Top Banner
122

ruhsal zeka

Feb 18, 2015

Download

Documents

iorka
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: ruhsal zeka
Page 2: ruhsal zeka

RUHSAL ZEKA MUHAMMET BOZDAĞ Yazarla Đleti şim Web: http://www,ruhsalzeka,com E-Posta: [email protected] Mektup: Muhammed Bozda ğ, PK 892 Ulus/ANKARA ĐÇĐNDEKĐLER Önsöz 13 Nasıl okuyacaksınız? 15 Giri ş 17 .Kar şıla ştırma:SQ,E Qve Đ Q 17 RuhsalZekaTarihçesi 21 RuhsalZeka'nın (SQ) Bölümleri 22 ĐNANMA GÜCÜ 25 I.NEDEN ĐNANMA GÜCÜ? 27 1.inanc ve Derinle şme 27 a)Eminlik nedir? 27 b)Bilgiden Eminli ğe 29 c)Sınırsızlık Aynası 30 d) Önce Emin Ol 31 2..iman Kolayla ştırır 34 a)Bilinç Deste ği ' 34 b)Yönlendirme Deste ği 35 c) Bilgilendirme Deste ği 36 d)Çevresel Destek 37 3.iman De ği ştirir 39 a)Savunma Sistemleri 39 b)Duygular 40 c)Davranı şlar 40 d) Fizik Vücud 41 4. Şüphe Yıkıcıdır 42 a)Yaratıcıyı Küçümseme 42 b)Yaratıcılı ğı Üstlenme 43 c)Olumsuz Genelleme 44 5.Somut Deneyimler 45 a)Popüler Deneyimler 45 b)Bilimsel Deneyler 45 c) Kimyasal ilaçlar 47 d)Su Bulmak 47 II.NASIL ĐNANMA GÜCÜ? 49 1.Engel Kaldırma 49 a)Dı ş Mesajlarla 49 b)iç Mesajlarla 52 2. Eylem Geli ştirme 54 a)Basit Eylemlerle 55 b) ısrarlı Giri şimlerle 55 3.Hayal Geli ştirme 56 a)Gerçek Kurgulama 56 b)Kurgulama Oyunu 58 c)Tekrarlı Söyleme 58 d)Duygusal Yo ğunla şma 59 4.Güven Geli ştirme 60 a)Yaratıcıya Dayanarak 61 b)Modelleri inceleyerek 61 5. Aktif Eylem Planı 63 Özetle Ne Yapmalı? 64 Özetleyen Sözler 65 GEREKÇE GÜCÜ :.: 67 i. NEDEN GEREKÇE GÜCÜ? 69 1.Gerekçe ve Anlam 70 a)Gerekçe Nedir? 70 b)Gerekçenin Ruhu 71

Page 3: ruhsal zeka

c) Ne, Nasıl, Niçin? 73 d) Ruhsal Hedef 74 e)Çevresel Emir 77 2. Gerekçenin faydaları 78 a)De ğeri Yükseltir 78 b)Sonuçları Ço ğatır 81 c)Yükseli şi Belirler 82 3. Yapılması Gerekenler 83 a)Sa ğlamlık 83 b)Uyum 84 c)Do ğruluk 85 d)Kapsayıcılık 86 e)Düzeltme 88 4.Gerekçesizlik 89 a)faydasızlık 89 b)israf 89 c) Zarar 91 5. Somut Deneyimler 92 a)Görev De ği şimi 92 b)Seminerler 92 II.NASIL GEREKÇE GÜCÜ? 95 1.Gerekçe Geli ştirme 95 a)Yetenek Arayı şı 95 b)insanları inceleme 96 c)ihtiyaçlara Odaklanma 97 2.Olumsuzları Eleme 99 a)Kısa Vadeli 99 b)Uzun Vadeli 100 3.Olumluları Ço ğaltma 100 a)Süreksiz Eylemlerde 101 b)Sürekli Eylemlerde 102 c)içtenli ği Geli ştirme 103 4. Aktif Eylem Planı 105 Özetle Ne Yapmalı? 106 Özetleyen Sözler 107 DUYGU GÜCÜ 109 i. NEDEN DUYGU GÜCÜ? 111 1.Duygudan Maddeye 112 a)Yokluktan Varlı ğa 112 b)Parça ve Bütün 114 c)Ruhsallık ve Madde 117 d)Yansıtan ve Görünen 118 e)Ruha Dokunmak 119 2. Duygunun Etkisi 121 a) üçlendirilmi ş Dü şünce 121 b)lstemenin Gücü 122 c)Evrensel Potansiyel 124 d) iç ve Dı ş Dünya 125 e) Duygusal Hakimiyet 125 3.Somut Deneyimler 126 a)Ani De ği şim 126 b)Sessiz De ği şim 128 c)Dı ş Destekler 129 II.NASIL DUYGU GÜCÜ? 131 1. Olumlu Duygular 133 a) Şefkat 134 b)Sevgi 134 c)Heyecan 135 2. Duygu fırsatları 137 a)Olaylar 137 b)Mekanlar 138

Page 4: ruhsal zeka

c)Tarihler 139 3.Duygu ve ihtiyaçlar 140 a)Kar şılanmamı ş 140 b)Kar şılanmı ş 141 4.Vücudu Temizleme 143 a)Beslenme 145 b)Soluma 146 c)Kondisyon 146 d) Uyku 147 5. Aktif Eylem Planı 148 Özetle Ne Yapmalı? 149 Özetleyen Sözler 150 ISRAR GÜCÜ 151 ı.NEDEN ISRAR GÜCÜ? 153 1. Israr Nedir? 154 a)Tekrar Sıklı ğı 154 b)Zamana Yayılımı 155 c)Konu faktörü 157 2.lsrarın faydası 157 a) Zamanla Hızlanır 158 b) Yetenek Kaybolmaz 159 c)Hedef Kaybolmaz 159 d)Huzur Geli şir 160 3.Vazgeçmenin Bedeli 161 a)De ği şememek 161 b)Ba şarısızlık 162 4.lsrarın Yolu 163 a)Erken Ba şlamak 163 b)Hemen Đstemek 164 c) Süreklilik Olu şturmak 165 5. Somut Deneyimler 166 a)Sınav Örne ği 166 b)Bakanla Görü şme 167 c) Evraklar 168 II.NASIL ISRAR GÜCÜ? 170 1.Duygu Boyutu 170 a)Kendinle Yarı ş 170 b) Asla Bıkma 172 c)Vazgeçilmez istekler 173 2.Zihin Boyutu 174 a) Şimdiye Saplan 175 b)Geli şmeyi Gör 176 3.Eylem Boyutu 178 a)Az; ama, Sürekli 178 b) Küçük Israrlar 181 4.Süreklilik Altyapısı 182 a)Zihinsel Temel : 182 b)Eylemsel Temel 184 5. Hatırlatıcı faktörü 185 a)Semboller 185 b)Tetikleyiciler 186 6. Aktif Eylem Planı 188 Özetle Ne Yapmalı? 189 Özetleyen Sözler 190 KANAAT GÜCÜ 191 I. NEDEN KANAAT GÜCÜ? 193 1. Kanaat ve Hırs 194 a)Hırs Nedir? 194 b)Hırs-Kanaat Ayrımı 195 c) Yaratıcı ve Kanaat 197 2. Hırsın Nedenleri 199

Page 5: ruhsal zeka

a)Bencilce istemek 199 b) Rekabet Etmek 199 c) Dı ş Referans 200 d) Acil Sonuç iste ği 200 e) A şırı Sorumluluk 201 3.Hırsın Zararları 201 a)Ruhsal Enerjiyi Tüketir 202 b) Bedeni Güçsüzle ştirir , 202 c)Engelleyici Güç Yayar 202 d)Vazgeçtirir 203 e)Yalnızla ştırır 203 f)Mutsuz Yapar 204 4.Somut Deneyimler 205 a)Sınav 206 b)Okumalar 207 c)Ekonomi Kayıplar 208 II.NASIL KANAAT GÜCÜ? 209 1.Kendine Yönelik 209 a)lsrarla Şükret 209 b)Görevine Odaklan 213 2.Di ğerlerine Yönelik 214 a)Kendinle Yarı ş 214 b)Ba şarıları Taktir Et 217 3. Aktif Eylem Planı 220 Özetle Ne Yapmalı? 221 Özetleyen Sözler 222 RUHSAL ETKĐLEŞĐM GÜCÜ 223 ı. NEDEN RUHSAL ETK ĐLEŞĐM GÜCÜ? . . . . . . . . . . . . . . . . . 225 1. Ruhsal Etkile şim Nedir? 226 a)Ruhsal Harita 226 b)Etkile şim Okyanusu 228 c)Pozitif ve Negatif 230 2. Etkile şim Kanalları 232 a)insanlar 232 b)Melekler 234 3. Etkile şim Türleri 234 a)Mesaj Đletimi 235 b) Duygu iletimi 236 c) Enerji iletimi 236 4. Etkile şimin Özellikleri 237 a)Enerjinin Şiddeti 237 b) Etki Alanı 238 c)Enerjinin Kitleselle şmesi 239 d) Güçlü Etkileyiciler 240 5. Somut Deneyimler 242 a)Co şturan insan 242 b) Tahripkar insan 243 c) Melek Deste ği 244 II. NASIL RUHSAL ETK ĐLEŞĐM GÜCÜ? 245 1. insan ve Pozitif 245 a)Gruplara 245 b)Bireylere 247 c)Bireylerden 250 2. insan ve Negatif 251 a)Dolaylı Negatif 251 b) Do ğrudan Negatif 253 3. Melek ve Pozitif 256 a)ilhamlar 256 b)Hayvanlar 257 c)Bitkiler 258

Page 6: ruhsal zeka

d)Cansızlar 259 e)Dokunsallık 259 4. Aktif Eylem Planı 260 Özetle Ne Yapmalı? 261 Özetleyen Sözler 262 ĐLAHĐ ĐRADE GÜCÜ 263 I.NEDEN ĐLAHĐ ĐRADE GÜCÜ? 265 l.Gelece ğin Belirleni şi 266 a) Şartsız Đlahi Đrade 268 b)iradelere Ba ğlı irade 270 c) Şartlara Ba ğlı irade 272 L Gelece ğin Yaratllı şı 274 a)Yaratı ş Kudreti 275 b)Do ğal Yasalar 278 c)Ruhsal Yasalar 279 d) Yaratı ş Planı 281 e) Yaratı ş Muhasebesi 183 3.Somut Deneyimler 286 a)Bilet 286 b)Kaza 287 c) Rü şvet 287 II. NASIL ĐLAHĐ ĐRADE GÜCÜ? 289 1.Anlam Analizleri 289 a)Koruyucular 290 b)Yükselticiler 291 c) Uyarıcılar 293 d)Cezalar 294 2. Kar şılıklılık 295 a)Ki şisel iyilik 295 b) Evrensel iyilik 297 3. Pi şmanlık 298 a)Ruhsal 298 b) Eylemsel 300 4. Aktif Eylem Planı 301 Özetle Ne Yapmalı? 302 Özetleyen Sözler 303 Sonuç 305 ÖNSÖZ Yıllar önce ula ştı ğım bilgiler sayesinde, olayların, perde ardına gizl enen ruhsal nedenler tarafından yönetildi ğini fark etmi ştim. Hayatın gizli boyutuyla ilgili analizlerimi, ki şisel deneyimlerimle yo ğurarak, bu güne kadar sürdürdüm. "Ruhsal Zeka" bu analizlerin eseridir. Olayların ardına gizlenen incelikleri kavradı ğımda, hayatımın akı şının da deği şti ğini; "Gizli bir El'in", bana yol gösterdi ğini gördüm. Tesadüf, şans veya kaza görüntüsündeki olayların, "Sınırsız Bir Bilinç le" planlandı ğı-nı fark ettim. Me ğer ya şantımız, maddesel dı şımızdan de ğil, ruhsal içimiz-den yönetiliyormu ş. Çevremi gözlemledi ğimde, aynı "Gizli El'in" herkesi yönlendirdi ğini; bazılarını korundu ğunu, bazılarını da yardımsız bıraktı ğını fark ettim. Bu kitapta, o "Gizli El'i" nasıl algılayabilece ğinizi ve sizi desteklemesini nasıl sağlayabilece ğinizi ö ğreneceksiniz. Bu eserde, ya şadıklarınızın gizli nedenlerini ke şfetmenizi ve gelece ğini-zi deği ştirmenizi sa ğlayacak sıra dı şı yöntemler bulacaksınız. Burada oku-yaca ğınız her şeyin benzerini ya şadınız; ama, bu kitabın bir benzerini oku-madınız. Kitabın iç tasarımını gerçekle ştiren ısmail Fatih Ceylan'a, kapa ğını tasarlayan Muhammed Uzun’a ve hiçbir deste ği esirgemeyen Yayınevi müdürü Selahaddin Arslan'a te şekkür ediyorum. Kitabın maddi kimli ğini kendilerine borçluyum, ayrıca kitabın son şeklini almasında, bana fikirle-riyle, örnekleriyle ve ele ştirileriyle yol gösteren Seyfettin Bulut'a, Mustafa Parıldı'ya, Refik

Page 7: ruhsal zeka

Akten'e, Murat Zengin'e katkıları için te şekkür ediyorum. E şim Dr. Nilgün hanım, çalı şmanın her a şamasıyla titizlikle ilgilendi. Kitabı okuyup anlatan, öneren ve hediye eden herke sin kitabın tüm manevi değerine ortak olmalarını diliyorum. Ruhsal Zeka, geli şimine katkı sa ğlayan herkesindir. Isimlerini sayamadı- ğım herkese te şekkür ediyor; evrene, bu yeni ve ola ğanüstü pencereden' birlikte bakabilmeyi umuyorum. Muhammed Bozdağ Dikmen/ANKARA NASIL OKUYACAKSINIZ? Kitabın kapsamlı şekilde hafızada kalmasını sa ğlayacak bir kaç basit adım önerece ğim. Adımları sırayla uygulamalısınız. 1. Yüzeysel inceleyin: Okumadan önce, kitap hakkında zihninizde hayali bir dosya açın. Tüm ana ve alt bölümleri ve aralarındaki ba ğlantıları inceleyerek, bunların kitabın adıyla ili şkisini kurun; kitabın genel çerçevesini algılayın. Böylece okurken edinece ğiniz her bilgi, beyin kütüphanenizde adresi belli r aflara yerle şir. 2. Derin inceleyin: Her bölümü, alt ba şlıklarıyla ve ba şlıklar arasındaki mantıksal ili şkilerle inceleyin. Bölüm sonlarındaki özetleri ve her bölüm boyunca koyu gösteri-len cümleleri okuyun. Bu yolla, her bölümün yakla şık çerçevesini kavramı ş; bu adımla birlikte eserin zihinsel haritasını çizmi ş olacaksınız. Bilginin bü-tününü bilmeyen, parçasında bo ğulabilir. 3. Sorgulayın: incelemeleriniz sırasında beyninizi soru ya ğmuruna tutmalısınız. Böyle-ce, okuma sırasında bilinciniz cevapları yakalayacaktır. Bilg ileri siz alırsa-nız, öğrenirsiniz; bilgiler size verilirse ezberlersiniz. Hayatınızda devrim yapacak bilgiler, sorularınıza cevaben sizin aldı ğınız bilgilerdir. Sorularını-zın cevabı olmayan bilgiler kolaylıkla hatırlanamazlar. 4. Okumayı Planlayın: Her okuma seansında, ne kadar süre ve yakla şık kaç sayfayı, aralıksız okuyaca ğınızı belirleyin. Okuma süresini üçe böleceksiniz: Bir saat süreyle okuyacaksanız, ilk 5-10 dakikada, hedefledi ğiniz bölüm üzerinde yukarıdaki çalı şmaları yeniden yapacaksınız. Son 5-10 dakikada ise okudu ğunuz bölüm üzerinde, 6. madde de belirtilen tekrarlamayı yapac aksınız. 5. Okuyun: Okuma sırasında, sadece önemli ibarelerin altını çi zin. Sayfa kenarlarına, hizasındaki paragrafla ili şkili hatırlatıcı kelimeler yazın. Ba şlıklara, koyu yazımlara, özetlere ve madde sıralamalarına özellik le dikkat edin. ili şkili gördü ğünüz her tecrübenizi ilgili paragrafın yanına kısac a not edin. 6. Tekrarlayın-hatırlayın: Okuduğunuz sayfaları, altını çizdi ğiniz cümleleri, yazdı ğınız hatırlatıcı kelimeleri ve di ğer notlarınızı hızla gözden geçirin. Bundan sonraki okuma seansına, bu seansta okuduklarınızı gözden geçirmed en ba şlamayın. 7. Ya şayın-Uygulayın: Yaşamadı ğınız bilgi, size de ğer katmaz. Ya şantınızda canlanmayan bilginin beyninizdeki soyut formu, ancak kalbinizi kemirir. içinizde ve dı şınızda yaşattıklarınız kadar canlısınız. Şimdi ö ğrendi ğinizin şimdi size ait ol-ması, onu şimdi ya şamamza bağlıdır. Yüksek sevgi, sevginin yüksekli ğini bileni de ğil, yüksek sevgiyi ya şayanı yükseltir. Kitabınızın bölüm sonlarında size verdi ğimiz tablolar, ö ğrendiklerinizi uygulamanızı kolayla ştırmayı amaçlıyorlar. Israrla uygulayın; bu kitabın bir bilim kurgu olmadı ğını göreceksiniz. 8. Anlatın-Ö ğretin: Öğrendiklerinizi, ö ğreterek koruyabilirsiniz. (ömertçe ö ğretin; cesaretle anlatın. Aldıklarınızı verin. Zihninizde gizledikle riniz, zihninizle birlikte söner; ama verdikleriniz sonsuza kadar kalbinize ak ar. Dostlarınızın hayatını deği ştirecek bir söz söylemekle hem kendinizi, hem de in sanlı ğı de ği ştirirsiniz. Sizi kimse dinlemiyorsa, bildi ğinizi kendinize anlatın. Hayalleriniz bo şa gitmiyor: Ruhunuzu dinleyen meleklerin dostlu ğu, bilgilerinizi korumayı başarmamza yetecektir. .

Page 8: ruhsal zeka

Giri ş Başarının sırrı nedir? E ğer yüksek zihinsel zeka( Đ Q) ise, neden pek çok zeki insan ba şarısız olabiliyor? Çok çalı şmaksa, neden bazılarının tuttukları altın topra ğa dönü şüyor? Elbette zihinsel zeka ve çok çalı şmak, ba şarının vazgeçilmez faktörleri arasındadır. Ancak, ruhsal zekalarını kötü kullanan lar, her defasında, çektiklerinin koptu ğunu, ürettiklerinin çürüdü ğünü, yaptıklarının yıkıldı ğını göreceklerdir. Başaranlar, neyi nasıl yaptıklarını bize anlatabilirle r. Dediklerini aynen yapmak, ço ğu zaman bizi aynı ba şarıya götürmez; çünkü on-ların bize anlatamadıkları bir sırları vardır. i şte bu kitap o gizli sır-rın kapısını aralıyor. Kar şıla ştırma: SQ, E Q ve Đ Q insana sunulan en kapsayıcı zeka, ruhsal zekadır(SQ ); sonra duygusal zeka(E Q) ve ardından zihinsel zeka( Đ Q) gelir. Üç temel zeka alanını, aralarındaki ili şki ekseninde görebilmeli-yiz. A şağıdaki kar şıla ştırmalar, bu üç zekayı birbirinden yeterince net ay ırabilmemizi sağlayacaktır: Đ Q ve E Q, sıra dı şı olayları, "tesadüf, şans, kaza" kavramlarıyla açıklar; kendili ğinden olu şan düzensizlikler zanneder. Ruhsal zeka, bu tür ola yları, Sınırsız Bilinçle planlanan, en dikkat edilmesi ger e-ken ilahi kararlar arasında görür. Đ Q ve E Q'ya göre, yaratıkların duygusal tutumları doğaldır; "iç-güdü" denilen, genetik, hormonsal veya açıklanamaz sevk edi şlere dayanır. Ruhsal zeka bunların, binlerce ruhsal ilham kanallarından oldu ğunu bilir; insanları, evreni sürükleyen ilham kanallarını duya-bilmenin yollarına yönlendir ir. Zorluklarla yüzle şti ğinizde, Đ Q bile ğinizin ve makinenizin gücüne; E Q bunların yanı sıra, duygusal cesaretinizin ve güveninizin gü -cüne; SQ ise, tüm bunlarla birlikte, evreni sürekli sürükleyen Sınır-sız Kudre te dayanacaktır. Bir sorundan kurtulu ş yolu aradı ğınızda, Đ Q yalnızca nesnel aklı-nızı çalı ştırır; E Q duyguları da analize dahil eder; SQ ise YaratıcıKudretin gerekçesini de dikkate almanızı sa ğlar. Đ Q imkansızlıkta takılır; SQ imkansızlıkla ilgilenmez. Mutluluk aradı ğınızda, Đ Q şimdiki nesnelerden alaca ğınız cisimsel zevke odaklanır; E Q co şkuyu duygusal anlam ve derinlikte arar; SQ ise, mut lulu ğu, evren ötesi zamanla ve meleklerle yo ğurarak an-lamIandırır. Mutluluk ölçekleri arasında uçurumlar olu şur. Đ Q size "Ben ne istiyorum?" şeklinde soracak; E Q, "Biz ne istiyo-ruz?" diyecek; SQ ise bunların yanında, Evrenin Yaratıcıs ını ve ruh-sal evreni dikkate alacaktır. Đ Q'ya göre mutluluk, zenginliktir, şöhrettir; müzik, e ğlence... gi-bi " şimdiki anı dolduran" cisimsel zevklerdir. E Q'ya göre, duy gusal anlamlardır; olayların zaman dı şına ta şan hissi boyutlarıdır. SQ'ya göre ise mutluluk, ist er acılarda, isterse zevklerde, "co şturucu aydınlı ğa sürekli yol alı ştır." Ruhsal zekası güçlü ruh, zenginlikte ne kadar sevinçli ise, fakir likte de o kadar mutludur. Ona göre, ya şa-mak, dünya cennetinde ko şmaktır; ölmek ahiret cennetine uçmak-tır. . Đ Q ve E Q, bilincinize sonlu bir hedef koyar; hedef e vardı ğınızda yarı ş biter. SQ ise hedefe sonsuzlu ğu koyar. Varmayı de ğil, ilerle-meyi önemser. SQ'nun hedefledi ği ba şarı, tüm yolculu ğun her nok-tasının tam arkasındadır. Yolculu ğun neresinden öteki tarafa geçer-seniz geçin fark e tmez. ister liseyi bitiremeden, isterse de cumhur-ba şkanı olduktan sonra... Kıyamet kopuyor olsa, Đ Q sizi tepkisiz bırakır; E Q korkutur; SQ elinizde ki fidanı diktirrnek için son saniyelerinizi yarı ştırır. Başarırsanız, Đ Q'ya göre "Ben yaptım!" dersiniz; E Q'ya göre "Dos tlarımızla yaptık!" diyeceksiniz. SQ ise size, "Sınırsız Sahib imiz bizimle aynı şeyi istedi ve istedi ğimizi yarattı" dedirtecektir. Bir şeyi sevmek istedi ğinizde, Đ Q, "Ben nasıl sevmek isterim?" dedirtecektir. E Q, "insanlar nasıl sevmemi isterler?" şeklinde sora-cak; SQ ise, "Hangi sevgi evrenselli ğe uygundur?" şeklinde sordura-caktır.

Page 9: ruhsal zeka

Đ Q'ya göre, gelecekte olacakları yalnızca tahmin ed ebilirsiniz; E Q'ya göre sezinlersiniz; SQ'ya göre güçlü sezinler veya görür sü-nüz. Đ Q'ya göre yalnızca doğa yasalarına ba ğlısınız; SQ ise yerçeki-mine meydan okumanın kapısı nı açar. Đ Q'nun evreni, pozitif bilim tarafından çizilmi ştir: Galaksiler, atom ve fiziksel enerji dı şında bir varlı ğı tanımaz. Cin, melek, ruh, ahiret, ölümden sonra dirili ş, evreni yaratan evren dı şı bir kudret yoktur. inanmaz, hissetmez, gördü ğünü, tuttu ğunu bilir. Velilerin mekanlarını a şı şını, bedenlerin ate şlere dayanı şını, telepatiyi, psi-kokineziyi... do ğaüstü her şeyi reddeder; inkar eder. Açıklayama-dıklarını ya görmezden gelir; ya d a gözüne sokulursa saldırganla şır; sanrı, yanılgı, hayal, uydurma, tesadüf, içgüdü , metafizik gibi kav-ramların ardına sı ğınır. Ölümlüsünüz ve ötesi yoktur. Dolaysıyla hayat sadec e ya şadı ğı-nız anlarıyla anlamlıdır; sonrası yoktur. Eme ğiniz ve sanatınız taktir edilmiyorsa, övülmüyorsa 'le çalı şmalarınız zenginlik ve refah üret miyorsa anlamsız dır, değersizdir. E ğlenebildi ğiniz kadar mutlusu-nuz. Hastalık, fakirlik, zorluk her zaman kötüdür. Ruhsal zekanın gözü ise evren ötesine açıktır ve ço k geni ş bir uf-ku kapsayabilir. insan potansiyelini sınırsızlı ğa açar: Sonsuzluk yol-cusu her zerre, çabasının kar şılı ğını görecektir. Co şturucu taktir, bencil insanların değil, evrene hükmeden cömert Yaratıcının takti-ridir. Son solu ğa kadar sonsuzluk için eser üretmek gerekir. Sorun-lar ve z orluklar ruhu e ğitmek ve öz kimli ği yüceltmek için ya şan-maktadır . Duygular, olaylardan de ğil, olaylara yükledi ğiniz anlamlardan do ğarlar. Olaylara, dayandı ğınız zekanın sa ğladı ğı bakı ş açısına göre anlam verirsiniz. Dünyanın en mutsuz insanı, her şeyi Đ Q ekse-ninde gören, en mutlu insanı da her şeye SQ ekseninde bakandır. Üç temel zeka alanı arasındaki ayrımı görüyorsunuz. Her üç ze-kaya da ihtiyacımız var. Hayat bu üçü arasındaki ili şkiler yuma ğıyla şekillenir. Genellikle zihinsel zeka üzerinde odaklanıyoruz. Sa natsal bece-riler, evrenin fiziksel simetrisini kavrama çabalarımız, zihinsel zekamızı örgülemeye yarar. Tutum alı şkanlıklarımız ve kazandı ğımız ki şilik terbiyesi de duygusal zekamızın geli şimine katkı sa ğlıyor. Oysa ruhsal zeka, tüm bunların arasına serpi ştirilmi ş; yalnızca nedensiz içtenlikler, teslim ve tevekküller, sevgiler, dostl uklar ve niyetler tarafından beslenir. Akıl, do ğanın maddesel yüzeyinde çalı şır. Mantık, bilmedi ğinizi gösteremez. Sınırsızlık, sınırlı kavramlarla açıklanamaz. Ruhsa l ze-ka, sizin sınırlı gücünüze de ğil, sizinle olan Sınırsız Güce dayan-manızın yoludu r. Musa Peygamber (as) ile Hz. Hızır (as), yolculuk ya parken u ğra-dıkları bir şehrin halkından yiyecek istediler. Halk onları misa fir et-mek istemedi. Oradan ayrılırken, Hz. Hızır (as) yıkılmaya yüz tut-mu ş bir duvarı onarıverdi. Musa Peygamber(as) buna şaşırmı ş; kendilerini misafir etmeyenlere yaptı ğı bu kar şılıksız yardımı yadırgamı ştı. Hz. Hızır(as) sonunda sırrı açıkladı: Duvar o şehirdeki iki ye-tim çocu ğa aitti ve altında çocuklara ait bir hazine vardı. O çocuk-lar büyüdüklerinde duvarın altındaki hazinele rini çıkaracaklar; o zamana kadar hazine duvarın altında korunacaktı: * Kur'an: 18; 77-82 Hayata genellikle Musa Peygamberin(as) gözüyle bakı yoruz. El-bette aramızdaki düzen için buna mahkumuz. Dahası, Kaderin sayı-sız sırrını çözemeyece ğimiz için, dı ş görünü şü esas almak zorunlu-dur. Ama e ğer, ba şarı yolculu ğunda şimşek gibi ilerlemek istiyor-sak, hayatımızı Hz. Hızır'ın(as) gözüyle de sorgulayabilmeliyiz. Bu kitapta size böylesi bir gözlük sunulacak. Bu gö zlükle baktı ğınızda, bazen kaybetmekle aslında kazandı ğınızı; bazen de kazan-makla aslında kaybetti ğinizi anlayacaksınız. Ruhsal Zeka Tarihçesi: ilk baskısı 1999 yılında yayınlanan Dü şün ve Ba şar isimli kitabı-mızın sonunda, yakında okuyucularımızın huzuruna, "ba şarıda ruhsallı ğın etkisi" üzerine bir kitapla çıkaca ğımızı bildirmi ştik. Eliniz-deki kitabın yazımı, o vaadin sonucu olarak 2000 yılı Nisan ayında tamamlanmı ştır.

