Editörden
Değerli Köşk Okurları,
Acısıyla tatlısıyla bir koca seneyi daha geride bırakarak
yepyeni bir 2016’ya merhaba dedik. Ülkemizin her insanı gibi
Köşk Ailesi olarak bizim de başlıca dileğimiz ülkemizin üs-
tündeki kara bulutların yerini bahara bırakması, herkesin bir-
birine hoşgörülü ve saygılı davrandığı, mutlu, huzurlu, sağlıklı
bir yıl geçirmektir.
Yepyeni bir yıla merhaba derken geçmiş günlerde neler
yaşadığımıza dair ufak hatırlamalara yer verdik bu sayımızda.
Buna ek olarak, sizlere birçok kişi tarafından bilinmeyen ha-
yatı kolaylaştıracak ufak bilimsel tüyolar vererek yeni yılınızı
daha pratik geçirmenizi sağlamaya çalıştık. Çok az bir süre
kalan YGS’ye dair son bilinmesi gerekenlere de değindiğimiz
röportajımız umarız sınava girecekler için de güzel bir kaynak
olur.
Ayrıca IB öğrencileri olarak CAS kapsamında başlattığı-
mız yeni projemizden Bursa’ya yaptığımız ilk gezimiz sonrası
sizleri haberdar etmekten gurur duyuyoruz. Projeden projeye
koşan Interact Kulübü üyelerimizi de son zamanlarda yürüt-
tükleri aktif projeleri için tebrik ediyor, başarılarının devamını
diliyoruz.
Sadece öğrenciler odaklı olmaktansa tüm okula okul dergimizin ruhunu yaymayı planlıyoruz ve bu sayımızda da
bu doğrultuda okulumuzun çeşitli bölümlerinden öğretmen ve yöneticilerden yazılar alarak ufkumuzu genişlettik, her
yazarımıza aydınlatıcı yazıları için teşekkür ediyoruz.
Hızla geçmiş bir yılı ve bir dönemi geride bırakırken hepinize Köşk Ailesi adına güzel bir sömestir tatili diliyor
ve sonrasında enerjik, başarılı, harika bir dönem daha diliyorum.
Meltem Buse Doğan
11IBD
FMV Özel Erenköy Işık Lisesi ve Fen Lisesi
İmtiyaz Sahibi: Hakan KULABER
Sorumlu Müdür Yardımcısı: Türkan ÖZKAN
Sorumlu Öğretmen: Ajda B. KELEŞ TEMİZ
Editör: Meltem Buse DOĞAN
Düzelti: Sevgi ARIOĞLU, Ajda B. KELEŞ TEMİZ
Tasarım: Mert KILIÇOĞLU, Ajda B. KELEŞ TEMİZ
Kapak Tasarımı: Sevgi ARIOĞLU
Baskı: Aslan DÜZENLİ, Hülya KÖRAN
İletişim:
Sinan Ercan Cad. No: 17 Erenköy/ İstanbul
Tel: (0216) 385 31 47 Fax: (0216) 360 59 59
CAS Projemiz
1
Okulumuz 10. ve 11. sınıf IB öğrencileri olarak CAS projesi kapsamında 16-17 Ocak 2016 tarihlerinde
Bursa’ya bir ziyarette bulunduk. Sadece iki gün süren gezinin amacı yeni kardeş okulumuz olan Kınık İlkokulunu
görmek, okulun eksikliklerini belirlemek, Kınıklı çocuklar, gençler ve yaşlılarla tanışmaktı.
16 Ocak 2016 Cumartesi sabahı sabah 06.40’ta yola çıktık. Bursa’nın, İstanbul’a çok uzak olmamasına
rağmen Kınık Köyü’nün merkezden 100 kilometre uzakta olması sebebiyle yolculuğumuz çoğumuzun tahminin-
den uzun sürdü. Köye vardığımızda bizleri hafta sonu olmasına karşın okulda bekleyen bir kalabalık vardı. Projeye
ortak olan Şişli Terakki Lisesi ve Ayazağa Işık Lisesi de kardeş okulumuza geldi ve her okul kendi sorumlu oldu-
ğu alanda etkinliklerde bulundu. Biz Erenköy Işıklılar olarak sadece okulda çocuklarla ilgilenmekle kalmayıp aynı
zamanda halkın arasına da karışarak köyün insanlarıyla konuşma fırsatı bulduk. Bir kısmımız çocuklarla beraber
yüz boyama, basketbol gibi etkinlikler yaparken bir kısmımızda köyde bulunan iki kahveyi ziyaret ettik.
Köydeki insanların anlattıklarına göre mahalle olarak geçen Kınık yasa çıkmadan önce beldeymiş. Mahal-
le olmasıyla beraber köy dışarıya göç vermeye başlamış. Bugün Kınık’ın nüfusu 1200-1300 civarındaymış. Lise
çağına gelen çocuklar şehir merkezlerine okumaya gidiyorlarmış. Köyde genç bulmak çok zordu. Nüfusun azal-
masından dolayı köydeki beş olan kahve sayısı ikiye düşmüş.
Bu köyle ilgili en ilginç durumsa köyün teknolojik olarak çok gelişmiş olmasıydı. Daha önceleri bir inter-
net kafenin bulunduğu köyde evlere internet girmesiyle buralar kapanmış. Yaşlılar 3G ve 4.5G gibi kavramları
biliyorlar ve çocukları bu teknolojiye sahip. Çocuklar boş zamanlarının çoğunu televizyon izleyerek geçirirlermiş.
Yani burası kafamızda canlanan köy imajından biraz daha farklıydı. Tabii öte yandan bir köyden beklediğimiz
üzere tarım ve hayvancılığın gelişmiş olduğu ve evlerin müstakil olduğu bir yerdi Kınık.
Yemek zamanı geldiğinde köyün kadınları evlerinde yaptıkları yemekleri heyecanla okula getirerek bizle-
re sundular. Köy insanlarının misafirperverliği, cömertliği ve sıcaklığının şehir hayatında özlenen durumlardan biri
olduğunu bir kez daha ayrımsadım. Köyü dolaştığımız sırada karşılaştığımız yaşlı bir amca ve teyze bizlere kendi
armut ve ayvalarından ikram ettiler. Kahve sahibine çayların parasını zorla ödedik.
Kırsala dair bir önyargımız da adın erkek eşitsizliğinin yaygın olduğu. Halbuki burada keskin bir ayrım
gözümüze çarpmadı. Kız çocukları da erkek çocukları da mutlaka okutuluyordu. Köyün kadınları açtıkları dokuma
atölyesinde halı dokuyor ve satıyorlardı. “Koca” korkusu bazılarında mevcuttu.
IŞIĞIMIZI BURSA’YA ÇEVİRDİK
CAS Projemiz
2
Akşam otele dönüldükten sonra önce yemekler
yendi. Sonrasındaysa üç okul bir araya gelerek bir de-
ğerlendirme toplantısında bulunduk. Söz alarak gün
içerisindeki kazanımları ve gözlemleri paylaştık. Yarı-
yıl tatilinden önce çocuklar için mont alınıp kargoyla
Kınık’a gönderilmesi kararlaştırıldı.
Gezinin ikinci günü Bursa’daki Orhangazi, Os-
mangazi ve Çelebi Mehmet türbeleriyle Ulu Cami ve
Yeşil Cami’yi gezdik. Bursa tarihiyle ilgili de bir müze
gördük. Yoğun yağmur nedeniyle gezinin bir kısmı ip-
tal edildi. Ama tabii ki Bursa’nın meşhur iskenderini
yemeden ayrılamazdık. Bir saatlik bekleyiş sonunda
iskenderlerimiz geldi fakat beklediğimiz gibi değildi.
Bir hayal kırıklığıyla yedik iskenderimizi.
Bu iki günlük gezi sonunda insanımızın aslında
ne kadar sıcak, temiz ve iyi kalpli olduğunu tekrar gör-
müş oldum. Kınık insanlarının bize gösterdikleri misa-
firperverlik, sıcakkanlılık için hepsine ayrı ayrı teşek-
kür etmem gerekir. Umarım mayıs ayında onlarla bir
daha karşılaşacağız. O zamana kadar kendi adıma bizi
ağırlayışlarındaki içtenliği asla unutmayacağımı belirt-
mek isterim.
Mehmet Deniz Uysal
11/D
Interact
3
Son zamanlarda yaptığı etkinlikler ile ‘‘İnteract’’ adını sıkça duyar olduk. Geçtiğimiz aylarda
gerçekleştirdikleri waffle ve tatlı satışları ile okulumuza lezzet kattılar. Peki nedir bu İnteract ve bunları
neden yapıyorlar?
KISACA İNTERACT
İnteract, Rotary’nin sponsorluğunda gençlerin gönüllü olduğu bir sosyal hizmet örgütüdür. Üyeleri 14-18
yaşlarındadır. Interact biz gençlere anlamlı hizmet projelerine ortak olma fırsatı verir. Interact kelimesi
“International Action’’ yani “Uluslararası Hareket” anlamına gelir. Bugün yaklaşık 200.000 genç 110’dan fazla ülke
ve 8.700 kulüp ile İnteract uluslararası büyük bir sivil toplum örgütü haline gelmiştir.
İnteract’ın amacı anlamlı bir toplum hizmeti hedefleyerek bu hizmet için birleşen gençler aracılığı ile tüm toplu-
mu iyi niyet ve barışın çoğaltılmasına özendirmek ve bunların geliştirmesine yardımcı olmaktır. İnteract Kulüpleri
üyelerine bağlı olarak çeşitli projeler, etkinlikler ve organizasyonlar düzenlerler.
FMV ÖZEL ERENKÖY IŞIK LİSESİNDE İNTERACT
Okulumuzda da bir İnteract Kulübü bulunmakta ve bu sene de düzenli olarak yaptığı toplantılar, seçtiği projeler
ve düzenlediği organizasyonlarla fazlasıyla etkin. Biz İnteract üyeleri olarak Danışman Öğretmenimiz Sinem Özgöz
ile 2016’ya girerken Göztepe Semiha Şakir Çocuk Yuvasındaki küçük kardeşlerimizi ziyaret etmek ve onlarla bir
yılbaşı partisi gerçekleştirmek istedik. Bunun için ilk adımımız giderlerimizi sizlerin desteği ile karşılayacak satışlar
yapmak oldu. Waffle ve sonrasında yılbaşı temalı tatlı satışımızı gerçekleştirdik. Satışlardan elde ettiğimiz gelir ile
Metro Alışveriş Merkezine giderek küçük kardeşlerimiz için hediyeler, süslemeler ve ihtiyaçlarımızı aldık. Ve so-
nunda beklenen gün geldi. 30 Aralık Çarşamba günü Göztepe Semiha Şakir Çocuk Yuvasını ziyaret ederek yılbaşı
partimizi gerçekleştirdik. Yüz boyamalarla oyunlar oynayıp hediyeler vererek çocukları olabildiğince mutlu etmeye
çalıştık. Bu etkinlik bize farklı bir tecrübe yaşatırken şüphesiz hepimizin farkındalık kazanmamızı sağladı.
Okulumuzdaki Interaktörlerden biri olarak tüm bu aşamalara katkı sağladıkları ve bizi desteklerikleri için tüm
İnteract Kulübü adına başta Okul Müdürümüz Hakan Kulaber olmak üzere, müdür yardımcılarımıza, öğretmen-
lerimize ve siz arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum.
NEDİR BU İNTERACT?
Felsefe Atölyesi
4
Bu sene dördüncüsü FMV Özel Ayazağa Işık
Lisesinde, 19.01.2016 tarihinde gerçekleşen Felsefe
Atölyesine; 11. Sınıf FMV Özel Erenköy Işık Lise-
si ve Fen Lisesi öğrencileri olarak Neslihan Hoca-
mızla felsefe dersi kapsamında işlediğimiz “Göğü
Delen Adam” adlı kitabı tartışmak üzere katıldık.
Bizleri gerçekten çok sıcak bir şekilde karşıladılar
ve hiç yabancılık çekmedik. Atölyede her biri Ni-
şantaşı, Ayazağa ve Erenköy Kampüslerinden öğ-
rencilerin karma bir şekilde dağıtılmasıyla oluşan 4
grup vardı. Her grubun kitap üzerinden kendine ait
bir açmazı vardı ve bu açmazları birbirimizle tartı-
şarak, derin düşüncelere dalarak açmaya çalıştık ve
sonrasında fikirlerimizi öğretmenlerimize ve arka-
daşlarımıza sunduk. Bunun yanında kitabın çeviri-
sini yapan Levent Tayla ile de tanışma fırsatımız
oldu. İnternetten açıp veya birine sorarak öğrenemeyeceğimiz kitapla ilgili gerçekleri birincil kaynaktan öğrenme
şansını yakaladık, Levent Bey ile bir söyleşi gerçekleştirdik ve kafamızda olan çıkmazlara da bir yol yaratmaya
çalıştık. Bu atölye felsefi açıdan bizi derin düşünmeye teşvik etti aynı zamanda diğer kampüslerdeki arkadaşları-
mızla da tanışma fırsatı yakaladık. Bu bizler için gerçekten çok güzel bir fırsattı çünkü kampüsler arası bir arka-
daşlığı başlatmış olduk, Işık Ailesi kavramının bir kez daha bilincine vardık. Umuyorum ki bol etkinlikli, etkile-
şimli, felsefeli bir yıl olur!
Buse Küçükbükücü
Fen-3 94
FELSEFE ATÖLYESİ
Milli Yüzücümüz
Bu dönem okulumuzu gururlandıran bir
başarı daha duyduk! 9. sınıf öğrencisi Itır Elif
Bayrakçeken Türkiye Yıldızlar Milli Yüzme Takı-
mı’na ikincilikle seçildi. Bizler de bu gururu ya-
şayan ve yaşatan sevgili Itır arkadaşımızın yüzme
kariyerini daha yakından öğrenmek istedik.
