Top Banner
ARKAİK PLASTİK Protogeometrik Döneme Ait Geyik Figürü: -Keramaikos'dan M.Ö. 925 Gövde çarkta çekilmiş, boyun, baş ve bacaklar elle şekillendirilerek gövdenin üzerine monte edilmiş. O dönemdeki ressamlar veya çömlekçileri tarafından yapılmış olan bu eser dönemin vazo dekorasyonları gibi süslenmiş. Firnis yardımıyla köpek dişleri veya zigzag denilen bezemeler ya da dama tahtası diye isimlendirilen motifler kullanılmış. İlken bir yapıya sahip. Kentarous Figürü: Eunoia'dan, yaklaşık 900lü yıllar Gövde yine çarkta çekilmiş ve gövdede bir delik bulunuyor. Üzerindeki bez emeler dönem vazolarıyla benzerlik gösteriyor. Olasılıkla çömlekçiler veya vazo boyamacıları tarafından üretilmiş eserler olduklarını söyleyebiliriz. Teknik Detay: Gövdedeki deliğin amacı / yanma deliği: Fırınlama sırasında sıkışan hava şişer ve eseri patlatır. Gövdeye açılan delik hem seramiğin patlamasını engeller hem de içinin ve dışının iyi pişmesini sağlar. Bu yöntem Hellenistiğe kadar kullanılır. Amaç eserin çabuk ve iyi pişmesidir.
22

arkaik dönem plastiği

Mar 30, 2023

Download

Documents

Sinan Kurt
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: arkaik dönem plastiği

ARKAİK PLASTİK

Protogeometrik Döneme Ait Geyik Figürü: -Keramaikos'dan M.Ö. 925

Gövde çarkta çekilmiş, boyun, baş ve bacaklar elle şekillendirilerek gövdenin üzerine monte

edilmiş. O dönemdeki ressamlar veya çömlekçileri tarafından yapılmış olan bu eser dönemin vazo

dekorasyonları gibi süslenmiş. Firnis yardımıyla köpek dişleri veya zigzag denilen bezemeler ya da

dama tahtası diye isimlendirilen motifler kullanılmış. İlken bir yapıya sahip.

Kentarous Figürü: Eunoia'dan, yaklaşık 900lü yıllar

Gövde yine çarkta çekilmiş ve gövdede bir delik bulunuyor. Üzerindeki bezemeler dönem

vazolarıyla benzerlik gösteriyor. Olasılıkla çömlekçiler veya vazo boyamacıları tarafından üretilmiş

eserler olduklarını söyleyebiliriz.

Teknik Detay: Gövdedeki deliğin amacı / yanma deliği:

Fırınlama sırasında sıkışan hava şişer ve eseri patlatır. Gövdeye açılan delik hem seramiğin

patlamasını engeller hem de içinin ve dışının iyi pişmesini sağlar. Bu yöntem Hellenistiğe kadar

kullanılır. Amaç eserin çabuk ve iyi pişmesidir.

Page 2: arkaik dönem plastiği

Geç geometrik dönem, 8. yy itibariyle hatlar yerine oturmaya başlıyor. Halk tarımla ve

çömlekçilikle uğraşıyor. Üretim artı seviyelere çıkıyor. Bunun sonucunda kendilerinin sahip

olmadıkları malzemeyle ürettiklerini takas yöntemiyle yaşamlarını sürdürüyorlar. Nufüsun da

artmasıyla birlikte özellikle İtalya, Karadeniz ve Akdeniz'de koloniler kurulmaya başlanıyor. Biz

bunları oralarda yapılan kazı buluntularıyla, vazolarla, özellikle metal eşyalarla açıklayabiliyoruz.

Dipylon Amphorası: M.Ö. 750-700

Mezar steli olarak mezar başına da dikilebiliyor, mezar kabı olarak da kullanılabiliyor. Özellikle

Attika'da bol miktarda mezarlıklardan elde edildiği için bu isimle anılıyor. Geç geometrik dönemin

en önemli eser grubu içinde yer alıyor. Vazonun ana bezeme alanında sahneler ortaya çıkıyor.

Teknik olarak baktığımızda silüet teknikte yani figürlerin tamamını içinin firnis boyayla boyanarak

elde edildiğini görüyoruz. Bu figürlerin ortak noktası hepsinin üçgen bir vücuda, dar bir bele, dar

bir kalçaya, uzun ve ince boyunlara, profilden bir başa ve profilden bacaklara sahip olduklarını

görüyoruz. Bacaklara baktığımızda gövdeye oranla kalınca bir bacak yapısıyla karşılaşıyoruz. Bu

vazoda bir prothesis sahnesini görüyoruz. Ölen kişi bir kline üzerine yatırılmış, etrafındakiler

ağlama, yakarma pozisyonu halinde betimlenmiş.

Bu dönemde üretilmiş olan gerek figürinler gerekse vazo üzerindeki tasvirlerde bir stil

birlikteliği söz konusu. Göğüs her zaman için cepheden, kalça altta profilden, yüz profilden

betimleniyor. Yine bu dönemde üretilmiş olan figürlerin bir çoğunun gövdesi çarkta çekilir ve

uvuzlar elle şekillendirilerek gövdeye eklenir. Metal olan figürünle ise kaybolmuş balmumu

tekniğiyle yapılıyor.

Balmumu Tekniği:

Önce balmumundan bir figür oluşturuluyor. Onun üzerine kilden bir zar yapılıyor ve altına bir

delik açılıyor. Figür fırınlanıyor. Fırınlandığında balmumu eriyerek o delikten aşağı akıyor ve

figürinin olduğu yeri boşatıyor. Boşaltma deliğinden erimiş bronz döküldüğünde balmumunun

yerini bronz alıyor ve o kil zar kırılarak masif bronz heykel elde ediliyor.

Özellikle bu figürinleri biz Kuzey Suriye yani Akdeniz'de bronz eklentili kazanlar üzerinde bol

miktarda görüyoruz. Ve ticari ilişkiler sonrasında oradan getirilen kazanların bir bölümünü kutsal

alanlara hediye olarak, sunu olarak bırakıldığını görüyoruz.

Zamanla gerek figürinlerin gerekse vazoların üzerinde çok farklı konular işlenmeye başlanıyor.

Doğadan tasvirler figürinler üzerinde betimlenmeye başlanıyor.

Page 3: arkaik dönem plastiği

M.Ö. 750-700

Bir geyik yavrusunu emziriyor ve üzerine birkuş konmuş durumda. At tasvirlerine çok benziyor.

İnce uzun bacaklar, ince bel, güçlü boyun, borazan bir yüz yapısıyle üretilmiş.

- - -

Yavaş yavaş figürinlerde bir şablon oluşmaya başladığını görüyoruz. Artık heykeller aynı

kompozisyonla betimleniyor. Eller vücuda yapışık, bir ayak bir adım kadar önde ve tamamen

cepheden görünecek şekilde yapılmış, yüz ve gövde aynı cepheye bakacak biçimde betimlenmiş

heykellerle karşılaşmaya başlıyoruz.