Page 10: ruhsal zeka

Ruhsal Zeka kavramla ştırmasını, ilk defa geli ştirdi ğimizi sanıyor-duk. Gazeteci bayan Anne Line Ussing sayesinde 2000 yılında yayın -lanan "SQ: Connecting With Our Spirituallntelligence" isimli kitap-la tanı ştı ğımızda, bizimle e şzamanlı bir çalı şmanın yapılmı ş oldu ğu-nu gördük. Oxford Üniversitesinden e ğitimci Danah Zohar ile psikiyatrist I n Marshall'ın bu çalı şmasını inceledi ğimizde, bizim teorik ve dü şün-sel yakla şımımızla kendi yakla şımları arasında büyük uçurumlar ol-du ğunu gördük. Kitaplarında yazarlar, "ben" kavramı ekseninde ye-ni bir ki şilik modeli tanımlamayı ve ruhsal zekanın kullanımı ve ge-li ştirilmesine ili şkin yöntemler sunmayı tercih ettiler. Kitabımızın yayınından sonra gördük ki, "ruhsal zek a" kavramı, Hıristiyanlıkla, Hinduizmle, di ğer inanç sistemleriyle veya modern bilimle ili şkilendirilerek farklı farklı yapılandırmalara -tabi tutul-makta ve bu alanda birbirini takip eden kitaplar ortaya çıkmakta-dır. 2001 yılından be ri, Khalil Khavari, Father Paul Edwards, Ric-hard N. Wolman, Marsha Sinetar, H enry Wild, Frank J. MacHovec gibi yazarlarca hazırlanan ilgi çekici ruhsal zeka kavramla ştırmala-rıyla kar şıla şıyoruz. Biz kendi dü şüncemizi olu şturduk. Di ğerleriyle aramızda kar şı-la ştırılamayacak ölçekte farklılıklar var. Türkiye'deki ilk ve tek R uhsal Zeka, elinizdeki kitaptır. Bu kitap, sanırız, -ve şu ana kadar yapabildi ğimiz kar şıla ştırmalara göre- içerik çerçevesi ve temel te-orisiyle de düny adaki tek örnektir. Bu kitapta teorilerle zaman kaybettirmeden, do ğrudan inanç sistemine ve uygulanabilir yöntemlere girilmi ştir. Ruhsal ötesinden yönetilen evreni, sonsuzluk yolcusu varlıklardan ibaret görüyoruz. Bu kitapta algılayaca ğınız "yaratıcı-yaratılan ili şkisini" ve "kader-yaratılı ş" anlayı şını ruhsal zekayla ili şkili di ğer eserlerde göremeye-ceksiniz. Di ğer yakla şımlar, evrenin fizik ötesine, ruhsal haritasına ve sonsuz gelece ğe elinizdeki kitap kadar kapsayıcı bir mantıkla bakmıyorlar. Elinizdeki Ruhsal Zeka, dünya hayatının perde ardın ı aydınlata-caktır. Ardından, ötekilerin ço ğunlukla göz ardı ettikleri dünya son-rasını ı şıklandıran yakla şımlar, aynı teze eklemlendirilecektir. Ka-der anlay ı şını, evrenin ruhsal haritasını ve insanın sonsuzluk yolcu-lu ğunu, bu kitapta sunulan ruhsal zeka penceresinden baktı ğınızda anlamlıbulacaksınız. Bu kitaptaki pek çok detay, ta şıdı ğımız tarihsel inanç ve dü şün-celer açısından eskidir, köklüdür. Okuyacaklarınızı böylesi bir sis -tem içerisinde görmediniz; ama büyük bir kısmını da ğınık parçalar halinde bildi ğinizi ve hatta ya şadı ğınızı göreceksiniz. Vurgulamalı-yız ki, burada bizim için bilinir olan pek çok yakla şım, dı şımızdaki dünya ve özellikle Batı dü şüncesi için hayli yeni ve farklı bir de ğer ta şımaktadır. Ruhsal Zeka'nın(SQ) Bölümleri Ruhsal Zekanın temel çıkı ş noktaları, bu kitabın ayrı bölümlerini olu şturmu ştur. Size yedi temel ruhsal zeka geli ştirme alanı su-nuyoruz. I şık yedi ana renkten olu şsa da, bunların yo ğrulmalarından olu şan yüzlerce farklı renkler ve tonlar vardır., Bunun gibi, Ruhsal Zekanın bu kitapta yer almayan, detayda çok farklı yansımaları ol-du ğunu da bilmemiz gerekiyor. 1. inanma Gücü: "Ba şaraca ğınıza inanmak" ruhsal zekanın en önemli güç alanlarındandır. Ba şarıya inanırsanız, Yaratıcının 'Emin' sıfatına sı ğınırsınız. Ruhsal evren inandı ğınız ölçüde emrinize gön-derilecek; engelleriniz ve zorluklarınız, endi şelendi ğiniz ölçüde şiddetlenecektir. inançla çalı şan bir ki şinin gücü, endi şeyle çalı şan 100 ki şinin gücüne meydan okuyabilir. Bir kere karar verdiniz mi; mantı ğınızın gelece ğinizle sava şmasına engel olmalısınız. Kendi gü-cüne dayanan endi şelenir; Yaratıcının Kudretine dayanan Yaratıcıya güvenir. 2. Gerekçe Gücü: Gayretlerinin kar şılı ğını göremeyenler, evreni adaletsiz sanarak hayal kırıklı ğına u ğruyorlar. Canınızı di şinize takarak çalı şsanız da, son tahlilde, gayretlerinizin de ğil, niyetlerini-zin kar şılı ğını göreceksiniz. Niçin yapıyorsunuz; hangi gerekçe ile is-tiyorsunuz ? Gerekçeler, iyilikleri kötülü ğe; kötülükleri iyili ğe dönü ş-türebilirler. Dev gibi bir ba şarı, küçük gerekçeyle küçülür ve küçük bir eylem ardındaki içt enlikle yücelir. 3. Duygu Gücü: Duygular ki şisel dünyanızın geni şli ğini ve gücü-nüzü belirler: Düşünce dünyası dar, duygu dünyası geni ştir. Duygu, e ğer akılla i şbirli ğine

Page 11: ruhsal zeka

girerse, bir ki şinin hayatına bin ki şilik hayat sı ğabilir. Duygu, ruhun elidir ve ruh, maddeyi şah damarından çekip sürükler. 4. Israr Gücü: Ba şarının sırrı, çaresizlik sınırının ötesine geçebile cek kadar ısrar edebilmekte gizlidir. Israr, son nefese kadar da-yanmaktır. Yenilen, ısrar edemeyendir; çünkü mücadele devam edebildi ği sürece yenilgi yoktur. Ba şarı, az da olsa devamlı yapılan i şte gizlidir. Israr edece ğiz ve hayatımızın son anına kadar, kader sayfalarında bizim için yazılanlara ul aşmanın mücadelesini verece- ğiz. 5. Kanaat Gücü: Hırs insanı kapasitesini birden a şmaya zorlar ve aniden yükselme çabaları, tökezleyerek dü şmeyle son bulur. Dünya, hırs gösterenlerin sırtında , kanaat gösterenlerin ayaklarının altındadır. Evren bencilli ğin dü şmanıdır; her şeyi da ğıtmak isteyene her şey sunulur. Ancak kanaat sayesinde memnun olursunuz : Mem-nun olmadı ğınız i şi, gittikçe daha kötü yaparsınız; ya atılırsınız, y a da terk edersiniz. 6. Ruhsal Etkile şim Gücü: Evren etkile şimli yaratılmı ştır. Sade-ce verenler alır, sevenler sevilir; payla şanlarla payla şılır. insan be-deni, fiziksel çevresinden nasıl etkileniyorsa; ruhu, ruhsal çevre den öyle etkilenir. Çevresini kaplayan ruhsal enerji, insanı ya çökertir, ya da y üceltir. Ruhlarıyla dayanı şmış on ki şi, birbirlerinden tüm yönleriyle kopuk ya şayan bir milyon ki şiden daha güçlüdür. Ruhsal dayanı şmayı kullanıyor musunuz? 7. ilahi irade Gücü: Evren, rasgele hareket eden ba ğımsız zer-relerden de ğil, Hakim bir Sultanın kanun ve iradesine göre çalı şan yaratıklardan olu şur. Şans, kaza gibi olaylar; içgüdü, sezgi gibi me-sajlar yar atıcımızdan gelen uyarılardır. ilahi mesajları çözümleye-rek evrenin Yaratıcısının hikmetlerini algılayabilen bir bilinç, kanatlarını evreni yönlen diren rüzgarları izleyerek çırpmayı ba şara-caktır. insan, evreni ku şatan "ilahi iradeyi" tanır da, hareketlerini onunla uyumlu yönlendirirse, evren em rine girecektir. ĐNANMA GÜCÜ Başaranlar, önce inandılar, sonra yaptılar; ba şaramayanlar ise, önce yapıp sonra inanmayı deniyorlar. 1- NEDEN ĐNANMA GÜCÜ? iman gücünden neden yararlanaca ğız? GĐRĐŞ iman yapma, şüphe yıkma gücüdür. inanmadı ğınızı gerçekle ştir-meye hazır değilsiniz. Tüm kimli ğiniz inanmadı ğınıza kar şı, yıkıla-maz bir direnç gösterir. Ruhsal zekanın en önemli aracı imandır. Başarma ihtimaliniz ba şarabilece ğinize inandı ğınız kadardır. inancınız ne kadar güçlüyse, a)ruhunuza o kadar güç verilecek; b)o kadar az emekle aynı i şi yapabileceksiniz; c) çevresel faktörler o kadar yardımınıza ko şacaktır. 1. ĐNANÇ VE DERĐNLEŞME Konumuzu kavramak için önce inanç olgusunu, inancın derinle şme sürecini irdeliyelim. Sınırsızlı ğın sırrını ve inancın önceli ğini açalım. a) Eminlik Nedir? Evrende yansıyan her sıfat, Evrenin Sahibi'nin bir ismine daya-nır. Güzellik, estetik, merhamet, kudret ve her şey... insanın emin olması, kendini Yaratıcının "eminlik" vasfma açmasıdır. inanç, in-sanı ruhsal e nerjiyle bulu şturan tek alandır. Şüphe, ruhsal enerji-nin fizik evrene akı ştı ğı kapıyı kapatır. Mutlulu ğun bir büyüklü ğü oldu ğu gibi, inanmanın da bir büyüklü ğü vardır. imanı anlamak için, imanla inanç arasındaki farkı kavramalıyız: inanıyoruz ki "Ate ş yakar." Ama, bir çocu ğun ate şin yakıcılı ğı hakkındaki inancı, ate şte yanan kadar güçlü olamaz. Evrensel kurallar, evrensel ina nçlardır. Tüm evrenin, Yaratıcımızdan kaynaklanan bir inanç bütünlü ğü oldu ğunu söyleyebiliriz. "Ben ölmeye karar verdim ve şimdi zihinsel bir emirle ölece ğim" diyerek ölemezsiniz. Ama, kesin inanmı ş Afrikalı bir büyücü, buna inanır; oturdu ğu yerde gerçekten de ölür. BU, onun inancının, vücudunu yön eten yasalardan güçlü hale geldi ğini gösterir. Evrenin Sahibi, insanın inandı ğını ya şamasına izin vermi ştir. Ba şaracaklarına inananların ba şarmalarının nedeni, sadece, inançlarının onlara verdi ği enerjiyle çok çalı şmaları de ğildir. inançlarının tüm evreni,

Page 12: ruhsal zeka

onlara destek olacak şekilde harekete geçirmesidir. Mutlulu ğun bir büyüklü ğü oldu ğu gibi, inanmanın da bir büyüklü ğü vardır. "inanırsanız ba şarırsınız!" sözündeki inancı, sönük ve sıradan inan çla karı ştırmayın. Birisi dal budak salmı ş bir a ğaç, di ğeri sadece bir çekirdektir. Evrenin bir yaratıcısı oldu ğuna inanıyor musunuz? Emin misiniz? Gerçekten emin misiniz? E ğer içimizdeki çekirdek inanç, "gerçek" inanca dönü şebilseydi, Yaratıcımızı hatırlamanın kalbimize ya şataca ğı duygu patlaması, gö ğüs kafesimizi çatlatırdı. islam peygamberinin (asm) sahabelerinin (ra), namaz da Kur'an ayetleri okunurken, dayanamayarak, bayılıp döküldüklerini hatırlayın. Đman şiddetinin potansiyel sonuçlarını şu cümlede görebilirsiniz: "E ğer Allah'ı hakkıyla tanısaydınız, duanızla da ğlar yerinden oynardı.1" : ] Hz. Muhammed (asrn), Cami'us-Sa ğir 5:319, Hadis No:7448 inanç üç farklı düzeyde olabilir: Bilgi düzeyi, şahit olma düzeyi, içselle ştirme düzeyi. 2 : 2 Bu yakla şım, Sözler'in " Đlmel yakin, aynel yakin ve hakkal yakin" kavramla şmasına dayanmı ştır. . Ate şin yakıcılı ğını ba şkasından ö ğrenmek bilgi düzeyi; ate şi n yanında, yananların deh şetini hisset-mek şahit olma düzeyi; yanıp tutu şmak da içselle ştirme düzeyi-dir. iman, jnancın en şiddetli düzeyidir. Biz, "ate şin yakaca ğı" inancını do ğuştan ruhsal bir kalıp ola-rak getirdik. E ğer "ate ş beni yakmaz" inancını iman şiddetine çıkarabilseydik, ate ş bizi yakmazdı. imanın, insan üzerindeki et-kisi bu kadar büyüktür. Hedeflerimize ili şkin inançlarımlzı şid-detlendirsek, neler olabilece ğini tahmin edebiliyor musunuz? b) Bilgiden Eminli ğe insan ruhu, evren inancının bir parçasıdır. Ruh, yü zey-den derine do ğru güçlenen inanç kalıplarından yaratılmı ş-tır. Bu kalıpların temeli do ğuştan, geli şme biçimleri son-radandır. inancınızı şiddetlendirerek ruhunuzun derin noktalarına ilerlersiniz. iman dü şünceden yola çıkarak derinle şir. iman her an meyve veren bir a ğaç, düşünce ise kök salmaya çalı şan bir çekirdektir. Yenilginin veya zaferin tohumunu bir tek dü şünceyle üretebilirsiniz. i şte yolculuk: Đman, meyve veren bir a ğaç, dü şünce ise kök salmaya çalı şan bir çekirdektir 3 "Do ğru-yanlı ş ayrımı" özde sonradan ö ğrenilmi ş de ğildir. Her insan böyle bir: ayrımı do ğuştan ruhunda hazır bulur. Sonradan ö ğrenilen, bu ayrıma, olayların, nes-: nelerin yerle ştirilme biçimidir. Herkesin do ğrusu ve yanlı şı farklıdır; ama, herkesin: do ğrusu ve yanlı şı "vardır". : a) Bilgiyi gözlemlersiniz, ö ğrenirsiniz, kullanırsınız, tekrar-larsınız. Bir süre sonra bu bilgi b) kapsayıcı dü şünceyi üretir. Dü şünceyi tekrarlayarak beslemeye devam edersiniz; dü şünce c) çe şitli kanaatler (zayıf inançlar) üretir. Böylece kendi do ğru-larınızı üretmeye ba şlarsınız. Kanaati beslersiniz, kendinize ait bir d) inanca dönü şür. Ona saldıracak çok güçlü bir kar şı inanç, onu yok edebilir. inancı da koruyarak besledi ğinizde e) imanınız halini alır; bunu f) yüksek eminlik düzeyleri takip eder. insan alan, Yaratıcı verendir. insan sınırlı ama Ya ratıcı sınırsızdır. Bilgi ve dü şünce, imanın ilimle bilinme düzeyini; kanaat ve ina nç, şahit olma düzeyini; iman ve yüksek eminlik, içselle ştirme düzeyini ifade eder. Bir iman durumu, do ğrudan saldınlarla yok edilemez. O akıl, dü şünce, mantık kabul etmez. O candır; o özdür. O her yerde, o şah damarınızda, o geneti ğinizde... Her hücrenizi mekan tutmu ş bir olguya saldıramazsınız. Öylesine derine girer ki onun farkına varmazsınız. Sınırları kendi sınırlarınızı öylesine ku şatır ki, onu tanımlayamazsınız. Otomatikle şmiştir, görünü şe göre kendili ğindendir. Sorgulanma-sı gülünçtür. Size fark ettirm eden, ne yapılacaksa yapar. c) Sınırsızlık Aynası iman, Evrenin Sahibi'nin sınırsızlı ğına ayna olmak için ba şvurabilece ğimiz tek kaynaktır. insan alan, Ya-ratıcı verendir. insan sı nırlı; ama Yaratıcısı, sınırsızdır.

Page 13: ruhsal zeka

Bedeninizde ve ruhunuzda yansıyan, hayat, güzellik, zeka, zenginlik gibi tüm değerlerin kayna ğı, evrenin Yaratıcıdır. Bu de ğerleri ne kadar geli şmiş düzeyde elde etmi şseniz, Yaratıcıdan o kadar almı şsınız demektir. Di ğer deyi şle, Sınırsız Kudret'in sıfatları üzerinizde ne kadar pa rlamı şsa, size o kadar destek sunulmu ştur. Yaratıcımız mutlak bir eminlik düzeyindedir. Bu yüz den, "bir şeyi diledi ği zaman, onun buyru ğu sadece o şeye ol demektir ve hemen olur. 4 Kur'an: 36;82 Bize nasıl davranaca ğını, "Ben kulumun zannı üzereyim; zannı iyi ise iyi muamele ederim, kötü ise kötü mu-amele ederim" sözüyle açık lamı ştır. 5 Hz. Muhammed (asrn), Cami'us-Sa ğir 2:312, Hadis No:1934 Yani, Yaratıcının zekanızıdaraltaca ğını sanıyorsanız, zekanız daraltılıyor. "Ben üzüntülüyüm" demekten, ço ğu zaman "üzülmek istiyorum" duası çıkıyor. Yapabilece ğinize inanmak, "Sınırsız Kudret'insizin elleri-nizl e perdeleyerek yarataca ğına" inanmaktır. Yaratıcının gü-cü, Ona inandı ğınız ölçekte deste ğinizde olacaktır. Bir askerin gücünü, arkasındaki o rdunun gücü belirler. Askercilik oynayan çocuk, bir orduyu esir alamaz. D olayısıyla "yapabilirim" derken, askercilik oynamayalım. Ba şarı yolculu ğunda bizim gücümü-ze de ğil, bizimle olan güce dayanaca ğız. islam Peygamberi(asm) bizi emin olmaya davet eder: "Allah'a, kabul edilece ğine kesin şekilde inanmı ş olarak dua edin. Şunu da bilin ki, Allah kendisinden gafil ve ba şka i şler-le me şgul bir kalbin duasını kabul etmez 6." 6 Hz. Muhammed (asrn), Tirmizi, Daavat: 65; Müsned, 2:77 istemekle, kabul edilece ğine inanmak arasındaki ili şkiyi vurgulayan bu söz, başarının heyecan verici bir boyutunu asırlar önce dil e getirmi ş-tir. Bir askerin gücünü, arkasındaki ordunun gücü belirl er. d) Önce Emin OL istanbul'da açılan bir sınava ba şvuran yüzlerce ki şi- içinden dördüyle, ba şvuru kuyru ğunda yapılan röportajı TGRT televizyonunda izledim. Söylediklerine bakın: " Şansım milyonda bir de olsa denemek istedim. Kazanac ağımı hiç sanmıyorum. Türkiye'de dayın yoksa kazanamazsın. Ne ya-pıp edip torpillileri kazandıracaklardır. Şans i şte, bakarsın kazanırım. " inanmadı ğınızı ba şarabilece ğinizi ümit ederseniz, eme ğinizi bo şa harcarsınız. Tereddüt içinde büyük bir i ş yapmaktansa, emin olarak küçük bir i ş yapın. Daha başarılı olaca ğınızı göre-ceksiniz. Bazı dualar ve arzular müthi ştir: "Kilo kontrol hapları yüzünden annesinin ölümünden etkilenen ve sa ğlıklı bir diyet sistemi geli ştirmeye adanan çocuk Mark Hudges'in duası. çocu ğunun te-davisi için çok paraya muhtaç kalan mühendi s Jim Dornan'ın duası. Zekasını a şağılayanları utandırmaya adanan üniversiteli Einstein'in duası. Birincisi dev bir şirketin, di ğeri Dünyayı saran bir pazarlama örgütünün, üçüncüsü de kuantum fizi ğinin temeli-ni atmı ştır. Hayatımızda büyük izler bırakan, büyük eserler üret en her-kesin böylesine keskin ve duygulu duaları vardır. inandılar ve Kaderin Sah ibi inandıklarını yaşamalarına izin verdi. E ğer bir gün unutulmaz bir eser üretirseniz, bunu içt en bir inançla yaptı ğınız duanıza borçlu olacaksınız. Bir itiraz duyuyorum: "iyi de, ben ba şarabilece ğime inanıyorum; ama yine de olmuyor, inanmama ra ğmen ba şaramıyorum." Bir tuzaktır bu söz. Gerçekten ba şaraca ğımza inansaydınız, bu sözü söyleyemezdiniz. Đnanmak kelimesini GÜNE Ş kadar büyütün. Sözünü etti ğiniz inanç, bizim anlatmaya çalı ştı ğımız iman mı? Akıllı oldu ğuna inanan bir deli, "ben deliyim, akıllı olamıyor um" diyebilir mi? Sa ğlıklı insan, "ben hastayım" diyebilir; ama, sa ğlıklı oldu ğuna inanan hasta, "ben hastayım" diyemez. Mantık size şöyle der: "E ğer hastaysanız, sağlıklı oldu ğunuza inanamazsınız. E ğer ba şarısızsanız, ba şarılı oldu ğunuza inanamazsınız." Neden öne sa ğlı ğı veya ba şarıyı alıyorsunuz? Öne inancı almanızı öneriyorum. Đddia şudur: "Sa ğlıklıyım" inancının nedeni sa ğlıklı olmak de ğil, sağlıklı oldu ğuna daha önce inanmı ş olmaktır. Cemil Tokpınar'dan dinlemi ştim: Hoca vaazında, "Bismillah"] diyerek yürürseniz , suyun üzerinden batmadan geçebilirsiniz" der. 7 "Allah'ın adıyla ba şlarım" anlamına gelmektedir.

Page 14: ruhsal zeka

Bu söze inanan bir köylü, artık köprü yerine nehir den geç-mektedir. Bir gün Hocayı evine davet eder. Kabul eden hocayla birlikt e giderken, kar şılarına nehir çıkar ve adam nehrin üzerin-den yürüyerek kar şıya geçer. Ama Hoca suya girmeye cesaret edemez.8 Şaşkın köylü, "Hocam böyle dememi ş miydiniz, gelse-nize! " diye seslenir. Hoca şöyle cevap verir: "Onu söyleyen dil bende; ama ona inanan kalp sende. " 8 Do ğru ile yanlı ş arasındaki ayrımı ke şfetmek için akla ve mantı ğa elbette ih-tiyacımız var. Emile Rotelband'ın gösterilerinde oldu ğu gibi camların üzerine atla-manın do ğru mu, yanlı ş mı oldu ğu ayrı meseledir. Ama ille de atlayacaksanız ve kesilmek istemiyorsanız, "iman gücüne" dayanmanı z gerekti ğini anlatıyorum. inancını kullanan, evrenin Yaratıcısının ı şı ğına sı ğınır. Akıl ve mantık süzgeci, bazen inancınızla sava şacak ve yukarıdaki örnekte görüldü ğü gibi, sorg lamadan inanmak, ba şarmanın en büyük nedeni olacaktır. Köylü, su üzerinden yürüyerek geçebilece ğine, geçmeden önce inanmı ştır. inancın güç alanı-na daha fazla girmek istiyorsanız, ba şaraca ğınıza, ba şarma-dan önce inanmalısınız. inanç sa ğ beyin tarafından, mantık sol beyin tarafından yöne tilir. inanç ruhsal evrenin, mantık maddesel evrenin sınırları içerisin dedir. inancınızı mantıkla sorgularsanız, birbirleriyle sava şacaklardır. 8 Mantık size engellerinizi, inançsa desteklerinizi gösterir. Aslında mantık, ruhsal evreni ku şatabilecek kadar ge-li şebilir; ama, biz do ğa kanunlarıyla sınırlanan mantıklar geli ştiriyoruz. Bizim mantıklarımız, bilinenlerle ilgilidir. Bilinmeyeni, basit mantıkla r her zaman reddetmi ştir. Bir zamanlar, Ay'a çıkma dü şüncesi ne kadar mantıksız gelmi şse, bilmedi ğimiz zekayı geli ştirebilece ğimizi sanmak da o ka-dar mantıksızdır. Dolayısıyla düşünürken, imanı da, mantı ğı da kullanalım: Eyleme geçti ğimizde ise, "Ba şaramayacaksın!" diyen mantı ğı susturalım, "Ba şaracaksın!" diyen inancın sesini haykırı şa dönü ştürelim. Sözler' de şöyle denir: "Hakiki imanı elde eden adam kaina-ta m eydan okuyabilir." Sizinle, yaratılmı şlar dünyasına meydan okumanın formülünü payla şıyorum: Hiçbir şey yokken iman var-dı, yani ruh vardı. Kadın bedeni yokken kadın ruhu, erkek bede-ni yokken erkek ruhu vardı. Hastalık geli şmeden önce, hastalık inancı geli şti. Başarısızhk yokken ba şarısızlık inancı üretildi. Hiçbir komu-tan, yenilec eği endi şesine kapılmadan önce yenilmemi ştir. Daha da kötüsü, Yıldırım Bayezit'in dedi ği gibi, "yenilece ğinden korkan daima yenilir." Her ba şarının öncesinde, ba şarma inancı geli şmiş; ba şarı, bu inancın eseri olmu ştur. Kolomb Amerika'ya varmadan önce, Dünyanın ötek i tarafından Hindistan'a geçen bir yol oldu ğuna inanmı ştı. Edison ampulü bulmadan önce onun varh ğını biliyordu. Ba şaranlar, önce inandılar, sonra yaptılar; ba şaramayanlar ise, önce yapıp sonra inanmayı deniyorlar. 2. ĐMAN KOLAYLAŞTIRIR Geli ştirdi ğiniz eminlik düzeyi, hayatınıza müthi ş kolaylıklar kazandırır. Başaraca ğınıza ne kadar derin inanırsanız, o kadar çok deste k size yardımcı olacak ve o kadar kolay ba- şaracaksınız. Öyle ki, aç kalmayaca ğından emin; ama, mutfa ğın-da bir lokma ekmek saklayamayan serçe gibi, yola çıktı ğınızda, yiyece ğinizi gözlerinizin önünde, hedefinizi ayaklarınızın altında görebileceksiniz. Bakalım neler olacak: a) Bilinç Deste ği Bir i şi yapmak için uyanık bilincinize ne kadar ihtiyacın ız olursa, o kadar zorlanırsınız. Gizli bir bilinç size ne kadar deste k verirse, kendi bilinciniz o kadar azalır ve i şleriniz o oranda ko-layla şır. Örneğin daktilo yazarken, hangi tu şa dokunmanız gerekti ğinin ne kadar az bilincine varıyorsanız, o kadar hızlı ve düzgün yaz arsınız. Bir eylemi tekrarlayarak onu otomatikle ştirirsiniz. Otomatikle ştikçe ona inancınız artar. Siz inandıkça, sizi yormadan gerçekle ştirilir. Henüz yürüme inancını tam geli ştirmemi ş bebek, tüm bilin-ciyle yürümeye çalı şırken, yeti şkin insan adımlarına dikkat et-mek zorunda de ğildir. Bir yetenekteki eminlik düzeyi ne kadar güçlenmi şse, onun gerektirdi ği uyanık bilinç o kadar azala-caktır. Ba şarabilece ğinize ne kadar az inanıyorsanız, o kadar çok

