Top Banner
6 ARALIK 2008 ~ YIL: 4 ~ SAYI: 93 ~ HAFTALIK ~ FÝYATI 0,60 www.zamanhollanda.nl 14 Biricik dostum, sevgili günlük 26 Aramýzda yarým kalan birþeyler var... 6 Kabe, gönüller yakýyor aþk ehlinde B u yazýyý kaleme alýrken çok düþündüm. Önce- likle þunu belirteyim ki niyetim kimseyi incitmek deðil. Bu yazý eðitim kalitesine katký saðlamak amacýyla yazýl- mýþ eleþtirel bir yazý. Mecliste, edyada ve genel olarak Hol- da kamuoyunda tartýþýlan ilkokullarýyla ilgili son rle ilgili düþüncemi yi, en azýndan bir k üzerime düþen ye düþünüyo- okullarýn mizi ilgi- ullarda izin ilkokulu var. Bu okullar da diðer okullar gibi Hol- landa Eðitim Bakanlýðý tarafýn- dan finanse ve kontrol ediliyor. Baþka bir tabir ile, un-þeker-su, her okula verildiði gibi bu okullara da veriliy Geriye helva yapýp kalýyor. Ýyi helva ya sadece malzeme tabii. Ne gerek ve güzel Burada ca Eðitimde yeni bi 18 Eðitimde yeni bir uygulamaya doðru Emniyet Amiri Mahmut Kaptan: Türkiye’ye yapýlan geziler, önyargýlarý kýrýyor Basri Doðan’ýn haberi 4. sayfada Kurban Bayramýnýzý tebrik eder, hayýrlara vesile olmasýný dileriz... Kurban Bayramýnýzý tebrik eder, hayýrlara vesile olmasýný dileriz...
32

Zaman Hollanda

Mar 27, 2016

Download

Documents

Zaman Hollanda

6 Aralık 2008 - 6 december 2008
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Zaman Hollanda

6 ARALIK 2008 ~ YIL: 4 ~ SAYI: 93 ~ HAFTALIK ~ FÝYATI 0,60 € www.zamanhollanda.nl

14 Biricik dostum, sevgili günlük 26 Aramýzda yarým kalan

birþeyler var...

6Kabe, gönülleryakýyor aþk ehlinde

Bu

yazýy

ý kale

me

alýrk

en

çok

düþü

ndüm

. Ö

nce-

likle

þunu

beli

rteyim

ki

niyet

im

kim

seyi

in

citm

ek

deði

l. Bu

yazý

eðiti

m k

alite

sine

katk

ý sað

lamak

amac

ýyla y

azýl-

mýþ

eleþti

rel b

ir ya

zý. M

eclis

te,

edya

da ve

gen

el ol

arak

Hol

-

daka

muo

yund

a ta

rtýþýl

an

ilkok

ullar

ýyla

ilgili

son

rle ilg

ili dü

þünc

emi

yi, e

n az

ýnda

n bi

r

küz

erim

e dü

þen

ye d

üþün

üyo-

okul

larýn

mizi

ilg

i-ul

larda

izin

ilkok

ulu

var.

Bu

okul

lar da

diðe

r

okul

lar g

ibi H

ol-

landa

Eði

tim

Baka

nlýð

ý tar

afýn-

dan

finan

se

ve

kontro

l ed

iliyo

r.

Baþk

a bir

tabi

r ile,

un-þ

eker

-su,

her

okul

a ve

rildi

ði

gibi

bu

okul

lara

da v

eriliy

Ger

iye

helva

yapý

p

kalýy

or. Ý

yi he

lva y

a

sade

ce m

alzem

e

tabi

i. N

e ger

ek

ve gü

zel

Bura

daca

Eðitim

de ye

ni b

i

18 Eðitimde yeni bir uygulamaya doðru

Emniyet Amiri Mahmut Kaptan:

Türkiye’ye yapýlan geziler, önyargýlarý kýrýyor

Basri Doðan’ýn haberi 4. sayfada

Kurban Bayramýnýzý

tebrik eder, hayýrlara vesileolmasýný dileriz...

Kurban Bayramýnýzý

tebrik eder, hayýrlara vesileolmasýný dileriz...

Page 2: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

YORUM

6 ARALIK 2008 2Ne önemli bir kelime þu deði-

þim.

Hayata bir anlamda hayatveren yaþama güç verenkelime deðiþim, ama nasýl

bir hayat, nasýl yaþamalý insan?Belki de en çok sorulan soru-

lardan biridir nasýl yaþamalýdýrinsan, en kolay okunup en çokyazýlan yazýlarda insanýn hayatýnadairdir.

Evet soralým kendimize nasýlyaþamalý insan? Yaþarken attýðý-mýz her adýmda deðer yargýlarýmýzkaygýlarýmýz korkularýmýz, doðru-larýmýz ümitlerimiz, üzüntülerimizkederlerimiz ve tüm bu duygulariçerisinde gel-gitleri yaþayan biz-lere pek tabii ki en güzel örnek endoðru nasihatler büyüklerimizdengelmektedir.

“Sen öyle bir ömür sür öyleyaþa ki seni öldürmeye gelensende dirilsin” diyen Hz. Ömer(r.a.) kendiside öldürmeye gittiðikardeþinin okuduðu Kur’an ikli-minde dirilmemiþ idi? Tüm haya-týnda Kur’an ve adalet üzere deðilmiydi? Öyle ise adaletli yaþamalýinsan.

Ve dolu dolu yaþamalý insantabii bu doluluk kiþiden kiþiye,yeteneklere ve hayata bakýþ açýsý-na göre deðiþse de ama enindesonunda bomboþ bir ömür olma-malý. Sermayeden elimizde kalankarlý alýþ-veriþler yapýlmalý dünyapazarýnda. Ve dolu dolu yaþamalýhayatý her anlamda fakat hayatýnhakkýný verelim derken insanlarýhakkýna girmemeli tabii. Etrafý-mýzdaki insanlarýnda haklarýnazarar vermeden yani ben iyi olaca-ðým diye baþkalarýný sýkýntýya

düþürmek mantýkdýþý olur. Neye nekadar hakkýmýz var diyedüþünüp hesaplý vemantýklý yaþamalýinsan.

Bu dönemdekime merhabanasýlsýnýz deyip halhatýr sorsak mutlaka birþikayet cümlesi dudaklarda,kimi söz dinlemeyen oðlundankimi gelininden, kimi hayat paha-lýlýðýndan kimi elde edemedikle-rinden vs.

Nefes aldýðýmýz dakikalarlaölüm arasý o kadar kýsa bir an kifarkýnda olmadýðýmýz þikayetetmek yerine elimizdeki bu daki-kalarý elinde olanlara kanaat ede-rek yaþamalý insan. Çünkü bazýþeylerin kýymetini kaybedinceanlýyoruz. Kaybetmelerin sonra-sýnda keþkeleri yaþamamak içininsan maddi-manevi sahip olduk-larýna kanaat ederek yaþamalýdýr.Evet bugün bir öncekinden dahagüzeldi diyebiliyorsak kardayýzdemektir. Nitekim efendiler efen-disi de ‘iki günü birbirine eþit olanziyandadýr’ demiyor muydu? Hergün bir önceki günden daha dageliþtirmeli insan. Her alandanbunu yapabilmek içinde bilgi güç-tür önce okumalý ama illa ki oku-malý. Okuyarak öðrenmek öðren-diðini yaþamaya niyet etmek veöðretmek. Ýþte bunlarý yapabili-yorsak kardayýz demektir. Dahafazla ilim öðrenmeli daha fazla

etrafýmýza hayýrlaryapmalýyýz. Hayýr

derken ille de zenginolmaya gerek yoktur,

kardeþimize tebes-süm etmek bilesadakadýr. Bir

çocuðu sevindirme-miz sadakadýr. En ufa-

cýk þeylerle bile mutlu ola-bilir insan ve etrafýný mutlu

edebilir. Nitekim ‘yarým hurmaile bile olsun kendinizi ateþtenkoruyunuz’ hadis-i þerifi yapýlacakbir iyiliðin kolaylýðýný da bize anla-týr. Sevap kazanmak niyetinizolsun iyilik yapmanýn yollarýkolaydýr.

Her günümüz eþit olmadýðýgibi birde geri gidiyorsak inançsistemimizde yer alan bu hadis-iþerif hayatýmýza aksetmiyorsanasýl demir durduðu yerde duradura paslanýr giderse insandaböyledir. Her gün geliþim sürecin-de olumlu adýmlar atmýyorsainsanda önceden mevcut olanmaddi-manevi geliþim önceduraklamaya sonra gerilemeyebaþlar. Bizler maddi-manevi geli-þimimizi bugünü dünden yarýnýbugünden daha kaliteli olacakþekilde programlayamaz ve ýsrarlauygulamaz tembellik ederseksonuç olarak bizlerdeki bilgilerdedeðerlerde yavaþ yavaþ kaybolma-ya baþlayacaktýr. O sebepten AllahResulü (sav) ibadetin hayýrlýsýazda olsa devamlý olan derkenbizlere bir defa daha ne güzel söy-

ledin ya Resülullah dedirtiyor.Ýnsan geliþiminin azda olsadevamlý olmasý hedefe varmayýkolaylaþtýracaktýr. Aksi halde kit-leler halinde bomboþ kalmýþ ruhu-muzu yerleþmiþ virüslerle beraberpsikologlarýn kapýsýnda buluruzkendimizi. Hayatta az bir ömresýðdýrýlmasý gereken onca iþ var-ken ümidini yitiren, boþluktagezen robot gibi yaþayan ve haya-týndan tat almayan insanlara üzü-lürüz.

Kendimizi geliþtirmeye adar-sak öyle bomboþ sýkýntýlarýmýzdaolmayacaktýr. Yaptýðýmýz iþlerrutinleþince kendimizi de deðiþtir-miyorsak takýntýlarda boðuluruz.Fanatizm boyutunu ulaþan takýmtaraftarlýðý gençlerin içinden çýka-madýðý idol takýntýlarý ileriki yaþ-larda hayatla birlikte artanmakam, hýrs, kýskançlýk ve rekabettakýntýlarý vs...

Hadi býrakýn bunlarý kendimi-ze yaptýðýmýz iþkencelerden vaz-geçip takýntýlarýmýzý bir dahadeðiþtirmemek üzere deðiþtiripartýk kendimizi yakalayýp kendi-miz gibi yaþamalýyýz. O zamansürekli karda olacaðýz.

Ýki günümüzün eþit olmamasý,iki bayramýmýzýn da eþit olmama-sý; bu bayramýmýzýn ve arifemizinmaddi-manevi dünya üzerindesýkýntý çeken insanlara daha dafazla dua ederek dolu-dolu geç-mesi dileklerimizle bütün dünya-da bayramlarýn gerçek bayramolmasý temennisiyle tüm okuyu-cularýmýzýn bayramý kutlu olsunefendim...

Betül Þanlý Karatut, Utrecht

�Sizin

Köþeniz

[email protected]

Hollanda - Wekelijks Nieuws- en Opinieblad

Baský adedi (Oplage): 10.000 Aralýk (December) 2008 - Nr.: 93

Sahibi (Uitgever) Time Media Group

Hang 4, 3011 GG Rotterdam Tel.: 010-2013744

PB 21028, 3001 AA Rotterdam Fax: 010-2013749

[email protected] www.zamanhollanda.nl

Müdür (Directeur) Alaattin Erdal

Genel Yayýn Müdürü (Hoofdredacteur) Yusuf Alan

Reklam Müdürü (Advertenties) Köksal Yazar

gsm: +31(0)6 41 362 995 [email protected]

Haber merkezi (Correspondenten)

Basri Doðan-Amsterdam [email protected]

Yasin Yaðcý-Rotterdam [email protected]

Temsilciler (Vertegenwoordigers)

Asým S. Mecidhan-Deventer [email protected]

Fazlý Altýntaþ-Eindhoven [email protected]

Abdulmuttalip Demirci-Amsterdam [email protected]

Kemal Bolat-Noord-Holland [email protected]

Mustafa Balban-Zuid-Holland [email protected]

Ayhan Güleç-Brabant [email protected]

Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging): 010-2013747

ISSN: 1871-4722

INKOOP - VERKOOP - INRUILREPARATIE

Tel.: +31(0) 626939198

Zuivelweg 2f5809 EA LeunenVenray-Limburg

MULDURLOODGIETERSBEDRIJFMULDURLOODGIETERSBEDRIJF

Her türlü kalorifer tessisatý, su tessisatý ve yeni kombi uygun fiyata yapýlýr.

Tel: 06415285030643029839

[email protected]

Deðiþim

Page 3: Zaman Hollanda

2 * 1 ÖDE

������ ��������� �������������� ������ ������� ��������

������������� ����� ��� ������ ���

10 gün boyuncaTürkiye ile 1 kuru a görü ün.

Page 4: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

6 ARALIK 2008 4

Zaagmolenstraat 273036 HB Rotterdam

[email protected]

0031 (0)10 226 20230031 (0)614 602 221

DOÐRUve GÜVENÝLÝR

Hypotheken – Verzekeringen- Financieringen

Sigortanýzý internetsitemizden yapýn, %16’ya varan

indirimden yararlanýn!!

* Araba sigortasý

* Ev sigortasý

* Ýþyeri sigortasý

* Ýpotek

* Kredi

Avrupa ülkelerine 1960’lý yýllarýnbaþýnda iþçi olarak gelen Türkler,çok geçmeden, yani 1970’li yýlla-rýn baþýnda esnaflýða yönelmeyebaþladýlar. 1980’li yýllarýn baþý,Türkler için “iþçilikten kurtuluppatronluða soyunma” yýllarý oldu.1990’lý yýllar, Türkleri esnaflýktazirveye çýkardý. 2000’li yýllar ise,baþ döndürücü yýllar olmaya baþ-ladý. Türklerin esnaflýða soyun-duðu ilk meslek dallarý, kahveha-ne iþletmeciliði, lokantacýlýk,manavlýk ve kasaplýk idi. ArtýkHollanda’da kalýcý olduðunuanlayan Türkler, baþka alanlardada aktif olmaya baþladýlar. Bun-lardan biri de Hollanda Polis Teþ-kilatý oldu.

Zaman Amsterdam bürosunaEmniyet Amiri meslektaþý YvonneHaan ile gelen Emniyet Amiri

Mahmut Kaptan, kendisine gös-terilen teveccühten oldukçamemnun olduðunu söyledi. Kap-tan, Hollanda Emniyet Teþkilatýn-da Türklerin diðer etnik gruplaragöre durumlarýn çok iyi olduðunubelirtti. Hollanda’ya Nevþehir’denaile birleþimi yoluyla geldiðiniaktaran Kaptan, Hollanda’daazimle ilk, orta, lise ve üniversite-yi bitirdikten sonra EmniyetAmirliðinin yaný sýra üniversitedeöðretim üyeliði, belediye meclisüyeliði, polis sendikasý baþkanlýðýve Atatürk Kültür Cemiyeti baþ-kanlýðý görevini de yürüttüðünüsöyledi. Kaptan, Hollanda’nýnApeldoorn kentindeki Polis Aka-demisi'ni baþarý ile tamamlaya-rak, 1987 yýlýnda Rotterdam'daHollanda'nýn ilk Türk polisi ola-rak göreve baþladýðýný ifade etti.

Türkiye’ye yapýlan geziler,

önyargýlarý kýrýyor

Mahmut Kaptan: “Hollanda’daki yabancýlarailgili olumsuz imajý düzeltmek için Türkiye’yesýk sýk geziler düzenliyor ve bunun çok fayda-sýný görüyoruz.”

BASRÝ DOÐAN AMSTERDAM

Amsterdam Zaman Bürosunda Emniyet Amirleri Mahmut Kaptan ve Yvonne Haan

Bayramýn

ýz mübarek olsun

Page 5: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

6 ARALIK 20085

Tel.: 010 477 93 24 - Fax: 010 - 477 72 07 - GSM: 0614237813

Groenweegje 138 3111 PB Schiedam

[email protected]

SORUMLULUÐUNU BÝLEN

CÝDDÝ MANADA DEVAMLI ÇALIÞMAK

PESONELLERÝMÝZDEN BEKLENTÝLERÝMÝZ…

DOLGUN MAAÞ, ÝYÝ ÝMKANLAR

MÜKEMMEL ÇALIÞMA ORTAMIDA

BÝZÝM HÝZMETÝMÝZ…

VCA alýmýnda yardýmcý olunur

VCAzorunlu

ÝÞ ARAYANLAR

HULPMONTEUR en STEIGERBOUW

MURADÝYE CAMÝSÝ KARÞISINDA

Türkiye’yi tanýtmak için yýlda ikidefa gezi düzenliyorum

Hollanda’da yabancýlarla ilgili olum-suz imajý düzeltmek için Türkiye’yesýk sýk geziler düzenlediðini belirtenHollanda'nýn ilk Türk polisi, Emni-yet Amiri Mahmut Kaptan, ''Gece-

yarýsý Ekspresi'' filminin sebep oldu-ðu olumsuz imajý düzeltmek içinmeslektaþlarýný memleketi Nevþe-hir’e davet ettiðini söyledi. MahmutKaptan Hollanda'da görev yapan 14emniyet müdürü ve 2 savcý ile eþleri-ni, Kapadokya bölgesine davet etti-

ðini, misafirlerini Nevþehir'dedoðup büyüdüðü Ortahisar Beldesi-ne getirdiðini dile getirdi. Kaptan,konuklarýyla birlikte bað bozumuyaptýðýný da sözlerine ekledi. Hol-landa'nýn Groningen kentindegörev yapan Kaptan, yýllar önce Tür-

kiye'nin imajýnýn, uluslararasý are-nada sarsýlmasýna yol açan Geceya-rýsý Ekspresi filminin, Hollanda'dave diðer Avrupa ülkelerinde Türki-ye'nin hep yanlýþ tanýnmasýna yolaçtýðýna þahit olduðunu anlattý. Kap-tan, ''Ýlk kez 5 yýl önce 40 meslekta-þýmý, eþleri ile birlikte davet ederekKapadokya'yý gezdirmiþtim. Busayede onlara Türk insaný ile kay-naþmalarý, sohbet etmeleri, Türki-ye'yi ve Türk insanýný ve kültürünütanýmalarý imkaný saðlamýþtým. Ogünden beri her yýl iznimi geçirmekiçin geldiðim memleketime Hollan-da'dan konuklar davet ediyorum. Buyýl da Hollanda'nýn 6 büyük vilaye-tinden 14 emniyet müdürü ve 2savcý ile eþlerine Ýstanbul, Ýzmir,Denizli, Antalya ve Kapadokya'yýgezdirdim. Son olarak misafirlerimibaba evime getirerek aðýrladým.

Kaptan, Hollanda'dan Türki-ye’ye giden Hollandalý emniyetmensuplarýnýn bu gezilerden olduk-ça memnun olduklarýný, hem Türki-ye’yi hem de Hollandalý Türkleri buvesile ile daha yakýndan tanýdýklarý-ný ifade etti. Kaptan, bu yapýlançalýþmalarýn Baþbakan Balkenen-de’nin de katýldýðý bir toplantýdadile getirildiðini ve Balkenende’ninkendisine teþekkür ettiðini söyledi.

Mahmut Kaptan ve Basri Doðan

Kurban bayramýnýzýtebrik ederiz

Page 6: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

YORUM

6 ARALIK 2008 6

Hollanda’daki son yazýmýz-da hacca gideceðimizi vesizlere dua edeceðimizi

duyurmuþtuk. Allah’a hamdolsunAllah evi Kabe’deyiz. Namazlarda,tavaflarda ve fýrsat buldukça dostevi Kabe’nin kollarý arasýnda sayýlý-rýz. Okuyucularýmýza ve þu an buyazýyý okuyan dostlarýmýza duaedildi ve yazý bitince Kabe’ye gide-ceðim inþallah, okuyucularýmýzadua edeceðim. Sen okurken sanadualar edilmiþ olacak dostum.

