Top Banner
R A M P s i k o HALİLİYE-Şanlıurfa Rehberlik ve Araştırma Merkezi E-Dergi Nisan 2015 Sayı 4 Çocuk
26

PsikoRAM Nisan

Jul 21, 2016

Download

Documents

psiko RAM

Şanlıurfa Rehberlik ve Araştırma Merkezi Aylık E-Dergisi
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: PsikoRAM Nisan

R A M P s i k o

HALİLİYE-Şanlıurfa Rehberlik ve Araştırma Merkezi E-Dergi

Nisan 2015 Sayı 4

Çocuk

Page 2: PsikoRAM Nisan

ŞANLIURFA REHBERLİK VE

ARAŞTIRMA MERKEZİ

ADINA İMTİYAZ SAHİBİ

İmam Bakır AYDIN / Kurum Müdürü

GENEL YAYIN SORUMLUSU

Bozan DOĞAN / PDR Bölüm Başkanı

EDİTÖR

Aslıhan YILMAZ / Psikolojik Danışman

YAYIN KURULU

Bozan DOĞAN

İbrahim UZUN

Gazi TUNÇ

A.Sinan YILDIRIM

Aslıhan YILMAZ

Hüseyin BENGİ

İNCELEME KURULU

İmam Bakır AYDIN / Kurum Müdürü

İbrahim Halil ERDEM / Müdür Yrd.

Bozan DOĞAN / PDR Bölüm Başkanı

GÖRSEL TASARIM

İbrahim UZUN / Psikolojik Danışman

Sokakta Çalışan Çocuklar

İstismar Çocuğun Sağılığına ve

Kişisel Gelişine Zarar verir

Hafif Düzey Zihinsel Yetersizlik

Kalbini Aç ve Farkında Ol

DOWN Sendromlular Günü

Tarih Yazan DOWN

Sendromlular

4

5

18

15

20

14

9

Özel Eğitim

Çocuğa ‘‘Aşkım Demek’’

İstismara Neden Olabilir

Bu Sayımızda

7

Engelli Çocukların Cinsel

Eğitimi

12

25

22

Kadın

Karikatürler

RAM’dan Haberler

11 Paradoks

Page 3: PsikoRAM Nisan

ÖNSÖZ

Merhaba ;

Yeni bir sayı vesilesiyle bir aradayız. Dosya konularımızı belirlerken ihtiyaç ve

koşulları göz önünde bulunduruyoruz. Üzerinde konuşmaya herkesin titizlik gösterip

biraz da çekindiği bir konuda, çocuk ihmali ve istismarı konusunda paylaşımlarda

bulunmak istedik. Sebepleriyle sonuçlarıyla bizleri ayrı ayrı düşündürüp yaralayan bu

problemle etkin mücadele adına RAM olarak katkı sunmak istiyoruz. Arkadaşlarımızın

hazırlamış olduğu çalışmalardan dolayı özellikle yoğun mesai harcayan psikolojik

danışmanımız Aslıhan YILMAZ’ a teşekkür ediyorum. Yine bu sayımızda özel eğitim

bölümümüzün organize ettiği ‘‘Dünya Down Sendromlular Günü’’ etkinliğinden

paylaşımları bulacaksınız., bu etkinliğin düzenlenmesinde başta özel eğitim

öğretmenimiz Hasan ARŞİT’e ve özel eğitim bölümümüze teşekkür ediyorum.

Bir sonraki sayımızda görüşmek dileğiyle…

İmam Bakır AYDIN / Kurum Müdürü

Page 4: PsikoRAM Nisan

İstismar Çocuğun Sağlığına ve

Gelişimine Zarar Verir

Çocuk doğduğu andan itibaren büyüme

süreci içinde ailesiyle ile kurduğu etkileşimden

çıkardığı sonuçları özümseyerek kişiliğinin ve

ruhsal yapısının temellerini oluşturmaktadır.

Toplumların geleceği olan çocukların fiziksel

ve ruhsal yönden sağlıklı yetiştirilmeleri

oldukça önemlidir. Çocuk anne babaya sadece

beslenme, barınma gibi fiziksel ihtiyaçlar değil

sevgi, şefkat, ilgi vb. duygusal ihtiyaçları

içinde muhtaçtır. Çocuk sevgi dolu ve huzurlu

bir aile ortamında oluşturduğu kişilik yapısı ile

sosyal ilişkilerini ve topluma uyumunu sağlar.

Çocuğun fiziksel ve psikolojik

gelişimini olumsuz etkileyen, bir yetişkin,

toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da

bilmeyerek yapılan hareket ya da davranışlara

“Çocuk İstismarı” denmektedir. Çocuğun

sağlığı, fiziksel veya psikolojik gelişimi için

gerekli ihtiyaçların karşılanmaması ise “Çocuk

İhmali” olarak tanımlanmaktır.

Çocukların fiziksel, zihinsel ya da ruhsal

sağlıklarına zarar veren, gelişimlerini engelleyen

tutum ve davranışlar 5 şekilde sıralayabiliriz.

Fiziksel İstismar: Çocuğun anne baba,

öğretmen, bakıcı gibi çocuğa bakmakla yükümlü

kişiler tarafından gerçekleştirilen, dayak atma,

yakma, ısırma, sarsma, kaynar suyla haşlanma

gibi olaylar sonucunda kaza dışı her türlü

yaralanmasıdır.

Duygusal İstismar: Çocuğun duygusal

bütünlüğüne ve kişilik gelişimine zarar veren her

türlü davranış ve eylemlerdir. Reddetme, yalnız

bırakma, baskı, sevgiden ve uyarandan yoksun

bırakma, aşağılama, tehdit, korkutma vb.

eylemlerdir. Sıklıkla diğer istismar türlerine

eşlik eder.

Cinsel İstismar: Çocuğun kendisinden

en az 4 yaş büyük bir kişi tarafından cinsel haz

amacı ile zorla ya da ikna edilerek cinsel

etkileşime maruz bırakılmasıdır.

Ekonomik İstismar: Çocuğun

gelişimini engelleyici, haklarını ihlal edici

işlerde ya da düşük ücretli iş gücü olarak

çalışması veya çalıştırılmasıdır.

Çocuk İhmali: Çocuğun beslenme,

barınma, giyim, hijyen, oyun, eğitim, güvenlik

ve sağlık hizmetini sağlama görevinin reddedil-

mesi ya da yerine getirilmemesidir.