Page 15: ruhsal zeka

çalı şmak zorundasınız. Kaybetmekten korkmayan ö ğrenci, günde 30 dakika çalı şarak yüksek notlar alırken; kaybetme korkusuyla çalı şan ö ğrenci, aynı ba şarı için günde 5 saat çalı şmak zorunda kalır. inancını kullanan, Evrenin Sahibi'nin ı şı ğına sı ğınır; mantı ğını kullanan, kendi ı şı ğıyla yetinir. Ki şisel ı şık, zifiri karanlı ğa tutulan el fenerinden daha zayıftır; karanlık çevredeki gölgelerin sizi parçal amaya hazırlanan ejderhalar oldu ğunu sanırsınız. Bildi ğiniz yol, sadece görebildi ğiniz yoldur. Oysa evrenin Sahibinin ı şı ğıyla iler-ledi ğinizde, evren haritasının avucunuzun içine sı ğabildi ğini göreceksiniz. O'nun ı şı ğıyla ilerlemenin yolu, sizi do ğru yolda ilerletece ğine inanmanızdır. Eminseniz sezgileriniz tahminleriniz o kadar isab etli olacaktır. b) Yönlendirme Deste ği Ne kadar eminseniz, sezgileriniz, tahminleriniz vey a rasgele tercihleriniz o kadar isabetli olacaktır. Bir anlamda, kendinizi de rin bilincin yönetimine terk ediyorsunuz ve o, sizi ihtiyacınız olan yere yönlen diriyor. Şu örne ğe bakın: Sarımsak ya ğının faydalarıyla ilgili bir yazı okudum. Nereden satın alabilece ğimi tahmin etmi şsem oraya gi-dip sordum; aradan geçen üç ay boyunca bulamadım. Bir gün sarımsak ya ğını ararken yoruldum. Bir gün bulaca ğımın bilinciyle : ve dinlenmek amacıyla bir dostumun bürosuna girdi m. Sohbet ederken oradaki misafir ö ğretmenin konu şması ilgimi çekti. ingiltere'den sarımsak ya ğı ithal ediyormu ş. Görüyorsunuz; ö ğretmeni o büroya gönderen kudret, beni de oraya sev k etmi şti. c) Bilgilendirme Deste ği Başaraca ğınıza emin olabilirseniz, Kaderin Sahibinden bilgil erinizi arttıran gizli destekler alırsınız. Görünü şe göre i şi yapan sadece sizsiniz;ama, öyle şeyler yaparsınız ki, tesadüfen yaptı ğınızı sandı ğınız şeyler, Kaderin Sahibi tarafından ya size ilham edilmi ş; ya da melekleri aracılı ğıyla bildirilmi ş olur. Şu hikayeye bakın: Doktora sınavına giriyorum. Ankar a' daki tek sınav ve kazanmak zorundayım. Bana dü şen, bütün gücümle çalı şmak, yakıcı arzuyla ba şarıyı dilemek, sonuç hakkında Yaratıcımın hükmüne razı ol maktır. "Dü şün ve Ba şar" kitabmdaki stratejilere uygun olarak üzerime dü şeni yaptım. Tesadüfen yaptı ğınızı sandı ğınız şeyler, genellikle size ilham edilen şeylerdir. Gerçekler şöyle söylüyordu: Ben siyaset bilimi alanında çok ye tersiz durumdayım. Böyle bir sınavda ba şarılı olabilmem için bir ay içinde en az yüz kitap okumak zorundayım. Yo ğun çalı şmalarımın son gününde aldı ğım deste ğe dikkatinizi çekece ğim: Yunan site devletlerindeki demokrasi uygulamasını bilmiyo rdum. Bu konu garip bir sezgiyle zihnime taklldı. Ankara Üniversitesinde ma ster yapan Fahri Bakırcı'dan, bir saat boyunca sorular sorarak o konuyu ö ğrendim. Aynı gün ak şam, üniversitede okudu ğumuz iki kitaptan birer bölümü iki saat içerisinde inceledim. içimden akıp geçen sezgilere, uyarılara teslim olmu ştum. Ertesi gün sınavda dört soru soruldu. Hangi soruların sorulaca ğını kesinlikle bilemezdim. Bir sorunun cevabını arkada şımla soru-cevap yoluyla ö ğrenmi ştim. Di ğer iki soru ise ak şam çalı ştı ğım o iki konuydu. Son soru literatürdeki genel kavr amlardı. Çok ciddi bir sınavı kazanmayı hak etmi ştim. Elbette her za-man bu kadar basit değil. Ama, üzerime dü şeni bütün içtenli- ğimle yaptım. Özel arabamda, kırmızı ı şıkta bile ders çalı şacak kadar sınavı kazanmayı istiyordum. d) çevresel Destek Kaderin Sahibi, inancımıza paralel olarak, çevremiz deki varllkları deste ğimize yönlendirir. insanlar bize inandıkları ölçüde deste k verirler. insanların bize ne kadar inana-caklarını belirleyen, kendimize ne k adar inandı ğımız-dır. IAya ğınız kayar, elinizdeki ekmek dü şer ve onu çöpe atarsmız. Saatlerdir ilerideki kö şede aç bekleyen küçük kediyi doyuracak bir ekme ğin sizi ve onu izleyen Sınırsız Şefkat tarafından elinizden alındı ğını bilmezsiniz. Uzakla- şırsınız ve yavrularını emzirebilmek için kendini be slemek zorunda olan kedi oraya yakla şır. Böyle manzaraları çok gör-düm. Đnsanlar bize inandıkları ölçüde destek verirler.

Page 16: ruhsal zeka

Ankara-Samsun yolunda Siteler'e do ğru e şimle birlikte yol alıyorduk. Bu beton yı ğınları içerisinde yüzlerce güvercinin nasıl beslend i ğini siz de merak eder misiniz? Önümüze bir kamyon geçti, bu ğday veya arpa ta şıyordu. Güvercinler kamyonun sırtına dolu ştular. Onları izleyebilmek için bir süre kamyonun a rdlndan ayrılmadık. Kilometrelerce uzaklardaki güvercinleri n bize do ğru uçtuklarını gördüm. Geldiler, kamyonun sırtına bindiler, doyanl ar birer birer ayrıldı. inanıp direnirseniz, ıssız çölün sessiz kuyusuna da dü ş-seniz, ilahi yardım size gönderilecektir. Küçük bir çocukken, kıskanç karde şleri tarafından çölde bir kuyuya atılan Yusuf Pey-gamberin (as) kurtarıh şını hatırlayın. insanlar, ço ğu zaman bize niçin destek verdiklerini de bil-mezle r; Kaderin Sahibi onları sevk eder. Bazen yardımlarını bize yö nlendirdiklerinin farkında bile olmazlar. Yaratıcımız bizim inancımızı bilir v e insanları inandırmamıza gerek kalmaksızın, onları deste ğimize ko şturur. Hipnoz uygulamalarında seminerde kullanabilece ğim güçlü bir animasyon programı arıyordum. Bunu bazı arkada şlara yaptırma çabalarım bo ş çıktı. Nasıl yapabilece ğimi dü şünürken, bir gün dostum Tevfik Bilgin, "böyle şeylere ilgi duyuyorsun" diyerek, aradı ğım animasyonu internet aracıh ğıyla gönderdi. Bir gün bayan Tülay Ersoy, ihracat ithalat konular ıyla ilgilendi ğini, bu konuda iyi bir rehber bulamadı ğını söylüyordu. Kendisine "e ğer çok istiyorsan ve bulaca ğına inanıyorsan, bulaca ğından emin ol; bunun için kütüphanelere veya en iyisi ihracatı Geli ştirme ve Etüt Merkezine gitmelisin. inancını ve ısr arını çok güçlendirirsen, aya ğına bi-le gönderilebilir" dedim. Aradan bir ay geçm i şti. Büromuza bir kitap geldi, kapa ğında "ihracat Mevzuatı 2000" yazıyordu. Kitap ki şiye gönderilmemi şti; ama, Kaderin Sahibinin o kitabı Tülay Ersoy içi n göndertti ğinden eminim. Bir şirket kurdunuz ve ortak arıyorsunuz. Kazanaca ğınızdan eminseniz, ortaklı ğa davet etti ğiniz insanlar daha cesur şekilde sizinle aynı riske atılırlar. Ben kapınızı çalsam, yapaca ğınız yatırımın bir yıl içinde on kat de ğer kazanaca ğına sizi kesin olarak inandırsam, tüm serma-yenizle bana ortak olmak istemez misiniz? En büyük etkileme inandırmaktır; i nandırmanın en büyük adımı inanmaktır. En büyük etkileme inandırmaktır. inandırmanın en b üyük adımı inanmaktır. ' Đnançlarınız, hayatınızı gizlice ve adım adım de ği ştirir. En köklü saplantılar bile, de ği ştirdi ğiniz inancın törpüleyici yok edi şine dayanamaz. Şimdi deği ştirdi ğiniz bir inanç, sonsuza dek gelece ğinizi de ği ştirmek üzere ruhunuzla birle şmiştir : 3. ĐMAN DEĞĐŞTĐRĐR a) Savunma Sistemleri Hastalıkların yayılmasının asıl nedeni, vücudun sav unma sisteminin zayıf kalmasıdır. Vücudunuz bakterilerin, virüslerin sü-r ekli saldırısı altındadır. Savunma sistemimiz çöktü ğünde, bu saldırılar ma ğlup edilemez ve küçük bir mikrop, buldu ğu bo şlu ğu kullanarak ilerler. Amansız AIDS virüsünün tek dü şmanı savunma sistemidir. Ruhsallı ğımızın da bir savunma sistemi. vardır. Ruhsal olara k ayakta ve diri olmak istiyorsak, ruhsal sal-dırıları ma ğlup edecek bir güce sahip olmalıyız. Saldırılar, hakkımızdaki nefretler, nazar veya büyü gibi enerjiler; karamsarlı ğımız, öfkemiz, kıskançlı ğımız, bedduamızdır. Bunun kar şısında desteklerimiz de vardır: Bize yönelen sevgiler, dua lar, dostluklar; ümitlerimiz, yardımlarımız, ruhsal savunma sistemimizi güçlendir ecektir. . Zayıflatıcı inançlar hayatın her saniyesini i şkenceye dönü ştürür. Zararlı duygular üretirler Ruhsal savunma sisteminiz çöktü ğünde, fiziksel savunma sis-teminiz de çöker. Ruhsal hastalıklar, beraberinde fiziksel hastalıkla rı da ta şır. Gerçek güçsüzlük ruhsaldır ve güçsüz Bir insanın gerçek yüzü, dalgın zamandaki yüzüdür. b) Duygular Kendimizi ve çevremizi inançlarımıza göre algılıyor uz: "Ba şa-rılıyım veya başarısızım. Hafızam iyi veya kötü. Beni seviyorlar ve ya sevmiyorlar..." Zayıflatıcı inançlar, hayatın her saniyesini i şkenceye dönü ş-türen zararlı duygular üretirler. Güçlendirici inançlarsa, olumlu duygular üretirler ve olumlu duyguların hakimiyeti altındaki hayatın her saniyes i mutlu geçer.

Page 17: ruhsal zeka

Mutluluk, insanın neler elde etti ğiyle ilgili de ğildir; insanın neler hissetti ğiyle ilgilidir. Bosna'yı ziyaretimizde, biz Sırp ku r şunlarından kaçı şırken, sava ş çocukları olup bitenler-den habersiz oynuyorlardı. Anne babaları, yıkılan binalarının yanında, geleceklerin i yeniden nasıl in şa edeceklerinin acısıyla gözya şı dökerken, masum deprem çocukları, çadırların etrafındaki çamurlarda eski oyunlarını sürdürüyorla rdı. Bir çocuk çamurların arasında mutluyken, bir kral tahtında mutsuz olabil ir. c) Davranı şlar Ele ştirildi ğinizde öfkelenmeniz; ak şam salonunuza girer gir-mez televizyonunuzu açmanız; araba kullanabilmeniz, yazabil-meniz.. . H erkes hayatını, farklı alı şkanlıkların yönetimine terk etmi ştir. Seminerlerimizde, vücut dili üzerinde çalı şırken, arkada şla-ra, "sürekli tebessüm edin" deriz. Sözle şiriz ve çalı şma ba şlar. Bir dakika sonra bazıları tebessümü bırakmı ş, somurtkanlıklarına geri dönmü ş olurlar. Günlük ya şantınızın ço ğunda inanç kalıplarınızın belirledi ği derin bilincinizin yönetimine terk edileceksiniz. Dalgın aralıklarda y aptı ğınız, derin bilincinizin size asıl yaptırdı ğıdır. Davranı şlarınızın ço ğunun otomatik oldu ğunu görüyorsunuz. Bir insanın gerçek yüzü, dalgın zamanındaki yüzüdür . Yüzü ta ş gibiyken, sizi görünce birden tebessüm eder; siz ayrıldı ğınız-da eski haline döner. Gerçek mutlu yüz, asıl dalgın zamanında tebessüm edebilen yüzdür. Bilinçli zamanlarda, acıya a ğla-makta, sevince gülmekte serbestsiniz; bilinçsiz zamanlarda inançlarınız size neler yaptırıyor? d) Fizik Vücut insan fizi ği ki şili ğinin ip uçlarını ta şır. Günümüzde, vücut özelliklerinden ki şili ği tanımlama ö ğretisi bilimsel olarak da ilgi görüyor. Ki şili ğimiz inançlarımızın eseridir. Ki şili ği-miz de ği şebiliyorsa, ki şili ğimizi yansıtan fizi ğimiz de de- ği şebilir. Kambur bir kral kamburlu ğundan çok eseflenmi ş, bu sorununu yok etmeyi hayal etmi ştir. Kambur olmayan bir heykelini yaptırıp sarayını n kapısına diktirmi ştir. Her sa-bah erkenden o heykelin kar şısına geçip, kendisini dimdik hayal etmi ş, yıllar sonra kamburlu ğu yok olmu ştur. Uyumlu bir evlilik sürdüren e şlerin aralarında tam bir davra-nı ş ve dü şünme uyumu varsa, yıllar sonra birbirlerine benzeye-cekl erdir. Yalnızca duygusalolarak de ğil, fizikselolarak da. Ba ş-bakan Bülent Ecevit'le e şi Rah şan Ecevit'i, Cumhurba şkanı Ah-met Necdet Sezer'le bayan Semra Sezer'i kar şıla ştırın. Bir insan, ruhunda olup bitenleri de ği ştirdi mi, fizi ğinde olup bitenler de deği şrnek zorunda kalacaktır. Güçlü inançları olan insan ların yüzlerinde, saygı ve sevgi şimşekleri çaktıran bir şeyler vardır. içlerindeki ruh, vücutlarının en küçük hareketini çarpıcı şekilde yapılandırmı ştır. Birisinin yüzüne baktı ğınızda, cesedinden çok ruhunu görürsünüz. Endi şe ve şüphe, ba şarılarımızla sava şır; bizi dü şünmekten, giri şimden, eylemden alıkoyar. 4. ŞÜPHE YIKICIDIR inanç üretmenin, şüphe tahribatın çekirde ğidir. Ba şarama-yaca ğınıza inandı ğınız hedefi ba şaramazsınız. insanlar, inançla-rının üzerinden basa rak inanmadıklarını başaramazlar. Endi şe ve şüphe, ba şarılarımızla sava şır; bizi dü şünmek-ten, giri şimden, eylemden alı koyar. Kolayca gerçekle şebilecek pek çok ba şarının tek yok edicisi, beyinleri örümcek a ğı gibi tu-tuklayan endi şe olmu ştur. "Beni terk ederse, fakirlikten kurtulamazsam, hasta lık ömür boyu sürerse.. der misiniz? Hayallerinize saldıranlar, aslında kaderin izle sava şıyorlar. Türkiye'nin bir numaralı güldürü ustası Kemal Sunal , uçakla ili şkilendirdi ği ölüm korkusunu yıllarca canlı tutmu ş; bu yüzden, uça ğa bindi ği gün, öldü ğü gün olmu ştur. Sınırsız Kudretin yapabilme gücünden şüphelenen, kendine insan, "acaba ba şarabilir miyim?" diye şüpheleniyor; sonra da kalbini "ya ba şaramazsam korkusu sarıyor. Şüphelerimizin nedenlerini irdeleyelim:

Page 18: ruhsal zeka

a) Yaratıcıyı Küçümseme "Acaba yapabilir miyim? demek, "Acaba Yaratıcım yap mamı sa ğlayabilir mi? demektir. Kudretini bilinçsizce sorguladı ğımız Sınırsız Kudret'in, neler yapabildi ğini ilan eden Güne şin altında yürüyoruz. Bize dü şen yapmaya kalkı şmak ve Ezell Hakim'in hiz-metimize sundu ğu imkanları amacımıza yönlendirmektir. Sınır-sız Kudretin yapabilme gücünden şüphelenen, kendine ina-namaz. Bazen Yaratıcımızm kudretini biliyoruz da, sabırsız lanarak, dileklerimizi dikkate almayaca ğı zannına kapılıyoruz. Bu, Son-suz Rahmetle dalga g eçmektir; O'nu hiç tanımamaktır. O, kı şın karların kapladı ğı küçük dalların altında sı ğınaklar bırakır. Çalı-ların dallarından uzattı ğı ince meyvelerle, kı ştan kaçamayan kü-çük serçeleri sıcak tutup doyurur. Şu anda gözlerinizde ve kalbi-nizde olanları yaratan da O'dur. Kalbimizdeki göz ya şlarını dikkate almayaca ğını, önemsemeyece ğini sanmak ne büyük gaflet olurdu. . b) Yaratıcılı ğı Üstlenme Güneşle ili şkisi kopan Ay karanlık; Yaratıcıyla ba ğı kopan insan yokluktur. Nemrut kadar güçlü bir kralı demir kapının anahtar deli ğinden odasına girip, burnundan beynine tırmanan bir böcek öldürdü. Kendi mizi gücün yaratıcısı gibi gör-dü ğümüzde, zaman zaman ya şayaca ğımız çaresizlikler, inancımızı sarsacaktır. Her şey yolunda giderken, insan müthi ş bir co şkuya girer; "evet yapıyorum! diye haykırır. Sonra da şiddetli yorgunlu ğun veya ihanetlerin altında kalır; "yanılmı şım, yapamıyorum! der. Eylemlerimizi yaratan biz miyiz? Lokmayı bile biz ç i ğne-miyoruz. Bu kadar basit i şi bile kendi kudretiyle yaratmayan, elbette hiçbir şeyin yaratıcısı de ğildir.9 9 "Yaratma" olgusu hakkında " Đlahi Đrade Gücü" bölümünde detaylı tartı şma-lar bulacaksınız. Evrenin Hakimi'nin gü-cüne dayanaca ğız; zira kendi özümüze ait hiçbir gücümüz yok. Evrene sınırsız i şler yaptıran kudretin dileklerimizin sonuçlarını bi ze de yaptırabilece ğini bilece ğiz. Korktu ğunuz nedir: Bu ğday ekememek mi; Yoksa bu ğdayın ba şak vermesini sağlayamamak mı? Ekini biz ekece ğiz, mahsu-lü de biz toplayaca ğız; ama mahsulü yaratmaya gücümüz as-la yetmeyecektir. Yeryüzüyle t anı şalı asırlar geçti ve insan bir tek bu ğday tanesi yaratamadı. Yani ders çalı şamamaktan mı, yoksa sınavı kazanamamaktan mı korkuy oruz? Bizim görevimiz sınavı kazanmak de ğil, sınavı kazanmayı hak edecek bir bilgi ve tecrübe birikimi üretmek ve sınava girmektir. Ba şardı ğımızda, sonucu yaratan zaten biz olmayaca ğız. "Ben yaptım" diyenler kasıtlarında dikkatli ols unlar. Sorumlusu olmadıkları sonuçları üstlenirlerse, inan çlarını sarsarlar. Her zenginin fakir oldu ğu, her zekinin zekasından şüphe edildi ği zamanlar vardır. c) Olumsuz Genelleme Endi şe, bir şeyi şimdi yapamamayı, hiçbir zaman yapamamak olarak terc üme eder. Oysa şimdi yapamamak, hiç yapamamayı gerektirmez. Bir arkada şım, "ben şair olamam" demi şti; acaba be-bekken ona sorulsaydı, "ben yürümeyi ö ğrenemem" di-yecek miydi? Bugün yapamamasından endi şelenen, yarın yapamamasının temelini atıyor. Bugün ba şara-mayaca ğına inanan, yarınki başarısıyla sava şıyor. iki farklı "yapamamak" vardır; birisi, şu anda yapamayaca ğını bilmek, di ğeri hiçbir zaman yapamayaca ğına inanmaktır. Hayatınız, yapamayaca ğınıza inandıklarınızla hapsedilecektir. Hayali sınırların ızı a şamayacaksınız. Acı olan, yapamamak olgusunu genelleyerek kabul etm emiz, hiç yapamayaca ğımızı sanarak, tüm hayatımızı ipotek altına almamız dır. insan şimdi yeterince zeki olmayabilir; ama, "ben zeki ola mam" derse, zekasının geli şimini durdurur. Bir yıl boyunca her gün kendinize z eki oldu ğunuzu söylerseniz, zekanızdaki geli şmelere şaşıracaksınız. Her zenginin fakir oldu ğu yılları vardır. Bill Gates'in geçmi şine bakın. Her zekinin zekasından şüphe edildi ği zamanları vardır. Einstein'ın gençli ğine bakın. E ğer o zamanki durumlarını genelleselerdi, bu zamanki durumlarına geçi ş yapamayacak-lardı. 5. SOMUT DENEYĐMLER iman gücünün üretebilece ği deneyim örneklerine bakarak ko-nuyu zihninizde netle ştirebilirsiniz:

Page 19: ruhsal zeka

a) Popüler Deneyimler Türkiye'de çok ki şi isviçre'den gelen bir gurubun şovunu izledi. Uzun bir in şaat demirinin iki ucuna gırtlaklarını dayandırı-yorlar ve demiri e ğiyorlardı. Sonra da ate şlerin üzerinde dans ediyorlardı. Arkasından Hollanda'lı Emile Ratelband'ın seminerle rine katılanlar kırık cam parçaları üzerine atladılar. Ayaklarının altında ez ilen camın ayaklarını kesmemesi şaşırtıcı geliyordu. A TV ana haber bülteninde, ingiltere'den gelen Uri Geller, bir telepati gösterisi yapmı ştı. Sunucu Ali Kırca, ka ğıdına gizlice bir şekil çizmi ş, sonra da Geller'den, çizdi ği şekli, telepatiyle ke şfedip çizmesini istemi şti. Canlı yayında Geller'in çizdi ği şeklin ve boyutlarının Kırca'nınkiyle tıpa tıp aynı oldu ğunu gördü ğünde, Kırca ikna olmanın şaşkınlı ğını ya şıyordu. Maddeye hükmeden bir inanç düzeyi vardır ki, bilinç li tekrarlanması güçtür, ama, mümkündür. b) Bilimsel Deneyler California Üniversitesinden Prof. Robert E. Ornstei n'in kita-bından, onun itibar etti ği deneyleri örnek göstereyim: 10 Mennin- 10 Bu örnekler deneysel bir..ortamda, tekrarlanabil en ve bilimsel aletlerle ölçü-lebilmi ş olaylardır. California Universitesinde beyin üzeri nde çalı şan Ornstein'in Do ğu ve Batı psikolojilerinin bir sentezi olan "Yeni B ir Psikoloji" isimli kitabından alınmı ştır. Pozitivizmden ve ampirizrnden taviz vermeyen, ama bilmedi ğimiz gizli güçlerin de var oldu ğuna ikna olan bir bakı ş açısının ürünü olan bu kitap, gelecek asırda ruhu ke şfedece ğimizin ilk göstergelerindendir. ger Vakfı'nın deste ğiyle yapllan bir çalı şmada, bir Yoga ustası aynı elinin iki farklı noktasındaki ısı farkını ruhsal gücüyle 11 d e-receye kadar çıkarabilmi ştir. Tibetli bazıları, vücut ısılarını buz-ları eri tebilecek kadar yükseltebiliyorlar. Maddeye hükmeden bir inanç düzeyi vardır ki, bilinç li tek-rarlanması güçtür; ama, mümkündür. Ruhsal yeteneklerin dünya hayatında bile nasıl kontrol edilebildi ğini görmek için size Marlo Morgan'ın Avustralya'nın yerli Aborijin kabilelerinden bi-riyle birlikte geçirdi ği dört aylık yolculu ğu anlattı ğı "Bir Çift Yü-rek" romanını okumanızı öneririm 11. : 11 Kitapta sunulan felsefeye kısmen katıımıyorum; ama, aktarılan pratiklere dikkatinizi çekiyorum: Aborjinlerin tele patiyi, şifacılı ğı, sezgiyi nasıl etkin kullanabildiklerine bakın. o kitapta okuyacaklarınızdan daha ola ğanüstü örnekleri islam tarihinde görebilirsiniz. Abdülkadir Geylani(ks), sofrada kem ikleri kalan tavu ğa, şahitlerin huzurunda, "Allahın izniyle kalk" demi ş; tavuk yeniden ete kemi ğe bürünerek sofradan kalkıp yürümü ştür.12 : 12 Marifet Yayınlarından çıkan, "Ladikli Ahmet A ğa" isimli kitap, ruhsal derinli ğin boyutlarını sezinlemenize katkı sa ğlayacak önemli bir belgeseldir. Ornstein, bilimin henüz yabancı oldu ğu bu gerçeklerden bir senteze ula şmaya çalı şırken, şu çeli şkili itiraf ta bulunuyor: "Son zamanlarda bazı ara ştırmalar, her ne kadar etkileri daha parlak olgular ca sık sık engellense de, batıni geleneklerin, gizli çevresel güçlerin bizi e tkiledi ği şeklindeki düşüncesini onaylamaktadır. ,,13 : 13 Bkz. Age, s.185. Açıkçası, akıldan yola çıkara k evreni anlamaya çalı şmak, kapalı gözlerle fili tanımlamaya çalı şmaya benziyor: Şimdiki bilimsel bulgulara göre, evrenin %90'1 karanlık maddeden, gö rünmez kütleden olu şuyor. Teleskopları-: mızın gördü ğü uzaydaki milyarlarca galaksi, evrenin görünebilir % 1 O'luk alanını: olu şturuyor. Karanlık maddeyi kapsamıyor. Nerede kaldı ruhsal evrenleri akıl gözüyle tanımak... Sıradan hayatı derinden etkileyen çevresel güçler mi var? Hayır, sadece tek kaynaktan do ğan bir güç var ve bu, Kudret ı şı ğına ayna olan ruhunuzdan maddesel alemin i şleyi şine sürekli dev şirdi ğiniz güçtür. Evrenin her noktasında algılanan Sınırsız Kudret'in gücüdür. Evrenin her noktasında algılanan, sınırsız Yaratıc ının gücüdür. c) Kimyasal ilaçlar Amerika Birle şik Devletlerinde, Üniversite Ö ğrencileri üzerin-de yapılan bir deneye dikkat edelim: Ö ğrenciler iki guruba bölü-nüyor. Bir guruba, uyarıcı ilaç veriliyor ve bu ilacın sakinle ştirici oldu ğu söyleniyor. Di ğer guruba ise

