Transcript
ARKAİK PLASTİK
Protogeometrik Döneme Ait Geyik Figürü: -Keramaikos'dan M.Ö. 925
Gövde çarkta çekilmiş, boyun, baş ve bacaklar elle şekillendirilerek gövdenin üzerine monte
edilmiş. O dönemdeki ressamlar veya çömlekçileri tarafından yapılmış olan bu eser dönemin vazo
dekorasyonları gibi süslenmiş. Firnis yardımıyla köpek dişleri veya zigzag denilen bezemeler ya da
dama tahtası diye isimlendirilen motifler kullanılmış. İlken bir yapıya sahip.
Kentarous Figürü: Eunoia'dan, yaklaşık 900lü yıllar
Gövde yine çarkta çekilmiş ve gövdede bir delik bulunuyor. Üzerindeki bezemeler dönem
vazolarıyla benzerlik gösteriyor. Olasılıkla çömlekçiler veya vazo boyamacıları tarafından üretilmiş
eserler olduklarını söyleyebiliriz.
Teknik Detay: Gövdedeki deliğin amacı / yanma deliği:
Fırınlama sırasında sıkışan hava şişer ve eseri patlatır. Gövdeye açılan delik hem seramiğin
patlamasını engeller hem de içinin ve dışının iyi pişmesini sağlar. Bu yöntem Hellenistiğe kadar
kullanılır. Amaç eserin çabuk ve iyi pişmesidir.
Geç geometrik dönem, 8. yy itibariyle hatlar yerine oturmaya başlıyor. Halk tarımla ve
çömlekçilikle uğraşıyor. Üretim artı seviyelere çıkıyor. Bunun sonucunda kendilerinin sahip
olmadıkları malzemeyle ürettiklerini takas yöntemiyle yaşamlarını sürdürüyorlar. Nufüsun da
artmasıyla birlikte özellikle İtalya, Karadeniz ve Akdeniz'de koloniler kurulmaya başlanıyor. Biz
bunları oralarda yapılan kazı buluntularıyla, vazolarla, özellikle metal eşyalarla açıklayabiliyoruz.
Dipylon Amphorası: M.Ö. 750-700
Mezar steli olarak mezar başına da dikilebiliyor, mezar kabı olarak da kullanılabiliyor. Özellikle
Attika'da bol miktarda mezarlıklardan elde edildiği için bu isimle anılıyor. Geç geometrik dönemin
en önemli eser grubu içinde yer alıyor. Vazonun ana bezeme alanında sahneler ortaya çıkıyor.
Teknik olarak baktığımızda silüet teknikte yani figürlerin tamamını içinin firnis boyayla boyanarak
elde edildiğini görüyoruz. Bu figürlerin ortak noktası hepsinin üçgen bir vücuda, dar bir bele, dar
bir kalçaya, uzun ve ince boyunlara, profilden bir başa ve profilden bacaklara sahip olduklarını
görüyoruz. Bacaklara baktığımızda gövdeye oranla kalınca bir bacak yapısıyla karşılaşıyoruz. Bu
vazoda bir prothesis sahnesini görüyoruz. Ölen kişi bir kline üzerine yatırılmış, etrafındakiler
ağlama, yakarma pozisyonu halinde betimlenmiş.
Bu dönemde üretilmiş olan gerek figürinler gerekse vazo üzerindeki tasvirlerde bir stil
birlikteliği söz konusu. Göğüs her zaman için cepheden, kalça altta profilden, yüz profilden
betimleniyor. Yine bu dönemde üretilmiş olan figürlerin bir çoğunun gövdesi çarkta çekilir ve
uvuzlar elle şekillendirilerek gövdeye eklenir. Metal olan figürünle ise kaybolmuş balmumu
tekniğiyle yapılıyor.
Balmumu Tekniği:
Önce balmumundan bir figür oluşturuluyor. Onun üzerine kilden bir zar yapılıyor ve altına bir
delik açılıyor. Figür fırınlanıyor. Fırınlandığında balmumu eriyerek o delikten aşağı akıyor ve
figürinin olduğu yeri boşatıyor. Boşaltma deliğinden erimiş bronz döküldüğünde balmumunun
yerini bronz alıyor ve o kil zar kırılarak masif bronz heykel elde ediliyor.
Özellikle bu figürinleri biz Kuzey Suriye yani Akdeniz'de bronz eklentili kazanlar üzerinde bol
miktarda görüyoruz. Ve ticari ilişkiler sonrasında oradan getirilen kazanların bir bölümünü kutsal
alanlara hediye olarak, sunu olarak bırakıldığını görüyoruz.
Zamanla gerek figürinlerin gerekse vazoların üzerinde çok farklı konular işlenmeye başlanıyor.
Doğadan tasvirler figürinler üzerinde betimlenmeye başlanıyor.
M.Ö. 750-700
Bir geyik yavrusunu emziriyor ve üzerine birkuş konmuş durumda. At tasvirlerine çok benziyor.
İnce uzun bacaklar, ince bel, güçlü boyun, borazan bir yüz yapısıyle üretilmiş.
- - -
Yavaş yavaş figürinlerde bir şablon oluşmaya başladığını görüyoruz. Artık heykeller aynı
kompozisyonla betimleniyor. Eller vücuda yapışık, bir ayak bir adım kadar önde ve tamamen
cepheden görünecek şekilde yapılmış, yüz ve gövde aynı cepheye bakacak biçimde betimlenmiş
heykellerle karşılaşmaya başlıyoruz.
Atina'dan Fildişi Heykel Figürini:
M.Ö. 730
Yukarıdaki açıklamaya en güzel örnektir. Başında bir polos bulunuyor ve bu polos meander
motifiyle bezeniyor. Olasılıkla ticari ilişkiler sonrasında Mısır'daki heykeller görülüyor ve bu
etkileşim sonrasında Yunan sanatına girmeye başlıyor.
Mantiklos Apollonu: M.Ö. Erken 7. yy
Eserin bacaklarında bir yazıtla karşılaşıyoruz. Sunan kişiye veya sunulan tanrı / tanrıçaya ait
bilgilere ulaşmaya başlıyoruz. İnce uzun bir boyun, üçgen bir gövde, yandan bakıldığında güçlü bir
kalça, ince bir bel tipik vazo üzerindeki resimlerle benzerlik göstermekte.
Eykellerin duruşları ve yapı tekniği doğuyla olan ilişkilerin önemli bir kanıtıdır.
21 Kare Sistemi / Karelaj Sistemi:
Küçük ölçekli bir taslak yapılır, o taslak eşit eşit aralıklarla karelaj haline getirilir ve her bir
karede hangi uzuvun yer alacağı hesaplanır.
