-
T.C. ULUDA NVERSTES LHYAT FAKLTES DERGS Cilt: 14, Say: 2, 2005
s. 59-80 mm- Rabbnnin Vahdet-i Vcd Eletirisi ve Tarihsel Arkaplan
Abdullah Kartal Dr.; U..lahiyat Fakltesi
zet
Ahmed Sirhind, bnl-Arab ve onun vahdet-i vcd doktrinini baz
ynleri itibariyle eletirmitir. Onun vahdet-i vcd eletirisi u
esaslara dayanr: varlk, zata zid bir sfattr; sfatlar zatn ayn deil,
zata ziddir; gerek varlk ile glge varlk arasndaki ayrm, hayl deil,
gerek bir ayrmdr; suf tecrbenin nihh gayesi vahdet-i vcd deil,
vahdet-i uhdur. Bize gre, onun vahdet-i vcd eletirisinin
arkaplannda yaad dnemde Hindistandaki siys, din ve sosyal yapnn
izleri mevcuttur. nk Sirhind, vahdet-i vcdun, dinleri birletirme
projesine uygun bir zemin olabilecei endiesini tamaktadr. Bu
bakmdan onun bu tavr, tarih artlar gz nnde bulundurul-duunda ancak
anlalabilir.
Abstract
Imam Rabbns Criticism of the Wahdat al-Wujd and its Historical
Background.
Sirhind criticizes Ibn al-Arab and some aspects of his doctrine
of wahdat al-wujud. His critiques on wahdat al-wujud depend on the
following statements: Being (al-wujud) is an attribute additional
to essence (dht); attributes are not identical but
-
60
additional to the essence; the distinction between the real
being and the shadow one is not imaginary, but a real distinction;
the ultimate end of the sufi experience is not the unity of being,
but the unity of witnessing. I think the traces of the political,
religious and social structure in India when Sirhind lived may be
found in the background of Sirhinds criticism of the theory of
wahdat al-wujd. For he worries that wahdat al-wujud provides the
project of uniting the various religions with a suitable
background. Therefore, this attitude of his can be understood only
through taking the socio-cultural conditions into
consideration.
Anahtar Kelimeler: Ahmed Sirhind, bnl-Arab, vahdet-i vcd,
vahdet-i uhd
Key Words: Ahmad Sirhind, Ibn al-Arab, wahdat al-wujd, wahdat
al-shuhud
A. Giri
bnl-Arab (.638/1240)nin eserlerinde ortaya koymu olduu vahdet-i
vcd doktrini1, bir yandan kendi takipileri tarafndan savunulurken,
dier yandan gerek baz ulema, gerekse bir takm sufiler tarafndan
eitli ynleriyle tenkit edilmitir. Ulema arasndaki en nemli sima, hi
kukusuz belki de tartmay balatan selef Hanbel lim bn Teymiye
(.728/1328)dir. bn Teymiyenin, grlerinden dolay bnl-Arabyi tekfr
edecek kadar ileri gittii bilinmektedir2. Sufiler ierisinde
bnl-Arabyi ciddi anlamda eletirenler olmutur. Sz gelimi Abdlkerm
el-Cl (.826/1422), baz noktalarda bnl-Arabyi eletirmise de3, yine
de onun doktrinine sadk kalmtr. bnl-Arabyi en sert eletiren sufi,
Alauddevle Simnn (.736/1336) olmutur. Simnnyi takip eden ve
Nakibendliin nde gelen temsilcilerinden olan mm- Rabbn Ahmed Fruk-i
Sirhind (.1034/1624), Simnn kadar sert ifadelerle
1 bnl-Arabnin doktrini, vahdet-i vcd olarak isimlendirilmi olsa
da, o,
eserlerinde bu ifdeyi kullanmamtr. Bu kullanmn, ondan sonra
gelenler tarafndan tercih edildii ve yaygnlk kazand sylenebilir. Bu
konuda geni bilgi iin bkz. Suad Hakm, el-Mucems-Sf, el-Hikme f
huddil-kelime, Beyrut 1981, s.1145-1154; Tahral, Mustafa,
Fususul-Hikem erhi ve Vahdet-i Vcd ile Alakal Baz Meseleler,
Fususul-Hikem Tercme ve erhi, c.I, s.XLVIII-LIV; Kl, M. Erol,
Muhyiddin bnl-Arabde Varlk ve Mertebeleri, (MSBE, Baslmam Doktora
Tezi, 1995), s.251-254.
2 bn Teymiyyenin, bu konudaki grleri iin bkz. Nakzul-mantk,
Kahire 1370/1951, s.51; Mecmuatur-Resilil-Mesil, c.I-V, Msr ts.,
c.I, s.118, 181; c.IV, s.28; Mecmuatur-Resilil-Kbr, c.I-II, Msr
ts., c.I, s.292; c.II, s.328.
3 Bata ilim-malm ilikisi olmak zere Clnin, bnl-Arabye ynettii
eletiriler iin bkz. Cl, el-nsnl-kmil, c.I-II, Kahire 1963, c.I,
s.46-50.
-
61
olmasa da, bnl-Arabyi doktrin baznda eletirmi, ama ona kar
saygsn da her vesile ile dile getirmitir. Ayrca ifade etmek gerekir
ki, mm- Rabbn, vahdet-i vcdu eletirmekle kalmam, sufiliin nih
gayesi hususundaki kendi zel doktrinini yani vahdet-i uhd ya da uhd
tevhd anlayn ortaya koymutur.
te bu makalede, mm- Rabbnnin vahdet-i vcd eletirisi ve vahdet-i
uhd gr incelenecektir. Ancak mm- Rabbnnin vahdet-i uhd doktrini,
byk lde, onun vahdet-i vcd eletirisi ile irtibatl olduu iin,
ncelikle ksaca vahdet-i vcdun temel zellikleri sralanacak, daha
sonra vahdet-i uhd tasvir edilecektir. Bylece mm- Rabbnnin vahdet-i
vcdu hangi noktalarda eletirdii ve vahdet-i uhdun hangi temellere
dayand kolayca anlalm olacaktr. Vahdet-i vcd ile vahdet-i uhd
arasnda zde bir farkllk olup olmad ynnde tartmalar olsa da4, bu
makalede, mm- Rabbnnin bak as tasvir edile-ceinden bu tartmalar,
incelememizin konusu olmamaktadr. te yandan mm- Rabbnyi, vahdet-i
vcdu eletirmeye iten temel siki aratrmak, bu makalenin amalarndan
birisi olacaktr. mm- Rabbnden sonra gelen pek ok sufinin,
bnl-Arab-mm- Rabbn tartmasna katld ve iki sufiden birinin yannda
yer ald bilinmektedir. Bu nedenle, vahdet-i vcd vahdet-i uhd
tartmasnn tarih seyri de gerekten incelemeye deer bir konudur.
Ancak tartmann tarih seyri, bu makalenin ncelikli amac olmadndan
dolay burada incelenmeyecektir.
B. Vahdet-i Vcdun Temel zellikleri
Bu almann snrlar ve alan, ne vahdet-i vcdun etraflca ortaya
konulmas, ne de tarih seyrinin tasvir edilmesi iin uygundur. Ancak
ksaca zetlemek gerekirse, neredeyse bnl-Arab ile birlikte anlan
vahdet-i vcd, tarihte sfler arasnda nemli bir etki alan bulmutur.
Hatta denilebilir ki, bu akm, bnl-Arabden sonraki tasavvufun
seyrini byk lde belirlemi ve ynlendirmitir. Fakat olduka
yaygnlamasna ramen, yine de onu tam olarak anlamak zordur. Vahdet-i
vcdun temeli neye dayanr? Varln birlii anlamna gelen bu doktrin,
Allah, Mutlak Varlktr, Allahtan baka varlk yoktur gibi cmlelerle
formle edilebilir.
4 Bu iki yaklam arasnda fark olup olmad hususunda iki gr
olduu
sylenebilir. Bazlar, farkn zde deil, grnte olduu kanaatini tar.
Dier bir ksm ise, iki sistem arasnda nemli farklar olduunu savunur.
Bu konudaki tartmalar iin bkz. smil Fenni Erturul, Vahdet-i Vcd ve
bn Arab, (haz. Mustafa Kara), stanbul 1991; Sunar, Cavit, Vahdet-i
uhd Vahdet-i Vcd Meselesi, Ankara 1960; Hsamettin Erdem, Panteizm
ve Vahdet-i Vcd Mukayesesi, Ankara 1990.
