıkları basın açıkla-masında işkencenin bir devletgeleneği olduğunu hatırlatarakişkenceci kamu görevlileritopluma hesap verene kadarmücadelelerine devam edecekleri-ni açıkladı.” (31 Temmuz-Bianet)

“İşkence ve tecavüzden mah-kûm polis şefi Sedat Selim Ay’ınterfi ettirilerek İstanbul EmniyetMüdür Yardımcılığı’na atanması-na AKP’li kadın milletvekilleri‘temkinli’ yaklaştı.

AKP Kurucusu ve MKYK üye-si Ayşe Böhürler: Haberleri oku-yorum. Olayın hukuki boyutunahakim değilim. Ancak bir kadınolarak, kadınlara işkence yapmak-tan hüküm giymiş bir kişinin böylebir göreve atanmasını insani vedoğru bulmuyorum.” (27 Tem-muz-Evrensel)

“Geçmiş hep vardır. Dün ora-dadır. Bir yere gitmez. Silinmez.Geri alınmaz. İnkârlarladeğişmez. Kötülük yüreğinizdenbir yere gitmiyor, işkencenin izleribuharlaşmıyor, ruhunuza,teninize, eline yüzüne yapışıpkalıyor, hissetmiyor musunuz?”(Sibel Yalın Yerdeniz)

İşkenceci Selim Aybunlardan şikayetçi

RedHack: Demek ki korkmamalıymışız

Dünya genelinde bir hac-ker grubu ilk kez "terör

örgütü" suçlamasıylayargılanıyor. RedHack adıylapek çok kamu kurumunun in-ternet sitesine siber saldırılar-da bulunarak, gündemdekikonulara ilişkin eylem yapangrup, “silahlı terör örgüt üyesiolmak” ve “çeşitli bilişim suç-ları işlemek” suçlarıylayargılanıyor.

Dördü tutuklu 11 kişininyargılandığı dava,RedHack’in, Ankara EmniyetMüdürlüğü'nün internet sitesiveri tabanına girerek, burada-ki özel bilgileri ele geçirdiğiiddiası ile yürütülüyor.

Ankara 13. Ağır CezaMahkemesi’nde 26 Kasım’dayapılan ilk duruşmada, 20Mart’tan beri tutuklu bulunan4 kişiden 3’ü hakkında tahliyekararı verildi. Duruşmaya ye-tiştirilemeyen Reşit Pınaroğ-lu’nun durumu ise ifadesininardından belli olacak.

Sanıklardan DuyguKerimoğlu bilgisayarındaDeniz Gezmiş ve YılmazGüney fotoğrafları bulunması

delil gösterilerek yargılanıyor.Kerimoğlu, savunmasında bukişilerin terör örgütü üyesiolmadıklarını belirtti.Kerimoğlu ayrıca, “Budüzeyde bilgisayar bilgim olsaiki yıllık okulun 5. yılındaolmazdım” dedi.

UYDURULMUŞ DAVALARÜLKESİ

Yurt yazarı Necdet SaraçRedHack’in yargılandığı davaile ilgili olarak yazdığı “Uy-durulmuş davalar ülkesi” baş-lıklı yazısında davada THKO,THKP/C, TKP/ML,DHKP/C, MLKP ve PKK gi-bi bir çok örgütün isminingeçtiğini yazdı. Saraç, hiçbirsanığın bu örgütlere üyeliktensuçlanmadığını ama iddiana-mede bütün sanıkların “buörgütlere hizmet etme” ge-rekçesiyle suçlandığını belirtti.

Saraç ayrıca duruşmaya

dair bir gözlemini de şöylepaylaştı: “Mahkeme heyetinintahliye kararı doğru olmasınadoğruydu ama heyetin, dersi-ni yeterince çalışmadığı, bili-şim konusunda da bilgisiz ol-dukları açıkça gözüküyordu.”

