ARKAİK PLASTİK Protogeometrik Döneme Ait Geyik Figürü: -Keramaikos'dan M.Ö. 925 Gövde çarkta çekilmiş, boyun, baş ve bacaklar elle şekillendirilerek gövdenin üzerine monte edilmiş. O dönemdeki ressamlar veya çömlekçileri tarafından yapılmış olan bu eser dönemin vazo dekorasyonları gibi süslenmiş. Firnis yardımıyla köpek dişleri veya zigzag denilen bezemeler ya da dama tahtası diye isimlendirilen motifler kullanılmış. İlken bir yapıya sahip. Kentarous Figürü: Eunoia'dan, yaklaşık 900lü yıllar Gövde yine çarkta çekilmiş ve gövdede bir delik bulunuyor. Üzerindeki bez emeler dönem vazolarıyla benzerlik gösteriyor. Olasılıkla çömlekçiler veya vazo boyamacıları tarafından üretilmiş eserler olduklarını söyleyebiliriz. Teknik Detay: Gövdedeki deliğin amacı / yanma deliği: Fırınlama sırasında sıkışan hava şişer ve eseri patlatır. Gövdeye açılan delik hem seramiğin patlamasını engeller hem de içinin ve dışının iyi pişmesini sağlar. Bu yöntem Hellenistiğe kadar kullanılır. Amaç eserin çabuk ve iyi pişmesidir.
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
ARKAİK PLASTİK
Protogeometrik Döneme Ait Geyik Figürü: -Keramaikos'dan M.Ö. 925
Gövde çarkta çekilmiş, boyun, baş ve bacaklar elle şekillendirilerek gövdenin üzerine monte
edilmiş. O dönemdeki ressamlar veya çömlekçileri tarafından yapılmış olan bu eser dönemin vazo
dekorasyonları gibi süslenmiş. Firnis yardımıyla köpek dişleri veya zigzag denilen bezemeler ya da
dama tahtası diye isimlendirilen motifler kullanılmış. İlken bir yapıya sahip.
Kentarous Figürü: Eunoia'dan, yaklaşık 900lü yıllar
Gövde yine çarkta çekilmiş ve gövdede bir delik bulunuyor. Üzerindeki bezemeler dönem
vazolarıyla benzerlik gösteriyor. Olasılıkla çömlekçiler veya vazo boyamacıları tarafından üretilmiş
eserler olduklarını söyleyebiliriz.
Teknik Detay: Gövdedeki deliğin amacı / yanma deliği:
Fırınlama sırasında sıkışan hava şişer ve eseri patlatır. Gövdeye açılan delik hem seramiğin
patlamasını engeller hem de içinin ve dışının iyi pişmesini sağlar. Bu yöntem Hellenistiğe kadar
kullanılır. Amaç eserin çabuk ve iyi pişmesidir.
Geç geometrik dönem, 8. yy itibariyle hatlar yerine oturmaya başlıyor. Halk tarımla ve
çömlekçilikle uğraşıyor. Üretim artı seviyelere çıkıyor. Bunun sonucunda kendilerinin sahip
olmadıkları malzemeyle ürettiklerini takas yöntemiyle yaşamlarını sürdürüyorlar. Nufüsun da
artmasıyla birlikte özellikle İtalya, Karadeniz ve Akdeniz'de koloniler kurulmaya başlanıyor. Biz
bunları oralarda yapılan kazı buluntularıyla, vazolarla, özellikle metal eşyalarla açıklayabiliyoruz.
Dipylon Amphorası: M.Ö. 750-700
Mezar steli olarak mezar başına da dikilebiliyor, mezar kabı olarak da kullanılabiliyor. Özellikle
Attika'da bol miktarda mezarlıklardan elde edildiği için bu isimle anılıyor. Geç geometrik dönemin
en önemli eser grubu içinde yer alıyor. Vazonun ana bezeme alanında sahneler ortaya çıkıyor.
Teknik olarak baktığımızda silüet teknikte yani figürlerin tamamını içinin firnis boyayla boyanarak
elde edildiğini görüyoruz. Bu figürlerin ortak noktası hepsinin üçgen bir vücuda, dar bir bele, dar
bir kalçaya, uzun ve ince boyunlara, profilden bir başa ve profilden bacaklara sahip olduklarını
görüyoruz. Bacaklara baktığımızda gövdeye oranla kalınca bir bacak yapısıyla karşılaşıyoruz. Bu
vazoda bir prothesis sahnesini görüyoruz. Ölen kişi bir kline üzerine yatırılmış, etrafındakiler
ağlama, yakarma pozisyonu halinde betimlenmiş.