Kabe, kendisini ilk gören herfaninin gönlünde bir aþk ateþiyakar. Þu ya da bu þiddette amamutlaka yakar. Kabe aþk demektir.Aþk ise ateþtir. Yakar ve ateþiyleyeni bir vücudun varlýðýna vesileolur. Yanmaya gelen, piþmek veolmak için gelen hacý namzediyanmaya hazýr gönüllerde tutuþtu-rur ateþini ve göz yaþlarýyla ateþisöndürme yerine alevlendirir...Artýk mahremindesiniz Kabe’nin...

Kimsesiz hiç kimse yok,

her kiþinin var kimsesi.

Kimsesiz kaldým,

yetiþ ey kimsesizler kimsesi!

Bu beyti, muzdarip bir anýnda duaniyetiyle gönülden bir yakarýþ ola-rak söyleyen Ruþeni tam Kabe’dekidua anýna tercüman olmuþ. Hacmevsimi, yine dolu Kabe’nin etrafýsevdalý gönüllerle. Bütün ruhuylaKabe’ye sarýlýp aðlayarak, aþk veheyecanla ana kucaðýnda dertdöker gibi Rabbine dertlerinidöken insanlarýn iniltilerini dinle-yip göz yaþlarýný seyretmek insanaayrý bir ruh ufku açýp kendini nefismuhasebesine çekmeye çaðýrýyor.Ýþte tam yeri ve zamaný nefsin,aþkýn, gayretlerin, himmetlerin,milletimizin ve vatanýmýzýn azýlýdüþmanlarýný þikayet edip þerlerin-den kurtulmak için yardým isteme-nin. Kimsesizlerin, çaresizlerin,dertliler sahibi O yüce Rab’den

baþka yok sýðýnacak yer!..

Tevhid ile yaþayan þehirler

Müslümanlarýn iki sevgili þehriiman esaslarýyla birbirine kopmazbaðlar ile baðlanmýþlardýr, birbirle-rinden kopmalarý mümkün deðil-dir. Kelime-i Tevhid’i SeyyidHüseyin Nasr Ýslam’ýn þehirlerleinsan – iman iliþkisini en güzelþekilde inþa eder. Nasr þöyleyorumlar: Kelime-i Tevhid’in ilkkýsmý olan ’’La ilahe Ýllallah’’(Allah’tan baþka ilah yoktur.)Allah’ýn evi olan Kabe’ye ve ona evsahipliði yapan þehir Mekke’yi sözile temsil etmektedir. Kelime-iTevhid’in ikinci kýsmý ‘’Muham-medün Rasulüllah’’ (MuhammedO’nun elçisidir) kýsmý ise Mescid-iNebevi’nin ve Hz. Muhammedsav. in türbesinin bulunduðuMedine-i Münevvere’ ye karþýlýkgelmektedir.

Kalbin yarýsý Medine’de yarýsýda Mekke’de sevdiklerinin hasre-tiyle yanmaktadýr. Bazý hacýlarýmýzda soruyorlar; Ravza’da, Mekke’deolsa yahut Kabe Medine’de olsaolmaz mýydý? Olmazdý tabii. Biryerde iki sevgili birisine gitse diðeri

darýlýr, ona gitse öbürü darýlýr.Onun için ayrý ayrý yerlerde olma-larý hikmete ve sevgili ile olmayatam uygun gelmektedir. ZatenAllah da böyle ayarlamýþ ki, O hepgüzel eyler. Arif olan sadece sey-reyler..

Kabe... karþýsýnda dilin tutuldu-ðu mahremiyet dairesi... birazbekle ve seyret konuþmadan...sadece seyret, hatta gözlerini kapa-tarak düþün, buraya nereden venasýl geldin? Kim gönderdi, kimseni aðýrlamakta misafir olarak...hayal bile edemediðin kardeþlerinetrafýnda dönüp durmaktalar...Konuþamýyorsun onlarla deðil mi?Ne acý! Utandýðýndan mý, hayýr!Hangi dilde konuþacaksýn ki, nesen onun dilini biliyorsun, ne de osenin dilin Türkçeyi biliyor. Ortakdiliniz, dininizin, kitabýnýzýn diliArapçayý da bilmiyorsunuz... Baribirbirinize tebessüm edin de kalp-leriniz bari kaynasýn muhabbetle...

Hac ibadettir, okuldur ve meþak-kattir

Bizim gibi Avrupa’dan giden veyaTürkiye’den gelen hacýlar için sür-prizler çok yaþanýr Kabe’de. Zira

Kabe, gönüller yakýyor aþk ehlinde

Page 7: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

YORUM

6 ARALIK 20087dünyanýn her yerinden gelen insan-lar bir o kadar da farklý medeniyet-ler ve yaþantý þekillerinde buradabulunmaktalar. Çok garip haller veyaþantý, davranýþ þekilleri ile karþýla-þýlýr. Hayret etmeye gerek yok..Helekritik yapýp tenkitlere girmeye hiçgerek yok, sadece günah kazanýlýr...Unutulmayacak tek þey var; Sevgili-nin yanýnda bulunmak ve buramburam kokusundan istifade edipönünde dua dua yalvarmak ne hoþ,hem de ne hoþ...

Sevgiliye can vermek...

Feridüddin Attar Aþknâme'de anla-týyor: Sultanýn kýzýna bir garibanâþýk olmuþtu. Sultan bunu duyuncaâþýký huzura getirtip,

-Ya ülkemi terk eder gidersin,dedi, ya da kelleni vurdurtacaðým,kararýný hemen ver.

Zavallý adam, düþündü, taþýndýve gitmeye karar verdi. Sultan iseadamýn cevabýný duyunca cellatlarýçaðýrttý, kellesini vurdurdu.

Vezir dedi ki: -Hünkarým, neden suçsuz biri-

nin kellesini vurdurttunuz? -Çünkü gerçek bir âþýk deðildi o,

sahtekardý. Eðer gerçekten âþýkolsaydý, baþýnýn kesilmesini seçerdi.Eðer baþýnýn kesilmesini seçseydi,

tahtýmdan kalkýp onu yerime otur-tacaktým.

Hayatýný sevgilisinden daha çokseven kiþi aþk davasýna kalkýþmama-lý. Bir an durup düþünelim; Sevgilininhuzurundayýz, layýk olmadýðýmýzhalde huzura kabul edilmiþiz. Sevgi-li'yi hayatýmýzdan daha çok sevebili-yor muyuz?!..

Burada bulunmanýn bedelini vevazifesini Allah Kur’an’da anlatýyor:’’Allah ile beraber baþka hiçbir ilaha

yalvarma! Ondan baþka ilah yoktur.

O’nun vechi (zatý) hariç, her þey yok

olacaktýr. Hüküm O’nundur ve hepiniz

O’nun huzuruna götürüleceksiniz.(Ka-

sas: 88)

Allahým, Ümit Kabesini Yýkma!..

Allahým; bu buluþmayý ayrýlýða dön-dürme, aþkýnla mest olanlarý aðlat-ma!..

Can bahçesini tazeleþtir,yemyeþil et; bu mest olanlara, bubaða bahçeye acý onlarý periþanetme!.. Gönül yapraklarýný, sonba-har gelmiþçesine dökme, gönül dal-larýný kýrma; halký periþan ve yoksuletme!.. Üstünde, Sen'in aþk kuþu-nun yuvasýnýn bulunduðu aðacýndallarýný kýrma kuþu uçurma!..

Kendi topluluðunu, kendimumunu birbirine vurma, kýrma,

dökme; düþmanlarý kör et, onlarýgüldürme, neþelendirme!.. Hýrsýzlar,parlak ve aydýnlýk gündüze düþ-mandýr! Ama sen, onlarýn gönülleri-nin isteklerini yapma!..

Devlet ve ikbal Kabesi, ancak buhalkýndýr; onlarýn ümit Kabesiniyýkma!..

Dünyada, ayrýlýktan daha acý birþey yoktur; ne yaparsan yap, biziayrýlýkla karþýlaþtýrma!.. (Mevlana,Divan-ý Kebir.Gazel no: 1027)

HACILAR’IN GÜLDÜRENESPRÝLERÝ…

Herkes baþka bir alemde yaþýyorburada. Bazen gülüp bazen aðlarsý-nýz. Grubumuzdan iki hacýmýzýnesprisini yazayým: Umre tavafýnagideceðimiz akþam Karadenizligenç hacýmýz soruyor. Hocam tavaf-ta yedi kere döneceðiz deðil mi?Evet. Peki diyor, þaþýrmamak içinelime yedi tane fýndýk alsam herdönüþte birini yesem fýndýk bitincetavaf da bitmiþ olur, böyle olmazmý?

Hýra Maðarasýna çýktý hacýlarý-mýz; yaþlý genç hepsi... tabii ben veiki hasta hariç. Yine yaþlý bir teyzehaným hacýmýz tam zirveye çýkýncabir uyyy çektikten sonra ne derbakýn: “Uyy benim güzel Peygam-

berim, ha sen buralara nasýl çýktýnböyle!”

Çok menfaatçi birininkini dahayazayým: Konyalý hacý efendiKabe’nin etrafýnýn kalabalýk halinigörüp tavafta bir hayli hýrpalandýk-tan sonra otel sohbetinde þöyleder: “Osmanlý buralara çok güzelhizmetler yapmýþ ama bir þeyieksik yapmýþ.” “Ne o eksik hacý?”deyince Konyalý þöyle der,“Osmanlý buradan giderken þuKabe’yi de alýp götürecek Konyaovasýna konduruverecekti, iþte ozaman millet þöyle rahat bir tavafyapardý’’ der. Dinleyenlerden birhacý da, “Hacým sen bir kýþ, Konyaovasýnda bir hac yaparsan görür-dün hac yapmanýn tadýný.” der..

Burada çok mühendisler, þehirplanlamacýlarý, metro kuranlar, tele-ferik çekenler oluyor, ama herkesboþ, kuru sýký ses çýkarýyor. Ziraburalarda iþ yapmak için evvela zih-niyetlerin deðiþmesi þart efendiler!

Hepinize dualar ediyoruz, Mev-lam isteyenlere tez zamanda Haccagelmeyi nasip etsin. Ayrýca kitapokumayý sevip ve devam eden taný-dýðým kitap dostlarýma da ismendua ettiðimi bilmiþ olsunlar.Kabe’den hepinize selam.

Hoþ kalýn efendim...

Page 8: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

6 ARALIK 2008 8

El yazýnýz sizi ele veriyor

Yazý yazmanýn zor zanaat olduðunuöðrendik hepimiz okul sýralarýnda.Önce çizgili kâðýda düzgün çubuklar

çizerek baþladýk, sayfalarý onlarca dikçubukla doldurduk. Çubuklar saða solaeðik þekilleri ile çýktý karþýmýza. Onlaruðruna defterler bitirdik belki. Gün geldifiþleri kestik, kelimeleri hecelere, heceleriharflere böldük... ve en sonunda okumayýsöktük. Ne badireler atlattýk derken, güzelyazý dersinde el yazýsý diye bir tür çýktý kar-þýmýza... Harfleri tren vagonlarý gibi birbi-

Melih Arat, ‘El Yazýsýndaki Sýr’ adlý kitabýndainsanlarýn karakterlerini el yazýlarýndan analizetmenin pratik yönlerini anlatýyor. El yazýsý analiziiçin özel olarak geliþtirdikleri kiþilik testi ile ana-lizlerin saðlamasýný da yapan Arat ve ekibi,sonuçlarýn %80 civarýnda doðru çýktýðýný söylüyor.

Y A V U Z U L U T Ü R K

rine eklemeyi de öðrendik en nihayetin-de. Ama tüm bu aþamalardan geçerkenkimsecikler bizi uyarmadý: “Bakýn arka-daþlar, gelin siz þu güzel yazý iþini sýkýtutun. Gün gelecek, hiç tanýmadýðýnýzinsanlar sizin el yazýlarýnýzdan karakteri-nizi ortaya koyacak.”

Geçtiðimiz günlerde hayykitap’tançýkan, ‘El Yazýsýndaki Sýr’ adýný taþýyankitap Melih Arat’ýn öncülüðünde EsraNur Erbil, Nurtaç Yelden ve Figen Pel-tek’ten oluþan bir ekip tarafýndan hazýr-lanmýþ. El yazýsýndan karakter analizi ileilgili temel bilgiler içeren kitap, herhangibirinin el yazýsýný gördüðünde kolaycabirtakým þeyler söyleyebilmek isteyenleriçin hazýrlanmýþ.

Melih Arat, grafoloji denilen bu iþleyaklaþýk yirmi yýldýr ilgilendiðini söylü-yor. “El yazýsýný deðiþtirirseniz karakte-riniz deðiþebilir.” diyen bir uzmanýniddiasýný incelerken de ekip olarak buiþin daha derin ve bilimsel bir yönüolduðunu keþfetmiþler. Daha sonra Tür-kiye’de bütün literatürü inceleyerekyaptýklarý araþtýrmalarla kendi bulgularý-ný kullandýklarý bir sistem geliþtirmiþler.400’den fazla kiþinin el yazýsý örnekleri-ni inceleyen Arat ve ekibi daha sonra elyazýnýn sahiplerine sonuçlarýn ne derecekiþiliklerini yansýttýðýný sormuþlar. Bukarþýlaþtýrmadan da %80 gibi bir saðla-ma almýþlar. Ayrýca sadece el yazýsý ana-lizinden çýkan sonuçlarýn doðruluðunuölçmek için 120 sorudan oluþan bir kiþi-lik testi hazýrlamýþlar. Sonuç yine %80’-in üzerinde olmuþ.

Kiþinin harflerinin eðimi, kelime ara-lýklarý, yazýnýn sayfaya oraný, satýrlarýnaþaðý yukarý eðimleri, kenar boþluklarýanaliz için baþvurulan noktalar arasýnda.Fakat analiz yapýlýrken temel noktalarön plana çýkýyor. Yazýnýn acele kalemealýnmýþ olmasý, özenerek dikkat edilmiþbir yazý ile çalakalem yazýlan bir yazýarasýndaki fark bu açýdan karakter anali-zini pek etkilemiyor. Kiþinin genel elyazýsýnda radikal bir fark olmayacaðýnýsöyleyen Arat, “Analiz yaparken genel-likle ‘y, g’ gibi harflerin alt kuyruklarýnýnþekli, ‘v, n, m’ harfleri gibi harfler incele-niyor. Bunlar da siz yazýyý yavaþ da yaz-sanýz, hýzlý da yazsanýz çok deðiþmiyor.” diyor.

Bugüne dek birçok kurs düzenleyenArat, el yazýsýndan karakter analizi yapa-bilmenin gözlerimizde röntgen ýþýnýolmasý gibi bir þey olduðunu söylüyor.Yalan söyleyen birinin el yazýsýndananlaþýlabileceðini söyleyen Arat, “Çev-remdekilerin yazýsýný istem dýþý analizediyorum. Bu deðerlendirmeler sonundada kaçýnmamý gerektiren bir durum varsao kiþiden uzaklaþýyorum.” diyor. Ýnsanýnyazý þeklinin ruh halini etkilediðini söyle-yen Arat: “Ben bazý yönlerimi düzeltme-

Page 9: Zaman Hollanda

ye çalýþýyorum. Yazýmý düzeltir-sem, kiþiliðimin de beðenmedi-ðim yönlerini düzeltebilirim. Elyazýsýný düzene sokabilen biri de,hayatýný düzene sokabilir.”

Kitapta ünlülerin el yazýlarýn-dan örnekler ve analizleri de yeralýyor. Abdullah Gül, RecepTayip Erdoðan, Hilmi Özkök,

Neþet Ertaþ, Angela Merkel gibiisimlerin analizlerinin yanýndaKarýndeþen Jack, Zodiac Katiligibi ünlü katillerin yazýlarýndanda örnekler bulabileceksiniz.Ayrýca her baþlýðýn sonunda‘Kendinizi Test Edin’ bölümün-deki el yazýsý örnekleri de pratikyapma imkâný saðlýyor.

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

6 ARALIK 20089

Meraklýsýna kitaptan

kýsa analizler

� Satýrlarýnýz aþaðý doðru meyil alýyorsa,kötümser ve depresif olma eðilimleriniz sözkonusu. Yok eðer yukarý ise düþüncelerinizolumlu, motivasyonunuz da yüksek demektir.� Satýr aralarým dar diyorsanýz plan veorganizasyon konusunda zayýfsýnýz, bizdensöylemesi. Geniþ olanlar merak etmesinonlarýn bu becerileri geliþmiþ. � Kelimeler arasýnda boþluklarý dar býraký-yorsanýz diðer insanlarla aralarýndaki mesa-feyi ayarlamakta zorluk çektiðiniz söylenebi-lir. Geniþ býrakanlar ise insanlara mesafeli,özgürlüðüne düþkün kiþiler oluyor. � Harflerin sýkýþýk veya geniþ olma durumuise kiþinin kendine güveni ile alakalý birdurum. Sýkýþýk olanlarda özgüven sorunuolduðu söylenebilir.� ‘n’ ve ‘m’ harfleriniz ‘v’ þeklinde keskinseyapacaðýnýz iþleri birer proje olarak görüyor-sunuz. Eðer bu harfler (n, m) ideal þekillerigibi ise geleneksel deðerlere sahip olduðu-nuzun göstergesi. ‘v’ harfini ‘u’ gibi yapýyor-sanýz da rahat ve arkadaþ canlýsý biri olduðu-nuz kanýsýna varýlabilir. � “d, h, l, f, t” gibi harflerin üst kýsýmlarýnýuzun ve ilmekli yapýyorsanýz güçlü bir hayalgücünüz var demektir. Harflerin orta bölgesi-ni geniþ kullanýyorsanýz da yaþanýlan ânaduyarlýsýnýz. Eðer bu harflerin alt kýsýmlarýnýkýsa ve dar yapýyorsanýz da enerjinizi yeterin-ce kullanmýyorsunuz, haberiniz ola...

Mel

ih A

rat

Foto

: Cel

il K

ýrna

pcý

Bayramýnýz

mübarek

olsun.Bayramýnýz

mübarek

olsun.

Page 10: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

6 ARALIK 2008 10

Dünya Engelliler Günü öncesi ziyaret ettiðimiz Meh-met Oyal Özel Eðitim okulu’nda tanýþtýðýmýz otistikBurak Bulut’un öyle bir hafýzasý var ki doðum tarihini-zi söylediðinizde size doðduðunuz günü anýnda söy-leyebiliyor. Bununla da sýnýrlý deðil güçlü hafýzasýnýnyetenekleri. Kurduðunuz cümleyi harflerle konuþabi-liyor. Örneðin “Bugün nasýlsýn?’ cümlesini þöylekuruyor Burak: ‘2,25,7,26,16 16,1,21,10,14,2110,16’

YAÐMUR ADAMLAR TAKSÝM’DE OLACAK, YA SÝZ?

Kartondan balýk maketleri-ni üzerlerine geçirmiþçocuklar, þarký söylüyor:

“Kýrmýzý balýk gölde, kývrýla kývrý-la yüzüyor.” El ele tutuþmuþ,halka olmuþlar. Ortalarýndatekerlekli sandalyesiyle, elindebalýk maketiyle gülümseyenarkadaþlarýna sesleniyorlar“Balýkçý Hasan geliyor, kaç kaç!”diye. Çocukça bir oyun onlarýnki.Biraz farklý aslýnda. Þarkýlarýnýnsözlerini tam anlamýyla telaffuzedemiyorlar, oluþturduklarý halkasaðlam adýmlarla hoplaya zýplayadönmüyor. Yine de yüzleri gülü-yor elbette. 3 Aralýk DünyaEngelliler Günü’nde ÝstanbulTaksim Meydaný’nda yapacaklarý

gösterinin provasýný yapýyorlar,tüm engellere raðmen hayata nekadar baðlý olduklarýný bir kezdaha göstermek için. Onlarý sos-yal hayata daha bir baðlayan buheyecanlý hallerini görmek içinokullarýna konuk olduk. MehmetOyal Özel Eðitim Okulu’ndaönce sýnýflarý dolaþýyoruz. Downsendromlu, otistik ya da fizikselengelli çocuklarýn sosyal hayatakazandýrýlmasý adýna nasýl bireðitim aldýklarýný yakýndangörme imkâný buluyoruz az çok.Sýnýflarý gezerken bizi uzuncasüre þaþkýnlýða sevk eden birçocukla tanýþýyoruz. Bir andaDustin Hoffman ve Tom Crui-se’un ünlü filmi Yaðmur Adam’ýniçine dalýveriyoruz. Hani þu otis-tik ve inanýlmasý güç derecedegüçlü bir hafýzaya sahip otistikkardeþini babasýnýn mirasýna

Ö N D E R D E L Ý G Ö ZFo

to: S

elm

an E

þtür

kler

Kurban

bayramýnýz

kutlu olsun.

