Top Banner
İSLÂM ve SANAT Tartışmalı İlmî Toplantı 07 – 09 Kasım 2014 Akdeniz Ü. Hukuk Fakültesi Konferans Salonu Kampüs - Antalya İstanbul 2015
16

İSLÂM ve SANAT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D237891/2015_PISGINY.pdf · 2016. 3. 10. · sanat anlayışının, İslâm Medeniyeti içerisinde gelişmemiş olduğunu gözlemlemekteyiz.”

Apr 01, 2021

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: İSLÂM ve SANAT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D237891/2015_PISGINY.pdf · 2016. 3. 10. · sanat anlayışının, İslâm Medeniyeti içerisinde gelişmemiş olduğunu gözlemlemekteyiz.”

İSLÂM

ve

SANAT

Tartışmalı İlmî Toplantı

07 – 09 Kasım 2014

Akdeniz Ü. Hukuk Fakültesi Konferans Salonu

Kampüs - Antalya

İstanbul 2015

Page 2: İSLÂM ve SANAT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D237891/2015_PISGINY.pdf · 2016. 3. 10. · sanat anlayışının, İslâm Medeniyeti içerisinde gelişmemiş olduğunu gözlemlemekteyiz.”

DİN-SANAT İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA

DİNÎ TECRÜBENİN SANAT RUHUNA ETKİSİ

Yasin PİŞGİN

Din ve sanat insana nispet edilen kavramların başında gelmekte-dir.1 Biz bu çalışmamızda din kavramıyla; ilahi sahihliğe sahip olan vah-yin peygamberler aracılığıyla tesis ettiği rabbani küllî kanunu kastede-ceğiz. Bu anlamıyla din; kulluk için yaratılan ve bu görevi gereği gibi yerine getirmesi için, fıtrat olarak isimlendirilen bir ruhi alt yapıyla dün-yaya gönderilen insanın varoluşsal ihtiyaçlarına tam olarak karşılık ge-len “ilahî” ve“küllî” bir nizamdır. Arapça “sana’a” fiilinden türeyen ve çe-şitli şekillerde tarif edilen sanat ise genel kabul gören tanıma göre, in-sanların; gördükleri, işittikleri, his ve tasavvur ettikleri olayları ve güzel-likleri, estetik bir heyecan uyandıracak tarzda ifade etmesidir.2 Sanat; bir vehim, bir hayal, bir fantezi ve bir zekâ oyunu değildir. Onda; düzen, ahenk ve disiplin üzere temellenen akli bir boyuttan öte; ruhi hayatın derin izleri vardır; sanat, insan eliyle ortaya çıkan ve onun iç âlemini yansıtan ince duygular ve güzellikler abidesidir.3 Bu yapısıyla sanat; akıl-dan çok ruha,4 dolayısıyla da bilim ve felsefeden çok dine yakın duran bir kavram görünümündedir. Bu sebeple öncelikle din-sanat ilişkisinin mahiyetine dair bir tespit yapmamız gerekmektedir.

Din-Sanat İlişkisi

Dinin tanımı içinde göze çarpan iki temel kavram ilahilik ve kül-liliktir. Onun “ilahî” olması şunu ifade eder: Kulluk görevini yerine ge-tirmesi için insanı fıtrat üzere yaratan ve ona vahiy ile yol gösteren Yüce

Yrd. Doç. Dr., Akdeniz Ü. İlahiyat Fakültesi, [email protected] 1 Metin Önal Mengüşoğlu, “Kur’ân Tebliğinde Sanat ve Edebiyat”, VII. Kur’ân Sempozyumu, Kur’ân ve Müslümanlar Sempozyumu Tebliğler Kitabı, Ankara, 2005, s. 178-179. 2 Nusret Çam, “İslâm’ın Sanata ve Mimariye Bakışı”, Vakıflar Dergisi, sy: 24, Ankara, 1994, s. 273. 3 İlhan Özkeçeci, “İslâm İnancının Sanata Yansımaları”, Süleyman Demirel Ü. İlahiyat Fakültesi III. Kutlu Doğum Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Isparta, 2000, s. 21. 4 Bkz. Çam, 1994, s. 274.

Page 3: İSLÂM ve SANAT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D237891/2015_PISGINY.pdf · 2016. 3. 10. · sanat anlayışının, İslâm Medeniyeti içerisinde gelişmemiş olduğunu gözlemlemekteyiz.”

46 İSLÂM ve SANAT

Allah’tır. Bunun için vahiy ile fıtrat arasında tam bir mutabakatın varlı-ğından bahsedilmiş, hatta “Vahiy harici fıtrattır, fıtrat ise dâhili vahiy-dir.” sözü de muhakkik bilginler arasında meşhur olmuştur.5 Onun “küllî” olmasının anlamı ise şudur: Din, insan yaşamını bir bütün olarak ele alır; inanç ve ibadet hayatının yanı sıra sanat, giyinme, süslenme, akrabalık ilişkileri, cinsel hayat ve yeme-içme gibi insan yaşamının çe-şitli alanlarına dair hükümler getirir. Böylece insanın Allah, toplum, kâinat ve kendisiyle olan ilişkisini bütün boyutlarıyla konu edinerek ona, hayatı bütüncül bir şekilde özünden kavratmak ister. Bu gaye, in-san hayatının, düşüncesinin, önsezisinin, hayal gücünün, entelektüel çabasının, edebi anlatımıyla sanatsal uğraşısının bütün tayflarını kap-sar. Din içselleştirildiğinde, aklı ve kalbi, beşerî varoluşun anlam ve amaçları etrafında bütünleştirir ve bunun sonucunda insan, din vasıta-sıyla kazandığı bakış açısıyla hayatın bütün panoramasını bütünsel ola-rak yeniden anlamlandırır.6

Bu kuşatıcı yapısıyla din doğal olarak sanata da etki etmiş;7 hatta sanatın gerçek kaynağının din olduğu dahi söylenmiştir.8 Geçmişte sa-natsal gelişmeleri sağlayan şahsiyetleri değerlendirdiğimizde bunların, peygamberler, din adamları ve dindar kişilerden ya da bunlardan esin-lenen kimselerden oluştuğunu görürüz. Örneğin; mûsikî ilmini ilk defa ortaya koyan Pisagor’un, Hz. Süleyman’ın talebelerinden olduğu ve mûsikîyi nübüvvet nurunun bir yansıması olarak değerlendirdiği zikre-dilmektedir.9 Öyle görünüyor ki, zamanımızdan çok önceleri maneviyat