Bu dönemde üretilmiş olan gerek figürinler gerekse vazo üzerindeki tasvirlerde bir stil
birlikteliği söz konusu. Göğüs her zaman için cepheden, kalça altta profilden, yüz profilden
betimleniyor. Yine bu dönemde üretilmiş olan figürlerin bir çoğunun gövdesi çarkta çekilir ve
uvuzlar elle şekillendirilerek gövdeye eklenir. Metal olan figürünle ise kaybolmuş balmumu
tekniğiyle yapılıyor.
Balmumu Tekniği:
Önce balmumundan bir figür oluşturuluyor. Onun üzerine kilden bir zar yapılıyor ve altına bir
delik açılıyor. Figür fırınlanıyor. Fırınlandığında balmumu eriyerek o delikten aşağı akıyor ve
figürinin olduğu yeri boşatıyor. Boşaltma deliğinden erimiş bronz döküldüğünde balmumunun
yerini bronz alıyor ve o kil zar kırılarak masif bronz heykel elde ediliyor.
Özellikle bu figürinleri biz Kuzey Suriye yani Akdeniz'de bronz eklentili kazanlar üzerinde bol
miktarda görüyoruz. Ve ticari ilişkiler sonrasında oradan getirilen kazanların bir bölümünü kutsal
alanlara hediye olarak, sunu olarak bırakıldığını görüyoruz.
Zamanla gerek figürinlerin gerekse vazoların üzerinde çok farklı konular işlenmeye başlanıyor.
Doğadan tasvirler figürinler üzerinde betimlenmeye başlanıyor.
M.Ö. 750-700
Bir geyik yavrusunu emziriyor ve üzerine birkuş konmuş durumda. At tasvirlerine çok benziyor.
İnce uzun bacaklar, ince bel, güçlü boyun, borazan bir yüz yapısıyle üretilmiş.
- - -
Yavaş yavaş figürinlerde bir şablon oluşmaya başladığını görüyoruz. Artık heykeller aynı
kompozisyonla betimleniyor. Eller vücuda yapışık, bir ayak bir adım kadar önde ve tamamen
cepheden görünecek şekilde yapılmış, yüz ve gövde aynı cepheye bakacak biçimde betimlenmiş
heykellerle karşılaşmaya başlıyoruz.
Atina'dan Fildişi Heykel Figürini:
M.Ö. 730
Yukarıdaki açıklamaya en güzel örnektir. Başında bir polos bulunuyor ve bu polos meander
motifiyle bezeniyor. Olasılıkla ticari ilişkiler sonrasında Mısır'daki heykeller görülüyor ve bu
etkileşim sonrasında Yunan sanatına girmeye başlıyor.
Mantiklos Apollonu: M.Ö. Erken 7. yy
Eserin bacaklarında bir yazıtla karşılaşıyoruz. Sunan kişiye veya sunulan tanrı / tanrıçaya ait
bilgilere ulaşmaya başlıyoruz. İnce uzun bir boyun, üçgen bir gövde, yandan bakıldığında güçlü bir
kalça, ince bir bel tipik vazo üzerindeki resimlerle benzerlik göstermekte.
Eykellerin duruşları ve yapı tekniği doğuyla olan ilişkilerin önemli bir kanıtıdır.
21 Kare Sistemi / Karelaj Sistemi:
Küçük ölçekli bir taslak yapılır, o taslak eşit eşit aralıklarla karelaj haline getirilir ve her bir
karede hangi uzuvun yer alacağı hesaplanır.
Mısır'da 21 kare sistemi büyük boyutlu heykellerin yapımında kullanılıyor. Nerdeyse yapılan
bütün heykellerde aynı oranın kullanıldığını görüyoruz. Yunanlılar tarafından da bu tekniğin
kullanıldığını bilmekteyiz. Samoslu Telekles ve Theodoros isimli iki sanatçı bir insanın ortadan
ikiye bölünmüş iki ayrı parçasını yapmışlar. Bittikten sonra birleştirilen parçalar birbirleriyle birebir
uymuşlar. Bu örnek karelaj sistemiyle kusursuz bir biçimde yapılmış.