Yüzmeye nasıl ve neden başladın?
Yüzmeye postür bozukluğumu düzeltmek için
ikinci sınıfta başladım. İlk başta kursiyerdim ve yüzme-
yi çok seviyordum. Kursiyer olduktan sonra takıma
alındım. Yüzmeyi hala seviyorum fakat asıl eğlendiğim
zamanlar küçükken antremanların yoğun olmadığı za-
manlardı. Her ne kadar zorlu bir spor da olsa çoğu yü-
zücü gibi ben de yüzme olmadan yapamam.
Milli takıma seçilme serüvenin nasıl oldu?
11-13 Aralık tarihlerinde yapılan Türkiye Milli
Takım Seçmeleri’nde 200 metre kelebek branşında ikin-
ci olarak milli takım kadrosuna girdim.
Diğer yarışmacıları geçip milli takım kadrosu-
na girdiğinde nasıl hissettin?
Derece alan diğer kişiler de zaten tanıdıklarımdı
ve ben hepimizin adına çok mutlu oldum.
Aldığın en son başarılar nelerdir?
2015 Türkiye Yüzme Federasyonu Kış Şampi-
yonası’nda 200 metre kelebekte kendi kategorimde 3.
oldum. 2015 Türkiye Yüzme Federasyonu Yaz Şampi-
yonası’nda 200 metre kelebek ve 400 metre karışıkta
kendi kategorimde 3. oldum. Son olarak da milli takım
yarışlarında 200 metre kelebekte 2. oldum.
Şimdiye kadar hangi takımlar adına yarıştın?
Şimdiye kadar Çevre Koleji, Işık Koleji ve Fe-
nerbahçe adına yüzdüm.
Okulla beraber profesyonel sporculuk nasıl
gidiyor?
Okulla beraber yüzme zor ve genellikle ders
çalışmam için boş zaman bulamıyorum, okula geleme-
diğim günler çok fazla konu kaçırıyorum ve konuları
telafi etmek biraz zor oluyor bu yüzden de okulda olan
pek fazla sosyal aktiviteye katılamıyorum.
Yüzmenin en zor yanı sence nedir?
Bana göre yüzmenin en zor yanı çok fazla ant-
renman olması. Antrenmanlar hem beni yoruyor hem de
boş zamanım kalmıyor.
Diğer yüzücülere bir tavsiyen var mı peki?
Diğer yüzücülere bir tavsiyem yok çünkü milli
takımda olmama rağmen o kadar da iyi yüzdüğümü dü-
şünmüyorum.
Itır’a bu mütevazi röportajı bize verdiği için
teşekkür ediyor, başarısını küçümsememesini tavsiye
ediyor ve başarılarının devamını diliyoruz. Okulumu-
zun olduğu gibi ülkemizin de gururu olacağı günleri
iple çekiyoruz. Darısı tüm yüzücü arkadaşlarımızın
başına.
Zeynep Pakalın 9A
5
MİLLİ YÜZÜCÜMÜZ ITIR ELİF BAYRAKÇEKEN
Etkinlikler
6
ETKİNLİKLER
10. Sınıflara Quiz Show
25 Aralık Cuma günü 10. Sınıflar ve Fen-2’den seçilen arka-
daşlarımız dönem boyunca Seçmeli İngiliz Edebiyatı dersi kapsamın-
da okudukları Fahrenheit 451 adlı kitapla ilgili sorulardan oluşan bir
yarışmaya katıldılar. Hem eğlendiler, hem kitaba dair bilgilerini pe-
kiştirdiler.
Okulumuza İtalyan Tasarımcı Ziyareti
5 Ocak 2016 Salı günü İtalya’dan gelen bir akademisyen iç mekan
tasarımı, grafik tasarım ve endüstriyel tasarımla ilgili çalışmalarını, port-
folyo hazırlama konusundaki tavsiyelerini bizlerle paylaştı.
Fen Lisesi Bitirme Projeleri
Fen 4 sınıfında arkadaşlarımız 13 Ocak Çarşamba günü bilimsel
çalışma yöntemlerini esas alarak danışman öretmenlerinin re-
hberliğinde hazırladıkları projelerin sumunu lise çok amaçlı sa-
londa gerçekleştirdiler. Fen Bilimleri Bölümü tarafından her yıl
düzenlenen proje sunumları sergisine; Feyziye Mektepleri Vakfı
CEO'su Prof.Dr. Sayın Nafiye GÜNEÇ KIYAK ve FMV Özel
Erenköy Işık Lisesi ve Fen Lisesi Müdürü Sayın Hakan KU-
LABER olmak üzere, Işık Üniversitesi öğretim üyeleri, öğretmen
ve öğrencilerimiz katıldılar.
Ercan Kesal Okulumuzdaydı
Aralık ayında Göğü Delen Adam’la tüm kampüse açık olarak
ilki gerçekleştirilen Kitap Söyleşi Kuşağı’nın ikincisi 15
Ocak’ta Peri Gazozu üzerine gerçekleştirildi. Kitabın yazarı
Ercan Kesal’ın da katılımıyla daha da keyifli ve verimli bir
söyleşiye dönüşen etkinliğin organizasyonunu ve moderatör-
lüğünü kütüphane sorumlumuz Sevgi Arıoğlu yaptı.
Hazırlık Sınıflarının Hayvan Barınağı Ziyareti
16 Aralık Çarşamba günü Hazırlık sınıflarındaki arkadaşlarımız
Ataşehir Hayvan Barınağını ziyaret ederek hayvanların yaşam
koşullarını inceleyerek bu koşulları iyileştirmek için yapılabilecekleri
araştırdılar.
Etkinlikler
7
Madde Bağımlılığı
21 Aralık 2015 tarihinde, rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Servisi
tarafından düzenlenen ve Narkotik Suçlarla Mücadele Şube
Müdürlüğünden Polis Memuru Mehmet Özgür ZOBAR'ın sunduğu
seminerde; madde kullanımının fizyolojik ve psikolojik nedenleri,
bağımlılık süreci, gençlerin madde tuzağına düşme nedenleri, insan
sağlığına etkileri, korunma ve hayır diyebilmek, madde kullanımının
hukuki boyutları paylaşıldı.
Survivor Macera Kampı
18 Aralık 2015 Cuma günü, 10 IB D ve 11 IB D sınıfları öğrencileri
öğretmenleri eşliğinde IB DP CAS etkinliği çerçevesinde Şile'nin
Kabakoz köyünde bulunan "İstanbul Kamp Survivor Macera
Kampı"na katıldılar ve yorucu ama her açıdan kendilerini geliştiren
bir gün geçirdiler.
130. Yıl
20 Aralık 2015 Pazar günü, Feyziye Mektepleri vakfı Erenköy Işık Lis-
esi ve Fen Lisesi olarak "130. Kuruluş Yıldönümü"müzü coşkuyla
kutladık.
Işık Üniversitesi Gezisi
16.12.2015 tarihinde, FMV Özel Erenköy Işık Lisesi ve Fen
Lisesi 11. Sınıflar Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık
Servisi'nin düzenlediği Işık Üniversitesi tanıtım gezisine
katıldılar. Üniversitenin bölüm, değişim programları, burs-
yurt olanakları ve kulüp çalışmalarının yanı sıra Işık Üniversi-
tesinin sunduğu kariyer planlama çalışmaları ve mezuniyet
sonrası iş olanakları hakkında da bilgilerin aktarıldığı tanıtım
programı, arkadaşlarımız için verimli ve yol gösterici oldu.
Etkinlikler
8
ETKİNLİKLER
MERT SANDALCI’YLA KOLEKSİYONCULUK
15 Aralık 2015 tarihinde Eczacılık Tarihi, Max Fruchtermann
Kartpostalları, Kağıthane- Kemerburgaz-Ağaçlı- Çiftalan Demiryolu,
Feyz-i Sibyan'dan Işık'a Feyziye Mektepleri Tarihi gibi kitapların
yazarı Mert Sandalcı okulumuza gelerek bizlerle koleksiyonculukla
ilgili keyifli bir sohbet gerçekleştirdi.
ENKA YOUTH FORUM
1-14 Aralık 2015 tarihlerinde Enka Okullarında geleneksek hale gelmiş
AGP etkinliği olan EYF'2015 ( Enka Youth Forum) düzenlendi. Tarih
Öğretmenimiz Aylin ÇETİBAĞ rehberliğinde 9. ve 10. sınıf düzeyinden
7 arkadaşımız bu konferansa katılarak hem Avrupa Birliği çerçevesinde
uluslararası birçok alandaki sorunlarla ilgili bilgi edindiler hem de
İngilizcelerini geliştirerek keyifli vakit geçirdiler.
SAIT GÜRSOY'LA BAŞARIYA DOĞRU
14 Aralık 2015'te, FMV Özel Erenköy Işık Lisesi/ Fen Lisesi 12.
sınıf öğrencileri Eğitim Uzmanı Sayın Sait GÜRSOY ile buluştu.
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Servisi'nin organizasyonu
ile gerçekleştirilen söyleşide arkadaşlarımız; hedefledikleri mes-
lek ve üniversiteleri tercih ederken araştırmaları gereken kriter-
leri, "Geleceğin meslekleri mi? Mesleklerin geleceği mi?"
sorusundan yola çıkarak çarpıcı örnekler ve karşılaştırmalarla
kendilerini değerlendirme fırsatı buldular.
DENMUN’15 KONFERANSI
4-7 Aralık tarihlerinde, MUN Kulübünden 10 arkadaşımız, Özel
Denizatı Lisesinin Silence Gold Convention Center'da düzenlediği
DENMUN'15 konferansına katıldılar. Konferansta arkadaşlarımız,
farklı komitelerde Fas ve Birleşik Arap Emirliklerini temsil ettiler,
bu ülkelerin bakış açısından dünya sorunlarına çözüm bulmaya
çalıştılar.
TURNITIN
Okulumuzca çokça hassasiyet gösterilen akademik dürüstlük
kapsamında belgelerin orijinalite kontrollerinin yapılmasını,
eğitimcilerin bu belgeleri online olarak değerlendirmesini ve not-
landırmasını sağlayan TURNITIN yazılımının eğitim sunumu 9
Aralık Perşembe günü gerçekleşti.
Etkinlikler
9
HOUR OF CODE
07 - 13 Aralık 2015 tarihlerinde kutlanan "Computer Science Week" etkinlikleri
çerçevesinde 180'den fazla ülkede milyonlarca öğrencinin katılımıyla gerçekleşen
küresel bir kodlama hareketi olan Hour of Code’a katılım gösterdik. "Computer Sci-
ence Week" süresince Bilgi ve İletişim Teknolojisi dersleri kapsamında Hazırlık
sınıfları, 9. sınıflar, Fen-1 ve Fen-2 sınıflarında ayrıca Digi - Vizyon kulübünde ko-
dlama etkinlikleri yapıldı ve kodlama saatini tamamlayan arkadaşlarımız, ilgili ser-
tifikayı almaya hak kazandılar.
YOUNG 2015 PRAGUE ULUSLARARASI GENÇLİK
KORO VE ORKESTRA FESTİVALİ
4 Aralık 2015 tarihinde "Young 2015 Prague Uluslararası Gençlik
Koro ve Orkestra Festivali"ne katılan arkadaşlarımız ilgili festival
performanslarını, program ve gezi ile ilgili düşüncelerini hazırla-
dıkları kısa film ve sunum ile 8. sınıf ve lise öğrencilerimizle
paylaştılar. Koromuz bu yıl İtalya'da düzenlenecek olan "27.
Uluslararası Verona Koro Yarışması ve Festivali" ile ilgili çalışma-
larına başladı bile.
Buse Lara Taşkırdı
11A
"LIGHT BEYOND BORDERS 4.0"
13-20 Haziran 2015 tarihlerinde ASL (Art-Society-Literature)
Kulübünün gerçekleştirdiği "Light Beyond Borders 4.0" adlı gezi,
Fransa'nın ve dünyanın sanat merkezi olan Paris şehrinde
gerçekleşmişti. 4 Aralık Cuma günü kulüp saatlerinde 8. sınıf ve lise
öğrencilerimizin katılımıyla yapılan sunum boyunca, geziye katılan arka-
daşlarımız gezi izlenimlerini görsel sunum, fotoğraf, kısa film ve can-
landırma yoluyla izleyicilerle paylaştılar. Bunun yanında lise
orkestramız, sevilen Fransız şarkılarını seslendirerek sunuma renk kattı.
Sahne performansının dışında, arkadaşlarımızın gezi boyunca tarihi
mekânlarda ve müzelerde çektikleri fotoğraflardan oluşan bir sergi
düzenlendi. Sergi, lise 1. kat koridorda yer almaktadır.
IB BİTİRME TEZİ EĞİTİMLERİ
2-3 Aralık 20115 tarihlerinde "IB Bitirme Tezi" için Andrew Watson
Erenköy Işık Lisesindeydi. Andrew Watson ile iki gün boyunca hem
11 IB hem de 10 IB sınıflarından arkadaşlarımız tez yazımı, metod-
oloji, araştırma soruları ve değerlendirme üzerine hem grup olarak
hem de bireysel çalışmalar yaptılar, ayrıca 11 IB öğrencilerimiz bilgi
kuramı makalesi üzerine de çalışmış oldular.
YGS
10
YGS Yaklaşırken…
“Sevgili Öğrenciler,
Sınav yaklaştıkça sınava hazırlanan
her öğrenci gibi, stres ve kaygı yaşadığı-
nızı düşünebilirsiniz. Sınava girecek öğ-
rencilerin zihninde sınav performansı,
zamanın etkili ve verimli kullanımı, hedef-
lenen başarıya ulaşılıp ulaşılamayacağı
gibi sınav anına ve sonrasına ilişkin kay-
gılar yer alabilir. Öğrenci bu ve buna
benzer olumsuz düşüncelerle farkına var-
madan kaygı ve stres düzeyini artırır.