Atina'dan Fildişi Heykel Figürini:

M.Ö. 730

Yukarıdaki açıklamaya en güzel örnektir. Başında bir polos bulunuyor ve bu polos meander

motifiyle bezeniyor. Olasılıkla ticari ilişkiler sonrasında Mısır'daki heykeller görülüyor ve bu

etkileşim sonrasında Yunan sanatına girmeye başlıyor.

Page 4: arkaik dönem plastiği

Mantiklos Apollonu: M.Ö. Erken 7. yy

Eserin bacaklarında bir yazıtla karşılaşıyoruz. Sunan kişiye veya sunulan tanrı / tanrıçaya ait

bilgilere ulaşmaya başlıyoruz. İnce uzun bir boyun, üçgen bir gövde, yandan bakıldığında güçlü bir

kalça, ince bir bel tipik vazo üzerindeki resimlerle benzerlik göstermekte.

Eykellerin duruşları ve yapı tekniği doğuyla olan ilişkilerin önemli bir kanıtıdır.

21 Kare Sistemi / Karelaj Sistemi:

Küçük ölçekli bir taslak yapılır, o taslak eşit eşit aralıklarla karelaj haline getirilir ve her bir

karede hangi uzuvun yer alacağı hesaplanır.

Mısır'da 21 kare sistemi büyük boyutlu heykellerin yapımında kullanılıyor. Nerdeyse yapılan

bütün heykellerde aynı oranın kullanıldığını görüyoruz. Yunanlılar tarafından da bu tekniğin

kullanıldığını bilmekteyiz. Samoslu Telekles ve Theodoros isimli iki sanatçı bir insanın ortadan

ikiye bölünmüş iki ayrı parçasını yapmışlar. Bittikten sonra birleştirilen parçalar birbirleriyle birebir

uymuşlar. Bu örnek karelaj sistemiyle kusursuz bir biçimde yapılmış.

Doğuyla ilişkiler sonucunda Mısır heykellerine benzeyen Yunan kourosları ortaya çıkıyor. Genel

özellik frontal duruş yani bir ayağın diğerinden önde olması, ellerin yapışık olması, katı bir duruş

sergilemeleri. En iyi, en net ve 21 karelaj sistemine ilk uyan heykel New York Kourosu adını

verdiğimiz heykeldir. Bundan sonra neredeyse arkaik dönemin tamamı boyunca aynı tipte

heykellerle karşılaşacağız. Hepsinde bir ayak önde, eller vücuda yapışık ve frontal yani tek cepheye

bakar biçimde betimlenmiş örnekler olacak.

Geometrik dönemle arkaik dönemi ayıran en büyük özellik şablonlaşmanın söz konusu

olmasıdır.

Page 5: arkaik dönem plastiği

Oturan Kadın Heykeli:

Yine doğuyla ilişki sonrasında büyük boyutlu eserlerin Yunan sanatına girdiğini gösteren önemli

bir veri de Girit'teki bir tapınaktan ele geçen oturan kadın heykelidir. Bu heykel özellikle Mısır

oturan heykelerinde olduğu gibi iki avuç içi dizlerin üzerine gelecek biçimde tasvir edilmiştir. Bu da

erken dönemde karşımıza çıkan örneklerden biridir. “Mısır perukası” olarak isimlendirilen saç

yapısı da yine Mısırla, doğuyla ilişkiyi gösteren önemli verilerden bir tanesidir.

Sphyrelaton Tekniği:

Bronz heykel yapım tekniğidir. Ahşaptan bir heykel oluşturulur sonra ince bronz plakayı hafif

çekiçle heykelin üzerine vura vura bir kaplama yapılır. İç kısımda kalan ahşap zamanla çürür ve

yok olur. Yalnızca içi boş bir bronz heykel elde edilir.

Bu teknik Kuzey Suriye'de uygulanan bir tekniktir. Yunan sanatında fazla yoktur. Yalnız

Girit'teki kazılarda “Leto”, “Apollon” ve “Artemis” e ait olduğu düşünülen üç figürin bulunmuştur.

Sphyrelaton tekniği doğuyla ilişkinin yine önemli bir kanıtıdır.

Page 6: arkaik dönem plastiği

Bir diğer doğuyla ilişkiyi kanıtlayan unsur giysilerdir. Doğuda erkeklerin tamamen çıplak olması

geleneklere aykırıdır. Ama kadınların çıplak olarak betimlenmesi gayet sıradan, normal karşılanan

bir olaydır. Ama yunan sanatına baktığımızda tam tersi bir durumla karşılaşıyoruz. Erkeklerin

çıplaklığı bir kahramanlık sembolü olarak algılanırken, kadınların çıplaklığı geleneklere aykırı, ayıp

olarak nitelendirilir. Ama erken örneklerde kadınların tamamen çıplak betimlendikleri örneklerle de

karşılaşıyoruz. Kısa bir dönem de olsa bu kullanış ancak geçiş dönemi olarak kabul edilmiş.

Koreler giyimli genç kız heykelleridir. Erken örneklerinde poplos, biraz geç olanlarıysa chiton

ve himatyonla betimlenirler.

Peplos:

Dikdörtgen kalınca bir kumaştan yapılır. Önce 1/3

oranında yatay bir eksende katlanır, daha sonra dikey bir

eksende ikiye katlanarak baş boşluğu bırakılır. Omuzlar

üzerinden çatal iğneyle tutturulmak suretiyle giyilen bir

giysidir. Yan tarafında herhangi bir dikiş söz konusu değildir.

Ten görünür. Kalın bir kumaş olduğu için daha az kıvrım

detayına sahiptir. Bacaklar önündeki kıvrılan kumaş

kısımlarına apoptigma adı verilir.

Chiton:

Peplostan çok daha büyük bir kumaş kullanımıyla elde

edilir. Yan tarafı ve üst tarafı dikilmek suretiyle kumaş

büyük bir silindire dönüştürülür. Baş ve kol boşluğu

bırakılarak kalan bölüm düğmelerle iliklenir. Giyildiğinde

çok bol durur. Bu bolluk nedeniyle kemer kullanılır. Kol

kesimi yoktur ancak kumaşın fazlalığından ve bolluğundan

kol kısmı varmış gibi görülür. Kemerin üstüne dökülen

kısma kolpos, yığın kumaşlarının kemerin altından

bacakların ortasına döküken kısmına da parnyphe denir.

Himation:

Genellikle chitonun üzerine giyilen bir giysidir. İnce, uzun,

dikdörtgen bir kumaşın ikiye katlanması suretiyle; başla ve bir omuzu

açıkta bırakacak şekilde düğmelerle birleştirilmiştir. Bir göğsü ve omuzu

açıkta bırakır. Bol kıvrımlı bir giysidir.

