X:. ' i ş y /
....... ~
. .·... .•. . .. . ... ..... '· ~ : .
• ..~ > • ~ '. . ~'
., .~. :
, '·' ..... , ... ; .' .1 '.~. ~ • • •
~·. . '·. . ,. ..
,.
·· hlANOC . ' ..
_ıore-NHC .ı
. s:- . ; .
ROMANOS 'DtOGENiS . .
İstanbul'~ yollar açılırken
ç~vıren Dr. Kriton Dinçmen
lletişim Yayı.nları 239 • lstanbu 1 Dizisi 12 ISBN 975-470-337-X
l. BASKI ~iletişim Yayıncılık A. Ş. lstanbul 1993
KAPAK Ümit Kıvanç D1ZG1 Remzi Abbas UYGULAMA Filiz Burhan DÜZELT! Ahmet Abbas KAPAK BASKISI Ayhan Matbaası iÇ BASKI ve CiLT Şefik Matbaası
lletişim Yayınları Klodfarer Cad. lletişim Han No. 7 34400 Cağaloğlu lstanbul Tel. 516 22 60-61-62 • Fax: 51612 58
İÇİNDEKİLER
Önsöz 7
Kuruluşundan lslamiyetin Onaya Çıkışına Kadarki Zaman Diliminde Yunan-Roma Devleti 11
lslam.iyetin Onaya Çıkışı - Arap lslamiyeti 14
Türk Islamiyeti 18
Selçuk Türkleri ve Devletleri 23
Bizanslılar ile Selçuk Türkleri Arasındaki Savaşlar 27
Diogenis Romanos'un Tahta Çıkışı 37
Romanos Diogenis Kral -Alpaslan'a Karşı Seferi 43
Diogenis'in Son Seferi 55
Diogenis Romanos'un Tutsaklığı 63
Diogenis'in Trajik Sonu 69
Diogenis'in Ölümünden Sonra 73
; 1
ı 1
j '
1
1
1
1 . . .. . . .
~ ·. ·
•• " 1
- : . ' .+ • • ~ : • •
. . · . . . . . .· . . . .
. . . .
. · · · i ..
. : , . . . . . :; . ; :~
. ·. .. . ., . . . ,· . : ... : ·= · . .. .: ' .
• 1 • .. • ' j' ' ... . .. : " J • •
. . , . .. ~ .. . , . . ' . ..
- . . :· ~ . . . . . . . ~· .. .. . . ,
; . . :
·- . . . · , . ,- : . .. · · . : ' "
. . ' ' . . . ·. ':' . <;.:' ·:
i i i
i ;
i· ;
Ön söz
. . . .
Bir tarih monografisi olan bu eser, ilk bakışta, Bizanslı
imparator Romanos Diogenis'in 1068-1071 yılları arasındaki üç yıllık kısa krallık döneminin tarihini incelemekte olduğu intibamı vermekle birlikte, esasında, Türk okuru için, kuruluşundan 1453'teki yıkımına kadarki Bizans Devleti 'nin tarihini ve, aynı zamanda, Bizans ile Müslüman
. . . . .
Arap Devletleri ve Türk Selçuk Devleti arasındaki ilişkileri -bilimsel metodoloji açısından- karşılaştırmalı bir" yöntemle vermektedir.
Bu ·küçük kitabın ·sayfaları içinde, aydın okura, genel olarak, kuruluşundan Malazgirt Savaşı'na kadarki zaman . : .
dilimi · içindeki Bizans Devleti'nin etnik, askeri, dinf, sos-yo-ekonomik ve politik d~rumu gerçek bir kusursuzluk içinde sunulmaktadır.
Toplumların bugünkü çalkantılı ve değişik .problemli ya~ şantıları içinde, biı:ı yıl öncesine dönmek, birçoğumuzun ismini dahi bilmediği bir Bizans imparatorunun üç yıllık iktidarına ait bir monografiyf sunmak, belki de, tuhaf gelebilir. Ama, ·rarih'in her ne kadar ayrıntılarda tekrarlan-
7
.. . · · ~.~
1
1
:! ! '
: 1
lı
mamasına rağmen , toplumların günlük yaşamlarındaki iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın ve de haklı ile haksızın arasındaki sürekli çatışmalarının aydınlanmasına götüren yolların bu ayrıntılardan oluştuğunu düşünürsek, böylesine geriye dönük kısa bir. yolculuğun gizemli yollarında yürümenin yararlarını anlayabiliriz.
Bizans Devleti, Doğu Roma lmparatorluğu'nun organik bir devamı olarak, ve, Eski Yunan-Roma dünyasının yıkımı ile Ortaçağ Hıristiyanlığı dünyasının ortaya çıkışı sırasında tarih sahnesinde kendini göstermektedir. Bizans Devleti'nin kuruluşu sıralarında, Batı'nın; Doğu'dan gelen Cermen, Hun, Arap, Slav, Peçenek saldırılarına uğradığını ve doğu kavimlerinin Doğu Avrupa'ya yayılıp aşağılardaki Akdeniz ile batıdaki Atlantik'e kadar uzandıklarını, ve, sonuçta, bu saldırılara daha fazla day~namayan . Batı Roma lmp~ratorluğu'.n~n yı~ıldığını görmekteyiz., ... ... . . .
· Ne var ki , Doğu· Roma lmparatc;>rluğu 'nun ve de e>:nun uzantısı olan ·Bizans'ın, ·daha bin yıl. kadar ·oağu'ya karşı
. . . .· . ··' . . . . .,
koyabildiği görülmektedir. .. . . Birkaç yÜzyıl sonra lslamiyet'İn. ortaya çı~ı_şı ·ile birlikte
Filistin, . Suriye, . .Mısır ve geri kalan ;. Kuzey Afr.ika'nın Bi~ zans'tan Arapıar'ın eline_ geçtiğine, ve, .. bur;ıciar:ı sonra cia, Bizans·ın· ~Ürekli olarak Arap saldırıları~ın ve. hatta K·o~ştantinupolis'in 673 ve 717'de olmak üzere iki kez Arap tehdidi altında kaldığına tanık olırıaktayı'z~ . . . •. .
·Çok uıüslubir devlet oluşunun yarn .. sıra,· gitgide, .m.er':'. kezi devletin Çevre eyal~tleri. üze,rindekj .otorite.sinirJ ~aybı' ve bölge bciyük toprak. ağalarının bir . ı:ıevi 'otorıomi : k~a,n~ malan ile. birlikte bölge halkına : uygulamakta . oldukları bas~ı düzenin·i~ . bölge halkının. Biz<;ın~;a. karşı b~lilığını kaybettirmesi,; 'devlet idaresinin. gitgi~:ı'~ p~keri . (;!ris.tokra; siden ,kilisenin ·~line geÇmesi iie d'evlet sayunmasının ':ve
: . . ' . : . . . ' . ; . .· . . . ' ' . ' ..
o~dunun :ihmal .edilmiş olması ve. (fevlet idaresindeki ;iç, çekişmeler gibi fa.ktörler de gÖzönÜne, 'alındığında,· -Bi-
8
zans'ın dış·saldırılara karşi gür'i' be gün neden güçsüz kalıp sürekli toprak kaybına uğradığını anlamakta güçlük çekmemekteyiz.· · . , .· işte, Bizans 'ın bu .bin yıllık yaşamı içindeki en kritik bir
zamanda, 1068-1071 yılları arasında tahta· çıkan Romanos Diogenis'in dramatik hikayesi· .ayrı bir yer tutar. . · ·
imparatorun huzursuz kişiliği ile yaşam hikayesi, sürekli seferleri ve savaşları ve de, en önemlisi; Selçuk Sultanı Alpaslan ile karşılaşması,. savaşması, yenil'mesi, -tutsakli., ğı, iki. ayrı kültür ve dini temsil eden bµ iki büyük hüküm· darın· karşılıklı etkileşmeleri; ve ondan· sonra imparatorun kendi . tebası ·tarafından aşağılanması,. işkence görmesi ve Kınalıada'daki- trajik' sonu; olayların . $athında durmayıp
onların derinliklerine inmesini bilen-ökuyucu için.ilginçolsa gerektir.
Ayrıca, eserin odağını oluşturan Malazgirt Savaşı ile lstanbul'a yolların açılması olgusunun Türk-Yunan kültürlü bir -tarih profesörü tarafından günümüzden yüz yıl öncesinde irdelenmesi ve irdeleniş şekli ile mantığının bilinmesi de, kanaatimizce, kitabın çekiciliğini arttırmaktadır.
Kitabın yazarı Ord. Prof. Pavlos Karolidis'in (1849-1930) kendisi de, ayrıca, ilgi uyandıran bir konudur. Orta Anadolu'da doğan yazar,' orta ve lise.tahsilini lstanbul'da ve lzmir'de tamamladıktan sonra Atina Üniversitesi'nde ve sonra da Alman üniversitelerinde tarih tahsili yapmış, 1886'da tarih doçenti ve 1893'te ordinaryus profesör olarak Atina Üniversitesi 'nde hocalık yapmıştır.
Jöntürk hareketinden sonra 1900-1912 yılları arasında Osmanlı Meclisi'nde Aydın milletvekili olarak bulunmuş, ve bu süre içinde de, fetihten sonra Sultan Mehmed'in sarayında kalmış Bizanslı tarihçi Kritovulos'un lstanbul'un fethi ile ilgili eserini eski yazı ile ve ağdalı bir Osmanlıca ile Türk tarih literatürüne kazandırmıştır (Kritovulos: Tarih-i Sultan Mehmet Han-ı Sani -çeviren: Karolidi, lstanbul 1328
9
1 ' 1 ;
! :
' . i 1
1
(19~2)- Ahmet Ihsan. ve Şürekası Matbaacılık ·Osmanlı Şirketi).
Ord. Prof. Pavlos Karolidis, Bizans'ı, tarih sınırları içinde irdeleyen.bir bilim adamı olarak tanınmış ve Tarih-i Osm~nT Encümeni'hde de çalışmıştır. . ·
Yaşamı boyunca sürekli bir bilimsel araştırma ve yazma faaliyeti içinde bulunan yazar, Yunanca qlarak da,. 187 4 'te KappadokyaProblemi,- 1891'de dünya tarihi ile ilgili 18. Asır Tarihine· Giriş ile, bir yıl sonra,: üç ciltlik 18. As1r Tarihi'ni; 1894'te Dünya Tarihine Giriş ve ondan sonra da Ortaçağ · Tarihindeki Esas Konularla ·Müteraflk Bizans Tarihi El Kitabı~nı, Suriye ve Filistin'deki Ortodokslarm MillfKökeniadlı araştırmayı, 1929'da ·7 ciltlik 1821 'den 1921 'e Kadar Yurianlı/arm ve Anado/u'daki Diğer Halklarm. Tarihi'ni, ve, ondan sonra da 1453'ten Kral Georgios'a Kadar Yunanistan Tarihi'ni yazmış ve yayımlamıştır. ·
· Dr. Kriton· Dlnçmen, Mart 1993 .. ··· . . : .. ...
. ~; ,
• , • ~ 1 \
' : ; ·
' ı
. · . .. .
. . ,· •'
.. :, ,
10
;
1
1
1
- 1 1 i
1
1
1 Kuruluşundan ~slamiyetln Ortaya Çıkışma ·
Kadarki Zaman Diliminde Yunan-Roma Devleti
Kendisinden önce· aynı ad ile üç imparatorun· daha hüküm etmiş olması nedeniyle IV.-Romarios olarak da · tanınan İmparator · Romanos Diogeiıis, sadece · kişiİiğinin önemi açısından değil , fakat . hükümdarlığı · süresince cereyan etmiş bulunan olayların DünyaTafihi'ndeki yeri açısından da · çok eğitici bir yaşam · öyküsüne sahip Yunan~ Roma Devleti imparatorlarından biridir. •. M.S. 328'de merkezini Latin Batı'dan Yunanlı Doğu'ya,
eski Roma' dan Konstantinupolis adını · verdiği yeni Roma'ya nakletmiş olmakla kurucusunun Büyük Konstantinos'tin olduğu kabul edilen devletin genişliği ; dün.:. yaya. yaygın ·büyük Roma Devleti'nin aynısı idi. Konstantinös'ün zamanında tüm Yunanistan ve lllyria Yarımadası ile Avusturya-Macaristan Imparatorluğiı'nun
11
ı 1
1
lı · . 1
l; i ' !
' i ~
i i 1.
i.
'
l ı
büyük bir kısmını, Güney Almanya ile lsviçre'nin bazı bölgele,rini, ItalY.a ve İspanya . ile Frapsa'yı . ve Iskoçya hariç Ingiltere olmak üzere tüm Batı ve Güney Avrupa'yı, Akdeniz ve Ege adalarını, Küçük Asya ile Suriye ve Mezopotamya olarak Ban Asya'yı, Mısır'dan Atlantik Okyanusu'na kadarki Kuzey Afrika'yı kapsamakta idi.
Bu devletin batı bölgesinde oturan kavimler, genelde, Latinler · olarak tanınıp Latince konuşmakta olmalarına karşın, aşağı ltalya'nın bir kısmı ile Sicilya olmak üzere Adriyatik Denizi'nin batı sahilinden Kafkaslar'a ve Dicle'ye, ve, Tuna ile Kafkas'tan Nil şelalelerine kadarki bölgedeki halkların çoğu Yunanca konuştuğu gibiYunan uygarlığını da kabul etmiş bulunmakta idiler. Fakat, gerek DoğU'nun Yunanlılar'ı, gerekse Batı'nın Latinler'i ortak olarak Romalı adını kullanmakta oldukları gibi, bu ad, Hıristiyanlığın Yunanlı Doğu'daki kabulünden sonra, uzun süre Yunanlılar'ın o:ıilli adı olarak l\ullanı_lmıştır.
Büyük, Konstanttpos'a kadarki Ro,:na Devleti'nde siya;;t öı;ıc~lik Latin Batı'ya ,ait.olmakta ise: de, .ondan ve om~n ilk .imp~rator,.varislerinden sonra, tüm d,evletin merkezini ,oll.lşt:urmakla, · siyası iktidar yavaş y~vaş Yunanlı Doğu'ya geçmeye başladığı gibi, Konstantjnupolis. de devletin gerç.ek merkezi J;ıaline geldi. M.~ ~ 4. yüzyılın sonlarından, M.S. 394'teki 1. Theodc;:ısius'un öJümü.Qden sonra DoğU ile .. Batı'nın ayrı imparatorlara s~hip olduklan bir.gerçektir . .fuıcak, gene ele, Doğu'daki imparator, yetki açıs.ıpdan, önde gelmekte idi .. ltalya'nın ba,rbar Cermen kavimleri tarafından işgal edilmiş olması gerçeği, ve artık keAdilerinJn keIJdi hükümranlarını , taht~ :çıka~ya
başlamaları ned~ni ile, .M.S. 4 76'dan sonra Bati' da bir:-.
., 12
l ! i . l 1 ' l J !
daha imparator seçimi olmamaktadır: Kaldı ki, bu barbar hükümranlar dahi, kanuni hükümdar olarak . K~nstanti
nupolis'teki önderleri kabul etmekte idiler. Böylece, o tarihten sonra, aralıksız olarak Yunanlı Doğu, devletin gerçek merkezi, hatta nüvesi haline gelmiş bulunuyordu; zira, nazari ve ahlak! yönden dahi olsa, Doğu lmparatoru'nun önceliğini kabul eden barbar Cermen hükümranlarının bulunduğu Italya dışında, Latin Batı'nın tüm geri kalan memleketleri barbar Cermen kavimlerince tamamen işgal edilmiş olduğu gibi, Konstantinupolis'e bağlı olan Mısır hariç, tüm Kuzey Afrika, imparatoru tanımayan barbarlar tarafından işgal edilmiş bulunmakta idi. Ondan sonraki 6. yüzyılın ortalarında I. justinianos (52 7-565) Illyria bölgesi ve ltalya ile Kuzey Afrika ve de lspanya'nın bir kısmını mutlak hakimiyeti aluna aldı. lşte o. zaman_, Konstantinupolis, Batı'ya yayılan büyük bir devletin merkezi oldu.' . Ancak, o zaman dahi; ge~e· d~ Dqğ-~,- d.~yletin g~rçek agırlığını ve. g1i~Ünü taşım~kta bulurn.iy9~~u. ltalya, Y~nanh .Doğu'nun basi~ bir eyaleti h~lin~ g~iffiişti.. justinianos'un ilk h(;liefi z~manında, y{ı_
. k~rı İtalya Alman -ı:-ongobardlar tarafınd~11 işgal edildiği gibi, ispanya'd~n __ ai~~mış olan böıge d~ kaybedildi. Ne var ki, Orta ve Aş~ğı İtalya, Sidly~_ . Sardu~ya ve Korsika . . . . .
ac;laları asırlarca devletin birer eyaleti 9ldukları gibi, tüm Kuzey Afrika d~ Justi.nianos"u~ Ölümü~de~ sonra bir ~üsu~ asır aynı : durumda ~Ç3.,ldi. ' ..