Page 20: ruhsal zeka

sakinle ştirici ilaç veriliyor ve uyarıcı oldu ğu söyleniyor. Bu ilaçları alan öğrencilerden, üzerle-rindeki etkiler hakkında bir an ket formunu doldurmaları isteniyor. Sonuç: Uyarıcı ilacı alanlar, onun gev şetici oldu ğunu sandıklarından, ço ğunlukla gev şemi şlerdi. Di ğer gurup da inandıklarını ya şadı. Dikkat edelim; burada kullanılan ilaç bir plasebo 14 de ğil, gerçek bir kimyasaldır. inanç maddeye meydan okumu ştur. 14 Farmakolojide, hastayı ilaç aldı ğına inandırmak için üretilen uydurma ilaçla-ra plasebo deniyor. Ruhsal bir prati ği , "ba şaraca ğını Đnanabilmeni sayesinde gerçekle ştirebilirsin.’ d) Su Bulmak Malatyalı asker arkada şım Bayram Karaahmeto ğlu, çalı parçasıyla yeraltındaki suyun yerini bulmayı bana ö ğretmek istedi. Birlikte çalı ştık. inancımı Bayram gibi güçlendirmek için üç adımlı bir yol izledim: a) Önce yaptıklarını keskin bir dikkatle gördüm, el indeki gü-cü hissetmek için çalıya dokundum. b) Aynı görüntüyü, sesi, dokunsal algıyı canlandırd ım. c) Çalı şırken aynı görüntüleri, sesi ve dokunsal algıyı tüm canlılıklarıyla ruhumun derinlerinde görmek için elimden geleni yap tım. Israrlı denemelerim sonucunda, aynı çalının ucu ben im elim-de de suyun oldu ğu yeri gösteriyor; suyun akı ş yönüne göre hareket ettiriliyordu. iık sıralar, elimdeki güç, Bayram'ın elindeki güçten çok daha za yıftı. Ama denedikçe imamm besleniyor ve gittikçe, elimde kar şı konulmaz bir güç üretiliyordu. Bazı arka-da şlar da aynı şeyi denediler; ama aynı sonuca ula şamadılar. Çünkü ben inanmı ştım. 11- NASIL ĐNANMA GÜCÜ? iman gücüne nasıl dayanaca ğız? 1. ENGEL KALDIRMA Yeni bir inanç geli ştirmek veya eski bir inancı de ği ştirmek is-tedi ğinizde, sizi engelleyecek güçlü iç ve dı ş mesajlarla kar şıla- şacaksınız. Önce bu engelleri kaldırmalısınız: a) Dı ş Mesajlarla Di ğer insanların olumsuz içerikli mesajları bilinciniz e saldıran birer telkindir. Bu telkinlerini, şarkılarıyla, yazılarıyla veya ko-nu şmalarıyla size ula ştırırlar. Onların ya şantılarındaki olumsuz-lukları da kendinize kıyaslarsınız. Örne ğin, "Torpili olmadı ğı için kaybetti; benim torpilim yok, ben de kaybedece ğim." dersiniz. Meloditerin ardında, sanatçının "Ben bu ak şam ölürüm" dedi ğini duyarsınız. Dı ş Telkinler: Geli şimimize yönelen en büyük saldırının kayna ğı, kendilerini ba şarısızlı ğa mahkum etmi ş olan di ğer insanlardır: "Yapamazsın, ba şarılamaz" derler. Çünkü onlar pek çok ba şarısızlık ya şadılar, kendi sınırlarını biliyorlar ve herkesi o sınırların içine hapsetmek istiyorlar. iyi bir insansanız, size "kötüsünüz" denildi ği için kötü olur musunuz? Katile, "kahraman" demek, onu kahraman yapar mı? Başkalarının yorumu ve telkiniyle kimli ğimiz de ği şmedi ğine göre, "ba şaramazsın" diyenlere niçin inanaca ğız? insanların ço ğunlu ğunda özgüven zayıftır. Çocuklukta kendimizi anne ba bamızın yorumlarına göre anlamlandırarak dı ş refe-ransın altında ezildik. Çocu ğuna elbise alan anne, ilk a şıyı yapıyor çocu ğuna; "hemen gidip babamıza gösterelim, bakalım be- ğenmi ş mi?" Neden önce, "sen be ğendin mi, bunu alalım mı" di-ye sormuyorlar? Liderler, iç referansları kuvvetli ola nlar arasından çıkmı ştır. Önümüze çıkan engellerin ço ğu şimdi, bir kısmı da gelecekte a şılabilir. Ama biz imkansızlıkları dinledikçe, imkansızlık inancımız p eki şir. Sınırlayıcı telkinlerin hepsi tecrübelere; ama, ba şarısızların tecrübelerine dayanır. Kaybedenlerin k ötü tecrübelerinden ders alalım, ama onları kopyalamaya lım. Şimdiyekadar sınırlayıcı pek çok söz duydum: "Ne kad ar çabuk unutuyorsun! Boşuna u ğra şma! Hayatını bo ş i şlerde heba ediyorsun! Herkes kendini şair sanıyor! Yazarlı ğı da çocuk oyunca ğı yaptılar! Ya şlanmı şsın, çökmü şsün!" Bu

Page 21: ruhsal zeka

sözlerden bazıları do ğru olabilir. E ğer öyleyse onlara teslim olmamalı, deği ştirmeye adanmalıyız. Kaybedenlerin kötü tecrübelerinden ders alalım; ama , onları kopyalamayalım. Dı ş Olaylar Gözlemledi ğiniz ba şarısızlık örneklerine bakarak, "filan şirketin patronu şu kadar yetenekli ve güçlü oldu ğu halde iflas etti; ben ondan daha güçsüz oldu ğuma göre, kesinlikle kaybederim" diyebilirsiniz. Seyret ti ğiniz filmler, sokaklarda gözlemledikleriniz, gazete sayfalarında okudu ğunuz haberler, bilincinizi yo ğuran telkinlerdir. Herkes kaybederken kaybedenler, herkesi kopyalayan in-sanlardır. Beyaz koyunlar ileri do ğru yürütülürken, kırmızı ko-yun da ileri do ğru yürür. Oysa çoban köpe ği etrafta dola şır. Sıra dı şı ba şarı, özgün olmayı, taklit etmemeyi, farklı olmayı ge-rektirir. Yüzlerce sanatçı arabesk okur; ama, Or han Gencebay gibi okuyan kimse yoktur. Tarihte bir tane Konfiçyüs ya şamıştır. Başarı hikayelerinden çok, ba şarısızlık hikayelerine itimat ediyoruz. On ki şinin "i şe yarıyor" dedi ği yöntem hakkında birisi "i şe yaramıyor" dedi ğinde, tüm inancımızı sarsıyoruz. "Bir durum gerçekse, onu kabullenmemiz gerekmez mi? " diyorsunuz. Kabullenmek istedi ğinizin, de ği şebilece ğini iddia ediyorum. Gerçek olan, evrenselolandır. Bir i şi ba şarabilen en az bir ki şi varsa, o i şi ba şaramamak evrensel bir gerçek olamaz. Yenilgiyi kolayla ştırmak mı istiyorsunuz? Belki sınırlarınızı bu düny ada tamamen a şamayacaksınız; ama böyle dü şünürseniz, en azından ba şarı yolunuzu açık tutacaksınız. Ba şarıya inanmak, tek ba şına ba- şarmaya yetmeyebilir; ama, başaramayaca ğımıza inanmanın sonucu ba şarısızlıktır. Ba şarabilme dü şüncesinden başka' hiç bir sebep insanı çalı şmaya sürükleyemez. : Üniversite sınavını kaybedenlerden etkilenerek, siz in de kaybedebilece ğiniz inancını geli ştirmeyin. Çünkü bazıları hala kazanıyor. Bütün ö ğrenciler ülkedeki üniversitelere sı ğmazsa, herkesin ba şarısı, sistemi yeni üniversiteler açmaya zorlar. Ülkeniz- : deki sistem tıkanmı şsa, Dünya üniversiteleri sizi bekliyor. Bütün: üniversiteler kapanmı şsa, hayatınızı bir üniversiteye çevirmenize ne engelolabilir? De ği ştiremeyece ğimiz inançlar, hiç bir istisnası olmayan evrensel d urumlar üzerine kurulu inançlardır: Ya şlanaca ğız ve ölece ğiz. Cinsiyetimiz do ğuştan ne ise odur. Herkesi kapsayan sı-nır, onunla mücadele edilemeyecek sınırdır. Böyle bir sınırısorun etmek mantıksızdır. b) iç Mesajlarla iç Telkinler: sınırları kaldırdı ğmızda, ilk fayda "sınırlarınızı Herkes kaybederken kaybedenler sıradan insanlardır . : Kendi tecrübelerinizin etkisiyle kendinizi sınırl ayıcı sözler : söyleyebilir ve bu sözleri, zamanla inançlarınıza kata bilirsiniz. ı Geçmi şteki olumsuzluklarınız ve sorunlarınız gelece ğiniz için büyük bir çelik kafese dönü şebilir. Örne ğin: "Be ş defa bu sınava girdim ve kaybettim. Demek ki hiç kazanamayaca ğım. Ben kaybetmeye mahkumum." Bu engelleri nasıl si lece ğiz? "Bu kötü alı şkanlıktan kurtulamam, hafıza sorunumu çözemem, onun la barı şamam, hastalı ğımı yenemem." Bu ifadeleri gördü ğünüz yerde öldürün. Biyolojik ve zihinsel sınırlarımızın varlı ğı inkar edile-mez. Do ğrudur, 80 yaşında bir insan 20 ya şında bir genç gibi hızlı ko şamayabilir. Ama 80 ya şında bir dervi şin ruhsal : enerjiye dayanarak bir gece dünyanın arka tarafın da dola şması mümkündür. Mevcut sınırlarınızı kalıcı ve asla de ği şemez görürseniz, onları a şmanın yolu size ö ğretilmeyecektir. Telkinlerle üretti ğiniz zihinsel sınırları kaldırdı ğınızda, elde edece ğiniz ilk fayda "sınırlarınızı sürekli a şmanız" olacaktır. Hedefe ula şmanın bir yolu kapanmı şsa, açılabilecek ba şka bir yol vardır. Sürekli Yürüyerek Dünyayı dola şmak amacıyla yola mı çıktınız? i şin zorlu ğunu bo ş verin, karar vermi şseniz, yürüyün. Zorlu ğu dü- şünmek kapasitenizin çok küçük bir bölümünü kullanmanıza izin verecektir. Ki şisel Deneyimler

Page 22: ruhsal zeka

Bugünkü olumsuz inançlarımızın temelinde geçmi ş ki şisel tecrübelerimiz gizleniyor. Elli defa devrilen bir güre şçi, artık hep devrilece ğini sanır. Yıllardır yaptıklarımızı benimsersek, yıllarca yapa caklarımızı belirleriz. Temel ile Cemal yüzerek Amerika'ya gitmek üzere Tra b-zon'dan yola çıkarlar. Đstanbul, Çanakkale ve nihayet Cebelitarık bo ğazından geçerek okyanusa açılırlar. New York yakınlarındaki Hürriyet Anıtı g öründü ğü sırada, Temel, Cemal'e seslenir: "Cemal ben yoruldum, Trabzon'a ge ri döniyrum." Biz ço ğu za-man, ba şarının tam kapısından geri dönen insanlarız. Eğer zorlu ğu dü şünecekseniz, neden böyle bir yolculu ğa çıkı-yorsunuz? Ya yapalım, ya da yapmayalım. Biz hem yapmaya kal-kı şıyoruz; hem de kendimize engel oluyoruz; bu mantıklı de ğil. Eğer geçmi şin şimdiki gününüzü ve inançlarınızı belir-lemesine izi n veriyorsanız, bu yolla gelece ğinizi de belirlemi ş oluyorsunuz. Çünkü insan nasıl yaşarsa, öyle ya şa-maya devam eder ve nasıl devam ederse öyle ölür. Gele-cek, varlı ğını geçmi şe dayandırır. Kendi akı şına terk edilirse, kötü geçmi ş kötü gelecek; iyi geçmi ş de iyi gelecek ürete-cektir. Gidi şat iyiyse harika; ama, değilse çizgiyi hemen şimdi kırmak zorundayız. Geçmişimiz karanlıksa sorun de ğil. Şimdi hemen geçmi şi ka-patıp, hayata beyaz bir sayfa üzerinden yeniden do ğabiliriz. Kimi insanlara gıpta ederiz: " Şanslıydılar, iyi terbiye aldılar." Biz ise, acıması z bir babanın, sorumsuz bir annenin çocu ğuyduk. Biz fakirdik, biz e ğitimsizdik Bırakalım bunları, geçmi şi silelim ve yarın sabah, temiz birer geçmi ş üretmek üzere do ğan be-beklerden biri de biz olalım. Pek çok depresyon patlamasının altında, damla kadar küçük problemler vardır. Korkuyorsunuz; çünkü önce karanlıktan, sonra gölged en, bö-cekten çekindiniz;-gün geldi korkunuz tüm kalbinizi ku şattı. Çin i şkencesidir bu: Kurbanı sabit bir yere ba ğlarlar ve yüksekteki depodan, her saniye bir damla suyun ba şının tepesine damlamasını sa ğlarlar. ilk sıralar suyun damlayı şı e ğlencelidir. Ama yüz-lerce damladan sonra i şin rengi de ği şir; her damla su, kurbanın beynine balyoz gibi iner. Sonunda kafa kemi ği çatlar. Pek çok depresyon patlamasının altında, damla kadar küçük problemler vardır. Ama o problemlerin binlerce kez zi-hinlerinden geçmesin e izin verirler. Damlaya damlaya okyanus olur. Altında inledikleri acının sa dece kendi zihinlerinde üretil-di ğinin farkında de ğiller. Dertlerini anlattıklarında, ne kadar küçük problemlerin onları tank gibi ezdi ğine şaşarsınız. Oysa gülüp geçti ğiniz o problemleri, siz de zihninizde tekrarlasaydınız, ay nı patlama sizin dünyanızı da kuşatacaktı. Adam, istedi ği televizyon kanalını açmadı diye e şini öldürmü ştür. Bir köylü, kom şunun çocu ğu horozunu kovaladı diye, çocu ğu öldürmü ş; çıkan kan davası üzerine iki aileden dört ki şi ölmü ştür. Tek dersi zayıf geldi diye küçük kız intihar etmi ştir. Ev yansa, deprem olsa, da ğlar patlasa, bir cana de ğer mi? Sorun damlalarından, sorun okyanusları çıkarıyoruz. 2. EYLEM GEL ĐŞTĐRME Tekrarladı ğımız eylemlerin inançlarımızın geli şiminde büyük payı vardır. Defalarca yaptı ğımız şey, hücrelerimize i şler, geneti ğimizi bile de ği ştirir. Eylemlerimizle besleyerek geli ştirdi ğimiz inançlarımız gelecekteki eylemlerimizi de belirleyecektir. Sürekli çalı şmak, beynimize "ben çalı şkanım" inancını yerle ş-tirir. Israrla yardım etmek bizi, "yardımsever oldu ğumuza" inandırır. Verdi ğimiz sözleri tutmak, "irademize hakim oldu ğu-muz" inancını besler. Şu halde, büyük inançlar geli ştirmek için, i şe küçük eylemleri tekrar ederek başlayaca ğız. Küçük eylem büyük benzerinin ör-ne ğidir ve zihinde olu şturaca ğı etki, büyü ğünden farklı olmaya-caktır. a) Basit Eylemlerle Küçük ba şarılar, büyük ba şarıların üreticisidir. Denedi ğiniz-de ba şardı ğınız her şey, size yapabilece ğinizi söyleyen birer telkindir. Yaptıkça yapabildi ğinizi görürsünüz. Her şeyden çok, yaptıklarımza inamrsınız. ip cambazı olm ak için kontrollü olarak ipte yürümeniz gerekir. Çıtayı gittikçe yükseltirsi niz. Her defasında güven gelir, yapabildi ğinizi görürsünüz ve bir üst düzeye geçmeye cesaret edersiniz.

Page 23: ruhsal zeka

Yazar olmak istiyorsunuz: Bugün bir cümle yazın, ya -rın ve ertesi gün bir paragraf yazın. Her hafta yazdı ğınız miktarı arttırın. ilk ba şladı ğınız andan geli şti ğiniz her düzeye kadar sürekli, ne yapabildi ğinizin farkında olun. Kısa süre içerisinde "yazabilece ğiniz" inancının geli şti ğini göreceksiniz. Bazıları dostlarına mektup yaza yaza bir gün yazar olduklarını fark ettiler. Geli ştirmek istedi ğiniz inançları tespit edin. Sonra da çok kü-çük örn ekleriyle yola çıkın. En alt düzeyi çok iyi yaptı ğınızı anladı ğınızda çıtayı yükseltin. inancınızın arttı ğını göreceksiniz. Denedi ğiniz! ba şardı ğınız her şey, size yapabilece ğinizi söyleyen bir telkindir. b) Israrlı Giri şimlerle ısrarlı giri şimleriniz, eylemlerinizi zamanla olgunla ştırır. Bir i ş size zor ve sıkıcı gelebilir; üzerine gidin ve onu tekrar yapın . Gittikçe kolayla şacaktır. Dost FM stüdyosuna ilk girdi ğim gün, hata yapma korkusuyla nefesim kesiliyordu. Şimdi a ğzımı açıyo-rum ve kelimeler dökülüyor. iyi yapamadı ğınıza inandı ğınız bir yetenek mi var? Onu bir daha yapın. Bıkmay ın ve tekrar edin. Bu tekrarlar, inancınızı in- şa edecek ve endi şeleriniz sizi rahat bırakacaktır. Her fırsatı de- ğerlendirin. Her göreve gönüllü olarak ko şun. Çevrenizde çe şitli sosyal hizmetlerle, vakıf veya dernek fa-aliye tleriyle kar şıla şacaksınız. Ço ğu zaman amatör insanların desteklerine muhtaçtırlar . Hiçbir kar şılık beklemeden çalı şın. Kar şılıksız gayretlerden alaca ğınız ilk büyük kar şılık, geli şti-rece ğiniz yetenekler olacaktır. iyice geli ştiklerinde, artık sizi aranan bir insan haline getireceklerdir. 3. HAYAL GEL ĐŞTĐRME Hayalleriniz, gelecekte göreceklerinizin yazıp çizd i ğiniz mimari planları gibidir. Zihnimiz, hayalle gerçek arasındaki ayrımı zamanla kaybeder. Zihnimizde uzun süre tuttu ğumuz hayal, derin bilincimize iner ve onu gerçek sa nırız. inançlarımıza göre ya şadı ğımıza göre, inançlarımız de ği şince ya şantımız da deği şecektir. Cesur gibi ya şamanın yolu cesarete inanmaktır; zeki gibi ya şamanın yolu da zekaya inanmaktan geçiyor. Mutlulu ğuna inanmayan, mutlu ya şayamaz. inanmak için neler yapabiliriz? a) Gerçek Kurgulama Arzularınızı ya şadı ğınızı hayal ederseniz ne olur? Görüntüleri, sesleri , kokuyu ve tadı hayalen defalarca ya şayın. Hayal, telkinin en kolay biçimidir. Aslında zihnini zde dola- şan her şey, kendinize yapılmasına izin verdi ğiniz birer tel-kindir. Sadece kelimelerle değil, görüntülerle ve duygularla da telkin yaparsınız . Hayallerinizi seçmekte hürsünüz ve hayallerinizle g elece ğini-zi seçiyorsunuz. Hayalleriniz gelecekte göreceklerinizin yazıp çizdi ğiniz mimari planları gibidirler. Hayallerinizi bilinçli belir-lemezseniz , gelece ğiniz size ait olmayacaktır. Daldan dala, kontrolsüz ve ça ğrı şımların yönetti ği hayali kast etmiyorum. Odaktan sapmadan, ne kadar sürece ğini sizin belir-leyece ğiniz hayalden söz ediyorum. Kontrolsüz hayal, zihin için öldürücü bir dü şmandır; dü şünce ve analiz yetene ğini köreltir. Ama hayali kontrolünüze aldı ğınızda, yeteneklerinizin temeli haline geliverir. Einstein'in, "bilimden öne mlidir" dedi ği hayal, kontrollü, kasıtlı ve bilinçli hayaldir. Hayaliniz görüntü, ses, dokunsallık, koku ve tatlar ıyla tam ol-malıdır. Görüntüleri, gölgeleri, boyutları, renk da ğılımlarını, ba şarabildi ğiniz ölçüde tüm duyusal detaylarıyla canlandıra-bilmelisiniz. Harika bir eviniz olsun istiyorsunuz: iki katlı, 15 0 metrekare zemin üzerine kurulmu ş, sekiz pencereli... Bahçenizde be ş tane 30 metre uzunlu ğunda kavak ağacı var, çimler be ş santim ve yemye şil, güller açtı ğında her yer kıpkırmızı oluyor. 20 metrekare bir havuz yapmı şsınız, fıskiyenizden bir metre yüksekli ğe fı şkıran suyun sesini dinliyorken, sa ğ taraftan hafifçe esen rüzgarla dans eden uğultulu a ğaç yapraklarını seyrediyorsunuz. Tertemiz bahar ve ot kokusu bahçenizdeki güllerin kokusuna karı şıyor... Ne kadar net canlandırabilirseniz, o kadar güçlü te lkin eder-siniz. Hayatınız, en güçlü telkinlerinizin yönetimi altında ge-çecekt ir.

Page 24: ruhsal zeka

Hayalinizdeki boyutlar belirsizse, ortamı siyah bey az görü-yorsanız, hayalinizin inancınız üzerindeki etkisi zayıf kalır. Bu durumda aynı hayali daha çok tekrar etmeniz gerekecektir. Et-kin canlandırma yetene ğini ö ğrenmek için NLP'nin Duyusal Alt Biçimleri geli ştirme tekniklerini uygulayabilirsiniz. 15 15 Bu konuda Anthony Robbins'in "Sınırsız Güç" isim li kitabında verdi ği bilgi-ler yeterli olacaktır. Einstein'in, "bilimden önemlidir" dedi ği hayal, kontrollü ve bilinçli hayaldir. Kurgulama oyunu, hayal gücünüzü geli ştirecek, ruhsal enerjinizi yükseltecektir. Neyi kazanmak, nereye gitmek ve nerede, kiminle olm ak istiyorsunuz? Hangi duyguları, yetenekleri ve özellikleri arzuluyorsunu z? Onları iyi tanıyın; sonra zamanda yolculuk yapıp gelece ğinizin vadilerinde kendinizi "sanki olmu ş gibi" görün. Hayalinizde gördüklerinizi, gözlerinizle de görece ğiniz gelece ğe gidiyorsunuz. b) Kurgulama Oyunu Kurgulama oyunu hayal gücünüzü geli ştirecek, ruhsal enerjinizi yükseltecektir. Farklı hayat çizgilerinde ilerleyen insanların ve c anlıların yerinde kendinizi hayal edin. Hayatı onların kalpleriyle hissedin. Ok yanusun derinlerinde gezen Kaptan Cousteau veya Ay' da yürüyen Armstrong olabi lirdiniz. Öyleyse olun. Bir kelebek gibi, çiçekten çiçe ğe, arı gibi vadiden vadiye gezinin. Hayalinizde bir a ğaç olun, yapraklarınız rüzgarda dans etsin, dalları nızda kuşların ötü şünü izleyin. Bir ya ğmur damlası olup topra ğa, nehir olup denize akın. Bu hayallerin derinlerine daldı ğınızda, evrenin farklı açılardan ne kadar heyecan verici oldu ğunu göreceksiniz. Bir şeye inanmanın yollarından biri, onu defalarca söyle mektir. Tekrarladı ğımız sözler, beynimizin her kö şesine köklerini uzatırlar. Bir adam kendisine, 100 gün boyunca "ben deliyim’ derse gerçekten delilik belir tileri geli ştirir. Ba şarısızlıklarımdan birini size söyleyeyim: iyi resim çizemem ve seminerlerde çizdi ğim grafikler çocukçadır. Ö ğrenci arkada şlarımı şaşırtırım; çizgilerimin dengesizli ğine anlam vermekte güçlük çekerler. Neden? c) Tekrarlı Söyleme ilkokul yıllarımda, ba şarılı resimler çizerdim. Derslerimize geçici olarak giren öğretmen, bazı arkada şların resimlerini, on-ları taktir etmek için duvara asarken, resimlerimi yok saydı. Şid-detli bir üzüntüye ve küskünlü ğe kapıldım. O andan itibaren re-sim çizmekten nefret ettim. Bu ne fret öylesine geli şti ki, yıllar-ca resim çizmedim ve aksine bir çaba gösterm edi ğim için şimdi bu haldeyim. Kendinize, hedefledi ğiniz kendinizi anlatın; bunu yıllarca ve bıkmadan y apın: "Ben ba şarılıyım. Zekiyim, çalı şmayı seviyo-rum, hafızam güçlü, ö ğrenme yetene ğim mükemmel, sa ğlıklı ve mutlu bir insanım. Şükürler olsun." d) Duygusal Yo ğunla şma Sizi duygusalolarak ne etkiler? Ölüm mü? Hastalık m ı? Do ğum mu? Duygularınızı kullanarak hayatınızı aniden sarsabilir ve hızla de ği ştirebilirsiniz. Yusuf islam'ın (eski adıyla Cat Stevens) öldürücü bir deniz dalgas ıyla bo ğuşurken yaptı ğı dua tüm hayatını de ği ştirmi ştir. Güçlü duygular üretebilmemiz için bir deniz dalgasının veya dep-remin de bize çarpmasını bekler sek, yazık olur. i şte bazı öneriler: ve o Bir deniz gözlü ğü alın; duru bir denize girin, denizin taba-nını, s ürüler halinde dola şan balıkları izleyin. O anda şiddetli heyecanlar ya şayacaksınız. Şimdi gelece ğinizdeki hedeflerinizi hatırlama ve dua vaktidir. i zmir Çandarlı sahilinde bu inanılmaz heyecanı ya şadı ğımda dalgıç olmadı ğıma üzülmü ştüm. O Sessiz ve ı şıksız bir köye gidin. Ormana veya bozkıra do ğru sessizce ilerleyin. Gölgeleri seyredin, do ğanın sesini dinleyin. Gökyüzüne dizilen yıldızlara dakikalarca bakın. Sessizlik, ı şıksız-lık ve yalnızlık çok önemlidir. Orada yapayalnız kalın, bir saat boyunca ve her san iye nasıl bir hayat ya şamak istedi ğinizi dü şünün. o Lunaparka gidin ve size büyük heyecan verece ğini tahmin etti ğiniz bir oyunca ğa binin. Hızla dönerken, ilerlerken veya yükselirken tüm duygularınız uyanık olacak, o an dü şündüğünüz her şey, hafızanıza sökülemez şekilde çakılacaktır. O

Page 25: ruhsal zeka

anı ya şayın ve neyin çakılmasını istiyorsanız tüm saniyele riniz boyunca çekicinizi ona vurun. o Çok hareketli oldu ğunu tahmin etti ğiniz bir acil servisin kapısında bekleyin. Bazıları sırtında bıçakla, bazıları kolla rı bacakları kesilmi ş halde gelecektir. Ürkmeyin, ibret oradadır. Bizim duygusa l sarsılmaya ihtiyacımız var; duygularımızı harekete geçiremiyorsak, izin verelim , ibretli olayları seyrederek açı ğa çıksın. Bu tür a şırı sarsıcı olaylara tanıklık etmemizin bizi derin uykumuzdan uyandıraca ğını ve gerçekle yüzle ştirece ğini göreceksiniz. insanların çok azı, gaflet uykusundan, ölümden önce uyanmayı ba şarmı ştır. Dünya yolculu ğumuz bitmek üzere. Yarınki sabahın güne şini göremeyebiliriz. Dünya ufkuna hangi güzel resimleri çizeceksiniz; ardınızda insanlık için ne bırakacaksınız? Ebedi hayatınıza ne götürüyorsunuz? "Ben daha çok genç..." miyim? Erken ayrılı şlarına gözya şı döktü ğüm onlarca çocuk bilirim. Bunlardan be şi, benim öz karde şimdir. Ömrünüzü bir çırpıda ya şadı ğınız gibi, bir çırpıda bitireceksiniz. Sonsuzlu ğun Şefkatli Sahibiyle bulu şmaya hazır mısınız? insanların çok azı, gaflet uykusundan, ölümden önce uyanmayı ba şarmı ştır. 4. GÜVEN GEL ĐŞTĐRME iman geli ştirmeye çalı şırken, saldıracak olan tereddütlere kar şı güven üretmelisiniz. i ş, yapılamayacak kadar büyük geldi ğinde, aslında dikkate aldı ğınız kendi gücünüzdür. Kendi gücünüze güvenemedi ğinizde yenilgiyi kabullenirsiniz. a) Yaratıcıya Dayanarak Evrenin Sınırsız Yaratıcısına dayanarak ta şları parçalayan bir su damlasından zavallı de ğiliz. Biz yaratmıyoruz. Bize dü şen, giri şmek; Yaratıcımıza dü şen, yaratmaktır. Kıyamet kopu-yor olsa, elimizdeki fida nı dikmeye çırpınmalıyız. insan ba şar-maya çabaladı ğı kadar de ğerlidir; ba şardı ğı kadar de ğil. Başarının temel kuralı şudur: isteyebilece ğinin en iyisini is-te. Yapabildi ğinin en iyisini yap. Eyleme geç ve sonuçlar için Evrenin Sahibi'ne teslim ol. Amerikalı Thomas J. Stanly, toplumun %1 'lik kesim ini Güve olu şturan en zengin 1300 ki şiyi ara ştırmı ş ve "Milyarder güçlendir Kafası" isimli kitabı yazmı ştır. Kitabında, zenginlerin di ğer y okul ba şarılarının zenginlikleriyle ilgisiz oldu ğunu, analitik zekalarınm da çok iyi olmadı ğını tespit ediyor. Ama, bir hedefe kilitlenip risk üstlendiklerini ve istikrarlı ya şadıklarını ortaya koyuyor. 16 Kurnazlı ğa giri şmiyorlar, inandıklarını ısrarla yapıyorlar. 16 Radikal Gazetesi, 8 Şubat 2000 Ba şarıyı şu anlatımda arayın: "Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur; eğer sizi yardımsız bırakıverirse, Ondan ba şka size yardım edecek kimdir?17"17 Kur'an: 3;ı60 b) Modelleri inceleyerek Güveninizi güçlendirmenizin di ğer yolu, ba şaranları gözlem-lemek ve ba şarı hikayelerini okumaktır. Yapabildiklerini gördükçe y apabilece ğinize inamrsınız. Başarı hikayelerini küçümse-yenler, ortalamanın üzerin e çıkamazlar. Bir karıncanın kendisinden yirmi kat büyük ve a ğır bir yapra ğı ölümüne ta şıyı şını seyrettim. Yüzlerce kez denedi ve ba şardı. Hedefe ula şmadan önce, yeterince isteyinceye kadar denemek zorunda kalacak sınız. Kendi ba şarılarını anlatan insanların kitaplarını okuyabilir siniz. Bazen gazete sayfalarında, ba şarılı insanların hikayeleri anlatılır. Bunları kims e yazmıyorsa, gidip gözlemleyebilirsiniz. Hatta ba şarılı buldu ğunuz insanları ziyaret edip, ba şarı hikayele-rini sizinle payla şmalarını rica edebilirsiniz. Başarı hikayelerini küçümseyenler, ortalamanın üzerine çıkamazlar. 5. AKT ĐF EYLEM PLANI Aşağıdaki tablodaki ba şlıkları inceleyerek, günlük çalı şmalarınızı belirleyebilirsiniz: ĐMAN GELĐŞTĐRME TAKTĐKLERĐ Engel Kaldırma Eylem Geli ştirme Hayal Geli ştirme Güven Üretme

