Top Banner
TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın Şanlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam Humeyni'in - ra Sovyet Lideri Mikai1 Gorbaçof'a Mektubu İmam Humeyni'nin - ra - Eserlerini Tanzim ve Yayınlama Müessesesi Uluslararası İlişkiler Bürosu
48

TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

Mar 07, 2020

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

TEVHİDE DAVET

İslam İnkılabı'nın Şanlı Rehberi ve İran İslam

Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam Humeyni'in - ra –

Sovyet Lideri Mikai1 Gorbaçof'a Mektubu

İmam Humeyni'nin - ra - Eserlerini Tanzim ve Yayınlama

Müessesesi Uluslararası İlişkiler Bürosu

Page 2: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam
Page 3: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

...Sosyalizm ve komunizmin sırf ekonomik kördüğümlerini

batı kapitalizmine sığınarak çözmeye kalkışmanız toplumunuzun

hiçbir derdine deva olmayacağı gibi, birilerinin de gelip sizin

hatalarınızı telafi etmesini gerektirecektir...

İmam’ın - ra - Gorbaçof’a mektubundan

Page 4: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

TEVHİDE DAVET

İslam İnkılabı'nın Şanlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin

Kurucusu İmam Humeyni'in - ra – Sovyet Lideri Mikai1

Gorbaçof'a Mektubu

İmam Humeyni'nin - ra - Eserlerini Tanzim ve Yayınlama

Müessesesi Uluslararası İlişkiler Bürosu

Page 5: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

(•) Tevhide davet

(•) İmam Humeyni'nin - ra – Gorbaçof’a mektubu

(•) Yayınlayan: İmam Humeyni Kültür Müessesesi

(•) Birinci Basım: 1993 Kışı - h.k: 1414 - h.ş: 1372/3000 adet

(•) Fiatı: riyal

Page 6: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

1- Önsöz

2- İmam Humeyni'nin - ra - Gorbaçof'a

mektubu

3- Resimler

4- Talikat (Mektupta geçen özel terim

ve ıstılahlarla ilgili açıklama)

5- Talikat indeksi

6- Özel kelimeler ve deyimler indeksi

Page 7: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

A l l a h ' ı n A d ı y l a

Ö N S Ö Z

İmam Humeyni'nin - ra - hayatta bulunduğu yıllarda vuku bulan

olaylar ve bu olaylar üzerine yapılan inceleme ve tahliller, bu yüce insanın

ilâhî bir kişiliğe sahip olduğu gerçeğini göıler önüne sermektedir. Çağdaş

tarihin inkılâbî, siyasî, dînî ve ilmî sahalarda tanınmış simalarından

hiçbiriyle mukayese edilemeyecek bir kişiliktir bu... İslam inkılâbını her

boyutuyla ve derinlemesine inceleyip dünya çapında yarattığı etkileri ortaya

koyma imkanı bulunmadıkça, bu büyük insanın kişiliğin'ı tam anlamıyla

tanıyabilmek de mümkün olmayacaktır. Bu inkılabın, vuku bulmasında,

gelişmesi ve yönlendirilmesinde onun oynadığı ilâhî rol olanca netliğiyle

gözler önündedir.

Bu büyük insanın, hayatının son yıllarında ortaya koyduğu en etkili

girişimlerden biri de, Sovyet lideri Gorbaçov'a gönderdiği mektuptur.

Sözkonusu mektnp Irak'ın İslâmî İran'a karşı başlattığı sekiz yıllık tahmilî

savaşın henüz sona erdiği ve dünya istikbarına bağlı siyasî yorumcularla

küfür dünyasının kitle iletişim araçlarının meseleyi saptırmaya çalışarak

Güvenlik Konseyi'nin 598 no'lu bildirisinin İran tarafından kabul

edilmesini İranlı yetkililerin inançlarında bir sarsılma ve islâm inkılabının

sloganlarının etkinliğini yitirmesi şeklinde lanse etmeye çalıştığı ve islam

düşmanlarının bu islamî inkılabın İran sınırlarında mahsur kalarak diğer

ülkelerdeki etkinliğini artık kaybedeceği yolunda ümitler beslediği bir

dönemde yazılıyordu.

Page 8: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

İşte böyle bir dönemde İslam İnkılabı liderinin, tanınmış bir

dinadamının başkanlık ettiği bir heyet aracılığıyla Sovyet lideri

Gorbaçov'a gizli bir mesaj gönderdiği haberi başta dünya

politikacılarıyla siyasî gözlemciler gelmek üzere herkesin dikkatini

çekmiş ve bütün dünyada yankı uyandırmıştı. İmamın değerli öğrencisi

Ayetullah Cevâdî Âmulî'nin başkanlık ettiği ve İran Dışişleri Bakanlığı

Siyasî Yardımcısıyla İslâmî Şûrâ Meclisi Milletvekillerinden bir bayanın

oluşturduğu bu heyet 7 Ocak 1989'da (24 Cemadiyel evvel 1409 - 13

Dey 1367) Moskova havaalanına inecek ve ertesi gün saat onbirde

Kremlin Sarayı'nda, Sovyet lideri Gorbaçof'la 125 dakika süren bir

görüşmede bulunacaktı.

Sözkonusu heyetin ilginç terkibi ve Gorbaçof'a ne gibi bir mesaj

götürdüğü mevzuu, dünya kamuoyunun dikkatlerini bir kez daha İslam

İnkılâbı ve bu inkılâbın büyük liderine doğru çevirmişti. Sovyet lideri ve

bu ülkenin diğer siyasi etkinleri, İmam'ın mezkur mesajının tevhid ve

Muhammedî öz islama bir davet olduğunu akıllarının ucundan bile

geçirmemekte, meseleye başka ihtimaller vermekteydiler. İmam

Humeyni - ra - büyük peygamberlerin yolunu izleyerek iktidarın tam

merkezinden işe başlamıştı; bu ilâhî davetin çok geçmeden sökonusu

merkezden dört bir yana yayılacağından emindi. İmam'ın bu ilâhî

davetine karşı Kremlin'in tavrı her ne kadar politik bir tavır olmuşsa da,

sözkonusu mesajın kitle iletişim araçlarınca yayınlanıp dünya haber

ajansları tarafından çeşitli şekillerde yorumlanması İmam Humeyni'nin -

ra - beklediği etkiyi yaratmış ve mektup olayı Sovyet kamuoyundan

titizlikle gizlenmesine ve halkı müslüman cumhuriyetlerde bu mektubun

yayınlanması yasaklanmış olmasına rağmen Sovyet cumhuriyetlerindeki

müslüman gençler tarafından olağanüstü bir ilgi ve takdirle karşılanmış

ve bu cumhuriyetlerin halklarının islama eğilim göstermesinde önemli

bir rol oynamıştı. Nitekim Sovyetler'de yaşayan müslüman gençler, aynı

günlerde bu mektubun yüzbinlerce fotokopisini Sovyet topraklarının

dört bir yanında gizlice dağıtacaklardı.

Bu "ilahî mesaj"ın Gorbaçof'a gönderilişinin üzerinden henüz birkaç

yıl geçtiği halde sevgili İmam'ın "komunizmin işinin bittiği" ve "Sovyet

emperyalizmiyle ona bağlı ülkelerde köklü değişikliklerin başgöstereceği"

yolundakiisabetli tahminleri doğru çıkmış bulunmaktadır.O büyük

insanın Gorbaçof'a önerdiği çözüm yolu Marxızm'den kaynaklanan

müşkülatları kesinlikle ortadan kaldıracağı gibi, Sovyetler'in siyasî gücü

veotopraklarda yaşayan halkların millî haysiyetini de koruyacaktı. Sevgili

Page 9: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

İmam - ra - Sovyet liderlerini uyarmış ve "batı dünyasının debdebeli

görünüşüne kapılmamalarını" ve "büyük şeytanın tuzağına

düşmemelerini" hatırlatarak kapitalizm belasıyla komunizm belasının

farksız olduğunu vurgulamıştı. Nitekim son birkaç yılda vuku bulan

olaylar onun bu konuda ne kadar haklı olduğunu gözler önüne serdi.

İmam'ın Gorbaçof'a yazdığı mektup bizzat islam inkılâbının ihracı

oldu. Ancak, başka ülkelerin iç işlerine karışma değil, yetmiş yıl boyunca

fıtratlarına aykırı usullerle eğitilen ve artık ilâhî maarife susamış olan

mazlum nesillerin fikrî sorularına cevap bulma şeklinde bir hadiseydi bu.

Yakında, batı dünyasının büyülü propagandalarının da ne derece

kof olduğu gözler önüne serilecektir. İmam'ın bu ilâhî mesajını

dinleyebilme izin ve fırsatını onların da bulacakları günün ümidiyle...

İmam Humeyni Kültür Müessesesi Tercüme Bölümü

Page 10: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

Bismillahirrahmanirrahiym

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği

Yönetim Heyeti Başkanı Sayın Gorbagof1,

Size ve Rus milletine mutluluk ve esenlik dileğiyle.

İşbaşına gelişinizden sonra dünyanın, özellikle de Sovyetler'in siyasî

hadiselerini tahlil konusunda zâtıâliniz meselelerin yeniden gözden

geçirilişi, gerekli tavır ve değişimlerin sağlanışıyla ilgili yeni bir döneme

ayak basmış görünmekte; dünyanın gerçekleri karşısında göstermiş

olduğunuz cesaret ve pervasızlığın birtakım değişimlere sebeb olacağı

ve halihazırda dünyaya egemen dengeleri alt üst edebileceği sezilmekte

olduğundan bazı noktaları hatırlatmayı lüzumlu buldum. Gerçi yeni fikir

ve kararlarınızın parti içi birtakım karmaşık meselelerin çözümü ve

bunun yanında halkınızın bazı müşkülâtlarının giderilmesi yolunda

yegâne metod olması mümkündür; ne var ki yıllar yılı dünyanın inkılâbî

evlâtlarını demir perdeler gerisinde hapsetmiş bulunan bir öğretiyi

yeniden gözden geçirme cesareti de bir o kadar övgüye değer. Eğer

bundan daha da ötesini düşünüyorsanız seleflerinizin Rus halkına

indirdiği en büyük ve en önemli darbe olan "Din ve Allah inancını

toplumdan silme" siyasetini2 yeniden gözden geçirmeniz ve dünya

meselelerine gerçekçi bir yaklaşımın ancak bu yolla mümkün olacağını

bilmenizdir.