5Kettânî, Muhammed, Cedelu’l-Aklî ve’n-Nakl fî Menâhici’t-Tefkîri’l-İslâmî, Dâru’s-Sekâfe, y.y., ts. s. 479-481. Gazzâlî, Me‘âricu’l-Kuds fi Medârici Ma’rifeti’n-Nefs, Mısır, ts. s. 43–46. 6 Muhammed Gazalî, “İslâmi Sanat ve Edebiyat Üzerine Düşünceler”, çev. : Adem Çalışkan, Ondokuz Mayıs Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy: 11, Samsun, 1999, s. 338. 7 “İslâm Medeniyetinin etki alanında yetişen Müslüman düşünürlerin, dinin temel kaynağı olan Kur’ân’dan bütünüyle bağımsız bir sanat algısına sahip olmadıkları inkârı mümkün olmayan bir gerçektir. Ayrıca sanat konusunda fikir beyan ederken veya herhangi bir sanat eseri ortaya konulurken, hayata bütüncül bir bakıştan hareket edilmesi bir başka neden olarak ifade edilebilir. Dolayısıyla hayata parçacı bir tarzda yaklaşan ve seküler olarak nitelendirilebilecek bir sanat anlayışının, İslâm Medeniyeti içerisinde gelişmemiş olduğunu gözlemlemekteyiz.” Hüsnü Aydeniz, “Din-Sanat İlişkisi ve Bunun Somut Bir Yansıması Olarak Mevlevî Semâ Âyini”, Atatürk Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy: 32, Erzurum, 2009, s. 44. 8 Nusret Çam, “Tebliğde Sanat Unsurlarının Kullanımı”, Hz. Peygamber'in Tebliğ Metodu Işığında İslâm'ın Güncel Sunumu 2003 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri Kitabı, TDV Yay, Ankara, 2006, s. 298. 9 Melek Dosay Gökdoğan, “Pisagor”, D.İ.B. İslâm Ansiklopedisi, c. 34, s. 293.

Page 4: İSLÂM ve SANAT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D237891/2015_PISGINY.pdf · 2016. 3. 10. · sanat anlayışının, İslâm Medeniyeti içerisinde gelişmemiş olduğunu gözlemlemekteyiz.”

Din – Sanat İlişkisi Bağlamında Dini Tecrübenin Sanat Ruhuna Etkisi 47

ile sanat arasında bir ilişkinin varlığından bahsedilmektedir.10 İslâm sa-natkârlarının çoğunun manevî zevklerden haberdar olmaları da bu ger-çeği yansıtmaktadır.

İnsan, aslında fani olan bu âleme ait değildir. O, doğumundan önce içinde bulunduğu, ölümünden sonra da kendisine tekrar döneceği öteki âleme aittir ve ona özlem duyar. O, bu âlemde geçici olduğunun da farkındadır. Bir yönüyle sanat, insanın içindeki sonsuzluk özleminin bir ifadesidir. O, sonsuzluk âlemine gerçek anlamda yönelmiş olan aşk ve iradenin bir ürünüdür. Sanat insanın kendisini ve eserini ebedileştir-mek için ortaya koyduğu bir eylem olup insanı zaman ve mekân ile ku-şatılmışlık duygusundan uzaklaştırır.11 Ebedî olmak gayesi, seküler eği-lime sahip olan sanatçının bile hedefi olmaya devam eder. Belki şöyle de denilebilir: Bilerek ya da bilmeyerek her gerçek sanatçı bu anlamda sonsuzluk aşığıdır; dolayısıyla metafizikçidir ve hatta onda müphem bir dinî tavır vardır.12

Sanat, bir yönüyle de dinî hakikatlerin estetik olarak ifade edil-mesi anlamına gelmektedir. Mümin; inancını, hayata bakışını, olayları yorumlamasını sanatla ifadelendirir. Çünkü ilahî öğretide doğruların ve güzelliklerin kişisel olarak benimsenip yaşanması yeterli görülmez. On-ların başkalarına da sunulması gerekir. Fakat güzellikler, güzel bir şe-kilde takdim edilmelidir. Bundan dolayı gerçek sanat ve güzellik unsur-larını, bozulmamış ilahî dininden ayırmak mümkün olamayacağı gibi, dini de sanatsız ve güzelliksiz düşünemeyiz.13 Hatta diyebiliriz ki, sanat-

10 Bayram Akdoğan, “Sanat, Sanatçı, Sanat Eseri ve Ahlak”, Ankara Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2001, c. 42, s. 234-236. 11 İbrahim Coşkun, “İslâm Düşüncesi Açısından İnanç-Sanat İlişkisi Üzerine Bir Deneme”, Dicle Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Diyarbakır, 2000, c. 2, s. 27. 12 “Mesela, Nureddin Topçu’nun "Rodin'in Sanatı" diye bir yazısı vardır. O, ünlü Fransız heykeltraşı Rodin'in sanatını derinlemesine tahlil ettikten sonra şöyle der: "Rodin metafizikçi değil, dindar değil, sanatkârdır. O, kâinatın yaratılışını araştırmadı, Allah’la reKâbete kalkışmadı; (Mikelanj'ın, Musa heykeline çekiç fırlatıp "konuş Musa" deyişini veya Cezanne'in "güneşi yaratmak" tutkusunu kastediyor olmalı.) Namütenahiye teslim olarak selamete ermeyi de düşünmedi. O, ancak ruh ile maddenin, vücut zevkleriyle yükseltici temaşanın, bilgi ile te-fekkürün, ellerle hayalin sımsıkı kaynaştığını, şekillerden ibaret realitenin ideal hareketler dünyası ile baş başa bulunduğu ayrılmaz ve ebedi bir birleşmede mu-rada erdiklerini eser haline koydu. Evet, netice; bir metafizikçi, bir dindar olma-yan Rodin'de de yine ebediyettir.” Mustafa Kök, “Nureddin Topçu’da Mistik İmanın Estetik ve Felsefi Temelleri”, Atatürk Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy: 13, Erzurum, 1997, s. 447. 13 Coşkun, s. 27-28.

Page 5: İSLÂM ve SANAT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D237891/2015_PISGINY.pdf · 2016. 3. 10. · sanat anlayışının, İslâm Medeniyeti içerisinde gelişmemiş olduğunu gözlemlemekteyiz.”

48 İSLÂM ve SANAT

sız din ve dinsiz sanat olmaz. Sanat; dinî içeriğin objektifliğinden, so-mutluğundan ve temsilinden başka bir şey değildir. Bir bakıma sanat dine götürücü bir köprü gibidir.14 Din unsurunu göz ardı eden kişi hızla sanattan uzaklaşır.15 Burada “dinden sanata” ve “sanattan dine” doğru olmak üzere iki temel hareketin varlığı göze çarpmaktadır.16 Din, sana-tın hem formuna ve muhtevasına, hem de sanat türlerinden bir kısmı-nın ön planda, diğer bir kısmının ise arka planda tutulmasına tesir eder.17