Duygu, Alaattin ve Cihanadlı gençlerin rehin alınarakdurdurulmaya çalışıldığınısöyleyen RedHack “Fakatdurmadık! Korkmadık,yılmadık, el etek öpmedik,‘tamam bu davayı bırakıyoruz’demedik! Aksine eylemleri-mizi arttırdık. Onların asılkorktuğu eylemlerimiz değil,‘olabilecek bir’ AnadoluBaharı fırtınasıydı! İnsanların‘yeter ulan’ deme ihtimalleriy-di” dedi. Bütün baskıyarağmen eylemlerine devamettiklerini söyleyen RedHack,örgütlü güçleriyle yapılmakistenenin başarılmasına engelolduklarını ifade ederek “De-

mek ki korkmamalıymışız, ör-gütlü olarak savaşmalı, korku-larımızdan kaçmamalıymışız”dedi.

Saraç’ın deyimiyle ‘uydurulmuş davalar ülkesi’nde RedHack,terör örgütü üyesi olmaktan yargılanıyor. 4’ü tutuklu 11 kişininyargılandığı davada 3 tahliye kararı verildi

Bu kez hedef öğretmenlerBirkaç öğretmenin

piknikte rakıiçerken çektirdiklerifotoğrafı Facebookvasıtasıyla ele geçirenyerel bir gazete öğret-menleri hedef gösterdi.Savcılık haberi ihbarsayarak soruşturmabaşlattı. Yeni Akit“Lisede ahlaksızlık”başlığıyla verdiği haber-de öğretmenlere yöne-lik saldırıyı sürdürdü.

Gazetenin konuylailgili olarak yaptığıhaber incelenmeyedeğer. Gazetenin haberyazmanın temel kural-larından biri olan 5N1K kuralını uygulayışıdikkat çekici. Gazete“nerede?” sorusunu,“Laikçi kesimin kalesi

olarak bilinen Antalya”diyerek yanıtlıyor.Haberde yer alan “‘Öğretmen içerse,öğrenci her kötülüğüyapar’ yorumlarınasebep oldu”,

“fotoğraflar, ‘Bunlaröğretmen mi mey-haneci mi’ yorumlarınasebep oldu”ifadelerindeki yorum-ların kime ait olduğubilinmiyor. Haberin

güncelliği ilkesiylehiçbir ilişki kurmayanhaber, 3 yıl önce çekil-miş bir fotoğrafı konualıyor.

Öğretmenleri veEğitim Sen’i hedef alan

haberin ara başlıklarıözenle seçilmiş:“Öğretmenler rakı içiy-or”, “Veliler endişeli”,“Din karşıtı sendika”.

ÖğretmenlerinEğitim Sen üyesiolduğunu özellikle vur-gulayan haber EğitimSen’i de “ Kur'an veSiyer derslerine karşıçıkan Eğitim Sen” diye-rek tanımlıyor.

Haberin bir detayıda şu: “Okul müdürüve öğretmenler hakkın-da soruşturma başlatıl-dığı öğrenilirken, oku-lun öğrencilerinin deöğretmenlerden farklıolmadığı görülüyor.Sitedeki fotolarda minietekli öğrencilergörülüyor.”

Page 15: 171'inci Sayı

Meksika’da en iyi filmKurtuluş Son Durak filmi Meksika’daki Oaxaca Film

Festivali’nde en iyi film, Belçim Bilgin ise en iyi kadın oyuncuödülünü aldı. Şiddete karşı birlik olan kadınların hikayesinianlatan Kurtuluş Son Durak, kısa süre önce LA Femme FilmFestivali'nde en iyi yabancı film ödülünü almıştı.

Dikmen Vadisi halkının 7 yıldır sürdürdüğü barınmahakkı mücadelesi “Orada Hayat Var” ismiyle kitaplaştı.“Dikmen Vadisi Halkı’nın mücadelesi unutulmasın diye”hazırlanan kitap, Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği,Mimarlar Odası ve Barınma Hakkı Meclisi’nin ortak ça-basıyla hazırlandı.

Elton John, Pe-kin'deki konseriniArap Baharı’nı taklitederek internetteprotesto çağrıları ya-yınlayan Ai Weiwei’eithaf etti. Şair, hey-keltıraş ve insan hak-ları savunucusu AiWeiwei tutuklanmış,ardından kefaletleserbest bırakılmıştı.