Komunizmin geçmişteki güç sahiplerinin doğru olmayan yöntem ve

yanlış uygulamaları neticesinde batının debdebeli hali cazip görünebilir,

ancak hakikat - batıda değil - bir başka yerdedir. Bu durumda sosyalizm

ve komunizmin sırf ekonomik kördüğümlerini batı kapitalizmine

sığınarak çözmeye kalkışmanız toplumunuzun hiçbir derdine deva

olmayacağı gibi, birilerinin de gelip sizin hatalarınızı telâfi etmesini

gerektirecektir. Nitekim marxızm sosyal ve ekonomik yöntemlerde

bugün nasil çıkmaza girmişse batı dünyası da - tabü başka bir şekilde -

bu ve daha başka meselelerde çaresiz kalmış durumdadır.

Sayın Gorbaçof!

Hakikate yönelmek gerekir... Ülkenizin temel meselesi mülkiyet,

iktisad ve hürriyet değildir. Sizin meseleniz, Allah'a gerçek bir inanç

beslemiyor oluşunuzdur. Batıyı da koflaşma ve çıkmaza sürükleyen veya

sürükleyecek olan meseledir bu: Sizin asıl meseleniz Allah'a, yaradılış ve

Page 11: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

varlığın yegâne kaynağına karşı uzun vadeli beyhude mücadelenizdir.

Sayın Gorbagof! Bundan sonra komunizmi dünya siyasî tarîhi müzelerinde aramak

gerektiğini herkes bilmektedir artık: Zira marxızm, insanın gerçek ihtiyaçlarından hiçbirine cevap verememektedir, çünkü maddeci bir öğretidir; insanlığı, doğu ve batı toplumlarının en esas derdi olan "maneviyata inanmama, bunalımı’ndan "maddiyat"la kurtarabilmek ise kâbil değildir.

Sayın Gorbaçof! Bazı konularda marxızme sırt çevirmemiş gibi görünmeniz ve

bundan sonraki röportajlarınızda da ona tamamen inanmış olduğunuzu

ifade etmeniz mümkündür, ancak, aslında böyle olmadığını pekalâ

biliyorsunuz... Çin lideri ilk darbeyi indirdi komunizme 3, ikinci ve

göründüğü kadarıyla son darbeyi de siz vurdunuz. Bugün artık

komunizm diye birşey kalmış değil dünyada, ancak içten dileğim,

marxızm hayallerinin duvarlarını yıkarken batı ve büyük şeytanın 4

zindanına düşmemenizdir. Komunizm dünyasının koflaşmış bulunan

yetmiş yıllık temelden eğri son katmanlarını ülkeniz ve tarihin

çehresinden temizlemenin gerçek iftiharını elde etmenizi umarım.

Bugün kalbi vatan ve halkı için çarpan yoldaşınız devletler, ülkelerinin

yeraltı ve yerüstü kaynaklarını, kemiklerinin çatırtısı bile evlatlarının

kulağına varmış bulunan komunizmin başarısının ispatı için daha fazla

harcamaya yanaşmayacaklardır artık.

Sayın Gorbaçof! Bazı cumhuriyetlerinizdeki camilerin minarelerinden yetmiş yıl

sonra Allah-u Ekber nidası ve son peygamber hz. Resul-ü Ekrem'in - sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem - risaletine şehadet feryadının duyulması, Muhammedî öz islam taraftarlarını sevinçten ağlattı. Binâenaleyh maddî ve ilâhî iki dünya görüşü5 üzerinde tekrar düşünmenizi hatırlatmayı gerekli buldum. Maddeciler kendi dünya görüşlerinde bilme ve idrakin ölçüsünü "algılamâ' şeklinde kabul ederek madden algılanamayan şeylere bilimdışı derler, varlığı maddeyle eşdeğer sayar ve maddesi olmayan şeyi "var" kabul etmezler. Allah Tealâ'nın varlığı, vahy, nübuvvet ve kıyamet gibi gayb dünyasını kesinlikle masal bilirler. Oysa ki ilâhî dünya görüşünde bilme ve "idrak"in kaynağı "algılamâ' ve "akıl" dan ibarettir,

Page 12: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

akla uygun olan birşey algılanamıyor olsa dahi ilmin kapsamına girer.

Binaenaleyh varlık "gayb" ve "şehâdet"ten müteşekkildir ve madde

taşımayan birşey de "var" olabilir. Keza maddî varlık nasıl "soyut" a

dayanıyorsa6, pozitif bilim de aklî bilime dayanır7.

Kur'an-ı Mecîd maddeci düşünce aslını eleştirir ve Allah'ın var

olmadığını, eğer olsaydı görülebileceğini zannedenlere, "Allah'ı apaçık

görmedikçe inanmayız sana"8 - diyenlere - şöyle buyurur. "Gözler O'nu

göremez, O ise bütün gözleri görür; O'dur lâtîf olan, herşeyden

haberdar9. Meselenin daha başlangıcı olarak addettiğiniz Aziz ve Kerim

Kur'an ve onun vahy, nübuvvet ve kıyametle ilgili delilleri bir yana

dursun; aslında sizi felsefenin, özellikle de islam felsefesinin girift

meselelerine itmek istemiyordum, ancak siyaset adamlarının da istifade

edebileceği fıtrî, vicdânî ve basit birkaç misalle yetineceğim burada:

Madde ve cismin her hâl-ü' kârda kendilerinden habersiz olduğu açıktır.

Taştan bir heykel veya maddî bir insan heykelinin bir tarafı diğer

tarafından bîhaberdir. Halbuki insan ve hayvanın bütün çevresinden

haberdar olduğunu apaçık görmedeyiz; nerede olduğunu, çevresinde

neler olup bittiğini, kâinatta nice bir hengâmenin sürmekte olduğunu

bilir. Binaenaleyh hayvanla insanda, maddenin ölümüyle ölmeyen,

sürekli var kalan, madde âleminden ayrı ve maddeötesi birşey vardır...

İnsan kendi fıtratında, her kemali mutlak olarak ister ve siz insanın

cihanın mutlak gücü olmak istediğini, eksik ve noksan h içbir kudrete

gönül vermemiş olduğunu çok iyi bilirsiniz. Alem onun olsa da,

kendisine başka bir dünya da vardır denilse, fıtratı gereği o dünyaya da

sahib olmak ister. İnsan ne kadar bilge olsa da, kendisine başka

bilimlerin de var olduğu söylendiğinde fıtratı gereği onları da öğrenmek

ister. O halde insanoğlunun gönül vereceği mutlak bir bilgi ve mutlak

bir kudretin var olması gerekir ki bilmesek dahi hepimizin O'na

yönelmiş olduğu Allah Tealâ'dır bu... İnsan, Allah' ta fani olmak için

Mutlak Hakk'a ulaşma arzusundadır. Aslında her insanın mayasında var

olan ebedî hayat arzusu, ölümün olmadığı ebedî bir dünyanın varlığına

alâmettir.

Bu sahalarda araştırma yapmak isterseniz bu gibi bilimlerin

uzmanlarına, batı felsefe kitapları yanında Farâbi10 ve İbn-i Sinâ'nın11 -

Allah onlara rahmet etsin - konuyla ilgili "Hikmet-i Meşâ"12 üzerine

yazdıklarına müracaat etmelerini emredebilirsiniz, böylece bütün bilgi

ve idraklerin ona dayandığı illiyet ve maluliyyet kanunun mahsûs değil,

mâ'kul olduğu ve her çeşit istidlalin ona dayandığı genel kural ve

Page 13: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

manâların idraklerinin mahsûs değil mâ'kul olduğu 13 anlaşılacaktır. Keza

Suhreverdi'nin14 - Allah ona rahmet etsin - "Hikmet-i İşrâk"15

sahasındaki kitaplarına başvurarak cismin ve maddî her varlığın

algılanabilir olmayan salt nura ihtiyacı olduğunu ve insanın kendi

gerçeğini kendi zâtının görebilme idrâkinin16 maddî algılama faktörüne

ihtiyaç duymadığını size açıklayabilirler. Keza büyük üstadlarınızdan,

"Sadr'ül Müteellihin'in"18 - Allah ondan razı olsun, onu nebîler ve

sâlihlerle haşretsin - "Hikmet-i Müteâliye"17 sini incelemelerini isteyiniz.

Böylece ilmin hakikatinin .maddeden soyutlanmış bir var olduğu, her

çeşit düşüncenin maddeden arı bulunduğu ve maddenin kurallarına

bağımlı olmayacağı anlaşılacaktır.

Sizi daha fazla yormuyor ve ariflerin, özellikle Muhyiddin b.

Arabî'nin19 kitaplarından sözetmiyorum. Bu büyük insanın görüşleri

hakkında bilgi sahibi olmak isterseniz bu gibi mevzularla bizzat uğraşan

keskin zekalı seçkin bilgelerinizden birkaçını Kum'a 20 gönderiniz ki

Allah'a tevekkülle birkaç yıl zarfında, mârifet menzillerinin 21 alabildiğine

hassas ve nazik inceliğinin derinlilerine vâkıf olabilsinler. Nitekim -

Kum'a- bu yolculuk olmadan mezkur mevzuya vâkıf olmak mümkün

değildir.

Sayın Gorbaçof! Şimdi bu mesele ve girişleri böylece ifade ettikten sonra islam

hakkında ciddi bir şekilde araştırma ve incelemelerde bulunmanızı isterim. Bu, islam ve müslümanların size ihtiyaç duymasından değil, bilâkis, islamın bütün milletlerin rahatını sağlayacak, kurtulmalarına vesile olacak ve insanlığın temel müşkülâtının düğümünü çözebilecek yüce ve cihanşümul değerleri dolaysıyledir. Ciddi bir yaklaşımla islamı incelemeniz, Afganistan22 ve dünyadaki benzeri meselelerden ebediyen kurtulmanızı sağlayabilir... Biz, dünya müslümanlarını kendi ülkemizin müslümanları gibi bilir ve kendimizi daima onlarla kader ortağı sayarız.

Sovyet cumhuriyetlerinin bazılarında dînî merasimlere nisbî serbesti

tanımakla, artık dini toplumun afyonu olarak görmediğinizi göstermiş

oldunuz.

