Top Banner
www.yuruyus.com [email protected] [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus.com Katliamlara ve Yıkımlara Karşı BİRLEŞELİM DİRENELİM! Yasemin Karadağı Öldürmenize İzin Vermeyeceğiz! Hapishanelerde çocuklara tecavüz eden devlettir! İşkence yapan devlettir! Hasta tutsakların tedavisini yapmayarak katleden devlettir! Doktoruna ‘Yasemin Karadağ, bu hali ile ne kadar yaşar?’ diye soran iki görevli kim? Bu sorunun amacı ne? AÇIKLAYIN! Dün Gazi’de Bizi Katledenler, Bugün Evlerimizi Yıkacak!
54

yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · [email protected] [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Jul 11, 2019

Download

Documents

buiquynh
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

www.yuruyus.com

[email protected]

info

@yu

ruyu

s.com

Haftalık Dergi / Sayı: 30711 Mart 2012

Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s.c

om

Katliamlara ve Yıkımlara Karşı BİRLEŞELİM DİRENELİM! Yasemin Karadağ’ı Öldürmenize

İzin Vermeyeceğiz!

Hapishanelerde çocuklara tecavüz

eden devlettir! İşkence yapan

devlettir!

Hasta tutsakların tedavisini yapmayarak katleden devlettir!

Doktoruna ‘Yasemin Karadağ, bu hali ile ne kadar yaşar?’diye soran iki görevli kim?

Bu sorunun amacı ne? AÇIKLAYIN!

Dün Gazi’de Bizi Katledenler,

Bugün Evlerimizi Yıkacak!

Page 2: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Sahibi ve Sorumlu YazıişleriMüdürü: Mustafa DOĞRUAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-SanayiCad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4EuroAlmanya: 4EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6Frank

Hollanda: 4Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4EuroAvusturya: 4Euro

www.yuruyus.com [email protected]ık Süreli Yerel Yayın

Siyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

Tel: (0-212) 251 94 35

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

Gerisi hayat...Gerisi hayat...

DİRENMEK SAVAŞMAK

VE KAZANMAK

Baskılar karşısında yılmamak,

düzenin konuyu kendi icazet sınırları içineçekmeye yönelik tuzaklarına düşmemek,

sonuç almanın ön koşuludur.

Ekonomik, demokratik, politik mücadeleninkarakteri böyle olduğu içindir ki, belli bir noktadan

sonra, artık sonucu belirleyecek olan, ısrar vekararlılıktır.

Israr ve kararlılık yoksa, aslında orada gerçekanlamda mücadele de yoktur!

Israr ve kararlılık direnmenin de savaşmanın daolmazsa olmazıdır!

Halk, yaratan ve üretendir, Halk, adalet ve özgürlük özlemini taşıyandır, Halk, eşit ve hakça yaşam i̇steyendir, Tarihi yazan halktır.

Halkı sevmek, bu değerler uğruna her türlü özveriyi göstermektir!Halkı sevmek, onun için mücadele etmek, onu mücadeleye katmaktır!

SEÇKİN, ÇAYAN HALKINI SEVDİĞİ İÇİN TUTUKLANDI. SERBEST BIRAKILMALIDIR!

Grup Yorum

Bu hafta Antalya’da Grup Yorum üyesi Seçkin AYDOĞAN’ın Özgürlüğü İstendi.

GRUP YORUM HALKTIR!Halkı Tutuklayamazsınız!

Antalya

Page 3: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

İİ ç i n d e k i l e r40 Gençliğin Gündeminden:

Faşist saldırılar “münferit”değil, planlıdır! Anti-faşistmücadeleyi büyütelim!

41 Liseliyiz Biz: Liselileri tehditaracı: “Disiplin kurulları”

44 Gençlikten haberler...

48 Kadını asıl ezen erkek değil,kapitalist düzendir!Düzene başkaldırmadankadının özgürlüğükazanılamaz

49 Haberler...

50 Avrupa’dakiBiz: Avrupa’dagençlik seminerleri yapıldı;“ikinci kez babambize ehliyet göstermekzorunda değil”

51 Avrupa’da Yürüyüş: Almanemperyalizmininhapishanelerindeki başeğmeyen tutsaklarımızındışarıdaki sesi olmayadevam edeceğiz!

52 Yitirdiklerimiz...

54 Berkan...

55 Öğretmenimiz

6 Katliamlara ve Yıkımlara Karşı

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

8 Birlikler, platformlar

gerçekler üzerine kurulur!

10 Şehitlerimize sahip çıkacağız

11 Emperyalizme karşı

birleşelim, direnelim,kazanalım!

14 “Yıkım değil

yerinde ıslah istiyoruz!”sempozyumu, yıkımlara karşıörgütlenme çağrısıdır!

16 Grup Yorum halka umut taşıyor,

halkın umudunu kimsebitiremez!15 Nisan’da Bakırköy’de“On’ların türküsünü” On’larayaraşır bir şekilde söyleyeceğiz!

18 Devrimci Mücadelede MimarMühendisler: Bir TMMOBkurultayı yapıldı! Demokratlığabakın

4 Tecavüzcü, katliamcı devlet!Yasemin Karadağ’ıöldürtmeyeceğiz!

Yasemin Karadağ’ı Öldürmenizeİzin Vermeyeceğiz!

39 Gençlik Federasyonu’ndan:Beyazıt katliamınınsorumlusu devlettir! Hesapsoracağız!

19 Haklıyız Kazanacağız:Kadının özgürleşmesi ancaksosyalizmde olur, devrimleolur

21 Devrimci Okul: Bir ömürboyu devrimcilik (2)

25 Politikasızlık değil, teslimiyetdevleti tanımamak değil“tanımazlıktan” gelmek

28 Levent Tüzel: “Bağımsızvekilin mecliste yeri yok”Ne sanıyordunuz?

31 Ölüm orucu politik birdireniştir, ideolojik-politiknetlik gerektirir

33 Düzen partilerine bağımlıolmak sendikaların temelzayıflıklarındandır (3)

36 Devrimci İşçi Hareketi:“Ulusal istihdam stratejisi”emperyalizmin politikasıdır!

Ülkemizde Gençlik

ENGİN ÇEBER HALK KÜTÜPHANESİ

KURULUYORADRES : Gülsuyu-Gülensu Haklar

Derneği: Çiftlik sok. No:34Açılış tarihi: 18 Mart PazarSaat: 15.00Yer: Gülsuyu-Gülensu/Maltepe İSTANBUL

MERSİN HAKLAR DERNEĞİ’NİNYENİ ADRESİ:

Çankaya Mahallesi 4723 Sokak.N. Özkul Apt. No: 2 Kat: 3 Tel: 0534 960 80 08

Akdeniz - MERSİN

540. Sk No:28 Kat:2 Bornova-İzmi̇r/0531 316 57 67

Page 4: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

44

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

Yasemin Karadağ devrimci birtutsak. Halkı ve vatanı için adan-

mış bir ömür. AKP, bu ömrü yaşat-mayacağım diyor.

Faşist devlet onu yıllarca hapisha-nede tutsak etti. 19 Aralık’ta kat-

letmek istedi. Ama olmadı. Tek böb-reğinin yüzde 18’i çalışan Yasemin’iAKP’nin polisleri işkencelerden ge-çirerek gözaltına aldı ve tekrar tu-tukladılar onu. Hapishaneler sessizölüm merkeziydi, orada katletmeyekarar verdiler Yasemin’i. Çünkü ha-pishaneler bunun için en uygun yer.Nasıl olsa “tecrit hücrelerinden yük-selen sesleri kimse duymayacak”

Bakırköy Kadın Kapalı Hapishane-si’nde 7 aydır tutsak olan Karadağ,

aynı zamanda yüksek tansiyon hastasıve tutuklanmadan kısa bir süre önce be-yin kanaması geçirmişti. Sağlık duru-mu düzenli bir tedaviyi gerektiriyordu.AKP’nin hapishane politikası ise öl-dürmek için en uygun yerdir.

TAYAD’lılar bunu Güler Zere’dençok iyi biliyorlar. Ve o tecrübey-

le aylardır AKP’nin tecrit hücreleri-nin içinde sessizce imha etmek iste-diği Yasemin Karadağ’ı yaşatmakiçin kampanya yürütüyorlar.

YASEMİN KARADAĞ’I ÖL-DÜRTMEYECEĞİZ diyorlar.

Yasemin, AKP’nin zebanilerininyakın takibinde: Düzenli olarak

tedavisinin sürmesi gereken Yase-min’in, düzenli olarak tedavisi en-gelleniyor. Tedavinin engellenme-siyle de yetinilmiyor, sürecin hızlan-ması için işkencelere maruz kalıyor.Ve artık gün sayıyor zebaniler.

Hapishaneden iki zebani (gardi-yan) Yasemin’in Bakırköy Sadi

Konuk Devlet Hastanesi’ndeki dok-toruna gidip “Yasemin Karadağ buhaliyle daha ne kadar yaşar” diye so-

ruyorlar.

Açıklayın:

Bu sorunun amacı nedir? Böyle birsoru neden sorulur.

Dört gözle Yasemin’in öleceğigünü bekliyorlar. Sabrınız mı

kalmadı? Siyanürcü, işkenceci, te-cavüzcü, katliamcı müdürleri, gardi-yanları çok gördük. Sabrınız kalma-dıysa Yasemin’e de verin siyanürü...Katledin.

AKP’nin Dışişleri Bakanı AhmetDavutoğlu Güler Zere için “bi-

zim kızımız” demişti. Güler’i ölümetahliye ettiler. Yasemin Karadağ’ı daaynı şekilde katletmek istiyorlar. Aksidurumda böyle bir soru neden soru-lur. Ölüm gününü tespit edip ona göremi hareket edecekler? İkiyüzlü, ri-yakarca politikalarla halkı kandır-manıza izin vermeyeceğiz.

KAN EMİCİ KATİLLER!NAMUSSUZ, TECAVÜZCÜ

ALÇAKLAR! HEVESLENME-YİN, YASEMİN’İ KATLETME-NİZE İZİN VERMEYECEĞİZ!

Yasemin, son on yılda hapisha-nelerde katlettiğiniz 1758 tut-

saktan birisi olmayacak!

Halkımız!

Yasemin sizin kızınızdır! Yaşamınıhalkının ve vatanının kurtulu-

şuna adamıştır. Amerikan uşaklarınınYasemin’i öldürmek istemelerininnedeni de budur. Yasemin Karadağ’asahip çıkın. Yasemin Karadağ’ın kat-ledilmesine izin vermeyin.

Bu devlet tecavüzcüdür, bu devletişkencecidir, katliamcıdır. Bu

devlet namussuz ve alçaktır...

Günlerdir Adana Pozantı Hapis-hanesi’nde çocuk tutsaklara ya-

pılan işkence ve tecavüz haberleriniokuyoruz. Tecavüzcü devlet bunun he-sabını vereceği yerde her zamanki tak-tikleriyle üç-beş hapishane persone-linin yerini değiştirdiğini ve görevdenaldığını söyleyerek tecavüzcülüğü-nün üzerini kapatmaya çalışıyor. Özel-likle AKP iktidarının bilindik taktik-leri bunlar. Ulucanlar katliamının he-sabını sormak yerine katliamı unut-turmak için hapishaneyi kapatıp müzeyaptı. Yine aynı şekilde Diyarbakır veBayrampaşa Hapishanelerini “demo-kratikleşme” demagojileriyle kapattı.Pozantı Hapishanesi’nde de aynı şeyiyapıyor. Tecavüzcülüğünün üzerini üç-beş personeli görevden alarak örte-meyince hapishaneyi kapatarak ört-meye çalıştı.

Pozantı Hapishanesi’ndeki tecavüzve işkence olayları sıradan dev-

letin adli koğuşlarında ve sübyankoğuşlarında yaşanan tecavüz tacizolaylarından değildir.

Pozantı’da faşist devletin alçaklı-ğı, tecavüzcülüğü, namussuzluğu

bir kez daha tüm çıplaklığıyla ortayaçıkmıştır.

AKP, Pozantı’da yaşananları san-ki ilk kez, duyuyormuş gibi,

sanki ilk kez haberi oluyormuş gibiaçıklamalar yapıyorlar.

Adana’da burjuva basının “taşatan çocuklar” diye adlandırdı-

ğı 14-15 yaşındaki çeşitli eylemlerdengözaltına alınıp tutuklanan Kürt ço-cukların, konulduğu Pozantı Hapis-hanesi’nde yıllarca gardiyanlardanve diğer adli tutuklulardan işkence gö-rüp tecavüze uğradığı ortaya çıktı. Biraydan beri Pozantı Hapishanesi’nde-ki tecavüz ve işkence olayı çocuklarınaileleri ve çeşitli kurumlar tarafındangündeme getiriliyordu. BDP millet-vekilleri meclise soru önergesi ver-

Tecavüzcü, Katliamcı Devlet!Yasemin Karadağ’ı Öldürtmeyeceğiz!

Doktoruna ‘Yasemin Karadağ, bu hali ile ne kadar yaşar’diye soran iki görevli kim?

Bu sorunun amacı ne? AÇIKLAYIN!

Page 5: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

55

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

di, buna rağmen AKP’nin umurundaolmadı. Tecavüze uğrayan çocuklarınanlatımları bütün basında yer almayabaşlayınca yani faşist devletin teca-vüzcülüğü tüm çıplaklığıyla ortaya çı-kınca AKP’de olayı yeni duyuyormuşgibi harekete geçti. Oysa bir yıl ön-ceden çocukların suç duyuruları var.Ancak çocukların suç duyuruları fa-şist devletin mahkemeleri tarafındandikkate bile alınmadı. Ama aynı mah-kemeler slogan attın diye türkü söy-ledin diye mektup cezaları, hücrecezaları verebilmektedir. Çocukla-rın dışarıya yazdıkları mektuplar dahapishane idaresi tarafından engel-lendi.

İşte tecrit politikalarının özü budur.Tutsaklara her türlü işkencenin na-

mussuzluğun, alçaklığın yapılabil-diği ama tutsağın bunu kimseye du-yuramadığı koşullardır.

Ayrıca faşizmin hapishanelerindeişkenceler, tecavüzler katliamlar

hiç bir dönem eksik olmamıştır. Te-cavüz de işkence gibi gözaltılarda vehapishanelerde tutsakların kişiliği-ni, onurunu ezerek teslim alma poli-tikasıdır. 12 Eylül faşist cuntası buamaçla yüzlerce kişiye tecavüz et-miştir. 12 Eylül’de copla tecavüzlergündeme geldiğinde cuntacılar “niyecop kullanalım, aslan gibi delikanlı-larımız var” diye alçakça açıklama-lar yapabilmişlerdir.

Yine 19 Aralık katliamında katli-amlarla teslim alamadıkları dev-

rimci tutsaklara copla tecavüz etme al-çaklığını göstermişlerdir.

Bunlar sadece siyasi tutsaklara dayapılmıyor. İşkence ve tecavüz

adli koğuşlarda, sübyan koğuşların-da geçmişten beri hep var olmuştur.

Pozantı Hapishansi’nde yaşanan al-çaklık ise çok daha özel bir poli-

tikadır. Kürt çocuklarının, Kürt kim-liğinin, Kürt halkının, büyük bir düş-manlıkla "siz misiniz devlete taşatan", “siz misiniz devlete baş kaldı-ran” denilerek ırzına geçilmiştir.Tüm alçaklıklarını, namussuzluklarınısergileyerek intikam almak istemiş-lerdir.

Bu bir politikadır. Bu-üç beş per-sonelin görevini kötüye kullan-

ması olayı değildir. Heleki AKP ikti-darında AKP’nin bilgisi dışında kim-se bunu kendi kafasına göre yapamaz.

Tecavüzcü AKP iktidarıdır. Baş-bakan, Adalet Bakanlığı ve İçiş-

leri Bakanlığı doğrudan bu tecavüz-lerden sorumludur.

15 Şubat 2009 yılında 16 yaşındaiken bir korsan eylemden tutukla-

nan ve tecavüze uğrayan bir çocuk tut-sak yaşadıklarını şöyle anlatıyor:"Kürkçüler Cezaevi’ne girerken çırılçıplak soyulduk. Askerlek bize bağı-rarak küfür ediyorlardı. 'Pis terö-ristler, devlete karşı çıkmak neymişsize göstereceğiz' diyerek tekme tokatbizi bir saat kadar dövdüler. Bize zor-la halay çektirdiler. Kış olmasına veçırıl çzıplak olmamıza rağmen üze-rimize tazyikli su sıkıyorlardı biryandan da. Askerler bizi iyice döv-dükten sonra gardiyanlara teslim et-tiler. Gardiyanlar da demir paspas-larla her yanımıza vurdu. O an çığ-lıklar atıyorduk. 'Ne olur bizi döv-meyin' diye yalvarıyorduk. Bizi adlisuçluların yanına verdiler. Dayakhep devam etti. Kürkçülerde bir haf-ta kaldıktan sonra üç arkadaşımla bir-

likte Pozantı Cezaevi'ne getirildik. Po-zantı Cezaevine ilk girişte de gardi-yanlar tarafından çok kötü şekilde dö-vüldük. Sonra koğuşlara dağıtıldık.Müdür yanıma geldi. "Özgür'ün ya-nına vereceğim sizi haa, Özgür'ün ne-ler yapacağını biliyorsunuz' sözleriyletehdit ediyordu. B1 koğuşuna verdi-ler. Dört kişi vardı. Herkes bu koğuştakalan Özgür adlı çocuktan çok kor-kuyordu. Özgür beni elle taciz etti.sonra da tecavüz etti.”

Yaşanan bu olaylar üzerineCHP’nin Pozantı Çocuk Hapis-

hanesi'nde yaptığı incelemeler sonu-cunda hazırladığı raporda, "İnsanhakları örgütlerinin 25 çocuğun şika-yetini valilik, savcılık ve Adalet Ba-kanlığı'na iletmelerine karşın, bir yıl-dır işlem yapılmadığı, gardiyanlarınsiyasi suçtan gelen herkese 'terörist-siniz' diyerek dayak attığı, diğer mah-kumlar tarafından çocukların basket-bol potasına boğulacak derecede ka-falarından asıldığı, cinsel taciz ve te-cavüzde bulunulduğu" belirtiliyor.

Evet, alçaklığı yaptıran AKP ikti-darıdır. Pozantı Hapishanesi’nde

olan, bir politikanın hayata geçirilme-sidir. Yapılan suç duyurularına bir yıl-dır işlem yapmayan AKP iktidarıdır.

Başbakan yardımcısı Bülent Arınçbütün bu gelişmelerden sonra

Pozantı Hapishanesi'nin kapatılmasıhakkında yaptığı açıklamada bakın nediyor: "İddialara bağlı olarak değil,fiziki şartlarının gereğiyle cezaevininkapatılması kararı alınmıştır."

Arınç'ın söylediği açıktır: "İŞ-KENCE VE TECAVÜZLER

SÜRECEK!..."

Ey tecavüzcüler... Ey alçak na-mussuzlar! Yaptıklarınızın unu-

tulacağını mı sanıyorsunuz? Sineyeçekileceğini mi sanıyorsunuz? Hesapsorulmayacağını mı sanıyorsunuz?Halkın adalet anlayışı şaşmazdır.Tecavüzlerinizin, işkencelerinizin,katliamların hesabı mahşere kalma-yacak. Hesap bu dünyada sorulacak.Unutulur sanmayın! Halk, zulmü-nüzü bir bir hatırlatacak. İşte o gün:Hz. Ali’nin, "Mazlumun öç günüzalimin zulmettiği günden dahabeterdir"dediği gibi olacak!

- Pozantı Hapishanesi’ndeki tecavüzve işkence olayından sonra

hapishaneleri izleme kurullarıtartışılıyor. Neden denetlenmedi

deniyor? Adalet Bakanlığı’na bağlı birdenetleme kurulu Adalet Bakanlığı’nın

kurumlarını denetleyemez. 122 şehitverdiğimiz Büyük Direniş’in

taleplerinden birisi de buydu:“Cezaevleri izleme komisyonları

oluşturulmalıdır. Bu komisyonlar,Barolar, TTB, tutuklu ve hükümlü aileleri

temsilcileri, tutuklu ve hükümlüavukatları, insan haklarıyla ilgili dernek

temsilcileri ve Tüm Yargı-Sentemsilcilerinin katılımıyla oluşmalı, yasal

güvenceye bağlanmalıdır.”

Yine bugün en çok tartışılan ACM’lero dönemin Devlet Güvenlik

Mahkemeleri’nin (DGM) kapatılması veTerörle Mücadele Yasası(TMY)’nın

kaldırılması Büyük Direnişin iki temeltalebiydi. devrimciler bunlar için

direndiler, bunlar için öldüler.

Page 6: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

“Vur yiğidim vur. Bu panzer azmı kalktı üstümüze? Hakkımızı is-tedik diye bu panzerler çiğnemedimi bizi? Vur şimdi sıra bizde. Vuryiğidim, vur bileğine kuvvet. Bugünnamus günüdür, vurmayana yiğitdemezler. Vur yiğidim vur. Acılarınaşkına vur. Vurulup düşenlerin aş-kına vur. İşkencelerin öfkesiyle vur.Vur yiğidim, bu hayatı bize zindanedenlerin kafasına kafasına vur.Gün bizimdir.” (Gazi'den Ayaklan-maya Katılan Yaşlı Bir Kadın)

Bugün Gazi katliamının 17. yılındabir kez daha Gazi'ye ve diğer tüm ge-cekondu mahallelerine karşı sürdürülenbir saldırıyla karşı karşıyayız.

Bugün kentsel dönüşüm adı al-tında yapıyorlar saldırılarını. Evle-rimizi başlarımıza yıkmak, mahal-lemizi bütün olarak yerinden söküpatmak istiyorlar. “Terör yuvası” diyegösterilerek, saldırıların hedefi halinegetirilen mahallemizi yozlaştırarak,çeteleri çoğaltarak, hırsızlığı artırarakgüvensizlik tohumları ekmeye çalış-tıkları yetmedi, şimdi de depremedayanıklı olmama, hazine arazisiüzerine ev yapma; köprü, yol yapımı,kentsel dönüşüm vb. diyerek evleri-mizi yıkmaya, mahallemizi ortadankaldırmaya çalışıyorlar.

Çünkü korkuyorlar. “Bir gece ge-lip gırtlaklarımızı kesecekler.” de-dikleri gecekondu mahallelerinden

korkuyorlar. Yıllarca ezip sö-mürdükleri, tek göz konduyubile çok gördükleri, sırtlarınabir kene gibi yapışıp iliklerinekadar kanlarını emdikleri ge-cekonduda yaşayan halkımız-dan korkuyorlar.

Çünkü suçlular. Sustura-madıkları, sindiremedikleri,hak arayışlarını engelleyeme-dikleri için gece pusularındakahvehanelerde, sokaklardakatlettikleri için suçlular. Bunedenle korkuları boşuna veyersiz de değildir.

1995'te Katlederek Susturmaya Çalıştılar

Yıllarca evlerimizi başlarımızayıkmaya çalışanlar, susuz, elektriksiz,yolsuz bırakanlar can bedeli kan bedelisahip olduğumuz evlerimizi yıkama-dıkları noktada her zaman saldırıyageçmişlerdir. Ve kimi zaman bunu1995 yılının Mart'ında olduğu gibikatletme noktasına vardırmışlardır.

Kanlı pusular atıp kahveler tara-yarak rastgele insanlarımızı katlederekbizi sindirmek, susturmak ve boyuneğdirmek istemişlerdir. Ama asla ba-şaramadılar, başaramayacaklar...

12 Mart 1995 günü Gazi Mahalle-si'ndeki dört kahvehane ve bir pastaneyepeş peşe saldırılar gerçekleştirilmişti.Dışarıdan kahvehaneleri tarayan kotnr-gerilla elemanları, hızla polis koru-masında bölgeden kaçtılar. Bu saldırıdakahvehanede oturanlardan 70 yaşındakiHalil Kaya başından vurularak katledildive onlarca kişi de yaralandı.

Kar maskeli katiller hızla uzaklaş-mıştı oradan. Ama saldırının kaynağıbelliydi: Devlet... Evet, saldıran vekatleden devletten başkası değildi. Ogün sokakların ıssızlığı ve sesizliğibunun belgesiydi. Her gün sokaklardacirit atan, halkı taciz ve tehdit edenpolislerin o gün ortalıkta görünmemeleribunun belgesiydi. Ve gerçekte bu ilk

saldırı da değildi. Gazi Mahallesi veGazi halkı daha öncesinde de onlarca,yüzlerce saldırı yaşamıştı. İşkencelerin,katliamların, yıkımların her an halkınbaşında sallandırıldığı ve sindirmenin,susturmanın binbir çeşidinin uygulan-dığı bir mahalleydi Gazi. Bu yanıylasaldırıların yabancısı değildi. Ama sal-dırıları çokça yaşamak ve bunlara alış-kın olmak bunu kanıksamak ve sineyeçekmek anlamına da gelmez elbet.

Bu nedenle ayağa kalkmıştır Gazihalkı ve kendisini katleden devletekarşı ayaklanmıştır. İsyanı bileyip, öf-kesiyle sokaklara dolmuş ve hesapsormuştur. Bir anda sokaklara taşanGazi halkı on binlerle sokaklarda öf-kesini haykırırken; Cepheliler de halkıniçinde ve önündeydi. Cepheliler halkınöfkesinin doğru yere akmasını sağla-mak için “Hedef karakol!” dedi. VeGazi halkı katillerin merkezi karakolayöneldi. Şimdi hesap sorma zamanıydı:Taş, sopa, molotof... Yeni şehitlerverme pahasına kuşattılar karakolu.

Gazi Katliamı,Kontrgerilla Devletinin Halka Saldırısı,Halka Düşmanlığıdır

Gazi halkı tüm yiğitliği ve mert-liğiyle kalleşlerin üzerine üzerineyürüyerek hesap soruyordu. Ve yalnızdeğildi. Alibeyköy'den, Nurtepe'den,Okmeydanı'ndan, Armutlu'dan, Gül-tepe'den aynı sorunları yaşayan veaynı düşmanın saldırıları altında bu-lunan gecekondu halkı, Gazililerinyardımına koştu. İstanbul'un yoksul-ları bir yandan Gazi'ye yardıma gi-derlerken, öte yandan birçok mahal-lede Gazi'nin ayaklanma çağrısı yan-kılanmaya başladı. Nurtepe ve Üm-raniye'de binlerce mahalleli, Gazihalkı gibi barikatların ardına geçerekayaklanma çağrısına uyup düşmandanhesap sormaya başladılar.

Halkın hesap sorma kararlılığı,düşmanların kurşunlarıyla kesilmeye

Dün Bizi Katledenler Bugün Evlerimizi Yıkacak...

Katliamlara ve Yıkımlara Karşı Birleşelim, Direnelim!

6

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 7: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

çalışılmıştır. Ama ne Gazi ve ne dediğer mahalleler düşmana boyun eğ-mediler. Gün hesap sorma günüydü.Gün zalimlerden bin yılların ezil-mişliğinin, işkencelerinin, zulmününöfkesiyle düşmana vurma günüydü.Bu kararlılıkla panzerlerinin üzerineyürüdüler. Taşlarla sopalarla, molo-toflarla panzerleri parçaladılar. Katilsürülerini kovaladılar. Şehit sayısıarttıkça öfke Gazi’ye sığmadı.

Pankartlar asılıyor. “Saldıran Dev-let, Direnen Gazi Halkıdır.” BirCepheli pankartın yanında bildiri oku-yor. Cephe bildirisinde de katillerdenhesap sorulacağına dair kararlılık hal-kın kararlılığıyla bütünleşiyor.

İşte, yazının en başına koyduğumuzsözler de, bu çatışmalar sırasında yaşlıbir kadının ağzından çıkan sözlerdir.Bin yılların ezilmişliğinin yarattığıöfkeyle, kinle haykırıyor yaşlı kadın.Tüm bilgeliğiyle düşmanın kim ol-duğunu ve kimden nasıl hesap sorul-ması gerektiğini haykırıyor.

Düşmanın korkusu da budur işte.Yaşlısıyla genciyle, kadınıyla erke-ğiyle tüm gecekondu halkı ayaklanmışve hesap sormaktadır.

12-15 Mart 1995 günleri, halkınayaklandığı ve hesap sorduğu günlerolarak tarihe geçti.

Gazi halkı, ayaklanma günlerindetaleplerini ortaya koymuş ve sonunakadar direnerek de taleplerini düş-mana kabul ettirmiştir.

O gün katlederek sindirmeye, kor-kutmaya çalışanlara Gazi halkı ayak-lanarak cevap vermiştir. Ayaklanmasonrasında da boyun eğmemiş, halkmeclislerinde örgütlenmiş ve Gazi'dekatledenlerin yakasına yapışmak içinde yıllarca süren ve ülkenin dört biryanına sürgün edilen mahkemeleretaşınmıştır. Ne kadar uzaklaştırmayaçalışırlarsa çalışsınlar, yıldırmak içinne yöntemler uygularlarsa uygula-sınlar Gazi halkı asla yılmamış vedavayı sonuna kadar takip etmiştir.

Bugün Saldırıları AKP Sürdürmektedir

Bugün de saldırıyla karşı karşıyadır

Gazi Mahallesi. Tüm ge-cekondularda olduğu gibiAKP, “Kentsel Dönüşüm”adı altında saldırmaktadır.

Geçmişte yaşananlarındüşman da elbette farkın-dadır. Bu nedenle de bu-günkü gelişleri çok dahasinsidir. Yıllar önce Gaziyisindirmeye, yok etmeye gelenler, bugündoğrudan bir katliam saldırısı yapmı-yorlar ama Gazi halkının yaşamınıbir bütün olarak yok edecek bir saldırıyıgerçekleştiriyorlar; halkın evlerini yı-kacaklar.

Binbir oyunla, hileyle ve dolaplageliyorlar. Kimi zaman yıkmayacağızsadece sizin de fikrinizi alarak ye-rinde düzenlemeler yapacağız, di-yorlar; kimi zaman ise açıkça yıka-cağız, diyorlar. Kimi zaman yıkımbelgeleri gönderiyorlar ya da “ecrimisil” denilen kira bedelleri isteyenkağıtlar gönderiyorlar; kimi zamanise imar izni verildi diyerek bunailişkin kararları gösteriyorlar... Ancakaçık ve net olan tek şey Gazi'ninmevcut halini değiştirmek ve yoketmek istedikleridir. Bunu da halkıkatarak yapmayacakları açıktır.

Evlerinizi alacağız yerine sizeev vereceğiz, diyorlar. Nerede, nasılbelli değil. Ama yaşananlar bunu açık-ça göstermiştir. Tarlabaşı, Sulukule,Başıbüyük bunun örnekleri olmuştur.Evleri ellerinden alınan insanlara yaKayabaşı denilen şehrin çok uzağındakutu gibi evler verilmiş ve ek olarakburalara giden halk borçlandırılmıştır.Ki bunlar da yoksul halkın asla ala-mayacağı türden lüks ve pahalı yer-lerdir. Yani “kırk katır mı kırk satırmı” türünden bir dayatmaya zorlan-mıştır buralarda yaşayan halkımız.

Ve Kayabaşı denilen yerdeki evleriborçlanarak alanların da birçoğu ora-daki taksitleri ödeyemedikleri için oevleri de ellerinden alınmış, eskievleri zaten elden gittiği için çadır-larda yaşamaya mahkum olmuşlardır.

Bugün Gazi ve diğer yoksul ma-hallelerde yapılmak istenen de budur.AKP, halkın evlerini başlarına yık-maya, halkı evsiz barksız bırakmayaand içtiğini söyleyerek işe girişmiştir.

Beş yıl içinde projemizi hayata geçi-receğiz ve yıkacağız evlerinizi diyorlar.

Dün Katliama AyaklanarakDirenen Gazi HalkıYıkımlara da AynıKararlılıkla Direnecektir!

Gazi Mahallesi'ni ve tüm yoksulgecekondu halkını çıban başı olarakgörüp yok etmeye soyunan düşmandün katlederek sonuç almaya çalışmışama alamamıştır. Bugün ise “kentseldönüşüm” adı altındaki sinsi saldırı-sıyla sonuç almaya çalışmaktadır.Ancak karşılaşacağı şey yine farklıolmayacaktır.

Gazi halkı dün olduğu gibi bugünde aldanmayacak, oligarşinin yalan-larına kanmayacaktır. Saldırılara karşıbaşı dik ve onurlu tavrını sürdürecektir.

Dün katliama karşı ayaklanan vekatillerden hesap soran Gazi halkı,bugün evlerini yıkmaya gelenlere,evlerini ellerinden almaya çalışanlarakarşı da aynı kararlı tavrı gösterecektir.

Hiç kimse halkı kolayca aldatırım,elindekini, avucundakini tereyağındankıl çeker gibi alırım, diye boş beklen-tilere kapılmasın. Gazi halkı on yıllarındeneyimiyle dostunu da düşmanınıda çok iyi bilmektedir. Devrimcilerinöncülüğünde katleden devlete karşınasıl mücadele ettiyse; yıkımlarlagelen devleti de yine devrimcilerinöncülüğünde karşılayacak ve saldırı-larına karşı direnecektir. Gazi'deki di-renişin, mayası ta bu mahallenin ku-ruluşunda Cephe tarafından atılmıştır.Tarih bu mayanın tuttuğunu, 12-15Mart 1995’de ve sonrasında ki dire-nişlerde göstermiştir. Gazililer, yıkımagelen dozerleri, vinçleri ve panzerleriişte bundan aldıkları güçle karşılaya-caklardır!

7

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Page 8: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

25 Şubat 2012 günü Gazi 12 MartPlatformu (BDSP, DHF, Kaldıraç, Mü-cadele Birliği, PDD) ismiyle Dörtyoldurağında bir eylem gerçekleştirildi...

Kimisinin varlığı, yokluğu tartışmakonusu olan, kiminin Gazi'de her-hangi bir emeğini görmediğimiz ör-gütlenmelerin bir araya gelerek alelacele bir platform oluşturup basınaçıklamasıyla, Gazi anmasına çağrıyapmaları doğrusu bize çok anlamlıgelmiştir.

Sahi nedir bu acele?.. En erkendavranan olunca tüm “parsa toplan-mış”, herkes onun etrafında toplanmayamecbur mu oluyor? En çok bağırınca,en çok sesini yükseltince, kurnaz olunca,usta manevracı olunca kitle önderi miolunuyor? Göstermelik birlikler oluş-turup, birlik çağrıları yapınca, birliğinadresi mi olunuyor?.. Sorular daha daçoğaltılabilir ama gereksiz...

Yaşananlar solun tipik kurnazlık-larından biridir. Böyle yapılarak,Halk Cephesi’ni görmezden gelerek,şehit ailelerini görmezden gelerek,kurulan birliklerle Gazi şehitlerinesahip çıkılmaz...

Gazi Şehitlerine SahipÇıkmak, Gazi Halkına veGazi'nin SorunlarınaSahip Çıkmaktır

Gazi'nin kuruluşundan bu yana,ayaklanmaya varana kadar nice di-renişler yaşanmış ve Gazi Mahallesihalkın devrimcilerle, birlikte örgüt-lediği direnişleri, ödediği bedelleriüzerine kurulmuştur. Ve Gazi ayak-lanması da bu tarihin üzerine gelengüçlü bir direniştir.

Gerek Gazi'nin kuruluş sürecin-deki direnişlerde yer almayan, gereksede Gazi ayaklanmasında ve sonra-sında yaşanan Gazi davasında, an-

malara yapılan sal-dırılar karşısındakidirenişlerde yer al-mayanlar bugün ön-cülüğe soyunmuş-larsa bu tartışılmayamuhtaç bir konudur.

Geçmişte de "Gazi Halk Platfor-mu" kurulmuştu. Sadece 12 Martanması dönemlerinde ortaya çıkanbu birlikler, anmalarda kendini gös-terdikten sonra da ortadan kaybolanbirliklerdir. Sadece katılan gruplarıngünlük çıkarlarına, rekabetçi duygu-larına, seçim yatırımlarına vb. hitapeden bu tür birlikler ortaya çıkış ne-deniyle birlikte yok olurlar.

Birlik, halk güçlerinin birliği olduğuzaman bir anlam taşır... Birlik halkgüçlerinin birliği olacaksa, bu halkındirenişlerinin içinde olmak, onun mü-cadelesini omuzlamakla olur...

İşte bu birlikçilere, anmacı plat-forma kısa bir tarih hatırlatması;

17 yıldır yapılıyor Gazi mahalle-sinde 12 Mart katliamı anması. 1996yılından bu yana solun genel tavrıdeğişmemiştir. Anmayı düzenlemeadına yola çıktığını iddia edenler,nasıl daha kitlesel oluruz, nasıl şehitlerelayık bir anma yaparız, Gazi halkınınasıl daha fazla katarız yerine, yürüyüşkolunun nasıl düzenleneceği üzerinetartışmaları döndürüp durdular.

Bu nedenle de son 4 yıldır GaziMahallesi'nde iki ayrı anma düzen-leniyor. Şehit aileleri ve Halk Cep-hesi'nin birlikte yaptığı anmanın ya-nında solun biraraya gelerek oluş-turduğu çeşitli platformlar ayrı prog-ramlar düzenliyor.

Hatta öyle oluyor ki yıllardır oluş-turulan geleneği hiçe sayarak, Gazişehit ailelerinden önce mezarlığa var-ma telaşıyla sol, daha kendi kitlesibile tam olarak toplanmadan yola çı-

kabiliyor. 2009 yılında yapılan anmaprogramına bakıldığında bu daha netolarak görülecektir. O dönem anmayakatılanlar hatırlayacaktır; sol, mezarlığaCephe’den önce varma telaşıyla aile-lerin tepkisini çekmeyi dahi göze al-mıştır. Önce varınca öncü olunma-dığını hala öğrenemediler!

Gazi Mahallesi devletin tüm sal-dırılarına rağmen, devrimci dinamik-leri olan ve geleneğine sahip çıkanbir mahalledir. Gazi halkı kimin ogeleneği yaşattığını, kimin tüm be-delleri göze aldığını ve istikrarlı birbiçimde mahalleye, halka ve geleceğesahip çıktığını iyi bilir. Sahiplenmeside, 12 Martlar’da solun yaptırmayaçalıştığı tüm kortej tartışmalarınarağmen, anmalarda kitlesel olarakyerini alması da bundandır.

Katliamın olduğu 12 Mart '95 tenberi yapılan tüm anmalarda Cephegeleneği her türlü bedeli ödeyerekşehitlere ve direnişe sahip çıkmıştır.Bugün kendi politik kaygılarıyla ayrıanma düzenleyenlerin aksine her dö-nem birleştirici olmaya çalışmış vekitlesel yapılan toplantılarda alınankararları tüm şartlarıyla tek yerinegetiren olma sorumluluğunu taşımıştır.

1997 yılı anma programının ar-dından yapılan tartışmalar, solun bir-likte alınan ve kendi imzaları bulunankararlara grupçu kaygılarla nasıl uy-madıkları yazılı belgelerle de orta-dadır. O dönem anmanın rahat ya-pıldığı koşullarda tartışmalar yapan,önderlik iddialarıyla anmada yer alansol, saldırıların başlamasıyla birlikteaynı “iddia” yı gösterememiştir.

'98 yılının ardından devletin sal-

Gazi Halk Cephesi

Birlikler, Platformlar Gerçekler Üzerine

Kurulur!

8

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 9: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

dırdığı anma programlarında ne olursaolsun barikatlar kuran, şehitleri sa-hiplenme sorumluğuyla hareket edenyine Cepheliler olmuştur. Sokaklarıntutulduğu, kimsenin Gazi'ye gireme-diği, pankart açılmasına bile izin ve-rilmediği o koşullarda Cepheliler ça-tışmış ve düşmanın üstüne yürü-müştür. O günler kimsenin gelip“Biz önde yürüyeceğiz!” tartışmasıyapmadığı günlerdir.

Çünkü ön saflarda olmak bedelve cüret gerektirir. Son yıllarda isetüm bunların aksine şaşaalı cümlerlekurulan o platformlarda yapılan ilktartışma önde yürüme tartışması ol-muştur. Platformlarda “en komünist-en devrimci” tavır sergilendiği iddiaedilerek Cephe’ye karşı birlikler ör-gütlenmiştir.

Tarih tanıktır, solun tüm çocuklukhastalıklarına rağmen, 17 yıl boyuncabir kez bile unutmadık yaşadıklarımızı,hesap sorma kararlığlığımızdan biran bile vazgeçmedik. Şehitlerimiz ta-nıktır, anılarını yaşatmak için hepdaha bir adım ötesini yapabilmek içinçalıştık. Gazi’yle bütünleştik, büyüdük.

İşte bu nedenledir ki; Gazi anmasına

sahip çıkmak, anma günlerinde Gazi’yegelip bir bildiri yayınlamak, iki toplantıyapmakla olmaz...

Gazi anmasına sahip çıkmak bizimiçin ayaklanmaya katılmamız kadar,ayaklanmadaki önderliğimiz kadardoğal ve olması gerekendir.

Bundan dolayıdır ki, Gazi anmasıaynen ayaklanma gibi, Gazi halkınınve Cephe'nin onurudur, kimse erkenkalktım benim oldu diyemez.

Yıllarca süren Gazi davasının pe-şinden ülkenin en ücra köşesine kadarhalkla birlikte giden de bizdik. Davanınburjuvaziye, düzen partilerine, Alevibezirganlarına satılmasına izin ver-medik. Bundan sonra da bu tür ucuzkurnazlıklara izin vermeyeceğiz...

Ve gün gelmiş ailelerin sahip çık-madığı durumlarda da biz sahip çık-mışızdır.

O şehitlerin resimlerini koruya-bilmek için bedeller ödemişizdir.

Kimse unutmamalıdır; biz yüz-lerce şehidin ailesiyiz. Gazi mezarlığıbizim şehitlerimizle dolmuştur.

Herkes bunu böyle bilmelidir.Ve hiç kimse halka ve devrimcilere

rağmen hesaplar yapmasın. Çünkübu hesapların hiçbiri bugüne kadartutmamıştır, tutmaz...

Sonuç olarak birlikler gerçeklerüzerine kurulur. Gerçeklere yaslan-mayan birlikler kalıcı olamazlar...

Biz hep halkın birlikteliğine inan-dık. Gücün ortaya çıkmasının da okapsayıcılıktan geçtiğini söyledik.Bu nedenle bugün Cephe’ye karşıkurulan birliklerle 12 Mart’a sahipçıkıyor gibi görünmek kimsenin yıl-larca yaptığının üstünü örtmez veonu temize çıkaramaz. Gazi onur,Gazi namus, Gazi vatandır. Gazi Cep-he’dir. Sıradan sözler değildir bunlar.Kanıtı verdiğimiz tutsaklıklar, kanıtıdöktüğümüz kan, kanıtı ödediğimiznice bedeldedir. Bu gerçeği değiştir-meye hiç kimsenin gücü yetmez.