Mısır'da 21 kare sistemi büyük boyutlu heykellerin yapımında kullanılıyor. Nerdeyse yapılan
bütün heykellerde aynı oranın kullanıldığını görüyoruz. Yunanlılar tarafından da bu tekniğin
kullanıldığını bilmekteyiz. Samoslu Telekles ve Theodoros isimli iki sanatçı bir insanın ortadan
ikiye bölünmüş iki ayrı parçasını yapmışlar. Bittikten sonra birleştirilen parçalar birbirleriyle birebir
uymuşlar. Bu örnek karelaj sistemiyle kusursuz bir biçimde yapılmış.
Doğuyla ilişkiler sonucunda Mısır heykellerine benzeyen Yunan kourosları ortaya çıkıyor. Genel
özellik frontal duruş yani bir ayağın diğerinden önde olması, ellerin yapışık olması, katı bir duruş
sergilemeleri. En iyi, en net ve 21 karelaj sistemine ilk uyan heykel New York Kourosu adını
verdiğimiz heykeldir. Bundan sonra neredeyse arkaik dönemin tamamı boyunca aynı tipte
heykellerle karşılaşacağız. Hepsinde bir ayak önde, eller vücuda yapışık ve frontal yani tek cepheye
bakar biçimde betimlenmiş örnekler olacak.
Geometrik dönemle arkaik dönemi ayıran en büyük özellik şablonlaşmanın söz konusu
olmasıdır.
Oturan Kadın Heykeli:
Yine doğuyla ilişki sonrasında büyük boyutlu eserlerin Yunan sanatına girdiğini gösteren önemli
bir veri de Girit'teki bir tapınaktan ele geçen oturan kadın heykelidir. Bu heykel özellikle Mısır
oturan heykelerinde olduğu gibi iki avuç içi dizlerin üzerine gelecek biçimde tasvir edilmiştir. Bu da
erken dönemde karşımıza çıkan örneklerden biridir. “Mısır perukası” olarak isimlendirilen saç
yapısı da yine Mısırla, doğuyla ilişkiyi gösteren önemli verilerden bir tanesidir.
Sphyrelaton Tekniği:
Bronz heykel yapım tekniğidir. Ahşaptan bir heykel oluşturulur sonra ince bronz plakayı hafif
çekiçle heykelin üzerine vura vura bir kaplama yapılır. İç kısımda kalan ahşap zamanla çürür ve
yok olur. Yalnızca içi boş bir bronz heykel elde edilir.
Bu teknik Kuzey Suriye'de uygulanan bir tekniktir. Yunan sanatında fazla yoktur. Yalnız
Girit'teki kazılarda “Leto”, “Apollon” ve “Artemis” e ait olduğu düşünülen üç figürin bulunmuştur.
Sphyrelaton tekniği doğuyla ilişkinin yine önemli bir kanıtıdır.
Bir diğer doğuyla ilişkiyi kanıtlayan unsur giysilerdir. Doğuda erkeklerin tamamen çıplak olması
geleneklere aykırıdır. Ama kadınların çıplak olarak betimlenmesi gayet sıradan, normal karşılanan
bir olaydır. Ama yunan sanatına baktığımızda tam tersi bir durumla karşılaşıyoruz. Erkeklerin
çıplaklığı bir kahramanlık sembolü olarak algılanırken, kadınların çıplaklığı geleneklere aykırı, ayıp
olarak nitelendirilir. Ama erken örneklerde kadınların tamamen çıplak betimlendikleri örneklerle de
karşılaşıyoruz. Kısa bir dönem de olsa bu kullanış ancak geçiş dönemi olarak kabul edilmiş.
Koreler giyimli genç kız heykelleridir. Erken örneklerinde poplos, biraz geç olanlarıysa chiton
ve himatyonla betimlenirler.
Peplos:
Dikdörtgen kalınca bir kumaştan yapılır. Önce 1/3
oranında yatay bir eksende katlanır, daha sonra dikey bir
eksende ikiye katlanarak baş boşluğu bırakılır. Omuzlar
üzerinden çatal iğneyle tutturulmak suretiyle giyilen bir
giysidir. Yan tarafında herhangi bir dikiş söz konusu değildir.
Ten görünür. Kalın bir kumaş olduğu için daha az kıvrım
detayına sahiptir. Bacaklar önündeki kıvrılan kumaş
kısımlarına apoptigma adı verilir.
Chiton:
Peplostan çok daha büyük bir kumaş kullanımıyla elde
edilir. Yan tarafı ve üst tarafı dikilmek suretiyle kumaş
büyük bir silindire dönüştürülür. Baş ve kol boşluğu
bırakılarak kalan bölüm düğmelerle iliklenir. Giyildiğinde
çok bol durur. Bu bolluk nedeniyle kemer kullanılır. Kol
kesimi yoktur ancak kumaşın fazlalığından ve bolluğundan
kol kısmı varmış gibi görülür. Kemerin üstüne dökülen
kısma kolpos, yığın kumaşlarının kemerin altından
bacakların ortasına döküken kısmına da parnyphe denir.
Himation:
Genellikle chitonun üzerine giyilen bir giysidir. İnce, uzun,
dikdörtgen bir kumaşın ikiye katlanması suretiyle; başla ve bir omuzu
açıkta bırakacak şekilde düğmelerle birleştirilmiştir. Bir göğsü ve omuzu
açıkta bırakır. Bol kıvrımlı bir giysidir.
Epiplama:
Omuzlara alınan tıpkı bir şal şeklinde kullanılan kumaş parçasıdır.
Polos:
Küçük silindirik başlıktır. Tenrıça sembolü olarak karşımıza çıkar.
8.yy II. Yarı 7. yy I. Yarı Erken 7. yy
Geç geometrik döneme ait figürinler çok şematikler, çok ince ve uzun bacaklar, incecik bir
gövde, uzunca bir boyun ve yandan bakıldığında çok yassı, derinlik olarak nitelendirilemeyecek
olan örneklerdir. Örneklerin duruşları sertlikleri bakımından yine doğuyu andırır. Yavaş yavaş
göğüsteki çıkıntılarla biz bunların cinsiyet ayrımlarını yapabilecek duruma geliyoruz.
Bu iki figürde yapılan iş oldukça net bir şekilde anlatılmış. Bu dönemde çok farklı konularda
figürinler yapıldığını görüyoruz. Bu da bize o dönemin ne kadar sanatçının kendi yeteneğini, kendi
isteği doğrultusunda üretim yapabildiğini göstermesi açısından önemli. Burada bir şablonlaşma,
kalıplaşma söz konusu değil. Ama arkaik döneme gelindiğinde neredeyse bütün heykellerin
birbirine benzer formda yapıldıklarını görüyoruz. Geometrik dönemle arkaik dönemi birbirinden
ayıran en önemli fark budur.