ı3:
2 · . lslamlyetin Ortaya Çıkışi - Arap lslainiyetl
· · :•
.. ' • .. 1 • · .. · .. · .. '
Tum bunlara rağmen, uçsuz bucaksız devlet, her tara:fından saldinyi uğramakta idi.· Ancak, tüm bu s'aldı~lara· kuwetle' dfreriiyordu. 7 . yüzyılın başlarında bü:Yük ·tın-. parator Heraklios (610-641) zamanında devletfrı merkez eyaletleri ·ne ·baŞkehr lranlı ve Araplar'ıı:ı ortak saldı~lanria uğradı "ise' de, önderinin ve · öncelikle ·başkent halkırini kahramanlıği sayesinde, . devlet, temel 'politik kudret ve namıni .korudu·. ·Ancak, Her~klios'un. hüküm-· darlığının son yillarinda; devletin o zamana k'J.dar barbarlarca dokunulmamıŞ ~n~y sinırlannda:, ne Doğu'dak1:. Pers kralının kuvvetli ordusuna ve ne de Batı'nın kala-· balığı ve çeşitliliğine benzemeyen gerçek maddı ve manev1 güç ifade eden savaşçı bir düşman belirdi. O zamana kadar ~deta bilinmeyen Arabistan çöllerinden çıkan
İslamiyet, birdenbire, Doğu Devleti'nin kapılannda be-
14L
lirdi. Halk o zamana kadar askerI eğitim açısından tarihte benzersiz olarak kabul edilen Yunan-Roma Devleti birliklerinin nizamsız, düzens~ ve asker1 açıdan eğitimden ve talimden _yoksun ve fakat din kuvveti ve dinsel inançtan kaynaklanan önüne geçilmez cesaret ile dolu Arap kitleleri tarafından ezilip· silinmelerini şaşkınlık içinde seyrediyordu. Altı sene içinde (634-640) Kızıl
Denizi sahillerinden Güney Küçük Asya ve Ermenistan'a ve Mısır ile Arabistan' dan Hindu Nehri'ne kadar ·uzanari tüm memleketler Muhammed'in varisleri ve devlet idaresinde halefleri olan Halifeler Devleti tarafından fethedildi. Heraklios'un ilk halefleri zamanında kuzeyde Hazar Denizi kıyılan, güneyde Hint Okyanusu ile Afrika'nın içleri, doğudan batıya da Hindistan'dan Atlantik Okyanusu'na ve oradan da Pireneler'e ve az sonra bugünkü Fransa'nın ortalarına kadar genişleyerek, bu devlet, tarihte benzersiz bir hızla yayıldı ve büyüdü.
Böylece, Heraklios'un ölümünden altmış yıl geçmeden · ve büyük kralın ün yapmış olduğu 7. yüzyıl sona erme
den, Devlet'in bir kısmı ya Müslümanlar tarafından işgal ediliyor veyahut yeni düşm~nlarca saldırılara uğramış oluyordu. Daha yüz yıl öncesinde herhangi bir .deniz kavramına sahip olmayan bir halkın bayrağını taşıyan büyük ve korkunç filolar; Yunan denizlerinde dolaşmak.talar .
. Fakat Hıristiyan Devleti'ne yönelik bu.büyük tehlike, sadece hudut boylarındaki çatışmalar .veya basit bazı toprak kayıplan ile sınırlı kalmıyordu.· Heraklios'un ölümünden otuz yıl, ve .onunla aynı zamanda yaşamış olan lslam dininin kurucusunun ölümünden kırk yıl
ıs
. l
daha geçmeden tüm·Devlet, Yunan ırkı, Hıristiyanlık ve Hıristiyan uygarlığı büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalmış l?ulunuyordu. Devlet'e· karşı nihai darbesini· indirmeye kara!lı olan korkunç düşman-, tüm·guçleririi Konstantinupolis'e yöneltti. Bu suretle·; şayet başkent düşmüş olsa idi,• Devlefin tümünün.yıkımı çok kolaylaşabileceği gibi; O' sıralarda yarıbarbar· durumunda olan Avrupa'ya da yol ··açılınış olacaktı..Araplar tüıri nefret ve hınçları ile ikh kez Konstaritinupolis'e saldırdılar. tık
saldırı Heraklios•'un torununun oglu iV Kônstahtinos Pogonatos~un (669-676) yedi yıllık imparatorluğu sıra.:. sında; ikincisi ise;·Ill. lsavros Leori'uri(717-718}irtiparatorluğu sırasında oldu. Her iki defada, düşman, 'kahraman bir sabır ve güçle defedildi, ve 'sonunda devlet ile başkent kurtuldu. , Anlaşıliyor ki, Roma Papası il. Gregorius'un 718'de Hıristiyanlıgı III. Leoh'un kurtarmış olduğunu ilan ederek Bizanslı kralın resi"mlerini o zatn~n Avrupa'sının Hıristiyan krallarına göndermesinde hakkı vardı.
Araplar'm sonuçsuz kalan ikinci saldırılarından ·sonra, saldırganlıkları ·bir dereceye kadar azaldı, ve uzun bir süre . Bizans devleti yokolma· tehlikesinden kurtuldu.· Fakat·, gene de, hudutlan güvende d·eğildi. · Kilikya'dan Pontôs'a ve başkentin-yaknilarına:kadar.tüm Küçük .As-· ya, Arap saldın ordularınca hallaç pamuğuna çevrilmişti: Ancak, bir şans· eseri, bu. böl"gedeki ve· de .Aşağı İtalya
sahillerindeki saldın.lan · geçiei -idi. ·Fakat, 878'de Sicilya'nın en büyük bölümunü aldılar~ ondan önce de/ Sar- · dunya ile Korsika elden gitmişti~ ne vat ki, 823'te Girit'in Araplarca işgali ·ile ·bir buçuk asır bo'yunca'onlann haki~
16
ı•
miyeti altında kalmasının yanında, bu adaların kaybı pek d~ fazla önemsenecek gibi degildL 7. yüzyılın sonu ile 8. yüzyılın başlarında diğer Ege adalan ile Yunan sahil beldeleri ve de Selanik gibi şehirler Arap korsan filolarının saldırılarından çok büyük zarar görmüşlerdir.
Bu durum 1 O. asrın ortalarından sonra tamamen değişti. Bizans devletinde başarılı savaşlar sonunda Suriye, Mezopotamya, Ermenistan ve Kafkas'ta birçok bölgeyi elde etmiş bulunan büyük general ve imparatorlar ortaya çıkmasına karşın, Araplar, dahilt çekişmelerinden ötürü, dış güçlerini kaybettiler.
General ve imparator Nikiforos Fokas, bir kez Araplar'ı yenip birkaç Suriye bölgesini geri aldıktan sonra, başarılı bir sefer sonunda Girit'i de geri almayı başardı. Bir süre sonra tahta Ioannis Çimikçis (967-976) ile, ilk ikisi d~ birlikte ve ayrıca tek başına hüküm sürmüş o,lan (976-1026) II. Vasihos Vurgaroktonos çıktılar. Bu~lar Devlet'i' daha da güçlendirerek sınırları~ıı~uı;iye, Mezo-
. potainya ve Erme~i~can bölgeleri~d~ : genişlettiler .. Böylece ı ı. asnn başla~ında, Yunanlılığm, Asya'daki durumun'.u güvence 'a1til1a almakla .kalmayıp eski, genişliğini elde. etmek sun~tiyİe yeni.güç kaz~n~ığı görÜlür.
: . .
17
ı ıı l ı 1 ,: . ı.ı , t!I
1 ~ 1 ı l'J
!_ !
1... ı :·
i
"
1: ! : ;
1 i 1
i i
. ı
'
ı ı
~:
3 Türk ı5ıamıyetı
.ı :
. ~ . .
.~ . ' " . .
Bununla ·beraber, bu asnn ·orıalanna doğru yeni ve.büyük bir Öeğişiklik oluşarak, Bizans Devl~ti, kısa bir süre ö~ce Asya'd·a geri almıŞ bulundµğu eyaletlerini kaybetti~ gibi, diğei bati böigelerini de eld~n çıkai-rniş o'ıdu.' . ' · - ·Böylesine bir düşü_ş sadece il. Vasilios : Vurgarokto
nos'tan sonra tahta çıkan varislerinin beceriksizliği~d~iı kaynaklanmayıp, a:Ynı zamanda·, lslam Devleti'ri.de oluşan büyük değişikliğ~ de bağlıdır. II. Vasilios'un ölümü (1026) ile, altmış kadar yıl sürece devletin iç gelişimi ile dış kudretini yeniden güçlendirmiş olan büyük ve kahraman imparatorlar devresi de kapanmış oldu. Vasilios'un, daha önce de kendisi ile birlikte tahta oturmuş bulunan kardeşi VIII. Konstantinos (1026-1028) ile onu takip eden damadı III. Romanos (1034-1041) ve de ondan sonra üvey oğlu olarak hüküm sürmüş bulunan V.
18 .
. .. ~-. . . ., .. ......... _...,,,..-. ; .. ' "*"' ı
Mihail Kalafatis (1041-1042) gibi hasta bir karakter ve ruhsal duruma sahip imparatorlar birbiri ardına tahta çıktilaf ·
Onları · takiben, yukarıda : sözünü · etÜğiiniz VIII. Konstantinos'un kızı ohıp .JII. Romanos ile onu takip eden ıv. Mihairin karısı ve üçüncü kez IX. Konstantinos
. ile evlenen Zoi ile kızkardeşi Theodora hep beraber tahta çıktıktan ve 1050'de Zoi,nin ve 1058'de IX. ·Konstantinos'un ölümünden sonra; Theodöra, iki yıllık bir süre için tek başına hüküni sürdü: Onu~ beceriksizliği nedeni ile·askeri aristokrasi tarafından yedi ·ay içinde tahttan·. indirilen VI. Mihail takip ettikten sortra; :riihayet, iktidar kahraman ve çalışkan lsaakios Komninos,un dine geçti. · Ne var ki, ancak iki yıl kadar (1057-1059) hüküm sürdükten sonra, iktidarı değersiz varisi X. Konstantiıios'a (1059-1067) bıraktı, ve ondan sonra da, İ>iogenis Romanos tahta çıktı.
Gayet tabii, lsaakios Komninos ile Diogenis'i ·hesaba · katmadığımızda, il. Vasilios'uıi. ölümünden sonra tahta ' çıkmış bulunan sözünü ettiğimiz liderlerden hiçbirinin Fokas veya Çimikçis veyahtitll. Vasilios ile ·en ufak bir benzerliği yoktu. lster erkek isterse kadın olsun, tümü ya tamamen beceriksiz ve ahlaksız idiler, ya da, hiç olmazsa, bu bakımdan saygın sayilmalarına imkan· olmadığı söylenebilir. :ve, :Bizans Devleti'nde değişim böyle- ; sine bir seyir takip etmekte ·iken, lslam Alemi'nde olaylar ile milletler ve · de önderler açısından değişim tamamen farklı bir görünümde idi.Jsl~m Alemi'nin hakimiyeti, Islamiyet'in ilk ortaya · Çıkışında gerek dinin, gerekse -· büyük din devletinin banisi olan Araplar'ın; elinde ol- ,
19'
!
,. , .. •I ' ,, . !
masma karşı; yukarıda da işaret .etmiş bulun"clUğ'umuz
gibi Arap D.evleti'nin iç istikrarsızlık ve gV.çsüzlük göstermeye b~şlaınasından sonra, canlılık ve zindelikdolu yeni Asy~lı .kcı.vimlerin. eline: geçmeye başladı.. ·Bunlar, · uzun süreden beri· Orta Asya.' da ·oturan Hazar1
ln "beri-. si~d~ki ·IJırk ·kçı.yinılerdi: .' ·, , · ... : · ! : .• =
Bu kaViil).l~~; değil.Yunanhlat'la, Araplar ile dahi ·kar;~
şılaştırıld~kl~rındf!, barbar halklardı. Bun:a, rağmen,.:pek-.. çok d9galı ,,hasl~te .sııb.ip · jdiler .. Saf karakterli ve t emiz qayrap.ışl~ ·c.e_s_\.(r in,s_anlçırdi~ ~ökeski yıllardan beri Tür1<' k~yimı~ri;/~.~ya;'nın ·der!nliklexine·ve Avnlpa'ya yaytlmışi
olu.p Batı Asy~·nın e_ıJ.·eski uygarlığının doğmasına neden: cılwµ~lp.:rd~r.: .Hıristiyanlığın .ve ondan altı yüzyıl :sonra· lslarniy,~(tp . ortaya; çıkışlarından önce . bu. kavimler. ·put- .
peresr .Pldµkl~rı gib.i;· lslamiyeein doğuşunda~· sonr.a~da
ası~larça _~lJ djnlerini,korwnuşlardır. . . . . ; · ·" [. :..\~ .:_, :
Bu kavimlerin Macarlar, Paçikanlar, Kumanlar:ve~ i tü..,
rnunçlep .ön_c~,: ~onr~c:ianSlavlaşmış Bulgarlar .gibLakmcı o.lar~l$ f\.vrµpa'.ya girenkt, bir sü.re sonra Hıristiy~n dininL kabµl. :etmiş. _oldular.Jş4Jet , e.tmekisteriz ki, Bulgarlar'ın-
eş;ısında Tl)rk · ol~rak .;ka.bul , edilmeleri: gereklı· .ise,,de; .
bµnl~r, .Türk ırkırıdan çok ·~şağida bulunan Tatar~Moğol .
soyuna·a.itt_irle_!- Buna ı:ı;ıu~bH,Türk kav:im:lerinden~As~ :
ya?da:kal1J11.Ş ,bull!~Pl~r'.10:veJ.~: · yücy:ılsonlanna kadar . keµdi,,.öz .Şaman diplerini.devam ettirdilerJiAncak:; Türk ;
kavlıp.lerjnir.ı. tünıOnün. Müslü.n;ıan : ... ol;o:ıadıklannı : ve;.:. Mftçgpl~r~da old;ı:tğtı gibi; bugünfdahi,..\Hıristiyan olanla~:.
~ına rastland~gını yurgularna.kfgete.kit, Aynca, Bizaris'taki·.
Y1=111an1ı~ar)n; ctzaman~ kada!.yalnız~a Şamanist :r:cırkler ile~ .t.emas ;hali.r:ı:de.. plrrialarma .karşın, .ı ı. .asrın ortaları v.e:\
sonlanha doğru Müslüman Türkler . ile · de :ilişkilere geç:. tiklerinin bilinmesi gerek. Ve,· her ne kadar'M.üslütnah Türkler' ile· olan ilişkileri düşmanca iseler; de,• Şamanlar ile; ofanlar dost ve müttefik.bit ·hava taşımaktalardL :ona Asya'da ·ve· Hazar. Deiıiz1'nin sahillerinde : oturan Şaman Türkler~· 6. yüz:Yılın· sonlarında L Justinianos; It Jttstihf::· arıos,ı lL Tiberios ve M~vrikios· tarhanırıda Bizartslılar·ne
dost»blmuşlardıd •bu:dostluk·. ve. '. ittifakın· nedeni de: lranlilar'-ile .Pers DevletfninJier iki tarafın.or:tak düşmanı olmasvidLJBöylece,. ,biraz yukartda ·sözünü ettiğimiz Bt• zans· imparaforları Pers· kralı L Horsoya ve:·"tahtınıri : va::. risirie karşı ·kesin bir zafer kazanmışlardır; hatta :İ-lerak.;, lios,: bi-faz soriraHorsoy'a· karşı giri$tiği.büyük'seferfrıde, ordusünda, müttefikı olarak~ bir Türk birliğini de bi.ı-'-
1 d. d , ( 1: ~ . . ' .. ~ · . . ~· un tıruyor u_. ;_ ~ < •; :. ·' ,. , .. . . ; '. Di9genis · Rornanostun'. · :zaminına · : kadar-· Moldavya; Bessarabya ve de Güney Rusya'da Şamanist Türkler bul lunmakta oldukları gibi, bunlar, farklı dinli ırkdaşlanna karşı Romanos'un başlattığı seferlerdeki orduda görev almışlardır. Uzlar ve Kumanlar gibi Türk kavimleri de, bir süre sonra, Hıristiyan halklarla kaynaşmış oldular.
7 ~ yüzyılda Iran Devleti yıkılıp Arap lslam Devleti Hazar Denizi'ne kadar yayıldığında, İslamiyet de Asya'ya gelip oradaki Türk halkları ile doğrudan doğruya temasa geçti. İşaret edilmesi gerekir ki, bu yeni dinin o halklar arasına yayılması çok yavaş olmuştur. 8. ve 9. asırda bu boyların ancak birkaçı lslamı kabul etmiş olmalarına karşın, çoğu, 10: asıra kadar Şamanizme bağlı kaldılar.
Ancak 10. asrın sonlan ile 11. asnn başlarındadır ki, pekçok Türk boyı,ı lslarniyet'i kabul ederek, esasında
1 !Ji]
1 illi '· 1
j,
l !; i I; l · l!
f lı 1 ı
j ı : 1 .
' '
i i 1
ıı ı':
1 . :
: !
özgür olmalarına rağmen, duygusal olarak Arap Halife ile onun Bağdat'taki merkezini en üst merci olarak kabul eden yeni Türk-lslam Devletlerfni kur?-Uuş oldular .
. Muhammed'in varisi ve vekili olarak, geçen asırlarda, tüm lslam Dünyası'n~n ve özellikle Arap Devletleri'nin
·dini ve idart mutlak,hakirrii olup Bagdat'ı başkent olarak kullanan Halife'nin, nazart olarak en üst idari :lmir olduğu kabul edilse dahi, gerçekte gücü kalmamıştı. lçinde bulunduğu. poli.tik ve askeri güçsüzlük nedeni ile, kendi ~nvamna s~ygı . göstererek, onun namına hükmedecek güçlü asken yöneticilerin koruma ve desteklerine muh'." taçtı.· Böylece, yavaş yavaş, Halife'nin müsaadesi ile ve onıın vekille~ sıfatı ile, ~üm güçlerini, ilk kudretli İslam Devleti olan ve ad.ını onun ilk kurucusu ve de ilk hükümdarı olan Selçuk'tan alıp 9. yüzyıl ortalarına doğru
Orta Asya'da kurulan Selçuklu Devletfnde birleştirdiler.
22
: 4 Selçuk Türkleri ve Devletleri
·. ! · .
... ...... ,: :. .: ~ '
Selçuklular 10; yüzyılın sonları ile 11. yüzyılın başla-. .
nnda Türkistan'dan hareket ile bugünkü Buhara ve lran'a geçmişler· ve orada lslam Dini'ni kabul ile, kıs~ . bir zamanda, sözü .edilen bölg~lere yayılan devletlerini kurmuş oldular. Bu devletin sınıdari, · biraz .sonra, Halifeliğin başkentine kadar u~anriıiştır. . . . .. · . .