Bu nedenle kendine devrimci, soldiyen tüm güçleri; rekabetçi, subjektifbirlik çağrılarından çıkıp gerçekçi ol-maya, gerçeklere saygı göstermeyeve halk saflarında tutarlı bir mücadeleçizgisinde yer almaya davet ediyoruz...

Gazi Halk Cephesi

29 Şubat da basında yer alan,Adıyaman’ın Karapınar Mahalle-si’nde Alevilere ait yaklaşık 45 evinkapılarının ve bahçe duvarlarınınkırmızı boyayla boyanması üzerineDevrimci Alevi Komitesi (DAK) ya-zılı bir açıklama yaptı.

6 Mart tarihli açıklamada, dahaönce yaşanan katliamlar hatırlatılarak,“Adıyaman’daki Alevi canlarımız doğalolarak ‘Sıra bizde mi?’ diye kaygıla-nıyorlar.” denildi.

Anadolu’da yaşayan halkların hertürlü kışkırtmaya rağmen yüzyıllardırbir arada yaşadıklarını belirten DAK,açıklamasını “Yeni katliamların ol-maması için Pir Sultanlar gibi, SeyitRızalar gibi mücadele edelim.” söz-leriyle bitirdi.

Adıyaman’da AlevilerinEvlerini İşaretleyenlerBulunsun

Adıyaman’ın Karapınar ve YunusEmre mahallelerinde Alevilerin ya-şadığı evlerin 26 Şubat’ı 27 Şubat’abağlayan gece işaretlenmesiyle ilgiliolarak Alevi Bektaşi FederasyonuGenel Yönetim Kurulu imzasıyla 29Şubat günü yazılı bir açıklama ya-pıldı.

Adıyaman Valiliği’nin, “Bunu ya-pan bir çocuk da olabilir” açıklama-sının eleştirildiği açıklamada, “Adı-yaman’ın yerel yöneticilerini, İçişleriBakanını, Başbakanı ve hükümetisorumlu davranmaya gerekli önlem-leri almaya ve bu saldırıyı yapanlarıbulmaya davet ediyoruz.” denildi.

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği(PSAKD) Sultanbeyli Şube Başkanı SadegülÇavuş’a, AKP’li Sultanbeyli Belediyesi’ninzabıtaları tarafından “hakaret etmek, çalış-malarını engellemek, görevlerini yaptır-mamak için direnmek, kamu malına zararvermek, nitelikli suç işlemek ve zincirlemesuç işlemek” gerekçesiyle açılan davanın13. duruşması 2 Mart günü SultanbeyliAdliyesi 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndegörüldü. Duruşma 6 Nisan 2012 tarihineertelenirken; PSAKD konuyla ilgili olarak6 Mart tarihli yazılı bir açıklama yaptı.

Sultanbeyli’de cemevi yapmaya 2003yılında karar veren ve bunu 2010 yılındahayata geçinen PSAKD, yaptığı açıklamada,bugüne kadar yaşadıkları tüm saldırılarıanlatarak, “İnançlarımızın ayaklar altınaalınmasına izin vermeyeceğiz!” ifadesindebulundu.

Saldırılarınız Alevi Halkımızınİnancını Bitiremeyecek

Saldırı Varsa Direniş de Var

9

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

“Kerbela Hala Susuz, Sivas’ta Tenimiz Yanmaya Devam Ediyor...

Maraş Hala Kan Ağlıyor...Yeni Katliamlara İzin Vermeyeceğiz!”

Page 10: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

HA LİL KA YA, 70 ya şın da, Ga zi’yesal dı ran kont rge ril la nın kat let ti ği ilk Ga -zi li’y di. Ha lil De de’nin akan ka nı ya -yıl dı Ga zi’nin so kak la rı na. Kan öf ke yedö nüş tü.

ZEY NEP POY RAZ, 1970 doğumlu.80’li yıl lar da dev rim ci ler le ta nış tı. Kat -lia mı duy du ğun da otur duk la rı Der bentMa hal le si’nden ko şup Ga zi hal kıy la bir -lik te di ren di, şe hit düş tü.

Dİ LEK SE VİNÇ, ye ni ev liy di. İkiay lık ha mi ley di ve bir kon fek si yon iş -çi siy di. Di re nen le rin sa fın da kar nın da-ki be be ğiy le ölüm süz leş ti.

FEV Zİ TUNÇ, 22 ya şın day dı. Slo -gan la rıy la, öf ke siy le di re nir ken kat le -dil di.

RE İS KO PAL, he nüz 20 ya şın dabir ter lik fab ri ka sın da iş çiy di. Ga zi ayak -lan ma sın da ise bir sa vaş çı. Bir emek çi-nin onu ru ve cü re tiy le ölüm süz leş ti.

MÜM TAZ KA YA, 22 ya şın da Ga -zi li bir de li kan lıydı. Sal dı rı yı duy du -ğun da te red düt süz Ga zi’ye koş tu. Hal-kın saf la rın da di ren di ve şe hit düş tü.

GEN CO DE MİR, Üm ra ni ye’de şe-hit dü şen ler den di. 33 ya şın da, üç ço cukba ba sıy dı. 15 Mart’ta Ga zi kat li amı nı

pro tes to ederken kontrgerillanın açtığıateşle katledildi.

HA KAN ÇU BUK, 22 yaşında in -şa atlarda su te si sat çı sı olarak çalışıyordu.İki yıl dır dev rim ci ler le iliş ki si var dı.Po li s tarafından ba şın dan vu rul du. İS Mİ HAN YÜK SEL, Kat le dil di -

ğin de 52 ya şın day dı. Ma raş kat li amı nıya şa mış tı. Üm ra ni ye’de Ma raş’ın, Ga -zi’nin he sa bı nı sor mak için yü rür ken

sır tın dan vu rul du. İS MA İL BAL TA CI, 1 Ma yıs Ma -

hal le si’nin ku ru lu şun da yer alan biremekçiydi. 15 Mart’ta Üm ra ni ye’de sal -dı ran po li se kar şı ça tı şır ken kat le dil di.

HA SAN PU YAN, iki ço cuk ba ba -sıydı. Ga zi kat li amı nı protesto için ya-pılan yürüyüşte kat le dil di.

YA ŞAR AY DIN, halk tan bi riy di.Ha kan Çu buk vu rul du ğun da tak si si neyer leş ti rip hız la has ta ne ye ye tiş tir di. Ge -ri dö ner ken ge çir di ği tra fik ka za sın dayaşamını yitirdi.

Ga zi ve Ümraniye katliamının üze-rinden 17 yıl geçti. Katilleri cezalan-dırılmadı. AKP katilleri akladı.

Gazi, oligarşinin katliamı olduğukadar aynı zamanda halkın onurlu mü-cadele tarihine yazılmış direniştir. Ma-hallelerimizin, tarihimizin, şehitlerimizinyok edilmesine izin vermeyeceğiz.AKP, Kentsel Dönüşüm adı altında sa-dece evlerimizi yıkmayacak, tarihimizi,değerlerimizi, şehitlerimizi de yerle biretmek istiyor.

Oligarşi onyıllardır katliamlarla, te-rörle, uyuş tu ru cuyla, fu huşla, hırsızlıkve her tür den yoz laş tır ma po li ti ka la-rıyla Ga zi hal kını teslim alamadı. Ga-zi’nin örgütlülüğünü yok edemedi. Gazihalkı onur lu di reni şi ne ve şe hit le ri nesa hip çı ktı. Gazi halkı AKP’nin kentsel

yıkım saldırısı karşısında da şehitleri-mize yaraşır biçimde direnecektir. Ga -zi şe hit le ri mi zi say gıy la, onur la anı -yo ruz...

SEZ GİN EN GİN, en genç şe hi diy-di Ga zi ayak lan ma sı nın. Li se li Dev-Genç’ li bir dev rim ci ola rak mü ca de le yeatıl dı. Cep he li ol du. Ayak lan ma bo yun-ca kah ra man ca ça tı şa rak şe hit düş tü.

FA Dİ ME BİN GÖL, Kars lı, ev li veço cuk la rı var dı. Ço cuk lu ğun dan be riça lı şan bir emek çi, Ga zi li le r’in Cep -he li ab la sıy dı.

DİN ÇER YIL MAZ, To kat’lı, 19ya şın da kon fek si yon iş çi si bir genç ti,Cep he li’y di. Kat lia ma kar şı ilk tep ki-nin ör güt len me sin de ve öf ke nin ayak -lan ma ya dö nüş me sin de can la baş la ça-lıştı ve çatışarak şehit düştü.

HA SAN GÜR GEN, 26 ya şın da,Si vas Za ralı’ydı. Emek çi dir Ga zi’de kihe men her kes gi bi... Cep he ta raf ta -rıy dı. Ga zi ayak lan ma sın da, Pan zer’inüze rin de ki üç kah ra man dan bi ri si deHa san’dı.

ALİ YIL DI RIM, 22 ya şın da, Si-vas, Ha fik il çe sin den di. Li se li Dev-Genç’li ol muş tu. Ga zi’de ki sal dı rı yıdu yar duy maz Ok mey da nı’nda hal kıtop la yıp Ga zi’ye doğ ru yü rü yü şe ge -çi ren ler dendi. Pan ze rin üze ri ne çı kanüç genç ten bi ri de oy du.

MEH MET GÜN DÜZ, üç ço cukba ba sı bir emek çiy di. 1958 Er zu rumdo ğum luydu. Cep he li olan Gündüz,emekçi elleriyle kuduğu barikatlarınbaşında po lis pan ze rin den açı lan ateş-le ölüm süz leş ti.

AKP, Evlerimizle Birlikte Tarihimizi, Değerlerimizi ve Şehitlerimizi de Yıkmak İstiyor!

Şehitlerimize Sahip Çıkacağız

10 KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 11: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Yalnızca Türkiye solunu birleş-tirmeyi değil, emperyalizme karşıdünyadaki tüm anti-emperyalist ör-gütleri birleştirmek için canla başlaçalışan ve 9 Kasım 2009’da hapis-hanede yakalandığı hastalıklar nede-niyle şehit düşen Eyüp Baş’ın adınıalan “Uluslararası Emperyalist Sal-dırganlığa Karşı Halkların BirliğiSempozyumu”nun üçüncüsü, 2-3Mart tarihlerinde İstanbul Meci-diyeköy’de bulunan MecidiyeköyKültür Merkezi’nde yapıldı.

Halk Cephesi’nin çağrısına kulakveren dünyanın çeşitli ülkelerindenanti-emperyalist örgütler, temsilci-lerini büyük umutlarla Türkiye’yegönderdiler. Dünyanın anti-emper-yalist kalbi, o günlerde Türkiye’deattı. Sempozyuma Arap ülkelerindenSuriye, Filistin, Irak, Lübnan veMısır’ın yanı sıra İran, Rusya, Bul-garistan, Yunanistan, İngiltere, İr-landa, Honduras, Filipinler, Bang-ladeş, Nepal ve Hindistan’dan tem-silciler katıldı.

Sempozyumda, TAYAD’lı Aile-lerin, özgür tutsakların ürünlerinintanıtıldığı ve İrlandalı heyetin kendimücadelelerini anlatan stantlar açıldı.Ayrıca salonda Liseli Dev-Genç’inyürüttüğü “Füze Kalkanı Değil De-mokratik Lise İstiyoruz” kampanya-sında yapılan eylemlerin fotoğraflarıda sergilendi.

Açılış konuşması ve saygı duruşuyla

başlayan sempozyumda, ilk olarakHalk Cephesi’ni tanıtan bir sinevizyonizletildi. Ardından Halk Cephesi adınaYeter Gönül tarafından, emperyalizmintarihsel sürecini anlatıldığ bir konuşmayapıldı. Gönül, emperyalizme karşıverilen kurtuluş savaşlarından bahse-derek, “Emperyalizmin değiştiğini söy-leyenlere diyoruz ki, emperyalizm de-ğişmemiştir, emperyalizm halen kat-letmeye, halkları sömürmeye devametmektedir.” dedi. Emperyalizme veonun yerli işbirlikçilerine karşı mücadeleedilmesi gerektiğini söyleyen Gönül,konuşmasını “Emperyalizme karşı bir-leşelim, direnelim, savaşalım, kaza-nalım! Halkız Haklıyız Kazanacağız!”sözleriyle bitirdi.

Lübnan’dan gelen Hizbullah tem-silcisi, ABD ve siyonizme karşı mü-cadale eden herkese ve özellikleEyüp Baş’a selam göndererek baş-ladığı konuşmasında, ABD’nin te-rörist, hırsız ve en büyük şeytan ol-duğunu belirtti. “Bizim stratejik he-defimiz emperyalizmin hegemonya-sını düşürmek olmalıdır.” diyen Hiz-bullah temsilcisi, ABD’nin Suri-ye’deki politikalarını anlatarak Su-riye’nin yanında olduklarını söyledi.Konuşmasını, bu sempozyumu dü-zenlediği için Halk Cephesi’ne te-şekkür ederek sonlandırdı.

KESK adına konuşma yapan Ak-man Şimşek de, kısaca KESK’i ta-nıtarak, sendika olarak faşizme ve

emperyalizme karşı olduklarını be-lirtti. Şimşek, Arap ülkelerinde kigelişmelere değinerek, “Emperya-lizme karşı bir durum varsa ilerici-gerici tartışmalarına girmeyerek,desteklenmesi gerektiğini” söyledi.Tayyip Erdoğan’ın Libya’ya gittiğindekrallar gibi karşılandığına ve “vanminıt” dediğinde Arapların onu elüstünde tuttuğuna dikkat çeken Şim-şek, sempozyumda bulunan Arap de-legelere seslenerek, “Sizin içinizegiren en büyük şeytan!” dedi.

Yapılan konuşmaların ardındansempozyuma ara verildi ve dahasonra 1. oturuma geçildi.

Konuşmacılar çağrılmadan önceÖzgür Tutsaklar’dan gelen mesajokundu. 1. oturumun konusu “Em-peryalizmin devrimcilere yönelik sal-dırıları ve tecrit politikası” idi. HalkınHukuk Bürosu’ndan Av. Ebru Tim-tik yönetiminde başlayan oturumdailk konuşmayı yine Timtik yaparak,“Geçen sene size buradan seslenen,çok değil bir yıl önce burada olanYasemin Karadağ bu gün hapisha-nede. Yine Remzi Uçucu Sincan FTipi tecrit hücrelerinde. Karadağ’ınyoldaşları onun mücadelesini sür-dürüyor. O yüzden gözü arkada de-ğil.” dedi.

Sempozyuma İngiltere’den ka-tılan Iraklı Fevauz Gaza Hilmi, Av-rupa’daki tecrit sistemini, hapishanekoşullarını anlatarak, Irak’taki Ame-

Emperyalizme Karşı Birleşelim,Direnelim, Kazanalım!

11

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Page 12: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

112

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

rikan işgaline değindi. Hilmi, Ame-rika’nın askerlerini geri çekmesiyleişgalin bitmediğini söyledi.

İrlanda’dan katılan Dermot Do-uglas ise, “Özgürlük ve adalet içinmücadele eden ve burada bulunanherkesi selamlıyorum.” diyerek baş-ladı konuşmasına. İrlanda’nın tarihselsürecini anlatarak, ülkesinin 800 yılboyunca İngiliz işgali altında oldu-ğunu ve işgal sürdükçe direnişin sü-receğini belirtti. İşgal altındaki İr-landa’nın 6 bölgesindeki tutsaklarındurumundan bahsederek, 26 bölgedede siyasi baskının olduğunu söyledi.Douglas son olarak İrlandalı tutsak-larla dayanışma çağrısında bulundu.

Sempozyuma Rusya’dan katılanAlexsander Chebotaryov, sözlerineLenin’in, burjuvazinin savaşta vatansavunması hakkındaki söylediği birsözle başladı. Demokratik savaş diyebir şeyin olmadığını ifade eden Che-botaryov, “Bunun arkasında emper-yalist savaş vardır.” dedi.

Yunanistan Yeni Sol Akımı adınakatılan Yorgo Kreasidis, emperyalist-lerin kamu sektörünü yok ederek yenibir sistem getirmek istediklerini, özel-leştirmeler yapıldığını ve 1 milyon iş-çinin işsiz kaldığını, binlerce evsizinolduğunu söyledi. Bunu yaratan IMFile yapılan anlaşmalara karşı sokaklaraçıktıklarını sözlerine ekleyerek, bazıtalepleri olduğunu belirtti. Yunanistansoluna seslenerek sokakları, okullarıişgal çağrısında bulundu.

Kreasidis’in ardından sözü Av.Behiç Aşçı aldı. Aşçı özellikle em-peryalizmin beyinlere saldırdığınısöyleyerek dillerden bazı kavramlarıçıkartarak unutturmaya çalıştığınıanlattı. Örneğin emperyalizm, faşizmgibi kelimeleri unutturarak; global-leşme, küreselleşme gibi kelimeleriyaymaya çalıştığını ifade etti. Aşçı,ısrarla emperyalizm ve faşizm keli-melerini kullanacaklarını söyleyerek,“Çünkü 21. yüzyılda değişen bir şeyyoktur.” dedi. Irak’ta ve Libya’dakisaldırılara da değinen Aşçı, emper-yalizmin medyayı kullanarak Saddamve Kaddafi’yi “diktatör” diyerektecrit ettiğini ve daha sonra onlarıkatlettiğini söyledi.

Son olarak söz alan Ebru Timtik,Türkiye hapishanelerindeki tecrit ko-şullarından bahsederek, “Tecrit, em-peryalist bir politikadır; tecrit,yasal bir işkencedir; tecrit, fizikiolarak yok edemediğini ideolojikolarak yok etme politikasıdır.”dedi. Ayrıca Türkiye’nin hasta birtutsağı çıkartmak için mücadele edil-mesi gereken, daha basılmamış birkitaba dahi toplatma kararları çıkarılanbir ülke olduğundan bahsetti.

Oturumun sonunda soru ve ce-vaplara geçildi. Ardından Taksim’de,Ayhan Efeoğlu’nun gömüldüğü yeribulmak için yapılacak olan yürüyüşeçağrı yapıldı. Böylece sempozyumun1. günü sona erdi.

Sempozyumun 2. gününde ilk ko-nuşmayı Çağdaş Hukukçular Der-neği (ÇHD) Genel Başkanı SelçukKozağaçlı yaptı. ÇHD’yi kısaca ta-nıtan Kozağaçlı, “Raporlamak, şikayetetmek için değil, mücadele etmekiçin buradayız.” diyerek Türkiye’deişkencenin azaldığını söyleyenlerekarşılık “Ülkemizde etkili ve siste-matik işkence sürmektedir. Sokaktanmezara kadar işkence sürmektedir.İşkencede sadece nitelik değişikliğivardır.” dedi. Kuzey Afrika’daki ge-lişmelere değinen Kozağaçlı, içeriden,yani kendi dostlarımızdan haber ala-bilmenin gerekliliğine ve öneminede vurgu yaptı.

Ardından Dev-Genç adına MahirBektaş kürsüye çıktı. Bektaş konuş-masına başlamadan önce Eyüp Baş’ıselamladı. Emperyalizmin katliam-cılığına değinerek, “Şimdi de AKPiktidarını yanına alarak Suriye veİran’a saldırmaya hazırlanıyorlar.”dedi. Bektaş, AKP’nin Amerikan iş-birlikçiliğine değinerek, füze kalkanınıneden kurduklarını anlattı. Ve buna

karşılık olarak Liseli Dev-Genç’lilerinfüze kalkanına karşı yaptıkları kam-panyayı anlattı. Kampanya süresincesadece bildiri dağıtıp, afiş yapma-dıklarını, aynı zamanda militan birşekilde direndiklerini de ifade etti.Bu kampanya süresince AKP iktida-rının kampanya çadırlarına durmadansaldırdığını, 250 kez gözaltı yapıl-dığını ve Kocaeli’deki saldırılardaDev-Genç’li olan Meral Dönmezve Gülşah Işıklı’nın tutuklandığınısöyleyen Bektaş’ın konuşmasının ar-dından “Füze Kalkanı Değil Demo-kratik Lise İstiyoruz“ kampanyasınınsinevizyonu izlendi.

Sinevizyondan sonra ikinci gününbirinci oturumu Halk Cephesi’ndenCihan Keşkek yönetiminde başladı.Oturumun konusu “Latin Amerika,Uzakdoğu Halklarının Mücadelesive Emperyalist Saldırganlık” idi.Keşkek konuşmacılara söz vermedenönce kendisi kısa bir konuşma ya-parak, anti-emperyalist bir cepheningerekliliğinden bahsetti.

Oturumun ilk konuşmacısı olanFilipinler Ulusal Demokratik Cep-hesi’nden Dan Borjal, Filipinler ül-kesindeki bağımsızlık savaşlarını an-lattı. Önce İspanya’nın işgaline, ar-dından 19. yüzyılda Amerika’nın iş-galine karşı savaştıklarını anlatanBorjal, şu anda vermekte olduklarıdevrim mücadelesinin stratejilerinede değindi. Honduras’tan katılanGuillermo Moncada, önce kısacaülkesini tanıttı. Honduras’ın 17 aileyeait olduğunu ve ülkenin Türkiye’yebenzer bir şekilde emperyalizminüssü olduğunu anlattı.

İrlanda’dan katılan June Kellyise, Amerika’da 16 milyon evsizinve 32 milyon insanın yoksulluksınırı altında yaşadığını belirtti.

Page 13: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

113

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Bulgaristan’dan gelen Alla Gmi-gova, Doğu Avrupa’nın eskiden sos-yalist sistemde yönetilirken bu günemperyalist tahakküm altında oldu-ğunu söyledi. Gmigova, emperya-lizmin Slav ülkelerini arka bahçeleriolarak gördüklerini anlattı.

Nepal’den katılan Suresh Ma-gar, 2004 yılında tutuklanan 3 NKPüyesinin hapishanede yaşadıkları bas-kı ve zulmü anlattı. Nepal’in iç vedış düşmanları olduğunu belirterek,dış düşmanın emperyalizm ve Hin-distan yayılmacılığı, iç düşmanın isestatükocu ve parlamenterist partilerolduğunu söyledi. Bunlara karşı özel-likle emperyalizme ve yayılmacılığakarşı Nepal devrimine destek çağrı-sında bulundu.

Bangladeş’ten gelen, UlusalKurtuluş Konseyi temsilcisi FaiezulHakim, bu yapılan sempozyumunönemine değindi. Sempozyumun Or-tadoğu’daki gelişmelerin yaşandığıbir süreçte yapılmasının kendisinicoşkulandırdığını söyledi. Kendi ül-kesinden bahseden Hakim, Bangladeşpolisinin birçok insanı katlettiğinive sahte suçlamalarla gözaltına alıpkaybetmeler yaptığını ifade etti.

Hindistan’dan gelen ManikMukherjee, Hindistan’daki sistemingelişimini anlatarak, Hindistan yö-netiminin emperyalist, halkın iseanti-emperyalist olduğunu belitti. Ay-rıca Hindistan’ın, Bangladeş ve Ne-pal’deki sömürüsünü anlattı.

Konuşmacılar konuşmalarını bi-tirdikten sonra sözü alan Keşkek,ortak örgütlenmenin önemine deği-nerek, bu gün en acil ihtiyacın em-peryalizme karşı en geniş cepheyioluşturmak olduğunu vurguladı.

Yarım saat verilen aradan sonraikinci oturumla devam eden sem-pozyumda konu “EmperyalizminOrtadoğu ve Kuzey Afrika ülkele-rine yönelik saldırıları”ydı.

FHKC temsilcisi Davut Ahmet,Filistin’in siyonizmin hegemonyasınagiriş tarihini anlatırken, Suriye’denkatılan Samer Al Ayoubi Suriye’ninher zaman Filistin’e, Lübnan’a vebütün anti-emperyalist oluşumlarayer verdiğini söyledi. İran’dan ka-

tılan Mehdi Hamadani deanti emperyalistlere desteksunmaya hazır olduklarını söy-lerken, Lübnan KomünistPartisi’nden Mahmoud Kha-lil, Suriye konusuna değinerekdestek olunması gerektiğinibelirtti. Mısır ve Tunus’takigelişmeleri devrim olarak de-ğerlendiren Filistinli katılımcıDr. Muhammed Safa’nın konuşma-sının ardından sözü Halk Cephe-si’nden Özlem Kütük aldı. Kütük,Ortadoğu’daki gelişmelerin nedendevrim diye adlandırılamayacağınıanlattı. Konuşmasında Türkiye’ninbir işbirlikçi ülke olduğunu belirtenKütük, aynı zamanda da emperya-lizmin piyonu olduğunu belirtti.

Mısır Sosyalistler Birliği’ndenArap Lutfi, terimlerin önemine de-ğinerek Ortadoğu deyiminin yanlışolduğunu ve emperyalizmin bu şe-kilde Arap dünyasını yok etmek is-tediğini söyledi. Ve Mısır’daki ge-lişmelerin devrim olarak değil,devrim sürecinin başlangıcı olarakkabul edilmesi gerektiğini aktardı.

Suriye’den katılan Dr. CevatFaris, Irak’taki direnişlerden bahse-derek, direnişlerin bugün Amerikanaskerlerinin çekilmesinde etkisi ol-duğunu belirtti. Afrika DevrimciHalk Cephesi’nden Nana, örgüt-lenmelerini anlatarak, emperyalizmekarşı birlikte mücadele etmenin çokönemli olduğunu belirtti.

3. oturumda ilk konuşmayı Gam-ze Keşkek yaptı. Keşkek konuşma-sına emperyalizme karşı bağımsızlıkmücadelesi veren dünya halklarını,tüm devrimci önderleri selamlayarakbaşladı. Emperyalizmi ve ona karşımücadelenin önemini vur-gulayan Keşkek, sempoz-yumun hedefinin anti-em-peryalist cepheyi kurmakolduğunu belirtti. Ardındananti-emperyalist birlik oluş-turulması gerektiğine vurguyaparak, bu konuda özel-likle komiteler oluşturul-ması şeklinde önerilerdebulundu.

Diğer katılımcıların da

bölgesel temsilci olarak yaptıklarıiki dakikalık konuşmalarda önerilerve mücadele çağrıları yapılarak, birlikve cephe oluşturulması gerektiği ko-nuşuldu.

Sempozyumun son saatlerindesahneye çıkan Grup Yorum üyeleriküçük bir konser verdi.

Sempozyumun 3. günü olan 4Mart günü sonuç deklarasyonununtartışıldığı gün oldu. Aynı gün, katı-lımcılarla birlikte İstinye’de bulunanAmerikan Konsolosluğu önündeeylem yapıldı. Türkçe, Arapça veİngilizce atılan sloganlarla, “Em-peryalizm Yenilecek Direnen Halk-lar Kazanacak” pankartıyla yürüyüşyapılarak konsolosluğun önüne ge-lindi. Burada sözlü bir açıklamayapan Veysel Şahin, yaptıkları sem-pozyum hakkında bilgi vererek, kon-solosluğu işaret etti ve “İşte açlığı-mızın, yoksulluğumuzun ve savaşlarınsorumlusu emperyalizmdir, Ameri-ka’dır!” dedi. Şahin’in konuşmasıSever Işık tarafından Arapça’ya, Ler-zan Caner tarafından İngilizce’yeçevrildi. Daha sonra sempozyumakatılan diğer katılımcılar da kısabirer konuşma yaptılar. Eylem “SavraSavra Hatta Nasr”, “Yankee GoHome”, “Amerika Defol Bu VatanBizim” sloganlarıyla sona erdi.

Halk Cepheliler, 1Mart günü Okmeydanısokaklarında önlükleriylesesli çağrılarda buluna-rak, bildiri dağıttılar veafiş astılar. Mahalle pa-

zarında da devam edenbildiri dağıtımında halkınyoğun ilgisiyle karşılan-dılar. 8 kişinin katıldığısempozyum duyurusueylemi iki saat sürdü.

Sempozyum Çalışmaları Son Güne Kadar Devam Etti

Page 14: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

18-19 Şubat tarihlerinde Okmey-danı Altınsaray Düğün Salonu’ndayapılan “Yıkım Değil Yerinde Islahİstiyoruz” Sempozyumu’nda sonuçbildirgesi ve Divana sunulan komiteönergeleri yayınlamaya devam edi-yoruz.

ÖNERGE 1:Tüm Halkın Sağlıklı Bir Konuta Sahip Olma Hakkı Vardır

Konut ve barınma sorunu bir top-lumsal sorun olduğu kadar, aynı za-manda bir ekonomik kalkınma so-runudur. Bir sistem sorunudur. Konutve barınma sorunu devlet tarafındanbedelsiz olarak karşılanmalıdır. TOKİ(Toplu Konut İdaresi), konut sorununaçözüm değildir. TOKİ, tekellerin hiz-metinde bir rant aracıdır.

Yıllardır, “Gecekondu sorunu" ola-rak tartışılan olgu, ekonomik, sosyalve siyasal temellerinden soyutlanaraktartışılamaz. Her şeyden önce "gece-kondu sorunu", yoksulluk sorunudur."Gecekondu sorunu", bağımlılık so-runudur, bugün için IMF politikalarınıntartışılması sorunudur. "Gecekondusorunu", faşizm ve demokrasi sorunudemektir. "Gecekondu sorunu", tümTürkiye'nin konut, sağlık, eğitim po-litikalarının tartışılması sorunudur.“Gecekondu sorunu” emperyalizmebağımlı kapitalist sistemin oluşturduğuçarpık sanayileşme, çarpık kentleş-menin bir sonucudur. İktidarların tümbunları gözden kaçırarak sorunu "ka-çak yapılaşmaya", “depreme daya-nıksız yapılar”a indirgemek istemesitemelde "gecekondu sorununu" ege-menlerin, zenginlerin güvenliği vekar sorunu olarak görmesidir.

Bu nedenle, gecekondu mahalle-lerinde barınma hakkı için yaptıklarıkonutların meşru ve yasal sahibi debu konutlarda oturan halktır. BUHAKKIN TÜM YASALARLA GÜ-VENCE ALTINA ALINMASI İÇİNDEVLET BU KONUTLARDA

OTURANLARA BEDELSİZ OLA-RAK TAPULARINI VERMELİDİR.BU TAPULARIN İHTİYAÇLARIKARŞILAMANIN DIŞINDA KARVE RANT ARACI OLARAK KUL-LANILMASINA İZİN VERİLMEZ.

GEREKÇE; Konut ve barınmahakkı tartışılmaz, devredilemez, vaz-geçilemez evrensel bir haktır. Bu hakdevlet tarafından bugüne kadar kar-şılanmamıştır. Bu sorunu çözmek içindevletin yoksul gecekondu halkınınbarınma hakkı için yaptıkları evleribaşlarına yıkıp mahallerinden sürmesimeşru değildir. Devletin gecekondumahallelerinde bulunan evleri sağlıklıve güvenli hale getirmenin yanındabu mahallelerin; yol, su, elektrik, sağ-lık, eğitim gibi alt yapı eksikliklerinibedelsiz olarak yapmalıdır. Konut so-rununa “çözüm” olacağı söylenenTOKİ işleyişi, hedefleri ile kamu ku-rumu niteliğinden sıyrılmış bir “tekel”gibi hareket etmektedir. Zengin, varlıklıkesimlere konut yapıp satarken, yoksulkesim için yaptığı konutları da mali-yetinin iki katına satmaktadır.

Büyük şehirlerin gecekondularındayoksul milyonların toplanması, sö-mürüye dayalı kapitalist sistemin ya-rattığı bir sonuçtur. Kimse buralaraisteyerek gelmemiştir. 1940’ların so-nundan itibaren ülkemizin Amerika’nın,emperyalistlerin sömürü alanı halinegetirilmesiyle birlikte, gelişen çarpıksanayiye işgücü sağlamak amacıylakırdan kente doğru büyük bir göç dal-gası yaşanmaya başlamıştır. O gündenbugüne tarımın ve hayvancılığın sürekliyok edilmesine paralel olarak bu göçartarak devam edegelmiştir.

Böylece, çarpık gelişen sanayininucuz işgücüne olan gereksinimi buşekilde karşılanırken, diğer yandanda kırsal alandan koparılan milyon-larca insan kent yaşamına hiçbir ih-tiyacı karşılanmadan sokulur. Kentlereaş ve iş için göç eden insanların entemel sosyal ihtiyaçları için hiçbirkaynak ayrılmaz, yani ne devlet nede ucuz işgücünden yararlanan pat-

ronlar elini taşın altına sokmaz.

Kırdan kente göçler 1990’lı yıl-larda köy boşaltmalarıyla hep devametmiştir. 1960'larda % 25'lerde olankent nüfusu bugün göçlerle %80’eulaşmış durumdadır. Halen uygulananIMF’nin tarımı yok eden politikalarıile önümüzdeki 10-15 yıl içerisindekır nüfusunun %10’a düşürülmesihedeflenmektedir. Son 4 yılda 1 mil-yon insanın İstanbul'a göç ettiği ger-çeği, bunun açık göstergesidir.

Barınma hakkı çözülmeyen mil-yonlarca insanımız derme çatma kon-dularda yaşama savaşı verirken, buülkeyi yönetenler, bunu kendilerinesorun yapmamışlardır. Adeta gör-mezden gelmişlerdir. Sadece seçim-den seçime hatırlanacak oy deposuolarak görmüşlerdir.

Köyünden kasabasından iş-ekmekiçin, bir yatak bir yorgan gelen insanlarda barınma sorunlarını çözmek içinkendi evlerini yaptılar, kendi mahalle-lerini kurdular. Yoksul halk evleriniyaparken devrimcilerin olmadığı yer-lerde, mafyaya arsa bedeli, kamu gö-revlilerine rüşvet vermek zorunda kal-mışlardır. Bazı konut sahipleri de bunaek olarak 1984 yılında işbirlikçi ANAPHükümeti tarafından çıkartılan “taputahsis belgelerini” para karşılığı almış-lardır. Gecekondu yoksulları elektrik,yol, su ve kanalizasyon şebekelerinide yine kendileri kurdular. Yıllarca ça-murlu yolların kahrını çektiler. Mahal-lelerine okul yapılmadığı için 4-5 km.uzaklıktaki okula, çocukları bu insanlıkdışı koşullarda gidip geldiler…

“Yıkım Değil Yerinde Islah İstiyoruz” Sempozyumu, Yıkımlara Karşı Örgütlenme Çağrısıdır!

14

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 15: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Onlarca insanımız, yakınlardahastane, sağlık ocağı olmadığı için,ağır hastalıklar yaşadıklarında hastaneyollarında can verdiler…

Bu kadar bedel ödeyerek yaptıklarıbu konutların yasal ve meşru sahibide bu konutlarda oturanlar olmalıdır.

Gecekondu yoksulları; kondusubaşına yıkılarak oradan oraya sürül-mek istemiyor.

Gecekondu yoksulları; altyapısıolmayan, okulu, yolu, suyu, sağlıkocağı, camisi-cemevi, kültür merkezivb. olmayan mahallelerde yaşamakistemiyor.

Gecekondu yoksuları; her an yı-kılma tehdidi altında, konutunu ye-nilemek için bir çivi dahi çakamadığıbu evlerde oturmak istemiyor.

Gecekondu yoksulları; her an şa-fakta gelebilecek yıkım ekiplerinintehdidi altında devamlı günlük giy-sileriyle yatmak istemiyor.

Gecekondu yoksulları; kendi eme-ğiyle kurduğu bu mahallede komşu-larıyla birlikte oluşturdukları sosyalyaşamın tasfiye edilmesini istemiyor.

Gecekondu yoksulları; 40-50 yıldıryaşadığı evinin mülkiyet sorunununçözülmesini istiyor.

Gecekondu yoksulları; yaşadıklarımahallelerinin tüm alt yapı sorunla-rının çözüleceği, sosyal donatı alan-larının tamamlanacağı ve kendilerininde karar mekanizmalarına ve uygu-lama süreçlerine, emekleriyle katı-lacağı “YERİNDE ISLAH” projele-rinin yapılmasını istiyor…

ÖNERGE SAHİBİ:Gazi YıkımlaraKarşı Halk Komitesi

ÖNERGE 2: “Kentsel dönüşümprojelerini” sömürüye dayalı kapitalistsistemin ihtiyaçları, emperyalizm veyerli işbirlikçilerin çıkarları doğrul-tusunda uygulanmaktadır. Bu projeninuygulanmasının önündeki yasal-ana-yasal engelleri kaldıranlar da, ana-yasanın ve yasaların yapıcısı ve uy-gulayıcısı da işbirlikçi egemenlerinbugünkü iktidarı olan AKP’dir. “Kent-sel dönüşüm” yasa ve uygulamalarına

karşı, emekçilerin, yoksulların ba-rınma sorununun çözümü için halkınen meşru hakkı DİRENME HAK-KI'dır. EVLERİMİZİ YIKTIRMA-YACAK, DİRENECEĞİZ.

“Kentsel dönüşüm” projeleri ileevlerimiz ve mahallelerimiz boşaltı-larak işbirlikçi tekellere peşkeş çe-kilmek isteniyor. Bunu yaparken di-renişle karşılaşmamak için sinsiceoyunlar oynuyorlar. Mahallemizi kendiiçine yıkmak için “anlaşma” oyunla-rıyla, tapu veriyoruz aldatmacalarıyla,komşularımızı kandırıp işbirlikçileş-tirme çabalarıyla dayanışmamızı yoketmeye çalışıyorlar. “Provokatörlerekanmayın!” diyerek her türlü aldatmave oyalama yöntemini hayata geçiri-yorlar. Birliğimizi, beraberliğimizibozmak için Kürt-Türk ayrımını, mez-hep farklılıklarını kışkırtıyorlar. Ma-hallerimizde kumarı, uyuşturucu vefuhuşu yaygınlaştırıp halkımızı yoz-laştırmak istiyorlar. EMPERYALİZMEKARŞI ÜLKEMİZİ, KENTSEL DÖ-NÜŞÜME KARŞI KENTLERİMİZİVE MAHALLERİMİZİ SONUNAKADAR ÖRGÜTLÜ OLARAK SA-VUNACAĞIZ.

GEREKÇE: “Kentsel dönüşüm”emperyalizm ve işbirlikçi tekellerinçıkarları doğrultusunda uygulanmak-tadır. Bu proje, daha önce dağ başıolan yerlerde barınma hakkını kul-lanan gecekondulu yoksul halkın ev-lerinin başlarına yıkılarak mahalle-lerinden atılıp kentin çevresine sü-rülme projesidir. Bu rant projesininhedefi bununla da sınırlı değildir.Bu proje ile yaşam alanları ile kent-lerin tarihsel ve kültürel dokusu dayok edilmek istenmektedir.

İşbirlikçi AKP, yıkımlar için yasalalt yapının oluşturulması ile gece-kondu mahallelerine çeşitli gerekçe-lerle saldırılacağını açıkça ilan et-mektedir. Bunun için önceki dene-yimlerinden ders çıkartarak bir ma-hallede bir seferde yüzlerce-binlerceev yıkmaya çalışmak ve binlerceinsan ile karşı karşıya gelmek yerine,birbirinden uzak mahallelerden, birseferde her mahalleden önce 50-60evle “anlaşarak ya da anlaşmayarak”evleri yıkarak başlayacaklar. Yıkım

kararı henüz verilmemiş diğer kom-şularının “benim evim yıkılmıyor ki”tarzı düşünmelerini sağlayarak, buşekilde birbirlerine destek olmalarını,yıkım ekiplerine birlikte karşı koy-malarını engellemeye çalışıyorlar.

Yine aynı şekilde, aynı zamanaralığında birbirinden oldukça uzakiki, üç mahallede aynı anda yıkımyaparak, gecekondu mahallelerininyıkımlara karşı birleşmesini de en-gellemeyi hesaplamaktadırlar…

Bununla birlikte, mahallenin do-kusuna asla uyum sağlayamamış bazıbencil, çıkarcı ve yıkıcılarla işbirliğiyapan kimilerine rüşvet vererek, bun-lara moral bozucu propaganda yap-tırarak veya anlaşma, sözleşme im-zalatılarak, “sözleşmenin iyileştiril-mesi” anlamında daha fazla para tek-lifi yapılarak gecekondu halkının di-rencini kırmaya çalışmaktadırlar.Egemenlerin bu politikalarına ken-dilerine “sol” diyen bazı gruplar ta-rafından da bilerek ya da bilmeyerekdestek olunmaktadır.

Gecekondu yoksulları dün olduğugibi bugün de, kendisi için kurulacaktuzaklara düşmeden, oynanan/oyna-nacak oyunları bozarak, evlerini yık-tırmamak ve mahallelerinin tasfiyeedilmesini engellemek için, omuz omu-za dayanışma içinde direnmelidir…

Gecekondu yoksulları; birlikte-liklerini bozmaya, yozlaştırmaya,gençleri kumar, uyuşturucu-fuhuşbataklığına sürüklemeye çalışanlarakarşı bedeller ödeyerek nasıl müca-dele ettiyse, aynı kararlılıkla tasfiyeyekarşı mücadele etmelidir…

Gecekondu yoksulları, yaşam için-de oluşan kimi kırgınlıkları, çeşitlisuni gerginlikleri bir yana bırakıpkendi emekleriyle kurdukları bu ma-halleleri kanları canları pahasına ko-ruma kararlılığını göstermelidir.

Gecekondu yoksulları, Türk, Kürt,Laz, Çerkez demeden, Alevi, Sünniayrımı gözetmeden, oralı-buralı di-yerek kendilerini bölmeye, parçala-maya ve bu şekilde güçsüzleştirmeyeçalışanlara fırsat vermedi, vermeye-cektir…

DEVAM EDECEK

115

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Page 16: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Ada Organizasyon tarafından Bur-sa'nın Nilüfer semtindeki Müjdat Ge-zen Sanat Kültür Eğitim Merkezi'nde25 Şubat günü Grup Yorum Konseridüzenlendi.

Son dönemde Grup Yorum’a yö-nelik saldırılara karşı Grup Yorumdinleyicileri, 450 kişilik salonu yaklaşık650 kişi ile doldurarak cevap verdiler.Konser salonunda Grup Yorum veHalk Cephesi stantları da kurularak,15 Nisan'da Bakırköy'deki halk pazarıalanında yapılacak "Bağımsız TürkiyeOn'ların Türküsü" konserine katılımçağrıları yapıldı. Ayrıca Yürüyüş dergiside halka ulaştırıldı.

Konser programı, salonun küçükolmasına rağmen Grup Yorum’un bir-birinden güzel parçaları ve dinleyicilerinkatılımı ile oldukça coşkulu geçti. Ya-pılan konuşmalarda son süreçteki sal-dırılar anlatılarak AKP iktidarının sal-dırılarını boşa çıkarmanın yolununbirlik ve mücadeleden geçtiği anlatıldı.Konser boyunca “Türküler SusmazHalaylar Sürer", "Halkız Haklıyız Ka-zanacağız", "Mahir Hüseyin Ulaş Kur-tuluşa Kadar Savaş", "Ali Yıldız Ölüm-süzdür", "Kurtuluş Kavgada Zafer Cep-hede” sloganları atıldı. Konser başladığıgibi büyük bir coşkuyla sona erdi.