Epiplama:

Omuzlara alınan tıpkı bir şal şeklinde kullanılan kumaş parçasıdır.

Page 7: arkaik dönem plastiği

Polos:

Küçük silindirik başlıktır. Tenrıça sembolü olarak karşımıza çıkar.

8.yy II. Yarı 7. yy I. Yarı Erken 7. yy

Geç geometrik döneme ait figürinler çok şematikler, çok ince ve uzun bacaklar, incecik bir

gövde, uzunca bir boyun ve yandan bakıldığında çok yassı, derinlik olarak nitelendirilemeyecek

olan örneklerdir. Örneklerin duruşları sertlikleri bakımından yine doğuyu andırır. Yavaş yavaş

göğüsteki çıkıntılarla biz bunların cinsiyet ayrımlarını yapabilecek duruma geliyoruz.

Bu iki figürde yapılan iş oldukça net bir şekilde anlatılmış. Bu dönemde çok farklı konularda

figürinler yapıldığını görüyoruz. Bu da bize o dönemin ne kadar sanatçının kendi yeteneğini, kendi

isteği doğrultusunda üretim yapabildiğini göstermesi açısından önemli. Burada bir şablonlaşma,

kalıplaşma söz konusu değil. Ama arkaik döneme gelindiğinde neredeyse bütün heykellerin

birbirine benzer formda yapıldıklarını görüyoruz. Geometrik dönemle arkaik dönemi birbirinden

ayıran en önemli fark budur.

Özellikle doğuyla ilişki sonrasında biz yeni bir sistemle yani seri üretim anlayışıyla tanışıldığına

tanık oluyoruz. Daha önce de bronz figür yapımında kalıp kullanılıyor ama o bronzu ortaya

çıkarmak için kalıp kırılıyor ve dolayısıyla o bronz figürden yalnızca bir tane elde edilebiliyordu.

Bir tane daha birebir aynısından elde etmek mümkün olmuyordu. Kuzey Suriye'yle, Doğu

Akdeniz'le ilişki sonrasında pişmiş toprak figürinlerin kalıpla üretildiğini görüyorlar ve bu tekniği

yavaş yavaş kendileri de kullanmaya başlıyorlar.

Page 8: arkaik dönem plastiği

Korinth'den ele geçmiş figürinlerde

doğu havası hemen seziliyor. Göğsünün

birini tutatn kadın betimlemeleri doğunun

Aphrodite'si Astarte'dir ve bunlar çıplak

olarak betimlenir. Bu tip figürinler yavaş

yavaş Yunan dünyasında da kutsal

alanlarda sunu olarak ele geçmeye başlıyor.

Kalıp kullanımı normal çark

tekniğinden çok daha hızlıdır ve az

zahmetlidir. O dönemin koşullarında

üretim artıyor, masraf azalıyor. Bununla birlikte figürin yapımında bir patlama oluyor. İlk yapılan

örneklerde kalıbın yalnızca ön tarafı kullanır figürinin arka kısmı düzdür. Daha sonralarda çift

taraflı kalıplar kullanılmaya başlanıyor. Bunların ilk örnekleri her ne kadar korinth, Olympia gibi

gibi kutsal alanlarda ele geçmişse de bu örneklerin Yunanistan'a sunu olarak getirildiklerini

biliyoruz.

Bu seri üretim bize günümüze kadar çok fazla eserin ulaşmasını sağlıyor ve bize bir kronolojik

sistem oluşturma fırsatını da sunuyor.

DEDALİK STİL

Dedalik Stil Özellikleri:

Neden dedalik stil ismi verilmiştir bu stile?

- Daidalos sanatın her alanında başarılı bir kimlik. Seri üretim Daidalos'a yakıştırıldığından

günümüzde bu isimle anılan bir stil grubu oluşturulmuştur.

Cepheden, frontal olarak, derinliksiz yapılmışlardır.

Yüzde üçgen yapıya sahiplerdir.

Sakalsızlardır.

Kulak genellikle betimlenmez, nadiren saç buklelerinin arasına gizlenmiştir.

Başın üst kısmı düzdür.

Alın dardır ve bir şakaktan diğerine düz olarak uzanır.

Yüz uvuzları dönem ve okula göre değişiklik gösterir.

Saç genellikle mısır perukasını andırır veya kafatasına şapka gibi oturur.

İyi derecede korunmuş ve bol miktarda ele geçmiş

Pişmiş Toprak, Fildişi, Bronz, Altın

kil analizi yoluyla üretim yeri belirlenebilir.

Relatif olarak kolayca dizin oluşturulabilmektedir.

Vazo eklentileri olarak kullanılmıştır.

Page 9: arkaik dönem plastiği

Pişmiş Toprak Figürler

Gövde el yapımı veya kalıp olan figürlerin kalıp başı.

Vazo bezemesi olarak vazo kulplarında eklentiler.

Plastik vazo başları

kabartma plakalar.

4 farklı üretim yerinde bu malzemelerin üretildiğini görüyoruz.

Korinth, Sparta (Kameiros), Rhodos, Girit.

Korinth en ince, en narin, en detaylı işlenen örnekleri oluştururken Sparta en kaba örneklerle

karşımıza çıkıyor.

KRONOLOJİ

Protodedalik 680 – 670

Erken Dedalik 670 – 655

Orta Dedalik I 655 – 645

Orta Dedalik II 645 – 640

Orta Dedalik III 640 – 630

Geç Dedalik 630 – 620

Protodedalik 680 – 670

Geniş ve yaygın yüz konturu, eller göğüs

üzerinde,geometrikte görülmeyen yüz uzuvları, oryantalizan

stilde bezeme.

Dar, keskin ve üçgen yüz konturu, yüz uzuvları düz ve

kaba, alın dar Ancak subgeo.olduğu gibi arkaya doğru

meyilli değil. Burun iri ve aşağıya doğru çıkıntılıdır. Lakonia

okullarında göz daha küçük ve göz kapakları çift çizgi ile

verilmiştir, kaşlar kalındır. Bu döneme ait Rhodos’da eser yok.

Fazla detay işlenmiyor ve boyaya güveniliyor (sol üstteki örnekte olduğu gibi). Gözde

detaylandırma yok, boyayla yapılmış. Özellikle saç stilizasyonu mısır perukası şeklinde ve yatay

bölünmelere sahip. Üçgen bir yüz yapısı var. Alın dümdüz yapılmış. Erken örneklerde göz

yapılmazken yavaş yavaş dedalik stile geldiğimizde gözlerin kazıma çizgilerle detaylandırıldığını,

özellikle göz kapaklarının yapıldığını görüyoruz.

Page 10: arkaik dönem plastiği

Erken Dedalik 670 – 655

Yüz hala uzun ve dar, çene hala sivri, ancak daha

yumuşamış ve kavislenmiş, alın hafifçe genişlemiş, yüz

kısmen U formunu almış. Korinth örneğinde, kulak ve küpe

betimlenmiştir, gözler özensiz. Lakonia örnekleri biraz daha

gelişmiş, plastik özellik daha fazla hissedilir.Girit örnekleri

kalın dudaklı, çıkıntılı burunlu ve kaba bir işçiliğe sahip.

