Top Banner
YEREL SEÇİMLER 2014 Amargi Internet Özel Sayısı Mart 2014 www.amargidergi.com
32

Yerel Seçimler 2014

Mar 26, 2016

Download

Documents

AMARGI GUSTI

Amargi Dergi Yerel Seçimler Özel Internet Sayısı
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Yerel Seçimler 2014

YEREL SEÇİMLER 2014

Amargi Internet Özel Sayısı Mart 2014

www.amargidergi.com

Page 2: Yerel Seçimler 2014

Yerel seçimler yak-

laşırken, kendi

cephemizden bir çerçeve

çizelim istedik. Yerel

siyasetin cinsiyet

boyutunun kadınların

daha fazla temsilinden

ibaret olmadığını hatırlat-

mak önemli diye düşün-

dük. Partilerin seçim kam-

panyalarında yerele yahut

kadınlara ilişkin bir söz

duyana aşk olsun. Her şey

o büyük kavganın bir

parçasıymış, seçim de olsa

olsa bir güç gösterisiymiş

gibi.

Yerel siyaset ne onların

kavgalarından ibaret ne

de sadece “küçük”

meselelerle ilgili. Bütün

“büyük” meselelerin

yaşandığı yer, yerel. Bu

büyük mesele ister paralel

devlet mi derin devlet mi

sorusu olsun, ister kadın-

lara yönelik şiddet. Her

zaman yerelde, belirli bir

coğrafyada, belirli bir

bağlamda

deneyimleniyor.

Dolayısıyla, bu meselelere

sahiden müdahil

olacaksanız, yerelden

bakmayı becere-

bilmeniz gere-

kiyor.

İlknur Üstün’ün

yazısı, işte böyle

bir bakış açısından, kadın-

lar için “yerel”in ne

demek olduğunu tane

tane anlatıyor: Hem

coğrafi “yerel”, hem

aidiyet açısından

“yerel”… O tiksinç

“kadınlarımız”

ifadesindeki “Kadın”

değil ama engellisinden

göç ettirilmişine, yok-

sulundan işsizine,

kadınlar için yerel siyaset-

in ve katılımın çoklu an-

lamlarına işaret ediyor.

Duygu Dalgıç, 6360 sayılı

yasayı hem demokrasi

hem de kadınlar açısından

analiz ediyor. Bu kısa ama

aydınlatıcı yazı, yerel

demokrasi iddialarıyla

yasal düzenlemelerin

nasıl çeliştiğini açıklıkla

gösteriyor. Özgün

Akduran, yerel

yönetimlerde bütçenin

cinsiyet eşitliği politikaları

açısından bir analizini

yapıyor ve politika

Kadın Adayları Unutma!

önerileri geliştiriyor.

Bir “iyi örnek” olarak

Bursa Nilüfer

Belediyesi’ni anlatan

söyleşimiz, Canan Kızılal-

tunla yapıldı. İlham verici

olmasını diliyoruz.

Fecire Yazan Batıkent’ten,

Ayşe ile Fatma Gazian-

tep’ten, Gülizar Aytekin

İzmir’den yazdı. Lgbti

hareketinden Asya Elmas,

Adayım dedi. SpoD’dan

Sedef Çakmak, heterose-

ksizmin yerelde nasıl

işlediğini anlattı.

Konuşacak çok şeyimiz

var. Başlayalım bakalım…

Yerel Seçimler 2014

Mart 2014

Yerel Seçimler

Yerelden Yerel

Seçime

2

Antep ve Yerel

Seçimler

12

Geziden Mahalle

Meclislerine,

Muhtar

Adaylığına...

14

hêvî LGBTI in-

isiyatifinin

kurucusu ve

aktivistiyim:

adayım

16

6360 sayılı Kanun:

“Yerel Demokrasi

mi Merkezileşme

mi?”

17

İzmir’de Seçime

Giderken

21

Canan Kızılaltun

ile Nilüfer

Belediyesi Üzerine

Söyleşi

23

Seçim Gelmiş

Neyime...

27

Yerel Seçimler

Özelinde Doğal

Müttefikler

30

www.amargidergi.com

Derleyen

İlknur Üstün

Hazırlayan

Nilay Camcı

Kapak Fotoğrafları

Cahilus

Page 3: Yerel Seçimler 2014

Yerel seçimler geldi dayandı

kapıya. Ne adayların tümü

belli, ne yerele dair ne

yapılacağı. Kadınların,

ayrımcılığa uğrayanların, ke-

narda dışarda kalmışların ise

lafı bile edilmiyor. Üstelik

hak, hukuk, eşitlik özgürlük

yolundaki bazı çevrelerde bu

konuda konuşmak biraz yer-

siz karşılanıyor; “memleketin

içinde bulunduğu şu siyasi

ortamda, yerele gelene ka-

dar…” Bu sert siyasi iklimin

yerel ile ve yerelde yaşayanla

ilişkisini kurmaya, daha

yakından bakmaya her za-

mankinden daha çok ih-

tiyacımız olduğunu

düşünüyorum.

Demokrasiden, eşitlik,

özgürlük, adalet ve barıştan

söz ettiğimizde çoklukla

yüksek siyasetin koridorların-

da geziniriz. Elbette! Ancak

barış, adaletle, eşitlikle,

özgürlükle alakalıdır, başka

bir dünya hayalini, başka bir

yaşam kurmayı anlatır.

Dolayısıyla yaşadığımız yer-

lere, oradaki yapıp etmel-

erimize bakmayı gerektirir.

Çünkü gündelik hayatımız

yaşadığımız yerlerde kurulur,

oradaki bütün yapıp etmel-

erimiz de hayatın bütününü

kurar.

Öyleyse barıştan, adaletten,

eşitlik ve özgürlükten, bun-

ların inşasından söz etmek,

yaşadığımız yerlere, gündelik

hayata bakmak demektir.

Günlük hayata, yaşanan yere

biraz yakından bakınca da

doğallaşmış, normalleşmiş,

gündelik yaşama sızmış

birçok dışlama mekanizması

görürüz. Bu denli çeşitli ve

farklı yüzleri olan şiddet ve

ayrımcılık biçimlerinin

varlığında adaletten, eşitlik

ve özgürlükten söz edilemez.

Şiddet ve ayrımcılık yerelde

mekânların düzenlenmesin-

den şehir planlamasına,

belediye meclislerinin oluştu-

rulmasına, yerel siyasetin

ilişkilenme biçimlerine sirayet

eden dışlama mekanizma-

larıyla daimileşir. Çoğu kez

alışılmış, kanıksanmış ve

önemsiz görünen mekaniz-

malar ile kimlerin, nerede,

nasıl yaşadığını dikkate alma-

yarak, görmeyerek, bilmey-

erek ya da bile isteye yok

sayarak, hatta yok etmeye

çalışarak hayatımıza müda-

hale eder.

Nasıl olduğuna yakından

bakalım

Hepimiz biliyoruz ki kadınlar

ve erkekler hayatı aynı yerde

aynı biçimde yaşamazlar.

Aynı evde, mahallede, köyde,

şehirde birbirinden farklı

koşullar içindedirler. Den-

eyimleri, sorunları, ih-

tiyaçları, beklentileri farklıdır.

Bu nedenle yerel politika ve

uygulamalardan farklı

etkilenirler. Sokağın çöpü,

çamuru, karanlığı, kreşin,

semt pazarının, sığınmaevin-

in varlığı/yokluğu, aşiretin

baskısı da yoksulluk, savaş da

kadınları ve erkekleri farklı

etkiler. Çamur kadın için da-

ha çok yıkanacak ayakkabı,

pantolon paçası, sürekli yer

paspaslamak, iş yükü demek

iken, erkek için daha çok iş

yerine, şehrin merkezine

çamurlu ayakkabılarla git-

menin utancı anlamına gele-

biliyor1.

Karanlık sokaklar, kadınların

güvenliği için daha büyük bir

tehdit oluşturup yaşam

alanının daralması anlamına

gelebilir. İzmir, Antalya gibi

büyük sahil kentlerinde den-

izi, Ankara’da şehrin

merkezini görmemiş pek çok

kadın yaşıyor. Sorduğunuzda

adını yoksulluk koymuşlar.

Yoksulluğun kenti kullanma

hakkını elinden aldığı kadın-

larla aynı evde yaşayan

erkekler, cebindeki üç kuruşla

otobüse binip şehrin değişik

yerlerine gidebilirler. Aynı

hane içinde paranın tasarruf

şekli dahi yoksulluğun

düzeyini ve paylaşılmasını

farklılaştırır. Bu nedenle

belediye yöneticilerinin

“halka, herkese hizmet”

olarak sunduğu şeyler söy-

lendiği gibi “herkese” yönelik

olmaz. Mahalleye halı saha

açarsa mahallenin genç

erkeklerine, kreş açarsa çocuk

bakımından vazifeli personel

kılınmış kadınlara hizmet

sunmuş olur öncelikle.

Kadınlar da aynı biçimde

yaşamazlar, birbirlerinden

farklıdırlar

Dini, dili, etnik kimliği, cinsel

kimliği farklı, genç, yaşlı,

engelli, yoksul, çocuklu, yal-

nız kadınların farklı sorunları

ve farklı ihtiyaçları vardır. Bu

nedenle, tek tip kadınlık algısı

ya da yaklaşımı –orta sınıf

beyaz eğitimli, Türk,

Müslüman, yoksul, eğitimsiz

Doğulu, gecekondulu ile

yapılan şeyler “bütün kadın-

lar için” olamayacaktır2. Bu

Yerelden Yerel Seçime, Adaletten Barışa

İlknur ÜSTÜN

3 Yerel Seçimler 2014

“...barıştan,

adaletten, eşitlik

ve özgürlükten,

bunların

inşasından söz

etmek,

yaşadığımız

yerlere, gündelik

hayata bakmak

demektir.”

www.amargidergi.com

Page 4: Yerel Seçimler 2014

farklılıkları görmeyen politika

ve uygulamalar sadece eksik

değil, sorunludur. Şiddet ve

ayrımcılığı yeniden ve başka

biçimlerde üretmekle kalmaz,

kadının insan hakları ihlalle-

rinin yaygın ve sistematik

hale gelmesine yol açar. Ni-

tekim memleket bunun

örnekleriyle dolu.

Denizli’nin göç alan dış ma-

hallelerinden birinde çeşitli

kurum ve örgütlerin işbirliği

ile kadınlara meme kanseri

konusunda konferans verilir.

Mahallede bir bina ayarlanır,

kapı kapı dolaşıp el ilanları

dağıtılır, mahalleye giden

dolmuşların arkasına duyuru

afişleri asılır, üniversiteden

bir hoca getirilir, salon tıklım

tıklım dolar ve hoca çok ay-

dınlatıcı, şahane bir sunum

yapar. Her şey bittiğinde

öğrenilir ki salondaki kadın-

ların çoğu Türkçe

bilmemektedir. Mahallede

Kürt kadınların olduğu ve

bazılarının sadece Kürtçe

bildiği hiç hesaba katıl-

mamıştır.

Kamu binalarında, belediye-

nin hizmetlerinde engelli

kadınları görmek neredeyse

imkânsızdır. Karga tulumba

taşınarak bir yerleri aşabilen

erkek engellilerden de farklı

olarak “herkese” açık etkin-

liklerin yasaklıları gibidirler.

Seçim izlemesi yapılan birçok

şehirde aynı manzaralar ile

karşılaşırsınız: evinden çıka-

mayan, oy kullanamadan

dönen engelli kadınlar. Ortak

toplumsal fırsatlardan

yararlanmak için kadınlar

birçok engeli aşmak zorun-

dadır. Çeşitli yerlerde örgü-

tlenmiş engelli kadınlar bir

araya gelip hem tanışıp hem

tartışacakları bir kamp yap-

mak istediklerinde engellilere

uygun odaları olan bir otel

bulmaları zulüm olmuştu.

Belediyeler engellilere uygun

düzenleme yapma zorunlu-

luğu için tanınan süreye

rağmen bir şey yapmamakta,

merkezi siyaset de bunu

desteklercesine süreyi

uzattıkça uzatmaktadır.

Sonuç olarak engelli kadınlar

ihmali katlayarak yaşarlar.

Trans bireyler ise bütün bu

farklılıklar içinde görülme-

menin, yok sayılmanın

ötesinde erk sahibinin

kendine uymayanı, uydu-

ramadığını dışlamasının hatta

yok etmesinin örnekleri

gibiler. Daha çok, geçmişte

Ülker sokak örneğinde, Anka-

ra Eryaman’da olduğu gibi,

ülkenin çeşitli şehirlerinden

gelen saldırı, cinayet haberleri

ile görünüyorlar.

Dolayısıyla “herkes”,

“insanlar”, “halk” gibi bir

belirsizliğin içinde kimlerin

olduğunu, nasıl yaşadıklarını,

nelerden nasıl etkilendiklerini

bilmek, buna göre hareket

etmek gerekir ki gerçekten

“herkes” içerilebilsin. Atılan

her adımın kimler için nasıl

sonuçlar yarattığına bakarak,

her farklılığı hesaba katarak…

Tabii sorunlar ve ihtiyaçlar

farklılaşınca çözümler de

farklılaşmak zorundadır.

Bugün ülkede giderek

keskinleşen kamplaşmanın,

sert politik gündemin tüm

bunları dışlayan yaklaşımdan

bağımsız olmadığına aşağıda

değineceğim.

Bir deniz şehri olan Sam-

sun’da deniz sanki şehirden

uzaklaştırılmıştır. Karşıdan

karşıya geçmenin son derece zor

olduğu büyük caddelerle kesilmiş,

daraltılmış insan mekânlarının

arkasında kalır. Sahilde uzun

yürüyüşler yapmak, istediğin

yerden şehrin içine doğru iler-

leyebileceğin geçişler bulmak

zordur. Sanki şehir arabalara göre

düzenlenmiştir. Sorunca da

“herkesin arabası var” derler

zaten. Öte yandan belediye,

ürünlerini satıp para kazansınlar

diye bir pazar yeri yapmış kadın-

lara. Ama pazara ancak üç araç

değiştirerek ulaşılabiliyor olması

zaten yoksullukla baş etmeye

çalışan kadınların gitmelerini en-

gellemeye yetmiş. Belli ki araba-

ları yok! Otobüse verecek paraları

da… Belediyenin ise bunu

görecek gözü yok!

Trabzon’da durum farklı değildir.

Şehri denizden ayıran otobanın

bir kadın sorunu olduğunu

görmek için kadınların kullana-

bildikleri kaç adet ortak kamusal

mekân olduğunu bilmek gerekir.

Birkaç mekândan biri sahilken, o

da kadınların elinden alınmıştır.

Çocuğunu, yaşlısını, engellisini

alıp deniz kenarına inen, çekirdek

çitleyip iki laflayıp evine dönen

kadınları daha aza, daha dara

mahkûm etmiş şehrin yeni

düzeni. Sahildeki balıkçı barınak-

ları erkekleri ağırlamaya devam

ediyor. Kadın örgütleri uğraşa-

dursun, ne valilik ne belediyenin

derdi kadınların sokakları

kullanması…

Kadınlar için yapılan her şey

kadınların hayrına olmadığı gibi

cinsiyet eşitliğine de hizmet

etmiyor

Kadınlar deyince el işi, ev işi kurs-

larından öteye geçmeyen, eşitlik

değil de sadece ‘eş’ anlayan yerel

yönetim örneği, yaygın olan. Ni-

Mart 2014

Kadınlar için

yapılan her şey

kadınların

hayrına

olmadığı gibi

cinsiyet

eşitliğine de

hizmet

etmiyor.

4

www.amargidergi.com

Page 5: Yerel Seçimler 2014

tekim memleket kadınlara

istihdam hayalli beceri kurs-

ları çöplüğüne dönmüş du-

rumdadır. Bu beceriler, gele-

neksel kadınlık rollerinin

devamına hizmet ettiği gibi,

genellikle paraya dönüşe-

bilecek piyasa olanaklarından

da mahrum etme özelliğine

sahiptir. Bunun aksini yapa-

bilmek mümkünken ve

böylece eşitlik hedefine adım

atmayı sağlayabilecekken

üstelik. Şükür ki memlekette

az sayıda da olsa en azından

örnek olabilecek farklı uygu-

lamalar da var. Bağlar

belediyesinin 120 kadına ehli-

yet kursu verip belediyede

otobüs şoförü olarak istihdam

etmesi tam da bu yapa-

bilirliğin örneği. Cinsiyet

rollerini dönüştürecek, bir

alanı yalnızca erkeklerin

olmaktan çıkaracak bu uygu-

lamayı engellemek için

ellerinden geleni yapan

erkeklere rağmen.

Diyarbakır Bağlar’da

belediyenin, pazar yerini

kadın pazarcılara tahsil et-

mesi, birbirinden farklı kadın-

ların bir arada çalışmasına

olanak sağlaması ise sadece

cinsiyet eşitliğine hizmet et-

mekle sınırlı kalmıyor. Ya da

BDP belediyelerinin bazıların-

da belediye başkanlarının

sekreterlerini erkek, belediye

birimlerinin müdürünü kadın

yapmaları gibi3.

Kadınlar adına, kadınları

dâhil etmeden ama “kadınlar

için” yapılanlar ise kadınların

hayatlarına dokunan, dö-

nüştüren sonuçlar

yaratmadığı gibi eşitlik,

özgürlük, umudu da

taşımıyor. Bu nedenle, ne

yapıldığı kadar hangi yönt-

emlerle, nasıl, kimlerle

birlikte yapıldığı da önem-

lidir.

Bir zamanlar Antalya’da

kadın örgütlerinin uzun

mücadeleleri sonucu

sığınmaevi açılması

sağlanmış, ancak açılış yerel

idarenin kendi bildiği gibi,

üzerine tabela asılıp davul

zurnayla yapılınca kadınlar

şaşırıp kalmıştı. Gizlilik il-

kesini anlatıp, sığınmaevinin

yerini değiştirtmek için de bir

o kadar mücadele etmek zo-

runda kalmışlardı. Yerel

idarenin kadın örgütlerini

dışarda bırakan, tabela

yapılarla vitrin oluşturma ya

da ‘mış’ gibi yapma gayretle-

rinin bedelini kadınlar

hayatlarıyla ödüyorlar.