Slash ‹stanbul’da

‘80’lardan berimüzik dünyasını sal-layan Guns N’ Roses’ınefsane gitaristi vedünyanın en iyi elektrogitaristlerinden biriolan Slash, İstanbul’ageliyor. 2 Şubat günüMaçka KüçükçiftlikPark’ta sahneyeçıkacak olan sanatçınınkonser biletleri, 4Aralık’tan itibarensatışa sunulacak.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1529 Kas›m 2012 / 12 Aral›k 2012

ArapBahar›’naselam

Orada hayat var

Y apımcılığını Filmmor KadınKooperatifi’nin,yönetmenliğini Melek

Özman’ın yaptığı “Hani Meral” filmi,22 Haziran 2011’de Bitlis’te eskikocasının öldürdüğü, 22 yaşındakiMeral Güneri’nin hikayesini anlatıyor.“Bir kadın cinayetinin belgeseli” olanfilmde, Meral’in hikayesi, annesiNuriye Güneri’nin anlatımıyla sunulu-yor. Cinayete giden sürece ve cinayetgününe dair söyledikleri, verdiğiayrıntılar aslında tüm kadın cinayet-lerindeki ortak egemen tavra işaretediyor. Filmin önemli bir özelliği de,kadın müzisyenlerin Meral içinyaptıkları şarkılarla filme destek ver-meleri. Sezen Aksu, Aynur Doğan,Feryal Öney, Fulya Özlem, NeslihanEngin ve Rojin şarkılarını Meral için,kadın cinayetlerine karşı söylüyor.

Film, 9 Aralık’a dek her gün12.30’da İstanbul Feriye Sineması’ndagösterilecek, geliri de Meral’in kızıBusenaz’a bağışlanacak.

MERAL’‹ ÖLDÜREREK DURDURMUfi

Meral, evlendikten 1 hafta sonrakendisinden 10 yaş büyük kocasından-burnu kırılarak- şiddet görmeyebaşlamış. Sesini çıkaramama, kimseyeanlatamama, kızı Busenaz (Nazo) içinidare etmeye çalışmalarla geçen bildikevrelerden sonra anlaşmalı olarakboşanmışlar. Annesinin deyişiyleMeral, “akıllı, dünya nedir biliyor.”Meral, Nazo ile yeni bir hayatabaşlamış, yarım bıraktığı okuluna geridönmüş, ehliyet almış, bir kuafördükkanı açmış. Kalfalık belgesi alıpBursa’da ablasıyla beraber kuafördükkanı açmak, kızı ile beraber otura-cağı bir ev yaptırmak, kızını okutmakgibi geleceğe dair hayalleri var. Ancak

erkeklerin dünyasında, erkeklerdenbağımsız bir hayat kurabilen kadına yeryok. Ve eski kocası Meral’i ancaköldürerek durdurabileceğini düşünmüş.

Kadınların boşansa bile eskikocalarına ömür boyu nikahlı kaldıklarıbu memlekette Meral’in durumu dafarklı olmamış. Boşanmalarınınarkasından tehditler başlamış. Butehditlere işyeri komşuları da şahit.Kavgaları oluyormuş ancak “bukadarını” beklemiyorlarmış, Meral,nazarlarında hala karı-kocalar,dolayısıyla “karı-kocaya karışmak” iste-memiş bu erkek komşular. Defalarcasavcıya gidilmiş. Can güvenliğininolmadığını söyleyen Meral’e savcınıncevabı “Benim hanımımın da korumasıyok” olmuş. Savcının en hafifi tabiriyle

bu çiğ tavrının ardından Meral, 22Haziran 2011’de kuaför salonunda eskikocası tarafından öldürülmüş.

‹K‹ BARDAK SU DA MIPAYLAfiMADIN?

Meral’in öldürüldüğü günü annesin-den dinlemek hayli zor, can acıtıcı:“Misafirler vardı o gün. Saat 3 gibi kapıçalındı, baktım, ‘Gel, Burhan Meral’ebir şey yaptı’ dediler. Bir ayağımdaayakkabı var. Ben koşarak gittim, misa-firler de arkamdan koştular, gittim birsürü insan var, aşağı yukarı koşuşturu-yor millet ama kimse dükkana girmi-yor. Her yerde kan vardı, Meral içindeyatıyordu.”