-
62
Burada esas nerme, Mutlak Varlk, Allahtr szdr. Bunu amak
gerekirse, u sylenebilir; Mutlak anlamda varlk birdir; o da Allahn
varldr. lemde varolan kesret ve farkllk tm, bamsz bir gereklie ship
olmayp Allahn varlnn tecell ve zuhrudur. okluk leminin sretlerinde
snrsz olarak tecell etmekle birlikte, vcib ve kadm olan Allahn
varlnda oalma (taaddd), paralanma (tecezz), deime (tebeddl) ve
blnme (taksm) olmaz. Onun varl, mutlaktr ve idrkin objesi olmaktan
da mnezzehtir. u halde vahdet-i vcdun, Allah-lem ilikisinde
Allahtan baka gerek varlk kabul etmeyen, lemin varln Mutlak Varlkn
eitli taayyn ve tecellsi olarak gren monist (tek hakkate dayanan)
bir sistem olduu sylenebilir5.
Gerek dorudan bnl-Arabnin eserlerinden, gerekse vahdet-i vcd
zerine yazlan ikinci el kaynaklardan tesbit edebildiimiz kadaryla
vahdet-i vcdun temel ve ayrc zellikleri unlardr:
1. Varlk, Zta zid bir sfat deil, Ztn ayndr. Kanaatimizce
vahdet-i vcdun en temel zellii, budur. Bu konuda ksa bir zet olarak
smil Fennnin grlerini aktarmak yeterlidir:
Vcdun zt- ilhiye iin sfat olmas ciz deildir. nk bu, ztn vcd ile,
vcdun baka bir eyden meydana gelmi olmasn gerektirir; o zaman zt
vcd ile muttasf bir ey olur. Vcd mahlk deildir ve mahlk iin vasf da
olamaz. nk vasf, mevsfa tbdir. Halbuki her ey vcda tb olup vcd
hibir eye tb deildir6.
2. Sfatlar, ztn ayndr; lem de isim ve sfatlarn tecellsi olduuna
gre Allahn ayndr. u halde Allah ile lem arasnda bir ayniyet vardr.
Vahdet-i vcdun bu temel tezinden yalnzca bir varlk vardr sonucu
kar.
5 Vahdet-i vcdun esaslar ile ilgili olarak bkz. bnl-Arab,
Fussul-hikem,
(thk.. Ebul-Al Aff), Beyrut 1980; el-Futhtl-mekkiyye, c.I-IV,
Kahire h.1293; Konev, Vahdet-i Vcd ve Esaslar en-Nuss f tahkki
tavril-mahss, (ev. Ekrem Demirli), stanbul 2002, Kayser, Resil,
(nr. Mehmet Bayraktar), Kayseri 1997; Cl, el-nsnl-kmil, Kahire
1383/1963. Ayrca dorudan vahdet-i vcd konusunu ele alan eserler iin
bkz. bkz. en-Nablus, Abdlgan, Gerek Varlk, (ev. Ekrem Demirli),
stanbul 2003; Erturul, smil Fenn, Vahdet-i Vcd ve bn Arab; Kam,
Ferid, bn Arabde Varlk Dncesi, (haz. Mustafa Kara), stanbul 1992,
s.77-104; Aff, Ebul-Al, et-Talkt ala Fussil-hikem, Beyrut 1980;
Hakm, Suad, el-Mucems-sf, el-Hikme f huddil-kelime, Beyrut 1981,
s.1145-1157; Tahral, Mustafa, Fussul-hikemde tezadl ifdeler ve
vahdet-i vcd, Fussul-Hikem Tercme ve erhi, c.II, s.9-38.
6 Erturul, smil Fenni, a.g.e., s.10. Ayrca bu konu iin bkz.
el-Kayser, Davud, Mukaddemt, Resil iinde.
-
63
3. Hakk varlk-glge varlk ayrm sadece zihinsel bir ayrmdr. nk
gerekte varlk birdir; o da Allahn varldr. lemin varl ise vehm ve
hayaldir.
4. Vahdet-i vcd, sf tecrbenin son gayesidir. Sf, kendi
tecrbesinden hareket ederek varlk hakknda bir nazariye
gelitirebilir ki, bu, vahdet-i vcddur.
Bu belirgin ve ayrdedici zelliklere baktmzda, her birinin k
noktas veya vard sonu udur; Allah-lem ilikisi erevesinde, gerekte
grnen dalite aldatcdr; hakkatte, yalnz bir olan Allah vardr.
C. mm- Rabbnnin Vahdet-i Vcd Eletirisi ve Vahdet-i uhd
Doktrini
Her eyden nce belirtmek gerekir ki, vahdet-i uhd doktrininin
kurucusu olarak Nakibendliin nemli smlarndan biri olan mm- Rabbn
Ahmed Fruk-i Sirhind7 kabul edilir. Onun bize sunduu doktrinin
hareket noktas ve belirleyicisi, bnl-Arab ve vahdet-i vcddur. Bu
nedenle onun ortaya koymu olduu grler, vahdet-i vcdun temel
nermelerinin eletirisi zerine oturduu iindir ki, vahdet-i uhdu,
vahdet-i vcda kar bir gr olarak tanmlamak mmkndr.
u hussu da belirtmek gerekir ki, her ne kadar tasavvuf ierisinde
vahdet-i vcda ynelik tenkitleri doktrin baznda mm- Rabbn serdetmise
de, ondan nce bnl-Arabye benzer eletirilerin yneltildiine tank
olmaktayz. Bu balamda Alauddevle Simnnye (.736/1336) zellikle iret
etmek gerekir8.
Nefahtl-nste belirtildiine gre Simnn, gerek Urve li shibil-halve
adl eserinde, gerekse eitli sflerle grmelerinde 7 971/1564 ylnda
Dou Pencaptaki Sirhindde dodu. Pek ok ilim
adamndan din ilimleri renen mm- Rabbnnin tasavvuftaki en nemli
mridi eyh Bk-Billahtr. En nemli eseri, deiik kiilere yazm olduu
mektuplardan oluan Mektbttr. Dnemin siyasi liderleriyle de ilikisi
olan mm- Rabbn, 1034/1624 ylnda Sirhindde lmtr. Sirhindnin hayat
ile ilgili bkz. Algar, Hamid, mm- Rabbn , DA, c.22, s.194-199.
8 659/1261 ylnda Simnanda doan Alauddevle, nceleri Tebrize
giderek lhanl saraynda bulunur. Daha sonra dnya hayatnn gelip geici
olduunu dnerek tasavvufa intisap etmek ister. Bir arkadann
tavsiyesi zerine Badata giderek eyh Nureddin Abdurrahman
el-sferyinye mrid olur ve onun nderliinde seyr u slkunu tamamlar.
736/1336 ylnda lnceye kadar, bir ok sekin mrid yetitirmitir. Onun
tasavvuf dncesindeki ehemmiyeti, vahdet-i vcd, hull ve ittihd gibi
dncelere ciddi eletiriler getirmesidir. Hayat iin bkz. ahinolu, M.
Nazif, Alauddevle-i Simnnn, DA, c.2, s.345-347.
-
64
vahdet-i vcdu ve bnl-Arabyi eletirmitir. Onun, bu konudaki
tavrn, Abdurrezzk Kan (.730/1329) ile yazmalarnda grmek mmkndr. Bu
yazmalarda, bnl-Arabye ynelik eletirilerinin esas mevcttur.
bnl-Arab yorumcusu ve taraftar olan Kan, Simnnnin, bnl-Arab ile
ilgili eletirilerinden haberdar olduunda, ona bir mektup yazar.
Mektupta gerek kendi tecrbelerine, gerekse birok sfnin szlerine
dayanarak bnl-Arabnin haklln ve vahdet-i vcdun doruluunu savunur.
Simnn ise, cevb mektubunda baz noktalarda bnl-Arabnin hatal olduunu
vurgular. Futhtn banda yer alan Eyy izhr ettii halde eynn ayn olan
zt tesbh ederim9 cmlesi kabul edilemez ve hatta tehlikelidir. O
kadar ki, dehrler ve tabiatlar dah bu tarz szleri sylemekten
ekinmilerdir. Simnnye gre mahlkta it sfatlardan Hakk tenzh etmeyen
gerek zlimdir10.
Simnn, Kannin en st makm olan tevhd makmnda vahdet-i vcdun
hakkatine muttal olduu eklindeki grn tenkit eder. Ona gre son makm,
vahdet-i vcd deildir. Hatta Simnn, kendisinin de balangta birka gn
bu makma ulatn, houna gittiini, fakat daha st makamlara ktktan
sonra onun yanllnn gn gibi ortaya ktn kaydeder. Her ne kadar sf,
seyr u slk esnasnda vahdet-i vcdu andran baz mhedelere ulasa da en
st makm olan kullukta (ubdiyet) durumun byle olmadn idrk eder.
Simnnnin bir baka eletirisi de vahdet-i vcdu sflerin en st makm
olarak grdkleri tevhdi, hull, kfr ve ittihda gtrecek ekilde
yorumlamalardr11.