Page 26: ruhsal zeka

Dı ş Mesajlarla Đç Mesajlarla Basit Eylemlerle ısrarlı Giri şimlerle Gerçek ((urgulama Kurgulama Oyunu Tekrarlı Söyleme Duygusal Yo ğunla şma Yaratıcıya Dayanma Modelleri Đnceleme Zayıflatıcı telkinlerden uzakla şaca ğım ve olumsuz gözlemleri hayatımdan kaldıraca ğım. Geçmişimle ilgili ba şarısızlık telkinlerini reddediyorum! Bugün, ba şarımı destekleyecek hangi basit eylemlere odaklanab ilirim?. Hangi yetenek için ısrarlı giri şimlerimi sürdürece ğim? Gerçek hedefimle ilgili inancımı şimdi ha-yalimde canlandırıyorum. "Sanki başarmı- şım" gibi hayal ediyorum. Hayali olaylarla ilgili zihinsel oyunlar oynu-yorum . Do ğayla özde şle şiyorum. Nasıl oldu ğuma inanmak istiyorsam, ısrarla öyle oldu ğumu söylüyorum. Hareket enerjisi için, hangi sarsıcı olayı ne zaman ya şamayı planlıyorum? Sınırlarımı, Yaratıcının sınırsızlı ğıyla a şıyo-rum. Endi şeye kar şı Onun gücüne dayanı-yorum. Di ğerlerinin ba şarılarını örnek alıyorum. Onlar ba şarmı şlarsa ben de başarabilirim. Özetle Ne Yapmalı? 1. inanç Engellerini Kaldırın: Di ğer insanların olumsuz sözleri ve ba şarısızlıkları inancınıza dı şarıdan saldırırlar. Geçmi şinizdeki sorunlar ve hakkınızdaki olumsuz yorumlar inancınıza içeriden saldırırlar. Bunları fark etmeniz ve sizi sürüklemeye çalı ştıklarında, derhal bilincinize hakim olup onları dı şlayabilmeniz gerekir. 2. Eylemlerinizi Geli ştirin: inancınızı şiddetlendirmek için ba şvuraca ğınız basit ve küçük eylemler, büyük örneklerine ili şkin inançlarınızı geli ştirecektir. Ayrıca bir yetene ğin geli şmesine yönelik her tekrar o yetene ği bir adım daha geli ştirecektir. 3. Hayallerinizi Kullanın: Hedeflediklerinizi sanki ya şıyormu şçasına hayalen canlandırın. Doğayla özde şle şerek kurgulama oyunları oynayın. Kendinizi ısrarla olmak istedi ğiniz gibi tanımlayın. Duygusal yo ğunla şma çalı şmaları yapın. 4. Güven Üretin: Yukarıdaki çalı şmaları zaman zaman güveninizi geli ştirerek desteklemelisiniz. Bunun için Sınırsız Kudrete dayanma ve örnek insanl arın ba şarılarını inceleme yollarına ba şvurabilirsiniz. Özetleyen Sözler . Ba şarma ihtimaliniz ba şarabilece ğinize inandı ğınız kadardır. . E ğer bir gün siz de unutulmaz bir eser üretirseniz, b unu içten bir inançla yaptı ğınız duanıza borçlu olacaksınız. . Mantık size engellerinizi, inançsa desteklerinizi gösterir. . Ba şaranlar, önce inandılar, sonra yaptılar; ba şaramayanlar ise, önce yapıp sonra inanmayı deniyorlar. . Ne kadar eminseniz, sezgileriniz, tahminleriniz veya rasgele tercihleriniz o kadar isabetli olacaktır. . Bir çocuk çamurların arasında mutluyken, bir kra l tahtında mutsuz olabilir. . Hayallerinize saldıranlar, aslında kaderinizle sa vaşıyorlar. . Sınırsız Kudretin yapabilme gücünden şüphelenen, kendine inanamaz. . Güne şle ili şkisi kopan Ay karanlık; Yaratıcıyla ba ğı kopan insan yokluktur. . Hayatınız, yapamayaca ğınıza inandıklarınızla hapsedilecektir. Hayali sınırlarınızı a şamayacaksınız. . Yıllardır yaptıklarımızı benimsersek, yıllarca y apacaklarımızı belirleriz.

Page 27: ruhsal zeka

. Hayalleriniz gelecekte göreceklerinizin yazıp çi zdi ğiniz mimari planları gibidirler. . Hayalinizde gördüklerinizi, gözlerinizle de göre ceğiniz gelece ğe gidiyorsunuz. GEREKÇE GÜCÜ Gerekçeye adanmayan her dakika, soka ğa salınan gerekçeler tarafından çalınacaktır. 1- NEDEN GEREKÇE GÜCÜ? Neden gerekçelerin gücüne dayanacaksmız? Giri ş Ruhsal zeka, "nasıl olaca ğma" de ğil, "niçin olaca ğma" bakar. Gelece ğimizde ne olaca ğıyla ilgilenir; onun nasıl olaca ğı ise zihinsel ve duygusal zekamızın alanına girecektir. Sağlıklı bir vücut için spor yapıyorsak istersek yüzme ye, is-tersek futbola gideriz. Zihinsel zekamız, daha sa ğlıklı oldu ğu için yüzmeyi, duygusal zekamız da soysal boyutu nedeniyle fut-bolu tercih edebilir . Ama bunlardan önce, sporun hayatımıza girip girmeyece ği, ruhsal zekamızla ilgilidir. "Neden isteklerim olmuyor, istemediklerime mahkum m u-yum?" diye sormadan önce, "Bunu niçin istiyorum?" diye sormalıyız. Çünkü haya tımıza girecek her olay, önce yaşama gerekçe-lerimiz açısından ayıklanacaktır. Niyetlerimizle uyu şmayan isteklerimiz kabul edilmeyecektir. Kastımızla çeli şen çabalarımızın sonucunu göremeyece ğiz. Ba şarımızı, "eylemlerimizin mükemmelli ği" değil, "niyetlerimizin yüksekli ği" belirleyecektir. Niyetlerimiz, ya şama gerek-çelerimizdir. 1. GEREKÇE VE ANLAM Gerekçemiz niyetimizdir; niyetimizin ruhu içtenli ğimizdir. Gerekçelerimiz "niçin?" sorusunda gizlenir ve ruhumuz gerekçelerim ize adanır. Bu süreci açaca ğız. a) Gerekçe Nedir? Gerekçe, eylemlerimizin asıl nedenidir; kastımızdır , niyetimizdir. Gerekçelerimiz yaptıklarımızın anlamını belirler. H erhangi bir eylemin arkasına gizlemedi ğimiz gerekçenin bir de ğeri yoktur. Gerekçe ruhtur; ama cesedi varsa konu şur. Cesetler, eylemlerdir. Şayet Bir genç, gururlanmak amacıyla ilmini arttırır ; di ğer genç de insanlara hizmet etmek için ilim ö ğrenir. iki aynı ö ğrenme eyleminin "gerekçelerinin farklılı ğı," sonuçları-nı farklıla ştıracaktır. Birisi okuyarak Hitler olacak; di ğerinin okulu onu Einstein'a dönü ştürecektir. , Üç kavramı karı ştırıyoruz: Eylem, hedef, gerekçe. Zihinsel zekamızı aşamadı ğımızda, hayatımız eylemlerimizle hedeflerimiz arası nda dola şarak geçer. Gerekçemizi kaybederiz. Ö ğrencilerin hayatlarına bakın: Eylemleri "her gün okumak", hedefleri, "mezun olup sonrasındaki a şamaya ula şmaktır". Ama tüm bunları ölünceye kadar "niçin yaptıklarını" hiç dü şünmezler. Sorsanız, size gerekçelerini de ğil, sadece hedeflerini anlatabilirler. Su arayan adamla, altın arayan adam birlikte aynı kuyuyu kazmaktadır. Görünürde aynı şeyi yapıyorlar. Eylem topra ğı kazımak, hedef ise kuyu açmaktır. Oysa zihinlerine girip hayallerini izledi ğinizde, aralarında inanılmaz farklılıklar göreceksiniz. Şayet ba şarırlarsa, Kaderleri su için kuyu kazana su, altın için kuyu kazana altın sunacaktır. . GEREKÇE GÜCÜ. iki ki şi cadde üzerinde i şyerlerinin vitrinlerini incelemekte-dir. Birisinin niyeti satın alaca ğı elbiseyi be ğenmek, di ğerinin ni-yetiyse hangi vitrinin daha etkileyici tasarlandı ğını ke şfederek, kendi vitrinine uyarlamak. Herkes niyetlerinin olu şturdu ğu dünyada ya şar ve niyetlerinin sonucunu üretir. iki ö ğrenci, ba şarılı olmak için aynı biçimde ve yo ğunlukta yırtınırcasına çalı şır. Yıllar sonraki sonuçları arasında uçurumlar gör ürsünüz: Birisi depresyona girer, dengesini yitirir, okulu terk ede r. Di ğeri büyük firmaların payla şamadı ğı bir dahiye dönü şür. Aynı çalı şmanın böylesine iki uzak sonuç üretmesinin altında, "gerekçeleri" arayacaksınız. Y aptıklarımızın de ğil, gerekçeleri-mizin sonuçlarını alaca ğız. b) Gerekçenin Ruhu Hayatı, mutlu sonsuzlu ğa yükselten müsabakalı yolculuk gibi görelim.

Page 28: ruhsal zeka

Evren iç içe geçen ruhsal daireler halinde yaratılm ı ştır. Can içerden gelerek, suret dı şardan giderek birle şir. içer-den gelen asıl ve gerçek, dı şardan giden suret ve hayaldir. . Aynı kuralı gerekçelerimizde de arayaca ğız: Gerekçeleri-mizin hayatımıza etkilerini, "gerçeklik düzeyleri" belirleye-cek. Yalın eylem yuvarlanan çamurdan farksızdır. Eylemle rimizin ardındaki ilk can, gerekçelerimizdir. O çamuru niçin yo ğuruyo-ruz? Zemini kirletmek için mi; oynamak için mi? Gerekçelerimi-zin ruhu, arkalarınd aki içtenli ğimizdir; duygusal derinli ğimiz, sa-mimiyetimiz, yani ihlasımızdır. Niyetin ruhu şu cümlededir: "insanlar helak olur; bilenler kurtul ur.Bilenler de helak olur; bildiklerini ya şayanlar kurtulur. Bildiklerini ya şayanlar da helak olur; ihlaslı olanlar kurtulur; ihlaslı olanlar da her an onu kaybetme tehlikesi ile kar şı kar şıya dırlar. "18 ' 18 Hz. Muhammed (asrn), Ke şfül Hafa 2:312 Hayatı, mutlu sonsuzlu ğa yükselten a şamalı bir müsabaka yolculu ğu gibi görelim: Hemen yıkılan yarı şmacı, cahil olandır. Üst katta bilenler ba şarırlar. Bilenlerin de kaybetti ği daha yukarda, sadece bildiklerini uygulayanlar ba şarabilirler. Bir üst dü-zeyde, bildiklerini uygulayanların da elendi ğini göreceksiniz. Bu a şamanın ötesine, ancak bilgilerini "içtenlikle, ihlasla, samimiyetle ya şayanlar" geçebilecekler. Onlar zirvededirler; ama içtenliklerini yitirme tehlikesi ba şlarında bekle şir. Bu anlatımdan alaca ğımız ba şarı formülü şudur: Bilgi, bilgiye dayalı eylem, eylemin iyi bir niyete dayanması, niyetin çok samim i olması ve bu samimiyetin dikkatle korunması. ihlas, ruhtur; niyeti canlandırır. Niyet ruhtur; e ylemi canlandırır. Eylem ise ruha dönü şür ve yeni hayatların varlı ğına aracılık yapar. Niyetsiz eylem de ğersizdir; samimiyetsiz niyet ruhsuzdur. Sonuçlarımı z sahte niyetimize de ğil, gerçek niyetimize dayanacaktır. Gerçek niyetimi zi Yaratıcımız ve biz biliriz. O ba şkasına söyledi ğimiz de ğildir; nefsimizden bile onu gizleyebiliriz: Onu ancak temiz vicdanımız algılaya bilir. Vicdanımızı ise ahlakımız temiz tutar. Dolayısıyla, ihlasa ancak "Y üksek Ahlak" yoluyla yakla şabiliriz. ikiyüzlülü ğün ne oldu ğunu bilirsiniz. insan, niyetlerini gizleyebilir ve insanları yanıltabilir; ama en kötüsü, biz kendimiz e de ikiyüzlü olabiliriz. Yani ihlassız niyetin gerçek niyetimiz oldu ğunu sanırız. Ba şkalarına dürüst olmak kolaydır; ama kendimize dürüst olmak çok zord ur. Niyetlerimizi kontrol edemezsek, hayatımızı kontrol edemeyiz. Niyetlerimizin tahmin etti ğimiz gibi oldu ğunu "sanırız"; oysa bazen de ğildir. Kaderimizin Sahibi kendimizden bile gizleyebildi ğimiz gerçe ği bilir. Ruhumuzun derinliklerinde dilerken, O'na ne söyledi ğimize de ğil, gizliden gizliye kendimize ne söyledi ğimize bakar. Niyetsiz eylem de ğersizdir, samimiyetsiz niyet ruhsuzdur. C) Ne, Nasıl, Niçin? Üç altın kelimeyle tanı şalım: "Ne, nasıl, niçin?" Ne istiyorsunuz? Onu nasıl yapacaksınız? Onu niçin istiyorsunuz? : "Ne" kelimesi, hedefinizi sorgular: Şair olmak, sanatçı olmak birer hedeftir. "Nasıl" kelimesi, eylemlerinizi sorgular: Hedeflerinize ula şmak için hangi stratejileri uygulayacaksınız? "Niçin" kelime si ise, hedefin duygusal anlamını, ruhsal de ğerini sorgular: Karde şinizin gözya şlarını "niçin" siliyorsunuz? : "Niçin" sorusuna verecek cevabı olmayanlar, bo şuna çalı şıyorlar. Bir tohum soka ğa sebepsiz savrulmaz. Bahar bahçelerinde uçu şan çiçek tozlarının sersemce savrulduklarını sananlar yanıhyorlar. Niyeti olmaya nın kalbi yoktur. Kalbi- için mız yoksa, çabalarımızın sonuçları ço a ar i e este tı görünmeyecektir. Kalbimiz varsa, co şkulu vadimizde her gün dört mevsim yaşanacaktır. De ğerli pozitif bilimin, beyinlerimize vurdu ğu deh şetli darbelerden biri buradadır: Bilime göre, "Biz neyin nasıl oldu ğunu bilebiliriz. ve biz niçin oldu ğunu tartı şamayız." Bilim böyle der; çünkü bilim, evrenin bir

Page 29: ruhsal zeka

kalbi oldu ğuna inanmaz. Bu yüzden bilimin penceresinden bakmak la yetinenler, evrenin ruhsallı ğıyla tanı şamıyorlar. Binlerce ö ğrencinin üniversite kapılarında kahrettikleri fırsa t-larına acırsınız. Gerekçelerinin sınırı, eylemlerini de sı nırlandır-mı ştır. Diplomalarını almaktan öte gerekçeleri olsaydı, dün ya üniversiteleri ve büyük şirketler, daha okullarını bitirmeden on-ları kapma yarı şına girerdi. Başvurabilecekleri dünya üniversiteleri, şirketleri ve çalı şma alanları, kütüphanelerindeki katalog-larda gizlidir. Katalogl arın yerlerini ö ğrenmeyi bile düşünmez-ler. Bo ş zamanlarında büyük şirketleri ara ştırmayı gereksiz gö-rürler; çünkü bunları yaptıracak gerekçeleri yoktur. Şimdi kamu sektörü, kendisinden i ş arayan yüz binlerden kurtulmaya çalı şıyor. Nasıl bir i şi nerede bulaca ğım, niçin i ş bu-laca ğım? Gerekçelere adanmayan her dakika, soka ğa salınan ge-rekçeler tarafından çalınacaktır: Gerekçesiz gününüzün bir kıs-mını ded ikoduculara, bir kısmını magazin sunucularına, bir kıs-mını da at yarı şçılarına kaptıracaksınız. d) Ruhsal Hedef Ruhumuz, bizi hedeflerimizin "gerekçelerine" ula ştırmak için 24 saat aralıksız çalı şır. Ruhumuzun hedefi, aklımızın hedefi de ğil, hedefimizin gerekçeleridir. Yaşama gerekçemiz, "bilginli ğe ula şmak" olsun, Bize göre, bilginli ğin yo-lu üniversiteyi okumaktan geçer. Oysa ruhumuz, üniver- site e ğitiminin, gerekçemize götüren binlerce yoldan sa-dece biri oldu ğunu bilir. O, üniversiteye de ğil, bilginli ğe odaklanır. Zihinsel zekamızla üniversite okuruz; ama ruhsal zekamızla bilgin oluruz. Yaratıcı Kudret, şu veya bu sebeple, üniversite kapılarından kovulmam ıza izin verebilir. Biz o kapıdan veya bulabi-lece ğimiz bilgi kapılarından vazgeçmedi ğimiz sürece, ruhumuz da vazgeçmeyecektir. Hayatımız üniversiteye çevrilecek, gere-kirse bizim için özel bir üniversi te yaratılacak; gelece ğimiz di-ledi ğimiz "bilginli ğe" mutlaka ta şınacaktır. Aklımıza güvenmekle yetinirsek yanılırız: Evrenin S ahibi kimi-lerini üniversitede okutmadan e ğitmi ştir. Kimilerini sermayesiz-ken zenginle ştirmi ştir. Kimi komutanları silahsızken zafere ula ş-tırmı ştır. Tarih bunların örnekleriyle doludur. Zihinsel zekamızla üniversite okuruz; ama ruhsal ze kamızla bilgin oluruz. Donan su demiri parçalıyor. Bedeninizi ba ğlayan betonu par-çalayacak ruh, gö ğüs kafesinizde gizleniyor. Çıkarın onu açı ğa! Çı ğlı ğını duyun; çı ğlı ğını, şimdi sizi gözleyen Sınırsız Şefkat'e duyurun! Bir insanın hayatında asıl devrim yapan hedef; zihi nsel hedef de ğil, ruhsal hedeftir. Zihinsel hedef yıllar sonrasına bakar, şu anda yapılması gerekenleri ihmal etme e ğilimindedir. Ruhsal hedef ise her saniyeyi doldurur . Her anın içinde ona katkı sa ğlayacak malzemeler arar. Ruhsal hedefi olmayanların yirmi yılda ula şacakları sonucu, ruhsal hedefi olanlar bir kaç yıld a elde edebilirler. Ruhsal hedef ise niyetlerinizdir, gerekçeleriniz-di r. Ru unuz, gerekçelerinize çözüm bulmak için kendisi ne ula şan milyonlarca bilgiyi aralıksız tarar. Be ş duyunuzdan gelen içerikleri, meleklerin ilhamlarını, insanların telepatik mesajlarını,beyni nizde ça ğrı şımları, ruyalarınızı, hayallerinizi; hatta şeytanın vesveselerini bile tarar. Hsal ru em ku şatan bilgiler akı§mazl. beyninizi Amerikalıların dünyayı ku şatan 'Echelon' dinleme sistemini duymu ş olmalısınız. Yazılanlara göre Echelon, dünyadaki tü m telefonları dinleyebilmekte, teleks, faks ve internet ileti şimlerini tarayabilmektedir. Aranan kelimeler Echelon sözlü ğüne kaydedilmekte ve bilgisayarlar, bu kelimeleri milyarlarca mesaj arasından tarayarak sıralamaktadı r. Bu müthi ş kulak, şimdilerde 10 üs'de ve dünyanın etrafında dönen yüz lerce uydudan olu şuyormu ş. Đnsana korkutucu geliyor; oysa ruhumuzun yaptı ğı tarama, böylesi bir taramadan çok daha müthi ştir, inanılmazdır. Elias Howe'un, diki ş makinesinin ikinci i ğnesini rüyasında ke şfetmesinin; Einstein'in, rölativiteye hayal kurarken ula şmasının; Ar şimed'in suyun kaldırma

Page 30: ruhsal zeka

gücünü banyo yaparken fark etmesinin nedeni budur. Bilgiler, içinizde ve dı şımzda uçu şuyorlar: Onlar önünüzde uçu şan hava molekülleri gibidirler. Ruhunuzla dinlemezseniz, ruhsal evreni ku şatan bilgiler beyninize akı şmazlar. Ruhunuz, gerekçelerinizle ilgisiz bilgilerle me şgUlolmuyor ve bu yüzden hayatınızı ku şatacak ke şifleri kaybediyorsunuz. Gazetelerde ilk okul mezunu kaşiflerin haberleri dikkatinizi çekmiyor mu? Beyniniz in daha iyilerini keşfedemeyece ğini sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Derinlerdeki uyanık bilince görev verirseniz, sizin için çalı şacaktır. Ruhunuz edindi ği tüm bilgileri gerekçelerinize çözüm bul-mak için sorgular. Niyetinizi destekleyecek bilgi bulursa, dikkatinizi uyarır, onu bilincinize ta şır ve tepkinizi gözler. ilgilenmezseniz, bir ke şfin anahtarı olabilecek o bilgiyi çöpe atar. iıgilenirseniz ona sarılır. Çok ilgilenirseniz, ona tüm gücüyle sarılır; onu sürekli hatırlatır, sürekli ku llanır ve ondan anlam versiyonları üretir. Kanserli hastanın, kalabalı ğın içinde kanserden söz edene birden kulak kesilmesinin nedeni budur. Yüzlerce kitaba birden b akarken, raflardaki bir tanesine bu yüzden yönelirsiniz. Bilgisayarımın ba şında yo ğun çalı şırken, çevredeki konu şmaları duymuyordum. Bir ara "nazar" kelimesi geçti. Derhal ba şımı çevirip, "Nazar mı dediniz?" diye sordu ğumda, kahkahalarla güldüler. Bu kelimeyi duydum; çü nkü kitabımın bir bölümü nazarla ilgiliydi ve bu konuda edinebilece ğim her bilgiye ula şmayı içtenlikle arzuluyordum. Derinlerinizdeki uyanık bilince görev verirseniz, s izin için çalı şacaktır. Emrederseniz size hizmet edecektir. Derin bilincini zin deste ğini, gerekçeli eylemleriniz sayesinde alabilirsiniz. Psikologların ve ki şisel geli şim ustalarının anlatımlarından, de-rin bilincin hedeflerimize hizmet eden bir asker ibi çalı ştı ğını okumu ştum. Bence, biraz farklı; o sadece "gerekçelerimize" itaat eden bir a skerdir. Niyetlerimizle çarpı şsak bizimle sava şırlar. Niyetlerimiz açısından derin bilincimizin komutanıyız; ama gerekçelerimize sevk edildi ğimiz yolda o, bizim komutanımız olur. e) çevresel Emir Parapsikolojinin ilgi alanına giren telepatik ve ps ikokinezik ileti şimlerin kayna ğı gerekçelerimizdir. insanların ruhsal ortama yaydı kları mesajların çekirdek içeri ğini, o insanların dü şünceleri de ğil, dü şüncelerini dayandırdıkları niyetleri belirler. Yetim bir çocu ğa yardım etmek istiyorsunuz; ama .ye-timi nerede bu laca ğınızı bilmiyorsunuz. Niyetinizi güçlendirerek ısrarınızı sürdürüyorsunuz. Birkaç gün sonra, \ belediye otobüsünde tanı ştı ğınız çocu ğun, aradı ğınız yetim oldu ğunu fark ediyorsunuz. Niyetleriniz, sizi aradı ğınız ki şi-nin yanına gizlice sürükleyecektir. Oraya gitti ğinizi sanıyorsu-nuz; oysa oraya gönderiliyorsunuz. Karaka ş Çoraplarınm üreticisi Ala şehirli Ahmet Karaka ş'ın hi-kayesini aktarayım: On milyon nüfuslu istanbul'a gidiyor. Bir sü-redir, aklında eski bir akrabası var, izini kaybetmi şler. Kalbinde onu bulma niyeti var; ama nereden nas ıl bulabilece ğini bilmiyor. Bir sokakta yürürken, kö şede oturan ya şlı adama selam veriyor. Ba şka bir adresi soracaktır. Birazdan ö ğreniyor ki, yıllardır aradı- ğı adam, ummadı ğı sokakta selam verdi ği bu adammı ş. Niyetlerimiz, ruhsallıkları yüksek insanlar ve ruha n'iler ta-rafından algılanabilir mesajlardır. Sıradan insanlar onları bilinçli algılayamasalar da, onlardan etkilenirler. içinizden çok canlı çıkıyorlarsa, kilometrelerce uzaklardan bile algılanabilir-ler. Çok iyi iseniz, iyilerin rüyalarina girersiniz. Güzellik güzelli ği, çirkinlik çirkinli ği çeker. Gerekçe de ge-rekçeyi çekmekte; gerekçelerinize paralel dü şünen insanlar, üretti ğiniz manevi cazibe ile size doğru çekilmektedir. Siz de sorununuza çözüm olacak in sanlara veya mekanlara içten içe itilmektesiniz. E ğer büyük bir insanla tanı ştırılırsanız, bu tesadüf de ğildir; hak etmedi ğiniz bir hediye de de ğildir. Hak etmenizi sa ğlayacak bir şeyler yaptınız: Bir şeyleri çok içten dilediniz; ilahi Rahmet de kalbini zi kırmadı. Eylemlerinize' büyük niyetler ba ğladı ğınızda, şiddetli destekler göreceksiniz.

Page 31: ruhsal zeka

2. GEREKÇENĐN FAYDALARI Eylemlerinize büyük niyetler ba ğladı ğınızda, şiddetli destekler göreceksiniz. Engellerinize gerekçeleriniz ka-dar m eydan okuyacaksınız. i şte gerekçenin sonuçları: a) De ğeri Yükseltir Eylemlerimizin de ğeri arkalarındaki niyetler kadardır: "Ameller niyetlere göredir. Ki şi için ancak niyet etti ğinin kar şılı ğı vardır.20" 20 Hz. Muhammed (asrn), Buhari, Đman:4ı; Müslim, Đmare:155 Hayatta dengesizlik bo şlukları görürsünüz: Birisi ibadet eder ve bo şa gider; di ğeri uyur ve ibadet yazılır; adalet ararsınız. Eğer eylemlerin ardındaki niyetleri de hesaba katabil seydiniz, bo şlukların çoğunun doldu ğunu görecektiniz. Her eylem bir tohumdur; onun prog ramını suretindeki ihti- şamında de ğil, özündeki niyetinde arayacaksınız. Görünüme aldanmamalısınız: Minicik incir çekirde ğinden kocaman bir a ğaç çıkıyor; ama kocaman bir patatesten bir avuç ot ye şeriyor. Küçük karıncanın minicik gözya şı, susuz kalmı ş vadinin semasına bulutların gönderilmesine yetebil ir. Ama Firavun'un kocaman saltanatı, tahtını devirmekle gö revlendirilen bebe ği (as) durdum . : Eylemlerinizin sonuçları ne kadar olacak? Bilemem; siz bilebilirsiniz. Niyetleriniz kadar, gerekçeleriniz kadar, içtenli ğiniz kadar, yapmak istedi ğiniz kadar, ruhunuz kadar, isteyebildi ğiniz kadar. Tüm evren kadar isteyemez misiniz? Bizim için belki de ebedi hayat yaratılmayacaktı. A ramızdan bir tek insan, nuru ilk yaratılan insan (asm) çıktı; sonsuzlu ğu istedi. Bizim adımıza, sonsuza dek yaşamayı diledi. Bu yüzden bizim için yaratılan sonsuz lu ğa hazırlanıyoruz. Bir dua ancak bu kadar büyük meyveye çekirdeklik yapabi lirdi. Yetim çocukları korumak istediniz. Gücünüz sadece i ki çocu ğu korumaya yetiyor. Bu iki yetim çocu ğa destek olurken, gerekçenizi iki şekilde yapılandırabilirsiniz: "Ben iki çocu ğu korumayı içtenlikle istiyorum." ve "Ben tüm yetim çocukların korunmasını içtenlikle istiyorum." Birinci gerekçenizin sonucunu alırsınız. Ama sizden ba şka: kimse ne yaptı ğınızı bilmez ve sadece iki yetim çocu ğa faydanız dokunur. Gerekçenizi ikinci şekilde yapılandırdı ğınızda, niyetiniz ruhunuzu, duygularınızı, dilekler inizi farklı yapılandıracaktır. : Çevrenizdeki insanlara örnek olmaya yönlendirilecek siniz. Sizden etkilenen yüzlerce insan yetim çocuklara yardımcı olmak istey ecektir. Niyetiniz sadece gücünüzle sınırlı olursa, sonucun uz da gücünüz kadar olacaktır. Gücünüzü a şan niyetler geli ştirirseniz, dı şarıdaki güçler etki alanınıza girecektir. : Niyetiniz sadece gücünüzle sınırlı olursa, sonucunu z da gücünüz kadar olacaktır. oldu ğunda dünyadaki kar şılı ğının da nispeten büyük olaca ğı ke-sin. En önemlisi, ebedi hayata inanıyorsanız, elde edece ğiniz so-nuç çok daha büyük olacaktır. Bir yetime yardım ederken, tüm yetimlere yardım etm eye ni-yet eden, tümüne yardım etmi ş gibi kabul ediliyor. Şu söze ye-niden bakın: "Ameller niyetlere göredir. Ki şi için ancak niyet etti ğinin kar şılı ğı vardır.,,21 21 Hz. Muhammed (asm), Buhari, Đman:41; Müslim, Đmare: 155 Bir iyilik yapmaya niyet etmi şseniz tüm insanlı ğı hedefleyin; yaptıklarınız, elden ele, dilden dile dola ştırılacaktır. Adam bir ak şam vakti yemek yerken, Afrika'daki aç çocukların ça resizli ği hayaline takılır. Artık yiyemez, hıçkırıklara bo ğu lur. O çocukları kendi çocukları yerine koyar. Đçtenli ğiyle "Elimden gelseydi de o çocukları doyurabilseydim" diye inler. E ğer derhal elinden gelen bir şeyi yapmı şsa, müthi ş bir hazine kazanmı ş; defterine, kalbinden geçenleri yazılmı ştır. Bazılarına cennet kapılarını çaresizlik-leri açmı ştır. ) Büyük ba şarılarına bakan bazı insanlar, eylem defterlerini g ördüklerinde şoka girecekler: "Nerede yaptı ğım iyilikler!" diye feryat edecekler. Kar şılı ğında bekledikleri menfaat iyiliklerini silmi ş, gıybetleri sermayelerini eritmi ş; iflas etmi şler, haberleri yok.