Sahi, İran'ı süper güçler karşısında dağ gibi sarsılmaz kılan bir din,

toplumun afyonu mudur?!23

Cihanşümul bir adaletten yana olan, insanın maddî ve mânevî

esaretlerden kurtulmasını isteyen bir din, toplumun afyonu mudur?.. Evet; islâmî, gayrî islâmî bütün ülkelerin maddî ve manevî

Page 14: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

servetlerinin güçler ve süper güçlerin eline geçmesine aracı olan ve

halka "din siyasetten ayrıdır!" diye bağırıp çağıran bir.din elbette ki

toplumun afyonudur. Ancak bu artık gerçek bir din değil, bilâkis, bizim

halkımızın "Amerikancı din" şeklinde adlandırdığı dindir.

Sözlerimi bitirmeden önce İran İslâm Cumhuriyeti'nin islam

dünyasının en büyük ve en güçlü üssü olarak düzeninizin itikâdî

boşluğunu rahatça doldurabileceğini ve ülkemizin geçmişte olduğu gibi

her hâl-ü kârda iyi komşuluk ve karşılıklı ilişkilerden yana olup bu

münasebetlere saygı duyduğunu açıkça belirtmek isterim. Hidayete tabî olanlara selâm olsun.24

Ruhullah'il Museviyy'il Humeynî

Page 15: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

RESİMLER

Page 16: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

Yıllar yılı dünyanın inkılabî evlatlarını demir perdeler

gerisinde hapsetmiş bulunan bir öğreti ...

Page 17: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

...Sosyalizm ve kominizmin sırf ekonomik kördüğümlerini

batı kapitalizmine sığınarak çözmeye kalkışmanız

toplumunuzun hiçbirderdine deva olmayacağı gibi, birilerinin

de gelip sizin hatalarınızı telafi etmesini gerektirecektir.

Page 18: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

.... Nitekim Marxizm sosyal ve ekonomik yöntemlerde bugün nasıl çıkmaza

girmiise batı dünyası da - tabii başka bir şekilde - bu ve daha başka

meselelerde çaresiz kalmış durumdadır.

Page 19: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

Taştan bir heykel veya maddi bir insan heykelinin bir

tarafı diğer tarafından bihaberdir. Halbuki insan ve

hayvanın bütün çevresinden haberdar olduğunu apaçık

görmedeyiz .. . .

Page 20: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

...Çin lideri ilk darbeyi indirdi kominizme, ikinci ve

göründüğü kadarıyla son darbeyi de siz vurdunuz ....

Page 21: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

.... Bundan sonra komunizmi dünya siyasi tarih müzelerinde aramak

gerektiğini herke bilmektedir artık.

Page 22: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

Komunizmin egemenliğinin çöküşüyle birlikte Berlin

duvarı yıkılıyor ....

Page 23: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

Moskova Kızılmeydanı'nda Newyork Times'i okuyan bir Sovyet

vatandaşı ....

Öndeki fotoğraf Lenin Müzesi. Bir zamanlar sadece devlet

binaları ve resmi ticari merkezlerde bulunabilen sözkonusu dergi

bugün Rusya'da 100.000 'lik tirajla basılmakta. Fiatı ise 3 Ruble!..

Page 24: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

Komunizm taraftarlarının son siperi sovyet Parlamentosu

Yeltsin'e bağlı kuvvetlerin kanlı saldırıları sonunda kısa

zamanda düşüyor ...

Page 25: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

Rusya Devlet Başkanı Yeltsin, ABD başkanı Bush' un,

onun onuruna Beyazsaray'da tertiplediğ'i merasimde el

sallamada. Her ikisi de, devletlerinin ilişkilerini her sahada

genişleteceğini vurguladı.

Page 26: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

TÂLİKAT

Page 27: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

1- Mikâil Gorbaçof'un biyagrafisi:

1931'de doğdu. 1952'de Komunist Parti üyeliğine, 1971'de de

Parti Merkez Komitesi üyeliğine getirildi. Bu sırada kırk

yaşındaydı. 1979'da Danışman Üye, 1980'de de Siyasî Konsey -

Politbüro - aslî üyeliğine seçildi. Bu sırada 49 yaşında

olduğundan, Politbüro'nun en genç üyesi olarak dünyaca tanınan

bir isim olmuştu.

Gorbaçof'un Komunist Parti'de hızla yükselişi Brejnev'in

ölümünden sonra başlar. Eski KGB şefi ve Sovyetler Birliği

devlet başkanı (1982-1984) Uri Andropov'un yakın ilgisini

kazanmış olan Gorbaçof pek çok kilit görevlerde bulunduktan

sonra kısa sürede partinin ikinci ismi durumuna geldi.

Andropov'un ani ölümü neticesinde, onun izlemeyi düşündüğü

yeni politika gerçekleştirilemedi. Ancak, Andropov siyasi

vasiyetnamesinde Gorbaçof'u sözkonusu politikayı

gerçekleştirebilecek isim olarak öneriyordu. Brejnev'in çizgisinde

ısrar eden kesimin baskıları, Gorbaçof'un Parti Genel

Sekreterliğine yükselmesini engelledi ve 72 yaşındaki Çernenko,

Politbüro'nun köhne üyelerinin son temsilcisi olarak Sovyetler

Birliği devlet başkanlığına getirildi.

1985 Mart'ında Çernenko'nun ölmesiyle birlikte Gorbaçof'un

önündeki son engel de ortadan kalkmış ve Komunist Parti

Genel Sekreterliği'ne yükselmişti. Çok geçmeden Andrew

Gromiko'nun görevden uzaklaştırılması (1988) neticesinde

Gorbaçof parti genel sekreterliğiyle birlikte Sovyetler devlet

başkanlığı de ele geçirmiş oldu ve hemen ardından,

Andropov'un düşündüğü yeni politikayı yürürlüğe koyarak salt

maddeci eski nesli iktidardan uzaklaştırıp Sovyetler'in yapısını

bütünüyle değiştirdi.

İktidarı ele geçirir geçirmez yaptığı ilk işlerden biri de

Brejnev dönemini sert bir dille eleştirmek ve Stalinizmi

görülmemiş bir şekilde ifşa etmek oldu. Prosterika – değiştirip

yeni baştan yapılandırma - Glasnost - serbest siyasi ortam -

ve yeni şeyler bulma düşüncesi gibi politikaların en belirgin

hadiseleri teşkil ettiği Gorbaçof dönemi, Marxızmin tarihinde

Page 28: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

yeni bir çığar açacak ve 20. YY'ın bitimine doğru batı

medeniyetinin yaşadığı en önemli değişim sayılacaktı.

Bu dönemde hızla vuku bulan fikrî değişimler ve bunların

getirdiği sosyal ve siyasi hadiselerden sonra nihayet Gorbaçof

25 Mart 1991'de yaptığı heyecanlı bir konuşmada Marxızm ve

doğu blokunun çöküşünü bütün dünyaya duyurarak Sovyetler'in

geçmişteki hatalarını bir cümleyle özetledi: "Biz, geçmişte önemli

bir hata işledik; o da, halkımızın ötedenberi dine karşı

duyduğu fıtrî ve ruhî eğilimin farkına varamayışımızdır!"

2- Gorbaçof'un seleflerinin "Din ve Allah inancını toplumdan silme"

si yaseti:

Komunizm iktidar olduğu günden beri komunist ülkelerin

başındakiler halkın dînî inançlarını köreltmek ve dinin iz ve

etkilerini bütünüyle ortadan kaldırabilmek için ellerinden geleni

yaptılar. Din karşıtı bu çalışmalar, çeşitli toplumlarda mevcut

dinî inançlar ve benzeri şartlar gereği çeşitli usul ve

yöntemlerle sürdürüldü, ancak, din karşıtı bu faaliyetlerin bir

lahza olsun durmadığı bilinmektedir.

Mart 1919'da düzenlenen Sovyet Komunist Parti 8. Kongresi'nde

"Din karşıtı olan geniş çaplı bir eğitim organı kurulmalıdır" yolunda

yeni bir karar alınıyor ve yine partinin 1924'te tertiplediği 13. kongrede

yayınlanan bildiride şöyle deniliyordu: "Kilise, cami ve benzeri dinî

mekanların devlet tarafından kapatılması şeklinde cereyan eden

"toplumdaki dinî önyargılarla mücadele" yöntemine son verilmeli ve din

karşıtı propaganda materyalist bir ifade tarzıyla sosyal hayatın

vazgeçilmez bir parçası haline getirilmelidir". Bu yeni yöntemden

hareketle, Sovyet Komunist Parti Gençler dergisi Haziran 1942'de

yayınladığı 5. sayısında "Halihazırda dinle savaşmanın en sağlam ve

verimli yolu bilimsel materyalist dünya görüşünün yoğun propagandasını

yapmak ve yılmadan bunu sürdürmektir" diyordu. Aynı dergi Ekim

1947'de yayınlanan 18. sayısında şöyle diyecekti:

"Komunist Parti, dinî konularda tarafsız davranamaz. Bu

nedenle dinî eğilimlere karşı gerekli propagandayı sürdürür ve

idare eder. Zira Parti bilimden yanadır; dinî inançlarsa bunun

Page 29: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

tam tersi ...."

Gerçekte Sovyetler'de vuku bulan Ekim 1917 devrimiyle

birlikte din karşıtlığına ideolojik bir anlam kazandırıldı.

Marxıst ideoloji'ye göre din, toplumların afyonu ve egemen

kesimin kitleleri uyuşturup oyuna getirmek için uydurdukları bir

şeydi. Marx'ın "Bilim bir adım ilerledikçe tanrı bir adım

gerilemektedir" cümlesi, Sovyet imparatorluğunun müslüman

toplumlarla ne çetin bir mücadeleye gireceğini anlatmaya

yetiyordu. Sovyet lideri Lenin bir konuşmasında şöyle diyecekti:

"Marxizm'e göre bütün dinler ve mevcut dînî kurumlar işçi

kitlelerini uyuşturmak ve oyuna getirmek için burjuva irticasının

kullandığı araçlardan ibarettir."