Sanat ve Fıtrat

Allah, insanı çamurdan18 en güzel şekilde (ahsen-i takvîm) yarat-mış ve ona kendi ruhundan üflemiştir.19 Böylece en güzel yaratıcıdan (ahsen-i hālıkîn) armağan bir ilahî esintiye mazhar olan insan; kendi-sinde Yüce Yaratıcı’nın “esma-i hüsnâ”sının en fazla tecelli ettiği varlık olarak zübde-i âlem olmuştur. İşte insandaki estetik ve sanat duygusu-nun yapısallığı onun yaratılışının; bizatihi ölçü, denge, yerli yerindelik, estetik ve ahenk üzere olmasından gelmektedir.20 İlkel kabileler de dâhil olmak üzere sanat eseri meydana getirmemiş bir toplum yoktur.21 Hatta çocukluk döneminde insanın resim yapması, şarkı söylemesi, çamurdan hayvan figürü yapması, ev bina etmesi sanatın yaratılıştan gelen bir duygu olması ile açıklanabilir.22 Fıtrî oluşu sebebiyle sanat duygusu, aynı zamanda evrensel bir hadisedir.23 Aynı şekilde evrende de ahenk, düzen ve ritme dayalı bir güzellik vardır. Kur’ân insanın, hem öz varlı-ğındaki (enfusî) hem de dış dünyadaki (âfâkî) deliller üzerinde düşüne-rek düzenden düzenleyiciye, sanattan, sanatkâra, eserden müessire

14 Kök, s. 448. 15 Akdoğan, s. 234-235. 16 bkz. M. Kazım Arıcan, “Hegel'in Estetik/Sanat Anlayışı ve Din İle ilişkisi (Hegel'in Güzel Sanat Felsefesinden Din Felsefesine Geçişi), C. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, X/2- : 2006, s. 212-215. 17 Aydeniz, s. 41. 18 “O ki, yarattığı her şeyi güzel yaptı. İnsanı yaratmaya da çamurdan başladı.” (Secde, 32/7) ayetiyle Yüce Allah, cemal sıfatıyla tecelli ettiğinde çamur gibi biçimsiz, değersiz ve bayağı bir maddeyi “ahsen-i takvîm”e nasıl dönüştürdüğünü ifade etmiştir (bkz. Tîn, 95/4). 19 Tîn, 95/4; Bkz. Hicr, 15/29. 20 Coşkun, s. 8. 21 Nureddin Turgay, “Kur’ân’a Göre Estetik ve Güzel Sanatlar”, Dicle Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 2, Diyarbakır, 2000, s. 171. Bkz. Çam, 2006, s. 297. 22 Çam, 2006, s. 274. 23 Bkz. Çam, 2006, s. 274-275.

Page 6: İSLÂM ve SANAT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D237891/2015_PISGINY.pdf · 2016. 3. 10. · sanat anlayışının, İslâm Medeniyeti içerisinde gelişmemiş olduğunu gözlemlemekteyiz.”

Din – Sanat İlişkisi Bağlamında Dini Tecrübenin Sanat Ruhuna Etkisi 49

ulaşmasını ister.24 Vahyin dikkat çektiği dış dünyadaki bu güzellik,25 bir-lik, ritim, uyum ve simetri aynı zamanda insanın kendini aşmasına da aracılık eder, onun tefekkürünü maddeden manaya; yaratılandan Yara-tıcı’ya ulaştırır. Böylece âlemdeki düzenin bir tek düzenleyicinin varlı-ğını simgelemesi esası üzerine temellenen26 “tevhit” ile insanın anlam arayışına en sahih cevabı verir. Bunun sonucu olarak insan, evrenin son-suz çeşitliliği karşısında herhangi bir içsel parçalanmaya maruz kalmaz ve hem “âfâk”ta hem de “enfüs”te birlik ve ahenge muttali olur. Aksi du-rumda imandan yüz çevirme sebebiyle ortaya çıkan içsel çatışmalar ve anlamsızlıklar karşısında insan, hem “enfüs” hem de “âfâk”ı tam bir kaos, çok başlılık ve belirsizlik alanı olarak görmeye başlar. Bu bağlamda sanat duygusunun âlemdeki düzen ve güzelliği anlamlandırma ve taklit etme isteğinin eşliğinde geliştiğini söyleyebiliriz.27

Bu bakımdan Allah-âlem ilişkisi insanda sanat duygusunu inşa eden ilham edici bir işleve sahiptir.28 Buradan hareketle güzelliğin ve estetiğin kaynağının doğrudan doğruya Allah olduğunu söyleyebiliriz.29 Asıl sanatkâr Allah’tır.30 O sâni’, latîf, bedî’ ve musavvirdir. Enfüsî ve âfâkî deliller bağlamında hem “küçük kâinat” olan insan hem de “büyük insan” olan kâinat; sahip oldukları düzen, ahenk ve ritim ile en büyük sanatkârın mükemmelliğinin ve güzelliğinin eşsiz delilleridir.

Sanatın Amacı

Bu esaslar çerçevesinde sanatçı güzelliğin yaratıcısı değil; kâşifi-dir. O, Allah ile rekabete kalkışmaz. Sanatını O’nu anlamaya, anlatmaya

24 Coşkun, s. 28. 25 “O, gökten su indirendir. İşte biz onunla her türlü bitkiyi çıkarıp onlardan yeşillik meydana getirir ve o yeşil bitkilerden, üst üste binmiş taneler, -hurma ağacının tomurcuğunda da aşağıya sarkmış salkımlar- üzüm bahçeleri, zeytin ve nar çıkarırız: (Her biri) birbirine benzer ve (her biri) birbirinden farklı. Bunların meyvesine, bir meyve verdiği zaman, bir de olgunlaştığı zaman bakın. Şüphesiz bunda inanan bir topluluk için (Allah'ın varlığını gösteren) ibretler vardır.” En’âm 6/99. Ayrc. Bkz. Nahl 16/5-6. 26 “Eğer yerde ve gökte Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş'ın Rabbi Allah, onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir.” Enbiyâ 21/22. 27 Metin Önal Mengüşoğlu, “Kur’ân Tebliğinde Sanat ve Edebiyat”, VII. Kur’ân Sempozyumu, Kur’ân ve Müslümanlar Sempozyumu Tebliğler Kitabı, Ankara, 2005, s. 178-179. 28 Bkz. Aydeniz, s. 46. 29 Çam, 2006, s. 275-276. 30 Kur’ân’ın ifadesiyle O, “Ahsenu’l-Hâlıkîn”dir. (Mu’minûn, 23/14).

Page 7: İSLÂM ve SANAT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D237891/2015_PISGINY.pdf · 2016. 3. 10. · sanat anlayışının, İslâm Medeniyeti içerisinde gelişmemiş olduğunu gözlemlemekteyiz.”

50 İSLÂM ve SANAT

ve yüceltmeye adar. Sanatçı bütün güzelliklerin kaynağının Allah oldu-ğunu fark ederek izafî güzellikten mutlak güzelliğe ulaşmaya çalışır. Böylece insanı, hayvanî derekenin bile altına düşürecek olan süfli bağ-larından kurtularak, onu meleklerin bile üzerine taşıyacak olan ulvi bir idraki ve derunî bir sezgiyi yakalar; Allah’ın büyüklüğünü, haşmetini ve güzelliğini ifade etmek için gerekli olan istiğrak haline mazhar olur.