Çocuk ihmal ve istismarı çocuğun

duygusal gelişimini ve kişilik gelişimini

doğrudan etkilemekte, ileriki yaşantısında

sağlıksız kişilik geliştirmesine neden olmaktadır.

Yapılan bir eylem, eylemi yapanın niyetine

göre değil çocuk üzerinde bıraktığı etkiye göre

istismar teşkil eder.

Psikolojik Danışman İbrahim UZUN

Page 5: PsikoRAM Nisan

ENGELLİ ÇOCUKLARIN CİNSEL EĞİTİMİ

Çoğu anne-babanın hayallerinde daha

doğmadan var olmuştur çocukları. Dünyaya bir

can veren onu giydiren, yediren, seven, uyutan…

Kısaca saçını süpürge etmek isteyen bir anne.

Çocuğuna güven veren, onu koruyan, ona sevgi ve

huzur vermek isteyen dağ gibi bir baba. Bununla

birlikte zihinlerde beklentiler, önyargılar, kaygılar

ve planlar çoktan şekillenmiştir. Çocuklara bir

gelecek hayal edilmiştir ve planlar yapılmaya

başlanmıştır. Kiminin çocuğu doktor olacak,

kiminin kendisine bakacak, kiminin de büyük

adam olacaktır.

Fakat hayat sürprizlerle doludur. Her

çocuk bir sürprizdir. Her çocuk hayata anlam

katmaya adaydır. Çocuk dünyaya gelir ve bir

melek gibidir, biriciktir. Her şey yolunda

gitmektedir. Çünkü çocuk hala yürüyemiyor ve

konuşamıyordur. Ancak çocuğun engelli veya

kronik bir hastalığı olduğu öğrenildiğinde asıl

serüven başlar. Genellikle bu yolculuk güçlü

duygular ve zor seçimleri de beraberinde getirir.

Çok sayıda uzmanla ilişki kurmak, bilgi edinmek

ve yardım almak gerekebilecektir. İlk başlarda

ebeveyn oldukça yalnız ve çaresiz hisseder.

Durumun ne olduğunu, nereden bilgi alacağını,

kimden destek alması gerektiğini bilemez olur. Bu

nedenle özürlü bir çocuğun dünyaya gelmesi

ailede travma ve şok etkisi meydana

getirmektedir. Çünkü engelli bir çocuğa sahip

olmak, hayal edilen çocuğun kaybedilmesi

anlamına gelmektedir.

Daha sonraki aşamada ise kabullenme ve

çözüm arayışı vardır. Artık aile geriye kalan

yaşamını engelli bireyin özel ihtiyaçlarına göre

düzenlemek zorundadır. Aileler özel

yaşamlarında, sosyal çevrelerinde,

beklentilerinde, planlarında, iş yaşamlarında ve

mali konularda büyük değişikliklerle karşı karşıya

kalmaktadırlar. Yani dağ gibi sorunlar ve

sorumluluklar anne-babayı beklemektedir. Engelli

çocuğu kabullenmek güçtür. Anne-babalar bu

durumu bir süre inkâr etme yoluna giderler ve

birbirlerini suçlarlar. .

Hatta ailenin sosyal çevresindeki

bazı kişiler de ebeveynleri suçlama eğilimi

içine girerler Bu sorunlardan bir tanesi de

engelli bireylerin cinsel istismarı ve cinsel

eğitim sorunudur. Çocuk engelli ise

istismara uğrama olasılığı daha yüksektir.

Bunun çeşitli nedenleri vardır; toplumun

engelli bireyleri tanımaması ve

davranışlarını toplumsal açıdan aykırı

bulması, engellilerin dezavantajlı

konumlarından faydalanmak istemeleri,

zihinsel engelli bireylerin ayırt etmekte

yaşadıkları güçlükler, engelli bireylerin

kendilerini ifade etmekte yaşadıkları

sorunlar ve istismarcının engelli bireyi

kolayca etkisiz hale getirebilmesi gibi

etkenler sebep olarak gösterilebilir.

Zihin engelli çocuklar genellikle

konuları zihinde tutma ve algılamada ciddi

sıkıntılar yaşamaktadırlar. Bu çocuklar bir

konudan diğerine kolayca genelleme

yapamazlar. Bundan dolayı her bir konuyu

ayrı ayrı öğretmek gerekir ve öğrendiklerini

hayatın diğer alanlarına aktarabilmesi için

özel gereksinime ihtiyaç duyarlar. Bu

nedenle engelli bireylerin cinsel eğitimleri

özel bir ilgi ister. Zihin engelli bireylerin

cinsel dürtüleri ciddi sorunlar yaratabilir;

fakat erken zamanlarda uygun bir eğitimle

bu sorun en aza indirgenebilir.

Psikolojik Danışman Gazi TUNÇ

Page 6: PsikoRAM Nisan

Bazen takvim yaşı büyük engelli

çocuklara çok bebeksi kıyafetler

giydirildiği, saçlarının bebeksi bir modelde

tarandığı görülmektedir. Bu da çocukların

çevre tarafından algılanışlarını

etkileyebilmektedir. Aileler bu konuya

dikkat etmelidirler. Zihinsel özürlü

çocukların ruhsal yönden sağlıklı

yetişebilmeleri için, çocukların cinsel

yönden cinsiyet kimliklerine uygun olarak

eğitilmeleri ne kadar önemli ise ebeveynin

de bunları bilmesi ve benimseyerek

uygulaması da bir o kadar önemlidir. Çocuk

ve gençler arası zararlı cinsel

yakınlaşmaları önlemek için, zihinsel

engelli bireyin kendisine ait bir yatak odası

ve yatağı olmalıdır. Anne ve baba

arasındaki cinsel ilişkiler çocuğun

görmeyeceği yerlerde olmalıdır. Çocuk

anne ve babasını çıplak görmemelidir.

Çocuğun cinsiyetine uygun olmayan

davranışlar öğretilmemelidir. Ergenlik

çağında görülen değişiklikler; zihinsel

düzeylerine uygun açık ve yalın bir dille

onlara daha önceden anlatılmalı ve yeni

dönemde ona yardımcı olunmalıdır. Bu

çocuklar, cinsel enerjilerini boşaltabilmeleri

için sportif faaliyetlere yönlendirilmelidir.

Bu çocukların sosyal ilişkileri takip

edilmeli, güvenli ve sağlıklı sosyal ilişkiler

kurmaları için onlara yardımcı olunmalıdır.