. Büyük hükümdar Tuğrul Bey, Selçuk Devleti'ni büyütüp güçlendirdi. Tuğrul Bey, Bizanslılar'la Erµleni-tran hudutlarında · Çarpışıp_ (1.048-1049), onlar:ı yen~n ilk Türk-lslam hükümdarıdır. Bu suretle,'bu olay, hükümdarın ve onun milletini~- Şaşaasını \Te etkinliği~i yÜceltmiştir. Biraz sonra (1050), Halifeliğin merkezi'de olan kutsal Islam Devletfnin kapılan da, hiçbir güçlükle karşılaşmadan kendisine açılmış olmakla, başta Selçuk-
23
ı 1
il , 1
' l
lar'ın basit bir Beii iken Sultan sıfatını kazanarak, Halife Devleti'nin başına geçmiş y~ Halife1den (Doğu'nun ve Batı'nın krali) şek1İl1deki yeni şerefli ünvanı da almıştır. Bu olaylarla birlikte Müslüman Asya'nın hakimiyeti Selçuk Türkleri'ne ve onların hükümdarlarına, yani, gerçekte, tüm tslam Devleti Araplar'dan Türkler'in eline geçmiş oldu.
Bu durum değişikliği, Islam alemine yeni güç ve canlılık kazandırarak, Türk ırkı Asya'da, Cermen ırkının Avrupa'nın Hıristiyan alemi için oynamış olduğu aynı rolü oynamıştır. Yani, Yunan-Roma dünyasından Hıristiya_nlığı alan barbar ve fakat fizik1 ve manevi açıdan güçlü ve hayat dolu Alman halkları nasıl Hıristiyan
dünyasına yeni bir güç ve canlılık vermişlerse, aynı şekilde, Türkler de Araplar'dan Islamiyeei alarak ona zindelik, fıziksel güç ve ahlakt yücelik ve aynı zamanda
bilhassa Hıri.stiyan. halklarına yön~lik .sa~aş heyeca:11J. ye ~tılı~ı aşı!am~ş~aı:~ı~:._lsla~iy~t_'.i~ t~m ~ür:ıy~y~.yôıi~li~ h~küıp~a:nlık .. ye, ~ü_slü~~~ -~ ol?layap ~evletlere. ! ~~~,ı. kutsa~ ciJ;lad Çagn~~n.ile b~t~n .. Ciü:nyanın Islam ha~i1Tii~ yeti ·altına glrm~si .. h~sus~nd~ki beklentÜer, daha· ·:qa ca.nlariar~k, o ~amandan beri-büyiik.Türk önclerlerl~i~. pqlitikalaı;ını.n temel prograntla~pı pl~ştumıuŞıa~~ır; ; · ·' · o zaII1ancİ~n ·b_eri lslain, d4J.JY~.sı degişti_, ve A,r~p .o~-
• • : • • , • • , • • • • .. • ' .. ;, : ' • 1 : ,,: • ' • , • , ... • J ı ~
maktan çıkaraf Türk 1Ji~ g~rün.ürr~. ,~azandı; aşağı zy1~ar,ı tü~ A5y_aip.ıı;ı ve_sonra-~f1'1 Tür~ M.~rpe!u~ hükuT-<l~rlıgı altınd~ki .Mısır'daki A~ap halkl~ooın. çoğ~nlUğu cı~. yeiıi
ı . . .• , . : / . r • • , ~ , • • .: : j ı . . ' •. , j . • ·. · · • : .... . ı,
gelen f~tihlerin ha~i~iyeti .. alpna .girdq~r: lşte bu,y~n.i güç, yenide!! Hınstiyanlıga kıii-Şi aya}<l~n4ı. İ<olayca"aiı-, l~şılıyor . ki, gene <l,e Bi~~~s . P..~vleti v~·.h~l~ı _buy~ni ;~ı~.
• • ... . • • , • i •. • " .. . • • . . • ·' • • • . . • ~
24
ı ! i'' ı ! ı :
ıl !!
1
)
l
1 .ı " I' ı! I' ı'. il .,. ,, ., " " ı • 1!
!!
li ~ ~~ ı.
i ! [ 1
\!i ı!
J!
ıl ;; ?! °!';
li il
dırının .ilk darbelerinin~ hed.eff ·oldu.'. Son durum, Bizans'ın özellikle coğrafi konumunun sohucu olduğu gibi,. onun.Asya ve Avrupa arasındakLçatıŞmada üstlenmiş olduğu geleneksel rolüne de bağlıydE Bu yeni ·savaşfa düşmanlar korkunç, çok kalabalık ve yüksek fiziksel ve manevt güce sahipti. Türkler cengaver bir millet olup Tuğrul Bey ve varislerinin ordusunda kırk ile iki yüz bin atlı mevcuttu. Türkler yalnızca cesur ve kalabalık olmakla kalmıyor, aynı zamanda, onların temel ırkt vasıflarından olan kusursuz bir askeri disipline de sahip idiler. Islam'ı yeni kabul etmiş olmalarından da kaynaklanan hınçları nedeniyle başedilemez bir atılganlık ve manevt güç göstermekte idiler. Başbuğları büyük kahraman oldukları gibi, savaş, onların tek ilgi gösterdikleri saha idi. İnançları kuvvetli Müslümanlar, Bizanslılar'a karşı savaşmayı, kendilerine cennetin kapılarım açacak kutsal ve ahlaki bir görev olarak görüyorlardı.
Tüm bunların dışında, Selçuk Türkleri idarecilerinin Arap Halifeleri ile sonraki Osmanlı sultanlarından önemli bir farkı da, Islam dini felsefesinden kaynaklanan derin ahlaki kavramlar ile buna benzer diğer üstün hasletlere sahip olmaları idi. Aynı zamanda, özellikle merhamet ve dürüstlük, aristokrat olmanın verdiği hoşgörülük, nezaket ve asalet gururu ile birlikte ahlaki alçakgönüllülük ve özellikle Tanrı nezdinde mutlak kulluk hisleri gibi genel politik ve pratik ahlakın tüm erdemlerini karakterlerinde meczetmişlerdi. Mutluluklarında gururlanmazlardı. Genelde tüm insanlığın ve özellikle halklar ile halk önderlerinin kaderlerine, Allah korkusu ve derin bir hüzün duygusu altında bakarlardı. Yukarıda sözünü et-
25.
ıtl . l : ı 1 1 il ! • 1
! if
' l lı
miş bulundugumuz ·Sultan Tuğrul Bey, ve, ondan da fazla, o_nun büyük varisi ve yeğeni olup Romanos Diogenis'in asil rakibi ve hemzamanı Alparslan böyle yüksek ahlakı hasletlere sahip idiler. · ·
26
f I·
:;
1:
İ !
~ ı· 1\ ı.
1
r. ~
ji 1
i
...... -------, i
5 Bizanshlar ile· Selçuk Türkleri Arasmdakl Savaşlar
Selçuk Türkleri ile Bizanslılar arasındaki ilk çatışma, söylemiş olduğumuz gibi, Konstantinupolis'te· Vlll. Konstantinos'un krallığı. sırasında, Ermenistan hudutlarında ·1048-1049 yıllarında olmuştu. O zaman Selçukller galip gelmiş olup bu· askeri zaferleri sonunda Doğu Ermenistan'ın bazı bölgelerini zaptetmişlerdi. O çatışmada,
· varlığı ile orduya moral, güven ve iİıanç verecek bir im-paratorun yokluğu ve a·e orduyu ve savaşı · sevkedecek yetenekli generallerin bulunmamasrnedeniyle Bizanslılar ürkekçe savaştılar. VIII. Konstantinos'un ordu ve muharebe ile ilgisi öylesine zayıftı ki, il. Vasilios'un zamanından beri Bizans Devleti'ne t:abt olup Kafkas hudutlarını elli bin kişilik bir ordu ile savunmakla yükümlü ve Bizanslılar'ın dindaşı olan Kafkas Gürcüleri'nin bu yü-
27
1 '
::1 ; li ' 1
[! " lii "
1 • • ~
':! 1 ı: 1 .: ! ; ' ! : 1
' .. 1 . 1 ı:
i,. ;
ı!Jl
kümlülüklerini; devletin savunması ile ilgili olmayan işlere ·yo~eHk biı;:;~ayurgardıl:<. iç.~n~~ :?~rfertiği. . P?(~'!.l vergilendirmeye çevirmiş bulunuyordu. Dogu Ermenistan'ın bazı bölgelerinin zaptedilmesi ile yetinmeyen Selçuklar Erzurum'a kadar uzanan yıkıcı akınlarına da devam etmekte idiler.
lslam alemi içindeki kendisinin ve halkının itibarını yükselten bu fütuhattan sonra, Halife Devleti'nin kendi içinde bulunduğu durumdan etkilenen Tuğrul Bey, sulh aktetmeden, Yunan Devleti aleyhindeki askeri hareketlerini durdurmuştu. Türk akıncıların geçici yağmacılık girişimleri sonucu Devlet'in ücra köşelerinde oluşmuş ufak tefek beyliklerin dışında, Tuğrul Bey'in 1063 yılındaki ölümüne kadar, Bizans Devleti'nden herhangi bir eyalet koparılmadı.
Ancak, Tuğrul Bey'in varisi ve yeğeni Sultan Alpars- · lan?-ın.. döneminde ( 1.093,-~.072) olaylar, çok qaJıa köÇü: v~ yıkıcı b~r:: ş,eyir. göst~rgiler~ < ~ · . " . ..::, ·f .. . ..
. Alpar~la.n'}n :$,elçu~::Sµ~tanı olpp-:''Dogu ve!~at_ôun
. kralf'. -~ny~ı:ı.ırıa_· sa~ip;.- o)dugu.~d·a, K~nstantinup.oliş'.te; aydıµ .bir kişi qldµğu kadar. iç :işle,ri . idaı:eye mukt~di~ iy~ .. ·'
dü.rüst _bir. ~~Il1$.e -o~asıp~ · rağp,1~rı.! . .o. :şıxalardak,i _şartla~~ açısından . ç9k önemli olan, s~vaş :~onµl~rı.:µda)i~gis,~. ve t~qµp~siz ola.n. I<cmştap.t:lııps,D~1zas,t?._htça oturgıak.~a icli. ~.oı:ısta_n,tjnos : .Duka.s~ın · :·h~~ümran~ığı ; : ;;.~r~şırıda; ·. I~r;k akınları, :.6, ~a,.m,ana ka.daJ: _türp,ü11ü. işgal : ~tmiş olclul4.~rı Ermenistan'a.-. inhisar etmekle· kalm?mış, .. ora .halkı -- ye . . . . . .. - . .· .. . ·, . , . - .
meml~;l<etl~rine . büyük z~.rarlar_.vererek Küçük ·A$~~qııı.
Fıra.t ;Qö.lg~in~.· .. f op.tq~:~. · GQ.rcistan'a, · Jylez9pqtamya'ya kadar. yayılmışt~ •. ,109 T deki ölümü~d~. Dukas, ·aral~n:ı:.nçl.?
, .. 28
en_ büyüğü ,ve tahtın varisi ola_n Mihail'i üç oğluna vasi tayip; .,ederek, ikt~dan kansı ijvdol<la'ya . bıraktı. O sıra..:
larda Türkl~r Fırat'ı geçer:e.k Küçük Asy~'ya adım, atmış
b_ulurp:ıyoxdu. ·< ,. .ç.: . .. ··= :· .. ·" ·=· O-zamana kadar resll1en (Roma orc:i.us,u).olarak anıfan . .. . . .. . . . . '• .
Bizans ordusu, Fırat'ın Küçük Asya kıyısııı.da_ki::Malatya
şeh~inde konuşlandınlmıştı. : Gıdasız· .bırakılmiş :ye ·hüküme~l~ ~ilişkileri· bo~k.ol'3..n . ordtJ,. Ennenistaı:ı'a .geçip or~<lalüyerli Yunan halkniın..yardıın.ı· ile Türkler ile· çar:-
" . . p~şrn.a e~rini aı.dığında, e:rnre .iqıat ·etmeyerek, oranın sayunm.f3.S~nı tek başına yerli halk~. bıraktı: Gayet: tabii; Mal~ty~~daki ,Yunanlılar Fıtat'ı geçere!\ ·Ermenistan top..;. rağında : T:ür~lerle çarpışmış iseler de, ·nehrin: yaRınla:-i rınd? . ve:ıniş bulundukları savaşta büyük kayiplar 'vere:rek:yenildiler ve· kendilerini zor bela ~alatya Kalesi?ne atabil~il.er .. TürKıer J.<aleye önem verm.eyip onun zaptı·
içtrr z~rrı~m h:artama,dılar; saldırılarını Küçük Asya'nın
batı . bölgel~ri ile ortal.anna ~~dar sürdürerek, . beldenin kalbin,e ... büyük rtıetr9pol Kayseri'ye_ kadar ilerlediler. O: z~mank~.: ;vakap.ü~s : olaylan şöyle· anlatıyor: "her şeyi yawaladılar, yaktılar, yıktılar; .v~. hatta. büyük ve namlı Vasilios'un kilisesine sa:ldirdıktan sonra her şeyi, hatta· kµts~J.emanetleri ·dah_i.yağmaladılar; yalnızca azizin ces,ec].ine 4~rpangi ·bir,_z~rar veremediler~ çünkü etrafı .çok;
iyi ıalı.ldp:ı_ ~çlilmiş· o_lup güçlü binalarla çevrelenmişti;'.
an~·ak, ~dehlizlere ·açılan · ve ahın; inci. ve değerli taşlarla" ·.·· . bez.e_n.miş : ol.aq .. ka,pılan :alıp götürdüler; :geride kıymetli te~. bir·ş~yi p~talurıadılar, gaspeJtiler . ve .!<ayseri.halkın~n b,~rçoğµnu l<Mıçta:n geçirdiler.''.: ·· · · · · .
• Kayseri'."il~: 'geri .kalan_ Kappadokya'.~a bütün. bµnlan
29
yaptıktan sonra, Kilikya'ya doğru ilerlediler. Geçtikleri her yerden birçok ganimet ve esir alarak ve arkalarında yıkıntılar bırakarak, Kappadokya ile Kilikya arasindaki Toros geçitlerini hiçbir mukavemet ile karşılaşmadan aştılar. Sonralan, oralarda da aynı -şeyleri yapmak üzere Suriye'ye gittiler. ' · · ·
1067'de Asya' da bütün· bunlar olup biterken, Bizans Devleti'nin iktidar· ve· idaresi, o sıralarda Konstantinu.: polis'in yüksek aristokrasisindeki birçök kadın gibi Homeros'u tahsil etmiş bir aydın olmasına karşın, ·idare kabiliyetinden aciz :olduğu gibi, etrafında· politik ve askeri tecrübesi olan danışmanlardan da yoksun :bir kadının ellerinde bulunuyordu. lşar~t etmek isteriz. ki', o sıralarda dahi, Bizans'ta böylesine· tecrübe ve bilgiye sahip kişiler eksik· değildi. İmparatoriçe ile · birlikte -hükmetmekte olan ve eski kral ·tarafından Bü}rük Sezar, yani imparatordan sonra gelen' en büyük rütbeli olaral< ilan edilmiş bulunan loannis Dukas beceriksiz ve dar ·görüşlü
oldugu kadar geçimsiz ve dedikoducu bir 'kimse idi.·· Yunanlı Bizans devletinde; o kritik yıllarda, iktidarve
yöneticiler böyle bii durumda bulunurken; · düşmari hükümdarın kimliği ve kişiliği rie idi?
lsmi gibi arslan· yürekli olan Selçuk hükümdarı Alparslan, Orta Asya'da Çin ve Hindistan hudutlarından ·
Kü~ük Asya ve Filistin~e kadar uzanan devleti, · aıİıcasi · Tuğrul Bey'den miras almıştı. Ancak,· belirtmek gerekir~
ki; gerçek kudreti, hükmetmekte bulunduğti memleketin; uçsuz bucaksızlığı ile sınırlı kalmayıp, Halife Devlet!'nin, yani Asya'daki tüm İslam Dünyası'nın başbuğu olmasının · vermiş bulunduğu manevi güçten geliyordu: Bunun dı-
30
! I!
-1! I' ji !i
şında, başkomutan olarak, aynı ırktan gelen ve birbirle-· riyle kaynaşmış, bedenen ve manen güçlü ve disiplinli yüzbinlerce piyade ve süv.ari ordusuna komuta etmekte idi.
Alparslan, ölüme meydan okuyarak savaşın ilk ·hattında kendisini atmaktan çekinmeyen sadece cesur bir savaşçı olmayıp, karakter asaleti ve Allah korkusu ile. savaş kahramanlığını kişiliğinde birleştiren homerik kahramanlar cinsinden güçlü serhat cengaveri ve ahlak dolu bir kraldı da. Her ne kadar Müslüman idi .ise de, genel ahlak açısından, Konstantinupolis'teki hem.zaman pekçok Hıristiyan hükümdardan çok ·üstündü. Zira, beklenen ahlak üstünlüklerini taşımayan · bir kimsenin Hıristiyan olması ne ifade eder ki? Ve, işte şimdi, olaylardan, hayatında tslam ahlakını gerçek anlamda ciddiyetle uygulayan bir Müslüman'ın, Hıristiyan ahlak kai-' delerine saygı duymayan bir Hıristiyan'dan çok daha yüksek bir ahlak seviyesinde bulunabileceği kanıtlanmış bulunuyor.