Özellikle doğuyla ilişki sonrasında biz yeni bir sistemle yani seri üretim anlayışıyla tanışıldığına
tanık oluyoruz. Daha önce de bronz figür yapımında kalıp kullanılıyor ama o bronzu ortaya
çıkarmak için kalıp kırılıyor ve dolayısıyla o bronz figürden yalnızca bir tane elde edilebiliyordu.
Bir tane daha birebir aynısından elde etmek mümkün olmuyordu. Kuzey Suriye'yle, Doğu
Akdeniz'le ilişki sonrasında pişmiş toprak figürinlerin kalıpla üretildiğini görüyorlar ve bu tekniği
yavaş yavaş kendileri de kullanmaya başlıyorlar.
Korinth'den ele geçmiş figürinlerde
doğu havası hemen seziliyor. Göğsünün
birini tutatn kadın betimlemeleri doğunun
Aphrodite'si Astarte'dir ve bunlar çıplak
olarak betimlenir. Bu tip figürinler yavaş
yavaş Yunan dünyasında da kutsal
alanlarda sunu olarak ele geçmeye başlıyor.
Kalıp kullanımı normal çark
tekniğinden çok daha hızlıdır ve az
zahmetlidir. O dönemin koşullarında
üretim artıyor, masraf azalıyor. Bununla birlikte figürin yapımında bir patlama oluyor. İlk yapılan
örneklerde kalıbın yalnızca ön tarafı kullanır figürinin arka kısmı düzdür. Daha sonralarda çift
taraflı kalıplar kullanılmaya başlanıyor. Bunların ilk örnekleri her ne kadar korinth, Olympia gibi
gibi kutsal alanlarda ele geçmişse de bu örneklerin Yunanistan'a sunu olarak getirildiklerini
biliyoruz.
Bu seri üretim bize günümüze kadar çok fazla eserin ulaşmasını sağlıyor ve bize bir kronolojik
sistem oluşturma fırsatını da sunuyor.
DEDALİK STİL
Dedalik Stil Özellikleri:
Neden dedalik stil ismi verilmiştir bu stile?
- Daidalos sanatın her alanında başarılı bir kimlik. Seri üretim Daidalos'a yakıştırıldığından
günümüzde bu isimle anılan bir stil grubu oluşturulmuştur.
Cepheden, frontal olarak, derinliksiz yapılmışlardır.
Yüzde üçgen yapıya sahiplerdir.
Sakalsızlardır.
Kulak genellikle betimlenmez, nadiren saç buklelerinin arasına gizlenmiştir.
Başın üst kısmı düzdür.
Alın dardır ve bir şakaktan diğerine düz olarak uzanır.
Yüz uvuzları dönem ve okula göre değişiklik gösterir.
Saç genellikle mısır perukasını andırır veya kafatasına şapka gibi oturur.
İyi derecede korunmuş ve bol miktarda ele geçmiş
Pişmiş Toprak, Fildişi, Bronz, Altın
kil analizi yoluyla üretim yeri belirlenebilir.
Relatif olarak kolayca dizin oluşturulabilmektedir.
Vazo eklentileri olarak kullanılmıştır.
Pişmiş Toprak Figürler
Gövde el yapımı veya kalıp olan figürlerin kalıp başı.
Vazo bezemesi olarak vazo kulplarında eklentiler.
Plastik vazo başları
kabartma plakalar.
4 farklı üretim yerinde bu malzemelerin üretildiğini görüyoruz.
Korinth, Sparta (Kameiros), Rhodos, Girit.
Korinth en ince, en narin, en detaylı işlenen örnekleri oluştururken Sparta en kaba örneklerle
karşımıza çıkıyor.
KRONOLOJİ
Protodedalik 680 – 670
Erken Dedalik 670 – 655
Orta Dedalik I 655 – 645
Orta Dedalik II 645 – 640
Orta Dedalik III 640 – 630
Geç Dedalik 630 – 620
Protodedalik 680 – 670
Geniş ve yaygın yüz konturu, eller göğüs
üzerinde,geometrikte görülmeyen yüz uzuvları, oryantalizan
stilde bezeme.
Dar, keskin ve üçgen yüz konturu, yüz uzuvları düz ve
kaba, alın dar Ancak subgeo.olduğu gibi arkaya doğru
meyilli değil. Burun iri ve aşağıya doğru çıkıntılıdır. Lakonia
okullarında göz daha küçük ve göz kapakları çift çizgi ile
verilmiştir, kaşlar kalındır. Bu döneme ait Rhodos’da eser yok.
Fazla detay işlenmiyor ve boyaya güveniliyor (sol üstteki örnekte olduğu gibi). Gözde
detaylandırma yok, boyayla yapılmış. Özellikle saç stilizasyonu mısır perukası şeklinde ve yatay
bölünmelere sahip. Üçgen bir yüz yapısı var. Alın dümdüz yapılmış. Erken örneklerde göz
yapılmazken yavaş yavaş dedalik stile geldiğimizde gözlerin kazıma çizgilerle detaylandırıldığını,
özellikle göz kapaklarının yapıldığını görüyoruz.
Erken Dedalik 670 – 655
Yüz hala uzun ve dar, çene hala sivri, ancak daha
yumuşamış ve kavislenmiş, alın hafifçe genişlemiş, yüz
kısmen U formunu almış. Korinth örneğinde, kulak ve küpe
betimlenmiştir, gözler özensiz. Lakonia örnekleri biraz daha
gelişmiş, plastik özellik daha fazla hissedilir.Girit örnekleri
kalın dudaklı, çıkıntılı burunlu ve kaba bir işçiliğe sahip.
Yüz “U” formuna dönüyor. Zaman zaman küpe
kullanılıyor. Gözler plastik olarak işlenmeye başlasa da boya
kullanımı devam ediyor.
Orta Dedalik I 655 – 645
Erken dedaliğin gelişmesi ile oluşmuştur. Çene yumuşak,
yüz oval bir yapıdadır. Alın genişlemiştir. U dan çok yumuşak
V formuna yaklaşmıştır. Üretim yeri faklılıkları daha açık
olarak görülebilir. Rhodos ve Korinth daha ince işçiliğe
sahiptir. Uzuvlar daha iyi işlenmiştir. göz ve kaşlar çizgisel
olarak sınırlanmış ve plastik olarak verilmiştir.Burun dar ve
düzgündür, saçlar iyi şekillendirilmiştir. Kameiroslu
sanatçılar, hatları daha sert olarak vermiştir. Gözleri ve
kaşları iyi işlemiş, burun kısadır. Lakonia ve Girit başları,
daha kaba ve ağır uzuvlara sahiptir. göz bir su damlasına
benzer, detaylarda boyaya güvenmişlerdir. Ağız yukarıya
doğru kavislenir.Korinth ve Rhodos’da düzdür. Sparta’nın
burnu büyük ve ağza doğru sarkmaktadır, saçların üst kısmı
şapka gibidir.