Devletin 14 ilde kurduğu

Şiddet Önleme ve İzleme

Merkezinin Urfa’da kadın-

ların gitmesinin pek de

mümkün olmadığı sanayi

bölgesinde, yine Ankara’da

benzer biçimde ulaşımın pek

de kolay olmadığı, erkeklerin

iş alanı bir bölgede açılması

kadınları, koşullarını, yerin

niteliğini ne kadar bilip hesa-

ba kattıkları ve yaptıkları işle

ilişkilendirdiklerine dair

önemli bir gösterge4.

Önlemek istedikleri şiddet mi,

kadınların bu merkezlere

gitmeleri mi?

Kadınlar söz konusu olunca

“kaynak yokluğu”, hep bir

engeldir. Oysa cinsiyet

eşitliği yaklaşımı bütçeden,

kaynakların dağılımından

başlar5

Cinsiyet eşitliği, sadece kadın-

lara yönelik ‘alt başlık’

oluşturmak değildir. Hizmetten

de ibaret değildir. Yerel yönetimin

tüm politika ve uygulamalarını

cinsiyet eşitliği perspektifinden

ele almak, hayata geçirmek,

bütçeyi buna göre oluşturmak,

kaynakları buna göre dağıtmaktır.

Bir yanıyla toplumsal cinsiyet

eşitliğinin bir kategoriye indirgen-

mesinden kurtarmaktır.

Kaynak da paradan ibaret değild-

ir. Üstelik yapmak isteyince çok

“basit” uygulamalar önemli dö-

nüşümler sağlar ve mali kaynak-

tan çok, hesaba katan yaklaşımı

gerektirir. Kanada’da belli bir

saatten sonra kadınların iki durak

arasında evlerine yakın yerlerde

inmelerini sağlayan düzenleme

kadınların güvenliğini sağladığı

gibi evin dışında kullandıkları

zaman dilimini de genişletmiştir.

İngiltere’de kadına yönelik şid-

detin kent güvenliği kapsamına

alınması da kaynaklara değil,

cinsiyet eşitliği politikalarının

varlığına işaret eder.

Bu anlamda Küçük Dikili

Belediyesi eski başkanı Leyla

Güven’in, belediyenin personel

sözleşmesine kadına yönelik şid-

det uygulayan personele yaptırım

getiren uygulaması önemli

örneklerdendir. Sonrasında birçok

belediyeye yaygınlaştırılmıştır.

Niyet ve irade olunca yapıla-

bileceklerin sınırı da bir hayli

genişliyor. Dersim Belediyesi eski

başkanı Songül Erol Abdil

belediyede, kadına yönelik şiddet

konusunda tespit yapması ve

başvuru alması için psikolog ve

sosyologları görevlendirir. Ancak

evlere kadar gittikleri halde elleri

boş dönerler. Bu yolla evden bi-

rinin şikâyetinin öğrenileceği

kaygısının kadınları konuşmaktan

alıkoyduğunu öğrenen belediye,

elektrik sayaçlarını okuyan

Mart 2014 5

www.amargidergi.com

Page 6: Yerel Seçimler 2014

görevlileri kadın memurlardan

seçer. Başvurular artar. Kimse el-

ektrik sayacı okuyan belediye

görevlilerine evdeki şiddetin an-

latıldığını bilmez.

“Niye, bedava değil?”

Batman’da Salı günleri kadınlara

otobüs de sinema da ücretsiz. Kadın

intiharlarıyla aklımıza kazınan ken-

tin sokakları Salı günleri kadın-

lardan geçilmiyor. İşini, gücünü,

hastanesini, gezmesini Salı gününe

programlamış kadınlar. Her Salı

sabah örgüsüyle binip en arka kol-

tuğa yerleşen, bir yandan örgüsünü

örerken diğer yandan bütün gün

otobüsle şehri dolaşan teyzenin “sen

inmeyecek misin, teyze?” diyen

şoföre yanıtı yukarıdaki gibidir. Bir

uygulama sadece kadınların kenti

kullanma hakkını hayata geçirip

kadınların hayatını etkilemez, kentin

hayatını da etkiler, değiştirir.

İstanbul’da, Ankara’da, Mersin’de

kadınlar, kentsel dönüşüm projele-

rinin “kendileri için en iyi koşull-

arda yaşam” anlatılarıyla

sürüldükleri kent dışındaki apart-

manlardan, harcanacak paranın,

zamanın yokluğuyla mahkûm edild-

ikleri hapishaneler olarak söz

ediyorlar. İşlerinden, uğraşlarından,

yıllarca dişleriyle tırnaklarıyla

açtıkları yaşam alanlarından

koparılmanın öfkesini taşıyorlar.

Çocuğunu bırakabilecek, hastasını

emanet edebilecek dayanışma

ağlarından da mahrum kalmanın

çaresizliğiyle. Deprem sonrası

Van’da yapılan toplu konutlara yer-

leştirilen ailelerde kadınların benzer

hikâyelerini oradaki kadın örgü-

tlerinden duyuyoruz. Bakalım Di-

yarbakır Sur’da kentsel dönüşüm

nasıl yaşanacak, kadınlar nasıl

etkilenecek?

Sorunlar ve ihtiyaçlar hep aynı

kalmaz, zamanla değişir, farklılaşır

Politika ve uygulamalar da buna göre

olmak zorundadır. Bir zamanlar çok

ihtiyaç duydukları ve bu nedenle bazı

belediyelerin açtığı çamaşırhaneler ve

tandır evlerinin yerine şimdi çok amaçlı

kadın merkezleri, sinema salonları

istiyor kadınlar. Bismil’de gide-

bilecekleri, eğitim alabilecekleri, film

izleyebilecekleri bir yer isteyince,

belediye de dört katlı bir bina yapmaya

başlamış bunun için kadınlara.

Yaşadığımız yerlere bakmak, aynı za-

manda kategori dışında kalanları

görmek demektir

Kategorilerin, içermediğini görünmez

kılan gücünü kırmak, kategoriler üzerin-

den baktığımız hayata dışarda bırak-

tıklarımızla bakmaktır. Nevşehir’de

çalışma yürütene kadar orada en büyük

kadın sorununun depresyon olduğunu

bilmiyorduk. Turizmin gelişmesi,

yabancıların akınıyla şehirde ekonomi

canlanıp kentte yaşayan bir kesimin

yaşam alanını genişletip kalkındırmış.

Ancak kadınları dışlayıp evlerine ka-

patmış, yaşam alanlarını daraltmış.

Şehrin merkezi dışındaki bu yerleşim

yerlerindeki kadınlar katmerleşmiş so-

runlarıyla boğuşmaya devam ediyor.

Meselenin tek ilgilisi kadın örgütleri.

Ezberler ile konuşamayız. Karadeniz’de

karanlık sokakların kadınların güven-

liğini tehdit ettiği söylerseniz ihtimal ki

size müstehzi bir gülümsemeyle sabahın

kör karanlığında beli silahlı bağa

bahçeye inen kadınları anlatırlar. Ancak

resmin bir diğer yüzü de vardır: Sarp

sınır kapısının açılıp kapanmasıyla

azalıp artan ensest… Ezberler, şiddet ve

ayrımcılığın yere göre değişen, belir-

lenen çeşitliğine körleştireceği gibi

görünmez kılınanların hayatlarını

gözden çıkarmaya yol açar.

Birkaç yıl önce Urfa’da erkeklerin

parayla aldıkları, kuma getirdikleri Suri-

yeli kadınların giderek artması, kadınlar

ve kadın örgütlerinden başka kimsenin

derdi olmamıştı. Bir süre sonra

erkeklerin bitirdiği bazı ilişkiler sonucu

ülkesine, evine dönemeyen, resmi

hiçbir bağı olmadığı için bu ülkede bir

statü de edinemeyen kadınlar, çok

boyutlu sorunun çaresizleri oldu, insan

hakları örgütlerinin de dikkatini çektil-

er. Şimdilerde çeşitli şehirlerde artan

Suriyeli nüfusla ilgili her şey ko-

nuşuluyor, ama son günlerde küçük

yaştaki Suriyeli kız çocukların fuhuşta

kullanıldığına dair haberler karşında

ne yapılabileceğini yereldeki kadın

örgütleri konuşuyor. Batman’da yar-

gıya taşınan vaka gizlilik ibaresi

taşıyor.

Tanımlanmış, belirlenmiş alanlara

sıkışarak çözümler üretmeye kalk-

manın, sorunu, sorunun sahiplerini de

görmeyi engellediğini söylemiştik.

Buna bir de, “kim için, neyin, nasıl

olması gerektiğini, en doğrusunu biz

biliriz” yaklaşımı eklendiğinde artık

sadece çözümsüzlük değil, şiddet ve

ayrımcılığın yeniden üretimi söz ko-

nusu oluyor.

Göçle gelen kadınların yoksulluğunu

çözmek için yürütülen beceri kursları,

istihdam projelerinden geçilmiyor

yerel yönetimlerde. Ama birçok dışla-

ma mekanizmasıyla birlikte işleyen

yoksulluğun çözümü için gereken

içerme politikalarını görmek mümkün

değil. Geldikleri yerin yabancısı, birkaç

metre kareye mahkûm edilmiş kadın-

ları oralı yapacak bir çalışma da. Hal

böyle olunca bütün çabalar sonuçsuz

kalıyor. Adana’da bir dönem “kirli

göç”e karşı yürütülen, “adabı muaşeret

Mart 2014 6

www.amargidergi.com

Page 7: Yerel Seçimler 2014

projesi” ise bu içerme poli-

tikalarına uzaklığın ifadesi.

Yine kent merkezine gele-

mediği için kendisine gidilen,

eğitilmesi ve aydınlatılması

gerektiğine inanılan kentin

çeperlerine kurulmuş mahal-

lelerdeki kadınlar için düzen-

lenen kurslar da en sık

karşılaşılan çalışmalardan. Ne

istedikleri sorulmayan, niye

kent merkezine gelemedikleri

sorgulanmayan, kendileri için

bile doğru karar vere-

bileceklerine hiç güvenilmey-

en bu kadınlarla kurulan tek

taraflı ilişki bir yanıyla gücü

elinde tutanın yönettiği

‘demokrasi’ anlayışının birçok

örneğinden biri. Böylelikle bu

kadınların kent merkezine

gelmesini engelleyen ulaşım

sorunu da bu kurslarla kadın-

ların hayatlarını ne kadar

ilişkilendirdiği de gerçekte

neye ihtiyaç duydukları da

göz ardı edilir.

Belli ki meselelere farklı per-

spektiflerden çok boyutlu

bakmak gerekiyor. Bu da

meselenin sahiplerini sürece

dâhil etmekle, katmakla

mümkün. Merkez/siyasi

otorite, biçtiği elbiseyi uysa

da uymasa da giydirmeye

çalışırken “belli bir yurttaşa”

yönelir6. Katmak derken de,

politika oluşturma, karar

verme, uygulama, denetleme

süreçlerinin hepsinde yer

almaktan söz ediyoruz.

Örneğin bazı yerel yöneticil-

erin kadın örgütlerinin

katılımını sağlamaktan an-

ladıkları gibi değil: “Ne za-

man araba isteseler verdik,

yer isteseler gösterdik.”

Katılım, talep eden edilen

ilişkisi değildir. Ya da merke-

zi siyasetin çokça yaptığı,

yerel kamu idaresinin de

kopyaladığı gibi yapılmış işin

duyurulması için toplantı

yapıp kadın örgütlerini davet

ederek icabetçi kılmak değil.

Belli bir yerde ve alanda

temsil edilmek de değil.

İzmir’de belediye, düzen-

lediği etkinliğe “otobüs yol-

ladığı halde” gelmeyen

kadınlara çok öfkelendi.

Kimisinin evde, kimisinin

okuldan gelecek çocukları

bırakacak yerleri olmadığı

için etkinliğe katılamayan

kadınlar ise daha da öfkeliydi

belediyeye. Ne kreş, ne etüd

merkezi, ne de etkinliklerde

kadınların çocukları için özel

bir düzenleme var. Sadece

otobüs yetmiyor. Gerçek mu-

hataplık ilişkisi kurulmaması,

onlar ‘adına’ eylenenleri de

geçersizleştiriyor.

Nilüfer Belediyesinin mahal-

leli ile yürüttüğü çalışmalar

sonucu oluşturduğu mahalle

komiteleri katılımcı

belediyeciliğin iyi örneklerin-

den. Belediyenin politika ve

uygulamalarında, %50 kadın

kotası olan bu komiteleri ve

yürütmesini görebiliyoruz.

Tek bir örnekle sınırlı kalma-

yan uygulamaların tarihi de

yeni değil. Bursa Gölyazı

Köyü de bir başka örnek. Bir

zamanlar kerevit ihraç ederek

geçinen ve yaşam standardı

hiç de fena olmayan köy

halkı, bölgeye yapılan fabri-

kanın etkisiyle mi bilinmez,

gölün kirlenmesi ile kerevit-

ten de geçim kaynağından da

olmuş. Giderek yoksullaşan

köyün ilk isyancıları kadınlar.

Birilerine göre belediyeyi

‘basmışlar’, birilerine göre

ziyaret etmişler. Uzatmayalım,

çok eski olmayan o zamanlarda

erkekler mekân edindiği için

kadınların geçmekten bile imtina

ettikleri köy meydanındaki

belediye binasında şimdi Gölyazı

Köyü kadınları örgütlü

mücadelelerini kurdukları dernek

ile sürdürüyor. Belediye ile

yapılan işbirliği ile cennet parçası

köylerinde turizm yapmaya

çalışıyorlar.

Batman’da demokratik katılımcı

belediyecilik çabası, belediyedeki

kadınların çalışmaları sonucu

oluşan sokak temsilciliklerinden,

köylere uzanan yollar açmış.

Şikefta Köyü kadınlarının kendi

aralarında seçtikleri bir temsilcin-

in bugün belediye meclisindeki

varlığı bu çabaların sonucu. En

küçük yerleşim, yaşam birimlerini

hesaba katmanın da bir başka

örneği.

Bir dönem Adana’da 12 ma-

hallede oluşturulan mahalle

komitelerinin yarattığı güçle

belediyeye müdahaleleri katılmak

istemenin, kendi hayatına sahip

çıkma, belirleme isteğinin somut

sonuçlarından. Katılımın da…

Kadın meclisleri, stratejik plan-

ların birlikte yazılması ve bunun

gibi birçok yöntemle katılım

kanallarını oluşturma çabasında

olan yerel yönetim örneğinden

söz etmek mümkün. Umut veren,

olabilirliği gösteren de bu

örneklerin varlığı. Ancak sınırlı

sayıda örnek ya da politik olarak

içerlenmemiş, bütünlüklü olma-

yan uygulamalar adaletin tesis-

inde zayıf bir ışık olarak kalmaya

mahkûm oluyor. Dolayısıyla

“katılımcı yerel yönetimiz” demek

yetmez. Mekanizmalarını kurmak,

“herkes” içindeki farklılıkları

görmek, kaynaklarını buna göre

dağıtmak, kadrolarını buna göre

Mart 2014 7

www.amargidergi.com

Page 8: Yerel Seçimler 2014

oluşturmak yani bütün politika ve

uygulamalarını toplumsal cinsiyet

eşitliği açısından ele almak,

düzenlemek gerekir. Örneğin

eşcinselleri dışarda bırakmak

“sadece” eşcinselleri dışlamak

değildir, adaleti dışlamaktır.

Yerelle, genel/makro/yüksek

siyaset arasında ilişkinin kurul(a)

maması mevcut politikaların

hayatımızdan uzaklığının da bir

göstergesi. Yereli konu edinmek

için yapılan toplantı, konferans,

panellerde bile yerele dair bir çift

laf duyulamıyor neredeyse. Geçtik

onu, yerel seçimler olacak ama

daha yerel bir şey göremedik. Bu

arada unutulmamalı ki yerel

olmak yerele hapsedilmiş bir şey

olmak değildir. Yerel anlamıyla,

örneği ile sınırlarını aşar ve

paylaşılabilir. Tekrar etmekte beis

görmediğim bir örnek, bir dönem

Mardin Mazıdağı ile İzmir Sey-

rek’in kadın belediye başkan-

larının Seyrek ve Mazıdağı halkını

Mazıdağı’nda buluşturup bir an-

nenin asker oğlunu ziyaret etmel-

eridir. Bu buluşmanın yarattığı

etkiyi, toplumsal barışın

adımlarını oluşturan hakiki

dokunmalarda görmek gerek.

Kadınlara Karşı Savaş Sürerken,

Barış Mümkün mü?

En başta dediğimiz gibi, cinsiyet

eşitlikçi bir yerel yönetim, barışın

toplumsallaşmasının da

koşuludur. Bir süredir silahlı

çatışmaların olmaması,

cenazelerin gelmemesi hepimize

derin bir nefes aldırdı. Fakat kadın

cenazelerini kaldırmaya devam

ediyoruz. Barış, sadece tarafların

müzakeresi, ittifakı değil, şiddetin

durmasıdır. Şiddetin durmadığı

barış, kadınların barışı olamaz.

Daha azına razı olunamaz. Yukar-

da yok saymanın, görmezden gel-

menin, hesaba katmamanın, ‘mış’

Mart 2014 8

www.amargidergi.com

gibi yapmanın, kendine uydurmanın

gündelik hayat örneklerinden küçük

bir kesitine bile bakarak sormak lazım:

kadınlarla barışmadan, gerçek bir

barıştan söz edilebilir mi? Adalet

sağlanmadan, bu mümkün mü?

Ülkenin büyük fotoğrafında çok

büyük başlıklar altında, cinsiyet

eşitliği istatistiklerinde yer alan kadın-

ların eğitimde, sağlıkta, istihdamda,

siyasetteki çok düşük, uğradıkları

şiddette çok büyük, her geçen gün

artan cinayetlerde korkunç oranlarının

yaşadığımız yer ve gündelik hayatla

kurulan ilişkisi, sayılara indirgenen

kadın hayatlarını ve koşullarını da tek

tek görmeyi, temellerinde yatan güç

ilişkilerini göstermeyi kolaylaştırıyor.