Grup Yorum HalkaUmut TaşıyorHalkın UmudunuKimse Bitiremez

Erzincan'da 10 Mart 2012 tari-

hinde, “13 Şubat Kapalı SporSalonu”nda yapılacak olan Grup Yo-rum konserinin tanıtım çalışmaları,27 Şubat-6 Mart tarihleri arasında dadevam etti. Erzincan merkezde bulu-nan Uzun Çarşı önünde stant açılarak,konserin duyurusu yapıldı. Ayrıcakırmızı önlükler giyilerek stant etra-fında konserle ilgili halka el ilanlarıdağıtıldı. Halkın yoğun ilgi gösterdiği,Tavır dergisi ve Grup Yorum 25. yılkonser DVD’sinin de yer aldığı tanıtımstandında, Grup Yorum şarkıları ça-lınarak, halaylar da çekildi...

4 Mart günü ek olarak CumhuriyetMahallesi’nde de el ilanları dağıtıldı.200 kadar el ilanının dağıtıldığı ça-lışmada, bilet satışı da yapıldı. Ma-hallede oturan halk konsere davetedildi. Açılan standa ise ilgi yoğundu.Stantta 250 el ilanı dağıtılırken 21de bilet satışı gerçekleşti.

Erzincan'ın köylerinde de konsertanıtımı yapıldı. 3 Mart günü Altın-başak Beldesi’nde onlarca afişlemeyapıldı ve yüzlerce bildiri dağıtıldı.Halkla sohbet edildi.

6 Mart günü Pülümür Gazi Lisesiönünde afişleme yapıldı. Bu sıradagelen AKP'nin polisi kimlik kontrolüyapmak istedi. Kimliklerini vermeyenDev-Genç’liler, takviye ekip çağırılarakgözaltına alınmak istendi. Dev-Genç'lilerise halka seslenerek “Biz bugün buradaGrup Yorum'un konser çalışmalarınısürdürdüğümüz için gözaltına alınmayaçalışılıyoruz. Bizler bu vatanda yaşı-yoruz. Seyit Rıza'nın torunlarıyız biz!

Bu polislerse Engin Çeberler'in katili-dirler…” diyerek halka seslendiler.Daha sonra afişlerin yasal olduğunuöğrenen amirleri, polislerini alarak gö-türmek istedi. Ancak içlerinden birisi"Ama amirim kimliklerini gösterme-diler." diyerek acizliğini ve keyfiliklerinihalka gösterdiler.

İşbirlikçi AKP'nin katil polisleriuzaklaştıktan sonra Dev-Genç'lilerhalka seslenerek, “Grup Yorum em-peryalizme karşı olan ezilen sömü-rülen halkların sesidir, Grup Yorumhalkın sesidir. Bugün burada gözaltınaalınmak istenmemizin sebebi GrupYorum'u susturmak istemeleridir.”dediler ve konsere katılım çağrısındabulundular. 10 biletin satıldığı gününsonunda Pülümür Belediyesi'ne degidilerek Grup Yorum konserine çağrıiçin anons başvurusu yapıldı.

7 Mart’ta yine Uzun Çarşı önündestant açıldı. 8 yıl aradan sonra verilenErzincan konserinin afiş ve el ilanlarıBarış ve İzzetpaşa mahallelerindedağıtıldı. Çarşı merkezi, BuğdayMeydanı ile Geçit Beldesi’nde deafişleme ve bilet satışı yapıldı, elilanı dağıtıldı. Gün sonunda 200 afişyapılıp, 450 el ilanı dağıtılırken 8Tavır dergisi ile 1 de konser DVD’sihalka ulaştırıldı.

Konser çalışmaları 5 Mart günüDersim'de Liseli Dev-Genç’liler ta-rafından da yürütüldü. Tunceli Üni-versitesi Mühendislik Fakültesi, Mes-lek Yüksekokulu, Edebiyat Fakültesive yemekhaneye konser afişleri asıldı;

Grup Yorum Halka Umut TaşıyorHalkın Umudunu Kimse Bitiremez

15 Nisan’da Bakırköy’de On’ların TürküsünüOn’lara Yaraşır Bir Şekilde Söyleyeceğiz

116

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 17: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

üniversitenin bahçesinde ve ders-liklerde bildiriler dağıtıldı. Öğren-ciler dışında çalışanlar ve güvenlikgörevlileri de konser ilanlarına ilgigösterdiler. Çalışmada 15 Nisan'daİstanbul' da yapılacak olan konserinde duyurusu yapıldı. Aynı gün Der-sim çarşısında da afişler asıldı. Ça-lışmalar sırasında 50 adet afiş asıldı,200 adet bildiri dağıtıldı.

Grup YorumIslah Olmayacak,Yola Gelmeyecek

Antalya Kışlahan Meydanı’nda4 Mart günü, Grup Yorum'a yapılanbaskılara karşı Grup Umudun Tür-küsü tarafından eylem yapıldı. GrupYorum'un adını duyan Antalya hal-kı, eylemin yapıldığı alanın etra-fında kordon oluşturmaya başladı.Yapılan basın açıklaması sık sıkhalkın alkışlarıyla bölündü. Ey-lemde, “Grup Yorum Susturula-maz”, “Baskılar Bizi Yıldıramaz”sloganları atıldı.

Açıklamada “AKP iktidarı Ame-rikan işbirlikçiliği görevini layıkıylayerine getiriyor. Halka karşı terörestiriyor ve halktan yana sanatyapan Grup Yorum'a saldırıyor.Grup Yorum'a saldırılarının altındaGrup Yorum'un 150 bin kişiyle bir-likte 'Bağımsız Türkiye' demesi,halkı mücadeleye çağırması yatıyor.AKP iktidarı ne yaparsa yapsınhalkın sanatını susturamayacak, neyaparsa yapsın bizleri ve Grup Yo-rum'u ıslah edemeyecek, yola ge-tiremeyecek. Cemo parçasına da-valar açsa da dinleyenleri tutuklasada yeni Cemolar büyüyecek ve kar-şılarına dikilecek. Elbet özgür ol-duğumuz o gün gelecek ve çocuk-larımız halaya duracak. Biz GrupUmudun Türküsü olarak Grup Yo-rum'un yolundan gitmekle onur du-yuyoruz ve gitmeye devam edece-ğiz.” dendi.

250 kişinin katıldığı eylem, 15Nisan’daki halk konserine yapılançağrı, hep beraber söylenen Cemove Çav Bella şarkıları ve çekilenhalaylarla sona erdi.

Emniyet Genel Müdürlüğü, “ÇevikKuvvet Temel Eğitim” kitabı hazırla-yarak 81 ilin Emniyet Genel Müdür-lüklerine gönderdi. Çevik Kuvvet’intemel eğitimi aslında halka saldırınınnasıl yapılması gerektiğini anlatıyor.“Gözaltına alırken, nerelere vurursanızdaha iyi olur?” sorusuna cevap veriyor.

Kitapta, polise copla saldırdıklarındanerelere vurmaları gerektiği şöyle an-latılıyor: "Atak noktaları siyatik sinirlerinolduğu yerlerdir. Bacağın arkasındakisiyatik sinirin 10 cm. dizin üstü ve ba-cağın önündeki dizin çevresindeki oynakyerler hedef seçilebilir. Kaval kemiğininsaldırı noktası bacağın arkasındaki kasıntam üzeridir."

AKP, polisi halka karşı eğitiyor vekendi silahlı gücünü daha da kemik-leştiriyor. Ve bunu yaparken, temel eği-tim adı altında halk düşmanlığını res-mileştiriyor. Daha yeni asker kaçağıbir genci başından vurarak öldüren iş-kenceci-katil polis, saldırıda ustalaşmasıiçin eğitiliyor.

Polis halkın güvenliği için değil,egemenlerin, oligarşinin güvenliği içinhizmet etmektedir. Bunun bizim içinanlamı ise polisin işkenceciliğidir. “İş-

kenceye sıfır tolerans” diyen AKP, sö-mürüsünü artırmasıyla birlikte saldırısınıda artırıyor ve güçlerini halka karşıdaha donanımlı hale getiriyor. Bu “temeleğitim” kitabının anlamı budur.

Kitapta belirtilen vurulacak yerlerin,zihinsel bir sersemlik yaratan zihinselacı; bacak kasında geçici felçler yarata-cağı da belirtiliyor. Eylemcilerin "yum-rukla" veya "aletle" direnişi halinde, önkoldaki sinirlerlere vurularak, saldırıların"bloke" edilebileceği bilgisi de veriliyor."Ön kol kemiği sinirine yapılan ataknoktası, ön kolun üst ve iç tarafı olmaküzere iki tarafta bulunur. Bu sinir noktalarıdirseğin 6-8 cm. üstündedir. Bu iki böl-geye atak kolda hissizlik oluşmasınaneden olur." denildi. Polislerin eğitimiise, kol ve bacaklarındaki baskı nokta-larına birer bant yerleştirilecek polislerinüzerinde yapılacak. Böylelikle polise,nereye vururlarsa daha çok acı verdire-cekleri öğretilecek.

Değil, en acı veren yere vurmak,onlar bizi işkenceleri sorgulara aldılar,öldürdüler, katlettiler. Polisin suçlarısaymakla bitmez. AKP’nin ve polisinintüm saldırıları sonuçsuz kalacaktır.

TAYAD’lı Aileler bu hafta dagörüş sonrası Bakırköy Hapishanesiönünde yaptıkları eylemle “YaseminKaradağ’ın Katledilmesine İzin Ver-meyeceğiz!” dediler.

Bu hafta kadın özgür tutsaklarınaçık görüşü vardı. Aileler daha yenisarılmışlardı evlatlarına. Daha sıcak-lıkları üzerlerindeyken yapıyorlardıeylemlerini. İçeride bir evlatları ölümünkıyısına itilmeye çalışılıyor, gündengüne eriyordu. Susamazlardı. Susmu-yorlardı. Eylemlerini bu sahiplenmeyleyapıyorlardı. Zalime, Yasemin’i tahliyeetmeyenlere olan hınçla attıkları slo-ganlarla başladılar eyleme.

“Yasemin Karadağ’ın Katledilme-sine İzin Vermeyeceğiz!” pankartınınaçıldığı ve 45 kişinin katıldığı eylemdeyapılan açıklamada, Yasemin Kara-dağ’ın sağlık durumu hakkında bilgiverilerek, “Yargılandığı mahkemededuruşmaları başladığı halde tahliye

edilmemektedir. Kontra şefi İbrahimŞahin sağlık durumu gerekçe göste-rilerek 2 kez tahliye edildiği haldeYasemin Karadağ oyalanmaktadır.Çıplak gözle bile sağlık durumununhapishanede kalmaya uygun olmadığıanlaşılabildiği halde mahkeme İstanbulAdli Tıp Kurumu’ndan rapor iste-miştir. Niye? Nitekim halen Adli TıpKurumu’ndan beklenen rapor gelme-miştir ve duruşmalar tutuklulukla sü-rekli ertelenmektedir. Ne beklenmek-tedir? Aynı Güler Zere gibi YaseminKaradağ’da öleceği kesinleştiğindemi serbest bırakılacaktır?” denildi.

Yasemin’in öldürülmek istendiğinibelirten aileler, “Bizler, TAYAD’LI Aİ-LELER, Yasemin Karadağ’ın hayatınıiktidarın ağzına bırakmayacağız. İkti-darın hasta tutsakları sessiz imha ileyok etme saldırısına teslim etmeyece-ğiz.” diyerek açıklamalarını bitirdiler.

AKP, Polisini Halka Saldırıda Daha Verimli Kullanmak İçin EğitiyorHalka Karşı İşlenen Tüm Suçların Hesabını Verecekler

Yasemin’i Zulmün Elinden Çekip Alacağız

117

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Page 18: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

TMMOB tarafından düzenlenen2. Ücretli Mühendis Mimar ŞehirPlancıları ve İşsizlik Kurultayı 25Şubat 2012 tarihinde Ankara Koca-tepe Kültür Merkezi’nde yapıldı.

Kurultay, TMMOB Yönetim Ku-rulu Başkanı Mehmet Soğancı’nınaçılış konuşması ile başladı. Açılışkonuşmasının ardından önergeleringörüşülmesi için Kurultay DivanKurulu oluşturuldu. Zamanın dahaverimli değerlendirilmesi için oluş-turulan Kolaylaştırıcı Kurul, benzeriçerikteki önergeleri birleştirerek 35adet olarak hazırladığı önergeleriKurultay’a sundu.

Devrimci Mücadelede MimarMühendisler, “TMMOB, mühendismimarların emek sömürüsü ve gü-vencesiz çalıştırılması karşısında,üyelerinin sorunlarını sahiplenmesinive mühendis mimarların örgütlen-mesini hedefleyen ‘Mühendis Mi-marların Emek Sömürüsüne veGüvencesiz Çalıştırılmasına Hayır’adı altında bir kampanya başlat-malıdır. Bu kampanya söylemde kal-mayıp içi doldurulmalıdır. Bunun içinde işyeri toplantıları yapılmalı, iş-yerlerinde kampanya bildirileri da-ğıtılmalı, belli merkezlerde pankart-lar asılarak masalar kurularak bil-diriler dağıtılmalı, muhatap Bakan-lıklar ve ilgili taşra teşkilatlarında,mühendis mimarların yoğun olarakçalıştığı sanayi bölgelerinde örgüt-lenme ve mücadele çadırları kurul-malı ve benzeri pratik eylem ve et-kinlikler yapılmalıdır. Bu kampan-yanın yürütülmesi için İKK bünye-sinde kampanya komisyonu oluştu-rulmalıdır” önergesini verdiler.

TMMOB tarihinde bu önerge-nin verilmesi ile bir ilk yaşandı.Önergenin tartışılması istenmediğiiçin, önerge aleyhinde hiçbir konuş-ma yapılmayarak oylamaya geçildi.Yapılan oylama sonunda önerge oy

çokluğu ile reddedildi. Neden red-dedildiği sorusuna, “İster açıklarız,ister açıklamayız” şeklinde cevap ve-rildi.

Ortaklaştırılmış önergelerin 17.maddesi “sendikalaşma ve örgüt-lenme” ile ilgiliydi. Bu maddenin gö-rüşülmesi sırasında Devrimci Mü-cadelede Mühendis Mimarlardan birdelege söz alarak, İnşaat Mühendis-leri Odası’nın haksız yere işten attı-ğı Cansel Malatyalı’nın mektubunuokumak istedi. Bu talep karşısındamektubu okutmamak için alkışve ıslıklarla kürsüye yürüyerek,mikrofonun sesini keserek müda-hale ettiler.

Ancak tüm müdahalelere rağ-men Devrimci Mücadelede MimarMühendislerden 2 delege mektubusonuna kadar okudu. Bu sırada sa-londa bulunanlar, sözlü ve fizikimüdahalelerde bulundular. MakineMühendisleri Odası Ankara ŞubeBaşkanı Emir Koramaz, Cansel Ma-latyalı’nın mektubunun okumasına“terbiyesizlik” diyerek hakaret etti.

Bu hakaretin ardından önergelerüzerine söz alan delegeler, bu üslu-bun TMMOB’a yakışmadığı uyarı-larını yaparak konuşmalarına başla-dılar.

Devrimci Mücadelede MühendisMimarlardan bir delege, “TMMOBmesleki deneyimin belgelendirilmesi,yetkin/yetkili/uzman mühendislik mi-marlık ile teknik elemanların ucuz iş-gücü haline getirilmesi ve üyeleriarasında eşitsizlik yaratan bu tarzuygulamalara karşı çıkmalı, bu konudadiğer emek örgütleri ile birlikte mü-cadele etmelidir” önergesini sundu.

Başka bir delege “Bu önerge

daha çok genç mühendisleri ilgi-lendirmektedir; onun için de önergeüzerinde mühendislik mimarlık ve şe-hir plancıları fakültesi öğrencilerininsöz söyleme hakkı olmalıdır.” diyebelirtti. Bunun üzerine ODTÜ İnşa-at Fakültesi son sınıf öğrencisi Rıd-van Memişoğlu bu önerge üzerindesöz alarak kürsüye çıktı.

Memişoğlu öğrenci olduğunusöyleyip kendisini tanıttığı sıradadivandan müdahale edildi. Bununüzerine yine salonda bulunanTMMOB etkin yönetim anlayışınındelegeleri de divanla birlikte konuş-macı öğrenciye müdahale etti. Bumüdahale üzerine bir grup mühen-dislik, mimarlık ve şehir plancısıöğrencisi İvme-Genç imzalı “YetkinMühendis Olmayacağız” pankartınıaçarak sloganlarla bu müdahaleyiprotesto edip, salondan ayrıldılar.

Öğrencilere yapılan bu saldırıyakarşı tavır alan Devrimci Mücadele-de Mühendis Mimar delegeleri de öğ-rencilere destek olmak için salondanslogan atarak ayrıldılar.

TMMOB’nin demokratlığına ba-kın. Alikıran başkesen eşkiya mısı-nız siz? İstediğinizi yapar, istemedi-ğinizi yapmazsınız. Hakaret edersi-niz. Mikrofonları kapatırsınız. Ko-nuşma hakkı tanımazsınız. Bağırır,üzerine yürür, susturursunuz. Salon-da terör estirirsiniz. Sonra buna da“kurultay yaptık” dersiniz.

Bu mu sizin demokratlığınız?TMMOB’a hakim olan mantık budur.AKP’nin politikalarından farkınızne sizin?

Kime hizmet ediyorsunuz? Dev-rimcileri susturmaya çalışarak kimene mesaj vermeye çalışıyorsunuz?

Bir TMMOB Kurultayı Yapıldı!Demokratlığa Bakın: “Sunulan

Önergeleri Reddettik”Neden? “Nedenini İster

Açıklarız, İster Açıklamayız!”

Devrimci MücadaledeMimar Mühendisler

18

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 19: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Zorbalığa karşı hodri meydan di-yen

İleri, hep ileri haykırışıyla taarruzeden

Bu toprağın Adalı kadınlarıdır Ve ne mutlu sana ey vatan Böyle yiğit kızların var Böyle sosyalist kızların var Böyle fedai kızların var Ve onlar Sabo'nun kızlarıdır Sabo yaşıyor, kızları dövüşüyor... Ve vatan kızlarıyla özgürleşiyor...“Koca şiddetine uğrayan kadın,

töre cinayetlerinin kurbanı kadın, sev-gili cinayetlerinin kurbanı kadın, iş-yerinde tacize uğrayan kadın, ikinci sı-nıf vatandaş, cinsel ayrımcılıkla kar-şı karşıya kalan kadın, iş bulamayan,vasfı olmayan, olsa da bir türlü yöne-tici olamayan, hep ‘asistan’ olarakkalan, ‘sekreter’ olarak kalan, evin kö-lesi kadın…” Daha söyleyebileceğimizonlarca kimlikle birlikte ezilen kadını,bugün burjuvazi “özgürlük” zırhınıgöklere çıkarmaktadır. “Özgür kız”modelleriyle tanımlar özgürlüğü. “Öz-gür kadın”, nerede yattığı, kalktığıbelli olmayan, hiçbir şeye ve hiçbiryere bağlanmayan kadındır!

Bu kapitalizmin allayıp pulladığıyalanlardır. Kadın kapitalizmde de hepikinci sınıftır. Kölelik biçim değiştirmiştir.“Özgürdür!” Ancak bu özgürlük sadece“evin kölesi” olarak çalışmaktan kur-tarmıştır kadını. Kapitalizm ile birliktekadın, fabrikada çalışacak, burada ucuzemeğinden sonuna kadar yararlanılacakbir özgürlüğe sahiptir.

Bugün kadınlarımız, sırf kadın ol-duklarından dolayı iki kat sömürül-mektedir. “Kadın” olduğu için erkeğeoranla birçok haklarından, mahrumbırakılmaktadır. Kadını küçük düşürenve her koşulda erkeğe bağlı gelişen ev-lilik ve boşanma yasalarından tutun da,ekonomik bağımlılık ve angarya ev iş-leriyle karşı karşıyadır kadınlar. Sıkçaduyarız çevremizde… Kadın olduğu

için müdür olamaz işyerinde. Ör-neğin, işyeri taşınır, ancak işyeri-

nin taşındığı yer, “Bir kadının işe ge-lip gitmesine uygun bir yer olmadı-ğı...” söylenerek, koşullar düzeltilece-ğine kadın işten çıkarılır. Fabrikalarda,tekstil atölyelerinde koşullar çok dahakötüdür. Bir toplama kampını andıranfabrikalar, kadınlar için de çifte sömürümekanizmasının işletildiği yerlerdir.Hamile kadınlar “performansı düşer”gerekçesiyle işten atılır. Doğum izni biray bile değildir çoğu işyerinde. Çocukemzirme odaları zaten yoktur. Annelik,çalışan kadın için bir yük haline geti-rilmiştir. Anne ve çocuk için temel sa-yılabilecek hemen hiçbir hüküm yok-tur. Yine sistemin sebep olduğu kronikişsizlik ve açlık, bugün artık çocukla-rın da dahil olduğu fuhuşu körükle-mektedir.

Avrupa, Asya, Amerika ve Afrika’dayaşayan kadınlar asırlardır bağımlı veikincil bir konuma sahiptir. Ülkemizdede kadınların %80’i eş, baba ya da aileyakınlarının şiddetine maruz kalmak-tadır. Bugün kadınların yaklaşık %20’siokuma-yazma bilmiyor. Bu 7 milyonkadının okuma-yazma bilmemesi de-mektir. Okuma yazma bilen kadınlarınyaklaşık %50’si ilkokul mezunu. Üni-versite eğitimi alanların yüzdesi sade-ce 3,7’dir. Kadınlar bilerek “vasıflıişçi” konumuna bile getirilmemektedir.

Kadınlar bir halkın yarısını oluş-turur. Ve kadınlar olmadan, büyüktoplumsal değişikliklerin gerçekleşmesiimkansızdır. “Kadının özgürleşmesi”sorunu da bir sistem sorunudur. Be-yinlerdeki engelleri ve düzenin getir-diği nesnel setleri kırmadan ve sosyo-ekonomik koşulları yaratılmadan öz-gürlük gerçekleşemez.

Bugün bile, dünyanın her yerindebenzer durumlar yaşanırken, milyon-larca çalışan kadın için sosyalizm tamolarak özgürlüğü getirdi. Kadın soru-nunda gerçekten çözüme yönelik cid-di adımlar sosyalizmde olmuştur. Bin-yılların erkek egemen anlayışın ikin-

ci plana ittiği kadını destekleyerekkendine güvenmesini, gücünü bulma-sını sağlamıştır.

Sosyalizmde kadın sorunu köktendeğişmiştir. Kadın üzerindeki yasal sı-nırlandırmaların tümü kaldırılmış; ida-ri, ekonomik, kültürel, kamu ve siya-sal yaşamın tüm alanlarında erkekler-le eşit haklara sahip olmuşlardır. Ka-dınlar ancak bu şekilde özgür ve ba-ğımsız hale gelmiştir.

Sosyalizm Bunu Günlük Hayatta Hangi Kazanımlarla Sağladı?

Kapitalist ülkelerin atası sayılan İn-giltere’de bile kadınlara oy hakkı,uzun süreli bir savaşın sonucunda an-cak 1. Paylaşım Savaşı’ndan sonra,yani 1920’lerde tanındı. Diğer ülke-lerde çok daha geç verildi bu hak!

Sovyetler’de, Bolşeviklerin öncü-lüğündeki RSDİP İkinci Kongresi’nde,1903’te, parti programında kadınlariçin oy hakkı, kadın emeğinin çalışanannelerin ve çocukların korunmasıtalepleri dahil edildi.

1918 Kasım’ında, yani Ekim Dev-rimi’nden hemen sonra, Moskova’daİşçi ve Köylü Kadınların İlk Tüm-Birlik Kongresi yapılır.

Sovyetler’de iç savaş olmasınarağmen, kongreye, memurlardan, pos-ta ve telgraf çalışanlarından, ev hiz-metçilerini de kapsayan 1147 delegekatıldı.

Üretimde ve evde kadının rolü, ka-dın ve çocuk emeği ve toplumsal eği-timin görevleri tartışılan sorunlar ara-sındaydı.

Bolşevik Parti, kadının eğitiminineşit bir şekilde yürütülmesi, sanayi ala-nında da kadınlara erkeklerle aynımeslek eğitiminin verilmesini sağladıve kadınları katılıma teşvik etti.

Bunun için planlı bir çalışma ör-gütledi. 1929 yılında kömür sanayin-de istihdam edilen kadınların oranı%9.4, demir-çelik üretiminde %9.3,

Kadının ÖzgürleşmesiAncak Sosyalizm’de Olur,

Devrimle Olur

19

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Page 20: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

makine ve metal işleme kolunda%10.3’tür. 1938 yılında bu oranlar sı-rasıyla %24.5, %26.3 ve %31,1 oldu.Kadınlar, özel beceri isteyen işlerin üs-tesinden de geldiler. Tornacı, döküm-cü, makinist, kömür kesme makinesioperatörü olurlar. Çok karmaşık ma-kineleri bile çalıştırmayı öğrendiler.Dünyanın hiçbir yerinde tek bir kadınmakinist olarak çalışmıyorken,1940’larda 4 bin kadın, Sovyetler’dedemiryollarında makinist olarak ça-lışmaktadır.

1930 yılında 3600 kadın mühen-dis ve teknisyen varken, bu rakam1938 yılında 140 bin olur. Sekiz yıliçinde bu rakam, sosyalist planlama sa-yesinde otuzdokuz (39) kat artar.Kadınlar, Sovyet sisteminin sunduğugeniş fırsatlardan tam olarak yarar-landırılırlar. Partinin öncülüğünde atöl-yede, fabrikada yöneticilik ve diğerönemli konumlara getirilirler.

1940 yılında istihdam edilen 11milyon kadın vardır Sovyetler’de. Burakam, istihdam edilen tüm işçilerin%40’ıdır. Çalışan kadınlarınsa 170 bin-den fazlası mühendis ve teknisyendir.

Tarım alanında da kolektif tarımsistemi geliştirilir. Bu sistem sayesin-de, kadınlar sıkıcı ev işlerinin çoğun-dan kurtarılır. Kırsal kesimlerde, ko-lektif çiftliklerin yanında, elektrik

santralleri, çocuk kreşleri ve kadın do-ğum hastaneleri kurulur. Köylerde,radyo, köy okuma salonları, kütüpha-ne, kulüp ve sinema alanları oluşturu-lur. 1941 yılının başlangıcında yüzbi-nin üzerinde kadın, biçer-döver, trak-tör ve diğer tarım makinelerini kulla-nabilir durumdadır.

Sadece sosyalizmde kadın ve erkekarasında bir ayrım yoktur. 1950’lerdeüniversite ve yüksekokul mezunu ka-dınlar, Sovyetler’de var olan uzman-ların %42.3’ünü, yani yaklaşık yarısınıoluşturmaktadır. Bu asla kapitalizmdebaşarılamayacak bir sonuçtur. Eşitlik,sadece kanun önünde değil, gerçek ha-yatta var olan somutluk üzerindeneşitliktir.

Yine Sovyetler’de okuma-yazmabilmeyenlerin sayısı “sıfır”dır. Bu-gün en gelişmiş kapitalist ülkelerde bilemilyonlarca insanın okuma-yazmasıyoktur.

Sovyet kanunları sağlıklı çalışmaortamını güvence altına alarak anasağlığı için işyerlerinde ara düzenle-meler yapar. Fabrika veya herhangi birişyerinin yöneticileri, hamile kadınla-rı daha hafif, sağlıklarına zarar ver-meden yapabilecekleri işlere geçir-mek ve onlara önceki altı ayda aldık-ları ortalama kazanca eşit bir ücret ver-mek zorundadır. Hamile kadınların

ve emziren annelerin gece çalışması-na ya da fazla mesai yapmasına izinvermek kanunlara aykırıdır. Düzenliyemek saatlerine ek olarak, annelere ençok 3,5 saatlik aralarla herbiri en az ya-rım saatlik izin verilir, annelerin be-beklerini emzirmeleri sağlanır. Buaralardan ötürü ücretlerinden hiçbir ke-sinti yapılmaz.

Daha verebileceğimiz onlarca ör-nek vardır. Sovyetler’de milyonlarcakadın sendikaya üyedir, komitelerdeönde yer alır. Milyonlarca kadın, hü-kümet organlarında, sosyal örgütlerdensanayide ve ulusal ekonomi de, so-rumluluk getiren görevlerdedir. Birçoğu önemli bilim kadını, tanınmış ya-zar ve sanatçılardır.

Sosyalizm, kadının özgürleşmemücadelesinin, üretime katılarak ola-bileceğini, emekten, bunun sosyo-ekonomik temellerini yaratmaktangeçtiğini bilir. Kadın üretime katıl-dıkça, bilgi ve beceri kazanarak, tek-nik ve idari sorumluluklar gerektirenkonumlara geldikçe, kadınların tam vegerçek özgürlüğü başarılır. Bu elbet-te milyonlarca okuma-yazması olma-yan, ikincil plana itilmiş yoksullariçin düşünüldüğü zaman, çok daha zorbir iştir. Ancak sosyalizm bunu başar-mıştır: Kadını mücadele içinde öz-gürleştirmiştir!

2-3 Mart günleri Ankara’nın Sakarya Caddesi’nde Hüse-yingazi Kültür Araştırma Derneği tarafından kermes düzenlendi.“Yoksul Mahalle Kadınlarımızın Emeğini Sokağa Taşıyo-ruz/Halk Cepheli Kadınlar” adı altında düzenlenen kermes, Sa-karya Caddesi’ne kurulan çadır ve masalarda yapıldı.

Hüseyingazi Mahallesi’nden gelen kadınlar evlerinde ve el-lerinde yaptıkları yiyecek ve giyecekleri sergileyip satışa sun-dular. Gözleme, bazlama, kek ve diğer yiyecekler, kazak, lif, pa-tik vb el örgüsü işlerin yer aldığı masaların yanı sıra; hapisha-nelerden, tecrit altındaki kadın özgür tutsakların gönderdiği elürünleri masası bulunuyordu. Bunun yanında Yürüyüş dergisive kitap standı da açıldı.

İki gün boyunca yağan yoğun kar ve yağmura rağmen açı-lan kermese ilgi bu koşullara rağmen iyiydi. Yoksul halk ka-dınlarının emeğinin sergilendiği bir kermes olduğu halka vegelenlere anlatıldı. Tutsak ürünleri standıyla tecrit altındaki tut-saklarımızın neler yaptıkları, tecriti nasıl parçaladıkları da hal-ka anlatıldı.

Emniyet Genel Müdürlüğü'nün Çevik Kuvvet polislerineişkence taktikleri verdiği "temel eğitim programı" ile ilgili Hal-kın Hukuk Bürosu (HHB), 7 Mart tarihli yazılı bir açıklamayaptı. "Polis Halkın Neresini Coplayacağını Değil; Halkı Ne-den Copladığını Açıklamalıdır" başlıklı açıklamada, "Artık po-lis halkı coplarken bilinçli olarak seçilen bölgelere vuracak-mış. Zihinsel acı verecek, geçici felç yaratacak, hissizlik oluş-turacak bölgelere vurması emrediliyor polise. Tüm dünyadatanımlanan işkence tanımına bakınız; Emniyet Genel Mü-dürlüğü'nün halka işkence etme emri verdiğini göreceksiniz.Böyle bir eğitim programı nasıl bir eğitim programıdır ki bukadar meşru savunulabiliyor? İşkence nasıl bu kadar açık sa-vunulabiliyor, pazarlanabiliyor?" denildi.

AKP'nin bu eğitimleri insan haklarına saygı adına yap-tığını iddia ettiğini belirten HHB, halk üzerinde terör estir-meye kimsenin hakkı olmadığını ifade etti.

KADINLARIMIZ KOLEKTİF ÜRETİMİNGÜCÜYLE ÖRGÜTLENECEK

POLİS HALKI NASIL DEĞİL,NEDEN COPLADIĞINI AÇIKLAMALI,

HESAP VERMELİDİR

20

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 21: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Merhaba Yürüyüş okurları, “Birömür boyu devrimcilik” konusuna ta-rih bilinciyle devam ediyoruz.

Bu ülkede, onurlu bir mücadele ta-rihine sahip olan halkımız, yıllardır ege-menlerin sömürü ve zulümü içinde bo-ğulmak istenmiştir. Ancak halklarımız,egemen sınıfların karşısında boyun eğ-meyip, sömürüsüz bir toplum yarat-manın, kardeşçe ve eşit yaşamanın, öz-gürlüğün mücadelesini vermişlerdir.Baba İshaklar, "toprakta hakça birdüzen" diyerek, Şeyh Bedreddinler"hak ve adalet" için, ortaklık düzeni-ni kurarak, Pir Sultan'lar padişah zul-müne, egemenlere karşı direndiler."Kadılar müftüler fetva yazarsa işte ke-ment işte boynun asarsa işte hançer, iştekellem keserse dönen dönsün bendönmezem yolumdan." Onlar canlarınıvererek yollarından dönmemişler, dal-galandırdıkları isyan bayrağını, Ma-hirler devralarak daha yükseklerdedalgalandırmaya devam etmişlerdir.

FKF, Dev-Genç ve

THKP-C'nin Mücadelesi Anadolu bir güzel vatandır. Ana-

dolu, Asya, Avrupa ve Ortadoğu'nunkavşağındadır. Yeraltı, yerüstü kay-naklarıyla zengindir. Doğal güzel-likleri ise dünya harikasıdır. Emper-yalistler, Anadolu'nun tüm güzellik-lerine, zenginliklerine el koydular. Va-tan işgal altındaydı. Anadolu halkla-rı, işçisi, köylüsüyle yedi düvele kar-şı savaştılar. Anadolu toprakları, birbaştan, bir başa kanla sulandı. Kur-tuluş Savaşı'ydı. Zafer kazanılmış, va-tan kurtulmuştu. Ancak sömürü ve zu-lüm devam etti. Yeni zenginler türe-di ve emperyalistlerin işbirlikçisi ol-dular. Topraklarımızı parça, parçatekrar sattılar. Bu vatan bizimdi. Oli-garşiye karşı savaş yeniden başladı.Savaşımız, vatanımızın bağımsızlığı,halklarımızın kurtuluşu ve özgürlüğü

içindi. İhtilalimizinöncüleri Mahir, Hü-seyin, Ulaş'tı.

Onlar, İşçi,Öğrenci,

Gençliktiler! Halktılar!

Sömürü ve zulüm altında yaşarlar-ken, her gün baskı ve zorbalıkla tanışı-yorlardı. Daha ilkokulda ve lisede,yüksek okullarda onlara hep aynı şey-leri anlattılar; "Türkler", "Osmanlılar","atalarımız" dediler. "Ordan oraya, o kı-tadan bir diğerine, at sırtında kılıç sal-ladıkça", "Viyana kapılarına kadar da-yandık", "Asya ve Avrupa ve Afri-

ka'da cihana hükmeden Osmanlıyız" de-diler. Devam ettiler anlatmaya; "Atatürkkurdu cumhuriyeti", "İkinci adam İnö-nü" dediler. Sonra, "Yollar kralı Men-deres", "Demirel, Türkeş, Erbakan,Ecevit" Hep böyle devam edecekti. An-latılanlar değişmiyordu, "Ülkemiz zen-gin" diyorlardı. Zengin olanların sayı-sı bir elin parmakları kadardı. Koçlar,Sabancılar, Eczacıbaşılar, Karameh-metler... Halk açlık içindeydi ve yok-suldu. Yaşam, hiçte anlatılanlar gibi de-ğildi. Gerçek olan yaşamdı. Gençtiler,özgürlük düşüncesiyle doluydular. Dü-şündüler, sordular, araştırdılar, tartıştı-lar, yazdılar, doğruya ulaşmak istediler.Ve buldular doğruyu. Devrimciydiler.Önce FKF (Fikir Kulüpleri Fede-rasyonu) içindeydiler ve sonra Dev-Genç'li oldular. Sonra THKP-C'yi kur-dular. Anadolu İhtilali'ni başlattılar. Buvatan bizim, bu halk bizimdi. Vatanı-mızda ABD'nin, Almanlar’ın, İngiliz-ler’in, İtalyanlar’ın... emperyalistlerinne işi vardı? Onların, askeri, tankı,topu, tüfeği yoktu ellerinde. Üsleri,

şirketleri, onlar adına iş yapan yerli or-takları, işbirlikçileri vardı. Devrimciler,THKP-C kuruluncaya kadar anti-em-peryalist, anti-oligarşik mücadeleyi,kitlesel militan bir tarzda geliştirdiler, bü-yüttüler. İşçilerin, köylülerin, gençliğinmücadelesini örgütleyerek büyük birgüç ve devrimci potansiyel yarattılar.Anadolu'nun bir çok yerinde, topraksızköylünün ağaların topraklarını işgaleylemlerinde yer aldılar. Haşhaş, tütün,fındık üreticilerinin gösterilerinde, el-lerinde pankartları, tekellere, tefecilereöfkelerini sloganlarıyla, marşlarıylahaykırdılar. Gençliğin işgal eylemle-rinde, boykotlarında oldular, polisleçatıştılar. 6. Filo ile yurdumuza ayak ba-san Amerikan askerlerini döverek, de-nize döktüler.

Oligarşi ülkeyi yönetemiyordu. Hal-kın devrimci muhalefeti yükselirken, 12Mart generalleri bir muhtıra vererek ülkeyönetimine el koydular. Generallerparlamentoyu bu sefer kapatmadılar. Si-lah zoruyla Nihat ERİM'in başbakan-lığında bir hükümet kurdular. Artıkaçık faşizme geçilmişti. THKP-C, ihti-lalin yolunu Politikleşmiş Askeri SavaşStratejisi olarak belirlemiş ve daha 12Mart gelmeden gerilla savaşına başla-mıştı. Emperyalistlere ve işbirlikçileri-ne ait hedefler bombalanırken, Ameri-kan emperyalizminin maşası siyonist İs-rail'in Türkiye Başkonsolosu olan ve ül-kemizdeki siyonist hareketin organi-zasyonunda önemli rolü olan EfraimELROM kaçırılarak cezalandırıl-mıştı.

Cunta ve ERİM hükümeti, onbin-lerce insanı işkence tezgahlarından ge-çirerek, zulmün en vahşisini uyguladı-lar. Bu savaş içinde Hüseyin CEVAHİRşehit düşerken, Ulaş ve Mahir tutsakdüşmüştü. Maltepe Askeri Hapishane-si'nden firar ederek özgürlük ve kurtu-luş mücadelesine kaldıkları yerden de-vam ettiler. Savaş, 12 Mart'ın tüm bas-kı ve terörüne, takip ve operasyonları-na karşın devam ediyordu. Zulüm,nice olursa olsun, haklı bir savaşı, hal-kın savaşını durduramıyordu. THKP-C,halkın yüzyılların öfkesinin, yoksullu-ğunun ve açlığının hesabını soruyordu.Mahirler, Deniz, Yusuf ve Hüseyin'iidam etmek isteyen 12 Martçılara hiç

Ders: Bir Ömür BoyuDevrimcilik (2)

Bir Ömür Boyu Devrimcilik

Tarih BilincineSahip Olmaktır

221

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Page 22: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

beklemedikleri yerdencevap vereceklerdi. ÜnyeRadar Üssü'nde NATOgörevlisi üç İngiliz aja-nını kaçırdılar.

İstedikleri tek şeyvardı: İdamlar olmaya-cak. Mahirler Kızılde-re'de bir köy evinde ku-şatıldılar. Düşman bü-tün gücü ile oradaydı.Polisi, ordusu, MİT'i,kontrgerillası... düşman,halkın öncülerinin tes-lim olmasını istiyordu. On'ların cevabıçok açık ve netti. "Biz buraya dönme-ye değil ölmeye geldik." Kurşun yağ-muru altında, slogan ve marşlarını hay-kırmaya devam ettiler. "Yaşasın tam ba-ğımsız Türkiye"... "Yaşasın direnişi-miz" Son nefeslerine, son kurşunlarınakadar savaşı sürdürdüler. Zulüm, on dev-rimciyi katletmekle, devrimci savaşıbitirdiğini, Türkiye halklarının devrimözlemlerine de son verdiğini düşünü-yordu. Ezilenlerin kanı ile ayakta du-ranlar, geçmişte bir çok kez yanıldıkla-rı gibi yine yanılmışlardı. Yanılmayandevrimcilerdi. Hayat bir kez daha onlarıdoğrulamıştı. Kızıldere son değil savaşsürüyordu. Kızıldere Manifestosu, bü-yük bir devrimci gelişimin önünü de aç-mıştı. Bu gelişimim önünde barikat ol-mak isteyen döneklerin, yılgınların, pastutmuş eski tüfeklerin arasında kendi-lerine yol açan devrimciler, önce Kur-tuluş Grubu olarak örgütlendiler. Son-ra Cepheciler oldular. Ve Dev-Genç'li-lerdi.

Yıl 1978 OlduğundaTürkiye'de ArtıkDevrimci Sol vardı

Devrimci Sol anti-faşist, anti-em-peryalist eylemliliklerde, gençliğin okulişgallerinde, işçilerin grevlerinde vefabrika işgallerinde, köylülerin miting-lerinde, memurların, esnafların müca-delesindeydi. Hayatın her alanında, hal-kın içinde ve onun öncüsüydü. Neredebir zorbalık ve zulüm varsa, faşizmin sal-dırı ve katliamı varsa oradaydı DevrimciSol. Halkın yanında, kan emici faşistlerinkarşısındaydı. Devrimci Sol, silahlı, si-lahsız, kitlesel bir çok eylemlilik örgüt-

ledi. Bir halk hareketi yarattı ve halkınkurtuluş umudu oldu. Kırda, şehirde,THKP-C'nin yolunda savaş devam etti.12 Eylül 1980'de karanlığın temsilcile-ri faşist generaller geceyarısı iktidara elkoyduklarında, tanklarla, ülkeyi bir baş-tan bir başa işgal ettiklerinde, savaşan vedirenen Devrimci Sol vardı. Ölümlereyatıldı, zulme boyun eğilmedi. İhanet-ler, döneklikler, yılgınlıklar da vardı busavaşta. Ama savaş kahramanların yo-lunda yürüyordu. Devrim yürüyüşü hiçdurmadı. Halkın savaşı, kurtuluş veözgürlük umudu sürekli büyüyordu.THKP-C'nin savaşı kesintisiz sürmek-teydi.