Kaygı düzeyinin artmasıyla sınava ilişkin
olumsuz düşünceler bir kısır döngü içeri-
sinde öğrenciyi rahatsız etmeye devam
eder. Öğrencinin sınava ilişkin olumsuz
düşüncelerini kehanete dönüştürmemesi
ve başarılı bir sınav performansı sergile-
mesi için olumsuz düşüncelerini kontrol etmesi son derece önemlidir. Sınava sayılı günlerin kaldığı bu süreçte mo-
ralinizi yüksek tutup, kalan zamanınızı eksiklerinizi tamamlamak için kullanmanız hedeflenen başarıyı yakalama-
nızı kolaylaştıracaktır.”
Aşağıda rehberlik öğretmenimiz Didem Tangil ile yaptığımız röportajda size sunacağımız önerilerin, sınav
sürecinde işinizi kolaylaştıracağını düşünüyoruz.
Öncelikle bu röportajı kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Bu röportajla 12. Sınıftaki arkadaşlarımızın sı-
nava psikolojik olarak hazırlanmalarına ve korkularını gidermelerine yardımcı olmak istiyoruz. Öncelikle sizce
sınava kadar olan sürede yapılması gerekenler nelerdir?
Sınava kadar olan süreçte izlenebilecek en iyi yol, sadece deneme sınavı çözmek değil, eksiklerinizi saptayıp
bu eksiklerinizi nasıl kapatabileceğinizi planlamak olmalıdır. Çünkü kaygı düzeyini yükselten en önemli etkenler-
den biri de sınava kendinizi ne kadar hazır hissettiğinizle ilgilidir. Genellikle sınav anı düşünüldüğünde içimiz kı-
pır kıpır olur. “Acaba o an ne yaşayacağım? Ya her şey ters giderse, çok iyi bildiğim soruları yapamazsam…” gibi
düşünceler akla gelir. Oysaki bu düşüncelerin sınavın iyi geçmesine katkısı olmadığı gibi, sizi aşırı derecede ger-
ginleştirmekten başka bir işe yaramaz. Sınavla ilgili izlenebilecek yöntemi belirlemek, aslında bu konuda atılabile-
cek önemli bir adımdır. Sınav öncesinde, örneğin “Matematikten, Türkçeden şu kadar net yapmalıyım.” gibi ko-
şullar sınav sırasında sizi zorlayabilir. Bu koşula uygun olmayan bir durumla karşılaşıldığında panik yaşanabilir.
Sınavla ilgili bağlayıcı koşullar yaratmak yerine, sınava hangi bölümden başlanacağı gibi sınavda zamanın nasıl
kullanılacağına ilişkin stratejiler üretmek daha etkili olacaktır. Geride kalan süreç nasıl geçirilmiş olursa olsun,
ister bu zamanı iyi değerlendirmiş olun ister olmayın, sınavda bütün bu çabalarınızın dışında bir güç; elbette kişi-
sel bir güç yardımcınız, destekçiniz olacaktır. Heyecan doğal bir duygudur. Sınava giren, özellikle de önemli bir
sınava giren herkesin heyecanlanması doğaldır. Heyecanı paniğe dönüştürmemek önemlidir ve “Ben yapabileceği-
mi yaptım.” demek belki de yaşanan gerginlik düzeyini azaltmanın bir yolu olacaktır.
Sınava bir hafta kala öğrenciler özellikle ne yapmalıdır?
Sınavdan önceki birkaç hafta beslenmenize, uyku düzeninize ve dinlenmenize de en az çalışmalarınız kadar
dikkat etmelisiniz. Uyku düzeninize dikkat etmeniz, sınav öncesi daha rahat uyumanızı da kolaylaştıracaktır. Sına-
va en az bir hafta kalana kadar konu eksiklerinizi tamamlayabilirsiniz. Psikolojik olarak hassas olduğunuz sınav
öncesinde, özellikle zor bir konuya çalışmanız kafanızın iyice karışmasına ve moralinizin bozulmasına sebep ola-
bilir. Sınavı bir ölüm kalım meselesi gibi gören aşırı panik arkadaşlarınızın tesirinde kalmamalısınız. Psikolojinizi
olumsuz etkileyen arkadaşlarınızın yerine, pozitif enerji aldığınız kişilerle vakit geçirmeniz sizi dinlendirecektir.
YGS
11
Sınav akşamı, belgelerinizi mutlaka hazırlamalısınız. Sınava gireceğiniz binayı ve salonu önceden görmelisiniz.
Sınava girmeden önce nasıl bir çevrede, nasıl bir okulda sınava girileceğini görmek sınav adaptasyonunu kolaylaştı-
racaktır. Sınavda rahat edebileceğiniz bir kıyafeti tercih etmelisiniz.
Sınav anı geldiğinde ne kadar hazır olunursa olunsun bazı şeyler heyecanla unutulabiliyor. Bu nedenle bize
dikkat edilmesi gerekenleri hatırlatabilir misiniz?
· Dağıtılan yanıt kartındaki basılı bilgilerin size ait olup olmadığını kontrol edin.
· Yazılması ve kodlanması gereken yerleri yazıp kodlayın.
· Soru kitapçıkları dağıtıldığında kitapçık türüne dikkat edip, kitapçık türünü ilgili bölüme kodlayın.
· Soru kitapçığının kapağındaki Ad-Soyad ve TC Kimlik No bölümlerini kontrol edin.
· Soru kitapçığının sayfalarını inceleyip eksik ya da hatalı sayfa olup olmadığına bakın.
· Sınavda farklı türde soru kitapçıkları olacağından soruların geliş sırası zorluk derecesiyle paralel olmayabilir. Bu
yüzden soruların kolaydan zora doğru sıralandığını düşünmeyin.
· Soruları cevaplamaya en iyi bildiğinizi düşündüğünüz ve kendinizi güçlü hissettiğiniz bölümden başlayın.
Bir soruyu yapamadığınızda endişeye kapılmak yerine sınavda yer alan farklı konulara ait diğer sorulara geçin ve
sadece yeni soruyu düşünün. Soruyla inatlaşmayın!
Turlama tekniği, zamanı etkin kullanmak açısından önemlidir. Öncelikle kolay soruların çözülmesi, zorlanacaklarını
düşündükleri, zaman kaybettirme ihtimali olan soruların daha sonraya bırakılması başarılarını arttıracaktır.
Unutmayın ki, her sorunun puan değeri birbiriyle aynıdır. Yanıtından emin olmadığınız sorulara daha sonra bakmak
üzere boş bırakın.
· Soruların yanıtlarını işaretlerken kodlamalarınızda bir hata ya da kaydırma olmadığından emin olun. Belirli aralık
larla kodlamalarınızı kontrol edin.
· Cevaplarınız bittiğinde, cevaplarınızı son bir kez kontrol edin.
Hepsi bittiğinde öğrenci sınavdan çıktıktan sonra sınav stresi bitse de bu sefer öğrencinin puan ve yerleşme
korkusu öne çıkıyor. Bu süreçte nasıl bir yol izlenmelidir?
Sınavdan sonra özellikle soruların cevapları açıklanıncaya kadar, hatta bazen açıklandıktan sonra bile sınavda
ne yapıldığından emin olunamayabilir. Resmi sonuçlar açıklanmadan önce puanla ilgili her türlü hesaplamanın sade-
ce bir tahmin olduğu unutulmamalıdır. Uzun ve zorlu bir uğraş verdiğiniz ve gösterdiğiniz çabanın da en az sonuç
kadar önemli olduğu unutulmamalıdır. Ne kadar uzaklaşmak
isteseniz de “Kaç puan alacaksınız? Bu puana göre yazmayı düşündüğünüz bölümler, istediğiniz
bölüme girip giremeyeceğiniz…” gibi sorular gündeminizde çok sık yer alacaktır. Ancak belirsizliğe
tahammül etmek ve bir terslik olursa alternatiflerin neler olabileceğini düşünmek bu dönemin biraz
daha rahat geçirilmesini sağlayabilir.
Yoğun ve yorucu bir hazırlık döneminin sonunda, gireceğiniz bu sınavda hepinize başarılar dileriz.
Rehberlik öğretmenimiz Didem Tangil’e bizimle paylaştığı bilgiler için teşekkür ederiz.
Röportaj: Ebru BOZKURT
11A
Meslek Seçimi
12
KARİYER PLANLAMA VE MESLEK SEÇİMİ
Kariyer planlama; kişinin kendi yeteneklerini ve ilgi alanlarını değerlendirerek, kariyer fırsatlarını inceleyerek hedefleri-
ni oluşturmasını ve hedeflerine ulaştıracak yolları belirlemesini içeren bir süreçtir. Kariyer planlaması eğitim ve çalışma haya-
tının her aşamasını kapsar. Kariyer planlamasının en önemli aşaması ise meslek seçimidir.
Meslek seçimi ve kariyer planlama temel olarak iki boyutta ele alınabilir. Bilgi boyutu, kişinin kendisini tanıma bilgisine sahip
olmasını ve seçeceği meslek/mesleklerle ilgili araştırma ve bilgi sahibi olmasını; stratejik planlama boyutu ise kişinin şu anki
durumundan idealinde olmak istediği duruma nasıl ulaşacağı sorularına bulunması gereken cevapları içerir.
Meslek seçimi, sadece gelecekte nasıl bir işte çalışacağımızı değil, nasıl bir yaşam biçimi istediğimizi de belirleyeceği
için önemli bir karardır. Bu karar, bir anda verilen bir karardan çok, yaşam boyu devam eden gelişimsel bir süreçtir. Bir an-
lamda bireyin meslek seçimi, geçirdiği birtakım yaşantılar ve deneyimler sonucunda verdiği bir karardır. Meslek danışmanları,
mesleki karar verme sürecinde kişinin başlangıçta yetenek, ilgi ve değerlerine yönelik bir çözüm üretse de kişinin meslek seçi-
minde sosyal, kültürel yaşantıları olduğu kadar içsel dünyasını oluşturan psikolojik algıları, anne baba tutumları ya da doyurul-
mayan psikolojik ihtiyaçları da mesleki karar verme sürecini etkileyen ve kararlarına yön veren etkenlerdir. Birçok faktörün
etkilediği meslek tercihini yaparken sağlıklı karar verebilmek için cevaplanması gereken sorular vardır.
Hangi Alanlarda Yetenekliyim?
Öncelikle kişinin "Ben neleri yapabilirim?", "Hangi derslerde daha başarılıyım?" sorular ının cevabını kendisine
vermesi gerekir. Yetenek, meslekteki başarıyı ve doyumu etkileyen etkenlerden biridir ve temel gerekliliktir. Seçilecek mesle-
ğin gerektirdiği yeteneğe sahip olmayan kişinin, işinde başarılı olması pek olası değildir. Tam tersi yeteneklerini kullanamı-
yorsa ya da mesleğin gerektirdiği yetenek düzeyi kişinin kapasitesinin altında ise de o meslekte doyum sağlaması mümkün
olmayacaktır. Örneğin, cisimleri üç boyutlu görebilme, bir şeklin açılımını düzlem üzerinde çizebilme yeteneği olan, yaratıcı-
lık gücü yüksek bir kişinin mimarlık mesleği için gerekli yeteneklere sahip olduğu düşünülebilir.
Neleri Yapmaktan Hoşlanırım?
Yetenekler kişinin hangi mesleklerde daha başarılı olabileceğinin, ilgiler ise hangi işleri yapmaktan zevk alacağının gös-
tergesidir. Kişinin hoşlandığı dersler ve işler onun ilgisinin belirlenmesinde en önemli ipuçlarıdır. Burada dikkat edilmesi ge-
reken nokta, "ilginin uzun süreli" olmasıdır. İlgi duyduğumuz alanlar genellikle yetenekli olduğumuz alanlardır. Bazen de ilgi
duyduğumuz alanda yeteneğimiz olmayabilir. Örneğin; müziğe, resme, edebiyata bir çoğumuzun ilgisi vardır. Ancak bu alan-
ları meslek olarak seçecek yetenek düzeyine sahip değilsek bu ilgimizi sadece hobi düzeyinde etkinliklerle sürdürebiliriz. Hoş-
lanarak yapılacak bir işe yönelmek hem başarı hem de mesleki doyumu olumlu etkileyeceğinden mutlu bir hayat sürdürülmesi-
ne katkıda bulunacaktır.
Kişilik Özelliklerim, Seçeceğim Mesleğe Uygun mu?
Meslek seçiminde, kişilik özelliklerinin seçilecek mesleğe uygunluğu da oldukça önemlidir. Örneğin çekingen, içe dö-
nük, ikna gücü düşük biri için pazarlama, politika, hukuk gibi alanlar çok uygun olmayacaktır. Muhasebecilik, bankacılık, gibi
meslekleri seçmeyi düşünenlerin düzenli, dikkatli, kurallara bağlı, sorumluluk sahibi olmaları gerekmektedir. Belirli fiziksel
özellikler ve sağlık koşullarını gerektiren askeri okulları, denizcilik ve havacılıkla ilgili bölümleri seçerken bu koşullara sahip
olunup olunmadığına da dikkat edilmelidir.
Beklentilerim ve Mesleki Değerlerim Neler?
Kişinin yöneleceği mesleğin yetenek ve ilgi alanlarına uygunluğunun dışında kişisel değerlerine ve beklentilerine de uygun
olması gerekir. Kişinin mesleki faaliyet sonucu elde etmek istediği olanaklar, mesleki değerleri hakkında ipucu verir. Bazıları
için iyi bir gelir daha önemliyken, bazıları için akademik kariyer daha ön planda olabilir. Kişi; ünlü olmak, liderlik, yaratıcılığı
kullanma, düzenli yaşam, saygınlık vb. değerlerden kendisi için önemli olanları belirlemeli ve ona bu değerleri sağlayacak
mesleğe yönelmelidir.