Page 11: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

6 ARALIK 200811konmak için rehin alan üçkaðýtçý birgencin hayatýný anlatan film. Ýþte ofilmin Raymond adlý karakteri, zehirgibi hafýzaya sahip Yaðmur Adam’ýkarþýmýzda sanki. 11 yaþýndakiBurak Bulut’un öyle bir hafýzasý varki doðum tarihinizi söylediðinizdesize gününü anýnda söyleyebiliyor.Hemen bir deneyelim istiyoruz.Arkadaþýmýz hemen atýlýyor dene-mek için. “Doðum tarihim10.07.1981. Hangi gün doðmu-þum?” diye soruyor. Burak’ýn hiçdüþünmeden verdiði cevap ‘cuma’oluyor. Hemen cep telefonuna sarý-lýyor arkadaþýmýz. Burak’ýn hýzlýcevabý karþýsýnda elleri ayaðý birbiri-ne dolaþýyor. Burak cevap verirkengeçen süreyle ayný zamanda tekno-lojiyi kullanamýyor bile. Neyse kisonunda menüden takvime ulaþýpdoðum tarihine gidebiliyor. Ýþte o an

sadece hep beraber duraklýyoruzþaþkýnlýktan. Burak’ýn yeteneðibununla da sýnýrlý deðil. Hocasý AliTuncay, “O, bizim Yaðmur Adam’ý-mýz.” diyor ve ekliyor: “Sadecebenim bildiðim dokuz kitabý ezberebiliyor. Sayfasýný söyleyin sizecümle cümle anlatsýn.” Burak’ýn birde kelime ve cümleleri harflerlekonuþma gibi ilginç bir yeteneði var.Örneðin o ‘Bugün nasýlsýn?’ cümle-sini þöyle kuruyor: ‘2,25,7,26,1616,1,21,10,14,2110,16’ Bunu yapar-ken de öyle uzun zaman geçmiyoraradan. Okulun beden eðitimiöðretmeni Süleyman Bolat, çok daþaþýrmamamýz gerektiðini söylüyor.Otistik çocuklarýn hafýzalarýnýn çokyüksek olabileceðini belirtiyor.Onlarýn daha çok soyut kavramlarýanlamada sýkýntý yaþadýðýný söylü-yor. Özellikle grup çalýþmalarýyla bu

sýkýntýyý aþmaya çalýþtýklarýný ifadeeden Süleyman Bolat, þöyle konu-þuyor: “Bu çocuklarýmýz eðitimebaþladýklarýnda sýnýfta oturma,tuvalete gitme gibi temel alýþkanlýk-larý öðreniyorlar. Ardýndan kendiaralarýnda sosyalleþtikçe soyut kav-

ramlarý da algýlamaya baþlýyorlar.Örneðin Burak, geçtiðimiz Öðret-menler Günü’nde bütün öðretmen-lerini tek tek gezip günlerini kutla-dý.” Her türden engelli çocuðueðittiklerini sözlerine ekleyen Bolat,sýnýf derslerinin yaný sýra grup çalýþ-malarýna, toplu etkinliklere büyükönem verdiklerini söylüyor. Böyleceengelli çocuklarýn sosyal uyumadýna daha bir geliþme saðladýðýnýifade ederek sözlerini þöyle sürdü-rüyor: “Engelli çocuklarda davranýþproblemleri, geniþ ölçüde iletiþimsorunlarýndan kaynaklanýyor. Sos-yalleþme dilin kullanýmýyla doðru-dan ilgili. Bu nedenle çocuðun dilinikullanacaðý, iletiþim becerilerinigeliþtireceði etkinlikler düzenleme-ye, oyunlar oynatmaya gayret gös-teriyoruz. Taksim’deki gösterileri-miz de bunlardan biri olacak.”

Page 12: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

6 ARALIK 2008 12

Foto

: Tur

gut E

ngin

Türkiye artýk genç deðil!

Türkiye’nin AvrupaBirliði serüveni, hemçoðumuzun ömrün-

den çok uzundur hem dezorlu bir mücadeleyi içerir.Bu süreçte avantajlarýmýzýsýralarken de, yaþlanan veyaþlanmaya devam edenAvrupa’ya karþý ‘gençnüfus’ avantajýmýz ortayakoyulur. Ekonomi, demo-kratikleþme ve standartlar

konusunda bizim birtakýmeksikliklerimiz vardýr amanüfusumuz gençtir, arka-sýndan da gürül gürül gel-mektedir. Bu yanlýþ, eksikve bundan da önemlisieskimiþ bir bilgi. Bu yanlýþbilgiyi düzelten Orta DoðuTeknik Üniversitesi(ODTÜ) Öðretim ÜyesiDoç. Dr. Hakan Ercan,“Türkiye 10-15 yýl dahagenç sayýlýr, ama ondansonra sürekli yaþlanýyor.”diyor. Ona göre, AB ülke-lerinin sorunu yaþlý nüfus

Bilgilerimizi ve ezberlerimizi göz-den geçirelim. Artýk genç bir nüfu-

sumuz var, bu bizim en büyük avan-tajýmýz diyemeyeceðiz. Çünkü; 0-19

yaþ sabitlenmiþ durumda. Yani hiçartmýyor. Önümüzdeki 15 yýl içinde

ise genç nüfus azalmaya baþlaya-cak, yaþlý nüfusu ise hýzlý bir artýþla

katlanacak.

E M Ý N E D O L M A C I

Page 13: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

6 ARALIK 200813bizim de artýk sorunumuz olacak.AB’ye üye olduðumuzda da gençdeðil orta yaþlý bir ülke olacaðýz. Budurumda ne genç nüfusumuz avan-taj olacak ne de kolayca istihdamsaðlayacaðýz. Ercan, genç iþsiz oraný-nýn yüzde 18’lerde bulunduðu AB’yeüyelik öncesinde zorunlu eðitimin 12yýla çýkarýlmasýnýçözüm olarak gös-teriyor.

T ü r k i y e ’ d e k igenç nüfus üzerinedeðerlendirmeleri2050 yýlý nüfus pro-jeksiyonlarý üzerin-den yapan iktisatçýHakan Ercan, þuanda Türkiye’de 0-19 yaþ grubununsayýsýnýn sabit oldu-ðunu hatýrlatýyor.Giderek 25 yaþ, 30yaþ ve diðer yaþlarýnda sabitleneceðini,her yaþ grubundaaþaðý yukarý 7 mil-yon insan olacaðýnýsöylüyor. Bu sadece genç nüfusunsabitlenmesinde kendini göstermi-yor. Yine istatistikler ve resmirakamlara göre, Türkiye’nin 65 yaþüzerindeki nüfusu da hýzla artýyor.Þu anda yani 2008’de yüzde 5,5 olan,2012’de yüzde 7’ye yükselecek yaþlýnüfus, 2039’da yüzde 14 olacak. Bunoktada, Baþbakan Recep TayyipErdoðan’ýn, sýk aralýklarla tekrarladý-ðý 3 çocuk sahibi olma önerisi dikka-ti çekiyor. Nüfus hareketlerinin dün-yada devlet müdahaleleriyle ya datemennilerle deðiþmediðini söyleyenErcan, bunun tek ama aksi örneðininÇin olduðunu hatýrlatýyor. AB ülke-lerinin pek çok teþvik yapmasýnaraðmen bunu saðlayamadýðýný belir-ten Ercan, “3 çocuk argümaný birtemennidir, hoþtur, ama gerçekçideðildir. Çünkü kadýnlarýn doður-ganlýklarýný belirleyen kentleþme veeðitim düzeyleridir. Eðitim düzeyiarttýkça evlenme yaþý gecikiyor vedoðuracaðý çocuk azalýyor. Budurumda aile baþýna ortalama 2çocuk görünüyor.” diyor. Bunun özelbir çabayla deðiþtirilebileceðineinanmýyor, ancak Türkiye gençliðiniyetiþtirerek, katma deðer yaratarakiyi bir yere gelebilir.

Psikolojik avantaj olarak kullanýyoruz

Türkiye, AB ile yaptýðý müzakereler-

de hep genç nüfusunu bir avantajolarak sunuyor. Ancak, yeni verileregöre hem genç nüfus azalýyor hemde AB’de yüzde 18’lerde genç iþsizlikvar. Bunun hâlâ bir avantaj olaraksunulmasýný, daha çok yabancý ser-maye giriþine baðlayan Hakan Ercan,“Açýðýmýzý bu þekilde kapatýrsak

yüksek faizle borç-lanma gereðiolmuyor ve bu kay-naklarý kendimiziçin kullanýyoruz.AB bu güveni veistikrarý saðlýyor.”diye konuþuyor. ABüyesi ülkelerdedoðurganlýk oranýdüþüyor, ortalamaömür uzuyor. Yaþlý,zengin ve azalanbir nüfus seyri var.Bu coðrafyayý iseyoksul, genç veartan bir nüfus çev-reliyor. AB neyapacak? HakanErcan’a göre bu

sorunun cevabýný aramamýn birsonucu yok, çünkü cevabý kimseveremiyor. En iyi ihtimal dýþardaniþçi getirecekler. Ýktisatçý Ercan’agöre, onlarýn karþýlaþtýklarý sorunlarýbiz de 10-15 yýl sonra yaþayacaðýz.Þu anda sosyal güvenlik sistemimiz-deki açýklar, yakýn gelecekte içindençýkýlmaz bir hal alacak. Genç iþsizli-ðinden sonra kapýda sosyal güvenliksorunu, bütün kazanýmlarý yok ede-cek bir kara delik olarak bekliyor.

Nüfus, gençlik ve istihdam konu-larý bir araya gelince ekonomik krizde önemli bir soru iþareti olarak kar-þýmýza çýkýyor. Hakan Ercan’a göre,ekonomik kriz önümüzdeki 2-3 yýlýnsorunu olacak. Ancak kriz bahane-siyle istihdama iliþkin tedbirler alý-nýrsa, aciliyet hissi iyi ve hayýrlýsonuçlar yaratabilir. Gençlere yöne-lik bir istihdam paketi ortaya koymakiçin bir vesile bile olabilir. Ancak,gençler için kriz her zaman kötüetkileyici bir unsur. Çünkü krizlerdeiþ tecrübesi olmayan veya eðitimsizkesim her zaman dezavantaj yaþýyor.Birçok firma, rekabet gücü olmadýðýiçin kapanacak. Bir silkelenme fýrsatýtanýyacaðý için tamamen de olumsuzokunmayan bu tabloda, kapananiþyerleri nedeniyle yaþanacak artýistihdam sorunu da iþsizlik sigorta-sýyla dengelenmeli.

Ýstihdamda bu kez sözügençler aldýGenç istihdamý konusunda ilk kez ulusal bir kon-gre gerçekleþtirildi. Ýki hafta önce Çorum’da 25kamu kuruluþu, sendika ve gençlik sivil toplumörgütünün katýlýmýyla, ÝLO; UNDP ve Dünya Ban-kasý’nýn desteðiyle yapýlan kongrede, kýsa, orta veuzun vadeli stratejiler üzerinde duruldu. Herkurumdan temsilci ve gençlerin katýldýðý atölyeçalýþmalarýnda, gençler ellerine mikrofonu ala-rak yol haritasý önerdiler. Bu öneriler arasýnda enönemlisi Ýþ Kur ve gençlerin birlikte projeler üret-mesi önerisiydi. TOG ve Habitat Ýçin Gençlik Der-neði, istihdam alanýndaki iyi örnek oluþturabile-cek projelerini sundular. AB sürecinde gençlereyeni imkânlar duyuruldu. Fonlar hakkýnda bilgiverildi.

Herkes için politikageliþtirmeliyizUNDP Ýletiþim Koordinatörü Aygen Aytaç: Genç-lerin ekonominin motoru, ülkenin geleceði, AB’yeiþgücü olarak görülmesindense, kendisinin,ideallerinin, sorunlarýnýn dinlenilmesi için iyi birplatform bu. Ýnsani geliþim açýsýndan bakýldýðýndaönemli olan; gençlerin seçeneklerini artýrmaktýr.2008 Ulusal Ýnsani Geliþme Raporu’nun çoktemel bir bulgusu var. Türkiye’de 15-24 yaþ ara-sýnda 12 milyon genç var. Bu gençlerin orta halli,eðitimli, saðlýklý gençlerden oluþmadýðýný unut-mamak lazým. Yüzde 30’u öðrenci, yüzde 30’uçalýþýyor. Yüzde 40’ý atýl. Bu oran 5 milyona teka-bül ediyor. Bunlarýn 1 milyonu iþ arýyor. 300 bini iþaramaktan ümidini kesmiþ, 650 bini engelli, 2,2milyon genç kadýn ise ne iþ arýyor ne de okuyor.Gençlik politikalarýnda stratejiler geliþtirilirkenbunun sadece bir eðitim ve istihdam politikasýolduðunu düþünmemeliyiz. Bu gençlerin tümünükapsamasý lazým.

Türkiye’de her dörtgençten biri iþsizTÜÝK verilerine göre, Türkiye’deki genç iþsizliðioraný 2007 yýlý ortalamasýnda yüzde 19,6 olarakortaya çýkýyor. Bu oran, yüzde 3,2’lik eksik istih-dam oraný ile birlikte 22,8 oranýnda atýl iþgücüolarak karþýmýza çýkýyor. Kentlerde genç iþsizliðioraný yüzde 21,8’e yükseliyor. Eksik istihdamlabirlikte ise atýl iþgücü oraný olarak yüzde 24,5rakamý ortaya çýkýyor. Bu rakama göre de, Türki-ye’de her dört gençten biri iþsiz. Bunun yanýnda,eðitime devam etmeyen ama ayný zamanda çalýþ-mayan gençlerin oraný da önemli bir veri.OECD’nin bu durumu belirtmek amacýyla kullan-dýðý atalet kavramýnda Türkiye yüzde 35 rakamýile üye ülkeler arasýnda ilk sýrada geliyor. Bu oranOECD genelinde yüzde 9, AB genelinde ise yüzde7 seviyesinde seyrediyor.

Hakan Ercan

Page 14: Zaman Hollanda

Biricik dostum, sevgili günlük

“Merhaba çocuk,

Niye böyle baþladým bil-

miyorum, ama bu giriþ,

Peter Pan’ý okuduðum

çocukluðumdan bu yana beni hep

etkilemiþtir. Peter Pan da bu söz-

lerle baþlar ve sonra kuþlar ve

periler arasýnda kalabilmek için

büyümek istemeyen bu çocuðun

inanýlmaz maceralarýna sürükler

okuyucuyu.” Bu satýrlar, Nasuh

Mahruki’nin günlüðünden.

Hangi ruh haliyle baþladý yaz-

maya, bilinmez ama görülen o ki

onun da hayatýna, yaþadýklarýna

bir tanýk, günlüðü.

Çocukluðumuzda ve genç-

liðimizde adýna “arkadaþ”

dediðimiz bir deftere sarýlýrýz.

Küçük, büyük, beyaz, siyah,

kýrmýzý fark etmez. En güzel

anlarýmýzda da onu isteriz yaný

baþýmýzda, en kötü zamanlar-

da da. Hayat boyu, köþe bucak

saklamaya gerek duyduðumuz

tek þey olur belki de. Peki,

neden ille de yazmaya ihtiyaç

duyarýz? Hemen hepimizi ilgi-

lendiren bu konuyu Doç. Dr.

Kemal Sayar’a soruyoruz.

Sayar konuya psikoterapi yö-

nüyle bakýyor. Ona göre; insa-

ný terapiye götüren þey, bir

rahatsýzlýðý tedavi etmek kadar

bir sýkýntýyý paylaþarak onun

yükünden kurtulmak arzusu.

“Ýþte bu noktada” diyor Sayar:

“Yazmak, kimi zaman sýkýntý-

larýmýzý anlattýðýmýz öteki olur,

bizi sessizce dinler, yargýlamaz.

Çoðu insanýn da aradýðý zaten,

onlarý suçlamayan bir dinleyi-

cidir.”Günlüðü düzenli olarak

gençler tutuyor ama bir ömür

günlük tutanlara rastlamak da

mümkün. Günlükte nasýl bir

sýr vardýr ki belli bir yaþýn üstü-

ne geldikten sonra bile, çoluk

çocuk sahibi insanlar hâlâ

yazýp çizmeye devam ediyor?

Sayar, Kimileri, günlüðü kadim

bir dost olarak gördüðünü söy-

lüyor. Anýlarýndan vazgeçmek

istemeyen, geçmiþini yaþatmak

için yazan kimselerin varlýðýn-

dan söz ediyor ve “Onlar için

günlük, hafýzayý diri tutmanýn

bir yolu.” diyor.

Ýskender Pala ise, “Günlük,

insan ruhunun masumiyetle,

durulukla kendi iç muhasebesi

ve belki biraz da itirafý sayýlabi-

lir.” diyor. Pala’ya göre; dürüst

davranarak tutulmuþ günlük-

ler, hem günlük tutan kiþinin

sanatsal ve edebi kimliðine açý-

lým hem de dönemin sosyal

þartlarýna yakýndan bir bakýþý

veriyor. Doðu toplumlarý, itiraf

etmeyi pek sevmedikleri için

günlük tutma alýþkanlýðýnýn,

Doðu’da yaygýnlaþmadýðýný

belirtiyor Pala ve ekliyor: “Ýyi

bir günlük yazarýnýn kelimeler-

le ve edebiyatla dostluðu yad-

sýnamaz.” Ona göre; çocuklarý-

mýzý günlük tutmaya

alýþtýrmalýyýz ki ileride mekanik

insanlar olmaktan öte, hayatý

anlayan, yaþayan, tasvir edebi-

len ve kelimelerle dostluk

kurabilen bireyler yetiþtirebile-

F Ý K R Ý Y E S E N A Ç E L Ý K

ZAMAN HOLLANDA

KÜLTÜR

6 ARALIK 2008 14

Page 15: Zaman Hollanda

lim. Pala, “Günlük alýþkanlýðý-

nýz var mý?” sorusunu “Günlük

tutmanýn deðerini anladýðýmda

yazmaya baþladým.” þeklinde

cevaplýyor. Yayýmlanan günlük-

leri edebî deðer biçerek deðil,

yaþananlarý anlamak için oku-

duðunu söyleyen Pala, “Edebi

deðerin üsluba, kimliðe, yetene-

ðe baðlý.” diyor ve kimi günlük-

lerin dizi film olduðunu, sadece

okunduðunu, kimisinin ise

dönemin belgesi olduðunu

belirtiyor.

Edebiyat tarihinde kendine

yer edinmiþ günlükleri önemli

günlükler de var. Lev Nikola-

yeviç Tolstoy’un “Günlükler”i

onu yazarlýðýnýn yanýnda öz

kimliðiyle tanýma fýrsatý da

sunuyor okura. Dillendirmediði

duygularýný, düþündüklerini

tüm açýklýðýyla ortaya koyar

Tolstoy’un “Günlükler”i. Sami-

miyetiyle karþýsýna geçer Tol-

stoy okurun ve hem karmakarý-

þýk ruh halini hem en hüzünlü

anlarýný sergiler.