Sonuç olarak bu çocuklar umutsuz

vaka değillerdir. Gelişim düzeyleri göz

önüne alınıp, uygun eğitim yöntemi

kullanılarak bu çocukların sağlıklı cinsel

gelişimi sağlanabilir. Bu konuda okul, aile

ve toplumdaki diğer bireyler üzerlerine

düşen görevleri yerine getirmeli ve bu

konuda işbirliği içerisinde olmalıdırlar.

Herkes bu konuda sorumluluk almalıdır

çünkü engelli bireyler toplumumuzun göz

ardı edilemez bir parçasıdırlar.

Kısaca;

“KARANLIĞA SÖYLENECEĞİNE

SEN DE BİR MUM YAK”

Cinsel eğitim doğumdan başlayarak

ölüme kadar devam eden bir süreçtir. Öncelikle

zihinsel engelli bireylerin cinsel eğitiminde

takvim yaşı değil, gelişim düzeyleri dikkate

alınmalıdır. Çünkü bazen 15 yaşında olan

zihinsel engelli bir birey 6 yaşındaki bir çocuğun

sorduğu soruları sorabilir. Bu yüzden cinsel

eğitim ve eğitimi sunuş yöntemi çocuğun

gelişim düzeyine uygun olmalıdır. Zihinsel

engelli çocukların genelde yaşıtlarından daha

fazla cinsel ilgileri olduğu, daha fazla cinsel

içerikli davranışları olduğu düşünülmektedir.

Oysa bu çocuklar cinsel içerikli

davranışların nerede, ne zaman, hangi durumlarda

uygun olup olmadığını bilemedikleri için yani bir

anlamda cinsel tipli davranışlarını kontrol

edemedikleri için böyle algılanmaktadırlar.

Çocuklar için normal olarak kabul edilen

davranışlar vardır. Bunlar; Cinsel organlar,

göğüsler hakkında soru sormak, doktorculuk

oynamak, evcilik oynamak, anne-baba ve değişik

rolleri üstlenmek, bazen çok heyecanlı, gergin,

korkmuş iken cinsel organına dokunmak,

arkadaşları ile cinsellik hakkında konuşmak,

giyinirken veya banyo yaparken yalnız olmak

istemek, ayıp şakalar ve sözler duyduğunu

söylemek, bunları tekrar etmek istemek, cinsler

arasındaki farkları merak etmek, karşı cinsten

birini rol gereği taklit etmek, hayvanların

üremelerini incelemek, diğer çocukları ve

yetişkinleri öpmek, onların kendisini öpmelerine

izin vermek vs.

Tüm bu sayılanlar çocuğun gelişim

düzeyine göre normal sayılabilecek

davranışlardandır. Herhangi birini problem olarak

tanımlamadan önce bazı noktalara dikkat

edilmelidir. Bu noktalar ise; zekâ düzeyine

uygunluk, şiddet, sıklık ve sürekliliktir. Bu

çocuklara cinsel konularda eğitim verirken üstü

kapalı bir anlatım, gizli kelimeler, yapmacık

benzetmeler kullanılmamalıdır. Somut, açık, net,

onların yanlış yorumlamasına izin vermeyecek bir

anlatım kullanılmalıdır. Zihinsel engelli çocuk ve

gençlerin giyim tarzına da dikkat edilmelidir.

Page 7: PsikoRAM Nisan

Çocuk, masum, duyarlı ve bağımlı bir

varlıktır. Dolayısıyla toplumun geleceği için

çocuğun yetişmesi, bedensel, zihinsel,

duygusal, sosyal ve ahlaksal gelişimi ile ilgili

önlemlerin alınması gerekmektedir.

Toplumsal gelişimin temel taşı çocuklardır.

Her kuşak geçmiş kuşaklardan aldığı sosyal

mirası korur geliştirir ve kendinden sonraki

kuşaklara bırakır. Yüzyıllarca süren yoğun

uğraşların sonunda ekonomik, sosyal ve

kültürel kazanımlar sağlanmış ve dünyanın

hemen her yerinde insanlığın yaşam

kalitesinde gelişmeler gözlenmiştir.

Toplumsal gelişimin sağlanması çocukların

“yeterli bir hayat seviyesine” sahip olması ile

mümkün olabilir. Çocuğun psiko-sosyal,

kültürel ve biyolojik gelişiminin sağlanması

sağlıklı kuşakların oluşumunun ana

koşuludur.

Çocuk emeğinin kullanımı veya

çocuğun erken yaşta çalışma yaşamında yer

alması sorunu, birçok ülkede olduğu gibi,

ülkemizde de yaşanan temel problemlerden

biri haline gelmiştir. Ancak, çocukların

çalışmalarına neden olan toplumsal etkenler,

ülkeden ülkeye veya ülke içinde yaşanılan

kentin özel şartlarına göre değişiklik

gösterebilir. Her ne kadar farklı toplumsal ve

kültürel kaynakları olsa da, erken yaşlarda

çalışma yaşamına katılma çocuk açısından

çeşitli sorunlara sebep olabilmektedir. Bu

sorunlar; sosyal, psikolojik ve fiziksel

problemler şeklinde tezahür edebilir.

Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda olduğu

gibi, ülkemizde de, çocukların erken yaşlarda

çalışmaya başlamalarında ailenin içerisinde

bulunduğu yetersiz ekonomik şartlar en

önemli faktörler arasında yer alır. Aynı

şekilde, çocukların çalışmasında ailenin

geldiği geleneksel sosyo-kültürel çevrenin

oluşturduğu bilinç düzeyi de etkili

olabilmektedir.

ÇOCUK İSTİSMARI VE İHMALİ AÇISINDAN

SOKAKTA ÇALIŞAN ÇOCUKLAR

Page 8: PsikoRAM Nisan

Çocukların çalıştırılması, çocuk

işgücünün istismarı, sokakta çalışan ve sokakta

yaşayan çocuklar sorunu günümüzde çözüm

bekleyen sorunlardan biridir. “Sokak çocukları

olgusu”, dünya gündeminin en üst sıralarında

yer alan ve ivedilikle çözüm bekleyen bir

toplumsal sorundur. Bu çocuklar, yeterli

eğitimden, sağlık hizmetlerinden ve temel

özgürlüklerden yoksun bir biçimde sokakta

bulunmaktadır. Çocukların sokakta bulunma

nedenleri ve sokakta bulundukları süre içinde

maruz kaldıkları ihmal ve istismar biçimleri,

onların fiziksel ve psikolojik sağlıklarını

bozmakta, geleceğe güvenli hazırlanmalarını

engellemektedir. Bu nedenle sokakta yaşayan ve

çalışan çocuklar sorunu, uluslararası toplumun

ele aldığı ilk ve en önemli konuların başında

gelmektedir. ILO, UNICEF, AB gibi uluslararası

kuruluşlar dünya çapında proje ve hizmet modeli

odaklı çalışmalar yaparak sorunun çözümüne

önemli katkı sağlamaktadırlar.