Meslek Seçimi
13
Herkesin hayat tarzı, karakteri, hayata bakışı diğerlerinden farklı olduğu için, kişinin öncelikle kendini en iyi şekilde ifade
edebileceği, hayat boyu uğraşmaktan sıkılmayacağı ve yapısına uygun olan mesleğe yönelmesi en doğru karar olacaktır. Aşağı-
daki sorular doğrultusunda yapılan değerlendirmeler karar verme aşamasında yardımcı olacaktır.
Hobilerim neler?
Arkadaşlarımla hangi konular hakkında konuşmaktan hoşlanıyorum?
En hoşuma giden meslek nedir?
Eğer yurtdışında eğitim almak için yeterli maddi imkânım olsa, hangi alanda eğitim almak isterdim?
Eğer elime yüklü miktarda para geçse, hangi sektöre yatırım yapardım?
En çok hayran olduğum ve takdir ettiğim rol modelim kim? Neden?
En kolay tamamladığım ve en başarılı olduğum projeler hangi kariyer alanıyla ilgili?
Hangi alanlardaki kitapları okumaktan hoşlanıyorum?
Hangi tür filmlerden hoşlanıyorum?
Hangi yönlerimle ve hangi başarılarımla hatırlanmak isterim?
Şu ana kadar hiçbir deneyimimin olmadığı hangi alanda başarılı olacağıma inanıyorum?
Boş vakitlerimde ne yapmaktan hoşlanıyorum?
Lisede en çok sevdiğim dersler neler?
Ne tür insanlarla daha kolay anlaşabiliyorum?
Hayallerim neler?
Yukarıdaki sorulara verilen cevaplar içinde sürekli tekrar eden noktalar varsa bunlara dikkat edilmelidir. Bunlar özellikle
kişinin ilgi alanlarını belirlemede ve bu alanlarda bir kariyere yönelmesi konusunda ipuçları verebilir.
Üniversite/Bölüm/Meslek Araştırması
Seçilmesi düşünülen meslek/mesleklerin uygun olup olmadığına karar verebilmek için meslekler ve öğrenim koşulları ile
ilgili araştırma ve değerlendirmelerin yapılması önemlidir. Aşağıdaki soruların yanıtlanması bu değerlendirmenin yapılması
aşamasında yol gösterici olacaktır.
Tercih etmeyi düşünülen meslekle ilgili yeterli bilgiye ulaşılmış mıdır?
Bu meslek/bölüm öğrenimi hangi üniversitelerde yapılmaktadır.
Seçilen üniversite, meslek ve buna bağlı öğrenim koşulları karşılanabilecek midir? (Vakıf üniversitesi mi? Özel harcamala-
rı olabilecek bir bölüm mü? -örneğin diş hekimliği, gastronomi- )
Seçilmesi düşünülen bölümden/meslekten mezun olanların ne iş yaptığı biliniyor mu?
Mesleğin bugün ve gelecekteki geçerlilik durumu nedir?
Güncel bilgiler çerçevesinde mesleğin ekonomik koşulları hakkında bilginiz var mı?
İş dünyasındaki son görüşler nelerdir?
Mezuniyet sonrası sektörler arasında geçişi müsait olan bir meslek mi?
Gelecekte öne çıkacak sektörler nelerdir?
Tercih etmeyi düşündüğünüz bölümden mezun olduktan sonra hangi pozisyonlarda işe başlayabilirsiniz?
Bu mesleğin öğreniminin yapılacağı üniversitenin sunacağı koşullar kariyer planınızı gerçekleştirirken ihtiyaçlarınızı karşı-
layabilir mi?
Meslek Seçimi
14
Aşağıdaki kriterlerin kariyer hedefleri doğrultusunda incelenmesi oldukça önemlidir.
Üniversitenin;
Akademik/ Profesyonel kadrosu
Burslar (OSYM/ Başarı /Özel Burslar)
Yabancı dil eğitimi
Akademik olanakları
-Bölüm değiştirme, çift anadal, yandal
-Uluslararası bağlantıları (Anlaşmalı Üniv./ Çift Diploma/ Erasmus vb.)
-Kariyer olanakları (Kariyer merkezi/Staj/ Mezuniyet Sonrası)
-Yüksek lisans eğitimi
-İş dünyası ile bağlantıları
Meslekler/Üniversite ve bölümleri araştırma aşamasında
Okul Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Servisi ile bölüm/üniversite/mesleklerle ilgili görüşülebilirsiniz.
Meslek tanıtım seminerleri ve üniversite gezileri hem üniversite hem de meslek/bölüm ile ilgili bir fikir verecektir.
Değişik mesleklerdeki kişilerle görüşmeler ve mesleklerin uygulamalarının gözlemlenmesi mesleğin olumlu ve olumsuz
yanlarını yaşayarak görme imkanı sağlayacağı için çok etkili olacaktır.
Üniversitelerin web sayfalarından üniversite ve bölümlerle ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşılabilir. (ders programları, öğretim
üyeleri, koşullar vb.) Ayrıca üniversitelerin tanıtım birimleri de sorularınıza cevap bulmak konusunda önemli bir kaynak
olacaktır.
Meslek Seçiminde sıklıkla yapılan hatalar
Kendi istemediği halde anne babanın istediği mesleğe yönelmek.
Akran grubunun etkisinde kalmak.
Yetenekler ve kişilik özellikleri göz ardı edilip statüsüne bakılarak meslek seçmek.
Popüler mesleklere yönelmek.
Toplumsal önyargıların etkisinde kalmak.
Üniversite sınavında alınan puana göre tercih yapmak.
Bölüm değil üniversite ya da şehre göre karar vermek.
Sonuç olarak, bu yıllarda yapılan seçimlerin sizlerin geleceğini etkileyeceği unutulmamalıdır. Bu gün verilecek doğru
kararlar, ileride mutlu bir hayat sürdürmeyi desteklerken, yanlış kararlar ise ileride hep arayış içerisinde olan, enerjisini hep
bu yöne çevirmiş, ya da bu mücadeleyi veremeyecek kadar yorulmuş, umutsuz kişiler yaratacaktır. Günümüzde, mesleğini
sevmediği için doyumsuzluk yaşayan ve iç dengesini yitiren birçok kişi vardır. Çünkü zorlanarak yürütülen bir meslek; dep-
resyon, iş veriminde düşüş, dikkatsizlik, isteksizlik, başarısızlık ve başarısızlığın getirdiği mutsuzluk, kendini değersizleştir-
me, çevreyle iletişim bozukluğu gibi ciddi boyutlu rahatsızlıklara neden olabilmektedir. Seçeceğiniz mesleğin; başkalarının
(anne-baba-yakın çevre vb.) inançları, düşünce ve ön yargılarına değil kendi ilgilerinize, yeteneklerinize ve mesleki olgunluk
düzeyinize uygun olması gerekmektedir. Meslek seçiminde son kararı veren siz olmalısınız.
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi
KAYNAKLAR:
1) Prof.Dr. Yıldız KUZGUN “Kendini Değerlendirme Envanteri El Kitabı” Ankara 1989
2) Turgut Özal Üniversitesi Kariyer Planlama Uygulama ve Araştırma Merkezi (Karmer)
“Kariyer Planlama ve Geliştirme El Kitabı” Ankara 2011
3) Aktüel PDR
4) www.kariyerpenceresi.com
Peri Gazozu
YAŞANMIŞLIK MI BU KADAR İÇİMİZE DOKUNAN?
Türkiye’nin karakteristik coğrafyalarından biri olan Nevşehir’in peri bacaları
diyarından gelen Avanoslu bir oğul, doktor, yazar, oyuncu ve senarist Ercan KE-
SAL. Eğitimine Ankara Siyasal Bilimler’ den başlayıp Ege Üniversitesi Tıp’tan me-
zuniyeti sonrası mecburi hizmetini yaptı. Nuri Bilge Ceylan'ın yönettiği 2010 yapımı
Bir Zamanlar Anadolu’da filmi, mecburi hizmet yaptığı Kırıkkale’nin Keskin ilçesin-
de çekildi. 64. Cannes Film Festivali'nde “Büyük Ödül'ü kazandı. Hekimliğinin yanı
sıra hayallerinde yatan sinema sanatındaki başarısını Türk Edebiyatı ile çocukluğun-
dan beri içi içe olmasına bağlayan Ercan Kesal, sinemacıların dönüp dönüp edebi-
yat okumaları gerektiğini savunuyor.
Hekim kimliğiyle hayatını kazanmaya başlayan yazarımız edebiyat alanında üç
ayrı eser vermiştir. Peri Gazozu bir otobiyografi, Evvel Zaman bir sinema güncesi
ve Nasipse Adayız adlı kitabı ise siyasete atıldığı dönemde yaşadıklarının kurgulan-
dığı bir romandır. Sayın Kesal, hayatı boyunca yaşadıklarını koca bir çileye sarıp
biriktirmiş ta ki babası Gazozcu Mevlüt’ü kaybedip onunla yüzleşmek için yazmaya
başlayana kadar. “Hayatımdaki becerileri, değerleri ve bakış açısını bir öğretmen ya
da bir mühendisin çocuğu olsam böyle şekillendiremezdim.” diyor inanarak tüm
benliğiyle. İç Anadolu’nun bozkırında yükselen peri bacalarının büyülü doğasında sinemacısı, bakkalı, kahvecisi ve
tüm esnafına kasa kasa gazozları götürürken insanoğlunun tabiatındaki farklılıklara şahit olmuştu. Kime veresiye
verilir? Kimin sözüne güvenilir? Tehlikeyi sezinlediğinde ortamdan nasıl uzaklaşılır? Acı nedir veya acıyı bir insan
nasıl yaşar? Ercan Kesal için hayat, insanları ve yaşamı tanımlayabilmek, hatalar yapıp çözüm bularak ayakta kala-
bilmek için içe dokunan zor bir yarışından; Cannes Film Festivali’nde tabakta kalan son karidese Robert De Niro ile
aynı anda uzanıp yiyebilme şansı kadar da süprizlerle doludur.
Peri Gazozu, yazarın gerçek hayatta yaşadığı olayların yaşamının farklı dönemlerindeki olaylarla etkileşimi ile
akıl almaz bir kurgu içeriyor. Çocukluğunda giydiği şeker çuvalından yapılmış iç çamaşırındaki şeker fabrikası mü-
hüründen, hekimliğinde karşılaştığı doğuştan engelli olan ve amcası tarafından tecavüze uğramış çocuğun adliye ta-
rafından mühürlenmiş bileğine, 12 Eylül Türkiye'sindeki ölen gençlerin tabutundaki mühürden karasevda çekenlerin
kalbindeki kara mühüre geçerek zihninin marifetini sergiliyor. “Kalplerimizdeki mührü fek etmenin zamanının çok-
tan geçiyor” olduğunun mesajını vererek hikâyesini sonlandırıyor.
Ege Üniversitesi Tıp öğrenciliği sırasında kalacak yeri olmadığı için boş hasta yataklarında uyuyan ve hastane-
nin karşısındaki kahvede para karşılığı kanını satarak geçim sağlayan insanlarla sohbet eden Kesal’ın kaleme aldığı
hikayeler, mecburi hizmet için Ankara’ya gittiğinde başlıyor. Anadolu’da hekim, hastanın tüm mahremiyetini sır
olarak saklayan ve bu nedenle her şeyin açıkça anlatıldığı bir makamdır. Kitabı okuduğumda en çok etkilendiğim
öykülerden biri, hamileliğini öğrenirse kendisini öldüreceğini bildiği ailesinden karnını saklamak için sımsıkı sardığı
karnının büyümesini engelleme çabasındaki kadının öyküsüydü. Gün gelip doğum başlayınca hastalandığını düşünen
abisi ile kasabanın doktoruna giden kızın durumu karşısında doktor yaşamsal bir karar vermek zorunda kalıyor. He-
kim, kızın yalvarışları karşısında çaresiz kalıyor. Siz olsanız ne yapardınız? Durumu açıklayıp hem anne hem de be-
beğin ölümüne sebep olmak mı? Çünkü namusuna laf getiren kardeşini hoşgörüyle karşılamayacağı kesin bir abi ka-
pının önünde bekliyor. İkisini de yaşatmak mı? Sonucunu kestiremediği bir hikâyenin parçası olmaktır bazen hekim-
lik. “Hikâyenin sonu: Bebek oğlan. Doğumu gizlice tıp merkezinin ebesine, ebenin evinde yaptırdım. Kız ve abisi
memleketine döndüler. Kara gözlü bebeği ise ebeye teslim ettim ve ona verebildiğim tek şey adı oldu.”
“İnşallah ölmüştür.” diyen bir doktorla karşılaştınız mı hiç?
Oğlu mutfakta en sevdiği yemek olan mantıyı yerken babasının yan odada hayata gözlerini yumduğunu söyle-
meyen annenin neyi beklediğini tahmin edebilir misiniz?
Cezaevinde çıkan yangın sırasında mahkûmların imdat çığlıklarına karşılık “Size ıslak battaniye atacağız, kur-
tulacaksınız.” diyen gardiyanlar ne kadar kötü niyetli olabilirler?
Duyguların yoğunluğunun içinize işleyeceği bu otobiyografik romanı okurken izleyeceksiniz. Kullanılan dilin
sadeliği, olayların ilişkilendirilmesindeki ustalık, karakterlerin gerçek hayatın içinden olmasıyla beraber anlatımdaki
görselleştirme tekniği ile film tadında bir kitap okuyorsunuz. Ölüm ve yaşam, aile ilişkileri, aşk ve insanlığa dair ger-
çek hikâyeler ile kendi sesinizi derinden duymanız için bu kitabı kalbinize hediye etmenizi öneriyorum.
Kesal, Ercan. Peri Gazozu. İstanbul: İletişim,2013.