Boris Yeltsin’in imzasýný

taþýyan “Geceyarýsý Günlükleri”

de bu yöntemle, gizli gizli, her-

kes köþesine çekildikten sonra

kaleme alýnmýþ, Rusya ve dünya

politikasýyla ilgili notlardýr.

Hükümetteki karýþýklýklar, mali

çöküþ, yeni bir lider arayýþý, acý-

masýz seçim kampanyasý ve

Vladimir Putin’in yükseliþi gibi

çok önemli gerçekleri dürüst bir

þekilde açýklar bu notlar. “Gece-

yarýsý Günlükleri”, Baþkan Yelt-

sin’in Rus siyasetindeki son on

yýlýný anlatmakla kalmaz; bir

baþkanýn en mahremini, ailesi-

ni, hayata dair acý-tatlý yaþan-

mýþlýklarý büyük bir cesaretle

özetler. “Geceyarýsý Günlükle-

ri”, Rusya’daki siyasal reformla-

rýn tarihi olduðu kadar, Rus-

ya’nýn demokratik yollarla

seçilen ilk baþkaný Yeltsin’in de

kiþisel tarihidir.

‘Liderler Hapishanesi 12

Eylül Günlükleri’ de bilinen

siyasi günlüklerden. Oral Çalýþ-

lar, cezaevi günlüklerinde, 12

Eylül öncesi liderlerinin darbe

öncesindeki hatalarýný, iç

hesaplaþmalarýný ve piþmanlýk-

larýný yazar. ‘Liderler Hapish-

anesi’ günlüðü, bu boyutlarýyla

günümüz siyasilerine de önem-

li bir ders niteliðindedir.

Ve, “Bir Daðcýnýn Günce-

si”... Kaleme alan, Nasuh Mah-

ruki. Sovyet Asya’nýn en yüksek

beþ daðýna týrmanarak “Kar

Leoparý” unvanýný alan ve Eve-

rest’e çýkan ilk Türk daðcýsýnýn,

Tien-Shan daðlarýndaki iç yol-

culuðunun öyküsü, bu günlük.

“Çocukken tuttuðum naif

günlükleri saymazsak ilk ciddi

günlük deneyimim, 24 yaþýn-

dayken, Kazakistan ve Kýrgýzis-

tan’a, 7010 metrelik Khan Ten-

gri daðýnýn ilk Türk týrmanýþý

için gittiðim 1992 yýlýnda oldu.”

diyor Mahruki ve niçin günlük

tuttuðunu, bu günlükleri neden

kitaba dönüþtürdüðünü þu söz-

lerle açýklýyor: “Bu günlüðü tut-

mamdaki amaç, o güne dek

hayatýmýn en büyük, bilinmez-

likle dolu yolculuðuna, bütün

riskleri baþtan göze alarak

çýkarken, baþýndan sonuna her

þeyi kayýt ederek, hem süreci

sürekli olarak kontrol edebil-

mek hem benden sonra bu daða

gidecek daðcýlara yol göster-

mekti.”

“Günlük tutmayý, her þeyin

en açýk ifadesi olarak mý görü-

yorsunuz?” sorusunu “Çok özel

bir coðrafyada, çok özel bir

deneyimi, ilk kez bir Türk dað-

cýsý olarak yaþayacaðýmý zaten

baþýndan beri biliyordum.” söz-

leriyle cevaplýyor Mahruki. “Ýþin

içine tehlikeler girince, insan

kendine karþý daha açýk, dürüst

ve içten davranýyor ve her þeyi

en doðal haliyle dile getiriyor.

Gerçek bir hayatta kalma müca-

delesinde hiçbir maske kalamaz

insanýn üzerinde, ne iseniz o

olursunuz.” diyor.

Yazmanýn kendisi için en iyi

öðrenme metotlardan biri oldu-

ðunu da söylüyor Mahruki.

“Ýçimden geldiði gibi yazýyorum,

yayýmlanmasý beni ancak mutlu

eder.” diyor. “Günlük tutma

sebebim yaþadýklarýmý paylaþma

tutkusundandýr. Çok az insana

nasip olan coðrafyalara ulaþma

þansým oldu bu yaþamda.” diye-

rek de yazmanýn, hayatýnda hem

geliþim hem psikolojik anlamda

çok önemli bir yer tuttuðunu

belirtiyor.

Nasuh Mahruki

Ýskender Pala

Kemal Sayar

ZAMAN HOLLANDA

KÜLTÜR

6 ARALIK 200815

Page 16: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

6 ARALIK 2008 16

Müþteri velinimetimizdir ama gerçekten!

Bir zamanlar müþteri velini-metti. Alýþveriþ etiketler ileyazarkasaya mahkum

deðildi. Dükkan ve maðazasahipleri müþterisini tanýr, onunalýþkanlýklarýný, neyi nasýl istedi-ðini bilir, parasýný alýrken gönlü-nü de kazanýrdý. O mütevazýdükkanlar yerini büyük alýþveriþmerkezlerine býraktýkça bu iliþkizayýfladý. Müþteri de velinimetolmaktan çýktý. Bugünlerde,dünyayý iyiden iyiye saran eko-nomik kriz ve bunun ülkemizdeyol açtýðý durgunluk müþteriyiyeniden kýymete bindirmiþebenziyor. Çünkü insanlar þimdiparasýný daha temkinli harcýyor.Herkes ayaðýný yorganýna göreuzatmaya çalýþýyor. Hal böyleolunca, çarkýný döndürmek iste-

yen maðazalar, ayaðýna gelenmüþteriyi eli boþ göndermekistemiyor. Onun gönlünükazanmak için her yolu deniyor.Hatýrý sayýlýr indirim oranlarýna,güleryüz, ilgi ve kibarlýk da eþlikediyor. Maðazalar neyse de,taksi þoförlerinin tutumu insanýhayrete düþürüyor. Eskiden kýsamesafe yolcusunu arabadanindiren taksiciler, þimdilerde ikiadýmlýk yol için bile müþterialmaya razý gibi. Anlayacaðýnýzpiyasadaki durgunluk herkesibiraz kibarlaþtýrmýþ. Krizin tekiyi yaný da bu olsa gerek.

Artýk eskisi gibi her aklýmýzageldiðinde maðazadan içerisüzülüp alýþveriþ yapma devrisona erdi. Dünyaya tezden birhaber salýndý. Global kriz var vebuna yakalanmamak mümkündeðil. Henüz kazancýmýzý, yaþa-mýmýzý etkilemiyor ama psikolo-jimizi çoktan etkiledi. Öyle rahatrahat davranma devrini geridebýrakmak gerektiðine ikna oldukbir kere. Ama yine de insan alýþ-kanlýklarýndan hemen vazgeçe-miyor. Her gün olmasa da hafta-da bir alýþveriþ merkezineuðrayýp en azýndan bir iki parçabir þeyler karýþtýrmadan olmu-yor. Alýþkanlýk her zamanki alýþ-kanlýk ama karþýlaþýlan muameledaha bir baþka. Maðazadan içeriadým atar atmaz üç-dört tezgâh-tar etrafýmýzda toplanýyor. Herbiri bizi memnun etmek içinazami gayret içerisinde. Bir aninsan kendini önemli bir þahsi-yet gibi hissediyor. Maðazadaki

herkes neredeyse memnuniyetderecemizi en yüksek noktayaçekmek için birbiri ile yarýþýyor.

Tamam, biliyoruz ki bu türmaðazalarda müþteriye belirli birstandartta davranýlýr. Fakat bukadar da deðil. Tam da “Acabadeðiþen ne?” diye düþünmeyebaþlarken maðazadaki tek ya dabirkaç müþteriden birisi olduðu-muzu anlamamýz çok da uzunsürmüyor. Kriz eski müþterilerinçoðunu evlerine kovalayýncamaðazaya adým atanlar adetavelinimet olarak görülüyor. Krizkibarlýðý da burada kendini hadsafhada gösteriyor. Madem kriztezgâhtarlarý daha sabýrlý ve ilgilihale getirdi, þýmarýklýk yapýpbunun derecesini ölçmemekolmaz.

Ýlgiye teþekkürler ama kriz var!

Ýlk hedef bir alýþveriþ merkezin-deki ayakkabý maðazasý. Ýtirafetmek lazým, kriz öncesi dedefalarca uðradýðýmýz bu maða-zada her zaman belli bir nezaketile karþýlanýrdýk. Fakat kalabalý-ðýn arasýnda “Af edersinizbunun 38 numarasý var mý?”sorusunu tezgâhtara duyurmakiçin giriþtiðimiz cambazlýðý artýkyapmak zorunda deðiliz. Hattabirkaç modeli beðenip kararsýzkaldýktan sonra “Acaba þunu dadenesem bana gýcýk olacaklarmý?” diye içimizden geçirmegereði bile duymuyoruz. Krizöyle bir atmosfer oluþturmuþ kineredeyse bütün maðazayýdenesem kimsenin sesi çýkma-

yacak, suratý asýlmayacak. Bütüngün sinek avlamaktan sýkýlantezgâhtarlar gelen müþteriyeözel muamelenin en hasýnýsunuyor. Denedikçe deniyoruz.Sýkýlmadan, bozulmadan heristediðimiz model anýnda bizesunuluyor. Bu kadar ilgi, bukadar nezaket insaný mutluetmesine ediyor. Fakat bu kadarnezaketten sonra bir þey alma-dan maðazayý terk etmek deinsana zor geliyor. Ýþte buradada kibarlýðýn insanýn üzerinekurduðu hâkimiyet ortaya çýký-yor. Oysa bazen aþýrý ilginin,nezaketin getirdiði mecburiyetemahkûm kalmamak için belirlimaðazalardan içeri girmemekgibi kararlar alýr insan. Amamadem kriz kibarlýðýný test edi-yoruz o zaman “ilgi þahane amakriz bahane” diyerek bir þeyalmadan çýkýyoruz. “Teþekkürederim çok beðendim ama indi-rime raðmen bu kriz ortamýndapahalý geldi.” gibi cümle iledurumu toparlayýp kendimizimaðazanýn dýþýna atmaya baký-yoruz. Üzüntü ile birlikte “yinebekleriz” nidalarý ile uðurlanýyo-ruz. Uðraþtýrýp almamamýza rað-men kýzmýyor tezgâhtar kýsmý.Anlamakla beraber durumu yinede “keþke alsaydýnýz” der gibibakýyorlar. Yýllardýr geçiminitezgâhtarlýk yaparak saðlayanAyþe Kadý iþlerin durgunluðun-dan bahsediyor. “Siz de haklýsý-nýz tabii, insan bir þey almayagüvenemiyor. Böyle iþler, ara-mýzda iþten çýkarýlanlar olacak.”

Gündemimizde kriz var. Herkesdaha kara günlerin geleceðinidüþünüp kendince gardýný alýyor.Eskisi gibi her istediðimizi almakyerine daha dikkatli davranýyoruz.Hal böyle olunca birçok maðaza-da müþteri özlemi baþlýyor. Maða-zanýn kapýsýný aralayan her müþte-ri tam anlamýyla velinimet olarakgörülüyor. Artýk herkes müþteriyekarþý daha bir kibar davranýyor.

R A H Ý M E S E Z G Ý N

Page 17: Zaman Hollanda

diyor. Bir maðazadan çýkýp öte-kine dalýyoruz. Her þeyi gönlü-müzün istediði gibi deniyoruz.Çoðu zaman bir tezgâhtarordusu ile bu süreci gerçekleþti-riyoruz. “Nasýl, oldu mu?”,“Baþka renkleri var, denemekister misin?” sorularý hiç eksil-miyor. Ýnsanýn bir an “Fazlailgiden sýkýldým...” diye baðýrasýgeliyor. Fakat nezakete neza-ketle karþýlýk verip yola devametmek lazým.

Bu defa lezzetinden herdaim emin olduðumuz amamüþteri yoðunluðundan yeterliilgiyi görmediðimizden þikâyetettiðimiz bir mekâna rotayýkýrýyoruz. Maksat kriz kibarlýðý-nýn oraya uðrayýp uðramadýðýný

kontrol etmek. Giyim-kuþammaðazalarý kadar olmasa daburada da müþteri yoðunluðuazalmýþ. Masamýza oturur otur-maz yanýmýzda bitiveren garso-na sipariþleri veriyoruz. Yoðun-luk az olunca kýsa süredeyemeðimiz geliyor. Maksatkibarlýðý ölçmek madem,hemen bir çýkýntýlýk yapýpmasadan memnun olmadýðý-mýza karar verip baþka bir yeregeçmek istediðimizi söylüyo-ruz. Hiçbir itiraz ile karþýlaþma-dýðýmýz gibi kimse surat daasmýyor. Gayet nazik bir þekil-de masamýz istediðimiz þekildedeðiþtiriliyor. Fakat aksilik buya bu defa da yan masada otu-ran ailenin çocuðunun çýkardýðý

gürültü bizi rahatsýz ediyor.Tekrar bir masa deðiþikliði þartoluyor. Bu defa garsonlarýnsurat asarak bize yardýmcýolduðunu sanýyorsanýz yanýlý-yorsunuz. Gayet nazik birbiçimde yine masamýz deðiþti-riliyor. Mekândan ayrýlýrkengarson ordusu tarafýndan adetaselamlanarak uðurlanýyoruz.Hani kendimizi baþbakan gibihissettik desek yalan olmaz. Bukadarý da insana pes dedirtecekcinsten.

Þaþýrtan taksici manzaralarý

Krizin yaydýðý olumsuz atmos-fer adeta insanlarda aþýrý birnezaketi de beraberinde getir-diðini keþfedince insan ‘Taksiþoförlerinde durum ne?’ diyesormadan edemiyor. Hemenhemen herkesin taksiciler ileyaþadýðý olumsuz bir anýsý var-dýr. Daha taksinin kapýsýnýaçmadan “Nereye gideceksiniz,orasý yolumun tersi...” demeler,daha taksiye biner binmez “Ohsonunda yerleþtim.” diye içi-mizden geçirirken, “Fatih lüt-fen” dediðiniz an “O tarafa git-miyorum.” deyip yakýn mesafeolduðu için kapý dýþarý edilme-ler aþina olduðumuz davranýþ-lar. Taksiciler üzerindeki dene-memize Þirinevler’denbaþlýyoruz. Taksi çevirip havalýbir giriþ yaptýktan sonra “Lüt-fen Yenibosna.” diyoruz. Tabiiiþiteceðimiz bir araba dolusulafa hazýrlýklý olarak. Fakat hay-ret, kimsenin sesi soluðu çýkmý-yor. Beþ dakika geçmedenYenibosna’ya varýyoruz. Þoför-de hiçbir sinirlenmiþ ibaresigöremiyoruz. Ýstisnadýr diyoruzama þaþýrtýcý ikinci bir vaka iledaha karþýlaþýyoruz. Ömür’deyarým saat, gelmeyen bir sarýminibüsü bekledikten sonra,

Cevizlibað’akadar taksi ilegeçip, oradanotobüs ileUnkapaný ’navarmayý planlý-yoruz. Malumne kadar ucuzagetirirsek o kadariyi. Taksiye binerbinmez ‘Cevizli-bað’ diyoruz.Telefon konuþma-mýzdan Cevizli-bað’dan otobüsebineceðimizi anla-yan taksi þoförü 15liraya bizi Unkapa-ný’na götürmeyi teklifediyor. O fiyat dayüksek gelince taksi-metreyi tamamenkapatýyor ve “Tamam10 lira olsun, sizi Unka-paný’na götürürüm amacadde üzerinde býraký-rým, sokaða girmem.”diyor. Bundan iyisi cansaðlýðý. Hem biz cüzi birücretle varacaðýmýz yerepaþa paþa gidiyoruz hemde taksici boþ boþ bekle-mek yerine az kârla da olsagünü kurtarmýþ, kazanmýþoluyor.

Þu kriz ortamýnda birkibarlýktýr almýþ baþýný gidi-yor. Neredeyse bir çay ikrametmedikleri kusur kalýyor der-sek yeridir. Müþteri hakikatenbu devirde velinimet olarakhizmetin en âlâsýný görüyor.Yani insan krizin olduðunu biran unutayým dese kendiniNiþantaþý’ndaki Gucci maðaza-sýna girmiþ, bu maðazaya girmecesaretini gösterdiðine görezengin olduðundan þüpheduyulmayan özel müþteri sta-tüsünde hissediyor.

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

6 ARALIK 200817Fo

to: K

ürþa

t Bay

han

Foto

: Zam

an

MEM

LEKETÝMDEN KR!Z KÝBARLIKLARI

Page 18: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

YORUM

6 ARALIK 2008 18

HOROZ ÝNÞAAT

Telefon: +31(0)6 81 77 41 93 - BENELUX

KapýPencereGüneþlikKepenkMutfakBanyo

Restorant

Bar

Kahvehane

ve Cafeler de...

A dan Z’ye tüm inþaat yapýmý

ÜCRETSÝZFÝYAT

SUNUMU

SÝGARA ÝÇME SALONLARI

Kali

te f

iyat

deðil

dir

ÖDEMELERDE KOLAYLIK SAÐLANIR

Bu yazýyý kaleme alýrkençok düþündüm. Önce-likle þunu belirteyim ki

niyetim kimseyi incitmekdeðil. Bu yazý eðitim kalitesinekatký saðlamak amacýyla yazýl-mýþ eleþtirel bir yazý. Mecliste,medyada ve genel olarak Hol-landa kamuoyunda tartýþýlanÝslam ilkokullarýyla ilgili songeliþmelerle ilgili düþüncemiifade etmeyi, en azýndan bireðitimci olarak üzerime düþenbir mesuliyet diye düþünüyo-rum. Sonuçta bu okullarýnbaþarýlý olmasý hepimizi ilgi-lendiriyor. Zira bu okullardaokuyan çocuklar hepimizingeleceði.

Eðitimden sorumlu bakanyardýmcýsý Dijksma, geçenhafta yaptýðý bir açýklamada,þayet çocuklarýnýn gittiði okulçok zayýf ise anne babalarý bukonuda doðrudan doðruyauyarmak gerektiðini açýkladýve kendisinin de bunu yapma-nýn imkanlarýný araþtýrdýðýnýekledi. Bence çok geç kalýnmýþbir uygulama. Keþke dahaönceden böyle bir uygulamayagidilseydi. O zaman kalitesidüþen okullar kendilerine biran önce çeki düzen verirlerdi.Çeki düzen vermeyenler deçürük elma misali piyasadanayýklanýrdý. Çok hýzlý geliþendünyamýzda bugün hemen hiçkimse okulun, eðitimin öne-mini inkâr etmiyor. Büyükçoðunluk, çocuðunu ilköðreti-me gönderirken onun iyi birüniversiteyi bitirmesini vegüzel bir meslek sahibi olma-sýný istiyor. Bunun yanýndatahmin ediyorum çocuklarýnýdini (Ýslam, Hýristiyan) ilko-kullara gönderen veliler, onla-rýn az da olsa dinini öðrenme-sini hedefliyor. Genel itibariylebunu yapan velilerin çýkýþnoktasý, okumamanýn kötüneticelerini bilmesi. Bazý veli-ler bunu bizzat kendi yaþamýþ-týr bile. Yani kaba tabiriyle,diplomasý olmayan insana neiþ var ne de aþ günümüzde.Hollanda’da ilk Ýslam ilkokulu1988-1989 eðitim¬ öðretimyýlýnda Rotterdam þehrindeaçýlýyor. Aradan neredeysetam 20 yýl geçmiþ. Þu an itiba-riyle baktýðýmýzda Hollandagenelinde 40’ýn üzerinde Ýslam

ilkokulu var. Buokullar da diðerokullar gibi Hol-landa EðitimBakanlýðý tarafýn-dan finanse vekontrol ediliyor.Baþka bir tabir ile,un-þeker-su, herokula verildiðigibi bu okullara da veriliyor.Geriye helva yapýp yemekkalýyor. Ýyi helva yapmak içinsadece malzeme yeterli deðiltabii. Ne gerekiyor? Ýyi bir aþçýve güzel bir helva tarifesi.Buradan yola çýkarak þu sonu-ca varmak çok zor deðil. Okul-la ilgili iyi aþçýlar orada çalýþanhemen herkes. En baþta iyi yö-neticiler, müdür, öðretmenlerve diðer hizmetliler. Bu insan-lar helva yapmayý bilmeliler ki,insanlara baþka bir tatlý çeþidiyedirmesinler. Ýnsanlar buokullara çocuklarýný aynýzamanda dini bilgi alsýnlar,maneviyatlarý da geliþsin diyegönderiyorlar. Helva tarifesiise okullarda uygulanan müf-redat. Helva hikayesi yazýnýnburaya kadar olan bölümüyleilgiliydi. Bundan sonrasý ise acýgerçekler.