Biraz daha detaylandırma yapılmış. Üretim biraz daha
fazla. Çene “U” formundan biraz daha alt kısımlarda köşeli
bir hal almaya başlıyor. Yüzün dümdüz bir yapıya sahip olduğunu görüyoruz. Burun sanki sonradan
eklenmiş gibi görünmekte. Yüzde neredeyse hiç çıkıntı yok. Alın kısmı yok denecek kadar az. Saç
bir şapka gibi peruka ve kaşın hemen üstünden başlıyor. Başın üst kısmı dümdüz.
Orta Dedalik II 645 – 640
Bütün atölyelerde çenenin değişimi Görülür. Çene köşeli
bir yapıya sahiptir. Serttir, keskince ileri çıkıktır.Fakat geç
dedalikte görüleceği üzere kare formunda değildir. Yüz
trapezoidal bir yapıdadır. Baş arkaya doğru uzar, kafatası
derinlik kazanır. Girit perukası giyerler. Girit ile Sparta
arasında etkileşim görülür. Büyük burun, kalın dudaklar.
Korinth bu aşamada hala güzel eser vermeye devam eder.
Rhodos’dan örnek yok.
Yavaş yavaş trapezoidal yapıya giden bir yüz yapısı var.
yumuşak “V” formu alt kısımlara köşe yaparak sivriliyor ve
açı yaparak geçiyor. Yavaş yavaş kafatası kavisi verilmeye
başlanıyor.
Orta Dedalik III 640 – 630
Yüz daha kısa ve köşelidir.Yanak çizgileri birbirine
paralel olup, düz inen yanaklar çenede açı yapar ve sivrilerek
çeneyi oluşturur. Böylece dedalik stilin sivri çene özelliği
kaybolmamış değişime uğramıştır. Mykenai başındaki basık
köşeli yapı, kalkan benzeri bir form almıştır. Korinth
yüzlerinde derinlik yoktur. Diğerlerinde burun, iki düz yüzeyi
birleştiren bir öğedir.Rhodos başları enlemesine fazla derin
olmayan bir kavise sahiptir. Girit saçında Mısır veya Fenike
etkisi görülür.
Çenenin orta kısmında trapezoidal yapı çenede sivrileşiyor.
Geç Dedalik 630 – 620
Yüz hala kısa ve köşelidir.Çene bir köşeden diğer köşeye
düz bir çizgi yapar.Yüzdeki derinlik hafif de olsa artar, üç
boyutlu çalışmanın başlangıcı görülür. Bütün okullarda tek
tipe doğru bir eğilim görülür. Ağız düz, dudaklar ince ve daha
az dikkatli,kaba yapılmışlardır. Burun kısadır.Göz
şekillendirmesi, kısa burun, düz ağız genellikle Korinth etkisi
olup, diğer merkezleri de etkilemiştir. Daha erken dönemlerde
Girit-Sparta, Korinth-Rhodos etkilidir. Post dedalikte de
Korinth-Rhodos etkili geç tip görülür. Korinth, yüz düz ve
cepheden, gözbebeği plastik bir daireye benzer, kaş,
yükseltilmiş kil ile konturlanır.Burun genellikle kısa, dar ve
narindir.Ağız düz, dudaklar ince ve keskindir.Çene güzel
şekillendirilmiş ve fazlaca köşeli bir yapıdadır. Kameirus, Yüz
geç dönemde üç boyutluluk kazanır. Burun kısa olup, geç
dönemde daha geniş ve üçgen bir yapı kazanır. Burun, Girit
ve Lakonia’da olduğu gibi, ağız üstüne asla sarkmaz. Ağız
düzdür.Girit, Burun daha çıkıntılı ve derinlik fazla, burun
kemiği kavisli, Ağız ile burun arasındaki mesafe fazla.Göz daha dikkatsizdir. Mısır tipi saç
görülür.Sparta, daha taşralı bir stile sahiptir. Teknik iyi ancak, uzuvlar kabadır. Göz geç döneme
kadar özet bir görünüme sahiptir.Boyaya güvenmiştir. Burun en kaba uzuvdur.kavisli bir buruna
sahiptir. Düz yüz ile tezat oluşturur. Dudaklar kalın ve orta safha boyunca kavislidir. Bu durum
dedalik stilin sert matematiksel yapısına uygun değildir.
Yüzde kavislenme dikkat çekiyor. Bir derinlik oluşturulmaya çalışılıyor. Çenedeki üçgen sivrilik
kayboluyor. Rhodos ve Sparta örneklerinde her safada burun büyük ve kaba yapılıyor.
Dedalik stille ilgili bilinmesi gereken en önemli şeyler:
Dedalik stil biz neye diyoruz?
Özellikleri nelerdir?
Hangi tarihler arasında görülüyor?
Nasıl bir gelişim içerisinde?
Hangi alanlarda üretilmiş?
Özetle;
Dedalik stil Yunan sanatında 680 – 600 yılları arasında görülen, büyük bir çoğunluğu kalıp
yapımıyla elde edilmiş olan, genç erkek ve kadın figürinlerinin oluşturduğu gruptur. Bu
figürinlerin en büyük özelliği yüzün sivri oluşu, başın üst kısmının düz oluşu, yüzün dümdüz
bir yapıya sahip oluşu, kaşla saç arasında çok dar bir alan oluşu, mısır perukası kullanımı bu
stilin değişmez özellikleri olarak karşımıza çıkar. Önce ”U” formu, sonra yumuşak “V”
formu, daha sonra trapezoidal bir form olarak yüzdeki gelişim ortaya çıkar. Başın üst
kısmının ve yüzün zamanla kavislenmesi de önemli özellikler arasındadır.
Büyük boyutlu heykel nitelendirmelerine ilk baktığımızda en erken eserlerin koreler olduğunu
görüyoruz. Kore'nin yunanca karşılığı genç kızdır ama arkeolojik anlamdaki karşılığına
baktığımızda giyimli arkaik dönem genç kız heykelleridir.
Erkek olanlarsa kouroslardır. Hemen hepsi çıplaktır. Sakalsız ve genç olarak
betimlenmektedirler.
