TC. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ TEKNİK BİLİMLER MESLEK YÜKSEKOKULU KONTROL VE OTOMASYON BÖLÜMÜ RADYO VE TELEVİZYON TEKNOLOJİSİ PROGRAMI MEDYA ARAŞTIRMALARI 1 DERSİ MEDYA’DA KADIN- TÜRKAN ŞORAY HAZIRLAYANLAR 2004150012 Pelin AYDIN 2004150036 Nazife KAYA 2004150015 İzel TOPALOĞLU 2004150031 Güneş AYYILDIZ 2004150061 Tuğba ÇAL 2004150032 Muhammed Ali EKİNCİ DERS SORUMLUSU: Yrd. Doç. Dr. Nalan DOĞAN 1
55
Embed
pelinaydinsite.files.wordpress.com · Web viewTC. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ. TEKNİK BİLİMLER MESLEK YÜKSEKOKULU. KONTROL VE OTOMASYON BÖLÜMÜ. RADYO VE TELEVİZYON TEKNOLOJİSİ
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
TC.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
TEKNİK BİLİMLER MESLEK YÜKSEKOKULU
KONTROL VE OTOMASYON BÖLÜMÜ
RADYO VE TELEVİZYON TEKNOLOJİSİ PROGRAMI
MEDYA ARAŞTIRMALARI 1 DERSİ
MEDYA’DA KADIN- TÜRKAN ŞORAY
HAZIRLAYANLAR
2004150012 Pelin AYDIN
2004150036 Nazife KAYA
2004150015 İzel TOPALOĞLU
2004150031 Güneş AYYILDIZ
2004150061 Tuğba ÇAL
2004150032 Muhammed Ali EKİNCİ
DERS SORUMLUSU:
Yrd. Doç. Dr. Nalan DOĞAN
İSTANBUL, 2016
1
İÇİNDEKİLER
1 GİRİŞ……………………………………………………………………………………...4
1.1. AMAÇ………………………………………………………………………………...4
2 TÜRKAN ŞORAY’IN HAYATI…………………………………………………………5
2.1 Kariyeri2.1.1 Yeşilçam Yılları………………………………………………………………………6 2.1.2 Ustalık Dönemi ……………………………………………………………………...7
2.2 . Filmografi
2.2.1.Oynadığı Filmler ……………………………………………………………………...8
Medya araştırmalarında 'Kadın' denildiğinde ilk akla gelen ve Türk sineması için büyük önem taşıyan Sultan 60lı yıllardan, günümüze medyanın gözde odağı olmayı sürdürmüştür. Konuya böylesine katkıda bulunmuş olan bir kadından bahsedilecekse, Türkan Şoray akla gelen ilk isimdir. Türk sinemasının gelmiş geçmiş en güzel ve en başarılı oyuncularından biri olan Şoray, kariyeri boyunca hep zirvede kalmıştır. Şoray sadece oyunculuklarda yetinmeyip, bir çok farklı projede yine göz dolduran güzelliğiyle başarısını ortaya koymuştur. Türk sinemasında vazgeçilmez kadın rollerinde parlayan Sultan kişiliğinden taviz vermeyerek, kesin adımlarla başarının kapılarını aralamıştır. Hem güzelliği hem yeteneğiyle farklı ülkelerde de kendisine büyük ölçüde izleyici kitlesi bulmuş ve başarısından yabancı basında ismini duyurmuştur. Hal böyle olunca Türkan Sultan'dan başkasını yazmak olmazdı...
1.1.AMAÇ
Medya’da Kadın olarak akla gelen ilk isimlerden Türkan Şoray’ın hayatından çalışmalarına sinema sektörüne kattığı başarılarına dair araştırmalar yapmak. Şoray hakkında detaylı bilgiler yerine sade ve kesin bilgileri göz önüne almak. Çok fazla çalışması olduğundan gençlere ve geleceğe dair daha net ve öz bilgileri seçerek bunlar üzerinde yoğunlaşmak.
1.2.YÖNTEM
Araştırma sonuçlarını sentezleyerek maddeler haline getirmek.
4
2 TÜRKAN ŞORAY’IN HAYATI
Genel Bilgiler
Doğum: 28 Haziran 1945 (75 yaşında)
Eyüp, İstanbul, Türkiye
Evlilik(ler)i: Cihan Ünal (1983-87)
Ebeveyn(ler)i: Halit Şoray, Meliha Şoray
Çocuklar: Yağmur Ünal (1985)
Meslek(ler): Oyuncu, senarist, yönetmen
Etkin Yıllar: 1960 - gününüz
Resmi Sitesi: turkansoray.net
Türkân Şoray (d. 28 Haziran 1945, İstanbul), Türk oyuncu, senarist ve yönetmen. Türk sinemasında "Sultan” lakabıyla anılmaktadır. 1960'larda sinema ile tanışmış, ilk sinema ödülü 1964 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde Acı Hayat filmiyle en başarılı kadın oyuncu ödülünü almıştır. Toplamda 222 filmde rol alan Türkan Şoray, bu sayıyla dünyanın 'en çok film çeviren' kadın oyuncusudur. Şoray, 12 Mart 2010 tarihinde UNICEF Türkiye iyi niyet elçisi seçilmiş, "Sevgiyle yapılamayacak bir şey yoktur diye düşünüyorum. Gücü sevgiyle birleştirirsek, birçok sorunun üstesinden gelebiliriz" demiştir. Ayrıca Şoray'ın kendi adını taşıyan bir ilkokul da vardır.
Sinema oyuncuları Hülya Koçyiğit, Filiz Akın ve Fatma Girik'le birlikte, Türk sinemasının bir dönemine damgasını vurmuş dört önemli kadın oyuncudan biri kabul edilir. Bu dörtlü içerisinde, yönetmenlik yapan tek sinema oyuncusu olan Şoray, başrolünde kendisine eşlik eden Kadir İnanır ile oynadığı 1972 yapımlı Dönüş, 1976 yapımlı Bodrum Hakimi, 1973 yapımlı Azap, 2015 yapımı Uzaklarda Arama'nın tek başına; 1981 yapımlı Yılanı Öldürseler filminin ise Şerif Gören ile birlikte yönetmenliğini yapmıştır.
İstanbul'un Eyüp ilçesinde doğan Türkân Şoray memur bir ailenin ilk çocuğudur. Nazan ve Figen adında iki kız kardeşi daha olan Şoray'ın babası vefat etmişti. Annesi Meliha Şoray (1927-1984)'ın desteğiyle sinemaya adım atan Şoray, 1962 yılında Galatasaray eski asbaşkanı Rüçhan Adlı (1923-1995) ile 20 yıl bir birliktelik yaşadı. Bu süre içinde birkaç defa ayrılıp barışan çift, Rüçhan Adlı'nın eşinden bir türlü boşanmaması yüzünden yollarını ayırdı. Türkân Şoray, 1995 Ağustos'unda hastaneye kaldırılan Adlı'yı son anlarına kadar yalnız bırakmadı. Tiyatro oyuncusu Cihan Ünal ile 1983'te evlenmiş 1987'de ayrılmış ve bu evlilikten Yağmur adlı bir kızları olmuştur.