Vurgulanmas.ı gerekir ki, Alparslan'ın eğitimi sadece Kur'ari·ahla.krile sınırlanmış değildi. Ahlakı, her ne kadar genel tslam inancına dayanmakta ise de, esasında, çok daha geniş ve derin felsefi bir ·içeriğe sahipti. Hükümdar olarak yaptıklarının sorumluluğunu taşıma açısından, özellikle bu husus kendisini belli ediyordu.
lşte bu ahlaki kavramların perspektifi altında ;· Selçuk
hükümdarı, bir · Müslüman olarak, nihat gayesinin, dünyada ilahı kudretin, yani lslam Devleti'nin yayılması olduğuna inanıyordu. Tüm yaptıklarında, daima iktidar gücünün insana, hakim olmanın cazibesi ile körleşme-
31
ı ı ·.
1 .
1 I' ı ; ı : ; 1
· ' 11 1
: ; ı;
1 . . l:.i • ı. , : [ lı : 1 1 1
denve şaşırmad.an ilahi emirler istikametinde adalet, imah, insaniyet ve .. alicenaplık hisleri ile hükmetmek ve idare· etmek için 'Allah tarafından verilmiş. olduğu 'inancr kendisini gösteriyordu. Kendisi, daima, tüm zafer ve başarılarının kendisinin ·almayıp O'nun 'eseri olduğtina
inanıyor ve, böbürleneceğirie,. en-kudretli· insanın O'nun örlündeki hiÇliğini .düşünerek~ ·'b ir · hükümdar. · ·için,· mağluplar önünde ·alicenap . d<:tvtanrn,anın en önemli bir vas"ıf olduğunu biliyordu, ".. : : . . ..
. Bu sultanın hayatı ile ilgili anlatılan pekçok ( olay, kendisinin :bu • husu~taki manevi~ eğitimini -aksettirmek-. redir. lleride, Bizans Imparatotu'nu esir aldığinda oha. nasıl. davranmış olduğunu göreceğiz. Şimdi burada, bu: büyük 'adamın" yaşamının son anlarına ait bazı k~rakte-,
:riStik olaylardan sözetmek istiy'oruz. 1O72' de-dedelerihin' topfaği Türkistan'.ı 'fethe kalktığında , bir kalede/ yöre_ hükümranı Ylisuf't~n. büyük bir .mukavemet ile karşılaştı., Sonunaa kale :düş'tu ve Yusuf'u: Sultan'ın otağımi götür-. düler. Akdeniz'den Kafkaslar'a ve Hindistan'a· kadar· hükineden've geri -kalan Asya' da her is~eği kantin olarak kabul edilen, bin iki )rüz_ hükümran ve prensi tahtının·
önünde hizmetçi olarak tutturan ve sancağının önürie iki . yüz bin süvariyi.r.esmigeçit ettiren, ·sefer sfrasında .n~hrin '
üstüne kurdurduğu· köprüden a_skerinin ancak ko.ca otuz iki günde geçebildiği Alp:arslan, klıçük kalenin kahraman savunucusunu . on ünde. gördüğünde·;· bif an için . hükümdarlık ·aıçakgönüllülüğünün ... ahlaki .gereklerini: unutarak,_ göstermiş bulundugu kahramanlığı neden_i ile küÇük 'düşmanını. kutlayacağına, hiçbir şeye yaramamış .
bu· inatçı.karşı koyması nedeni ile', ona, aşağılatıcı söz-; .
32 ..
' i r
1
1:
1
!
ı : I' 1: r l
ı :
1 ,. !: 1
l
1 1
ı:
ı !
lerle hakarette bulunmuş. Korkusuz esir, vermiş bulunduğu gözüpek cevabı ve gösterdiği pervasız davranışı ile hükümdarı öylesine kızdırdı ki, onun ağır bir şekilde cezalandırılmasını istedi. Bunun üzerine, her şeyi göze alan esir, hükümdann kendisi ile çevresindeki koruyucularının karşı koymalanna rağmen, elbiselerinin altında saklamış bulunduğu sil~hı çekti ve tahta hücum ederek Alparslan'ı öldürücü bir şekilde yaraladı. Ağır yaralı hükümdann ağzından çıkan son sözler bunlar oldu: "Gençliğimde bana, Tanrı'nın önünde daima alçakgönüllü olmam, gücüm nedeni ile böbürlenmemem ve ·de en ufak düşmanımı küçümsememem gibi çok önemli bir şey öğretilmişti. Şimdi, bu çok önemli'dersi unutmuş olduğum için hakettiğim cezayı buldum. pün öylesine yüce bir güce sahiptim ki, ordumun sayılamayacak kadar büyüklüğü ile kahramanlıgını ve de baglılığını ve düzenini görüyor ve kendime tüm dünyanın kralı ve de tüm savaşçılar arasında en kudretli ve azametli olduğumu söylüyor, kimsenin bana hiçbir şey yapamayacağını, tekrarlıyordum. Bunun için de, Tanrı, kudretimin zavallılığını bana göstermesi için, bu zavallı ve değersiz adam vasıtasıyla. beni bulunduğum .o· yüksek mevkiden en aşağılara devirdi. Bu nedenle; günahlarımı ·affetmesi ve bana şefaatini göstermesi için O'na sığınıyorum." Sonra; Meru'daki · . mezarına bu sözleri kazımalarını emretti: "Alparslari'.ın şanının göklere vardığınr gören siz insanlar, onu toprağın altında gömülü görmeniz için Meru'ya geliniz." · , Diogenis'in rakibi bu Müslüman Türk hükümdarı işte böylesine ahlaki karakter ve eğitime sahipti. Fakat böy-
33
. '··
lesine bir ahlak anlayışı ile tahta oturan ne yalnız kendisi ve de kraliyet çevresindeki diğer hükümranları idi; hü..kümdarlann etrafında, onlardan da üstün manevt eğitim almış geniş bir müşavir ve vezir çevresi bulunuyordu. 10. ve 11. yüzyılda Müslüman Orta Asya, Asya uygarlığının zirvesinde bulunarak, temsil etmekte bulunduğu dün-
. yanıh .en büyük şair, filozof, edebiyatçı, matematikçi ve a.limini yetiştirmişti. Kendisinden önceki Tuğrul Bey ile sonraki Melik Şah'ta da olduğu gibi, Alparslan'ın çevre-
. sinde o zamanki Müslüman Asya'nm tüm bilgisi ile dolu geniş bir vezir ve müşavir heyeti mevcuttu. Alparslan ile oğlunun devresinde Halife Devleti'nin başveziri olarak Hacı Rostan ismi ile de bilinen ve başta Bağdat olmak üzere sonralan çaptan düşmüş birçok şehirde pekçok okul açmış· olan bilge Nizam-ül-Mülk bulunmakta idi. Bağdat'ta Nizamiye namı ile anılan bir akademiyi kurmuş olup 10791da astronomi ilmine uygun olarak ve tam bir bili~sellikle lslamt takvimi düzeltmiş, ve, o zamana kadar: görülmemiş genişlikteki bir lslam alimleri toplantısında Halife tarafından bilgi, adil ve Halifelik Devleti'nin idarecisi olarak ilan edilmiştir. , .· 1067'de Selçuk Devleti'ni böyle bir kıratta hükümdar ve vezirler idare etmekte iken, Konstantinupolis'te en üst hakimiyet Evdokia ile onun reşit olmayan çocuklarının ve özellikle Sezar loannis Dukas'ın ellerinde idi. Eyaletler ve bilhassa Asya topraklarında yaşayan halk Selçuk saldırılan ve de dahilt kötü idareden yakınıyor4u. Küçük Asya, Pontos ve Kappadokya'dan yarımadanın batısın.:. daki Frigya'ya .kadar uzanmış bulunan Türkler'in eline düşme tehlikesi ile karşı ~rşıya idi. Küçük Asya ile bir-
34
~ . 1
!:
i likte Devlefin kendisi de aynı tehlike altında bulunuyordu. Bu durum ise, Konstantinupolis'te gayet iyi biliniyordu. O zamanın Ökümenik Patrik\ devlet idaresinin bir süre daha bir kadın ile çocukların elinde bırakıldığında, kısa bir zaman içinde, sadece uzak eyaletler değil ve fakat başkentin yakınlarında bulunanların da elden çıkacağını söylüyordu. Bu fikri, Nikiforos Çimikcis ile Vasilios zamanından beri ayakta duran askeri aristokrasi de paylaşıyordu. Konstantinupolis'teki genel kanı, Devlet'in idaresinin, onu güç ile eline alıp özellikle orduyu nizama sokacak ve yüksek moral ile savaş ve zaferlere sevkedecek bir erkeğin eline geçmesinin gerektiği istikametinde idi. Gerek o sıralarda hüküm süren ortam ve olaylar, gerekse mukadderat açısından, Romanos Diogenis "ihtiyaçların gerektirdiği" insandı.
35
... · I ·· ı 1 ' l ı·.:
' ··:
i ı' : 1 1 . ı 1
j 1 .: 1 ı
ı: .i 1
ı: : 1
1 :~ ~ ı ı :: : !
<ı
. ·: ; . 1 · '; : 1 . ! 1 . i 1 : ; ıı " i. : ı ı ' ! : . ,, ! J ı :
~ t ı· ,i ~ .ı !i.
ıl>ı· ıh . I
. ,
' ·'
, ;·
I·
.6 Dlogenis Romanos'un Tahta Çıkışı . ·
' · . ·
.' ' ·.
Diogenis·Romanos Kappadokyalı ve, o devrin bir.vaka~ nüvisinin ifadesine göre de, "şerefli ve kahramanlıgı ile tanınmış bir soydan" gelmekte idi. Özellikle 10 .. ve 11.
· yüzyıllarda Devlet'e pekçok namlı asker yetiştirmiş bir aileye mensuptu. · Babasının imparator ın. Romanos'un kız~ardeşinin damadı olması nedeniyle, kraliyet ailesin-
., den gelmekte idi; ve, Romanos adını, dedesinin kardeşi IIL Romanos'tan almış· olması·da olasıdır. . · ···
. Diogenis . Romanos'un : do gum . tarihi bilinmemekle birlikte, kraliçe Evdokia ile evlenmesi sonucu 1068'de tahta çıkmiş olduğu kesindir. O sıralarda erkekliğinin zirvesinde olup yakışıklı ve asil bit görünüme sahipti. lmparatorluk ailesi ile akiabalıgı nedeni ile, ·babası Diogenis bir darbe ile tahta çıkmaya kalkışmış ise de, planlarının açığa çıkarılması sonunda intihar etmişti. Ne var
37
ki, bu olay, sahip olduğu · fiziksel ve manevı nitelikleri sayesind~.Eomanos'un. tahta ::çıkmasü:ıa engel olmadı. İmparator Konstantinos Dukas zamanında kendisine Batı Bulgaristan'da Sofya yakınlarındaki önemli Sardis bölgesinin valiliği verilmiş olmakla (dük) ünvamnı da almış bulunuyordu. Bu bölge, Tuna'nın berisindeki kuzeydeki ve de Sırbistan ile Macaristan taraflarındaki batıdaki barbarların sürekli saldırılarının tehdidi altında bulunuyordu. Bu görevde bulunduğu sürece çok önemli askeri başarılar elde etti. Eyaletine giriştikleri saldırıda, Tuna'nın berisindeki Peçenekler tam bir hezimete uğradılar. Boğazlanmış düşmanm başlan ile birlikte, esir aldıklarını Konstantinupolis'teki krala gönderdi. Başarılan üzerine, imparator Dukas "bu ünvan bir lütuf değildir, Diogenis; başarılarının bir karşılığıdır" sözleri ile kendi
sın~ (büyük~ vestarhis) ve ~saray erkan1başkan1) ünvaıi,.. larım . verdL _ 1067'de imparat6run .C?lümü·.üierirre,. o. sıralarda .Sqfya:'da· bulunan JDiogenis;· ya. babasının ·taht üzerindeki iddialar.mı . tekrarlayarak, veyahut. da ·-:-ki, bu, daha,qa akla yakın gelmektedir- E:vdokia'run göstermekte bulu~çluğu: idare tarzınin,Devlet'i yokoluŞa sürüklediğini
gqrinesi µzerine, iktidarı . ele geçirmeyi tasarladı. 'Kendisine yapılan ihbÇJ.r .üzerine. Diogenis'in tasarılarından h!ll:!~ri .q~an kraliçe., ,tu.tuk!anmasını emretti. Suikast saı:ıığı olarak_h\l.küm giymiş, ve> kraliçenin ba"şkanlık ·ede-: c~ği .- e.n :üs~ kraliyet- mahk.einesinteı. veiilt11-iŞ hükmün tasdik.ine kad~:r tutuklu .kalması ka.rarlaşt~rılmıştı. , : . : .. . ~-_ Fa~~~ , t;n. üst. kraliyet mahkemesi önüne. Çıktığında ö:y.l~s~ı:ı~.=bir etki yaptı ki! -0manın vakanüvisleri, olanlar. hakkında -~'yalnız· hiç kimsede bulunmayan bedensel
gücü açısından değil, ve fakat gösterişi ve yakışıklılığı ile, başta kraliçe olmak üzere herkesi etkilemiş ve kendisine karşı bir sempati duyurtarak, durumu nedeni ile orada bulunanların tümüne üzüntüye neden olmuştu; kraliçe, belki de ona aşık da olmuştur; bu hususta kat'i bir şey söyleyemem; ancak, ceza verilmesi beklenirken, af edilmiştir" ibaresini kullanmaktadırlar. Bu suretle ithamdan kurtulmuş, ve büyük bir ihtimal ile hayatının geri kalan kısmını sade bir vatandaş olarak geçirmek üzere memleketi Kappadokya'ya doğ~ yola koyulmuştu ki, daha yolda iken, kraliçe onu başkente geri çağırarak, kendisine general ve başkomutan vazifelerini vermiştir. Kendisine verilmiş bulunan bu yüksek ünvanlar, bir ~aşlangıçtan başka bir şey değildi; zira, bir süre sonra, kraliçe ile birlikte hüküm sürmek üzere kendisi de tahta çıkacaktı.
Tüm memlekette ve özellikle başkentte, genel kanının, olayların ve şartların manasını kavrayacak bir erkeğin iktidara sahip olması istikametinde olmasına karşın, bunun, krallık sıfatının Evdokia ile çocuklarından geri alınması anlamını da taşımadığı açıktı. Evdokia, esasında, çocuklarının ve özellikle idare etme yetkisine sahip olan iki oğlunun vasisi ve naibi idi. Demek oluyor ki, her ne kadar imparatoriçe gibi hükmetmekte ise de, esasta, kraliçe değildi. Köklerini Roma lmparatorluğu'ndan almış bulunduğuna göre, Bizans Devleti'nde en üst düzey devlet işlev ve iktidarının askeri mahiyette oldugu kabul edilmekte idi. Bu nedenle de, bunu yasaklayan herhangi bir kanun olmamakla beraber, tahta kadınların çıkmaları usulden değildi.
39
j !iıl: ·' 1·
:Pi ! ':
. i
1 :r I! i! ı .. ı .
i Jli! i 1 .. ı
ı ı· I• . : ;ı · ı
1 :· ' 1 :
450'de Pulheria, 780'de lrini, 842'de Theodora'da old:uğu gib( tahta 'kadırtların çıkışlarında kral yerine naib
v~ya ' vasilerin'-hüküni sürduğünü ve 10. yüzyıidan beri. de, taht üzerinqeki veraset haklarınirl, bazen, kadıniara da ·geçmeye başladığını görmekteyiz. :Ancak, doğal veraset hak~a· göstenlen saygı ile yüksek iktidarın.pratik karakteri ve Ü1tiya.çlann uyliŞması açısından; imparatorluk iahiinı tevarüs ~den kadıı:ıla:r ile çocuklarının vesayetini' ellerinde b ulunduran ana kraliçelerin, kral olmaya
layık ve 'gerekli tavsiyelerde bulunabilecek erkeklerle evlenmeleri usulÜ ihda.S edilmişti; ancak, bu durum, kral Ço.cuklan~ın"-hakı~iına'\ecavüz edilmesine imkan ·~er~ miyordu: . ,. : : . : , -
· 13'Öylece;"45ü'de· ç~cuksuz ölen kardeŞi Theodoros'tan sonra Pulheıia', iktidanri tek tabit varisi olarak kalmıŞ ise
de:"sırf hükriıedebilme~i için cesur gene~al Markianos ile evlenmişti. Keza, I. Leon'un kızı ve ll. Leon'un annesi
ı .. •i
AriadriJ., 4TPde, kend1si:ile aynı haklara sahip gerçek bir impatator olarak kocası Zinon'u, ve onun ölümünden
sonra d~ , · ayriı ·şartlar ve hakla~ ile yeniden evlenerek ı. ·. Anastasios'u tahta .geç:iTmiştir. İüm bui1lar, aynen, 963'te
kraİiÇe The~fano ile sonralan .imparator olmuş ·generai N1kiforos Fokas ile tekrarlanmıştır.' za·i ve Theodora da, · Zoi;niiı · kocalan ''ol~h · ıdiğer 'erkeklerle birlikte ·tahta · otlirinuşlardtr. ·: ".;;; ··. · · · · ·
• • • • ._ • • ' o ' A o • ' ~ r • o • o
· · :AnJaşıhyor ki; Evdokia'rim, küçük prenslerin haklatının • • •• - • • .... \. 1 ... . i, . . . . . . . . .
muhafaza· ~q.llme51 ·Şartıyla,: tahti paylaşmak üzere, ·Dio.:. genls ·iıe evl~tiffie planı BiZ'aris Devleti tarihinde ~e ilk. ~e . d~ alıŞll~aliiiş . bir"duiumu oluşturuyordu: Ama: ·şimdi ·
,. ' . i'. , ..... :.. .. ,. • '•. . . : . . .. ' . . ·. . w ~ • • •
anlatacağımız 'nedenlerle, bazı zorluklar ile karş~lanffi.ıŞtı'..