Geçenlerde Ýslam ilkokul-larýyla ilgili, Eðitim Müfettiþliðitarafýnda yapýlan bir araþtýrmatabir caiz ise medyaya bombagibi düþtü. Gazete manþetle-rinde Ýslam ilkokullarýndadevlet parasýnýn kötüye kulla-nýldýðý boy gösteriyordu. Buoran gerçekten ürkütücü; yüze86. Ýnsanýn buna inanasý bilegelmiyor. Müfettiþlik karþýlaþ-týrmak amacýyla diðer 46 okul-da da ayný araþtýrmayý yapmýþ.Sonuç maalesef içler acýsý.Mesela bu 46 okulda devletparasýný kötüye kullanmaoraný çok düþük. Sadece birokulda buna rastlanmýþ. Kötüdurum sadece bununla sýnýrlýdeðil. Rapora göre Ýslam ilko-kullarýnýn hemen yarýsý ‘zayýf’veya ‘çok zayýf’ okullar olaraktespit edilmiþ. Buna karþý diðerokullarda bu oran sadece ondabir oranýnda. Gazeteler zatenÝslam’la, Müslümanlarla ilgilimenfi haberlerle dolu. Bir degeçmiþi hiç de azýmsanmaya-cak kadar uzun olan Ýslamilkokullarýnýn hem eðitimdeki

baþarýsýzlýðý, hem dedevlet parasýný kötüyekullanmasýný okuyun-ca insanýn tüyleridiken diken oluyor.Ýster istemez insan þusoruyu soruyor kendi-ne: Böyle mi olmalýy-dý? Öncelikle bu iþtedirekt sorumluluðu

olan insanlarýn þapkalarýný önlerinekoyup iyice bir düþünmeleri gereki-yor. Nerede hata yaptýk? Helvayýneden yapamadýk? Bir iç muhasebeyani. Samimi bir özeleþtiri. Sonra-sýnda hepimizin düþünmesi gere-kir. Benim bu baþarýsýzlýktaki payýmnedir diye. Esas itibariyle þunu dabelirtmekte yarar var. Bu okullarýndiðer yarýsý baþarýlý. Baþarýlý olanÝslam ilkokullarý da var yani. Tabikurunun yanýnda yaþ da yanýyor.Baþarýlý olanlar gündeme bile gel-miyor. Son aylarda bu okullarýnözellikle yönetici kesiminde müs-pet diyebileceðimiz deðiþiklikleryaþandý. Bu okullarýn baðlý olduðuüst kurumun çiçeði burnundakiyeni müdürü, Ýslam ilkokullarýnýnyöneticilerinin büyük çoðunluðu-

nun yetersiz olduðunu dile getiripyeni okullar açmak yerine önceliklemevcut okullara çeki düzen vere-ceklerini belirtti. Bu açýlýmlar, Ýslamilkokullarýnýn ve burada okuyançocuklarýn geleceði adýna ümit veri-ci geliþmeler. Peki Hollanda’dabaþarýsýz olan Hýristiyan veya bele-diyeye baðlý ilkokullar yok mu?Elbette var. Bu okullarýn da kendi-lerine çeki düzen vermesi gereki-yor. Bundan dolayý eðitimdensorumlu bakan yardýmcýsýDijksma’nýn bir an önce çalýþmasýnýbitirip yeni uygulamayý hayatageçirmesini bekliyoruz. Bununyanýnda velilere de çok iþ düþüyor.Resmi yerlerden, çocuðunun oku-luyla ilgili bilgi gelmeden önceharekete geçmeliler. Okul kalitesizmi? Yolsuzluklar mý var? Bunuöncelikle deðiþtirmeyi denesinler.Mücadele etsinler. Olmuyor mu?Hemen daha iyi bir okul arasýnlar.Gerekiyorsa baþka bir semte, hattabaþka bir þehre bile götürmeli.Çocuklarýmýz bizim geleceðimiz,okullar da esasen hepimizin. Ýkisi-ne de sahip çýkmak hepimizin boy-nunun borcu.

Eðitimde yeni bir uygulamaya doðru

Bayramýnýzmübarek olsun

Page 19: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

KÝTAP

6 ARALIK 200819Kitap Kitap Kitap Kitap

Kiþisel gerileyiþ kitabýKiþisel geliþim kitaplarýnýn zararlý olduðunu ve bu kitap-larýn þeytana, kapitalizme hizmet ettiðini iddia edenyazar, kitaplarda geçen ifadeleri ayet ayet Kur’an-ý Kerimile karþýlaþtýrarak ispatlýyor. Neo-tasavvuf olma özelli-ðiyle de bir ilk olan kitap, kiþisel geliþimin insanýn nefsi-ni kýþkýrtýp hepimizi bir tüketim nesnesi haline getirdiðigerçeðine odaklanýyor. Ýnsaný ürün haline getiren kiþisel

geliþim kitaplarýna karþý Kur’an’ý reh-ber gösteren kitap taþlarý yerindenoynatmaya aday.

Düþüncenin arkeolojisiMuhsin Öztürk’ün son dönem Aksiyon röportajlarýnýkapsayan kitabý, bugüne odaklanmak için düne bakmakgerektiði gerçeðine iþaret eden bir eser. Prof. Dr. KemalKarpat, Prof. Dr. Nilüfer Göle, Emre Aköz, Tarhan

Erdem,Mehmet Barlas gibi isimlerleyapýlmýþ söyleþiler düþünceye yapýlanbir sondaj çalýþmasý niteliðinde...

James KrüssBüyük Dedem ve Ben 294 sayfaT. Ýþ Bankasý Yayýnlarý

Sadakatin sýnavýMacera ve aksiyondan hoþlananlara seslenen kitap,kurgu ve kahramanlarýyla okuru kitaba çekiyor. Yeminlerediliyor... Sadakatler sýnanýyor... Güçler çarpýþýyor...

Yanan Ovalar’da, Kral Galbatorix’inaskerleriyle giriþilen büyük savaþtaEragon ve ejderhasý Saphira, ölümdenkýlpayý kurtuluyor.

Genç okurlara...Alman Gençlik Edebiyatý Ödülü’nü kazanan kitap, dilikurgusu ile gençlere sesleniyor. Sözcüklerin de elbiselergibi dünyayý giydirdiði, küçük Boy’un dedesinden öðren-

diði sýrlardan biri. Kitap, dede ve toru-nu Boy’un balýkçý kulübesinde çamtahtalarýn üstüne þiirler yazmasýnýkonu ediniyor.

Richard TemplarYaþamýn Kurallarý236 sayfaOptimist Yayýnlarý

Yaþamýn kuralý var mý?Mutlu bir hayata yönelmiþ, güçlüklerden daha kolay sýy-rýlan, daha sakin ve tatmin olmuþ bir insan olmak içinizlenmesi gereken ilkeleri ele alan bir kitap bu. Daha iyi,mutlu ve baþarýlý bir hayat sürme yolunda kiþisel bir hari-

ta çýkarmanýza yardýmcý olacak bukurallar kendine has mizah anlayýþýiçinde sunuluyor.

Christopher Paolini BrisingrAteþ Kýlýcý 704 sayfaAltýn Kitaplar

Bülent AkyürekÝçinizdeki Öküze Oha Deyin! 320 sayfaKent Kitap

Muhsin ÖztürkSiyasi Röportajlar 253 sayfaZaman Kitap

Cömert Hâtem’in atýylacennete doðru

Aðaçlar, renk renk keseler býrakýyor avuçla-ra. Irmaklar, her diyara hazineler taþýyorcamdan develeriyle. Yaþlý hamallar gibi

eðiliyor daðlar, dökmek için sýrtlarýndaki yükü.Güneþ milyonlarca taç daðýtýyor krallýðýný bölüþ-türürken her sabah. Çiçeklerde tatlý bir telaþ,veballeri deðil kokularý taþýyorlar boyunlara.Bulutlar ne zaman bir araya gelseler can damlala-rý düþüyor topraða. Toprak mý? Çoðaltýyor neyedokunsa nefesi. Hangi tohumu misafir etse, uður-larken kervanlar baðýþlýyor. Yapraklar, yalnýzhýþýrdamýyor ateþi yükseldikçe yerin, gölgelerörüyor týðlarýyla. Rüzgârlar, kerem ulaklarý evre-nin, kâh nefes taþýyorlar terkilerinde kâh bulut.Kâh çil çil tohumlar uçuruyorlar çiçekten çiçeðe,kâh çilli çocuklarýn uçurtmalarýný tepeden yýldýz-lara. Ah yýldýzlar gümüþ paralarý göðün yýrtýlankesesinden saçýlmýþ! Her gece bir lûtuf þöleni, hergece bir þehrayin! Bu ceylanlar mý kýþý ýsýtýyorgözleriyle? Bu kuþlar mý nota defterlerini saklamý-yor güzden? Bu koyunlar mý süt nehirleri akýtýyorbaharda? Bu atlar mý kan ter içinde her harman,her yaz doludizgin?

Bu atlar evet. Hâtem-i Tâî’nin atlarý bunlar.Cömertliðin atlarý. Hele içlerinde biri var ki,mücevheri sahranýn. Daha mahfazasýnýn kapaðýaralanýrken sýzýyor ýþýðý. Göz açýp kapayýncayakadar kat ediyor çölü. Toynaklarýnýn deðdiði yer-den çiçekler fýþkýrýyor. Saf kan bir Arap atý, saf kanmutluluk Tay kabilesi için. Fakat Rum hükümda-rý, sýnamak istiyor keremini Hâtem’in. “Mademcömertmiþ, isteyin gözünün nurunu!” Bir kýþgünü iniyor Rum misafirler çadýra. Hâtem,sevinçle sofrayý kurduruyor. “Þeref verdiniz!”Öyle güzel kokuyor ki et, kurtlar kuþlar çadýrýnetrafýna doluþuyor. Konuklar neþeyle doyuruyor-lar karýnlarýný. Tatlýlar, meyveler alýyor sýrayý,sonra altýn keseleri, hediyeler. Uykularý gelinceyataklar seriliyor atlastan, kuþ tüyünden yastýklarkonuyor baþlarýna. Sabah olduðunda heyet git-mek için izin istiyor. Fakat ricalarý var. O meþhuratý, hediye edebilir mi kendilerine Hâtem. Gözü-nün nurunu baðýþlar mý misafirlerine? “Ah nedendaha önceden söylemediniz!” diye iç geçiriyorHâtem-i Tâî. “Fýrtýna vardý geldiðinizde. Ondanbaþka hayvan yoktu çadýrýmýzda. Ben o ýþýktan atýsizlere kestim. Sofradaki kebap oydu!”

Meþin kaplý sözlükteki kelimeyse, “Cömert”dibu kez. Fars ilinden “cuvan-merd” olarak yolaçýkmýþ, Türk iline geldiðinde “cömert” olmuþtu.Âlicenaplýk ve mertliðin kesiþtiði her noktada biryýldýz doðuyordu. Bir kutup yýldýzý yolda kalmýþla-ra elini uzatan. Bir kader yýldýzý Ýmam Þafiî’denþiirler okuyan: “Cömert olmazsanýz baþýnýzdanne iþler geçer/ Zira elleriniz/ Açýlýp kapanmayamuktedirler…”, “Bir dilenci gördüðünde sakla-nýrken insanlar/ Rabbimden isteyenle, rabbiminarasýnda/Ne bir engel, ne de perde var...”, “Verdi-ðini alýrsýn her hâlükârda/ Cömertlik,/ Kusuretmez sana ihsanda.” Yalancý þairlerden deðildi osöylediðiyle çeliþen. Ýþte Sanâ’dan Mekke’yegelirken yanýnda on bin dinarý vardý. “Mülk edin-mek istersen yardýmcý olalým!” dedi dostlarý Mek-ke’ye adým atmadan daha. Ýmamsa bir çadýr kur-durdu þehrin ucunda. Paralarý yýðarak bir örtününüzerine, avuç avuç daðýttý tükenene kadar dað.Çok mu zengindi? Evet. “Ýyilik ve imandan yapsen hazineni” sözü ona aitti. Vefatý yaklaþtýðýnda“Falanca zata söyleyin, ben öldükten sonra oyýkasýn beni!” demiþ, çok geçmeden ayrýlmýþtýdünyadan. O zat ulaþtýðýnda eve borç defterinisordu Ýmam’ýn. Yetmiþ bin dirhem borcu vardýÞafiî’nin. Hepsini ödedi de tek tek, sýrlý vasiyetinsahibi, þaþkýn bakýþlar arasýnda iç geçirdi: “O’nuyýkamam budur!”

Üç basamak adýmlarýný bekliyor; cömertlikbudur. Ýlki “Sehâ” Elindekinin küçük bir kýsmýnýverebilme yetisi. Yeti, evet. Zira vermek zor. Ýkin-ci basamak “Cûd”, bu basamaða çýkanlar “az”ýkendilerine ayýrýp “çok”u veriyor gözlerini kýrp-madan. Hatýrlarýna gelir gelmez koþuyorlar deðiþ-tirmemek için fikirlerini. Üçüncü basamaða gelin-ce, adý “Îsar”. En zoru. Baþkasýný kendine tercihetmek, “vermek” için “mahrumiyet.” Ah! Kays b.Sa’d hastalandý da arkadaþlarý gecikti ziyarette.“Sana borçlarý vardýr, utançlarýndan gelemiyor-lar,” denilince, doðrulup yataðýndan “Dostlarýnziyaretine mani olan malý ne yapayým ben!” diyeinledi. Bir tellal çýkardý þehre sonra. “KiminKays’a borcu varsa helaldir!” diye çýnlattý sokak-larý. Akþam üstü hareketlendi evinin önü. Öyleçok ziyaretçi geldi ki, kapýsýnýn eþiði kýrýldý.

Esirler arasýnda Hâtem-i Tâî’nin kýzý da vardý.Kendini tanýtýnca, “Hürsün!” dedi Hz. Peygam-ber. Cömertlik özgürlüktü çünkü. Nefsin verme-sin diye ellere taktýðý kelepçeyi parçalamak.Hâtem-i Taî’nin atý dirildi yeniden. Her cömerdicennete taþýmak istiyor.

Üç basamak adýmlarýný bekliyor;cömertlik budur. Ýlki “Sehâ”

Elindekinin küçük bir kýsmýnýverebilme yetisi. Zira vermek

zor. Ýkinci basamak “Cûd”, bubasamaða çýkanlar “az”ý kendile-

rine ayýrýp “çok”u veriyor gözleri-ni kýrpmadan. Hatýrlarýna gelirgelmez koþuyorlar deðiþtirme-

mek için fikirlerini. Üçüncü basa-maða gelince, adý “Îsar”. En zoru.

A . A L Ý U R A L

Page 20: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

6 ARALIK 2008 20

Zekice kurgusuyla katiltahmin uzmaný izleyicimodelini ters köþeye

yatýrma konusunda baþarýyýyakalayan filmlerden biri Testere(Saw). Tabii yakýn zamandabeþincisi vizyona giren film,mantýk hatalarý ya da ucuzyapým üzerinden eleþtirilmiyorda deðil. Yine de tek baþýnaizlenmemesi gereken filmlerarasýnda yerini her daim koruya-cak gibi. Tüm bunlar bir yana, bu

Hollywood yapýmýnýn Türkiyeversiyonu sinemalarda bugün-lerde. Peker Açýkalýn ve ÖnderAçýkbaþ’ýn baþrol oynadýðý film-den, Destere’den bahsediyoruz.Ýzleyenler bilir, on cümledenyedisini küfür üzerine kurarakgüldürmeye çalýþan yapým desekdaha bir tanýmlayýcý olur. Bir deizleyenleri sinemadan þaka gibibir sahneyle uðurlamasýnýn þaþ-kýnlýðýndan bahsetmek gerek.Fakat þimdi okuyacaklarýnýzdaha bir þaþýrtýcý. Hollywoodyapýmý Testere’yi ti’ye alan yerliversiyonunun çok da yeni olma-dýðýný söyleyerek baþlayalýmsöze. Yanlýþ anlaþýlmasýn. Sine-malarda gösterimde olan Deste-re deðil bahis mevzuu. 2005yýlýnda Sakarya Üniversite-si’nden sekiz gencin çektiði birkýsa film anlatmaya çalýþtýðýmýz.Onun adý da Destere. Onuntarzý da komedi. Þimdi o üniver-siteliler fikirlerinin çalýndýðýnýdüþünüyor. Bu düþüncelerini deti’ye alarak. Biz de bu gençleritoplayýp Beyoðlu’nda bir sine-maya daldýk Destere’yi izlemeküzere. Film arasýnda yaþadýðýmýz‘Çýkalým mý?’ tartýþmasýný ‘Gir-dik, bitirelim bari.’ diyerek sonu-

ca baðladýk. Aðzý açýkta býrakanbitiþ sahnesinin ardýndan ‘E söy-leyin bakalým, ne düþünüyorsu-nuz Destere hakkýnda?’ diyesorduðumuz gençlerin yorumuþu: “Destere’mizi çalmýþlar,uzun film yapmýþlar. Ama olma-mýþ.”

‘Oyun üüle oyanmaz büüleoynanýr!’ diyor Ayrettin’le Ayati,adý H ile baþlayan ama H’sizokunan insanlarýn köyüne geri-lim salan katile. Trakya þivesiylekonuþan, bol bol da küfür edenDestere’ye oyunla ölüm arasýndagidip gelirken, zor zamanda ikiarkadaþýn birbirini nasýl sattýðý-

nýn bariz örneðini sergilerkenyine ayný üslupla karþýlýk veri-yorlar. Hollywood filmi Teste-re’nin (Saw) yerli versiyonunda,tabiri caizse çakmasýnda yaþaný-yor tüm bunlar. Beþincisi çekilenorijinalini ti’ye almak tüm derdi.Konusu, kurgusu, oyuncu niteli-ði yönüyle ‘Bu konuda ne kadarbaþarýlý?’ sorgulamasý bir yanaçok deðil beþ altý gün önce viz-yona giren Destere’nin ta 2005’-te çekilmiþ bir örneði var. Oörnek, Sakarya Üniversitesi’ndeokuyan sekiz mühendisliköðrencisi tarafýndan çekilen birkýsa film. Onlar, çok sevdikleriTestere serisinden etkilenerekkýsa film yapmýþlar. Set olarakda, kaldýklarý öðrenci evini kul-lanmýþlar. Alt kattaki komþularý-ný rahatsýz etme ve ‘Aðabey’denfýrça yeme pahasýna çekmiþlerfilmlerini. Eðlenerek, doðaçlamayöntemle çektikleri filmi okulla-rýnda, yurtlarda göstermiþler.Hatta Halil Sabri Kývrak, SerkanGündoðdu, Erdoðan Demir,Burak Çýnar, Emre Hoþkeser,Þükrü Saka, Enes Erbaþ ve ErkanKutlu, filmlerine gala bile yap-mýþlar. Tabii YouTube gibi videositelerine de yüklemeyi unutma-

Hollywood filmi Testere’yi ti’yealan yerli Destere bugünlerde viz-yonda. ‘Oyun üüle oynanmazbüüle oynanýr.’ diyen Ayrettinlerin,Ayatilerin hayatýna gerilim salanTrakya þiveli katilin bol küfürlümacerasý anlatýlýyor filmde. Alýnsize ilginç bir haber: 2005 yýlýndaçekilmiþ bir Destere daha var.