Sevgi Arıoğlu
Kütüphane Sorumlusu
15
Soysuzlar Çetesi
16
SOYSUZLAR ÇETESİ (INGLOURIOUS BASTERDS)
IMDB’den alınan 8,3’lük bir puan ve
yönetmen koltuğunda Quentin Tarantino.
Tennessee, Amerika doğumlu usta aktör hak-
kında ne söylesek az. Film tarihine damga
vurmuş birçok filmin yönetmenliğini yapmış
olan 1963 doğumlu yönetmen, böylesine ak-
siyon dolu filmlerle de karşımıza çıkıyor.
Soysuzlar Çetesi filminin eleştirisine geçme-
den önce Tarantino’nun daha önceden yönet-
tiği filmlere kısaca göz atalım. Pulp Fiction
(Ucuz Roman), Django Unchained (Django
Zincirsiz), Reservoir Dogs (Rezervuar Köpek-
leri) ve Kill Bill serisinde yönetmen koltuğu-
na oturmuş ve tarihin en kült filmlerini yarat-
mış bir ustadan Brad Pitt, Melanie Laurent,
Christoph Valtz ve Eli Roth gibi kaliteli bir
oyuncu kadrosuna sahipken kötü bir film çıkarmasını bekleyemezsiniz.
Inglourious Basterds yani Soysuzlar Çetesi hakkında kaba taslak bilgi verelim. Başta da söylediğimiz gibi
Quentin Tarantino'nun yazdığı ve yönettiği 2009 yapımı filmdir. Tarantino,İkinci Dünya Savaşı sırasında geçen
filmin ismi için, İtalyan asıllı yönetmen Enzo Girolami Castellari'nin 1978 yapımı filmi Quel Maledetto Treno
Blindato'dan ilham aldı. Filmde, Brad Pitt (Teğmen Aldo Raine), Christoph Waltz (Albay Hans Landa), Diane
Kruger (Bridget von Hammersmark), Mike Myers (General Ed Fenech), Samuel L. Jackson (Anlatıcı) gibi isimler
oynadı. Daha önce de belirttiğimiz gibi oyuncu kadrosu çok sağlam ve kaliteli. Film, yönetmen Tarantino'nun en
yüksek gişe hasılatı elde eden yapımı olmakla birlikte, dünya çapında, sinemalarda 321.000.000 $ hasılat elde ede-
rek ticari olarak başarılı olmuştur. Çıktığından bu yana 7 sene olmasına karşın hâlâ ilk gün yarattığı atmosferi ko-
rumayı başaran bir filmdir. En İyi Film ve sekiz Akademi Ödülü adaylığı dahil olmak üzere birçok ödül ve adaylık
aldı. Genel olarak kazanılan ödüllerin yanı sıra oyuncular açısından birçok bireysel kazanımı da olduğunu söyleye-
biliriz. Hans Landa rolüyle Christoph Waltz, Cannes Film Festivali’nde hem En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü, hem
de BAFTA Ödülü’nü, Altın Küre Ödülü ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Akademi Ödülü’nü kazandı.
Film Naziler ve Yahudiler arasındaki amansız savaşı anlatıyor. Savaşı öncelikle bir ailenin gözünden anla-
tan filmde sonra zaman geçiyor ve o aileden tek sağ kurtulabilen kızın gözünden film anlatılmaya devam ediliyor.
Sadece tek bir bakış açısına bağlı kalmayan filmde birçok hikaye yer almakta ve filmin sonunda bütün karakterle-
rin yolu bir sinemada kesişmektedir. Hevesinizi kaçırmamak için filmle ilgili pek fazla ipucu vermek istemeyerek
konuyu burada bırakıyorum.
Birçok politik mesaj barındıran ve eleştirel yanı fazla olan bu filmle ilgili birkaç not paylaşmak istiyorum.
Filmin adındaki kasıtlı yazım hataları, filmin çok-dilli anlatısına bir gönderme olsa gerek. Ayrıca, 'inglorious' keli-
mesinde ikinci hecede fazladan türeyen 'u', u sesi için 'o, u' seslerini bir arada kullanan Fransızcayı -ki glorious sı-
fatının Fransızca karşılığı (eril kelimeler için) 'glorieux'dür- anıştırarak, 'basterd' kelimesi de alt orta tabaka İngiliz-
ce-konuşanlara (ayrıca İrlandalılara) has bir yanlış kullanım olarak, filmde özellikle de Brad Pitt'in canlandırdığı
Teğmen Aldo Raine karakteri özelinde işlenen 'Amerikalıların İngilizce'den başka bir dil konuşamıyor olmaları'na
yönelik eleştirinin, 'zaman zaman İngilizce bile konuşamadıkları' imasını da bünyesinde barındıran bir metaforu
gibi okunabilir. Filmin adından bile bu kadar şey çıkarabiliyorsak düşünün senaroda neler ile karşılaşacağız?
Hans Landa karakteri için ilk düşünülen isim Leonardo DiCaprio’ymuş fakat sonra Tarantino bu rolü Al-
manca konuşabilen bir aktörün canlandırmasının daha iyi olacağına karar vermiş ve rol Christoph Waltz'a verilmiş.
DiCaprio ise bu sebeple Tarantino'nun sonraki çekeceği filminde herhangi bir rol için erken rezervasyon
Soysuzlar Çetesi
yaptırmış olmuş.
Almanya'da doğup büyümüş ünlü oyuncu Til Schweiger o zamana kadar kendisine gelen Nazi film ve rol
tekliflerini hep geri çevirmiş ve bu yönüyle nam salmış bir isim. Soysuzlar Çetesi filmindeki rolü kabul etmesinin tek
sebebi ise canlandırdığı karakterin Nazileri öldürmesiymiş.
İngilizce diyaloglu filmlerdeki iyi performanslarından dolayı Diane Kruger’ı Amerika'nın yerlisi sanan Ta-
rantino, Kruger'ın oynayacağı karakterin Almanca diyaloglarındaki aksanı gerçekleştiremeyeceği konusunda şüpheye
düşmüş. Oyuncu seçmelerinde ana dili Almancayı akıcı bir şekilde konuşan Kruger, Tarantino'nun bu süphelerini
boşa çıkarmış.
Film ile ilgili bu kadar not paylaşmamızın ardından beni rahatsız eden bir şeye değinmek istiyorum. İnternette
dolaşırken “Maalesef yahudi hegemonyasındaki Holywood'un ikiyüzlü bakış açısını sergileyen ve satılık bir yönet-
mene çektirdiği sinemasal değeri olmayan bir yapım” gibi yorumlarla karşılaşıyorum. Ama bir filmi değerlendirirken
dikkate almamız gereken şey tarihi doğruluğu olmamalı. Film estetik olarak izleyicide zevk uyandırıyorsa ve müzik,
senaryo, oyunculuk ve grafik açısından iyiyse başarılıdır. Yahudi hegemonyası gibi faktörler zaten filmin bir sanat
yapıtından fazlası olmadığını bilen izleyici için önemli değil ve zaten olmamalıdır.
Filmin tek kötü yanı 2 saat 33 dakika gibi bir uzunluğa sahip olması. Bazen dikkatiniz dağılabilir ama onun
dışında filmin kalitesini etkileyecek olumsuz bir faktör yok. Bence izlemeniz gereken önemli bir Tarantino başyapıtı.
Şimdiden iyi seyirler, iyi eğlenceler..
Boran Akçalı
10A
17
Oyunlardayız
18
OYUNLARDAYIZ
Nasıl hatırlamadığım hakkında en küçük bir fikrim yok küçükken oynadığım oyunları. İlk hatırladığım
oyunum ilkokulun bahçesinde oynadığımız, mendil kapmaca ve tren oyunları. Öyle çok hoş anılarım da yok. Tom-
bul bir çocuktum ve trenin en arkasındaki eleman bendim. Zaten en arkada olduğumu da çarptığım bir ağaç ve ka-
nayan ağzım dolayısıyla hatırlıyorum. Sokaklarda oynadığımız misketler, saklambaçlar, birdirbirler, körebeler…
Belki de bunları sokakta oynayabilen son İstan-
bul çocukları olduk.
Ortaokul yıllarımdı. Harçlıklarımdan
para toplayıp atari seti almıştım kendime. Hani
günümüzde PS4 ve XBOX One serileri var ya
işte onların ataları. DVD, CD falan yok o za-
manlar. Disket denen teknoloji bile yeniyken
atarilerimiz için kasetlerimiz vardı, bugün cebi-
mizde taşıdığımız harddisklerden azıcık küçük,
üstünde kocaman 9999 GAMES yazanlardan.
Oysa içinde on tane oyun belki vardı. Babam
kızar diye gizlice almış, anneannemin yazlığına
götürmüştüm. Çok paraydı.
Ortaokulun sonuna doğru bilgisayarlar
girmişti hayatıma, artık bütün oyunlar oraday-
dı. Günümüz çocuklarının yüzüne bile bakmayacağı grafiklere hayranlıkla bakıyorduk. DOOM, Age of Empires
sadece demolarını oynayabildiğimiz oyunlar. Crack denen şeyi bilmememizi geçin, bilgisayarımız yoktu ki... Kü-
tüphane, laboratuvar gizlice oyun oynadığımız yerlerdi. O zamana kadar hâlâ masumdu oyunlar. Ailemiz kızınca
kapatırdık makineyi, tekrar açınca kaldığımız yerden devam ederdik. O zamanlar biz oyunlara bağlı değil, oyunlar
bize bağlıydı.
Çevirmeli ağ bağlantısının
o unutulmaz sesiydi aslında oyu-
nun kurallarını değiştiren çünkü
o zamana kadar sosyalleşmek
için sokağa ve okula bağımlıyken
oturduğumuz yerden tüm dünya-
ya bağlanır hale gelmiştik. Üste-
lik bu yeni düzene ilk ayak uydu-
ranlar da oynadığımız oyunlar
olmuştu. Online oyunlar dünyası
parıldayan yeni bir dünya idi.
Biraz ilgisi olan girdaba kapıl-
maktan kendisini kurtaramıyordu. Oynadığım oyunları unutmuşum biraz ama OGAME hâlâ aklımda. Masum bir
gezegen kurmaya kalkarken kendinizi galaksiler arasında savaşan bir general olarak buluyordunuz. Karşınızdaki
onlarca oyuncuyla kıyasıya bir rekabet içinde galaksinin en iyisi olabilmek için saatleriniz size yetmemeye başlı-
yordu. İşin enteresan yanı bu yeni dünyada, siz bilgisayarınızı kapatsanız bile hayat devam ediyordu. İşte bu yeni
düzen sizi kendine bağlıyordu ve orada olmadığınız her an ordularınız , halkınız tehlike altındaydı. Ve bu bir anda
Oyunlardayız
olmamıştı. Merak etmiş, zaman içinde orada yaşamaya başlamıştık. Zehir kanımızda yavaş yavaş ilerliyordu. Bağım-
lılık denen şeyi en olumsuz anlamda yaşıyorduk. Gecenin 3’üne saat kurup kalktığımı, galaksi filomun durumunu
değiştirdiğimi çok net hatırlıyorum.
Tüm bu sanal alem, size hiç bilmediğiniz yerlerden, hiç tanımadığınız insanları tanıma imkanı veriyordu,
doğru ama sokağa çıktığınızda selam verebildiğiniz, yüz yüze muhabbet edip hikayelerini dinlediğiniz insanlar değil-
di bunlar. Oyundan çıktığınız, monitörü kapattığınız anda yalnız kalıyordunuz. Kalabalık içindeki yalnız insanlar
olmaktan başka bir şey değildi bu.
Şimdinin çocuklarını bekleyen bu acımasız dünya yalnız değil aslında zira çuvaldızı kendimize de batırmalı-
yız. Bağımlılığın pençesine kendi ellerimizle bırakıyoruz çocukları. En basit örneğini kendi hayatımdan vermek isti-
yorum. Çocukluğumda komşunun ağacına daldığım, bir başka komşunun bahçesindeki salıncakta sallandığım yerde
yaşıyorum hâlâ. Kocaman bir farkla… Bugün kendi çocuklarımı mahallemde sokağa çıkaramıyorum, tüm bahçeli
evlerin yerini koca koca binalar almış, boş sokaklar arabaların işgalinde. Enerjisini atamayan çocuklarım var maale-
sef. Üstelik akşam eve geldiğimde kızım “Baba resim yapalım.” , “Baba saklambaç oynayalım.” , “Baba uçur beni.”
dediğinde, oğlum paytak paytak yanıma gelip kucağıma tırmanmak istediğinde karşılarında işten dönmüş yorgun bir
adam görüyorlar. Tüm bunlar eminim sizin için de geçerlidir. Eğitimciyim, yıllardır gözlemliyorum ama iş çocukları-
mı yetiştirmeye geldiğinde hayal ettiğim adam olamıyorum.
Sözün özü, çocuklarımız enerjilerini sağlıklı olarak atamadıklarında, bizlerle gerçekten kaliteli vakit geçire-
mediklerinde başka şeyler arıyorlar ve günümüz dünyasında aradıkları aramadıkları çok şey bulacaklar. İstediğimiz
gibi olmadıkları için onlara kızmadan önce aynaya bakalım, kendimize çeki düzen verelim.
Mahmut Cem Demirhan
Bilişim Teknolojileri Koordinatörü
19
Londra
20
BİZE NELER ANLATACAKSIN LONDRA?
Şehirlerin insanlar üzerindeki etkileri hep ilgi-
mi çekmiştir. Bu yüzden yeni şehirler görmeyi çok
severim. Sonrasında kendimce kategorilendiririm bu
şehirleri kafamda. Hangilerinde yaşamak isterdim,
hangileri canlı şehirler, hangileri biraz karanlık? Gitti-
ğim şehirlerin bana neler anlattığını duymak, neler
hissettirdiğini anlamak isterim çünkü ancak o şekilde o
şehirleri gerçekten keşfettiğime inanırım. Sonuçta şe-
hirler, insanların onları anlamlandırmasıyla ve oralarda
yaşadıklarıyla değer kazanıyor. Bu yüzden ben de gez-
diğim şehirler arasında benim için en özel olanı,
“Burada yaşayabilirim.” cümlesini bana ilk kez kurdu-
ran Londra’yı sizlere anlatarak yeniden keşfetmek
istedim.