Sonu olarak Simnnnin, vahdet-i vcda ynelik eletirisi, iki
noktada odaklanmaktadr. Birincisi, vahdet-i vcd mhedesi, sf
tecrbenin son gayesi deil, balangcdr. kincisi ise Allah ile lem
arasndaki farkll ortadan kaldrmasdr. Bu iki eletiri noktas olduka
nemlidir. Zira mm- Rabbn vahdet-i vcd ve bnl-Arabye ynelik
eletirilerinde byk lde Simnnnin bu eletirilerinden etkilenmitir.
Hatta bizzt kendisi, selefi ile aralarnda yntem asndan byk
benzerlikler olduunu ifde etmekten ekinmez:
Byk eyhlerin menkbelerini ve makamlarda meydana gelen stn
hallerini zikretmenin dnda kitaplar mtalaa etmeye istekli deilim.
Daha ziyade nceki eyhlerin hallerini ve buna
9 bnl-Arab, el-Futhtil-mekkiyye, (thk. Osman Yahya), Kahire
1985, c.I,
s.41. 10 Molla Cm, Nefahtl-ns Tercmesi, (trc. Lamii elebi),
stanbul
1270/1854, s.543. 11 a.g.e., s.544.
-
65
benzer durumlar mtalaa etmekten holanyorum. Hakkat ve marifet
kitaplarn, zellikle de vcdun birlii ve nzl mertebeleri ile ilgili
konular inceleyemiyorum. Bu konuda kendim ile eyh Alauddevle
arasnda bir ok benzerlikler bulmaktaym ve bu meselede zevk ve hal
olarak onunla ayn grteyim. Ne var ki, eyh Alauddevlenin yapt gibi
gemi ilim (el-ilms-sbk-gemite edinmi olduum bilgi ve tecrbeler),
onlar inkr etmeye ve mensuplarna saldrmaya msaade etmiyor 12.
Hi kukusuz, tasavvuf dnce sistematii ierisinde Allah-lem
ilikisini kurmaya alan bnl-Arabnin vahdet-i vcd doktrinine kar
ortaya konulan cidd, belki de tek sistem, mm- Rabbnnin gelitirdii
vahdet-i uhddur. Burada yalnzca mm- Rabbnnin sf tecrbe neticesinde
ulat sonularn analizi yaplacak ve bunlar vahdet-i vcd ile ksaca
karlatrlacaktr.
mm- Rabbnnin sistematize ettii vahdet-i uhd nedir? Bizzt sfnin
kendisi bu soruyu yantlar. Ona gre sfler arasnda iki tr tevhd
vardr. Birincisi, uhd tevhd, kincisi ise, vcd tevhddir. uhd tevhd,
Birin (vhid) mhedisidir. Yani bu makamda slik, Birden (vhid) baka
bir eyi mhede etmez. Vcd tevhd ise, varln bir olduuna ve onun
dndakilerin madm olduuna slikin inanmasdr. Sz konusu tevhde
inananlar, btn varlklar, bir ztn tecell ve zuhru olarak grrler. Vcd
tevhd, ilmel-yakn; uhd tevhd ise, aynel-yakn derecesindedir13.
Sfmiz, iki tevhd arasndaki fark, bir analoji ile aklar: Bir
kiinin gnee yakn olduunu dnelim. Bu kii, gnee yaknlndan dolay
yldzlar gremeyip yalnzca gnei grr. Bu nedenle onun mhedesi, gneten
bakas deildir. Fakat o, yldzlar gremedii anda bilir ki, yldzlar
madm deil, mevcttur; yldzlar sadece gnein gl klar arasnda yok
olmutur. Sz konusu kii, bir taraftan mhedesinden dolay yldzlarn
varln inkr ederken, dier taraftan byle bir bilginin vakaya uygun
olmadn da kabul eder. Bu benzetmede, gnei mhede ettii anda yldzlar
grmeyen, ama yine de yldzlarn gneten ayr olarak varlna hkmeden kii,
uhd tevhd taraftardr. Vcd tevhd taraftar ise, mhedesi annda yldzlar
gremedii iin onlar yok kabul eden kii gibidir. mm- Rabbnye gre vcd
tevhd, akl ve eriata aykrdr14. u halde denilebilir ki, vahdet-i
12 mm- Rabbn, Mektubt,(Bu almada Mektbtn Arapa evirisi esas
alnmtr) I-III, stanbul ts., c.I, mektup 11, s.18. 13 a.g.e.,
c.I, mektup 43, s.56. 14 a.g.e., c.I, mektup 43, s.56-57.
-
66
vcd, mhededen hareket ederek Allahn dndaki varlklar inkr etmek,
vahdet-i uhd ise, mhedenin birliine inanmakla birlikte, Allahn
dndaki varlklarn gerekliini kabul etmektir. Buna gre birincisi,
monist; ikincisi ise bir lde dalisttir. Yani birincisi, mutlak
anlamda tek varln olduuna inanrken; ikincisi, iki farkl varlk alann
kabul eder. zetle vahdet-i vcdda birlik, bilgide; dierinde ise,
bilgide deil, mhedededir15.
mm- Rabbn, vahdet-i vcd eletirisi neticesinde vahdet-i uhd ile
ilgili kendi nermelerini u ekilde ortaya koymaktadr.
1. Vcd zta zid bir sfattr. mm- Rabbn, bir mektubunda bnl-Arab ve
yorumcular gibi zt ile vcdun ayniyetine dellet etmek zere Hakkn
hakkatinin srf varlk olduunu ifde ederken16, baka bir mektubunda
Hakkn hakkatine vcd nisbet edilemeyeceini ileri srer. Bu bir eliki
deil midir? Rabbn bu sorunu nasl amaktadr? O, bu durumu u ekilde
izah eder: Hakkn hakkatinin srf varlk (el-vcdu-srf) olduu eklindeki
gr, onun sf tecrbesinin balang ve orta aamalarnda ulat bir noktadr.
O, sf tecrbenin son noktasna ulatktan sonra grmtr ki, Hakkn
hakkatine vcd dah denemez17. nk onca vcd, mantk olarak zdd olan
ademi gerektirir. Halbuki ztn hakkati, zddn gerektiren kavramlardan
mnezzehtir. Rabbnnin ifdesiyle zdd ile kim olan vcd, zt mertebesine
nasl layk olabilir! Biz, bu mertebeyi vcd olarak isimlendirmisek,
bu ibarenin darlndandr. Byle bir isimlendirmeyle, ademin ulaamayaca
varlk kastedilmitir18. Buradan u sonu kar: Btn bilgi ve idrkimizin
tesinde olan Zt, sfat olan vcd nisbetinden dah mnezzehtir. Buradaki
tartma, esasta Kelam ve Felsefede de nemli bir konu olan
varlk-mhiyet ilikisinin tasavvuftaki yansmasdr. Vcdun bir sfat olup
olmad ya da varln mhiyete eklenip eklenmedii ynndeki grlerde mm-
Rabbn, vcdun zatn bir sfat olduu ve dolaysyla zata eklendii
eklindeki gr tercih etmi grnmektedir19.
15 Uluda, Sleyman, Tasavvuf Terimleri Szl, stanbul 1991, s.507.
16 Mektbt, c.I, mektup 234, s.209. 17 mm- Rabbn, yle der: Bu fakrin
baz mektuplarnda Hakkn hakkati
srf varlktr eklinde yazd eyler, bu muamelenin hakkatine muttal
olmadndan dolaydr. Bu kabilden vcd tevhd ve benzeri konularda yazdm
hakkatler, ittilan olmamasndandr. Muamelenin hakkatine muttal
olduktan sonra balang ve orta aamalarda yazdm ve sylediim eylerden
piman oldum Mektbt, c.I, mektup 260, s.244-245.
18 Mektbt, c.I, mektup 260, s.244. 19 Varlk-mhiyet ilikisi
hakkndaki grler iin bkz. Rz, Fahruddin, el-
Metlibul-liye, (thk. Ahmet Hicz es-Seka), Beyrut 1987, c.I,
s.209-312;
-
67
2. Sfatlar, ztn ayn deil, zta ziddir20; lem ise, ztn glgesi olan
sfatlarn glgesidir. Bundan, lemin Allahn ayn olmad sonucu kar21.
Rabbnye gre Allah ile lem ilikisinde yalnzca u sylenebilir: Btn
lem, ilh isim ve sfatlarn mazhardr. Bununla beraber Allahn mahlku
olmas ve isimlere dellet etmesi dnda, yaratcsyla arasnda hibir
mnsebet yoktur22. Sf, bu noktada bnl-Arab ve yorumcularn eletirir.