Ö N D E R D E L Ý G Ö Z

‘Destere’mizi çalýp uzun film yapmýþlar!

Page 21: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

6 ARALIK 200821

Foto

: M. A

li P

oyra

zmýþlar. Fakat bir gün Peker Açýkalýn,Önder Açýkbaþ, Erol Günaydýn gibiisimlerin oynadýðý Destere’ninçekildiðini duyar duymaz þaþýrmýþ-lar. Hele film vizyona girince etraf-tan “Sizin filmi taklit etmiþler.”türünden telefonlar, MSN iletilerialmýþlar bolca.

Fikirlerinin birkaç yýl sonra uzunmetrajlý film olarak karþýlarýna çýk-masý onlarý hem onore etmiþ hemde biraz kýzdýrmýþ. Hatta “Kesinlik-le bizim fikrimizi çalmýþlar.” diyor-lar gülerek. Týpký kýsa filmlerindeolduðu gibi bu halleriyle de dalgageçiyorlar. 2005 yapýmý Destere’ninyapým-yönetiminde emeði geçen vefilmde bizzat oynayan gençlerlebuluþtuk. Derdimiz hem hikâyeleri-ni dinlemek hem de sinemaya gidip2008 yapýmý Destere’yi izleyipyorumlarýný almaktý. Erkan Kutlu,Burak Çýnar ve Þükrü Saka ile Tak-sim’de buluþup önümüze çýkan ilksinemada Destere’nin 20.00 seansý-na giriyoruz. Trakya þivesive küfür üzerinden gül-dürmeyi amaçlayan filmiçok da beðenmediðimiz-den film arasýnda ‘Çýka-lým mý?’ diye birbirimizesoruyoruz. Nihayetindesonunu getirme kararýn-da hemfikir oluyoruz.Öyle garip bitiyor ki film,aðzýmýz açýk bir þekildekendimizi sinemadandýþarý atýyoruz. Misafirle-rimizin ýsrarla tavsiyeettiði dürümcüde oturupbir taraftan karnýmýzýdoyururken bir taraftanda hem kendi filmlerihem de Destere ile ilgilikonuþmaya baþlýyoruz.Filmin oyuncularýndanErkan Kutlu, baþlýyor kýsafilmlerinin hikâyesinianlatmaya. Öncelikle “Otmühendis olmak istemi-yorduk.” diyerek sözebaþlýyor. Fotoðraf ve videoçekimine karþý tüm arkadaþgrubunun ta okulun ilk zamanlarýn-dan beri ilgisinin olduðunu belirte-rek þöyle devam ediyor: “Yine birgün kantinde otururken arkadaþelinde kamerayla geldi. Kendi ara-mýzda esprisine röportajlar yapar-dýk. Orada ‘bir film çekelim’ fikriçýktý. Nerede çekeceðiz, ne çekece-ðiz diye düþündük. O dönem Teste-re filmi revaçtaydý. Hepimiz debeðeniyorduk Testere’yi. Hadibizim evde Testere’yi ti’ye alan birfilm çekelim dedik.” Genç mühen-disler, evlerinin banyosunda aya-ðýndan klozete baðlý bitkin biriningörüntüsüyle baþlayan, salondakicinayetlerle, komik kaðýt oyunlarýy-la, balkondan atlayan þizofren

karakterle sonlanan filmlerininçekimlerini doðaçlama yapmýþlar.

Genç mühendisler, filmleriniçekerken birçok imkânsýzlýklamücadele ederken bir taraftan dakomþularýný rahatsýz etmeden iþleri-ni bitirmeye çalýþmýþlar. Fakat bukonuda pek de baþarýlý olamamýþlar.Bu nedenle Sakarya’daki AykentSitesi sakinlerinden þimdi bile özürdiliyorlar. Özellikle ‘aðabey’ dedik-leri alt kattaki amcadan. Çokçaeðlenceli, biraz da maceralý çekimlerbitince filmlerini okulun yurdundaizletmiþler. Ýnternet üzerindenizlenmesi için video sitelerine yük-lemeyi ihmal etmemiþler. Aslýndabiraz da meþhur olmuþlar. BurakÇýnar, bir örnek veriyor hemen:

“Filmde oynayan Serkan arkadaþý-mýz Adapazarý’nda bir berbere git-miþ. Berberde çalýþan çocuk gülmüþyüzüne karþý. “Abi sen Destere’deoynayan kiþi deðil misin?” diye sor-muþ.” Bu arada söze Þükrü Sakagiriyor. Okula giderken bindiðiminibüste keçi sakallý birinin sürek-li ona bakýp güldüðünü, nedeninisorduðunda da “Destere’de oyna-yan sen deðil misin?” cevabýný aldý-ðýný söylüyor. Burak Çýnar, tama-men eðlenmek için çektikleri filminüniversite hayatlarýna büyük renkkattýðýný ekliyor.

Bizim fikrimizi çalmýþlar!

Filmin aktörlerinden Emre Hoþke-ser, Destere adýnda bir film yapýldý-

ðýný duyunca çok þaþýrdýðýnýsöylüyor. Hatta arkadaþlarýylaaralarýnda ‘Hadi kalkýn mah-kemeye verelim bunlarý, fil-mimizi çalmýþlar’ diye esprileryapmýþlar. Emre’nin Desterefilmiyle ilgili yorumu iseþöyle: “Acizane fikrimdir, pekbir þey beklemiyorum bufilmden.” Geçen yýl mezunolduktan sonra Ýstanbul Bay-rampaþa’daki bir otomotivfirmasýnda servis mühendisiolarak çalýþmaya baþlayanErkan Kutlu da fikirlerininçalýndýðýný düþünenlerden.Destere yorumu ise þöyle:“Filmi çok baþarýsýz buldum.Þive ve küfür üzerine güldür-me amacý var filmin. Bir sah-nesinde gülebildim sadece.Hele bitiþ sahnesi anlatýlama-yacak kadar kötüydü yani.

Zaten bir art niyetim var aslýnda.(Gülüyor)” Serhat Cinal da iki yýlönce çektikleri filmle ayný adý taþý-yan bir yapýmýn vizyona girdiðiniöðrenince çok þaþýrmýþ: “Bayaðýgaribimize gitti, üzerinde bayaðýgeyikler döndü, bizim projemizi çal-dýlar, yazýk oldu emeklerimize falandiye.” Destere filmine dair yorumuise þöyle: “Açýkçasý benim için birhüsran oldu. Yani bilmiyorum birfilmi eleþtirmek bana düþmez belkiama gerçekten hayal kýrýklýðýydý.Saw’da bir ilginçlik vardý. Aslasonunu tahmin edemiyordunuz.Ama Destere’nin bir sonu bile yok.Film devam edecek diye çok bekle-dim hani belki þaka falan yapmýþlar-dýr diye ama nafile.”

Page 22: Zaman Hollanda
Page 23: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

AÝLE

6 ARALIK 200823

Ýnsanýn çalýþmasýnýn deðeri-nin bilinmesi, buna baðlýolarak ödüllendirilmesi

güzel bir þey. Yurdumuzdaçalýþmalarýn ödüllendirilmesiçok azdýr, insanlarýmýzýn deðe-rini ancak öldükleri zaman bilirve anma yolunu tercih ederiz.21 Kasým akþamý, güzel birgecede, güzel bir yemektebunun aksini yaþadýk. Türki-ye’de ilk defa, mutfak kültürüneve tanýtýmýna hizmet eden kiþi-lere, Mutfak Dostlarý Derneðitarafýndan ödüller verildi. Bukiþiler Feyzi Halýcý, Günay Kut,Turgut Kut ve Kamil Toygar’dý.

Feyzi Halýcý’yý yazýlarýmýokuyan kiþiler yakýndan tanýr-lar, zaman zaman yemekle ilgiliçalýþmalarýndan söz ettiðim veþiirlerini verdiðim kiþidir, aða-beyimdir. Geçenlerde yazdýðým“Bir Türk Mutfaðý Dostu: Clau-dia Roden” adlý yazýmda, TürkMutfaðý’na yaptýðý hizmetlerianlatmýþtým. Okumayanlar içinanlatalým. Halýcý, 1970’li yýllarýnbaþýndan bu yana, yurtiçiyemek yarýþmalarýyla baþlattýðýmutfak çalýþmalarýný, sempoz-yumlara dönüþtürmüþ; ayrýcabu konuda çeþitli yayýnlaraöncülük etmiþtir. Daha sonra1986 yýlýnda baþlattýðý ve yurtdý-þýndan da büyük övgüler alanbeþ uluslararasý kongrenin deorganizasyonlarýný baþarýylagerçekleþtirmiþtir. Yayýnlarý ara-sýnda, beþ kongre bildirilerinintoplandýðý kitaplar baþta olmaküzere, 1986’da Türk yemekyazýnýna kazandýrdýðý FriedrichUnger’in, Þarkýn Tatlýlarý ve Ali

Eþref Dede’nin YemekRisalesi (1992) adlýeserler büyükönem taþý-m a k t a d ý r .Türk Mutfa-ðý’nýn kül-türel birdeðer olarakortaya çýkma-sýnda, yurtiçi vedýþý tanýtým faali-yetlerinde gerçektendeðerli hizmetlerdebulunmuþtur. Öyle ki, yurtdý-þýndaki yemek dünyasýnýn entepe isimleri, Türk mutfak kül-türü ile ilgili çalýþmalarý ve Türkmutfaðýný kendilerine tanýtma-sýndan ötürü, þükranlarýnýn ifa-desi olarak 75’inci yaþ gününde,Londra’da, çok özel bir programhazýrlamýþlardýr.

Sayýn Turgut Kut mutfakkonusunda yine çok deðerli birisimdir. Konya Turizm Derne-ði’ne baðlý olarak, Anadolu’dakiyöresel yemekleri derleme çalýþ-malarýmý yürütürken, mutfaklailgili kaynak yetersizliðini acýylahissetmiþtim. Birden KültürBakanlýðý tarafýndan yayýmla-nan “Açýklamalý Yemek Kitap-larý Bibliyografyasý” (1985)elime geçti. Nasýl bir sevincekapýldým... Turizm Derneðidýþýnda da mutfaða gönül verenkiþilerin olmasý inanýlmazdý.Tanýþtýðýmýzda kendisine ilksöylediðim sözler þunlardý:“Turgut Bey, bu kitabý hazýrla-dýnýz, dünyada baþka hiçbir þeyyapmasanýz da kâfi”... AmaTurgut Bey mutfakla ilgilideðerli çalýþmalarýna devam etti

ve ediyor. Benim için en önemliçalýþmalarýndan biri de, MusaDaðdeviren tarafýndan yayýnhayatýna kazandýrýlan ve Türki-ye’nin en kaliteli yemek dergisiolan “Yemek ve Kültür” dergisi-ne, baþladýðýndan bu yana olankatkýlarýdýr.

Sayýn Prof. Dr. Günay Kuteþiyle birlikte eski kitaplarý araþ-týrma ve gün ýþýðýna çýkarmaçalýþmalarýnda mutfak konusu-na eðilen ve mutfak yazýnýnadeðerli eserler kazandýran birhocadýr. Boðaziçi Üniversitesi’deuzun yýllar çalýþmýþtýr. Et-Terki-bat Fi Tab’hil Hulviyyat adlý eserve mutfak konusundaki diðermakale ve tebliðleri gerçektenönemlidir. Yurtdýþýna çýktýðým-da, yemek dünyasýnýn bütünuzmanlarýnýn bana sorduðu ilksoru þu olurdu: “Turabi Efendikimdir?” Turabi Efendi’nin yurt-dýþýnda 1864’te basýlan “TurkishCookery” kitabýný biliyordumama kimliði hakkýnda bilgimyoktu. Sevgili Günay Kut bunuda çözmüþtü, Turabi Efendi’nin

Mýsýr’dan Ýngiltere’ye giden birkiþi olduðu ve Melceü’t Tabba-hin’i orada Ýngilizce yayýmladýðýbilgilerini vermiþti. Kut çifti,bizim yemek kongrelerimizinhemen hemen hepsine katýlmýþve deðerli katkýlarý olmuþtur.Günay Kut da eþi gibi “Yemekve Kültür” dergisi yayýn kuru-lunda, deðerli çalýþmalarýnadevam etmektedir.

Sayýn Kamil Toygar da çokdeðerli bir mutfak araþtýrmacýsý-dýr. 1980 yýlýnda Kültür Bakanlý-ðý’nýn Türk Mutfaðý Sempozyu-mu’nu hazýrlamýþtýr. Dahasonra rahmetli A.Edip Uysal ilebirlikte kurduðu vakýfta güzelçalýþmalara imza atmýþ ve her yýldeðiþik uzmanlardan derlediðimakaleleri kitap halinde yayým-lamýþtýr. Ayrýca, eþi Sayýn NimetBerkok’la birlikte Türk cumhu-riyetlerinin mutfaklarý üzerinebir kitap ve Ankara Mutfaðýkitaplarýný yayýnlamýþtýr. SayýnToygar da bizim kongrelerimi-zin hepsine katýlmýþ ve deðerlikatkýlarda bulunmuþtur.

Sayýn Ahmet Örs tarafýndantakdim edilen ödüllerden sonrayemeðe geçildi. Patates yýlýolmasý nedeniyle baþtan sonapatatesle hazýrlanan bu yemeðigelecek haftalara býrakýyorum.

Bu arada geçen yýl OxfordSempozyumu’nda sunduðuhaþhaþla ilgili bildirisiyle SopheCoe ödülünü kazanan sevgiliAylin Öney Tan’ý da bütün kal-bimle kutluyor, yurtiçi-yurtdýþýödül kazanan bütün mutfakinsanlarýna saðlýk, mutluluk,baþarýlar diliyorum.

Bu hafta ödüllerden, güzelþeylerden söz ettik. Gelin,bugün, bunu bir tatlý ile baðlaya-lým. Bir irmik helvasý yapalým veKonya Köþk Lokantasý’nýn websitesi için hazýrladýðým irmik hel-vasý fotoðrafý ile sunalým.

Sayýn Kamil Toygar da çok deðerlibir mutfak araþtýrmacýsýdýr. 1980yýlýnda Kültür Bakanlýðý’nýn TürkMutfaðý Sempozyumu’nu hazýrla-mýþtýr. Daha sonra rahmetli A.EdipUysal ile birlikte kurduðu vakýftagüzel çalýþmalara imza atmýþ veher yýl deðiþik uzmanlardan derle-diði makaleleri kitap halindeyayýmlamýþtýr.

Ýrmik helvasýMALZEME:� 4 kiþiden fazla� Piþme süresi: 3 saat� 1 sb sadeyað (eritilmiþ, tuzu alýnmýþ)� 2 yk helva fýstýðý� 2 sb irmik� 2 sb þeker� 3 sb süt

Yapýlýþý: Dibi yuvarlak tencerede yaðý erit. Fýstýðý, irmiði ilave et.Çok hafif ateþte irmik ve fýstýklar sararýncaya kadar yaklaþýk 1 saattahta kaþýkla karýþtýrarak kavur. (Ýyi helva kýsýk ateþte en az 1 saatkavrulmalýdýr). Ayrý bir tencerede þekerle sütü ateþe koy. Þeker eri-yinceye kadar karýþtýr. Kaynayýnca kývamý gelmiþ olan irmiðe dök,kapak ört, hafif ateþe al. Suyunu çekip göz göz olunca tahta kaþýk-la bir iki karýþtýr. Tencereye önce temiz bir kâðýt, sonra kapak örtüpçok hafif ateþte (gerekirse ateþ önleyici kullan) iki saat dinlendir.Tahta kaþýkla karýþtýrarak tanelendir, tabaða düzenle, sýcak olaraksofraya çýkar.

N E V Ý N H A L I C I

Mutfak ödülleri

Page 24: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

SÝNEMA

6 ARALIK 2008 24

Sinemada her daim geçerakçe olan konular ve tema-

lar vardýr. Bu konulardan biri“Öðretmenim... Caným

benim, caným benim!” tema-lý filmlerdir. Bu hafta gösteri-

me giren Fransýz filmi“Sýnýf”ýn üzerinden sizlerisinema salonlarýnda kara

tahtaya kaldýrýyoruz.

Hani yeni bir öðretmen yeni bir okulaatanýr, açtýðý bembeyaz sayfayla, tap-taze duygularla yeni talebelerinin kar-

þýsýna geçer. Baþta iliþkileri çetrefillidir; dikenli,zýtlaþmalý, inatlaþmalý... Ancak dakikalar aktýk-ça yelkenler karþýlýklý suya indirilir, dikenlertörpülenir, köprüler kurulur. Bu tip filmler hepizleyiciden belli bir ilgi görür. Belki de hepimizbir zamanlar öðrenci olduðumuzdan bu film-lerden nostaljik bir tat alýr, kimi zaman kapýmý-zý týklatan gözyaþlarýmýza dahi mani olamayýz.

Hiç þöyle düþündünüz mü? Perdede ‘hava-da uçan karada kaçan’ süper kahramanlar var-dýr ya! Onlardan biri böyle belalý bir sýnýfýnbaþýna atansa, bu zorlu ‘görev’le nasýl baþaçýkardý, diye... Sonuç olarak, insan iliþkisi bam-baþka bir þeydir, gücünüz deðil süper, hiperolsun, karþýnýzdaki bireylere (hele ki çocuklarave gençlere) ulaþmak bambaþka bir iletiþimyeteneði ister. Gözünüzden çýkan X ýþýnlarýveya elinizden fýrlattýðýnýz aðlarla kuramazsýnýzgönül köprüsünü. Belki de, bunu iyi bellediði-mizden olsa gerek, öðretmenler sadece bizimkültürümüzde deðil, tüm dünyada en saygý

duyulan meslek erbabýdýr.Bu hafta gösterime giren filmlerden biri

geçtiðimiz mayýsta Cannes Film Festivali’ndeAltýn Palmiye’yle taçlandýrýlan Fransýz filmi“Sýnýf”. Paris varoþlarýndaki bir ortaöðretimokuluna atanan Fransýzca öðretmeni FrançoisMarin, adeta ülkenin mikrokozmosu olan birsýnýfla baþa çýkmakta zorlanmaktadýr. Franço-is’nýn tek istediði öðrencileriyle birlikte saygýdolu bir atmosferde ders yapmaktýr. Ama negöçmen ne de ‘safkan Fransýz’ öðrenciler onayardýmcý olmaya niyetlidir.

Konuya baþtan sona Hollywood’ýn mendilýslattýran tarzýndan uzak bir þekilde yaklaþanyönetmen Cantet, doðrusu okyanusun öbüryanýndaki meslektaþlarý kadar da iyimser deðil.Zaten ‘üç otuz paraya’ yaptýklarý bu iþ (evet,bizdeki kadar olmasa da, demek ki orada daöðretmenlerin þikâyetlerinden biri geçimderdi), bir de öðrencilerin ‘canavarlaþmasý’ylaiyiden iyiye çekilmez bir hal alýyor. YönetmenCantet, kamerasýný okuldan dýþarýya neredeysehiç çýkarmýyor ve izleyicisini de o ‘eðitim’in birparçasý haline getiriyor.

BEYAZ PERDEKARA TAHTA

B U R Ç Ý N S . Y A L Ç I N

Page 25: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

SÝNEMA

6 ARALIK 200825

“Sýnýf”ý izlerken insan isteristemez sinema tarihinde benzerfilmlerde gezintiye çýkýyor. HülyaKoçyiðit’li “Sevgili Öðretmenim”örneðin bunlardan biri. 1965 yapýmýbu siyah-beyaz film, hoca üstünehoca yiyen züppe haytalarla dolu birsýnýfa gelen Hülya Öðretmen’inöyküsüdür. Filmin güzel yaný, bugenç öðretmenin öðrencilerininEdiz Hun (Metin) ve SüleymanTuran (Turan) gibi isimler olmasýdýr.