İslâm’da sanatın ulvi amacı bu olmakla beraber -İslâm’ın dünya görüşünün ve etiğinin genel çerçevesinin içinde olması şartıyla- farklı sanat biçimlerinde beşerî kültürün verimli bir şekilde gelişimine yar-dımcı olan bir takım beşeri duygu ve hislerin anlatılması da sanatın he-deflerinden biri olabilir. Fakat kültürün çökmesine ve sağlıklı beşer ta-biatının bozulmasına neden olan bazı içgüdü ve ihtirasları merkeze alan sanat anlayışı -üstün bir becerinin ürünü olsa bile- İslâm’ca makbul sa-yılmaz.31

Din, sanatı sanat yapan değerlerden koparmaksızın ona bir an-lam ve hedef tayin eder. Sanatı bir meyve ağacına benzetirsek, onun daha sağlıklı olabilmesi için zararlı dallarını budar. Örneğin; çıplaklığa vurgu yaptığında ya da paganizmi ima ettiğinde resim ve heykel sanatını hoş karşılamaz. Bundan dolayı Hz. Peygamber, duvarda asılı olmayan; ayakaltında kalan halı ve şilteler üzerinde canlı varlıkların resimlerinin bulunmasına izin vermiştir.32 Dinin belirlediği bu hedefi ortadan kaldı-ran dinsizlik ise sanatı sınırsızlaştırırken anlamsızlaştırmaktadır.33

İslâm’a göre sanat ve edebiyat sadece bir zevk meselesi değil, aynı zamanda insanı; yaratılışının en mükemmel anlam ve amaçlarıyla bu-luşturup bağdaştıran,34 birliğin ve nurun perdesini aralayarak hakikati görmesine yardımcı olan, ilahi güzelliği dokunulabilir, görülebilir ve du-yulabilir hale getiren bir vasıtadır.35 Şuur düzeyinde hissedileni duyu düzeyinde göstermenin derin bir anlamı vardır; o da en üstün yetkinliğe ulaşmayı amaç edinmektir.36 Bu işleviyle sanat; hem sanatçıyı hem de sanat eserini temaşa edeni imana, saadete, ibadete ve mabede götüren; hâsılı, Allah’a yakınlaştıran bir “ibret vesikası”,37 tabiatta tabiatüstünün,

31 Muhammed Gazalî, s. 345-346. 32 Turgay, s. 174-175. 33 Akdoğan, s. 217, 234-236. 34 Muhammed Gazalî, s. 346. 35 Mehmet Aydın, Din Felsefesi, İzmir, 1987, s. 237-238. 36 Arıcan, s. 196. 37 Mücahit Aslan, “Müslüman Sanatçı Kimliği Üzerine Düşünceler”, Fırat Ü. İla-hiyat Fakültesi Dergisi, sy. 2, Elazığ, 1997, s. 303-304. “Ayrıca Hegel’e göre, sana-tın asıl amacı; Tinin ya da Mutlak Ruh olan Geist’in anlatımını yapmaktır. Ona

Page 8: İSLÂM ve SANAT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D237891/2015_PISGINY.pdf · 2016. 3. 10. · sanat anlayışının, İslâm Medeniyeti içerisinde gelişmemiş olduğunu gözlemlemekteyiz.”

Din – Sanat İlişkisi Bağlamında Dini Tecrübenin Sanat Ruhuna Etkisi 51

çoklukta birliğin araştırılmasıdır.38 İnsanın gerçek güzelliğe ulaşma-sında onun rehberi olan Kur’ân ile gerekli ruhi teması sağlayan sanatkâr, icra ettiği sanatının her santimine ondan bir şey taşır. Bu durum yal-nızca bilinçsel bir zorunluluk değil, aynı zamanda deruni ve ruhsal bir zorunluluktur.39 Çünkü onun konu edindiği güzellik, “mahsus” olanla “makul” olanın; insan ruhunun soylu, ince ve derin sezgilerini harekete geçirecek şekildeki birleşimidir. Bu yönüyle o, fiziği aşan metafizik bir boyuta sahiptir. O, sonsuz olanın sonlu bir şekil içindeki mahsusiyetidir (özel olma halidir).40 Bu manevî güzellik; insanı, maddî şahsiyetinden soyutlar ve ona manevî bir şuur kazandırır. Bundan dolayı diyebiliriz ki, böylesi bir güzelliği hedefleyen sanat, yüce yaratıcının idrakine vesile olan müstesna bir faaliyettir. Necip Fazıl Kısakürek’in ifadesiyle;

“Anladım işi sanat Allah'ı aramakmış. Oyun bu, gerisi yalnız çelik çomakmış.”

Bu fonksiyonunu gerçekleştirmediği takdirde sanat, bir ifsat ara-cına dönüşür. Kur’ân’da insanların azgınlaşmasına neden olan düzen-baz şairlerin yerilmesi de bu sebepledir.41 Şu halde estetik, yaratılışının anlam ve amacı olan ahlâkî mükemmelliği ülkü edinmelidir.42 Sa-natkârın etik sorumluluğu herhangi bir insandan farklı değildir. O da

göre din ya da dini bilinç mutlak olana ulaşmada ara bir yoldur. Dolayısıyla, sanatla elde edilen birikim dinle birlikte Mutlak olana ya da O’nun tasarımına ulaşmaya imkân sağlamış olmaktadır. Dolayısıyla Hegel, sanat alanında elde edilen birikimleri dinle ilintilendirir. Bu anlamda sanat, Tanrı'sal niteliklerin te-maşa alanına giren hususların tahayyül ve temaşa ile canlılık kazandığı bir yer-dir. Ona göre sanat, Tanrı tasavvurunun bir tezahür ve temsilidir.” bkz. Arıcan, s. 212-213. “Tanrı’yı bilmenin yollarından biri de sanattır. O, Tanrı hakkında ko-nuşmanın anahtarıdır.” Latif Tokat, “Sanat Kutsalın İfşası mıdır?”, M.Ü. İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sy. 29 (2005/2), s. 163. 38 Kök, s. 445. 39 Mengüşoğlu, s. 186. 40 Hayrani Altıntaş, “Kur’ân ve Estetik”, Ankara Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 38, s. 56. Güzelliğin; mutlak güzelliğin görünen âlemdeki içkinliği olduğuna dair bkz. Belgin Pekpelvan, “İslâm Sanatında Tasavvufi Sembolizm ve Mevlevîlik”, Uluslararası Düşünce ve Sanatta Mevlânâ Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Çanakkale, 2006, s. 522. 41 Şuarâ, 26/224-226. Şiirin dini hükmü, onun içerik ve amaçlarına göre farklılık sergiler. Hz. Peygamber bir hadisinde; söz gibi, şiirin de iyisinin ve kötüsünün olduğunu (Buhârî, Edeb, 90) ve bazı şiirlerde hikmetin bulunduğunu (Ebû Dâvûd, Edeb, 87) ifade etmiş; kendisini müşriklere karşı şiirle savunan Hassân b. Sâbit için Mescidte bir kürsü yaptırmış ve o, İslâm’ı savundukça Cebrail’in (a.s.) onu desteklediğini belirtmiştir (Ebû Dâvûd, Edeb, 87). 42 Naim Şahin, “Gazzâlî’de Etik Estetik İlişkisi”, Diyanet İlmi Dergi, c. 47, sy. 3, s. 114.