Nikandre Koresi 660 – 650
Büyük boyutlu en erken erken ele geçen taş heykeldir. Dedalik stil özelliklerin ağır bastığı bir
heykeldir. 2 m boyutundadır. Frontal duruşa sahiptir. Cepheden bakıldığında üçgen vücut, hafif ince
bel ve biraz kavisli bir kalça yapısıyla karşılaşıyoruz. Ama eseri yandan incelediğimizde bu
cepheden görünümdeki genişlikle profilden görünümdeki darlık büyük bir tezat oluşturuyor. Çok
ince bir yapıya sahip ve göğüs kafesi algısı yok. Göğüs çıkıntıları bile kadın olmasına rağmen çok
fazla verilememiş. Derinlik algısı daha tam olarak oluşturulamamış. Etek kısmına bakıldığında taş
bloktan yapılmış olduğunu çok net hissediyoruz. Köşeler yalnızca yumuşatılmış. Yüz dedalik stilde
görmeye alıştığımız üçgen bir yapıya sahip. Başın üst kısmı ve arka kısmı düz. 4 lüleli mısır
perukası var. yüz detayları iyi korunamadığı için anlaşılabilecek durumda değil ama kolların çok
katı bir biçimde yanlara yapışık olduğunu söyleyebiliriz. Olasılıkla peplos giymiş olmalı çünkü çok
fazla elbise kıvrım detayı eserin düzerinde belirtilmemiş. Belden sıkılmış bir peplos söz konusu ve
yine peplosun alt kısmında geniş bir yay şeklindeki açıklıktan iki ayağın ön parmak uçları
gösterilmiş. Esere genel olarak baktığımızda çok kaba ve çok ilkel olduğu anlaşılıyor.
Boiotio’dan Kore Heykeli
Boiotia’dan Apollon Kutsal alanından ele geçmiş olan bir
kore heykeli, “...ron bunu Apollon Ptoıas’ a adadı, bunu ...otos
yaptı.” Yazısı üzerinde bulunuyor.
Nikandre Koresi için söylenen özellikler bu heykel için de
söylenebilir. Kare kesitli bir bloktan yapıldığı görülüyor. Köşeler
yine hafifçe yumuşatılarak düzeltilmeye çalışılsa da bakıldığında
o kare blok form hissedilebiliyor. Çok kaba bir kemerle belden
bağlanmış bir peplos giydiği anlaşılıyor. Hatta burada sanki
peplosun etiğini tutmuş kaldırmış gibi gösterecek ince kazıma
çizgiyle detaylandırılarak yapılmış. Çok çizgisel ayrıntılar
olduğu için sadece varsayımlarda bulunabiliyor, kıyafet hakkında
ayrıntılı bilgi veremiyoruz. Elbisenin alttaki boşluğuna
baktığımızda daha geniş bir kemerden ayakların gösterildiğine
şahit oluyoruz. Saçta yay detaylandırmalı bir mısır perukasıyla karşılaşıyoruz. Kadın heykeli
olduğu hafif göğüs çıkıntısından belli ama asla göğüs kafesi hacmi diye isimlendiremiyoruz.
Kazıma çizgilerle detaylandırılmış olasılıkla peplos giyimli bir heykel olarak nitelendiriliyor.
Klaros’tan Kore Heykeli
Klaros’tan “Theodoros oğulu Timonax beni ilk rahip olarak Artemis’e adadı.”
1.10 – 15 cm diğerinin aksine bu heykel daha oval bir kesime sahiptir. Hatta gövde için silindirik
bile denilebilir. Önde birbirine paralel dikey inen çizgileri söz konusu ve bu çizgilerde hafif bir
dönme var. Bu çizgilerin neden döndüğüne ilişkin iki öngörü mevcut. Bunlardan bir tanesi bir adımı
öne atmasından kaynaklanan elbisedeki değişimi verme çabası olarak nitelendirilirken bir diğeri bu
eserin heykeltraşın acemiliğinden hata yaptığını, burda bloğu fazla oyduğundan bir dönüş vermek
zorunda kaldığına dair iki görüş var. Ama büyük ihtimalle bu bir adım öne atmadan kaynaklanan
değişimin ilk örneğidir. Ve ayrıca yine aynı dönemde üretilmiş olmasına rağmen elbise
kıvrımlarının daha yoğun ve birbirine paralel olarak aşağı inmesi diğerleri gibi peplos değil de
chiton giydiğini düşündüren bir detaydır. Her ne kadar silindirik bir alt gövde yapılmış olsa da
ayaklar yine sığ bir kemer açılarak altından çıkarılmıştır.
Not: Heykeller değerlendirilirken bölgesel farklar da olabiliyor. Örneğin Nikandre olasılıkla
Attika’da üretilmiş bir eserken, Boiotia’da üretilenin daha kare bir yapıya sahip olduğunu
görüyoruz. Peplosun bir doğu giysisi olduğunu söylerkeni ion giysisinin chiton ve himatyondan
oluştuğunu söyleyebiliyoruz. Aynı şekilde Kıta Yunanistan’da peplos giysisi ağırlıkta kullanılırken
Batı Anadolu’da chiton-himatyonun kullanıldığını görüyoruz ve olasılıkla bu Theodoros oğlu
Thimonax’ın Artemis’e adadığı kore heykelinin de bir chiton giydiğini söylemek yanlış
olmayacaktır. Bunun yanı sıra yine Kıta Yunanistan’la ionia bölgesi arasındaki fark heykellerin
yapısında karşımıza çıkar. Genellikle İonia’daki heykellerin alt kısmı silindirik gelir ve heykellerin
bir çoğu daha balık etlidir. Boyun kısadır. Ense kalındır. Yüz yuvarlak ve topludur. Profilden
baktığımızda oldukça kavisli bir yüz yapısıyla karşılaşırız. Saçlar boncuk dizisi şeklindedir.
Dipylon’dan Oinokhoe 650- 625
Düz peplos giyimli, ayak üzerinden çift kemer
ayrıntısıyla ayaklar önden gösterilmiş.
Korinth Peirrthanterion 650 – 625
Atina Thymiaterion geç 7. Yy
Bunlarda da dönemin özellikleri rahatça
görünmektedir. Oldukça kaba biçimde
yapılmışlardır.
Girit Dreros Üçlüsü, 40 cm
Girit’ten Dreros Mağarası’ndan ele geçen ve sphyrelaton tekniğiyle
–Kuzey Suriye heykel yapım tekniği- yapılmış üç heykelciktir.