Yüz “U” formuna dönüyor. Zaman zaman küpe

kullanılıyor. Gözler plastik olarak işlenmeye başlasa da boya

kullanımı devam ediyor.

Orta Dedalik I 655 – 645

Erken dedaliğin gelişmesi ile oluşmuştur. Çene yumuşak,

yüz oval bir yapıdadır. Alın genişlemiştir. U dan çok yumuşak

V formuna yaklaşmıştır. Üretim yeri faklılıkları daha açık

olarak görülebilir. Rhodos ve Korinth daha ince işçiliğe

sahiptir. Uzuvlar daha iyi işlenmiştir. göz ve kaşlar çizgisel

olarak sınırlanmış ve plastik olarak verilmiştir.Burun dar ve

düzgündür, saçlar iyi şekillendirilmiştir. Kameiroslu

sanatçılar, hatları daha sert olarak vermiştir. Gözleri ve

kaşları iyi işlemiş, burun kısadır. Lakonia ve Girit başları,

daha kaba ve ağır uzuvlara sahiptir. göz bir su damlasına

benzer, detaylarda boyaya güvenmişlerdir. Ağız yukarıya

doğru kavislenir.Korinth ve Rhodos’da düzdür. Sparta’nın

burnu büyük ve ağza doğru sarkmaktadır, saçların üst kısmı

şapka gibidir.

Biraz daha detaylandırma yapılmış. Üretim biraz daha

fazla. Çene “U” formundan biraz daha alt kısımlarda köşeli

bir hal almaya başlıyor. Yüzün dümdüz bir yapıya sahip olduğunu görüyoruz. Burun sanki sonradan

eklenmiş gibi görünmekte. Yüzde neredeyse hiç çıkıntı yok. Alın kısmı yok denecek kadar az. Saç

bir şapka gibi peruka ve kaşın hemen üstünden başlıyor. Başın üst kısmı dümdüz.

Page 11: arkaik dönem plastiği

Orta Dedalik II 645 – 640

Bütün atölyelerde çenenin değişimi Görülür. Çene köşeli

bir yapıya sahiptir. Serttir, keskince ileri çıkıktır.Fakat geç

dedalikte görüleceği üzere kare formunda değildir. Yüz

trapezoidal bir yapıdadır. Baş arkaya doğru uzar, kafatası

derinlik kazanır. Girit perukası giyerler. Girit ile Sparta

arasında etkileşim görülür. Büyük burun, kalın dudaklar.

Korinth bu aşamada hala güzel eser vermeye devam eder.

Rhodos’dan örnek yok.

Yavaş yavaş trapezoidal yapıya giden bir yüz yapısı var.

yumuşak “V” formu alt kısımlara köşe yaparak sivriliyor ve

açı yaparak geçiyor. Yavaş yavaş kafatası kavisi verilmeye

başlanıyor.

Orta Dedalik III 640 – 630

Yüz daha kısa ve köşelidir.Yanak çizgileri birbirine

paralel olup, düz inen yanaklar çenede açı yapar ve sivrilerek

çeneyi oluşturur. Böylece dedalik stilin sivri çene özelliği

kaybolmamış değişime uğramıştır. Mykenai başındaki basık

köşeli yapı, kalkan benzeri bir form almıştır. Korinth

yüzlerinde derinlik yoktur. Diğerlerinde burun, iki düz yüzeyi

birleştiren bir öğedir.Rhodos başları enlemesine fazla derin

olmayan bir kavise sahiptir. Girit saçında Mısır veya Fenike

etkisi görülür.

Çenenin orta kısmında trapezoidal yapı çenede sivrileşiyor.

Page 12: arkaik dönem plastiği

Geç Dedalik 630 – 620

Yüz hala kısa ve köşelidir.Çene bir köşeden diğer köşeye

düz bir çizgi yapar.Yüzdeki derinlik hafif de olsa artar, üç

boyutlu çalışmanın başlangıcı görülür. Bütün okullarda tek

tipe doğru bir eğilim görülür. Ağız düz, dudaklar ince ve daha

az dikkatli,kaba yapılmışlardır. Burun kısadır.Göz

şekillendirmesi, kısa burun, düz ağız genellikle Korinth etkisi

olup, diğer merkezleri de etkilemiştir. Daha erken dönemlerde

Girit-Sparta, Korinth-Rhodos etkilidir. Post dedalikte de

Korinth-Rhodos etkili geç tip görülür. Korinth, yüz düz ve

cepheden, gözbebeği plastik bir daireye benzer, kaş,

yükseltilmiş kil ile konturlanır.Burun genellikle kısa, dar ve

narindir.Ağız düz, dudaklar ince ve keskindir.Çene güzel

şekillendirilmiş ve fazlaca köşeli bir yapıdadır. Kameirus, Yüz

geç dönemde üç boyutluluk kazanır. Burun kısa olup, geç

dönemde daha geniş ve üçgen bir yapı kazanır. Burun, Girit

ve Lakonia’da olduğu gibi, ağız üstüne asla sarkmaz. Ağız

düzdür.Girit, Burun daha çıkıntılı ve derinlik fazla, burun

kemiği kavisli, Ağız ile burun arasındaki mesafe fazla.Göz daha dikkatsizdir. Mısır tipi saç

görülür.Sparta, daha taşralı bir stile sahiptir. Teknik iyi ancak, uzuvlar kabadır. Göz geç döneme

kadar özet bir görünüme sahiptir.Boyaya güvenmiştir. Burun en kaba uzuvdur.kavisli bir buruna

sahiptir. Düz yüz ile tezat oluşturur. Dudaklar kalın ve orta safha boyunca kavislidir. Bu durum

dedalik stilin sert matematiksel yapısına uygun değildir.

Yüzde kavislenme dikkat çekiyor. Bir derinlik oluşturulmaya çalışılıyor. Çenedeki üçgen sivrilik

kayboluyor. Rhodos ve Sparta örneklerinde her safada burun büyük ve kaba yapılıyor.

Dedalik stille ilgili bilinmesi gereken en önemli şeyler:

Dedalik stil biz neye diyoruz?

Özellikleri nelerdir?

Hangi tarihler arasında görülüyor?

Nasıl bir gelişim içerisinde?

Hangi alanlarda üretilmiş?

Özetle;

Dedalik stil Yunan sanatında 680 – 600 yılları arasında görülen, büyük bir çoğunluğu kalıp

yapımıyla elde edilmiş olan, genç erkek ve kadın figürinlerinin oluşturduğu gruptur. Bu

figürinlerin en büyük özelliği yüzün sivri oluşu, başın üst kısmının düz oluşu, yüzün dümdüz

bir yapıya sahip oluşu, kaşla saç arasında çok dar bir alan oluşu, mısır perukası kullanımı bu

stilin değişmez özellikleri olarak karşımıza çıkar. Önce ”U” formu, sonra yumuşak “V”

formu, daha sonra trapezoidal bir form olarak yüzdeki gelişim ortaya çıkar. Başın üst

kısmının ve yüzün zamanla kavislenmesi de önemli özellikler arasındadır.