Page 9: İSLÂM ve SANAT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D237891/2015_PISGINY.pdf · 2016. 3. 10. · sanat anlayışının, İslâm Medeniyeti içerisinde gelişmemiş olduğunu gözlemlemekteyiz.”

52 İSLÂM ve SANAT

diğer insanlar gibi her emir ve yasaktan sorumlu; her helal ve meşru davranışta muhayyerdir. Örneğin sanatkâr, sanatıyla intiharı, içki mec-lislerini ve meyhaneyi övemez, cinâyeti meşrulaştıramaz, zulmü sevimli hale getiremez.43 Edebiyatın insana ahlâkın incelikleri olan edebi öğret-mekle ilişkilendirilmesi de bu açıdan oldukça manidardır. Tehzîb-i ahlâk ülküsünü kaybettiği andan itibaren sanat “muzır” bir faaliyete dö-nüşür.44

Dinî Tecrübenin Estetik Yapısı

Dinin ve sanatın ortak ve temel kavramlarından birisi güzelliktir. Allah Kur’ân’da kendi isimlerini, “el-esmâü’l-hüsnâ” (en güzel isimler) olarak ifade etmekte,45 mü’minlere vaat ettiği cenneti bir güzellik ve es-tetik harikası olarak anlatmakta,46 Hz. Süleyman’ın muazzam saraylar, binalar ve heykeller yaptırdığından bahsetmektedir.47 Hz. Peygamber ise “Allah güzeldir ve güzelliği sever.” 48; “Allah her şeyde zarafeti emret-miştir…”49 buyurmaktadır. “İnsanın ve kâinatın yaratılışına estetik vurgu yapan âyet ve hadislere bakarak dinî tecrübenin temelde, “en güzel” olan mutlak gerçekliğe yönelik estetik bir tecrübe olduğunu söylemek mümkün görünmektedir. İbadetlerde ruhî şartların yanı sıra itina ve ka-rarlılıkla oluşturulmuş bir takım şeklî esasların da (namazda ta’dîl-i erkân gibi…) bulunması ibadetlerin; aklın ve imanın -başka bir ifadeyle de estetik ve etiğin- buluşma noktası olmasıyla ilgilidir.”50 Çünkü dinî tecrübe, estetik unsurun şeklî yapısına ve değerine sahiptir ve estetik tecrübeye ait olan bir yönde ilerler.51 Bu güzelliğe ulaşmak hem dinî tec-rübenin hem de sanatın asli unsuru olan ilhamın hedefidir.52

Yüce Allah, sonlu olan bu âleme yerleştirdiği “izafi güzellik” ara-cılığıyla insanı delilden medlûle, eserden müessire sevkederek ona, son-

43 Mengüşoğlu, s. 188. Bkz. Hikmet Selçuk, “İslâm Dininin Güzel Sanatlara Bakışı”, Kur’ân Mesajı İlmî Araştırmalar Dergisi, yıl: 1, sy. 1, s. 49. 44 Fatih Andı, “Ahlak, Sanat ve Edebiyat”, Tartışmalı İlmî Toplantılar Dizisi, Çağımızın Ahlak Bunalımı ve Çözüm Arayışı Tebliğler Kitabı, 24-26 Nisan 2009, 2009, s. 441-442. 45 İsrâ 17/110. 46 Bkz. Âl-i İmrân, 3/15, 136, 195; Ğâşiye 88/10-17. 47 Sebe, 34/13; Neml, 27/44. 48 Müslim, İman, 147. 49 Ebu Dâvûd, Edâhî, 11. 50 Aydeniz, s. 48. 51 Aydeniz, s. 40. 52 Şahin, s. 113.

Page 10: İSLÂM ve SANAT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D237891/2015_PISGINY.pdf · 2016. 3. 10. · sanat anlayışının, İslâm Medeniyeti içerisinde gelişmemiş olduğunu gözlemlemekteyiz.”

Din – Sanat İlişkisi Bağlamında Dini Tecrübenin Sanat Ruhuna Etkisi 53

suz bir âlemin kapılarını aralamakta ve onu, kendi zatına ait olan “mut-lak güzellik” ile tanıştırmak istemektedir.53 Hz. Peygamber’in bir hadi-sinde bu güzelliğe ermek “ihsan” olarak zikredilmiş; iman ve İslâm ise bunun temeli olarak belirtilmiştir. “Hüsn” kökünün bir türevi olan ihsan İslâmî öğretilerin temel unsurlarından biridir. Gerçekten de o, iman ve İslâm'ın doğal sonucudur. İhsan, yalnız ruhu değil; aynı zamanda insa-nın varoluşsal konumunu vurgulayan bir kelime olup, tüm varlıklardaki güzelliğin uğraş ve hünerini de kapsamaktadır. Hz Peygamber’in bir mezar çukurundaki bir tümseğin dahi düzeltilmesini istemesi ve “As-lında böyle şeyler ölüyü ne sıkar ne de ona rahatlık verir, fakat bu, sağ olanların gözlerine güzel görünmek içindir.”54 buyurması, İslâm sanat anlayışının kapsamını, onun en iyi fiilî ve sözlü tebliğ olduğunu ve sa-nata verdiği önemi göstermektedir.55

Dinî Tecrübenin Sanat Ruhuna Etkisi

Mutlak ve sonsuz güzellik ulûhiyettir.56 Ona ulaşmanın yolu ise iman ve ibadet vasıtasıyla elde edilen iç aydınlanma ve arınmadır.57 Bu arınma sanat eserinin ortaya çıkışının da temelini oluşturur. Kâinattaki eşsiz düzeni ve bu düzenin bir yaratıcısının olduğunu anlayan insan, manevî dünyasında ona karşı kuvvetli bir iç itilim ve bağlanma şuuru hisseder. Burası imanın gerçekleştiği dönüm noktasıdır. Bu ruhî tecrübe kendisini eylemler sahasında ifade ederek somutlaştırmak eğiliminde-dir. İmanın adeta ete kemiğe büründüğü bu merhalenin adı ise “iba-det”tir. Şu halde bizim dinî tecrübe dediğimiz kavram öncelikle ve özel-likle “iman” ve “ibadetler” sayesinde elde edilen manevî yapıyı ifade et-mektedir. Bu tecrübe ilhama ve sanat ruhuna mazhar olmanın en önemli yoludur.58 Çünkü sanat bir ruh işidir. Allah’ın sanatkâra verdiği ilhamla ortaya çıkar.59

Kâinattaki güzelliği temaşa ettirmek için, insana en yakınından; bizzat kendisinden başlaması tavsiye edilir ve eser ve müessir münase-beti vurgulanır.60 Gerçek iman, sanatkârın; kâinattaki eşsiz düzen ve rit-min ardındaki büyük sırra ererek bulmaya çalıştığı en büyük anlam ara-yışının bir sonucudur. Bu anlam arayışını ve onun eksikliğini, içinde en

53 Bkz. Necip Fazıl, Çile, İstanbul, 1979, s. 18. 54 Buhârî, Cenâiz, s. 42. 55 Coşkun, s. 2. 56 Altıntaş, s. 57. 57 Muhammed Gazalî, s. 342-344. 58 Kök, s. 452-453. 59 Akdoğan, s. 224. 60 Altıntaş, s. 58.