Daha dün annemizin kollarýnda yaþarken…

TRT döneminden iyi hatýrlayacaðý-nýz 1967 yapýmý bir Sidney Poitierfilmi olan “To Sir, with Love” da, bukonuda bir kilometre taþý. Mühen-dis Mark Thackeray, Londra’nýnEast End Lisesi’nde, tamamen þira-zesinden çýkmýþ bir grup ‘beyaz’ liseöðrencisinin baþýna getirilir. AncakThackeray’in de kendine özgü bir

disiplini vardýr ve talebelerinin gön-lünü kimi zaman onlardan biri ola-rak kazanmayý becerecektir.

Gördüðünüz gibi, bu tip filmler-de formül pek deðiþmiyor. “ÖlüOzanlar Derneði”ndeki Ýngilizceöðretmeni John Keating’in (RobinWilliams) de yolu öðrencilerinekafalarýndaki tabularý yýktýrmaktangeçiyordu. Düþlerinin üzerine git-melerini salýk veriyor, otoriteninköreltici baskýsýndan uzak durmala-rýný öðütlüyordu. Karþýlýðýnda isekendisini omuzlarda buluyordu.

Bundan birkaç yýl sonraya,1994’e geldiðimizde ise eli vicdanýn-da olan bir baþka öðretmeni deDanny De Vito’nun canlandýrdýðýnýgörüyoruz. “Renaissance Man /Sam Amca’nýn Erleri” isimli filmde,iþsiz kalýnca, çaresiz, ordudaki birgrup ebleh askere ‘okuma yazma’öðretmeye soyunan Bill Rango’nunhikâyesiydi ele alýnan. Askerî tale-

beler koca sezonu Hamlet’i özüm-seyerek geçiriyor ve baþta soðukbaktýklarý bu ‘kurs’un sonradanbaðýmlýsý oluyorlardý. Tabii ortayakomedi ile dramýn lezzetli bir karýþý-mý çýkýyordu.

Haytalara karþý perdedeki kadýnöðretmenlerin en diþlisi ise 1995’te“Dangerous Minds / SakýncalýDüþünceler” filminde etnik açýdanyine ‘ortaya karýþýk’ durumdaki birliseye atanan bekar LouanneJohnson’ý canlandýran MichellePfeiffer’di. Ýþin aslý, bugüne kadarperdeye ondan daha ‘harbi’, daha‘delikanlý’ bir öðretmen gelmemiþtive gelmeyecekti. Afrikalý Amerikalý-lar, Latinler ve diðer varoþ kökenliöðrencilerin cirit attýðý bu okuldaöðretmen Louanne, geleneksel eði-tim biçimlerini elinin tersiyle itecek,tam bir baþ belasý olan sýnýfý daanlayacaklarý dille adeta mumaçevirecekti.

Son 10 yýlda beyazperdede üççarpýcý müzik öðretmeni de gördük.Hepsi birbirinden farklýydýlar...Bunlarýn ilki 1999 tarihli “Music ofthe Heart / 50 Cesur Kemancý”daHarlem’in fakir ilkokul öðrencileri-ne keman çalmayý öðreten MerylStreep. Bir diðeri 2004’te Fransaadýna En Ýyi Yabancý Film dalýndaOscar adayý olan “Koro” isimli film-de Fransa taþrasýndaki bir grupsabiye ‘nota öðreten’ Clément Mat-hieu (Gérard Jugnot) idi. Ve sonolarak en eðlencelisi olan “TheSchool of Rock / Hababam Rock”tahepi topu 10-12 yaþlarýndaki öðren-cilerden ‘küçük çapta’ bir Led Zep-pelin ortaya çýkarma peþindeki salaþve salak Jack Black, filmdeki ismiyleDewey Finn... Kendisini kýsacaþöyle özetleyelim: Daha önce bunabenzer bir sözleþmeli öðretmenle negerçek hayatta ne de sinema perde-lerinde tanýþtýnýz!

School of Rock

Dead Poets Society

To Sir, with LoveSýnýf

Page 26: Zaman Hollanda

Ýki arkadaþ konuþurlar. Ýkiapartmaným olsa birini sanaverirdim. Sahi verir miydin?

Tabii ki verirdim dostum. Ýki dai-rem olsa birini sana verirdim.Gerçekten verir miydin? Lafý mýolur arkadaþým, elbette veririm.Ýki arabam olursa da biri seninolsun. Peki iki horozun olsa biri-ni bana verir miydin? Vermez-dim. Çünkü iki horozum var!Baþbakan Recep Tayyip Erdo-ðan, seçimlerde partisinin ikinciolmasý durumunda genel baþ-kanlýktan çekileceðini açýkladý.Birinciliði neredeyse kesin olanbir seçim için bu sözü vermiþti.Türk siyasetinde, tutmak zorun-da kalýnacak sözler pek verilmez.Biz de bugüne kadar gördük ki,ne söz verenler, ne de verme-yenler koltuðu býrakýp gitti. Bir-kaç kez üst üste seçim kaybedende, partisini aðýr aksak ayný oyoranlarý ile seçimden seçime

taþýyan da gönül rahatlýðý ile kol-tuðunda oturdu.

Baþbakan Erdoðan ‘Seçim-lerde ikinci olursak genel baþ-kanlýðý býrakýrým.’ sözünü birazda diðer liderleri eleþtirmekamacýyla söylemiþti. Bu cümle-nin muhataplarýndan DenizBaykal, 10,7 oy oranýyla katýldýðýilk seçimlerden sonra, barajý aþa-mayarak partisini Meclis dýþýndabýraktý. Ýstifa eden Baykal, bir yýldayandý ve 2000 yýlýnda yenidenbaþa geldi. 1992’den bugünekadar yapýlan kongrelerde tam10 kez genel baþkanlýk koltuðu-na oturdu. 2007 yýlýnda istifaetmesi istenen Baykal’a destek,Süleyman Demirel’den geldi:“Seçim kaybeden partinin genelbaþkanýnýn görevi býrakmasý gibibir þey olduðu düþüncesinde

deðilim.” dedi. “Seçimi kaybe-dersem Rodos’a kadar yüzerim.”sözü de Baykal için hayýrlý olma-dý. Seçimlerden sonra ‘Denizbitti, Rodos göründü.’ diyemanþet atan bir gazete Baykal’ayolu da gösterdi: “Baykal’ýn enyakýn nokta Bozburun’danRodos’a en az 5 saat kulaç atma-sý gerekecek.” Bu bir söz deðil,sadece bir espri olarak kaldý. Buespriye DP Genel Baþkaný Meh-met Aðar eþlik etti: “Ben deEdirne’den Hakkari’ye kadaryürürüm.”

Asker gücü delege gücündenbaskýn

‘6 kez gitti, 7 kez geldi’ denilenSüleyman Demirel 1964 yýlýndaoturduðu genel baþkanlýk koltu-ðunda iken ikinci seçimlerde par-

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

6 ARALIK 2008 26

Baþbakan Tayyip Erdoðan, seçim-lerde partim ikinci olursa genelbaþkanlýðý býrakýrým dedi. Onuniçin böyle bir tehlike yok. Ancakbugüne kadar, ne söz veren lider-ler ne de partilerini üst üste baþa-rýsýzlýða mahkûm edenler baþkan-lýktan çekildi. Biz de dönüpgeçmiþe baktýk...

E M Ý N E D O L M A C I

Aramýzda yarým kalanbirþeyler var...

Page 27: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

GÜNDEM

6 ARALIK 200827

tisinin oyunu düþürdü. O yýllar-da baþlayan düþüþ süreci, Demi-rel, defalarca gidip gelse dedeðiþmedi. Ancak onun koltuðubýrakmasý Köþk’e çýkmasýylaoldu. Eskiler, asker gücü delegegücüne baskýn çýktýðý için koltu-ðu darbelerle býrakýyorlardý.Necmettin Erbakan’ýn hikâyeside Demirel’e benziyor. AncakErbakan’ýn kurduðu partilerAnayasa Mahkemesi tarafýndankapatýldýðý için genel baþkanlýkkoltuðunu býraktý. RP kapatýl-dýktan sonra parti içinden gençbir liderin çýkmasýna izin verme-yen Erbakan, önce Abdullah Gülve arkadaþlarýna yol verdi. Siyasiyasaðý sona erdikten sonra kur-duðu Saadet Partisi’nin baþýnageçti. Ancak kayýp trilyon davasýnedeniyle bu dönem kýsa sürdü.Koltuðunu bir önceki dönemde-ki gibi Recai Kutan’a teslim edenErbakan, ancak yakýn zamandaNuman Kurtulmuþ ismine razý

oldu. 1972’de CHP genel baþkaný

olarak göreve gelen Bülent Ece-vit, önceleri partisinin oylarýnýartýrdý. Fakat, 1999’da baþlayanbaþbakanlýk ve koalisyon hükü-meti süreci Ecevit’e yaramadý,DSP oylarý bir seçimde 22,1’den1,2’ye düþtü. Rahatsýzlýðýnaraðmen hayata veda ettiði 2006yýlýna kadar partinin baþýndanayrýlmadý. Turgut Özal’dansonra ANAP’ýn baþýna gelenMesut Yýlmaz hiçbir zamanbaþarý yakalayamadý. Katýldýðýüç genel seçimde de partisininoyunu düþürdü. 1991’de yüzde24 oyla aldýðý ANAP’ý, 1995seçimlerinde yüzde 19,65’egeriletti. 1999 seçimlerinde deyüzde 13,23’e, 2002 seçimlerin-de de 5,1’e düþürdü. PartisiMeclis’e giremeyince de istifaetti. DYP Genel Baþkaný TansuÇiller de kendi döneminde par-tisini hep aþaðý çekti. 1995

genel seçimlerinde partisiyüzde 19,18 oy oranýnda kalýr-ken, 1999 seçimlerinde de12,3’e düþtü. Çiller üçüncü veMeclis dýþýnda kaldýðý genelseçimlerde istifa etti. Bu isim-lerden daha sonra politikayagiren MHP Genel Baþkaný Dev-let Bahçeli, ikinci seçimindeparti oylarýný 8,3’e düþürdü. Busüreçte ayrýlmayý düþünse de,taban baskýsý iddiasýyla geridöndü.

Tansu Çiller’in 2002 yýlýndagitmesinden sonra genel baþ-kanlýk koltuðuna oturan Aðar,partisinin oy oranýný 9,5’ten5,4’e düþürdü. Seçim günü san-dýklar açýlmaya baþlayýnca ayrý-lacaðýný açýkladý. Ancak dahasonra ýsrarlar üzerine kurultayakadar kaldý. 2005 yýlýnda Ana-vatan’a gelen Erkan Mumcu,partiyi eski þaþaalý günlerinegötüremedi. Partisi 2007’deseçime giremedi o da istifa etti.

Kalanlar ve gidenler...Seçimler öncesinde verilen sözlerkâr etmez eðer bir lider gitmekistemiyorsa. Ýlkeli davranýp gitmeyitercih etmiþse de mutlaka gider.Gitmeyen örneklerin yanýnda koltu-ðu býrakmayý bilen siyasetçiler devar. 1983’te SODEP, 1985’te SHPgenel baþkaný olan Erdal Ýnönü,Demirel’le koalisyon hükümetikurdu ve baþbakan yardýmcýlýðýgörevi yaptý. Daha sonra da 1995’teSHP’nin CHP ile birleþmesininardýndan da genel baþkanlýk göre-vini býraktý. Tüm çaðrýlara, taleplereraðmen geri dönmedi, SHP’ninonursal genel baþkaný olarak kaldý.Siyasette bir ‘kafasý bozuk’ adamportresi çizen Besim Tibuk da, 2002seçimlerinden sonra “Demek kiben bu iþi yapamýyorum.” diyerekgörevini býraktý. 1994 yýlýnda LiberalParti’yi kurarak baþkanlýk koltuðu-na oturan Besim Tibuk, istifasýnýnardýndan iþ dünyasýna döndü.

Dünya liderleri koltuða yapýþýk deðilTürkiye’de seçimlerde oy kaybe-denler, yýllardýr genel baþkanolduklarý halde partilerini iktidaragetiremeyenler, yerinde sayanlargenel baþkanlýk koltuðunda isten-miyor. Ancak delegenin ve seçme-nin talebi genelde muhatabýndayanký bulmuyor. Batýlý demokrasi-lerde ise süreç daha farklý iþliyor.Ýþkence yapan polislerin açýða çýk-masý durumunda istifa eden ÝçiþleriBakaný gibi, seçim kazanamayan,oylarýný düþüren parti lideri de gidi-yor. Yakýn dönemde, eski Almanyabaþbakanlarý Helmut Kohl ve Ger-hard Schröder, eski Ýngiltere Baþ-bakaný Tony Blair, Ýngiliz Muhafaza-kar Parti Genel Baþkaný WilliamHague, eski Hollanda Ýþçi PartisiGenel Baþkaný Ad Melkert busebeple istifa ettiler. Ýngiltere’de2005 yýlýnda yapýlan seçimlerdebaþýnda bulunduðu MuhafazakarParti oy oranýný yüzde 0,6 artýrmasý-na raðmen parlamentoda çoðunlu-ðu saðlayamayan Michael Howard,“Liderliðe devam edemem.” sözle-riyle görevi býrakmýþtý. Bu da uzunbir zaman önce gerçekleþmedi,henüz üzerinden üç yýl geçti.

Page 28: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

YORUM

6 ARALIK 2008 28

Atatürk yalnýz dinin deðil, ordunun dasiyasetten ayrýlmasýný istemiþtiC

umhuriyet’i kuran kadronunözel hayatlarý maalesef yazýl-mamýþtýr. Yanlýþ anlaþýlma-

sýn, ‘Mustafa’ filmindeki gibi içki vekadýndan ibaret basit bir özel hayat-tan bahsetmiyorum. Kastým þu:Köklü ve keskin kýrýlmalarýn yaþan-dýðý bir dönemde Cumhuriyet’inkurucularýnýn karakterleri, inançlarý,alýþkanlýklarý, hobileri vs. bu deði-þimlere ne dereceye kadar eþlik ede-bilmiþti?

Buyurun size þaþýrtýcý bir kesit:“Atatürk pijama kullanmaz, beyazketen entari ile yatardý.”

Sadi Borak’ýn “Bilinmiyen Yönle-riyle Atatürk” (Ýstanbul 1966) adlýkitabýnýn 119. sayfasýnda geçen bucümleye rastladýðým andan itibarenbir soru iþaretinin hayaletini kova-madým zihnimden: Acaba söylemle-ri ile eylemlerini ayrý ayrý mý deðer-lendirmek gerekirdi Atatürk’ün?

Fransýz gazeteci Maurice Per-not’ya “Medeniyete girmek arzuedip de Garb’a teveccüh etmemiþmillet hangisidir?” diye çýkýþan da,týpký Osmanlý padiþahlarý gibi enta-risiyle yataða giren de ayný insan.“Özyurt” operasýný besteleten dekendisidir, 1932’de Ayasofya Cami-i’ndeki mevlidi radyodan naklenyayýnlatan da. Demek ki, onun daözel hayatý, resmiyete göre dahaaðýr bir tempoda deðiþiyordu. Nite-kim Atatürk’ün, erkeklerin giyimkuþamýna yasal yollarla müdahaleederken, kadýnlarýn kýlýk kýyafetineiliþkin bir düzenlemeye gitmemesi-nin altýnda özel hayatýn bu dirençlitarafýný iyi tanýmasý yatmaktadýr.

Ancak Atatürk’ün büyük birtalihsizliði, Hikmet Bayur ve AfetÝnan gibi bir iki istisna dýþýnda ken-disini ciddiye alan aydýnlardanmahrum bulunmasýdýr. Onu öveöve göklere çýkaranlar, hatta tanrý-laþtýranlar bile çýkmýþtýr. Gelingörün ki, “Nutuk” gibi temel nite-likteki bir konuþmasý bile bandaveya filme alýnmýþ deðildir. Bütünyazý ve konuþmalarý adam gibi der-lenmemiþtir. Nedendir bu ihmal veilgisizlik?

Ýlgisizlik bunca Ýnkýlap Tarihikürsüsüne ve ölümünün üzerinden70 yýl geçmiþ olmasýna raðmen aþýla-bilmiþ deðil. Hâlâ “Nutuk”un orijinalel yazýlý nüshasý ortaya çýkarýlamadý.Býrakýn onu, Osmanlýca “Nutuk” bilehatasýz bir þekilde yeni harflere akta-rýlamadý. Açýyorsunuz, her “Nutuk”yayýnýnda bir yýðýn hata.

Atatürk, CHP’den gecekondu-

cuya kadar herkesinkýlýç veya kalkan olarakkullandýðý bir ‘mar-ka’dýr. Ne acýdýr ki,sahipsizdir. Türkiye’debir þiir kitabýnýn bile telifhakký vardýr da, Ata-türk’ün yazý ve konuþ-malarýnýn yoktur. Dene-timi de yapýlmaz.Dileyen istediði þekilde ve istediðidile çevirerek basabilir Atatürk’ünsözlerini. Tabii kendi görüþleri doð-rultusunda çarpýttýðýný da tahminedersiniz.

Yýðýnla örnekten birini vereyimyalnýzca.

13 Aðustos 1923 günkü 2.TBMM’yi açýþ konuþmasý, Ata-türk’ün kamusal alanda dinî söyle-mi vurgulu bir þekilde kullandýðýson nutku olarak dikkat çeker.Cumhuriyetin kurulmasýna 2,5 ayvardýr ve henüz cumhurbaþkanýolmamýþ bir Mustafa Kemal Paþakonuþmaktadýr kürsüde:

“Maruzatýma hitam vermedenevvel cümlenizi büyük bir vazifeninifasýna davet etmek istiyorum.Geçirdiðimiz buhranlý günlerinþerefli kahramanlarýný hep berabertakdis edelim. Onlardan câm-ýþehâdeti nûþ etmiþ [þehitlik þerbeti-ni içmiþ] olanlarýn ruhlarýna Fatiha-lar ithaf edelim.”

Baþkanýn bir hocae-fendi edasýyla yaptýðýdavet üzerine milletve-killeri ayaða kalkarakþehitlerin ruhlarýnaFatiha gönderirler.

Cumhuriyetin ilanedildiði 29 Ekim 1923’egeldiðimizde ayný dinîsöylemin sürdüðünü

görürüz. Þöyle der çiçeði burnundaCumhurbaþkaný: “Allah’ýn inayetiy-le þahsýma buyurduðunuz ve buyu-racaðýnýz vezâifi hüsn ü ifaya muvaf-fak olabileceðimi ümid ederim.”

Nihayet geliyoruz o kýrýlmanoktasýna. Tarih: 1 Mart 1924, yerTBMM kürsüsü. Ýki gün sonra hila-fetin kaldýrýlacaðýný göz önüne ala-rak okuyun lütfen þu satýrlarý:

“Memleketin hayat-ý umumiye-sinde orduyu siyasetten tecridetmek [ayýrmak] umdesi, Cumhuri-yetin daima nasb-ý nazar ettiði birnokât-i esasiyedir. (...) Bunun gibiintisap ile mutmain ve mesutbulunduðumuz diyanet-i Ýslâmiye-yi, asýrlardan beri müteamil olduðuvechile bir vasýta-i siyaset mevkiin-den tenzih ve îlâ etmek elzem oldu-ðu hakikatini müþahede ediyoruz.Mukaddes ve lâhuti olan itikadat vevicdaniyatýmýzý muðlak ve mütelev-vin [deðiþken] olan ve her türlümenfaat ve ihtirasata sahne-i tecel-

liyat olan siyasiyattan ve siyasetinbütün AZVÝYATINDAN bir anevvel ve katiyen tahlis etmek mille-tin dünyevî ve uhrevî saadetininemrettiði bir zarurettir. Ancak busuretle diyanet-i Ýslâmiyenin maâli-yatý tecelli eder.”