Doğuyla ilişkiler sonucunda Mısır heykellerine benzeyen Yunan kourosları ortaya çıkıyor. Genel
özellik frontal duruş yani bir ayağın diğerinden önde olması, ellerin yapışık olması, katı bir duruş
sergilemeleri. En iyi, en net ve 21 karelaj sistemine ilk uyan heykel New York Kourosu adını
verdiğimiz heykeldir. Bundan sonra neredeyse arkaik dönemin tamamı boyunca aynı tipte
heykellerle karşılaşacağız. Hepsinde bir ayak önde, eller vücuda yapışık ve frontal yani tek cepheye
bakar biçimde betimlenmiş örnekler olacak.
Geometrik dönemle arkaik dönemi ayıran en büyük özellik şablonlaşmanın söz konusu
olmasıdır.
Oturan Kadın Heykeli:
Yine doğuyla ilişki sonrasında büyük boyutlu eserlerin Yunan sanatına girdiğini gösteren önemli
bir veri de Girit'teki bir tapınaktan ele geçen oturan kadın heykelidir. Bu heykel özellikle Mısır
oturan heykelerinde olduğu gibi iki avuç içi dizlerin üzerine gelecek biçimde tasvir edilmiştir. Bu da
erken dönemde karşımıza çıkan örneklerden biridir. “Mısır perukası” olarak isimlendirilen saç
yapısı da yine Mısırla, doğuyla ilişkiyi gösteren önemli verilerden bir tanesidir.
Sphyrelaton Tekniği:
Bronz heykel yapım tekniğidir. Ahşaptan bir heykel oluşturulur sonra ince bronz plakayı hafif
çekiçle heykelin üzerine vura vura bir kaplama yapılır. İç kısımda kalan ahşap zamanla çürür ve
yok olur. Yalnızca içi boş bir bronz heykel elde edilir.
Bu teknik Kuzey Suriye'de uygulanan bir tekniktir. Yunan sanatında fazla yoktur. Yalnız
Girit'teki kazılarda “Leto”, “Apollon” ve “Artemis” e ait olduğu düşünülen üç figürin bulunmuştur.
Sphyrelaton tekniği doğuyla ilişkinin yine önemli bir kanıtıdır.
Bir diğer doğuyla ilişkiyi kanıtlayan unsur giysilerdir. Doğuda erkeklerin tamamen çıplak olması
geleneklere aykırıdır. Ama kadınların çıplak olarak betimlenmesi gayet sıradan, normal karşılanan
bir olaydır. Ama yunan sanatına baktığımızda tam tersi bir durumla karşılaşıyoruz. Erkeklerin
çıplaklığı bir kahramanlık sembolü olarak algılanırken, kadınların çıplaklığı geleneklere aykırı, ayıp
olarak nitelendirilir. Ama erken örneklerde kadınların tamamen çıplak betimlendikleri örneklerle de
karşılaşıyoruz. Kısa bir dönem de olsa bu kullanış ancak geçiş dönemi olarak kabul edilmiş.
Koreler giyimli genç kız heykelleridir. Erken örneklerinde poplos, biraz geç olanlarıysa chiton
ve himatyonla betimlenirler.
Peplos:
Dikdörtgen kalınca bir kumaştan yapılır. Önce 1/3
oranında yatay bir eksende katlanır, daha sonra dikey bir
eksende ikiye katlanarak baş boşluğu bırakılır. Omuzlar
üzerinden çatal iğneyle tutturulmak suretiyle giyilen bir
giysidir. Yan tarafında herhangi bir dikiş söz konusu değildir.
Ten görünür. Kalın bir kumaş olduğu için daha az kıvrım
detayına sahiptir. Bacaklar önündeki kıvrılan kumaş
kısımlarına apoptigma adı verilir.
Chiton:
Peplostan çok daha büyük bir kumaş kullanımıyla elde
edilir. Yan tarafı ve üst tarafı dikilmek suretiyle kumaş
büyük bir silindire dönüştürülür. Baş ve kol boşluğu
bırakılarak kalan bölüm düğmelerle iliklenir. Giyildiğinde
çok bol durur. Bu bolluk nedeniyle kemer kullanılır. Kol
kesimi yoktur ancak kumaşın fazlalığından ve bolluğundan
kol kısmı varmış gibi görülür. Kemerin üstüne dökülen
kısma kolpos, yığın kumaşlarının kemerin altından
bacakların ortasına döküken kısmına da parnyphe denir.