Büyük boyutlu heykel nitelendirmelerine ilk baktığımızda en erken eserlerin koreler olduğunu

görüyoruz. Kore'nin yunanca karşılığı genç kızdır ama arkeolojik anlamdaki karşılığına

baktığımızda giyimli arkaik dönem genç kız heykelleridir.

Erkek olanlarsa kouroslardır. Hemen hepsi çıplaktır. Sakalsız ve genç olarak

betimlenmektedirler.

Page 13: arkaik dönem plastiği

Nikandre Koresi 660 – 650

Büyük boyutlu en erken erken ele geçen taş heykeldir. Dedalik stil özelliklerin ağır bastığı bir

heykeldir. 2 m boyutundadır. Frontal duruşa sahiptir. Cepheden bakıldığında üçgen vücut, hafif ince

bel ve biraz kavisli bir kalça yapısıyla karşılaşıyoruz. Ama eseri yandan incelediğimizde bu

cepheden görünümdeki genişlikle profilden görünümdeki darlık büyük bir tezat oluşturuyor. Çok

ince bir yapıya sahip ve göğüs kafesi algısı yok. Göğüs çıkıntıları bile kadın olmasına rağmen çok

fazla verilememiş. Derinlik algısı daha tam olarak oluşturulamamış. Etek kısmına bakıldığında taş

bloktan yapılmış olduğunu çok net hissediyoruz. Köşeler yalnızca yumuşatılmış. Yüz dedalik stilde

görmeye alıştığımız üçgen bir yapıya sahip. Başın üst kısmı ve arka kısmı düz. 4 lüleli mısır

perukası var. yüz detayları iyi korunamadığı için anlaşılabilecek durumda değil ama kolların çok

katı bir biçimde yanlara yapışık olduğunu söyleyebiliriz. Olasılıkla peplos giymiş olmalı çünkü çok

fazla elbise kıvrım detayı eserin düzerinde belirtilmemiş. Belden sıkılmış bir peplos söz konusu ve

yine peplosun alt kısmında geniş bir yay şeklindeki açıklıktan iki ayağın ön parmak uçları

gösterilmiş. Esere genel olarak baktığımızda çok kaba ve çok ilkel olduğu anlaşılıyor.

Boiotio’dan Kore Heykeli

Boiotia’dan Apollon Kutsal alanından ele geçmiş olan bir

kore heykeli, “...ron bunu Apollon Ptoıas’ a adadı, bunu ...otos

yaptı.” Yazısı üzerinde bulunuyor.

Nikandre Koresi için söylenen özellikler bu heykel için de

söylenebilir. Kare kesitli bir bloktan yapıldığı görülüyor. Köşeler

yine hafifçe yumuşatılarak düzeltilmeye çalışılsa da bakıldığında

o kare blok form hissedilebiliyor. Çok kaba bir kemerle belden

bağlanmış bir peplos giydiği anlaşılıyor. Hatta burada sanki

peplosun etiğini tutmuş kaldırmış gibi gösterecek ince kazıma

çizgiyle detaylandırılarak yapılmış. Çok çizgisel ayrıntılar

olduğu için sadece varsayımlarda bulunabiliyor, kıyafet hakkında

ayrıntılı bilgi veremiyoruz. Elbisenin alttaki boşluğuna

baktığımızda daha geniş bir kemerden ayakların gösterildiğine

Page 14: arkaik dönem plastiği

şahit oluyoruz. Saçta yay detaylandırmalı bir mısır perukasıyla karşılaşıyoruz. Kadın heykeli

olduğu hafif göğüs çıkıntısından belli ama asla göğüs kafesi hacmi diye isimlendiremiyoruz.

Kazıma çizgilerle detaylandırılmış olasılıkla peplos giyimli bir heykel olarak nitelendiriliyor.

Klaros’tan Kore Heykeli

Klaros’tan “Theodoros oğulu Timonax beni ilk rahip olarak Artemis’e adadı.”

1.10 – 15 cm diğerinin aksine bu heykel daha oval bir kesime sahiptir. Hatta gövde için silindirik

bile denilebilir. Önde birbirine paralel dikey inen çizgileri söz konusu ve bu çizgilerde hafif bir

dönme var. Bu çizgilerin neden döndüğüne ilişkin iki öngörü mevcut. Bunlardan bir tanesi bir adımı

öne atmasından kaynaklanan elbisedeki değişimi verme çabası olarak nitelendirilirken bir diğeri bu

eserin heykeltraşın acemiliğinden hata yaptığını, burda bloğu fazla oyduğundan bir dönüş vermek

zorunda kaldığına dair iki görüş var. Ama büyük ihtimalle bu bir adım öne atmadan kaynaklanan

değişimin ilk örneğidir. Ve ayrıca yine aynı dönemde üretilmiş olmasına rağmen elbise

kıvrımlarının daha yoğun ve birbirine paralel olarak aşağı inmesi diğerleri gibi peplos değil de

chiton giydiğini düşündüren bir detaydır. Her ne kadar silindirik bir alt gövde yapılmış olsa da

ayaklar yine sığ bir kemer açılarak altından çıkarılmıştır.

Not: Heykeller değerlendirilirken bölgesel farklar da olabiliyor. Örneğin Nikandre olasılıkla

Attika’da üretilmiş bir eserken, Boiotia’da üretilenin daha kare bir yapıya sahip olduğunu

görüyoruz. Peplosun bir doğu giysisi olduğunu söylerkeni ion giysisinin chiton ve himatyondan

oluştuğunu söyleyebiliyoruz. Aynı şekilde Kıta Yunanistan’da peplos giysisi ağırlıkta kullanılırken

Batı Anadolu’da chiton-himatyonun kullanıldığını görüyoruz ve olasılıkla bu Theodoros oğlu

Thimonax’ın Artemis’e adadığı kore heykelinin de bir chiton giydiğini söylemek yanlış

olmayacaktır. Bunun yanı sıra yine Kıta Yunanistan’la ionia bölgesi arasındaki fark heykellerin

yapısında karşımıza çıkar. Genellikle İonia’daki heykellerin alt kısmı silindirik gelir ve heykellerin

bir çoğu daha balık etlidir. Boyun kısadır. Ense kalındır. Yüz yuvarlak ve topludur. Profilden

baktığımızda oldukça kavisli bir yüz yapısıyla karşılaşırız. Saçlar boncuk dizisi şeklindedir.

Dipylon’dan Oinokhoe 650- 625

Düz peplos giyimli, ayak üzerinden çift kemer

ayrıntısıyla ayaklar önden gösterilmiş.