Bu tür bir düşünce tarzıyla hareket eden Marxıstlere göre

müslümanlar, sosyalizm devri öncesinin, yani kapitalizmin

kalıntılarıydı; binaenaleyh bu son kalıntıyı da ortadan

kaldırmak için iki yol öngördüler: 1- İslamî yabancı unsuru

hayatın her sahnesinden dışlamak suretiyle ortadan kaldırmak.

2- Bu yabancı unsuru, yani müslümanları Rus halkıyla karıştırarak

milli yet, ör f ve ananelerine karşı yabancılaştırıp Ruslaştırmak.

İkinci dünya savaşı çıktığında Stalin, müslümanları ortadan

kaldırabilmek için aradığı fırsatı bulmuştu. Tanınmış Rus

araştırmacı yazarlarından olan "Sovyet Müslülmanları" kitabının

müellifi mezbur eserinde şöyle der: Sovyetler Birliği devleti,

savaş sona ermeden önce bazı milletleri ihanetle suçlamaya ve

bunun tam tersini gösteren onca delil ve karineye rağmen bu

milletlerin halklarını lekelemeye kararlıydı. Böylece müslüman

yerleşim bölgelerindeki devlet kurumları bütünüyle kapatılacak,

bu bölgelerde ikamet eden müslümanlar Orta Asya ve

Sibirya'ya sürülmek suretiyle cezalandırılmış olacaklardı. Stalin'in

ihanetle suçlayıp bu tür bir cezaya çarptırdığı milletler Volga

Almanları, Budist Kalamuklar ve beş müslüman halktı: Kırım

Tatarları, Karaçapiler, Balkarlar (Kuzey Kafkasya'da yaşayan

müslüman bir Türk boyu), Çeçenler ve İnguşlar.

Ruslar, bir yandan bu topraklarda yaşayan müslüman

halkların bütün millî ve an'anevî niteliklerini yok ederken,

bir yandan da bütün dünya sathında islam kültürüne karşı korkunç

Page 30: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

bir savaş açarak halkı müslüman ülkelerde yoğun propagandalara giriştiler,

din düşmanlığı aşılayan kitap ve yayınlar neşredip bu ülkelerde komunist

parti ve örgütler kurdular.

Komunistlerin islamı yok etme yolundaki en son çabaları

Afganistan'ı işgal etmeleriydi ki bu facia, marxızmin iktidarını

sürdürebilmesi halinde Ortadoğu ve Asya'daki bütün müslüman

milletlerin aynı akıbete uğrayıp ortadan kaldırılmasıyla

sonuçlanabilirdi.

3- Çin devlet başkanı komunizme ilk darbeyi indiriyor:

Çin'in 1949'dan beridir "Marxıst - Leninist - Maoist" bir

düşünceyle yönetildiği bilinmektedir. Ne var ki 1953'te, Stalin'in

ölümünden sonra sosyalizm kampının Çin ve Rus blokları

arasında başgösteren büyük çatlakla birlikte ideolojik çatlaklar

da aşikar olmaya başladı. Çin lideri Mao'nun, Sovyet lideri

Kruşçef'e karşı başlattığı teorik mücadele, Mao'nun Rusya'yı

revizyonistlikle suçlamasıyla noktalanmıştı. Ruslar da hemen

misillemede bulunarak Mao'yu "Şovenist çıkarlarını temine

çalışan oportünist bir revizyonist atom çılgını" olarak

nitelediler. Öte yandan Mao bununla da kalmayıp Asya – Çin

gelenekleri karşımı bir düşünceyi de marxıst düşünceyle

sentezledi. İdeolojiyle nasyonalist özellikler arasında bir uyum

sağlama çabasıydı bu. Nitekim Çin devlet başkanı Lio Shao

Chce, 1966'da ABD'li bir gazeteciyle yaptığı röportajda şöyle

diyecekti: "Mao Tse Ze-Dung, marxızmden Çin - Asya tipi

yeni bir model çıkarmıştır ortaya. Mao'nun en büyük başarısı

marxızmi Avrupa modelinden Asya modeline dönüştürmesidir.

Mao, bu değişimi gerçekleştirmede başarılı olan ilk kişidir."

Mao, "dünya proleteryası için en noksansız ideoloji" olarak

marxızmi vurgularken; onun hedeflerine ulaşmada gerekli

elastikiyete sahip olmadığını ispatlamıştı. Amerika emperyalizmiyle

Sovyet sosyal emperyalizmini karşısına alan bu görüş neticesinde

Çin uluslararası siyasi platformda inzivaya itilecek ve neticede

tekrar gündeme gelebilmek için bazı girişimlerde bulunacaktı.

Ülke içinde gelişme ve yayılma politikasının kuvvetle

uygulanması, Çin'in bu tavrının en önemli

Page 31: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

prensibini oluşturdu. Nitekim Mao'nun "Yüzlerce goncanın çiçek

açmasına izin verin, yüzlerce düşünce okulu yekdiğeriyle rekabete

girişsin" yolundaki meşhur ifadeleri ve "İleri doğru büyük atılım",

"sosyalistleştirme mücadelesi", "kültür devrimi" ve "radikallerin

pragmatistlere karşı savaşımı" gibi uygulamaları marxıst ideolojide

ilginç değişimlere yol açacaktı. Çin'de uygulanmaya başlayan "yüz

gonca" politikasıyla birlikte bu ülkede bilim, sanat, edebiyat ve sosyal

sahalarda hür hareketler başgöstermiştir ki, Çin üniversitelerinde

görülen Mao karşıtı hür düşünce hareketleri gerçekte bu akımın

neticesidir.

4- Büyük şeytan:

Amerika devletinin şeytânî ve müstekbirânı hasletlerini iyice ifade

edebilmek için bu terimi kullanan ilk kişi İmam Humeyni -ra -

dir. Sevgil iİmam, İran'daki ABD Casusluk yuvasının (eski ABD

elçiliği) ele geçirilişinden bir gün sonra yaptığı tarihî

konuşmasında bir hadis-i şerifin açıklamasını yaparken ABD'yi

"Büyük şeytan" olarak niteledi. İran Merkez Sigorta çalışanlarından

bir gruba yaptığı 14-8-1358 tarihli bu konuşmasında sözkonusu

terimi dört kez tekrarladı.

5- Maddî ve İlâhi dünya görüşü:

Dünya görüşü denilen şey, insanın bütünüyle varlık âlemine

bakışı ve kainattaki mevcudatla bu mevcudatlar arasındaki ilişki

ve bunların başlangıç ve sonlarına getirdiği yorum ve tahlildir.

Dünya görüşü şu iki durumdan öte değildir:

A- Maddî - maddeci - dünya görüşü

B- İlahî dünya görüşü.

A- Mâddi dünya görüşüne göre varlık alemi bütünüyle maddeden

ve maddeler arasındaki irtibatların niteliği ve özelliklerinden

ibarettir. Varlık aleminde vuku bulan bütdn olaylar işte bu esas üzere

cereyan eder ve bu esasa binaen yorumlanır . Soyut ve madde

ötesi denilen şeyler hayal ürünüdür, madde ve maddenin etkilerinden

başka var olan hiçbir şey yoktur. Bu dünya görüşünden hareketle elde

edilen sonuç; varlığın başlangıç ve sonu olmadığı, yaratılış amacı diye

Page 32: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

birşeyin sözkonusu edilemeyeceği ve kainatın bugünkü halinin

maddenin birtakım tesadüfî reaksiyonlarından ibaret olduğu, nitekim

günün birinde daha başka reaksiyonlar neticesinde daha farklı bir şekil

kazanacağı ve insanın da bu genel kanundan muaf bulunmadığıdır;

insan bu dünyaya amaçsız olarak gelir ve amaçsız olarak da ölür, insan

için madde ve maddî yaşamın sınırları dışında birtakım kemal ve

erdemler aramak hayal ve kuruntudan başka birşey değildir.

B- İlahî dünya görüşüne göre ise varlık ve vücud alemî madde ve

madden algılanabilir hadiselerden ibaret değildir; bilakis, varlık alemi

madde ve madde ötesini birlikte kapsamına alan bir hakikattir. Tabiat

aleminin ötesinde, maddeden daha üstün ve maddenin her nevi özellik

ve etkilerinden ve tabiat aleminde vuku bulan değişim ve hadiselerden

bütünüyle uzak bir alem vardır. Maddi veya gayri maddi bütün varlık

aleminin üzerinde olan bir ilk ve başlangıç vardır ki herşeyden

müstağnidir ve varlık dünyasındaki bütün mükemmellikleri mutlak

anlamda taşır; varlık, özellik, mükemmellik, kalıcılık:.. vb. her konuda

bütün mevcudat O'na bağlı ve O'na muhtaçtır. Bu cümleden olmak üzere

bütün diğer mevcudat gibi insan da, mevcut herşeyin O'na dönmekte

olduğu amaca doğru seyretmekte ve yeni bir hayatın başlangıcına

doğru ilerlemektedir: Bu esasa göre varlık alemiyle birlikte insanın da

bir amacı ve gayesi vardır; kainat sağır, dilsiz ve şuursuz değildir,

tesadüfen meydana gelmediği gibi, tesadüfî bir vak'ayla da

değişmeyecektir. Herşeyi bilen alim, kadir ve mutlak hekîm olan mutlak

bir varlığın ilim, hikmet ve iradesi bütün bu varlık alemini yönetip

idare etmektedir.

6- Maddi varlık "soyut" a dayanır:

İnsan, kendisi dışındaki dünyayı his ve idrak yoluyla algılar; yani

his, nesneleri ve eşyaları teker teker idrak eder ve zihne verir. Sonra

da, bunlar arasındaki müşterekleri göz önünde tutarak müşterek

anlamlarını kıstaslarından soyutlayıp genel anlamı ortaya çıkarır.

Mesela insan bireylerini ilkin Hasan, Ali... vb. gibi ferdi isimleriyle

tanır ve algılar; ardından, bütün bu bireylerdeki bir müştereği - mesela

insan

Page 33: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

olmalarını - ayırarak bunu teker teker bireylere yöneltir ve Hasan

insandır, Ali insandır... der. Bireyler ve tekeller arasındaki bütün

müşterekleri böyle genelleştirerek genel anlamlar çıkarır. Bireyin kendisi

dışındaki herkese de uyguladığı kıstaslara gare diğer bütün bireylerde

müşterek olan bu anlam ve mefhumlara "genel veya küllî manalar"

denilir.