Himation:
Genellikle chitonun üzerine giyilen bir giysidir. İnce, uzun,
dikdörtgen bir kumaşın ikiye katlanması suretiyle; başla ve bir omuzu
açıkta bırakacak şekilde düğmelerle birleştirilmiştir. Bir göğsü ve omuzu
açıkta bırakır. Bol kıvrımlı bir giysidir.
Epiplama:
Omuzlara alınan tıpkı bir şal şeklinde kullanılan kumaş parçasıdır.
Polos:
Küçük silindirik başlıktır. Tenrıça sembolü olarak karşımıza çıkar.
8.yy II. Yarı 7. yy I. Yarı Erken 7. yy
Geç geometrik döneme ait figürinler çok şematikler, çok ince ve uzun bacaklar, incecik bir
gövde, uzunca bir boyun ve yandan bakıldığında çok yassı, derinlik olarak nitelendirilemeyecek
olan örneklerdir. Örneklerin duruşları sertlikleri bakımından yine doğuyu andırır. Yavaş yavaş
göğüsteki çıkıntılarla biz bunların cinsiyet ayrımlarını yapabilecek duruma geliyoruz.
Bu iki figürde yapılan iş oldukça net bir şekilde anlatılmış. Bu dönemde çok farklı konularda
figürinler yapıldığını görüyoruz. Bu da bize o dönemin ne kadar sanatçının kendi yeteneğini, kendi
isteği doğrultusunda üretim yapabildiğini göstermesi açısından önemli. Burada bir şablonlaşma,
kalıplaşma söz konusu değil. Ama arkaik döneme gelindiğinde neredeyse bütün heykellerin
birbirine benzer formda yapıldıklarını görüyoruz. Geometrik dönemle arkaik dönemi birbirinden
ayıran en önemli fark budur.
Özellikle doğuyla ilişki sonrasında biz yeni bir sistemle yani seri üretim anlayışıyla tanışıldığına
tanık oluyoruz. Daha önce de bronz figür yapımında kalıp kullanılıyor ama o bronzu ortaya
çıkarmak için kalıp kırılıyor ve dolayısıyla o bronz figürden yalnızca bir tane elde edilebiliyordu.
Bir tane daha birebir aynısından elde etmek mümkün olmuyordu. Kuzey Suriye'yle, Doğu
Akdeniz'le ilişki sonrasında pişmiş toprak figürinlerin kalıpla üretildiğini görüyorlar ve bu tekniği
yavaş yavaş kendileri de kullanmaya başlıyorlar.
Korinth'den ele geçmiş figürinlerde
doğu havası hemen seziliyor. Göğsünün
birini tutatn kadın betimlemeleri doğunun
Aphrodite'si Astarte'dir ve bunlar çıplak
olarak betimlenir. Bu tip figürinler yavaş
yavaş Yunan dünyasında da kutsal
alanlarda sunu olarak ele geçmeye başlıyor.
Kalıp kullanımı normal çark
tekniğinden çok daha hızlıdır ve az
zahmetlidir. O dönemin koşullarında
üretim artıyor, masraf azalıyor. Bununla birlikte figürin yapımında bir patlama oluyor. İlk yapılan
örneklerde kalıbın yalnızca ön tarafı kullanır figürinin arka kısmı düzdür. Daha sonralarda çift
taraflı kalıplar kullanılmaya başlanıyor. Bunların ilk örnekleri her ne kadar korinth, Olympia gibi
gibi kutsal alanlarda ele geçmişse de bu örneklerin Yunanistan'a sunu olarak getirildiklerini
biliyoruz.
Bu seri üretim bize günümüze kadar çok fazla eserin ulaşmasını sağlıyor ve bize bir kronolojik
sistem oluşturma fırsatını da sunuyor.
DEDALİK STİL
Dedalik Stil Özellikleri:
Neden dedalik stil ismi verilmiştir bu stile?
- Daidalos sanatın her alanında başarılı bir kimlik. Seri üretim Daidalos'a yakıştırıldığından
günümüzde bu isimle anılan bir stil grubu oluşturulmuştur.
Cepheden, frontal olarak, derinliksiz yapılmışlardır.