Meral 9 bıçak darbesiyleöldürülmüş. Hayali bir bıçağı, hayali

bir yere dokuz kere saplayıp çıkarınzihninizde. Tek tek sayın dokuza dek…İnsan bunu nasıl yapabilir? Annesinineski kocanın vicdanına seslendiği “2bardak su da mı beraber paylaşmadın”isyanı, katil erkeklerin yanımızda,evimizde, yatağımızda olduğunugösteren inanılmaz bir tespit.

Annesi, Meral’in yardım isterken,bağırırken öldüğünü yazmış kafasına;“gözü kapıda boğazı kurumuş” diyeanlatıyor. Ama kimse gitmemişyardıma. “Meral’in seveni çoktu, etrafıçoktu ama o gün boş bırakmışlarMeral’i. Kimi çağıracağımı bilmiyo-rum.” Ambulansın da geç geldiğinisöylüyor. Zamanında çağrılsa,zamanında gelse ambulans kurtula-bileceğini düşünüyor. Ama olmamış.“Hani Meral? Yok. Uçtu.” Meral’inşikayetlerini dikkate almayan devletgörevlilerine de sesleniyor Nuriyeanne: “Taziyeye gelen ‘kader’ diyor. Nekaderi? Göz göre göre gitti. Niye koru-ma vermediler? Birisi kapıyı çalıncahakkını savunsunlar ama devlet sırtçevirdi”

A⁄LAMAK YER‹NE EYLEMEKFilmi izlemeden önce Nuriye anne

ile görüşme fırsatı buldum. Gencecikkızını kaybetmiş bir annenin acısını,isyanını, çaresizliğini dinliyorsunuz. Birtaraftan da gücüne hayran kalıyor-sunuz. Ağlamak yerine eylemeye

girişmiş bir kadın. Van KadınDerneği’ne ulaşarak “Meral’in adıtürkülerde kalsın istiyorum” demiş,derdine ortak olmalarını istemiş.Bölgedeki Kürt sanatçıların Meral içinsöyleyeceği türkülerle gitmesini istemişkızının. Derneğin ulaştığı Filmmor’danMelek Özman da o dönem üzerindeçalıştığı kadın cinayeti öykülerini birkenara bırakarak sadece Meral’leilgilenmiş ve ortaya bu film çıkmış. “Bucinayetler dursun başka kimse böyleolmasın” diyor şimdi anne.

Filmi salondaki kadınlarla beraberağlayarak izleyen Nuriye anne, insan-larla bir arada olmaktan mutlu. Salonuselamlarken, 25 Kasım’ı “Meral’in kınagecesi” ilan ediyor.

Filmden çıkınca aklımda NuriyeGüneri’nin, kızı Meral’in, aklını,becerikliliğini, her işe yetişmesini nasılanlattığı döndü durdu. Nuriye her“Meral?” diye seslendiğinde kızıhemencecik “Anne benim!” diyor-muş… “Meral? Anne benim! Meral?Anne benim!” Nuriye Güneri, filmdensonra salondaki kadınlara seslense“Meral” diye, cevap yine bu olacaktı:“Anne benim!”

Eve vardığımda televizyonu açtım,25 Kasım’da iki kadının daha eskisevgilileri tarafından öldürüldüğünüsöylüyordu haber bültenleri… “Meral?Anne benim!”

CHE VE MAH‹R’E CEZAK›r›kkale F Tipi Cezaevi'nde

yatan mahpusun boncuktanyapt›¤› Che Guevara ve MahirÇayan tablolar›na cezaeviyönetimince el konuldu. “Üçadet boncuktan yap›lm›flpanolar› ‘yasad›fl› sol terörörgütü mensubu kiflilerin’resminin yap›lm›fl oldu¤u veresimlerin propagandaamac›yla kullan›lmas›mümkün oldu¤uanlafl›ld›¤›ndan sak›ncal›bulunmufltur” denildi.

HAMLET’‹N KÜRTÇES‹SAHNEDE

Diyarbak›r BüyükflehirBelediyesi fiehir Tiyatrosu'ncasahnelenen Kürtçe "Hamlet"oyunu, Ankara fiinasiSahnesi'nde baflkentlilerlebulufltu. Oyunda Kürtçebilmeyenler için arka fonaTürkçe çeviri yans›t›ld›.