30 Mart 1994'teUmudun Adı,Devrimci Halk KurtuluşPartisi-Cephesi Oldu

Tarihler 30 Mart 1994 olduğundaumudun adı ilan edildi. Tarih 30 Mart1994'te, Devrimci Halk Kurtuluş Par-tisi-Cephesi'ni yazdı sayfalarına. Artık,Devrimci Sol, Devrimci Halk KurtuluşPartisi-Cephesi'ydi. Devrimci HalkKurtuluş Partisi-Cephesi, DevrimciSol'du. Devrimci Halk Kurtuluş Parti-si, 1 No'lu Bülteni’nde halklarımıza şöy-le sesleniyordu; "İhtilalin yolu PARTİ-MİZİN YOLUDUR. İhtilalin öncüsüPARTİMİZ'dir. Öncülük görevimizidoğru devrimci politikalarımızdan, ül-kemiz ve halkımız gerçeğine ihanet et-memekten, ihtilal bayrağını asla yere dü-şürmemekten, yüzlerce şehidimizden,kavgamızdan ve şanlı tarihimizden alı-yoruz. DEVRİMCİ HALK KUR-TULUŞ PARTİSİ tüm uluslardan iş-çilerin, emekçilerin, yoksul köylülerin,

aydınların partisidir.DEVRİMCİ HALKKURTULUŞ CEPHESİpartimizin silahlı ve kit-lesel örgütüdür. DEV-RİMCİ HALK KURTU-LUŞ CEPHESİ tüm ulus-lardan halkımızın, em-peryalizme ve faşizmekarşı savaşmak isteyen,bu düzenin yıkılmasın-dan yana olan herkesinsavaşacağı örgüttür"

Düşmanlarımız; "Busavaşta başta ABD emperyalistleri ve di-ğer emperyalistler, bunların ekonomik-politik-askeri-kültürel kurumları, üsle-ri, temsilcilikleri birer ajan yuvası olanyardım paravanası altındaki değişikkuruluşları, İşbirlikçi vatan haini tekelcisermayedarlar, işbirlikçi tüccarlar, te-feciler, büyük toprak sahipleri, toprakağaları, bunların özel silahlı güçleri, İk-tidarı paylaşan tüm devlet yetkilileri, Buköhne, kokuşmuş düzeni savunan tümmilletvekilleri, üst düzey bürokratları, fa-şist ordu, polis, MİT, kiralık katiller sü-rüsü kontrgerilla, korucular ve bunla-ra ait tüm kurumlar, Oligarşi içinde ye-ralan, bu düzeni savunan ve DevrimciHalk İktidarının karşısında olan tüm si-yasi partiler, Emperyalizme ve oligar-şiye hizmet eden, devrimci savaşı en-gellemeye çalışan tüm devlet kurumla-rı ve özel kuruluşlar, oligarşinin besle-mesi muhbirler, hainler, ajan ve pro-vokatörler düşmanımızdır." (DHKP 1No'lu Bülteni) Savaş, halk ve halk düş-manı bir avuç vatan haini arasındaydı.Bir tarafta, iş, ekmek, özgürlük, adaletisteyen 75 milyon halk; diğer tarafta, em-peryalizmin işbirlikçisi, Koçlar, Saban-cılar, Eczacıbaşılar, Karamehmetler...vardı.

Bir Ömür BoyuDevrimcilik,Savaşı BüyütmektirDevrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cep-hesi'nin savaşı 30 yıldır süren bir sa-vaştır. Bu savaşta, Mahirler, Niyazi,Sabo, Sinanlar halkların mücadelesi-ne önderlik etmişler ve Halk KurtuluşSavaşı'nın tarihini yazmışlardı. Busavaşta Cepheliler öldüler, yüzlerce öl-

Halkın ve devrimcilerin mücadelesi emek, onurve namus mücadelesidir. Bu mücadele faşist

devlete ve kapitalizme karşıdır. İşçilerin,köylülerin, esnafın, öğrencilerin, tüm halk

güçlerinin safı devlet karşısında olmak ve onakarşı mücadele etmektir. Emperyalizme vefaşizme karşı mücadele, devlet, sömürü vezulme karşı mücadele etmektir. Savaşımız,

sömürüye karşı sosyalizm kavgasıdır. Emeğiyleinsanca yaşamak, onuruna ve namusuna sahip

çıkmak, sömürüye izin vermemek vekapitalizme karşı mücadele etmektir.

22

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 23: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

düler ve öldürdüler. Halkıörgütlediler. Devrimin ha-malı ve kurmayı oldular.Özverili ve fedakardılar.Partiye, yoldaşlarına gü-vendiler, bağlı kaldılar. Butarihin kahramanıydılar. Sa-vaş kesintisiz olarak sürdü."Ülkemizde kahraman ol-mak insanın kutsal görevi-dir. Ülkemizde herkes yetenekli, ka-biliyetlidir. Tembeller, aylaklar hari-cinde herkes. Onlar yetenekli olmak is-temiyorlar. Ve hiçten yalnız hiç çıkar.Su taşın altından akmaz." Ostrovski.

Ve bir tarih yarattılar. Kahraman-lıklar, direniş destanları yaratarakegemenlerin korkulu rüyası oldular.Devrim ve sosyalizm bayrağını yük-seklerde dalgalandırarak, savaşarakemperyalizm ve işbirlikçilerine karşızaferler kazandılar. Gençtiler, yaşlıy-dılar, çocuktular. Her yaştan vardı iç-lerinde. Kadın erkek birlikteydiler.Alevi, Sünni her mezhepten ve dinden,Türk, Kürt, Laz Çerkes, Arap... herulustan halktılar. Devrimciydiler. Sa-vaşta şehit düştüklerinde, 16'sında,20'sinde, 30'unda, 40'ındaydılar. Cep-he içerisinde; her yaştan, her ulustanbir arada, büyük bir ailenin içerisin-deydiler. Bir ömür boyu sürdü kav-gaları. Bir ömür boyu devrimci kal-dılar. Şehit düşenler mutlu ve huzur-lu olarak toprağa düşerken bu büyükaile içinde olanlar ve her gün cephesaflarına katılanlar yaşamak ve ya-şatmak için kavgaya devam ediyorlar.Onlar; halkın kurtuluşu ve özgürlüğüuğruna yürütülen savaşta, destanlar ya-zılarak, kahramanlıklar yaratılarakyaratılan tarihin içindeydiler. Anlam-lı bir hayatın, güzelliklerin içinde ol-dular. Kavgaları, yaşamları, dünyanınen güzel, en onurlu, en namuslu gü-zellikleriyle doluydu. Halkın çektiğiacıları, yaşadığı sefaleti, gördüğü zul-mü her zaman yüreklerinde ve be-yinlerinde hissettiler. Hissettikleriningereğini yaptılar. Bunu yapmak mü-cadelenin ihtiyacını karşılamaktı. Bu-nun için emek harcayarak, işlerine yo-ğunlaştılar, zaferler kazandılar.

Bu süreçte bilinç olarak, inançolarak kendilerini ve örgütlerini bü-yüterek, halkı örgütlemeye, savaş-maya ve savaştırmaya devam ettiler.

Faşizme ve kapitalizme karşı sürdür-düğümüz bu savaş, tüm halk güçleri-nin, birliğiyle, mücadelesiyle zafereulaşacak. Ve savaş sürüyor...

Savaşımız, Faşizme KarşıDemokrasi, EmperyalizmeKarşı Sosyalizm İçindir

Toprağı işleyen, fabrikada üretenve emeğiyle, alınteriyle yaşayanlar üret-mediğinde, burjuvazi için hiçbir şeyinanlamı yoktur. Onlar sömürülerini emek-çilerin, halkın yarattığı değerlerle ancakkazanabilirler. Her türlü değeri üretenemekçiler, ayağa kalktığında, isyanbayrağını kaldırdığında faşist devlet vetüm kapitalistler, tanklarıyla, panzerle-riyle, polis ve jandarmasıyla, tüm güç-leriyle halkın karşısına çıkarlar. Ancakbu mücadeleyi durduramazlar. Her aya-ğa kalkış, her isyan, yeni büyük müca-delelerin önünü açar. Devlet bugüne ka-dar halkın mücadelesini, devrim müca-delesini kanla boğarak, halkı bölerek,güçten düşürerek ve birbirine karşı kış-kırtarak yoketmek istedi. Ancak bumücadeleyi durduramadı. Tekrar tekrarhalkın mücadelesi bu topraklarda güç-lenerek boy verdi. Halkın ve devrimci-lerin mücadelesi emek, onur ve namusmücadelesidir. Bu mücadele faşist dev-lete ve kapitalizme karşıdır. İşçilerin,köylülerin, esnafın, öğrencilerin, tümhalk güçlerinin safı devlet karşısında ol-mak ve ona karşı mücadele etmektir.Emperyalizme ve faşizme karşı müca-dele, devlet, sömürü ve zulme karşı mü-cadele etmektir. Savaşımız, sömürüyekarşı sosyalizm kavgasıdır.

Emeğiyle insanca yaşamak, onu-runa ve namusuna sahip çıkmak, sö-mürüye izin vermemek ve kapitaliz-me karşı mücadele etmektir. Bu mü-cadele, her gün işinden, ekmeğindenolan, açlıkla boğuşan, sefalet içinde ya-şayan halkın, açlığı yaratan sömürü-

cülere karşı yürüttüğü mü-cadeledir. Sömürüyü, se-faleti, açlığı yaratan kapi-talizmin, yok edilmesi,sosyalizmin kurulmasıylasömürü ortadan kalka-caktır. Savaşımız, emper-yalizme karşı bağımsızlıksavaşıdır. Ülkemiz, eko-nomisinden politikasına,

kültürüne kadar her şeyiyle IMF veNATO gibi emperyalist kurum ve ku-ruluşlarıyla emperyalizme bağımlıbir ülkedir. Vatanımızın özgürlüğüiçin mücadele, emperyalizmin ülke-mizdeki varlığına son vermek, eko-nomik, siyasi, askeri, kültürel olarakkurulan açık-gizli tüm ilişkileri bitir-mektir. Bu mücadele, emperyalizmekarşı, devrimcilerin, vatanseverlerin,halkın bağımsızlık mücadelesidir. Sa-vaşımız adalet, özgürlük ve demokrasisavaşıdır.

Ülkemizde her şeyiyle tam bir hu-kuksuzluk ve adaletsizlik vardır. Ka-yıplar, katliamlar, infazlar, işkencelerdevletin politikasıdır. Sokakta, mahal-lede, okulda, işyerinde, fabrikada, kır-da ve şehirde katliamlar, infazlar ya-pılmakta, işkence sürmektedir. Ülkemizhiçbir demokratik hakkın, en temelözgürlüklerin bile olmadığı faşist bir ik-tidarla yönetiliyor. Halkın hiçbir kesi-minin düşündüğünü söyleme, hak ara-ma, örgütlenme özgürlüğü yoktur. Herşeyi belirleyen emperyalistler ve işbir-likçi tekellerdir. AKP ve bekçiliğini yap-tığı tekellerdir. Demokratik haklar ve öz-gürlükler için mücadele eden herkesinkarşısına faşist devletin Anayasası, ya-saları, polis copu, işkenceler ve hapis-haneleri çıkar. Halkın hak ve özgürlüktalepleri için mücadelesi, özgürlük veadalet için mücadele, sömürücülerin vezalimlerin faşist devletine karşı müca-deledir. Bu mücadele halkın demokra-si için mücadelesi, halk demokrasisi içinmücadeledir. İnsanca, onuruyla ve na-musuyla yaşamak, bağımsızlık ve öz-gürlük, sömürüye karşı savaşmaktır. Öz-gür, onurlu ve namuslu yaşam ancak ba-ğımsız, özgür ve sömürünün olmadığıbir ülke için verilen bir mücadeleylemümkündür. Bu kavgada dost olanlar,saf tutanlar halk ve devrimcilerdir.Düşman ise bir avuç sömürücü asalak,zorbadır. Halkın kurtuluşu, faşist dev-

Cepheli her şeyden önce örgüt insanıdır.Örgüt onun yüreğinde ve bilincindedir.

Örgüt çıkarlarını her şeyin üzerinde tutar.Her anında, her ilişkisinde, düşüncesinde,duygularında örgüt vardır. Örgüt insanıörgütün büyüyüp gelişmesinde, devriminyakınlaşmasını görür. Cepheli ideolojikolarak ve yönetsel olarak disiplinlidir.

23

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Page 24: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

letin yıkılarak halkın iktidarının ku-rulmasındadır. Sürdürdüğümüz savaş,insanca ve onurlu yaşamın, bağımsız-lığın ve özgürlüğün savaşıdır. Halk ik-tidarını kurmak için yürüttüğümüz sa-vaşla, faşist devlet yıkılacak, halk ik-tidarı kurulacaktır.

Ülkemizde Halk Savaşı,Politikleşmiş Askeri SavaşStratejisi’dir

Savaşımız tüm uluslardan, her mil-liyetten, her din, mezhep ve inançtanhalkımızın kurtuluşu, adalet, eşitlik,onurlu yaşam savaşıdır. Ülkemizdedevrim, emperyalizmin ve oligarşininzorba yönetimi, faşist iktidarının yı-kılmasıyla, halkın silahlı savaşıylagerçekleşecektir. "Halkın silahlı savaşı,Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cep-hesi'nin öncülüğünde şehirde ve kırdasilahlı propagandanın, gerilla sava-şının geliştirilmesi, yaygınlaşıp güç-lenerek gerilla ordusuna varmasıyla,artan halk hareketleri ve yöresel ayak-lanmalarla birlikte, halk ordusununoluşması ve en nihayet topyekun ayak-lanmayla, oligarşik devleti yıkarakDevrimci Halk İktidarını kurar" (Kon-gre Belgeleri II, Kararlar Syf: 147)

Halk savaşının ilk evresi, silahlıpropaganda temelinde şekillenen öncügerilla savaşıdır. Halk savaşı, ülke-mizde Politikleşmiş Askeri SavaşStratejisi’yle yürütülür. Şehirde ve kır-da gerilla savaşı temel olurken eko-nomik ve demokratik mücadele, ideo-lojik mücadele sürdürülür. Silahlı mü-cadele dışındaki tüm mücadele bi-çimleri temel savaş biçimine bağlıolarak, onu güçlendirici şekilde yürü-tülür. Ülkemizde anti-emperyalist,anti-oligarşik devrimle sömürü düze-nine son verilecek, demokratik öz-gürlükleri sağlayacak olan halkın ken-di iktidarı kurulacaktır. Ülkemiz ba-ğımsız, demokratik bir ülke olacaktır.

Özgür vatanımızda üretenler eme-ğinin karşılığını alırken, düşünce suç ol-mayacak eğitim halk için ve bilimsel bireğitim olacaktır. Her halk ve ulus kar-deşçe ve birlikte yaşarken, dilini, kül-türünü özgürce kullanabilecek ve Kürthalkı kendi kaderini tayin edecek. İnanç-

lar baskı altında olmayacak. Emperya-lizmle her türlü siyasi, ekonomik, askeribağımlılık ilişkilerine son verilirken, yer-altı ve yerüstü kaynaklarımız emperya-listlere peşkeş çekilmeyecek. IMF'nin,Dünya Bankası'nın boyunduruğu ol-mayacak. Bağımsız, demokratik ve sö-mürünün olmadığı ülkemizde zulüm vesoygun düzeni yerle bir edildikten son-ra, adalet ve eşitlik hüküm sürecek, hal-kımızın onurlu bir yaşamı olacaktır.Ülkemizde halkın iktidarı kurulduktansonra, kavgamız orada kalmayacak.Sosyalist üretim yapılırken, enternas-yonalist görevlerimizi yerine getirerektüm dünya sömürüsüz ve özgür oluncayakadar savaşımız devam edecektir.

Bir Ömür BoyuDevrimcilikÖrgüt İnsanı Olmaktır

Bir Cepheli her koşulda, olanaksız-lıklar, yokluklar, yoksunluklar içinde vezor koşullarda, örgütüne bağlı, halka vedevrime güvenen, davasının gerekleri-ni yerine getirendir. Çünkü o örgüt in-sanıdır, dava adamıdır. İnançlıdır ve ve-falıdır Cepheli. Şehitlere olan vefasını,yalnız da kalsa, tek başına da olsa, dörtbir yanı düşman kuşatması altında daolsa göstermesini bilir. Çünkü şehitle-re vefa, onlara verilen söz, devrim sö-züdür? Nasıl bilirdiniz onları, nasıl? Na-sıl yaşarız, ayırıp kendimizi onlardan?Nasıl görmeyiz onların gözleriyle dün-yayı ve nasıl işitmeyiz onların kulak-larıyla bazen?.. Cepheli dağda ve şe-hirde, kuşatıldığı üslerde, işkencedeve hapishanelerde, direnerek düşmanıbozguna uğratır. O ölecek ama teslim ol-mayacak, yenilmeyecektir. Tarihin aksayfalarında bir kahraman olarak ölüm-süzleşir, ebedileşir. Onu kahramanlığataşıyan, düşüncesi, çalışması, yaşamı,örgütle olan ilişkisi, Cephe gerçekliği-dir. Cepheli her şeyden önce örgüt in-sanıdır. Örgüt onun yüreğinde ve bi-lincindedir. Örgüt çıkarlarını her şeyinüzerinde tutar. Her anında, her ilişki-sinde, düşüncesinde, duygularında ör-güt vardır. Örgüt insanı örgütün büyü-yüp gelişmesinde, devrimin yakınlaş-masını görür. Cepheli ideolojik olarakve yönetsel olarak disiplinlidir. De-mokratik merkeziyetçiliği bilir ve hayata

geçirir. Cepheli denetlenen ve denetle-yendir. Tüm vahşetiyle halka saldıran,bize darbeler vurmak isteyen düşmankarşısında savaşıyoruz. Bu nedenle ör-gütsel olarak denetim mekanizmaları-mız işlemek zorundadır. Bir savaş ör-gütü için tüm birim ve alanlarda, hemyukardan aşağıya, hem aşağıdan yu-karıya denetim hayati önemdedir. Cep-heli tüm bu işleyiş içerisinde hem de-netleyen hem de denetlenendir. Cepheliçalıştığı alanda, birimde ve bölgede al-tındaki insanlardan, halktan öneri ve dü-şüncelerini alarak, onlara değer vererek,yapılması gereken işleri gerektiğinde ta-limat vererek yaptırır. Örgüt insanı,öğrendiklerini öğreterek, halkı örgüt-leyerek, devrimcileştirerek, zaferin hergün biraz daha yakınlaşacağı bilinciy-le hareket eder. Devrimci örgüt disip-linine, örgüt hukukuna uyan ve uygu-lamasını sağlayandır. Devrimci ilkeli vekurallıdır. Örgüt disiplinine, örgüt hu-kukuna, ilke ve kurallarına uymak, uy-gulanmasını sağlamak başarmanın vekazanmanın koşullarını yaratmaktır.Bunlara uymak görev ve sorumluluk-ların yerine getirilmesidir. Devrimci al-dığı görevde, yaptığı işte disiplinli ola-cak, örgütün disiplinine uyacaktır. Uyul-madığı yerde gevşeklik, laçkalık orta-ya çıkacak, bunun yarattığı tahribat vezararlar büyük olacaktır. Hiçbir dev-rimcinin böyle bir hakkı yoktur. Cep-helinin görev, yetki ve sorumluluklarıörgüt içi hukukla belirlenir. Örgütün hak,hukuk, adalet anlayışına gösterilen say-gı örgüte güvendir. Örgüt içinde kim-senin özel bir hakkı, ayrıcalığı yoktur.Örgüt hukuku herkes için geçerlidir. Ay-rıcalıkların olduğu yerde sosyalist dü-şünce biter. Devrimci, adalet, ahlak, ör-güt içi yaşamda, devrimci savaşta, ilkeve kuralların mantığını kavrayarak,kendi deneylerini yaşama lüksüne sa-hip olmadan, kendisini ilke ve kuralla-rın dışında görmeden ilke ve kurallarauymalıdır. Yüzyılların sınıf mücadele-si ve örgütün deneylerinden ortaya çı-kan ve bir mantık olarak şekillenmesigereken ilke ve kurallara uymak, dev-rimci açısından hayati önemdedir. Uyul-madığında şehitlere, tutsaklıklara kadarvaran, savaşımız önünde engel olan za-rarlar doğabilmektedir.

Devam edecek

224

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 25: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

17 Şubat 2012 tarihli MilliyetGazetesi’ndeki köşesinde Hasan Ce-mal, BDP Eş Başkanı Selahattin De-mirtaş’ın mektubundan bölümler ya-yınladı.

Selahattin Demirtaş 16 maddehalinde sıraladığı mektupta; 19 Nisan2009 tarihinde başlayıp günümüzekadar devam eden operasyonlarda“6 milletvekili; 94 gazeteci ve 30gazete dağıtımcısı; 36 avukat; 31belediye başkanı; 7 belediye başkanyardımcısı; 5 belediye başkan vekili;183 parti yöneticisi; 28 Parti Meclisiüyesi; 6 MYK üyesi; 2 eş genel baş-kan yardımcısı; 400’e yakın öğren-ci... sendikacılar, BDP üyeleri vb.olmak üzere toplam 6300" kişinintutuklandığını belirtiyor.

Demirtaş, ayrıca Abdullah Öca-lan’ının İmralı’ya gelişiyle birliktedevletle yürüttüğü ilişkilere de vurguyapıyor.

“(1) Öcalan daha yakalanmadanönce ‘Kürt ulus devleti’ (bağımsızdevlet) dışında bir çözüm arayışıiçine girmiş, ancak İmralı cezaevin-deyken bu tezini geliştirerek, ‘demo-kratik toplum örgütlenmesi’ amacıyla‘konfederal’, ‘özerk’ toplum ve devletmodelleri üzerinde durmuştur.

"(2) 1999–2004 yılları arasındaPKK süresiz ateşkes ilan etmiş vesilahlı unsurlarını Türkiye sınırlarıdışına çıkarmıştır. Bu dönem zarfındada İmralı ve Kandil’le devlet adınagörüşmeler yapılmış, ancak AKP hü-kümeti henüz devlete tam olarak hakimolmadığı için bu görüşmelerin kendikontrolünde gelişmediği sonradan an-laşılmıştır…” (Selahattin Demirtaş’ınHasan Cemal’e gönderdiği mektuptan.17 Şubat 2012 Milliyet Gazetesi)

Selahattin Demirtaş mektubunda,PKK’nin ve Abdullah Öcalan’ın Kürtsorununun çözümü için çabalarındevlet katında karşılık görmediğigibi, operasyon ve tutuklamalarlaKürt hareketinin tasfiye edilmek is-tendiğini belirterek serzenişte bulu-nuyor. Bu serzeniş veya hayal kırıklığısadece Selahattin Demirtaş’a özgü

değildir. Bir bütün olarak Kürt mil-liyetçi hareketinin içerisinde bulun-duğu ruh halinin dışavurumudur.

Doğrudur, oligarşi bir bütün olarakKürt halkının yürüttüğü mücadeleyitasfiye etmek istiyor. Ve bunu dabaşbakanı, bakanları, generalleri ara-cılığıyla açıktan ifade ediyor.

Açıkçası ortada gizli-kapaklı birşey yoktur. Yapılan bir tasfiye veteslim alma operasyonudur. “Açılım”adı altın da yapılanlar da bu tasfiyeçerçevesinde ele alınıyor. Oligarşininen tepe yöneticileri bu gerçeği açıktanifade edip uygulamaları da bu çerçe-vede ele alırken, BDP ve bir bütünolarak Kürt milliyetçi hareketi açısındanşaşırtıcı olan nedir? Onlar, kapalıkapılar ardında yaptıkları görüş-melerde kendilerine verilen sözlerinpeşindeler. Verilen sözler ile uygula-malar arasındaki çelişkiye değinilerekyapılanlar, söylenenler bir yakarıştan,şikayetten öteye geçmiyor, geçemiyor.

Bunun adına politikasızlık diyebilirmiyiz? Elbette diyemeyiz. Kürt mil-liyetçi hareketi faşist devlet gerçeğinitanımamakta dahası tanımamazlıktangelmektedir. Faşist devlete yaklaşımdabu hale düşülünce teslimiyetçilik ka-çınılmaz bir hal almaktadır.

Gerçeği Kabul Etmek Tercih Yapmaktır! Gerçeği Kabul Etmek Savaşmaktır

Devlet gerçeğini kabul etmektenısrarla kaçmıştır Kürt milliyetçi ha-reket. Kastettiğimiz kavramsal birele alış değildir. Devlet gerçeğininonca yaşanan örnekle ele alınmasıdır.Yani gerçeğin olduğu gibi görülme-sidir. Ancak bu yapılmamaktadır.

Öcalan İmralı’da şöyle demişti:“Günümüz Türkiye Cumhuriyeti is-tenilen düzeyde olmazsa da demo-kratikleşmede epey mesafe aldığıaçıktır. Anayasal ifadesi de temelinsan hakları, özgürlükleri konu-sunda kapsamlıdır. Uygulama so-runları daha ağırlıktadır. (…) Her

ideoloji, inanç zora başvurmadanda teknik basın-yayın başta olmaküzere olanaklarıyla, doğruysa ken-dini uygulayabilir. Yani bu anlamdada zor gereksizleşmiştir.”

O Türkiye tablosunda faşizmigörmüyor. Türkiye tablosunda “is-tenilen düzeyde olmasada” diyerek“burjuva demokrasisi”ni görüyor.Dahası bunu istiyor, bunu hedefliyor.

İşte bir yanda söylemler bir yandaise gerçeğin kendisi. Gerçek nedir?Yukarda söylendiği gibi “demokra-tikleşmede epey mesafe alındığı” de-ğildir. Gerçek, faşizmin daha da ku-rumsallaştırılması, baskı ve zulmünyasal hale getirilmesidir. ÖrneğinÖzel Yetkili Mahkemeler DGM’leridahi aratır olmuştur. Yeni “terör”stratejileriyle geçmişin TMY’sini ge-ride bırakmışlardır. “Yeni Anayasa”da 12 Eylül Anayasası’na rahmetokutacaktır. Kendi hukukunu çiğne-yen devlet, bu hukuku yasallaştırarakvarolan boşluklarını da kapatmıştır.Yasamada, yargıda, yürütmedekidüzenlemelerin esası devletin faşisttarzda yeniden örgütlenmesidir.

Deniyor ki “zor gereksizleşmiştir”.Deniyor ki “her inanç, ideoloji doğ-ruysa kendini uygulayabilir”. Hayatbu söylenenleri yalanlıyor.

Devlet gerçeği her an ve her şe-yiyle zorun ifadesidir. Devlet bilinenve her biçimde doğrulanan tanımıyla“bir sınıfın diğer bir sınıf üzerindekibaskı aygıtıdır”.

Gerçeği gözardı etmek kendinikandırmaktır. Dahası halkı aldatmaktır.Gerçek görülse Öcalan’ın ortaya koy-duğu tespitler havada kalacaktır. Budurumu kurtarmak için de başka “tes-pitler” yapılıyor. Beklentileri karşıla-mayan, olmaması gereken şeyler devletiçindeki rantçı çeteye bağlanıyor. Ör-neğin bir dönem, “her şeyin sorumlusuMehmet Ağar’dır” dediler. Ancak dö-nemin Genelkurmay Başkanı DoğanGüreş açıkladı: “Cumhurbaşkanı,Başbakan, Genelkurmay Başkanı bir-likte karar alıyorduk.” Ağar açıkladı;“Tüm kararlar MGK’da alınmıştır.”

Politikasızlık Değil, Teslimiyet; DevletiTanımamak Değil, "Tanımazlıktan" Gelmek

225

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Page 26: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Bunlar da ikna etmiyor Kürt mil-liyetçi hareketini. Hayatın kendisini,gerçeğin kendisini kendi dar bek-lentileri içine oturtmaya çalışmaktadır.Ve tabi beklentilerini gerçeğe sığdı-ramamaktadır. Çünkü beklenti vetercihleri yanlıştır.

Kendisi dışında, devrimciler dışındaherkesten çözüm beklemişlerdir.1990’lardan itibaren milliyetçi politi-kalarının başarıya ulaşamayacağınıgörüp oligarşiyi uzlaşmaya çalışmış-lardır. Kimlerden beklemediler ki;Turgut Özal’ı, Boyner’i, Sabancı’sı,TÜSİAD’ı, ANAP’ı, DYP-SHP’si,REFAHYOL’u, AKP’si… Eli kanlıMHP’den dahi çözüm beklenmiştir.

“Emperyalizm yenilmez” tespi-tinden hareketle AB, ABD emper-yalizminden çözümler beklenmiştir.

“Batı eğer isteseydi sorunu çözerdi.Nasıl ki, Kosova’da çözüyorsa, Kür-distan’da da çözer. Kosova’da çözen,Filistin’de çözen Kürdistan’da rahatçözer. Buna gücü var. Bize rağmençözüm olmuyor diyemez. Batı, çözümüistemediği için bugünkü sorunlarortaya çıkmıştır ... Avrupa hiç olmazsabundan sonra sorumluluklarını yerinegetirmeli. Çünkü çözümü ortaya çı-kartabilecek önemli bir güçtür. Onuniçin çözümsüzlük politikasından vaz-geçip, çözüme katılmalıdır.” (PKKBaşkanlık Konseyi Üyesi Cemil BA-YIK, 21 Haziran ‘99, Özgür Politika)

Yetmedi emperyalist kurumlar “çö-züm”e ortak edilmeye çalışıldı. NA-TO’su, BM’si Kürt sorunun çözümüiçin göreve çağrıldı. Dünya halklarınınkatilleri emperyalist kurumlara olmadıkmisyonlar biçildi. Emperyalizm ol-madan, bir çözüm olmayacağı PKKönderliğinde adeta değişmez bir dü-şünce haline gelmiştir. Öyle ki "öne-recekleri her türlü çözümü koşulsuzkabul etmeye hazırız" diyebilmiştir.

Ortaya çıkan bu tablo devlet, em-peryalizm, faşizm, oligarşi tespitlerin-deki yanlışlığın, yanılgının ifadesidir.

Bu yanılgıyı besle-yen de her şeyinodağına Kürt So-rununu koymaktır.“Türkiye’nin temelsorunu Kürt soru-nudur.” anlayışını

temel politika haline getirmektir. Öylesiher şeyin, her sorunun çözümü Kürtsorununun çözümüne bağlanmıştır.

Hayat, sınıflar mücadelesi ger-çeğine göre yürüyor. İyi niyetlerle,zorlama tespitler ve beklentilerle ge-lişmiyor. Tersine bu durum bunalımıdevam ettiriyor ve olumsuz anlamdadaha da derinleştiriyor.

Neden? Çünkü devrim değil düzentercih ediliyor. Halkın iktidarı değilburjuva demokrasisi tercih ediliyor.Çözüm değil çözümsüzlük tercih edi-liyor. Devrimciler değil düzen, onlarınkurumları tercih ediliyor. Halkları-mızın kurtuluşu değil “kırıntılar” ter-cih ediliyor.

Devrimi, kurtuluşu tercih etmeksavaşmaktır. Düzeni tercih etmek isebarıştır, uzlaşıdır. Gerçek budur. Gö-rülmesi, kabul edilmesi gereken budur.

Her Şeyi Tersyüz Eden Teslimiyetçilik

Neredeyse 20 yıl önce "Silahlımücadele mi uzlaşmaya hizmet mi?"başlıklı yazımızda şunları demiştik:"Bilinmelidir ki, sınıflar mücadelesi,savaşlar, iç savaşlar, hiçbir zamaniyi niyetle yürümez, yürümüyor da.Hele iktidar sorunu olan bir hareketiniktidar hedefinden vazgeçmesi ise,deyim yerindeyse tam bir felaketeyol açar. Örnekleri de var. Egemensınıflar savaşlarda inisiyatifi ele ge-çirdiler mi, devrimci-yurtsever güçleriezmeden bırakmazlar." (29 Mayıs1993, Emperyalizme ve OligarşiyeKarşı Mücadele)

"Sloganımız Barış mı?" başlıklıyazıdan: "Strateji ve taktikler, faşistdevletin yıkılmasına göre belirlen-mediğinden milliyetçi taktiklere hiz-met eden herkes, her şey çok iyi,tersi ise çok kötüdür. Bu yanıylaMarksist-Leninistler barış diye ba-ğırmadığından ve bütün program

ve taktiklerini buna göre düzenle-mediğinden kötü, işe yaramaz...Boyner kadar bile olamıyorlar...

Doğrudur, asla Turgut Özal, Boy-ner ve Sabancı gibi Kürt halkınıdüşünmeyeceğiz. Çünkü Kürt hal-kının düşmanları halkı düşünmezler.Onlar halkı düşünüyor görünselerde biz tersini düşüneceğiz. Hile ara-yacağız. Ve bugün, birileri barış de-yip, devrimci hareketin gelişmesiniengellemek istiyorsa bu barışa karşıçıkacağız ve daha çok savaş diye-ceğiz. Kürt ve Türk halklarının çı-karları, kurtuluşu, emperyalizme veoligarşiye hizmet eden boş barışsloganlarında değil, daha çok sa-vaştadır." (14 Ekim 1995, Zafer Yo-lunda Kurtuluş, M. Ali Baran)

Bu tabloda ısrar emperyalizmeteslimiyetle, Kürt sorununun çözüm-süzlüğünü kabul etmekle eşdeğerdirdiyoruz.

Neden Teslimiyetçiliktir? Milliyetçilik ve beraberindeki “sö-

mürgecilik” teorisi kürt hareketine“kürt sorunundan başka sorun yok”dedirtmiştir. Emperyalizmsiz çözümolamayacağına inandığı için emper-yalizmle çözüm peşinde AB veABD’ye sarılmıştır.

TÜSİAD, burjuva düzen partileri,Kürt halkının katilleriyle uzlaşma veişbirliği arayışlarına girmişlerdir. Buuzlaşma politikalarından güç alanfaşizm Kürt milliyetçi hareketinedaha fazla saldırmıştır.

Kürt halkının kendi kaderini tayinhakkından, bağımsızlıktan özerkliğe,dil sorununa ve son olarak da “burjuvademokrasisi”ne gelinmiştir.

Sosyalizmi inkar etmiş, bunu meş-rulaştırmak için de “demokratikekolojik toplum”, “özyönetim”,“üçüncü alan” gibi düzeniçi çö-zümleri savunmuştur.

Türkiye’deki devrimci hareketleredüşmanlaşmış, onların yanında ol-madığını ispatlamak için, devrimci-lerden “farkını koymak” için süreklibir çaba içinde olmuştur.

Teslimiyetçilik her şeyi tersyüzetmiştir. Emperyalizme, oligarşiye,

26

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 27: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

onun düzenine karşı çıkanlar, dev-rimci değerleri savunanlar “provo-katör” ilan edilirken; teslimiyeti, tas-fiyeyi savunanlar yenilenmeci, çöküşüsavunmak kahramanlık ilan edilmiştir.

Bugün oligarşinin Kürt milliyetçihareketine yönelik tasfiye operasyonusadece PKK’nin fiziken tasfiyesi de-ğildir. PKK ideolojik olarak oligar-şiyle en geri noktada uzlaşma nok-tasına gelmiştir.

Son açlık grevinin talepleri şun-lardır:

“- Kürt halkı üzerindeki her türlübaskının kaldırılması ve kamusalalanda kabul görmesi için güvenceyealınması,

- Bütün siyasi tutsakların serbestbırakılması,

- Askeri operasyonların durdu-rulması,

- Öcalan üzerindeki ‘ağırlaştı-rılmış tecridin’ kaldırılıp çözümekatkı sunması için; sağlık, güvenlikve iletişim koşullarının sağlanma-sı.”

Herkes tanık olacaktır. Bırakınbu taleplerin oligarşi tarafından tar-tışılmasını AKP azgınca saldırılarınısürdürecektir. Çünkü oligarşi biliyorki, Kürt mililyetçi hareketin bu dire-nişi oligarşiye karşı değil, oligarşiyleuzlaşmak için yapılan bir eylemdir.

Oligarşinin bu noktada hedefi sa-dece Kürt milliyetçi hareketi tasfiyeetmek değil, bugüne kadar yürütülensilahlı mücadelenin Kürt halkındayarattığı devrimci dinamikleri,devrimci dinamiklerin örgütlenmepotansiyelini tasfiye etmek istiyor.Kürt halkını tümüyle düzen içineçekmek istiyor. Bu konuda devlet,ABD ve AB hemfikirdirler.

Kürt milliyetçi hareketi, geldiğinoktada, mevcut gücüyle kısmengüncel politika yapabilirken, tercihettiği çizgi nedeniyle stratejik, uzunvadeli politikalar geliştirme imkanınıkaybetmiştir ve oligarşi Kürt milli-yetçi hareketinin bu zayıflığı üzerineoynamaktadır.

Oligarşi mezarlıklara saldırıyor,kimyasal silahlarla katledip aylarcacenazeleri vermiyor. Bunlara karşı

bile Kürt milliyetçi hareketten ciddibir direniş tavrı sergilenmiyor, icazetli,sonuç almayan eylemler yapılıyorve AKP’den “vicdan” bekleniyor.Binlerce kişi cenazeleri almak içindağa yürüyüş yapıyor ama karşılarınadüşman çıkınca kitle BDP tarafındandirenmeyi çatışmayı göze almadangeri döndürülüp getiriliyor. Bununnedeni politik güçsüzlüktür. Oligar-şiyle çatışmayı göze almamaktır. Herkoşulda oligarşiden icazet beklemek-tir.

Bir taraftan tutuklamalar, gözal-tılar, katliamlar aralıksız sürerkenCumhurbaşkanı Gül’ün, Kürdistangezileri, Cemil Çiçek’in Diyarbakırgezisi, uzlaşmaya atılan adımlar ola-rak Kürt milliyetçileri tarafındandesteklenmektedir. Bu ne politikaadına ne taktik adına savunulamaz.Burada uzlaşmaya kucak açma vardır.

Arada kısmi rahatlatmalarla, asılolarak tasfiye programını sürdür-mekte, ne “Öcalan’ın koşullarınıniyileştirilmesi”, ne “tutsakların affı”,hiçbir talebe karşılık vermeksizin,baskılarını sürdürmektedir.

Kürt milliyetçi hareketi, bu prog-ramı engelleyecek bir adım atama-maktadır. Kah Zapatalar’ın yürüyü-şüne öykünmekte, kah Tayyip’e lafyetiştirmekte kah TÜSİAD progra-mına kah pişmanlık yasasına, kahABD’nin Irak’a müdahalesine belbağlamaktadır.

Kürt sorunun çözümü için değil,oligarşiyle uzlaşmak için Belçikamodeli, İtalya modeli... bin bir çeşitmodel arayışı içine girmiştir... Oysaçok iyi bilmektedirler halkların so-runun çözen ne Belçika, ne de İtalyamodeli diye bir model yoktur. Çözümolmayan “modelleri” çözüm gibigündeme getirmektedir.

Aksi durumda bunların dışındabir adım, düzenle çatışmayı, dahaaçıkçası düzeni reddetmeyi gerek-tirmektedir.

Kürt milliyetçi hareketin fizikiolarak gücünü koruması, savaşıyorolması bu gerçeği değiştirmez. Sorunideolojiktir. Kürt miliyetçi hereketideolojik olarak oligarşiyle en gerinoktada uzlaşmaya hazırdır. Tesli-

miyet burjuva ideolojisi karşısın-daki teslimiyettir.

Çok çarpıcıdır; iki yıl boyuncaneredeyse aralıksız KCK adı altındasüren operasyonlar var. Halkın oy-larıyla seçilmiş 6 milletvekili ve 31belediye başkanı, 7 belediye başkanyardımcısı, 31 avukat, 28 partimeclis üyesi ve toplam 6 bin 300kişi tutuklandı. Bu rakam sürekliartıyor. Eski milletvekilleri tutuklandı,yenilerinin evi basıldı.

Bütün bu saldırılar karşısında so-nuç alıcı hiçbir şey yapılmadı. Oligarşisaldırdıkça Kürt milliyetçi hareketdaha çok “barış” dedi. Burada barışdemenin politik olarak teslim olu-yorum demekten başka anlamı yoktur.

Bu tutuklamalar, izlenen politi-kaların onları nerelere götürdüğünüsomut olarak görme fırsatı vermiştir.Ya tam ayrıştıracak, ya birleştire-cek!

Kürt milliyetçi hareketinin hoşunagitsin ya da gitmesin biz bu gerçeklerionyıllardır söylüyoruz, söylemeyedevam edeceğiz. Bu devrimci hare-ketin sorumluluğunun ifadesidir.

Marksist-Leninistler olayları, ol-guları somut gerçekliği içinde elealırlar, sınıflar mücadelesindeki yeriiçinde ele alırlar. Kendi subjektif ni-yetleri, beğenileri, beğenmemezlikleriile ele almazlar.

Dolayısıyla Kürt milliyetçi hare-ketini değerlendirirken bu temeldeele almıştır. Evet Kürt milliyetçi ha-reketi teslimiyetçi politikalar içindeboğulmaktadır. Ancak bu tamamlan-mamış bir süreçtir. Esas olan önceliklesomut durumun kendisidir. Bugündür.Kürt milliyetçi hareketinin savunduğutalepler demokratik taleplerdir. Buyanıyla Kürt milliyetçiliği hala de-mokrasi güçleri arasındadır. Kürt ha-reketinin emperyalizm ve oligarşiyleçatışması bu zeminde sürmektedir.Devrimci hareket için asıl olan dabudur.

Devrimci hareketin sorumluluğuKürt milliyetçiliğini devrimci zemineçekmektir. Eleştirilerimiz, yürüttü-ğümüz ideolojik mücadele bu an-lamda dostça bir uyarıdır.

227

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Page 28: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

5 Şubat 2012 tarihli Evrensel ga-zetesinde, “Bağımsız Vekilin MeclisteHakkı Yok” başlıklı bir yazı yayın-landı. Bu yazıda, İstanbul BağımsızMilletvekili Levent Tüzel’in, İnsanHakları Komisyonu’nda yer alma ta-lebine, Meclis Başkanı Cemil Çiçek’inolumsuz cevap verdiği ve daha önceMeclis Plan ve Bütçe Komisyonu içinyaptığı başvurunun da kabul edilme-diği, Meclis’te “gündem dışı sözalma hakkı”nın gasp edildiği yazı-yordu.

Yazının buraya kadar olan bölü-münde burjuvazinin faşist meclisininişleyişine ters düşen, anormal ve aykırıbir tablo yok. Durum burjuva parla-mentosunun doğasına uygun bir durum.Ancak yine aynı yazıda, Levent Tü-zel’in bu durumu “Bağımsız vekileMeclis’te söz hakkı yok!” şeklindedeğerlendirdiği ve Meclis İç Tüzü-ğü’nü, “Adaletli olmadığı, milletveki-linin kürsü hakkını, söz ve ifade hakkını,komisyonlara katılma ve yasama ça-lışmalarında bulunmasını güvence al-tına almadığı...” şeklinde eleştirdiğibelirtiliyordu.