Dünyanın her yerinde yollarda, kent

meydanlarında görülen sokakta çalışan

çocukların fiziksel görünürlüklerine karşın

genellikle görmezden gelinen ve dışlanan çocuk

grubunu oluşturmaktadırlar. Bütün fiziksel

görünürlüklerine karşın, paradoksal bir biçimde

en görünmezler arasında olmaları dolayısıyla da,

bu çocuklara eğitim ve sağlık gibi temel

hizmetlerin ulaştırılması ve koruma sağlanması

çok güçtür.

Dünya genelinde sokakta çalışan ve

yaşayan çocuklarının sayısal boyutu ile ilgili

kesin bir sayı vermek mümkün değildir.

Ancak, yapılan tahminlere göre bu sayının 10

milyon civarında olduğu söylenebilir. Kentsel

nüfus artışı ve kentleşme hızına bağlı olarak

bu sayının daha da artacağını öngörmek

mümkündür. Sanayileşmiş en zengin büyük

ülkelerinin kentleri dâhil, dünyanın her

yerinde sokakta çalışan ve yaşayan çocukları

bulmak mümkündür .

Suat, (2012),Çocuk İstismarı ve İhmali Açısından Sokakta Çalışan Çocuklar ve Avrupa Birliği Uygulamaları, Y üksek

Lisans Tezi , İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Avrupa Birliği Anabilim Dalı, İstanbul (kısaltılmıştır.)

Page 9: PsikoRAM Nisan

Çocuğa “Aşkım” Demek İstismara Neden

Olabilir!!

Çocuklarınıza aşkım demek onları ilerde kendilerinden büyük kişilerin sevgisine

muhtaç veya istismara açık bir kişiliğe büründürebilir. Kendinden büyük kişilerin

cinsel anlamda sevgisine muhtaç olmak çocuğun özellikle ergenlikle başlayan süreç ve

sonrasından cinsel olarak istismar edilmesine neden olabilir.

Evet o sizin en değerliniz, evet dünyada bir insana duyulan en derin ve gerçek

sevgi evlat sevgisi… Ama bu sevgiyi ifade ederken ebeveynlerin düştüğü ciddi hatalar

bulunmakta. Çocukların ruh sağlığı ve cinsel kimliklerini göz önüne alarak bu

hatalardan uzak durmalıyız.

Psikoloji kuramlarına baktığınızda çocuk kimlik oluşumunda anne babayı model alır.

Cinsel kimlik ve yetişkin hayatı boyunca sürdüreceği karşı cins ilişkisini de

ebeveynlerinin kurduğu ‘karı koca’ ilişkisi ve kendisinin karşı cins ebeveynle kurduğu

ilişkiyi baz alarak oluşturacaktır.

Page 10: PsikoRAM Nisan

O daha bir çocuk olabilir, hem cins ebeveyniyle de çok mutlu olabilir ama bilimsel bir

gerçek var ki çocuk 0-6 yaşta karşı cins ebeveyne yoğun bir ilgi duyar. Uzak ve ters davransa bile

bu böyledir. İlgisini gizli sürdürecektir. Bu ilgi yetişkinlikteki aşktan çok farklıdır, kendini karşı

cins gözünden tanıma, benlik oluşturma, ileride karşı cinsle yürüteceği ilişki konusunda adeta

prova yapmaya benzer. Örneğin bir kız çocuk babası tarafından ne kadar sevilir ve onaylanırsa,

eşini seçerken de bu kriterlere önem verecektir. Tam tersi çok sevdiği halde babası tarafından

onaylanmayan ve yakın ilgi görmeyen bir kız çocuğu bu durumu içselleştirip normal kabul edecek,

böylece uzak davranan erkekler benliğine yabancı gelmeyecektir.

Çocuğunuzla uyumayın .

Eşiniz içeride siz de çocukla yatak odasında mı yatıyorsunuz? Hem evliliğiniz hem de

çocuğunuzun ruh sağlığı tehlikede demektir. Özerkliğini hissedebilmesi için çocuğun doğumdan

itibaren ayrı yatakta ve mümkün olan en kısa zamanda kendi odasında yatması gereklidir. Gece

korkarak uyandığı anda hemen yanına koşun yeter. Çocuğun ebeveynlere ait yatakta yatarken,

eşlerin ayrı yatması çarpık bir rol model olacaktır.

Şimdiye kadar bu hataları yaptık bundan sonra hasar kalır mı derseniz…Çocuk gelişiminde

her zaman görüldüğü gibi hatalar mevcuttur, önemli olan hatayı fark edip değişime başlamaktır.

Çocuğunuza uygun davranmaya başladığınızda çok kısa sürede yeni sistem yerleşecektir. Çünkü,

çocuklar yeniliklere, özellikle kendileri için iyi olana çok ama çok çabuk adapte olurlar.

ONA ÖRNEK OLUN

http://pdrgunlugu.net/ sitesinden alınmıştır.

YAZAR: İdris GÜNDÜZALP

Page 11: PsikoRAM Nisan

Psikolojik Danışman Muharrem EROĞLU

Kayseri RAM

İçindeki kalabalık hiç susmuyordu. Bir taraf devrim yapmak üzereydi, diğer tarafsa

sonsuza kadar uzlaşmanın peşinde. Hiçbir ortak tarafları olmamasına rağmen aynı bedene

sıkışmıştılar. Ve yerleri oldukça dardı…

İnsanlardan nefret ediyordu bir taraf. Her

yerde bencil ve sadece kendini düşünenler vardı.

Sevgileri yalandı. Aşkları da…

Doğru insan yoktu. Ruh ikizi, hurafeden

ibaretti ve beklenen sevgili masallarda kalmıştı.

İnsanları çok seviyordu diğer taraf. Var olan

kötülükler iblisin işiydi ve iyi yürekli insanlar ona

kanmaktaydı. Dünyadaki tüm acılar onun başının

altından çıkıyordu ve insanlar ancak mağdur

olabilirdi. Herkes için doğru insan vardı ve bulmak

sadece zamana bağlıydı. Beklenen sevgili bir gün

mutlaka gelecekti.