Bunların ikisi kadın, diğeri erkek heykelidir. Bunlar “Leto”, “Artemis”
ve “Apollon” üçlüsüdür. Doğu etkileşiminden ziyade giyimli olmaları
ve başlarında polos bulunması nedeniyle Yunan zevkine uygun şekilde
üretildiği anlaşılıyor. Yine poplos giyimli ve sırtta epiplama olan, çok
az çıkıntılı göğüs kafesine sahipler. Çok katı, tam cepheden frontal bir
duruşla betimlenmişler. Başın vücuda oransızlığı bu dönemin yine
kaçınılmaz vurgulaması.
Auxerre Koresi, Kireçtaşı, 75 cm, - 650 – 625 –
Grubun en geç örneğidir. Olasılıkla
Girit’te ele geçmiş ama bugün
Fransa’non Auxerre kentinde
sergilenmekte. Özellikle geç örnek
olarak düşünülüyor çünkü yüzdeki
üçgen alan trapazoidal şekle
dönüşüyor. Bununla beraber yüz
detayları biraz daha düzgün ve ön
plana çıkar şekilde yapılmış. Ve yine
Nikandre’de ve diğer örneklerde
olduğu gibi peplos üstüne epiplama
giymiş. Belde kalın bir kemerle
tutturulmuş. Kemer çift çerçevelidir.
Bu Girit’e özgü bir kemerdir. Girit’te
üretilmiş hemen hemen tüm eserlerde
bu kemeri görmek mümkündür.
Nikandre’yle karşılaştırıldığında göğüs
çıkıntısı daha fazla vurguyla verilmeye
başlanmış. Bunun yanı sıra ayak
parmak detayları verilmiş.
(Diğerlerinde böyle bir detaylandırma
söz konudu değildi.) Peplos dar bir
yay, kemerle açılmış ve ayaklar bu
açıklıktan verilmiş. Eller biraz daha iyi detaylandırılmış ama kompozisyon bozuklukları devam
ediyor. Eller olduğundan daha büyük. Bir el iki göğüs arasında duruyor. Etek bölümünde her ne
kadar elbise detayı gibi görünse de kazıma çizgilerle sınırlanmış meanderlerden oluşan bir
bezemeye sahip. Bu büyük ihtimalle boyamayı sınırlandıran kontör çizgileridir. Nikandre gibi yatay
çizgilerle oluşturulan bir mısır perukasına sahip. Dört lüle omuzların üzerine düşer biçimde
betimlenmiş. Ama hala üçgen vücur, ince bel, güçlü kalça yapısı varlığını koruyor.
Mykenai Metobu, Kireçtaşı, 40 cm, - 630 – 620 –
Kabartmadır. Geç dedalik içinde
değerlendirilebilecek özelliklere sahip. Alın
neredeyse hiç yok gibi. Trapazoidal bir yüz
yapısına sahip. Bir dedalik stil özelliği olarak
yatay çizgilendirilmiş mısır perukası var. Yüz
detaylarında gözler plastik olarak net bir
biçimde algılanabilir durumda.
Rhodos, Kameiros, - 630 – 620 –
Artemis’in hayvanlar üzerinde kurduğu hakimiyeti
anlamına gelen Popneatheiron sahnesi altın üzerine
işlenmiştir. Aslan, kaplan gibi kedigillerle kompozisyon
edilmiş. Yine bir peplos giyimi söz konusu. Trapazoidal yüz
yapısı kabaca şekillendirilmiş. Küçük boyutlu bir eserdir.
Not: Geometrik dönemle arkaik dönemi birbirinden ayıran en önemli özellik şablonlaşma, tek tipe
gidiştir.
Sunion Grubu 615 – 590
Daha çok anatomik gelişim gözlemlenir. Çıplaklık kahramanlık olarak algılanmaktadır. Bütün
kouros heykelleri frontal duruş sergiler. Frontal duruş her ne kadar bacakta uygulanıyor olsa da
vücuttaki kasılmalar verilmemektedir. Anatomik detaylar genel olarak kazıma çizgilerle veriliyor.
Baş arkada ve üstte düzdür. Kulak genellikle yukarıda, düz bir alanın stilize olarak oyulmasıyla elde
edilmiştir ve tam ion volütü şeklindedir. Tragus ayrı bir çıkıntı gibi. Göz büyük ve düz. Alt sınır
hafif kavisli, üst vurgulu kemere sahip. İç köşede girinti yok. Ağızda dudakların dış kontörü keskin
ve kenarları düz bitiyor. Ağız açılan üçgen biçiminde. Dudaklar aynı düzlem üzerinde yapılsa da
bazılarına profilden bakıldığında üst dudak hafif çıkıntılıdır. Saç perukaya benzer, saç lüleleri
paralel ve boncuk dizisi şeklinde. Bu dönemde bütün kouroslar uzun saçlı. Boyun sternomastoidler
üçgen şeklinde yiv olarak verilmiştir. Boyun iç bükey yapıdadır ve trapez şişkinliği yoktur. Tarsa,
köprücük kemikleri yukarı doğru. Sırt omur kısmı düz. Son kaburgalar açılı olarak verilmiş. Üç
veya daha fazla rectus abdominis göbek üzerinde yivlerle verilmiş. Adonis çizgisi kuşak gibi
kalçayı dolaşır, genital bölgeye iniş düz bir meyil olarak verilmiştir. Tüyler tasvir edildiğinde üstte
cetvelle çizilmiş gibi dümdüz biter. Bel kemiği, kürek kemiği ve kaburga kemikleri yivlerle
gösterilmiştir. Genellikle el, kol çukuru boyunca vücuttan ayrılır. Kolun iç kısmı öne dönüktür.
Dirsek kemiğinin alt ve üst sınırları bir yiv veya şişkinlikle verilir. El köşeli bir kontöre sahiptir. Baş
parmak genellikle büyüktür. Bacak kalça üzerindeki çukurluk bazen bir çıkıntı veya yiv ile
verilmiştir. Diz kapağı iki büyük adele ile gösterilmiştir. Kaval kemiği keskin ve yalnızca hafif bir
kavise sahiptir. Ayağın iki yanındaki çıkıntı aynı hizadadır. Ayak bilekleri kalındır. Ayak yüksek
kemerli, parmaklar birbirine paralel, dokunduğu yerler düz çizgi halindedir. Büyük parmak en uzun
olanıdır. Dört parmak genellikle aşağı doğru kavis yapar ve tırnaklar yere yakındır. Baş parmak öne
doğrudur.