AV, YAKU, WAR‹ - SU,SU, SU

Batman Bahar KültürSanat Merkezi'nin kad›nsanatç›lar›, barajlara karfl› tep-kilerini dile getirdikleri "Av-Yaku-Wari" projesiylesahnedeler. Av Kürtçe, yakuLatin Amerika'da bulunanBolivyan yerli halk›n›n kul-land›¤› Cochabamba dilinde,wari ise Lazca’da “su”anlam›na geliyor.

Erkeklerin sevgisi her gün beş kadını öldürüyor! Bu cinayetlerden birini anlatan, kadınların yaptığı “Hani Meral”belgeseli, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde gösterime girdi

ÖZEN TAÇYILDIZ

‘Meral? Anne benim!..’ Kültürsanatgüncesi

Filmin yönetmeni, Filmmor KadınKooperatifi’nden Melek Özman,kadın cinayetlerinde devletin rolünüözellikle hatırlatıyor: “Devletin gözüönünde oluyor bu cinayetler. En çokonlara kızmalıyız. Katiller kadarsuçlular.”

Kızı Meral’ikaybeden anneNuriye, kadıncinayetleri dur-sun istemiş,derdine ortakaramış.Kadınlar bufilmi yapmış.

Ken Loach:‘İnsan

ihaleyleçalıştırılmaz’

‹flçi filmleriyle tan›nan ve birçokkameras›nda çokça eme¤i çekenmuhalif Britanyal› film yönetmeni KenLoach, ‹talya’n›n prestijli festival-lerinden Torino Film Festivali taraf›ndanverilen yaflam boyu onur ödülünü geriçevirdi, taflerona karfl› tepki gösterdi.

Ken Loach festivali düzenleyenUlusal Sinema Müzesi’nde*, iflçilerintafleron flirket arac›l›¤›yla çal›flt›r›lmas›n›

ve güvencesiz-düflük ücretle çal›flmayadirenen iflçilerin iflten ç›kart›lmas›n› gör-mezden gelemeyece¤ini yaz›l› bir aç›k-lamayla duyurdu. Loach ciddi bir sorunoldu¤unu söyleyerek, sorunun hizmet-lerin flirketlerce d›flar›ya ihale yoluylaverilmesi ve düflük ücretli iflçilerinçal›flt›r›lmas› oldu¤unu vurgulad›.

Ken Loach flunlar› söyledi: “Düflükmaafl alanlar, zor durumda olanlar,

ifllerinden oldular, sebebi isemaafllar›nda yap›lan kesintiye karfl›ç›kmalar›yd›. Bu noktada hizmetleriihaleye vermifl olan yap› bu durumagöz kapayamaz, her ne kadar bu kiflilerbu hizmeti bir d›fl kooperatif arac›l›¤› ilegerçeklefltiriyor olasalar bile kendisi içinçal›flan kiflilere karfl› sorumlu olmal›.”

Torino’da Ulusal Sinema Müzesi’ninbu durumda çal›flanlar ve onlar›n ba¤l›

olduklar› sendika ile iletiflime geçmesi-ni, iflten ç›kar›lan çal›flanlar›n tekrar ifleal›n›fl›n› güvence alt›na almas›n› vehizmetleri d›fl kooperatiflere vermefikrini bir daha düflünmesini gerekti¤inibelirtti. Ken Loach “bu ödülü kabuletmek ve bir kaç küçük elefltiri ile duru-mu geçifltirmek zay›f ve iki yüzlü birdavran›fl olurdu” diyerek ödülü reddetti.

*Ulusal Sinema Müzesi ayn› zamanda TorinoFilm Festivali'ni organize eden kurumdur.

Kas›m ay›nda ‹srail’in Gazze’yehavadan ve denizden bafllatt›¤›sald›r›larda ço¤u çocuk olmak üzere95 Filistinli öldü, 700’e yak›n kifliyaraland›. Sald›r›lar nedeniyleGazze genelinde elektrikler kesildi,hastaneler yaral›lara hizmetveremedi.

‹srail vahfletine tüm dünyadantepki ya¤d›. Onlarca ülkeninbaflkentinde ‹srail büyükelçilik-lerinin önü eylem alan›na döndü.Üniversiteliler, kad›nlar, iflçiler,Filistinlilerle dayan›flma ça¤r›s›ndabulundu.