Page 11: İSLÂM ve SANAT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D237891/2015_PISGINY.pdf · 2016. 3. 10. · sanat anlayışının, İslâm Medeniyeti içerisinde gelişmemiş olduğunu gözlemlemekteyiz.”

54 İSLÂM ve SANAT

fazla hisseden insan, sanatkârdır. Onun içindeki en büyük özlem bu sırra ermektir. Bir aşka dönüşen bu özlemin en esaslı çözümü olan iman sanatkâra; varlığın maverasını marifet ettiren bu işlevi itibariyle aşkla özdeştir. Aşk temeli üzerine bina edilmeyen iman taklitten öte geçe-mez.61 Bu aşk, gerçek sanat eserinin kurucu öznesi olan ilhamın da be-lirleyici unsurudur. 62 Çünkü bir sanatkârın, sanat eserinde mutlak gü-zelliği yansıtabilmesi, onu manevî bir tecrübe olarak yaşamasına bağlı-dır. Bu noktada iman insanı mutlak güzellikle tanıştıran ve onu ruhi bir tecrübeye eviren bir anahtar gibidir. Bu anahtara sahip olmak ve onun gereklerini yerine getirmek sanatkâra, sayısız manevî imkânlar ve il-hamlar kazandırır.63

İman neticesinde gelişen Allah sevgisi, “Yaratandan ötürü yaratı-lanı sevme” ilkesini de beraberinde getirmiş ve sonsuz olan ahiretin tar-lası makamındaki sonlu dünya hayatında, yaratılana hizmeti Yaratana ibadetle eş tutma şuuruna bağlı olarak vakfiyeler ortaya çıkmıştır. Kur’ân ve sünnetin bir yaşam ülküsüne dönüştürdüğü hayır işleri ve sos-yal hizmetler çerçevesinde yapılanan bu kurumlar İslâm mîmârîsinin gelişiminde katalizör vazifesi görmüştür.64 İslâm medeniyetinin mer-kezî yapısı olan Cami, mîmârînin de odak noktasında yer almaktadır. Cami etrafında yoğunlaşan mektep, medrese, dârü’ş-şifâ, aş evi, kütüp-hane, çeşme ve kervansaray gibi yapılar mîmârî manzumenin ahenkli ve ayrılmaz parçalarıdır. Külliye halindeki bu yapıların her biri birer “hayır ocağı”; yaratılana hizmeti yaratıcıya vefanın gereği olarak gören ulvi şu-urun, muhtaç olan herkese esenlik bahşettiği “huzur yapıları”dır.65 Bu yapıların zamana meydan okuyan duruşlarının ardında Hz. Peygam-ber’in, -geride bıraktığı hayrattan faydalanıldığı sürece- sadaka-i cariye sahibinin sevaba mazhar olacağına dair müjdesi vardır.66

Bu mîmârî yapı şeytani hırs ve arzuların doğurduğu nefsanî bir hegomanyayı değil, uhrevi yönelişin ve sonluluk bilincine dayalı alçak gönüllülüğün inşa ettiği bir ülfet ve hizmet şiarını simgeler. Müslüman mimar, mütevazı bir şekilde Allah'ın Şehri'ni kurmaya odaklanmıştır. Bu şehrin -asla mağlup olmayacağı için- muzaffer olmaya da ihtiyacı yoktur. Bu şehir, yoksul ve fakiri yüzükoyun bırakmadığı için, onda hırs

61 Aydeniz, s. 48. 62 Kök, s. 440-442. 63 Bkz. Kök, s. 443-444. 64 Bkz. Halim Baki Kunter, “Türk-İslâm Sanat Eserlerine Vücut Veren Manevî Âmiller”, Vakıflar Dergisi, sy: 8, Ankara, 1969, s. 9-10. 65 Kunter, s. 10-12. 66 Tirmizî, Hadis No: 1376.

Page 12: İSLÂM ve SANAT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D237891/2015_PISGINY.pdf · 2016. 3. 10. · sanat anlayışının, İslâm Medeniyeti içerisinde gelişmemiş olduğunu gözlemlemekteyiz.”

Din – Sanat İlişkisi Bağlamında Dini Tecrübenin Sanat Ruhuna Etkisi 55

ve zorbalığa yer verilmez. Kâdir, ebedî ve sonsuz olan Allah'ın Şehri'ni kurarken mimar, O'ndan başka bütün varlıkların geçici ve ölümlü ol-duğu şuuruyla hareket eder.67 Bu şehrin Mescid eksenli yapısı, serlevha âyet ve hadislerden oluşan kaligrafileriyle, sürekli olarak insana Allah’ı ve ahireti hatırlatır.68

Görüldüğü üzere dinî sanat, insanın ve kâinatın Allah’ın bir eseri oluşu, O’nun; sıfatlarıyla eserinde içkinliği ve zatıyla eserlerine aşkınlığı üzerine temellenmektedir. Bundan dolayı diyebiliriz ki, İslâm’da sana-tın biri “tevhit” diğeri de “tenzih” olmak üzere iki esası vardır. Tevhit inancının bir sonucu olarak İslâm sanatında engin bir uyum, kusursuz bir ahenk ortaya çıkmıştır. Batı sanatında ise sürekli bir mücadele görü-rüz. Adeta Allah'ın rakibi olmaya kalkışan sanatçı, Olimpus Dağı'ndaki ateşi çalan Prometeus rolündedir.69

Allah mutlak gaybdır. Bundan dolayı olgular âlemindeki bir şeye benzetilerek betimlenmesi mümkün değildir. O’nun her an her yerde varoluşu, gözle görülemeyişi, insan idrakinin üzerinde oluşu ve Kur’ân’ın ifadesiyle bir benzerinin olmayışı70 üzerine temellenen tenzih, İslâm sanatının soyuta ve boşluğa yönelmesinin arkasındaki itici güçtür. O’nu bir mekânda bir figürle resmetme iddiası, her türlü cüz’î gerçeği aşan Allah’ın birliğinden ve eşsizliğinden (tevhit ve tenzih) insanı ko-partacaktır. Tenzihin tezahürleri tarih boyunca en çok Cami mîmârîsinde görülür. Bundan dolayı mihrapta ne heykel ne de resim bulunur. Her yerde mevcut olan fakat görülmeyen Allah işte bu yokluk ile ifade edilir. 71

İmana konu olan aşkın âlemin taşıdığı akıl üstü yapı ondan bah-sederken sembolik ve simetrik bir takım şekillere yönelmeyi zorunlu

67 Muhammed Gazalî, s. 341. 68 Muhammed Gazalî, s. 342. 69 “Allah'ın, bir tohumun içinde Hafız ismiyle derecettiği bir programı yine Fettah ismiyle açıp bir ağaç haline getirmesi tedrici bir süreçtir. Sanatçı, her ân-ı seyyaledeki oluşları taklit ederek değişkenliği ve orijinalliği yakalar. Müslüman sanatçı, yaratmanın değil, kevni ve sırrî güzelliklerin fethedilmesinin peşindedir. İlahi isimlere en yüksek bir ayna olan insanın ruhi perspektifinden eşya ve olaylara bakar ve algılarını sanat düzlemine aktarır.” M. Muhsin Kalkışım, “Sanatta Yaratma Problemi”, Harran Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 3, Şanlıurfa, 1997, s. 108. 70 “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur.” Şûrâ 42/11. 71 Coşkun, s. 27 vd. R.Garaudy’nin; “İslâm sanatında bütün sanatlar camiye, cami de ibadete götürür.” sözü de bu gerçeği ifade etmektedir. Bkz. Roger Garaudy, İslâm’ın Vadettikleri, Çev. Salih Akdemir, Pınar Yay., İstanbul, 1996, s. 37.