Ne var ki, insanın dış dünyasındaki herşey birey ve tekellerin kendi

kıstaslarıdırlar. İnsan bu dış dünyada daima madde ve maddenin özel

gereçleriyle - şekil ve miktar gibi - birlikte olduğundan ve belli bir

maddenin özel şekil ve miktarları ancak bir tekel veya bir birey için

geçerli olup diğer birey veya tekeller için başka bir maddenin, başka

özellik ve oranlarını gerektirdiğinden dış kıstaslar daima cüz'î ve

tekeldirler. Halbuki bu dış nesne ve kıstasların verdiği müşterek anlam,

madde ve maddenin gereçleriyle birlikte zihinde var olamaz. O halde

"genel" denilen şey, dış nesne ve kıstaslara uygulanan bir nevi zihnî

soyutlamayla elde edilen "aklî bir mefhum ve anlam" dır.

His ve algı yoluyla elde edilip zihne birtakım tecrübeler

kazandırarak gerçekte bir nevi "dış dünyadan görüntüler alma" sayılan

cüz'i ve tekel mevzuları idrak eden zihin, bunlardan genel ve aklî

anlamlar çıkarır. Mesela birbirine bağlı ve zincirleme olarak düzenli bir

şekilde ard arda cereyan eden olayların tesadüfi olamayacağını anlar ve

bundan "nedensellik kuralı"nı çıkarır. O halde "genel kurallar" denilen

şey, cüz'i ve tekel nesne ve olaylar arasında mantıkî irtibatlar kurup

bunlar arasındaki öznel ve gerçek ilişkilerden ortaya çıkan hüküm, tespit

ve belirlemelerdir.

Genel kurallar aklidirler; zira hissin yaptığı şey sadece

tekelleri görüntülemektir; tercüme de birbiriyle ilgili olay ve

nesnelerin ard ardalığının otraya çıkarımasıdır ki “neden-sonuç”

denilen ilişki budur. Başka bir deyişle his ve tecrübe falan olayın filan

olaydan sonra meydana geldiğini gösterir; ancak,

“falan olayın filan olayın neticesi olduğu” nu söylemek ve

bunlardan genel kurallar çıkarmak his ve duyunun değil aklın

işidir.

Page 34: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

7- Hissî bilim ve bilgi, aklî bilim ve bilgiye dayakdır:

Bilgi ve idrak için gerekli olan birincil gereç ve insanın

kendi dışındaki dünyayı tanıyıp algılayabilmesi için gerekli şart his,

duygu ve duyu organlarına sahib olmadır. Zira duygu denilen şey,

duyu yoluyla algılanabilen nesnelerin dış varlığından o nesnelerle

ilgili "bilginin hammaddesi"ni alıp zihne gönderir. Mese1e görme

duyusu, nesnelerin şekil ve hacmini duyarak (algılayarak) zihne

aktarır. Ancak, bu hammaddeler - o nesnenin şekli, hacmi, ağırlığı... vb.

diğer maddî ve nesnel özellikleri - arasında makul ve mantıkî

irtibatlar kurmak ve bütün bunlardan belli bir "sonuç" a varmak

duygu ve hisle mümkün değildir. Zira his ve duygunun yapabileceği

azamî faaliyet, nesnenin dış durumlarıra - beş duyu organı

yoluyla - algılayıp zihne aktarmaktır. Birbirini izleyen bu olay ve

nesneler arasında gerçek ve öz irtibatların var olup olmadığına

karar verme işiyse duygu mekanizmasının imkanları dışındadır.

Mesela duygu mekanizması "iyileşme" duyusunu ancak bir ilacı

kullandıktan sonra elde edebilir. Sözkonusu ilacın birkaç kez

kullanılması ve her defasında şahsı iyileştirmesi neticesinde zihinde

bir "tecrübe" oluşur ve zihin, bu ilacın "iyileştirici olduğu"

sonucuna varır. Zihinde "sözkonusu ilacın her defasında iyileştirici

rol oynamasının tesadüfî olamayacağı", o halde "bu ilacın

iyileşmenin sebebi olduğu" gibi gizli bir kıyasın var olmaması

halinde zihnin belli bir tespitte karar kılmayacağı ve mezkur

sonuca ulaşamayacağı açıktır. Binaenaleyh duyu yoluyla elde

edilen öncülllerden varılan sonuç, akıl ve akıldan kaynaklanan

genel hükümler yardımcyla ulaşılan bir sonuçtur ve his yoluyla

gerekli tecrübe ve deneyim kazanıldıktan sonra bu aklî hükümler,

daha nihaî hükme varabilmek için yeni öncüller ve ortam

hazırlarlar. Başka bir deyişle, mantıkî kıyaslamalarda, dışarıdan

ve duyu yoluyla elde edilen küçük önermenin, aklî bir hüküm

olan büyük önermeye eklenmesi gerekir ki bir sonuç

alınabilsin. Keza birincil bedihiyat (ör:iki zıt şeyi birbiriyle

toplamanın imkansız olduğu gibi) kanunları gibi genel geçer

aklî kanunlarla, zihinde var olduğunu bildiğimiz bu gizli

kıyaslama ve karşılaştırmalar mevcut olmasaydı insanoğlunun

bütün öğrendikleri, zihnî irtibatlardan tamamen uzak, sırf üst

Page 35: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

üste yığılmış bir bilgi hammaddesinden ibaret olur ve bunlardan hiçbir sonuca

ulaşamazdı.

8. Bakara Suresi, 55. ayet

Bu ibare Bakara Suresi’nin; İsrailoğulları’ından bir grubun

hz. Musa’dan - as - Allah’ı kendilerine göstermesini, O’nu

gçzleriyle görmedikçe kendisine inanmayacaklarını söyledikleri

55. ayetin bir kısmında geçer. Bu istekte bulunanlara Kur'an'ın

verdiği cevap şudur: "-Siz İsrailoğulları şöyle de - demiştiniz:

Ey Musa! Biz Allah'ı apaçık görmedikçe inanmayız sana!

Bunun üzerine siz bakınıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı."

9- En'am Suresi, 103. ayet:

"Gözler onu idrak edemez, O ise bütün gözleri idrak eder, O latif

olandır, haberdar olandır" ayetinde de geçtiği üzere Allah Tealâ

bütün varlıklardan farklıdır. Zira bu varlıkların bir kısmı hem görür

hem görülürler - ör: insan -; bir kısmıysa ne ne görür, ne

görülürler-ör: insanların bazı da sıfatları – cansızlarda olduğu

gibi bazıları da görülür, fakat kendileri göremezler.

Kendisi görülmeyen, fakat bütün mevcudatı görebilen yegâne varlık

Allah Tealâ'nın münezzeh zâtıdır.

10- Farabi'nin biyografisi:

Ebu Nasr Muhammed bin Muhammed Farabî hicri kamerî

260'da (milddî 874'te) Maveraünnehir'in Farab şehrinde dünyaya

geldi. Marifet alemine adım atmadan önce, Farab'da kadılık

yapıyordu. Müref feh bir yaşam ortamı vardı. Felsefeyle ilgilenip

yalnız bir yaşam ve uzlete çekildikten sonra, kırk yaşında, Arapça

ve mantık dersleri almak üzere Bağdad'a gitti. Bağdad'dan Harran'a

geçerek edebiyat, dilbilgisi, matematik, geometri, müzik ve mantık

derslerini burada tamamladı.

Mantık biliminde ileri bir üstad payesine erişmiş

olduğundan, Bağdad'a döndükten sonra bütün vaktini felsefeye

verdi.Aristo'ya ait bütün kitapları toplayıp mütalaa etti.

Ömrünün otuz yılını hikmet ve felsefe sahasının geçmişteki

tanınmış isimlerinin eserlerine şerh yazmak, bunları ögretmek ve

bu dallarda yeni kitaplar yazmakla geçirdi. Bir yandan mevcut

Page 36: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

siyasî kargaşalar, bir yandan zındıklık. - dinsizlikle - suçlanması nedeniyle

tasavvufçu dervişlerin kılığına girerek Bağdad'dan Demeşk'e kaçmak zorunda

kaldı.

Farsça, arapça ve türkçe eserler yazmış, eserlerinde bu dilleri çok iyi

kullanmıştır. Bildiği birkaç yabancı dil daha vardı. Eserlerinden de

anlaşılacağı üzere sadık bir müslüman ve Ehl-i Beyt'e - s - gönülden bağlı bir

şiiydi. Farabi'nin önemi daha çok, Aristo'nun (ilköğretmen) kitaplarına yazdığı

şerhlerine dayanır. Hikmet ve felsefe üstadları onu bu dalda "ikinci öğretmen,

ikinci üstad" olarak adlandırmışlardır. H.K. 339'da (m:950'de) seksen yaşında

dünyadan göçtü.

Farabi'nin tanınmıış kitapları şunlardan ibarettir: İhya-ul Ulum, Ârd-e

Ehl-i Medine-i Fazile, Siyaset-i Medine, Makalete Fî İhraz Ma Ba'd'et Tabiat,

Risalet-e Fî İsbât-el Mufârıkât, şerh-i Risale-i Zenon-u Yunânî, Tâlikât, El

Cem'u -Bayn'el Rey'il Hakemeyen, Tahsil-ul Saadet, EI Musikî-il Kebîr, Risalet-

i Fi'1 Akl, Uyûn-el Mesâil, Ma Yesheh Ve Ma La Yesheh Min Ahkdm-il Nücûm.

11- İbn-i Sîna'nın hayatı:

Ebu Ali Sina h. k. 370'de (m: 980'de) Buhara'nın Efşene adlı köyünde

dünyaya geldi. Küçük yaştan itibaren Buhara'da ilim tahsil etti, 10 yaşındayken

Kur'an-ı Kerim'i ezberledi ve Hint matematiği, mantık, geometri, astronomi ve

fıkıh dersleri aldı. Aynı yaşta İsa Kucî (Ferfuryes'un mantık kitabı) ve Oklitus

(M.Ö 3. YY' da Oklitus tarafından yazılan geometri kitabı) kitaplarını mütalaa

ederek bu kitaplarda önemli hatalar tespit etti. Onaltı yaşında tıp bilimine

merak sardı, tıp kitaplarını okuyup mütalâa ettikten sonra hasta kabul etmeye

başladı. Bu devreden sonra tekrar fıkıh, felsefe ve mantığa yöneldi. Farabi'nin

eserleri İbn-i Sina'nın dikkatini çekmiş ve onun yeniden felsefe dalında geniş

araştırmalara başlamasını sağlamıştı.