Londra’ya gitmeden önce orada yapacaklarımızı
planlarken çok heyecanlıydık. Orası uzun zamandır
görmek istediğimiz bir yerdi ve orada yapmak istediği-
miz çok şey vardı. Bu heyecanla Londra uçağına bin-
dik ve seyahat başlamış oldu. Şehre indiğimiz andan
itibaren her şey çok güzel ilerlemeye başladı. Vize
kontrolündeki görevliyle futbol hakkında konuşmak
bile, seyahatin ne kadar keyifli geçeceğinin bir göster-
gesiymiş. Havaalanından otele metroyla gidecektik.
Önceden yaptığım araştırmalarda “Oyster Card” diye
bir ulaşım kartı olduğunu öğrenmiştim. Havaalanında-
ki metro istasyonundan o kartı aldık. İçine kalacağımız
günler boyunca bize yetecek kadar para yükledik ve
gezimiz boyunca bir daha bilet almamıza gerek kalma-
dı. Şunu söylemem gerekir ki Londra metrosu hakkın-
da birçok güzel şey duymuştum ve bunların hepsinin
haklı olduğunu daha ilk gün metro haritasına bakarak
anladım. Şehrin her yerine metro hattı vardı ve bu, ge-
zimizi oldukça kolaylaştıran bir etken oldu. Bir insan
gittiği şehrin metrosunu özler mi? Açıkçası ben özlü-
yorum! Metroyla otele vardığımızda hava kararmaya
başlamıştı, biz de günü şehirde yürüyüş yaparak kapat-
mak istedik. Biraz yürüdükten sonra Londra’nın meş-
hur meydanı Trafalgar Meydanı’na ulaşmıştık. Otelin
bu kadar merkezi olması bizi çok mutlu etmişti. Co-
vent Garden, Trafalgar Meydanı, Big Ben gibi turistik
yerlere yürüme mesafesindeydik. Diğer yerler için de
metro zaten bize oldukça yardımcı oldu. Daha o gün
Trafalgar Meydanı’nda inanılmaz bir kitapçıya rastla-
dım. Adı “Waterstones” olan bu kitapçının içinde her
türden bir sürü kitap bulabilirdiniz. Oradaki kitapları
ne kadar inceledim hatırlamıyorum. Spor kitaplarının
olduğu raflara dalmış bakarken bir fotoğrafım olduğu-
nu biliyorum sadece. Daha ilk günden Londra bizi çok
büyülemişti doğrusu. Her yerdeki kırmızı otobüsler,
havanın ılık olması ve fotoğraflarda gördüğümüz güzel
yerlerin içinde içinde bulunmak bizi çok mutlu ediyordu.
Londra’daki ilk tam günümüze tabii ki de bir stadyum
gezerek başlayacaktım. Erkenden metroya atlayıp, Kuzey
Londra’nın yolunu tuttuk. İngiltere’nin en sevdiğim
Londra
21
takımı Arsenal’in görkemli stadı Emirates’e gidiyorduk.
Stadyum turuyla başladık ve soyunma odalarından, basın
toplantısının olduğu yere kadar stadın her yerini gördük.
Tribünlerde oturduk, futbolcuların geçtiği tünelden geçip
sahaya bile ulaştık! Cidden benim gibi bir spor aşığı için
inanılmaz bir deneyimdi. Stadyum gezisinin ardından
Londra’yı bir de tepeden görelim diye şehrin simgelerin-
den biri olan London Eye’a bindik. Yavaş hareket eden bu
dönme dolabın içindeyken Londra’yı bütün güzelliğiyle
görüyorsunuz. Günün geri kalanında Big Ben, Ulusal Ga-
leri (National Gallery) gibi Londra’yla özdeşleşmiş yerleri
de gezdik.
Ertesi gün bir başka güzel rota daha bizi bekliyordu.
İlk olarak erkenden Buckingham Sarayı’na gittik. Nöbet
değişiminin hangi gün olduğuna bakıp ona göre gelmiştik.
Sarayın önünde çok büyük bir kalabalık vardı. Biz de diğer
herkese katılıp nöbet değişimini izledikten sonra, saraya
yakın olan Hyde Park’a doğru yürümeye başladık. Hyde
Park’a adımımızı attığımız an büyülendik doğrusu. Göz
alabildiğine yeşillik, bisiklet yolları, kafeler, göl… Her
şey çok güzeldi. Biz de atıştırmalık bir şeyler alıp çimlere
oturduk. Hayatımdaki en huzurlu anlardan biriydi. İnsanlar
bisiklete biniyor, spor yapıyor, dolaşıyordu ve herkes çok
mutlu gözüküyordu. Orayı gördükten sonra İstanbul’da
öyle yeşillik alanların olmadığına daha da üzülmeye başla-
dım. Bir gün herkes tarafından İstanbul’daki o büyük bina-
ların insanları mutlu etmediği, tam tersine insanlara zarar
verdiği anlaşılacak ama çok geç olacak. Hava biraz soğu-
maya başladığı için akşam üstü istemeye istemeye Hyde
Park’tan ayrıldık, ama tabii ki yarın tekrardan gelme kararı
alarak! O gün ayrıca balmumu heykellerin sergilendiği
Madame Tussauds Müzesi’ni ve Londra’nın en önemli
alışveriş caddelerinden Oxford Caddesi’ni de gezmeyi ih-
mal etmedik ve üçüncü günümüz böyle geçti. Artık dör-
düncü ve Londra’daki son tam günümüze gelmiştik. O gün
hava biraz kapalıydı ama bu bizi Londra’yı keşfetmeye
devam etmemizden alıkoyamadı. Bu sefer ulaşımımızda
bir farklılık yapıp Londra’nın meşhur iki katlı kırmızı oto-
büslerine binmiştik. İlk olarak Tower Bridge’e doğru yol
aldık. Thames Nehri’nin üstünde yükselen köprü, Lond-
ra’daki en beğendiğim yerlerden biri oldu. Köprünün içine
girip, nasıl yapıldığı ile ilgili animasyonlar seyrettik. Daha
sonra da üst katına çıktık. Üst kattaki en ilgi çekici şey yer-
lerin bir kısmının cam olmasıydı. Ayrıca duvarlarda dünya-
nın önemli köprüleri hakkında bilgiler bulunmaktaydı. Bu-
radan ayrıldıktan sonra ünlü Britanya Müzesi’ni (British
Museum) gezdik ve eski uygarlıklardan, milletlerden kal-
ma birçok eseri görme şansımız oldu. O gün ayrıca Lond-
ra’nın ünlü caddelerinden Regent’s ve Carnaby caddelerini
de gezdik. Son olarak da bir gün öncesinde karar verdiği-
miz gibi yeniden Hyde Park’a gittik, çimlerde oturduk,
sincapları gördük ve buradan nasıl ayrılacağımızı düşünüp
durduk. Döneceğimiz günün sabahında kısa bir za-
man içinde Londra Ulaştırma Müzesi’ni gezdik ve
otelimize yakın olduğu için biraz da Covent Gar-
den’da vakit geçirdik. Sonrasında havalanına doğru
yola koyulduk . İstanbul’a dönüş yolunda aklımızda
sadece Londra vardı.
Aylar önceki bu seyahat hakkında yazarken
içimdeki Londra özlemininin çok fazla olduğunu
hissediyorum. Londra’da bir turist gibi değil, sanki
orada yaşıyormuş gibi bir beş gün geçirmiştik. So-
kaklarında bolca yürümüş, toplu taşımasını kullan-
mış ve birçok yer görmüştük. Sokak sanatçıları,
güzel restaurantlar, kibar insanlar… Beklediğimden
daha çok etkilenmiştim doğrusu.
Umarım tekrardan kavuşabiliriz Londra.
Biliyorum ki bana anlatacak daha çok şeyin var!
Başak CAN
12C
Çerkes Mutfağı
22
Güzel Anadolu’mun zengin kültür mozaiği
içinde Kafkas kökenli vatandaşlarımızın yeri, gerek
vazgeçemedikleri örf ve adetleriyle gerek zarafetleriyle
gerekse birbirinden lezzetli mutfak lezzetleriyle bir
başkadır her zaman. Abhas, Çerkes, Gürcü mutfakları-
nın Kafkasya’dan Türkiye’ye yolculuğunda bin bir
farklı lezzetle bir araya geliriz. Yurdundan uzak düşüp
de yurdunun kültür dokusunu bu kadar güzel taşıyan
insanlarımızın başında gelir Çerkesler. Anadolu gastro-
nomisiyle uğraşan kişilerin de çok iyi bildiği gibi Çer-
kes yemeklerinden birçoğu dinamiğini korurken birço-
ğu da öbür dünyaya göçen yaşlılarıyla birlikte unutul-
maya yüz tutmuştur. Tepeden tırnağa çiçek açmış ye-
mek kültürü, öyle bir dokudur ki bir milletin etnik ya-
pısını en az ana dilleri kadar canlı tutar. Hele özel gün-
lere has yemekleriyse o günlerin toplumsal dengeyi
sağlayabilmek için ne kadar önemli olduğunun en be-
lirgin göstergesidir. Aslında Çerkes yemeklerini anla-
tan hatta bu yemeklerin tariflerini bire bir veren birçok
yemek kitabı bulunmaktadır. Fakat hepsinin içinde tek
bir şey eksiktir: tarihsel dokunun ve geçmişten gelen
sevginin lezzetlere katkısı. İşte bu tarihsel dokulardır
ki çağlar ötesinden gelen lezzetleri buram buram ye-
meklerin içine taşır.
Ben bu yazıda kaybolmaya yüz tutmuş Anado-
lu mutfak kültürlerinden Çerkes mutfağının izlerini
farklı yönleriyle sizlere sunmayı amaçladım. Çerkes
mutfağını seçmemin temel sebepleri arasında Topkapı
Sarayı’nın son Çerkes aşçılarından olan ve lakabı
“Saraylı” olan rahmetli babaannemi anmak, bir diğeri
ise bu mutfağın bağlı olduğu kültürü en canlı şekilde
taşıyan mutfak olduğuna inanmamdır.
Kuzey Kafkasya halkı 19. yüzyılın ortaların-
dan başlayarak siyasi zorlamalarla Anadolu’ya göç
etmeye başlamışlar. Aslında göç olgusu kültürel kim-
liklerinde ister istemez değişiklere yol açmış. Ancak
Çerkesler yemekleri kadar sofra adabına sadık kalmış-
lar. Her yemek masasının bir hiyerarşisi bulunmakta.
Sofranın başköşesinde oturan ailenin büyüğü
“thamade”nin yemeğin bereketi üzerine yaptığı konuş-
masıyla başlanır ziyafete ve sohbeti yemek boyunca o
yönetir.
Her kültürün olduğu gibi Çerkesler’in de mutfakların-
da vazgeçilmez baharatları, bakliyatları ve sebzeleri
bulunmaktadır. Tabii onları en iyi tanımlayan baharat
şüphesiz ki “ahuska”dır. Hem taze hem de
KAFKASYA’DAN ANADOLU’YA BİR LEZZET YOLCULUĞU:
ÇERKES MUTFAĞI
Çerkes Mutfağı
23
tohum olarak tüketilen bu baharat, Gürcü mutfağının
“kinzi” olarak adlandırdığı, Batı’da “kişniş” olarak anı-
lan, Erzurum dolaylarında “aşotu” olarak adlandırılan
maydanozgillerden sayılır. Herkesin saksıda kolaylıkla
yetiştirebileceği bu baharatın kendine has öyle bir rayi-
hası vardır ki bazı Çerkes yemekleri için önemli bir
sırdır bu. Bu mutfakta ahuskanın tohum halini öğütüp
bol sarımsak, kaya tuzu ve biber salçasıyla ezilerek ya-
pılan bir vazgeçilmez vardır ki Çerkesler ona
“pırpılçıka” adını verirler. Kışlık salçayla birlikte her
sonbahar pırpılçıka üretilir evlerde. Hemen hemen her
tür bakliyat yemeğinde kullanılan bu malzeme her Çer-
kes mutfağında mevcuttur. Yine ekmek niyetine yemek
yanında tükettikleri “mamursa”, günümüzde “pasta”
olarak adlandırılır. Tabii akıllara hemen kremalı bir
pasta gelmesin. Bu pasta öyle bir pastadır ki fırınlanmış
mısır ununun az tuzla birlikte sıcak suya salınmasıyla
yapılır. Lapa kıvamında koyulaşınca bir sofra bezi üze-
rine ters çevrilerek yuvarlak şekil verilen pasta, henüz
sıcakken ince urganla kesilir ve soğuması beklenir. Bar-
bunya ezme ve Çerkes tavuğuna bandıra bandıra yenilir
ki tadına doyum olmaz. Aynı zamanda Çerkez tavuğu-
nun yapımında bayat ekmek yerine kullanılırsa orijinal
yemeği elde etmiş olursunuz ki bu da benden size bir
tavsiye olsun. Bu mutfağın diğer lezzetlerine gelince
pırpılçıka, ceviz ve tuzsuz biber salçasıyla yapılan bir
kahvaltılık vardır ki ona da “acuka” derler, kahvaltı
masalarının bir vazgeçilmezidir. Sevgili Nedim ATİL-
LA’nın araştırmalarında bahsettiği üzere Evliya Çelebi,
Seyahatname’sinde Çerkeslerden şöyle bahseder:
“Ekseriya darı unundan yapılmış pasta yerler, yani darı
unun katıca pişirip top top edip sezbale (Koyun yoğur-
du, yeşil erik, taze kişniş ve yumurta sarısıyla yapılan
ve çok sevilen bir yiyecektir.) batırıp yerler. Cevizi ha-
vanda dövüp hardal ve tuz karıştırıp kaselere korlar ve
cevizin yağını çıkartıp kırmızı Frenk biberi ile dövüp o
kırmızı ceviz yağıyla peynir yağını mezkur sezbal içine
korlar ve buna pasta banarak yerler. Ve dahi, semiz ko-
yun ve kuzuları, başı ve boynuzları ve tırnakları, ciğer-
leri ve böbrekleriyle suyun içine korlar pak pakize yedi
kat suda yuyup arındırırlar. Mezkur koyunu büsbütün
pişirip ziyafet sofrasına getirirler. Öyle bir pişirirler ki
sanki ilik olur. Çerkesler dağlardan avladıkları karaca,
sığır, ve tablalı avlarını dahi böyle pişirirler kim leziz
olur”. Çerkeslerin içecekleri de Evliya’nın ilgisini çek-
miş: “Cümle, at sütü kımızı, taklan, ayran, kurud ayranı
ve keskin bal şerbetleri, tatlı bal suları, tatlı maskıma
bozaları içerler. Ekseriya su içmezler.” sözleriyle ye-
meğin tarihsel boyutunun büyük oranla günümüze ta-
şındığını görmekteyiz. Kültürünü tarih ötesine taşıyan
bu mutfağı en kısa zamanda denemeniz dileğiyle…
Zeynep TEKBAŞ
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
Hayata Dair
24
SORUNLARIMIZ YA DA SORUN ETTİKLERİMİZ
Bazen üstesinden gelemeyeceğimizi düşündüğümüz sorunlarla karşılaşırız. Bunları aşmak, kafamızdan defet-
mek çok güçtür bizim için. Nasıl bu sorunu çözeceğimizi bir türlü bilemeyiz. İşte bu zamanlarda kendimizi üzmek
ancak o olayın etkisini büyültmeye yarar. Tabii ki şimdi diyeceksiniz ki ‘söylemesi kolay’. Belki de söylemesi kolay
ama denemesi de kolay. Demek istediğim, ah vah edip olayı büyütmek yerine soğukkanlı davranarak ilk önce proble-
min dibine inmemiz yani sorunun esas kaynağını kavramamız gerekir. Sorunun nereden kaynaklandığını anladıktan
sonra bu sorunu çözmek adına ilk adımı atmış bulunuruz.