2.1. Kariyeri
2.1.1.Yeşilçam Dönemi (Şoray’ın 60’lı Yılları)
Türkan Şoray’ın 1960’lardaki öyküsü, Yeşilçam’ın o yıllardaki öyküsüyle koşuttur, hatta iç içedir. Birden sınırlarında taşarak, büyük kentin ayrıcalıklı seyircisine sunulan ikincil bir eğlence olmanın ötesine geçip yeni-kentlileri, kentleri aşarak yeni açılan sinema salonları ve de özellikle Batı- Güney- Güneybatı yörelerinde yazlık sinemalar aracılığıyla tüm Anadolu’yu etkileyen bu yeni kitlesel medyanın aldığı görkemli boyutlar doğrultusunda, Yeşilçam’ın yeni yıldızları da eskilerinin görmediği ilgiyi görmekte, toplumda büyük yankılar yapan kişiliklere dönüşmektedirler. 1960’ların sinema-magazin dergileri olan ‘’Artist’’ ve ‘’Ses’’in tirajları, 1940 sonları/50’lerin ünlü ‘’Yıldız Mecmuası’’nı birkaç kat katlamakta, film sayısı hızla çoğalmakta, yıldız ücretleri de Türkiye gelir standartlarını zorlamaktadır.
Türkan, yeni gelen kadın yıldızlardan en parlak gözükenidir. 1961’de dokuz film çeker, bunu izleyen yıllarda bu ortalama12 civarında seyredecektir. Bunu filmler, daha önce de gördüğümüz gibi çok çabuk çekilen (ortalama 15-20 gün), oyuncuların post productiona’a, örneğin seslendirmeye katiyen katılmadıkları, kamera denmesinden itibaren azami bir ay içinde hazır olup gösterime giren hızlı kotarılmış yapımlardır. Tür ayrımı belirgin ve keskindir: komedi ve dram başlıca iki türdür. Polisiyeler de vardır, ama Türkan nedense bu alana ilgi duymaz, ya da onu bu alanda oynatma talepleri olmaz. Kimi tanınmış romanların uyarlamaları, birkaç tarihsel film, birkaç egzotik serüven, bu yıllardaki 100 küsur filminin genel görünümünü tamamlar.
Bu filmler arasında koyu melodramlar ve oldukça cıvık güldürüler başı çeker. Türkan bu filmlerde oyunculuğu yavaş yavaş ve çokluk kendi içgüdüsüyle öğrenir, filmden filme yavaş yavaş gelişme gösterir. O yılların komedilerine bakıldığında, kalınlığı gitgide azalan kaşların çatması, dudaklarını bir çocuk gibi büzerek dışarı taşırması, onu komedi oynamak için başvurduğu iki temel mimiktir. Bu konuda şöyle
der sanatçımız: ‘’- O filmler bana oyun gibi geliyordu. Koş diyorlar ben koşuyorum, düş diyorlar düşüyorum, çok gülüyorlardı bana… Masanın altına giriyordum, düşüyor, sonra kalkıp gidiyordum. Yaşım çok küçük olduğu için sanki bunlar gerçekten birer oyun gibiydi. Sanki komedi oynamak için özel bir çaba sarfetmiyorduk. Sanki hepimizin benim ve tüm o yetenekli komedi oyuncularının içinde birer palyaço var gibiydi.’’
2.1.2. USTALIK DÖNEMİ
Başrolde bir eşe sahip oyuncuların başarılı olduğu filmlerde Şoray'a onlarca erkek
sinema aktrisi eşlik etmiştir. Klasikleşmiş birkaç Şoray filminde de eleştirmen Agah
Özgüç'ün değimiyle 'Seyirciyi aldatmak, daha fazla para kazanmak için'
yayınlanmamış ancak seyirciye yayınlanmış gibi afişi basılmıştır. Şoray'ın Ediz Hun'la
oynadığı 1980 yapımı Tabancamın Sapını Gülle Donatacağım adlı filmin afişinde
Türkân Şoray ve Kemal Sunal olmasına karşın Ediz Hun ve Türkân Şoray'ın
oynadığı Güllü Geliyor Güllü filmi vardır. Kemal Sunal, sadece figüran oyuncudur.
Sonrasında Kemal Sunal'ın popüler oluşuyla aynı film başka adla, başka afişle tekrar
yayınlanmıştır. İlginç olaylardan biride Keşanlı Ali filmi olup görüntü yönetmeninin adı
olan Ali, film afişinde Keşanlı'nın altına büyük harflerle yazıldığından "Keşanlı Ali"
olarak adlandırılıyor.
Şoray'ın ilginç sinema deneyimlerinden biri kendisi ile Filiz Akın'ın Günahkâr Kadın
filminde bir araya getiren Ülkü Erakalın'dan henüz 17 yaşındayken bir film çekimi
Dila Hanım, Orhan Aksoy'un yönettiği, Safa Önal'ın senaryosunu yazdığı 1977 yapımı Türk filmidir. Filmin yapımcısı İrfan Önal'dır. Filmin başrol oyuncuları Türkan Şoray ve Kadir İnanır'dır.
Bodrum Hakimi, Türkan Şoray'la Kadir İnanır'ın başrollerini oynadığı, yönetmenliğini Türkan Şoray'ın yaptığı 1976 yapımı film.
Selvi Boylum Al Yazmalım, Atıf Yılmaz tarafından yönetilen, başrollerinde Kadir İnanır veTürkan Şoray'ın oynadığı, 1977 tarihli film. Türk sinemasının başyapıtlarından biri olarak sayılmaktadır.
Aşk Mabudesi, yönetmenliğini Nejat Saydam'ın yaptığı, başrollerde Türkan Şoray ile Cüneyt Arkın'ın oynadığı (1969) yılı yapımlı sinema filmidir.
Tatlı Nigar, Orhan Aksoy'un yönettiği 1978 yapımı Türk filmidir. Senaryosunu Safa Önal'ın yazdığı filmin başrollerinde Türkan Şoray ve Bulut Aras oynamaktadır.
Siyah Gül, Türkan Şoray ve Kartal Tibet'in başrolünü paylaştıkları, Ülkü Erakalın yönettiği 1966 yılı yapımı Türkiye filmi.
Baraj, Orhan Aksoy'un yönettiği 1977 yapımı Türk filmidir. Senaryosunu Safa Önal'ın yazdığı filmin başrollerinde Türkân Şoray ve Tarık Akan oynamaktadır.
Soğuktu ve Yağmur Çiseliyordu,başrollerini Türkan Şoray, Ekrem Bora ve Gülsen Tuncer paylaşmışlar.