Yani toplumsal ilişkiler içinde kurulan

kadınlık ve erkekliğin aynı zamanda

nasıl iktidar ilişkileri olduğunu gözler

önüne seriyor. Çözüm yollarına,

mücadele alanlarına açıklık getiriyor.

Ama hala “yasada engel mi var,

çalışsınlar, siyasete de girsinler”

diyenleri bir nebze olsun susturmuy-

or. Eşitlik ve özgürlük talebi, ‘yasa’nın

çizdiği sınırlarla karşılanmaz. Bazen

yasayla karşı karşıya da kalır. İşte o

zaman sınırları ihlal etmeyi gerektirir.

Evet, hayatın organizasyonunda dışar-

da bırakılan kadınların toplumsal ve

siyasal hayata katılmalarının önünde

engeller var. Yani yasada da sokakta

da engel var!

Yerelle merkez arasındaki ilişki, güç

odaklarının paylaşım ve gücün

sürdürülmesine dayanan bağ

olduğunda hayatı biçimleyen, yaşanan

yeri düzenleyenin demokratik unsur-

lar olması da beklenemez. Ülkenin

politik gündemini kaplayan yolsuzluk

haberleri, her gün her gün rant

paylaşımının, suç ortaklıklarının, güç

savaşlarının belgelerini boca ediyor

üstümüze. Başbakandan bakanlara,

valilerden savcılara, yerel yöneticil-

erden emniyet amirlerine… içinde

yok, yok. Güç sahibi erkeklerin

paylaşım ittifakı tablosu. Bu tablo,

bunun yerel güç dinamiklerinden

bağımsız olmadığını da gösteriyor.

Valiyle belediye başkanı, işadamıy-

la, savcının, emniyet amiri ile bir

diğerinin ilişkisine de yön veren

paylaşımlar, suç ortaklıkları. Biz bu

güç ittifakını, sonuçlarını, güçten

yoksun olanların, mülksüzlerin,

kadınların hayatından biliyoruz;

kentsel dönüşüm projelerinden

nemalananlar tarafından sadece

şehrin değil hayatın dışına atılma-

lar, bütün kentlere pıtrak gibi dik-

ilen AVM fırsatçıları tarafından

yok edilen parklardan yoksun

bırakılmalar7… Kadınlara, kız

çocuklarına toplu tecavüz da-

valarında esnaf, alt düzey üst

düzey memur, asker, polis, yerel

yönetici, işadamı tecavüzcü, onları

beraat ettiren hakim, savcı,

psikolojik hasar bulmayan adli

tıpçı arasındaki ittifak, bu tablonun

dışında sayılabilir mi? Kız öğrencil-

eri taciz ettiği için yapılan tüm

şikayetlere rağmen yerinden oyna-

tılmayan parti MYK üyesi bu itti-

fakın parçası değil midir? Şiddet

nedeniyle devletin çeşitli ku-

rumlarına sığınan kadını, her sefer-

inde şehrin ileri gelenlerinden olan

kocasına teslim eden valiliği, jan-

darması, emniyeti, adliyesi bu itti-

fakın parçası değil mi?

Bu durumda gücün sahipleri ken-

tin de sahipleri oluyor. Yerelin

yaşayanları ile kurulan ilişki de

muhataplık değil, sahiplik ilişkisi.

Kentin nasıl düzenleneceğini de

kaynakların nasıl dağılacağını da

belirlemek istiyorlar. Yerel yöne-

timlerin açmadığı sığınmaevleri,

kurmadığı danışma merkezleri,

kadınları eve mahkûm eden kent

düzenlemeleri güç ittifaklarının

ortaklıklarının dışında değil. Siyasi

partilerin il teşkilatlarının yöne-

Page 9: Yerel Seçimler 2014

timlerinde, ya da yerel yöne-

timlerde kadın görmemek

boşuna değil. Kentle merkez

arasında döşenen yollarda

kadınlar yok, olsun da istemi-

yorlar.

Aynı yerde farklı hayatlar

yaşadıkları halde, yerin de

hayatın da biçimlenmesinde

söz sahibi olmayan kadınlar,

ne temsil ediliyorlar, ne

katılabiliyorlar. 2950 belediye

başkanından yalnızca 28’i8

kadın. 83 yılda 30000 belediye

başkanı seçilmiş yalnızca 82’si

kadın9. Belediye meclislerinde

kadın oranı yüzde dördü

bulmuyor. Sonuç olarak

kadınların gündelik hayatı

siyasetin konusu da olmuyor.

Bunun kadınların hayatına

yansımalarını yukardaki

örneklerde görmüştük.

Partilerin Kadın Karneleri

Seçimlere 1 aylık bir zaman

kaldı. Birçok açıdan yukarda-

ki resmi değiştirecek bir şey

var mı diye baktığımızda hiç

iç açıcı bir manzarayla

karşılaşmıyoruz. Siyasi par-

tilerin söyleminde, genelge-

sinde, programında, aday

listelerinde, aday gösterme

yöntem ve süreçlerinde umut

vadeden bir şey yok!

Meclisteki partiler içinde BDP

ve HDP’nin aday sayısı ve

aday belirleme yöntemiyle

ayrı bir yerde durduğunu

söylemek gerekiyor.

Katılımdan, hayatın biçimlen-

mesinde söz sahibi olmaktan,

farklılıkları gören kent düzen-

lemesinden, bunları

dışlamanın adalet, eşitlik ve

özgürlükten yoksunluk

olduğundan söz ediyoruz da,

seçime bir ay kalaya kadar

yaşadığımız yerlerin yöne-

timine kimler aday öğrenemi-

yoruz. Adaylıklar parti yöne-

timleri tarafından rehin

alındı10. Bu, antidemokratik

parti süreçlerinin kendi

yapılanmalarıyla sınırlı

olmayıp, halkın iradesine

tahakküm etme halidir.

Allahtan aday olmak için

başvurulabiliyor ve biz

başvuru için partilerin hangi

koşulları getirdiklerini

öğrenebiliyoruz. Aday adayı

başvurularında birbirinden

farklılık gösterse de partilerin

önceki seçimlere göre kadın-

lardan başvuru ücretini al-

mama ya da %50 oranında

uygulama yoluna gitmeleri

kadın örgütlerinin bu konuyu

yıllardır gündeme getirmel-

erinin etkisi olsa gerek. Ancak

bu da türlü numaralarla çok

geçerli kılınmadı. Kadın-

lardan başvuru ücreti alınma-

masını kararlaştıran MHP’nin

teşkilatlarında uygulama

farklılaştı, bazıları aldı. CHP,

kadınlardan alınmayacak

ücretin reklamını her fırsatta

yaptı, ama dosya parası,

eğitim parası derken ‘adaylık

parasız olmaz,’ demiş oldu11.

BDP ve HDP adaylık

başvurusunda kadınlardan

para almadı. Buna yer verdiği

seçim genelgesinde HDP,

eşbaşkanlık12 ve %50 kota

uygulayacağını açıkladı. DTP

de eşbaşkanlık ve %40 kota

uygulayacağını, 23 yerde

belediye başkanlığına kadın

kotası koyduğunu, kadına

yönelik suç işlemişlerin

adaylık başvurusunun kabul

edilmeyeceğini açıkladı.

Merkezi aday belirleme

komisyonunda kadınların yer

alması, kadın adayların belirlen-

mesinde kadın örgütlenmesinin

etkin ve belirleyici olması ise

cinsiyet eşitliği politikaları açısın-

dan önemli bir örnek oluşturdu.

Aday belirleme süreci her zaman-

ki gibi birçok siyasi partide anti

demokratik bir biçimde

gerçekleşti; genel başkan ve yakın

çevresindeki kurmayların iki

dudağı arasında. Parti meclisinde

isim telaffuz etmek, yerellerden

görüş almak, kadın kollarının

aday belirleme komisyonlarında

yer alma koşulu getirmek, eğilim

yoklamaları, hatta ön seçim

sonuçları bile yalan oldu,

yapıldıysa da sonuca yansımadı13.

Anlaşılan o ki aslında dışarıya

karşı bile değil, parti içindekilere

“hesaba katılıyorsunuz”

mesajıydı. Öyle olmadığı görüldü.

Nitekim adaylar açıklanmaya

başlayınca kızılca kıyametler kop-

tu, istifalarla partilerden kopuldu.

Parti içi demokrasinin yokluğu

partiye böyle bedeller ödetebilir.

Ancak memlekete maliyeti çok

daha büyüktür; kendi demokratik

olmayan partinin politikalarının,

uygulamalarının eşitlik ve

özgürlük vadetmesi mümkün

müdür?

Şu ana kadar yapılan açıklamalar-

da belediye başkanlıklarında

AKP’nin 1.394 adayından 18’i

kadın (%1,29), CHP’nin 1.180

adayından 51’i kadın (%4,32),

MHP’nin 1.394 adayından 36’sı

kadın (%2,51), BDP’nin 242 yerde

açıkladığı adayından 30’u resmi

(%12,39), 168 eşbaşkan kadın

(%81,81). HDP’nin 232 yerde

açıkladığı adayından 50’si resmi

(%21,55), 119 eşbaşkan kadın

(%72,84).

AKP’nin kadınlar konusundaki

yaklaşımının beklentileri epeydir

eksilere çektiğini de tek

Mart 2014 9

www.amargidergi.com

Page 10: Yerel Seçimler 2014

adamcılığını da biliyoruz. Yerel seçimlerde sözü de

yok, programı da kadın adayı da diyecek halimiz yok.

Hatta, aman konuşmasınlar! Parti değil, bir Başbakan

konuşuyor, o da konuşunca freni patlamış kamyon

gibi iniyoruz.

CHP bu süreçte ne kadar erkek bir parti olduğunu bir

kez daha gösterdi. Cinsiyet eşitliğine yönelik bir

beklenti varsa hala, partinin böyle bir basirete sahip

olduğunu gösteren hiçbir şey yok! Her zamanki gibi

parti içinde küçük kazanımlar için bile büyük

mücadele veren kadınların yetmeyen azminden başka.

Kurultayda getirdikleri kota da yalan oldu. Kadın

aday koymamaya ilişkin parti merkezinde “istenen

niteliklerde kadın bulunmadığı” sözlerinin edildiğini

duymak ise artık insanın kanını donduruyor. Uzun

süre açıklanmayan adayların belli olmaya başlamasıy-

la birbirinin aleyhine çalışmaları, parti içi muhalefetle

bile açıklanacak boyutları aşıyor14.

Kadın Koalisyonu’nun seçime yönelik olarak yaptığı

siyasi parti izlemesinden de öğrendiğimiz, diğer

seçimlerden de farklı olarak bu seçimlerde partilerden

bilgi edinmenin güçlüğüydü. Sanki bir tür gizli örgüt

dokümanı gibi. Bunu bilginin paylaşımı, şeffaflıkla

ilgili sorunların varlığı biçimde değerlendirmek kadar

aslında partilerin de istenen bilgilere sahip olmadığı

biçiminde yorumlamak mümkün.

Hal böyleyken partilerden gündelik hayata, yerele

dair, yerel bir çift söz duymak da mümkün olmadı.

Ulusal basın yayın araçlarından izlerken de yerel değil

de sanki genel seçim olacak gibi. Nasıl bir yerel yöne-

tim, belediyecilik vadediyor yerelin seçimine

giderken, kim için, kimlerle, hangi yöntemleri kulla-

narak, nasıl kaynaklarla, neler yapmayı planlıyorlar

hiç bilemedik. Bolca hangi “büyük” şehirlerin hangi

“erkeklerle” alınacağının kavgalarını izledik. Alter-

natiflerini değil de havada uçuşan ehveni şer tutum

alışları dinledik, okuduk. 17 Aralık’ta Pandoranın

Kutusu açılıp da yolsuzluk kasetleri saçılınca ortaya

siyasetin gündemini ‘bu doğrultuda değişen dengeler’

tartışması aldı. Bir özgürleşme aracı olması gereken

politikanın alanını daha da daraltarak, güç, tahakküm,

rant paylaşımıyla biraz daha özdeşleştirerek.

Seçimlerin hiç değişmeyen yüzü, partilerdeki kadın-

ların harıl harıl yürüttüğü çalışmalar. Ülkenin nere-

sine gitseniz mahalle mahalle, sokak sokak, ev ev

dolaşan partileri için seçmen örgütleyen kadınlar.

Normal zamanlarda bütün gün sokakta kalamayan,

seçim zamanında gece eve kendini yorgunluktan bitap

Mart 2014 10

www.amargidergi.com

düşmüş halde atan kadınlar. Televizyonlardan, meydan-

lardan “ey kadınlar, size güveniyorum, çalışın” diye

seslenen, bu güvenin sınırlarının onları aday listelerine,

belediye başkanlıklarına, meclislerine, parlamentoya

taşıyacak bir nitelik taşımadığını bildikleri parti başkan-

larına rağmen, çok çeşitli nedenlerle canhıraş çalışmaya

devam ediyorlar. Görünen o ki mevcut siyaseti dö-

nüştürmenin mücadelesi kadınların siyasette varlık

gösterebilmelerinin de güvencesi olacak.

Tüm bunlar olup biterken insana umut veren ise kadın-

ların, ülkenin her bir yerinde gerçekleştirdikleri örgütlen-

meler. Yereli dikkate alan, yerelde örgütlenen, merkezi

siyasetle bağını kuran kadınlar, kadın örgütlenmeleri.

Hayatlarına, kentlerine, yaşadıkları yere sahip çıkıyorlar.

Örgütlenmenin giderek daha yaygın ve daha gündeliği de

içermesi ise güç ve umut veriyor; Ankara Batıkent’te ma-

halle meclislerinde, İstanbul’da Yoğurtçu Parkı forumların-

da, Trabzon Çaykara’da Karaçam ve Köknar köyleri Solaklı

Vadisi HES eylemlerinde… Çok çeşitli nedenlerle bir araya

gelen ve sorunlarını çözmeye çalışan bu kadınların oluştur-

duğu örgütlenmelerin sayısı ve niteliği memlekette genel

kanı ve kalıpları yıkacak boyutta. Sadece kendileri için

değil, ‘herkes’ için daha iyi bir dünyanın imkânlarını

gösteriyorlar. Farklı olanı, dışarda kalanı görünür kılarak,

farklılıklarla var olabilmenin tanınmasını zorlayarak

katılımın imkânlarına işaret ediyorlar. Kadın Koalisy-

onunun yereldeki üye örgütleri, katılım hakkı için

kamunun yerel teşkilatlarını, merkezi politikaların yerelde-

ki uygulamalarının kadınların hayatına ne yaptığını

göstermek, müdahale etmek, dönüşmeye zorlamak için

izliyor. Siyasi partileri izleyip, “gözümüz üzerinizde”

diyorlar; Ankara’dan, Urfa’dan, Muğla’dan, Diyarba-

kır’dan, İstanbul’dan, Trabzon’dan, İzmir’den, Ada-

na’dan…

Kadınlar, hayatın biçimlenmesinde söz söyleme, karar

verme gücü ve yetkisi ile eşit bir biçimde var olabilmenin,

bunun için ortak hayatı birlikte örgütleyebilecek alanı

açmanın mücadelesini veriyorlar. Bu alanın niteliğini de

çerçevesini de belirleyerek. Herkes için eşitlik, herkes için

özgürlük, herkes için barış getirecek. Üstelik onları

görmeyen, gözden çıkaran, yok sayan, yok edenlere inat.

Page 11: Yerel Seçimler 2014

Dipnotlar

1 Sokağın temizliğini, lambasını küçümseyenlerin birkaç

yereli mercek altına alması yetecektir. Urfa’da Fakıbaba’ya

oy verenlerin %60’ının kadın olduğu söylenince kadınlara

sorulur nedeni, “ilk defa kapımın önü temiz” diye yanıtlar-

lar. Diyarbakır’da belediye, sokakların temizlik işlerinde

çalıştırdığı kadınları geri çekip belediyede başka işlere

verir. Niyetleri temizlikle kadını özdeşleştirmiş konuma

düşmemektir. Ancak bir süre sonra kent esnafı belediyeye

gelerek kadınlar sayesinde hiç olmadığı kadar temiz oldu-

ğunu sokakların, kadınların işe geri verilmelerini söylerler.

2 Burada sözünü ettiğimiz, politika ve uygulamaların algı

ile sınırlı kalmayan, sadece körlükle açıklanamayan politik

bir hedef olarak yürütülen “aynılaştırma”ya da yönelik

farklı boyutlarının olduğudur.

3 BDP, “ekolojik, katılımcı, cinsiyet özgürlükçü” bir yerel

yönetim anlayışının altını çizme, yaşanan yerin ihtiyaçlarını

karşılamada etkin çözümler üretme ve bunları yaygınlaştır-

ma konusunda önemli örnek uygulamalara sahip. Özellikle

de Kürt hareketi içinde mücadele eden kadınların gücü ve

etkisiyle cinsiyet eşitliği konusunda yapılanlar. Bunlar,

umut vermesi, yapılabilirliği göstermesi ve tüm belediyele-

re örnek oluşturabilmesi açısından son derece önemlidir.

Ancak henüz BDP’nin bütün belediyelerinde benimsenip

hayata geçmiş değil. Bir modelin hayat bulmuş bütüncül

yapısından çok, parça parça uygulamalardan söz edebiliriz.

4 Bir yıl sonra Urfa’da merkezin yerini sanayi bölgesinden

taşıdılar.

5 Daha geniş bir okuma için Özgün Akduran’ın “Seçim

gelmiş neyime…” başlıklı yazısı (sayfa 27)

6 2014 seçimlerinin ardından uygulamasını göreceğimiz,

belediyelerin yeni yapısını belirleyen 6360 sayılı kanunla

birlikte 1556 belediye kapanıyor. Böylelikle küçük yerleşim

birimlerinin yönetim mekanizmaları dağıtılıyor, daha bir

merkezileşiyor. Bu düzenlemenin yaratabileceği ilk sorun-

lardan biri yerinden değil merkezden yönetimin dışarda

bırakılan, gözden kaçanların hepten gözden çıkarılmasıdır.

(Daha geniş bir okuma için Amargi Feminist Dergi web

sitesinde, Duygu Dalgıç’ın “636O Sayılı Kanun; Yerel De-

mokrasi mi Merkezileşme mi” yazısına bakılabilir.