Onlar bir taraftan ztn mehl ve mutlak olduunu ve dolaysyla da onun
hakknda hibir hkm veremeyeceimizi sylerken, dier taraftan zt kuatma
(ihta), yaknlk (kurb) ve beraberlik (maiyet)ten bahsederler. Bu ise
Zt hakknda verilen itibar bir hkmdr. u halde Zt, btn hkmlerin
tesinde olduuna gre, lemin, Allahn ayn olmamas gerekir. En st
makamda grdm ki, lem her ne kadar sfatlara it yetkinliklerin aynas
ve tecell yeri ise de vcd tevhd taraftarlarnn zannettii gibi
mazhar, zhirin; glge, asln kendisi deildir23.
mm- Rabbn, Allah ile lem arasndaki ilikinin, ayniyet ilikisi
olmadn bir misal ile izah eder. Varsayalm ki, bir kii, kendisinde
bulunan yetkinlikleri izhr etmeyi istemektedir. O, kendisinde
bulunan gizli gzellikleri, insanlara aklamak zere harfler ve sesler
ict eder ve bylece yetkinliklerini izhr eder. mdi yetkinliklerin
aynas ve tecellsi olan, harfler ve seslerden oluan bu sretin,
yetkinliklerin ayn olduu sylenemez. nk mm- Rabbnye gre yetkinlikler
ile ses ve harfler arasnda, yalnzca dell ve medll olma durumu
vardr. u halde dell ve medll ya da zhir ve mazhar alakasndan
hareketle insann yetkinlikleri ile harf ve sesler arasnda ayniyet
olduuna hkmedemeyeceimiz gibi Allah ile lem arasnda da bir
ayniyetten bahsedemeyiz. yleyse lem, Allahn ayn deildir24. Netice
olarak denilebilir ki, sfatlar ve isimler, zatn ayn deilse, bunun
doal sonucu olarak lem de zatn ayn olmayacaktr.
3. Hakk ve glge varlk ayrm, hayl deil, gerektir. mm- Rabbn, isim
ve sfatlarn glgesi olarak nitelendirdii lemin, nisb
Molla Cm, Drretl-fhire, Tahran 1358/1939 s.2; Atay, Hseyin, bn
Sinada Varlk Nazariyesi, Ankara 1983; zutsu, Toshihiko, slamda
Varlk Dncesi, (ev. brahim Kaln), stanbul 1995, s.148.
20 Rabbn yle der: Srf ztn gayr olan her ey, isim ve sfatlar da
olsa, gayr ve siv olarak ifde edilir Mektbt, c.I, mektup 38, s.51;
Ayrca bkz. c.I, mektup 260, s.243
21 O, bu grn aka yle ifde eder: Bildim ki, Hakk, lemin ayn
deildir; leme bitiik ve ondan ayr da deildir Mektbt, c.I, mektup 8,
s.14
22 Mektbt, c.I, mektup 125, s.121-122 23 a.g.e., c.I, mektup 31,
s.42. 24 a.g.e,, c.I, mektup 31, s.41-43.
-
68
de olsa, isim ve sfatlardan ayr bir varlnn olduunu savunur. Bu
noktada lemin vehm ve hayal olduu esas zerine kurulu vahdet-i vcd
ile hesaplar. Ona gre vahdet-i vcd, yalnz Hakkn ztndan ibret olan
bir varlk inancna dayanr. Buna gre lem, ilm subtun tahakkukundan
baka bir ey deildir. Her ne kadar lem, Allahn glgesi ise de, glge
varlk yalnzca histedir ve gerek olarak harite srf yokluktur. mm-
Rabbn, bu noktada vahdet-i vcdun Hakkn varlndan bamsz olarak lemin
varlnn olmad tezini eletirir ve tamamen yanl olduunu ileri srer. O,
kendi grn, asl ile glge arasndaki ilikiyi analiz ederek
temellendirir. lem, Allahn glgesi olmakla beraber, asl olarak
olmasa da glgelik (zlliyet) yoluyla hrite vardr. Bir misal ile ifde
etmek gerekirse, bir ahs ile glgesi arasndaki ilikiyi dnelim. ahsta
bulunan zellikler, glgesinde yanssa da, mesel glge atein zerine
geldiinde o ahsn glge gibi ac ektiini syleyemeyiz. u halde glge,
ahstan ayr olduu gibi lemin varl da Allahn varlndan ayrdr25.
mm- Rabbn, ayn konu ile ilgili tartmasn baka bir mektubunda da
srdrr. Burada temel k noktas, lemin, ademden yaratlm olmasdr.
Halbuki mmkn varlklar, ilh ilmin sretleri olarak gren bnl-Arab
ilmin sretleri, ztn aynasnda yansmtr derken, harite zttan baka bir
varlk kabul etmez. Oysaki Rabbnye gre mmkn varlklara varlk olma
hali yansmsa da onlar ademdir. Sonu olarak karmza iki varlk alan
kmaktadr. Bunlar, zorunlu varlk alan ve mmkn varlk alandr26. fade
etmek gerekir ki, byle bir sonu, bir lde Rabbnyi iki farkl varlk
alann kabul etmeye sevketmitir.
4. Sf tecrbenin son gayesi, tevhd deil, kulluk (ubdiyet) olduu
iin seyr u slkun ulat nih nokta da, vahdet-i vcd deil, vahdet-i
uhddur. Sf, mhedelerinden hareket ederek varln birliini savunamaz.
mm- Rabbnnin, bnl-Arabye ynelik eletirilerinin tamamnda bu noktann
gze arptn sylemek mmkndr. O, pek ok kez, slkunun ilk zamanlarnda
vahdet-i vcdun mhedesine nil olduunu, daha sonra yanllnn kendisine
kefolunmasyla bu grten vazgetiini syler. Buradan hareket ederek,
vahdet-i vcdularn iddi ettikleri gibi sf tecrbenin son noktasnn,
tevhd deil, kulluk (ubdiyet) olduu sonucuna ular. Bu yaklam,
vahdet-i vcd inancnn eksik ve yetersiz olduu anlamna gelir. O, sz
konusu tecrbesinin seyri ile ilgili olarak yle der:
25 a.g.e., c.I, mektup 160, s.138-141. 26 a.g.e., c.I, mektup
234, s.214-215.
-
69
Bu satrlarn yazar Dervi, nceleri varln birliine inanyordu.
ocukluundan itibaren bu tevhid ilmini elde etmiti ve bir hali
olmasa bile yakn mertebesine ulamt. Bu yola girince ncelikle
kendisine hal olarak tevhd yolu ald ve bir mddet bu makamn
mertebelerinde seyretti. Kendisine, bu makama uygun bir ok ilim
akt, vcd tevhd erbbna gelen mkller ve vridlerin tamam, kendisine
kefolundu ve onlarn zm yollar da bildirildi. Bir mddet sonra, bu
dervie baka bir nisbet galip geldi. Vcd tevhd konusunda yani onun
geree uygun olup olmamas hususunda duraklad. Fakat bu duraklama,
inkr olarak deil, iyi niyet eklinde oldu. Bu duraklamada bir mddet
devam ettikten sonra, durum inkra dnt. Bu makamn, sfliyet makam
olduu ve glgelik (zlliyet) makamna ykselmek gerektii, kendisine
ilhm edildi. Fakat o, inkr noktasnda ihtiyar sahibi deildi ve byk
eyhlerin burada bulunmas sebebiyle bu makamdan ayrlmaya da gnl raz
olmad. Glgelik (zlliyet) makamna ulap, kendisini ve sir lemi glge
olarak grdnde ikinci tifenin de syledii gibi-, kemlin vahdet-i
vcdda olduunu zannettii iin oradan ayrlmamay arzulad. Glgelik
makamnn genelde o makamla bir mnasebeti vardr. Sonra inayet ve
ltufla onu bu makamdan daha stn bir makama ykselttiler ve kulluk
makamna ulatrdlar. te o zaman bu makamn kemli ve ycelii ortaya kt.
Bunun zerine, alt makamlardan tevbe ve istifar etti 27.
Bu temel drt noktaya ilaveten mm- Rabbn, vahdet-i vcd ile
ilikili baz hususlar da ehl-i snnet inancna aykr olduu gerekesiyle
eletirir. Bu hususlarn banda irade meselesi gelmektedir. bnl-Arab
ve ona tabi olanlarn grne gre iman ve salih amel, el-Hd isminin
gerei; kfr ve isyan el-Mudill isminin gereidir. Bu, Allah iin bir
zorlama (cb) anlamn ierdiinden dolay ehl-i hakkn grne aykrdr; zira
bu yaklam bir anlamda ykmll, kuldan kaldrmaktadr28.
bnl-Arabnin, Rahmetim her eyi kuatmtr (Arf, 7/156) yetine
dayanarak cehennem ehlinin cezasnn ebed olmad eklindeki gr de yine
hataldr. Zira dnyada rahmet, btn mmin ve kfirleri kapsasa da
hirette yalnzca mminleri kapsar. Nitekim kfirler, hirette rahmetin
kokusunu dah koklayamazlar. bnl-Arabnin ileri srm olduu gr, pek ok
yete aykrdr.