Kara Gözlüm Azize Balıkçı güzeli ünlü şarkıcı olur
Hayatım Sana Feda Zeynep Sonar
Ağlayan Melek Sabahat
Tatlı Meleğim Leyla
Mazi Kalbimde Yaradır Şükran/Türkan
Birleşen Yollar Feyza
Merhamet Zeynep
Herkesin Sevgilisi Türkan Alpay
24
Mağrur Kadın Meral
1971
Sevmek Ve Ölmek Zamanı Emel Sayar
Gelin Çiçeği Arzu
Ateş Parçası Azize
Melek Mi Şeytan Mı? / Asrın Kadını
Nesrin
Mavi Eşarp Leyla
Unutulan Kadın Zeynep
Yedi Kocalı Hürmüz Hürmüz
Güllü Güllü / Gül Ediz Hun
Bir Kadın Kayboldu Selma
Gülüm, Dalım, Çiçeğim Leyla Ergüvenç/Şaziye
Bir Genç Kızın Romanı Selma Ediz Hun
1972
Cemo Cemo
Zulüm Ayla
Dönüş Gülcan Kadir İnanır
Sisli Hatıralar Dürrin Akbel
Vukuat Var Güllü
Çile Elif
1973
Mahpus Ümmühan
Güllü Geliyor Güllü Güllü Fındıkoğlu Ediz Hun
25
Azap Elif
Sultan Gelin Sultan
Asiye Nasıl Kurtulur? Asiye
Yalancı / Çok Yalnızım Zeynep
Namus Borcu Gurbet
Gazi Kadın / Nene Hatun Zeynep
Dert Bende Süreyya
1974
Şenlik Var / Bal Kız Zeliş / Leyla Taner
Yüreğimde Yare Var Nurten
Çılgınlar Selma / Cavidan
Açlık Meryem
1975
Acele Koca Aranıyor Melike
1976
Deprem Zeynep
Bodrum Hakimi Mefaret Tüzün
Devlerin Aşkı Türkan
1977
Selvi Boylum, Al Yazmalım Asya
Baraj Aysel
Dila Hanım Dila Hanım
1978
Sultan Sultan
Bir Aşk Masalı Banu
26
Cevriyem Cevriye
Tatlı Nigar Nigar
1979
Aşk ve Nefret
Hazal Hazal
Küskün Çiçek Zeynep
1981
Yılanı Öldürseler Esme
1982
Mine Mine
Seni Kalbime Gömdüm Eylül
1983
Metres Feride
Seni Seviyorum Aygül / Selma
1984
Bir Sevgi İstiyorum Melike
1985
Körebe Meral
Bir Kadın Bir Hayat Nuran
1987
Hayallerim, Aşkım ve Sen Derya Altınay
Gramofon Avrat Cemile
On Kadın Füsun
Rumuz Goncagül Gülsün
1988
Ada
1989
Ölü Bir Deniz Yüksel
27
1990
Berdel Hanım
Soğuktu Ve Yağmur Çiseliyordu Leyla
1991
Menekşe Koyu
1993
Şahmaran Sultan
1994
Bir Aşk Uğruna Selma
1995
Yer Çekimli Aşklar
1997
Nihavend Mucize Suzan
2002
Gönderilmemiş Mektuplar Gülfem
2004
Mürüvvetsiz Mürüvvet Mürüvvet TV Filmi
2006
Ayın Yıldızı Karagümrüklü Karakız TV Filmi
Aşk Beklemez TV Filmi
Hayatımın Kadınısın Asuman Karaca
2007
Hicran Sokağı Sabahat
Suna Suna
2.2.4. Oynadığı Diziler
2009 - Altın Kızlar2008 - Vurgun (Cevher)2007 - Aşk Yeniden2006 - Cemile (Cemile)2001 - Tatlı Hayat (Sevinç)1998 - İkinci Bahar (Hanım)1996 - Gözlerinde Son Gece
28
1994 - Bir Aşk Uğruna (Selma)1993 - Tatlı Betüş (Betül - Betüş)
2.2.5 Unutulmayan Replikler
Samet ona baba demişti, Cemşid’i babalığa seçmişti
Gözlerime bak sevdiğim, gözlerime bak. Seni çok özledim. Asyam, Al yazmalım…Sevgi neydi, sevgi iyilikti, dostluktu… Sevgi emekti.
Durursam bir daha kurtulamam.Ziyanı yok gülüşü yeter bize.Yüreğim kaydıysa günah mı ?Çamura saplansam yardıma gelir misin ?Elini tuttum sıcacıktı, yüreği elimdeymiş gibi…Elinden tutuversem benimle gelir mi ?Seninim işte, alıp götürsene beni.Elveda Asya, elveda selvi boylum, al yazmalım, elveda, bitmemiş türküm benim.Sevgi neydi? Sevgi emekti, sevgi dostça uzanan insan eliydi.Benim adım İlyas. Kamyonumun adı Aldırma Gönül. Senin adın ne al yazmalım ?Bizimle konuşmuyor arkadaş. Peki niye konuşmuyor.Bizi adam yerine koymuyor mu diyorsun. Ziyanı yok gülüşü yeter bize.Yarın aynı yerde aynı saatte çamura saplansam yardıma gelir misin ?Bilmem. Orası yol bir gören olur.Kalenin orda bekleyeceğim seni al yazmalım.Adını söylemezsen gitmem
Asya.
Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti..Durursam bir daha kurtulamam..Ziyanı yok, gülüşü yeter bize..Yüreğim kaydıysa günah mı?..Çamura saplansam yardıma gelir misin?..Elini tuttum sıcacıktı, yüreği elindeymiş gibi..
Elinden tutuversem benimle gelir mi?Seninim işte, alıp götürsene beni..Elveda asya, elveda selvi boylum al yazmalım, elveda..Bitmemiş türküm benim.(SELVİ BOYLUM ALYAZMALIM)
-9 asker.
+Ne askeri?
-Yani Papel.9 lira senin anlayacağın.
+Ama tartmadınız ki !
-Benim elimin hassasiyeti eczacı terazisinde yok. Tas tamam 250gram verdik sana. Fazlası var eksiği yok.
+Tartsanız terazinize yapışmaz herhalde
-Madem benim ölçümü beğenmiyorsun 10gram fazlasını geri alırım bende.
+Ben müşteriyim, sizde satıcı. Öyle göz kararıyla karides satıldığı nerde görülmüş?
29
-Eeeee balina değil, orkinos değil, sinavit değil, alt tarafı 250gram karides alacaksın arkadaş, tutup bir gazetelik laf ediyorsun. Böylece alıyorsan ne ağla.Almazsan keyfin bilir.
+Bari kağıdını değiştirin. Bu kese kağıdı ıslak.
-Hahh zatınızın teşrif edeceğini bilselerdi karidesler ıslanmamak için şemsiye kullanırlardı. Ama bizim kağıtları beğenmiyorsan seninkilere sararız.
+Bırakın onu. Notalarım var. Ah bestem, bestelerim! Keman Partisi, Çello Partisi , Viyola Partisi …
-Seninki gıy gıycı galiba
///
-Alooooo
+Bebek doğurur gibi o ne biçim alo be.Azize sen değil misin?
-Gel de bu yanpiriyle nazik konuş bakalım. Benim, nolmuş?
+Bana bak Azize, oraya taşınmakla alakadarlığımız bitam oldu sanıyorsan yanılıyorsun. Ayağını denk al.
-Ne bağırıyorsun be ayı.Kibarlığın mektebi var.Yatak odası sesinle konuşsana…
+Yatak odası neyi dedin? Kimin yatak odası bee. Günün ortalık yerinde yatak odasında ne işin var?
- Oda benim değil mi? İstersem 3 gün 3 gece çıkmam.
+Yalnız mısın odanda?
-Ne zamandan beri sana hesap veriyorum be kaşkaval. Oda benim. İstersem yalnız otururum istersem cümbür cemaat.
+Dinle beni kız! Hele bir erkeğin gölgesi senin gölgene dokunsun, o gölgenin aslını kevgire çevirmezsem banada Yengeç Rızalık haram olsun.
-Çüüüüş! Kime posta koyuyorsun be, senin karşında Temel Reisin kızı Azize var.O kafdiden şişirmelerini başkasına koy inek.
///
+Şu surata bak. Bu ne biçim kıyafet rezil.
-Hoş köpek
+Bana bak, yanındaki sıçanı da havuç yerine doğrar, şimdi seni pilaki yaparım.
-Höst. Çirkefe düşmüş yaban armudu sende!
+Babandır!Kaşkaval kabuğu
-Anandır! Kahbe Hüsniye’ nin oğlu
+Sokak aşiftesi
30
-Bitli ayşesi, süprüntü küfesi
+Veledi zina, kubur faresi
-Sütlü Hüsniye’nin sidikli Rızası hıhh.
+At kendini denize rezil, namusun bir paralık oldu.
-Sen at kendini parktaki havuza, ne güzel cacık olur ayının oğlu.