40
l j [
1 ı
ı ! 1 i 1
·ı
Konstantinos Dukas, ölümünde, dul kansının yeniden evlenmemesini, ancak, çocukları ile birlikte tahtı tevarüs etmesini şart koşmuştu. Evdokia, bu husustaki yeminli taahhütnamesini yazılı olarak imparatora vermiş, o da, Evdokia'nın ilerideki bir evlenme girişimine, tahttaki tüm haklarının iptal edilmesi yaptırımı ile mani olµıası için, evrakı, saklamak üzere, Patrik Ioannis'e vermişti. Ne var ki, Evdokia, gayet ince bazı ayarlamalarla, Patriği ve bilhassa filozof Mihail Psellos olmak üzere bazı kişileri kendi tarafına çeldi, ve, Senato'nun muvafakati ile, Patrik evrakı Evdokia'ya geri verdi. Böylece, Evdokia, tüm engellerden kurtularak planını tatbikata geçirmeye başladı. En büyük oğlu Mihail kendisi ile aynı fikirde idi~ kocasının kardeşi olan Sezar Ioannis Dukas, esasında, yeni damada yakınlık gö~memekle beraber, istemeyerek de olsa, muvafakatini verdi. 1068 yılının 1 Ocak gecesinde Diogenis saraya girdi, Evdokia ile evlendi, ve iV Romanos ismi ile kral ilan edildi.
41
! i
·7 ~o.manos D.iogenis Krai -· Aİparslan 'a
· · Karşı· Seferieri. · · : . .
< • ·~
...
Diogenis artık t~hia Çıkmıştı~ Ne v~r ki, çok kısa Z3:~ inanda·, k_endisi~i yalnız ko~ası olarak kabui' edip; devlet
- idaresini ellerinde tutmasını iSteyen Evdokia1nın arzuladığı şekilde hüküm etm'esini düşünmediğl'ni gösterdi. EvdÔkia, Diogenis'i sadece. rnütlak tehlikeden kurtarmakla kalmayıp onu böylesine buyÜk bir makama yük-· seltmekle, böyle bir hakka sahip olacağını sanıyordu: Tam tersine,' Diogen1S, özellikLe Devlet'in Asya' dan gelen b~yü~ bir: tthdit akında bulunduğtı bu sıral~rda, "görev:lerinin ne olduğunu çok iyfbiliyordu. Ikametgahı· olarak, . . , ·. : . . . . . - . ı ··· . ..
saray ve de başkentten ziyade, ordugah ile .savaŞ ·mey-cianlannı yeghyotdu. ·. · ·· · · .. ' · ·
. Bu nedenle gen~ral-iı:rıpara~o~ olarak en üstgocri eline· ~ı~; alma"z, hemen . s'efe~e çıkarak, 'b~şkomu.tari «;ad1nru
43
: ır] 1 :L
Boğaziçfnin Asya kıyısında kurdurdu. Şimdiye kadar . söylemiş olduklarımızdan, o seferin
taşımakta olduğu büyük ön~~ kolayca anlaŞılır. Alparslan gibi bir hükümd~ra karŞı girişilmiş bir savaş olup, Devlet'in Asya eyaletlerinin yarını buna bağlanmış bulunuyordu. Sefer başladığında, "bir kısmı tamamen ümitsiz oldukları gibi, geri kalanlar da ümitlerini kaybetmeye başlamışlardı" şeklinde zamanın vakanüvl.si tarafından tanımlanan dogu eyaletleri halklarının davranışları dostça değildi. Kral, büyük ve savaşmaya hazır bir orduya sahip olmadığı gibi, böyle bir orduyu elde etmesi de beklenemezdi. Elinde mevcut küçük ordunun da silah, at ve mühimmat açısından eksiklikleri çoktu. Frigya'da, emri üzerine toplanmış bulunan da, herhangi · bir vatanseverlik hissine sahip olmayan disiplinsiz, düzensiz toplama bir sürüden başka bir şey değildi. Avru
p~lı olan . Ma~edÇ>IJ.lar He Asya~~ Kappadokyalılar V~ Fiigyalila_r'dan ·; başk~ Bulga~lar'a, · ~r~nk . v~ No~and paralı .. aske~l~re ve de Tuna.;nın ötesindeki Moldavya'dar\ ge~en put,atap~nJ?.rkler'e. d~ ra~tlari~rdı~. . · · , .. · · ' ...
. Diogenis'ten önce askeri kontiiara rıe. kadar az önerri ~erildiğini . göstetjr~esine, tı.lelacele .tüm. h~zırlı~~r " ta-~ rriamlandı. · Zamanın vakanüvisi . "uzun · süreden beri ki·m~eni~ ilgÜen~e~~~i"~edeniy~e ord~~un eski 'gocünü kazarı~a5ı_ ·çok ~s;tÜ'"" ~facles_ini kuU~nmaktadir. ·Frigyalı diger:bfr Naka~üVis. {$~:~,;burada çok tuhafbir durum ile
• '1 . , ı : .* . t . : ., ' . : '
karşılanabilin;li ; ~oqıa'nıri _dillere destan savunuculan. ile . Dogu ve Bat~'nın: tetihlerinden,' sefalet ve fal,<lrlikten çökmüş birkaç l_<işi, geri _kalmıştı; destanlara konu olmuŞ eski . devitlerd~ki -~ırh, .kilıç ve' 'savaş mühimmatından
" . . ·. ' :.' .. ".!..:
44
yoksun, sulh zarriahında imiş gibi. demir sÜngü ve oraklar kullanmakta idiler; asken açıdan tamamen hazırlıksız ve de süvariden 'yoksun olmakla zayıf \Te ürkek bir göruhÜmd~ idiler; sancakları kirlenmişti ... tüınbunlar~: gören halk, Romalı ordugahın, eski ününden nelere düştüğünü görmekle üzü_ntüsünden. kahtoluyôrdu" .demektedir:· . .
Böylesine bir ordu ile, Diogenis, 'Büfük Selçuk ·sultanının· yüz ;biiılerce ·piyade ve mühimmattan oluşan ordusu' ile ·çarpışmaya gidiyordu. Buna rağmen, böylesine ~üyük bir sonirrtluliık . karşısında ürkmediği gibi en ufak bir 'teredôüt de göstermedi. Böylece, halkın kullandığı "kumandanı geyik olan bir arslan ordusundan, kuman.:. dan~ ars~anolan~lr 'geyik ord~su daha iyidir" deyiminin haklılığl bir kez ·daha ortaya çıkmış oluyordu. Romanos Ar~ros;tari Mihail Stratiotikos'a kadar n. Vasilios'taıi. soiıra gelenlerin tümü geyik yüreği taşımalarına rağmen hep arslan iddiasında idiler: BiZans ordusunun bÖylesine duş~esine neden hep onlardır; işte, böylece,· onlar· ot.;. duyu geyikler ordusu haline getirmişlerdir. Ne var ki, Bizans dünyasının karanlık ufkunda ordunun yeniden parfaması11a tek bir gerçek arslanın ortaya çıkması yet.'.. mİşd; Diogenis gerçekten arslan yürekli idi. GiriŞilen sefer, sadece genelde değil, ve fakat ufak ayrıntılarında dahi çok güçtü. Düşmanlar, sayıca çok üstün olmaları nedenrile, ordularını ayırarak değişik yönlerde kraliyet
l eyaletlerine saldırıyorlardı. Çok kez, aynı arida Suriye, l Kilikya, Kappadokya ve Pontos'a karşı saldırdiklan gö:'..
rl rülüyordu; 'Kralın, aynı anda her yerde bulunması gere~ 1 kiyordu: .! · .·· · · Başta, · Kilikya'ya girerek, oralara Yüklenmekte 'olan
~ . ~
1, :.
! ! ! ' 1 ,.
1
1
i ı" : 1 ; ı\ . 1 '
I,; ı ı ı 1
! . 1 11 ı
· ı
!: .~ 1
' '
1 • . ~
Türkler'i durdurmayı düşünüyordu. Fakat, aynı. zaman.c;la, Türkler'in Pontos'tan Ermenistan'a girdiklerini, bek-: lenmedik bir .. şekjlde Neokesaria ile diğer şehirleri fet-: hettiklerini, pekçok tutsak ve ganimet elde ettiklerini öğrendi. Bµ .haber, güneyd~n kuzeye yönelmesine n~den oldu. Pontos Sıyası'na vardığında, Sezar loannis Dukas'ıp.
büyük oğlu Andronikos Dukas'ın kumandasında büyük bir ordu. bıraktı. K,endisi de, ordusunun en iyi. kısmını b.eraberip.de al~rak, Türkl~r'i takip etmek ve geri çekil~e yollarını kes.mek \\zere, dağlan ve de ıssız . yolları aşarak
Küçü~ Asya'rıın içlerine .~oğru yürüdü. Ve beklenmedik b ir an,da_D_nlara_ öylesine saldırdı ki, paniğe kapılaı:ak,
almış. old~kları tü,ın ganiıp~t)le yeniden hürriyetlerine kavuşan . Hıristiyan _ _. tutsakları geri bırakıp kaçtılar.- -Böy:Iece Toros ve. Fırat arasında kalan eyaletler Türk hü
cumlarından k:urtulmuş oldular. Sonra da, Kappaciokya ile Kilikya arasındaki Kilikya To~osları'na döne_rek or~-:daki T:ürk sa.ldırı _ç>reiulannı uzaklaştırdıktan sonra, kral, Sıvas'taki merkez - ordugahına çekildi. . Bu başarılarından sonra, uzunca bir süre için, Pontos ile tüm doğu ve güney Küçük Asya, Türk saldırılann<lan korunmuş oldu. Kısa bir süre için ordusunu Sıvas'ta istirahat ettirdil\ten scmra" Diogenis yeniden qogu ve gü~ neye döndü ve Antitqros'un vadilerinden süzülerek F~rat kıyı_lanndaki .Malatya'ya vardı. Karşı kıyıdaki Türkler'in s_aldınla,nnın önlenmesi gayesi ile orada bir birlik bıraktıktan sonra, kendisi> Müslümanlar'ın elinde · bulunan Halep'e yürümçk_ µzere Suriye'ye geçti. Halep'i ala~?".' masına karşın, etraftaki beldelerden birçok Müslüman t:utsak_aldıgı gibi, halkın beslediği hayvanlardan çoğunu
46
g3:nimet. qlarak aldı. l:faleplen · Suriye'nin ·. Ierapolis'i üz~rine, yürüyerek onu kuşattı ve sonuçta şehir başegerek kendisi_ne teslim oldu. Fakat fethedilmiş .şehre girdiğin~ de, Müslümanlar, .Suriye'nin her yönünden gruplar halinde. civardaki Bizarıs ordusuna saldırarak onu mağlup ettiler. Aynca, şehrin dışında konuşlanm1ş olan Diogenis'in ordusunun geri kalan kısmı, hücuma uğrayan arkadaşlarının yardımına koşmadı. Ne var ki, olanları öğrenen kral kendi maiyetiyle Ierapolis'ten çıktığında, o zamana kadar galip olan düşman geri çekildi. Fakat, kısa bir süre sonra Bizans ordusu yeniden çok kötü bir duruma geçti; zira, Suriye ve Halep'teki Müslüman hük(lmranlar kralın maglup olduğunu duyar duymaz, onu kuşatıp esir almanın fırsatı doğduğunu düşünerek yeniden saldırıya geçtiler. Tüm bu olup bitenlere, durumu çok kötü olarak gösteren dedikodunun etkisi de az olma:mıştır.
Gerçekten de, biraz sonra, kralın ordug~lhı çember · cıltına alı:rıdı. Fakat, o, küçük ordusunun başına geçerek,
kendisinden .sayıca çok yüksek olan düşman ordusuna saldırdı; böylece, az bir süre önce onu esir almayı düşü~ nenler, kurtuluşu, yıldırım gibi koşan ;\rap atlarının sa-: ye$inde, kaçmakta buluyordu. Bunlardan sonra da, le~ rapolis'te sur inşa edilmesi için emir vererek diğer. Müslüman şehirlerine , s~ldırdı. Bunl~rdan birkaçını ele geçirmiş ise de~ ~endisinin Suriye' de · bulunduğu sırada Türkler'in yeniden Fırat'ı aşarak Malatya'ya hücum et~ tikleri . haberini aldığından, onlara herhangi bir zarar vermeden oraları bırakmak zorunda kalçlı. ·
Diogenis'in .Malatya'da bırakmış bulunduğu küçii~
_47
1 1 ' 1 1
! 'i . q ; !1 . !:
ir ı
ll 1
ı ı
1
i . ı . ! ,: !
. , 1
i! 'I 1
• 1
j.
birlik ·-düşman tahriklerine rağmeıi- savaşmaktan Çeki~
ner'ek surun içine kapandı. Ve, düşmanlar saldinlan· ile kaleyi fethetmeye· Çalışıriarken olup bitenleri :ögrenen imparator, askerlerine cesaret örneği vei·mek üzere a·aima ilk hatta· çarpışarak atılganlık ve kahramanlıgı -ile asker~ leriıie güç ve de düşmanlarına korku vererek gerçek bfr yıldırim gibi· Suriye'den· geldi. Böylece, Türkler'i :geri çekilmeye mecbur bıİaktı. · . ,_ Malatya civarını kurtardıktan sonra yeniden Suriye'ye ve oradan:da Küçük Asya'ya geçerek, ordugahını, orta ve guney ' Küçük · Asya'nın ortalarındaki Kilikya Kapılan denen-· stratejik noktada kurdu. Orada, Toroslar'ı aşmaları sırasında açlık ve-sefaletten bitap düşmüş ordusunun istirahat etmesini' sagladı. Fırat'ın karşr · taraflarındaki
Türkler kalabalık-birlikler halinde nehrin .. bu tarafındaki bölgelere sürekli saldfrılar: düzenlemeleıine karşın, kralın sahneye her çıkışında geri çekilmekte idiler. Fakat~ kendisinin ·başka_ bir yere. her gidişinde, yeniden · toparlanarak ·saldınlanna devarri ettiler; böylece, kralın Suriye.Ye dönüşü ve ·de· oradan· Kilikya'ya ordugahını kurrnasi sı~
· ralarinda yeniden Fırat'ı geçtiler. Büyük bir ordu olmaları . nedeniyle, Malatya ve ·samandu'daki Bizans · birlikl~ririe
yüklenmeden :ve; · bu · kaleler için ' zaman harcamadan; güçlerine "gü'venerek, :·Küçük Asya'ya s·aıdırılar düzenle.:. diler. Sürekh·ilerleyerek orta ve hatta batı KüçÜkAsya'ya girdiler ~ve' 'herhangi bir mukavemetle karşılaşmadan Frigya1nın: Aniörion bölgesine kadar uzandılar. · : · · · · .. Bu yeni saldırıyı öğrenir öğrenmez ,· Diogenis,. sefalet"ten tam manası.ılı~ kırılmış ordusu"ile Kilikya'dan-Frig-'ya'ya ko'ştu. Bulunduğu durumda, düşman ordusu pek
48
önemli sonuçlara varabilirdi; fakat, o zaman dahi, Diogenis'in ortaya çıkışı, istilacı~ann Küçük Asya' dan uzaklaşmalarına yetti. · ,
· Kış ilerlemiş· olduğu için, kral, ordusunu. daha ılıman bölgelere gönderdi. Kendisi de, 1069 yılının başlarında başkente döndü. Gayesi, harbe devam edebilmesi için gerekli hazırlıkların tamamlanmasını gerçekleştirmekti. Böylesine kısa bir süre içinqe elde etmiş bulunduğu bu kadar öne·mli zaferler için, halk ve kraliçe, onu büyük sevinç ve sevgi tezahüratı ile karşıladılar .. Konstantinu-· polis'te ancak iki ay kadar kaldı. Paskalya yortusunu ordusu ile beraber kutlamak için Küçük Asya'ya yeniden gidişinde herkes şaşırdı, Başkentte kaldığı kısa süre içinde; Devlet'in imkanları oranında, savaş hazırlıklarını tamamlamıştı. Fakat, ordu öylesihe kötü bir durumda.idi ki, birlik ve· düzenin olabilmesi için kendisinin mevcudiyeti.şarttı. Yokluğunda düzen hemen bozuluyorçlu . ... . :
Yukarıda söylemiş olduğumuz gibi, ordu, . Makedonyalı ve başta Kappadokyalı olmak üzere K:üçük Asyalılar' dan olµşan çekirdeğinden · başka, Bulgarlar'ı, ücretli asker olarak'Ftenk devleti tebaları (Fransız ve İtalyan), Normandlar (Ingiliz, Danimarkalı~ Isveçli ve Norveçli) ve de·Özbek (Türk putperestler) gibi pekçok barbarı da içinde barındırıyordu. _
· ~ralın orada bulunmadığı o kısa zaman içinde, ücretli asKederin kumandanlarından Krispino 'adındaki bir İtalyan, imparatorluk temsilcilerinin kendisine layık ol-. duğu saygıyı gostermediklerini bahane ederek, kumandası altındaki Frenklerle isyan ederek, yöre halkını zorla vergilendirmeye ve haraca bağla:rrıaya başladı.
49
. ~ , , .. . .
!f F" ,, .· I '! , , 1
:ıl ı' : 'I 1, .. .. .
j ;
' . ~ i i :
f
1:
·li. ' I ı j . ,,
; ı : ' 1
i !''
" I 1 •
. i i ! i
1
' J i : i• ı l '
1
. !
! 1
106.9 yılının Paskalya yortusunda, büyük vestarhis· asken rütbesini haiz Bulgar kökenli Samuil Alufasianos, Yunan ve barbarlardan oluşan birliklerle Krispino'ya· saldırmış ise de, sonunda yenildi; askerlerinden bir kıSmı öldü. veya esir> düştü. Asya'dan haberler imparatora. ulaştığında; işler bu durumda idi. Hemen Asya'ya doğru.·
ilerledi ve Frigya'nın Eskişehir şehrine vardı. · O zaman· Krispino teslim olarak tüm yaptıklarından af diledi:· Diogenis, şartları . gözönüne alarak ve de Devlet'e eskiden vermiş .bulunduğu · önemli hizmetleri . anımsayarak .onu affetti. .Frenkparah askerleri ordusuna yeniden kabul· ederek hemen Türkler'in üzerine yürüdü._ Onlar, biraz önce sözünü etmiş bulunduğumuz iç savaştan faydala:.. narak, Küçük Asya'daki saldırılarını sürdürmüşler ve. hiçbir mukavemete rastlamadan Kayseri'ye. kadar ilerle~ ·
mişlerdi. Orada, şehrin etrafındaki tepelere iyice mevzi:-" lenmişler ve oradan .da imparatorlu~ kuwetlerini vurmakta idiler. Tüm bunlara rağmen, tam bir· hezimete uğra.dılar~ . lmparator, her zaınanl,<l gibi, i!k hatta ·Çarpıştı.