Asi, söz dinlemeyen karikatürsanat› da Filistinlilerin yan›ndayd›.Muhalif çizgisiyle pek çok karikatür,sosyal medyada paylafl›ld›.

Karikatürlerle Gazze

Page 16: 171'inci Sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi29 Kasım 2012 / 12 Aralık 2012

Ü R E T E N B İ Z İ Z Y Ö N E T E N D E B İ Z O L A C A Ğ I Z

25Kasım’a günlerkala Fatma Şahin

katıldığı toplantılardaSosyalist FeministKolektif ve HalkevciKadınlar’ın protestosuylakarşılaştı.

Halkevci Kadınlar,İstanbul KongreMerkezi’nde 24Kasım’da “Aile veşiddet” konulu konferan-sa katılan Fatma Şahin’iprotesto etti. Toplantıbaşlamadan önce kimlik-leri sorularak, tehditlerve tacizlerle dışarıçıkarılmak istenen 4kadın, polis tarafından,yerlerde sürüklenereksalondan dışarı çıkarıldı.

Kadınlar, kadına yönelikşiddeti çözmeiddiasındaki AKP'nin‘aile ve şiddet’etkinliğinin "şiddet" uygu-lanarak başladığınıbelirterek etkinliği izle-mek istediklerini söyledi.

Salonun dışında polismüdahalesine karşı çıkanetkinliğin moderatörüSelma Uzuner,kadınların salona gerialınmasını istedi. PolisUzuner'in itirazlarını din-lemediği gibi olayamüdahale eden salondakidiğer kadınları daengelledi. AralarındaSendika.Org muhabirininde bulunduğu 5 kadın

gözaltına alındı.Şahin’e bir protesto da

Sosyalist FeministKolektif’ten geldi. 23Kasım’daki “kadınayönelik şiddete karşı sıfırtolerans” gecesinde,Şahin, karşısındakadınları buldu. Kadınlarburada yaptıklarıkonuşmalarda “Şiddetincinsiyet eşitsizliğinedayandığını dil-lendirmeyen uygula-maları, göstermelikyasaları, kampanyaları,müdahillikleri değilerkek şiddetiylemücadele iradesine sahipbir kadın bakanlığı istiyo-ruz” dedi.

KKaaddıınnllaarr eerrkkeekk şşiiddddeettiinnee,, kkaaddıınn ddüüşşmmaannllıığğıınnaa,,ddeevvlleett şşiiddddeettiinnee kkaarrşşıı,, bbaarrıışş vvee öözzggüürrllüükkttaalleebbiiyy2255 KKaassıımm KKaaddıınnaa YYöönneelliikk ŞŞiiddddeettee KKaarrşşıı

2 5 Kasım Kadına Yönelik ŞiddeteKarşı Uluslararası Mücedele veDayanışma Günü’nde ülkenin

dört bir tarafında binlerce kadın sokak-lardaydı. Birçok ilde yapılan eylemlerdekadınların hedefinde AKP’nin kadındüşmanı politikaları vardı.

İstanbul’da gün boyu İstiklal Cadde-si’nin her bir köşesi farklı kadın grupla-rının eylemlerine sahne oldu. HalkevciKadınlar, kadına yönelik şiddeti protes-to etmek için Taksim Meydanı’nda bu-luştu. Yürüyüş öncesinde, ÖDP’li ka-dınların meydanda sona eren eylemleri-ni selamlayan kadınlar, yürüyüş sırasın-da da Kadın Cinayetlerini DurduracağızPlatformu ile karşılaşıp onlarla birlikte“Yaşasın kadın dayanışması” sloganı at-tı. Kadınlar kentsel dönüşümün kötü birsimgesi olan Demirören AVM önünegeldiklerinde, İstiklal Caddesi’nden ge-çenler “Kürtaj yasağına, şiddete, kadındüşmanlığına sessiz kalmıyoruz” pan-kartı açan üç Halkevci kadının süpriziy-le karşılaştı. Galatasaray Meydanı’nagelindiğinde kadın düşmanlarının isim-leri sayılarak onlara mor kart gösterildi.Sıra Fatma Şahin’e geldiğinde iyice ar-tan tepkiler, kadın düşmanı politikalarınsimgesi Başbakan Tayyip Erdoğan’ınadı söylendiğinde doruğa ulaştı.