27 a.g.e., c.I, mektup 160, s.140-141. Ayrca Rabbnnin vahdet-i
vcdun son
makam olmad ile ilgili benzeri ifdeleri iin bkz. Mektbt, c.I,
mektup 8, s.13; c.I, mektup 31, s.41-42; c.I, mektup 43, s.58
28 a.g.e., c.I, mektup 266, s.267.
-
70
Eer durum, bnl-Arabnin dedii gibi olsayd, Allah, kfirlerin ebed
olarak cehennemde kalaca eklindeki sznden dnm olurdu. Halbuki
Allah, ne mminlere ynelik vadinden, ne de kfirlere ynelik vadinden
dner29.
Sonu olarak mm- Rabbn, yukarda sralanan drt esas noktada
bnl-Arabnin formule etmi olduu vahdet-i vcd grn eletirir ve onun
yerine vahdet-i uhd doktrinini gelitirir ki, bu doktrini u esaslara
dayanr: vcd, zata zid bir sfattr, sfatlar zatn ayn olmad gibi lem
de sfatlarn ayn deildir, varlk ve yokluk (adem) ztlklarna bal
olarak, Allah ile lemin varlklar birbirinden ayrdr. Tevhde dayanan
vahdet-i vcd deil, kulluk makamna dayanan vahdet-i uhd, tasavvuf
tecrbenin en st noktasdr. mm- Rabbnnin, ortaya koyduu vahdet-i
uhdun esas prensipleri ile vahdet-i vcdun prensipleri arasnda
gerekte bir fark olup olmad tartlabilir. Ancak bizce onun, vahdet-i
vcdu kabul etmediini belirtmesi, kendisini tasavvufun neresinde
konumlandrdn grebilmemiz bakmndan tarih bir neme sahiptir.
D. mm- Rabbnnin Vahdet-i Vcd Eletirisinin Tarih Arkaplan
Nakibendiyye Tarikatnn zellikle Hint alt ktasnda en nemli
simalarndan olan mm- Rabbnnin vahdet-i vcd eletirisinin arkaplannda
hangi sik vardr? Onu byle bir eletiriye iten bir takm kltrel ve
tarih faktrler sz konusu mudur? Bu soru karmza muhtemel iki cevap
karmaktadr. Bunlardan birincisi, Nakibendiyye Tarikatna mensup
olmas. kincisi ise, kendi dnemindeki sosyal, siyas ve din
artlar.
mm- Rabbnnin Nakibendiyye Tarikatna mensup olmas, bnl-Arabye
eletiriler yneltmesinin bir sebebi olabilir mi? Buna evet
diyebilmek iin ilk olarak bu tarikatn mm- Rabbnden nceki
temsilcilerinin genel bir tavr olarak bnl-Arabyi eletirdiklerini ya
da en azndan ona kaytsz kaldklarn; ikinci olarak ise mm- Rabbnnin
sz konusu eletirisini kendi geleneiyle irtibatlandrdn tesbit
etmemiz gerekecektir. ncelikle ifade edilmelidir ki, Nakibendiyye
geleneinde sistematik bir bnl-Arab kartlndan bahsetmek mmkn
grnmemektedir. Tam tersine baz Nakler, bnl-Arabnin grlerine kaytsz
kalmsa da, tarikatn tarihinde nem arzeden eyhlerin bnl-Arabye sayg
duyduu pekala sylenebilir. Sz gelimi, Bahauddin Nakibendin
29 a.g.e., c.I, mektup 266, s.271.
-
71
nemli halifelerinden biri olan Hace Muhammed Parsa (.822/1419)nn
bnl-Arab hayran olduu grlmektedir. Nitekim olu Ebu Nasr Parsa
(.865/1460), babasnn Fuss candr; Futht kalptir. Fussu iyi bilen
kiinin Rasulullaha ball tam olur30 dediini rivayet eder. Fuss ile
Hz. Peygamberin snnetine ballk arasnda tam bir iliki kuran bu
ifade, nemli bir Nak eyhinden zuhur etmesi bakmndan olduka dikkat
ekicidir.
Nakibendiyye Tarikat ile bnl-Arab arasndaki ilikinin, hatta
balln en belirgin kant, kukusuz Abdurrahman Cm (.898/1492)dir.
Cmnin nesir veya nazm olarak yazd pek ok eser, dorudan bnl-Arabnin
retilerinin aklamasn ierir. Risaletd-drretil-fhire, Levih, Risale
fil-vcd, daha da nemlisi erhu fussil-hikem ve Nakdun-nuss f erhi
nakil-fuss gibi eserler, Cmnin bnl-Arabye balln gsterdii gibi
Nakibendiyye Tarikatna mensup sufilerin vahdet-i vcd eksenli nazar
konulara da ilgi duymalarn salamtr31.
Burada vermi olduumuz iki rnek bile Nakibendiyye Tarikat
mensuplarnn bnl-Arab ve vahdet-i vcda kar toplu bir tavr ierisinde
olmadklarn, hatta pek ounun bnl-Arabye kar hayranlk duyduklarn
gstermek iin yeterlidir. Hamid Algar, mm- Rabbn ncesi
Nakibendlerinin bnl-Arabye baklarn inceledii bir yazsnda yle
der:
zetlemek gerekirse, Pars, Attar ve Ahrr, Cm ve Herattaki halkas
eyhi, meslektalar ve mridleri- tarafndan olutu-rulan bir gelenek
sonucu, hepsi bnl-Arabyi ve retilerini kabul edip
benimsemilerdir32.
u halde mm- Rabbnnin, bnl-Arab ve vahdet-i vcda ynelik
tenkitlerini, Nakibend geleneinin doal bir sonucu olarak grmemiz
mmkn deildir. Hatta byle bir eletirel tavr ierisine girmekle mm-
Rabbnnin, Nakibend geleneine aykr davrand da pekala dnlebilir.
Dier taraftan mm- Rabbn, bnl-Arabye ynelik eletirileri sz konusu
olduunda, hibir yerde Nakibend gelenei ile irtibat kurma yoluna
gitmemi, tam tersine daha nce de belirtildii gibi kendisini tavr ve
merep olarak Alauddevle Simnnye daha yakn bulduunu ifade etmitir.
Gerekten de Simnnnin Nefhttaki mektubunda yer alan bnl-Arab
eleti-rileri ile mm- Rabbnninkileri arasnda ilk anda bile gze
30 Molla Cm, Nefahtl-ns Tercmesi, s.435. 31 Uluda, Sleyman,
Molla Cm, Nefahtl-nse yazlan mukaddime, s.31. 32 Algar, Hamid, lk
Dnem Nakibend Geleneinde bn Arabnin Dnce-
lerinin zleri, slam Aratrmalar, c.5, s.1, Ocak 1991, s.31.
-
72
arpabilecek yakn benzerlikler olduu grlmektedir. Hatta mm-
Rabbnnin eletirisinin, Simnnnin eletirisinin alm ve doktriner bir
dzeye karlmas olduu sylenebilir. yleyse mm- Rabbnnin bnl-Arab
eletirisinin, Nakibend geleneinin bir gerei ve sonucu deil, tam
tersine bu gelenee ramen olduu tespitini yapmak, kanlmaz bir durum
olarak karmza kmak-tadr.
Bu durumda ikinci ihtimal karmzda durmaktadr. Bu da mm- Rabbnnin
vahdet-i vcd eletirisinin arkaplannda, yaad dnemde Hindistanda
mevcut olan siyas, din ve sosyal yapnn etkili olduu ihtimalidir.
Bize gre mm- Rabbnnin eletirisinin temelinde yatan faktr, Babrl
Sultan Ekber ah (.1014/1605)n gerekletirmeye alt alternatif din
politika-lardr. Bu bakmdan ncelikle Ekber ahn bu politikalarn ksaca
tasvir etmemiz faydal olacaktr.
963/1556 ylnda tahta geen Ekber ahn33 hayatnda tasavvufun
izlerini ve din ilimlere ilgisini aka gryoruz. yle ki, itiye
Tarikatnn temsilcisi eyh Selim-i it ile arasnda manev bir ban
olduunu, onu ok sevdiini, hatta bu nedenle oluna Selim ismini
koyduunu kaynaklar rivayet etmektedir ki, bu olduka dikkat ekici
bir durumdur. te yandan eyh Mbarek ve eyh Ebul-Fazl-i Allm gibi
limlerin desteini arkasna alarak ulema arasndaki ihtilaflar
tartmaya atn da biliyoruz. Bu cmleden olmak zere Ekber ah,
ibadethane toplantlarn balatm ve burada ulema arasnda uzun
tartmalarn yaplmasn salamtr. Sz konusu toplantlarda hangi ama gdlm
olursa olsun, neticede drt Snn mezhep arasndaki ayrlklar belirgin
bir ekilde aa km, ulema birbiriyle atm ve bu yzden de nfuzlar
azalmtr. nceleri sadece Mslman ulemann katld bu toplan-tlara, daha
sonralar Hindular ve dier din mensuplar da davet edilmitir.