Aykırılık tam da buradadır. Aykı-rılık, Tüzel’in faşist meclisi yeni keş-fetmesindedir. Tüzel, oligarşinin mec-lisinden, Meclis Başkanı’ndan, Meclisİç Tüzüğü’nden başka ne bekliyorduacaba? Faşist düzenin Meclisi, demo-kratik mi olacaktı? İç Tüzüğü adaletlimi olacaktı? Bütün muhalif seslereeşit, özgür ifade ve katılım hakkı mıverecekti? Tabiki hayır! O, üzerineçok methiyeler düzülen, burjuvazinindemokrasisi, hani şu adına “parla-menter demokrasi” dedikleri tam dabudur işte. Evet, ortada bir demokrasi

vardır. Ama bu demokrasi sadece ege-men sınıflar ve iktidarı elinde tu-tanlar içindir. Cemil Çiçek de bunudiyor zaten. Bütün komisyonlar dolu,belirlenen sayıda insan yerleştirilmiştir,diyor. Yani, kendi kadrolarını yerleş-tirdiklerini söylüyor. Buradan hareketlede; “Talebinizle ilgili olarak yapıla-bilecek bir işlem bulunmamaktadır.”,“Kontenjan ayrılacak kadar yeter sa-yıda bağımsız milletvekiliniz olmadığıiçin başvurunuz kabul edilmemiştir.”diyor.

Bir devrim manifestosu gibi yaz-dığınız seçim programınızdaki talepleriyapabilmenizi, parlamentoyu bir kürsügibi kullanmanızı bırakalım bir tarafa,sizi komisyonlara bile almıyorlar. Onbinlerce insanın oyunu alsanız bilesize mecliste söz hakkı vermiyorlar.Yani, hem sizi seçen halkı, hem siziyok sayıyorlar. Bunun böyle olacağınıgörmemek siyasi körlüktür. Bu düzenitanımamaktır. Toplum bilimini, sınıflarsavaşını bilmemektir. Bütün bunlararağmen hala bu meclisten çözüm bek-liyorsunuz. Hala bu mecliste halkınsorunlarını çözeceğinizi düşünüyor-sunuz. Bu mecliste mi halkın talepleriniyerine getireceksiniz?

Burjuva Parlamentosu Bilinçli ve İradi Tercihinizdir, YakınmayaHakkınız Yoktur

Burjuva parlamentonun, hakim sı-nıfların bir ahırı olduğunu belirten Le-nin, en demokratik cumhuriyetlerdede burjuva parlamentarizminin gerçeközünü; “Halkı, yönetici sınıfın hangibölümünün ayaklar altına alacağına,

ezeceğine dönem dönem karar ver-mek.” olarak açıklar. Durum en de-mokratik ülkeler için böyleyse, faşizmleyönetilen ülkelerdeki parlamentolardadurumun nasıl bir hal alacağını tahminetmek zor değildir. Kaldı ki, tahmindenöteye, oligarşinin halk düşmanı mec-lisinin tarihi baskı, zulüm ve sömürütarihidir.

Biz, en azından teorik olarak, Tü-zel’in bu durumu milletvekili olmadanönce de biliyor olduğunu sanıyoruz.Yani meclise, devlet ve parlamentonunkapitalist sistemdeki yerini, misyonunuve görevlerini bile bile girdiklerinidüşünüyoruz. O halde, bu gün bundanyakınmak, eleştirmek anlamsız ve yer-sizdir. Çünkü, burjuva parlamentosusizin bilinçli ve iradi bir tercihinizdir.Türkiye oligarşisinin faşist meclisi 92.yılını dolduruyor. Bu parlamento halk-tan yana değildir! Tüzel’in bu güneleştirdiği durum 92 yıldır devam edendurumdur. Bu parlamento halkın tem-silcilerinin görev yaptığı bir parlamentoolmamıştır hiçbir zaman. Emperya-lizmin ve onun yerli işbirlikçilerinintoplandığı, koltuklarında tekellerin-tefeci tüccarların, toprak ağalarının-kapitalistlerin, kısacası tüm sömürücüsınıf ve katmanların temsilcilerininoturduğu bir parlamento olmuştur. Ko-misyonları da, kurulları da bunlardanoluşur. Bu parlamento, Koçlar’ın, Sa-bancılar’ın ve dev tekellerin parla-mentosudur!.. Bu parlamentoya ken-disine solcu, sosyalist, komünist diyenörgüt, kişi, parti de girse, bu parla-mentonun özü değişmeyecektir. 92yıllık meclisin anti demokratik oldu-ğunu, iç tüzüğünün adaletsiz olduğunuanlamak ve bilmek için milletvekili

Levent Tüzel: “BAĞIMSIZ VEKİLİN MECLİSTE HAKKI YOK”

Ne Sanıyordunuz?Ne Bekliyordunuz? Faşist Düzenin

Meclisi Demokratik mi olacaktı?

“Küçük burjuva ‘devrimci’ örgütler de siyaset sahnesinde eski rollerini yitiriyorartık.” diyen Kamil Tekin Sürek, biz yok olursak meydan kendilerine kalacak sanıyordu.

Burjuvazinin meclisinde biz yokuz! Hadi ne yapıyorsanız yapsanıza!

228

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 29: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

olmak gerekiyordu?

Sekiz Aylık PratiğinizdeKürt Milliyetçi Hareketin Programının, Taleplerinin Dışına Çıkmadınız,Çıkamadınız

Devrimciler, “Parlamentoyu umutkapısı olarak gösteren her söz, baskıve sömürü düzeninin değirmenine sutaşımaktır, bu düzenin devamını iste-mektir.” diyerek seçimlere girmenizi,parlamenter çözümü savunmanızı eleş-tirirken siz; “12 HAZİRAN SEÇİM-LERİ BİR DÖNÜM NOKTASIDIR”diyor ve ancak devrimle çözülebilecektalepleri parlamentoda çözeceğinizivaad ediyordunuz. “ÖZGÜRLÜKÇÜDEMOKRATİK ANAYASA veKÜRT SORUNUNDA DEMOKRA-TİK ÇÖZÜM” taleplerini seçim prog-ramınıza koyarak bilinç bulanıklığıyaratıyor, halkı kandırıyordunuz.

Ölüm oruçları dönemindeEMEP’li Kamil Tekin Sürek “Küçükburjuva ‘devrimci’ örgütler de siyasetsahnesinde eski rollerini yitiriyor ar-tık. Belki bir süre daha tamamenyok olmayacaklar, ama yirmi seneönceki güçlerine de artık bir dahakavuşamayacaklar gibi görünüyor.Bu durum, işçi sınıfı ve emekçi halkın

demokrasi mücadelesi için hayırlıolacaktır.” demişti. (Evrensel, 16 Ka-sım 2007)

Oligarşinin bizi yok etmesini bek-lemeyin, ona ömrünüz yetmez. Geçinoligarşinin yanına, birlikte saldırın.On yıllardır her türlü aracıyla saldırıyoroligarşi, yok edemedi.

Biz yok edilirsek meydanın sizekalacağını sanıyordunuz.

Harekete geçirsenize işçi sınıfını.Şu örgütlediğiniz işçi sınıfını bu ta-lepler için harekete getirsenize! 35-40 yıldır işçi sınıfı işçi sınıfı deyipduruyorsunuz, harekete geçirsenize?

Biz küçük burjuvayız, anladık işçisınıfını siz temsil ediyorsunuz. Birşeyler yapın elinizi biz tutmuyoruzherhalde. Hadi buyurun; 10 tane işçiçıkartın sokaklara yeter. Yok olun ki,ben rahat politika yapayım, diye hesapyapmakla olmuyor yani.

Burjuvazinin meclisinde biz yokuz.Yapsanıza bir şeyler. Bizim olmadı-ğımız yerlerde ne yapıyorsunuz? Bakınkomisyonlara bile almıyorlar sizi....Basın açıklaması yapıyorsunuz, por-takal, mandalina poşeti dağıtıyorsunuzhalka... Devam edin...

Halkların Demokratik KongresiProgramı’nda “Kongremiz, kapita-lizme, emek sömürüsüne, yolsuzlukve talana; gelir dağılımındaki uçuru-

ma, açlık ve yoksulluğa karşı mücadeleeder. Kongremiz, esnek, güvencesizve sigortasız, çalışmaya; sağlıksız vegüvensiz ortamlarda çalıştırmaya;sendikasızlaştırmaya, taşeronlaştır-maya, kazanılmış hakların gaspınakarşı, işçi sınıfının haklarını savunurve kazanımlar için mücadele eder. İş-sizliğe, işçi kıyımlarına ve iş cinayet-lerine karşı insanca yaşam kavgasıveren işçi ve emekçilerin, yıkıma sü-rüklenen küçük esnafın, ürünününkarşılığını alamayan üretici köylününyanında yer alır.” diyordunuz. Birli-ğiniz de emek eksenli bir birlik ola-caktı.

Nerede kaldı bu vaatler? Neredeemek eksenli birlik? 8 aylık pratiği-nizde Kürt milliyetçi hareketin uz-laşmacı politikalarının dışına çıka-madınız. Söyledikleriniz seçim pro-pagandası olarak meydanlarda kaldı.Eğer dümen suyuna girdiğiniz Kürtmilliyetçi kulvardan kaldırırsanız ba-şınızı, halkın bütün kesimlerinin canalıcı sorunları olduğunu görürsünüz.AKP faşizminin ve Erdoğan’ın “Kürtsorunu bizim sorunumuzdur, bu sorunuçözeceğiz.” söyleminin altından uzlaşı,yakın çözüm beklentilerini değil, bu-nun Kürt halkını katletmek, PKK’yitasfiye etmek anlamına geldiğini gö-rürsünüz.

Hani siz Ölüm Oruçlarına açlık grevlerinekarşıydınız? Ne oldu şimdi açlık greviönlügü giymişsiniz?Bunu anlamak için EMEP’lilerin kenditarihlerini biraz karıştırmaya ihtiyaçlarıvar. Tabi, sahip çıkılan bir tarih varsa.

Çünkü bu anlayış her yıl görüş değiştir-

mesiyle tanınır. İlgili olanlar bile, onun

görüşlerini, tahlillerini takip etmekte zor-

lanırlar. Bir bakarsınız, Maocu’dur, bir

bakarsınız Enver Ho-ca’cı. Bir bakarsınız“Baba Bush” slogan-larıyla Amerikan baş-kanını karşılayan Ar-navutluk’tan hiç sözedilmez. Genç kuşaklar bilmezbelki ama, bu anlayışıtanıyan herkes bu ko-nularda “ünlü” oldu-

ğunu da bilir. O da zaten bilmeyenlerepolitika yapar...Ölüm oruçlarının nerede gerekli neredegereksiz olduğu konusunda ahkam ke-serler. “Ölüm orucu ve açlık grevlerinin neredeve nasıl kullanıldığında etkili olacağını”söylediğine bakarak sakın daha önce ölümorucuna yatmış olduklarını sanmayın. Buanlayış hapishaneler tarihi boyunca hiçbir

direniş içinde sonuna kadar yer almamıştır. 12 Eylül cuntası yıllarında direniş kırıcılığıile bilinir. Devrimciler Tek Tip Elbiseyekarşı mücadele ederken, ölüm orucunayatarken, onlar tek tiplerini giymiş, “ka-ravana fazlalarını bize verin” seslerininsahibidirler.‘96 ölüm orucu ile hiç alakaları olmamıştır.12 tutsağın şehit düştüğü direnişte o, ga-zetesinde, ölüm orucunu bırakın Ünaldı’yabakın diyendir. Bakarsınız Ünaldı’ya nevar acaba, yoksa Antep’te ayaklanma mıbaşlamış, işçi sınıfımız -TDKP’nin birdönem teorisini yapıp da bir türlü pratiğiniyapamayıp unutulanlar çöplüğüne attığı“barikatlar”ı mı kurmuş diye: Yok. Birgrup işçinin direnişi. Tabi kafa böyleolunca da devrimcilik, hapishaneler direnişigibi kavramlar onun literatüründe tümdenanlamını yitirir. Bu anlamsızlaşmaya, dahadoğrusu ideolojisizleşmeye teori bulmakiçin de kıvranılır, direnenlere küfürler edi-lir.

29

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Page 30: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Parlamenter Solculuk, Düzen Solculuğu, Düzenden Beklentilerin Sürmesine Yarar

Bilimsel sosyalizm, parlamenter yollamevcut sistemin değişmeyeceğini söy-lüyor. Burjuvazinin iktidarını seçimlerleelinden kaptırmaya izin vermeyeceğini,bunun için zor kullanacağını, kan döke-ceğini söylüyor. İktidarı almak isteyenlerinde tek seçeneğinin karşı zor kullanmakolduğunu söylüyor. Ve hayat bunu ka-nıtlıyor. Siz ise genel seçimle iktidarageleceğinizi ve ulusal sorundan ekonomiksorunlara kadar bütün sorunları parla-mento aracılığı ile çözeceğinizi söylü-yorsunuz. Halkı aldatıyorsunuz.

Biz ise bağımsız ve demokratik birTürkiye yaratılmadan, parlamento yoluylahalkımızın sorunlarının çözülmeyeceğini,tam tersine mevcut baskı-sömürü siste-minin devamına hizmet edeceğini söy-lüyoruz. Bu düzen değişmeden, mevcutparlamento içinde “sol, sosyalist, komü-nist” ünvanlı, milletvekillerinin, sayılarıkaç olursa olsun, değiştireceği bir şeyde olmayacaktır. Bunun aksini söyleyenleryalan söylüyordur, halkı boş hayallerinarkasından sürüklemek istiyordur. Dü-zeniçileşmiş örgütler, partiler, reformistler,revizyonist ve oportünistler, seçimlerekatılma gerekçelerini “devrime hizmetettiği” şeklinde açıklarlar. Seçimlere ka-tılmayı, “Parlamentoda mevzi kazanmak”,“Kitlelerin sesini parlamentoda duyur-mak”, “Parlamentoya sosyalist temsilcilersokmak”, “Kitleleri sosyalizmle tanış-tırmak” gibi gerekçelerle savunurlar.

Ama yukarıdaki, Levent Tüzel ör-neğinde de görüldüğü gibi, bırakalımkitlelerin sesini parlamentoda duyur-mayı kendileri bile doğru dürüst sözhakkı alamazlar. Faşist devletin faşistmeclisinde insan hakları komisyonunabile giremezler. Hele hele, Plan veBütçe Komisyonu gibi yağma ve soy-gunun projelendirildiği komisyonlarahiç giremezler. Sadece, devrim ve ik-tidar iddiasından uzak bu söylemlerlefaşizmin seçim oyunu içerisinde yeralınmış olunur. Bu ise, bırakalım kit-leleri sosyalizmle tanıştırmayı, tam ter-sine halk kitlelerinin devrim mücadelesiönünde engel olmaktır.

Parlamenter solculuk, yani düzen sol-culuğu kitlelerin parlamentodan, dola-yısıyla düzenden beklentilerinin sürmesineneden olunur. Kitlelerde parlamentonunhala sorunların çözüm yeri olabileceğidüşüncesini güçlendirir. Bu yönlü yapılanher faaliyet devrime değil, karşı devrimehizmet eder. “Emek, Demokrasi ve Öz-gürlük Bloku’nun ya da “Halkların De-mokratik Kongresi”nin yaptığı da budur.Oysa, devrimcilerin yapması gereken,kitlelere, parlamentonun, halkın sorun-larını çözemeyeceğini göstermektir. Buanlamda da oligarşinin parlamentosunayönelik beklentileri artıran, kitlelerin dü-zenden kopuşunu engelleyen veya ya-vaşlatan her seçim taktiği, reformist birtaktiktir.

Devrimciler Bu Düzene Alternatiftir. Alternatif Olmak, Çözümü Bu Düzenin Parlamentosunda Göstermek Değildir

Kendisine sosyalist, komünist, ilericidiyen seçilmiş bağımsız milletvekille-rinin de parlamento kürsüsündeki entemel görevlerinden biri, halkın kur-tuluşunun parlamentoyu ele geçirmekleolmayacağını, parlamentonun halkınsorunlarını çözmeyeceğini en genişkitlelere göstermektir, anlatmaktır...Diğer bir deyişle, kitleleri düzendenkoparmayı hedeflemektir. Aksi haldesosyalistlikleri, komünistlikleri sahtedir,sadece bir etiketten ibarettir.

Devrimciler bu düzene alternatiftir.Alternatif olmak, sorunların çözüm yeriolarak bu düzenin parlamentosunu gös-termek değildir. Alternatif olmak devrimiistemektir. Halk iktidarını istemektir.Türkiye halklarının bugün ihtiyacı, oli-garşinin düzeninde, parlamentosundakendisini temsil edecek bir parti değildir.Çünkü halkın kurtuluşunun yolu, parla-menter yol değildir. Bu bataklıkta yete-rince düzen partisi var. Sol bu bataklığıreddetmelidir. Reddetmeyip parlamentoyagirdikten sonra bu düzenin meclisininanti-demokratik olduğundan, adaletsizolduğundan, solun söz hakkını gasbetti-ğinden yakınma hakları yoktur. Bununinandırıcılığı yoktur. Bu tarz politika,burjuvazinin sol içindeki uzantılarıdır.

Kürt Milliyetçileri Barış ve Uzlaşma Uğruna, Reformistler Düzen içi Politika Yapmak Uğruna Parlamentoculuğu Tercih Ediyorlar

Levent Tüzel ve Emek, Demokrasive Özgürlük Bloku’nun tüm seçilmişmilletvekilleri, parlamentonun burju-va-feodal pisliklerini, hukuksuzluğunuve adaletsizliğini gördükten sonra,doğal olarak, böyle bir meclise girmeninyanlışlığını ve bu parlamentonun içindehalkların taleplerine cevap veremeye-ceklerini de görmüş olmaları gerekiyor.Ancak durum hiç de öyle değildir. Tamtersine hala burjuva parlamentosundanbeklentileri devam ediyor. Hala burju-vazinin demokrasisine inanıyorlar.

Oligarşi, ülkemizde devlet biçiminin“parlamenter demokratik rejim” olduğudemagojisini yapıyor. Emek, Demokrasive Özgürlük Bloku da bu parlamentoyuçözüm yeri olarak göstererek buna güçveriyor. Ekonomik, politik ve ahlakiolarak çürümüş ve kitleler nezdinde hergeçen gün güvenirliliğini ve inandırıcı-lığını yitiren burjuva parlamentosunuhalka kurtuluş yolu olarak göstermeninadı düzeniçileşmektir. Sömürü düzeninindeğirmenine su taşımaktır. Kürt milli-yetçileri barış ve uzlaşma uğruna, refor-mist kesimler de legal zeminde, düzeniçi politika yapmak uğruna parlamento-culuğu tercih ediyorlar.

Gerçek şudur ki; ülkemizde faşizmdevlet biçimidir. Faşizm yıkılmadan, Dev-rimci Halk İktidarı kurulmadan ne barış,ne de demokrasi sağlanabilir. Çünkü barışve demokrasi devrim sorunudur ve faşizmyıkılmadan kazanılamaz. Bu mücadeleninyeri de parlamento değildir. Barış ve de-mokrasi diyerek askeri ve politik müca-deleyi parlamenter mücadeleye endeks-lemenin komünistlik, sosyalistlik ve dev-rimcilikle hiçbir ilgisi yoktur. Yapılandüzen solculuğudur. Devrimciler faşizmgerçeğini reddederek, kitlelerin bilinçleriniçarpıtan, parlamentoya umut bağlatan,bu politikanın destekçisi ve savunucusuolamaz. Bu anlayış; halkların ortak kur-tuluşunu ve ortak iktidarını savunmakdeğil halkları katleden, ezen ve sömürenburjuvaziyle uzlaşmak demektir.

330

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 31: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

“Ölüm orucu” yapmanız için önce122 şehitli Büyük Direniş’e saldırı-larınızın, karalamalarınızın özeleş-tirisini vermelisiniz.

Devrimci eylemi tarif eden ta-nımların, kavramların ve devrimcimücadele yöntemlerinin yerli yerindekullanılması devrimci zorunluluktur.

Gerek burjuvazinin, gerek opor-tünizmin ve revizyonizmin devrimcieylemin tanımını, niteliğini ve etkigücünü zayıflatma saldırılarına karşıdurmak devrimci görevimizdir.

Bu nedenledir ki; yüzlerce canı-mızı verdiğimiz “Ölüm Orucu” ey-leminin istismarı ve içinin boşatılmasıkabul edilemez. Bu sıradanlaştırmave çarpıtma öz olarak ideolojik çü-rüme ve bozulmadır. Devrimci mü-cadele yöntemlerinin ve eylemlerinmilitan, politik muhtevasının ve de-ğerlerimizin bilinçli bir şekilde sıra-danlaştırılması, çarpıtılmasıdır.

15 Şubat tarihinden itibaren bur-juva ve sol basında; BDP’nin Di-yarbakır E Tipi Hapishanesi’nde tu-tuklu bulunan Milletvekili SelmaIrmak ve Mardin E Tipi Hapisha-nesi’nde tutuklu bulunan MilletvekiliFaysal Sarıyıldız’ın, Öcalan üze-rindeki tecridin ve Kürt halkı üze-rindeki baskıların, askeri ve siyasioperasyonların sona erdirilmesi veKürtlerin statüsünün kabul edil-mesi, çözüme niyetli bir diyalogunyeniden başlaması için açlık grevinegirdikleri yazılırken, BDP yöneticileride tutuklu milletvekillerinin içeridebedenlerini ölüme yatırdıkları, dışa-rıdaki milletvekillerinin de destekaçlık grevi yapacakları şeklinde açık-lamalarda bulundular.

Yine, 23 Şubat 2012 Özgür Po-litika gazetesi “Tekirdağ 1 Nolu FTipi Hapishanesi'ndeki PKK'li tutsakAdnan Titiz, 10 Şubat tarihinden iti-baren ölüm orucunda.” şeklinde ya-zarken, 16 Şubat 2012 tarihli Evrenselgazetesi de, Milletvekili Selma Irmakile 6 kadın tutuklunun da “süresiz-

dönüşümsüz açlık grevi”ne girdiğiniyazdı.

Hapishanelerdeki PKK tutuklularıadına yapılan açıklamada ise; “15Şubat 2012 tarihinden itibaren, Di-yarbakır, Batman, Siirt, Mardin,Midyat, Urfa, Elbistan, Malatya,Bingöl, Bitlis il ve ilçelerinde bulu-nan tüm PKK’li ve PJAK’lı tutsaklarolarak, süresiz ve dönüşümsüz açlıkgrevine başlıyoruz.” denildi.

"Bu işin şakası yok!" diyerek hü-kümeti uyaran BDP Eş Genel BaşkanıDemirtaş, “bedenini ölüme yatıraninsanların” talepleri etrafında kenet-leneceklerini belirterek şunları söy-ledi: "Milletvekilleri bedenleriniölüme yatırmış durumda. … Büyükbir yangına dönüşüyor ve bu yangınışimdi söndürmek istiyorsa hükümetacilen yasal değişiklikler yapmasılazım. … Biz bu bahar aylarınınarifesinde Başbakan'dan yeni birsamimi yaklaşım bekliyoruz."

BDP Grup Başkanvekili HasipKaplan da tutuklu milletvekillerindenSelma Irmak ve Faysal Sarıyıldız’ıneyleminin süresiz ve dönüşümsüzolması nedeniyle ölüm orucu niteliğitaşıdığını söyledi.

Yukarıdaki açıklama ve alıntılardada görüldüğü gibi, tutuklu milletve-killerinin eylemi için açlık grevinden,süresiz-dönüşümsüz açlık grevine,ölüm orucuna kadar pek çok tanım-lama yapıldı. Bu biçimi ve politikmuhtevası birbirinden çok farklı olaneylem ve mücadele biçimleri aynıolayı tanımlamak ve anlatmak içinkullanıldı. Yani, ha açlık grevi, hasüresiz-dönüşümsüz açlık grevi, haölüm orucu… Hepsi birbirinin aynıdıryaklaşımıyla, BDP yöneticileri başkabir tanımlama, milletvekilleri başkabir tanımlama, PKK’li tutsaklar başkabir tanımlama yaptılar. Bu tanımla-malar ciddiyetten uzak, abartı ve po-pülizm kokan tanımlamalardı.

Ölüm orucu politik bir eylemdir.İdeolojide ve politikada netlik ve

cüret gerektirir.

Her şeyden önce, açlık greviniölüm orucu olarak adlandırmak, dev-rimci tutsakların 1984’de, 1996’dave 2000’de yaptıkları ölüm orucudirenişlerine ve şehitlerine saygısız-lıktır. Bedellerle kazanılan devrimcikavramları ve değerleri bu kadar ko-lay ve ucuz kullanmak, içini boşalt-mak ve sıradanlaştırmaktır. Olayınadı doğru konulmalıdır. Aksi haldeölüm orucu eyleminin politik niteliğialtında ezilinir ve mahçup olunulur.Çünkü ölüm orucu eylemi sadeceölümü göze alma eylemi değildir.Militan bir mücadeledir ölüm oru-cu. Politik bir eylemdir. İdeolojideve politikada netlik ve cüret ge-rektirir. Sıradan bir cüret ve feda-karlık değil anlatılmak istenen.

BDP’li tutuklu milletvekillerininve PKK’li tutsakların amaçları ger-çekten ölüm orucu yapmak ise, heranlama çekilebilen tarzda genel veyuvarlak söylemler yerine eyleminadını açık ve net koymak zorunda-dırlar. Yarın, bir kazanım olmadanveya Öcalan “Bırakın” talimatlarıile direnişi sonlandırdıklarında, “Bizzaten protesto açlık grevi yapıyor-duk.” ya da “Kürt sorununa du-yarlılığı sağlamak için adına süre-siz-dönüşümsüz açlık grevi dedik.”veya “AKP iktidarını yeniden gö-rüşmelere çekmek için adına ölümorucu dedik.” gibi açıklamalarınyapılması kaçak güreşmek ve sami-miyetsizlik olacaktır.

Geçmiş pratikleri düşünüldüğünde,BDP milletvekillerinin ve PKK tu-tuklularının, oligarşinin saldırılarınave teslim alma politikalarına ölümorucuyla karşı koymak istemeleri birolumluluktur elbette. Biz halk saf-larında gördüğümüz bütün güçlerin,örgütlerin, partilerin militan mücade-leye gelmesinden ancak sevinç du-yabiliriz. Fakat diğer yandan da, bugün direnişlerini ölüm orucu olaraktanımlıyorlarsa, önce kıran kırana gi-

Ölüm Orucu Politik Bir Direniştirİdeolojik-Politik Netlik Gerektirir

31

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Page 32: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

den bu 7 yıllık mücadeleyi neden ka-raladıklarının, neden destek verme-diklerinin, neden oligarşiye direnişiniçinde olmadıklarını kanıtlamak içinçırpındıklarının açıklamasını yapmakzorundadırlar. Tarihsel ve siyasal birsorumluluktur bu. Direnişin dışındakaldıkları, düşmanın manevralarınakolaylık sağladıkları gibi, sonrasındadirenişe ideolojik olarak da saldır-maktan geri durmadılar. Grupçuluk,üstencilik ve pragmatizm Kürt milli-yetçilerini, kendi eylemlerinden başkaeylemlere “komplo”, “bozgunculuk”demeye götürdü. Devlete karşı hereylem, Kürt milliyetçilerine göre herdireniş “süreci sabote eden” eylemdi,“Savaş rantçılarının oyunu”ydu. Ölümorucu direnişini barış politikalarınıbozan provokasyon ve komplo olarakgördüler. Bunun özeleştirisini vermeksiyasal bir sorumluluktur.

Kısa bir hatırlatma olarak2000’den 2007’ye uzanan sürece birgöz atalım. PKK’nin hem içeridehem dışarıda Büyük Direniş’e nasılsaldırdığını, katliamlardan oligarşiyideğil, devrimcileri nasıl sorumlu tut-tuğunu görelim. Bu gün yaptıklarınıiddia ettikleri ölüm orucu direnişikonusunda ne kadar tutarlı, ne kadarsamimi olabileceklerini anlamamızayardımcı olacaktır.

F Tipi SaldırısınaDevrimci TutsaklarÖlüm Orucu İleDirenirkenPKK Ne Yaptı?

Yedi yıl boyunca açlığa, ölüme,zulme, emperyalizme ve işbirlikçi-lerine meydan okuyan, iradenin, inan-cın, halk ve vatan sevgisinin destanıolan bir ölüm orucu direnişi yaşandıbu ülkede. Bu direnişle tarihe, 122şehitli, destansı bir direniş armağanettik. Emperyalist paylaşım savaşla-rının bile dört yıl sürdüğü dünyadabiz yedi sene direndik… Yedi yılboyunca omuzlarımız çürüdü tabuttaşımaktan… Ölüm orucu direnişiningücü, inanç, kararlılık, ideolojik-po-litik netlik ve feda ruhudur. Direni-şimizin sahip olduğu bu güç, onu

tüm saldırılar, manevralar, kuşatmalarkarşısında yenilmez yapan gücümüzoldu. Bu direniş nezdinde solculuk,devrimcilik yeniden tanımlanacakdedik ve tanımlandı.

İşte bu süreçte, hapishanelerdeen çok tutsağı olan PKK ve dışarıdada HADEP anlayışı, uzlaşmaya, ya-sallaşmaya ve düzen içileşmeye yö-nelik genel politikaları, hapishanedirenişlerine bakış açılarıyla F Tip-lerine ve tecride karşı mücadeleyekatılmadılar. Bunun adını da “pro-vokasyona gelmeme” olarak koy-dular. Kürt milliyetçileri oligarşininhapishanelerdeki saldırılarına karşı“Biz burada esiriz, provokasyonagelmeyelim.” diyerek direnmek yerinehep uzlaşmayı seçmişlerdir. Bunarağmen Diyarbakır E Tipi’nde olduğugibi devletin katliamlarından ve sal-dırılarından kurtulamadılar.

Yanı başlarında her gün cenazelerçıkarken, tutsaklara işkence yapılırkenne destek, ne dayanışma gösterdiler.PKK tutsakları, devletin, 26 Eylül1999’da, F Tiplerine geçişin hazırlığıniteliğinde Ulucanlar’da yaptığı kat-liamda tavırları da “Biz Yokuz Bin-başım...” diyerek elleri havada ko-ğuşlarını boşaltmak olmuştur. Buduruşlarıyla, direnişe değil, oligarşininpolitikalarına güç verdiler, düşmanamoral ve cesaret kazandırdılar.

Ölüm oruçları sürerken gündemegelen 2001 ve 2002 Newroz’larındagösterilere yaygın bir katılım olmuş,ama Kürt milliyetçiliği, Newroz’a“ölüm oruçlarını, direnişi, F Tiplerini”karıştırmamış, kitlesine de böyle birduyarlılığı taşımaya çalışmamıştır.Bu ikircikli tutum, PKK’li tutsaklarnezdinde de sürmüştür. Yurtdışındayapılan birkaç ortak eylemde Kürtmilliyetçiliği, ölüm orucunu “geriplanda” tutup “kendi ni”, “kendi gün-demini” öne çıkarmaktan vaz -geçmemiştir. HADEP, ölüm oruçlarıkonusun da, bir ÖDP’den, birEMEP’den daha ileri bir tavır gös-termemiştir.

Yedi yıl boyunca, ölüm orucu di-renişi yokmuş gibi davrandılar. 20hapishanenin yakılıp yıkıldığı, 28tutsağın katledildiği, yüzlercesinin

yaralandığı ve tümünün işkencelerdengeçirilerek F Tiplerine atıldığı saldı-rıya karşı çıkmak demokratik bir gö-revdi. 19-22 Aralık saldırısında dörtbir yan devrimci kanıyla boyandı,onlar yine direnişinin dışındaydılar.PKK’nin tarihine ve siyasi çizgisinedamgasını vuran pragmatizm ve ben-merkezcilik, 19-22 Aralık Direnişi’ni,“Barış sürecine zarar vermek”le,“komplo” ile suçlayabilecek kadarçarpık bir noktaya kadar savrulmuştur.Bu tavırları, daha sonra bizzat Ab-dullah Öcalan tarafından “Farkımızıcezaevlerinde ortaya koyduk. İyioldu, cezaevlerindeki olaylar tutarlıdevrimci direniş değildir.” sözleriyleonaylanmıştır.

Devrimciler, direnmiş ve ölmüştü.PKK’li tutsakların direnmeyip öl-memiş olmasıydı iyi olan. İyi olan,devrimcileri, düşman karşısında yalnızbırakmak, sadece kendilerini düşün-mekti. Ama direnmeyip “farklarınıkoymaları” onları F Tiplerine atıl-maktan kurtaramadı.

PKK, Ulucanlar’daki “biz yokuz”tavrını, 19 Aralık saldırılarında aynışekilde sürdü. Çatışmanın boyutu,şehitlerin sayısı, düşmanın vahşetive direnişin olağanüstü kahramanlığıbile PKK’li tutsakların direnişe ka-tılımını sağlayamadı. Çünkü direnişkarşısındaki tavırları, merkezi poli-tikanın sonucuydu. Bu politika, oli-garşiye karşı çatışmayın, di -renmeyin, devlete “güven verin”diyordu. Bu politika, “Devrimcilerdenuzak durun” diyordu. İşte bu politi-kaya uyarak; devrimcilerin katlinetepkisiz kalabildiler. Devrimcilerdenuzak durdular. 19 Aralık öncesi dev-letin bakanı, ta rihte ilk kez, PKK’li-tutsakların ne için yaptığı belli ol-mayan açlık grevini bıraktıklarınailişkin bildirisini ekrandan mil yonlaraokudu. 19 Aralık öncesi devlet butür manevralarla devrimci tutsaklarasaldırının zeminini hazırladı. PKK’litutsaklar, F Tiplerine direnişsiz gittiler;bulundukları hapishanelerin hücretipine dönüştürülmesini direnişsizkarşıladılar.

Sürecek

332

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 33: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

DİSK’in 10. Genel Kurulu. Dev-rimci İşçi Hareketi, genel kuruluMGK sendikacılarından hesap sor-maya dönüştürdü.

“DİSK kongresinin ikinci günüsalonda Devrimci İşçi Hareketi'nin‘DİSK Kuruluş Amaç ve İkeleri,Dünü, Bugünü 10. Genel Kurul veTavrımız’ adlı broşürü dağıtıldı. İş-çiler ve delegeler alıp baktılar, açtılarokudular. Rıdvan Budak işaret verdi.Ona da götürdüler baktı. Sonra birnot yazdı. ‘Yaver’ine işaret ederekçağırdı. Notu alıp divana götürmesiniemretti. Not Divan'a ulaştı. DivanBaşkanı Kemal Nebioğlu anons etti:‘Biz burada konuşurken arkadaşlarkaşla göz arasında broşürlerini da-ğıttılar. Bunun (broşürü göstererek)DİSK'le bir ilgisi yoktur’.

“DİSK'le ilgisi yoktur dedikleribroşürün;

1- İsmi ‘DİSK, kuruluş amaç veilkeleri, dünü ve bugünü 10. genelkurul ve tavrımız’ idi. Adından daanlaşıldığı gibi DİSK'le ilgilidir.

2- Broşürün altında Devrimci İşçiHareketi imzası vardır, yani sahipsizve imzasız değildir. Bunlar olurken,Rıdvan Budak'ın yardımcısı ve TekstilSendikası Genel Sekreteri SüleymanÇelebi broşürü karıştırmaya devamediyordu. Kürsüye çıktı elinde İşçiHareketi broşürü başladı kükremeye‘Dün bize revizyonist diyenler, bugüneylemlerimize sahip çıkıyor. Biz sos-yal-demokratlar aslanlar gibi mü-cadale veriyoruz. Eylemin allahınıbiz yapıyoruz...’ Aslan sosyal demo-kratları biz tanıyoruz, 12 Eylül gel-diğinde nasıl kuyruğa girdiklerini,

tahliye olmak için namaza durupnasıl yüksek sesle dua ettiklerini,tahliye olduktan sonra düzene koşupnerede iş-güç edindiklerini, DİSKaçılana kadar hiçbir eyleme hiçbirdirenişe bir işyerine uğramadıklarınıherkes biliyor. DİSK 12 Eylül'de ka-pandı ama mücadele durmadı ki, ce-zaevinde açlık grevleri ve ölüm oruç-larıyla başlayan mücadele devametti. Bırakalım aslanları sosyal-de-mokratım deme cesareti göstereme-dikleri bir dönemde yaşlı-başlı an-neler Taksim'e çelenk koyarak top-lumsal mücadeleyi yok etmeyecek-lerini gösterdiler. 1977'de MigrosGrevi'yle başlayan 1988'de, 1989'dal Mayıslarda şehitler pahasına Dev-rimci İşçi Hareketi mücadele bayra-ğını yükseltirken aslan sosyal demo-krat Sayın Süleyman Çelebi ortalıktayoktu. Uzatmaya gerek yoktur. Kiminaslan, kimin kaplan olduğunu herkesbiliyor.” (20.09.1997 - Halk İçinKURTULUŞ sayı 47, MGK Sendi-kacılığı Sorgulandı, başlıklı yazıdan)

Devrimcilere tahammülsüzdürler.Devrimcilerin varlığından rahatsız-dırlar. Onların meşru gördüğü sol,devletin politikalarına destek verenCHP, DSP gibi düzen partileri veÖDP, EMEP gibi reformist partilerdir.Onların meşru görmediği sol ise onu-ru, emeği, adaleti temsil eden dev-rimcilerdir. Halkı ve vatanı için te-reddütsüz ölümü göze alan devrim-cilerdir.

İşte devrimcileri sendikalardantasfiye etmek için her şeyi yapmış-lardır. Devletle el ele yönetimlerdenatmışlar, sendikalarda çalıştırmamış-lardır. Devletin “terörizm” demago-jilerine düzen sendikacıları, reformist

sendikacılar da kendi cephelerindendestek vermişlerdir. Devletle aynıağzı kullanarak saldırmışlardır dev-rimcilere. Sendikanın kendisi birörgüt iken, örgüt olmayı, örgütlüolmayı öcü gibi göstermişlerdir.İşçilere örgütsüzlüğü götürmüş-lerdir. Onlar için örgüt, düzene hizmeteden araçlardır, düzenin sınırları aş-mayan yapılardır.

Devrimcilere bunun için düşman-dırlar. Devrimcilerin sendikalar içindegüçlenmesinden, yeşerip büyüme-sinden bunun için korkarlar. Çünküdevrimciler düzen sendikacılığınınönünde barikattır. Devrimciler, sen-dikaları düzen partilerinin yedeğiyapmanın önünde engeldir. Devrim-ciler düzen sendikacılarının statüko-larını, yani rahatlarını bozmuştur.Devrimciler düzenle çatışandır. Dev-rimciler grevlerde, direnişlerde, ça-tışmalarda işçilerle yan yana, onlarınönünde hak arayan, hesap sorandır.

Hiçbir direniş yoktur ki dev-rimcilerin damgası, etkisi, emeğiolmasın. Ve hiçbir direniş yoktur kidüzen sendikacılarının engelleme-leriyle karşılaşmasın. Tüm direnişlerdüzen sendikacılarına rağmen başa-rılmıştır.

Devrimciler, işçilerin iktidarınıisterler. Mücadeleleri bu temeldedir.Düzen sendikacıları ise düzenin de-vamından yanadırlar. Doğaldır ki dü-zen sendikacılarıyla devrimci sendi-kacılık uzlaşamaz.

Bugün ülkemizin içinde bulun-duğu tablonun sorumlusu devrimcilerdeğil, tersine bu düzenin sahipleridir.Sendikaları, işçileri düzene yedek-leyenlerdir. Düzen partilerden umutve çözüm aramaya yöneltenlerdir.Bu tablo onların düzeninin tablosudur.

Sorun çok basittir: CHP, düzenpartisidir. İşçilerin iktidarı, halkıniktidarı diye bir derdi yoktur, olma-mıştır. Dolayısıyla sendikaları düzenpartilerine yedekleyenlerin ufku dadüzeniçidir. Onlar işçiler için en fazla“iyileştirmeler” talep ederler. Sömü-rünün ortadan kaldırılması hedefleriyoktur onların. Onlar gerçekte halkın,işçilerin oylarıyla değil, Amerika’nın,tekellerin, patronların desteğiyle ik-tidar olurlar. Ve halkı aldatarak, oya-

Sendikalar Sınıf Örgütüdür, DüzenPartilerinin Arka Bahçesi Değildir

33

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Düzen Partilerine Bağımlı Olmak Sendikaların Temel Zayıflıklarındandır (3)

Page 34: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

layarak sömürünün devamını sağlarlar, çelişkileri yumuşatmayaçalışırlar, Tepkileri düzen sınırları içinde tutarlar. Bunubizzat düzen partilerinin sözcüleri kendileri itiraf etmektedirler.İşte biz buna karşıyız.

Biz bu düzene karşı mücadele ediyoruz. Devrimci işçilerbu bilinçle, düzeni, düzen partilerini savunan düzen sendi-kacılığının maskesini indirmelidir. Düzen sendikacılığınımahkum etmeli, teşhir etmelidir.

Düzen sendikacıları devrimci sendikacılara, devrimci iş-çilere yönelik tecrit ve tasfiye saldırısında yalnız değildirler.Arkalarında sadece düzen partileri, bizzat devletin kendisi,patronlar yoktur. Aynı zamanda reformizmin de desteğinesahiptirler.

Reformizm ve Utangaç Oportünizm,Devrimci Sendikacılara KarşıDüzen Sendikacılarıyla Uzlaşmışlardır

Düzen sendikacılığı düzeni savunur. Düzenin devamındanyanadır. Kürt milliyetçileri, ÖDP’si, EMEP’i, Halkevleri,TKP’si ile reformizm düzenin yıkılamayacağını, halkın ik-tidarının kurulamayacağını düşünür. Değilse verdiği müca-deleyle düzeni yıkmak olanaklı değildir. Eylemiyle, söylemiyledüzen sınırları içinde bir mücadeleyi esas alır. Onun ufkudüzen sınırları içinde işçiler lehine “iyileştirmeler” yapmaktır.Demokratik bir takım talepleri savunmaktır. Bunlardan davazgeçtiği oranda bütünüyle düzeniçileşecektir. O sömürününortadan kaldırılması, işçilerin onuruna yakışır taleplerve ölçüleri değil, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)normlarını, Avrupa standartlarını, uluslararası ölçüleriesas alır. İşte düzen sendikacılığı ile reformizmin buluştuğunokta burasıdır.

DİSK'in kuruluşunda tüzüğünde şöyle bir madde yeralı-yordu:

"Emekçilerin tüm haklarını alabilmesi için demokratikhaklarını kullanarak, siyasi mücadele de yapmaları gerekir.Bu mücadele, işçi sınıfının varlığını tam bilincine kavuşturarak,insanın insanı sömürmesi esasına karşıt bir amaç güder."

Oysa düzen sendikacılığı, reformist sendikacılık “siyasi

Sorunlarımızın Kaynağına Yönelmeden Ka-zanımlar Elde Edemeyiz! Doğru Talepler Üze-rinde Yükselmeyen Mücadele Başarıya Ulaşa-maz!