Öte yandan sorunun büyüklüğü ne olursa olsun ilk aklımıza gelenlerden biri de kendimizi ya da başkasını
suçlamaktır. Peki ya bir suçlu yoksa? Ya da suçlar ortaksa? Anlatmak istediğim şey şu ki bu sorunumuz hakkında
yapacağımız yargılamaları adil yapmak ve gerekli öz eleştiriyi de yaparak çözüme gitmeye çalışmalıyız. Aksi takdir-
de kendimizi sürekli çıkmaz sokaklarda bulabiliriz.
Hadi diyelim ki soruna dair değerlendirmelerimizi adil yaptığımıza inanıyoruz. Sonrasında sonuç ne olursa
olsun yani bizim için yıkıcı da iyi de olsa hayat hâlâ devam ediyor. Cemal Süreya’nın dediği gibi ‘Hayat kısa/ Kuşlar
uçuyor’ demeliyiz. Acaba bu sözde ne denmek isteniyor diye düşündüğümüzde her şeye rağmen hayatın devam ettiği
akla geliyor. Hayatın üzülmek için çok kısa olduğunu da anlarız bu dizelerden tabii ki. Gerçekten hayat çok kısadır.
Hani derler ya göz açıp kapayıncaya kadar. Heh, işte o kadar! İşte hayatın uzunluğunun tanımıdır, o. Hayat bu kadar
kısayken bizim küslüklere, kırgınlıklara, hüzünlere yer vermemiz akıl karı değildir.
Tekerlekli sandalyeyle yaşamını sürdürmeye çalışanlar varken bizim olur olmaz şeylere üzülmemiz kırılma-
mız biraz yersiz olmaz mı? Aslında biz şanslıyız, biliyor musunuz? Ama farkında değiliz şanslı olduğumuzun. Hani
mutsuzluktan öldüğümüz o günler var ya, o günler! 0nlar bazılarının hayali, bizim için ise çok küçük ve kötüler. Bel-
ki de anlamsızlar ancak kimileri için paha biçilemezler. Bunun farkına varacağımız yerde, biz gene olağanüstü hep
daha fazlasını isteyen hayaller kurar, öyle mutlu olmaya çalışırız. Aslında biz hayallerdeki o mutlu insanlarız ama
daha haberimiz bile yok. Eğer bu güzel günleri görebiliyor, yürüyebiliyor, duyabiliyorsak zaman zaman şükretmeli-
yiz.
Belki de zaman zaman kendimizi üzmek için bir şeyler arıyoruz. Bazen de “Kim ne dedi?” tarzı sorularla
insanları gereğinden fazla dikkate alırız. Kim ne dedi, diye yapmadıklarımız var ya ya da yapmaya cesaret edemedi-
ğimiz şeyler, işte onlar bizi öldürür asıl, kötü sonuçlar değil. O suçluluk duygusu bizi bitirir. O yüzden hiçbir zaman
“Acaba?” diyerek kendinizi geri çekmeyin.
Unutmayın, hayatımızdaki olumsuzluklar bizi güçlü kılar ve de özgürleştirir. İşte asıl güçlü ve özgür olduk-
tan sonra hiçbir sorun bizi alt edemez. Sonunda da bu dünyada sağlık dışında aşılamayacak sorun olmadığını anlarız.
Yani tüm sorunların gelip geçici olduğunu ama yaptığımız yardımların; sevdiğimiz, değer verdiğimiz insanlarla gü-
zel vakit geçirmenin yani hayata dair çokça güzel anı bırakmanın gerektiğini düşünüyorum.
Hayat öyledir ki bazen şu an ağladığımız şeylere iki gün sonra gülebiliriz. O yüzden ağlama kısmını çok
uzun tutmamak gerekir, sonunda mutluluğa ereceğimizin ve tabii ki hüznün gidişinin zaferine erişeceğimizin farkın-
dalığıyla. Demem o ki öyle bir yaşayalım ki sorunlar olsun ama sorunlar sorun olmaktan korksun.
Fikret Ege Ergüz
10A
Gülten Akın’a Veda
25
Gülten Akın, 3 Ocak 1933 tarihinde Yozgat’ta doğdu. Yozgat’ın
Sorgun ilçesinde ilköğrenimini tamamladı. 1940’lı yıllarda memleketi
Yozgat’tan Ankara’ya göç etti ve ortaöğrenimini Ankara Atatürk Anado-
lu Lisesinde tamamladı. 1955'te Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini
bitirdi. 1972'de Ankara'ya yerleşerek Türk Dil Kurumu Derleme ve Tara-
ma Kolunda çalıştı. Kültür Bakanlığı Yayın Danışma Kurulu üyeliğinde
bulundu. İnsan Hakları Derneği, Halkevleri, Dil Derneği gibi örgütlerde
kurucu ve yönetici olarak görev aldı.
Gülten Akın’ı 1950’li yıllarda yazmaya başladığı şiirleriyle, kısmen
İkinci Yeni çizgisinde görülen, ancak 1970’li yıllardaki şiirlerinden itiba-
ren bireysellikten toplumculuğa yönelen bir şair olarak tanıdık. Şiirleri
pek çok dile çevrilen ve kırktan fazla şiiri bestelenen Gülten Akın, Milli-
yet gazetesinin yaptığı bir araştırmada en fazla oyu alarak "Yaşayan En
Büyük Türk Şairi" olarak gösterildi. Şiirinde bir doruk noktası olarak
nitelenen Beni Sorarsan’ı 2013’te yayımladı. Ne yazık ki değerli şairimi-
zi, yazarımızı 4 Kasım 2015 tarihinde kaybettik. Daha güzel, huzurlu bir
diyarda olması dileğiyle… Edebiyatımıza katkıları dolayısıyla ona teşe-
kürü borç biliriz.
GÜLTEN AKIN’A VEDA
Buse Küçükbükücü
Fen-3
2015
26
İYİSİYLE KÖTÜSÜYLE 2015
Koca bir seneyi geride bırakırken ne başarılara imza atıldığına, nelere gözyaşı döküldüğüne, nelere he-
yecan duyulduğuna dönüp şöyle bir bakalım dedik ve sizler için bu yazıyı derledik.
22 Şubat - Gaziantep'te
oynanan 2014-15 sezonu
Basketbol Erkekler Türki-
ye Kupası final maçında
Fenerbahçe Ülker'i 70 - 60
yenen Anadolu Efes tari-
hinde 10. kez şampiyon
oldu.
8 Mart - Çek Cumhuriyeti'nin
başkenti Prag'ta düzenlenen 33.
Avrupa Salon Atletizm Şampi-
yonasında Ali Kaya'nın kazandı-
ğı altın ve İlham Tanui Özbi-
len'nin kazandığı gümüş madal-
ya ile şampiyonayı 10. sırada
tamamladı. Ali Kaya, çıktığı
final yarışında 7.38.42 ile şampi-
yona rekorunu kırdı.
8 Mart- Bir anda dünya-
nın en ünlü giysisi haline
gelen, kimisine göre mavi
-siyah kimisine göre
altın-beyaz olan o elbise,
8 Mart Dünya Kadınlar
Günü nedeniyle bir sos-
yal sorumluluk kampan-
yasının görseli oldu.
11 Mart - 47. Sinema Ya-
zarları Derneği Ödülleri
töreni Cemal Reşit Rey
Konser Salonunda düzen-
lendi. Gecede En İyi Film,
En İyi Yönetim, En İyi
Erkek Oyuncu Performansı
ve Cahide Sonku En İyi
Kadın Oyuncu Performansı
kategorilerininde arasında
bulunduğu 5 dalda ödülü
Kış Uykusu filmi kazandı.
18 Mart - Çanakkale
Deniz Zaferi'nin 100.
yıldönümünde Çanak-
kale şehitleri anıldı.
28 Mart - Hollanda'nın Ams-
terdam şehrinde Hollanda
Millî Futbol Takımı ile 2016
Avrupa Futbol Şampiyonası
elemeleri - A Grubu 5. ma-
çında karşılaşan Türkiye
Millî Futbol Takımı sahadan
1-1'lik beraberlikle ayrıldı.
Karşılaşmada golleri Türkiye
adına 37. dakikada Burak
Yılmaz kaydederken, Hollan-
da'nın golü ise 90+2. dakika-
da Wesley Sneijder'den geldi.
12 Nisan - Voleybol Bayanlar
Süper Kupası dörtlü finalinde
Fenerbahçe Grundig, VakıfBank'ı
25-18, 23-25, 23-25, 25-14 ve 15-
9'lik setlerle 3-2 yenerek kupanın
2. kez sahibi oldu.
25 Nisan- Nepal’de gerçekle-
şen 7,8 şiddetindeki deprem
6000 kişinin ölümüne yol açtı. 1 Mayıs - 1 Mayıs Emek ve
Dayanışma Günü etkinlikleri
düzenlendi. Bu etkinliklerde
polis sorumluk bölgesinde
çıkan olaylarda 25'i polis ve
25'i sivil olmak üzere 50 kişi
yaralanırken 339 kişi gözaltı-
na alındı.
25 Mayıs - Galatasaray, 2014
-15 sezonunda Süper Lig'i
lider bitirmeyi garantiledi ve
tarihindeki 20. Süper Lig
şampiyonluğunu kazandı.
3 Haziran - 2015 Türkiye Kupası
Finali'nde Bursaspor'u 3-2 mağ-
lup eden Galatasaray 16. kez
kupanın sahibi oldu.
12 Haziran - Miss Turkey
2015'te Türkiye güzellik
yarışmasını 18 yaşındaki
Ecem Çırpan kazandı.
17 Haziran - Türkiye'nin ilk uçak üre-
tim şirketi TRJet Havacılık Teknolo-
jileri Anonim Şirketi kuruldu.
26 Haziran-Amerika Birleşik Devletle-
ri'nde eşcinsel evlilik, Yüce Mahkeme
tarafından çıkarılan Obergefell v. Hodges
emsal kararıyla birlikte tüm eyaletlerde
yasal hak olarak tanındı.
28 Haziran - Azerbaycan'da
düzenlenen 2015 Avrupa
Oyunları'nda Türkiye'yi tem-
sil eden sporcular 6 altın, 4
gümüş ve 19 bronz olmak
üzere toplamda 29 madalya
kazandı.
2015
27
13 Temmuz - Anayasa
Mahkemesi, 1 Eylül 2015
tarihinden itibaren dersha-
nelerin kapatılmasını ön-
gören yasayı oy çokluğu
ile iptal etti.
14 Temmuz -Danıştay 2013 yılının
yaz aylarında Gezi Parkı protestoları-
nın başlangıç sebebi olan Topçu Kışla-
sı'nın da içinde bulunduğu Taksim
Yayalaştırma Projesi için verilen iptal
kararını bozdu ve davada yeniden ka-
rar verilmesi gerektiğine hükmetti.
29 Ağustos - Türkiye Görme En-
gelliler Milli Futbol Takımı İngil-
tere'de düzenlenen Avrupa Şampi-
yonası'nın finalinde Rusya'yı 1-0
mağlup ederek şampiyon oldu.
1 Kasım- 1 Kasım genel se-
çimleri sonucu 317 milletveki-
li ile iktidara Adalet ve Kal-
kınma Partisi geçerken, 134
milletvekiliyle Cumhuriyet
Halk Partisi muhalefet parti
oldu ve 59 milletvekili Halk-
ların Demokrat Partisi’nden,
40 millekvekili Milliyetçi Ha-
reket Partisi’nden çıkarak 64.