' Sevemedim kara gözlüm seni doyunca,Hep kıskandım seni elden yıllar boyunca '
‘’ Söyleyeceğim ilk şarkıyı mutlu insanlara adıyorum. Bu şarkının benim için tatlı acı hatıraları vardır. Aşkın ne olduğunu ben bu şarkıyla öğrendim. Saadeti bu şarkıda tattım. Bir şey daha öğrendim bu şarkıyla HERŞEYE SAHİP OLMAK İSTEYEN ELİNDEKİNİ DE KAYBEDİYORMUŞ. ''
' Herkes bana deli diye gülüp geçiyor,Senin aşkın beni kara gözlüm deli ediyor '
Her şey bitti babacığım bütün hayallerim, aşkım, herşey.. Şöhret, para insanı mutlu etmiyormuş meğer. Sevgiye ihtiyacım var dostluğa, şefkat'e. Kapanıp rahatça ağlayabileceğim sıcak bir göğse ihtiyacım var.. Artık beni bırakma baba .. ''Azize kaybedenlerdendir.. İçindedir o .. Yanında değil içinde.. Ve herşeyi bırakır döner babasının yanına . Biz de öyle yapmaz mıydık ? Dönmez miydik en sıcak yere ?
+ 250 gram karides verir misin kara gözlüm ?- Sen Şophen benim meçhul bestecim .. + Bir zamanlar karagözlü, yaramaz, balık kokan bir kız sevmiştim.- O benim işte. Kokla bak .Senin kara gözlün balıkçı güzelin.+ Azizem artık seni sevmekten korkmuyorum.
(YALNIZ BİR OPERA)
İnsan sevebileceği birini buluncaya kadar kaç kişiyi sevdiğini zannediyor.
(MİNE)
Meraklanma sosyete konuşma faslı kolay: Herkes ‘siz’, kendimden bahsederken ‘biz’ derim olur biter.
(ATEŞ PARÇASI)
Sevgi de yetmiyormuş. Çok eskiden rastlaşacaktık.
(VESİKALIK YARİM)
Attığın tokat bile aşkının sesiydi. Nefret, aşkını gizleyen bir maske, bir sığınak ama kurtuluş değil; aşktan kaçınılmaz çünkü. Beni seviyorsun…
31
+Nerden buldun bunu? -Sakladığın yerden.
(DEVLERİN AŞKI)
Ah bu aşk, ne acı bir yaraymış, ne uğursuz bir şeymiş.(EYLÜL)
2.2.6. YÖNETTİĞİ FİLMLER
Azap(1973)
Azap filminin konusu, köyünde amansız bir hastalığa tutulan oğlunun tek kurtuluş umudu olarak büyükşehir olan İstanbul'a götürmek olarak düşünür ve oğlunu İstanbul'da Cerrahpaşa hastanesine götürür, götürmesine götürür ama hastalık ilerlemiş olup artık çocuğunun yaşama şansı çok zor bulunan bir kalp pilinin bulunması ameliyat olmasına bağlıdır. Bu halde bile %10, %15 olarak görülmüştür. İstanbul gibi bir yerde herkese güvenilmeyeceğini bilemeyen Elif tüm parasını sahte bir pile yani dolandırıcıya kaptırmıştır. Daha sonra şehrin otel odaları, arka sokakları ile tanışan kadın, dilenci yerine konulmaya, hakir görülmeyi, tacize ve tecavüze kalkışanları, fuhuş batağına zorlanmıştır. Ünlü bir fabrikatörün milyoner oğlu Vedat büyük bir trafik kazası geçirmiştir. Ölümle pençeleşen Vedat'ın tek kurtuluşu böbrek bulunmasına bağlıdır. Elif bu böbreği vermek ister karşılığında Vedat'tan oğlunun Avrupa'da ameliyat olmasının sözünü alır. Ameliyatı başarılı geçen Vedat Elif'in oğlunun ameliyat olması halinde bile %10 veya %15 olduğunu öğrenir. Yaklaşık 200.000-300.000 lira riske attırmak istemeyen Vedat çocuğunu derme çatma sarhoş bir adamın lanet karısına yüklü para karşılığında baktırtmakadır. Zaman içinde çocuğun öleceğini tahmin eden Vedat'ın hesaplamadığı durum, Vedat evde yokken Elif'in gelmesi ve Sarhoş adamın hasta çocuk ile ilgili evin uşağını durumu anlatmasıdır. Çocuğunun yerini öğrenen ve öldüğünü gören kadın, çocuğun ölüsüyle birlikte Vedat'ın köşkünün basamaklarında Vedat'ı bekler, Vedar büyük bir korku ile yaklaşır ve büyük paralar, köşkü kadına vereceğini söyler ama kadın, Benden aldığını geri vereceksin der ve elinde makas ile Vedat bir bıçak ile yere serer. Türkan Şoray'ın bitmek tükenmek bilmez umudu ve dramı filme ayrıcalık katar.
Bodrum Hâkimi (1976)
Türkân Şoray'la Kadir İnanır'ın başrollerini oynadığı, yönetmenliğini Türkân Şoray'ın yaptığı 1976 yapımı film. Romantik içerikli bu film, Türkân Şoray'ın yönetmenlik koltuğunda oturduğu dört filmden biridir. Döneminde çok büyük bir sükse kazanmıştır. Filmin müziklerini Cahit Berkay yapmıştır.
Filmin konusu, gerçek hayatta yaşanmış bir olay çıkışlı yerel bir türküden alınmıştır. Türkü ve dolayısıyla film, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kadın hakimlerinden olan ve 1951'de atandığı Bodrum'da 1954 yılında nedenleri kesin olarak günümüzde de açıklığa kavuşturulamamış ve çeşitli yorumlara konu olmuş bir şekilde intihar eden Mefaret Tüzün'ün öyküsünü zemin almaktadır.
Bu yorumlardan bir tanesi de Mefaret Tüzün'ün aşık olduğu mahkum hakkında idam kararı vermesi sonrasında intihar ettiğidir.
1906 Kütahya Tavşanlı doğumlu olan Mefaret Tüzün'ün tam bir biyografisi, filmden uzun bir süre sonra 2002 yılında Belkıs Öztin Koparanoğlu tarafından kaleme alınarak yayınlanmıştır.