Savaşta Frenk paralı askerleri,. imparatorun hoşgörüsünü haklı çıkarırcasına, · kahramanlıkta kendilerini gösterdi: Asil soylu: pekçok Türk esir düştü ve serbest bırakılmalari için para ödemeyi önerdiler. Ancak, Diogenis, hınç ve cüretlerini cezalandirmak istercesine, onların kıl1çtan
geçirilmelerini emretti. Bu davranışına, belki de, ordu ve bilhassa· Frenkler neden oldular. Ne yazık ki, bugünkü milletler.arası -insancıl kanunlar o devirlerde daha· kon'":' . .
mamıştı. Kayseri . zaferinden sonra Türkler Küçük As~ ya'dan gittiler ve imparator, şehirden en az on beş günlük mesafede bulunan Fırat kıyılanna kadar · kolaylıkla. gi-
50
debildi. Nehrin kıyılarına vardığında orduyu ikiye ayırdı. Bir kısmı, Fırat'ın öte5ine geçip düşmanın büyük gücünü arayarakonun geri çekilme yollarını kapatmaya çalışan esas ordunun ardçılığını yapma görevini üstlenmek üzere . general Filaretos'un kumandasında Malatya' da kaldı.
Girişilen sefer çok gıiçtü. En yakın bölgeleri- ,füzans'ın
merkezinden aylarca yol uzaklığında. bulunan bir devlete nihai bir darbenin indirilmesi,düşünülüyordu. Heraklios . zama~ında lranlılar'a karşı savaşlarda, olduğu gibi. ar-. darda saldırılar sonunda ilerlemekle, cephe gitgide ge- · nişliyordu. Şimdi, Konstantinupolis'in çevresindeki bölgelerden lran'a kadar uzanıyordu. Böylesine uçsuz · bucaksız bir bölgede, ardında pekçok sayıdaki • düşman
orduları varken, ileriye dogru gerçekleştirdiği saldırılarla toprak elde'etmeye çalışan herhangi bir ordunun işi çok güçtü. Bunun dışında, zafer, daima imparatorun kişisel · varlığı ile gerçekleşebiliyordu. Kendisinin bulunduğu ·. yerde zaferin kat'i olmasına karşın,, kendisinin bulun·madığı yerlerde ordunun oluşmasındaki farklılıklar ile manev'i yetersizlikler kendilerini belli ediyordu. lşte, ·· böylece, Jmparator Ermenistan' da ilerleyip. toprak kazanırken~· Türkler, arkasından Fırat'ı geçtiler ve her şeyi yıkıp yağmalayarak Küçük Asya>ya daldılar ve yanma:dartın kalbine kadar, ilerleyip Konya'ya vardılar. Filateros'un ordusu, karşısında Türkler'i görünce geri çekildi.:.· Zamanın vakanüvislerinin dediği gibi, . o . zamanlarda .. , Konya büyük, halkı zengin ve iyi ekonomik durumda • olan bir şehirdi;· aync.a,. Küçük. Asya~yı katederek . Bi".' zans'ın üzerine yürüyen bir o~du :için de ço~: öıiemlL
stratejik bir konumda bulunuyordu.:
. 51 ·.
.... ,_ .
. ; · : . ~ ,· ' !.;.
ı .ı ·
1
11 . 'I
; 1
ı i 11 il ! ıı .
;ı·
:!:. 1
l ı . :1
I! 1 ,.!,
1 :;
·: .1 " , : ı : !;:
' 1 !., 1 : 1
. i
. Diogenis',' Filaretos'un ordusunun geri çekilmesfoden . haberi· olduğunda Ermenistan'ın derinliklerhıde bulu- · nuyotdu. Artık düşmanlara, Küçük Asya yolu tam olarak açılarak Fırat'ın berisindeki eyaletlere karşı saldırıları için . hiçbir engel k~lrnıyordu. Diogenis, düşmanlara daima · korku salarak, ~::>rdugahını Sıvas'ta kurmak üzere Pontos'a döndü: Türkler'in Konya önlerinde bulunduğti .haberini . orada iken aldı ve. şehri savunmak üzere hemen oraya· : koştu: Ancak, artık çok geç idi. Ereğli'ye vardığında:·
Konya~nın· düştüğünü ve Kilikya'nın tehdit' altında bu< = lundugunu öğrendi. Ordunun bir bölümünü, düşmanla·
k~rşılaşmak ·üzere, Ermeni asıllı Antakya dükü Haç:a-: dur'un Rumahd~ı altında oraya yolladı. Bu çeVirme ha- : reketi sonunda·, düşmanın arkasında imparator, sağında . ve solunda .Haçadur'un kumandasındaki ordunun yar-·,'
dımtf kuvveti ve önünde de deniz bulunacaktı.·.Fakat; · :
Kilikya· bölgesine vardıklarında, Ermeni hücumun~; ug:..· ramış .olan Türkler'in, ·elde etmiş oldukları tüm ganimeti ' bırakarak çekip gittiklerini öğrendi. Bu suretle,' kurınuş ·:
olduğu rriahv:edici füzaktan Türkler'in kurtulmuş olma-·. lan nedeni ile çok üzüldü; ancak, her ne ise, KüÇük Mya.: onların tehdidinden kurtulmuş oluyordu-. Sonbahar dai" gelmişti. ·
Yeni'birsaldın seferini ayarlamak için Biza.ns'a döndü: . · so·nraki yılın (1070) ilkbaharında Diogenis o'rdugaha ·: çıkmadı-~ ancak, Konstantinupolis'ten· başkomutan. olarak:. Manuil Kontiıinos'u · yolladı. ·.tmparator · tsaak_ .Komni~ · nos'uri (1057-:-1059) yeğeni olmakla büyük bir aileden,-, gelen bu genç, ·.en büyük. politik ve saray ünvanr He taltif . edilmişti. Ve imparatorun: bu seçimi =boşa gitıneinişti. ..
· Mam,.ül; başkentten Kayseri'ye gitti ve orada bir süre kaldıktan sonra Pontos'a yönelerek · Sıvas'ta ordug~ihını
. kurdu. · :· · . Bu arada·, Türkler, imparatorun bulunmamasından
faydalanarak. büyük bir kalabalık ile yeniden Küçük Asya'ya ve özellikle Sıvas'ın bulunduğu Pontos'a saldırdılar.
Manuil onlan uzaklaştırmaya kalkıştı ve başarılı da oldu. Ancak, onlar, aynı zamanda Suriye>ye de saldırmışlardı. Onları önlemek için, imparatorun emri ile, önemli askerl bir birlik yolladı. Anlaşıldığı gibi, düşmanlar bunu görünce, yeniden Pontos'a büyük kuvvetler ile saldırdılar. Ancak, Manuil'in hücuma geçmesi ile geri çekildiler~ fakat, bu geri çekilme, onları takip etmekte olan Manuil'in ordusunu peşlerine koşturma gayesini güden bir taktik oyunundan başka bir şey değildi. Ve, Bizans kuvvetleri gruplar haline parçalanarak tedbirsizce onları kovalamakta iken, Türkler, tüm kuvvetleri ile birdenbire geri dönüp üstlerine saldırdılar ve aralarında başkomutan Manuil de olmak üzere pekçok esir aldılar. Hattcl karargahını ve de ordugahını zaptettiler. Bu korkunç felaket, onlara orta ve batı Küçük Asya yollarını açmış oldu. Pontos ile Kappadokya, Likaonia v~ de Frigya'nın büyük bir kısmı işgal edildi. Hatta, lzmir'den birkaç günlük mesafedeki Kolosses ve Hones şehirlerini de zaptettiler.
Haber, başkentte çok kötü bir hava estirdi. Diogenis hemen sefer hazırlıklarına başlamıştı. Fakat, daha hareket etmeye vakit bulmadan, Manuil, kendisini esir almış bulunan Tür~ kqmutanı ile çıkageldi. Büyük ve beklenmedik bir neşe ve mutluluk herkesi sardı. Türk komutan
53
ı ı·. rı ı l ·ı ' ' ~ / . , , r ! jı 1
1 ı ,
! !l· ı • 'J
! • 1 ' f l 1 ' •.
~ 1. ıı 'I t;
ı : , ·,
li J
' ' . ::ı
i1I f ı, :1 ' ·ı:
ıi'.
ı· ı:
1: i;
: l • • 1 . ı · d ·ı i-1 -.
ı! i t
! 1
l ı 'I 1 '!" 1 !
1 ı ;: ·ı ,1
i j ıl 1
1 iı 1
· ıı 1
.ı : ı , . 1
: ı·: 1·1 1 J !
Sultan'ın gadrine uğramış ve, kendisini tevkif edecek birlik daha yolda 'iken, BizansWar'a teslim olmayı yeğle
miş. Böylece, Manuil, Türk başkomutanı ile birlikte Konstantinupolis'e gelmiş, ve, imparator da, kendisine politik bir ünvan vermek suretiyle onu onurlandırmış.
.·
·.·.
·: :·. ·.
··, ..
.ı :: ... .
54
. ·8 Dlogenis'in Son Seferi
Diogenis'in Konstantinupolis'i bırakıp üç sirakürekli kraliyet teknesi' ile Asya'ya geÇişi 1071 ilkbaharına rastlar. Bu seferin trajik bir şekilde sonlanacağı -buna benzer tÜ.m olaylarda olduğU gibi- imparatorun daha Boğaziçi'niri Asya kıyısına geçişi sırasında dahi gözlenmiş bazı kötü emarelerden belli· olduğu, ileriki yıllarda öne sürüldü. Her şeyden önce, kralın kendi elleri ile yakalayıp Evdokia'ya göndermiş olduğu siyahimtrak bir güvercin sürekli olarak kral geriıisiniiı etrafında dönüp dolaşmakta idi. Ayrıca, seferin başlarinda, kraliyet çadırının ortadireği; hiçbir neden yokken kendiliğinden ortasından' kırılıp düştü. Bu iki olay, başkentte, uğursuzluk emaresi
- . .
olarak kabul edildL . .
· · Fakat, böylesine nedenlerin, Diogenis'in manevi gücü,
55
•I :
' : !
1
' ! 1
" ! .lı
,, : ,1;:
.ı: ' .
. '
. ı:;ı i;! ı
IR 1 :f• ı' 1 ı'ı • 1 1. 1 ! i 1 '· ,, ı· ::!il
~ I :ı:, :ı . ;; 1
:.ı1
~!. ' !
. i
.! . i
i 'ılı l;
• ·.ı', 'I'
J .ıli
hırsı . ve de hıncı önünde kaale alınmamış oldukları aşikardır. Boğaziçi'nin Asya kıyısına geçer geçmez hemen memleketin içerlerine dogru ilerledi. Yolu üstünde ortaya çıkan diğer bir tatsız olay, çevresi tarafından, gene kötü bir emare olarak değerlendirildi. Kendisi ordugahta iken hiç sebepsiz, tüm odalar ile arabaların ve de atlar ile koşumlarının yanmalarına neden olan bir yangın çıktı. lmparator, bu tür söylentilere kulak asmaksızın, Kızılırmak'ı aşarak Kayseri'yi arkasına bıraktı ve Soğuksu denilen mevkide orduga.hıru kurdu. Orada, evvelce de ikinci seferde yaptıklan gibi, gene, Frenk birlikleri başkaldırdı. O, hemen atına binerek, kendisine baglı birliklerle asilerin üstlerine öylesine bir güç ile saldırdı ki, her biri gerçek bir erkek olan asiler de şaşırarak isyandan vazgeçip eski bağlılıklarını ilan ettiler.
Sonra ilerleyerek, daha o zamanlarda Bizanslılar'ın elinde bulun~n Büyük Ermenistan'daki Erzurum'a vardı. Gayesi,_ seferin(Mi<l:ia ve Iran'a kadar uzatp.rak, düşmana tam merkezden, bir sıra önemli ve. som.lça varan kritik hücum ile saldırmak suretiyle; SelçuW,ular'ın bu ardı ardına oluşan vetehlikeİi boyutlara ·varan -akınlarına son vermekti. Yukarıda.işaret_.etmiş bulunduğumuz gibi, girişilen sefer, pe~çok yönden,, fevkalade güçtü . . Ordusunun nitelik ve niceliği > geçeceği memleketlerin uçsuz buc~ksızlığı; ~arşılaşrriası beklenen sefaletin boyutları gibi olµmsuz .fak.törl~;r kalkışıl~n işin güçlüğünü göstermekte idi. Ayrıca,. gıda maddeleri de azdı; ancak elde edilecek büyük bir zaferden sonra düşman ülkelerdçn temin edebileceklerdi; yoksa, açlık tehlikesi .ile ,karşila-:
şılac~ktı. Fakat Diogenis, düşün~üş 'bulunduğu planın
56
gerçekleşme kararlılığı ile, her askerin,· iki ay yetec~k yiyeceğini beraber taşımasını· emretti. Ne. var ki, bu emrip, gerçekleşm~~indeki güçlüğü bir yana bıraksak dahi~
gerçekleşmesi. . halinde .. de, yürüyüş açısından, büyük güçlüklere neden· oıacağıda açıktı. ' · ·
Fakat, iyi bir lesadüf ile, kralı ve ordusunu tüm bu belalardan kurtaran, düşpıanlannın ta kenqisi; y~ni, Al-_ parslan oldu. Şimdiye kadarki tüm (lskert harekatı generalleri. vasıtasıyla, idare eden Alparslan, o güne , <;!ek, hiçbir harekata bizzat · karılmış değildi. Fakat, şimdi, devletinin merkezine kadar kralın cesaretle giTI?iş olması kendisinin ciddi ·bir şekilde korkmasına neden oldu; zira, Asya'nın her tarafında zaferden zafere koşan.ve Suriye ile Ermenistan'dakf Müslüman halkları hayran bırakan bir . rakibin atılganlığının ve' de ·cesaret ve kahramanlığının, Sultan'ın_ hayalinde, . gerçek boyutlarının da üstünde düşünülmesi ye ·değerlendirilmesi ·tabit idi. Bu ne~enle, hemen, yakında_ gerçekleşmesi beklenen Errnenistan'g
· karşı saldırıyı önlemeye çalıştı. Ne. var ki, Suhan'ın oralarda bulunmasından haberi
olmayan Diogeriis, ilk planının gerçekleşmesinde ısrarlı idi. Buriu_gerçekleştirmek için de, ordusunu ikiye böldü. Urselio ve Ruselio adındaki·Frenk ve.Tarhanioti·adindaki Yunanlı komutanların idaresi_ altındaki bir kısmını, Kü.:.
çük ~sya'ya ·doğru . ilerlemekte· olan·. Tü~k ordusunu durdurma görevi ile güneye yolladı. :Diğer kıs:mı:ile de, Ermenistan'ıniçlerine. doğru ilerleyerek Türkler'.in el_ind~ !;>ulunan ·Malazgirt ismindeki küçük · şehre: , saldırara~
oradaki düşman birliğini esir aldı. Ve, ancak o · z~rrıan,
karşısında, koca oı:dusu. ile Alparslan'ın bulundugun~ah
.~7
j: ), :,
haberi oldu. Bazı askerleri yiyecek temini için·· etrafa çıktıklarında, düşman birliklerince saldırıya uğradılar. Bunun üzerine kral, küçük bir birlikle general Nikiforos Vrienios'u·o yöne yolladı. Nikiforos, beklediğinin çok üstündeki düşmanla karşıla.Şıp askerlerinin geri çekildiklerini görünce, acele olarak yardımcı. kuvvet istemek üzere geriye.haberci yolladı. Gerçeklerden habersiz olan Diogenis; generallerinin ·bu tutumundan memnun olmadı. lşte , tam o sırada, maiyeti tarafından, seferin hezimet ile sonlanacağını gösteren bir uğursuzluk işareti olarak değerlendirilen 'bir şey oldu: kraliyet papazı; lncil'den "beni kovmuşlarsa, sizleri de kovacaklarditı. şek-lindeki kısmı okumakta imlş. ·
. Buna rağmen, kral, savaş bölgesine· Nikiforos Vasila.:. kios komutasında yeni bir birlik gönderdi: Çarpışmada; u'zun bir süre için , her iki karşıt cephe:'aynı güÇte gö~ _ründü. Fakat, Vasilakios, savaşı sonlandırma amacı ile ilk hatlardaki askerleri ile hücuma kalktığında; · onu takip etmeyen Vrienios'un birliklerinden ayrılmış olunca, Vasilakios 'un saldırısı karşisında bir ara geriler· gibi olan İürk ordusu ·hemen bir kuşatma hareketine ·girişetek, atinın yaralanması ve zırhının ağırlığı' altınqa ·kaçarak kurtulmasının mümkün olrriaması sonunda .Yasilakios'tin kendisini de esir aldılar.