İstiklal Caddesi’nde daha sonraDemokratik Özgür Kadın Hareketi“Kadın kırımına hayır" pankartıyla biryürüyüş yaptı.

ÇARE’SİZ DEĞİLİZ, ‘ÇARE’ BİZİZ 25 Kasım Kadın Platformu’nun her

yıl düzenlediği gece eylemi İstiklalCaddesi’ndeki son eylem oldu.Galatasaray Meydanı’nda buluşanyüzlerce kadın Taksim Meydanı’nagünün en güçlü “Yaşasın kadın

dayanışması” sloganını atarak yürüdü.Meydanda bir basın açıklaması yapankadınlar “Aile değil kadınız demek içinburadayız” dedi. KCK operasyonlarınedeniyle hapishanelerde bulunan Kürtkadınlar için adalet isteyen kadınlar“Çare’siz değiliz, ‘çare’ biziz” dedi.

ARTIK YETER!Ankara’da Kadın Platformu’nun

çağrısıyla bi raraya gelen kadınlar“Erkek şiddetine, devlet şiddetine karşıözgürlük ve barış için yürüyoruz” yazılıtek pankart arkasında yürüdü. Yapılanbasın açıklamasında “Biz kadınlar; ta-leplerimizi kazanıncaya kadardayanışmaya ve mücadelemizi büyütm-eye devam edeceğiz” denildi.

Emeğine, bedenine, özgürlüğünesahip çıkan yüzlerce kadın, İzmir KadınPlatformu’nun çağrısıyla bir araya geldi.Kadınlar “Erkek egemen kapitalist sis-tem bizi yaşamın her alanında şiddetin

çeşitli biçimlerine maruz bırakıyor” de-di. Bağımsız Kadın İnisiyatifi de “Bizlerüçüncü sayfa haberleri değiliz yaşıyoruz,direniyoruz” diyerek kadın cinayetlerinedikkat çekmek için üçüncü sayfa haber-lerinin gösterildiği bir performanssergilediler.

Eskişehir Demokratik KadınPlatformu’nun çağrısıyla bir araya gelenkadınlar karşılaştıkları polis engelinerağmen “Bizim kararımız bugün buyürüyüşü gerçekleştirmektir” diyerekyürüyüşü gerçekleştirdi ve “Kadıncinayetlerinde faillerin haksız tahrikindiriminden faydalanmasına engel ola-bilmek için mücadelemize devam ediyo-ruz” dedi.

Kocaeli’de Halkevci Kadınlar veÜniversiteli Kadın Kolektifi, kadınayönelik şiddetle ilgili sergilenen tiyatrogösteriminin ardından yaptıkları açıkla-mada şiddete karşı tüm kadınlarımücadeleye davet etti. Sonrasında

Kocaeli Kadın Platformu’nun çağrısıylayürüyen kadınlar “Gericiliğe, tacize,tecavüze, şideete, AKP' yebaşkaldırıyoruz” dedi.

Antakya’da kadınlar “Savaşın veşiddetin üstüne yürüyoruz” diyereksokaklara çıktı. Trabzon'da MeydanParkta toplanan kadınlar ''Türkiye’dekadına yönelik şiddet münferit değil sis-tematiktir ve son 10 yıllık AKP iktidarıdöneminde belirgin bir artış göstermiş-tir. Baskılar, bizi yıldıramaz” dedi. Bur-sa Kadın Platformu'nun çağrısıyla biraraya gelen kadınlar “Kadın katliamları-na, her türlü ayrımcılığa, yok sayılmaya,sokaklarda ürkerek dolaşmaya, yoksul-laştırılmaya yani bize yönelen her türlüşiddete ‘Artık yeter’ diyoruz” dedi. An-talya Kadın Platformu’nın çağrısıyla biraraya gelen kadınlar basın açıklamasın-dan önce “Şiddetinizle ve savaşınızlabarışmayacağız” yazılı pankartın üzerineboyadıkları ellerini bastılar.

Denizli, Adana, Muğla ve Zongul-dak’ta da kadınlar, kadına yönelik şid-dete karşı mücadele çağrısı yaptı.