Sunion Kourosu, 3.05 m
Gruba adını veren heykeldir. Genel
yapı heykel üzerinde açıkça
görülmektedir. Saçta bir taç arkadan
toplanmış bant efekti vardır. Kulak tam
bir ion volütü şeklindedir. Olasılıkla
kulakta bir küpe betimlenmiş. Surat
yanlardan bastırılmış gibi dümdüzdür.
Gözler yüzde en dikkat çeken yerdir.
Göz pınarını gösteren bir detay
bulunmamaktadır. Omurgada hala bir
“S” yapısı söz konusu değildir, düz bir
yapıya sahiptir. Sırt kavisiyle göğüs
çıkıntısı seviyeleri eşit değildir. Göğüs
kafesi üçgenle sonlandırılır, karın kasları
kazıma çizgilerle yapılır. Adonis bütün
beli dolaşır. Kol cepheden, eller yumruk
şeklinde vücuda yapışık şekildedir. Diz
kapakları oldukça vurguludur. Ayak
bilekleri kalındır. Kürek kemikleri yarım
daire şeklinde, sırt detaylarının tamamı
kazıma çizgilerle yapılmıştır. Bir bacak
önce olmasına rağmen bu hareket
kalçada görünmez, kalçalar aynı
seviyede betimlenmiştir. Dirseklerde
kazıma çizgisi kullanılmıştır.
New York Kourosu, 1.84 cm
Nereden ele geçtiği bilinmiyor ama
olasılıkla Attika’da üretilmiş bir malzemeden
yapılmıştır. New York’da korunduğu için bu
isimle anılmaktadır. Sunion’la çok büyük
benzerlik göstermektedir. Aynı döneme yani
615-610 yıllarına tarihlenir. Baş yine çok
büyük, başın üst kısmı düz, başın yapısı
kübiktir. Gözler yüzde ilk dikkat çeken
unsurdur. Güçlü bir kemerle üst tarafı
sınırlanmış durumda, altı daha kavisli, sadece
bunda bir kolye var. Onun dışında neredeyse
Sunion’la aynı. Göğüs kafesinin alt kısmı
yine bir üçgen biçiminde vurgulanmış.
Köprücük kemikleri yukarı doğru
kavisleniyor. Omega şeklinde diz kapağı
adelesi vurgusu söz konusu. Yine kollar
cepheden görünür vaziyette. Dirsek
kemikleri ince bir yivle vurgulanmış.
Bilekler yine kalın, her iki çıkıntı aynı hizada. Baş parmak uzun, diğerleri küçülür yapıda ve
birbirine paralel olarak betimlenmiş. Yüze baktığımızda detaylı bir biçimde ağız düz bir yapıya
sahip. Ve alt kısmı aşağı doğru hafifçe kalınlaşır. Üst kısmı üçgen bir yapı sergiler. Alt dudakla üst
dudağın birleşim yeri incelerek değil dik bir çizgiyle sonlandırılır. Gözler yine en vurgulu olan
alandır. Kulakla göz arasındaki mesafe neredeyse yok gibidir. Kulak stilizasyonuna baktığımızda
ion volütü şeklindedir. Tragus çıkıntısı ayrı bir biçimde görülür. Kulak normalden yukarıya ve
geriye yerleştirilmiş durumdadır ve yüzün düzlüğü buradan bakılınca rahatlıkla hissedilebilir. Saçta
yine mısır perukası vardır ve omza iniş cetvelle çizilmiş gibi dümdüzdür.
Dipylon Başı, 44 cm
Dipylon’dan ele geçirilir. Yapıya
baktığımızda diğer heykellerle benzerlik
gösterir. Tek fark omza düşen saçlar arkada
köşeli bir yapı oluştururken Dipylon başında
oval bir kesimle verilmiştir. Ya da oval bir
biçimde toplanmış ve altında bir at kuyruğu
yapılmıştır. Baş kübik bir yapıya sahip, tam
bir ion volütü şeklinde kulak stilizasyonu
şeklindedir. Kulak olabildiğince yeriye geriye
yerleştirilmiştir. Göz büyük, iri ve üstte güçlü
bir kemere sahip. Başta bir bant var. Bantın
düşüşü aynı şekilde açılır. Boyulda bir
kolyesi olduğunu görülmektedir ve kazıma
çizgisiyle yapılmıştır. Boyun kasları yine
diagonal kazıma çizgileriyle betimlenmiş.
Gövdesi korunmadığı için gövdesi hakkında
bir bilgiye sahip değiliz.
Sunion’dan Gövde Heykeli, 1.65 cm
Sunion’dan ele geçen bu kez başı korunmayıp yalnızca
vücudu korunan bir eserdir. Her ne kadar baş korunmamış olsa
da gövdeler için sayılan stilizasyon özellikleri bu heykel
üzerinde de rahatlıkla görülebilmektedir. Tamamen kazıma
çizgiler kullanılmıştır. Köprücük kemiği terstir. Karın kasları
dört birbirine paralel kazıma çizgiyle verilmiş. Kasık çizgisi
yine bir çıkıntıyla şerit şeklinde verilmiş. Yine yarım daire
formlu kürek kemiği çizgileri diğer örneklerle benzerlik
göstermekte. Dolayısıyla bu heykeli de Sunion Grubunda
değerlendirmek mümkündür.
Kerameikos’tan, 75 cm
Önceki örneklere göre vücut birazcık daha gelişim gösteriyor. Yavaş yavaş oval, yuvarlak form
almaya başlıyor. Yüz detayı çok iyi korunmamış olsa da yüz ve baş yapısından, diğerlerinde
görmeye alışık olduğumuzun dışında küreselliği daha çok hissettiğimiz bir heykeldir. Ama bunun
dışında daha hala aynı özellikler korunmaktadır. Kulak yapılanması, saç, saç bandı detaylandırması,
köprücük kemiklerinin ters eğime sahip olması, üçgen göğüs kafesi bitimi, kasık çizgisinin beli
dolaşması gibi. Kazıma çizgilerin derinliği biraz daha az. Taşralı üslup denilebilir özelliklerde.
Boiotia, Ptoun Kutsal Alanından, 33 cm
Taşralı örneklerden bir diğeri. New York kourosuyla veya Sunion
kourosuyle karşılaştırıldığında yüz ifadesi bakımından oldukça farklı.
Gözler en çarpıcı unsur. Daha yüksek bir eğimli kavise sahip. Altı hafif
eğimli. saç stilizasyonu benzer şekilde yapılmış ama saçın tamamı arkaya
doğru atılmış. Dudaklar ince çizgi biçiminde yapılmış. Baş yapısı küp
formunda yapılmış.
Tanagra’dan Dermys ve Kittylos, 2 m.