Dönüş(1972)
Gülcan, kendisi gibi bir köylü olan İbrahim ile evlenmiştir. Bir de oğulları olan bu mutlu çiftin sonu hazin bitecek olması bu filmi bir dram olarak nitelendirilmesine sebep olan unsurdur. Kendi toplumuna giderek yabancılaşan İbrahim, Almanya'ya gitmeye karar verir. Önce karısının itirazlarına karşı koyamaz ve erteler ama toplumun yabancılaşması dayanılmaz bir hal alır ve Almanya'ya işçi olarak gider.[1]
İlk günlerde, İbrahim , eşine mektuplar yollamaya başlar ama Gülcan okuma yazma bilmediği için,muhtara ve köydeki çocuklara okutur.daha sonra köylünün Gülcan'a cephe alması Gülcan'ın okuma yazmaya öğrenmesini mecbur kılar. Gülcan bu azimle köyün öğretmenine okuma yazma öğrenmek için başvurur. Köyün ağası Gülcan ile evlenmek ister ve ona bunu defalarca söylemesine rağmen, Gülcan eşini sevdiği için bunu her defasında reddettiği için ağada ona olmadık yollarla işkence eder. [1]
Ağanın oyunları arasındaki en çirkin ve en etkili olan ise: Gülcan öğretmenden eğitim alırken ağa, köylülerin kolay proveke edilebildiklerini fırsat bilerek, köylüleri Gülcan ve öğretmenin birlikte aşk yaşıyorlar iftirasını atar. Bunun üzerine köylü onları beraber yakalayıp kadını döve döve evine hapis ederler.[1]
Bu olaylardan sonra, muhtar efendi, köylü çocuklardan birine, İbrahim'e yollanması için bir mektup yazar. İbrahim o anda Almanya'da Gülcan'a ihanet etmiş ve bir Alman kökenli bir bayandan bir çocuk yapıp üçü beraber köyün yolunu tutarlar. Ağa, adamlarını Gülcan'ın üzerine en son saldığında, Gülcan bir nehrin yanındadır. Şu anda kadına tecavüz amacıyla saldırırlar ama Gülcan'ın çocuğu kendi kucağından nehre düşerek talihsiz bir şekilde ölür. Çocuğunun ölüsünü babası görecek kendi diye,Gülcan çoçuğunu gömmez ve evde tutar. köylülerin "gel yıkayıp gömelim. Yazıktır günaha girme" deyip ikna etmek isterler ama hiçbiri başaramadı. En son öğretmen köyden ayrılırken giderken Gülcan son defa rica eder ve gider.[1]
Bunun üzerine Gülcan ertesi gün yıkayıp oğlunu gömer. Ağa, hic utanmadan, Gülcan'a yine evlenme teklifi eder ve eğer yine kabul etmese daha büyük şeyler olacak diye tehdit etmekten geri kalmaz. Bunun üzerine Gülcan teklifi kabul ediyor gibi görünüp beraber oğlunun öldürüldüğü nehirden geçerken bir Çifteli'ile oracıkta ağa'yı öldürür.[1]
İbrahim, yeni eşi ve çocuğu ile yolda giderken yüksek hızdan dolayı kaza yapar ve, çocuk hariç, hepsi ölürler. Kazanın yanından tesadüf'le geçen Gülcan kocası görünce, kendisi aldattığı halde, hala sevdiğini onun ölüsünün üstünde ağlayarak gösteren Gülcan, İbrahim'in yanında olan ve kazadan sağlam olarak kurtulan çocuğu fark eder. Çocuk ta "beni al, nolursun" der gibi, arabanın arka koltuğunu ağlayarak çeker. Gülcan çoçuğu alır ve gideler. Acı dolu bir son olur
Şehir merkezindeki bir pavyon resmi bir kararla, şehir dışındaki küçük bir kasabaya "sürülür." Mecburen taşınmak zorunda kalan pavyonun kadın çalışanları ile kasabanın kadınları arasında önce gizliden gizliye, sonra da apaçık bir mücadele ortaya çıkar. Kadınlar kocalarını pavyona kaptırmaktan endişe ederken, kasaba erkeklerinin keyfi oldukça yerindedir! Tüm bu hengamenin orta yerinde ise gözlerden uzak ama tutkulu bir aşk hikayesi vardır.
Ama aşıkların kendisi bile imkansızlığın farkında değildir... Birbirinden oldukça farklı insanların hayatlarının kesişmesinden doğan bu trajikomik öyküyü ise bize 9 yaşındaki Yusuf anlatır...
Yönetmenliğini Yeşilçam'ın Sultan'ı Türkan Şoray’ın, senaristliğini ise Onur Ünlü'nün üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda Yağmur Ünal, Ekin Türkmen, Sevda Erginci, Mehtap Bayrı, Elif Atakan, Pınar Göktaş, Esra Ergün ve Aslı Samat ve Mustafa Uğurlu yer alıyor.
Yılanı Öldürseler (1981)
Esme (Türkân Şoray) köyün en güzel kızıdır. Abbas (Mahmut Cevher) onun uğruna elini kana bulamış ve on bir yıl hapis yatmıştır. Esme de onu beğenir. Fakat köyün ağası Halim'le (Ahmet Mekin) evlenmek zorunda kalmıştır. Abbas hapisten çıktıktan sonra bir gece evlerini basar, Halim'i öldürür ve Esme'yi kaçırır. Köylüler peşlerine düşerler ve Abbas'ı yakalayıp öldürürler. Sonra da Esme'nin köyden gitmesine karar verirler, aksi halde öldürülecektir. Fakat kimse Esme'yi öldürmeye kıyamaz. Oğlu Hasan'dan başka bu işi yapacak bulamazlar. Silahı onun eline verirler. Esme ocak başında ateşi harlarken Hasan silahını ateşler.
2.3. Türkan Şoray Kanunları
2.3.1 Kanunlar
1- Türkan Şoray film senaryolarını film çekim tarihinden en az bir ay önce beğenir.
2- Türkan Şoray senaryoyu beğenmezse yeni senaryo verilir.
3- Çekilecek filmin yönetmeni ve baş rol erkek oyuncusu için Türkan Şoray'ın onayı şarttır.
4- Türkan Şoray adı jenerik, afiş, ilan ve sinema fenerlerinde başta ve tek olarak yazılacaktır.
5- Filmde öpüşme ve açık sahne olmayacaktır.
6- Filmlerdeki tarihsel giysiler şirkete, modern giysiler ise Türkan Şoray'a aittir.
7- Film çekimi yalnızca İstanbul'da olur, Şoray İstanbul dışına çıkamaz.
8- Çalışma saatleri sabah 08.00 ile akşam 19.00 arasındadır.34
12- Şirket filmi kendi hesabına çeker, başka şirket ile ortak yapım için Türkan Şoray'ın onayı şarttır.
13- Film renkli ise Türkan Şoray'ın onayıyla çekim saatleri uzayabilir.
14- Bu şartlara uymayan film şirketi 100 bin lira ödemeyi kabul eder.
15- İhtilaf vukuunda mercii mahkemeler, İstanbul mahkemeleridir.
16- Türkan Şoray şirketlerden film başına 60 bin lira alır.
17- Senaryoyu Türkan Şoray'ın onaylaması şarttır.
18- Türkan Şoray mecburi gecikmeleri 10 günden fazla beklemez.
2.3.2. Kanunların Rolü
*Türkan Şoray’a büyük paralar veremeyen firmalar Türkan Şoray’a benzeyen (onu taklit eden) ‘yeni Türkanlar’ bularak, oyuncu yaratma girişiminde bulunsalar da başarı elde edememişlerdir.
*Türkan Şoray’a sahneye çıkması için yıllarca büyük paralar teklif edilmiştir.
*Türk sinema eleştirmeni, gazeteci, senaryo ve kitap yazarı, sunucu Erman Şener’in (1942-2002) hazırladığı ‘’53. Yılında Türk sineması nereye gidiyor?’’ konulu ankete Türkan Şoray şöyle cevap vermiştir: ‘Ne yalan söyleyeyim, ben sinemanın bugünkü durumundan memnunum. İşin ekonomik tarafı beni ilgilendirmez. Ben paramı alır, filmi tamamlarım. Gerisi prodüktörlerin bileceği iş… Onlar düşünsün! Ama bana kalırsa Türk sineması konusunda ümitsiz olmak için hiçbir sebep yok.’
*Türkan Şoray, kanunları koyduktan sonra Cemo filmini çekmek için ilk defa şehir dışına, Elazığ’a gitmiştir. Sette Fikret Hakan ile yan yana ata bindikleri bir sahnede at Türkan Şoray’ı üzerinden atar ve o hızla kayaların üstüne uçar. Boyun kemiği kayan ve belimde kırıklar olan Şoray felç olma tehlikesi geçirir. Tedavi sonrası İsviçre’ye kontrole gitmiş ve mutlu bir neticeyle Türkiye’ye dönmüştür.