7 Şanlıurfa’da şehrin merkezinde kentin sakinlerine nefes

aldıran, küçük taburelerde çay içilen kır bahçesi dağıtılmış

bir sabah. AVM yapılacağı söyleniyor. Bir söylentiye göre

bakanlardan birinin kardeşi yapacakmış.

8 2009 seçimlerinde 26 kadın belediye başkanı seçildi. Da-

ha sonra erkek başkanlardan birinin ölmesi, bir diğerinin

kaza geçirmesi ile boşalan koltuklara belediye meclis kara-

rıyla kadınlar getirildi ve sayı 28’e çıktı. 2’si KCK’den ol-

Mart 2014 11

www.amargidergi.com

mak üzere 3 kadın belediye başkanı tutuklu. Fiilen 25 belediye

başkanı kadın görevini sürdürmektedir.

9 Kadın Koalisyonu web sayfasından alınmıştır.

10 Kadın Koalisyonu, “2014 Yerel Seçimlere Giderken Siyasi Par-

tilerin Seçim Karnelerini Açıklamaya Devam Ediyoruz” Açıkla-

ması, 17.1.2014

11 CHP’nin yerel yönetici eğitimlerine katılamadığı için aday

olamadığı bildiren CHPli kadınlar oldu.

12 Eşbaşkanlık, cinsiyet eşitliği, kadınların siyasetteki varlıkları,

‘tek adamcılığı’ kırması, parti içi demokrasinin tesisi açısından

çok önemli bir uygulamadır. Zamana, zihniyet değişimi gibi

kocaman bir belirsize topu atmayı bırakıp, kadınlar aleyhine

işleyen eşitsizliğe müdahale etmenin, yapılabilirliğin göstergesi-

dir. Yasal zemini olmadığı eleştirilerine karşılık yasal olmayan

ama meşru olanın hayat bulmasına örnek oluşturması açısından

da çok kıymetlidir. Yıllarca kota uygulamamayı Anayasa’ya

aykırılıkla gerekçelendiren bazı siyasi partilere, fiili durum ya-

ratmanın eşitsizlik gibi elzem ve derin bir sorunu çözmede öne-

mini, irade gerektirdiğini gösteren bir örnek.

13 AKP, CHP ve MHP’nin seçim genelgeleri aday belirleme ko-

şullarını da açıklıyor. Örneğin AKP, İl Genel Meclisi üyeleri ve

Belediye Meclisi üye adayları inceleme ve belirleme komisyo-

nunda İl Kadın ve Gençlik Kolları Başkanlarının bulunma koşu-

lunu, belirlenecek her üç üye adayından birinin kadın (Kadın

Kollarının önereceği isimlere öncelik verilerek) olmasını (birinci

sırada ana kademe tarafından önerilen, ikinci sırada kadın,

üçüncü sırada genç, dördüncü sırada ana kademe … şeklinde bir

sıralama ile olmak üzere) getirmişti.

14 CHP’nin birbirlerinin aleyhine çalışırlar kaygısıyla adaylarını

açıklamadığı değerlendirmeleri için Amargi Feminist Dergi, Kış

2013, Sayı 31 “Ne Olacak Bu Memleketin Hali? Ne Kadınlar Ne

de Onların Hayatları Umurlarında”, İfakat ve Fitnat yazısına

bakılabilir.

Page 12: Yerel Seçimler 2014

Gaziantep’te yerel seçimler

birçok adayın yarıştığı heye-

canlı ve çekişmeli bir havada

başladı. Hemen hemen her

siyasi partiden çok sayıda

aday adayı, henüz kesinleş-

meden reklam panolarında,

yerel basında boy gösterme-

ye başladı, aday olacaklarını

ilan etti. Erkek aday adayları-

nın yanı sıra çok sayıda ka-

dın aday adayı da vardı an-

cak belediye başkanı ve mec-

lis üyesi aday listeleri açık-

lanmaya başlandığında ciddi

bir hayal kırıklığı oldu. As-

lında özellikle AKP, CHP ve

BDP il yönetimleri kadın

adaylarına özellikle belediye

meclis üyeliği listelerinde yer

vermek istedi. AKP ve

CHP’de dikkat çeken nokta,

kota meselesinin zorunluluk

olarak algılanmasıydı. Bu

yüzden olsa gerek bu partiler

kadınlara ilk listelerde yer

vermişti. Listeler merkezin ve

il yönetimlerinin müdahale-

leri ile defalarca değişime

uğradı. Belediye meclis üyeli-

ği listeleri kesinleşmeye baş-

ladığında sıralamalar ve ka-

dın adayların sayıları hayal

kırıklığını perçinledi.

Erkek adaylar açısından da

durum pek parlak değildi.

Siyasi partilerin mevzuatla-

rından kaynaklanan hiyerar-

şik yapı ve güç dengeleri

sonucu adaylıklar yerelden

değil, merkezden belirlenmiş,

erkek adaylar arasında da

adil bir sıralama mümkün

olmamıştı. CHP ve BDP’de

yerel basına da yansıyan cid-

di protestolar olmasına rağ-

men son kararı yine merkez

verdi. Kısacası Gaziantep’te

bütün siyasi partiler için

adaylık süreci hayal kırıklık-

ları ile dolu oldu. Her parti-

de tüm itirazlara rağmen

kesin adaylar merkezden

dikte edilince seçime kısa bir

süre kaldığı halde tamamla-

nan aday listelerine ulaşmak

da mümkün değil.

Belediye başkanlığı adaylık-

larında aynı siyasi partiler

kota uygulamasını es geçip

her yıl yaptıkları gibi erkek

aday göstermeyi tercih etti-

ler. Sadece AKP, Büyükşehir

Belediye Başkan adayı olarak

kadın aday belirledi. BDP ise

Büyükşehirde, Şehitkamil,

Şahinbey, Nizip ve Islahiye

belediyelerinde eş başkan

olarak kadın adaylar göster-

di. Şu anda AKP’nin Büyük-

şehir Belediye Başkan adayı

Fatma Şahin en güçlü aday

olarak görülüyor. Gaziantep-

li olması ve bakanlık yapmış

olması en önemli artısı ancak

bu artı bir dezavantaj olarak

da kendisini cinsiyetsizleşti-

riyor. Adaylık sürecinde

kadın olması görülmüyor.

Yerel algı bakan olması, ar-

kasında güçlü yerel sermaye

gruplarının bulunması, Ga-

ziantep için iyi hizmet suna-

cağı doğrultusunda. Şimdi-

den seçilmesine kesin gözüy-

le bakılıyor.

Partilerin belediye meclis

üyesi adayları ise maalesef

görünür değil. CHP’nin ke-

sinleşen listelerine bakıldı-

ğında ilk 10 sırada kadın

aday görmeniz oldukça zor.

Kadın adaylar parti içinde de

sorun yaşıyorlar. Hem yöne-

timdeki cinsiyetçi bakış açı-

sından, hiyerarşinin en altın-

da olmalarından hem de

kadınlar arasında dayanışa-

mamaktan kaynaklanan so-

runlar bunlar. Çünkü kadın-

lar da siyaseti erkekçe yap-

maya çalışıyorlar. Özellikle il

bazında CHP’de bu daha

açık görülüyor. Örneğin se-

çimle ilçe kadın kolları baş-

kanı olan bir kadının il kadın

kolları başkanı tarafından

onaylanması gerekirken bu

sürecin 6 ay kadar uzatıldığı-

nı ve resmi anlamda başkan-

lığının engellenmeye çalışıl-

dığını görebiliyoruz. AKP

içerisinde ise hiyerarşik yapı

daha belirgin ve daha kes-

kin. Bu anlamda üyelerin

itiraz ya da talep etme kültü-

rü gelişkin değil. Kadınların

birbiri ile yarışında parti

politikasından ziyade parti-

de daha eski olan bir kadının

kişisel tercihleri ağırlık kaza-

nabiliyor. Örneğin kadınla-

rın siyasete katılımı ile ilgili

bir eğitim çalışmasına

AKP’den katılmak isteyen ve

seçimlerde muhtar adayı

olacak başörtülü bir kadının

partisi tarafından başörtülü

olması nedeniyle eğitime

katılamayacağı söylenerek

engellenmesi gibi. Partide

daha eski ve güçlü bir ko-

numda olmak, parti politika-

sına aykırı davranmayı bile

meşrulaştırabiliyor.

Seçimlere giderken Antep’te-

ki belediyelere hizmet sunu-

mu açısından bakarsak; bele-

Antep ve Yerel Seçimler

Ayşe & Fatma (Antepli Feministlerden)

12 Yerel Seçimler 2014

“...Listeler

merkezin ve il

yönetimlerinin

müdahaleleri

ile defalarca

değişime

uğradı.”

www.amargidergi.com

Page 13: Yerel Seçimler 2014

diyelerin genel olarak yereldeki hizmet anlayışı eşitlikten çok uzakta. Kadını birey olarak gören değil, aile içinde pasif ve

etkisiz bir eleman olarak, eşine sadık, çocukları için fedakâr anne rolünü pekiştirici çalışmalar yürütmektedir. Büyükşe-

hir Belediyesine ait Sığınmaevi ve Kadın Danışma Merkezi olmakla birlikte, hizmet verme konusunda nüfusa oranla

kesinlikle yeterli değildir. Bu yeterlilik hem nicel hem de niteliksel olarak değerlendirilebilir. Şiddete uğrayan kadının

ilçelerde ise hiç şansı yok çünkü başvurabilecekleri bir mekanizma yok. Kadın çalışması ya da kadına yönelik hizmet

dendiğinde ise belediyeler dikiş nakış kursları, yemek kurslarının bir arada olduğu Anne Merkezleri ya da Hanımlar

Lokali şeklinde mekânların oluşturulmasını anlamaktadır. Gaziantep bünyesindeki belediyeler bu konuda oldukça başa-

rılılar(!) çünkü bu tarz çok sayıda merkez kadınlara ücretsiz hizmet vermektedir. Ancak merkezlerin konumlandığı yer-

lere ve buna göre hizmetin türüne bakıldığında, hedef kitleleri arasında bir hiyerarşinin oluşturulduğu ve ayrımcılık

yapıldığını görmek mümkün. Kent merkezine uzak yoksul mahallelerde kadınlara yönelik çocuk bakımı, okuma yazma

kursu, hijyen eğitimleri ve yasal hakları konusunda “eğitim” çalışmaları düzenlenirken, şehir merkezindeki daha varlıklı

vatandaşların yaşadığı semtlerde spor merkezleri, yüzme havuzları oluşturulup hanımlar lokali bünyesinde bilgisayar

ve resim kursları, yemek ve pasta yapımı kursları gibi hobi faaliyetleri yapılmaktadır. Ancak bu merkezlerde kadınların

toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden dolayı yaşadığı sorunlar gündeme gelmezken, bu yönde hizmet sunmak ya da çözüm

üretmek gibi bir kaygıları da bulunmamaktadır. Büyükşehir Belediye Başkan adayının kadın olmasından ziyade Aile ve

Sosyal Politikalar Bakanlığı yapmış olması, Gaziantepli olması nedeniyle mahallelerden kamu kuruluşlarına ve STKlara

kadar çeşitli yerlerdeki kadınların belediyenin hizmetlerinin kadınlar yararına daha iyi olacağına dair güçlü bir beklenti

ve inanç var. Bu inanç aslında Fatma Şahin’in yoksul kadınların ihtiyaçlarını maddi anlamda daha çok çözüm üreteceği-

ne dair…

Seçimlere neredeyse 1,5 ay gibi bir zaman olmasına karşın halen siyasi partilerin bütün adayları belli değil. Yerele dair

politikalarını görmekse hiç mümkün değil. Özellikle AKP adaylıklar konusunda ketum davranmakla birlikte kol kırılır

yen içinde kalır anlayışıyla hareket ediyor. Tüm partilerin gündeminde ise yolsuzluk ve yolsuzlukla mücadele bulunu-

yor. Ayrıca listelerin tamamlanamamış olması parti içerisindeki çekişmelerin zorlu geçtiğine işaret ediyor.

Mart 2014 13

www.amargidergi.com

Page 14: Yerel Seçimler 2014

Batıkent'te bir mahallede

yaşıyoruz. Yaşadığımız ül-

keyle ya da yerle ilgili, hayat-

larımızı etkileyen, bizim adı-

mıza kararlar alınırken bize

hiç sorulmadı, hiç hesaba

katılmadık. Çoktuk ama yok

sayıldık. Park ve sosyal tesis

alanlarımıza konut ve

AVM'ler yapıldı, otobüs du-

raklarımız elimizden alındı,

itiraz ettik, umurlarında ol-

madı. Ulaşım bize pahalıya

mal oluyor dedik, yine duy-

madılar. Ne zaman ne yiyip

içeceğimize, ne giyeceğimize

ve nasıl davranacağımıza hep

yukarıdan birileri tek tip bir

zihniyetle karar verip bize

dayattı.

Ama şu aralar biz mahalle-

mizde sorunlarımızı birlikte

tartışıyor, çözümleri de bir-

likte üretiyoruz. Yerel seçim-

lere hazırlanıyoruz. Geziden,

mahalle meclislerine, muhtar

adaylığına uzanan bir yolcu-

luk bizimki. Şöyle ki:

Gezi Parkının yıkımını engel-

leme çabası olarak başlayan

ve tüm ülkeye yayılan pro-

testolara Ankara ve tabi ki

Batıkent halkı da dahil oldu.

Batıkent halkı ve gençleri bir

yandan Batıkent yollarında

ve meydanlarında saatlerce,

birikmiş öfkesini haykırarak

yürüyor, bir yandan da Kızı-

lay'daki protestolara katılı-

yordu.

Tüm bunları yaşarken sokak-

ta ne kadar çok olduğumuzu

ve aynı dertlerden muzdarip

olduğumuz halde birbirimizi

tanımadığımızı fark ettik. Bu

sokak/cadde ve meydan

yürüyüşlerinde daha önce

hiçbir siyasi eylem ve yürü-

yüşlere katılmamış olan yaş-

lılar, gençler, kadınlar ve

çocuklar çoğunluktaydı.

Günler ve hatta iki ay süren

bu yürüyüşler sırasında ço-

ğumuz tanış olduk, dost

olduk.

Daha sonraları birlikte oldu-

ğumuzda güçlü olduğumu-

zu keşfetmiş olmanın etkisiy-

le olmalı "şimdi ne yapaca-

ğız" diye sormaya başladık.

Bu ve benzeri sorular Park

Forumlarını ihtiyaç kıldı.

Herkesin bir parkta toplanıp

tartışması zorlaşınca pratik

çözüm olarak herkesin kendi

mahallesinde/parkında top-

lanmasını uygun bulduk.

Her mahalle kendi parkında

toplanırken hem birbirimizi

tanıyor hem de dışarıdan

katılan yabancıyı ayırt edebi-

liyorduk. Bu durum bir gü-

venlik ağı oluşturuyor, her-

hangi bir provokasyonu da

engellemiş oluyordu. Za-

manla toplanmalarımıza

"Mahalle Meclisi" adını ver-

dik. Özlediğimiz demokrasi-

yi kendi meclisimizde uygu-

layabiliriz diye düşündük.

Herkesin katılabildiği ve

kendini özgürce ifade edebi-

leceği bir meclis olmalıydı

bizimki. Yaşadığımız mahal-

lenin/semtin sorunlarını ve

çözümlerini birlikte tartıştı-

ğımız, daha insana yaraşır

bir mahallede yaşamanın

taleplerini birlikte oluştura-

bileceğimiz kendi meclisi-

miz.

Burada en çok dikkatimi

çeken şuydu: Kadınlar yürü-

yüşler sırasında da park top-

lantılarında da gecenin geç

saatlerinde sokağa çıkmış

olmanın keyfini yaşıyorlardı.

Çünkü normalde bu kadar

geç saatte ve bu kadar rahat

sokakta olamazdık. Kalabalık-

tık ve biz bizeydik. Galiba bu

yüzden kendimizi güvende

hissediyorduk.

Normal zamanda yaşayama-

dığımız bir durumu yaşıyor

olmanın keyfini de çıkararak

çokluğumuzla ve coşkumuzla

süreçte yer aldık. Sokakta

herkesle birlikte yürüdük.

Mecliste de var olmak ve söz

söylemek istedik. Bizim de

kadın olmaktan kaynaklanan

sorunlarımız vardı. Bunları

dile getirmek ve taleplerimizi

anlatmak için Mahalle Mecli-

sinde yer aldık. Sayımız za-

man zaman azaldı, fakat ısrar-

lı ve istikrarlı olarak devam

ettik. Çünkü mahalle sorunu

denilince bunlardan en çok

kadınlar muzdariptiler. Okul

ve çocuk kadının sorunuydu.

Engelli ve hasta bakımı da.

Yoksulluk en çok kadını etki-

liyordu. Hal böyle olunca

Mahalle Meclislerinde en çok

kadınlara söz hakkı doğmalıy-

dı. Biz yine de az konuşarak

(alışkanlık icabı) çok olan

dertlerimizi anlatmaya çalış-

tık. Yürütmede ve komisyon-

larda görev aldık. Ayrıca ka-

Geziden Mahalle Meclislerine, Muhtar Adaylığına...

Fecire Yazan

14 Yerel Seçimler 2014

“…sokakta

herkesle birlikte

yürüdük.

Mecliste de var

olmak ve söz

söylemek

istedik.“

Page 15: Yerel Seçimler 2014

dınların kendi sorunlarını tartışıp görünür kılmak ve taleplerini oluşturmak, mahallede kadınlara dönük eylem ve etkin-

likler vb. çalışmalar yapabilmek için Kadın Komisyonu oluşturduk.

Şimdi mahalle meclislerinde mahallenin sorunlarını tartışıp çözüm yollarını birlikte buluyoruz. Bu bağlamda Yerel Yö-

netim Seçimleri ülkenin olduğu kadar mahallenin de gündeminde. Neler yapabileceğimizi konuşuyoruz. Muhtarlık bizi

çok ilgilendirdiğinden bu konuya yoğunlaştık. Nasıl bir muhtarlık istediğimizi tartıştık. Muhtar adayı çıkarmaya karar

verdik. Meclisimiz kadınlara dönük pozitif bir tutum alarak adayın kadın olması yönünde eğilim gösterdi. 3 kadın, aday

olmak istediğini söyleyince ön seçim yapıldı. Seçilen, mahalle meclisimizin muhtar adayı oldu. Diğer aday arkadaşları-

mızdan biri aza olmak üzere devam ediyor. Seçim kampanyasına kadınlar aktif olarak katılıyorlar. Şimdi kampanyamızı

coşkuyla sürdürüyoruz. Ev ev gezerek kapıları çalıyor, kendimizi tanıtıyoruz. Bu sırada kadınlardan ilginç öneriler ve

talepler geliyor. Bu da bize yerel yönetimlerin kadınlara dönük neler yapabileceğinin ipuçlarını veriyor.