Çok gürültülüydü bir taraf. Sükûnetten yoksun

ve hükümsüz çığlıklar duyuluyordu sadece. Yalanlardan bıkmıştı. En çok da kendine

söylediklerinden. Kime güveneceğini, neye inanacağını bilmeden beklemek. En çok da buna

kızıyordu. Araf’ı kutsal bir bekleyişten çok, tahliyesi olmayan bir hapishaneye dönmüştü.

Acılar içindeydi bir taraf. Umudu yoktu, inancı da. Var olmak bir pişmanlıktı. Doğduğun

anda ölmeye başlamak, onu kahrediyordu. Bu anlamsız var oluş, bu anlamsız çabalayış

boşunaydı. Her şey bitiş üzerine olduğu için, başlangıçların hiçbir değeri yoktu. Ve yalnızlıktan

ölmek üzereydi.

Gülümsüyordu diğer taraf. Var olmak büyük bir mutluluktu onun için. Hiçliğe atılmış en

büyük kazıktı nefes alabiliyor olmak. Her şeyin bir anlamı vardı ve yeniden başlamak için her

zaman bir sebep olacaktı. Ve mutluluktan ölmek üzereydi.

Coşkuluydu diğer taraf. Oyun oynamaya hazır bir

çocuk gibi, heyecanlıydı hayata karşı. Daha en güzel şeyler

olmamıştı. En güzel insanlarla tanışmamıştı bile. Yarın hep

daha iyiye gebeydi. Ve başa gelen her şey, katlanmak için

değil, yaşamak içindi. Böyle bir savaştı bu ve sürüp

gitmekteydi. Kimin kazanacağın da bir önemi yoktu. Zaten

insan dediğin bu savaşın ta kendisiydi. Kazanan taraf insanı

tanımlayamazdı. Bu sürgit mücadelede, her an melek, her an

şeytan olabilirdi insan. Ve her şey ironik bir tekerlemeden

ibaretti…

PARADOKS

Page 12: PsikoRAM Nisan

KADIN

Bir kelime nasıl bu kadar çok anlam taşıyabilir? Nasıl bu kadar çağrışıma sahip olabilir?

Neydi peki kadın? Dünyaya geldiği zaman ailesi için bir utanç sebebi, erkeğin yanında hep ikinci

sınıf tutulan , ezilen, hayatını belli kurallar içinde yaşamaya zorlanan, oyun yaşında gelinlik

giydirilen, daha annesine mızmızlanması gereken yerde bebeğini kucağına alan üstüne birde

kocasından şiddet gören ve tüm bu zorlukları da tek başına aşmak zorunda olandır kadın. Nazım

Hikmet’in de dediği gibi sofralarımızda öküzümüzden sonra gelen kadınlarımız toplum tarafından

hep dışlandılar, hor görüldüler. Bir de namus denince akla ilk kadın gelir. Sanki erkeklerin kendini

sakınması gerekmiyormuş gibi. Doğduğundan beri bir etikete sahiptir kadın. Başkalarının

koyduğu kurallara uymak zorundadır, kendini korumalı , kimseye teşhir etmemeli, erkekleri tacize

sürüklememelidir. Bugüne kadar hep baskı ve tehdit altında ne giymeleri, nasıl davranmaları

gerektiği dayatılarak öğretilmiş , yetiştirilmiştir kadın. Buna rağmen tecavüzler, kadın cinayetleri

gün geçtikçe artmıştır ülkemizde. Bunun nedeni ilk olarak ailelerdir diye düşünüyorum zira kız

çocuklarına verilen öğütlerin birazı erkeklere de verilseydi bu noktaya varılmazdı. Erkeklerin bir

kısmı namuslu olup nefsinin esiri olmasaydı eğer bugün kadınların etek boyu, makyajı, kahkahası

yerine daha önemli konular tartışır olurduk. Kısa giyinmek demişken birçok geri kalmış zihniyet

tecavüzlerin bu yüzden olduğunu savunurken, bu ülkede sekiz yaşındaki bir erkek çocuğunun te-

cavüze uğradığından haberleri olduğunu sanmıyorum; şayet küçük bir erkek çocuğu kimseyi açık

giyinerek, makyaj yaparak tahrik edemez.

İsmet RIŞVANLI

Yahya Kemal Beyatlı Anadolu Lisesi 10-D

Page 13: PsikoRAM Nisan

İnsanlar kimseyi yaşam şekillerine göre yargılayıp sınıflandıramazlar. İyi insan ve kötü

insan vardır sadece. Dış görünüş kimseyi iyi yada kötü diye niteleyemez. Kadın ki uzun etek

giydiğinde geri kafalı, kapalı zihniyetli, kısa giydiğinde aranıyor olur. Makyaj yapınca altında

bir şey aranır, yapmayınca çok çirkin denir. Kahkaha atınca iffetsiz, yüzünü asıp somurtunca

kendini beğenmiş yabani olur. Bu ülkede kadın ne yaparsa suçtur. Halbuki kendini değiştirmesi

gereken kadın değil, geri kalmış zihniyetlerdir. Namus insanın kafası içindedir. Kaldı ki

Müslüman olan ve hep örf adetleriyle övünen bir Türk toplumuyuz. Geçmişten beri kadına değer

verilmesi gerektiği inananlar ve takva sahibi olanlar için Veda Hutbesi’nde şöyle vurgulanmıştır

“Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız.” Şimdi Allah’ın emanet olarak verdiği

“Cennet annelerin ayakları altındadır .” diye müjdelediği kadınların sözde, Müslüman

erkeklerin ayakları altında olması bile insanların değil kadına inançlarına bile saygısı

olmadığının bir kanıtıdır. Aziz Nesin’in de dizelerinde anlattığı gibi “Siz onlara ne

verirseniz onu daha büyük hale getirirler. Ona bir ev verirsiniz size bir yuva verir, ona

sebze verirsiniz size yemek verir , ona bir gülücük verirsiniz size kalbini verir. Kendisine

verileni çarpıp çoğaltarak geri verir bu yüzden ona çamur atarsanız karşılığında bataklıkta

boğulmaya hazır olun.”