Korinth Peirrthanterion 650 – 625

Atina Thymiaterion geç 7. Yy

Bunlarda da dönemin özellikleri rahatça

görünmektedir. Oldukça kaba biçimde

yapılmışlardır.

Girit Dreros Üçlüsü, 40 cm

Page 15: arkaik dönem plastiği

Girit’ten Dreros Mağarası’ndan ele geçen ve sphyrelaton tekniğiyle

–Kuzey Suriye heykel yapım tekniği- yapılmış üç heykelciktir.

Bunların ikisi kadın, diğeri erkek heykelidir. Bunlar “Leto”, “Artemis”

ve “Apollon” üçlüsüdür. Doğu etkileşiminden ziyade giyimli olmaları

ve başlarında polos bulunması nedeniyle Yunan zevkine uygun şekilde

üretildiği anlaşılıyor. Yine poplos giyimli ve sırtta epiplama olan, çok

az çıkıntılı göğüs kafesine sahipler. Çok katı, tam cepheden frontal bir

duruşla betimlenmişler. Başın vücuda oransızlığı bu dönemin yine

kaçınılmaz vurgulaması.

Auxerre Koresi, Kireçtaşı, 75 cm, - 650 – 625 –

Grubun en geç örneğidir. Olasılıkla

Girit’te ele geçmiş ama bugün

Fransa’non Auxerre kentinde

sergilenmekte. Özellikle geç örnek

olarak düşünülüyor çünkü yüzdeki

üçgen alan trapazoidal şekle

dönüşüyor. Bununla beraber yüz

detayları biraz daha düzgün ve ön

plana çıkar şekilde yapılmış. Ve yine

Nikandre’de ve diğer örneklerde

olduğu gibi peplos üstüne epiplama

giymiş. Belde kalın bir kemerle

tutturulmuş. Kemer çift çerçevelidir.

Bu Girit’e özgü bir kemerdir. Girit’te

üretilmiş hemen hemen tüm eserlerde

bu kemeri görmek mümkündür.

Nikandre’yle karşılaştırıldığında göğüs

çıkıntısı daha fazla vurguyla verilmeye

başlanmış. Bunun yanı sıra ayak

parmak detayları verilmiş.

(Diğerlerinde böyle bir detaylandırma

söz konudu değildi.) Peplos dar bir

yay, kemerle açılmış ve ayaklar bu

açıklıktan verilmiş. Eller biraz daha iyi detaylandırılmış ama kompozisyon bozuklukları devam

ediyor. Eller olduğundan daha büyük. Bir el iki göğüs arasında duruyor. Etek bölümünde her ne

kadar elbise detayı gibi görünse de kazıma çizgilerle sınırlanmış meanderlerden oluşan bir

bezemeye sahip. Bu büyük ihtimalle boyamayı sınırlandıran kontör çizgileridir. Nikandre gibi yatay

çizgilerle oluşturulan bir mısır perukasına sahip. Dört lüle omuzların üzerine düşer biçimde

betimlenmiş. Ama hala üçgen vücur, ince bel, güçlü kalça yapısı varlığını koruyor.

Mykenai Metobu, Kireçtaşı, 40 cm, - 630 – 620 –

Page 16: arkaik dönem plastiği

Kabartmadır. Geç dedalik içinde

değerlendirilebilecek özelliklere sahip. Alın

neredeyse hiç yok gibi. Trapazoidal bir yüz

yapısına sahip. Bir dedalik stil özelliği olarak

yatay çizgilendirilmiş mısır perukası var. Yüz

detaylarında gözler plastik olarak net bir

biçimde algılanabilir durumda.

Rhodos, Kameiros, - 630 – 620 –

Artemis’in hayvanlar üzerinde kurduğu hakimiyeti

anlamına gelen Popneatheiron sahnesi altın üzerine

işlenmiştir. Aslan, kaplan gibi kedigillerle kompozisyon

edilmiş. Yine bir peplos giyimi söz konusu. Trapazoidal yüz

yapısı kabaca şekillendirilmiş. Küçük boyutlu bir eserdir.

Not: Geometrik dönemle arkaik dönemi birbirinden ayıran en önemli özellik şablonlaşma, tek tipe

gidiştir.

Sunion Grubu 615 – 590

Page 17: arkaik dönem plastiği

Daha çok anatomik gelişim gözlemlenir. Çıplaklık kahramanlık olarak algılanmaktadır. Bütün

kouros heykelleri frontal duruş sergiler. Frontal duruş her ne kadar bacakta uygulanıyor olsa da

vücuttaki kasılmalar verilmemektedir. Anatomik detaylar genel olarak kazıma çizgilerle veriliyor.

Baş arkada ve üstte düzdür. Kulak genellikle yukarıda, düz bir alanın stilize olarak oyulmasıyla elde

edilmiştir ve tam ion volütü şeklindedir. Tragus ayrı bir çıkıntı gibi. Göz büyük ve düz. Alt sınır

hafif kavisli, üst vurgulu kemere sahip. İç köşede girinti yok. Ağızda dudakların dış kontörü keskin

ve kenarları düz bitiyor. Ağız açılan üçgen biçiminde. Dudaklar aynı düzlem üzerinde yapılsa da

bazılarına profilden bakıldığında üst dudak hafif çıkıntılıdır. Saç perukaya benzer, saç lüleleri

paralel ve boncuk dizisi şeklinde. Bu dönemde bütün kouroslar uzun saçlı. Boyun sternomastoidler

üçgen şeklinde yiv olarak verilmiştir. Boyun iç bükey yapıdadır ve trapez şişkinliği yoktur. Tarsa,

köprücük kemikleri yukarı doğru. Sırt omur kısmı düz. Son kaburgalar açılı olarak verilmiş. Üç

veya daha fazla rectus abdominis göbek üzerinde yivlerle verilmiş. Adonis çizgisi kuşak gibi

kalçayı dolaşır, genital bölgeye iniş düz bir meyil olarak verilmiştir. Tüyler tasvir edildiğinde üstte

cetvelle çizilmiş gibi dümdüz biter. Bel kemiği, kürek kemiği ve kaburga kemikleri yivlerle

gösterilmiştir. Genellikle el, kol çukuru boyunca vücuttan ayrılır. Kolun iç kısmı öne dönüktür.

Dirsek kemiğinin alt ve üst sınırları bir yiv veya şişkinlikle verilir. El köşeli bir kontöre sahiptir. Baş

parmak genellikle büyüktür. Bacak kalça üzerindeki çukurluk bazen bir çıkıntı veya yiv ile

verilmiştir. Diz kapağı iki büyük adele ile gösterilmiştir. Kaval kemiği keskin ve yalnızca hafif bir

kavise sahiptir. Ayağın iki yanındaki çıkıntı aynı hizadadır. Ayak bilekleri kalındır. Ayak yüksek

kemerli, parmaklar birbirine paralel, dokunduğu yerler düz çizgi halindedir. Büyük parmak en uzun

olanıdır. Dört parmak genellikle aşağı doğru kavis yapar ve tırnaklar yere yakındır. Baş parmak öne

doğrudur.