Bu tartmalardan sonra Ekber ahn gelmi olduu noktaya baktmzda,
Hristiyanln hak din olduuna inandna ve bu yzden Allmye ncilleri
Farsaya evirttiine; Hindulardan vergi almaktan vazgetiine, onlara
saygnn bir gerei olarak inek eti yemeyi yasakladna, dahas, sarayda
Hindu ayinleri dzenlendiine tank olmaktayz.
Dneminde yaygn olan Mehd beklentisinin de motivas-yonuyla, Ekber
ah, 987/1579da hem din, hem de dnya liderliini kendisinde
birletirmek istemitir. Nitekim zellikle yaknndaki
33 Ekber ahn hayat iin bkz. Konuku, Enver, Ekber ah, DA, c.10,
s.542-
544.
-
73
limlerin hazrlam olduu yanlmazlk ferman adl fetva Ekber ahn
huzurunda okunmutur. Sz konusu fetva, Ekber ahn din otoritenin de
lideri olduunu ilan etmektedir. Buna gre ileride mctehidlerin
zerinde birbirine uymayan dnceler besledikleri bir dini sorun
ortaya kar ve eer padiah milletin menfaati ve siyasal gereklilikler
bakmndan bu dncelerden birini seer ve bu yolda bir buyruk karrsa,
biz, bu buyruun bizleri ve btn milleti baladn kabul ediyoruz
ifadelerinde de aka grld gibi Ekber ah din konularda da hakem ve
hatta mracaat edilen son kaynak olarak takdim edilmektedir34.
Bu din ve siyas gce sahip olan Ekber ah, daha ileri giderek
muhtemelen Mslmanlarla Hindular arasndaki atmalardan etkilenerek
toplumsal birliin salanmas amacyla slamiyet, Hristiyanlk, Zerdtlik,
Hinduizm ve Budizm gibi din ve inan sistemlerinin temel
prensiplerini bir at altnda toplamay dn-d Din-i lah projesini
ortaya koyar. Bu projenin baarl olup olmad bir tarafa, teebbs
edilmi olmas dah olduka dikkat ekicidir35.
Sonu olarak Ekber ahn yaptklarn zetlemek gerekirse, slam devleti
olarak sunulan bir toplumda din ulemasnn otorite-sinin zayfladn,
bunun yerine otoriteyi Ekber ahn temsil ettiini ve dier dinlere
geni bir zgrlk alan aldn grmekteyiz.
Byle bir sosyal ve siyas ortamda bulunan mm- Rabbn, nceleri
saraya giderek Ekberin nemli destekilerinden Feyz-i Hind ve
Ebul-Fazl el-Allm ile dostluk kurmutur. Ancak sz konusu kiilerin
peygamberliin gereklilii hakknda pheye de-cek ekilde akla ve
felsefeye nem vermelerinden rahatsz olan mm- Rabbn onlarla olan
dostluuna son vermitir36. Bu bakmdan sarayda bulunduunu dikkate
aldmzda, Ekber ahn din alanndaki projelerini ok iyi bildii sonucunu
karmamz yanl olmayacaktr.
fade etmeliyiz ki, mm- Rabbnnin Mektbtta yer alan herhangi bir
konudaki grn, yukarda anlatlan sosyo-kltrel tarih arkaplan dikkate
almadan okumamz ve salkl bir zemine oturtmamaz mmkn grnmemektedir.
Mektbta baktmzda
34 Ekber ahn siyas ve din konulardaki grleri iin bkz. Bayur, Y.
Hikmet,
Hindistan Tarihi, I-III, Ankara 1987, c.II, s.63-168; Ahmed,
Aziz, Hindistanda slam Kltr almalar, (ev. Latif Boyac), stanbul
1995, s.235-255: Cebeciolu, Ethem, mm- Rabbn Hareketi ve Tesirleri,
stanbul 1999.
35 Dn-i lh iin bkz. Makhal Lal Roy Choudhury, The Din-i lahi or
The Religion of Akbar, New Delhi 1997; Ahmed, Aziz, a.g.e.
36 Algar, Hamid, mm- Rabbn , DA, c.22, s.195.
-
74
ikinci bin yln mceddidi olarak mm- Rabbnnin37 btn boyutlar ile
dini ihya etme ve din kurumlar arasndaki ilikiyi eriat ekseninde
yeniden tanmlama roln stlendii sylenebilir. Bu balamda zerinde
durduu konular olarak, din tavrlarndan dolay siyas otoriteye tepki,
ulemann otoritesini glendirmek ve eriat ile tarikat arasndaki
ilikiyi yeniden tanmlamak gibi hususlar n plana kmaktadr.
mm- Rabbnnin din ihya projesinde siyas iktidar ile ilgili grleri
balang noktasn tekil eder. Ona gre Mslmanlarn baar ya da baarszlnda
siyas iktidarn nemi byktr. Bilmelisin ki, leme nisbetle sultan,
demolunun bedenine nisbetle kalp gibidir. Buna gre kalp salam
olduunda, beden de salam olur; kalp bozuk olduunda beden de bozuk
olur. Ayn ekilde sultann salah, lemin kurtuluu; onun bozulmas da
lemin bozulmas demektir38. Hatta o, eriat, klcn altndadr, denmitir.
eriatn parlakl, melik ve sultanlarla irtibatl klnmtr39 ifade-sinde
de grld gibi ynetim ile eriatn uygulanmas arasnda dorudan bir
balant kurarak sultan, eriat, klc ile yceltecek kii olarak grr.
Bu erevede daha nce anlatld gibi er hkmlere bal kalmayan ve
Rabbannin ifadesiyle kfirlerin tesirinde kalan Ekber ah, slamn ve
Mslmanlarn zayflamasna sebep olmutur:
Bir asrdan beri, slamn gariplii, yle bir noktaya ulat ki, kfr
ehli, slam beldelerinde sadece kfrn hkmlerini uygulamaya raz
olmuyorlar, hatta slam hkmlerin tamamen ortadan kaldrlmasn
istiyorlar; slam ve Mslmanlarn izini btnyle yok etmeye alyorlar.
yle bir safhaya geldi ki, bir Mslman, slam emirlerden (ir) birini
yapacak olsa, ona lm tattryorlar. nek kesmek, Hindistan
topraklarnda slamn en byk detlerindendir. Ama kfirler, cizye
vermeye raz olurlar, ama inek boazlamaya raz olmazlar40.
37 Bir mektubunda (Mektbt, c.I, mektup 301, s.362-363) nbvvet
kandilinin
ikinci bin yla kadar gizlendiini syleyen mm- Rabbn, artk kendi
dneminde bunun aa kmas gerektiini vurgular. Baka bir mektubunda
(Mektbt, c.II, mektup 4, s.12-13) ise, aynel-yakn ve hakkel-yakne
ulaan ve dolaysyla nbvvet nurlarnn kandilinden ilim alan kimsenin,
ikinci bin yln mceddidi olduunu ve onun ortaya ktn syler. yle
anlalyor ki, mam, kendisini ikinci bin yln mceddidi misyonuna sahip
olarak grmektedir.
38 Mektbt, c.I, mektup 47, s.63. 39 a.g.e., c.I, mektup 65,
s.77. 40 a.g.e., c.I, mektup 81, s.94.
-
75
mm- Rabbn, pek ok mektubunda slam ile kfrn kesin izgilerle
birbirinden ayrlmas gerektiini vurgular. Kfrn geni bir alan ihtiva
ettii bilinmekle birlikte, Hindistan sz konusu olduunda onun
vurgusunun Hinduizm olduu sylenebilir. slam ile kfr birbirini
dlayan iki zt olgu olduu iin birinin glenmesi dierinin zayflamas
anlamna gelir. Kfrn ortadan kalkmas iin almak, putlar ykmak, gnlk
ilerde dahi kfirlerle ilikiden kanmak, dahas kfirlerle fiil cihad
yapmak gerekir. Zira bu yaplmazsa kfirler frsatn bulduklarnda
Mslmanlar yok etmekten mutluluk duyacaklardr41. mm- Rabbnnin
kfirlere bak asn yanstmas bakmndan u pasaj olduka dikkat
ekicidir:
Hz. Peygamber, baz dualarnda irk ehli iin u ifadelerle beddua
etmitir. Allahm! Onlarn topluluklarn dat, cemiyetlerini bl,
binalarn harap et, onlar, gl bir kraln yakalamas gibi yakala!. slam
ve Mslmanlarn ycelmesi, kfrn ve kfirlerin alalmasyla olur. Cizye
almaktan ama da, kfirleri alaltmaktr. Kfirler ne kadar ycelmise,
slamn alalmas o kadar olur. Bu hususa ok dikkatli olmak gerekir.