Kadın toplumda hep güçsüz olarak nitelendirilir ; fakat kadın, merhametiyle,

şefkatiyle, sevgisiyle ve çektiği acıları ile daha güçlüdür . Sırf bizi karnında taşıyıp büyüten

annelerimiz için bile kadınlar saygı duyulmayı hak eder. Bir kadın suçu ne kadar büyük

olursa olsun şiddet görmeyi , canice katledilmeyi hak etmez. Kimsenin de zorla bir kadının

vücuduna hakim olup ona büyük korku yaşatmaya hakkı yoktur. Şems-i Tebrizi “ Kadınlar

cahiller için nefis, bilenler için nefestir.” demiştir. Nefsine sahip olamayan bir erkek ne

kadar okumuş olursa olsun cahildir; fakat hiçbir tahsili olmadığı halde kadınına nefesi gibi

değer veren erkek birçoğuna göre daha aydındır. Geçmişte de hiç bir milletin kadınının

göstermediği fedakarlığı, Türk kadını ülkesi için canı pahasına çalışıp cesaretiyle

göstermiştir; fakat şimdilerde dünyada en çok istismara , şiddete, tecavüze maruz kalan

kadınlarından biri de Türk kadınıdır. Bugüne kadar erkeklere ağlamamaları öğretildi şimdi

ise başkalarını ağlatmamaları gerektiği öğretilmeli. Hayatın birçok yerinde kadının rol aldığı

gibi bu konuda da yine bilinçlenmek erkeğe olduğu kadar kadına da düşüyor. Kadın

hemcinsinin yanında , birlik içinde olmalıdır. Geleceğin erkeklerine, çocuklarına “adam”

olmayı öğretmeli. Bu gibi olayların karşısında dimdik durmalıdır. Bu ülkede artık suçlular,

kadın kısa giydi diye, içki içti diye , rızası vardı diye cezalarına indirim almamalı.

Bedeninde yabancı elleri hisseden hiçbir kadının rızası olmaz. Kadınlar her gün duydukları

cinayet ve tecavüz haberleriyle acaba ben nasıl öleceğim diye düşünmemeli , sokakta

yürürken sözlü tacizlere maruz kalmamalı, acaba beni takip ediyorlar mı , başıma bir şey

gelecek mi korkusuyla hep bir acele içinde olmamalı . Otobüste son yolcuyla birlikte

evinden önceki durakta inmek zorunda kalmamalı. Merdivende , asansörde, ıssız bir sokakta

tek başına olunca korku içinde koşmamalı evine. Kadın sokakta neşeli bir şekilde kahkaha

atabilmeli, hamileyken dışarı çıkabilmeli ve kaç çocuk yapması gerektiği kimse tarafından

belirlenmemeli. Kadınların olmadığı bir yerde medeniyet olmaz. Kadının olmadığı yerde

hayat,yaşam olmaz. Son olarak Mustafa Kemal Atatürk :”Ey Kahraman Türk kadını ! Sen

yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” Diyerek en güzel

şekilde ifade etmiş kadının toplumdaki yerini.

Page 14: PsikoRAM Nisan

Özel Gereksinimli Birey: Çeşitli nedenler le bireysel özellikler i ve eğitim yeter lilikler i açı-

sından akranlarından beklenen düzeyde anlamlı farklılık gösteren bireydir.

Özel Eğitime İhtiyaç duyan bireylerin; eğitim

ihtiyaçlarını karşılamak için, özel olarak

yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş eğitim

programları ve yöntemleri ile onların engel ve

özelliklerine uygun ortamlarda sürdürülen

eğitime denir.

Özel Eğitimin İlkeleri:

Özel Eğitime İhtiyacı olan tüm bireyler

özel eğitimden faydalanır.

Erken yaşta başlanır.

Sosyal ve fiziksel çevrelerinden mümkün

olduğunca ayırmadan.

Performansları dikkate alınarak akranları

ile birlikte eğitilmeye çalışılır.

Kesintisiz eğitim için destek eğitimle iş

birliği yapılır.

Tüm öğrencilere BEP uygulanır.

Ailelerin aktif katılımı esastır.

Özel eğitim alan bireyin toplumla uyumu

ve etkileşimi dikkate alınarak sürdürülür.

Özel gereksinimli bireyler, genellikle şu

gruplarda toplanmaktadır:

Zihinsel Yetersizlik

Özel Öğrenme Güçlüğü

Bedensel Yetersizlik, Süreğen Hastalık ve

Ortopedik Yetersizlik

Dil ve Konuşma Güçlüğü

İşitme Yetersizliği

Görme Yetersizliği

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite

Bozukluğu (DEHB)

Yaygın Gelişimsel Bozukluk

Üstün ve Özel Yetenek

Özel Eğitimin Amacı:

Özel Gereksinimli Bireylerin;

Mutlu, üretici, sosyal vatandaşlar olmala-

rını sağlamak,

Temel yaşam becerilerine sahip bireyler

olmasını sağlamak,

ÖZEL EĞİTİM

Page 15: PsikoRAM Nisan

Zihinsel işlevler bakımından farklılık gösteren kavramsal, sos-yal ve pratik uyumsal bece-

rilerde eksiklikleri ve sınırlılıkları olan bireylerdir.

Hafif Düzeyde Zihinsel Yetersizlik

Zihinsel işlevler bakımından farklılık

gösteren; kavramsal, sosyal ve pratik uyumsal

becerilerde eksiklikleri ve sınırlılıkları olan

bireylerdir. Yapılan tanılama ve zeka testi so-

nucunda 50-69 puan arasında çıkan bireyler-

dir.

Nasıl Fark Edilir?

Geç ve güç öğrenirler.

Dikkatleri kısa süreli ve dağınıktır. İlgi

alanları dardır.

Kısa süreli belleklerinde problem vardır.

Kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe

geçiş yapamazlar, zorlanırlar.

Akademik başarıları normal gelişim göste-

ren bireylerden gerilik gösterirler.

Kişisel, sosyal özelliklerinde ve davranış-

larında bazı problemler gösterebilirler.

Dil ve konuşma bozuklukları yaygındır.

İş edinmede ve bu işi sürdürmede prob-

lemleri vardır.

Unutkandırlar.

Güdülenme eksikliği vardır.

Başarısızlık daha çok okumada, okuduğu-

nu anlama ve anlatmadadır.

Genelleme yapamazlar.

Genellikle kendilerinden yaşça küçük ço-

cuklarla iletişim kurarlar.

Rutin ve karmaşık olmayan işlerde başarılı-

dırlar.

Bir hastalık olarak tanımlanamaz, tedavisi

yoktur, süreklidir.

Yeni ortamlara girmekten hoşlanmazlar.

Sağlık problemleri vardır. Daha sık hasta

olurlar.

Temizlik yönünden gereken titizliği göstere-

mezler.

Grupta lidere uyarlar.

Sosyal faaliyetlere karşı ilgisizdirler.