Bu Mustafa Kemal Paþa’nýnTBMM’de yaptýðý son ‘dinsel içerikli’konuþmadýr. 1 Kasým 1924 tarihli nut-kunda dinî söylemi terk etmiþtir. Ertesiyýlki konuþmasýnda ise Þeyh Said isya-nýnda þehit düþen askerleri “en içtenduygularla yad” etmekle yetinecektir.

Özet olarak M.Kemal iki ilkeüzerinde duruyor. Ona göre ordu iledini, eskiden beri yapýlageldiði gibisiyasete karýþtýrmak, her ikisinin deyüceliðini ve temizliðini lekeler.Bunun için “orduyu siyasetten tecritetmek” ile Ýslam’ýn kutsal inancýnýçýkar oyunlarý ve ihtiraslara açýkolan siyasetin ‘iftiralarýndan’ kurtar-mak bu milletin dünya ve ahirettekimutluluðunun þartýdýr.

Burada Atatürk’ün sadece dinisiyasetten ayýrmakla yetinmediðini,orduyu da siyasetten ayýrmayý temelilke olarak vurguladýðýný görüyoruz.Dinin siyasete alet edildiðini Ata-türk’e baðlayarak savunanlar acabaordunun siyasete alet edildiðidurumlara göz yummakla Atatürkilkelerine aykýrý davranmýþ olmu-yorlar mý? Býrakýn göz yummayý,ordunun darbe yapmasýný Atatürkadýna meþrulaþtýrmak için alkýþla-dýklarýna, askeri göreve davet ettik-lerine az mý þahit olduk? Dün 27Mayýs’tý adý, bugün Ergenekon...

Dikkatinizi çekti mi bilmem,yukarýda büyük harflerle doðrusunuverdiðim isnadlar, iftiralar anlamýn-daki “azviyat” kelimesi, bütünyayýnlarda hep “uzviyat” olarakyanlýþ yazýlmýþtýr. Tabiatýyla ‘yenidile’ çeviriler de yanlýþý katmerlen-dirmiþ, “Atatürk’ün Bütün Eserle-ri”nin 16. cildinde “uzuvlar”, TürkDil Kurumu tarafýndan basýlan“Söylev ve Demeçler”de ise “kýpýr-danýþlar” olmuþtur.

Komik, gerçekten komik. Yýllaryýlý Atatürk’ün parasýný yiyip anla-þýlmaz ‘tilcik’ler icat ederek bu mil-letin diliyle fütursuzca oynayangafillere sormamýz gerekmez mi: Sizhangi hakla Atatürk’ün dini siyase-tin “iftiralar”ýndan kurtarmak gere-kir dediði bir cümleyi, “uzuvlar”veya “kýpýrdanýþlar” diyerek anlaþýl-maz bir kýlýða sokarsýnýz?

Artýk yeter. Oyun bitti. Ya da asýloyun þimdi baþlýyor.

Atatürk, CHP’den gecekonducuya kadar herkesinkýlýç veya kalkan olarak kullandýðý bir ‘marka’dýr.Ne acýdýr ki, sahipsizdir. Türkiye’de bir þiir kitabý-nýn bile telif hakký vardýr da, Atatürk’ün yazý vekonuþmalarýnýn yoktur. Denetimi de yapýlmaz.Dileyen istediði þekilde ve istediði dile çevirerek

basabilir Atatürk’ün sözlerini.

Atatürk 1930’larýn sonunda bir çarþaflý kadýnýn derdini dinlerken.

Page 29: Zaman Hollanda

“cenneti aletle yapmadýlar, niyet-

ten ubudiyetten yaptýlar.”

-Mevlânâ

Önce “iþ makineleri” görün-dü uzaktan. Yaklaþtýlar.Hayretle seyretmeye

koyuldu onlarýn o fýsýltýlý geliþlerini.Nefeslerden yapýlmýþ þeffaf teker-lekleri üzerinde hýþýrtýyla ilerliyor-lardý. Kepçelerinin keskin diþleri, iriparlak býçaklarý katý sessizliði parça-lamaya baþladý. Çatýr çatýr söküpattýlar vurdumduymazlýðýn bozbulanýk çamurlarýný. Temiz seslerin,tatlý nefeslerin eðesinde bilenmiþbýçaklarý gafletin kayalarýna doku-nur dokunmaz, hayretten kývýlcým-lar çýkardýlar. Cansýzlýðýn taþlarý,nankörlüðün saðýr kayalarý yarýldý;baðýrlarýndan bengisular fýþkýrmayabaþladý.

Sonra, “makineler” tonlarcaþükür ve sabrý karmaya baþladýlar.Sessizliðin daðýldýðý, gafletin sökü-lüp atýldýðý, nankörlüðün parçaparça edildiði o cývýltýlý alana dökül-dü þükür-sabýr çimentosu. Rahmetyaðmurlarýyla yýkandý temel...

Temiz niyetler üzerine kuruldubina... Duvarlar yükselmeye baþladýhýzla... Takvadan tuðlalar dizildi üstüste... Hüsraný dýþarýda býraktý, rah-meti içeride býraktý duvarlar. Dar-lýklar dýþarýda kaldý, geniþliklere oda-lar açýldý takva takva üstünekondukça.. Var edilen her þey, hayýr-la yâd edilen her dilber, hayranlýklatanýþýlan her güzel, þükürle tadýlanher nimet içeride kaldý.. Dýþarýdaþer.. Dýþarýda hiçlik.. Dýþarýda lüzum-suzluk. Dýþarýda yalan. Dýþarýda boþsöz.. Dýþarýda kaldý hüzün ve korku-lar… Hayranlýk bahçeleri doluþtuiçeri.. Rahmet yaðmurlarý indirilditavandan içeri… Çiçeklerin hepsiiçeride açtý. Rayihalarýn hepsi damla-ya damlaya gül oldu. Dýþarýda kaldýtüm çirkinlikler...

Kapýlarýný tekbirden çattýlar oda-larýn... “Allahüekber”in manasý teltel açýldýkça, içeri koþuþtu izzetler,yücelikler, yakýnlýklar. Zilletlerinüzerine kapandý kapýlar. Alçaklýklareþikten yüz geri etti. Aþaðýlarýn aþa-ðýlarýný uzakta býraktý kapýlar... Gýy-betlerin iðrenç kokularý eriþemediiçeri. Riyalarýn çirkin yüzleri silindiuzaklarda.

Oda oda geniþledi bina. Odalarodalara açýldý. Geniþlediler... Sonsu-za doðru geniþlediler... Sevdalarýn

hepsini çevrelediduvarlar. Vedalaraveda etti duvarlar.Fenanýn soðuðu gire-medi içeri. Hiçliðinberisinde, varlýðýnortasýnda kurulduçatýsý binanýn. Arttýk-ça artan mümin hay-reti kadar yükselditavan. Göðe doðruyayýldý. Minnettarlýðýn sonsuz mavi-sinde kurulan gökler tavan olduodaya. “Sübhanallah”tan avizelerindirildi odalarýn ortasýna...Pýrýl pýrýl tenzih kristalleri uçuca dizildi avize diye.“Vechullah”ýn tanýdýk yüzünur indi deðdi her köþeye.Ünsiyet saçýldý zeminin hernoktasýna. Sonsuz yakýnlýk-tan, ebedî mutluluktan ýþýltý-lar süzüldü. Gölgeler ve ýþýk-lar oynaþmaya baþladý hoþsohbetten çatýlmýþ sedirlerüzerinde. Sýcacýk dudaklaraaþkla deðmiþ salâvatlardangüller açýldý odanýn baþköþe-sinde. Bülbül þakýmalarýn-dan, seher vakti zikirlerindenaynalar dikildi duvarlara.Kýbleye döndükçe yenideninþa edilen yüzünün nurunuseyre dalsýn diye namaz ehli.Mahcup yüzlere serince deð-miþ gözyaþlarýndan havuzlaraçýldý odanýn göbeðine.Dünyaya uzak, ahirete yakýnaðlayýþlarýyla dinlensin diyekutlu misafir. Mahzun kalp-leri yakýp kavurmuþ tövbe-lerden pencereler açýldýCemâlullah denizlerine. Kar-deþlik hazzýndan, muhabbettadýndan dokunmuþ halýlarserildi zemine. Ayaklarýnasýmsýcak vuslatlar deðsindiye.. Sevinçli secdelerin bil-lur sularýndan çeþmelerkuruldu gül bahçelerininbaþýna.

Nehirlerin çaðýltýsý duyul-du sonra. Hak adýna sus-

muþluðun, gerçekhatýrýna küsmüþlü-ðün kuytularýndankaynayan nehirler...Sabredenin ayaklarýaltýnda akýþmayabaþladýlar. Yetimbaþlarý okþamýþ ellerimenekþe kokularýylamayalandý. Kimsele-rin görmediði fuka-

ralarý gören mümin gözlerine vus-lattan sürmeler çekildi. Uykusunuteheccüdlerle bozmuþ âþýklarýn kir-

pik uçlarýna ebedî sevinçler asýldý. Meyveler geldi sonra.. En

sonunda.. Rengârenk tebessümçiçekleri arasýndan, cömertlikteneðilmiþ dal uçlarýndan tazecik mey-veler uzandý ellerine. Tanýdýktý mey-veler. Öyle ki, hatýrladýðý þüküranlarýnýn hepsi dilim dilim olmuþtumeyvelerde. Hasretle aradýðý eþsizmutluluk anlarýnýn çekirdeklerinesarýlýydý meyveler. Tekrar tekraryaþamak için can attýðý doymuþluk-larýnýn bitmesin diye titizlendiði ilklokma hazzýnýn kabuklarý içindeydi-ler. Oruçlu aðzýnýn hoþ kokularýylabezenmiþti nimetler. “Elhamdülil-lah”larý tadýndaydý hepsi... Sonsuzbir þimdinin tabaðýnda, saf çocuksevinçlerinin sepetleri içinde .. Mey-veler, meyveler...

“Elhamdülillah”larýný yemeyebaþladý mümin. Utangaç bir sevinç-le. En Sevgili’nin elinden...

Burada “Elhamdülillah” dersin,orada “Elhamdülillah” yersin…

ZAMAN HOLLANDA

YORUM

6 ARALIK 200829

Mahzun kalpleri yakýp kavurmuþ tövbelerdenpencereler açýldý Cemâlullah denizlerine. Kar-deþlik hazzýndan, muhabbet tadýndan dokun-

muþ halýlar serildi zemine.

Page 30: Zaman Hollanda

Tenis sporunu anlatmakiçin birkaç kelam edecek

olduðumuzda fileden, rakettenve toptan sonra sýra tenisin dün-yadaki en popüler “bireysel”spor olmasýna ve arkasýndan datenisin kendine has adabýmua-þeretine gelir. Þöyle bir taným, busporun gerçeklerini kýsa yoldananlatmada son derece baþarýlýsayýlabilir; “Kendileriyle ilgili enbüyüðünden en küçüðüne herþeyin kontrolüne sahip olmayýisteyenlerin yaptýðý, güzel puaný,hangi oyuncunun aldýðýna bak-madan alkýþlayanlarýn, fanatiz-me yenik düþmeyenlerin de izle-diði spordur tenis”.

Ne var ki, Davis Kupasý iþiniçine girdiðinde, tenisle ilgili bil-diðimiz her þeyi unutmamýzgerekiyor. Çünkü bu sporun enbüyük organizasyonlarýndanolan Davis Kupasý öyle bir þey ki,tenisin, üzerinden kendini açýk-ladýðý kavramlarý ihtiva etmekbir yana, onun varlýðý adeta bukavramlara efelenmekle anlamkazanýyor. Takým ruhunun ben-merkezciliðe üstün geldiði, iyiveya kötü oynamanýn deðilsadece kazanmanýn, hatta çoðuzaman kazanmak için her yolumübah saymanýn öne çýktýðý birkupa...

Davis Kupasý, en basit ifa-deyle, erkeklerde milli takýmlarkupasý. Tarihi 1899 yýlýna kadaruzanan kupanýn isim babasý,Dwight Davis. Daha sonralarýAmerikan Savaþ Bakanlý-ðý Müsteþarlýðý ve Fili-pinler Valiliði görevle-rinde de bulunacak olanDavis, Harvard Üniversi-tesi’nde kendisi gibi tenisoynayan üç arkadaþý, Mal-colm Whitman, HolcombeWard ve Robert Wrenn ile birlik-te Büyük Britanyalý tenisçiler ile

Amerikalýlarý karþý karþýya geti-recek bir turnuvanýn hayalinikurar. Ülke federasyonlarýndangerekli izinler çýktýktan sonrakupanýn formatýný belirler veücretini cebinden ödemek üzere,Amerika’nýn en eski kuyumcula-rýndan olan Bostonlu Shrew,Crump&Low’a gümüþ bir kupasipariþ eder. Ýlk Davis Kupasýrandevusu, 1900 yýlýnda Massa-chussets’teki Longwood KriketKulübü’nde gerçekleþir ve kupa-yý Britanya’yý 3-0 yenen,Davis’in de yer aldýðý Birleþik

Devletler ekibi kazanýr.1905 yýlýnda Belçika,Avusturya, Fransave Avustralya-YeniZelanda karmasý-

nýn katýlýmýylageniþleyen Davis

Kupasý, zamanlabugünkü halini alýr. Dün-

yanýn en önemli uluslararasýspor olaylarýndan biri haline

gelir. Davis Kupasý her geçen yýl

daha da prestijli hale geldiðikesin. Ancak bu büyümeyeparalel olarak kupa giderektenisten uzaklaþýyor. Bir DavisKupasý eþleþmesinde, hele kifinal ya da yarý finalden bahsedi-yorsak, ev sahibi ülkenin taraf-tarlarý rakip oyuncularýn kon-santrasyonunu bozmak için

elinden ne geliyorsa yapýyor.Tenis geleneðinde asla yeriolmayan çift hatalarýn alkýþ-

lanmasýndan tutun da oyun-culara galiz küfürlerle saldýr-

mak, onlara bozuk paraatmak hatta tribünlerde

meþale yakmaya kadargiden bu hareketlerin

artýk en gergin fut-bol maçlarýnda

bile görülmediði-ni düþündüðü-müzde olayýnvardýðý noktag e r ç e k t e nendiþe veri-ci.

Bu yýlkiD a v i sK u p a s ýfinali iseÝspanyav eArjantin

eþleþme-si gerçekle-

þince tam anlamýyla bir gerilimfilmi olup çýktý. Ýlk turda BüyükBritanya, çeyrek finalde Ýsveç ve

ZAMAN HOLLANDA

SPOR

6 ARALIK 2008 30

Tenisin sessizliðini Davis bozuyorSakin seyircisiyle bilinen tenissporunun en gürültülü kupasýDavis’i, Ýspanya kaldýrdý. Final-de Arjantin’le mücadele edenÝspanyollar, otoritelerin favori-sini devirerek kupayý üst üste 3.kez kazandý.

E R A Y S E P E T Ç Ý

Page 31: Zaman Hollanda

ZAMAN HOLLANDA

SPOR

6 ARALIK 200831

yarý finalde de Rusya’yý elemeyibaþaran Arjantin, tarihinde üçüncükez Davis Kupasý finali oynamayahak kazandý. Bütün maçlarý kendievlerinde oynayan takým, statügereði finali de kendi evinde oyna-yacaktý. Ýspanya ise sýrasýyla Peru,Almanya ve 2007 þampiyonuABD’yi devirerek finale adýný yaz-dýrdý. Yarý finaller Arjantin-Ýspanyafinali konuþulmaya baþlandý. Busene muhteþem bir çýkýþ yaparakarka arkaya tam dört turnuva kaza-nýp dünya klasmanýnda 8. sýrayakadar týrmanan genç Arjantinli JuanMartin Del Potro’nun, Rusya galibi-yeti sonrasý Ýspanya’nýn büyükkozu, Rafael Nadal’ýn maçlar esn-asýnda kapri pantolonunu çekiþtir-me tikine atfen söylediði “Þimdi sýraNadal ve arkadaþlarýna geldi,Nadal’ýn pantolonunu indireceðiz!”cümlesi fitili ateþledi.

Formatý ilginç kýlan en önemlihususlardan birisi de kupa kurallarý-na göre ev sahibi ülke, maçlarýnhangi zeminde oynanacaðýný tayinetme hakkýna sahip. Nadal’ýn top-

rak kortlardaki malum hegemonya-sýna karþý, tarihinde evindeki DavisKupasý maçlarýný topraktan baþkabir zeminde oynanamamýþ Arjantin“el âlem ne der”i bir kenara býrakýpfinalin salonda, sert kortlarda,oynanmasýný tercih etti.Toprak kortun enönemli iki ekolü olanÝspanya ve Arjantinarasýnda yýllardýrsüregelen “Kimen iyi?” tartýþma-sýnýn da böyleliklesona erdiðiyorumlarý yapýldý.Fakat ‘Gümüþ Ülke-si’ni ilgilendiren tek þeygümüþ, pýrýl pýrýl, sahicikupaydý, tozlu toprak kortlar varsýnÝspanya’nýn olsundu.

Derken bütün dengeleri‘Güneþ’in Çocuklarý’nýn lehinebozan bir geliþme yaþandý. RafaelNadal, ATP Tur’un son turnuvala-rýndan Paris-Bercy Masters’tasakatlanmýþtý ve Davis Kupasý’ndayer alabilmek için çok önemli ATP

Tenis Masters Kupasý’na da katýl-madý. Gelgelelim, finale yaklaþýk ongün kala Nadal, Davis Kupasý’ndada oynayamayacaðýný açýkladý. Buandan sonra Arjantinliler kupayý

çantada keklik olarak görmeyebaþladý. Ama Ýspanyollar

son kozlarýný oynama-mýþlardý. 1516’da

geldikleri, 1580’deotoriteyi ele geçir-dikleri 1816’dabaðýmsýzlýðýn ila-nýyla terk etmekzorunda kaldýklarý

Arjantin’e bu kezpsikolojik silahla

hücum etti. Ýspanyolmedyasý, Arjantin’de stad-

yumlarýnda cinayetlerin iþlendiðinisayfalarýna taþýdý. Rafael Nadal,“Eðer seyirci maçý oynanamaz halegetirirse tek yapýlacak þey kortu terketmektir.” diyordu. Ýspanya DavisKupasý kaptaný Emilio Sanchez,“Favori %100 Arjantin’dir.” açýkla-masýný neredeyse her gün tekrarediyordu. Del Potro’nun stresten

uykusuz geceler geçirdiði gibi pekçok þey yazýlýp çizildi.

21 Kasým, gelip çattýðýnda Arjan-tin, üzerindeki tonlarca baskýdan unufak olmuþtu. Her zamankindensessiz bir seyirci kitlesi vardý tribün-lerde. Yine de David Nalbandianklasýný konuþturup ilk maçta DavidFerrer’i yendi, ancak daha sonra,Ýspanya’nýn “üzerine oynadýðý” DelPotro, dünya klasmanýnda 31. sýra-da yer alan Feliciano Lopez’e yenil-di. Ardýndan da sakatlýðýný önesürerek müsabakadan çekildiðiniaçýkladý. Ýspanya, beklendiði gibiçiftler maçýný kazandý ve arkasýndanFernando Verdasco da Del Pot-ro’nun yerine devam etmek zorun-da kalan dünya 48 numarasý JoseAcasuso’yu yenerek Ýspanya’nýn2000 ve 2004’ten sonra 2008’de deþampiyon olduðunu ilan etti.

Davis Kupasý, Ýspanyollarýnellerinde yükselirken belki de içteniçe “Benim için aðlama Arjantin”þarkýsýný mýrýldanýyordu. AmaArjantinliler, galiba duyacak haldedeðiller...

Foto

: Reu

ters

Page 32: Zaman Hollanda

www.ortelmobile.nl

DAKİKASI

0,18*

İTİBAREN

0,15*DAİMA

NLNL 0,20*DAKİKASI

İTİBAREN

€ 7,50 KONTÜR DAHİL

9,95**

** FİYATA CEP TELEFONU DAHİL DEĞİLDİR

=