İşçi sınıfı mücadelesi ve bunun bir parçasıolan sendikal mücadele doğru temeller, doğru ta-lepler üzerinde yükselmelidir.

Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm En TemelTalebimizdir: Hiç kuşkusuz bu noktadaki entemel talep bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizmtalebidir. Bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizmolmadan işçi sınıfının bütün taleplerinin karşılan-ması mümkün değildir. Bugünkü saldırıyı dur-durmanın tek yolu da buradan geçmektedir.

Saldırının başını emperyalizm çekiyorsa, ancakbağımsızlık mücadelesini öne çıkararak ona durdiyebiliriz.

Demokrasi ise örgütlenme, bilinçlenme, iktidarıhalk adına alma ve yönetebilme ve işçi sınıfı açı-sından en önemlisi sosyalizmin yolunu açmakiçin şarttır.

Bağımsızlık ve demokrasi olmadan sosyalizminyolu açılamaz.

Sorunlarımızın Kaynağı Emperyalizm veİşbirlikçileridir Mücadelemiz BunlarıHedeflemelidir:

İşçilerin yaşadığı sorunların temel kaynağıemperyalizmse, ülke içindeki sosyal temeli deemperyalizmle işbirliği yapan tekelciler ve oligarşiyioluşturan diğer sınıflardır.

Mücadelenin odağına emperyalizmle birliktebu işbirlikçi sınıflar oturmalıdır. Mücadelemizbunlara karşı yönelmelidir.

4857 Sayılı İş Yasası Ortadan Kaldırılmalıdır:

4857 sayılı iş yasası, kelimenin gerçek anlamıylabir kölelik yasasıdır.

Bu yasa her şeyden önce işçilerin kapitalistdevrimlerle kazandığı yegane şeyi, "iş gücünüserbestçe pazarlama hakkını" ortadan kaldırmıştır.Adeta feodal düzendeki serfliğin ve köleliğin ka-pitalizm şartlarındaki versiyonu olan kurallar ge-tirmiştir.

Bu yasa ile işçilerin taşeron firmalar tarafındankiraya verilmesi (Köle pazarları kurulması gibi),sözleşmelerinin devri (Feodal ağaların topraklabirlikte serfleri de satması gibi) yasallaştırılmıştır.

Sendikalaşma ve Örgütlenme Önündeki En-geller Kaldırılmalıdır: Sendikalaşma ve örgüt-lenme önündeki engeller kaldırılmalıdır. 12 Eylül

DİSK’in 14. GenelKurul’una Giderken!

34

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 35: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

mücadeleyi” işçilere, sendikalarayasaklamışlardır. Onlara göre si-yasi mücadeleyi düzen partileriverir, reformist yasal partilerverir. İşçiler ücret ve sosyal hakmücadelesi vermelidir. Bu anla-yışı açık ve gizli savunmuşlardır.Sendikal mücadeleyi ücret sen-dikacılığına mahkum etmişlerdir.Gelinen noktada ücret sendika-cılığı dahi yapamaz hale gelip“sıfır zamları” kabul etmişler-dir.

İşçileri, sendikaları siyasalmücadeleden uzak tutmak demek,en başta işçinin kurtuluşunu is-tememek demektir. İşçileri dev-rimcilerden uzak tutmak demek-tir. İşçiler siyasallaşmasın, ger-çekleri görmesin, sömürüsünün,yoksulluğunun nedenlerini vekurtuluşun nereden geçtiğini bil-mesin demektir. Bu mücadelededostu kim düşmanı kim bilmesindemektir. İşçileri, sendikaları si-yasal mücadeleden uzak tutmakdemek, işçileri düzene, emper-yalist tekellerin azgın sömürüsünemahkum etmek demektir.

Bugün pek çok sendikacı iş-çisinden “şikayetçidir”. Kenditaleplerine dahi sahip çıkmadı-ğından şikayetçidir.

Bir apolitikleşmeden sözedi-yoruz. Ancak bu apolitikleşmenintümüyle politikadan uzak olun-ması olmadığını belirtmemiz ge-rekir. Çünkü TÜRK-İŞ, DİSKveya KESK yönetimleri politi-kaya uzak olmamışlardır hiç.CHP'den, DSP'den, ÖDP veya10 Aralık Hareketi üzerinden he-men hepsi politikayla ilgili vepolitik hesaplar, beklentiler içindeolmuşlardır. Sendikaları düzenpartilerine sıçrama tahtası yap-mışlardır. Onların bu politikaanlayışı “düzeniçi politika”lardır.

Sorun reformizmin sadeceburjuva politikasına yedeklenerekveya onun yöntem ve araçlarıylasiyaset yapması değildir. Asılolarak doğrudan bir sınıf örgütüolarak, halkın tüm kesimlerineyönelik saldırılara karşı ortaya

koyduğu siyaset anlayışıdır.

Bu anlamda bir siyasetin uza-ğındadır düzeniçi ve reformistsendikacılık. Bu anlamda da sı-nıfın çıkarlarını savunmaktanuzaklaşıp, sistem için sendikacılıkve sistem içi politika yapmakta;sendikaları sistem içi politikanınaracı olarak kullanmak istemek-tedirler.

Bu sistem içi siyaseti hayatageçirmek için de tüm reformistkesimler, sendikalardan devrim-cileri tasfiye etmekte her zamanhemfikir olmuşlardır. KESK veDİSK içinde devrimcileri tasfiyeetmeye yönelik politikalar hepvar olmuştur. Bu tasfiyede, dev-rimcilere karşı burjuvazinin kul-landığı "terör" söylemine baş-vurmaktan da çekinmemiştir re-formizm.

Bunun sonucu ne olmuştur?Bir kaç sendikada yönetime gel-mişlerdir. Birkaç şubeyi almışlardır.Ancak devrimcilerden tasfiye edil-miş, uzaklaştırılmış sendikalar gi-derek dinamiklerini kaybetmiş,düzen sendikalarına dönüşmüştür.KESK, DİSK deyim yerindeyseTÜRK-İŞ'leşmiştir.

Sendikaların zayıflığı bura-dadır. Sendikaları zayıflatanlarDİSK’i, KESK’i düzen partilerineyedekleyen, sınıf örgütü olmaktanuzaklaştıran, düzeniçi siyaset tar-zını hakim hale getiren refor-mizmdir, onu utangaçça destek-leyen, reformizmin etkisindenkurtulamayan oportünizmdir.

Devrimci sendikacılık bu an-lamda reformizmle de uzlaşma-yacaktır. Reformizme karşı ideo-lojik mücadeleden asla vazgeç-meyecektir.

Unutulmamalıdır ki reformiz-me, düzen sendikacılığına karşıideolojik mücadele işçi sınıfınınnihai kurtuluşu mücadelesindenayrı değildir. İşçi sınıfı mücadelesin,sendikal mücadele reformizmin,düzen sendikacılığının etkilerinikırdıkça büyüyüp gelişecektir.

(DEVAM EDECEK)

döneminde çıkarılan "Sendikalar Yasası"bugün hala yürürlüktedir ve bu yasa adetaişçi sınıfının örgütlenmesinin nasıl önünegeçebiliriz diye düşünerek hazırlanmış biryasadır.

İşçi sınıfının örgütlenmesinin özelliklesiyasi ve ideolojik içerik kazanmamasıiçin her türlü önlem alınmıştır.

Gerek sendikal, gerek kültürel, gerekideolojik ve gerekse politik örgütlenmelerönündeki tüm engellerin kaldırılmalıdır.Örgütlenmenin tamamen serbest olması,hiçbir kayda tabi olmaması bugün işçi sı-nıfının baş talepleri arasında olmalıdır.

Burjuvaziye karşı kazanılacak her türlühakkın baş koşulu mücadele ise onun ol-mazsa olmaz baş koşulu da örgütlenmedir.

Her Türlü Grev Ve Direniş HakkıÖnündeki Engeller Kaldırılmalıdır:

Mevcut sendikalar yasası grev ve toplusözleşmeyi engellerken, lokavta olanak ta-nımaktadır.

Burjuvaziye karşı ne zaman, nasıl mü-cadele edeceğine sadece işçi sınıfı, kendiözgür iradesi ile kendi çıkarlarını ve emekçihalkın çıkarlarını düşünerek karar verme-lidir.

İşçi sınıfı en başta siyasi grev, dayanışmagrevi ve genel grev olmak üzere her türlügrev, direniş ve eylemi gerçekleştirmektetamamen özgür olmalıdır.

Buna karşı burjuvazinin ise her türlüdirenişi ve eylemi yasaklanmalıdır.

Lokavt kesinlikle suç kabul edilmelive en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.

Burjuvaların grevlere karşı kurdukları"dayanışma fonu" gibi yasa dışı oluşumlarda en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.

Özelleştirme Uygulamalarına Son Ve-rilmeli,

Üretim Araçları İşçilerin Ve HalkınYönetimine Verilmelidir:

Özelleştirme, işçiler için işlerinin kay-bedilmesi, sendikal-ekonomik ve sosyalhaklarının gaspı, ücretlerin gerilemesi, ça-lışma koşullarının kötüleşmesi gibi bir diziolumsuzluğu beraberinde getirmektedir.

Özelleştirme politikalarına karşı üretimaraçlarının işçilerin ve halkın yönetimineverilmesi talebiyle cevap vermeliyiz.

(DİSK 14. Genel Kurulu’na GiderkenGörüş ve Önerilerimiz – Devrimci İşçiHareketi broşüründen)

335

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Page 36: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Hazırlıkları 2009 yılında Çalışmave Sosyal Güvenlik Bakanlığı tara-fından başlatılan Ulusal İstihdamStratejisi Planı’ndaki işçi ve emek-çilere dönük saldırılar Torba Yasa'nınyürürlüğe girmesiyle hayata geçiril-meye başlamıştı.

Bakanlık tarafından hazırlanma-sına ve Ekonomi Koordinasyon Ku-rulu'nda (EKK) görüşülmesine rağ-men Bakanlar Kurulu'na sunulmayan"Ulusal İstihdam Stratejisi ve EylemPlanı" 8 Şubat'ta Üçlü Danışma Ku-rulu'nda yeniden gündeme getirildi.

Çalışma Bakanı Faruk Çelik baş-kanlığında, Türk-İş, Hak-İş veTİSK’in katılımıyla toplanan ÜçlüDanışma Kurulu'nda “Ulusal İstih-dam Stratejisi Taslağı (2012-2023)”ile “Ulusal İstihdam Stratejisi Ey-lem Planı Taslağı (2012-2014)” ad-larıyla gündeme gelen saldırı planı içinbakan 23 Şubat tarihine kadar görüşbildirmelerini istedi. DİSK ise, genelkurul hazırlıkları nedeniyle toplantı-ya katılmayacağını açıklamıştı.

Saldırı Planı Neyi İçeriyor?

2023 yılına kadar mevcut istihdamrakamıyla 3,3 milyon işçinin geçici işsözleşmeleriyle kısa süreli çalışmasını,en az 4,6 milyon işçinin de yarı za-manlı çalışmasını hedefliyor. Böyle-ce kağıt üzerinde işsizlik azaltılarak,yüzde 5 düzeyine çekilebilecek...Görünen bu olsa da gerçek başkadır!

AKP, Osmanlı'dan bugüne kaza-nılmış, bedel ödenerek elde edilmiş nekadar hak varsa hepsini budamaya,halkı çaresiz bırakmaya ahdetmişolarak saldırmaktadır. Ulusal İstihdamStratejisi ve Eylem Planı da bu yanıylageniş bir saldırı dalgasını kapsamak-tadır. Kıdem tazminatı, bölgesel as-gari ücret, özel istihdam büroları-nın kurulması ve esnek çalışmabiçimlerinin de yer aldığı İstihdam

Stratejisi Planında saldırı çok boyut-ludur.

Amacın her ne kadar işsizlikle ge-niş kapsamlı mücadele olduğu de-magojisi yapılsa da halkın durumunundeğil, tekellerin karının düşünüldüğüortadadır.

İşçinin yıllardır ödenmeyen vepatronların elinde biriken kıdem taz-minatının fona devredilmesi yoru-ma bile yer bırakmıyor. Kaldı ki,"patronun mevcut kıdem tazminatıyükünün artırılmayacağı" bu saldırıplanında özel olarak vurgulanıyor. İş-çinin kıdem tazminatı patrondan çık-mayacaksa işçiden çıkacaktır ya dakıdem tazminatı ortadan kaldırı-lacaktır. Bu, bu kadar açıktır.

Kıdem tazminatının fona devre-dilerek boşa çıkarılması planındasöylenen diğer yalanlar da şöyledir:

Ayrı ayrı işyerinde çalışan ve bu iş-yerlerinden istifa eden işçi çalıştığı yıl-lara karşılık kıdem tazminatını hü-kümet güvenceli fondan alacak. İşçi-nin hayatını kaybetmesi durumundamirasçıları bundan yararlanacak. (Sizhiç hükümetin, halka güvence veripde o sözüne sadık kaldığını gördünüzmü?)

Kıdem tazminatı için oluşturulmasıdüşünülen fonda toplanan paralar,'kutsal para' işlemi görecek ve hiç-bir şekilde amacı dışında kullanı-lamayacak. Ayrıca fon, bağımsız birdenetim şirketine üçer aylık dönem-ler halinde incelettirilecek. Şirket,üçer aylık raporlarını kamuoyunaaçıklayacak. (Deprem fonu da kutsaldıve dokunulmazdı!)

- Patronların üzerindeki 60 milyarliraya yakın olduğu tahmin edilen kı-dem tazminatı yükünü kaldıracak.(Patronlar üzerindeki yük azalınca iş-çinin üzerindeki yük artacak!)

- Kıdem tazminatı tutarının 1 yıla

1 maaştan, 20 yıla 6 maaşa indiril-mesi planlanıyor. Oysa, bu rakam bu-günkü haliyle brüt üzerinden net ola-rak 1 yıla 1 maaş, 20 yıla 20 maaştır.

Geçici olarak(!) kıdem tazminatıfonuna İşsizlik Sigortası Fonu’ndankaynak aktarılması düşünülüyor.Oysa, işsizlik fonundaki paraların daçok az bir miktarından işsizler yarar-lanabiliyor. Bu fondaki paranın fonamacı için kullanılmadığı da açığa çık-mıştır. Ve işsizlik fonunu ilk kurduk-larında da "kutsal"dı!

Saldırının bir diğer ve en önemliayağı esnek çalışmanın önünün açıl-masıdır. 5 Şubat’ta TBMM Genel Ku-rulu’nda kabul edilen ve patronlarınısrarla üstünde durdukları bu mad-denin hayata geçmesi durumundapatronlar için her ev bir fabrika ola-rak kullanılabilecek. İşçilerin sosyalhakları kaybolacak. Çünkü patron-lar, ‘evden çalıştırma’ ve ‘çağrı üze-rine çalıştırma’ gibi uygulamaları ya-sal dayanakla hayata geçirebilme im-kanına kavuşmuş olacak. Bu çalışmahayatında işçiler arası dayanışma-yı, ortak hareket etmeyi ve kaza-nılmış hakları korumayı öldürür-ken, örgütlenmeye çok büyük oran-da zarar verecek. Patronun elektri-ği yerine evin elektriği, fabrikanınsuyu, dinlenme yeri ve yemeği yeri-ne her çalışanın kendi evini fabrikagibi kullanması gündeme gelecek.Dolayısıyla da patronların üzerinde-ki sorumluluklar asgariye inecek.

Esnek çalışmanın hayata geçiril-mesini en çok isteyen kurumlara(Türk Sanayici ve İşadamları Derne-ği, Türkiye Odalar ve Borsalar Birli-ği, Türkiye İhracatçılar Meclisi veMüstakil Sanayici ve İşadamları Der-neği / TÜSİAD, TOBB, TİM, MÜ-SİAD) bakıldığında da bunun kiminişine yarayacağı daha belirgin hale ge-lir. Patronların bunu savunma gerek-

“Ulusal İstihdam Stratejisi” Ulusal DeğilEmperyalizmin Politikasıdır!

Emekçileri Köleleştirme Stratejisidir!KABUL ETMEYECEĞİZ!

Devrimci İşçiHareketi

36

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 37: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Yürüyü16 Ocak

2011

Sayı : 251

çesi ise "esnek çalışmanın hem işsiz-likle mücadeleye hem de firmalarınverimliliğine doping etkisi yarataca-ğı" demagojisidir. Asıl neden ise ma-liyetin kısılmasıdır. Her koşulda karelde eden tekeller, kriz zamanlarındada kardan bir şey eksilsin istemiyor-lar. Eksilen işçinin boğazıdır, işçinincebinin kazancıdır; kazanılmış hak-larıdır... Eksilen işçinin ömrüdür!

MÜSİAD Başkanı Ömer CihadVardan, esnek çalışma yasası için,"Özellikle gençlerin belli periyotlar-da çalışabilmesi için gerekli bir yasa.Bu yasalar ile gençlere yeni iş im-kanları sağlanacak. Ayrıca kadın is-tihdamının da önemli bir oranda ar-tacağını düşünüyorum." derken dahafazla insanı daha ucuza sömürmeanlayışını ortaya koyuyor. Meselekar olunca, müslümanlık rafa kalkı-yor MÜSİAD'da.

Esnek çalışma modelinin yasa-laşması durumunda sömürü çarkınınçalışma sistemi şöyle olacak:

- Ekonomik nedenlerle haftalıkçalışma süreleri azaltılabilecek.

- Kapanma tehlikesi bulunan iş-yerinde 3 ayı aşmamak üzere kısaçalışma yapılabilecek.

- Patronlar kendi çalışanını ge-çici bir süreyle başka bir işyerindeçalıştırabilecek.

- Kısa çalışma ödeneği İşsizlikSigortası Fonu’ndan karşılanacak.

- Ödenek, günlük brüt ücretin% 60’ı oranında olacak.

Özel İstihdam Bürolarının ku-rulması uygulamasıysa eski yerlifilmlerde gördüğümüz ve bugünü-müzden uzak olarak düşündüğümüzamele pazarlarıdır. "Kiralık işçi uy-gulaması" adıyla da gündeme gelenbu saldırı planında işçinin ikinci günçalışacağının hiçbir güvencesi yok-tur. Özel istihdam bürolarına kaydı-nı yaptıran işçi, işçi simsarları aracı-lığıyla bugün kiralanan, yarın açıktakalan bir amele durumundadır. İşçikullanıldıktan sonra atılan bir mal ola-rak gündeme gelecektir. Örgütlen-menin, hak almanın ve hakları ge-nişletmenin önüne geçen bir başka uy-gulama da budur.

Ayrıca işçiler sürekli iş değiştire-ceğinden kıdem tazminatından dafaydalanamayacak. Bu işçiler sen-dikalı da olamayacak. Kısacasıemek kiralanan bir meta halinegetirilecek.

Bölgesel asgari ücret uygulama-sının yeniden gündeme getirilmesininpek çok ekonomik ve sosyal sonuç-ları olacaktır. Ülkemizde daha önce1951-1967 yılları arasında "mahal-li komisyonlar"ın belirlediği bölge-sel asgari ücret uygulaması, eşitlik il-kesine aykırı olduğu için kaldırılmıştır.

Yürürlükte bulunan 4857 Sayılı İşYasası’nın 39. maddesine göre işçiningıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım gibizorunlu ihtiyaçlarını karşılaması içinverilen ücrete "asgari ücret" denil-mektedir. Bugün bu tanıma göre iş-çinin alması gereken maaş 3.000 liraiken asgari ücret 700 liradır. Yani yal-nızca dörtte biri kadardır.

Kurulmak istenen çark, eşitsiz-liklerin, haksızlıkların ve acımasız re-kabetin üzerinde yükselecektir. Re-kabet hırsı ile her bölge asgari ücre-ti daha aşağıya çekecek, ücretlerde-ki düşüş, beraberinde yoksullaşmayıkat be kat arttıracaktır. Ve ilk aşama-da ekonomik olarak geri bıraktırılmışbölgelerdeki işçilerin kazanılmış hak-ları hedef tahtasında olacaktır.

Yoksullaşmanın artması, örgüt-lülüğün ortadan kalkması yozlaşma-yı katmerleştirecek, sokaktaki dilen-ci görüntüleri katlanacak, zorunlugöçler ortaya çıkacak, sosyal ilişkilerbozulacak, yuvalar tarumar olacaktır.Farklı bölgelerde aynı işi yapan iş-çiler birbirine düşman olarak gös-terilecektir. "Eşit işe eşit ücret" slo-ganı havada asılı kalacaktır.

Saldırı Planı İçin İşçi Cephesi Ne Diyor?

TÜRK-İŞ: Ulusal İstihdam Stra-tejisi adıyla yasalaştırılmaya çalışılansaldırı planına karşı TÜRK-İŞ "dahaönce bildirdiği görüşlerinin dikkatealınmaması nedeniyle 8 Şubat'ta ta-raflara sunulan belgeye yeni bir gö-rüş bildirmeyeceğini açıkladı." TÜRKİŞ Başkanı Mustafa Kumlu, bakanlı-

ğa gönderdiği cevapta, ''Kıdem taz-minatı, bölgesel asgari ücret, özel is-tihdam büroları, esnek çalışma bi-çimleri ile işgücü piyasasının esnek-leştirilmesi olduğu, konfederasyonu-muzun yüksek duyarlılık gösterdiği veyazılı olarak bildirdiği bu konudakihususların dikkate alınmadığı gö-rülmektedir." dedi.

TÜRK-İŞ, yaptığı son genel ku-rulunda fon dahil kıdem tazminatı ileilgili her türlü düzenlemenin GE-NEL GREV nedeni sayılacağı yö-nünde karar almış, yeni esnek çalış-ma biçimlerine, bölgesel asgari ücreteve kiralık işçi uygulamasına karşı çı-kacağını söylemişti.

HAK-İŞ: Ulusal İstihdam Strate-jisi Planıyla ilgili görüşlerini bu haf-ta içinde bakanlığa bildiren HAK-İŞBaşkanı Mahmut Aslan:"...Taslakmetinlerin 18-20 Aralık 2009 ve 19-21 Şubat 2010 tarihlerinde konfede-rasyonumuzun da aralarında bulun-duğu sosyal tarafların katılımıylaAntalya'da düzenlenen çalıştaylardaele alınan konuların göz ardı edile-rek hazırlandığını, ayrıca HAK-İŞ'in18.06.2010 ve 18.08.2010 tarihlerindebakanlığa ilettiği görüş ve önerilerinde taslak metinler de yer almadığını,taslak belgelerin 2023 vizyonuna uy-gun olarak yeniden ele alınarak,güçlendirilmesi ve daha sağlam te-mellere oturtulması gerektiğini” söy-lüyor. Kısaca HAK-İŞ hükümete,yasa taslağını bu haliyle değil ama al-layıp pullarsanız kabul ederim diyeakıl hocalığı yaptı.

DİSK: Bu konuda daha önce kap-samlı bir rapor hazırlayarak bakanlığagönderdiğini açıklayan DİSK, Ulusalİstihdam Stratejisi'ni "Cumhuriyet ta-rihinin emeğe yönelik en kapsamlısaldırısı" olarak değerlendirmişti. Sonistenen görüş konusunda da görüş ve-receğini ancak taslağa itiraz edeceğiniaçıklayan DİSK, önüne koyduğu prog-ramı henüz açıklamış değil.

"En Kapsamlı Saldırı"yaEn Kapsamlı CevabıVermeliyiz!

Bekleyecek zamanımız yoktur!

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

37

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Page 38: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Gereksiz tartışmalarla, sonuç alın-mayan oyalamalarla işçinin ve emek-çinin geleceğinin daha da karartıl-masına hizmet edemeyiz. Yazılı me-tinlerde, kameralar karışında ne söy-lendiği değildir önemli olan. Bu sal-dırıları püskürtmek için pratikte ne ya-pacağımız belirleyici olacaktır.

Örgütlenmelerimize, ekonomikve sosyal haklarımıza, yarattığımız ta-

rihe çok boyutlu bir saldırı vardır.

Ama aynı zamanda karşımızdakidüşman korkaktır. En ufak direniştendahi korkan, buna tahammül edeme-yen durumdadır.

Büyük küçük demeden her di-reniş, büyük küçük demeden herörgütlenmeye önem vermeliyiz,mutlaka işçinin lehine ve kararlılık-la sonuçlandırmalıyız.

Örgütlünmelerimizi güçlendir-meli, işçilerimizi bilgilendirmeli,uyanık tutmalıyız.

Konfederasyonların bu saldırı kar-şısında aynı cephede durmasını sağ-lamalı, düşmanın ekmeğine yağ sür-melerine izin vermemeli ama asılolarak kendi gücümüze inanmalı vegüvenmeliyiz... Tarihin yazıldığı an-lar en koyu karalığın olduğu anlardır.

AKP, hal-kın işsizlik,yoksulluk…s o r u n l a r ın ıçözmez; sağ-lık, eğitim ih-tiyaçlarını kar-ş ı lamazken,“halka düş-

manlığı daha fazla nasıl yaparım” di-yerek yeni silah anlaşmaları yap-maktadır.

AKP iktidarı silahlanmaya 20 mil-yar dolar bütçe ayırıyor. Ayrılan bubütçe yoksul halkın cebinden çalınanparalarla karşılanıyor. Son 20 yıldıroligarşinin yaptığı askeri harcamalaryaklaşık 300 milyar dolar tutuyor. Büt-çe de en yüksek payın Savunma Ba-kanlığı’na, oradan da polise aktarıl-ması AKP’nin halka karşı düşmanlı-ğının bir göstergesidir. Halktan kor-kularının bir göstergesidir. Çünkü busilahlanmaların hepsi “terör” adı al-tında halka karşı kullanılmaktadır.

2012’de 35,5 milyar TL’lik sa-vunma bütçesiyle halka karşı silah-lanmayı arttırmıştır AKP. Milli geli-rin %3’ü askeri harcamalara ayrılıyor.2012 yılında silah alımında Amerikansilah tekelleriyle 4 milyar dolarlık biranlaşma yapılacak. Lockheed Mar-tin ve Raytheon isimli Amerikan si-lah tekellerinden Patriot füzesi alı-nacak bu parayla. Böylelikle halktançalınanlar emperyalist tekellerin ce-bini dolduracak. Bu yıl ayrıca yineLockheed Martin isimli tekele, tanesi60 milyon dolara 30 tane F-16Cuçağı siparişi verildi.

Türkiye, dünyada ABD’den son-raki en büyük F-16 filosuna sahip.Uzun süre bu uçakların kaynak kod-

larını oligarşiye vermeyen ABD, bukodları satmak için de 3 milyar do-lar para istedi.

Bunların haricinde toplam 16 mil-yar dolara 100 adet F-35 savaş uça-ğı alınması da planlanıyor. Uludere’de34 kişiyi katleden oligarşi, bu katliamdakullandığı predatör uçaklarından dahada almak için de sırada bekliyor.

Bir işçiye asgari ücret brüt 701 TL14 Kuruş verilirken; halkımız yok-sullaştırılırken, silaha verilen paralarsınırsızdır. Çünkü emperyalizminbeslendiği alanların başında silahsektörü gelmektedir. Emperyalistlerindüzenini devam ettirebilmek için sü-rekli yenilenen askeri teçhizatların hal-ka en küçük bir yararı yoktur. Aksi-ne halka saldırıda kullanılmak üzerealınmaktadır.

Halkın %70’i yoksulluk, %20’si aç-lık sınırında yaşamak zorunda bırakı-lıyorsa, yoksulluk sınırının 2 Bin 800TL, açlık sınırının ise 860 TL olduğubir ülkede neden 315 milyon doların F-35 projesinde kullanıldığının hesabınıvermek zorundadır AKP.

Stockholm Barış Araştırmaları Ens-titüsü’nün (SIPRI) 2010 yılında aske-ri silah transferleri raporuna göre,Türkiye 2009′da dünyada en çok as-keri silah satın alan 10. ülke oldu. Tür-kiye’ye en çok silahı satan ülkeler iseİsrail ve Almanya. Rapora göre Tür-kiye sadece 2008 ve 2009 yıllarında1,25 milyar dolarını askeri silah itha-latına harcamış durumdadır. Türkiye1990'lardan beri İsrail'den silah alıyor.AKP iktidarı 2002 yılında iktidara

geldikten sonra İs-rail ile silah ticare-ti ilişkisine devametmiştir.

Halk düşmanı AKP neden halkıntemel ihtiyaçları için ayırdığı bütçe-yi artırmıyor da, Savunma Bakanlı-ğı’nın ve polisin elini güçlendirmekiçin büyük bütçeler ayırıyor? Yok-sulluğu da, açlığı da, işsizliği de ya-ratan AKP’dir. Halka düşmandır. Bunedenlede halkın öfkesini, tepkisiniazaltmak için daha çok baskı aracı ola-rak kullanmaktadır silahları. Ulude-re’de 47 dakika süresince bombala-dılar 34 kişiyi. Predatör uçakları hal-kın üzerinde denediler. Mahalleleri-mize, evlerimize, bürolarımıza, yüz-lerce polisle, helikopterlerle baskın-lar düzenlediler, düzenliyorlar.

AKP silahlanırken, Malatya’daNATO’nun bayrağının dalgalanma-sına da izin vermiştir. İzin vermiştirçünkü işbirlikçiliğinin bir gereğidir bu.

Hem devlet silahlanıyor hem deemperyalistlerin askeri gücü NATOvatanımıza sokuluyor. Bunca silah-lanmanın sebebi nedir? Saldırıların,zulümlerinin karşısında direnecekolan halkı bastırmanın hazırlıklarıdırtüm bunlar.

Kürecik’te kurulan Füze KalkanıRadar Sistemi faaliyete geçti. NATObayrağı dalgalanıyor artık. Türkiye or-dusunun korumalığını üstlendiği buüsse, Amerika’nın İncirlik Üssü’ndengetirilen 50 asker yerleştirildi.

Vatanımız emperyalizmin üsleriy-le, silahlarıyla donatılıyor. Halka kar-şı silahlanılıyor. Bu saldırı hazırlıkla-rı bize karşı yapılıyor. Yoksulluğu-muz üzerinden yapılan bu hazırlıklarakarşı örgütlenmeli ve hesap sormalıyız.

Halka Karşı Silahlanan AKP, Halk Düşmanıdır

DüşmanıHalk

AKP

38

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 39: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Bu sayfalarda sıkça yazıldı, söy-lendi faşizme karşı kararlı, militan birmücadele ettiğimiz, edeceğimiz. Fa-şizme karşı mücadele ne emperyaliz-me karşı mücadeleden ne de oligarşi-ye karşı mücadeleden ayrı ele alınabilir.Bu şekilde bir ayrım yaparak yalnız bi-rini hedef almak ya da daha ileri gi-derek faşizmi yok saymak ülkemiz ger-çeğinden habersiz olmak demektir. Bunedenle Dev-Genç, 42 yıllık tarihindeanti-faşist mücadelenin öncülüğünüyapmış, bedel ödemiştir. Yani bugünDev-Genç’li olmak emperyalizm veoligarşinin hedefi olmayı, bedel öde-meyi göze almak demektir. Bunugöze alamayanların Dev-Genç isminikullanmaları ise elbette kabul edilemez.Bu tarihin yarattığı değerleri kimseninkullanmasına izin vermeyiz.

16 Mart 1978 yılında Beyazıt’ta 7öğrenci faşistler tarafından katledildi.Üniversiteden çıkan devrimci, demo-krat öğrencilerin üzerine ateş açılıp,bomba atıldı. Devletin kontrgerillaeylemi olan bu katliam başından so-nuna planlanarak yapıldı. Faşizmekarşı artan, kitleselleşen devrimci mü-cadele oligarşiyi korkutmuştu. Gen-çliğin gelişen devrimci mücadelesiniengellemek için devlet gençliğe yönelikkatliamlara başvurdu. 16 Mart 1977katliamı bu katliamlardan birisidir.

16 Mart, faşizme karşı mücadele-de öfkemizi, kinimizi büyüttüğümüzgündür. Düzenin tüm saldırılarınındevrimci gençliği mücadelesindenvazgeçiremeyeceğini haykırdığımızgündür. Bu anlamda, geçliğin faşizmitanıması ve öğrenmesi gerekir. Çün-kü ülkemizde devrimci gençliğin mü-cadelesi katliamlara rağmen baş eğ-meyen direnişlerle, şehitlerle yazıl-mıştır. Bu büyük mirası daha geniş kit-lelere ulaştırmak bizim görevimizdir.Faşizme karşı ancak cüretli, militan birmücadele verilerek zafer kazanılır.Ki Dev-Genç, bu mücadeleyi dünden

bugüne ön safta sürdürüyor.

Beyazıt katliamı, ülkemizde ya-şanan katliamlardan yalnız biridir. Ül-kemizde katliamlar hiç bir dönem bit-memiştir.

Faşizme karşı olan bakış açımıznet olmalıdır. Faşizmin hedef alındığı,tüm devrimci-demokrat öğrenci-lerin faşizme karşı birleştiği birmücadele örgütlemek zorundayız.Bu nedenle Beyazıt katliamını diğerkatliamlarla birleştirmeden anmak ge-rekmektedir. 16 Mart tarihindeolan Halepçe katliamı da Kürthalkı üzerinde olan baskılar daönemlidir. Ancak solda, tek bireylem için onlarca talebi, sorunubirleştirme alışkanlığından da çı-kılmak zorundadır. Faşizm bu,her yıl yeni bir şey çıkabilir. Hep-sini bir arada anma toptancılğın-dan çıkılmalıdır. O kadar sorun içi-çe sokulduğunda, taleplerin hepsibirbirini örtmektedir. Ortak birgösteride, onlarca değişik sloganyazılı pankart ve döviz enflasyonuarasında, kitlelere belirli bir mesajda iletilememektedir. Bu nedenletek bir hedef 16 Mart olmalıdır.

Sorun açıktır; faşizme karşıomuz omuza mücadele edilip, edil-meyeceği sorunudur.

Faşist teröre karşı mücadeleyiyükseltmeli, kitlelere maletmeliyiz.

"Faşizme Karşı Omuz Omuza"sloganını güncelleştirmek, bugün kar-şı karşıya olduğumuz görevin yerinegetirilmesine de hizmet edecektir.

Karşımızdaki düşmanın adınıaçıkça koymalıyız. Düşmanın adınıaçıkça koymak için, bu sloganı dahaçok, daha sık kullanmalıyız.

Kitlelere, saldıranın üç-beş serserifaşist olmadığını, estirilen terörün birkaç polis şefinin kafasından çıkma-dığını, saldıranın devlet olduğunu, budevletin faşist olduğunu daha net gös-

terebilmek, anlatabilmek için düş-manı da, mücadelemizi de daha nettanımlamalıyız.

Bu sloganı daha güçlü haykır-malıyız. Daha güçlü haykırmanınyolu bellidir. Daha güçlü haykır-mak, faşizme karşı omuz omuza ol-makla mümkündür.

Faşist terörün karşısına çıkma-yanlar, bunun için tüm devrimciler-le birlikte davranmayanlar, halkı fa-şist terörün karşısında birleştirmeyeçalışmayanlar, bırakın devrimci ol-mayı, demokrat oldukları iddiasındabile bulunamazlar.

Faşizme karşı omuz omuza ol-mak, devrimci olmanın da, demokratolmanın da ölçüsüdür.

Bu sene de susturulamayacağı-mızı, unutmayacağımızı gösterecek,Beyazıt Meydanı'na çıkacağız.

Beyazıt’ta 7 öğrencininin katilikontrgerilla devletidir. Katliamınüzerinden 34 yıl geçti. Katiller halacezalandırılmadı. Tam tersine bu-güne kadar sürekli korundular ve ter-fi ettirildiler.

Faşizm tüm öğrenci gençliğindüşmanıdır. Faşizm bir düşünce birgörüş değildir. Düşüncelerin düş-manıdır. Bilimin düşmanıdır.

Beyazıt katliamının hesabınısormak için;

Katledilen 7 öğrencinin hesabınısormak için,

Yeni faşist saldırıların önünegeçmek için!

Devrimci, demokrat ilerici tümöğrencileri 16 Mart’ta İstanbulÜniversitesi Beyazıt Kampüsüönünde yapacağımız anmaya ça-ğırıyoruz.

Beyazıt Katliamının Sorumlusu Devlettir! Hesap Soracağız!

Gençlik Federasyonu’ndan

Ülkemizde Gençlik

39

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Page 40: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Ülkemizde Gençlik

Ankara Üniversitesi Siyasal BilgilerFakültesi’nde faşist öğrenciler devrim-ci demokrat öğrencilere saldırdı. Hoca-lı katliamı ile ilgili mitingde Ermenilerin aleyhinde ırkçıpankart açılıp, slogan atılmasını protesto eden öğrencilerCebeci kampüsündeki siyasal bilgiler fakültesinde afiş astı.Faşist öğrenciler afişleri yırtıp, devrimci öğrencilere sal-dırdılar. Saldıran grup sık sık "Karabağ bizimdir, bizimkalacak" sloganı attı. Saldırıda yaralanan öğrenciler oldu.

Hiç yabancı olmadığımız faşist saldırılardan biri dahagerçekleşti ülkemizde. Alışık olduğumuz tablo da gene fa-şist-polis-devlet işbirliğini görüyoruz. Devrimcidemokrat öğrenciler üniversitelerde, liselerde parasızeğitim istiyor. Kültürlerine sahip çıkıyor. Füze kalkanınıve Amerikan emperyalizmini kabul etmiyor. Bunun içinyapılan çalışmalar esnasında okullar çevik kuvvetler ta-rafından sarılıyor, gözaltılar yaşanıyor. Öğrenciler iş-kenceyle okullardan çıkarılıyor. Bu son örnekte de gör-düğümüz gibi faşistler okullara ellerini kollarını sallaya-rak, satırlarla, sopalarla giriyor, terör estiriyor, öğrencileriyaralıyor. Ama onlar her zaman polis, okul idaresi ve dev-let tarafından korunuyor. Devrimci demokrat öğrencile-re saldırdıklarında gözaltına alınan hiçbir zaman faşist-ler olmuyor.

Bu, devletin, iktidarın bir politikasıdır. İktidarlar de-ğişmiştir ama politika hiçbir zaman değişmemiştir. Neredesiyasi anlamda bir hareketlilik varsa orayı “kurutmak”, içinsalar işbirlikçi faşistlerini, verir ellerine satırı sopayı. Herzaman böyle olmamış mıdır? Sivas'a Maraş'a ve daha ön-cesine gider. Ankara yürüyüşünde TAYAD’lılara saldıranda o zihniyettir, üniversite çıkışlarında pusu atıp öğren-cileri yaralayan da...

Devrimciler pek çok bedeller ödemiştir faşist saldırı-ları kırmak ve engellemek için. Yıllardır her dönem faşistsaldırılarla ilgili kampanyalar yürütmüşlerdir.

Faşist saldırılar doğrudan devrimci öğrencilere yapılsada saldırıların hedefi sadece devrimci demokrat öğrencilerdeğildir. Bu saldırılarla en geniş öğrenci kitlesi sindirilmek

istenmektedir. Devrimci öğrencilerle ilişkide olan, selam ve-ren sıradan her öğrenci bu saldırının hedefindedir.

Susarsak bu saldırılar artarak çoğalacaktır.

Biz ne yapacağız peki? Kabuğumuza çekilip saldırı-ların geçmesini mi bekleyeceğiz? Birkaç kınama yazısıylamı geçiştireceğiz? Bu sözümüz tüm devrimci demokrat ke-simleredir: SUSACAKMIYI Z?

Faşizmin hakim olduğu yerde hiçbir öğrencinin eği-tim hakkı güvence altında olmayacaktır!

SUSMAYACAĞIZ!

Faşist saldırıları püskürtmenin yolu;

Birincisi; faşistlere karşı mutlaka onların anladığı dil-den cevap verilmelidir. Bu dil: DEVRİMCİ ŞİDDETTİR!

İkincisi; Faşist saldırıları karşı mücadelenin içine fa-şizmin baskılarına maruz kalan tüm öğrencileri katmak gibibir hedefimiz olmalıdır.

Tekrar ediyoruz: Faşist terörün asıl hedefi en geniş öğ-renci kitlesini sindirmektir. Onun için en geniş öğrenci kit-lesinin faşist teröre karşı mücadelede birleştirmeliyiz. Fa-şistlere karşı anladığı dilden cevap vermezsek ve onları engeniş öğrenci kitlesinin birlikte mücadelesiyle tecrit et-mezsek; faşist terör devrimci öğrencileri tecrit edecektir.

GençliğinGündeminden

Faşist Saldırılar" Münferit"Değil, Planlıdır! Anti Faşist

Mücadeleyi Büyütelim!

16 Mart 1995: Liseli Dev-Genç Sarıyer, Derbent, Fera-hevler, Bağcılar, Barbaros ve Pendik’te 16 Mart katliamıve Gazi Ayaklanmasıyla ilgili yazılamalar yaptı.

16 Mar 1997: 16 Mart katliamının anması Ankara, İz-mir, Malatya, Mersin’de yapılan çeşitli eylemliklerle pro-testo edildi.

gençliğin tarihinden

Eğitim Sistemi İntihar Eden Öğrencilerin Katilidir!

Soner Semih Sipahi 18 yaşında bir gençti. Muğla-Fet-hiyeli lise öğrencisiydi. Ancak düzenin eğitim sistemi So-ner Semih Sipahi’yi ölüme itti. Gittiği dershanenin pa-rasını ödeyemediği için annesi tutuklandı. Soner’in yü-reği bu duruma dayanamadı ve kendini evinde asarak in-tihar etti. Belki de paraları olmadığı için kendine kızdı,kendinde suç buldu. Ama tek suçlu düzenin kendisidir.Soner Semih Sipahi öldükten sonra Milli Eğitim Mü-dürlüğü borcu sildirmiştir. Sanki ödenen borç tüm ya-şanların üzerini örtecek? Liseli gençleri sınavlara boğa-rak gençliği çözümsüzlüğe iten düzendir. Eğitim ve sı-nav sistemi ile milyonlarca öğrencinin geleceğini çal-maktadır. Para bulunamadığı için yaşanmıştır bu olay. Yaniyoksulluğumuz intihar nedenimizdir. Yoksulluğumuzunnedeni ise kapitalist düzendir. Henüz daha lise öğrenci-sidir Soner ancak o da diğer intihar eden liseliler gibi ça-reyi ölümde bulmuştur. Soner Semih Sipahi’lerin hesa-bını soracağız. Gençlerin ölümünden devlet sorumludur.Genç yaşlarında ölen Sonerler’in katili devlettir. Bu ger-çeği gizlemeye hiçbir şeyin gücü yetmez.

40

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 41: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Liselerde "Disiplin Kurulları" denenkurullar niye vardır, hangi ihtiyaçlar çer-çevesinde kullanılmaktadır? Bunu anla-yabilmek için liselerde verilen eğitimin ni-teliğine ve amacına bakmamız gerekiyor.