İbn-i Sîna son derece dindar ve âlim bir zattı. Herhangi bir mevzuyu

anlayamadcğı veya bir konunun idrakinde aciz kaldığı vakitler camiye

gider, namaz kılıp Allah'a yakarır ve sözkonusu mevzuyla ilgili gerekli

ihlamı alıncaya kadar camiden

Page 37: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

çıkmazdı. Felsefe ve tıp dallarında yazmış olduğu kitaplar

inanılmayacak kadar fazladır. Onsekiz yaşından sonra pek mütalaa ve ilmî

çalışma fırsatı bulamadığı, zamanını daha ziyade çeşitli siyasî mevkilerde

hizmetle geçirdiği hatırlanacak olursa eserlerinin sayısının fevkalâde bir

rakam olduğu daha iyi anlaşılır. Telif ve mütalâa çalışmalarını bir an

olsun aksatmadı. Yolculukta, hapiste veya çeşitli toplantı ve davetlerde

fırsat buldukça yazdı. Süratle yazdığı eserleri arasında yeniden gözden

geçirdikleri pek azdır.

H. k. 428'de (m: 1037'de) Hemedan'da öldü. Önemli eserleri

şunlardır: şifa (felsefe dalında) İşarât ve'l Tenbîhât (mantık ve hikmet),

Necât (nazarî hikmet), Dânişname-i Â'laî (mantık, ilahiyat ve tabiat

bilimi), Kanun-u Tıp...ve diğer onlarca kitap ve risale.

İbn-i Sîna dünyaca ünlü bir bilimcidir. Eserleri dünyanın tanınmış

üniversite ve akademilerinde ana ders kitabı olarak okutulmaktadır.

12- Hikmet-i Meşâ:

Temellerini Aristo'nun kurduğu, onun öğrencileri ve izleyicileri

tarafından geliştirilip yaygınlaştırılan bir felsefe akımıdır. Farabî ve Ebu

Alî Sîna gibi pek çok islam düşünürü onun yöntemini izlemişlerdir.

Mezbur felsefenin "hikmet-i meşâ" adını almasının sebebi, Aristo'nun

derslerini açık havada ve yürüyerek vermesiydi ("meşy" kelimesi

"yürüyenler" anlamına gelen "peripatetîciens"in arapçasıdır).

Bu felsefeye göre hakikat ancak akıl ve mantık yoluyla anlaşılabilir.

Keza insan aklî ve mantıkî güçlerini doğru bir şekilde ve yeterince

kullanırsa varlıkların dış alemdeki gerçeklerini anlayabilir. "Meşâiyye

felsefesi" tanrı, insan ve kâinat gibi varlık âleminin bütün gerçekleriyle

ilgilenir.

13- .... her çeşit istidlâlin ona dayandığı genel kural ve manaların idrakleri

mahsûs değil, mâkuldür.

Bu ibareyle ilgili açcklama 6 no'lu dipnotta yapılmıştı.

14- Sühreverdi'nin hayatı:

Şeyh sahabeddin Sühreverdi h . k . 549' da Zencan

Page 38: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

yakınlarındaki Sühreverd kasabasında dünyaya geldi. Okuma yazma

öğrendikten sonra Merâğe'ye giderek ilk tahsilini orada tamamladı.

Daha sonra İsfahan'a giderek burada o dönemin bütün bilimlerini tahsil

edip henüz onaltı yaşındayken üstad oldu.

Şahabeddin yaptığı inceleme ve araştırmalar neticesinde dünyadaki

bütün varlıkların gerçekte ışıktan meydana geldiği ve bu ışıkların

yekdiğerine yansımakta olduğu sonucuna vardı. Bu karşılıklı yansımayı

"işrâk" terimiyle açıkladığı için o tarihten itibaren kendisi de "şeyh-i

İşrâk" (ışıkçı bilge) Iakabıyla anıldı. Tahsilini tamamladıktan sonra

dünyaca ünlü büyük eseri "Hikmet'il İşrâk"ı (İşrakiye Felsefesi) yazmaya

başladı ve ardından dünya seyahatine çıktı. Pek çok yeri dolaştıktan

sonra Rum'a, oradan da Şam'a geçti. Şam'ın yönetimi o sırada

Selahaddin Eyyubi'nin elindeydi; Haleb'i de oğlu Melik Zâhir

yönetiyordu. Melik Zahir, seyh İşrak'ı pek sevmiş, bu büyük insana

elinden gelen yardımı esirgememişti. Ne var ki, onun şeyh'e duyduğu bu

samimiyet ve yakınlığı çekemeyen Şam uleması haince bir komplo

tertipleyerek Şeyh İşrâk'ı dinsizlikle suçlayıp Selahaddin Eyyubi'den

Şeyh'i öldürtmesini istediler. Saray ulemasına pek çok şeyini borçlu

olan Selahaddin Eyyubî onların bu isteğini geri çevirmeyip Şeyh'i

zindana attırdı ve çok geçmeden zindanda boğdurup öldürttü.

Sühreverdi'nin "Hikmet'il İşrâk"tan başka "EI Telvîhat", "EI Meşâre

Ve'1 Metarıhât" ve "EI Mukavemât" gibi daha birçok tanınmış eserleri

vardır.

15- Hikmet-i İşrâk:

Bu felsefe okulu, tarihi temelleri bir yandan Kur'an'ın

düsturlarına dayanan, bir yandan da "Eflatunculuk" –Platonculuk

ve "Yeni Eflatunculuk" felsefe okullarından ilham alan en değerli

islâmî felsefe sistemlerinden biridir. Felsefe sahasında dünyaca ünlü

tanınmış İranlı filozof, ârif ve mütefekkir Şeyh Sehabeddin

Sühreverdi bu düşünce okulunun babası sayılır. Bu ünlü felsefe

öğretisine göre varlık âleminde ne varsa, tamamı "nur" ve

ışıktan ibarettir ve hiçbir şeyin nur dışında hakiki bir varlığı yoktur.

Şehid Şeyh Sühreverdi'ye göre varlığın temeli olan nur ve ışığın mertebe

ve şiddet dereceleri vardır, bazı nurlar zayıf, bazısıysa güçlüdür, keza

Page 39: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

bazc ışıklar seyrek ve renksizken bazıları oldukça yoğun ve parlaktırlar.

Kâinat bu ışık ve nurların karşılıklı olarak birbirlerine yansımasından

(işrâk) başka bir şey değildir. Şehabeddin'e göre varlık aleminin

üyelerinden biri olan insan da nur ve ışıktır. İnsandan ışıyıp diğer

mahlukat ve nesnelere yansıyan bu ışık ve nur nedeniyledir ki insan

başkalarına faydalı olabilir ve başkalarından ışıyan ışınlarla kendisi de

aydınlanabilir.

İşrakiyye felsefesine göre nurlu olmayan hiçbir cisim görülemez.

Fazla miktarda ışık ve nur gözü alır, daha şiddetli miktarıysa kör eder.

Bu nedenledir ki insanoğlunun gözleri, "Nurel Envâr" (Nurlar Nuru)

olan Allah Tealâ'yı göremez, insanın gözleri bu fevkalade nur karşısında

kör olur çünkü. Bütün varlık ve nesneler, "Nur-el Envâr"dan ışık alır ve

O'ndan aydınlanırlar; onlardan yansıyan veya onlara çarpan ışık da yine

O'ndandır. Bu felsefi düşünceye göre nurlar arasındaki ilişki iki temel

asla dayanır: "Kahr aslı" "Aşk aslı". Kahr (mutlak galip gelen, her an

kahretmeye muktedir Allah T ealâ'nı n vasfı ) aslına göre üst mertebede

bulunan bir nur, alt mertebede bulunan bir nura "kahir" ve ona

tam anlamıyla hakimdir. Aşk aslına göreyse aşağı mertebede bulunan

bir nur, kendisinden daha üst mertebede bulunan nuru - ki neticede Nur-

el Envâr'ı - sever ve O'na karşı yürekten bir aşk ve eğilim duyar.

16- İnsanın kendi gerçeğini - sevgi yoluyla - kendi görebilme idrâkî:

İnsan, olaylar ve nesneleri iki yolla tanır ve anlar: Birinci yol,belli

bir aracı veya aracılar yardımıyla anlayıştır. Bu tür idrak ve anlayışta

aracı olan şey; ister duyu yoluyla algılanabilen, ister duyuya gerek

kalmaksızın algılanabilen şey veya şeyler konusunda zihnin elde etmiş

olduğu biçim ve imgedir. Sözkonusu imge ve zihinsel biçimeyse ya aklî ve

mantıkî delillerle, ya da duyu ve tecrübelerle varılır ki bu tür bilme ve

idrake husulî - edinilen - ve iktisâbî - başka yollarla edinilen - bilgi

denilmektedir.

İkinci yolsa, bilenle bilinen şey arasında hiçbir aracı ve

vasıtanın olmadığı idrak yoldur. Burada idrak edenle idrak

Page 40: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

edilen arasında direkt bir bağlantı vardır ve idrak usulû bir nevi ilâhî bir

sezgidir. Başka bir deyişle bilinen şey; bilenin huzurundadır, onunla

birliktedir. İşte bu tür bilim ve bilgiye huzuri veya şuhudî bilgi (içten

kaynaklanan sizgisel anlayış) denilir.