Bir kadın olarak aday olmak hem erkek egemen bir zihniyet karşısında kendini var etmek hem de hemcinslerinizin talep-

lerini dile getirmek için iki kat çalışmayı gerektiriyor. Neyse ki kadınlar kadın aday/kadın muhtar konusuna çok sıcak

bakıyorlar ve kapılarını daha rahat açıyorlar. "Kadınlar daha sorumlu davranır ", "Bizi bizden biri daha iyi anlar" diyor-

lar.

Mart 2014 15

Page 16: Yerel Seçimler 2014

Ben Asya Elmas,

Gezi Parkı direnişiyle beraber aktif olarak LGBT hareketinin içinde yer aldım. Aynı zaman-

da hêvî LGBTI inisiyatifinin kurucusu ve aktivistiyim.

Gezi parkı direnişinden sonra LGBTI hareketi ‘Siyasi Talepler ve Katılım Platformu’ adı

altında toplantılar düzenledi. Ben de bu toplantılara katılan bir aktivisttim. Aldığımız ka-

rarlar doğrultusunda artık LGBTI bireylerin de yerellerde belediye meclislerinde bizi temsil

edip haklarımızı savunması ve belediye hizmetlerinden daha iyi yararlanmamız için aday

olması fikri çıktı ve aday aranmaya başlandı. Benim grubum hêvî aktivistlerindeki arkadaş-

larımızla yaptığımız toplantılarda neden trans sex işçisi bir arkadaşımız aday olmasın den-

di. “Hem görünürlük ve hem temsiliyet açısından en iyi aday sensin, aday olmalısın” görü-

şü hakim oldu. Ben de arkadaşlarımın desteğiyle aday olmaya karar verdim.

Farkında değiliz ama belediyeler çok önemli bir noktada duruyor. Hepimiz bir evde, bir

mahallede, bir semtte, bir şehirde yaşıyoruz ve bunlar da belediyelerin yönetimindedir.

Yaşamımız belediyelerin yönettiği yerlerde geçiyor. Eğer belediye meclisine girersek beledi-

yelerin imkanlarından LGBTI bireylerin eşit şekilde yararlanmaları için çalışmalar yürütece-

ğiz. Aynı zamanda belediyelerde ve mahallelerde LGBTI dernek ve aktivislerinin ortaklaşa

düzenleyeceği toplantı, seminer, eğitim çalışmaları yapıp hem belediye çalışanlarının hem

de yerelde oturan halkın homofobi ve transfobiden arınmalarını sağlayacağız. LGBTI birey-

lerin istihdam, barınma, sağlık, eğitim hizmetlerinden yararlanmaları, semt sakinleri ve

esnafların LGBTI bireylere ayrımcılık yapmamaları, dışlamamaları için farkındalık çalışma-

larını sürdüreceğiz. Kadıköy Belediyesini LGBTI dostu bir belediye haline getireceğim.

Tanıdığım tanımadığım birçok insandan destek ve tebrik mesaj aldım, konuşmaları duy-

dum.

HDP, LGBTI dostu bir partidir. Zaten tüzüğünde de kesinlikle homofobik ve transfobik

olan hiçbir davranış ve tavra izin vermez, gerekirse partiden ihraç eder.

hêvî lgbtı inisiyatifinin kurucusu ve aktivistiyim: Adayım.

Asya Elmas

16 Yerel Seçimler 2014

Page 17: Yerel Seçimler 2014

6360 sayılı Kanun: “Yerel Demokrasi mi Merkezileşme mi?”

Duygu Dalgıç

17 Yerel Seçimler 2014

6360 Sayılı Kanun ve Türkiye Yerel

Yönetim Sistemine Etkileri

Anayasa’nın 127. maddesinde yerel yöne-

timler; il, belediye ve köy halkının mahalli

müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere

kuruluş esasları kanunla belirtilen, karar

organları kanunda gösterilen ve seçmen-

ler tarafından seçilerek oluşturulan kamu

tüzel kişileri olarak düzenlenmiştir. Ve

yerel yönetimler; belediye, il özel idaresi

ve köy olarak sınıflandırılmıştır.

6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Beledi-

yesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile Bazı

Kanun ve Kanun Hükmünde Kararname-

lerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun-

la yapılan değişiklikle, mevcut 16 büyük-

şehir belediyesine 13 kent daha eklenmiş-

tir (R.G. 06.12.2012, No: 28489). Son olarak

6360 sayılı Kanunda, 6447 sayılı Kanunla

yapılan bir değişiklikle Ordu kenti de

büyükşehir haline getirilmiştir (R.G.

22.03.2013, No: 28595).

Yeni büyükşehirlerin kurulmasına ilişkin

yasa, TBMM’ne gelmeden önce hazırlık

aşamasında, konu hakkında ilgili kurum-

ların, belediye birliklerinin, belediyelerin,

sivil toplum örgütlerinin ve meslek odala-

rının görüşleri alınmadan hazırlanmıştır.

6360 ve 6447 sayılı Kanunlar ile Türkiye

Yerel Yönetim sistemine getirilen düzen-

lemeler;

14 il belediyesi; Aydın, Balıkesir, De-

nizli, Hatay, Malatya, Manisa, Kahra-

manmaraş, Mardin, Muğla, Tekirdağ,

Trabzon, Şanlıurfa, Van ve Ordu, bü-

yükşehir belediyesi statüsünü alacak-

tır.

Yeni kurulacak 14 büyükşehir beledi-

yesi ile mevcut büyükşehir belediyele-

rinin; Adana, Ankara, Antalya, Bursa,

Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Gazi-

antep, İzmir, Kayseri, Konya, Mersin,

Sakarya ve Samsun, sınırları olmak

üzere 30 büyükşehir belediyesinin sınırı il

mülki sınırı olarak genişleyecektir.

30 Büyükşehir belediyesinin sınırı il mül-

ki sınırı olarak genişletilerek;

Büyükşehir sınırları içindeki 1032 belde

belediyesi ve 16.082 köyün tüzel kişiliği

kaldırılmış,

Köyler ve belde belediyeleri mahalle ola-

rak ilgili ilçe belediyesine bağlanmıştır.

TÜİK 2011 verilerine göre, nüfusu iki

binin altında kalan 599 belde belediyesi

Mart 2014 mahalli idareler genel seçimin-

den itibaren KÖYE dönüştürülmektedir.

Buna göre, şu anda var olan ve 30 Mart 2014

mahalli idareler seçimleriyle oluşacak bele-

diyelerin sayıları aşağıdaki tabloda görüldü-

ğü gibidir:

Yeni büyükşehir belediyesi olan Manisa öze-

linde bir örnekle somutlaştıralım. Manisa’da

toplam yerleşim yeri sayısı; ilçe, belde, köy

ve bağlıları ile birlikte 1584’tür. Üstelik bu-

günkü il merkezi ile ilçelerdeki mahalle bö-

lünmeleri hiç katılmadan bu sayıya erişil-

Sayı Belediye

Türleri Mevcut Yeni Durum

Büyükşehir 16 30

Büyükşehir İlçe 143 519

İl 65 51

İlçe 749 398

Belde 1.977 357

TOPLAM 2.950 1.354

2003 yılında başlayan

yerel yönetimler

alanında yapılan

düzenlemeler ve

özellikle 2013 yılında

yasalaşan 6360 sayılı

Kanun ile belediye

sayısı 1354’e

düşürülmüş ve yerel

yönetim sistemimiz

açısından önemli bir

değişim

yaşanmaktadır.

www.amargidergi.com

Page 18: Yerel Seçimler 2014

mektedir. Büyükşehir belediye

başkanı seçilecek bir kişinin, mesa-

felerden bağımsız biçimde, yönet-

me yetkisine sahip olduğu tüm

yerleşmeleri dönem boyunca yal-

nızca 1 kez gidip görmek ve ziya-

ret etmek istemesi ve her gün bir

yerleşmeye gitmesi durumunda

görev süresi bu ziyaretler için dahi

yeterli olmamaktadır. Üstelik bu

hesaplamada, ilçelerdeki mahalle

bölünmeleri hiç dikkate alınma-

mıştır.

Büyükşehir Belediyelerinin yerel

kamu hizmetlerini, il sınırları için-

deki yerleşmelere ve vatandaşlara

götürmesi gerekmektedir. Örne-

ğin, 2,5 milyon nüfuslu Konya

Büyükşehir Belediyesinin hizmet

alanı 41.000 km2 iken, 17 milyon

nüfuslu Avrupa Birliğine üye olan

ülkelerden Hollanda’nın hizmet

alanı 41.500 km2dir. Bir yandan

hizmete ulaşmak zorlaşırken, di-

ğer yandan alınan hizmetler (su,

kanalizasyon vb.) pahalılaşması

kaçınılmaz olacaktır.

Bu düzenlemeler; Anayasanın 127. Mad-

desindeki “yerinden yönetim” ilkesi,

Avrupa Birliğinin “hizmetlerin halka en

yakın birimler eliyle görülmesi – subsi-

diarite” ilkesi ve Avrupa Yerel Yönetim-

ler Özerklik Şartının 5. Maddesi, “yerel

yönetim sınırlarında değişikliğin, im-

kanlar dahilinde bir referandumla ger-

çekleştirilmesi gerekir” ilkesi dikkate

alınmadan gerçekleştirilmiştir. 31 Mart

2014 tarihi itibarıyla mevcut yasal dü-

zenlemeler, ülkemizdeki yerel yönetim-

lerin hizmetlerin yerelden sağlanması

ve hemşehrilerin kentsel karar alma

süreçlerine katılması ve demokratik

yerel yönetim sistemi açısından büyük

sıkıntılar yaşanmasını beraberinde geti-

recektir.

Yapılan bu düzenlemeler sonucunda

Türkiye nüfusunun %76’sı büyükşehir

belediye sınırlarında, %16’sı diğer bele-

diyelerde ve %8’i de köylerde yaşaya-

caktır.

Mart 2014 18

Belediye ve

Köyler

Nüfus

Mevcut Yeni Durum

Büyükşehir

Belediyeleri

35.467.356 58.053.547

Diğer Belediyeler 28.275.691 12.070.171

Toplam Belediye

Nüfusu

63.743.047 70.123.718

Köyler 11.884.337 5.503.666

TOPLAM 75.627.384 75.627.384

Page 19: Yerel Seçimler 2014

büyükşehir belediyeleri; ticari

amaç taşımayan yapılar için yürür-

lükteki imar mevzuatı doğrultu-

sunda yörenin geleneksel, kültürel

ve mimari özelliklerine uygun tip

mimari projeler yapar veya yaptı-

rır’ düzenlemesi yer almaktadır.

Yasa ile tüzel kişiliği kaldırılan ve

mahalleye dönüşen köylerde

"yörenin geleneksel, kültürel ve

mimari özelliklerine uygun tip

mimari projeler" yapılması ve bu

projelerin uygulanması öngörül-

müştür. Mahalleye dönüşen ve

"ruhsatlı yapılaşma" kavramı ile

tanışacak olan köylerde kısa süre

içinde ortaya çıkacak olan karma-

şanın giderilmesi açısından bir

çözüm arayışı gibi düşünülmüş

olan bu düzenleme ile köylerimi-

zin tek tip yapılarla donatılması

riski ortaya çıkacaktır.

Yasa ile köy tüzel kişiliğini yani

kimliğini yitiren bu köyler, böylesi

bir uygulama ile de kimliğinden

tümüyle uzaklaşma ve kendi kül-

türüne yabancılaşma riski ile karşı

karşıya kalacaktır. Her ne kadar

düzenlemede "yörenin geleneksel,

kültürel ve mimari özelliklerine

uygun tip mimari projeler" tanım-

laması getirilmişse de, özellikle

belediyelerin teknik, mimari ve

sanatsal kapasitesi düşünüldüğün-

de, projelerde başarıdan çok hayal

kırıklığı yaşanması olasılığı büyük-

tür. Bu durum, yerel kimliğin bu-

güne kadar gelebildiği bazı köyle-

rin de taklit yapılarla dolması,

kimliğinden uzaklaşmasına neden

olabilecektir.

Yapılan değişiklikle, büyükşehir

belediyeleri ile nüfusu 100.000

üzerindeki belediyeler kadınlar ve

çocuklar için sığınma evi açmak

zorundadırlar. Diğer belediyeler

de mali durumları ve hizmet önce-

Mart 2014 19

6360 sayılı Kanun ile büyükşehir

belediyelerinin sınırları il mülki

idare sınırı olacağından, bu iller

sınırındaki tüm köy ve beldeler

mahalleye dönüştürülmüş olup,

bu durum yerel yönetim kültürü-

nün pek çok yerleşmeden silin-

mesine ve ortadan kalkmasına

neden olacaktır. Oysa ki, Anado-

lu topraklarında bugüne kadar

varlığını sürdürmüş yerleşmele-

rin bir bölümünde belediye kül-

türü, Cumhuriyet’ten de eskiye

dayanmaktadır. Örneğin; bu Yasa

ile kapatılacak ve mahalleye dö-

nüşecek olan İzmir‘in Ödemiş

ilçesi, Birgi Beldesi‘nde belediye

teşkilatının kuruluş tarihi

1889’dur. Osmanlı öncesinde,

Aydınoğlu Beyliği‘ne başkentlik

yapmış, yerleşim tarihi ilk çağlara

uzanan bir yerleşmenin 123 yıllık

belediyesi kapatılırken, önemli

bir yerel yönetim kültürü de orta-

dan kaldırılmakta ve yok edil-

mektedir.

Bir diğer önemli düzenleme ise il

özel idarelerine ilişkindir. Mevcut

büyükşehir belediyesi olan (16)

ve yeni kurulan büyükşehir bele-

diyesi (14) illerde, 30 il özel idare-

sinin tüzel kişiliği kaldırılmakta-

dır. İl Özel İdaresi karar organı

olan İl Genel Meclisi tüzel kişiliği

kaldırıldığından, hemşehriler 30

İl’de seçimde il genel meclisi üye-

lerini seçemeyecektir. Yerel de-

mokrasi açısından, hemşehrilerin

seçme hakkını kullanarak seçtik-

leri il genel meclis üyelerini seç-

memelerine karşın; merkezi yö-

netimin taşra teşkilatı olan valilik

yapılanması tüzel kişiliği devam

etmektedir.

Mahalleye Dönüşen Köylerde;

‘ilçe belediyeleri veya ilçe beledi-

yelerinin talep etmeleri hâlinde,

liklerini değerlendirerek kadınlar ve

çocuklar için sığınma evleri açabilecek-

lerdir. Elbette, kadına yönelik şiddet ve

aile-içi şiddetin önlenmesinde önemli

bir araç olarak kabul edilen sığınma

evlerinin açılmasının zorunlu haline

getirilmesi önemli bir gelişmedir. An-

cak, ilgili kadın örgütlerinin sığınakla-

rın açılması ve işletilmesi sürecinde yer

almasına ilişkin bir düzenlemenin ol-

maması, belediyelerin konuya ilişkin

yaklaşımları ve uzman personel yapısı

göz önünde bulundurulduğunda, çok

önemli bir araç olan sığınma evi uygu-

lamalarında istenmeyen deneyimlerin

yaşanma riskini taşıyacaktır.

Kamu Yönetimi sistemimize yeni bir

kurum olarak Yatırım İzleme ve Koor-

dinasyon Başkanlığı eklenmiştir. Kamu

kurum ve kuruluşlarının yatırım ve

hizmetlerinin etkin olarak yapılması,

izlenmesi ve koordinasyonu amacıyla

büyükşehir belediyelerinin bulunduğu

30 ilde valiye bağlı olarak kurulacaktır.

Yatırım İzleme ve Koordinasyon Baş-

kanlığının görevleri, afet ve acil yardım

hizmetlerinin koordinasyonu ve yürü-

tülmesi, ilin tanıtımı, gerektiğinde mer-

kezi idarenin taşrada yapacağı yatırım-

ların yapılması ve koordine edilmesi,

temsil, tören, ödüllendirme ve protokol

hizmetlerinin yürütülmesi, ildeki kamu

kurum ve kuruluşlarına rehberlik edil-

mesi ve bunların denetlenmesi, şeklin-

de düzenlenmiştir. Bununla birlikte,

Maliye Bakanlığınca, Yatırım İzleme ve

Koordinasyon Başkanlıklarının görev

ve sorumluluklarını yerine getirebilme-

si için her yıl İçişleri Bakanlığı bütçesine

yeterli ödeneğin konulacağı, düzenlen-

miştir.

Yatırım İzleme ve Koordinasyon Baş-

kanlıkları, 30 büyükşehir belediyesinde

il özel idarelerinin kapatılmasıyla orta-

ya çıkması olası boşluğu doldurmak

amacıyla valinin idaresinde oluşturul-

muştur. Böylelikle günümüzde il genel

www.amargidergi.com

Page 20: Yerel Seçimler 2014

Mart 2014 20

meclisleri aracılığıyla, seçilmiş yerel karar vericilere ait olan, yerel yatırımlara yönelik bazı karar ve tercihler, doğru-

dan merkezi idarenin atanmış görevlilerine alınmaktadır.