Page 32: ruhsal zeka

Başkası, hatalarının pi şmanlı ğı içerisinde iyi niyetler geli ştir-mi ş; defalarca tuza ğına dü ştü ğü nefsinin kötülükleriyle sava ş-mı ştır. Sonunda, içinden Cehennem fı şkırmasını bekledi ği eylem defterinin sayfaları arasından, semaları ku şatan Cennet çıkmı ş-tır. Az iyilik yapmı ştı belki; ama büyük içtenliklerle yapmı ştı. Üstelik iyilikleri sıfırlayan gıybetten kaçmayı da başarmı ştı. Oynayaca ğımız rolün yüksekli ği, adanaca ğımız ideallerin büyüklü ğüne ba ğlı olacaktır. Akrabalarını dü şünen, akrabaları kadar; insanlı ğı dü şünen insanlık kadar büyüktür. b) Sonuçları Ço ğaltır Gerekçelerin çoklu ğu, çalı şmanın sonuçlarını ço ğaltır. Ay-nı topraktan milyonlarca farklı bitki ye şerebildi ği gibi, aynı ey-lemden yüzlerce farklı sonuç çıkabilir. Bir a ğaç dikmenizi sa ğlayacak muhtemel gerekçeler: Ku ş-lar yuva yapsın, meyvelerinden yesinler, hayvanlar yapraklarıyla bes lensin, gölgesinde serinlesinler, yapraklarının u ğultusunu dinlesinler, erozyonu engellesin, kaynak sularını b eslesin, iklimin de ği şmesine katkı sa ğlasın, rahatlatıcı ye şillik olsun, oksijen üretsin, beni hatırlatacak bir eser olsun, ye-ni a ğaçlar için tohumlar yeti ştirsin, di ğer insanlara örnek olsun, kırsal arazi de ğerlensin, ho ş bir me şguliyet ol-sun... Eylemlerinizin gerekçelerini büyüttü ğünüzde, ruhu-nuz heyecanlarla sarsılır; vücudunuzu o araziye sürük-ler ve o a ğacı diktirir. Di şlerinizi fırçalamaktan büyük sonuçlar üretebilir mi siniz? Mesela o saniyelerinizi Peygamberi taklit etti ğinizi dü şünerek ibadete çevirmeyi, a ğız kokusunu gidererek e şinizle aranızdaki sevgiyi beslemesini, görece ğiniz saygıyı beslemesini ister misi-niz? Sıradan bir eylem ve yü zlerce sonuç... Bir avuç topra ğın aynı maddelerini kullanarak binlerce farklı bitk i yaratan Kudret, görüyorsunuz ki, yarattı ğı tek topra ğa bin-lerce farklı gerekçe yüklemi ştir. Biz de, onun evrende yaptı ğınıtaklit ederek, bir tek eylemin binlerce farklı sonuç üretmesini sa ğlayabiliriz. Başarıların Durdu ğu yer,gerekçelerin bitti ği yerdir. c) Yükseli şi Belirler Bazıları hızla yükselirler ve sonra da hayatlarının sonuna kadar orada dururlar. Başarıların durdu ğu yer, gerekçelerinin bitti ği yerdir. Kimse, ya şama gerekçesinden yukarıya çıkamaz. Bir tezgahtar sadece geçimini temin etmek için çalı şırdı. Bu yüzden on yıldır tezgahtarlıktan yukarıya geçemedi. Ama bir arkada şım sokaklarda pantolon satardı. Her pantolon satı şında, gelecekte patronlu ğunu yapaca ğı ma ğazanın gerektirdi ği yete-nekleri biriktirdi ğini dü şünürdü. Aradan 15 yıl geçti ve şimdi o, büyük bir ma ğazanın patronlu ğunu yapıyor. Yüz metreyi hedefleyen sporcu maraton ko şamaz. Hayatımıza o kadar büyük bir gerekçe bulmalıyız ki, tüm ömrümüz ona ula şma çabasıyla geçsin. O kadar yüksekte olmalı ki, ona ula ştı ğımız an, artık dünyada i şimizin kalmadı ğı, dünyadan ayrılmaya razı oldu ğumuz an olsun. Az sayıda ö ğrenci, üniversitede okudukları yıllar boyunca mezun iyetten sonra neyi nasıl yapaca ğına ili şkin planlar yapmı ş ve giri şimlerde bulunmu ştur. Sadece onların ufku yükseltilecektir. Onlar diploma larını almadan ön-ce, kapı şılırlar. Gerekçesi olmayanların, gerekçelerle ku şatılmı ş evrende yeri yoktur. Bilirsiniz, sizinle dost olmak isteyen ki şi sizde mutlaka ortak bir taraf bulmu ştur. Evrenin sizinle dost olmasını istiyorsanız en büyük ortak y öne sarılın, gerekçeye. Sonra ortak kalbe sarılın, sevgiye. Sonra ortak davranı şa sarılın, yardımla şmaya. Sizinle dost olmak isteyen, sizde ortak bir taraf b ulmu ştur. Yüksek niyetlerle ya şarsanız, terk edilir misiniz? Evet, sadece gerekçes iz insanlar tarafından. Ama onlar kalpsizdirler; kalps izlerden kopmak sizi üzer mi? Onlar sizinle alayederler; Colomb'la da, Einstein'l a da hatta en büyük insanla (asm) da alay etmi şlerdi. Dalga geçerler, gün gelir meydan okursunuz. "Vay be, aramızda dahi varmı ş!"!me demezler. "Zaten basit şeyler, biz de biliyorduk" derler. Bir yıldıza, kendisine meydan okumaya kalka n ate ş böce ğini önemsememesini öneririm. Tüm geceler, yıldızlarla d ost olmak isteyen a şıklarla doludur. :

Page 33: ruhsal zeka

3. YAPILMASI GEREKENLER Gerekçelerimiz sa ğlam mı, birbiriyle uyumlu mu, do ğru mu, kapsamlı mı, gerekti ğinde düzeltme yapabiliyor muyuz? a) Sa ğlamhk Sağlam gerekçe, "niçin" sorusuna cevap verir: Eylem- R uhunuza den ve hedeften ayrılır: Eylem Hızlı Okuma Kursuna gitmektir. Hedef hızlı okumayı ö ğrenmektir. Ama gerekçe, "kısa zamanda daha çok bilgi" edinmekt ir. söylersenh Kimi ö ğrenciler ders çalı şırken sadece sınavlarda ba şarılı olmayı dü şünüyorlar: Gerekçeye de ğil, hedefe odaklanıyorlar. Di ğer deyi şle, ruhsal zekalarını ihmal edip, zihinsel zekalarıyla yetiniyorlar. Oysa ders çalı şmak hayatta ba şarılı olmak için temel atmaktır. : Neden "ders çalı şmayı" böylesine büyük bir gerekçeye ba ğlamak varken, tüm emekleri iki ay sonraki sınava ba ğlayaca ğız? Đki ay sonraki sınav bu kadar zorlu ğa de ğer mi? Oysa hayatta ba şarınızı sa ğlayaca ğını ruhunuza söylerseniz, ruhunuz sizi bu sabaha: kadar çalı ştıracaktır. Ruhunuza her gün aynı şeyi söylerseniz, size her gün aynı şeyi yaptırır. : Matematik ö ğretmenimiz Cuma hocanın sözü kulaklarımda çınlıyor: "Çocuklar, yüksek not için de ğil, ö ğrenmek için çalı şın." Sınav için çalı şırsanız, belki geçersiniz; ama, alın teriniz ba şka bir i şe yaramaz. Ö ğrenmek ve bilgilerinizi kullanabitmek için çalı şırsanız, sınavı geçece ğiniz gibi, bilgiyi yüzlerce farklı alanda kullanabileceksiniz. Gözlerimiz kapalı, girdi ğimiz kuyunun görmedi ğimiz gelece ğine yürüyoruz. b) Uyum çatı şan gerekçeler çabaları sonuçsuz bırakır: Yaratıcımı z ev-reni farklı gerekçeler arasındaki uyumla yaratmı ştır. Her şeyi kaplayan kendi gerekçesinin altında iki gerekçeyi bulu şturur: Si-zin gerekçeniz ve sizinle etkile şimli davranacak olanların gerekçeleri... Di ğerleriyle gerekçe uyumu/çatı şması: Benim kalbim bu ki-tapla sevgiyi yaymak istiyor. Gerekçemi ba şarmı şsam, nefreti yaymak isteyen, bu kitabı okuyamayacak ; istese de/bir şekilde okuması engellenecektir. E ğer birisi sevgiyi ya şamak istiyorsa, bunun için bir kitaba ihtiyacı olacaksa, bu veya bir ba şkası ona sunulacaktır. Di ğerleriyle gerekçe/eylem uyumu/çatı şması: Delikanlı hürriyetine aşıktır(gerekçe) ve i şe ihtiyacı vardır(eylem). Kendini hür hissedebilece ği bir i ş aramakta; memur olmaya çalı şmaktadır. Tüm çabaları bo şa çıkar; çünkü esareti, sınırlı ya şamayı ve idealsizli ği gerektiren me-murluk, ya şama gerekçesiyle çatı şıyor. Kararını de ği ştirir; i şpor-tacılık yapar; iki yıl sonra kendi i şyerini açar. Kendisiyle gerekçe/eylem uyumu/çatı şması: Genç bayan, sevdi ği delikanlı ile temiz bir evlilik istiyor. Oysa delikanlımn geçmi şteki kusurları onu gelecek yıllarda katil yapacak. Kaderin Sahibi, yakında cez alandırılacak kocanın e şi olmayı hak etmeyen bu kadının evlili ğini engelliyor. Manevi tehlikeler kadına gösterilir, rüyasında uyar ılır. Belki de ya şlı bir dede kılı ğında yanından geçen Hızır(as) ona ö ğüt ve-rir; anlamaz, uyarıları dinlemez. Vicdanını kapatır, içtenli ği ni terk eder, öfkelenir ve gerekçe-sini de ği ştirir; "Sonucu ölüm de olsa, bu evlilik olacaktır" der. Et rafındaki koruyucu kale geri çekilir. Evlenir; iki yıl sonra bir katile kaçtı ğını anlar; ama, bo şanmaya fırsat bulamaz. Bizler güçsüz insanlarız. Gözlerimiz kapalı, girdi ğimiz kuyu-nun görmedi ğimiz gelece ğine yürüyoruz. Bastı ğımız zemin bir tuzak mı, çukur mu bilmiyoruz. Taksimize aldı ğımız yolcu beyni-mize silah dayamaya mı hazırlanıyo r? Oca ğımızı, can kazandırdı ğımız çocu ğumuz mu söndürecek? Bilmiyoruz? Nasıl korunaca ğız? iyi gerekçelerimizle. Yanılabiliriz; sarıldı ğımız ip bir yılan olabilir. Hiç önemli de ğil. Niyetlerimiz tertemizse, içtenli ğimize ve "Yüksek Ahlakımıza sarılıyorsak, biz koru-naca ğız. Nasıl mı? Bazen sınavı kaybederek, bazen dep-resyona girerek, bazen ihanete u ğrayarak, bazen co şarak ve alkı şlanarak. c) Do ğruluk Gerçek niyetimizi çok iyi bilmeliyiz. isteklerimizl e gerek-çelerimizi karı ştırmayalım.

Page 34: ruhsal zeka

Seminerde ö ğrencilere sordum: "Kim zengin olmak ister?" Kimse e l kaldırmadı. Zengin olmayı nasıl istemezsiniz? Evrenin Sahibi ze ngindir ve insanlara vermek istiyor. Sıradan bir hayat ya şamak sizi daha mı güçlü kılıyor? Soruyu de ği ştirdim: "Kim muhtaçlara, çaresizlere, kimsesiz-lere yardım etmek için zengin olmak ister?" Bu defa herkes el kaldırd ı. Anladım ki, zenginlik, onu kötü kullanan zenginlerin yaptıklarıyla özde şle ştirilmi ş. "E ğer zengin olup, cimrilik yapa-caksam, malımı koluma, malı Onla üstü nlük taslama gibi küçülten tutumlara ba şvuracaksam, fakir kalayım daha iyi" şeklinde dü şünüyorlar. Gerekçelerinde haklılar; ama gerekçelerini yanlı ş yapılandırdılar. Zenginlik insanı cimrili ğe mahkum etmez. Cimri-lik, insanın ki şisel tercihidir. Zenginlik mutluluk da de ğildir. Ya-ni araçlarla amaçları karı ştırıyoruz; fakat Kaderin Sahibi karı ştır-mıyor. insan, istedi ğinin derdine çare olup olmadı ğını bilemeyebilir; ama, istedi ğini yaratan Kudret, verdiklerinin ne i şe yarayaca ğın-dan haberdardır. . d) Kapsayıcılık Gerekçelerimiz tüm gelece ğimizi kapsamalıdır. Yarın için istediklerimiz, erte si gün istemediklerimiz haline gelebilir. isteklerimizin ve eylemlerimizin sonucunu de ğerlendirir-ken tüm hayatı dikkate almalıyız. Çünkü asıl gülen son gülendir; asıl ba şarı, ba şarıyla biten başarıdır. Ba şarılı bir hayat intiharla bitmi şse, ba şarısız bitmi ştir. insan, gerekçelerini belirlerken, yalnızca kendi du ru-munu ve şimdiki şartları dikkate alır. Oysa ya şayaca ğı hayat, di ğerlerinin hayatlarıyla birlikte yoğrulacak ve sonsuz gelece ğe uzanacaktır. Kaderin Sahibi, geçmi şten gelece ğe tüm bir ömrü, açıktan gizliye tüm niyetleri, bir ki şiden her ki şiye tüm yaratıkları dikkate alarak karar verir. Uygun gördü ğünüz yere dikti ğiniz a ğacın 30 yıl sonra baraj altında kalacak olan yerini de ği ştirme şansınız yoktur. A ğacın cinsi kadar, dikildi ği yer ve zaman da çok önemlidir. Göremedi ğiniz, bilemedi ğiniz boyutlarda nasıl yönlendirilece ğinizi, niyetlerinizle şekillendirirsiniz. Şimdi istedi ğiniz şey, gerekçenize uygun görünebilir; ama yıllar sonra gerekçenize uygun olmadı ğını görebilirsiniz. Gelece ğe yönelik tahminlerimizin zayıflı ğı ölçüsünde, gerekçelerimizin kapsamı daralacaktır. Yaradanımız bir istedi ğimizin kar şılı ğını bu hikmet nedeniyle yaratmayab'ilir. Onu hak etmi ş oluruz; şimdi lehimizedir; oysa gelecekte aleyhimize ola-cak tır. Bir arkada şım iyi bir mesle ğe tutunmak istiyordu; girdi ği ilk i ş sınavını kaybetti ve çok üzüldü. Onun bazı okul arkada şları o sı-navı kazanmı ş ve i şe başlamı şlardı. Sınavı kaybeden arkada şım bir yıl sonra, daha iyi imkanlar sunan bir ba şka mesle ğin sınavı-na girdi ve kazandı. Bir yıl boyunca çekt i ği üzüntüsü dinmi ş; "daha iyi bir i şe girebilmemi sa ğladı ğı için iyi ki önceki sınavı kaybetmi şim" demi şti. Daha ilginci şu oldu: Kaybetti ği sınavı kazanan arkada şları be ş yıl sonra kurumlarından ayrılmanın yollarını aradılar; bazıla rı istifa etti; başarabilenler ba şka kurumlara geçti. Çünkü ba şlangıçta şartları iyi olan o kurum, zaman içinde tamamen bozu lmu ş, oradaki uzman kadro Bakan tarafından ideolojik nede nlerle da ğıtılmı ştı. Şimdi Gerçekten ba şarıyı hak etmi ş bir insanın yolunu açmak isteseydiniz, gelece ğinin karanlık oldu ğunu bildi ğiniz bir i şe girmesini te şvik eder miydiniz? iyilik yapıyorsunuz, aldatılsanız, bir insana verec eğiniz imkanın ilerde nasıl kullanılaca ğına bakmalısınız. : Bir yerlerde önünüze aniden bir da ğ çıkarılırsa, bir uçurumun kenarına geldi ğinizde önünüze müthi ş bir köprü kurulursa, orada iyi dü şünün. Yükseliyorsanız veya çöküyorsanız, arkada gizlenen gerekçeyi arayın. Bir sorun çıktı ğında hemen şöyle dü şünürüm, : "Nerede hata yaptım?" Sadece eylemleri de ğil, niyetlerimi, gerekçelerimi ve kalbimden geçenleri de sorgularım. : Gerekçelerimizin şimdiki sonuçları bizi aldatmasın. iyi sonuçlar elde etmek isterken aldı ğımız sonuç, şimdi kötü görünebilir. Bekleyelim, asıl sonuç yakın da gelecek ve yaptı ğımızın ne kadar isabetli oldu ğu bize gösterilecektir. : e) Düzeltme Niyetler aniden de ği şirse, sonuçlar da aniden de ği şebilir.

Page 35: ruhsal zeka

Bir sorundan kurtulmanın ilk adımı, olu ş biçimine yönelik tedbirlerden önce, gerekçelerine yönelik tedbirler almaktır. Perde ard ında gizlenen hangi niyetten ve gerekçeden kaynaklandı ğını bilmedi ğimiz'sorun, ne yaparsak yapalım, ba şka yerlerden patlayacaktır. Lise ö ğrencisiyken bir tükenmez kalemi çok sevmi şim. Kalem kayboldu. Bir yıl boyunca üzüldüm. Bir gün şöyle dü şündüm: "Yaratıcım a şırı sevdi ğim kalemi elimden alarak beni cezalandırdı." O'ndan af diledim ve son defa kalemi isteyerek, artık üzülmem eye karar verdim. Ertesi gün kalemi okulda haritaların yanında buldum. Kayboldu ğundan beri kullanılmamı ş; sanki bana iade edilmek üzere bekletilmi şti. Yeni otomobilimizi, ilk gün çocukça bir sevinçle a lıp ak şam vakti evimize yöneldim. Araba bozuldu, yolda kaldım; gece saat 01 .00'e kadar u ğra ştım. Araba çalı şıyor, yine duruyordu. "Bana bozuk bir araba sattıla r!" diye satıcıları suçluyordum. Taksicilerden, benzinciden aldı ğım yardım i şe yaramıyordu. Arabayı yolun ortasında bırakamıyordum, çocuklar halimi mer ak ediyorlar diye üzülüyordum. Sessiz bir ara sokakta, üzüntüden a ğlamaklı bir halde dü şünmeye başladım. Bu olay neden ba şıma geldi? Hatırladım, dünyayı dünya adına sevmek inançlarımla çatı şıyordu. Derhal niyetimi de ği ştirdim, hatamdan dolayı pi şmanlık duydum. Son kez denedikten sonra, arabayı bırakıp,g itmeye karar verdim. Araba çalı ştı ve eve gidinceye kadar bir daha durmadı. Đlk gün bana ecel terleri döktüren bu araba, yıllar boyunca bir daha böyle bi r zorluk ya şatmadı. Niyetler aniden de ği şirse, sonuçlar da aniden de ği şebilir. 4. GEREKÇESĐZLĐK Eylemlerinizin gerekçesi yoksa, bir yı ğın çabayı bo şa harca-mı ş olursunuz. Muhtemel sonuçlara bakalım ve gerekçesiz ya şa-maya de ğer mi, karar verelim: a) Faydasızlık Fayda gerekçede gizlidir. Salonumuza koydu ğumuz saksı çi-çe ğini yeti ştirme gerekçemiz, ona baktı ğımızda bizi mutlu et-mesiyse, ona bakarız ve bizi sevindirir. E ğer derin bilincimize böyle bir gerekçe yüklememi şsek, ona bakmayız ve varlı ğından sevinç duymayız. Yola çıktı ğımızda, nereye niçin gide-ce ğimizi bilmiyorsak, sokaklarda saatlerce rasgele dola şı-rız. Gerekçesiz eylem köksüz a ğaç gibidir; çabamıza ra ğmen kütük kalır. A şkların çoğunun kısa sürede sönüp gitmelerinin nedeni, sa ğlam gerekçelere dayandırılma-mı ş olmalarıdır. Ö ğrenmek için okumayan, ezberleyebi-lir; ama öğrenemez. b) israf 1987 yılında Ankara'nın Ulus semtinde kalıyor, okul servis otobüslerine giderken ismetpa şa Mahallesindeki bir sokaktan ge-çiyordum. Orası, her sabahın ak şamına kadar yüzlerce genç ve bilekleri güçlü insanl arla dolu oluyordu. Sokak eski Amerikan filmlerinde-ki T eksas imajını andırıyordu. Tüm sokak boyunca her taraf kah-vehanelerle dolu, h erkes çay içiyor, hınca hınç dolu kahvehane-lerde eski Türk filmlerini izliyorla r. Yoldan geçerken, Türk filmlerindeki kadınların çı ğlıklarını, silah seslerini duyuyorum. Bazı-ları sokakta tombala çekili şi yapıyor. Orada Anadolu'nun genç, fakat e ğitimsiz yüzünü gördü ğüm her gün, o genç insanlar için üzülürdüm. Neden o rada bekle ştik-lerini sordum: i ş arıyorlarmı ş. Birileri gelecek, aralarından seçim yapılacak ve o günlük yevmiyesini çıkaranlar, şanslı azınlık ara-sına dahil olacaklar. Bir kamyonet yakla ştı: iri yarı bir adam, "sen, sen" diyerek i şaret etti ğinde, seçilenler kamyonete biniyorlardı. Bazıları "abi be n de geleyim" diyerek kamyonetin kasasına yapı şıyordu. Ayda ortalama 011 gün i ş bulabiliyorlarmı ş; di ğer günlerde zamanlarını orada çürütüyorlar. Kimilerinin da ğlardaki evlerinde sevimli e şleri ve kendilerinden ekmek parası bekleyen çocukları var. Bir insan, kendi yeteneklerine yatırım yapamadan, bilgisini ve tecrü besini geli ştirmeye adanamadan, sorunlarını a şmasını nasıl bekleyebilir? Daha iyi ne yapacaklarını bilemedikleri için orada bekle şiyorlar. Çünkü daha iyi ne yapabileceklerini merak etmiyorlar. Baz ılarına yol göstermek istedi ğimde beni dinlemediler bile. Yardım istemeyene kims enin yardım et-mesine izin verilmez. Bilmek istemeyenlere Kaderlerinin Sa -hibi ö ğretmeyecektir. (Ya şama gerekçelerimizi sınırlandır-dı ğımızda, hayatımızda yapacak bir şey bulamayız.

Page 36: ruhsal zeka

Çok yo ğun oldu ğunu dü şünen i ş sahibi bir arkada şıma, mü-kemmel bir gelecek yaşaması için ne yaptı ğını sordum. Zira ça-lı ştı ğı i ş yüksek bir kariyer vaat etmiyordu. Çok yo ğunmuş; ak şa-ma kadar çalı şıyormu ş, maa şlı i şinden ba şka bir şey yapamaz-mı ş. Akşamları ne yaptı ğını sordum; televizyon izliyormu ş. Geçi-mini sa ğlamak için günlerini harcadı ğı i şi sürdürürken, gelecekte farklı alanlara sıçrayabil mesi için bo ş zamanlarında ba şka i şler yapamaz mıydı? Bilgisayarı var ve hiç kullanmıyormu ş. CD'ler aracılı ğıyla ingi-lizce öğrenmesini önerdim. "Mükemmel ingilizce konu şsam bile bu ya ştan sonra ne i şe yarayacak?" dedi. "Hitabet sanatını ö ğ-ren" dedim. "Güldürme beni, bu ya ştan sonra hatip mi olaca- ğım?" dedi. Özel bir yetene ğiniz varsa, Kaderiniz onu de ğerlendirme ve hayatınızı ondan kazanma fırsatını size verecektir. insanın kendini geli ştirmesi için bo ş zamanlarında yapabilece ği yüzlerce i ş vardır. Hiçbir yerde kullanamasanız bile, hatip olmak, ba şlı ba şına bir onur de ğil midir? Ücret kar şılı ğı mütercimlik yapmasanız bile yabancı dil bilmek in sanı kendi ba şına de ğerli kılmaz mı? Yaşama gerekçelerimizi sınırlandırdı ğımızda, hayatı-mızda yapacak bir şey bulamayız. Derin bilincimiz eli-mizi kolumuzu ba ğlar, ilgilerimizi sınırlar. Bo ş zaman-larımız bombo ş geçer ki hayatın israfı budur. c) Zarar Sahabeler, Kuzman'ın kahramanca sava şmasını taktir et-mekte; oysa onun -gizli niyetinden haberdar olan Peygamber(asm), "O cehenne mliktir" demektedir. islam Peygamberinin söyledi ğinden habersiz sahabeler, a ğır yaralanan Kuzman'ın yanına yakla şıp, onu yaptı ğının kar şılı ğında şehitlikle müjdelemek istediler. Kuzman itiraz etti: "Ben sadece kavmimin yükselmesi için sava ştım. Ba şka bir şey için olsaydı, buralara gelmezdim." Sonra da, acısın a dayanamayarak, çanta-sından çıkardı ğı okla intihar etti. 22 22 Şaban Dö ğen, Altın Sayfalar, Gençlik Yayınları, 5.104-105 Niyetleri yüzünden iyilikten kötülük çıkaran insanl ardan ders almalıyız. Gerekçelerimin hayatımı nasıl yönlendirdi ğini göstermek için : size bir kaç örnek verece ğim: Kötü niyet, iyilikten, kötülük; yardımdan, ihanet; saygıdan, nefret üretecektir. 5. SOMUT DENEYĐMLER a) Görev De ği şimi Çalı ştı ğım büronun kendimi daha hür hissedece ğim, hedeflerim u ğrunda çalı şabilece ğim bir ortama dönü şmesini arzuluyordum. Bir gün ba şka bir büroya tayin edildi ğimi haber verdiler. Sürgüne u ğradı ğımı, büroda sevilmedi ğimi dü şünerek büyük bir üzüntüye kapıldım. Gönderildi ğim yerde çalı şmaya ba şladıktan sonra, hayatımın en büyük sıçrayı şını gerçekle ştirdi ğimi fark ettim. E ğer bu yeni yere gelmeseydim, tüm ideallerimi kaybetmeye zorlanacaktım. Nasıl yapaca ğınızı bilemeyebilirsiniz; do ğru sonuçlara ula şmak istiyorsanız, niçin istedi ğinize dikkat edeceksiniz. Yıllar sonrasının yıllar öncesinden belirlendi ği bir hayat ya şayacaksınız. Hedefimiz gerçekle şmeyebilir, oysa gerekçemiz, o yolla veya bu yolla gerçekle şecektir, b) Seminerler Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalı şmaya ba şladı ğımda mesle ğimi sorguladım. Tespitlerimi ve birikimlerimi genç dostlarımla payl aşabilece ğim ö ğretmenlik mesle ğini seçmedi ğime eseflendim. Hayatımın gerekçelerini yeniden yapılandırdım. E ğer Kaderimin sahibi bana fırsat verirse ö ğretmenlik yapacaktım, seminerler verecektim. Bu yen i anlamı ki şili ğimle bütünle ştirdi ğim gün-ler boyunca ne yapabilece ğimi bilmiyordum. Merhum Mustafa Ru şen hocamdan Hızlı Okuma E ğitimi aldık-tan haftalar sonra, bir sabah telefonum çaldı. Genç bir arkada şım, E ğitimciler Birli ği Vakfı'nda kendilerine Hızlı Okuma e ğitimi vermemi rica ediyordu. Şaşırdım, ben e ğitimci de ğildim. Kurs aldmız diye hemen kurs veremezsiniz. Yi ne de ısrarlarını kıramayarak, Vakıfta bir-likte çalı şmaya ba şladık. Guruplar