E.A. Rauter'in "Düzene Uygun Kafa-lar Nasıl Oluşturulur" isimli kitabında eği-timin amaçlarından biri olarak şunlar ya-zıyor. "...Bir insanın davranışları yaşamı-nın akışını belirlediği gibi, edindiği bilgi-ler de yaşama biçimini belirler. Öyleyseokullarda yalnız insan değil, aynı zaman-da insan hayatı da biçimlendirilir..."

Evet, çok doğru. Liselerde verilen eği-timle hayatımızı, alışkanlıklarımızı bi-çimlendiriyorlar.

“Disiplin Kurulları" da bu biçimlen-dirmede temel taşlardan biridir. İstenilenbiçime, kalıba girmediğimizde, sorgula-dığımızda bir tehdit olarak üzerimizdedurmaktadır.

Ezberci, anti-bilimsel, adeta bir soygunmekanizmasına dönmüş paralı eğitimekarşı mı çıktı, parasız eğitim mi talep etti;"Disiplin Kurulları" anında harekete geçerve hakkınızda soruşturmalar açıp uzak-laştırma, okuldan atma gibi "cezalar" ve-rir.

ÖSYM'deki şifre skandalından sonra ül-kenin dört bir yanında liseliler tepki gös-terip eylem yaptığında okul idarelerinin ilkişi okullara polis yığmak ve eylemlere ka-tılan öğrencilere "Disiplin Kurulları"nca so-ruşturmalar açmak olmuştur.

Tepkisiz, boyun eğen, hakkını arama-yan, itaatkar yığınlar olmamızı istiyorlar.Açılan soruşturmalar, verilen "cezalar"bunun içindir.

"Disiplin Kurulları" Gerçeklere Düşmandır

Bugün ülkemizde, Ortadoğu halkları-na karşı kullanılmak için kurulan füze kal-kanı var örneğin. AKP iktidarı füze kal-kanını tartışmamızı dahi istemiyor.

E.A. Rauter aynı kitapda "Amacı ol-mayan hiçbir bilgi yoktur. İnsan yapımında

kullanılan bilgiler, 'yapmak' istedi-ğimiz insan türüne uygun olmak zo-rundadır. Bizi 'yapan' bilgileri, enönemli uğraşları mal üretmek ve sat-mak olan kişiler seçer. Roket satan birinsanın, okullarda roketin korkunç birsilah olarak tanıtılmasından hiç çıkarıolabilir mi?"

Elbette olamaz. Ve bu yüzden bize"eğitim" verirken tarihi gerçekleri, ül-kemizin nasıl Amerika'ya satıldığını, si-lah tekellerinin ihya edilip, ordununNATO'nun ucuz askeri olduğunu öğ-retmezler. Emperyalizme bağımlılık veuşaklık ilişkilerinin bugün güncel olanuygulamalarından biri olan füze kal-kanını tartışmamızı, tepki göstermemiziistemezler.

İşte bu yüzden "Füze KalkanıDeğil, Demokratik Lise İstiyoruz"pankartı astığımızda, bildiri dağıttığı-mızda "Disiplin Kurulları" hakkımız-da soruşturmalar açıp, bizi tehdit eder.

Tek tip, düşünmeyen, sorgulamayankitleler onlar için düzenlerine uygun ka-falardır. “Disiplin Kurulları” da buamaçla çalışır.

"Disiplin Kurulları" Tüm Liseli Gençliğe Düşmandır

Amaçlarının bir yanı ise devrimci-vatansever liselileri geniş öğrenci kit-lesinden tecrit etmek, liselileri ör-gütsüz bırakmaktır. Liseli Dev-Genç’li-leri baskılarla yıldırmaya çalışırken on-lar üzerinden tüm liseli gençliğe mesajverirler: "Sakın onlar gibi olmayın, yan-larına bile yaklaşmayın, selam dahi ver-meyin. Yoksa sizi de böyle cezalandı-rır, ailenizi arar, polise haber veririz!"derler.

Liselerde "Disiplin Kurulları"nınhedefi olmak için devrimci-demokratolmak da şart değildir. Sıradan öğren-ciler bile okula geç geldi, dersi dinle-medi diye veya kendi aralarındaki birtartışma-kavga nedeniyle soruşturma-

Liselileri Tehdit Aracı: "Disiplin Kurulları"

Bu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz de varız!

Liseliyiz Biz

41

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Page 42: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Liseliyiz Biz

lara uğrar, "cezalar" alırlar. Bu örnekleri çoğaltabiliriz.

Burada da amaç korkan, sinen, idarenin iradesine boyun eğenbir gençlik yaratmak, devletin "baba devlet" anlayışını genç be-yinlerde daha o yaşta oluşturmaktır. Nasıl ki düzenin ordusundakölece bir disiplin, itaat etme mantığı varsa; bu mantık okul-larda da "Disiplin Kurulu" aracılığıyla hayata geçirilir.

Bu politikalar ise liseli gençlikte içten içe bir tepkiye, yeryer birikime ve bireysel çıkışlara yol açmaktadır.

Tepkiyi Eyleme Nasıl Dönüştüreceğiz?Tepki koymak, yok sayılmaya, horgörülmeye öfkelenmek

insani ve aynı zamanda isyan potansiyeli taşıdığından ilerici-devrimci duygulardır. Liseli gençliğin onca yozluğun içinde haladinamiklerinin var olduğunun göstergesidir. Bu duygular ör-gütlenmezse liseliler lehine bir sonuç doğurmaz. Kaybolur gi-der. Düzen, onları apolitik tepkilere dönüştürür. Hatta kendi-ne yedekleyip destek gücüne dönüştürebilir.

Bu duyguları, tepkileri nasıl örgütleyeceğiz, nasıl eylemedönüştüreceğiz soruları ise Liseli-Dev-Genç’lilerin pratikleriyle,önderlik misyonlarıyla cevaplayacakları sorulardır. Vereceği-miz cevaplar ne kadar güçlü olursa "Disiplin Kurulları"nın, yanidüzenin politikalarını o kadar bozmuş oluruz.

Örgütlenmemizi istemiyorlar. "Cezalar"la, soruşturma veenvai çeşit baskı-sindirme yöntemiyle liseli gençliği örgütlü ön-cüsüz bırakmak istiyorlar. Sorun, bu yanıyla bizim açımızdançok önemlidir. Çünkü düşüncelerimizin, iddiamızın yaşama-sı için öğrenci gençliği kazanmak zorundayız. Milyonlarca li-seliyi düzenin bataklığına bırakamayız.

Dev-Genç'in kitlesel militan mücadale geleneğini okullar-

da yaşatarak, örgütlülüğümüzün sürekliliğini sağlayıp yeni Fa-ruklar, Kahraman Altunlar çıkarmalıyız.

O halde ne yapacağız?

Liseli gençliğin arkadaşlık bağları, feodal bir tarafı olsa dabirbirini yarı yolda bırakmama, satmama yanları vardır. "Bi-rimiz hepimiz, hepimiz birimiz için" kültürü bir şekilde sürer.

Liselilerin bu yanları "Disiplin Kurulu"nun cezaları karşı-sında sahiplenmenin, sahiplendirmenin zeminidir. Bu zemin-de çok basit ama kitlesel yöntemleri, devreye sokabiliriz. Ör-neğin sınıflardan ortak dilekçeler verebilir, imzalar toplayabiriz.Bir arkadaşımıza disiplin soruşturması açıldığında, "Hepimizarkadaşımızla aynı suçu işledik." diye dilekçeler verebiliriz.Dayanışma, tüm zalimlerin korkulu rüyasıdır. Soruşturma açıpifademizi aldıklarında yaptığımızın meşruluğunu anlatır, sa-hipleniriz.

Okulumuzdaki demokrat öğretmenlere gider anlatırız ve on-ların da öğrencilerin yanında yer almasını sağlarız. "Ceza" ver-dikleri arkadaşımızı fiili olarak okula, sınıfına sokarız. Tartı-şır, idarenin keyfiliğini teşhir ederiz. Bu tür eylemler liselile-re moral verir. Dostluğu, sahiplenmeyi gösterir. Yarın kendi-si de benzer bir keyfi, hukuksuz saldırıyla karşılaşabilir. O za-man yanında birilerinin duracağını bilir.

Aileleri de bu tepkilere katmak için çalışılmalıdır. Disiplinsoruşturmalarına uğrayan arkadaşlarımızın aileleriyle mutla-ka görüşmeliyiz. Yapılanların meşruluğu anlatılmalıdır. Öğ-rencilerin dayanışması aileyi etkileyecektir. Polisin aileyi te-dirgin etme, kendi safına çekme çabasını boşa çıkaracaktır. Birnevi mevzi savaşıdır ve yaptığımız her şey kendi cephemizi ge-nişletme temelinde olmalıdır. Tek tek öğrencilere gider, disiplinsoruşturmaları konusunda idareyi teşhir ederiz. Yeri gelir fa-

Düşman böyle diyor bize. Bizi bitiremediklerini heryerde vurguluyorlar. Evet bizi bitiremediler, bitire-meyecekler. Bizim ideolojimiz nettir. Onlar bizi biz ya-pan ideolojimizi bitiremediler. Nice baskınlar oldu,kadrolarımızı şehit verdik, 80 darbesini gördük, biti-remediler. Hep "Sonuna, sonsuza, sonuncumuza kadarmücadelemize devam edeceğiz!" dedik. Tek kişi de kals-ak mücadeleyi büyüttük.

Düşman tek insanımızdan dahi korkuyor. Korkusubüyüktür, tek kişiye dahi azgınca saldırıyor. Şimdi baskı,sindirme politikaları her yerde. Yıkımlar esnasında ma-hallelerde, işsizlik sorununda fabrikalarda, eğitimsorununda üniversitelerde-liselerde. Sürekli uyguladığıpolitikalar bizi bitirmek üzerine. Üniversitelerde, lise-lerde okuyan, kendi okulunda hakkını arayan öğrencileriokuldan atarak, okul önlerinde çalışma yapan Dev-Genç’lileri gözaltına alarak sindirmeye çalışıyor ve birdaha okul önlerine gitmeyeceğimizi sanıyorlar.

En son 2 Mart 2012 günü Behçet Kemal Çağlar Lis-esi önüne "Parasız Eğitim, Sınavsız Gelecek Hakkımız!

İstiyoruz, Alacağız!" kampanyasının duyurusunu yap-mak için okul önüne bildiri dağıtımına giden 2 LiseliDev-Genç’li okul müdürünün polis ile işbirliği sonucuişkenceyle gözaltına alınmıştı. AKP'nin işbirlikçi po-

lisi bildiri dağıtan Liseli Dev-Genç’lilere saldırması mü-cadelemizden, meşruluğumuzdan ve bizden korktuğunungöstergesidir. Karakolda yaptıkları işkence, çocuk şube deyaptıkları işkence de gösterdiler korkularını. Yıllardır okulönlerinde yaptığımız çalışmaları bitirmek için sürekli po-lis saldırıyor, gözaltı yapıyor. Ancak biz tek-rar tekrar gi-diyoruz.

2 Liseli Dev-Genç'li AKP polisinin yüreklerini ağız-larına getirdi. 42 yıllık tarihi bitirememe kini ilesaldırdılar ve 30 saat boyunca işkenceden geçirildiler.Saldırsınlar! Biz bir daha gideceğiz, okul önlerinde kam-panyalarımızı anlatmaya, meşruluğumuzu haykırmayadevam edeceğiz.

Düşman "sizi bitiremedik" diyor. Evet bizi bitire-meyeceksiniz, biz Dev-Genç’liyiz, tüm meşruluğumuzuideolojimizden alıyoruz. Sonuna sonsuza sonuncumu-za kadar mücadeleye devam edeceğiz. Okullarımızı düş-mana vermeyeceğiz. 42 yıllık tarih bizim ve bu şanlı ta-rihi bitiremeyeceksiniz.

Bizi Bitiremezsiniz

42

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 43: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Liseliyiz Biz

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı "Roman açı-lımı" toplantısında "Parasız Eğitim İstiyoruz" pankartı açtıklarıiçin tutuklanarak 19 ay hapishanede tutulan Ferhat Tüzer ve Ber-na Yılmaz'ın yargılandığı dava devam ediyor.

8 Mart günü İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüle-cek duruşma öncesinde Halkın Hukuk Bürosu (HHB) yazılı biraçıklama yaparak, "Parasız eğitim talebinin cezalandırılmak is-tenmesine karşı, adalet talebimizi yinelemek için halkımızı ve tümbasın kuruluşlarını duruşmaya çağırıyoruz." dedi.

Engin’in uğruna di-renerek öldüğü, Fer-hat’ın sakat bırakıldığıYürüyüş dergisi, okurlarıtarafından Samsun, Mer-sin ve İzmir’de yapılantanıtımlarla halka ulaş-tırıldı.

SamsunEnginlerin sesi ül-

kemizin her yanında duyurulmaya devam ediyor. SamsunHalk Cepheliler, 28 Şubat günü yaptıkları dergi tantımıy-la Samsun halkına gerçekleri ulaştırdılar. Atakum'da ya-pılan dergi dağıtımında kapı kapı dolaşılarak Yürüyüş der-gisi tanıtıldı. 1,5 saat içinde 17 Yürüyüş dergisi halka ulaş-tırıldı.

MersinMersin’de 4 Mart günü Mustafa Kemal Mahalle-

si’nde, Yürüyüş dergisi okurları tarafından derginin tanı-tımı yapıldı. Mahalleliyle sohbet edilip, 8 Mar kutlamasınaçağrı yapıldı. Bir eve misafir olunup, ikram edilen çaylariçilirken, komşular da gelip sohbete katıldılar. 13.00-16.30saatleri arasında yapılan çalışmada halka 22 dergi ulaştı-rıldı.

İzmir4 Mart günü Yamanlar Mahallesi’nde 16.30-18.00 sa-

atleri arasında, 7 Yürüyüş okurunun katılımıyla Yürüyüşdergisinin tanıtımı ve dağıtımı yapıldı. Halka yönelik ya-pılan sesli tanıtımlarda, Engin Çeber davasındaki hukuk-suzluk, mahkeme tarafından Engin Çeber’i katledenlerinserbest bırakılması, Engin Çeber’e 36 bin 720 lira bedelbiçildiği anlatıldı. Çalışmada 33 dergi halka ulaştırıldı.

İstanbul Küçükarmutlu’da, Yıkımlara Karşı Halk Komitesi’nin17 Şubat günü “Kentsel Dönüşüm Değil Yerinde Islah İstiyoruz”talebiyle mahallenin meydanında kurduğu direniş çadırında ey-lem devam ediyor.

Direnişin 5. günü olan 21 Şubat’ta çadırda, yıkımlara karşı ve-rilen mücadele sırasında tutuklanan komite üyelerine mektup ya-zıldı. Mahalle halkının ziyaretleri eksik olmadı. Aynı günün ak-şamı asker uğurlama gerekçesiyle mahallenin meydanında bağı-rış çağırışlarla tur atan faşistler, o sırada çadırda yalnız olan ÜmitÇimen’e saldırdılar. Mahalleli gelince saldırgan faşistler kaçtılar.Saldırıdan sonra desteğe gelenlerle birlikte sabaha kadar nöbet tu-tuldu.

Faşist saldırıyı duyanlar ertesi gün destek vermeye geldiler. Ak-şam saatlerinde faşistler yine saldırı için geldiklerinde, karşılarındaçadırda bekleyen mahalle halkını buldu. Geldikleri gibi geri gön-derildiler.

Saat 23.30 civarında faşistler tekrar geldi. Genç yaşlı, kadınerkek mahalleli karşılarına dikilerek, konvoyu çevirip geri gön-derdiler. Gece türküler söylenerek bitirildi.

Çadırın 10. gününde, şehidimiz Ali Rıza Kurt’un annesi de zi-yarette bulundu. Zor yürümesine rağmen, çay ve şeker getirmişolması direnişçilerin gücüne güç kattı. Mahalle halkı da, çadırı yal-nız bırakmayarak, her türlü ihtiyacını gözetmeye devam ediyor.

YÜRÜYÜŞ SESİ DİRENİŞ ÇAĞRISIDIRÇAĞRIMIZ TÜM HALKADIR

şist idarecileri afişe eder, yaptıklarınınhaksız hukuksuz olduğunu, öğrenci düş-manı olduklarını anlatmadık kimse bı-rakmayız. Teşhir, ciddi yapıldığında çoketkili ve sonuç alıcı bir araçtır.

Öğrencilere sürekli soruşturma açıl-ması ve ceza verilmesinde rol oynayanmüdürler ve "Disiplin Kurulu" üyeleritüm uyarı ve teşhirlere rağmen aynışeyleri yapmaktan vazgeçmeyebilirler.Pekala işbirliğine devam edebilirler.Rahatça istediklerini yapamayacakları-nı göstermeliyiz o zaman da…

Liseli gençlik halkın içinden geldiğiiçin halkın karakteristik özelliklerini detaşımaktadır. Bir eylemin peşinden git-

mesi, tepkisini eyleme çevirmesi biraz dagüç görmesine bağlıdır. Güç ise kitle-selleşmektir. Birken iki olma bilinciyleyapının sağlamlaştırılmasıdır.

Emek ve sabır bu yapının harcıdır vepratikle beraber kazandığımız deneyim, öğ-rencilerin ruh haline vakıf olma, uygun za-manda uygun müdahaleyi yapma, yaratı-cı olmak vasıflarını bize kazandıracaktır.

Liseliler, bizim onları hiçbir koşuldayalnız bırakmayacağımıza inanmalılar.Bu yanıyla bizi sadece kendi kampan-yalarımızı-çalışmalarımızı anlatmak içinyanlarında görmelerinin dışında hayat-larında da görmeliler. Güven yarata-caksak ancak böyle yaratabiliriz. Bizle-

re açılan soruşturmaların, verilen "ce-zalar"ın dışında, apolitik öğrencilereuygulanan baskı ve cezalarda da idare-nin karşısına dikildiğimizi göstermeliyiz.Düzenin, okul idarelerinin hor gördüğü,dikkate almayıp robota çevirmeye ça-lıştığı gençliğe bizim nasıl değer verdi-ğimizi, sorunlarını çözmeye çalıştığımızıanlayacaklardır. Ve bundan sonra birlikolma, tepkiyi eyleme dönüştürülecekidarenin-polisin karşısına çıkarma zeminidoğacaktır.

Liseli Dev-Genç’liler bu bakış açı-sıyla tüm liseli gençliği örgütleme, mü-cadeleyi yükseltme göreviyle okullara-kitlelere koşmalıdır.

DEV-GENÇ'LİLERE DAVALARLA TUTSAKLIKLARLABOYUN EĞDİREMEZLER

ARMUTLU BİZİMDİR, YIKTIRTMAYACAK,FAŞİSTLERE DAR EDECEĞİZ

443

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Page 44: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Dev-Genç’lilerin başlattığı “Para-sız Eğitim Sınavsız Gelecek Hakkımız!İstiyoruz, Alacağız!” kampanyası ya-pılan basın açıklamalarıyla devam edi-yor. Açtıkları standlarda imza toplayanve bildiri dağıtan Dev-Genç’liler, 1 Ni-san’da yapılacak YGS öncesinde lise-lileri sınavları boykot etmeye çağırı-yorlar.

İstanbul-TaksimDev-Genç’liler, 4 Mart’ta Tak-

sim’de Galatasaray Lisesi önünde “Pa-rasız Eğitim, Sınavsız Gelecek Hak-kımız! İstiyoruz, Alacağız!” kampan-yası dahilinde masa açıp bildiri dağıt-tılar. 2 saat süreyle açık kalan masayahalkın ilgisi çok yoğundu. Dev-Genç’li-ler, Yürüyüş dergisinin tanıtımını dayaptılar. Yaptıkları konuşmalarda “FüzeKalkanına Hayır!” dedikleri için tu-tuklanan Meral Dönmez ve GülşahIşıklı’nın hala tutuklu olduğunu veneden tutuklandıklarını anlatan Dev-Genç’liler, gerçek vatanseverlerin dev-rimciler olduğunu belirtti. Parasız eği-tim talebinin meşruluğunu vurgulayanDev-Genç’liler, bu haklarını alana ka-dar mücadeleden vazgeçmeyecekleri-ni söylediler.

İstanbul - Mecidiyeköy 4 Mart günü, İstanbul Mecidiyeköy

Metrobüs Durağı önünde masa açıldı.Açtıkları masada kampanya bildirile-rini dağıtan ve halka gerçekleri anlatanDev-Genç’liler, Yürüyüş dergisinindağıtımını da yaptılar. Gülşah ve Me-ral’in serbest bırakılması ve parasız eği-tim, sınavsız gelecek talepleri içinimza topladılar. 2 saat açık kalan ma-sada 220 imza toplandı, iki Yürüyüşdergisi halka ulaştırıldı ve masa çev-resinde 11 adet afişleme yapıldı.

İstanbul - Üniversitesiİstanbul Üniversitesi Edebiyat Fa-

kültesi ve Merkez Kampüs’te 5 Martgünü 11.00-13.00 saatleri arasında afiş-leme yapıldı. Dev-Genç’liler, intihara sü-rüklenen öğrencilerin katilinin sınav sis-temi olduğunu, Gülşah Işıklı ve MeralDönmez adlı iki Dev-Genç’linin para-sız eğitim istedikleri için tutuklandık-ları," parasız eğitim, sınavsız gelecekhakkımız " için mücadele etmenin ge-rekliliği öğrencilere duyuruldu.

SamsunSamsun'da 5 Mart günü kampan-

yanın tanıtımı yapıldı. Dev-Genç’liler,Çiftlik Caddesi’nde liselilerin yoğunolarak gittiği kafelere giderek, Genç-lik Federasyonu’nun bildirilerini da-ğıttılar ve kampanyayı anlattılar. Birsaat süren bildiri dağıtımında liselilerkampanyaya destek vereceklerini söy-lediler.

Dersim5 Mart günü Dersim’de lise önlerine

giden Dev-Genç’liler bildiri dağıtıpimza topladılar. İlk olarak saat 07.30'daNamık Kemal Endüstri Meslek Lise-si önünde masa açıldı. Bildiri dağıtımıve sesli konuşmalarla kampanyanın du-yurusu yapılarak imza toplandı. Bu sı-rada Dev-Genç’lileri taciz etmeye ça-lışan sivil polisler teşhir edildi. Öğ-renciler dışında çevredeki halktan in-sanlar gelerek bildiri alıp imza attılar.Namık Kemal Endüstri Meslek Lise-si önündeki masa saat 10.00’a kadaraçık kalırken; saat 14.30'da da AtatürkLisesi'nin önünde öğrencilerin çıkış saa-tinde masa açılarak, bildiri dağıtılarakimza toplandı. Gün boyunca 250 adetbildiri dağıtıldı, 125 imza toplandı.

6 Mart’ta ise saat 11.00’de HalideEdip Kız Meslek Lisesi'nin önünde

masa açıldı. Saat 15.30'da ise AtatürkAnadolu Lisesi'nin yurdunun girişindebildiri dağıtıldı. Öğrenciler, yurtta ya-şadıkları sorunları anlattılar. Çalışma-larda toplam 61 imza toplanırken, 150bildiri dağıtıldı.

Hatay3 Mart günü Antakya’nın Ulus ala-

nında basın açıklaması yapan Dev-Genç’liler, “Parasız Eğitim SınavsızGelecek İstiyoruz Alacağız” pankartı ile“Öğrenciyiz Haklıyız Kazanacağız”,“Gülşah Işıklı, Meral Dönmez SerbestBırakılsın”, “Parasız Eğitim SınavsızGelecek İstiyoruz Alacağız” dövizleriniaçarak, kampanya çalışmalarını baş-lattıklarını duyurdular.

Ahmet Atılgan tarafından yapılanaçıklamada “Ailelerinin dişinden, tır-nağından biriktirdiği ile dershaneye gi-debilen öğrenciler bir adım önde ko-şuyorlar bu yarışta, parası olmayanlarise geriden takip ediyor. Parasız eğitimhepimizin hakkıdır. Üstelik anayasal birhaktır. Eğitim artık ticaret aracıdır. Pa-ran kadar okuyabilir, paran kadarmeslek sahibi olabilirsin. Türlü eziyet-ten sonra üniversiteyi kazanıp da üni-versitedeki soygun yüzünden intihareden öğrencilerin sayısı az değildir. Bizbu ülkenin gençleri olarak sesimizi nekadar gür çıkarırsak o kadar fazlayankı yapacaktır…” denildi.

Eğitim-Sen’in de destek verdiği, 50kişinin katıldığı eylem, zılgıt ve alkış-larla sona erdi.

Antalya3 Mart günü Kışlahan Meyda-

nı’nda eylem yapan Dev-Genç’liler,gençliği sürekli sınavlarla bunalımla-ra, hatta intiharlara sürükleyen eğitimsistemini protesto ettiler. Sınavlarla gen-çliğin geleceğinin nasıl gasbedildiği veadil olmayan bu sistemin gençleri ölç-

Ülkemizde Gençlik

BİZİ SINAVLARLA ELEMELERİNE İZİNVERMEYELİM

PARASIZ EĞİTİM, SINAVSIZ GELECEKHAKKIMIZ İSTİYORUZ ALACAĞIZ

444

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 45: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Ülkemizde Gençlik

me hakkının da olmayacağı anlatıldı.Eylemde “Parasız Eğitim Sınavsız Ge-lecek İstiyoruz Alacağız”, “ParasızEğitim Demokratik Liseler İstiyoruz”,“Gülşah ve Meral Serbest Bırakılsın”,“Yaşasın Dev-Genç Yaşasın Dev-Genç’liler” sloganları atıldı.

Eylem sonrası açılan imza masasıhalkın yoğun ilgisiyle karşılaştı. 3 saatiçinde yaklaşık 300 imza toplandı veGrup Yorum DVD’leri ile 50 Yürüyüşdergisi halka ulaştırıldı.

İstanbul-KadıköyDev-Genç’liler 6 Mart günü 12.00-

14.30 saatleri aralarında Kadıköy’demasa açtılar. 150 bildiri dağıtılan ma-sada 111 imza toplandı ve 8 Yürüyüşdergisi halka ulaştırıldı. İmza atan birkişi arkadaşlarını da masaya getirerekimza attırdı. Ayrıca Müjdat Gezen Ti-yatro Merkezi’nde okuyan bir kişi iseokulunun bu tür demokratik faaliyetlerekatılmaya izin vermediğini söyleyerekimza atmadı ve “İmza atmadım ancaksizin için bir şey yapmak, size yardımetmek istiyorum.” dedi. Bunun üzerinebildiri dağıtmaya başladı. Bir süre bil-diri dağıttıktan sonra masadan ayrıldı.

ÇanakkaleÇanakkale'nin Biga ilçesindeki Ka-

palı Çarşı önünde 7 Mart günü yapılaneylemle birlikte kampanya çalışmala-rı Biga'da da başlatıldı. Kampanyasloganlarının yer aldığı pankart ve dö-vizlerin taşındığı eylemde, Biga Genç-lik Derneği Girişimi adına bir de basınaçıklaması yapıldı.

Apolitik bir gençlik yaratılmak is-tendiğinin belirtildiği açıklamada, "Ge-leceğimizi ise şifreli sınavlarla elleri-mizden alıyorlar. Eğitim sınav odaklıbir eğitim sistemidir. Yanındaki arka-

daşını rakipleştiren, bencilleştirilenyalnızlaştıran, sosyal yaşamı olmayansınavı kazanamadığı için intihar edenevden kaçan gençlik haline getirdiler.Hepsinin sebebi ezberci, düşünmeyensorgulamayı engelleyen, sınav odaklıeğitim sistemidir." denildi.

30 kişinin katıldığı ve Gülşah Işık-lı ile Meral Dönmez'in derhal tahliyeedilmesinin istendiği eylem, atılan slo-ganlarla sona ererken; halk Dev-Genç'lileri alkışlayarak, taleplerindehaklı olduklarını dile getirdi. Bir grupliseli öğrenci de alkışlarla açıklamanınyapıldığı alana gelerek eyleme destekverdi.

Yorulmak, Dinlenmek Yok!Yeni KampanyalarımızaDaha Güçlü Asılacağız!

Çanakkale Gençlik Derneği Giri-şimi, 2011 yılında başarıyla yürütülenkampanyaları değerlendirmek ve önü-müzdeki döneme dair hedeflerini ko-nuşmak amacıyla 4 Mart günü, bir top-lantı düzenledi.

Program, geçen sene 17 Nisan’daBakırköy’de düzenlenen Tam Bağım-sız Türkiye konseri, 1 Mayıs’taki HalkCephesi korteji, Dersim’deki ÖlümOrucu Direnişi ve “Füze Kalkanı De-ğil, Demokratik Liseler İstiyoruz”kampanyası dahilindeki çalışmaların,çadır direnişlerinin ve Malatya Küre-cik’e yapılan yürüyüşün kısafilm gös-terimi ile başladı.

Kısa film gösteriminin ardından“Parasız Eğitim, Sınavsız GelecekHakkımız! İstiyoruz, Alacağız!” kam-panyası ve 15 Nisan’da yapılacak olanBağımsız Türkiye konseri üzerine soh-bet edildi.

19 kişinin katıldığı toplantı, kam-panya ve 15 Nisan’daki Bağımsız Tür-

kiye konseri çalışmalarına ağırlık ve-rileceği belirtilerek, büyük bir coşku vemotivasyonla bitirildi.

“Bağımsız Türkiye On’larınTürküsü” Konseri TümSaldırılara Güçlü Bir CevapOlacak Tüm GücümüzleÇalışacağız

Boğaziçi Üniversitesi'ndeki Dev-Genç'liler, 7 Mart günü okulun Güneyve Kuzey kampüslerine "Parasız ve De-mokratik Eğitim İstedikleri İçin Tu-tuklanan Gülşah ve Meral Serbest Bı-rakılsın" afişleri ile Grup Yorum'un 15Nisan'daki "Bağımsız Türkiye" kon-serine ve "8 Mart Dünya Emekçi Ka-dınlar Günü" mitingine çağrı afişleri as-tılar. Afişlemeden sonra Dev-Genç'li-ler; öğrencilerin yoğun olarak bulun-duğu okulun Kuzey Kampüsü’ne, GrupYorum'un 15 Nisan'daki "BağımsızTürkiye" konserine çağrı amaçlı masaaçtılar.

Masada 1 adet Grup Yorum 25. yılDVD'si ile 2 adet Yürüyüş dergisi öğ-rencilere ulaştırıldı. İki buçuk saat sü-resince Grup Yorum türkülerinin ça-lındığı masa ertesi gün tekrar açılmaküzere toplandı.

Müdür İhbarcı, PolisİşkenceciKorktukları İse İki LiseliDev-Genç’li

2 Mart günü Küçük Armutlu’dakiBehçet Kemal Çağlar Lisesi önünde“Parasız Eğitim Sınavsız Gelecek İs-tiyoruz Alacağız” kampanyasının ça-lışmasını yapan 2 Liseli Dev-Genç’ligözaltına alındı. Nilay Keten ve DilanPoyraz, okul müdürünün ihbarı üzeri-ne gelen polisler tarafından okulun

445

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Mecidiyeköy KüçükarmutluDersim

Page 46: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

önünde yerlerde sürüklenerek, işkenceyapılarak gözaltına alındı. İşkenceci,Amerika’nın uşağı kadın polislerdenbiri, gözaltı sırasında Nilay Keten’in ya-nağını ısırdı.

Gözaltına alınan Keten ve Poy-raz’a destek olmak için giden HünkarDerya Güneş ile Hasan Karapınar dagözaltına alındılar.

Gözaltılarla ilgili yazılı açıklama ya-pan Gençlik Federasyonu, Behçet Ke-mal Çağlar Lisesi Müdürü’ne seslene-rek, “Biz Liseli Dev-Genç’liler senin gi-bilerini çok iyi tanıyoruz. Yıllardır ül-kemizin bağımsızlığı için bedeller ödü-yor ve senin gibi gerici-faşist okulmüdürlerine okullarımızı bırakmıyoruz.Ve şunu diyoruz sana: Liseli Dev-Genç’liler sana Behçet Kemal ÇağlarLisesi’ni bırakmayacak. Polisle işbir-likçilik yaparak gözaltına aldırdığın ikiLiseli Dev-Genç’linin başına gelecek-lerden sen sorumlusun.” dediler. Göz-altına alınanların derhal serbest bıra-kılması talebini de dile getirdiler.

Dev-Genç’liler 5 Mart günü deBehçet Kemal Çağlar Lisesi önünegiderek, gözaltıları protesto etmek içineylem yaptılar.

Öğrencilerin okuldan çıkış saatindeokulun önünde olan Dev-Genç’liler,okulun erkenden boşaltıldığını gördü-ler. Dışarıda gördükleri öğrencilere ne-den erken dağıldıklarını sorduklarında,okul zilinin erken çaldığını ve okul mü-dür yardımcısının sınıflara girerek öğ-rencilere çıkmalarını söylediğini öğ-rendiler. Okul idaresi, Dev-Genç’liler-den korkusundan okulun saatlerini biledeğiştirmek zorunda kaldı.

Buna rağmen eylem yapan Dev-Genç’liler, “Bakın işte yine buradayız.Bizler o gün gözaltına aldırttığınız Ni-lay Keten ve Dilan Poyraz’ız. Bizler deparasız eğitim istiyoruz, yoksul halk ço-cukları da okusun, sınav sistemi yü-zünden öğrenciler intihar etmesin isti-yoruz. Yüreklerinizi ağzınıza getiren ikiLiseli Dev-Genç’li ve Dev-Genç’lilerburadalar. Ve polis-idare işbirlikçiliği-ne karşı, vatansever gençlik olarakokullarımızı size bırakmıyoruz. Yü-reklerinizi ağzınıza getirmeye devamedeceğiz.” dediler.

Açıklama yapıldıktan sonra aynıgün, okulda bildiri dağıtmaktan dolayı

soruşturması olan arkadaşlarını sahip-lenmek içinde okul önünde de bekleyenDev-Genç’liler, baskıların kendileriniyıldıramayacağını göstermiş oldular.Eylemden sonra, Armutlu’nun sokak-larına 80 adet kampanya afişi asıldı.

Nilay Keten ve Dilan Poyraz 3Mart günü çıkartıldıkları Savcılık’tanserbest bırakıldılar.

Güler’i Aldık, Yasemin’ini deAlacağızKimsenin Kuşkusu Olmasın

“Damında Şahan Güler Zere” bel-geseli, farklı şehirlerde gösterilmeye de-vam ediyor. Güler Zere’nin tedavihakkı için TAYAD’lı Ailelerin ve HalkCephesi’nin yürüttüğü direnişin, zaferlesonuçlanmasını anlatan belgesel, dire-nişin gücünü gösteriyor. Av. Oya As-lan’ın hazırladığı belgesel Dersim,Elazığ ve Antalya’da gösterildi.

DersimDersim’in Ovacık ilçesinde 3 Mart

günü yapılan gösterim öncesinde 1 ve 2Mart günleri tanıtım çalışmaları yapıldı.İlçe merkezinde 150 bildiri dağıtıldı ve20 tane afiş yapıştırıldı. Ovacık halkı ya-pılan çağrılarla gösterime davet edildi.Ovacık’ın Kandolar Mahallesi’nde dekapı kapı dolaşılarak çağrı yapıldı. Ma-hallede 150 bildiri dağıtıldı ve belirli ev-lerin girişlerine 10 afiş yapıştırıldı.

Yapılan çalışmaların ardından 3Mart günü saat 16.30'da Ovacık'ta Be-lediye’nin düğün salonunda Güler Zerebelgeselinin gösterimi yapıldı. Devrimşehitleri anısına yapılan saygı duruşuve açılış konuşması ile başlayan prog-ramda Güler Zere'nin hayatı anlatılarak,Güler Zere'nin yoldaşlarına yazdığıbir de yazı okundu. Özgür tutsak Ümitİlter'in Güler Zere için yazdığı şiirinokunmasıyla gösterim başlatıldı.

100 kişinin katıldığı gösterimin biti-minde bir konuşma yapılarak, hala tu-tuklu olan hasta tutsakların olduğu ve tec-rit var olduğu sürecede olacağı anlatıla-rak, hasta tutsakları sahiplenmek için mü-cadelenin sürdürüleceği anlatıldı.

Program başlamadan önce 3 sivil po-lis içeri girerek çekim yapmak istedi. Ar-dından İlçe Emniyet Müdürü ile takviyepolis ekipleri geldi. Polis salona sokul-

mazken; katılımı engelleme ve ortamıprovoke etme çabaları boşa çıkartıldı.

Elazığ3 Mart günü Elazığ Temel Haklar

Derneğ’inde de belgeselin gösterimi ya-pıldı. Günlerdir yapılan kapı çalışma-larının yanı sıra, gösterim günü dedernek önüne masa açılarak bildirilerdağıtıldı. Güler’in oturduğu mahalle-de yapılan gösterime 32 kişi katıldı.

Güler nezdinde tüm devrim şehit-leri için yapılan saygı duruşundan son-ra Güler’in özgeçmişi ve yoldaşlarınayazdığı mektubu Güler’in kuzenlerin-den birisi tarafından okundu. Güler’inkızkardeşinin ve akrabalarının da ka-tıldığı gösterimde duygusal anlar ya-şanırken gösterim bitiminde aileyedevrimci tutsakların yaptığı tablo he-diye edildi. Program bitiminde YaseminKaradağ ve daha pek çok hasta tutsakolduğu da belirtilerek, mücadele çağ-rısında bulunuldu.

Antalya4 Mart günü Antalya Sanatçılar

Derneği’nde (ANSAN), 48 kişinin ka-tılımıyla belgeselin gösterimi yapıldı.Belgeselin izlenmesinin ardından yapı-lan konuşmada, “Hala hapishanelerdehasta tutsaklar aynı acıları yaşamaya de-vam ediyor. Mücadelemiz de devam edi-yor. Yasemin Karadağ tutuklu olmasınave tüm hastalıklarına rağmen tecritte tu-tuluyor. Fakat Yasemin’i de Güler gibiellerinden alacağız!” denildi.

Faşi̇stleri̇ OkullarımızaSokmayacağız

Hafta sonu İstanbul Taksim’de ya-şanan ırkçı saldırıları teşhir etmekiçin, Ankara Üniversitesi Cebeci Kam-püsü’nde 29 Şubat günü Dev-Genç’li-lerin astığı afişlerin faşistler tarafındanyırtılmasıyla çatışma yaşandı.

Okulun dışında bekleyen faşistlere,kampüs içinden sloganlarla karşılıkverildi ve ardından çatışma başladı.Yaklaşık 2 saat süren çatışmanın ar-dından faşist grup polis korumasındadağıldı. Diğer üniversitelerden destekiçin gelen devrimci, demokrat öğren-cilerin de katılımıyla birlikte yaklaşık400 kişi, Kızılay’a kadar süren bir

Ülkemizde Gençlik

446

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 47: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

toplu çıkış gerçekleştirdi. Burada ya-pılan basın açıklamasının ardındaneylem sonlandırıldı.

Aynı günün akşamı internet üze-rinden faşistlerin yeniden saldırı ha-zırlığı yaptığına dair yapılan haberlerüzerine 1 Mart Perşembe günü deokul içerisinde topluca nöbet tutuldu.Faşistlerin gelmemesi üzerine yine birtoplu çıkış ve yapılan açıklamayla ey-lem sonlandırıldı.

Ai̇leleri̇mi̇zi̇n Bi̇zi̇ YıldırmaAmacıyla Kullanılmasınaİzi̇n Vermeyeceği̇z

AKP’nin polisi, Dev-Genç’lilereyönelik saldırısını bir süredir aileleriüzerinden de yürütüyor. Dev-Genç’li-lerin ailelerini arayan polis, söylediğiyalanlarla ve tehditlerle aileleri kor-kutmaya ve çocukları üzerinde baskıoluşturmalarını sağlamaya çalışıyor.

Son aylarda 6 Dev-Genç’linin ai-lesinin polis tarafından aranmasıyla il-gili olarak, polisin hazımsızlığını ve iş-birlikçiliğini teşhir etmek isteyen Dev-Genç’liler, 1 Mart günü İstanbul Em-niyet Müdürlüğü önünde eylem yaptı-lar. Eylemde “AKP’nin Polisi Ailele-rimizi İşbirlikçileştiremeyecek! İşbir-likçilik Yapmak Şerefsizliktir!” pankartıile Dev-Genç flamaları taşındı.

Eylemde yapılan açıklamada, “Meş-ruluğumuz üç beş yalanla kaybolacak,irademiz üç beş tehditle kırılacak de-ğildir. Tarihimiz bunun nice örnekle-riyle doludur. Bu şekilde Dev-Genç’inmücadelesini küçültemeyecek aksineyaptıklarıyla, ahlaksızlıklarıyla teşhir

olacaklardır. Oligarşinin oyunlarınıboşa çıkartacak, ailelerimizi mücade-lemizin bir parçası yapmaya devamedeceğiz. Bağımsız, demokratik, sos-yalist bir Türkiye istemek suç değildir.İşbirlikçi AKP’nin polisi aileleri Dev-Genç’lilere karşı kullanmaktan vaz-geçmelidir.” denildi.

Dev-Genç’liler eylem esnasındapolisin tacizlerine karşı “Yaşasın Dev-Genç Yaşasın Dev-Genç’liler” sloga-nını attılar. Çevreden geçen halk da“Haklısınız gençler, arkanızdayız.” di-yerek polise en iyi cevabı verdiler. Ey-leme 10 kişi katıldı.

Bi̇lgi̇ Güçtür, Okuyalım!İzmir’de Dev-Genç'liler, 27 Şu-

bat’ta Ege Üniversitesi'nde kitap tanı-tım masası açtılar. Düzenin kendi ideo-lojisini aşılamak, gençleri apolitikleş-tirmek, hiçbir şey düşünmeyen ve ben-cil insan yetiştirmek dışında hiçbiramacı olmayan sanattan ve halk kül-türünden uzak kitaplarına karşın, ken-di kitaplarımızı tanıtıyoruz.

Masada sergilenen Boran, Haziranve Tavır yayınlarından çıkan kitaplar,devrim şehitlerinin kanı ile yazılmış,Türkiye halklarının mücadalesini an-latan kitaplardır. Kitaplarımız tarihi-mizdir, geleceğimizdir. Bilgi güçtür,okuyalım, okutalım.

Dev-Genç, Emperyali̇zme veFaşi̇zme Karşı Mücadeleni̇nEn Önündedi̇r

29 Şubat günü Dev-Genç'li öğren-

ciler tarafından, İstanbul ÜniversitesiEdebiyat Fakültesi Hergele Meyda-nı'nda açılan masada, Yürüyüş dergi-si tanıtımı ve Grup Yorum 25. yıl kon-ser DVD'si satışı yapıldı. Ayrıca masayagelen öğrenciler, parasız ve demokra-tik eğitim kampanyası hakkında bilgi-lendirildi. Bu kampanyayla ilgili “3.Eyüp Baş Uluslararası EmperyalistSaldırganlığa Karşı Halkların BirliğiSempozyumu” afişleri Edebiyat Fa-kültesi'ne asıldı. Açılan masada Dev-Genç’liler füze kalkanına karşı pankartaçtıkları için tutuklanan Meral ve Gül-şah’ı da anlattılar.