*Gazetelerin satışlarındaki en yüksek tirajı yakaladıkları zamanlardan biri de Cemo kazasını yayınladıkları zaman olmuştur.
*Türkan Şoray’ın başrolünde oynayıp, sette attan düşerek ölüm tehlikesi atlattığı Cemo filmi Türk sinemasında şimdiye dek yapılmamış en başarılı depaysement (şaşırtma-yabancılaştırma) filmidir.
35
*1972’li yıllarda Türkan Şoray bu kez kameraların önü yerine arkasına geçerek; Dönüş, Azap, Bodrum Hakimi filmlerini tek başına, Yılanı Öldürseler ’i (1981) Şerif Gören (Altın Portakal ödüllü Türk film yönetmeni) ile yönetir.
*Cemo kazasının üzerinden henüz 5 ay geçmesine ve doktorun uyarmasına rağmen yönetmenliğini yaptığı Dönüş filminde daha fazla çekimlerin ertelenmemesi için yer yer kendisini buz tutmuş, suya bırakmıştır.
* Türkan Şoray’ın yönetmenlik yapacağı haberleri Yeşilçam’da büyük tepki uyandırmış olsa da Şile yolu üzerinde Paşaköy2de Dönüş filminin çekimlerine başladığı ilk gün, hiç beklemediği bir destek mesajı alır: Yılmaz Güney sete bir vizör gönderir; içindeki notta şöyle yazar: ‘Bacım etrafa kulaklarınızı tıkayın. Bu işi başaracağınıza inanıyorum.’’
* Türkan Şoray’ın katıldığı ilk yurtdışı festivali 1973 yılındaki Moskova Film Şenliği’dir. Dönüş filmi Moskova’ da 14.000 kişilik büyük bir salonda izlenir. Rus basını Şoray hakkında ‘’Yanık Tenli Türk Güzeli’’ şeklinde manşet atar.
3 ESERLER
3.1. Müzik Albümleri
Türkan Şoray Söylüyor
Türkan Şoray Söylüyor yıllar önce albüm çıkartması yönünde gelen teklifleri reddeden sinema ve dizi oyuncusu Türkan Şoray'ın şarkıdan oluşan 2015 yılında çıkan stüdyo albümü. Türkan Şoray Söylüyor 11 Aralık tarihinde dijital ortamda, 14 Aralık'ta ise raflardaki yerini aldı. Sinema tarihinin en çok filmde oynayan kadın aktristi Türkan Şoray albümü ve söyleyeceği şarkılar için "Hepsi benim için çok özel şarkılar. Söylerken büyük keyif aldım. Sevenlerime hatıram" demiş, albümün ilk klibi ise "Olmaz Olmaz Bu iş Olamaz" şarkısına Beykoz Kundura Fabrikası'ndaçekilmiştir.
Şarkı listesi
1. "Tek Başına" (5:02) (söz: Ülkü Aker, müzik: Luigi Albertelli)36
2. "Duydum ki Unutmuşsun" (4:24) (söz: Selâhattin Altınbaş, beste: Turgut Yarkent)3. "Hasret" (3:42) (söz: Nahman Varon, müzik: Georges Moustaki)4. "Kıskanırım Seni Ben" (4:54) (söz: Teoman Alpay, güfte: Hikmet Münir Ebcioğlu)5. "Olmaz Olmaz Bu İş Olamaz (David Saboy remiks)" (3:46)6."Damarımda Kanımsın" (3:32) (söz - müzik: Sinan Subaşı)7. "Sevmekten Kim Usanır" (5:06) (söz: Mühir Ebcioğlu, müzik: Teoman Alpay)8. "Dertler Benim Olsun" (4:49) (söz - müzik: Orhan Gencebay)9. "Olmaz Olmaz Bu İş Olamaz" (3:54)(söz: Fikret Şeneş, beste: Apostolos Kaldaras, Eftihia Papagiannopoulou)10. "Damarımda Kanımsın (David Saboy remiks)" (3:22)
3.2. “Dört Büyükler” Saltanatı
1957 yılından başlayarak sinemaya geçen Fatma Girik ve sırasıyla 1960,1962 ve 1964 yıllarında sinemaya ilk adımlarını atan Türkan Şoray, Filiz Akın ve Hülya Koçyiğit’in kendilerinden önce ve de sonra gelenlerden farklı olarak sinemamızda bunca etkin ve etkili olmaları ve Akın’ın sinemadan gönüllü olarak (bir evlilik nedeniyle) uzaklaşmasının dışında diğer üçünün hala dimdik ayakta ve gündemde olmasının gizleri acaba nedir ? Çok genel biçimde elbette Türk sinemasının 1960’larla birlikte büyük bir atılım yapması, film sayısının korkunç bir ivmeyle artarak 1960’lar sonunda yılda 250, hatta 300 gibi inanılmaz bir sayıya yükselmesi, bu furya içinde sözü edilen yıldızların uzunca bir dönemde yılda 10-12 film çekerek seyircinin karşısına sürekli ve düzenli bir biçimde çıkmaları…
Televizyonun ülkemize dünyaya kıyasla çok geç gelmesi (ülke çapında yayınlar ancak 1974 yılında başladı), kuşkusuz sinemamız için büyük bir şans olmuş, Türkiye’nin hızlı kentleşmesiyle de koşut biçimde, özellikle büyük kentlerde oluşan geniş seyirci kitlelerinin temel eğlencesi olarak ortaya çıkan sinema, çok popüler bir kitle sanatı ve iletişim alanına dönüşmüş ve görülmemiş parlaklıkta yıllar yaşamıştır. Geçmişin ve daha sonraki yılların, yılda zar-zor bir ya da iki film yapabilen oyuncularıyla, yılda 10-12 film gibi bir hızlı fabrikasyonla seyirci karşısına çıkan bu yıldızlarımızın yaptıkları arasında, öncelikle sayısal ve niceliksel bir fark oluşmuş bulunuyordu. Düşünmek gerekir ki 1960’lı yıllarda ve 70’li yılların bir bölümünde, bir Türk filmi seyirci için her şeydi: hislenip ağlayacağı bir öykü (bugünün TV serileri ve pembe-diziler), çoğunun içinde yer alan şarkılar ve gazino sahneleriyle bugünün TV eğlence programları, yine ya komedi türünde olan bir kısım film veya dram türünde olanlarda bile, kimi yan tipler aracılığıyla bugünün komedi dizileri (İnce İnce Yasemince, Olacak O Kadar vb. esprisinde güldürüler). Bir Türk filmi seyirci için komple bir seyirlikti. Ve o filmlerde neredeyse ayda bir temposuyla beyazperdeye gelen yıldızlarla birkaç kuşaktan seyirci arasında kurulan o kolay anlatılamaz duygu ve gönül bağı, o sanki ayrılmaz ilişki de, artık yaşanamayacak ve tekrar edilemeyecek kendine özgü bir deneyimdi.