Hükümet kuruldu.
13 Kasım- IŞİD Paris’te
terör estirdi, 129 kişinin
ölümüne yol açtı.
30 Kasım - TBMM'de yapılan
oylamada 64. Türkiye Hükümeti
güvenoyu aldı.
Tüm bu güzellikler ve üzücü haberler yaşanırken neredeyse her gün evlerimiz, gönüllerimiz şehit haber-
leriyle yasa girdi. Bugüne dek verdiğimiz yüzlerce şehidimizin yakınlarına Allah’tan sabır, kendilerine ise Al-
lah’tan rahmet diliyoruz. Hem ülkemizde hem de dünyamızda terörün son bulduğu, barış içinde yaşanan bir sene
olmasını diliyor ve hepinize mutlu seneler diliyoruz! Selin Ergüven
10IBD
KAYNAKÇA
Cengiz Doğan. "Baba Ocağında Helallik Alındı." Maltepe Ekspres. 20 Aralık 2015. Web. 03 Ocak 2016.
"İlk Yerli Uçağı TRJet üretecek." Gazete Vahdet. Web. 19 Ocak 2016.
"Nepal'de 7,9 Büyüklüğünde Deprem." Nepal'de 7,9 Büyüklüğünde Deprem. Web. 19 Ocak 2016.
TATİL
28
TATİLDE NE YAPSAK?
Tatilde ne yapsam acaba, diye düşünenlere ufak bir rehber hazırlayalım dedik. Keyifli ve verimli tatil-
ler dileriz.
Borusan Contemporary Tutku
14. İstanbul Bienali ile eylül ayında daha da hareketlenecek sanat dünyasını,
Borusan Contemporary “Görünenin Ardındaki” ve “Tutku” isimli iki yeni sergi
ile zenginleştiriyor. Dünya çağdaş sanat sahnesinden önemli isimleri ağırlayan
“Görünenin Ardındaki”, göçmenler ve sorunlarına odaklanırken “Tutku” ise Bo-
rusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndan özel bir seçki sunuyor. 5 Eylül 2015’ten
21 Şubat 2016’ya kadar devam edecek olan sergiler, sanatseverleri çağdaş sana-
tın seçkin örneklerini keşfetmeye davet ediyor.
Monochrome Sergisi
Akbank Sanat, 16 Aralık 2015 – 13 Şubat 2016 tarihleri ara-
sında ev sahipliği yapacağı Monochrome sergisi ile dijital sanatın
en saf haline odaklanıyor. Ceren Arkman ve Irmak Arkman kura-
törlüğündeki sergide, dünyaca ünlü dijital sanatçılar Ryoichi Ku-
rokawa, LIA, Memo Akten, Zimoun, Quayola ve Simon He-
ijdens’ın yanı sıra İstanbul’un dijital sanat alanında dikkat çeken
isimleri Selçuk Artut, Ouchhh ve Refik Anadol’un eserleri yer
alıyor.
Atatürk Geldi
Müjdat Gezen'in yeni oyunu "Atatürk Geldi"24 Ocak'ta Müjdat Gezen Ti-
yatrosu'nda sahnelenecek. Oyunda arkasından yapılan hakaretlere, haksızlıklara,
alçaklıklara dayanamayan Atatürk gelir ve bu insanlarla yüzleşmek ister. Hepsi
teker teker gelirler. Atatürk: “Bu söylediklerinizi bir de yüzüme karşı söyleyin
bakalım.” der. Atatürk'ün sevdiği şarkılar, görüntüler, 1938'den bu yana dünya-
da ve Türkiye'de olanlar geniş ekranda gösterilir .
Dansın Ritmi
26 Ocak 2016 Salı günü gerçekleşecek olan ve eğlenmeye doyama-
yacağınız "Dansın Ritmi" balesinde, içinde bulunduğumuz coğrafyanın
otantik halk oyunlarının modern yorumu ile egzotik oryantal dansların
harika birlikteliğini, müthiş koreografileri, göz alıcı kostümleri keşfede-
ceksiniz.
Makaron Evrimi
26 Ocak 2016 Salı günü renk renk enfes makaronlar hazırlamak
için Chef's Table Mutfak Akademisi'nde gerçekleşecek workshop etkin-
liğinde yerinizi ayırtın!
TATİL
29
Bay Kolbert
Alman yazar David Gieselmann'ın ünlü oyunu Bay Kolpert, 28 Ocak 2016
Perşembe gününde Çolpan İlhan Oda Tiyatrosu'nda sizlerle buluşuyor.
Tüketim toplumunun doyumsuzluğuyla değişik heyecanlar arayan Ralf ve Sarah
çifti, belki de insanın ulaşabileceği en son noktayı bulmak isterken, toplum içinde
monoton sayılabilecek insanlar olan Bastian ve Edith'i bu yeni heyecan için kur-
dukları oyunun içine dahil ederler. Kaotik düzen, pikselleşmiş Mona Lisa, sütlü
kahve olayı, hissizlik, insülin, arınmak ve sandık...
Kahve Eğitimi
MSA, kahvenin uzmanı olmak isteyenlere 1 Şubat 2016 Pazartesi günü
"Artisan Kahve Eğitimi ve İşletmeciliği" etkinliği düzenliyor.
Artisan Kahve Eğitimi ve İşletmeciliği, kahve tutkunlarına kahvenin tüm çe-
şitlerini, çekirdeğinden itibaren kahve hazırlamanın inceliklerini öğretmek
için tasarlandı.
Beyazgül Dans Gösterisi
6 Şubat 2016 Cumartesi günü gerçekleşecek olan Beyazgül Dans Gösterisi, Osmanlı Haremi'nden Hollanda Sara-
yı'na savrulan cariyenin olağanüstü gerçek aşk hikayesini aktarıyor. Beyazgül teatral dans gösterisi, mistik Osmanlı
saray dansları ve egzotik oryantal danslarını modern dans ile harmanlayarak 17. yüzyılda yaşanmış gerçek bir aşk
hikayesini anlatırken aynı zamanda dönemin günlük saray yaşamından sahneler sunuyor.
Frankenstain
Mary Shelley'in romanından Nick Dear tarafından uyarlanan dünya sinemasının kült filmleri arasında gösteri-
len Frankenstein, Şakir Gürzumar yönetimininde 6 şubat 2016 tarihinde Çolpan İlhan - Sadri Alışık Tiyatro-
su tarafından sahneleniyor.
Atatürk Arboretumu
İstanbul, günün koşuşturmasının üstüne trafik eklendiğinde çekilmez bir şehir hali-
ne gelebilir. Fakat tüm bu olumsuz şartlar bile İstanbul’u doğadan kopuk bir şehir yap-
maya yetmiyor. Atatürk Arboretum Canlı Bitki Müzesi her gün açık. 2000’e yakın farklı
bitki örtüsünü içinde barındırıyor. Huzurlu, sakin, şehir atmosferinden ve sınav stresin-
den uzak bir yer. Suni göletlerde nilüferleri seyredip ördekleri de besleyebilirsiniz.
Turkuazoo
Forum İstanbul’da sizleri bekleyen Türkiye’nin ilk modern dev akvaryumu Tur-
kuazoo, dünyanın dört bir ucundan getirilmiş su canlılarıyla tanışmanızı sağlıyor. Mavili-
ğin sınırsız tonu ve ferahlatıcı etkisinin yanında kendinizi unutulmaz bir deneyimin içinde
hissedeceksiniz.
Uçurtma Müzesi
Uçurtma dendiğinde, sadece bu kelime bile ruha enerji veriyor. Akla sayısız
renk ve güneşli, bulutların şekil şekil olduğu açık bir hava geliyor. Belki havalandı-
racak uçurtma bulmak şimdilerde biraz zor olabilir. Fakat gerçek bir müzesi var.
Kaynakça
Mine Yenilmez. "Şehirde Ne Var?" Timeout Istanbul. Y.y., Ocak 2013. Web. 01 Ocak 2016. Istanbul. Web. 01 Ocak 2016. http://www.istanbul.net.tr/etkinlik.
Tanem Sürmeli
10A
Popüler Bilim
30
BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?
Dünyanın en sessiz yeri, Orfield Laboratuarları’ndaki yankı odası,
ses dalgalarının % 99.99’unu absorbe edebilen yapısı ile insanları ger-
çekten etkiliyor. O kadar sessiz ki kendinizi duymaya başlıyorsunuz:
kalp atışınızı, midenizden gelen sesleri, nefes alış verişiniz, hatta kanını-
zın pompalanmasını ve akış sesini. Yeteri kadar vakit geçiren denekler
dengelerini kaybederek halüsinasyon görmeye başlamışlar. Bugüne ka-
dar 45 dakikadan fazla dayanan kimse olmamış.
Saç kurutma makinesi ve ütü, en fazla radyasyona sahip elektrikli cihazlar-
dır. Bunun sebebi çok fazla elektromanyetik dalga yaymalarıdır.
Dubai’de bulunan, dünyanın en yüksek gökdeleni olan Burj
Khalifa (Türkçesi ‘Burç Halife’)’nin tepesindeyken o kadar yük-
sektesinizdir ki Dünya’nın yuvarlaklığını bile fark etmeniz müm-
kündür.
Facebook’ta eklediğiniz her arkadaş ile Mark Zucker-
berg’in servetine 0.003 dolar katkıda bulunuyorsunuz.
Yazılan her 150 tweetten biri, “ONE DIRECTION” gru-
bu ya da üyeleriyle ilgili.
Yaygın inanışın aksine Dünya’nın yörüngesin-
de sadece bir Ay yoktur. “Cruithne” adındaki bu
2. Ay, Asteroit kuşağında Dünya etrafında dön-
mektedir.
Popüler Bilim
31
Rusya, yüz ölçümü olarak Plüton’dan daha büyüktür.
Bir cihazın kumandası cihazı algılamadığı zaman, beynimizin yanı-
na tutmak kumandanın menzilini arttırır. Bunun beyin dalgalarıyla hiçbir
alakası yoktur, beynimizde bulunan beyin sıvısı ile ilgilidir. Bir kumanda
herhangi bir sıvıya yaklaştırıldığında, menzili artar, daha rahat kontrol
edilebilir.
Gezegenimize çok yakın olduğu sanılan Ay ve Dünya arasına Güneş sistemimizdeki tüm gezegenler sığabilir.
KAYNAKÇA:
http://www.dersimiz.com/ilginc-bilgiler/Teknoloji-Dunyasi-24-2.html
http://www.memurlar.net/album/4705/17.resim#Album
http://www.bilim-teknoloji.com/pembe-renkli-gol-retba-golu/
https://www.youtube.com/watch?v=D1MVyPWcKkA
http://www.habervehayat.com/uzay-hakkinda-ilginc-ve-bilinmeyen-20-gercek/
“Pembe renkli göl mü olur?” demeyin. Eğer bir
göl Dunaliella Salina isimli yosunun habitatı ise göl dışar-
dan bakanlar tarafından tıpkı çilekli süt gibi görünür.
Doğan Can Kara
Fen-3
Paradoks
32
Sınav Paradoksu
Öğretmen bir cuma günü öğrencilere şöyle der:
“- Gelecek hafta hiç ummadığınız bir gün sizi yazılı
yapacağım.”
Bir araya gelen öğrenciler sınavın hangi gün olacağını
bulmaya çalışır. Sınavın haftaya cuma günü yapılamaya-
cağı açıktır, çünkü cumaya kadar sınav yapılmamışsa o gün herkes okula sınav olacağını bilerek gelecektir. Aynı
nedenle perşembe de yapılamaz, çünkü cuma günü yapılacak sınav sürpriz olmayacağından perşembeye kadar sınav
yapılmamışsa öğrenciler sınavın o gün yapılacağına kesin gözüyle bakacaklardır. Aynı şekilde çarşamba günü de
yanar. Çünkü salı gün bitimine kadar sınav olmazsa çarşamba olacağını kesin anlarız. Aynı şekilde salı da yanınca
sınavın umulmadık bir gün olmasının ortadan kalkmasıyla diğer günler de sınav yapılamayacaktır. Peki sınav ne
zaman yapılacaktır?
Dichotomy Paradoksu
Hareket diye bir şey yoktur, çünkü bir hareketin olabilmesi için belirli bir zaman diliminde belirli bir mesafenin kat
edilmiş olması gerekir. Bunun için de istenilen mesafenin önce yarısı, sonra kalan mesafenin yarısı, daha sonra kala-
nın yarısının ve onunda kalan yarısının sonsuza kadar gidilmesi gerekir. Ancak her zaman gidilmemiş bir yol olacak-
tır. Peki o zaman hareket diye bir şey var mıdır yoksa yok mudur?
KAFANIZI ÇOK KURCALAYACAK ÜÇ PARADOKS
http://www.medbilim.com/med/akillara-zarar-9-paradoks/
https://en.wikipedia.org/wiki/Zeno%27s_paradoxes#/media/File:Zeno_Dichotomy_Paradox.png
Paradoks
33
Georg Cantor Paradoksu
A kümesinin elemanları tüm doğal sayılardır: 1,2,3,4,5...... (sonsuz küme)
B kümesinin elemanları tüm çift sayılardır: 2,4,6,8,.... (sonsuz küme)
Her iki küme de sonsuz elemana sahip olduğu için eleman sayıları aynıdır. Ancak A kümesi bütün çift sayıların yanı
sıra bütün tek sayıları da kapsar. Yani A kümesinin B kümesinden büyük olması gerekmektedir. İki sonsuzluk karşı-
laştırılabilir mi?
Kaynakça
Özcan, Yusuf. "Kafa Yakan 14 Paradoks." Kafa Yakan 14 Paradoks. N.p., 29 Nov. 2013. Web. 03 Jan. 2016.
http://www.clker.com/clipart-big-infinity-symbol.html
Ceren Arpacı
11IBD