Son olarak yukarıdaki tespitler ışığında, Bütünşehir Belediye Yönetimi anlayışının, Türkiye’de güçlü ve etkin hiz-

met üreten yerel yönetimleri ve yerel demokrasiyi zedeleyeceği değerlendirmesinde bulunmak şaşırtıcı olmayacak-

tır. Mevcut yerel yönetim yapısında, siyasal ve toplumsal hayata katılımlarının, hizmetlere erişimlerinin önünde

birçok engel olan kadınların durumunun ise getirilen bu yeni düzenlemelerle iyiden iyiye zorlaşacağını söylemek

yanlış olmayacaktır.

www.amargidergi.com

Page 21: Yerel Seçimler 2014

İzmir’de Seçime Giderken: “Kaldırımlar Daraldıkça Siyasetin Alanı da Daralıyor”

Gülizar Aytekin

21 Yerel Seçimler 2014

Parti liderleri yerel seçimlere ilişkin yaptıkları konuşmalarda eksik oldukları konular hak-

kında vaatlerde bulundular. Bunların en önemlilerinden biri de uygulayamadıkları cinsiyet

kotasıydı. Bu yüzden yerel seçimlere az bir zaman kala yerele ilişkin kadın temsili, gündem-

lerimizin başına taşındı. Cinsiyetler arası eşit temsilin sağlanabilmesi için kadınlardan yana

kotada ısrar etmek, adayların belirlenmesinde partiler içinde tartışmalara, uzayan MYK top-

lantılarına, istifalara, ayak sürümelere ve hatta protestolara neden oldu. Oysa siyasi partiler-

de azımsanamayacak bir emek sergileyen ve yerelin politikalarında yeterince irade sahibi

olamayan kadınlar kotaya ihtiyaç duymakta, temsil imkânını kota sayesinde yakalayabil-

mektedir.

Yerel seçimlerde kadınlara kota müjdesi veren birkaç parti yine aday belirleme sonrasında

görüldüğü üzere sınıfta kaldı. Gündemlerinde eşit temsili sorunsallaştırmış, tüzüklerinde

buna çözüm üretmiş gibi görünen partiler aday belirleme aşamasında oy kaygısı ve erkekle-

rin yükselen itirazlarıyla İzmir’de de eski tutumlarını değiştiremediler. Kadının da siyasette

yeri olması gerektiğini söyleyen CHP, AKP ve MHP’nin İzmir’de belediye başkanlığında

toplam kadın aday sayısı sadece dört. HDP ise, BDP'nin kota meselesine ilişkin deneyimi ve

eş başkanlık sistemi ile cinsiyetler arası eşit temsili sağlamakta. HDP’nin İzmir’de doğrudan

kadın belediye başkan adayı on beş, eşbaşkanlık sistemi ile de toplam otuzdur.

CHP’nin yıllardır yerel ve genel seçimlerde İzmir'deki oy düzeyinin yüksekliğinden, burada

daha çok CHP üzerinden örnek vermeyi uygun buldum. Hükümetin kadın aleyhine politi-

kalarını sert eleştiren, her fırsatta seçme seçilme hakkını kadınlara kazandıran bir parti ol-

duklarının altını çizen muhalefetin, İzmir’de belediye başkanlığı için kadın aday sayısının

düşüklüğünü nasıl yorumlamalıyız? Ana muhalefet parti başkanı bir konuşmasında “Bir

diktatör var, kadınların kaç doğum yapacağına o karar veriyor. Ne zaman doğuracaklarına

o karar veriyor. Nasıl doğum yapacaklarına o karar veriyor. Hamile kadınların sokağa çık-

mamasını öneriyor. …sizin bedeniniz üzerinden siyaset yapanlara ders vermek boynunuzun

borcudur…”2 diyerek iktidarı eleştirmişti. İzmir'de ise bildiğimiz üzere CHP kadrolarında

oldukça fazla sayıda kadın yıllardır yer almakta. Tüm bu söylemlere rağmen kadın aday

sayısındaki düşüklük (aday adayı kadın sayısının fazla olmasına rağmen) CHP'nin bu mese-

leyi yeterince sorunsallaştırmamış olması ve kendi içindeki somut cinsiyetçiliği yeterince

gündemleştirerek kota meselesini sahiplenmediği anlamına gelir.

“Sömürünün objektif birçok yönü alışkanlıkla ilgilidir. Alışkanlıklarınızı değiş-

tirebilirseniz, yeni ve farklı alışkanlıklar edinmemiz daha doğal gelişecektir ki

bu büyük bir adımdır. Bulaşıkları yıkar, evi temizler ve bunları yaparken de

daha az erkek hissetmezseniz, yeni alışkanlıkların gelişmesine yardım ediyor-

sunuz demektir...

Cinsiyetçi değilmiş gibi rol yapın ve böyle oynamayı sürdürün. Bunu bir oyun

gibi düşünün. Özel düşüncelerinizde dilediğiniz gibi, kadından daha üstün

olduğunuzu düşünün. Ancak bu oyunu ne kadar inandırıcı oynarsanız – yani

bulaşıkları yıkar, alışverişi yapar, evi temizler ve çocuklarla ilgilenirseniz –

örneklemeler yaratıyorsunuz, özellikle maço pozlarındaki birçok erkeğe. Esas

sorun ise benim buna inanmamam. Söylediklerinizi yapmayı sürdüreceğinize

inanmıyorum. Bulaşıkları yıkamak bir şey, her gün ama her gün çocuk bezi

değiştirmek başka bir şey...”

Simone de Beauvoir1

www.amargidergi.com

1 Gerassi’nin 1976 Tarihli Beauvoir Röportajı: 25. Yılında “İkinci Cins”,

http://www.5harfliler.com/gerassinin-1976-tarihli-beauvoir-roportaji-25-yilinda-ikinci-cins/

2 http://www.haberler.com/kilicdaroglu-turkiye-akp-nin-arka-bahcesi-5231928-haberi/

Page 22: Yerel Seçimler 2014

zümü bağış toplamaya bırakan bir kentte kadın dostu

kent olmanın iddiası havada kalır6.

Kent yoksullarının başında yer alan kadınlar, kentin

imkânlarından da dışlanıyor. Kentli olmak yerele iliş-

kin kararlarda yer almak, hizmetlerden yararlanmak,

sağlıklı bir çevrede yaşamak, fırsat eşitliği içerisinde

eğitime ve gerekli niteliklere sahip olmaksa, kadınların

kentlerdeki durumu, neden kent yoksulluğunda başı

çektiklerini daha iyi açıklar. Gündelik hayatın devini-

mini sağlayan kadınlar, kenti kullanmada kısıtlamalar-

la karşılaşıyorlar. Kadınlar, hastane ve sağlık ocakların-

da, pazarlarda, alışveriş merkezlerinde, hanedeki her-

kes için zaman ve emek harcarlar. Tüm bunlara rağ-

men bu mekânların hizmetlerini doğru düzgün alama-

yan yine kadınlardır. Ulaşım, erişim ve hizmet, kadın-

ların mekânın kullanımına ilişkin deneyimlerini göz

önüne seriyor. İzmir'de şehir merkezinde artık herke-

sin arabasının olması gerekiyor. Kadınların ise çoğun-

lukla arabaları yok ve bilindiği üzere toplu taşıma

araçlarını kullanıyorlar. Kaldırımlar gittikçe daralıyor,

olanların üzerini ise arabalar işgal etmiş durumda.

Kentsel dönüşüm devam ediyor ve merkeze yakın ya-

şayan insanlar dönüşüm adıyla şehrin periferisine gön-

deriliyor. Kadınların yaşadıkları mahallelerden şehrin

merkezine inmeleri zorlaşıyor. Kadifekale'den kentsel

dönüşümle İzmir'in merkeze uzak ve çok katlı TOKİ

binalarına mecbur bırakılan Kürt kadınlarının durumu

bunu örneklemektedir.

Dünyada ve yaşadığımız ülkede kadınların mülkiyet

sahipliğindeki oranları hatırlanacak olursa kota ve

kadınlara yönelik diğer pozitif ayrımcılıklar hala

önemli bir ihtiyaç. Yerele ilişkin politika üretebilmek,

kentli olmak ve kente sahip çıkmak, yurttaş olarak

kentin yönetiminde söz sahibi olabilmek kadınlar için,

artık tek kişilik alan bırakılan kaldırımlarda akrobasi

yapmak kadar çetrefilli. Nasıl ki kaldırımlar gün geç-

tikçe daralıyorsa siyaset sahnesinde de kadının var

oluş olgusu zorlaşıyor. Bunun tek bir nedeni olmadığı

gibi, tek bir sonucu da yok.

Mart 2014 22

Kota sorunsalında esas problemlerin başında parti

içinde emek veren kadınların görünmez kılınması,

aidiyetin ve oy kaygısının cinsiyet eşitsizliğinin çözü-

münü engellemesidir. İktidar mekanizmalarının sı-

nırsız güçlendiği, duyguların sömürgeleştiği, sürük-

lenişin, kayboluşun çağında, asıl sorun politik bir

alana girmek değil, burada özne olabilmek3.

Bunu çözecekmiş gibi söylemlere sahip olmak çözü-

mü mümkün kılmamaktadır. Zor olan kemikleşmiş

cinsiyetçi kültürün nasıl alt edileceğidir. Bu yüzden

de bağımsız politika yapan kadın örgütlerinin varlığı

elzem. Kazanılan hakların elimizden kolaylıkla alın-

dığı, kadınların konumlarının her geçen gün kötüleş-

tiği bu zamanda pratikte sergileyeceğimiz politika

büyük önem arz ediyor. Bu yüzden politika yürütü-

len alanlarda kendi gündemlerimizle var olabilmek,

mücadeleyi bu hatta yürütebilmek gerekir. Bunu

yaparken de siyaset sahnesinde yer alan ya da almak

isteyen kadınların, yereldeki kadın aktivistlerle yan

yana gelebilmek, praksisi birlikte inşa edebilmek gibi

bir kadın bakış açısı edinmesi gerekir.

İzmir yerelinden devam edersek İzmir 2010 yılında

“kadın dostu kent” unvanını aldı. Kadın dostu kent

iddiasında olması gereken, yereldeki kadınların sı-

kıntılarından, taleplerinden haberdar olmak ve çö-

züm üretebilmektir. Kadınlar için yaşanabilir kent-

kadın dostu kent- eşitlikçi kent bir hayal ürünü değil,

cinsiyet eşitlikçi politikaların bir sentezi4. Bu unvana

sahip kentlerin, sığınaklardan tutun da danışma mer-

kezlerine, kreşlerden kent ile ilgili karar aşamalarına

katılımına kadar birçok konuda, kent yoksullarının

başında gelen kadınlar için yapısal değişikleri hayata

geçirmeleri beklenir. 6360 sayılı Kanun’un 17. mad-

desi “Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000’in

üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için ko-

nukevleri açmak zorundadır. Diğer belediyeler de

mali durumları ve hizmet önceliklerini değerlendire-

rek kadınlar ve çocuklar için konukevleri açabilirler”

hükmü ile belediyenin görev ve sorumlulukları arası-

na sığınma evi açmak eklenmiştir5. Nüfusu dört mil-

yona yaklaşan İzmir’de sığınma evi sayısı sadece altı

tanedir. Zira biz İzmir’de yakın zamanda bir beledi-

yenin sığınak açmak için bağış isteyen afişlerini de

gördük. Sığınak açmak için bütçe oluşturmayan, çö-

www.amargidergi.com

3 Pınar Selek, “Politika Hayatta”, Amargi, Sayı: 11, 2008, ss. 5-7

4 L.Yıldız Tokman, “Kente Sahip Çıkarak Yerel Siyaseti Dönüştürmek”, Amargi, Sayı:11, 2008, ss. 32-35

5 Bu eklemenin 2005’te 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’nun 14/1-a maddesinde “Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50.000'i geçen belediyeler, kadınlar ve çocuklar için koruma evleri

açar.” hükmü ile de getirildiği söylenebilir. ‘Konuk evi’ açma zorunluluğu 6360 sayılı kanunla düzenlenmiştir.

6 İzmir 2010 yılında BM tarafından “kadın dostu kent” unvanını aldı.

Page 23: Yerel Seçimler 2014

“Bence belediyenin imkânları sonsuz, tabii yapmak isterse, niyeti varsa.”

Canan Kızılaltun ile Nilüfer Belediyesi üzerine söyleşi, İlknur Üstün

23 Yerel Seçimler 2014

Yerel yönetimlerde cinsiyet eşitliği uygulamaları deyince hemen örnekler verilen beledi-

yelerden biri, Nilüfer Belediyesi. Nedir Nilüfer belediyesinin alamet-i farikası? Somut

örneklerle değerlendirirsen…

Cinsiyet eşitliği açısından baktığımda kadın meclis üyesi sayımız maalesef çok iyi değil. 31

meclis üyesinin sadece 3’ü kadın. Belediyemizde 19 müdürlük var; 5’i erkek 14’ü kadın. 5

başkan yardımcısının biri kadın. Aslında Nilüfer Belediyesini kadınlar yönetiyor diyebili-

riz. Türkiye’nin ilk ‘eşitlik birimi’ni kurması, bir ‘eşitlik politikası’nın olması, ‘cinsiyete du-

yarlı performans ölçümü’ yapması, insan kaynakları politikasında cinsiyete duyarlı davran-

mayı taahhüt etmesi önemli.

Belediyenin yaptığı tüm hizmetlere cinsiyet eşitliğinin gözetilmesi zorunlu. Ama uygula-

mak o kadar da kolay olmuyor. Belediyemizde işe başlayan tüm personel oryantasyon eği-

timi alır mesela. Bu eğitimlerden biri de cinsiyet eşitliği ve yerel yönetimler; yaptığı işe göre

neler yapması gerektiği, süreçlerimiz anlatılır. Ama dediğim gibi işleyişte her şey anlattığı-

mız ya da beklediğimiz gibi gitmiyor, o yüzden de önlemler alıyoruz. Belediyemizin bir

süreç haritası var ve o süreç haritasına ‘iş ve hizmet geliştirme süreci’ ekledik. Dışardan ya

da içerden gelen her proje fikri ya da uygulanacak her proje önce cinsiyet etki değerlendir-

mesine tabii tutulacak, sonra sağlık etki değerlendirmesi, engelliler açısından değerlendiril-

mesi ve bu üç onayı almadan uygulanmaya konulmayacak.

Eşitlik birimi tüm tasarım ekiplerinde temsil ediliyor ve müdahale ediyor. Proje aşamala-

rında mimarlarla birlikte çalışıyor. Stratejik plan çalışması yapılıyor şu anda belediyelerde,

süreç başladı. Eşitlik Birimi tüm adımlarda ve tüm ekiplerde olup bir uzmandan da danış-

manlık alarak 2014-2019 yıllarına ait stratejik planını ve bütçesini tamamen cinsiyete duyar-

lı yapmaya çalışacak. Çalışmayacak aslında bunu beş yıl önce denemiştik, artık yapacak.

Tüm çalışmaları sağlıklı yapabilmek için veriler ve bu verilerin nasıl toplandığı çok önemli.

Eşitlik Birimi olarak yaptığımız ilk iş bu olmuştu; tüm verilerin cinsiyete duyarlı toplanma-

sı. Tüm anketlerimizi cinsiyete duyarlı yapıyoruz, hepsini revize ettik. Yeni hiçbir anket

Eşitlik Biriminin onayı olmadan yapılamıyor. Yine tüm otomasyon sistemimizi ve yazılım-

larımızı da buna göre değiştirdik. Verileriniz cinsiyete duyarlı olunca hizmetleri planlarken

de ona göre planlıyorsunuz. Çünkü Nilüfer’de yaşayan kadınların ve kız çocuklarının yüz-

de yüz olmasa da bizden beklentilerini ölçmüş oluyoruz.

Somut örnekler vermeye devam edersek; tüm basılı materyallerimiz mutlaka cinsiyete du-

yarlı tasarlanır. Tüm tasarım ekibi ve haber ekibi cinsiyete duyarlı habercilik, dil ve tasarım

eğitimleri aldı. Asla basın metinlerimizde ya da basılı herhangi bir mecramızda ‘bayan’

kelimesi, ‘kadınlarımız’ kelimesi kullanılmaz, çünkü kullanılamaz. Örneğin spor kulübü-

müzün futbol kurslarının duyurusu ile ilgili afiş tasarlanırken kız çocuk da konuldu tasarı-

ma ve futbol kursuna iki kız öğrenci kayıt yaptırdı. Zaten tepkilerden hemen doğru bir iş

yaptığınızı anlıyorsunuz. Kimse de ‘aaa kızlar futbol oynar mı?’ demedi. Spor kulübündeki

arkadaşlarımız baştan olmaz demişlerdi ama yıkmak gerekiyor bu kalıpları. Eşitlik Birimi-

nin işi de bu zaten. Ve aslında belediyede feminist olmak burada işe yarıyor.

Page 24: Yerel Seçimler 2014

Mart 2014 24

Peki politikaların oluşma, karar ve uygulama

aşamalarına orada yaşayanlar da katılabiliyor

mu, ya da kimler katılabiliyor? Katılım için ne

tür yöntemlerin, yapıların olduğunu, bu yön-

temlerin ne kadar işlediğini, yarattığı somut

sonuçlarıyla anlatır mısın?

Nilüfer Belediyesi öncelikle stratejik plan yapar-

ken tüm iç ve dış paydaşları yani işbirliği yaptığı

tüm kamu kurum ve kurumlarını, meslek örgüt-

lerini, sivil toplum kuruluşlarını, kadın örgütleri-

ni, sendikaları, vatandaşları sürece katıyor. Tüm

paydaşlarla özel toplantılar düzenliyor. Talepleri

alıyor, değerlendiriyor ve stratejik planda da yer

vermeye kendi planlamaları ve bütçesi doğrultu-

sunda özen gösteriyor. Ama asıl yaptığı katılım-

cılık anlamında ‘mahalle komiteleri’ oluşumu.

Beş yıldır uyguladığı bir oluşum mahalle komite-

leri. Her mahallede mahalle komiteleri var, her

yıl seçimleri gerçekleşiyor ve mahalleli kendi

yapıyor. Biz sadece lojistik destek sağlıyoruz.