Dernekleri̇mi̇z HalkaUlaştıkça Büyüyecek,Güçlenecek

İzmir Bornova'da Dev-Genç'liler, 1Mart günü Ege Gençlik Derneği'nin ta-nıtımı yaptılar. 50 tane bildiriyi dernekçevresindeki esnaflara dağıtarak yenibir dernek açtıklarını, gençliği düzeninyoz kültüründen çıkarmak için bir al-ternatif olduklarını söylediler.

Dev-Genç’liler, bağlama, gitar ve ti-yatro kursları, film gösterimleri, ücretsizüniversite hazırlık dersleri ve her haf-ta yapılacak faaliyetlerle, gençlerinyozlaştırılmasına engel olmak istedik-lerini dile getirdiler... Ege GençlikDerneği'nin yoksul halk çocuklarının,vatansever gençliğin, parasız eğitim is-teyen öğrencilerin, yoksul ve ezilen in-sanların düzenin pisliğine batmamakiçin biraraya geldiği bir dernek olaca-ğı belirtildi. Esnaflar, dernek kurul-masını memnuniyetle karşıladılar.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NE 1999 depreminin üzerinden 12 sene geçti. Hala hiçbir önlem alınmadı. 12 senede önlem almayanlar,

kentsel dönüşümü bizim can güvenliğimiz için değil, tekellerin karı için yapıyorlar. Dağıtılıpparçalanarak güçsüzleştirilmemize ve daha da yoksullaştırılmamıza izin vermeyeceğiz, evlerimizi

yıktırmayacağız.

5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 73. Maddesi’nde yapılan değişiklik kaldırılsın! 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kaldırılsın!

Kentsel dönüşüm değil, yerinde ıslah istiyoruz!

HALK CEPHESİ

Ülkemizde Gençlik

47

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Page 48: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Çorum8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar

Günü nedeniyle Çorum Pir SultanAbdal Kültür Derneği bir programdüzenledi. 4 Mart’ta dernekte yapılanprogram, 8 Mart’ın yaratıcısı direnenkadınların selamlanmasıyla başladı.Ardından 8 Mart’ın tarihçesi kısacaanlatıldı. Kadınların büyük bölümü-nün tekstil fabrikalarında çalışmakzorunda kaldığı Çorum’da, 150 yılönce hakkını aradığı için yakılantekstil işçisi kadınları anmanın ayrıbir önemi olduğuna değinildi.

Anadolu’nun isyanlarla dolu tari-hinden bahsedilerek bacılar, hakikatbacıları, kadın ana, bağımsızlık savaşınakatılan kadınlardan örnekler verildi.

Çorum’da özellikle tekstil ve tarımişçisi kadınların vahşi koşullarda veneredeyse hiçbir güvenceleri olmadançalıştırıldığına değinilen konuşmada,Çorumlu devrim şehitlerinden ÖzlemDurakcan, Gülender Çakmak; hastatutsak Yasemin Karadağ ve çalışmahakkı için direnen Cansel Malatyalı’nındirenişi anlatıldı. Konuşmanın sonundabirlik ve mücadele çağrısı yapıldı.

Dernekte devam eden kurslardave topluluklarda çalışmalara katılan-ların sunumları ile program devametti. 2 halk ozanı da kadınlar içinyazdıkları şiirleri okudular. Gazi Kat-liamının yıldönümünde yapılacakanma ve eylemin çağrısı ile 52 kişininkatıldığı program bitirildi.

Elazığ Elazığ Pir Sultan Abdal Kültür Der-

neği’ndeki 8 Mart Dünya Emekçi Ka-dınlar Günü kutlaması da 3 Mart’tayapıldı. Kutlama başta kadın şehitlerolmak üzere tüm devrim şehitleri içinyapılan saygı duruşu ile başladı. Dahasonra 8 Mart tarihçesinin anlatımınageçildi. Yapılan konuşmada tıpkı 8

Mart’ın doğuşunda olduğu gibi 19Aralık katliamında diri diri yakılankadın tutsaklar örnek gösterilerek, ege-menlerin mantığının değişmediği; zu-lüm ve katliamların devam ettiği, ka-dınların da buna karşı birlik olmalarıgerektiği vurgulandı. Nazım Hikmet’in“Kadınlarımız” şiirinin de okunduğukutlamada, tüm emekçi kadınlar adınabir anaya karanfil verildi. Kadınlarınkendi elleriyle yaptıkları niyazlarındağıtılmasından sonra küçük bir konserverildi. Kutlamaya 35 kişi katıldı.

KütahyaKütahya Gençlik Derneği Girişimi,

4 Mart günü Eğitim-Sen binasındadüzenlediği programla, “Dünya EmekçiKadınlar Günü”nü kutladı ve 12 MartGazi katliamında şehit düşenleri andı.Kadının devrim mücadelesindeki öne-mine vurgu yapılan konuşmalarda,büyük direnişte 122 şehidin 48'ininkadın olduğu hatırlatıldı. Son olarakSabolar’dan, Gülsümanlar’dan, Gü-lerler’den bahsedilerek; 12 Mart Gazikatliamı anmasına geçildi.

Kütahya Gençlik Derneği Girişi-mi'nin hazırladığı slayt gösterimi ya-pıldı. Ardından, Gazi katliamına tanıkolan bir kişi katliamı ve direnişi an-lattı. Ve son olarak, yeni Gazilerekarşı örgütlenme bilinci anlatıldı.Programa 13 kişi katıldı.

İzmirDevrimci kurumlar İzmir’de 4

Mart günü, Karşıyaka ilçesinde yap-tıkları eylemle 1857 yılında fabrikaişgali sırasında New York’ta katledilen129 kadın tekstil işçisinin anısınaSosyalist Enternasyonal tarafındanilan edilen “8 Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü”nü kutladılar. EylemAlınteri, Bağımsız Devrimci SınıfPlatformu, Devrimci Hareket, Emek

ve Özgürlük Cephesi ve Halk Cephesitarafından düzenlendi. Pir Sultan Ab-dal Kültür Derneği Çiğli Şubesi,Alevi Kültür Dernekleri İzmir Kar-şıyaka Şubesi Gençlik Komisyonuile Kaldıraç da eyleme destek verdi.

Ortak imzalı “Cinsel, Sınıfsal,Ulusal Sömürüye Son!” pankartınıntaşındığı eylemde, Halk Cepheliler“AKP’nin Saldırılarına Karşı Birle-şelim Direnelim Kadınların GücünüGösterelim” ve “Saboların Yolunda-yız” pankartlarını açtılar.

Karşıyaka dolmuş duraklarında top-lanan kitle, Karşıyaka İskelesi’ne kadaryürüyüş düzenledi. İskelede yapılanprogram, bağımsızlık, demokrasi vesosyalizm yolunda şehit düşen dev-rimciler için bir dakikalık saygı duru-şuyla başladı. Ardından açıklama ya-pılarak, “Kadın sorunu derken; buerkek egemen düzeni değiştirmek içinmücadele yerine ‘erkek düşmanı’ birbakış açısını geliştirmek, kadınlarınözgürlük mücadelesine hizmet etmiyor.Sorun sistem sorunudur, kadına ideo-lojik, politik, kültürel olarak sisteminnasıl baktığı ve nasıl bir yer verdiğisorunudur. Dolayısıyla kadına yönelikşiddet kadınların sınıfsal olarak ezil-mişliği sorunundan bağımsız olarakele alınamaz. Bu anlamda biz diyoruzki, ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mü-cadele’, kadının kurtuluşu mücadele-siyle birleştirilmelidir. Bu da ancaktüm işçi sınıfının ve emekçi halklarınkurtuluşu ile mümkündür.” denildi.

Açıklamadan sonra Grup Günışığısahne aldı. Eylemin sonlarına doğrupolisin kışkırttığı Karşıyaka Spor Ku-lübü forması giyen 25-30 kişilik faşistbir güruh eylemi provoke etmeye ça-lıştı. Ancak kitle tarafından buna izinverilmedi. Eylem “Çav Bella” şarkı-sının söylenmesiyle sona erdi. Eyleme190 kişi katılırken; Halk Cephesi deeylemde 90 kişiyle yer aldı.

Kadını Asıl Ezen Erkek Değil Kapitalist Düzendir

DÜZENE BAŞKALDIRMADAN KADININ ÖZGÜRLÜĞÜ KAZANILAMAZ

Çorum

Elazığ

İzmir

48

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 49: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Gülensu Haklar Derneği, Yürüyüş dergisi dağıtımı sı-rasında gözaltına alınarak tutuklanan ve ardından MetrisHapishanesi’nde gardiyanlar tarafından işkence edilerek kat-ledilen Engin Çeber’in adına halk kütüphanesi kuruyor.

Tüm dünyada ezilen halkların yozlaştırma saldırısı ilekarşı karşıya olduğunu; halkları teslim almak için kül-türsüzlüğün dayatıldığını belirten Gülensu Haklar Der-neği, “Bu emperyalist yoz kültürün geleceğimizi karart-masına izin vermeyeceğiz.

Bizim halk kültürümüzde paylaşım, dayanışma var-dır. İnsana verilen değer vardır. Halk kültürümüzde erdemliolmak, ahlaklı olmak, özü sözü bir olmak vardır. Eme-ğe verilen değer vardır. Halkımızın bu değer ve birikim-

lerini korumak ve yaşatmak için, bu değerle-rin korunduğu alanlar yaratarak, çoğaltmak ge-rektiğine inanıyoruz. Bu düşüncelerden ha-reketle mahallemizde bir kütüphane kuruyo-ruz. Ve diyoruz ki; bilgi güçtür. Okumayan in-san emperyalizmin yoz kültür bombardıma-

nından kendini koruma şansı yoktur. Okuyarak hem em-peryalist kültürün beynimizi teslim almasını engelleme-li, hem de okuma alışkanlığı kazanarak devrimci kültür-le beslenmeliyiz.” açıklamasında bulundu.

Kütüphaneyi sahiplenme ve kültürel faaliyetleri zen-ginleştirme çağrısında bulunan Dernek, şu duyuruda bu-lundu: “Devrimci demokrat gazeteciler, yazarlar, şairler,sanatçılar vb. kütüphaneler, yayınevleri, sendikalar,DKÖ’ler ve tüm halkımız...

Kütüphanemize kitap desteklerinizi bekliyoruz.”Kitap ulaştıracakların bilgisine: Gülsuyu-Gülensu

Haklar Derneği’nin adresi, Çiftlik Sok. No: 34 Gülen-su/Maltepe İstanbul

449

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

31 Ocak tarihinde İnşaat Mühendisleri Odası’ndan(İMO) işten çıkarılan Cansel Malatyalı direnişine devamediyor. Cansel Malatyalı'yı işten çıkaran İMO yönetimi,bir grup İMO çalışanı ve bir personel ayrı ayrı “zorunlubir açıklama” adı altında yazılı açıklama yayınladılar.

Oda çalışanları tarafından yapılan açıklamada, “İMO'dasendika kazanacak" sözü eleştirilerek; Cansel Malatyalı'yıdestekleyenler için "Destek veren grupların durumunu veİMO'ya karşı taşıdıkları politik amaçlarını tartışmak ko-numuzun dışındadır." denildi. “Bir Diğer Personel” adı ileyayınlanan açıklamada ise Malatyalı’ya destek veren gru-bun İMO ile husumeti olduğuna değinilmesine rağmen,

husumetin ne olduğu, neden husumet yaşandığına deği-nilmeyerek, Malatyalı’nın örgütlü olduğu Tezkop-İş Sen-dikası hedef alındı. “Bir Grup Çalışanlar”, adıyla yapılanaçıklamada da sendikanın suçlanması üzerine, Tezkop-İşSendikası, direnişin 11. günü olan 1 Mart’ta İMO önün-de bir eylem yaptı.

Tezkop-İş Şube Başkanı Mustafa Barın, yaptığı açık-lamada, sonuna kadar Cansel Malatyalı’nın yanında ola-caklarını söyledi ve kendisine “demokratım, emekten ya-nayım” diyen oda yönetimini Cansel Malatyalı'ya sahipçıkmaya çağırdı. “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız”, “İMOİşçine Sahip Çık”, sloganlarının ardından eylem sona erdi.

Direnişin 18. gününde Pir Sultan Abdal Kültür Derne-ği’nden 10 kişilik bir grupla, 2 yıl önce İMO’daki işindenatılan Veli isimli bir emekçi de Malatyalı’yı ziyaret etti.

İstanbul-OkmeydanıHalk Cepheliler, 6 ve 7 Mart gün-

lerinde İstanbul Okmeydanı’nda, 8Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümitingine çağrı için miting davetiye-si dağıtımı ve afişleme yaptılar.

Ayrıca TAYAD’lı Ailelerin AyhanEfeoğlu’nun mezarının bulunması ta-lebiyle yürüttüğü kampanyanın afiş-

lemeleri de aynı çalışma sırasındayapıldı.Yapılan afişlemede Okmeydanısokaklarına 200 afiş yapıldı.

ÇHD İstanbul ŞubesiÇağdaş Hukukçular Derneği

(ÇHD) İstanbul Şubesi, 8 Mart Dün-ya Emekçi Kadınlar Günü programınıaçıkladı. Buna göre 8 Mart günü

Bakırköy Hapishanesi'ndeki kadıntutsakları ziyaret edecek olan ÇHD'liavukatlar, hasta tutsaklar Yasemin Ka-radağ ile Hediye Aksoy'un tahliyeedilmesi talebini de dile getirecekler.

10 Mart günü ise, Devrimci 8Mart Platformu'nun Kadıköy İskeleMeydanı'nda düzenleyeceği mitingekatılacaklarını duyurdular.

Emniyet Genel Müdürlüğü'nün Çevik Kuvvet polis-lerine işkence taktikleri verdiği "temel eğitim programı"ile ilgili Halkın Hukuk Bürosu (HHB), 7 Mart tarihli ya-zılı bir açıklama yaptı. "Polis Halkın Neresini Coplaya-cağını Değil; Halkı Neden Copladığını Açıklamaladır" baş-lıklı açıklamada, "Artık polis halkı coplarken bilinçli ola-rak seçilen bölgelere vuracakmış. Fiziksel acı verecek, ge-

çici felç yaratacak, hissizlik oluşturacak bölgelere vur-ması emrediliyor polise. Tüm dünyada tanımlanan işkencetanımına bakınız; Emniyet Genel Müdürlüğü'nün halkaişkence etme emri verdiğini göreceksiniz. Böyle bir eği-tim programı nasıl bir eğitim programıdır ki bu kadar meş-ru savunulabiliyor? İşkence nasıl bu kadar açık savunu-labiliyor, pazarlanabiliyor?" denildi.

AKP'nin bu eğitimleri insan haklarına saygı adına yap-tığını iddia ettiğini belirten HHB, halk üzerinde terör es-tirmeye kimsenin hakkı olmadığını ifade etti.

ENGİN ÇEBER HALK KÜTÜPHANESİ,YOZLAŞTIRMAYA KARŞI BİR MEVZİDİR

MEVZİMİZİ SAHİPLENELİM, KORUYALIM…

Cansel Malatyalı’nın Çalışma Hakkı Geri Verilmelidirİşçi Düşmanlığı İMO’ya Bir Şey Kazandırmaz

Polis Halkı Nasıl Değil, Neden CopladığınıAçıklamalı, Hesap Vermelidir

Page 50: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Almanya'nın bir çok yerin-de Anadolu Federasyonu tara-fından "GENÇLİK SEMİ-NERLERİ” yapıldı.

Gençlik umuttur!

Gençlik, olağan üstü bir bi-çimde samimi ve dürüsttür!Gençliğin hesabı kitabı yoktur,fedakardır! Atılgan, cüretli, yo-rulmayan, pes etmeyendir. Sabırsız-dır, dünyayı yaratacak kadar güçlühisseder gençlik kendisini.

Gençliği farklı kılan başlıca özel-liği, onun olağanüstü kavrama yete-neğidir! Bunların örnekleri Anadolutopraklarında çok görülmüştür. Dev-rimci hareketin en önünde hep onlarolmuştur. Mahirlerden, Dayıya vebugüne hep onlar ilkleri yaratmıştır.

Türkiye'de şu an emperyalizmekarşı en çok onların sesi çıkıyor. Or-tadoğu halklarına yönelen "Füze Kal-kanı"na karşı çıkan tek onlar olmuştur.

Onların olduğu yerde, mücadelevardır, hesap sorma vardır. Bütün bun-lar devrimci hareketin her zamangençliğe olan büyük bir güven duy-ması sonucunda olmuştur.

GENÇLİĞE GÜVENECEĞİZ,gençliğe emek harcayacağız.

Avrupa’da yetişen gençlerimiziörgütlemeden hiçbir sorunumuzu çö-zemeyiz. Irkçılığın hesabını onlarsoracak. Değerlerimizin, kültürümü-zün yok olmasını onlarla engelleye-ceğiz. Ülkemizdeki mücadelenin bü-yümesinde onların emeği olacak.

İşte bu amaçlar ile seminerler ya-pıldı Avrupa'da. Ailelerimizle genç-lerimizle tartışıldı. Ortak görüşGençliğe güvenmeliyizdi.

Bazı Örnekler; düşünce belir-tenler genel olarak bugüne kadarkendi çocuklarına güvenmediklerini;ama bunda kendilerinin hatalı ol-duklarını belirttiler. Bir anne "Benimoğlum 18 yaşında, Almanya'da doğupbüyüdü, ben hep oğluma kendinegüvenmeyen ve bir iş beceremeyenbirisi olarak bakıyordum, çok da tar-tışıyorduk. Ama bir-iki örnek benimbu konuda yanlış düşündüğümü gös-terdi.

Irkçılığa karşı Berlin'de bir sefe-

rinde 10 bin kişi yürüdü. Bu 10 bin ki-şiyi esas olarak gençler Facebooklarla,telefon, mesaj, mail yoluyla örgütle-diler. Benim oğlumda bunların için-deydi. Gençlerin ırkçılık konusundaduyarlılıklarını gördüm.

Ayrıca yine birgün arabayla gi-derken ehliyet kontrolu için iki defapolis bizi durdurdu. İlkinde ehliyetigösterip geçtik. İkincisinde oğlum,"baba sen dur polisle ben konuşu-rum." deyip arabadan indi. Konuş-tu polis ehliyet istemekten vazgeçti.Ben oğluma "NE YAPTINDA PO-LİS VAZGEÇTİ?" diye sordum.Oğlum polise “sizden önce bizi dur-duran polisler babamın ehliyetinebaktılar, İKİNCİ KEZ BABAMSİZE EHLİYET GÖSTERMEKZORUNDA DEĞİL!” dedim vepolis bakamadı ehliyete dedi.

Bu iki örnek bana gösterdi ki benbugüne kadar soruna yanlış yaklaş-mışım. Biz çocuklarımıza gençleregüvenmiyoruz derken aslında kendi-mize güvenmiyormuşuz. Dolayısıy-la gençlik konusundaki anlatımda

ailelerin (ana, baba) çocukla-rına adam olmaz gözüyle bak-tıkları tespiti doğrudur, ay-nen öyle yaklaştık.

Burada şu örnek çokönemli. Polisin oradaki geriadımı gencin kendinden eminve meşruluğudur. O polis onarağmen isteyebilirdi ama ina-nın o genç dayak yemek pa-

hasına o ehliyeti vermezdi. Çünkü ka-fasında o kadar meşruki, ayrıca onlaraonların yasasını hatırlatıyor. İlk ge-len kuşak ile son kuşak arasındaki enbüyük fark "HAK ARAMA Bİ-LİNCİ" soru sorma kültürü geliştigençlerimizde.

Gençlik şunu artık çok iyi biliyor,boyun eğerek, hakkını istemeden hiç-bir sorun çözülmüyor. Bugüne kadarannelerimiz babalarımız hep susmuşama tam tersine daha çok aşağılanmış,emekleri sömürülmüş . Diri diri ya-kılmalarının da önüne geçilememiş.İşte, gençlik bunun farkında. Tek ek-sik olan örgütsüz oluşları.

2. Örnek; İslamcı ailelerin çocuk-larını daha küçük yaşlarda camilere gö-türdüğünü, camilerde çocuk yuvasıbenzeri bir kurumlaşma olduğunu,bununla da çocuğa kendi kültürlerineuygun bir eğitimi vermeye başladık-larını belirtti bir katılımcı. Bu çevrelerinbu konuları daha ciddiye aldıkları veçözüm yolları buldukları konuşuldu.

Devam edecek....

AVRUPA’dakiBİZ

Avrupa'da GençlikSeminerleri Yapıldı;

"İkinci Kez Babam SizeEhliyet Göstermek

Zorunda Değil"

Avusturya’da Futbol Turnuvası: 4 Mart’ta Avusturya'nın Mat-tersburg şehrinde, Avusturya Anadolu Federasyonu'nun inisiyatifinde toplam12 takımının katıldığı bir futbol turnuvası yapıldı. Mattersburg'un spor salo-nunda yapılan ve Avrupa'da yabancılara karşı yükselen ırkçı saldırılara karşıkültürlerin dostça bir arada yaşamasının simgesi olarak yapılan turnuvaya Tür-kiyeli, Boşnak ve Sırp kökenli, Somalili ve Avusturyalı gençlerin yanı sırasavaşta ailelerini kaybeden Afganlı yetim çocuklar da katıldı. Ziyaretçilerlebirlikte gün boyunca turnuvaya 300'e yakın insan katıldı. Turnuvada ayrıcaAnadolu Gençlik çalışanları “Bizim Gençlik” gazetesinin iki sayısının tanı-tımını yaptılar.

Berndorf ve Neunkirchen şehirlerinden gelen takımların kaldığı finaldenönceki arada, ırkçılıkla ilgili kısa bir konuşma yapıldı. Final maçı bittikten son-ra ilk üçe giren takımlara kupalar verildi. Ayrıca Diakonie adıyla katılan Af-ganlı ve Somali'li çocuklara centilmenlik kupası ve turnuva esnasında duvardaasılı bulunan ırkçılığa karşı imzaların atıldığı beyaz pankart verildi. Turnuvadabirinciliği Berndorf'daki Pir Sultan Abdal Kültür Derneği alırken, ikincisırada Neunkirchen'den Halkın Gücü ve üçüncü sırada Mattersburg'daki Boş-nak takımı aldı.

50

Yürüyüş

11 Mart2012

Sayı: 307

KATLİAMLARA VE YIKIMLARA KARŞI

Page 51: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

ALMANYA-KÖLNAnadolu Federasyonu’nun başlattığı “Sıra Bize Gel-

meden... Sıra Sana Gelmeden... Irkçılığa Karşı Tek Ses,Tek Yürek Olalım” kampanyasının çalışmaları Alman-ya’nın Köln şehrinde devam etti.

24 Mart günü saat 15.00’te Köln Mülheim Bahnhof'dayapılacak olan Irkçılığa Karşı Büyük Yürüyüşe katılım çağ-rısında bulunan Federasyon çalışanları, 2 Mart’ta Mülhe-im’de bildiri dağıttılar. Cuma namazı başlamadan önce Dİ-

DİP'e bağlı bir camii, Ömer Ül Cami ve SultanAhmet Cami'lerine gidilerek, ırkçılığa karşı kam-panya ve Büyük Yürüyüş çalışmaları anlatıldı.Daha sonra işyerleri ve kahveler de dolaşılarak bil-diri dağıtıldı, yürüyüş çağrıları asıldı.

Aynı günün akşamı Türkiyeliler’in yoğun olarak ya-şadığı Bergisch Gladbach şehrine gidilerek, işyerleri vekahvehanelerde bildiri dağıtıldı.

3 Mart’ta Weidengasse semtindeki Türkiyeli esnaflarınişyerlerine ve sokaklara “Irkçılığa Karşı Büyük Yürüyüş”çağrıları asıldı.

Bu çalışmalar sırasında toplam 350 yürüyüş çağrısı ile550 tane “Irkçılığın Sorumlusu Alman Devletidir” baş-lıklı bildiri dağıtıldı.

Belçika’nın başkenti Brüksel’de,3 Mart günü Suriye Başkonsolos-luğu önünde, emperyalistler tara-fından uluslararası komploya ma-ruz kalan Suriye halkına destekmitingi düzenlendi.

Gösteriye yaklaşık 250 kişi ka-tılırken, Halk Cephesi üyeleri de 25kişilik bir kitleyle Suriyeli eylem-cilere destek verdiler. Eylem “Su-riye Emperyalizme Mezar Ola-cak”, “Katil ABD İşbirlikçi AKP”ve çeşitli Arapça sloganlar eşli-ğinde sona erdi.

Av ru pa’da

ÇAĞRIMIZ AVRUPA ÜLKELERİNDE YAŞAYANTÜRKİYE’Lİ TÜM HALKIMIZADIR

IRKÇILIĞA KARŞI TEK SES TEK YÜREK OLALIM

Almanya’nın Köln şehrinin Dom Meydanı’nda hercumartesi günü 15.00-16.00 saatleri arasında, devrim-ci tutsakların üzerindeki tecritin kaldırılması talebiyle ku-rulan masa 25 Şubat ve 3 Mart günlerinde de kuruldu.

Nurhan Erdem, Cengiz Oban, Faruk Ereren, Şadi Öz-polat ve Gülaferit Ünsal'ın fotoğraflarının yer aldığı “Si-yasi Tutsalara Özgürlük” yazılı pankartın asıldığı ma-sada, tecrit gerçeğini anlatan bildiriler “Devrimci Tut-saklar Onurumuzdur”, “Devrimci Tutsaklara Özgürlük”,“Yaşasın Enternasyonal Dayanışma”, “Kahrolsun Em-peryalizm Yaşasın Mücadelemiz” sloganları eşliğinde da-ğıtılıyor.

ALMANYA-HAMBURGAnadolu Federasyonu çalışanları, Hamburg’ta 29 Şu-

bat günü, şehrin merkez tren istasyonu önünde 100 adetbildiri dağıttı.

1 Mart’ta Hamburg semtinde oturan Türkiyeliler’in tektek kapısı çalınarak bildiri dağıtıldı ve 24 Mart’ta Köln’deyapılacak yürüyüşe çağrı yapıldı.

3 Mart’ta ise Altona’daki Mercado alışveriş merkeziönünde 200 bildiri dağıtıldı.

ALMANYA-STUTTGARTStuttgart Halk Kültürevi çalışanları, 3 Mart günü Fe-

uerbach’ta Mauser Caddesi’nde Türkiyeli ve birçok ya-bancı göçmenin alışveriş yaptıkları merkezi yerlerdehalka kampanya kapsamında örgütlenme çağrısı yaptı. 200bildirinin dağıtıldığı eylemde, ırkçı katillerin cezalandı-rılması talebiyle de 70 imza toplandı.

FRANSAFransa Halk Cephesi, 3 Mart’ta Pa-

ris’in Strasbourg-Saint-Denis mahal-lesinde Yürüyüş dergisinin tanıtımınıve Anadolu Federasyonu’nun “Irkçı-lığa Karşı Birleşelim Örgütlenelim”bildirisinin dağıtımını yaptı. 3 saat sü-ren çalışma sırasında 200 bildiri da-ğıtılarak, 45 tane Yürüyüş dergisi hal-ka ulaştırıldı.

FRANSA-NANCYFransa’da faaliyet yürüten Nancy

Anadolu Kültür ve Sanat Evi (NAK-SE), 4 Mart günü, 8 Mart DünyaEmekçi Kadınlar Günü ve Ayrımcılık– Irkçılık konulu bir seminer düzenledi.

Tüm devrim şehitleri için bir dakika-lık saygı duruşu yapılmasının ardındanAdnan Yücel’in “Yer Yüzü AşkınYüzü Oluncaya Dek” şiiri okundu.

Seminerin 8 Mart Dünya EmekçiKadınlar Günü konulu ilk bölümünde,günün önemi ve tarihçesi ele alındı.Kadının özgürlüğünün ancak örgütle-nerek ve mücadele ederek, direnerekkazanılacağı belirtildi. Şiir sunumu veNAKSE Müzik Topluluğu’nun kısakonserinin ardından bir ara verilerekAyrımcılık ve Irkçılık Semineri’negeçildi. Ayrımcılığı ve ırkçılığı işleyentiyatro oyunun ardından, “DamındaŞahan Güler Zere” belgeselinin gös-terimi yapıldı.

Soru cevap şeklinde devam edenseminer, okunan şiirle sonlandırıldı.Seminere 80 kişi katıldı.

Alman Emperyalizminin HapishanelerindekiBaş Eğmeyen Tutsaklarımızın Dışarıdaki

Sesi Olmaya Devam Edeceğiz

EmperyalizminSaldırılarına Karşı SuriyeHalkının Yanında Olacağız

51

11 Mart2012

Yürüyüş

Sayı: 307

BİRLEŞELİM, DİRENELİM!

Page 52: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Özel bir görev nede-niyle bulundukları Der-sim Çemişgezek İlçesiArasor Deresi mevkiin-de kuşatıldılar. Günboyu süren çatışmada,yoldaşlarının kuşatma-dan çıkabilmesi için

kendilerini feda ettiler. 19 Mart 1994’te bir kahramanlık destanı ya-zarak ölümsüzleştiler.

Mürsel GÖLELİ; Erzurum doğumludur. 1980 öncesi genç yaştaİstanbul’da anti-faşist mücadeleye katıldı. 12 Eylül döneminde yıl-larca tutsak kaldı. 1990’da bir özgürlük eylemiyle yeniden mücade-le içinde yer aldı. ‘90’lada Ortadoğu’da kamp faaliyetinde yer aldı.Dersim Gerilla Birliği’nde bir savaşçı olarak şehit düştü.

Nazı m KARACA; Elazığ Koruk köyü doğumludur. 12 Eylül ön-cesi Elazığ’da gençlik örgütlenmesi içinde anti-faşist mücadeleye ka-tıldı. ‘90’da kampta eğitimini tamamladıktan sonra Dersim dağlarınailk ayak basan gerilla birliğine katıldı.

Feride KARACA; Dersim Çemişgezek İlçesi Paşacık Köyü do-ğumludur. Mücadeleye katılışı, devrimci hareketin gerillalarıyla ta-nışmasıyla başlar. 1993 Temmuz’unda gerillaya katıldı. Gerilladahenüz yeni olmasına rağmen, yoldaşlarının kuşatmadan çıkabilme-

leri için kendisini 2 yoldaşıyla birlikte feda etti.

YitirdiklerimizBağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

17 Mart - 23 Mart

12 Eylül öncesi öğrencisi olduğuİstanbul Üniversitesi’nde bir Dev-Genç’li olarak anti faşist mücadeleiçinde yer aldı. Her zaman mücade-lenin içinde oldu. 19 Mart 1988’degeçirdiği bir trafik kazası sonucundaaramızdan ayrıldı.İlhan YILHAN

Uzun zaman oldu seninle merhabalaşmayalı.. Ve-dasız ayrılığın ardından, Karadenizin heybetli dağla-rından aldık selamını...

1997 yılının başlarında tanışmıştık seninle.Daha seni görmeden, çevremdeki bütün insan-lardan ismini duyar olmuştum. Öyleki yanımdakiinsanlar senden söz ederken "Gökçe'yi tanırsanhayatın değişir, o, herkesi etkiler" diyorlardı.Bendede bir merak sarmıştı doğrusu... Yanıl-mamışlardı. Seninle tanışınca bir başka oluyor-du insan. Devrimciliği uzaklarda arayanlara kişi-liğinle cevap veriyordun. Özveri, kararlılık, yoldaşlıkve halk sevgisi sende özdeşleşmişti artık... Anka-ra'da Dev-Genç'liydin. Hacettepe Üniversitesi, Bey-tepe kampüsünde Dev-Genç kutlamalarına hazırla-nıyorduk. O kadar çok heycanlıydın ki "Her şey DEV-GENÇ tarihine yakışır şekilde olmalı" deyip sık sık bizi ça-lışmalarda denetliyordun. Bütün işlerle birebir ilgileniyor, bir Dev-Genç'li olmanın onurunu dosta ve düşmana an an gösteriyor-dun. Beytepe Kampüsü deyince akla yine ilk gelen sen oluyor-dun.

Ankara’da Gençlik bürosunu açacaktık. Hepimizde ayrı birheyecan, ama senin sözlerin daha bir heycanlandırıyordu biz-leri. Yaptığımız her işte senin mutlaka emeğin vardı. Bir iş ek-

sik mi kaldı, saatlerce hatta günlerce uğraşır o işi mutlaka ta-mamlardın. Senin literatüründe olmazlar, yoklar hiçbir zaman ol-madı. 98 1 Mayısına günler kalmıştı. Sendeki öfke ve mutlulu-ğu yüzlerce metre öteden görüyorduk. Ona beş pankartları ha-zırlamak için çalışmalara günler öncesinden başlamıştık. Pan-kartların özenli olması için gösterdiğin çabaların daha dün gibigözlerimizin önündedir. Pankartlarımız, flamalarımız, önderli-

ğin ve şehitlerimizin resimleriyle gücümüz ve kararlılığımızlaalana girmiş, Ankara sokaklarını titretmiştik. O, an "An-

kara’da 1 Mayıs işte böyle olur" deyişini hiç unutmadık.Ya o anki sevincini...

Sen bir yöneticiydin. Senin öğrencilerin olmaktanhep onur duyduk.

Yöneticiliğinle en kısa sürede Dev-Genç daha daçoğalmış, eksikliklerimizi zaaflarımızı yenmededaha da kararlı kılmıştın bizi. Harekete zarar verecekhiç bir şeyi bağışlamıyordun. Anlamayana saatler-ce anlatıyor bıkmadan usanmadan emek harcı-yordun. Hareketle bütünleşmiştin adeta. Mütevazi ki-şiliğinle, oturup kalkmanla, sohbetlerinle Ankara’da

örnek bir kişi olmuştun bizim için. Duyduk ki Karadenizillerini mesken eylemişsin. "Silah sesleriyle halaya dur-

mak isterim" diyordun. Duyduk ki silah sesleriyle hala-ya durmuşsun. Anadolu’nun topraklarında baharı müjde-

lerken mevsimler, Ordu’da tomurcuk olmuşsun. Karadeniz top-rağında boy verir olmuşsun. 21 Martta Cengiz Ankara'nın hüc-relerinden yaktı Nevroz ateşini. Sen bu ateşi Karadeniz dağla-rından yükseltin. Karadeniz Horona dursun şimdi...

Hüsamettin, Gülsüman, Şenay, Canan, Zehra, Hülya, Turanve sen horona durmuşsunuz şimdi. Karadeniz sana söz veriyoruzdağlarında biz "Silah sesleriyle halaya durmaya" devam ede-ceğiz....

“Evet, kararlıyım. Olmam gereken yere gidiyorum. Savaşacağım ve alnım hep ak kalacak”

Feride KARACA

Anıları Mirasımız

1972 Trabzon doğumlu. 1990yılında Ankara Gazi Üniversitesi’negirdi. 1993 Ekim’inde Dev-Genç’liolarak mücadele içinde yer aldı.‘95 yılında Ankara’da demokratikalanda sorumluluklar üstlendi. 19Temmuz 1995’te gözaltına alındıve tutuklandı. ’96 yılındaki Ölüm

Orucu’nun ikinci ekibinde yer aldı. 19 Aralık kat-liam saldırısında, Bartın Hapishanesi Ölüm Oru-cu 1. ekibindeydi. Direnişini işkenceli sevkler so-nucu getirildiği Sincan F Tipi Hapishanesi’ndesürdürdü. 21 Mart 2001’de, bir Newroz günü,büyük direnişin ilk zaferini müjdeleyerek, ilk şe-hidi olarak ölümsüzleşti.

Cengiz SOYDAŞ

Bir Yoldaşı Gökçe'ye sesleniyor:“Devrimciliği uzaklarda arayanlara

kişiliğinle cevap veriyordun.”

Mürsel GÖLELİ Nazım KARACA Feride KARACA

Page 53: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Umudun bayrağını Karadenizdağlarında onurla taşıdılar. Bayrağı-mızı ülkemizin dört bir yanında dal-galandırmak için büyük bir özveriylekavgada yer aldılar. 20 Mart 2002’deOrdu Ünye ilçesi Yeşilkent beldesiyakınlarında çıkan çatışmada şehitdüştüler.

Gökçe ŞAHİN; 23 Aralık 1976, Ankara doğumlu. Birliğin komutanıydı. Ha-cettepe Üniversitesi’nde öğrenciyken Dev-Genç içinde mücadeleye katıl-dı.1995’te tutsak düştü. Tahliye olduğunda hiç tereddüt etmeden, umudun adı-nı dağlara taşımak için silah kuşandı.

Şengül GÜLSOY; 10 Ekim 1979 Sivas İmranlı Başlıca (Arikan) köyü do-ğumlu. Genç yaşında, konfeksiyon atölyelerinde çalışarak yaşamını sürdürdü.Atölyelerde öğrendi sınıf mücadelesini ve acımasızca sömürülmeyi. Düşmanıişkencehanelerde tanıdı. 1998’de gerillaya katıldı.

Turan ŞAHİN; 10 Ekim 1980 Tokat Almus doğumlu. Halkın umudu ve adaletiolan gerillaları küçük yaşta tanıdı. Sevdi, inandı ve 1997 Ekim’inde onlardan birioldu.

Malatya dağlarında halkın gelecekumudu oldular. 17 Mart 1992’de şehitdüştüler.

Mustafa Kemal İnan; 1971’deMalatya’nın Akçadağ ilçesinin Gürkay-nak köyünde doğdu. İstanbul’da İşpor-Der’de çalıştı. 1991’de yeniden Malat-ya’da mücadele etti. Kırlarda şehit düş-mek istiyordu. Dağlarda silah kuşana-

rak ölümsüzleşti.

Hasan Erkuş; 1972 Malatya, Akçadağ, Gürkay-nak Köyü doğumludur. 91 Haziran’ından sonra, kö-yünde ve çevresinde devrimci çalışmalar yaptı. Köy-lüler onu, o köylülerini çok seviyordu. Herkesin derdi-ni paylaşmak, insanlara yardımcı olmak, onlarla ko-nuşmak, öğretmek, değiştirmek, kısaca mücadele için

gereken her şeyi yapmak onun için bir yaşam biçimiydi. Bu yanıyla devrimciliğekolay geçiş yaptı.

Sabit Ertürk; 1962’de bir işçi ailesinin çocuğu olarak İstanbul Gültepe’de doğ-du. ‘78’lerde mücadeleye katıldı. Ortaokul sıralarında aile çevresinin de etkisiyledevrimci düşüncelere sempati duydu. ‘78’de Gültepe’deki faşist işgalin kırılmasın-dan sonra, buradaki devrimci çalışmaya katıldı. 12 Eylül sonrasında ise, liseligençlik içindeydi. 12 Eylül’ün zorlu dönemlerinde mücadelesini sürdürdü.

Şerafettin Şirin; 1961 Yugoslavya doğumludur. 1968’de Bursa’ya göç etti. Mü-cadeleye Liseli Dev-Genç içinde katıldı. Devrimci mücadeleye 1977’de Esenler Li-sesi’nde Liseli Devrimci Gençlik saflarında katıldı. Genç yaşına rağmen, büyük so-rumluluklar üstlendi. Şehit düştüğünde sekiz aydır gerilla mücadelesi içindeydi.

Tuncay Geyik; 1967 Sivas doğumludur. İlkokulu İstanbul’da bitirdi. Yedi yaşın-dan itibaren yaşamını çalışarak kazandı. Gazi Mahallesi’nde mücadelede görevaldı. Gazi Mahallesi halkı, onu ilk önce saygılı, özverili, kararlı kişiliği ile ve müca-deleye bağlılığı ile tanıdı. Kendi dediği gibi, mücadelede hiç ikileme düşmedi Gop-Kad‘ın kurucularındandı.

1975 Antakya, Saman-dağ Yaylıca Köyü doğumlu-dur. Antakya’da mücadeleiçinde çalışmalar yürüttü.Çeşitli alanlarda görevleraldı.Tek isteği, dağlarda birgerilla olmaktı. Mücadelesi-

ni farklı bir alana taşımaküzere sınırdan geçiş yapar-

ken 21 Mart 1996’da katledildi.

İstanbul Küçük-köy’de devrimci mü-cadele içiresinde yeraldı. Cunta yılların-da korkuya teslimolmayıp direnişi sü-dürenlerdendi. 18Mart 1981’de Ba-

kırköy’de polisle girdiği çatışmadakatledildi.

Abdullah GÖZALANDevrim YaşarASLAN

Mustafa KemalİNAN

Hasan ERKUŞ Sabit ERTÜRK

Şerafettin ŞİRİN Tuncay GEYİK

Gökçe ŞAHİN Şengül GÜLSOY Turan ŞAHİN

Gözaltında KaybedilenTüm Şehitlerimizin

Cenazesini BulacağızAradan 20 Yıl Daha da

Geçse AyhanımızınCenazesini Taşıyacağız

Yoldaş Omuzlarında 2 Mart günü İstanbul Taksim’de,Ayhan Efeoğlu’nun gömüldüğü ye-rin bulunması için TAYAD’lı Aile-lerin başlattığı kampanya dahilindeher hafta yapılan eylemlere devamedildi.

Tramvay Durağı’nda toplanan110 kişi, Galatasaray Lisesi’nin önü-ne kadar yürüyüş düzenledi. 3. EyüpBaş Uluslararası Emperyalist Sal-dırganlığa Karşı Halkların BirliğiSempozyumu için Türkiye’ye gelendünyanın değişik ülkelerinden ko-nuklar da eyleme katıldı. Yürüyüşünsırasında oturma eylemi yapılarak,marşlar söylendi. Oturanlar kadarçevreden destek verenler, alkışlarıy-la marşlara eşlik edenler oldu.

Kitle, Galatasaray Lisesi’nin önü-ne geldiğinde, burada açıklama ya-pıldı. Ayhan Efeoğlu’nun 20 yıldır ka-yıp olduğu, 1992 yılının Ekim ayın-da gözaltına alınıp kaybedildiği be-lirtilerek, “Her ölünün mezar hakkıen insani bir değer olduğu için; ge-leceğimizin karanlıklara mahkumolmaması için; Ayhan Efeoğlu’nuncesedinin nerede olduğunun tespitedilmesini istiyoruz.” denildi. Açık-lama metnini Halkın Hukuk Büro-su’ndan Av. Ebru Timtik’in okuduğueylem, atılan sloganların ardından bi-tirildi.

Page 54: yuruyus-info.orgyuruyus-info.org/pdf/pdf/307.pdf · info@yuruyus.com info@yuruyus.com Haftalık Dergi / Sayı: 307 11 Mart 2012 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) Katliamlara ve Yıkımlara

Mizah Mazlumun Zalimden İntikam Alma Aracıdır

54