Yüzde üçgen yapıya sahiplerdir.
Sakalsızlardır.
Kulak genellikle betimlenmez, nadiren saç buklelerinin arasına gizlenmiştir.
Başın üst kısmı düzdür.
Alın dardır ve bir şakaktan diğerine düz olarak uzanır.
Yüz uvuzları dönem ve okula göre değişiklik gösterir.
Saç genellikle mısır perukasını andırır veya kafatasına şapka gibi oturur.
İyi derecede korunmuş ve bol miktarda ele geçmiş
Pişmiş Toprak, Fildişi, Bronz, Altın
kil analizi yoluyla üretim yeri belirlenebilir.
Relatif olarak kolayca dizin oluşturulabilmektedir.
Vazo eklentileri olarak kullanılmıştır.
Pişmiş Toprak Figürler
Gövde el yapımı veya kalıp olan figürlerin kalıp başı.
Vazo bezemesi olarak vazo kulplarında eklentiler.
Plastik vazo başları
kabartma plakalar.
4 farklı üretim yerinde bu malzemelerin üretildiğini görüyoruz.
Korinth, Sparta (Kameiros), Rhodos, Girit.
Korinth en ince, en narin, en detaylı işlenen örnekleri oluştururken Sparta en kaba örneklerle
karşımıza çıkıyor.
KRONOLOJİ
Protodedalik 680 – 670
Erken Dedalik 670 – 655
Orta Dedalik I 655 – 645
Orta Dedalik II 645 – 640
Orta Dedalik III 640 – 630
Geç Dedalik 630 – 620
Protodedalik 680 – 670
Geniş ve yaygın yüz konturu, eller göğüs
üzerinde,geometrikte görülmeyen yüz uzuvları, oryantalizan
stilde bezeme.
Dar, keskin ve üçgen yüz konturu, yüz uzuvları düz ve
kaba, alın dar Ancak subgeo.olduğu gibi arkaya doğru
meyilli değil. Burun iri ve aşağıya doğru çıkıntılıdır. Lakonia
okullarında göz daha küçük ve göz kapakları çift çizgi ile
verilmiştir, kaşlar kalındır. Bu döneme ait Rhodos’da eser yok.
Fazla detay işlenmiyor ve boyaya güveniliyor (sol üstteki örnekte olduğu gibi). Gözde
detaylandırma yok, boyayla yapılmış. Özellikle saç stilizasyonu mısır perukası şeklinde ve yatay
bölünmelere sahip. Üçgen bir yüz yapısı var. Alın dümdüz yapılmış. Erken örneklerde göz
yapılmazken yavaş yavaş dedalik stile geldiğimizde gözlerin kazıma çizgilerle detaylandırıldığını,
özellikle göz kapaklarının yapıldığını görüyoruz.
Erken Dedalik 670 – 655
Yüz hala uzun ve dar, çene hala sivri, ancak daha
yumuşamış ve kavislenmiş, alın hafifçe genişlemiş, yüz
kısmen U formunu almış. Korinth örneğinde, kulak ve küpe
betimlenmiştir, gözler özensiz. Lakonia örnekleri biraz daha
gelişmiş, plastik özellik daha fazla hissedilir.Girit örnekleri
kalın dudaklı, çıkıntılı burunlu ve kaba bir işçiliğe sahip.
Yüz “U” formuna dönüyor. Zaman zaman küpe
kullanılıyor. Gözler plastik olarak işlenmeye başlasa da boya
kullanımı devam ediyor.
Orta Dedalik I 655 – 645
Erken dedaliğin gelişmesi ile oluşmuştur. Çene yumuşak,
yüz oval bir yapıdadır. Alın genişlemiştir. U dan çok yumuşak
V formuna yaklaşmıştır. Üretim yeri faklılıkları daha açık
olarak görülebilir. Rhodos ve Korinth daha ince işçiliğe
sahiptir. Uzuvlar daha iyi işlenmiştir. göz ve kaşlar çizgisel
olarak sınırlanmış ve plastik olarak verilmiştir.Burun dar ve
düzgündür, saçlar iyi şekillendirilmiştir. Kameiroslu
sanatçılar, hatları daha sert olarak vermiştir. Gözleri ve
kaşları iyi işlemiş, burun kısadır. Lakonia ve Girit başları,
daha kaba ve ağır uzuvlara sahiptir. göz bir su damlasına