Sorumluluk almaktan kaçınırlar.

Parçadan bütüne doğru daha kolay öğrenir-

ler.

Soyut kavramları anlamakta güçlük çektik-

lerinden zaman kavramını ve sayısal kav-

ramları çok geç ve güç öğrenirler.

İki şey arasındaki benzerlik ve farklılığı ko-

lay ayıramazlar.

Kelime dağarcıkları yaşıtlarına göre norma-

lin altındadır.

Kendilerine güvenleri azdır.

Kurallara uymakta güçlük çekerler.

Karışık becerileri yapmakta zorlanırlar.

Arkadaşlık kurmakta ve sürdürmekte zorla-

nırlar.

ZİHİNSEL YETERSİZLİK

Page 16: PsikoRAM Nisan

Öğretmene Öneriler

Gelişim alanları dikkate alınarak bireysel

eğitim programları hazırlanmalıdır.

Eğitim materyali hazırlanırken somut

kavramlardan yararlanılmalıdır.

Öğretmen-veli işbirliği sağlanmalıdır.

Öğrenci en ön sıraya, öğretmen kürsüsünün

dibindeki sıraya oturtulmalıdır.

Somut ve görsel materyaller kullanılmalıdır.

Dikkat süreleri kısa olduğundan kavramlar

küçük bölümlere halinde işlenmelidir.

Parçadan bütüne yöntemi denenebilir.

Olumsuz ifadelerden çok olumlu ifadeler

kullanılmalıdır.

Telefona cevap verme, telefon etme, mektup

yazma, postaya verme gibi etkinlikler

öğretilmelidir.

Eve gelen elektrik, su, telefon gibi faturaları

okuması ve bu durumlarda ne yapılması

gerektiği kavratılmalıdır.

Gazete okuma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Bu

yapılmadığında, günlük yaşamda kullanmadığı

için zamanla okuma alışkanlığını kaybedebilir.

Güven sarsıcı söz ve davranışlardan

kaçınılmalıdır.

Akademik beceriler bireysel eğitim yoluyla da-

ha çabuk kazandırılır.

Akademik becerilerin yanı sıra telefon-

adres-para hesabı gibi yaşama ait bilgi ve

becerilerin geliştirilmesine önem

verilmelidir.

Kapasitesi üzerinde bilgi beklenmemeldir.

Öğrenmeleri ‘yaparak öğrenmeye’ dayalı

planlanmalıdır.

Çocuğa, dilin ses kurallarını ve yapısını

öğretmeye çalışmak zaman israfından

baş-ka hiçbir şeye yaramayacağı için

bunları öğretilmesinden vazgeçilmelidir.

Bunun yerine okuduğunu anlama

çalışmalarına ağırlık verilmelidir.

Verilecek ödevler açık-sınırlı-kısa ve

basit olmalıdır.

Öğretilen kavram ve beceriler sık sık

tekrar yapılmalıdır.

Ödüllerle davranışlar pekiştirilmelidir.

Yapabileceği ödevler verilmelidir.

Olumsuz davranışlar görülmemelidir.

En ufak çalışması ödüllendirilmelidir.

Sınıf içinde diğer arkadaşları tarafından

kabulü sağlanmalıdır.

Yaşantıya dayalı deneyimler

sunulmalıdır.

Page 17: PsikoRAM Nisan

Arkadaşları ve yaşıtları ile geçireceği

zamanlar, ortam ve etkinlikler

planlanmalıdır.

Etkinlikler, çocuğun seviyesine göre

belirlenmelidir.

Diğer çocuklar ve kardeşleri ile

kıyaslanmamalıdır.

Ev içinde basit becerileri içeren görevler

verilmelidir.

Babanın mutlaka çocuğu ile birlikte vakit

geçirmesi gerekmektedir.

Kişisel bakımını yapmasına, eşyalarını ve

odasını düzeltmesine fırsat tanınmalıdır.

Çocuğun gelişimini engelleyecek aşırı

korumacı tutumdan vazgeçilmelidir.

Öğretmenleri ile sürekli irtibat halinde

olunmalıdır.

Anne-Babaya Öneriler

Çocuk olduğu gibi kabul edilmelidir.

Çocuğu suçlayarak utanç duyulmamalıdır.

Çocuğun kendi odası olmalıdır.

Odasında çalışacağı materyaller olmalıdır.

Ev içindeki kurallar çocuk ile beraber

belirlenmelidir.

Okulda çalışılan beceri ve kavramlar evde

tekrarlanmalıdır.

Çocuğa güvenip yapacakları için

cesaretlendirilmelidir.

Anne-baba olarak çocuğa örnek

olunmalıdır.

Çocuk, her türlü sosyal ortama aile ile

birlikte girmelidir.

Televizyon ve bilgisayar mümkün

olduğunca az kullandırılmalıdır.

Page 18: PsikoRAM Nisan

KALBİNİ AÇ VE FARKINDA OL

Down Sendromu (DS) Adını 1866 yılında İngiliz Doktor “John Lang-

don Down” dan dan alır.

İnsan vücudunu oluşturan

kromozomların 23 tanesi anneden, 23

tanesi ise babadan gelmektedir.

DS'unda 21. kromozom 2 değil 3 adet

olmaktadır (bu sebepten dolayı DS'u

Trisomy 21 diye de bilinmektedir).

Bunun sonucu olarak toplam

kromozom sayısı 46 değil 47

olmaktadır.

Down Sendromunun sıklığı nedir?

Doğan her 800 bebekten birinde down sendromu görülür.

Her yıl Türkiye’de 1500 down sendromlu bebek doğar.

Down sendromu, bütün yaşlardaki, ırklardaki, dinlerdeki ve ekonomik

şartlardaki insanları etkiler.

Tahmin edilen, Türkiye’de yaşayan 100.0000 civarında down

sendromlunun olduğudur.

DOWN SENDROMU DİL, DİN, IRK AYRIMI GÖZETMEZ !!

Down Sendromluların çoğu ek bir

rahatsızlık ile (kalp rahatsızlığı,

tiroit bezi problemleri vb. )

dünyaya gelmektedir.