Tanagra’dan ele geçmiş bir mezar
taşıdır. Yüksek kabartma olarak
yapılmış nerdeyse heykel
denilebilecek kadar yüksek bir
kabartmadır. Sadece sırtlarından
bir plakaya yapışmış şekildedirler.
Her ne kadar farklı bir alanda
yapılmış olsa da ilk bakışta farklı
özelliklere sahipmiş gibi görünse
de aynı dönemin özelliklerini biz
burada da görüyoruz. Proporsiyon
bozuklukları hemen dikkat
çekiyor. Kollar gövdeyle
karşılaştırıldığında oldukça kısa
kalıyor. Kasık şerit çizgisinin bu
heykellerde kullanılmadığını
görüyoruz. Duruş frontal. Bacak
diz üstü adele yapısı benzer
şekilde. Çok keskin kaval
kemikleri mevcut. Yüzler
korunmamış. Duruş şekline
baktığımızda çok değişik bir
pozisyonla karşılaşıyoruz.
Birbirlerinin omuzlarına kollarını
atmışlar gibi betimlenmeye çalışılmışlar ama doğru bir şekillenme söz konusu değil. Kulaklar sanki
dedalik stilde olduğu gibi perukanın üzerine yapıştırılmış gibi. Bu iki heykelin ikiz oldukları
düşünülüyor ve isimleri heykellerin üzerinde yazıyor.
Kleobis – Biton , 2.16 cm
Herodotos’un anlatımındaki bir mitolojik sahneden
yola çıkılarak analizi yapılır. Argos’ta Hera
Tapınağı’nda bulunmuşlardır. Heykellerde yine frontal
duruş söz konusudur. Eller iki yanda, bacak bir adım
öndedir. Burada tek fark artık kaslarda çok fazla kazıma
çizgi detaylandırmaları baskın olarak kullanılmıyor.
Daha plastik bir yapı, daha oval, yumuşak vücut
hatlarına sahipler. Yüz biraz daha yuvarlaklaşmış.
Gözler biraz daha bademe doğru eğim içerisinde.
Bunun yanı sıra gruba özgü olarak diz kapağı
vurgusunun çok fazla olduğunu, kaval kemiğinin
olabildiğince sert verildiğini ve kasık çizgisinin şeritle
değil iki vadinin buluşması gibi tek bir çizgiyle
verildiğini görüyoruz. Kaburga alt çizgisi başka bir
deyişle göğüs kafesi alt sınırı çizgisinin üçgen olarak
değil kemerli bir yapıyla sonlandırıldığını görüyoruz.
Kolların iç kısmı hala cepheden gösteriliyor. Genital
bölgedeki tüylerin üst kısmı sanki cetvelle düz bir
çizgiyle kesilmiş gibi stilize edilmiştir. Yüz detaylarına
baktığımızda yüz biraz daha yuvarlaklaşmış ama hala yanlarda düzdür. Gözler kısmen diğerlerine
oranla biraz daha küçülmüş durumda ve alt sınır biraz daha yay biçimini almış, üstteki kemer biraz
daha azalmış ve badem göz şekline doğru bir gidişat içinde olduklarını görüyoruz. Herhangi bir göz
pınarı belirtisi söz konusu değil. Diğerlerinin aksine burada köprücük kemiği çok belirgin değil ama
ters olduğu hala hissedilebilmektedir. Saçlarda üç bukle omuzların üstüne düşerek betimlenmiş.
Farklardan bir diğeri de kulak stilizasyonun biraz daha gelişmiş olmasıdır. Volüt görünümünden
çıkmış biraz daha doğala yaklaşmıştır. Gözlerin iç kısmının artık yuvarlaklığı hissedilebiliyor. Ağız
aşağı doğru sarkan bir üçgen biçiminde, üst dudak olabildiğince ve iki tarafından da düz dikey bir
çizgiyle sonlanıyor. Saçlar yine dedalik biçimde yatay ve dikey bölünmelere sahip. Yandan
bakıldığında sırt çizgisi düz bir yapıda. Omuzla göğüs çıkıntısı yükseklikleri seviye farkları hala
yapılamıyor. Sırt henüz “S” kıvrımına ulaşamıyor. Kol ve bacak kaslarında yiv stilizasyonu
kullanılıyor. Kalça ve baldır çok güçlü bir yapıya sahip. Bunun yanı sıra sırtta artık herhangi bir
kazıma çizgiyle yapılan detaylandırma yok. Yavaş yavaş kazımanın terk edildiğini görüyoruz.
Thasos’tan , 3.60 cm
Tam olarak bitirilememiş bir eserdir. Bu heykelde yapım
tekniğine bakmak mümkündür sadece. Yüzü tam olarak
işlenmemiştir yalnızca kabaca hatları belirlenmiştir. Eserin gerek
proporsiyonu, gerek duruşu gerekse diğer özelliklerinden yola
çıkarak bu heykeli de Sunion Grubu içinde değerlendirmek
mümkündür.
Samos’tan Kurşun 11.5 cm ve Samos’tan, Bronz 19 cm
Çok fazla detaylandırma analizi mümkün
değildir. Güçlü kalçalara sahiptirler. bu
heykeller diğer heykellerle aynı yapısal
özellikleri taşır ancak daha küçük
boyutludurlar.
Etrüsk, Bronz, 16 cm.
İon zevkini yansıtır. Balık etli bir yapısı var. Adeleler tek tek özenle betimlenmiyor. Yüze
baktığımızda yuvarlak, tıknaz ve dolgun bir yüze sahip. Geniş bir burun, kalın bir boyun gibi
özelliklere sahip ve bu özellikler İonia etkisi olarak değerlendiriliyor.
Rhodos’tan Ele Geçen Heykel, Kireçtaşı, 25.4 cm
Rhodos’tan ele geçen eserlerin çoğunda Mısır etkisi çok belirgin gözlemlenmektedir. Baş
yapısına baktığımızda tipik Mısır eserlerine benziyor. Ama diğer detaylar ince bel, kasık çizgisinin
şeritten kurtulması gibi özellikler döneminin özelliklerini yansıtır biçimde. Kol-ayak stilizasyonuna
baktığımızda topuk çizgileri her iki ayakta da eşit. Parmakların hepsi birbirine paralel, baş parmak
en büyük diğerleri gittikçe küçülen bir kavisle betimlenmiş. Tırnaklar yere doğru eğimli ve ayak
kemiği kısmı yüksektir. Özellikle el stilizasyonu çok köşeli, eklem yerlerinin aşırı vurguludur. Bilek
çıkıntısı çok vurgulu, çevresi ince bir çizgiyle sınırlandırılmış. El yumruk biçiminde verilmiş ve
vücuda oranla biraz daha büyük.
top related