Sunion Kourosu, 3.05 m

Gruba adını veren heykeldir. Genel

yapı heykel üzerinde açıkça

görülmektedir. Saçta bir taç arkadan

toplanmış bant efekti vardır. Kulak tam

bir ion volütü şeklindedir. Olasılıkla

kulakta bir küpe betimlenmiş. Surat

yanlardan bastırılmış gibi dümdüzdür.

Gözler yüzde en dikkat çeken yerdir.

Göz pınarını gösteren bir detay

bulunmamaktadır. Omurgada hala bir

“S” yapısı söz konusu değildir, düz bir

yapıya sahiptir. Sırt kavisiyle göğüs

çıkıntısı seviyeleri eşit değildir. Göğüs

kafesi üçgenle sonlandırılır, karın kasları

kazıma çizgilerle yapılır. Adonis bütün

beli dolaşır. Kol cepheden, eller yumruk

şeklinde vücuda yapışık şekildedir. Diz

kapakları oldukça vurguludur. Ayak

bilekleri kalındır. Kürek kemikleri yarım

daire şeklinde, sırt detaylarının tamamı

kazıma çizgilerle yapılmıştır. Bir bacak

önce olmasına rağmen bu hareket

kalçada görünmez, kalçalar aynı

seviyede betimlenmiştir. Dirseklerde

kazıma çizgisi kullanılmıştır.

Page 18: arkaik dönem plastiği

New York Kourosu, 1.84 cm

Nereden ele geçtiği bilinmiyor ama

olasılıkla Attika’da üretilmiş bir malzemeden

yapılmıştır. New York’da korunduğu için bu

isimle anılmaktadır. Sunion’la çok büyük

benzerlik göstermektedir. Aynı döneme yani

615-610 yıllarına tarihlenir. Baş yine çok

büyük, başın üst kısmı düz, başın yapısı

kübiktir. Gözler yüzde ilk dikkat çeken

unsurdur. Güçlü bir kemerle üst tarafı

sınırlanmış durumda, altı daha kavisli, sadece

bunda bir kolye var. Onun dışında neredeyse

Sunion’la aynı. Göğüs kafesinin alt kısmı

yine bir üçgen biçiminde vurgulanmış.

Köprücük kemikleri yukarı doğru

kavisleniyor. Omega şeklinde diz kapağı

adelesi vurgusu söz konusu. Yine kollar

cepheden görünür vaziyette. Dirsek

kemikleri ince bir yivle vurgulanmış.

Bilekler yine kalın, her iki çıkıntı aynı hizada. Baş parmak uzun, diğerleri küçülür yapıda ve

birbirine paralel olarak betimlenmiş. Yüze baktığımızda detaylı bir biçimde ağız düz bir yapıya

sahip. Ve alt kısmı aşağı doğru hafifçe kalınlaşır. Üst kısmı üçgen bir yapı sergiler. Alt dudakla üst

dudağın birleşim yeri incelerek değil dik bir çizgiyle sonlandırılır. Gözler yine en vurgulu olan

alandır. Kulakla göz arasındaki mesafe neredeyse yok gibidir. Kulak stilizasyonuna baktığımızda

ion volütü şeklindedir. Tragus çıkıntısı ayrı bir biçimde görülür. Kulak normalden yukarıya ve

geriye yerleştirilmiş durumdadır ve yüzün düzlüğü buradan bakılınca rahatlıkla hissedilebilir. Saçta

yine mısır perukası vardır ve omza iniş cetvelle çizilmiş gibi dümdüzdür.

Dipylon Başı, 44 cm

Dipylon’dan ele geçirilir. Yapıya

baktığımızda diğer heykellerle benzerlik

gösterir. Tek fark omza düşen saçlar arkada

köşeli bir yapı oluştururken Dipylon başında

oval bir kesimle verilmiştir. Ya da oval bir

biçimde toplanmış ve altında bir at kuyruğu

yapılmıştır. Baş kübik bir yapıya sahip, tam

bir ion volütü şeklinde kulak stilizasyonu

şeklindedir. Kulak olabildiğince yeriye geriye

yerleştirilmiştir. Göz büyük, iri ve üstte güçlü

bir kemere sahip. Başta bir bant var. Bantın

düşüşü aynı şekilde açılır. Boyulda bir

kolyesi olduğunu görülmektedir ve kazıma

çizgisiyle yapılmıştır. Boyun kasları yine

diagonal kazıma çizgileriyle betimlenmiş.

Gövdesi korunmadığı için gövdesi hakkında

bir bilgiye sahip değiliz.

Sunion’dan Gövde Heykeli, 1.65 cm

Page 19: arkaik dönem plastiği

Sunion’dan ele geçen bu kez başı korunmayıp yalnızca

vücudu korunan bir eserdir. Her ne kadar baş korunmamış olsa

da gövdeler için sayılan stilizasyon özellikleri bu heykel

üzerinde de rahatlıkla görülebilmektedir. Tamamen kazıma

çizgiler kullanılmıştır. Köprücük kemiği terstir. Karın kasları

dört birbirine paralel kazıma çizgiyle verilmiş. Kasık çizgisi

yine bir çıkıntıyla şerit şeklinde verilmiş. Yine yarım daire

formlu kürek kemiği çizgileri diğer örneklerle benzerlik

göstermekte. Dolayısıyla bu heykeli de Sunion Grubunda

değerlendirmek mümkündür.

Kerameikos’tan, 75 cm

Önceki örneklere göre vücut birazcık daha gelişim gösteriyor. Yavaş yavaş oval, yuvarlak form

almaya başlıyor. Yüz detayı çok iyi korunmamış olsa da yüz ve baş yapısından, diğerlerinde

görmeye alışık olduğumuzun dışında küreselliği daha çok hissettiğimiz bir heykeldir. Ama bunun

dışında daha hala aynı özellikler korunmaktadır. Kulak yapılanması, saç, saç bandı detaylandırması,

köprücük kemiklerinin ters eğime sahip olması, üçgen göğüs kafesi bitimi, kasık çizgisinin beli

dolaşması gibi. Kazıma çizgilerin derinliği biraz daha az. Taşralı üslup denilebilir özelliklerde.

Boiotia, Ptoun Kutsal Alanından, 33 cm

Taşralı örneklerden bir diğeri. New York kourosuyla veya Sunion

kourosuyle karşılaştırıldığında yüz ifadesi bakımından oldukça farklı.

Gözler en çarpıcı unsur. Daha yüksek bir eğimli kavise sahip. Altı hafif

eğimli. saç stilizasyonu benzer şekilde yapılmış ama saçın tamamı arkaya

doğru atılmış. Dudaklar ince çizgi biçiminde yapılmış. Baş yapısı küp

formunda yapılmış.