Page 19: PsikoRAM Nisan

Kilometre

Taşı

DS Çocuk-

ların Yaş

Aralığı

Tipik Yaş

Aralığı

Büyük Kas

Gelişimi

Tek başına

oturma

6-30 ay 5-9 ay

Emekleme 8-22 ay 6-12 ay

Ayakta dur-

ma

1-3,5 yaş 8-17 ay

Tek başına

yürüme

1-4 yaş 9-18 ay

Dil Gelişi-

mi

İlk kelime-

ler

1-4 yaş 1-3 yaş

İki hece 2-7,5 yaş

Sosyal Be-

ceriler

15-32 ay

Bilinçli gü-

lümseme

1,5-5 ay 1-3 ay

El ile yeme 10-24 ay 7-14 ay

Tek başına

bardaktan

içme

12-32 ay 9-17 ay

Kaşık kul-

lanma

13-39 ay 12-20 ay

Down Sendromu gelişmeyi nasıl etkiler?

Down Sendromluların Eğitimi Nasıl Olmalıdır?

Doğru eğitim tedbirleri ( ÖZEL EĞİTİM ) alındıktan sonra birçok beceri

kazandırılabilmektedir. İyi bir eğitim programı, tıbbi destek ve doğru uygulamalarla

Down Sendromlu insanlar arkadaş edinebilir, okula gidebilir, iş edinebilir ve kendi

hayatları ve gelecekleri için karar verebilirler.

DOWN SENDROMU HASTALIK DEĞİL GENETİK BİR FARKLILIKTIR!!

İlimizde ve ülke genelinde Down Sendromluların eğitimlerine yönelik tedbirleri

Rehberlik ve Araştırma Merkezleri almaktadır. Eğitsel değerlendirme sonucunda

birey için en uygun eğitim ortamına karar verilir. (bkz. Özel Eğitim Hizmetleri Yön.)

Down Sendromlu bireyler gerekli sağlık kurulu raporu ile Aile ve Sosyal Politikalar İl

Müdürlüklerine Başvururlarsa Devletin belirlediği bakım ücretinde de

faydalanabilirler.

21 MART DÜNYA DOWN SENDROMLULAR GÜNÜ

Onlar; Cana yakın, Sevgi dolu, Duygulu, Sizi hisseden, Sevinen, Üzülen, Size sarılmak

isteyenler. Onlara sarılın, Onlara Kalbinizi açın, Engel koymayın !!

Page 20: PsikoRAM Nisan

TARİH YAZAN DOWN SENDROMLULAR

Megan McCormick Amerika Birleşik

Devletleri’nde bir teknik

üniversiteden onur derecesi ile

mezun olan Down sendromu ilk

kişidir. Megan, geçtiğimiz yıl

Kentucky’deki Bluegrass Community

Teknik Üniversitesi’nde bölüm

birincisi oldu. Meghan’ın hayali küçük

çocukları eğitmek ve onlara rol modeli

olmak.

Valentina Guerrero, 2012 yılının dünya

çapında bilinen en genç ve en popüler

modellerinden biri oldu. Onun sevimli

gülümsemesi sadece iki gün içerisinde

bütün dünyaya yayıldı ve Valentina, her

modelin hayallerin süsleyen People

dergisine kapak olabilmeyi başardı.

38 yaşındaki,İspanyol Pablo Pinado,

Avrupada üniversite eğitimini

tamamlayan ilk Down sendromlu. Aldığı

öğretmenlik eğitiminin yanısıra, aynı

zamanda aktör. 2009 San Sebastian Film

Festivalinde, “Yo También,” adlı

filmde oynadığı rol ona en iyi oyuncu ödülü

kazandırdı. Pablo dünyanın birçok yerinde

farklılıklara dikkat çekmek için eğitimler

vermektedir. Aynı zamanda kendi eğitim

yaşantısını anlattığı bir kitabı

yayınlanmıştır.

Page 21: PsikoRAM Nisan

2013 yılında Angela Bachillier, Down

sendromlu ilk kadın belediye meclis üyesi

olarak seçildi.

Şu aralar İspanya Valladolid’a Ayuntmiento

belediyesinde çalışıyor ve siyasi kariyerine

devam etmesi bekleniyor.

Eli Reimer 2012 yılında Everest Dağı’nın

tepesine ulaşan Down sendromlu ilk kişi

oldu. Babasının yanında tam bir yıl süren bu

hazırlık süreci, fiziksel gücün ve zihinsel

odaklanmanın kararlılık ve disiplin ile

harmanlandığı sürece başarı elde etmenin

hiç de zor bir şey olmadığını gösterdi.

Groesser Owen, Down sendromlu genç

basketbolcu, kendine özgü hareketi ile

başardığı ilan edildi. Yeteneği her

sporcunun hayallerini süsleyen ESPN Spor

Merkezi’nin de dikkatini çekti.

http://dunyalilar.org/’dan alınmıştır.

Page 22: PsikoRAM Nisan

RAM’ DAN HABERLER

Şanlıurfa Rehberlik Ve Araştırma Merkezi& Şanlıurfa Özel Eğitim Kurumları

Derneği İş Birliği İle 21 Mart Dünya Down Sendromlular Günü Etkinliklerle Kutlandı.

Down sendromunu tanıtıcı broşürler dağıtıp, insanlarda farkındalık oluşturmak

için çeşitli etkinlikler yapıldı. Halkımızın göstermiş olduğu ilgiden dolayı teşekkür

ederiz.

Page 23: PsikoRAM Nisan

Ortak Sınavlar ve TEOG Eğitimi

Haliliye ve Karaköprü ilçelerindeki ortaokullarda görev yapan Rehber Öğretmenlere

‘‘Ortak Sınavlar ve TEOG Eğitimi’’ kurumumuz Psikolojik Danışma ve Rehberlik

Bölümü başkanı Bozan DOĞAN tarafından verildi.

Page 24: PsikoRAM Nisan

ATLIKARINCA

LAL GECE

Dedesi yaşında bir adamla evlendirilen, ergenliğe yeni girmiş bir kız

çocuğu.

Türkiye'nin kanayan yaralarından biri olan "çocuk gelinler" dramı gerçek

bir öyküden yola çıkarak filme aktarılmıştır.

Bir ailenin kendilerine bile itiraf

edemedikleri sır nedir?

Peki bu sır ortaya çıkınca olabilecekler

nelerdir ?

Ensest ilişkinin, ailede kapanmaz

yararlar açtığına bir kez daha şahit

oluyoruz.

Page 25: PsikoRAM Nisan
Page 26: PsikoRAM Nisan

Adres : Kamberiye Mah. No:57 Akbank Karşısı Haliliye/ŞANLIURFA

Telefon : 0414 216 91 00

http://sanliurfaram.meb.k12.tr/

[email protected]

ŞANLIURFA

REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

facebook.com/pages/Şanlıurfa-RAM

@PsikoRAM