İnsan kendisini, kendi durumunu ve kendi varlığıyla ilgili

herşeyi yukarıda anlatılan ikinci yöntemle bilir ve anlar. Yani insan

kendi gerçeğini sezgi ve şuhûdî idrak yoluyla anlar; insanın bu anlamda

kendi kendisini tanıyabilmesi için hiçbir vasıtaya ihtiyacı yoktur. Bilâkis,

dış dünyasındaki şeyleri duyu yoluyla algılayabilmesi de bu "kendini

tanıma ve kendi gerçeğini idrak etme" bilincine bağlıdır. Yani meselâ

"ben görüyorum" diyebilmek için şahıs görme olayını ve görme duyusuna

sahib olduğunu bilmelidir, bu ise "kişinin kendi gerçeğini görme ve

anlaması" ndan başka bir şey değildir. O halde şahıs önce "kendisi" ni,

sonra sahib olduğu araç ve imkanları tanıyıp bilmeli; bu bilgiyle

donandıktan sonradır ki kendi gücü ve sahib olduğu araçları

kullanmasının doğurduğu neticeleri anlayıp idrâk etmelidir. Binaenaleyh

bütün olay ve hadiseler dönüp dolaşıp neticede kişinin "kendi özünü

bilmesi" ve "kendi varlığının gerçeğini kavramış olması"na

dayanmaktadır.

17- Hikmet-i Müteâliye:

Bu felsefe okulunun kurucusu Sadr'ul Müteellihiyn -

Sadreddin Şîrâzî - dir. Aşkın bilim de diyebileceğimiz "hikmet-i

müteâliye", salt aklı esas alan akılcı felsefeyle, salt sezgi ve

duyguyu esas alan irfânî - tasavvufî düşüncenin barışık bir

toplamıdır. Akla ve delile dayalı olup sezgi ve duygu yoluyla

elde edilebilen bilgileri bütünüyle reddeden akılcı düşünceyle;

sezgi ve his yoluyla gerçeklerin kavranabileceğine inanan işrâki

düşünceyi bir araya getirip temel hakikatlerin ancak irfânî yol

ve yöntemlerle kavranabileceğine ve bu yolda gerekli menzillerin

katedilmesi gerektiğine inanan irfânî felsefeyi toplamış olan

Sadreddin Şirâzî irfân, işrakçı tasavvuf ve akılcı düşüncenin

her üçüne de yer verdiği bu yeni felsefenin temel kurallarını

Kur'an tabir ve tefsirlerine dayak olarak açıklamaktadır.

Molla Sadrâ'nın sezgi ve işrâkı delil ve senet olarak kabu1 etmediğini

Page 41: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

de hemen belirtelim; zira ona göre felsefenin sahası hissî değil, aklî

mevzulardır. Ancak, mantıkî delil ve algıların kıyas ve değerlendirilmeleri

sırasında hak nurunun işrâkından, sezgiden ve hakikatlerin bağlantılı

olduğu o nur çeşmesinden aklın müstağni olmadığını da belirtmek ve

defalarca, falan konuda anlayamadığı noktaların hakkın tecellisi ve hak

nurunun kendisine yansıması neticesinde gün ışığına kavuşmuş olduğunu

vurgulamaktadır. Molla Sadrd'nın felsefesini oluşturan ana prensiplerin

önemli bir kısmı daha önce sönlenmiş olup diğer felsefe kitaplarında da

vardır. Ancak onun hüneri, bunları keşfetmiş olması ve halledilmeyen pek

çok felsefi meseleyi bu prensiplerle çözmesidir. Sadreddin Şirazi'nin

felsefesini teşkil eden iki ana prensip "asalet-i vücud" (varlığın biızat salt

değer oluşu) ve "cevherî hareket" ("öz"lerin süreğen değişimi) dir.

Varlığın asaleti bahsinde, "asil" denilen, yani kendi özü itibarıyle

değer ve kemal taşıyıp bizzat kendiliğinden ortaya birşeyler koyabilen

unsurun mevcudatın nitelik ve mahiyetleri -öz- değil bizzat kendi varlıkları

olduğunu ispat etmekte ve nitelik denilen şeyin, varlığın hudut ve

çerçevesinden çıkarılan bağlantılı - itibârî - bir unsur olup kendi başına

hiçbir değer ifade etmeyeceğini ortaya koymaktadır.

"Cevherî Hareket" prensibine göre varlık aleminde vuku bulan

bütün nitel ve nicel değişimler, varlıkların "öz" ve "cevher"

lerindeki değişimlerden kaynaklanmaktadır. Madde dünyası

durmak bilmeyen süreğen bir değişim içindedir. Hiçbir şey olduğu

gibi kalmamakta, herşey belli bir gaye ve hedefe doğru -

sürekli değişimlere uğrayarak - hareket etmektedir. Zira

maddenin varlığı tamamen "öz" ve "cevher"in varlığına

bağlı olup bağımsız ve müstakil değildir O halde maddenin

uğrayacağı bütün değişimler kaçınılmaz olarak cevher ve özde vuku

bulavak değişimlere bağlıdır. Başka bir deyişle varlık dünyasında

vuku bulan değişimler, bizzat cevhere eklenen mütevâlî ve birbirine

bağlı varlık tevâlisidir ki bu da "öz" ve "cevher"i bir lahza olsun kendi

halinde kalmayan ve feyyaz kaynağından aldıklarıyla sürekli varlığını

yenileyip mevcudiyetini sürdüren "her an değişim halindeki bir unsur" a

çevirmektedir.

Page 42: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

18- Sadr'ul Müteellihiyn'in hayatı:

Molla Sadra ve Sadr'ul Müteellihiyn Iakaplarıyla tanınan

Sadreddin Şîrâzî h. k. 979 (m: 1571) de Şiraz'da doğdu Fıkıh ve usul

derslerini tamamladıktan sonra tahsilini sürdürmek üzere İsfahan'a

gidip burada aklî bilimleri okudu. Ulaştığı bu îlmî seviyeden sonra

hikmetçiler, felsefeciler, irfançılar ve kelamcılar tarafından yazılmış

olan bütün eserleri dikkatle incelemeye başladı. Yaşadığı çağın

dogmaları ve donuk düşünceleriyle savaştığı ve felsefeye yeni terim ve

kelimeler getirdiği için taplumun baskı ve eziyetlerine maruz kalıp

doğup büyüdüğü toprakları terkederek Kum yakınlarında bulunan

"Kuhek" köyüne yerleşmek zorunda kaldı. Yedi kez hacca gitti, son hac

ziyaretinde, 71 yaşındayken Basra'da öldü ve orada toprağa verildi.

Sadr'ul Müteellihiyn, felsefenin bütün dallarına el atan ender islam

düşünürlerinden biri ve çağının dehasıdır. Akli bahislerde fevkalade

dikkatli, gelmiş geçmiş bütün felsefe ve mantık tartışmalarına tamamen

vakıf, okuduğunu süratle idrak ve intikal yeteneğine hâiz, olağanüstü

zeki, en karmaşık meseleleri bile derhal çözebilecek bir deha, mevzu

seçiminde gayet ince ruhlu ve zevk sahibi, daima şen ve güleç, süs ve

gösterişten uzak, sade, şer'î riyazet ve mücahedeyle iç içe ve daima hak

resullerinin izinde bulunan ender rastlanır bir bilge ve düşünürdü.

Molla Sadra'nın yazmış olduğu kırka yakın eser arasında Asfar -ı

Erbaa (Aklın dörtlü yolculukları) gerçekten kayda değer bir şaheserdir.

Dünyaca tanınmış diğer eserlerinden birkaçı şöyle sıralanabilir:

Hikmet'ul İşrak'a Talikat, İlahiyyat-ı Şifa'ya Talikat, Hikmet-i Arşiyye,

Şevahid- urrububiyye, Şerh-i Usul-i Kafi, Mebde' ve Miad.

Molla Sadra "Hikmet-i Mütedliye" denilen felsefe ve meşhur

"cevherî hareket nazariyesi"nin kurucusudur. Cismanî miad - öldükten

sonra cismin de dirileceği - inancını ilmî ve mantıkî olarak açıklayan

ilk kişidir.

19- Muhyiddin bin Arabî'nin hayatı:

Muhiddin Arabî veya İbn-i Arabî lakaplarıyla meşhur olan

Page 43: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

bu âlim zat, islam dünyasının en ileri sûfîsi ve en büyük tasavvufçusudur.

Gerçek adı Muhammed olan Muhiddin h. k. 560'da (m: 1165) Endülüs'ün

(İspanya) Morsiya şehrinde doğdu. Kur'an'ı okuyup yazmayı öğrendikten

ve bu dalda öğretmenlik yapacak seviyeye ulaştıktan sonra fıkıh, kelam

ve hadis bilimlerini öğrenmek üzere babası tarafından Aşbiliye'ye,

gönderildi. Bu sırada sadece sekiz yaşındaydı. Aşbiliye' de Fâtıma adlı,

soyu İmam Cafer Sâdık'a dayanan son derece inançlı ve bilgili bir yaşlı

kadınla tanıştı ve bu büyük üstaddan, ilâhî aşkı elde etmedikçe ilimle

uğraşmanın hiçbir işe yaramayacağını, bu sonsuz sevgiye ulaşabilmek

içinse irfânî ve tasavvufî merhalelerin katedilmesi gerektiğini öğrendi.

İbn-i Arâbî'yle İspanyalı tanınmış islam düşünürü İbn-i Rüşd'ün

tarihi karşılaşması, Muhiddin'in henüz 20 yaşında olduğu günlere

rastlar. Bu görüşme her ikisi üzerinde de önemli ve derin tesirler

yaratmıştır. Muhiddin, sözkonusu görüşmeden sonra önce İspanya, sonra

da Afrika'yı baştanbaşa gezdi; bu uzun yolculuk sırasında pek çok

düşünürle tanıştı, onlarla ilmî ve irfânî mübahese ve tartışmalara girdi.

Afrika'dan, islam dünyasının doğusuna yönelerek h. k. 598'de (m: 1201)

Mekke'ye vardı ve Ka'be'yi ziyaret etti. Tamamlanması otuz yıl süren

tanınmış eseri "Fûtuhât-ı Mekkiyye"yi işte burada yazmaya başladı.

Muhiddin'in kendine has yüksek idrak ve irfanıyla, bu irfânî

meseleleri pervasızca açıklaması ve bazı yobaz ulemanın bu yüce âşıkâne

anlamları idrak yeteneğinden yoksun olması bir süre sonra onun küfür

ve dinsizlikle suçlanmasına neden oldu. Muhiddin, bu tür alimlerle

karşılaştığında onlarla tartışmaya girmemeyi yeğliyordu, hatta bir

defasında hayatı tehlikeye düştüğünde Mekke'ye sığındı. Bu dönemden

sonra Rum'a, oradan da, Hikmet-i İşrâk okulunun kurucusu Şeyh

Şehabeddin Sühreverdi'yle görüşmek üzere Bağdad'a doğru yola çıktı.