Sinema yazarı-yönetmen Engin Ayça da bu ‘dört büyükler ’in sinemamız içindeki önemini belirtiyor, ama ona göre “bu dört kadın, aslında tek bir kadındır: biri daha çocuksu, diğeri daha şuh, ötekisi biraz erkeksi vs. olsalar da, onlar, sanki aynı kadının dört farklı yüzüdürler”. Engin, oldukça ilginç ve doğru gözüken biçimde, bizdeki sözlü kültür geleneğine ve Anadolu seyircisi üzerinde hala etkisi olan eski masalların ve söylencelerin varlığına dikkat çekiyor. Ve bu masallardan, efsanelerden süzülüp gelen kadın ve erkek tiplerinin kitle için adeta mistik bir kadın-erkek yapısı, tiplemesi yarattığına dikkat çekiyor. Ona göre, özellikle 1960’larda gelen dört
37
büyükler, yani Şoray, Koçyiğit, Girik ve Akın bu mistik yapıya son derece uygundular, onun izini sürdüler ve bu yüzden, neredeyse 40 yıl sonra hala unutulmadılar, hala gündemdeler veya en azından güçlü bir biçimde hatırlanıyorlar. Oysa sonradan çıkan yıldızlar, aynı ölçülere uyamadılar, aynı gereksinmeyi karşılayamadılar ve bu nedenle aynı derecede kalıcı olmadılar. Benzer şeyler, kuşkusuz erkek yıldızlar için de söylenebilir.
Ve Şoray farkı…
Bu genel çerçeve içinde bu dört büyüklerin temsil ettikleri kişilikler de kimi farklılıklar dışında belli yerlerde buluşuyorlardı. Temel bazı ayrımlar vardı kuşkusuz… Fatma Girik, baştan itibaren dinamik, canlı, ‘acul’, girişken, kolay yılmaya ve pes etmeyen, yeri geldiğinde erkek gibi davranan bir tür Erkek Fatma olarak kendin kabul ettirecekti. Şimdilerde sinema yerine kaim ettiği televizyonculuğunda da aynı özellikleri kullanıyor. Türkan Şoray, kuşkusuz birkaç cümleye sığdırılmayacak uzun bir kariyer ve bunun getirdiği değişim süreçleri dışında çok genel olarak bakıldığında, güzel, çekici, alımlı bir kadın kişiliği yaratacak ve bunu hem güldürü he dramda aynı başarıyla sürdürecekti. Her iki değerli sanatçı da filmlerinde, sosyal kökenler itibarıyla bir uçtan bir uçtan öbürüne, bir kutuptan diğerine kolaylıkla gidip gelebileceklerdi: gerçek anlamda sınıfsal bir yapısı, kımıldamaz bir kast sisteminin donup kalmışlığı olmayan ve hiçbir zamanda olmamış Türk toplumu, bu iki sanatçının halk kızı veya burjuva dilberi tiplemelerini aynı ilgiyle ve onayla kabul edip bağrına basacaktı. İş Filiz Akın’da biraz farklıydı. Çünkü o, ince, sarışın ve kırılgan kişiliğiyle halk kızlarını oynasa da pek inandırıcı olamayacak, daha çok zengin kızlarını, ‘burjuva güllerini’ temsil ederek biraz farklı bir alana geçecekti. Hülya Koçyiğit ise Fatma ve Türkan’ların sınıfındandı: geniş bir canlandırma yelpazesi ve çok farklı kimliklere bürünme yeteneği olan, her kalıba girip her sınıfa ait olabilen, ama nedense en çok Muazzez Tahsin, Kerime Nadir veya Esat Mahmut romanlarından yapılmış uyarlamalarda, Büyükada ve Boğaz köşklerinde genelde beyaz üniformalı deniz subayı Ediz Hun’la, yanlış anlamalarla, ayrılıp birleşmelerle dolu kederli aşklar yaşayan kibar evin kızı olarak benimsediğimiz…
Ama tüm bu değerli ve yetenekli oyuncular arasında, her birine birer kitap ya da kitaplar, inceleme ve araştırmalar adanması gereken bu ünlü kişilikler arasında, Türkan Şoray bir başkaydı. Onun hem o ünlü dört büyükler arasında, hem kendisinden önce ya da sonra gelenler ve gelecekler arasında farklı bir yeri, değişik bir konumu vardı.
3.3. TÜRKAN ŞORAY DEYİNCE...
38
3.3.1.Türker İnanoğlu
Türker İnanoğlu, Türkan Şoray’la nasıl tanıştığını ise şu sözlerle anlatıyor: ‘Emel Yıldız sete çok güzel bir genç kızla birlikte geldi, on beş – on altı yaşında bir genç kızdı. Kara gözlüydü. İnsanın yüreğinin içine dalan bakışları vardı. Müthiş güzeldi, o ana kadar sinemaya böyle bir güzel gelmemişti. O zamanlar ben de çocuktum, o da çocuktu. Bir yakınlaşma oldu aramızda ama sonra geri çekildik ikimiz de. Buna aşk diyebilir miyiz bilmiyorum ama vardı bir şeyler, hafif flört oldu demek daha doğru olabilir. Türkan, o dönem hayatıma giren en özel ve bakışları en etkileyici kadındı.’
3.3.2. Rıza Kıraç
“Sinema insanların yüzüne tutulan ayna. Bu aynada gördüğümüz yüz size ne kadar benzerse o kadar ölümsüz oluyor. İnsanların jestleri ne kadar yerliyse o kadar unutulmaz kılıyor filmi.
Her ülkenin bir yüzü vardır. Fransızların, Marianne’i, İtalyanların Sofia Loren’i... Türkiye’nin yüzünü hiç kimse Türkan Şoray kadar simgeleyemedi. İster beğenin ister beğenmeyin o kayıtsız şartsız Türk Sineması’nın kraliçesi, üç kuşaktır sinemamızın sultanı. O bizim Sofia Loren’imiz.
39
Türkan Şoray yaşantısı, sinema kariyeri ve duruşuyla, yalın, içten ve samimi olduğunu kanıtlamış başarılı bir aktris.”
3.3.3.Ali Bulaç
“Türkan Şoray, Türkiye toplumunun ideal güzel kadın tipi. Şoray, kolektif hafıza da kendine özgü ve sınırları kendisinden ibaret bir profil çizerek yer etmiştir. Açık buğday ten, olağanüstü güzel, iri ve siyah gözleri ile o dönemler en dikkat çeken isimdi. Türkan Şoray’ın gözlerinde saf sevgi, sadakat ve tevekküle dayalı bir mutluluk beklentisi var. İhanete uğrasa bile karşı cevap vermez, gözlerinde düş kırıklığının ve ihanetin cevap olarak yeterli olduğu bir vicdan azabı okunur. Erkek bakış açısıyla Türkan Şoray’ın gözlerinde sevgiyi, şefkati ve sıcaklığı ve kadın olarak fırtınalara yakalanmış gemiyi bekleyen limanın güven verici koruyuculuğu var sanki. Erkeğe karşı zeki ve başaran ama fettan değil. Ona sahip olan erkek sırtını bir kalaya verdiğini düşünür. O dönemin ideal kadın tipi buydu.”
3.3.4.Mehmet Acar
“Türkan Şoray’ın varlık içindeki yokluğunu, kalabalıklar içindeki yalnızlığını, doldurulmaz eksikliğini konuşmak istedim. Özellikle onun çocuklarla olan ilişkisini, ilgisini, sevgisini düşünerek.
40
Toplumlar insanlara topluma rağmen bildiğince yaşamak izni vermemiştir hiç bir zaman. Şoray, bir ölçü kadınıdır, düzen kadınıdır. Şöhretin verdiği büyük güce dayanıp ‘nasıl istersem öyle yaşarım’ diyememiştir.
Türkan şoray işte böyle bir oyuncu... Sultan filan değil... Türk Sineması’nın efsaneleşen oyuncusu o...
3.3.5. Cemal Süreya
“Türkan Şoray sinemada Türk kadın tipinin genel yansısı. Bu konuda bir iş bölümüne ne gereksinimi, ne niyeti hatta ne de gücü vardır. Sinemanın oyunculuğun ötesinde de bir konum kazanmıştır Türkan Şoray. Halk özlemiyle oluşmuş bir mitostur ve ulaşılmaz bir yalnızlık içindedir.”