Page 37: ruhsal zeka

gurupları takip ediyordu; yap-tı ğımız tamamen gönüllü bir hizmetti; ama bu hizmet atmosfe-rinde, yetene ği çok daha ciddiye almı ş ve kendimi geli ştirmeye adamı ştım. Birkaç ay sonra telefonum yine çaldı. Bu defa DKD k u-rumunda hızlı okuma semineri vermemi istiyorlardı. Profesyonel olmadı ğımı söylememe ra ğmen a şırı ısrarların altında kaldım. Mustafa Ru şen hocamın te şviklerine de dayanarak seminerlere ba şladık. Zaman içerisinde ula ştı ğımız tespitleri ve uluslararası literatürdeki geli şmeleri inceleyerek, ö ğretim sistemini yeniden yapılandırdık. Kendi organizasyonlarımızla seminer-lerjmizi sürdürdük. G uruplar gurupları takip ediyor; seminerlerimizden 2500 ö ğrenci mezun oluyor ve binlerce ö ğrenci de anlattıklarımızı dinlemeye geliyordu. Kaderimin ben i gerekçelerime göre sevk edi şini hayranlıkla gözlemliyordum. Biz ne istedi ğimizi ve nasıl olaca ğını tam olarak bilmeyebiliriz. Ama niçin olması gerekti ğini bilmemiz kolaydır. Hedefimiz gerçekle şmeyebilir; oysa gerekçemiz, o yolla veya bu yolla gerçekle şecektir. Önce gerekçeyi belirlemeli, onun nasıl gerçekle şece ği konu-sunda kaderimizin sunaca ğı esnekli ğe güvenmeliyiz. Gerekçemi-ze tek bir yolla ula şmaya adanırsak, hayatımızı sınırlandırmaya kalkı şınız. Önemli olan insanlara ba şarıyı anlatmaksa, bunu gerçekle ştirmenin pek çok yolu olabilir. Nereye gidece ğini bilmeyen ki şinin nereden gidece ğini sorması anlamsızdır. Amerika'ya hiçbir otobüs gidemeyecekse, size oraya Avrupa'dan hangi otobüsle gidece ğinizi anlatamam. Eğer bana Amerika'ya nasıl gidece ğini ö ğrenmek isteyen bir yabancı olarak gelirseniz, size oraya havadan veya karadan varabil ece ğiniz alternatif yollar gösterebilirim. Bir niyeti gerçekle ştirmenin kırk türlü yolu olabilir. Girdi ğiniz tek yol kapalıysa, bırakın, kaderiniz sizi di ğer yoldan geçirsin. III.- NASIL GEREKÇEGÜCÜ? Gerekçelerin gücüne nasıl dayanacaksınız? 1. GEREKÇE GELĐŞTĐRME Şimdiye kadar sahip oldu ğunuz bilgi birikimini kullanarak geli ş-tirmek isteyece ğiniz alanlar belirleyebilirsiniz. Ne kadar büyük ya - şayaca ğınız, ne kadar büyük niyetlerle ya şadı ğınıza ba ğlıdır. Gerek-çe geli ştirmek için çe şitli yollar kullanabilirsiniz: a) Yetenek Arayı şı Güzel bir yetenek bulursanız, onu geli ştirmek için çalı şmanızı gerektirecek gerekçeler de bulabilirsiniz. Sadece bildiklerinizd en hareket edin; ne istiyor olabilirsiniz? Çok ya şamak için gerekçeniz yoksa, uzun ya şamazsınız. U ğ-runa adandı ğınız idealleriniz yoksa, evren yardımınıza ko şmaz. Ka-derin Sahibinden ne istiyorsunuz? Mükemmel bir hafıza: Bilgileri ö ğrenirken kaydedebilme. Ö ğ-rendi ğiniz her gerekli bilgiyi ömrünüz boyunca hafızanızda tutabil -me. Tanı ştı ğınız insanların isimlerini kolayca ö ğrenme. Çevrenizde uçu şan ve ilgi duymadı ğınız için kaçırdı ğınız çok önemli bilgileri anında yakalayabilme. Mükemmel bir mantık: Karma şık matematik i şlemleri, kalem kullanmadan yapabilme. Doğru ile yanlı ş arasındaki ayrımı anında yakalayabilecek keskin bi r kavrayı ş. Gazete haberlerinin veya siyasi demeçlerin, aslında hangi amaçla uyduruldu ğunu fark edebilme. Kuklaları oynatan usta yalancıların, karanlıklar arkasındaki ellerini görebilme. Bilgi birikimleri: Bilgisayarı etkin kullanabilme, bir yabancı dili çok iyi bilme, herhangi bir bilim alanında uzman olma. Yetenek birikimleri: Araba kullanma, müzik icra ed ebilme, resim çizebilme, tamir yapabilme, organize edebilme. Ba şarı hedefleri: Bir sınavı kazanma, bir toplulu ğu e ğitme, müesseseler kurabilme veya yönetebilme, eser üretebilme, bir gö revde bulunma, yurt dı şına gitme. Şimdi bu isteklerinizin her birini ele alın ve "Niçi n?" sorusunu sorun. Belirledi ğiniz istekleri elde ederseniz bunun sonucu ne olaca k? b) Đnsanları Đnceleme

Page 38: ruhsal zeka

Her insanın taktir edilecek bir özellik geli ştirdi ğini görebilirsiniz. / Hayal gücünüz denizi ke şfedemiyorsa, denizi görmeden yüzmeyi ö ğrenmek istemeyeceksiniz. O zaman gözlerinizi çevrenize açı n: Her insanın taktir edilecek bir özellik geli ştirdi ğini göreceksiniz. Tanı ştı ğım her insanla kendi ilgi alanları üzerinde konu şmayı severim. Farklı bir pratikle, yöntemle, felsefeyle kar şıla ştı ğımda, dinlemek için heyecanlanırım. Her insan hayatıma yeni bir anlam, farklı bir gerekçe katar. Zaten insanlar yaptıklarını taktir edenlere anlatma ktan mutlu oluyorlar. Siz ilgiyle sordukça size ilgiyle cevap veriyorlar. Modern veya alternatif, tıbbın her türlüsüne ilgi duydum. Hipnozu, akupunkturu, biyo-enerjiyi, meditasyonu, bitkilerle tedaviyi, ps ikolojiyi, NLP'yi... Fizikciyle fizi ği, kimyacıyla kimyayı, sosyolog la sosyolojiyi tart ı şmak istedim. Ama fizikçi de ğilim, sosyolog de ğilim. Bilimi, okulların diplomalarıyla sınırlandırmak, insana yapılan büyük bir hakarettir . Bilim herkesin malıdır, dip-lomalı, diplomasız herkes her konuda uzmanla şma ve böylece evrenin sınırsız ufkunda ya şama hakkına sahiptir. Büyük ve sıra dı şı ba şarıların ço ğunun diplomalara dayanmadı ğını unutmamalı-yız. Böyle bir ki şili ğin en önemli tehlikesi, kendini yı ğınlarla bilgi karma şası altında bo ğma ihtimalidir. E ğer, "bir şeyden her şeyi bilmek, fakat her şeyden bir şey bilmek" gibi bir prensibiniz var-sa, bo ğulmazsınız. Tüm bu birikimlerinizi bir araya topladı ğınızda hayatı kimse-nin ula şamadı ğı evrensellikte kavrayabildi ğinizi anlayacaksı-nız. Bu noktadan sonra binlerce yaşama gerekçesi bulma-nıza kimse engel olamaz. En zor şartlar altında aklımıza kime ba şvurmak geliyorsa ba şvurulacak ki şi odur c) ihtiyaçlara odaklanma Güçlü ihtiyaçlarınıza ula şmaya adanırsınız. Kalbinize tutunan ihtiyacı önemseyin; çünkü siz gizliden gizliye onun kar şılandı ğı günleri görmeye hazırlanıyorsunuz. isteyebilmek, muhtaç hissedebilmeye ba ğlıdır. Bu yüzden din, "inananları Yaratıcıya muhtaç hissetmeye davet eder." ilme ihti yacımız yoksa, onun bize verilece ğinemi inanıyoruz? Bu-runlarını gökyüzüne kaldırıp " ben biliyorum" diyen insanlara ilim kapıları açılmıyor. ihtiyaçlar çok g üçlü gerekçeler üretirler. Savundu ğumuz, "insanlara muhtaç olmak" de ğil, Evrenin Sahibi'ne muhtaç oldu ğumuzu hissetmektir. insanlardan ancak satın alabili riz; oysa Şefkatli Yaratıcımız verdiklerinin kar şılı ğın-da, sadece nankör olmamamızı istiyor. Her şeyi yokluktan varlı ğa davet eden ihtiyaçlardır. Her ih-tiyacımız ailemi z tarafından kar şılanıyorsa, ki şisel yetenekleri önemsemeyiz. En zor şartlar altında aklımıza kime ba şvurmak geliyorsa, en kolay şartlar altında ba şvurulacak ki şi odur. Yıkılmakta olan binanın içerisindeki anneni n, o anda kime başvurdu ğuna dikkat edin. UEFA Kupası final maçında ingitter e'nin Arsenal takımıyla kar şıla şan Galatasaray'ın muhte şem futbolunu sunan spiker, en son ve en zor anda, bütün millet adına "Tanrım yardım et" demi şti. ihtiyaçsız ya şadı ğımız geçmi şimize baktı ğımızda, orada hiçbir derin istek görememe ihtimalimiz yüksektir. Haklarını alamayan masumları gördü ğümüzde, adalet isteyece ğiz. Muhtaçlara gösterece ğimiz ilginin ilk faydası kendimize olacaktır. Acı çekmeyen veya çekenlerden haberi olmayan, acıları dindirmeni n yollarını aramaz. Acı çekmeyen veya çekenlerden haberi olmayan, acıl arı dindirmenin yollarını arayamaz. 2. OLUMSUZLARI ELEME Kısa ve uzun vadeli eylemlerimizi analiz ederek içe riklerinde-ki olumsuz niyetleri tespit etmeli ve elemeliyiz: a) Kısa Vadeli Şu anda yaptıklarımızın arkasında nasıl bir gerekçe var. A şağıdaki tabloda örnek iyiler ve örnek kötüler gösterilmi ştir: OLUMLU GEREKÇELER OLUMSUZ GEREKÇELER Yaptı ğım i ş saygın olsun Yaptı ğım i şe saygı göstersinler iyilik olsun diye yapıyorum ( Bir kar şılık bekledi ğim için yapıyorum Görevim oldu ğu için yapayım Ba şımdan savmak için yapayım Kendim ve insanlık onuru için Liderimin gözüne girm ek için

Page 39: ruhsal zeka

Herkese faydalı olması amacıyla Yalnızca bana fayda lı olması niyetiyle Kendimi a şmak için Ba şkalarından üstün olmak için ' Bunu do ğru sandı ğım için Ba şkaları do ğru buldukları için ----****---- Ankara'da bir Vakıfta düzenlenen seminerde Hukuk Fa küttesinde okuyan arkada şlara, "Ba şarı Stratejilerini" anlatıyordum. Kimlerin son on y ıldır dua etti ğini sordum. Herkes el kaldırdı. "Kimlerin çok isted i ğini" sordum. Yi-ne herkes elini kaldırdı. "Kimlerin her güzel şeyi arzula-dı ğını ve bunlar için dua etti ğini" sordum. Herkes el kaldırıyordu. Cevaplarından şüphelendim. Sorularımı somutla ştırdım: "Kimler günde be ş defa, ola ğanüstü bir hafızaya sahip olmayı, ö ğrendi ği her şeyi ve tanı ştı ğı her insanın ismini hafızasında korumayı istiyor? Kimler bilgisayarı tam bir hakimiyetle kullanmayı, ba şarılı makaleler yazabilmeyi, bir yabancı 'dilde konu şabilmeyi diliyor? Kimler bu isteklerini günde en az be ş defa hatırlıyor?" Sorularımı somutta ştırdıkça, eller birer birer azaldı. Onları izlemeye ba şladım, bir el kalktı ve "biz duayı bu şekilde dü şünmemiştik" dedi. Satın aldı ğımız altı parça halının kenarlarını diken Rizeli ov erlokçunun halıların sadece birer en ve boylarını cetvelle pe şpeşe ölçtü ğünü, tüm çevre toplamını bir saniyede yapıp defterine kaydetti ğini gördüm. Böylesi zihin çabukluklarına bakarken, insan beyninin aslında nel er yapabilece ğini hayal ettim. ço ğu profesörlerin bile sahip olmadı ğı bu yetene ğini, ona çok muhtaç olmasına, bu yüzden is-temesine ve bu yüzden tekrar tekrar çalı şmasına borçluydu. b) Uzun Vadeli Gelece ğe yönelik sonuçlar bekledi ğimiz çabalarımızı da aynı bakı ş açısıyla gözden geçirmeliyiz: : Bir bayan şöyle diyordu: "E şimi memnun etmeye çalı ştım. Bildi ğim teknikleri uyguladım. Ama i şe yaramadı ğı gibi, benden uzakla ştı. Bana böyle bir kar şılık veren nankör de ğil midir?" Gerekçesini sordum: "Bana ba ğlı olmasını istedim" dedi. Oysa e şini kendine ba ğlamasının yolu, "kendisini ba ğlanılacak bir e ş haline getirme" gerekçesiyle hareket etmesiydi. Gül güzel koktu ğu için onu seversiniz. Yoksa gül, onu sevdi ğiniz için güzel kokmaz. Gülün sevilmeyi ba şarmasınınyolu, sevilmeyi istemesi de ğil, sevgiyi hak edecek güzellikte kokmayı istemesidir. Nasıl kokaca ğı, gerekçesinden sonraki sorundur. Gül, sevilmeyi isterse "kar şısındakini de ği ştirmeye çalı şır. Oysa "sevgiyi hak edecek güzellikte kokmayı is-terse" kendini de ği ştirmeye ve geli ştirmeye adanır. O güzel kokarsa herkes onu sever. Akıllı gü l burnu çürümü ş böce ği de dert etmez. içinde "bencillik" gizleyen iyili ğin kar şılı ğı, terk edilmektir. Herkes aynı şeyi yapıyor; ama, herkes bu nedenle farklı sonuçlar elde ediyor. Gül, sevildi ği için güzel kokmaz, güzel koktu ğu için sevilir. 3.OLUMLULARI ÇOĞALTMA Bir i şten ne kadar çok sonuç umuyorsak, o kadar çok sonuç üretece ğiz. iki tür eylem içerisinde bulunaca ğız: Birisi meyvesini uzun va-dede yiyece ğimiz eylemdir: E ğitim görmek, kursa gitmek, yete-nek geli ştirmek ,gibi. Di ğeri, başlayan ve kısa sürede biten eylemlerdir: Bir mektup yazar gönderirsiniz. Temizlik yaparsınız, bir ki-tap okursunuz. a) Süreksiz Eylemlerde Görme özürlü bir insanın kolundan tutup ona yol gös terdiniz. Apartmandaki bir çocu ğu görünce ona selam verdiniz veya hari-ka göründü ğünü söylediniz. Bu ak şam balkonunuzda oturmayıtercih ettiniz. Şimdi tebessüm ettiniz. Neden? Küçük ve geçici olaylara gerekçe yüklemeyi bilen, b üyük olaylara büyük gerekçeler yüklemeyi bilecektir. Küçük ve geçici ama rutin olaylar; her gün otobüse bin-mek, yemek, temizlik, gazete okumak, televizyon seyret-mek gibi i şlerdir. Bu tür i şleri yaparken,

Page 40: ruhsal zeka

sonucu dört yıl sonra beklemiyorsunuz. Elbette yıll ar sonra da çe şitli sonuçlar üretecekler; ama siz onları temelde ilk sonuçları i çin yapıyorsunuz. Bu tür i şlere kısa ve uzun vadeli, fakat olumlu gerek-çeler yükleyin. Bu yeni bir ya şama biçimidir; iç dünyanızıkökten yapılandırın. Müthi ş önemi olan bilgi şudur: Her hedefe her yolla ula şabilirsiniz. Bir insanın, "ben zekiyim" demeye devam etmesi zeka-sın ı geli ştiriyorsa,"zekamı, geli ştirmek için hızlı yürüyece ğim" demesi neden geli ştirmesin? insana sunulan inanılmaz bir özellik bu. Her faaliyetimizi inanılm az gerekçelere ba ğlayabiliriz ve her eylem ona ba ğladı ğımız telkinin sonucunu üretir. Gerekçelerimiz, inançlarımızın alt yapısını örgüler ler. Genç bayan "ben bu ta şa dokunursam şifa. bulurum" diyor, etkisinde kaldı ğı telkinle kısa süre içerisinde şifaya kavu şabiliyor. Ta ştan şifa bulma beklentisi mantıksız oldu ğu halde, inanca dönü ştü- ğünde i şe yarıyorsa, tebessümden mutlulu ğa ula şma umudu mantıklı ve gerçek oldu ğu halde, neden i şe yaramasın? Gerekçelerimiz, inançlarımızın alt yapısını örgüler ler. Aşağıdaki gibi telkin tabloları olu şturmanızı öneriyorum: ŞĐMDĐ YAPACAĞIM i ş Sayı: Gerekçeler: Niçin yapıyorum? Şimdi ve gelecekte hangi sonuçları görmeyi diliyorum? 1. 2. Hedefımize , ula şırsak, Kaderin Sahibi zenginli ği tüm gerekçelerimiz iç in kullanmamıza izin verir. b) Sürekli Eylemlerde Eyleminizin tam sonucunu gelecekte görebilirsiniz; örne ğin bir yıl sonra doktoranız bitecek. Ama ilerledi ğiniz her gün, sonuçla ilgili küçük ayrıntıların gerçekle şti ğine şahit olacaksınız. Bazı durumlarda eylemlerinizin gelecekte ummadı ğınız sonuçları olacaktır. Bir çocuk, ona yaptıklarınızdan çok etkilenmi ş; yıllar sonra gelip size destekçi olmaya adandı ğını söylemi ş olabilir. Eğer zenginli ği, şerefimizi korumak, insanlara yardım etmek, Evrenin Sahibi'ne dost olmak, faydalı i şlerle ilgilenebilmek için zaman kazanmak, zeki ve a hlaklı çocuklar yeti ştirmek için istersek ne olur? Hedefimize ula şırsak, Kaderin Sahibi zenginli ği tüm gerekçelerimiz için kullanmamıza izin verir. "Önce zengin olayım, onu niçin istedi ğime, zengin olduktan sonra karar veririm" dersek, belki zenginli ğe ula şırız; ama gerekçelerimiz için gelece ğin dünyasında bize yer ayrılmamı ş olur. Yani biz, "önce bu adamı ba şbakan seçelim, bizim için ne yapaca ğını, ba şbakan olduktan sonra sorarız" der miyiz? Kaderin Sa-hibin den bekledi ğimiz bu ama. "Niçin" istedi ğimizi belirtmeden önce isteklerimizi kar şılamasını bekliyoruz. Bir i şi yapmayı kararla ştırmadan önce, onun nihai ucuna ba-kalım. Hiçbir tiryaki, "ölmek için sigara içiyorum" demiyor; peki sigaranın öteki ucunda ölümden ba şka ne var? insan en küçük kötülükle felakete sürükl enebilece ği gibi, en küçük iyilikle ba şarının zirvesine çıkabilir. Bir delikanlıyı katil y apan, sigara izmaritini ormana atmasıdır. Bir kadını insa nlı ğın zirvesine yakla ştıran, kuraktan bunalmı ş bir köpe ğe su içirmesi olmu ştur. Aşağıdaki gibi tablolar olu şturun: YAPMAYA DEVAM ETTĐĞĐM ĐŞ Sayı: Gerekçeler: Niçin yapaca ğım? Yakın ve uzak gelecekte hangi sonuçları görmeyi umuyorum? 1. 2. c) içtenli ği Geli ştirme içtenlik, gerekçelerimizin canı ve ruhudur. E ğer gerekçeleri-miz ruhumuzun derinlerinden çıkmıyorsa, hiçbir pratik de ğerleri ve anlamları yoktur. Seyirciler futbol maçında "ölmeye, ölmeye geldik!" diye çılgınca ba ğırıyorlar. Ama hiç biri samimi de ğildir; çünkü, kendile-rine "buyurun ölün o zaman" denildi ğinde, uzak duracaklardır. "Senin için ölürüm" diyen , yeri geldi ğinde ölüme atlayamaya-caksa, içten de ğildir; o zaman söylemesin. Sözlerini ciddiye al-mayanlar, zamanla bütün ciddiyetlerini kaybederl er.

Page 41: ruhsal zeka

Bu bir süreçtir: Her içtenlikli eylem, içtenlik der inli ğimizi arttırır ve her umursamazlık veya yüzeysellik, ikiyüzlülü ğümüzü, kalpsizli ğimizi besler. Politikacı, demokrasinin faziletlerini anlatırken, izleyen halk "sonuna kadar senin yanındayız" diye ba ğırıyor. Ama aynı politi-kacı, özgürlükleri savundu ğu için yargılandı ğında, destekleyen-lerin teki bile yanında olmuyor. Yaptıklarımız, Nasrettin Ho-ca'nın til hikayesine b enziyor; sorumluluk söz konusu oldu ğunda kaçıveriyoruz. 4. AKT ĐF EYLEM PLANI Yürürken, otururken buldu ğumuz zaman bo şluklarını, niyet-lerimizi dü şünmek için kullanaca ğız: Yaptıklarımızı ve yapmak istediklerimizi hatırl ayarak, "niçin" sorusuna cevap arayaca ğız: ------- GEREKÇE GELĐŞTĐRME AKTĐF EYLEM PLANI Yetenek Hangi yetenekleri hangi gerekçelerle Arayı şı geli ştirebilirsiniz? Gerekçe Geli ştirme nsanları Kimler hangi yeteneklerini tahminen Đnceleme hangi gerekçelerle geli ştiriyorlar? ihtiyaçlara Hangi ihtiyaçlarınız. hangi gerekçeler le Odaklanma sizi kendinizi a şmaya zorlamaktadır? Kısa Şu andaki eyleminizde hangi yanlı ş niyete dayanıyorsunuz? Olumsuzları Eleme Uzun Gelece ğe dönük i şlerinizde hangi muhtemel niyet hataları yapıyorsunuz? Süreksiz Şimdiki i şinizde hangi olumlu niyetlere dayanabilirsiniz? Olumluları Sürekli Sürekli i şlerinizde hangi olumlu niyetleri geli ştirebilirsiniz? içtenli ği Tüm bu niyetlerinizde ne kadar içten ve ihlaslısı nız? ------ Samimiyet düzeyimiz ba şkalarını fazla ilgilendirmeyebilir; ama Yaratıcımız bizi de ğerlendirirken dikkate aldı ğı tek tarafımız, kalbimizin içtenli ğidir. Gerçek niyetinizi sadece siz bilebilirsiniz. O en i çinizde, en derinlerinizde yatar. Zaman zaman arzularınızın gerçekle şti ğini hayal edin. O anda, içinizden hangi söz-leri duyuyorsunuz. Gerekçelerinizden, her şeyinizi kay-betme pahasına bile olsa vazgeçmeyece ğinizi hissedebiliyorsanız samimisiniz. Ama, içinizd e tereddütler hissedi-yorsanız samimiyetiniz zayıftır . Bazı durumlarda eylemlerinizin gelecekte ummadı ğınız sonuçları olacaktır. Özetle Ne Yapmalı? 1. Gerekçeleri Geli ştirin: Hayatınıza ve yaptıklarınıza daha büyük anlamlar, n iyetler ve gerekçeler bulmak için kendinizi e ğitin. Hangi yetenekleri geli ştirmeye ihtiyacınız var, öz varlı ğınızın ihtiyaçları neler olabilir? Çevrenizde örnek bildi ğiniz insanları inceleyin. Herkes mutlaka bir alanda iyidir. Di ğerleri hangi niyetlerle yapıyorlar; siz hangi niyetlerle yapabilirsiniz? 2. Olumsuz Gerekçeleri Eleyin: Kısa ve uzun vadeli eylemlerinizden olumsuz gerekçe leri ayıklaym. Çabanıza olumlu gerekçe yükleyemiyorsanız, hemen eylemi de ği ştirin. 3. Olumlu Gerekçeleri Kullanın: Sürekli ve süreksiz eylemlerinize ba şarabildi ğiniz kadar olumlu gerekçe yükleyin. Ne kadar büyük niyetlerle yapıyorsanız o kadar büyük sonuçlar elde edeceksiniz. Ayrıca içtenli ğinizi en yüksek düzeye çıkarmaya çalı şacaksınız. Özetleyen Sözler Niyetlerimizle uyu şmayan isteklerimiz kabul edilmeyecektir. . Ba şarımızı, "eylemlerimizin mükemmelli ği" de ğil, "niyetlerimizin yüksekli ği" belirleyecektir. . Şayet ba şarırlarsa, Kaderleri su için kuyu kazana su, altın için kuyu kazana altın sunacaktır. . Yaptıklarımızın de ğil, gerekçelerimizin sonuçlarını alaca ğız. . Niyetlerimizi kontrol edemezsek, hayatımızı kontr ol edemeyiz. . Gerekçelere adanmayan her dakika, soka ğa salınan gerekçeler tarafından calınacaktır.

Page 42: ruhsal zeka

Ruhunuzla dinlemezseniz, ruhsal evreni ku şatan bilgiler beyninize akı şmazlar. '. Ruhunuz edindi ği tüm bilgileri gerekçelerinize çözüm bulmak için sorgular. . Engellerinize gerekçeleriniz kadar meydan okuyac aksınız. . Her eylem bir tohumdur; onun programını suretind eki ihti şamında de ğil, özündeki niyetinde arayacaksınız. . Gücünüzü a şan niyetler geli ştirirseniz, dı şarıdaki güçler etki alanınıza girecektir. . Oynayaca ğımız rolün yüksekli ği, adanaca ğımız ideallerin büyüklü ğüne bağlı olacaktır. . Kimse, ya şama gerekçesinden yukarıya çıkamaz. . Gerekçesi olmayanların, gerekçelerle ku şatılmı ş evrende yeri yoktur. . Ruhunuza her gün aynı şeyi söylerseniz, size her gün aynı şeyi yaptırır. . Bir sorundan kurtulmanın ilk adımı, olu ş biçimine yönelik tedbirlerden önce, gerekçelerine yönelik tedbirler almaktır. . Niyetler aniden de ği şirse sonuçlar da aniden de ği şebilir. . Kötü niyet, iyilikten, kötülük; yardımdan, ihane t; saygıdan, nefret üretecektir. . Nereye gidece ğini bilmeyen ki şinin nereden gidece ğini sorması anlamsızdır. . Çok ya şamak için gerekçeniz yoksa, uzun ya şamazsınız. . Sözlerini ciddiye almayanlar, zamanla bütün cidd iyetlerini kaybederler. 23 Her bilgiye açık olmalıyız. Bilimi dı şlayan dini yorum ve dini dı şlayan bilimsel felsefe, mutlak gerçe ği kusursuz algılamaktan mahrumdur. Birbirleriyle çatı şan bin-lerce felsefe arasında, bo ğulmadan, onları, hepsini açıklayacak bir çerçevenin için-de görmeyi ba şarmalıyız. ------ DUYGU GÜCÜ Sevgi ruhsal bir güçtür; yaratıkları fiziksel eller inden de ğil, ruhsal boyutlarından tutup birbirlerine çeker. I.-NEDEN DUYGUGÜCÜ? Duygu gücüne neden dayanacaksınız? Giri ş Duygu gücümüzü tüketti ğimizde, tembellik tuza ğına dü şeriz. Çalı şma co şkusunun yakıtı duygudur. Duygusuz insanlar çalı- şamazlar; dolaysıyla da mutlu olamazlar. Ruh, maddeye bir adım yakınla ştı ğında duyguya benzer. Maddeyi ruha yakınla ştırsanız duyguya dönü şecektir. Madde özünde önce duygu, sonra ruhtur. Bu yüzden keskin duygular maddenin yapısını ve i şleyi şini ezip geçer. Gelece ğimizi de ği ştirmek, biraz da maddeyi de ği ştirebilmek-tir. Madde, ardındaki ruhsal boyuta ba ğlıdır. Ruhsal boyuta an-cak duygu a şamasından geçerek ula şabiliriz. Duyguları güçlü olanlar, maddeyi ruhsal b oyutundan etkilerler ve böylece gele-ceklerindeki çevrelerini de ği ştirirler. Duygu, ruh ve madde arasındaki yol, evrenin en gize mli yollarından biridir. Duygu maddeyi şah damarından yakalar; çünkü duygu, maddeyi olu şturan enerji dalgasının kökeninden gelen bir esintidir. Duygusuz insan maddenin hakimiyetinde yaşarken, duygulu insan maddeye hakim ya şar. 1. Duygudan Maddeye Duygu, ruh ve madde arasındaki yol, evrenin en gize mli yol-larından biridir. Maddeyi daha gerçek, ruhu daha hayali sanırız; oysa gerçe ğe daha yakın olan ruhtur, madde de ğil. Maddenin ar-kasındaki öze nispetle madde köpük gibidir. insan, bedeniyle yüz kilo yükün altında inler; ama ruhuyla hareket eden bir kadının çocu ğunu kurtarırken yaptı ğı gibi, bir otomobili kaldırıp devirebilir. Çünkü duygu, ruhun elidir ve ruh, madd eyi şah damarından çekip sürükler. a) Yokluktan Varlı ğa Fizik bilimi geli ştikçe, felsefeler de ği şti: Newton'un "katı madde teorisi," atom altını ke şfeden "parçacık fizi ği" geli şince yıkıldı. "Elektromanyetizma teorileri" geli şince, maddenin par-çacık de ğil, enerji dalgalarından ibaret oldu ğu ortaya çıktı.