Halep ve Demeşk'e gitti. H. k. 621'de (m: 1224) Demeşk'te hayata

gözlerini yumdu. İkiyüzden fazla eseri olan bu büyük ârifin en tanınmış

kitapları "Fütuhât-ı Mekkiye" ve "Füsus'el Hikem" dir.

20- Kum şehri:

Page 44: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

Kum şehri h. 3. yy.'dan bu yana dünyanın en tanınmış islâmî bilimler

merkezlerinden biri olagelmiş ve 12 yüzyıl boyunca islam aşıklarını

eğiterek fıkıh, tefsir, ahlâk, irfan ve hadis sahalarında namlı alimler

yetiştirmiştir. Ötedenberi ilmî ve isldmî bir merkez olarak şöhret bulması

ve Ehl-i Beyt'in 7. imamı Musa bin Cafer - s - hazretlerinin mümine

kızları Fatıma-ı Masume'nin - ks - mutahhar makberlerinin burada

bulunması nedeniyle Kum şehri, bilhassa büyük şia müçtehid ve fakihi

merhum Ayetullah Hayri - Hairî -'nin bu şehre gelişinden sonra 14. yy.'ın

yarılarından itibaren - h.k. 1340 - islam uleması ve islamî

araştırmalarda bulunmak isteyen herkesin uğrak yeri oldu. Artık tanınmış

islam bilginleri diğer ülke ve şehirlerden akın akın buraya geliyor ve

medrese açarak dinî bilimler öğrencilerine ücretsiz ders veriyorlardı.

Bugün Kum şehri, çeşitli ülkelerden gelen onbinlerce dinî

öğrencinin muhtelif islâmî bilimleri tahsil etmekte olduğu en önemli

ilmiye merkezi durumundadır. İlim ve bilgi aşıkları bu merkezdeki ilmî

medreselerden birinde ilk eğitimlerini tamamlayıp ön dersleri bitirdikten

sonra fıkıh, usul, tefsir, hikmet ( felsefe), irfan, hadis, tarih...vb.

islâmî bilim branşlarından birini seçer ve o dalda uzmanlaşıncaya kadar

araştırma ve tahsillerini sürdürürler.

Kum Dînî İlmiye Medresesi kurulalıberi burada okutulagelen

başlıca derslerden biri de islâmî hikmet ve irfan (hem ilmî, hem nazari)

olmuştur. Bu dalda ilk ders veren âlim, merhum İmam Humeyni'nin - ra -

irfan hocası merhum Ayetullah Muhammed Ali Şahabadî olmuş, ondan

sonda da İmam Humeyni'yle - ra - Allâme Tabatabâi - ra - bu derslere

üstadlık etmişlerdir. Halihazırda onların yetiştirmiş olduğu değerli

öğrenciler, aynı dalda tahsil etmekte olanlara ders vermektedirler.

21- Marifet menzilleri:

Gerçeklerin aslına vararak meselelerin künhüne ulaşabilmek

ve hakikat'i insanın zannında beslediği veya görünürdeki haliyle

değil de asıl içyüzüyle idrak edebilmek için ariflere göre bir

takım tarikatler ve seyr-ü süluktan geçip eğitilmek gerekir. Bu

Page 45: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

eğitimin herbir merhalesinde şahıs gerçeklerin künhüne varmasını

engelleyen bir maniadan kurtularak bir sanraki merhalenin hakikatlerini

anlayabilecek yeteneklere kavuşur.

Tasavvufta bu merhalelere "menzil" denilir. Ariflere göre bu

menzillerin her birinin kendine has zorluk ve sınavları vardır ki, daha

önceden bu sınav ve zorlukları bizzat başarıyla geride bırakmış bir

mürşid ve üstadın gözetiminde olmaksızın bu menzillere ulaşabilmek ve

mezkur sınav ve zorlukları başarıyla atlatabilmek imkansızdır. Bu

menzillerin sonunda sulûk eden şahıs (salik) visale ulaşır ve Hakkın

varkğında eriyerek (fenaî fiillah) feyz ve marifet pınarlarına varıp

bütün hakikatleri bizzat kaynağından ve aslından müşahade eder.

Ariflerin kitaplarında bu menzillerin sayısıyla ilgili çeşitli rakamlar

geçer, ancak, kimi arifler bu menzillerden “heft şehr-i aşk” (aşkın

yedi şehri) adıyla sözetmişlerdir.

22- Afganistan meselesi:

1979'da Babrak Karmal'ın Afganistan'da gerçekleştirdiği marxıst

darbenin hemen akabinde Sovyet orduları Karmal hükumetinin yardım

talebi gibi bir bahaneye dayanarak bu ülkeyi işgal ettiler. Afganistan'da

90 binden fazla Rus askerinin biriktiği 1980'den sonra yerli Afgan

ordusu, mücahidler ve sivil halk, Rus ordularına karşı amansız bir savaş

başlattılar. Bu savaş sırasında pek çok şehir, kasaba ve köy yerle bir

oldu, her iki taraf ağır kayıplara uğradı. Aralıksız süren cihad ve

müsIüman Afgan halkının yiğitçe direnişi bu ülkede ard arda ihtilaller

olmasına ve Sovyet güdümIü marxıst kabinelerin bütün planlarının suya

düşmesine yol açtı. Savaşta uğradığı ağır ekonomik zararlar ve insan

kaybı, Sovyetler'in dünya platformundaki prestijini yitirmesine ve ülke

içinde önemli siyasî ve ekonamik krizlere düşmesine neden oldu.

23- Din toplumun afyonu._

Dinin toplumun afyonu olduğu ibaresi, Sovyetlerin ilk

komunist lideri Lenin'in kullandığı ifadedir. Lenin, Genç

Komunistler Sendikası 3. Kongresi'nde yaptığı konuşmada şöyle

Page 46: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

demişti: "Marxızm materyalizmdir ve dinin amansız düşmanıdır. Din

toplumun afyonu ve kitleleri uyuşturmak için kullanılan bir esrardır.

Marxızme göre bütün dinler, kiliseler ve diğer dinî kurumlar işçi kitlelerini

zehirleyip uyuşturarak oyuna getirmek ve sümürebilmek için burjuva

irticasının kullandığı araçlardan ibarettir"

24- Taha Suresi, 47. ayet:

Bu ibare Taha Suresi'nin 47. ayet-i kerimesidir ki hz. Musa'yla - sa -

kardeşi hz. Harun'un - sa - Firavun'a ilahî mesajı iletmelerine işaret

etmektedir. Bu ayet-i kerimede Allah Tea1a hz. Musa'yla - sa - kardeşi hz.

Harun'a - sa - hitaben şöyle buyurmaktadır: "... Şimdi her ikiniz de

Firavun'a gidin ve deyin ki "Biz senin Rabbinin elçileriyiz, İsrailoğullarını

bizimle birlikte gönder ve artık onlara azab verme. Biz Rabbinden bir ayet

ve mucizeyle geldik sana. Selam, hidayete tabi olanların üzerine olsun”

Page 47: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

Özel kelimeler ve deyimler indeksi

فرهنگ واژه و اصطالحات 1- Arifler عرفا

2- Aslında, gerçekte اثباتا

3- Bilme ve idrak شناخت

4- Demirperde حصار آهنین

5- Fıtri فطری

6- Gayb غیب

7- Genel kurallar قوانین کلی

8- Genel manalar, anlamlar معانی کلی

9- Görünüşte ثبوتا

10- Hikmet-i İşrak حکمت اشراق

11- Hikmet-i Meşa حکمت مشاء

12- Hikmet-i Mütealiye حکمت متعالیه

13- İlahi dünya görüşü جهان بینی الهی

14- İlliyet ve maluliyet kanunu (neden-sonuç ilişkisi) قانون علیت و معلولیت

15- Kendi - bizzat - görebilme idraki ادراک شهودی

16- Kıyamet قیامت

17- Koflaşma ابتذال

18- Kördüğüm کره کور

19- Maddi مادی

20- Maddi dünya görüşü جهان بینی مادی

21- Maddiyat مادیات

22- Mahsus محسوس

23- Makul معقول

24- Manevi معنوی

25- Maneviyet معنویت

26- Marifet menzilleri منازل معرفت

27- Minare گلدسته

28- Mülkiyet مالکیت

29- Nübuvvet نبوت

30- Risalet رسالت

31- Son peygamber hz. Resul-ü Ekrem -sav- ختمی مرتبت

32- Soyut مجرد

33- Şehadet شهادت

34- Tevekkül توکل

35- Uyuşturucu -afyon- )مخدر )افیون

36- Vahy وحی

37- Vicdani وجدان

Page 48: TEVHİDE DAVET - ankara.icro.irankara.icro.ir/uploads/a_call_to_divine_unity.pdf · TEVHİDE DAVET İslam İnkılabı'nın anlı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Kurucusu İmam

Talikat indeksi

1 - Mikail Gorbaçof' un biyografisi

2 -Gorbaçof'un seleflerinin "Din ve Allah inancını toplumdan silme" siyaseti

3-Çin devlet başkanı komunizme ilk darbeyi indiriyor

4 - Büyük şeytan

5 - Maddî ve ilâhî dünya görüşü

6 - Maddî varlık "soyut"a dayanır

7 - Hissî bilim ve bilgi, aklî bilim ve bilgiye dayalıdır.

8 - Bakara Suresi, 55. âyet.

9 - En'am Suresi, 103. âyet

10 - Farâbi'nin hayatı

11 - İbn-i Sina'nın hayatı

12 - Hikmet-i Meşâ

13 - ... her çeşit istidlâlin ona dayandığı genel kural ve manâların îdrakleri

mahsûs değil, makuldür.

14 - Sühreverdi'nin hayatı

15 - Hikmet-i İşrâk

16 - İnsanoğlunun kendi gerçeğini - sezgi yoluyla - kendi görebilme idrâki

18 - Sadr'ul Müteellihiyn'in hayatı

17 - Hikmet-i Müteâliye

19 - Muhyiddin b. Arabî'nin hayatı

20 - Kum şehri

21 - Marifet menzilleri

22 - Afganistan meselesi

23 - Din toplumun afyonu...

24 - Tâhâ Suresi, 47. âyet