Bizanslı generallıı: Sultan'ın önÜride davranıŞı çok oİıuriu oldu. ·Fakat · Sultan da ona bit esir. muamelesi yapmadan' nazik .bir şekilde ;hitap etti, ve, . bir yandan Bizans ordusu. hakkında bilgi alırken ·kendi ordusunun gücünü de gösterdi. Vasilakios;·sultan ordusunu methedip hayranlığını gostertnekle birlikte, ktal kuvvetleri ile
58
çarpışmasının, kendisi açısından iyi olmayacağını da vurgiıluyordu . ·
· Bu arada Diogenis , ·ordug~hından biraz Utakl3:Ş·arak bir tümseğe çıkti, ve savaş hakkında bit. bilgi' edinme umudu ile boşuna akşama kadar bekledikten sonra ördug~hına döndü. Biraz sonra, Türk süvarileri, zaferlerinden almış. oldukları cesaretle, geceleyin: kralın ordug~hına yaklaşarak attıkları oklar ve çıkardiklan ürkütücü seslerle kötü olayın haberini verdiler. · : :
Ertesi gün·; Bizans ordusunu yeni. bir kötülük bekliyordu, Yukarıda da işaret etmiş olduğumuz gibi, ordudi, Makedonyalı ve· Küçük Asyalılar ile Devlet'in tebaası olan Bulgarlar' dan başka, ücretli Frenkler ile daha 'eski ·zai.. manlarda saldırılarda· bulunmuş Tuna ve Möldavia'nm berisindeki yörelerden gelen Uz'lar da vaitlL;Bu kavimler henüz Hıristiyanlaşmış olmayıp eski putperest· 'Şaman dinlerine devam etmekte idiler. · : · · ·· .-
·.Bu ·Türklerin, Alparslan'ın Müslüman Sdçııklufar~ı ile · doğrudan herhangi bir ırkdaşhkları olmadıği :gibi,.büfük
bir ihtimal . ile; . onlarla', dolayısıyla da. olsa,. aynı · ıtkı paylaşmakta olduklarından da haberleri yoktu: Onlar.dan özellikle ayrıldıkları nokta, din konusu idL Buna rağinen, sadece bit başkaldırı saiki ile, bir kısmı Turk · tarafına
geçtikten sonra geri ·kalanlara orduda şüplielt gö.zo·.ııe bakılmakta idi: Bl:ı' esnada, kral, karşısında· Alpaı:slan ile muazzam ordusunun bulunduğunu ve de sop savaşın çok yakın olduğunu anlamış bulunuyordu:. ·: ·: · · ·
Hemen Urselio ile Tarhaniotis'e haberci yolla:yarak, onların, hiç vakit kaybetmeksizin, ordunun esas·kısiiiı ile birleşmelerini emretti: Fakat . onlar, Sultan ile- nihat sa-
59
1
.1
.J' . j' 1
.; 1
ıı·ı =ı : I· '!: 1 ;•
1 !: I · •;11 1 •
1 f~; . 1
L 'İ d 1L "İ
i 1 1
( i
\il' " ·i .! j· 1 ; !
' 1 1 1
' 1
vaş~n .yerileceğipi anlayarak, kralın yardımına koşacaklarına, Ermenistan'dan kaçarak Küçük Asya'ya· doğru yollandılar. Bµ h~ince davranışın temel nedeni, aşağılık karar~ına l<ahranian Urselio'yu.da sürükleyen Tarhaniotis'in ürkekliği ve korkaklığı olm-µŞtur. .
. Bqnunla .. beraber,. bu üstüSte ·gelen şanssızlıklar ve felaketler, impara.to:run maneviyatını bozmadı. Tam .. tersine, . ordtJ,sunun. firarlar nedeniyle zayıflamış olmasına karşın, sult~nın ordusu ile çarpış·ma·. kararını aldı. Gayet tabii, bu· karar gerçekten çok cüretkt\rdı; fa~~. geri atı.laçak her adımın da, qrdu saUarındaki gev:şemeyi arttırıp nizamsız bir kaçışa neden olacağı da ·açıktı . .lşte, savaş hazırlıkları süregelip çarpışmanın ~rte$i ·.sabah başlaya
c~gı ka.ran verilmiş ik.en, beklenmedik . bir anda, orqugllha,· $~lta1:ı'ın elçileri görüşme ve banş ön~rileriyle ,çıkageldiler. _ ,.. . i ·. . . , ·: . .. : . · : . .
Vasilakios'un mağlup olup Uz~ların- kendi saflarına geçmiş olmalarından sonra Türkler'.in-böyle bir girişimi tuhaf -.karşıla.na bilir .. İnsan; ktaliyet-·maiyetindeki birçok kişinin öne sürdüğü gibi, Sultan'ın bu_ önerisinin aldatıcı olup, savaşın birkaç gün ertelenip:lruvvetlerinin toparlanması~ı sağlamak amacını güttüğüriü düşünebilirdi.
Anc~k, Sultan'ın alicenap ve namuslu karakterinin yanın,da, s.avaştan sonraki Diogenis'eigös~~rdigi davranış ve de galip ~imasına ragmen. kabut.etmiş bulunduğu banŞ ş~tlan, gözöriüne alındığında, . yukarıdaki kuşkuların
yersizliği anlaŞılm~ ;olur.· Alpaislan'ın, zaman kaybetµıeksi_zin ke·ndi.devletinin sınırlarına kadar gdmesine: lmparafor'.t:m saldın . seferlerindeki belirginleşen . büyük tehlikenin : önlenmesi . ögesi ·kadar, Sultan'ın; dogt.ıya
60
doğru '.kendi dedelerinin topraklan olan !Türkistan'a planladığı saldırıların etkisi de vardı. Kendi.si, Bizanslılar ile· olan .savaşlara ·bir an önce ve onurlu"·bir · şekilde. son vermek niyetinde. idL ·Bundan başka~ her ne kadar kendi ordusunda•sadece süvari"olarak kırk bin savaşçı:·bulun.:
masına .ve .Bizans ordusunun·-o daJirarlardan önce- ancak yüz binf'bulmasına rağmen, lmparator'un askerI ·kişiliği de Sultan~ı etkilemekte idi. Doğaldır . ki~ lmpara'-,. tor'un şimdiye ~dar .. elde etmiş · bulunduğu · pekçok önemli asken zaferleri ile Vasflakios'un kendisine söyle ... dikleri de; Sultan'ui, ·kraliyet gücünü olduğundan· daha büyük görmesine neden .. olmuştu. Bu nedenle·,·ilk zafe~ rinden faydalanarak şerefli bir barışı istemekte· idi. : · :." ;
Ne var . ki, · Diogenis,'. o sıralardaki tüm başarısızlıkla.:·
nna .rağmen, kendisini eyleme geçmeye sürükleyen büyük bir hınç ile: dolu idi. Kendisi tam bir erkek ve;yaman bir savaşçı ise de, itidalli bir politikacı değildi. Anlaşılıyor ki, Sultan'ın barışsever yaklaşımını bir zaaf ifadesi olarak değerlendirdi. Elçilere, Romalı bir imparatorun Asyalı bir hükümdara duymakta olduğu pervasız bir gurur He cevap verdi .
. Vermiş olduğu cevap şöyle idi: "Şayet Sultan barış için görüşmeleri istiyorsa, ordugahını kurmuş olduğU bölgeyi kraliyet ordusuna terkederek çadırlarını uzak bir yere taşısın." B\lnları söylerke!1 de, elçilere, acele bir cevap getirmelerini emretti.. Fakat, elçilerin dönmelerini de beklemedi. Cevabının Sultan,a iletildiği ve Sultan'ın
kendi maiyeti ile görüşmelerde bulunduğu sıralarda,
imparator, borazanlarına l).ücum işaretini vermelerini emrediyordu.
61'
1
1
l' ı · :( •;
Bu beklenmedik hücum karşısında Türkler şaşırdılar; ancak, kısa bir zamanda toparlanarak savaş nizamına girip karşı ·~oydular. İkindiye kadar bu durumu devam ettirdiler .. Bu sıralarda ordugahından uzaklaşmış bulunan Kral, düşmanın ·apansız bir hücum ile onu .ele geçirmesinden korkarak, akşama doğru; .kendisinin savaş sahasından geri çekildiğini gören ordusunun da ordugaha dönmesi işaretini, vermek gayesi ile, kraliyet sancağının geri dönmesini emretti. Jşte bu olay, büyük ve onarılmaz felaketin nedeni oldu. Zira, etrafındakileri nizam ·içinde geri. çekilirl<en, uzakta mevzilenmiş bulunanlar, o kritik anda haince davranmış.bulunatıSezar loannis pukas1ın
oglu Andronikos Dukas'ın sözlerine kanıp, lmparator'un o anda geri .çekilme hareketinin boz~n ve kaçış manasına gel~iğini zannettiler. Biliniyor· ki, bu iki kişi ,_de, Di-0genis'i _mahvedebilmek için fırsataramakta imiŞler.
·. :
- . ..
. . ~ . : .
c - •
.:'. . - .. . .. . . ; _ .. · ... . . . • .
• • • • ı - •
. _;_ ! .,
. ; . . .: . ~ .
62
9 ~ Diogenis: Romanos'liri Tutsakllğı
. )
. r .
. ... .
Emri altında ufak bir birliği bulunan Andronikos, dürt nala kaldırmış olduğu atı ile ·çılgıncasına kaçarken, et
. rafındakilerini de paniğe kaptınyordu. A:rkasıri.dan, · r'ıi:-. zam tanımayan mutlak bir kaçış başladı: Imparator boşuna bozgunu önlemeye çalışıyordu. Etrafındakilerden bir kısmı savaş alanında düştü , bir kısmı . ise kendisini terkedip kaçtılar. Kendisi düşmanlara saldırarak ve bir~ çoğunu da öldürerek kahramanca savaşmaya devaJı ediyordu. Sonunda, oklarla ağır vurulmuş olan ;atı da düşerken, ümitsiz bir savunmadan sonra kolundan Ciddi bir ·şekllde yaralanarak savaşa devam edemeyecek hale geldi. Esir' düştüğünde böylesine ·güç bit durumda-jdi. O gece)ri, kendisini tutsak ~denler afasinda ve ağır yaralı olarak geçir~i. Yazgı', Yunan-~orna Devleti ve krallığına öylesine frajik bir oyun oyrıamıştı ki, Heraklios'tan sonra
63
en kahraman ve Büyük Konstantinos'tan sonra 750 senedir tahta çı~anlar ar~mda tek_bir isrt.sna teşkil edecek derecede en cesur olanı, tutsak olarak, düşman hükümdann çadınna götürüldü.
813 yıl kadar önce Iran kralı iL Saporo tarafından hile ile esir düşen Roma İmparatoru Valerianus ile 260 kadar yıl önce Bulgarlar'a karşı memleketlerindeki ormanlarda savaşırken Krurnos'un silahlı barbarlar birliğince çevrilen 1. Nikiforos'un de talihleri aynı idi. Valerianus, insafsız Saporo tarafından öldürülüp derisi soyuldu ve samanla doldurularak zafer anısı olarak lran'a gönderildi. Kahraman l. Nikiforos ise, şansı nedeni ile, esir düşüp barbar ve insafsız galibin önüne çıkarılmadan savaş alanında çarpışarak düştü; oriu esir alamamanın hıncı içinde, Krumos ise cesede saldırarak başını kesip onu kazığa
g~_çirdi v~ _ günkrce. teş~ir .e,tü; .s~nra_ da, d~şrruı.!lının kafat~sın~ ba_rdak hal~~ get~rdi ve yemeğe o_tutd\}ğunda,
egoistÇesine.,. onu bardak olarak kullandı. . . . .. ... Gayet if~İi)mparator D~<?ge~ h~r, 'ne kadar.Nikifor~s ~adar. şanslL . olmamış is~ . . de, Valeriapµs~un acı du:ru-. r,n~~da _d~ _k~lmış değild~; Tam ; ~er~ü~e,.·. _uğram~ş pulun~, c;luğu_ .o b\lxQk fela~et~_!.~ğı.u.~n, başansı~l~~ duru;muııd~
d~hi cesar~~~ş~ygı g~~ter~p-_ya~~nq ,~~ -b~ka dine bağlı b.~~ hük~mdar. ta~a.~nda:n e?ir, alı~n:ıa .ş~nsına. sa~ip ,qldu. Alparslan, _esir. ~_ld~ğı-.kp.~gan_ aş~ğıla~ıp . qld?rmes~ ve çesar~tl~riı:ıe d~ _saygı_?ızlı~ _göste~emesi bir yana_,. tersine;,_ b:u .gibi )ıall~rde,. ; eş_irlerinin , göstemıiş oldµkları kah.ra:-
. . ~ . . .; . . . . . ..
manlıklan neden;iy~e·, daha da büyük bir saygıya layık gö~mekte idi. . . , . . . . . ~ , . . Doğaldır ki, Alparslan, ~iraz önceki büy;ük ve korkunç
• • ' . • • 1. • ..
64
r !
rakibinin esir düşmüş olduğu haberine sevindi. Fakat, öylesine asil .yürekli idi ki, neş'esi basiretini körletmedi; çünkü, daima; insani böbürlenmeleri: aşağıl_ayıcıbir gözle bakmayı öğrenmişti. En büyük. başarılarda alçakgönül,.; lülüğü ve ölçülü davranmayı ve de görevlerini yerine getirmeye çalışmalarına rağmen .yenik düşenlere karşı saygıyı ve hoşgörüyü en büyük insani erdem olarak kabul etmekle,. karşılaşmış olduğu · büyük mutluluğa rağmen, it_idalirii hiç. kaybetmedi. Zamanın vakanüvisinin kullandığı ifadeye 'göre "hakkaniyeti ve alçakgönüllülüğü ile tanınmış" olan Alparslan, başlangıçta <efelaketih önemi. nedeniy!e" kralın tutsak düştüğüne pek inanamadı. Bu nedenle,· onu ·karşısına getirdiklerinde,_ daha ·önce. gön~ dermiş olduğu elçileri ile Vasilakios'u çağırttı: · Burilar, gerçekten o olduğunu belirtmişler, ve, bir zamanların_
imparatoni da ağlayarak Alparslan'ın ayaklarına kapandı. lşte o zaman Sultan birdenbire tahtından fırlayarak yerde yatan -Asya örflerine göre . esirlerin böyle davranmaları ·gerekiyordu- kralı .kaldırıp kucaklayarak "üzülme, insan: hayatında bunlar olur; ben sana , bir esir değil, bir kral muamelesi yapacağım" sözleri ile onu teselli , etti .ve hemen ona özel bir. çadır kurulmasıni ve kendisine :kral. hizmeti yapılmasını emretti. Yanında kalmış olduğu sekiz. gün sürece de; ona daima kral.müamelesi yapu; :yemek~.'
lerde ·sofrasına aldı ve hep kendi qtağında .gününü ge,,. çirtti; ayrıca da;.: kendisinden .serbest kalmalannı istediği tutsaklara da özgürlüklerin,i verdi. . Oiia öylesine ·dostça ve hatta bir yakını gibi mu.amele etti ki, ·arafannçla: arka-: daşça geÇen bii konuşmada; ' şartların : tersine ,oh.ışarak
kendisinin ona esir düşmüş olması halinde.nasıl bir. tavır,
65'
ı. . ' . i i ; .
i" ; ·ı
.. , ı. r ı· y
:. , .ı
ve muamele göstermiş olacağinı sordu. Diogenis, gayet samimi ve beklenmedik.bir dürüstlükle, kendisine e$ir muamelesi yapmış olacağı yanıtını verdi. Sultan da; onu "ama, bu hususta: ben; senden farklı olacağım.; bildiğim
kadan ile, siZin lsa'mz da insanlara banş ve alçakgönüllülüğünü önerir, yüksekten bakanları sevmez ve tüm . sevgisini alçakgönüllülere· verir" şeklinde cevaplandırdı.·
. Diogenis'in orada kaldığı süre içinde iki hükümdar ve devlet arasında sulh· de aktedilmiş oldu .. Sultan alicenap davranarak, tutsaklık ve de Bizans ·ordusunun dağılmasından istifade ile, . aşağılatıcı şartların ·kabulünü öne sürmedi. · Tam: ter~ine ., söylemiş oldugumuz gibi, Bizanslılar ile savaşa bii an önce son vererek; tüm ordusu ile Türkistan'a yönelmeyi tasarlıyordu .··Bu şekilde; hoş- ·
görülü davranarak, kahramanlık ile politik · menfaau bağdaştırdı, ve · B~ns Devleti'nden hiçbir eyaleti koparmadan sulhu imzaladı.. .
. Tam tersine,. Bizans Devleti'nin sınırlan, Türk saldırılarının başlarnasindan" önceki ll. Vasilios zamanındaki duruma getiıilmiş :oldu .. ,. ·
. Küçük Asya'nın hemen tümü, Kuzey Suriye ve Ermenistan'ın batı bölgesi Bizans hakimiyetinde kaldı. Bu hudutlar öylesine genişti ki, ileride,. iktidara Komninos sülalesinin kahraman'. imparator lan geldiklerinde, idealler!, Devlet'in, Malazgirt Savaşı'rnn hemen sonrasındaki Asya hudutlanna kadar yeniden genişlemesi olmuştu .
lsl~m vakanüvisleri,. Diogenis'in, özgürlüğünü elde etmesi için fidye . vermek 'Ve de harp tazminatı ödemek zorunda kaldığını, ve: de,, serbest-· bırakıldığında hiçbir serveti olmadığından~ 5ultan'ın, -tek güvence olarak,· sa-
66
dece, onun vermiş bulunduğu imparator sözünü kabul ettiğini yazarlar. Ne var ki, Bizanslı meslekdaşlan böyle şeylerden sözetmezler. Söylediklerinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığını bir yana bırakacak olursak, Bizanslı vakanüvislere göre, aktedilmiş barış metninde herhangi küçümsetici şart yoktu.
Sulhun aktinden sonra, Diogenis, Alparslan'dan büyük şeref ve saygı ifadeleri ile ayrıldığı gibi, kendisine, bir süre için, şeref kıtası da verildi. Batı Ermenistan'daki Erzurum'a vardığında, yaralı kolunu tedavi ettirmek için bir süre orada kaldı. Orada, kendi eski kraliyet askeri üniformasının kirli ve kanlı olması nedeni ile kendisine Alparslan'ın yanında olduğunda verilmiş oltip giymekte olduğu Türk hükümdarlık giysilerini çıkardı ve yeniden Bizans kral giysilerini giyinerek Pontos tarikiyle Bizans'a
doğru yöneldi.