Bir ok insan, bu noktay gz ard ettii iin kendi hatasyla dinini
harap etti ve boa kard. Halbuki Allah Teala Ey Nebi! Kfirlerle ve
mnafklarla cihad et; onlara sert davran (Tevbe, 9/73) buyurmaktadr.
Bu bakmdan kfirlerle cihad etmek ve onlara sert davranmak, din
zaruretlerdendir. Geen asrda (Ekber ah dneminde) ortaya kan kfrn
kalntlar, gerekten Mslmanlarn kalplerine ar gelmektedir. Bu dnemin
sultann ise, kfr ehline ynelmesi sz konusu deildir42.
Bizce mm- Rabbnnin, msamahasz bir ekilde kfirlere kat davranmas
ve onlarla btn ilikilerin kesilmesini istemesi, Ekber ahn
uygulamaya alt dinlerin uzlatrlmas politika-snn tepkisel bir
uzantsdr.
te yandan Ekber ahn uygulamalarnn slam ve Mslmanlar gsz hale
getirdiinden yaknan mm- Rabb-nnin, Cihangirin (.1037/1627) iktidara
gelmesiyle ok memnun ve umutlu olduu grlmektedir. Zira o, iktidar
deiimiyle birlikte, slam hkmlerin yeniden uygulanaca ve Mslmanlarn
gle-necei beklentisini sk sk dile getirir43.
41 Geni bilgi iin bkz. mm- Rabbn, a.g.e., c.I, mektup 47, s.63,
mektup 65,
s.77-78, mektup 193, s.164-165, mektup 269, s.283. 42 Mektbt,
c.I, mektup 193, s.165. 43 Bkz. Mektbt, c.I, mektup 193, s.165;
mektup 194-195, s.166.
-
76
u halde eriatn ahkmnn icras, byk lde sultana baldr. Sultann bu
misyonunu yerine getirmesi iin ulemaya nemli bir grev dmektedir. Ne
var ki, nceki dnemde (Ekber ah dneminde) ortaya km her trl bela,
kendilerini dnyev heveslere kaptrm olan ulemann yznden olmutur.
Zira onlar, sultan doru yoldan kardlar44. Bu yzden yeni dnemde,
ulemann doru yolu gstermek suretiyle sultana yardmc olmalar
gerekir. Gerekten de mm- Rabbnnin bu grevi en iyi ekilde yaptna
tank oluyoruz. Zira o, sultana pek ok mektup yazarak bata er
hkmlere ve ehl-i snnete bal kalmak gibi konularda ona yol
gstermitir. Sz gelimi, sultana hitaben yazm olduu uzun bir mektupta
onun neler yapmas gerektiini ve ehl-i snnetin inan esaslarnn neler
olduunu tek tek anlatr45. Bu durum, onun, sosyo-politik etkisinin
st seviyede cereyan ettiini gsterir.
Bir mceddid olarak mm- Rabbnnin yapmak istedii en nemli iin,
slam kurumlar arasndaki ilikiyi sosyo-kltrel artlar mvacehesinde
yeniden tanmlamak olduu sylenebilir. Bu balamda ona gre, eriat ile
tarikat arasndaki iliki gzden geiril-meli ve iki kurum arasndaki
anlamazlklarn zmn salayan temel bir prensip ortaya
konulmaldr46.
mm- Rabbn, tarikat eriatn z ve stn bir mertebesi olarak gren
geleneksel tasavvuf bak asn doru bulmaz. eriat ile tarikat
birbirinin ayndr ve gerekte aralarnda bir fark yoktur47. eriat,
ilim, amel ve ihlastan oluur; tarikat ise eriatn nc aamas olan
ihlasn olgunlamas ve tamamlanmasnn yardmc unsuru olup eriatn
hizmetindedir48. Dolaysyla mm- Rabbn, eriat, tasavvuf tecrbenin
verileri de dahil olmak zere btn hakikatleri kuatan evrensel
prensip olarak grmekteydi. Bunun doal bir sonucu olarak da her trl
ihtilafn zm kayna eriat olacaktr.
mm- Rabbn, eriat ve tarikat arasndaki bu teorik ilikiyi, daha
aktif ve pratik hale dntrr. eriat, ehl-i snnet prensipleri
44 a.g.e., c.I, mektup 47, s.63. 45 Bkz. a.g.e., c.I, mektup 65,
s.77; mektup 66, s.78-79; mektup 194-195,
s.166; c. II, mektup 67, s.109-118. 46 Sirhindnin mceddid olarak
rol ve eriat ile tarikat arasndaki ilikiyi
ortaya koyuu ile ilgili bkz. Ahmed, Aziz, Studies in the Islamic
Culture in the Indian Environment, Oxford 1965; Muhammad Abdul Haq
Ansari, Sufism and Shariah: A Study of Shaykh Ahmad Sirhindis
Effort to Reform Sufism, Leicester 1986; Buehler, Arthur, Shariat
and ulam in Ahmad Sirhindis Collected letters, Die Welt des Islams:
International Journal for the Study of Modern Islam, v.43, n. iii,
(2003), p.309-320.
47 a.g.e., c.I, mektup 84, s.95. 48 a.g.e., c.I, mektup 36,
s.50.
-
77
olarak tecessm eder. Bu bakmdan btn ihtilaflarda kstas, ehl-i
snnettir. Burada, onun ehl-i snnetten kastnn, zellikle kelam
ulemasnn olduu da belirtilmelidir. mm- Rabbn, pek ok mektubunda
hakikati ehl-i snnet ulemasnn temsil ettiini, dolaysyla her trl
yorumu bu ulemann prensiplerine gre deerlendirmek gerektiini
syler49. Bu bak asnn bir neticesi olarak, eriat temsil eden ehl-i
snnet ulemas, ya da ehl-i hak50, hangi derecede olursa olsun
sufilerden daha stndr. mm- Rabbnnin, bu grn nbvvet-velayet konusuna
dayandrmas olduka ilgintir. Denize nisbetle dalgann bir kymeti
olmad gibi hi kukusuz nbvvet sz konusu olduunda da velayetten
bahsetmek anlamszdr51. u halde nbvvet, velayetten stn olduu iin
nbvvet kandilinden k alan ulemann ilmi de, velayet mertebelerinden
alnan ilimden daha stndr:
Neblere uygunluk ierisinde hareket eden ulemann nazar, nbvvet
kemalat ve ilimlerine dayanr. Halbuki sufilerin nazar, velayet
kemalat ve bilgileri ile snrldr. yleyse nbvvet kandilinden alnm
olan ilim, velayet mertebesinden alnm olan ilimden daha doru ve
daha salamdr52.
Hakikati temsil etme yetkisinin, ehl-i hak olarak isimlendirdii
zahir ulemasnda olduunu syleyen mm- Rabbn iin, artk, ehl-i hak ile
sufiler arasnda ihtilaf kmas durumunda, ya da sufilerin ehl-i hakka
aykr grler serdettiinde sufilere itibar edilmemesi gerektiini
sylemenin zaman gelmitir:
Hibir veli, herhangi bir nebinin derecesine asla ulaamaz.
Velinin ba, srekli olarak nebinin aya altndadr. Bilin-melidir ki,
ulema ile sufiler arasnda ihtilaf kan herhangi bir mesele
dikkatlice incelendii zaman grlecektir ki, hak ulema
tarafndadr53.
Slik iin gerekli olan eylerden birisi, ehl-i snnet vel-cemaat
ulemasnn Kuran, Snnet ve selefin rivayetlerinden istinbat ettii
doru itikat (el-itikdus-sahh) zere olmasdr. Yine Kuran ve Hadisi,
ehl-i hak yani ehl-i snnet vel-cemaat
49 a.g.e., c.I, mektup 41, s.54; c.I, mektup 84, s.95-96; c.I,
mektup 177, s.155;
c.I, mektup 193, s.164-165; c.I, mektup 213, s.184-185; c.I,
mektup 266, s.260-261.
50 lgin bir ekilde mm- Rabbn bu iki ifadeyi ayn anlamda kullanr.
Bkz. Mektbt, c.I, mektup 286, s.311. Sirhindnin eriat ve ulema
hakkndaki grlerinin analizi iin bkz. Buehler, Arthur, Shariat and
ulama in Ahmad Sirhindis Collected Letters, Die Welt des Islams, 43
iii (2003) s.309-320.