Komitelerde yüzde elli kadın ve engelli kotası

uygulaması var. Aynı zamanda mahalle komite-

lerinin bir yürütmesi oluyor. O yürütmede de

yüzde elli kadın kotası uygulanıyor. Mahalleler-

de artık kararları mahalleli veriyor, mahalle ko-

mitesi aracılığıyla belediyeye iletiyor ve belediye

de yapıyor. Mahalle muhtarları mahalle komite-

lerinin zorunlu üyesi ve tüm çalışmalarda birebir

içinde yer alıyor. Örneğin mahallemizin öncelikli

neye ihtiyacı var park mı, spor tesisi mi, yol yapı-

mı mı toplantılarla tartışıp birlikte karar veriyor-

lar. Sonrasında belediyeye rapor olarak sunuyor-

lar, belediye de bütçesini, planlamasını ona göre

yapıyor o mahallede. Mesela Nilüfer Belediyesi

2014 yılını park yılı ilan etti. 209 tane parkımız

var. Belediyede bir iyileştirme ekibi kuruldu. Bu

ekibin olmazsa olmazı Eşitlik Birimi ve Engelli

Hizmet Birimi. Parkları kadınlar, çocuklar ve

tüm dezavantajlı gruplar açısından değerlendire-

bilmek için bir tespit formu oluşturduk. Sonra-

sında mahalle komitelerine bir toplantı ile bu

tespit formunu ve cinsiyete duyarlı parkın, en-

gellilere duyarlı parkın nasıl olması gerektiğini,

anlattık. 42 mahalle komitesinin üyeleri kendi

mahallelerindeki parkları yerinde inceledi, fotoğ-

rafladı ve raporladı. Bize ve tüm üst yönetime

bunu sundular. Yapılan tespitler ve oluşturulan

talepler doğrultusunda parklarda revizyona

başladık. Kadınların en çok şikayetçi oldukla-

rı ve sorun yaşadıkları konu aydınlatmaydı.

Çözmek için gerekli işlemler hemen gerçek-

leştirildi. Mahalleli kendi parkıyla ilgili soru-

nu kendi tespit etti, bize bildirdi. Biz de çözü-

yoruz.

Tüm bu süreçlerde belediyenin imkânları

ve engelleri neler?

Bence belediyenin imkânları sonsuz, tabii

yapmak isterse, niyeti varsa. Eşitlik Birimi

tüm bu imkânları ve niyetleri sorgulamak ve

zorlamak için var ve bunu da yapıyor zaten.

Engeller fiziki, teknik değil aslında en azın-

dan ben öyle düşünüyorum. Tamamen zihni-

yetle ve farkındalıkla ilgili bir şey. Çünkü

aslında kocaman kocaman bütçeler gerekmi-

yor bu işler için. Hatta süreci en başından

doğru işletirseniz daha bile azalıyor maliyet-

ler. Yanlış bir şeyi düzeltmeye çalışmak, yani

bir binaya sonradan çocuk oyun odası koy-

maya çalışmak daha maliyetli. Dediğim gibi

tek engel farkındalık. Bu da zaman isteyen

bir şey maalesef. Cinsiyete duyarlı mimari

anlatıp sonra mucizeler beklemeniz komik.

Ve yine en somut ve temel engel şu, kadınla-

ra özel hizmet üretmenin tersinden tüm yurt-

taşlara ayrımcılık doğurduğuna olan inanç.

‘Önce insan’, bizim sloganlarımızdan biri

mesela. Biz zaten insana hizmet ediyoruz,

ayrımcılık yapmıyoruz deniliyor. Bu çok ka-

lıplaşmış bir düşünce ve benim en başından

beri ve hâlâ aşmaya çalıştığım, bıkmadan

usanmadan “ama…” diye anlattığım bir ko-

nu. Çok zor bu kalıpları kırmak, ama

imkânsız değil. O yüzden de ben mesela

mümkün olduğunca çok kenti Nilüfer’i ve

özellikle de bizim kendi binalarımızı, sokak-

larımızı, tesislerimizi fotoğraflıyorum ve on-

lar üzerinden anlatıyorum neden kadınlara

özel uygulamalar yapmamız gerektiğini. Bu

etkili bir yöntem.

www.amargidergi.com

Page 25: Yerel Seçimler 2014

çekleştirebilirsek kadınlar için sosyal

işletme modelleri uygulamak istiyoruz.

Bu konuda Çöp-Adam gibi, KEDEV

gibi girişimler incelendi ancak yerinde

incelemeler henüz yapılmadı. Bunun

dışında yabancı ülke örneklerini inceli-

yoruz. Mart ayında yerinde incelemek

için bir teknik gezi düzenleyeceğiz ve

en iyi modeli -uygulanabilir tabi- bul-

maya ve uygulamaya çalışacağız.

Bu arada ne tür zorluklarla karşılaşı-

yorsunuz?

Türkiye için çok yeni bir konu bu maa-

lesef. Mevzuat kesinlikle uygun değil.

Bu alanda çalışan yetişmiş insan nere-

deyse hiç yok. Dolayısıyla birçok bele-

diyede yönetmelik gereği eşitlik birim-

leri var ama fiiliyatta, uygulanan hiçbir

şey yok. Yabancı örnekleri inceleyerek

kendi mevzuatımıza da uydurarak el

yordamıyla bir şeyler yapıyoruz. O da

oldukça zorlayıcı oluyor. Örneğin bir

şey yapmak istiyorsunuz, üst yönetime

sunuyorsunuz, soruyor size: “Var mı

örneği, kim yapmış?” Yok! Mevzuata

uygun mu, hayır ama doğru olan bu.

Orada kalıyorsunuz işte! Sonuçta bir

kamu kurumundasınız ve sizi sınırla-

yan yasalar var. Dediğim gibi engel mi,

evet engel bunlar ama ben yine de en

büyük engelin erkek egemen zihniyet

olduğunu düşünüyorum. Dört yıldır

her 8 Martta kadın personelimize tatil

yapıyoruz belediye olarak, hâlâ erkek

personelimizden ayrımcılık yaptığımı-

za dair eleştiriler alıyoruz. Ama azala-

cak, değişecek diye umutluyum. Yoksa

çok zor bu işi yapmak.

Belediyede bir feministin olmasının

tüm bunlardaki rolü nedir?

Çok kişisel bir yanıt olacak ama beledi-

yemizde cinsiyet eşitliğine duyarlılık,

benim yüzümden gündeme geldi. Yıl-

lardır kadın hareketi içinde olmam,

feminist olmam ve bu meselelere kafa

Mart 2014 25

Kadın örgütleri belediye çalışmaları-

nın neresinde duruyor?

Kadın örgütleri belediyenin çalışmaları-

nın tam da orta yerinde duruyorlar.

Belediyenin yaptığı (ve bildiğim kada-

rıyla başka örneği de yok, şimdi yetme-

diği için ikincisi yapılıyor) dernekler

yerleşkesi var. Orada derneklere yer

verildi. Sadece Nilüfer ilçesi sınırlarında

faaliyet yürüten dernekler değil. Türki-

ye Psikiyatri Derneği örneğin ya da Mor

Salkım Kadın Derneği gibi tüm kentte

faaliyet yürüten dernekler. Toplantı

salonları var. Yer verilemeyenler için de

adres olması açısından posta kutuları

var. Örneğin biz orada kadın dernekle-

rini ihaleye sokmadık ve doğrudan yer

verdik, öncelikliler, dedik. Ve elbet ki

kadın bakış açımıza uygun olan her

türlü talepleri tarafımızdan koşulsuz

şartsız desteklenir. Belediyemizde öyle

bir düstur var; gençlere, kadınlara ve

engellilere hayır denmez.

Yine 2009 yerel seçimlerinde belediyeye

bazı beldeler bağlandı. Bunlar kırsal

alanda, ağırlıklı tarımla ve hayvancılık-

la geçinen beldeler. Orada ciddi kadın

emeği ve ürünü olduğunu gözlemledik.

Bunun üzerine her beldede kadınların

örgütlenmesi gerektiğini anlattık; der-

nek nedir, nasıl kurulur, neler yapar,

girişimcilik, pansiyonculuk gibi… Bilinç

yükseltme çalışmaları yaptık. Dernek-

leşmelerini destekledik. Şu anda 8 tane

köy kadın derneği var. Birçoğunun yeri-

ni belediye verdi. Hemen hemen hepsi

üretiyor, satış yapıyor ve para kazanı-

yor. Şimdi pazarlama alanı yaratmak

için kadın derneklerine satış merkezi

kuruyoruz. Dernekler, kooperatifler ve

bireysel kadınlar orada istedikleri gibi

satış yapabilecekler. Onlar markalarını

yaratırken biz de Merkezde çocuk oyun

alanı, küçük bir kreş yaparak katkı su-

nacağız. Şimdilerde biraz da sosyal iş-

letmecilik üzerine kafa yoruyoruz, ger-

Page 26: Yerel Seçimler 2014

Mart 2014 26

yormamdan dolayı geldi. Ama şansım şu idi, o dönemde İsveç Umeo Belediyesi ile ortak projeler yürütüyorduk.

Onlar bu konularda oldukça iyilerdi ve üst yönetim orada görmüştü ‘eşitlik birimi’. Ben önerdiğimde de “aaaa o da

ne ki?” demediler ve kurduk. Devam ediyoruz.

Öte yandan bir feminist olarak belediyede çalışmanın benim için anlamı “zorluk”, çalışanlar ve özellikle de üst yöne-

tim için ise ‘bela’ demek, ‘erkek düşmanı’ demek. Tabi, bu zihniyetle başa çıkmaya çalışmak fazla yorucu ve yıpratı-

cı. Ama yine de her ne kadar Nilüfer Belediyesini kendi kendime değerlendirirken bazen haksızlık etsem de yapılan-

ları sıralayınca ‘yok canım, fena değiliz’ diyorum. Bu konuda çalışan ilk ve az belediyeden biriyiz. Birçok belediyeye

bu konuda yol gösterdik, bilgimizi, deneyimimizi paylaştık, devam da ediyoruz. Uygulamalarımız örnek alınıyor,

gelinip yerinde inceleniyor.

Yeni yasa nasıl, ne kadar etkiliyor Nilüfer Belediyesini?

Yeni yasadan fazlasıyla etkileniyoruz. Sınırları içerisinde çok fazla köy ve kırsal alan bulunan bir belediye olduğu-

muz için. Artık köy değil mahalle ve uzak da olsa her yere götürdüğünüz hizmeti götürmek zorundasınız, bu da

tüm planlarınızı ve bütçenizi ona göre revize etmeniz ya da yapmanız demek. Ayrıca kırsalda, köylerde ihtiyaçlar

daha farklı oluyor. O yüzden de ilk iş Kırsal Alan Ofisi kurdu belediye ve bu konuda uzman bir danışmanla çalışıyor

şimdi. Önümüzdeki günlerde kadın dernekleriyle bir Köy Kadın Dernekleri Forumu düzenleyeceğiz ve orada ihti-

yaç tespiti yapacağız.

Ya yerel seçimler nasıl etkiler belediyeyi?

Hepimizin bildiği gibi yönetim değişince birçok şey de değişiyor belediyelerde. Bunu önlemek, tüm bu yaptıklarımı-

zın sürdürülebilirliğini sağlamak için, yaptığımız her şeyi kalite yönetim sistemi gereği de süreç haritamızda yazılı

ve kalıcı hale getiriyoruz. Ve zaten tüm personelimiz de artık bu konuda duyarlı ve farkındalığı gelişmiş durumda.

Çok bir değişim yaşanacağını düşünmüyorum açıkçası.

Page 27: Yerel Seçimler 2014

Seçim gelmiş neyime...

Özgün Akduran

27 Yerel Seçimler 2014

2014 Yerel seçimlerinin yaklaştığı şu günlerde

yerel yönetimde ve bütçelemede cinsiyet eşitli-

ği üzerinde düşünmek daha bir anlam kazandı.

Yerel yönetimin genel mantığı kapsadığı alan

içinde yaşayan her kesimin –şüphesiz buna o

yerelde yaşayan hayvan, bitki örtüsü gibi insan

dışında canlı organizmaları da dahil etmek

gerek – sağlıklı, güvenli ve hijyen içinde bir

hayat sürdürmesi ve aynı zamanda kültürel ve

sosyal gelişimi için gereken faaliyetleri gerçek-

leştirmek diyebiliriz. Böyle bir yerel hizmet

anlayışını sağlayacak hizmet alanları da, düşük

vergilerle finanse edilen, erişilebilir ucuzlukta

veya ücretsiz sunulan, toplu taşıma, sağlık

taramaları, aydınlatma, park ve bahçe düzenle-

meleri, kültür, sağlık ve spor merkezleri; kü-

tüphaneler, sinemalar, mahalle kreşleri, mahal-

le gündüzlü yaşlı bakım evleri, mahalle etüd

merkezleri, mahalle mutfakları, belediyece

desteklenen/ organize edilen üretim ve tüke-

tim kooperatifleri, yerelde faaliyet yürüten

demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuru-

luşlarının etkinlik kullanımlarına açmak üzere

sosyal merkezleri sayabiliriz...

Oysa bizim gördüğümüz, her seçim arifesi

veya sonrasında yenilenme eziyetine katlandı-

ğımız kaldırım düzenlemeleri oluyor. Belediye-

lerin hemen hepsi, kent hayatı, insan psikolojisi

ve sağlığı hatta deprem riski açısından bile

hiçbir sakınca görmeden çok katlı, yeşil alanı

sınırlı binalara ruhsat verebiliyor. Hızlı bir be-

tonlaşma, ¨güvenli¨ özel siteler inşa edilerek

yaratılan yeni kent hayatı hiç birimize bir umut

vadetmiyor. Yüksek binalarda çok katlı mezar-

lara girer gibi giriyoruz evlere, kafamızı kaldır-

dığımızda gökyüzünü genişçe görebildiğimiz

sınırlı sayıdaki yerde –ki buralar villa siteler

değilse, çoğunlukla kentsel dönüşüm yıkımı

tehdidi altındaki ¨gecekondu¨ mahalleleri-

şanslı hissediyoruz...

Böyle bir manzarada, yani halihazırda insani

anlamda bile ¨sahici¨ bir duyarlılıkla yürütül-

meyen bir kent yönetimi mevzubahis iken,

bunu bir de kadınlar açısından düşünmek,

haliyle biraz naif ve hayalci bulunabilir. Olsun

biz yine de sözümüzü söyleyelim belki

işiten olur.

yereli kadınlarla birlikte düşünmek...

Kenti kadınlar açısından yeniden düşün-

mek istediğimizde şu soru ile başlamak

gerekiyor: yerel hizmet alanlarından ve

alt faaliyetlerinden yararlanan kadın, kız

çocuğu sayısı / oranı nedir? veri derleme

konusunda yaşanan sıkıntıları bir ölçüde

aşıp bu sorunun üç aşağı beş yukarı ceva-

bını bulduğumuzda, kentimizin kadın

erkek eşitliğine duyarlı yönetilip yönetil-

mediğini görmek için önemli bir ilk adım

atılmış olacaktır. Çünkü bir yerel yönetim

birimi, bir konudaki hizmeti eksiksiz

sunduğunda o yerelde yaşayan herkesin

aynı ölçüde bu hizmetten yararlanacağını

varsayıyor. Bir metro ağı inşa edildiğin-

de, bir yeni spor salonu ya da havuz açıl-

dığında şüphesiz bu hizmetler sadece bir

cinsi hedef alarak yapılmıyor.

Ancak birçok araştırma ve gözlem spor

salonlarını çoğunlukla genç bekar erkek-

lerin kullandığını, sokak aydınlatması ve

güvenlik ortamı iyi sağlanmamış şehir

ortamında akşam hava karardıktan sonra

kadınların toplu ulaşım araçlarını kullan-

madıklarını ortaya koyuyor. Hatta katı-

lımcı bir yerel yönetim inşa etmek isteyen

ve bu amaçla mahalle meclisleri örgütle-

meye çalışan belediyelerin bile bu toplan-

tılarına sadece erkeklerin katıldığı görü-

lüyor. Düşünün bir kere, akşam eş ve

çocukların karnını doyurduktan sonra

www.amargidergi.com

Page 28: Yerel Seçimler 2014

Mart 2014 28

uzun bir bulaşık, temizlik, ev toplama

maratonuna giren kadın nasıl bu işler-

den kaçıp o toplantıya katılsın? haydi

işleri bir şekilde erteledi diyelim, kü-

çük çocuğu varsa, onu nereye bırakıp

da katılsın kent yönetimine? Bu de-

mek oluyor ki, bir yerel yönetim biri-

minin bir hizmeti sunuyor olması o

hizmetten tüm kent sakinlerinin eşit

düzeyde yararlanabiliyor olması so-

nucunu doğurmuyor. Burada yaşanan

eşitsizlik, söz konusu hizmete erişim-

de geride kalan toplum kesimi için

özel önlemler almayı gerektiriyor.

Örneğin spor salonlarına, kültür mer-

kezlerine, kütüphanelere birer çocuk

odası açmak gibi... Ya da her mahalle-

de bir belediye kreşi açarak sorunu

kökten çözümlemek gibi.

bütçe ve kadın

Cinsiyet eşitliğine duyarlı bütçelerden

bahsedildiğinde düşülen iki hata var.

Bunlardan ilki, toplumsal cinsiyete

duyarlı bütçelemeyi elimizdeki parayı

ikiye bölmek ve %50’sini kadınlara %

50’sini erkeklere harcamak olarak algı-

lamak. Hayır parayı ikiye bölmüyoruz

ancak parayı, hizmetten yararlanan

herkesin birbirinden farklılaşan ihti-

yaç, talep ve önceliklerine göre yeni-

den dağıtıyoruz. Bunu yaparken de

bir kadının bir erkekten farklılaşan

yaşam deneyimlerini, ev içi emek yü-

künü, ataerkil, geleneksel rol ve da-

yatmalardan kaynaklanan sıkışmışlı-

ğını vb. görerek -ve bunu ortadan

kaldırmayı da hedefleyerek- yapıyo-

ruz. Aynı zamanda bir yaşlı kadın ile

bir genç kadın ya da ücretli bir işte

çalışan bir kadın ile işsiz bir kadın,

çocuklu bir kadın ile çocuksuz bir

kadın, ¨engelli¨ kadın ile ¨engelsiz¨

kadın, tek başına çocuk büyüten

bir kadın ile geniş bir ailede yaşa-

yan kadınların farklılaşan ihtiyaç,

öncelik ve taleplerini de ayrı ayrı

görmeyi hedefleyen bir belediye

bütçesi yönetiminden bahsediyo-

ruz.

Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe-

leme dendiğinde karşılaşılan ikin-

ci ve en yaygın hata ise bunun

kadınlarla ilgili faaliyetler için ayrı

bir bütçe ayırmak zannedilmesi.