Page 13: İSLÂM ve SANAT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D237891/2015_PISGINY.pdf · 2016. 3. 10. · sanat anlayışının, İslâm Medeniyeti içerisinde gelişmemiş olduğunu gözlemlemekteyiz.”

56 İSLÂM ve SANAT

kılmıştır.72 Semboller ve işaretler, nesnel olanı çağrıştırmayan ve varo-luşun iç boyutunu temsil eden nota anahtarlarıdır.73 Stilizasyon ve so-yutlamanın esası olan bu işlem tevhit ve tenzih prensibinin estetik plan-daki yansımasıdır.74 Bu durum Yüce Yaratıcı’yı taklitten ve canlı figür yapmaktan kaçınmayı da beraberinde getirmiş ve böylece resim yerine minyatürü, tezhibi ve -ruhanî bir hendese olan- hat sanatını ortaya çı-karmıştır.75

Hat, İslâm inancının temel düsturu olan tevhit inancının satırlar üzerindeki simgesidir. Bu inanç en iyi ritim ve geometri ile ifade edile-bilirdi. Hat sanatındaki geometrik ve ritmik unsurlar sonsuzluğu sim-geleyen desenlerin gelişmesine sebep olmuştur. O, adeta mîmârî bir manzume gibi; sahip olduğu hendesî dengeler ve hassas ölçüler içinde kendisini temaşa edenleri sırlı bir iklime taşımış, ilk dönemlerden itiba-ren yüklendiği mesajla kalplere sürur, dimağlara zindelik ve hareket bahşetmiş nice basiret sahiplerini kendisine bende kılmıştır.76 Bu sa-natta dökülme, dağılma, kendi başına buyruk olma izlenimi verecek hiç bir unsura rastlanmaz. Çünkü Müslüman sanatkâra ruh kazandıran inanca göre Allah her yerdedir.77 Hiçbir şeyin O’na denk ve benzer ol-maması O’nun tecessüm ve tasvirini imkânsız kılmıştır. İşte Hz. İsa'nın şahsında Allah’ın tasvir edilmesiyle kiliselere girdiği için Avrupa'da bü-yük ölçüde gelişen ve Yüksek Rönesans'ı gerçekleştiren resim ve heykel, Camiin bünyesinde sürekli bir yaratış hamlesine aşılanmadığından, sivil yapılarda yer yer ve zaman zaman görüldüğü halde, olgunlaşamamış ve

72 “Bu bağlamda kutsal olanı anlatan vahiy, daima sanatla iç içe olmuştur. Kur’ân dilinin sanatsal yapısı bunun en güzel örneğidir. Ayetlerin formel yapısında sa-natın en önemli formu olan şiirsel bir dilin kullanılması dikkat çekicidir. Din dilinin sanatı kullanması, sadece edebî bir meydan okuma olarak değerlendiri-lemez. Din dilinin sanatsal yapısının gerisinde, anlatılmak istenen şeyin sadece çıkarsamacı düşünce ile ifade edilemezliğinden, dahası hiçbir zaman tam olarak anlatılamaz oluşundan kaynaklanmaktadır. Sanat başka türlü anlatılamaz, ifade edilemez olanın ifadesi olduğu için, Kur’ân sanatsal bir dil kullanarak bir yandan Kutsal olanın estetik boyutuna bir yandan da bilişsel boyutun yetersizliğine, ek-sikliğine dikkat çekmektedir. Metafiziği anlatmada dil yetersizdir.” Latif Tokat, “Sanat Kutsalın İfşası mıdır?”, M.Ü. İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 29 (2005/2), s. 163. 73 Pekpelvan, s. 523. 74 Pekpelvan, s. 522-523. 75 Minyatüre resim gözüyle değil nakış gözüyle bakılmıştır. Bkz. Nejdet Gürkan, “Dinin Estetik Değerler Üzerine Etkisi: İslâm ve Arap Şiiri”, Süleyman Demirel Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, yıl: 2005/1, sy: 4, s. 131-132. 76 Özkeçeci, s. 21-22. 77 Aydın, s. 237-238.

Page 14: İSLÂM ve SANAT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D237891/2015_PISGINY.pdf · 2016. 3. 10. · sanat anlayışının, İslâm Medeniyeti içerisinde gelişmemiş olduğunu gözlemlemekteyiz.”

Din – Sanat İlişkisi Bağlamında Dini Tecrübenin Sanat Ruhuna Etkisi 57

yerini hat sanatına bırakmıştır. Hiçbir sanat kolu, İslâm Dini’nin yarat-tığı düşünüşü ve duyuşu, arabesk denilen ve yazıyı da adeta manasından boşaltarak bünyesine katan, mucize halinde Cami, medrese ve türbelere dolan çizgi ağları kadar kuvvetle ifade edemez. Bu çizgilerin ağına düşen düşünce, nerede duracağını bilmeden dolaşır durur. Hangi çizgiyi tu-tarsa tutsun, hangi daireyi veya poligonu dolaşırsa dolaşsın, onun vara-cağı nokta gene aynı olan bir çıkış noktasıdır. Gerçekten hiçbir sanat terkibi, ne başlangıcı, ne de sonu olan arabesk kadar Müslümanı Allah’a yaklaştıramaz, onda ezelilik ve ebedilik duygusunu uyandıramaz.78