Page 20: arkaik dönem plastiği

Tanagra’dan Dermys ve Kittylos, 2 m.

Tanagra’dan ele geçmiş bir mezar

taşıdır. Yüksek kabartma olarak

yapılmış nerdeyse heykel

denilebilecek kadar yüksek bir

kabartmadır. Sadece sırtlarından

bir plakaya yapışmış şekildedirler.

Her ne kadar farklı bir alanda

yapılmış olsa da ilk bakışta farklı

özelliklere sahipmiş gibi görünse

de aynı dönemin özelliklerini biz

burada da görüyoruz. Proporsiyon

bozuklukları hemen dikkat

çekiyor. Kollar gövdeyle

karşılaştırıldığında oldukça kısa

kalıyor. Kasık şerit çizgisinin bu

heykellerde kullanılmadığını

görüyoruz. Duruş frontal. Bacak

diz üstü adele yapısı benzer

şekilde. Çok keskin kaval

kemikleri mevcut. Yüzler

korunmamış. Duruş şekline

baktığımızda çok değişik bir

pozisyonla karşılaşıyoruz.

Birbirlerinin omuzlarına kollarını

atmışlar gibi betimlenmeye çalışılmışlar ama doğru bir şekillenme söz konusu değil. Kulaklar sanki

dedalik stilde olduğu gibi perukanın üzerine yapıştırılmış gibi. Bu iki heykelin ikiz oldukları

düşünülüyor ve isimleri heykellerin üzerinde yazıyor.

Kleobis – Biton , 2.16 cm

Herodotos’un anlatımındaki bir mitolojik sahneden

yola çıkılarak analizi yapılır. Argos’ta Hera

Tapınağı’nda bulunmuşlardır. Heykellerde yine frontal

duruş söz konusudur. Eller iki yanda, bacak bir adım

öndedir. Burada tek fark artık kaslarda çok fazla kazıma

çizgi detaylandırmaları baskın olarak kullanılmıyor.

Daha plastik bir yapı, daha oval, yumuşak vücut

hatlarına sahipler. Yüz biraz daha yuvarlaklaşmış.

Gözler biraz daha bademe doğru eğim içerisinde.

Bunun yanı sıra gruba özgü olarak diz kapağı

vurgusunun çok fazla olduğunu, kaval kemiğinin

olabildiğince sert verildiğini ve kasık çizgisinin şeritle

değil iki vadinin buluşması gibi tek bir çizgiyle

verildiğini görüyoruz. Kaburga alt çizgisi başka bir

deyişle göğüs kafesi alt sınırı çizgisinin üçgen olarak

değil kemerli bir yapıyla sonlandırıldığını görüyoruz.

Kolların iç kısmı hala cepheden gösteriliyor. Genital

bölgedeki tüylerin üst kısmı sanki cetvelle düz bir

çizgiyle kesilmiş gibi stilize edilmiştir. Yüz detaylarına

Page 21: arkaik dönem plastiği

baktığımızda yüz biraz daha yuvarlaklaşmış ama hala yanlarda düzdür. Gözler kısmen diğerlerine

oranla biraz daha küçülmüş durumda ve alt sınır biraz daha yay biçimini almış, üstteki kemer biraz

daha azalmış ve badem göz şekline doğru bir gidişat içinde olduklarını görüyoruz. Herhangi bir göz

pınarı belirtisi söz konusu değil. Diğerlerinin aksine burada köprücük kemiği çok belirgin değil ama

ters olduğu hala hissedilebilmektedir. Saçlarda üç bukle omuzların üstüne düşerek betimlenmiş.

Farklardan bir diğeri de kulak stilizasyonun biraz daha gelişmiş olmasıdır. Volüt görünümünden

çıkmış biraz daha doğala yaklaşmıştır. Gözlerin iç kısmının artık yuvarlaklığı hissedilebiliyor. Ağız

aşağı doğru sarkan bir üçgen biçiminde, üst dudak olabildiğince ve iki tarafından da düz dikey bir

çizgiyle sonlanıyor. Saçlar yine dedalik biçimde yatay ve dikey bölünmelere sahip. Yandan

bakıldığında sırt çizgisi düz bir yapıda. Omuzla göğüs çıkıntısı yükseklikleri seviye farkları hala

yapılamıyor. Sırt henüz “S” kıvrımına ulaşamıyor. Kol ve bacak kaslarında yiv stilizasyonu

kullanılıyor. Kalça ve baldır çok güçlü bir yapıya sahip. Bunun yanı sıra sırtta artık herhangi bir

kazıma çizgiyle yapılan detaylandırma yok. Yavaş yavaş kazımanın terk edildiğini görüyoruz.

Thasos’tan , 3.60 cm

Tam olarak bitirilememiş bir eserdir. Bu heykelde yapım

tekniğine bakmak mümkündür sadece. Yüzü tam olarak

işlenmemiştir yalnızca kabaca hatları belirlenmiştir. Eserin gerek

proporsiyonu, gerek duruşu gerekse diğer özelliklerinden yola

çıkarak bu heykeli de Sunion Grubu içinde değerlendirmek

mümkündür.

Samos’tan Kurşun 11.5 cm ve Samos’tan, Bronz 19 cm

Çok fazla detaylandırma analizi mümkün

değildir. Güçlü kalçalara sahiptirler. bu

heykeller diğer heykellerle aynı yapısal

özellikleri taşır ancak daha küçük

boyutludurlar.

Etrüsk, Bronz, 16 cm.

Page 22: arkaik dönem plastiği

İon zevkini yansıtır. Balık etli bir yapısı var. Adeleler tek tek özenle betimlenmiyor. Yüze

baktığımızda yuvarlak, tıknaz ve dolgun bir yüze sahip. Geniş bir burun, kalın bir boyun gibi

özelliklere sahip ve bu özellikler İonia etkisi olarak değerlendiriliyor.

Rhodos’tan Ele Geçen Heykel, Kireçtaşı, 25.4 cm

Rhodos’tan ele geçen eserlerin çoğunda Mısır etkisi çok belirgin gözlemlenmektedir. Baş

yapısına baktığımızda tipik Mısır eserlerine benziyor. Ama diğer detaylar ince bel, kasık çizgisinin

şeritten kurtulması gibi özellikler döneminin özelliklerini yansıtır biçimde. Kol-ayak stilizasyonuna

baktığımızda topuk çizgileri her iki ayakta da eşit. Parmakların hepsi birbirine paralel, baş parmak

en büyük diğerleri gittikçe küçülen bir kavisle betimlenmiş. Tırnaklar yere doğru eğimli ve ayak

kemiği kısmı yüksektir. Özellikle el stilizasyonu çok köşeli, eklem yerlerinin aşırı vurguludur. Bilek

çıkıntısı çok vurgulu, çevresi ince bir çizgiyle sınırlandırılmış. El yumruk biçiminde verilmiş ve

vücuda oranla biraz daha büyük.