Şüphesiz Kadın Sığınmaevi, Ka-

dın Danışma Merkezleri gibi bazı

acil ihtiyaçlar için spesifik alanlara

dair yapılan harcama kararları için

ilk aşamada ayrı bir para ortaya

koymak gerekebilir. Ancak bizim

burada vurgulamaya çalıştığımız;

tek başına kadınlar için bir mer-

kez, bir sığınmaevi açmak toplum-

sal cinsiyet eşitliğine duyarlı bir

bütçe yapmak anlamına gelmiyor.

Belediyenin bütün hizmet alan ve

birimlerinde, her türlü hizmet ve

faaliyeti planlarken ve bunun büt-

çesini tayin ederken, bu hizmet

veya faaliyetin kadın, erkek ve

LGBTİ bireylere olası etkilerini

önceden düşünmesi gerek diyo-

ruz.

mevcut bütçe sistemi ve sunduğu

olanaklar

Toparlayacak olursak, aslında

toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe-

leme bahsi üzerinden vurguladığı-

mız şeyin önkoşulu katılımcı yerel

yönetimler. Yani her hizmet alanı-

nın ve faaliyetinin kadın, erkek ve

LGBTİ hemşerilerin farklılaşan

ihtiyaç, talep ve önceliklerinin

gözetilerek planlanması, aslında

katılımcı yerel yönetimlerin varlı-

ğına işaret ediyor. Peki Türkiye

yerel yönetim sisteminin mevcut

yapısı içinde bu ne kadar müm-

kün?

2000lerin başlarında uygulamaya

konulan 5018 sayılı Kamu Mali

Yönetimi ve Kontrol Kanunu,

5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi

Kanunu ve 5393 sayılı Belediye

Kanunu ile Türkiye’de yönetim ve

bütçeleme aşamaları bir değişim

dönüşüm sürecine girdi. Ele alına-

cak, tartışılacak başkaca boyutları

saklı kalmak kaydıyla, bizim ko-

numuz açısından önemi, Perfor-

mans Esaslı Bütçeleme siteminin

getirilmiş oluşudur. Buna göre üç

temel belge gündeme geldi. Stra-

tejik Plan, Performans Programı

ve Faaliyet Raporu. Buna göre

artık bütçeler 5 yıllık stratejik

planlara ve 1 yıllık performans

programındaki hedeflere göre

hazırlanacaktı ve her yılın sonun-

da faaliyet raporları da bütçelerin

bu hedefleri ne ölçüde gerçekleş-

tirdiğini raporlayan birer iç dene-

tim belgesi işlevini görecekti.

Stratejik Planlar 5 yıllık dönemler

halinde hazırlanmaktalar ve yö-

netmelikte de belirtildiği üzere

hizmet birimleri stratejik planları

hazırlarken ¨hizmetinden yararla-

nanların, kamu idaresi çalışanları-

nın, sivil toplum kuruluşlarının,

ilgili kamu kurum ve kuruluşları

ile ilgili diğer tarafların katılımları

sağlanır ve katkıları alınır¨ den-

mektedir. Ancak bugüne kadar bu

süreçlerin ideal anlamda katılımcı

yürütüldüğünü söylemek çok zor.

Bursa Nilüfer, Çanakkale, Antal-

ya, Doğubeyazıt, Diyarbakır Sur,

Bağlar ve Mardin Kızıltepe Beledi-

yeleri gibi bir kaç örnek dışında

kent sakinleri ile mahalli müşte-

rekler üzerine fikir alışverişinde

bulunan ve katılımcı bir süreç

işleten yerel yönetim birimine

rastlamak zor. Kimi yerlerde de

belediye bürokratları tarafından

www.amargidergi.com

Page 29: Yerel Seçimler 2014

Mart 2014 29

hayata geçirilen iyiniyetli girişimler olsa da, yerel yönetimdeki karar verici unsurların (başkan ve Belediye Meclisi) süre-

ci politik olarak sahiplenip sahiplenmemiş olması hem katılımcı hem de cinsiyet eşitliğine duyarlı bir stratejik plan ve

bütçe süreci işletilmesinde çok belirleyici oluyor.

Bu ahval ve şerait karşısında, bugün için yapılabilecekler aslında az değil. 30 Mart 2014 tarihinde gerçekleşecek yerel

seçimlerin sonunda kim kazanmış olursa olsun, nüfusu 50.000’i geçen her bir belediye seçimden sonra 6 ay içinde yeni 5

yıllık dönem için stratejik plan hazırlamak zorunda. İşte bu stratejik plan hazırlama sürecinde uyanık olur, belediye

meclis üyelerini ve yönetimini, katılımcılık konusunda zorlarsak, önümüzdeki 5 yıl farklılıklarımızla bizleri daha çok

gören bir yerel hizmet sunumuna tanık olmak işten bile değil.

www.amargidergi.com

Page 30: Yerel Seçimler 2014

Yerel Seçimler Özelinde Doğal Müttefikler

Sedef Çakmak*

30 Yerel Seçimler 2014

Geçenlerde SPoD LGBT Derneği temsilcisi ola-

rak sadece kadın ve lgbti hakları üzerine çalı-

şan STKların olduğu bir toplantıda kadınlar ve

lgbtler lafının sık sık tekrarlandığını duydu-

ğumda bir anlık bir kuşkuya düştüm; acaba

kadın hareketi ve lgbti hareketinden mi bahse-

diyorlar, o yüzden mi ayırma ihtiyacı duyuyor-

lar diye. Sonradan ne yazık ki acı gerçeği fark

ettim, bireylerden bahsediyorlardı: Kadınlar ve

LGBTler… LGBT harflerinin sadece bir tanesi-

nin, gey kelimesinin, doğrudan erkek eşcinsel-

leri tanımlayan bir kelimeye işaret ettiğini dü-

şünecek olursak, geriye kalan lezbiyen, bisek-

süel ve translar “kadın”ın dışındaki bir varlığa

mı düşüyorlar, neden bu böyle diye kendi

içimde düşünmeye başladım. Ben bu sorularla

o anda tartışılan bütün önemli meseleleri unu-

tup “dünya toz ve gaz bulutuydu”dan başlama

ihtiyacı hissettim. İçgüdüsel olarak söz alıp

yine yeni yeniden kendimi ifade etmenin ge-

rekliliğini hissettim:

“ben kadınım ve eşcinselim!”

Lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks

(LGBTİ) hareketinin kadın hareketi ile doğal

müttefikler olduğu söylenegelir. Doğrudur, her

iki hareket de ataerkil düzenden az çekmemiş-

tir. Kadının üzerinde fütursuzca kurulan beden

politikalarının ucu her zaman kadın eşcinseller

ve translara olduğu kadar erkek eşcinsel, trans-

lar ve intersekslere de dokunmaktadır. Her iki

hareket de ahlâk, namus gibi kavramların nasıl

masum canların en iyi ihtimalle hayatlarını

zindana çevirdiğine, en kötü ihtimalle de onları

ölüme sürüklediğine bizzat şahit olmuştur.

Birey olmayı geçtim, insan yerine konmak için

bile nasıl her gün mücadele verildiğini yaşa-

mıştır, görmüştür.

Aslında feminist hareket LGBTİ hareketine çok

şey katmıştır, lgbti kısaltmasının “g” yerine “l”

harfiyle başlamasının arkasında hareketin içine

sinmiş bir feminist perspektif vardır. Ay-

nı perspektif bir blok halinde anlaşılması

pahasına kendisine LGBTİ der ve

“eşcinseller” diye genellemekten alıko-

yar, keza ataerkil anlayış eşcinsellerin

içinde kadınların olabileceğini aklına

getirmez. Hareket içinde kadınların karar

mekanizmalarında yer almaları diğer

karma gruplara nazaran çok daha kolay-

dır, bunda da feminist anlayıştan besle-

nen kadınların harekete erken yıllarda

dahil olmasının ve yine bu anlayıştan

beslenen erkeklerin yeni kurdukları ikti-

dar alanlarını korumayı seçmek yerine

bunu sürekli sorgulamalarının önemi

büyüktür. (Hareketin ortalarında ortaya

çıkan queer tartışmalarının etkisi ise baş-

ka bir yazının konusu olmayı hak etmek-

tedir.) Tabii ki ataerkil düzenden arındı-

rılmış bir alan yoktur, fakat bu düzenin

her daim eleştirildiği ve kınandığı bir

alandır lgbti hareketi, tıpkı feminist hare-

ket gibi. Sırf bunun için bile nefes alınabi-

lecek bir vaha gibidir.

Şimdi bu lgbti hareketi, elinin hamuruy-

la, son derece “erkek erki” bir alandan

taleplerde bulunmaya başladı. “Gettoları

değil, şehrin tamamını istiyoruz” diyen

lgbtiler ve örgütleri yaklaşan yerel seçim-

lerle ilgili türlü çalışmalarda bulunmaya

başladı. Gezi direnişi bazı lgbtilere güç ve

özgüven verirken bazılarımıza da kendi

şehrimize sahip çıkmanın ne kadar

önemli olduğunu öğretti. Tabii ki her

hareket geçmişten getirdiği deneyimlerle

büyür ve gelişir. LGBTİ hareketi de 90la-

rın başından 2000lerin ortasına kadar

“acaba benim yaşadıklarımı yaşayan baş-

kaları var mıdır?” anlayışından kendisine

benzer hislere sahip olan kişilerle bir ara-

ya gelerek örgütlenme yoluna gitmiştir.

Yalnız olmadığını anlayan ve inisiyatifle-

rini kuran aktivistler 2000lerin başından

itibaren de temel insan haklarının korun-

www.amargidergi.com

*Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SpoD)

Page 31: Yerel Seçimler 2014

Mart 2014 31

ması için taleplerde bulunmaya başla-

mıştır. LGBTİ hareketinin siyasi alan-

da şu zamana kadar yapıp ettikleri

çoğunlukla TCK süreci, yeni anayasa

yazımı, nefret suçlarının yasalaştırıl-

ması gibi genel politikaya yönelikti.

LGBTİ hareketi için 2007 genel seçim-

lerinin çok önemli bir yeri vardı, bu

yıl bizim ilk defa meclise girme şansı

yüksek olan politikacıların ağzından

“eşcinsellerin yaşam hakkı” lafını

duyduğumuz bir yıldı. 90lı yılların

sonunda yerel seçimlere katılan De-

met Demir’in transseksüel kadın kim-

liğiyle ÖDP milletvekili adayı olduğu

yıldı. 2009 yerel seçimlerinde Belgin

Çelik’in transseksüel kadın kimliğiyle

Beyoğlu muhtar adayı olması bu sü-

reçleri izlemişti. Her ne kadar hareke-

tin desteklemiş olduğu bu adaylar

seçimleri kazanamamış olsa da bunlar

ve bu yazıya sığdıramadığım diğer

siyasi faaliyetler hareketin evrimi için

göz ardı edilemeyecek deneyimlerdi.

Yeni Anayasa yazımı sürecinde LGBTİ

hareketi TBMM’de hali hazırda bulu-

nan partilerin hangileriyle ittifak ya-

pabileceğini, hangileriyle yapamaya-

cağını daha net bir şekilde gördü.

Hakkın verilmeyen, kazanılan bir şey

olmanın bilinciyle, Gezi’nin de vermiş

olduğu özgüvenle daha önceden yapı-

lamamış şeyleri gerçekleştirmeye baş-

ladı: İstanbul özelinde tüm LGBTİ

oluşumlarının ve bireysel aktivistlerin

destek verdiği LGBT Siyasi Temsil ve

Katılım Platformu’nu kurdu. Sosyal

Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel

Yönelim Çalışmaları Derneği’nin

(SPoD) organize etmiş olduğu Siyaset

Okulu’na katılan İstanbul’daki ve

diğer şehirlerdeki örgütlenmelerle

birlikte LGBTİ-dostu kentler için ta-

leplerini yazdı. Platform’un da Siyaset

Okulu’nun da ortak amaçlarından biri

olan, LGBTİlerin yerel seçimlerde

aday adayı olmalarına teşvik edilmesi

aktivist bireyleri de bu yönde kendi

kararlarını vermeleri için cesaretlen-

dirdi. Bu seçimlerde hareketin

içinden gelen 3 aktivist İstanbul

Beyoğlu, Beşiktaş ve Şişli Belediye

Meclisi Üyeliği için CHP’den aday

adayı olurken, 3 aktivist Kadıköy,

Beyoğlu ve Şişli Belediye Meclisi

Üyeliği için HDP’den aday oldu-

lar. İstanbul dışında da Ankara’da

2 aktivist HDP Çankaya Belediye

Meclisi üyeliği için HDP’den aday

olurken Mersin’de de bir aktivist

Yenişehir Belediye Meclisi Üyeliği

için BDP’den aday olmuştur. Da-

ha birkaç yıl önce heteroseksüel

politikacılardan medet uman

LGBTİ hareketinin kendi içinden

bu kadar çeşitli Belediye Meclisi

üyesi adayları ve aday adayları

çıkarmış olmasının değeri göz

ardı edilemez. Bu 9 arkadaşın 6

tanesinin kadın olması da beni

yazımın başlangıcında yaptığım

noktaya geri döndürmektedir.

Ataerkil düzende yaşamış olma-

nın getirdiği ortak sıkıntılar bütün

kadınları, kendini kadın-erkek

diye tanımlamayanları, eşcinsel,

biseksüel ve trans erkekleri de

etkilemektedir. Bu ortak sıkıntılar

için güç birliği yapılması kadar

heteroseksist anlayışın yıkılması-

nın hedeflenmesi de gereklidir.

Çünkü heteroseksist anlayış, LGB-

Tİlerin ve kendilerini bu tanımlar-

la kısıtlamayanların özne olmaları

önündeki bir engeldir, buna sırt

çevirmek bir grubun özne olması-

nın önemsenmediği anlayışını

doğurmaktadır. Yanlış anlaşılma-

lar da sonunda karşılıklı gereksiz

kırgınlıklara dönüşmektedir.

Peki, yerel yönetimler özelinden

konuşacak olursak, ne gibi şeyler

yapabiliriz mesela? Bir çırpıda

aklıma gelen birkaç şeyi paylaş-

mak isterim:

Kadın-dostu kentler kavramının

yerleşmesinin gerekliliğine inanı-

yorsak, kadın adayların sıklıkla

düştüğü bir yanlış olarak, her ka-

dının doğurgan, anne, eş olduğu

yargısına dayanarak taleplerimizi

dillendirmememiz gerekiyor.

Belediyelerce verilecek meslek

eğitimlerinin eleştirisinde ataerkil

düzenin kadına biçtiği roller ka-

dar, bu meslek eğitimlerine LBT

kadınların da kendilerini rahat

hissederek katılabilmesinin gerek-

liliğini ifade etmemiz gerekiyor.

Kreşlerin açılmasını talep ederken,

o kreşlere anneleri/babaları LGB-

Tİ olanların çocuklarının, hatta

çocukların bizzat kendilerinin

LGBTİ olabileceği gerçeğini göz

ardı etmeden kreşlerin yapısını

inşa etmemiz gerekiyor.

Belediyelerde hukuki ve psikolo-

jik danışma merkezlerinin, acil

şiddet hattının açılmasını ve bu

danışma merkezlerinin LGBTİle-

rin ihtiyaçlarına da cevap veren

bir nitelikte olmasını dillendirme-

miz gerekiyor. Evlenmeye zorla-

nan, kocasından şiddet gören her

kadının heteroseksüel olduğunu

varsaymak bu duruma maruz

kalan kişilerin ihtiyaçlarını analiz

ve talep ederken yanlış yapmamı-

za da neden olur.

Kadın sığınma evlerinin yanısıra

LGBT olduğu için ailesi tarafından

evden atılan/şiddet gören kişile-

rin de sığınma evlerine ihtiyacı-

mız olduğunu söylememiz gereki-

yor. Eşcinsel/trans/interseks ol-

duğu için zorla evlendirilmeye,

tedavi edilmeye, bedensel müda-

haleye ve fiziksel/psikolojik şid-

dete maruz kalanlar sadece kadın-

lar olmamaktadır. Mevcut kadın

sığınma evlerinde ise lbt kadınla-

rın da kendini güvende hissettiği

bir ortamın yaratılmasının gerekli-

liğini ifade etmeliyiz.

www.amargidergi.com

Page 32: Yerel Seçimler 2014

Mart 2014 32

Evde bakım hizmetlerinin yaşlı LGBTİ bireyleri de kapsaması için uğraşmalıyız.

Yoksulluğun sadece göç eden heteroseksüel bireyleri değil, kimliği sebebiyle göç etmek zorunda kalan LGBTİ bireyleri

de vurduğunu unutmamalıyız.

Ulaşım sorunundan bahsederken otobüse bindiği andan itibaren şoföründen yolcusuna herkesin üzerine diktiği bakış-

larla toplu taşımaları neredeyse kullanamayan duruma gelen trans kadınları da unutmamalıyız.

Güvenli sokaklar dediğimizde sadece aydınlatılmış sokaklar değil, canları pahasına sokakta çalışan seks işçisi trans ka-

dınların da güvenliğini göz önünde bulundurmalıyız.

Bu ve bunun gibi talepler hepimizin hayatlarını çevrelemiş olan ataerkil sistemle daha güçlü bir şekilde baş etmemize

olanak sağlayacaktır. Doğal müttefiklik durumundan üstümüzdeki ölü toprağını silkip aktif ortaklık durumunu geçmiş-

te çeşitli durumlarda olduğu gibi bu yerel seçimlerde de tekrardan yakalamamız gerektiği aşikârdır. Bu noktada sanki

daha fazla birbirimize dokunmaya, buluşmaya ve konuşmaya ihtiyacımız varmış gibi hissediyorum. Memlekette her

örgütün gündemi aşırı yoğun olmakla birlikte, kısıtlı enerjimiz ve zamanımıza rağmen bir araya gelmelerimizin çok

değerli olduğu inancını taşımaktayım. Sonuçta ortak noktalar çok, bu sebeple KaosGL’nin yıllardır ifade ettiği gibi:

“Eşcinsellerin özgürlüğü heteroseksüelleri de özgürleştirecektir.”

www.amargidergi.com