Binlerce kadın bir 25 Kasım’ı dahabirçok ilde sokaklara çıkarak ve tümkadınları mücadeleye çağırarak geçirdi.

Kürt illerindepolis engeli

fi›rnak, Diyarbak›r, Mardin vedaha birçok kentte kad›nlarfliddete karfl› sokaktayd›. fi›rnak,Diyarbak›r ve Siirt’te kad›nlar polisengeliyle karfl›laflt›. Diyarbak›r’dakad›nlar polislerin tavr›na "Kad›nade¤il, fliddete barikat”, "Tecavüzcüdevlet hesap verecek" sloganlar›ylatepki gösterdi. Polisin yürüyüflüengelleme çabalar› sonuç vermedive kad›nlar yürüyüfllerini tamam-lad›.

fi›rnak'›n Silopi ilçesindeDemokratik Özgür Kad›n Hareketiça¤r›s›yla, Cudi Mahallesi'ndenBDP ilçe binas›na do¤ru yap›lmakistenen yürüyüfl, polisin engeli ile

karfl›laflt›. Kad›nlar polisin engelinera¤men yürüyüflü gerçeklefltirdi.

Siirt’te kad›nlar›n yürüyüflüpolis taraf›ndan engellenmekistendi. Kad›nlar polis barikat›önüne oturarak engellemeyiprotesto etti.

Mardin ve Tunceli’de dekad›nlar Türkçe ve Kürtçe pankart-larla sokaklardayd›. Kad›na yönelikfliddetin art›fl›na dikkat çekenkad›nlar birleflerek ve örgütlenerekfliddeti durduraca¤›z dedi.Eylemlerde kad›nlar savafl›ndüflman›n›n kad›n oldu¤unu dilegetirdi ve “Devlet fliddetine son”dedi.

Şahin’den protestoya ‘sıfır tolerans’

Kadınlar erkek şiddetine meydan okudu

BANU SERVETOĞLU, ÖZGÜR GENÇ,TÜRKAN KARAKUŞ

2255 KKaass››mm yyaakkllaaflfl››rrkkeenn,, kkaadd››nnllaarr,, AAiillee vvee SSoossyyaall PPoolliittiikkaallaarr BBaakkaann›› FFaattmmaafifiaahhiinn’’ ii ggiittttii¤¤ii hheerr yyeerrddee pprrootteessttoollaarrllaa kkaarrflfl››llaadd››..

KKooccaaeellii’’ ddee flfliiddddeettee kkaarrflfl›› ssookkaakkllaarraa çç››kkaann HHaallkkeevvccii KKaadd››nnllaarr vvee ÜÜnnvveerrssiitteellii KKaadd››nnKKoolleekkttiiffii AAKKPP’’nniinn yyaassaallaarrllaa kkaadd››nn ddüüflflmmaannll››¤¤››nn››nn mmeeflflrruullaaflfltt››rr››lldd››¤¤››nn››nn ssööyylleeddii..

‘ A ‹ L E N ‹ Z , fi ‹ D D E T ‹ N ‹ Z , N A M U S U N U Z S ‹ Z ‹ N O L S U N , S O K A K L A R B ‹ Z ‹ M ’

2255 KKaassıımm KKaaddıınnaa YYöönneelliikk ŞŞiiddddeettee KKaarrşşııUUlluussllaarraarraassıı MMüüccaaddeellee vvee DDaayyaannıışşmmaa GGüünnüü’’nnddeettüümm üüllkkeeddee kkaaddıınnllaarr ssookkaağğaa ççııkkttıı

Çanakkale’de kadınlar sokakta

ÇÇaannaakkkkaallee’’ddee HHaallkkeevvccii KKaadd››nnllaarr,, ÜÜnniivveerrssiitteellii KKaadd››nn KKoolleekkttiiffii vvee GGeennççUUmmuutt''ççuu KKaadd››nnllaarr aa¤¤››zzllaarr››nnaa bbaanntt yyaapp››flfltt››rraarraakk eerrkkeekk flfliiddddeettiinnee tteeppkkiiggöösstteerrddii.. KKaadd››nnllaarr aayyrr››ccaa ttiiyyaattrroo ggöösstteerriissii ddee ggeerrççeekklleeflflttiirrddii..