67
i ! • 1
··'
~I • 1
·ıl ! .1
1
f 1. 1 i
I=~.
il
1
• . ı.
" .
' · , .
" ~ . . . .. ;•.
. . ! ... ! .....
. ; .:
" lı :
.' ' .
.....
10 ~lo~enfs ;in· Trajik Sonu
.. ~ . .
· .. .. ·_ .
' .. · .. :
Kr;ılırı ~a~et haberi başkente vardığında, düşmanları başkaldırdt. Kendisind~n daima nefref etmiŞ olan . hain
. ve de ··_tüm felak~tin . ve · tutsakl~ğın esciS· nede~i _olan Androriikos'uI1· babası Sezar.lpanniS Dukas, lİripa~atorun tahttan düşürÜlrhesinin tam· zamanı olduğ~nU. ;clü~~rier~k, başta Mihaiı'Psellos olrriak ·üzere Senato haŞkanları ile ' görüştü. · BÜ mühalefet, Romarios'un ;tutsaklıktaq bir 'dana' geri dö.nmeyeceğinden~ eı!ıip oJar~k~ yeni bir hü~ ·kܵıetin kurulmasıridstiyord:U~ ifonl~rdari bazıları, impara.tor olarak, Konstantin'I)ukrui ·ne Evdohla'nln buyük oğlu · Mihail'i; bazılar!,·· iktidani{ 'dogruca · Evdokia'ya d~~~dilrries,tni; bazılar(d~~- ·tahta aıia-ogul'ıln. beraberce ·çıı.Ghafarıni ör{eriyorlardı. )<onst~ntin~·pÖİis;te böylesine ay~rlamalafa ;Çalıştlır~~n, Diogenıs'ijı s~rl;>'e5t kalmış ol<:iugÜ. hab~r(geldiği. 'gibi, k~ndi el yazı~ı. İle karıs~ria 'ya~
69
·ı : ı ,;
!
il :\,
i.
J.
il 'ı 1 1
zılmış bir mektubu da çıkageldi. Bu olay, perde arkasında iş çevirenleri h~ı:ursuz ederek. daha ı:adikal ve kesin yollara sapmala~ı~a neden oldu. Kendisini tahttan düşürerek, tahta Sezar loannis Dukas ile Mihail Psellos'un vesayeti altında Prens Mihail'i çıkardılar. Evdokia'ya gelince, onu, Marmara'nın girişinde kendisinin inşa ettirmiş olduğu bir manastıra kapattılar. Aynı anda, tüm eyalet ileri gelenlerine, dönmekte olan Diogenis Romanos'a kraliyet ünvanına layık törenlerle karşılamamaları için emirler verildi.
Tüm bu olup bitenlerden daha Pontos'ta iken haberdar olan Romanos Diogenis, emrindeki pek az kişi ile bugün Tokat diye bilinen Dokia şehrini zaptederek ordugahını kurdu. O zaman da, Konstantinupolis'ten bir ordu ile Asya'ya Sezar Ioannis Dukas'ın ikinci oğlu
Konstantinos'u yolladılar. Diogenis cm.unla. savaşarak Kappadokya'ya geldi. Fa~at, Frenk' pa~~lı askerlerin ko,.
.muta~l'Krispino, kendisini terkederek ~rşı tarafa geçti. K; al, Üs'rlerin.e, .kendi
0
sin~ "sadık ve cesu~ memleketlisi
·~pp~do~~li Theodoros Aıiatis'i gönd~rmiş ise .. de, o da yenilerek.esir düştü ve işkenc:e ile.'öldürÜldµ .
. Bu hab~rler kralı Çok ü~dü .' Buna: _ı:ağmen, İ<_ayseri'de tahkim edilmiş bfrbö.lgeyi ~~ptederek savunma~ıpı orada
kurdu. Orada, KÜi~y~'clap. kal~balıkbii or4u ile Ant~kya dükü .Haı;3.dur yartlıµıı.IJa ge.ldi, ve. Diogeni~ onunl~ birlikte . Kilikya·y~ yöneldi. 'O.raya v~_tdığında', ~onst~_ntinu.polis,ten g6nderllmiŞ ~e'_bir sü~e önce .Erme~is_tatı:'da
. . . ' . ' . ' . ' ' . ı. ·. . . . : .
kendisine hıyanette bulunmuş olan Andronikos Dukas,ın kuma~<lanı'ığındakı' ordu n~ ·kar~~ı~Şç~. earJ,işn-ıa<la tt~çadur yenilerek b.yboldu ise de',-biogenis: elinde .. kalmış
• • • •• • • • • • • 1
70
bulunan ordu, ile Adana'ya doğrQ çekildi ve orada kar-:şıtlan tarafından kuşatıldı. Başan ümidinin kalmadığını göı:ünce, amaçsız ve yıkıcı iç savaşı bitirmeye karar verdL Yaşama hakkının tanınması k_o'şulu He tahttan resmen istifa etmeyi ve hayaunın geri kalan kısmını bir keşiş olarak geçirmeyi kabul ederek teslim oldu. Anlaşma Konstantinupolis'teki iktidar tarafından tasdik edildiği gibi, herhangi kötü bir muameleye tabi tutulmayacağı hususunda kendisine, iktidarda bulunanların namına yeminli teminat vermek üzere despotlar da gönderildi. Böylesine resmi bir teminat aldıktan sonra, üstünde, kral üniforması yerine keşiş elbisesi olduğu halde surlardan çıktı ve beraberce Konstantinupolis'e dönmek üzere Andronikos'a teslim oldu.
Frigya'nın Kotiaio şehrine (Kütahya) vardığında,
Andronikos, Konstantinupolis'ten yeni talimat istedi. Bu esnada Diogenis, hayan tehlike göstermemekle beraber, zehirlenme belirtileri nedeniyle tedavi altında bulunduruluyordu. Bu sıralarda da başkentten Andronikos'a Diogenis'in kör edilmesi için emirler gelmiş bulunuyordu. Tanrı ve de Kilise temsilcilerinin önünde verilmiş bulunan yemini çiğnemekte bulunan bu insanlık dışı buyruk, despotların reddetmeleri ve karşı koymalarına rağmen, onların gözü önünde yerine getirildi. Onların önünde, vakanüvislerin ifadelerine göre, "tasavvur edilmez bir barbarlıkla gözlerini sökmüşler, ve, zavallı krala herhangi bir tıbbi bakım ve yardım yapılmadığından, kendisi çok kötü durumlara düşerek başı şiştiği gibi yaralan kurtlandı ve etrafına çürümüş et kokusu yayıldı." Bir süre sonra da, Marmara denizindeki Kınalı Adası'nda bir za-
·71
i ıl' • 1
manlar kendisinin inşa ettirmiş bulunduğu manastıra kapatıldı. Ve, çok geçmeden orada öldü. Cenazesi, son a:skerı seferinin baŞiayıp bittiği aynı yılın Eylül'ünde, kraliçe Evdokia tarafindan büyük bir törenle kaldırıldı.
. : .:.·
. . , :.. . · .=· .
.. .. • ,j • • •
.. . . ; •.·
. . .
72
::; .
· . . · . ·-
·.· . . . .
..
' . .· :
·. 11 ·; Dlogenls 'in· Ölümünden Sonra
. . ~ . ·,: ,' · . .
. ... I •
,,
. . " .. ·. . ' ·' .~: ·: ~ .· ·~ .... :
Dfogenis, Bizans· Dev~eti'niri · şaş~alı· · dewesinin son ~mparaforudur. Bu· şaşaayı · korl.imak,· ve.· ·son · kez olarak clÜŞrnanlara saygılı bii kÖrku salarak Şanlı ve zaferlerle taçlandırılmış Bizans bayrağını Suriye,, Mezopotamya, Ern1enistan, Fırat kıyil~rı· ve de: Midia ve Iran hudutlanrida~i ~ri ücra rrie.nileketiere k<:tda~ · götü~ek üzer~ kahramanca savaşmış son imparatordur. 'Askeri yetenekleri ile ozainanki'nizamsıt ve kaITrıaşık Ronia~Yunan
• ~ : , • • : } <:- · . : • ~ • • ' • • • ; • ~ • ' : • • • ' ' • • • • • • ':
ordusuna n'.ıli'; ·güÇ0 ve"maneviyat. veren ·son kral ve' b'1~ş-kofu~tafıdır. C}, · ~skert :deha Üe çes~ret~ve bitmez tQkenrneZ:· en~rjisi ile, bit zainarı'.lann'. Aiıriibari gibi, her' $eyi yerinde~ Öynatari güÇ.tdi/ <"•; ; " · · · · · . : talici çıkıŞıİıdaki ,tek aıl:iatı, ~sadece, şavaşarak b evlet>i
kurtatıhalhı. lİnparator · öı~rak:·ıdıdığı tütn süt~0: hep
73
• 1
! '
r r '
1
! 1
' i ' 1.
1
1
.1: "I ı
:i'
•lj• 1\ıi ! •
' ' i
' İ
:ı 1
askert seferlerde, ordugahlarda ve savaşlarda geçirdi. Ondan önceki imp~ratorlan.n çoğunun ot:tız yıl içinde yapamadıkları kadar askerl seferi üç yıl içinde başardı. Korkunç düşmanların galibiyetten galibiyete koşarak Bizanslılar'ın Asya'daki hakimiyetini tamamen ortadan kaldırmak amacı ile Frigya'nın batısına doğru ilerlemekte oldukları bir sırada iktidarı eline aldı ve son kez olarak Roma-Yunan birliklerini oralarda zafere götürdü. Gayet
· tabitdir ki, sonlara doğru şans ona gülmedi; ama, tutsaklığında dahi göstermiş bulunduğu cesaretle, güçlü ve galip rakibini etkileyerek onun saygısını kazandı. O tutsaklığı süresince, Romalılar'a, eski şan ve şerefıne layık saygılı bir sulhu aktetmeyi başardı.
Sefil ölümünden sonra, Asya'daki Bizans hakimiyeti gerçekten sönmüş oldu. Ordunun ve de hükümt:tin içindeki varlığı ortadan kalktıktan sonra, kendisinin tüm gücü ve kahramanlığı ile. önlemeye çalıştığı çöküş, artık
önlenemez bir yıkı~a döp.üştÜ. T~htta,n indirilmesilld~~ ilk sekiz. yıl içinde, ye· de. A~parslan'ın ölümü, ve <;>ğİu Selçuk Sultanı . Me4k Şah'ıri tahta ÇıkıŞı ·ile tüm. Eİ-me-: ~isr_an, Suriye, Kapp~dokya ~ KiHky.a, Pqn~to.~.· .~afl~g~nia, F.rigya, Likaonia, Pisidia y~ Pamfilya. gibi ıqıçük Asya'nın birçok eyaleti, yani,· batı kıyılan ile kuieyip., .bir. kısmı hariç Küçük ~ya'.mİı · hemen. iı~rnen . tÇİı:ıü1 . Di,ogenis R,q~p.os ile a~tE7t~1ş .·o ldukİ~ri.):)anŞ.ı.~ .şa;.tl~rımn)hlal edilmiş olİn~ları savı' ile, Bii:aİ;ıs Devle~i'ne ·saldırı~arına yeni.den baŞlamiş olan Selçu.kil~ein ~Üt\~ . dÜştü .. · Dah~ İ080'den beri Ko~~~aİıtinup~li~'teki idareci!~-~, MarİÜ~~ ra'nın doğu kıyılarrqdaki Türk · or~~g~hlarını g~i-~~iimekt~ i~iler.· ve, :325 ·ıı~ 1şf }rı~iaT1ı:ı<l.a prada yeraiİriıŞ)ki
• • • • • •• • • ., • • • • •• • • . ; · 1 • . .
74
Sinod toplantısı nedeni ile Hıristiyan ·Ortodoksluğunun tarihinde çok ~nemli bir yeri olan, Bizans'tan ancak birkaç sa::J.t. uzaklıktaki lznik de, Küçük Asya'daki Sultan Devleti'nin merkezi olmuştu. Tarihte, sekiz yıl içinde Asya'da Fırat ve Dicle'den Marmara ve hatta Marmara kıyılarına kadar uzanan iki aylık yol mesafesindeki koca bölgeye yayılmış Bizans hakimiyetinin silinmesi olayının birbenzeri yoktur.
( '
. . . Tüm bunların nasıl geliştiğini kavramamız pek güç olmasa gerek. Diogenis gibi ona maneviyat ve güç aşılayan bir başkomutanı olmadıgına 'gqre, gerçek anlamda bir ordu yoktu. Ordu~ başlarında l:ıain Andronikos Dukas ile Konstantinupolis'teki sefil idarecilerin bulunduğu ve çoğunluğunu Bulgarlar'ın,, Frenkle.r'in ve de Normandlar'ın oluşturduğu basit bir.kalabalıktan başka bir şey değildi. Çarçabuk dağıldı. Ordunun yerine, memleketi haraca bağlama}< üzere birbirleriyle ç~tışan haydut çeteleri geçmişti. Ayn düştnüş birkaç .Bizans birliği bazen Türk birlikleri .ile çatışıyordu. ,Fakat, bu çatışmalarda ister. Türk, isterse )3izans birlikleri galip gelsin, mağlup olup y~ğma edilen ve acı çeken, d~ima, orada oturan yerli Hıristiy~n halk olmuştur: .Ve · sözde "komutan" olanlar hemen ,daima aralarında çatıştıkları için de; Hıristiyan şehirlerinin zavallı halkıt:Hıristiyan askeri"nden Tür~er'den çok daha fazla acı,·çekmekt~ olrp.ası . n~de
niyle, . çogunlukla hemen Türklet'e teslipı oluyor; ya da, Türkler~ de11, kendile;rini koruyacak.birlik göndermelerini istiyorlardı; , , .. , ;
Bu suretleTµrkler M.annara ve Ege'y~ kadar ilerlediler ve de donanma kurup ; Sakız Adası'n~ ve diğer adalara
75
saldırmaya başladılar. En canlı ve önemli belgesi ·olan KüçükAsya'nın kaybedilmiş olması sonunda, Oftaçag ve Bizans Yunartlılıgı onarilrnaz· bfr darbe yemiş' oldu. ' Devletin maruz kalmış olduğu büyük felaketlerden· ve
Küçük Asya'nın onda dokuzunun kaybından sonra, işlerin, gene de düzelmiş oldugu bir gerçektir: Haçlılar'in
Türkler'le savaşarak Küçük Asya'dan geçmeleri, ve de daha ileri tarihlerde, Devlet'in Asya'da gene Diogenis Rornanos devıindekf hudutlara kadar yayılmasını ·güçlerinin ideali olarak kabul eden kahraman K6mninoslar'ın tahta çıkrnalarfbu düzelmenin temel nedenleridir. 1204'ten .sonra, ·Asya'da; uzün yıllar boyunca Türkle:r'i önlemiş .olup bir dereceye kadar ·eski gücü canfandirmiş bıilunan iki Yunan devleti kuruldu. Diştaki tüm ~ayıflarnasıria ve içteki Çatışmalarına rağmen Selçuk: Devleti Küçük Asya' da devam etmiş ve · 13·. asırda: yıkilchğinda, yerini, kendi yıkıntılarından kurulan ve· büyüyen. güçlü Osmanlı Türk Devleti'ne verdi.
Yukarıda tüm söylemiş ·olduklanmıZ. Diogerüs Roinanos':uri başkomutan.; kral~ · vatanını· seven "bir kişi olarak değerini ve ·de Bizans tarihinde korumakta oldugu yeri anlamamıza yeterlidir. Uğİamış olduğu bütün sefalet ve felaketlerinde daima büyük, gerçek bir '.Hıristiyan olarak davranmış; imansız ve insafsız düşi:nartlarınııi" kendisine yapmış, olduklan tüm kötülüklere en ufak bir Şikayette bulunmaksızın· sabır .ile; ikatlanmıştır. Onun bir ·.kral ve bir Hıristiyan olarak sahip · olduğti yüksek hit~liklere saygı ile değinen büyük bir Alman tarihçi, onu, Alparslan ayarında · bir hükümdar olarak tanımladıktan sonra, felaket . günlerinde göstermiŞ bulunduğu · oturmuş ·ka-
76
rakteri ve sabrı ile, insafsız katillerini defalarca utandırmış olduğunu yazar.
Bizans Devleti'ne ait olayları ve kişileri büyük bir ciddiyet ve dikkat ile değerlendiren büyük İngiliz tarihçisi Gibbon ise "Saray içinde Evdokia'nın kocasından başka bir şey olmayan Diogenis Romanos, ordugahta Roma imparatoru olup bu görevini, yeterli malt desteği olmamakla beraber, tam bir vatanseverlik ve önüne geçilemez bir cesarette yürütmekte idi. Aklı ve de başarılan ile, tebalarına umut vererek ve düşrnanlanna korkti salarak, ordusuna güç veriyordu. Türkler artık F~igya'nm ortalarına kadar ilerlemişler, ve Sultan, kendisine bağlı hükümranlarına savaşı sürdürmelerini emretmişti. Sayısız Türk birlikleri Bizans Devleti'nin Asya eyaletlerine yayılıyor ve onlan fethediyor 1ardı. Fakat İmparator öylesine faal idi ki, olaylara öylesine ani olarak müdahale ediyordu ki, Antakya'ya seferde bulunduğu dendiği bir sırada, düşman, onun kılıcını Trabzon hudutlarında
· hissetmekteydi. Üç güç seferden sonra Türkler Fırat'ın
ötesine çekilmek zorunda bırakıldılar~ ne var ki, dördüncü seferde, Andronikos'un alçak korkaklığı ve de aşağılık hasedi felakete neden ol_arak, o aynı günde, Devlet'in Asya eyaletleri bir daha geri gelmeyecek bir şekilde elden çıktılar" diye yazar.
77