4 TÜRKAN ŞORAY HAKKINDA BİLİNMEYENLER
- Türkân Şoray, ilk filminden sonra uzun bir süre teklif almayınca şansını bir de müzik dünyasında denemeye karar verir. Kendisine ders veren isim Fecri Ebcioğlu olur ve Batı müziği üzerine öğrendiği ilk parça da ‘Autumn Leaves’dir.
- Gençlik yıllarında Türkân Şoray’ın en beğendiği film aktörleri James Dean ve Clark Gable’dır.
- Ağlama sahnelerinin birçoğunda ne soğan ne göz yaşartıcı gerekirmiş Türkân Şoray’a, ‘kamera’ sesini duyduğu an başlarmış ağlamaya…
- Türkân Şoray 12-13 yaşlarındayken evlerinin bahçesine gelen bir falcı kendisine ‘Sen yıldız yıldız olup, gökyüzünde parlayacaksın’ demiş.
- İlk filmini çevirdikten sonra Zeki Çan’ın yazıhanesinin duvarına imzasını şöyle atar: ‘İşte Çok büyük bir artist olsam da burnum büyümeyecek. Hep aynı kalacağım.’
- ‘Dünyanın En Güzel Kadını’ filminin gece vakti balkonundan boğazın sularına atlama kısmını çekmeye sıra gelmiştir. Şoray korkmasına rağmen suya atlamıştır, başroldeki erkek oyuncu ise cesaret edemeyerek dublör kullanmıştır.
- Türk sinemasının en parlak yılları olan 1960-1970’lerde Türkân Şoray senede 10-12 film çevirmiştir.
- Türkân Şoray kanunlarını koyduktan sonra ‘Cemo’ filmi için ilk defa şehir dışına, Elazığ’a gitmiştir. Sette Fikret Hakan ile yan yana ata bindikleri bir
41
sahnede at Türkân Şoray’ı üstünden atar ve Şoray o hızla kayaların üstüne uçar. Boyun kemiği kayan ve belinde kırıkları ola Şoray felç olma tehlikesi geçirir. Tedavi sonrası İsviçre’ye kontrole gitmiş ve mutlu bir neticeyle Türkiye’ye geri dönmüştür.
- Türkân Şoray’ın oynadığı ilk reklam filmi Ören Bayan markasına aittir.- Türkan Şoray, saçlarını kirpi gibi kısacık kestirip, platin sarıya boyatmayı
istermiş. Bir-iki kere saçlarını sarı yapmış ama iki gün zor dayanabilmiş. Aynaya baktığımda kendine yabancılaşıyormuş. Sonra seyircinin gözündeki Türkan Şoray resmini de bozmak istememiş.
- Stilini kendim yaratmış. ‘Şunu giy’ diyen hiç olmamış.. Senaryo eline geldiği anda canlandıracağım karakterin nasıl giyinmesi gerektiğini de düşünürdüm. Ona özel alışverişe çıkarmış. Kafasındaki gibi bir şeyler bulamazsa da çizimini yapar, terzilere diktirirmiş. Aksesuarlar, şapkalar, çizmeler ve bunların kombineleri hep Şoray’a aitmiş. Filmlerden kazandığı paranın yarısı kostüme gitmiştir.
4.1. TÜRKAN ŞORAY – ÖDÜLLERİ
1964: 1964 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü, Acı
Hayat
1968: 1968 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü, Vesikalı
Yarim
1972: 5. Altın Koza Film Festivali - En başarılı kadın oyuncu[18], Mahpus
1972: 1. Altın Kelebek Ödülleri, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü
1973: Moskova Film Festivali (Rusya) - Özel Ödül, Dönüş
1978: Taşkent Film Festivali - Uluslararası Aytmatov Kulübü Geleneksel Ödülü (Selvi
Boylum Al Yazmalım)
1987: 1987 Antalya Altın Portakal Film Festivali - En İyi Kadın Oyuncu (Hayallerim,
Aşkım ve Sen)
1990: 2. İzmir Film Festivali - Altın Artemis Onur Ödülü
1991: Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı Unvanı
1992: 8. Bastia Akdeniz Sinemaları Festivali - En İyi Kadın Oyuncu, Soğuktu Ve
Yağmur Çiseliyordu
1994: 6. Ankara Uluslararası Film Festivali - Emek Ödülü
1994: 1994 Antalya Altın Portakal Film Festivali - En İyi Kadın Oyuncu, Bir Aşk
Uğruna
1996: 15. Uluslararası İstanbul Film Festivali- Sinema Onur Ödülü
1999: 2. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali - Kadın Yönetmen Ödülü
2000: Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi - Zirvedekiler 2000 Ödülü
2001: Akademi İstanbul - Yılın En Başarılı Sanatçısı Ödülü
2009: Sadri Alışık Ödülleri - onur Ödülü
2013: Engelsiz Yaşam Vakfı - Türk Sineması Üstün Başarı Ödülü
2013: 11. Türk Film Festivali - Onur Ödülü
6 SONUÇ
Zamanın şartları göz önünde bulundurularak kanunların, zaten maliyetli olan bir filmi daha da zorlaması. Yapımcısından oyuncusuna, belirli şartlara uyma zorunluluğunun olması aslında olumsuz iken, buna rağmen filmlerin izlenme ve Şoray'ın beğenilme oranı büyük bir kitleye hakim olduğu için bu şartlar olumlu yönde ilerlemenin basamakları haline gelmiş. Büründüğü her rolü ustaca hayata geçirerek gönülleri fetheden bir afet, baş aktör olmuştur. Yetenekli güzel oynamakla yetinmeyip, yönetme yeteneğini de yine aynı kararlılık ve başarıyla taçlandırarak başarının aktörlüğe bürünmüş hali olarak gözler önündedir. Yılların gazabına uğramayıp hala dillere destan olabilecek yapıtlarda ve organizasyonlarda güzelliği ve kararlarıyla kendinden sıkça söz ettirmiş olup, Yeşilçam’ın efsaneleri olarak kalmamıştır. Yeniliğe uyum sağlayabilen yetenekli güzelimiz Türk sinema tarihi için vazgeçilmezleri oluşturmuş diyebiliriz.
KAYNAKÇA
Atilla Dorsay’ın “Türkan Sultan’a Armağan” adlı kitabı (Alfa Yayınları)
Atilla Dorsay’ın “Sümbül Sokağın Tutsak Kadını” adlı kitabı (Remzi Kitabevi)
Ercan Akarsu’nun “50 Yıllık Aşk Türkan Şoray” kitabı (EsenKitap Yayınları)
Giovanni Scognamillo’nun “Türk Sinema Tarihi” (Kabalcı Yayınları)
Türkan Şoray’ın “Sinemam ve Ben” adlı kitabı (NTV Yayınları)
“Türkan Şoray Deyince” (Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayınları)
1. "Türkan Şoray'ın ilk albümü 'Türkan Şoray Söylüyor' çıktı". Habertürk. 10 Aralık 2015
2. "Yeşilçam'ın Sultanı Türkan Şoray'dan Albüm Müjdesi". haberler.com. 10 Aralık 2015. 16 Aralık 2015 tarihinde "http://www.haberler.com/yesilcam-in-sultani-turkan-soray-dan-album-7957679-haberi/" kaynağından arşivlendi.
3. "Türkan Şoray'ın ilk müzik klibi yayınlandı". Akşam. 9 Ocak 2016. http://www.aksam.com.tr/magazin/turkan-sorayin-ilk-muzik-klibi-yayinlandi/haber-479329