Sonuç

Genel olarak din ile sanat arasında çok kuvvetli bir bağın oldu-ğunu söyleyebiliriz. İçselleştirilmesi halinde din, insan hayatını bütün-sel olarak yeniden anlamlandırır ve sanat da dâhil olmak üzere insanın iradî eylemlerinin tamamına bir hedef ve ruh tayin eder. Böylece onu, izafi güzellikten mutlak güzelliğe ulaştırır. Sanat bu güzelliği ifade etme çabası olması sebebiyle dinî gerçeklerin estetik ifadesi sayılabilir. Bu yö-nüyle din, sanatın kaynağıdır. Hem dış dünyada (âfâk) hem de insanın iç dünyasında (enfüs) müşahede edilen muhteşem bir denge, yerli ye-rindelik, uyum, ritim ve simetri; bunların maverasında ise müşahede edilemeyen bir yaratıcı vardır. Dinin amacı insanın, iman ve ibadetler aracılığıyla izafî güzellikten mutlak güzelliğe, eserden müessire, nizam-dan munazzime doğru seyr-i sülûkunu sağlamaktır. Bu açıdan bakıldı-ğında dinî tecrübenin öz olarak, “en güzel” olan mutlak gerçekliğe yö-nelik estetik bir tecrübe; sanatın ise bu tecrübenin estetik ifadesi oldu-ğunu söylemek mümkün görünmektedir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, İslâmî maneviyat ile İslâmî sanat ruhu arasında kuvvetli bir ilişki söz konusudur. Sanat, ruhi yaşantının yansı-malarından biridir. İslâm medeniyetinde sanatın; biri, tevhit çağrısı olan vahyin derunî gerçekleri, diğeri ise tevhidin çokluk âlemindeki davetçisi olan Hz. Muhammed’in rahmet ve sevgi fışkıran görünmez nebevi mev-cudiyeti olmak üzere iki temeli vardır.79 Başka bir deyişle İslâmî sanat, ilahî vahyin ve nebevî hikmetin derin izlerini taşır. O, bir yandan vahiy-den kaynaklanırken öte yandan sonuçları itibariyle vahye anlam katan bir vesikaya dönüşür; bir yönüyle derunî tecrübeyi ete kemiğe bürün-dürken, diğer yönüyle de yeni derunî tecrübelerin sıçrama tahtası ve il-ham noktası gibi işlev görür. Böylece eşyanın dış görünüşünden iç ger-çeğine ulaşması için beşerî tefekkür gücüne rehberlik eder.

78 Suut Kemal Yetkin, “İslâm Sanatının Mahiyeti”, Ankara Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1952, sy.1 s. 46. 79 Nasr, 118.

Page 15: İSLÂM ve SANAT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D237891/2015_PISGINY.pdf · 2016. 3. 10. · sanat anlayışının, İslâm Medeniyeti içerisinde gelişmemiş olduğunu gözlemlemekteyiz.”

58 İSLÂM ve SANAT

KAYNAKLAR

Akdoğan, Bayram, “Sanat, Sanatçı, Sanat Eseri ve Ahlak”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 42, 2001.

Altıntaş, Hayrani, “Kur’ân ve Estetik”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1998, c. 38.

Andı, Fatih, “Ahlak, Sanat ve Edebiyat”, Tartışmalı İlmî Toplantılar Dizisi, Çağımızın Ahlak Bunalımı ve Çözüm Arayışı Tebliğler Kitabı, 24-26 Nisan 2009, 2009.

Arıcan, M. Kazım, “Hegel'in Estetik/Sanat Anlayışı ve Din İle ilişkisi (Hegel'in Güzel Sanat Felsefesinden Din Felsefesine Geçişi), C. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, X/2- 2006.

Aslan, Mücahit, “Müslüman Sanatçı Kimliği Üzerine Düşünce-ler”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 2, Elazığ, 1997.

Aydeniz, Hüsnü, “Din-Sanat İlişkisi ve Bunun Somut Bir Yansıması Olarak Mevlevî Semâ Âyini”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 32, Erzurum, 2009.

Aydın, Mehmet, Din Felsefesi, İzmir, 1987.

Coşkun, İbrahim, “İslâm Düşüncesi Açısından İnanç-Sanat İlişkisi Üzerine Bir Deneme”, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Diyarbakır, 2000, c. 2.

Çam, Nusret “Tebliğde Sanat Unsurlarının Kullanımı”, Hz. Peygamber'in Tebliğ Metodu Işığında İslâm'ın Güncel Sunumu 2003 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri Kitabı, TDV Yay. Ankara, 2006.

_______“İslâm’ın Sanata ve Mîmârîye Bakışı”, Vakıflar Dergisi, sy. 24, Ankara, 1994.

Garaudy, Roger, İslâm’ın Vadettikleri, Çev. Salih Akdemir, Pınar Yay., İstanbul, 1996.

Gazzâlî, Muhammed, “İslâmî Sanat ve Edebiyat Üzerine Düşünceler”, çev.: Adem Çalışkan, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 11, Samsun, 1999.

Gökdoğan, Melek Dosay, “Pisagor”, D.İ.B. İslâm Ansiklopedisi, c. 34, İstanbul, 2007.

Page 16: İSLÂM ve SANAT - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D237891/2015_PISGINY.pdf · 2016. 3. 10. · sanat anlayışının, İslâm Medeniyeti içerisinde gelişmemiş olduğunu gözlemlemekteyiz.”

Din – Sanat İlişkisi Bağlamında Dini Tecrübenin Sanat Ruhuna Etkisi 59

Gürkan, Nejdet, “Dinin Estetik Değerler Üzerine Etkisi: İslâm ve Arap Şiiri”, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2005/1, sy. 4.

Kalkışım, M. Muhsin, “Sanatta Yaratma Problemi”, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 3, Şanlıurfa, 1997.

Kettanî, Muhammed, Cedelu’l-Akli ve’n-Nakl fi Menâhici’t-Tefkîri’l-İslâmî, Dâru’s-Sekafe, y.y., ts.

Kök, Mustafa, “Nureddin Topçu’da Mistik İmanın Estetik ve Fel-sefi Temelleri”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy: 13, Er-zurum, 1997.

Kunter, Halim Baki, “Türk-İslâm Sanat Eserlerine Vücut Veren Manevî Âmiller”, Vakıflar Dergisi, sy: 8, Ankara, 1969.

Mengüşoğlu, Metin Önal, “Kur’ân Tebliğinde Sanat ve Edebiyat”, VII. Kur’ân Sempozyumu, Kur’ân ve Müslümanlar Sempozyumu Tebliğler Kitabı, Ankara, 2005.

Necip Fazıl, Çile, İstanbul, 1979.

Özkeçeci, İlhan, “İslâm İnancının Sanata Yansımaları”, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi III. Kutlu Doğum Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Isparta, 2000.

Pekpelvan, Belgin, “İslâm Sanatında Tasavvufî Sembolizm ve Mevlevîlik”, Uluslararası Düşünce ve Sanatta Mevlânâ Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Çanakkale, 2006.

Selçuk, Hikmet, “İslâm Dininin Güzel Sanatlara Bakışı”, Kur’ân Mesajı İlmî Araştırmalar Dergisi, yıl: 1, sy. 1.

Şahin, Naim, “Gazzâlî’de Etik Estetik İlişkisi”, Diyanet İlmi Dergi, c. 47, sy. 3.

Tokat, Latif, “Sanat Kutsalın İfşası mıdır?”, M.Ü. İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 29 (2005/2).

Turgay, Nureddin, “Kur’ân’a Göre Estetik ve Güzel Sanatlar”, Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 2, Diyarbakır, 2000.

Yetkin, Suut Kemal, “İslâm Sanatının Mahiyeti”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, yıl: 1952.