51 Mektbt, c.I, mektup 266, s.272. 52 a.g.e., c.I, mektup 266,
s.272. 53 a.g.e., c.I, mektup 266, s.272.
-
78
ulemasnn anlad manalara hamletmesi gerekir. Faraza kef ve ilham
ile oluan herhangi bir bilgi, ehl-i hakkn ortaya koyduu manalara
aykr olursa, kef ve ilhama itibar edilmemesi ve ondan Allaha snlmas
gerekir54.
mm- Rabbnnin, bnl-Arab ve vahdet-i vcd eletirisini, ite tam bu
balamda deerlendirmek gerekir. Kef ve ilhamn yegane kstas ve
doruluk ls, ehl-i hak ulemann (zahir ulemasnn) anlad manalardan
bakas deildir. yleyse bnl-Arabnin kef ve ilhama dayanarak ortaya
koymu olduu bir ksm grler, ehl-i hakkn kriterlerine aykrl dolaysyla
isabetsiz ve hataldr; ancak, ictihaddaki hata gibi kefe dayal hatas
sebebiyle bnl-Arab de mazur grlebilir55.
Bu balamda denilebilir ki, hakikatin lt, ehl-i snnet itikaddr ve
tasavvuf sz konusu olduunda buna aykr olan her ey, eksik ve hatal
bir kefin neticesi olarak yanltr. Gerekten de mm- Rabbnnin,
bnl-Arab ve vahdet-i vcda ynelik eletirilerine baktmzda, bu noktay
kolaylkla grebiliriz. Zira o, sz konusu tenkitlerinde gereke olarak
ehl-i hakka aykrlk durumunu gstermektedir. lgin olan u ki, eyh
bnl-Arab, keif erbabnn kabul ettii kiilerden birisidir. Halbuki, o,
ehl-i hakkn grlerine aykr pek ok hatal ve yanl bilgiye sahiptir56.
Bu nedenle, mmn, bnl-Arab ve vahdet-i vcd eletirilerinde yapmak
istedii ey, kefe dayal tasavvuf tecrbeyi ehl-i snnet itikad ile
elimeyen bir zemine oturtmaktr. Nitekim, o, bu balam-da eyhine it
olan Rubaiyyat adl esere yapt erhinde, vahdet-i vcd ile ehl-i hakkn
grleri arasndaki ihtilaf noktalarn ortadan kaldrdn ve bir sentez
oluturduunu sylemektedir: Bu Fakir, Allahn yardmyla, Hz. eyhimizin
Rubaiyyat erhinde, bu meseleyi (vahdet-i vcdu) ehl-i hakkn itikadna
mutabk hale getirdi; aralarn birletirdi; iki grup arasndaki tartmay
lafza dkt; her iki tarafn da ek ve phelerini, kesin bir ekilde
zd57. Bizce, onun, Mektbtta yapm olduu da ayn eydir ve sz konusu
uzlama ya da sentez, vahdet-i uhddur. Bu nedenle vahdet-i uhdu,
vahdet-i vcdn ehl-i snnetin itikat formlar ile uyumlu hali olarak
nitelemek mmkndr.
Vahdet-i vcd ile ehl-i snnet itikad arasndaki ayrlk noktalarn
ehl-i hakkn kstas ile deerlendiren ve dzeltmeye
54 a.g.e., c.I, mektup 286, s.311. 55 a.g.e., c.I, mektup 266,
s.265; c.I, mektup 286, s.311-312. 56 a.g.e., c.I, mektup 266,
s.265. 57 a.g.e., c.I, mektup 266, s.265. O, baka bir mektubunda
ayrntlaryla vahdet-
i vcdun er ilimlere tatbikini anlatr. Bkz. Mektbt, c.II, mektup
44, s.72-76.
-
79
alan mm- Rabbnnin u noktalar ne karttn gryoruz. Ona gre,
bnl-Arab, isim ve sfatlarn zatn ayn olduu, Allah ile lem arasnda
ayniyet olduu, dolaysyla ittihad grne sahip olduu, vacib varlk ile
mmkn varln birlii, Allahn lemi varlyla kuatt, cehennemin ebed olmad
ve benzeri pek ok hususta hatal kefte bulunmutur; zira sz konusu
grler, ehl-i snnetin temel prensipleriyle elimektedir. u halde mm-
Rabbnnin vahdet-i uhdunun, bnl-Arabnin vahdet-i vcdu-nun
prensiplerinin eletirisi esas zerine oturduunu syleyebiliriz.
mm- Rabbnnin gerek eriat ve ehl-i snnet itikadna vurgusu,
gerekse bununla dorudan ilikili olan vahdet-i vcd eletirisi, tarih
arkaplan gz ard edildii srece doru okunamaz. Bu balamda mm-
Rabbnnin, bir taraftan Hint inanlarnn da etkili olduu, dier
taraftan Ekber ahn Din-i lh projesinin hkim olduu bir atmosferde
yaad hatrdan karlmamaldr. Vahdet-i vcd doktrini ile Hint inanlar
arasnda bir benzerlik olduu ve hatta vahdet-i vcdun Ekber ahn
dinleri birletirme projesine zemin hazrlam olabilecei durumu, mm-
Rabbnnin dikka-tinden kamam olsa gerektir. En azndan onun bilin
altnda byle bir ekincesi olduu kuvvetle muhtemeldir. Bu nedenle
bize gre mm- Rabbnnin vahdet-i vcdu, zahir ulemann perspektifiyle
eletirmesi, tarikat eriatn hizmetinde grerek eriat ve ehl-i snnet
itikadn n plana karmas, yukarda iaret edilen tarih arkaplann bir
neticesidir. Yine bizce onun yapm olduu bu i, zelde Nakbendi
tarikatnda, genelde ise Hindistan tasavvufunda bir devrimdir.
Sonu
Alauddevle Simnnyi takip ettiini syleyebileceimiz mm- Rabbnnin,
bnl-Arab ve vahdet-i vcd ile ilgili eletirisi temelde iki noktaya
dayanr:
Birincisi; tecrb ynden eletiri. Buna gre bnl-Arab, tasavvuf
tecrbenin son noktas olan kulluk makamna ulaa-madan tevhd makamnda
kald iin onun vahdet-i vcd ile son bulan mhedesi eksik ve hataldr.
Belki de bnl-Arabnin bundan daha byk yanl, yaam olduu tasavvuf
tecrbenin (birlik mhedesinin) zerine varln birlii eklindeki teorik
ve felsef bir doktrini kurmasdr. Halbuki onun buna hi hakk yoktu.
Zira mistik tecrbeden felsef bir nazariye karlamaz.
kincisi ise rasyonel ynden eletiridir ki, bu da vcd ve adem,
zatn isim ve sfatlarla ilikisi, Allah ile lemin aynilii gibi pek ok
konuda vahdet-i vcdun yanl sonular olduuna dayanr.
-
80
mm- Rabbnnin, vcdun zata zaid bir sfat olduu, isim ve sfatlarn
zatn ayn olmad, glge varlk olan lemin belirli lde mstakil bir varl
olduu, dolaysyla Allah ile lem arasnda ayniyet olmad prensiplerine
dayanan vahdet-i uhd doktrini ile eriatn zahiri arasndaki uyum,
bizce, dikkate deer bir durumdur. Bu bakmdan onun, byk lde
tasavvufu, genelde eriatn, zelde ehl-i snnet ulemasnn temel
prensipleri ile uyumlu hale getirmeyi amalad grlmektedir. Zira yaad
toplumdaki din kargaa ve eriatn zayflamas, onu, vahdet-i vcdu dinin
zahir prensipleri eksenine almaya zorlamtr. Bu nedenle ikinci bin
yln mceddidi olma misyonu gz ard edilerek onun vahdet-i vcd
eletirisi kesinlikle anlalamaz.
mm- Rabbn sonras dnemde, bnl-Arab ve mm- Rabbnden hangisinin
hakl olduu ya da vahdet-i vcdun mu yoksa vahdet-i uhdun mu doru
olduu ile ilgili pek ok tartmaya tank olmaktayz. Bu tartmalarn
Hindistan dnda da geni bir corafyada cereyan ettii grlmektedir.
Bazlar, bnl- Arabyi savunurken, bazlar da mm- Rabbnyi hakl bulmu,
aznlkta kalan bir grup da iki sufinin grleri arasnda aslnda bir
farkllk olmadn syleyerek uzlamac bir tavr taknmtr. Bu balamda mm-
Rabbnnin, vahdet-i vcd ekseninde bnl-Arabye ynelttii eletirilerin,
tasavvuf ierisinde belirli lde fikr dinamizmin olumasna katk salad
gerei de gz nnde bulundurulmas gereken bir husustur.