Page 43: ruhsal zeka

"Kuantum teorileri" dalga süreklili ği tezini yıktı. Aslında madde küçük enerji paketçiklerinden yaratılmı ştı. "Birle şik Alan Teorileri," maddeyi olu şturan enerji dalgalarının sürekli yokluk-tan varlı ğa aktı ğını gösterdi. Bize hala, maddenin enerjiye, enerjinin maddeye dönü şebildi ğini; ama, fiziksel varlı ğın yok olamayaca ğını ö ğretiyorlar. Maddenin, evrene evren dı şından düzenli olarak aktı ğı, sonra da köpük gibi söndü ğü tespit edildi. ı şı ğın Güne ş tarafından beslenmesi gibi, madde, sınırsız bir alan tarafından sürekli bes-leniyordu. Gizli ka yna ğından do ğan evren nehri, çağlayanlar halinde ahiret okyanusuna akmaktadır. Otuz ya şındaysak, ruhumuz otuz yıllık olabilir; ama sinir h üc-relerini istisna tutarsak, sürekli yenilenen bedenimiz en fazla bir yıllıktır. Enerji düzeyindeise vücudumuzun şu andaki mad-desinin ömrü bir saniye bile de ğildir. 24 Bu tespit yaratılmı şlı ğın maddesel boyutu için geçerlidir: Yoksa maddi kim-likleri ruhsal evrende temsil eden ruhlar ve me lekler, ölmüyorlar. Ezeli Hakim, evreni sayısız "yokluk-varlık" döngüsü içerisinde tazelendirir. Saniyelik, günlük, haftalık, yıllık, asırlık döngül er ya şarız. Yıllık döngüde, kı şın yoklu ğa, baharın varlı ğa yolculuk yapılır. Tüm döngülerin en derininde en inanılmaz döngü ya şa-nır: Evreni varlıkta tutan enerji, kayna ğından sürekli gelen enerjidir. En derindeki yokluktan do ğuş hızını hayal bile edemezsiniz. Elinizdeki kitabın ŞU AN ki maddesi, bir saniye önceki maddesi de ğil. Şu anda gözlerinizden girerek görmenizi sa ğlayan ı şık, bir saniye önceki ı şık de ğildir. Gelen anında gitmi ş oluyor; ama, gidenin yeri öylesine hızlı dolduru-l uyor ki, biz "süreklilik" hissine kapılıyoruz. Varlı ğın sü-reklili ği böyle bir şeydir. Eskiden en küçük yapıta şının atom oldu ğunu sanırlardı ve bölünemedi ğine inandıkları için de ölümsüz oldu ğunu savunurlardı. Oysa şimdi maddenin en küçük yapıta şlarının nereye kadar bölünmeye devam edebilece ği ni bilemiyoruz. Maddenin yapıta şı artık yok. Ula şabildi ğimiz en küçük yapı olan enerji paketçikleri, yokluktan varlı ğa sürekli akan enerjinin temelini olu şturuyor. Evren, gizli bir okyanustan nehirler gibi co şarak varlı ğa akıyor; varlıkta parlar parlamaz kaybolup bir ba şka okyanusa bo şa-lıyor. Yaratılı ş bir kum saati gibi ve evren bu kum saatinin bir kefeden di ğerine akı ş noktasını temsil ediyor. Bir gaybdan öteki gayba kafilelerle gönderiliyoruz. Kur'an şöyle der: "Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri bizim yanı-mızda olmasm. H er şeyi belli bir miktar ile indiririz. ,,25 25 Kur'an: ı5;2ı Evrenin Sırrını bundan daha anla şılır biçimde dile getiremezdik. b) Parça ve Bütün Evrenin yüzeyine çıkıldıkça farklılıklar, özüne ini ldikçe benzerlikler ço ğalır. Ceviz a ğacına yaslanan adamı dü şünün: Vücutları aynı de ğildir; oysa vücutları aynı atomlardan örgülen-mi ştir. Ruhsal boyuta geçti ğimizde mantık de ği şir: Bir şey her şey ve her şey bir şey oluverir. Ruhsal boyuta geçti ğimizde bir şey, her şey ve her şey, bir şey oluverir. Maddenin anlamını, onu olu şturan zerrelerin içeri ği de ğil, zerrelerin örgülenme biçimi belirler. Ressam, aynı boyadan ayrı tablolar çıkarmı ştır. Maddeye yükledi ği-niz tasarım ne dü şündüğünüzü, neyi amaçladı ğmızı, zih- ninizden neler geçirdi ğinizi anlatır. Şu halde milyonlarca anlam maddenin bizzat yapısında n değil, onu örgüleyen sanatkarın Bilincinden do ğuyor. Evrende ne kadar güzellik yansıtan görüntü, ses, ko ku ve tat algısı varsa hepsi ruhsaldır. Kelebek size Sahibini anlatacak-tır. Ku şlar en büyük Sanatçının şarkılarını söyleyecektir. Ren-garenk bahar bahçeler inde en büyük Ressamın tasarımını göreceksiniz.26 : 26 Birisi eserinizi a şağılasa alınırsınız. Ola ğanüstü şiirinize hayran kalmayan, müthi ş tablonuzu taktir etmeyen, sınırsız merhametinize d uygusuz bakan insanlara ne de ğer verirsiniz? Dehaya duyarsız kalan nankördür. Pek i biz? Sabah ın güne şini dü şünün ve gecenin yıldızlarını. Dünyada, insan bilinc ine sunulan doğanın tahammül edilemez güzelli ğine hayvanlar bile ilgisiz ve duygusuz değildirler. Arılar çiçeklere uçu şur; çiçekler böceklerle bulu şur. Yolun sa ğında ve solunda dizilerek birazcık tebessüm bekleyen ayn ı çiçekler, insanların gözlerine görünemeden, ayakları altında ezilip gidi yorlar. Bu evren kimsenin eseri de ğil midir? En nankör kimdir? -----

Page 44: ruhsal zeka

Duvarları süsleyen yüzlerce tablonun maddi açıdan h içbir far-kı yoktur. Hepsi de tuvalden, çerçeveden ve ressamın kullandı ğıboyalardan ibarettir. Oysa onlara inanılmaz derinlikler ve farklı-lıklar katan, ressa mın ruhudur, boyaları da ğıtma ve yerle ştirme biçimidir. Madde "varlık-yokluk" arasında aralıksız olarak gi dip geliyor; ama, nereden gelip, nereye gidiyor? Bilim, hala mad denin do ğ-du ğu ve geri dönüp yok oldu ğu bo şluk durumunun ne oldu ğunu anlamaya çalı şıyor. Bugün, "Birle şik Alan teorileri," tüm evreni tek bir noktada topl ayan,27 yokluktan var olu şun ve varlıktan yoklu ğa dönü şün süreklili ğini i şleyen matematik formüllerle doludur. 28 27 Benzetirsek, "uçsuz bucaksız alemi toplu i ğne ucunda birle ştiren..." 28 Bu paragrafta yer alan bilgi, MIU Üniversitesin den Prof. Robert M. Oates'in "Creating Heaven on Earth" isimli eserinde n alınmı ştır. Maddenin do ğduğu kayna ğı kimi bilimciler şöyle tanım-lar: "Nedenselli ğin yok oldu ğu, tesadüf ihtimali sıfır, bilgisi ve kudreti sonsu z, tüm bilgi, kural ve kanunların do ğduğu ve kontrol edildi ği alçın. Yüzeyde olacakların do ğmadan belirlendi ği sınırsız enerji alanı. ,,29 Aynı zamanda bo şluk alanı, maddesel kriterlere göre "hiçbir şey" alanı. 29 Transandantal Meditasyon tekni ğinin kurucusu Mahesh Yogi, zihnin de evrenin kendisi olarak gördü ğü tanrıyı, bu bo şlu ğa oturtmu ştur. Oysa, Yaratıcı bu boşluk/ayna kendisinden kaynaklanan, isimleri bu bo şluk/ayna aracılı ğıyla yansıyan evrenin kayna ğı; özellikleri ve gücüyle evrenin her noktasında, f akat zatıyla evrenin dı şında olan Allah'tır. Onun evrenin dı şında olu ş biçimi, Güneşin Dünyanın ötesinde olu ş biçimine benzetilebilir. O'nun evrenin her yerinde olu şu, Güne şin ı şıklarıyla dünyanın her yerinde olu şuna benzeyecektir. O, mesajını, ilk insandan bu yana peygamberler arac ılı ğıyla gönderdi ği gibi, her insanla vicdanı aracılı ğıyla sürekli konu şur. -------- Her şeyin yaratıcısının hem sınırsız, hem de hiçbir şey oldu ğuna inanabilir misiniz? , . Toprak, tepeden tırna ğa aynı şey; tohumlar, çürümeye ha-zır, bilinçsiz zavallı taneciklerden ibaret. Ama bu "aynı şeye" serpilen tohumlardan, farklı renklerde, tasarımlarda, kokularda, tatlarda canlılar ve bitki ler ye şertiliyor. Şefkatli Yaratıcı, maddenin konumunu sürekli de ği ştiriyor. Bitkileri çamurdan fı şkırtan yüzeyin altında bir sanatkar "göremiyorsak", neden hemen arkadaki ruhsal evreni merak etmiyoruz? Bilim geçmi şte tüm bu olayları, "kendi kendine oluyor, tesadüfen oluyor, tabiat ann eci ğimiz yapıyor" gibi cümlelerle açıklamı ş ve bizi bu masallarla uyutmayı ba şarmı ştır. Şefkatli Yaratıcı, maddenin konumunu sürekli de ği ştiriyor. Üç boyutlu, uyumlu mekansal de ği şimler olu şturuyor. Nehir, suyu alıp götürüyor; ku ş, bedenini alıp uçuruyor. Yani uçan bir ku şun maddesi şimdi pencerenizin önünde yaratılmı şken, bir dakika sonra bahçenizdeki a ğacın dalında yaratılıyor. Yaratmadaki de ği şim dört boyutludur: Biri, giden enerjinin yerini noksansız dolduran de nk enerjinin gönderilmesidir. Örne ğin parmaklarımız her saniye yok oluyor; ama yerini aynı kütle dolduruyor. Di ğeri, aynı enerjinin farklı konumlarda gönderilmesid ir. Örne ğin göz odağınız, şimdi cümlenin bu KEL ĐMESĐNE bakarken, şimdi bu KEL ĐMESĐNE bakıyor. Üçüncüsü, maddeler ili şkili konumları de ği ştirilmeden hareket ettiriliyorlar. Örne ğin ayaklarınızla yürüdü ğünüz zaman, ba şinızın maddesi de beraberinizde götürülüyor. Dördüncüsü bu yenilenmenin zamana, konuma ve madden in yerine göre farklı hızlarda olmasıdır. Aynı maddenin bir buluttaki kon um de ği ştirme hızı, bir çiçekteki konum de ği ştirme hızından farklı yaratılıyor. Bu yıl gözlerimizi ve dilimizi olu şturan hücreler bize fark ettirilmeden yenilendi. Üstelik ne dilimiz gözlerimize, ne de gö zlerimiz dilimize benzedi. Yıllar geçecek, dostlarımıza rengi de ği şmeyen aynı bir çift güzel gözle bakabilece ğiz. Hiç kimse böylesine ola ğanüstü bir gökdeleni fark ettirmeden yıkıp yenileyemez. c) Ruhsallık ve Madde

Page 45: ruhsal zeka

20. Yüzyıl, maddecilikle do ğdu ve maddeyi ke şfetti; maddenin sınırında ruhla kar şıla ştı. 21. Yüzyıl ruhu ara ştıracak ve tüm eski bilgileri a şacak ölçüde ruhu keşfedecektir. 30. Modern fizik, ı şıktan daha nurani bir vücut tanımlayamıyor-du.31 Oy sa ABD Princeton NEC Enstitüsü Fizik doktoru Lijun Wang, ı şık hızının bilinenden 300 kat hızlı hareket edebildi ğini ileri sürmü ştür. Uzmanlar, bu bulgunun doğrulanması halinde, 'etki tepki yasası'nın geçersiz kalaca ğını ve bilinen zaman kav-ramının' çökece ğini' hatırlattılar. 32 En son bulgulara dayanan Pro f. Paul Davies de şimdilerde bu dü şünceyi destekleyen bir teori ileri sürdü: Aslında "Büyük Patlama ile evrenin yaratıldı ğı ilk anda ı şı ğının hızı sonsuzmu ş; ı şık zamanla ve evrenin geni şlemesiyle yava şlayarak Einstein'in ölçtü ğü şimdiki düzeyine inmi ş. Bu tespitler, yaratıkların aynı anda birden fazla y erde \ bulunabilece ğini gösteriyordu. Bunu velilerin ba şardı ğını asırlardır bilmiyor muyduk? Bilim neden bu kadar geç ke şfe-diyor? Bu bulu ş maddenin aslında ruhsal alanın boyut deği ştir-mesinden ibaret oldu ğunun bilimselolarak da bulgulanaca ğının i şaretidir. ----- 30 Prof. Robert Omstein'in "Yeni Bir Psikoloji" isi mli kitabında ortaya koydu ğu yakla şım, bu geli şmenin modern dünyadaki öncüsü oldu kanaatime göre. 31 Maddenin sınırlarını, E=MC' formülü çizmi ştir. Sorun, bu sınırı a ştı ğımızda yüzle şti ğimiz alanın ne oldu ğu. "Sanal" veya "hayali" terimleriyle tanımlanan bu alanı, ufukları sınırlı bazı felsefeler, Yaratıcını n kendisi sanıyorlar. Kendisinde hiçbir vücut bulunmayan ve kendi içinde sanal bir Güne ş gösteren aynanın yaratıcı kud-ret oldu ğunu dü şünüyorlar. 32 Zaman Gazetesi, 5 Haziran 2000 33 En şiddetli vücut tüm vücutların kayna ğı olan Yaratıcının vücududur. Vücut şiddeti arttıkça daha alt düzeydeki vücutları kapsar . Benzetme yapmak için madde yoğunlu ğunu örnek olarak kullanabilirsiniz. Bazı yıldızlard a bir çay ka şı ğı madde bir ton, bazı yıldızlarda ise bin ton a ğırlı ğındadır. Bir avuç kur şunla bir avuç sünger arasındaki kütle farkını bilirsiniz . Bütün Dünya teorik olarak bir ya ğmur damlası : kadar küçültülebilir. Bu örneklerdeki gibi, ruhsal vücut öylesine yo ğundur ki, küçük bir parıltısı da ğlar büyüklü ğünde maddeyi ezebilir. ---- On parma ğından on çe şme su akan islam Peygamberini (asm) hatırlıyorum. Avuçlarındaki bir kaç hurmanın 70 ki şiyi doyurabildi ğini görüyorum. Duygular buradadır, içtenlik, derinlik tam burada bekliyor. Özü ve kayna ğı itibariyle ruhsal bir varlık olan madde, duyguları güçlü insan ların elinde emre itaat eden bir askere dönü ştürülüyor. Uzak Do ğu inanı şlarında melekut, ço ğunlukla yaratıcı kudretin kendisi, özü veya kayna ğı olarakgösterilir ve insan bu alan-dan ibaret olan tanrının bir parçası olarak görülür. Bu görü ş "sı-nırsız gücün 'kayna ğı sizsiniz, ne isterseniz siz yaparsınız, kudret sizin özünüzdedir" gibi asılsız ve zaman içinde yeni bir depres-yon üretebilecek kadar tehlikeli bir felsefe yi geli ştirmi ştir. Do ğ-rusu nedir? Bütün duygular ruhsal temellerimizi olu ştururlar. Madde vücudun en güçsüz formudur. Sınırsız Kudret't en maddeye do ğru perde perde inildikçe vücut şiddeti azalır; yukarıya do ğru çıkıldıkça artar.33 Ruhsallık, yaratılı şın yansıtıldı ğı, madde de göründü ğü alandır. Güne şten kopup dünyaya gelen enerji ne kadar azalıp küçülüyo rsa, Yaratıcıdan maddeye uzanan enerji o kadar perdelenip gölgeleniyor. Güneşe yakla şan, enerjiden nasıl etkilenecekse, Yaratıcı-ya yakl aşan da sınırsız enerjiden öyle etkilenecektir. i şte duy-gular aracılı ğıyla ruhumuza yaptıraca ğımız yolculuk, böyle bir yolculuktur. Güneşi bilmeyen, geceleri aydınlatan Ay'ın ı şı ğının kendinden do ğduğunu sanır. Oysa ona Güne şi gösterseniz, ı şı ğın kayna ğı-nın Güne ş oldu ğunu anlayacaktır. i şte kendini tanrıla ştıran pozitif bilimin ve insana tanrısallık sunan k imi Uzak Doğu felsefelerinin bizi içine dü şürdü ğü yanlı ş budur. Bilim, benzetmedeki Ay'a, yani maddenin do ğduğu a ana artık ula şıyor. Enerjinin, akıl ve bilincin oradan do ğduğunu tespit edi-yor. Büyük Patlama teorisi bile,

Page 46: ruhsal zeka

"sonunda Dünyanın olu şaca ğı, ev-reni açı ğa çıkaran patlamanın ilk anında belliydi" tezine dayanır. Öte yandan, yogiler34 ve bizim tasawuf gelene ğimizdeki dervi şler ruhsal enerjilerini kullanarak madde üzerinde oynuyorlar v e ruhsallı ğın co şturucu ı şı ğı nı algılıyorlar. Ruhlarımız benzer yapıda yaratılmı ş ve aynı kanunların hakimiyeti altında tutulmu ştur. 34 Kendilerini ruhsal yeteneklerini geli ştirmeye adayan Hindu dindarlar. --- Madde duyguları güçlü insanların elinde emre itaat eden bir askere dönüştürülüyor. Madde vücudun en güçsüz formudur. ------ d) Yansıtan ve Görünen e) Ruha Dokunmak Ruhumuzu bir dizi duygu ve kavrayı ş kalıplarıyla zen-ginle ştirilmi ş olarak alıp, dünyaya geliyoruz. Sevgi kavra-yı şı ruhun özelliklerinden biridir. Sevgi ruhsal bir güçtür; yaratıkları fiziksel ellerinden de ğil, ruhsal boyutlarından tutup birbirlerine çeker. Görüyorsunuz ki ruhsal bir gücü n di ğer adı duygudur. Yani ruhu kullanmak, duyguyu kullan-maktır. Bütün duygul ar ruhsal temellerimizi olu ştururlar. Bu yüzden, bütün duygularımızı lehimize k ullanmanın yollarını arayaca ğız. Eskiden yaygın olarak ve bazı tarikatlarda hala, ru ha yakla ş-mak için maddi dünyadan uzakla ştıran taktikler kullanılır(dı): Az uyu, az konu ş, .vücuduna i şkence et, kendini karanlık bir hücreye kapat; bir z ikrilkelimeyi ısrarla tekrarla, bir görüntüye odaklan, nefesini say, özel ritimleri dinle veya Mevleviler gibi dön... Bu yöntemlerin hepsi de ruhs al yeteneklerin geli şimine katkı sa ğla-mı ştır. Ama bu yollar bazen bencilce ve her zaman içse ldir. Ruhsallı ğı hedef yapmı ş Do ğu toplumlarının fakirli ği ve maddeye odaklanmı ş Batı toplumlarının zenginli ği ortadadır. Ama teknolojiye sa-rılan 1950 sonrası Batı toplumuna "Depresyon ku şağı" diyorlar. Bugün Do ğu'dakiler fakirlikte mutlu, Batı'dakiler zenginlikt e mutsuzdur. Biz zengin ve mutlu bir kader ya şamak istiyoruz. Yaratıcımızın bize önerdi ği yol Doğunun ve Batının ortasından geçiyor. Eğer sizin için önemli olan Cenneti beklemeden Dünyan ın kirli semalarında uçup bir Havai adalarında, bir kutuplarda dola şmaksa, mistik yollara hayatınızı adayabilirsiniz. Yine de, dünya ruhunuzu tatmin ede meyecektir. Ama, e ğer ebedi hayata, huzur ve co şku da ğıtan bir sima ve sonsuza dek uçmaya hak kazanmı ş bir insan götürmeyi hedefliyorsanız, o zaman de ğmez.35 35 E ğer insanlı ğa bu yolla hizmet etmeye adanan birkaç yüksek insan dan biri olmak istiyorsanız, tercih sizindir. Bunun dı şında, yanlı ş anla şılmasın; a şırıya kaçılmaya de ğmez diyorum. Dünya şampiyonu bir ko şucu olmayacaksanız, her gün koşmaya, tüm gün spora adanmaya de ğmez. Elbette yeterince sa ğlıklı olmak için yeterince spor yapmalısınız. Mistik yolla ilerlemey e adandı ğınızda, bir ma ğaraya on yıl kapanıp günlük tek bir zeytinle ya şamayı ö ğrenmeniz gerekecektir. Sonra oradan çıkıp televizyon seyredenlere derdinizi anla tabilecek misiniz? Kısacık ömür yıldırım hızıyla geçiyor. ----- isteklerinizi büyütün, onlara odaklanın, ko şun, iz bırakın, eser bırakın; yaptıklarınız, evrenle ve onun Sahibiyle barı şık olsun. Yakın gelecekte insanlar ruhsallık derdine dü şecekler. Şimdiden "evrensel hayat enerjisi, mucize seminerler i" gibi dersler yaygınla şıyor. Bu i ş, meditasyona Evrenin sahibi'ne yakınla şmak için başlayanların meditasyonu, amacın kendisine dönü ştürmelerine benziyor. Bazı motivasyon ustalarının ate şte yanmama deneyimlerini hayranlıkla izliyoruz. Amaçları, istersek neler yapabilece ğimizi göstermektir. Amacımız ate şte yanmamayı ba şarmaya dönü şürse, bunun pratik faydası ne olacak? Bazı tarikatlarda cam ve jilet yemek, vücudu kesmek , delmek ve sonra da hiç etkilenmedi ğini göstermek gibi gösteriler yapllır. Bu gösterile rin güvenin geli şimine katkısı dı şında, hiçbir pratik faydası yoktur. E ğer bunları amaçlarsak, yıllarımızı çalarlar . Oysaölüm soluk k adar yakındaki kö şenin ardına

Page 47: ruhsal zeka

varma-mızı bekliyor; yapacak çok i şlerimiz var. Kendimizi keskin maddelerden koruruz; ama ömrümüzü faydalı yetenekler geli ş-tirmekle harcarız, daha iyi. Ruhsal zeka ba şarıyı desteklemek içindir. Size "duygusal ya- şayın" demiyorum; "duygularınızı güçlendirerek, isteklerinizi gerçekl eştirecek enerjiye dönüştürün" diyorum. Bilginin i şe ya-ramasının tek yolu, amaçlar u ğrunda kullanılmasıdır. 2. DUYGUNUN ETKĐSĐ Duygu güçlendirilmi ş dü şüncedir; insanı evrensel potansiyele ve iç dünyanın enginli ğine açar: "Güzellik’ olgusu beslendikçe ona yüklenen enerji artar. ,a) Güçlendirilmi ş Dü şünce Duygu güçlendirilmi ş ve soyutlandırılmı ş dü şüncedir. Her duyguya binlerce d,ü şünce kaynaklık eder. Örne ğin, "güzel" kelimesi soyut bir tanımlamadır. Bu soyutlu ğun altında binlerce somut güzellikleri birle ştirirsiniz: Çiçekler, kelebekler, bahar, kı ş... Somut do ğa esteti ği, soyut bir dü şünceyi "güzelli ği" üretmi ştir. "Güzellik" olgusu beslendikçe ona yüklenen enerji artar ve bu dü şünce kendine uygun duygular üretir: : "Sevinç, mutluluk, co şku." : Binlerce güzelin olu şturdu ğu güzellik olgusu, binlerce güzellik olgusunun olu şturdu ğu sevinç ve mutlulu ğa kaynaklık eder. : Bu a şamada. duyguları üretirsiniz ve duygular üretebilec eğiniz çok yo ğun enerji kütleleri olarak ruhunuzu etkilerler. Bu duyguları yeterince yo ğunla ştırarak otomatikle ştirirseniz bu defa inanca dönü şürler. : Duygusal incelik, daha fazla ruhsaldır; çünkü daha fazla duygusaldır. Merhum Gündüzalp'in "insan ne dü şünüyorsa odur" sözü do ğru; ama, ço ğu ki şi "ben düşündüğümü ba şaramıyorum" diyerek itiraz ediyor. Dü şündüğünüzü ba şaramamanızın asıl nedeni, dü şüncelerinizi duygu üretecek kadar yo ğunla ştırmamanızdır. b) istemenin Gücü Güçlü duygularla dile getirilen bir istek, duygusuz binlerce is-tekten daha sarsıcıdır; çünkü canlıdır. Ruh, candır; ruhta can kokar; duygu ruhtan yayııır; bu yüzden duygular canlıdır. Duygusuz konu şana kulaklarınız bile kapanır. Duygular, bir kez istemenin gücünü, bir milyon kez büyütebilir. Sesi çı ğlı ğa dönüştüren duygudur. Kimyasal bomba ile atom bombası ara sındaki güç farkı, bombaların büyüklü ğünden kaynaklanmaz; yo ğunlu ğundan, içeri ğinden ve tekni ğinden kaynaklanır. Dr. Annie Basent'ın "Dü şünce Şekilleri" isimli kitabında anlattı ğına kulak verin: Çocukları için şefkatle dua eden annelerin ruhlarından kopan bir en erji kitlesi, çocuklarını çevresel tehditlere kar şı bir kale gibi korumaktadır. Bazı dini yorumlara katılıyorum: E ğer söyledi ğiniz sözlerden kıyamete kadar sizi destekleyecek ruhanller yaratılmasını isti-yorsanız , kalbinizle, içtenli ğinizle ve duygularınızla isteyin. Göz ya şlarınızla yo ğrulan her dua, ruhunuzun hamuruyla yo ğrulan binlerce melek suretine büründürülerek evrene yayılacak ve cennetinizin kapısından meleklerinizin kanatlarında gireceksi-niz. Başkasında etki yapan her şey, ba şkasına verdi ğinizden kaynaklanır. Malınızdan bir parça vererek etkilersiniz. Peki sevdi ği-nizde verdi ğiniz nedir? Seven, malından de ğil, ruhundan bir parça veren insandır. Mal verildik çe azalır, ruh verildikçe kopyalanır. islam Peygamberi (asm) der ki: "Kalbiniz incelip du ygulandı- ğında dua etmeyi ganimet bilin." Kuran'da denir ki: "Rabbinize yalva ra yakara36 ve gizlice dua edin. Muhakkak ki O (Allah) haddi a şanları37 sevmez" 36 Bu anlam için ayette "tazarru'an" kelimesi seçil miş: "Kusurlarını bilerek, gururlanmaktan uzak bir şekilde, ihtiyacını hissederek ve yalvararak" anlamı na geliyor. ------ Neden kalbiniz inceldi ğinde, neden yal-vara yakara? Çünkü duygusal incelik daha fazla ruhsaldır; çünküdaha fazla duygusaldır. Ruhsa llık düzeyi arttıkça, canlılık düzeyi de artar. Ki şisel geli şim ve de ği şim stratejilerinin eninde sonunda ba şvurmak zorunda kalaca ğı bir dizi Peygamber sözüne dikkatinizi çekiyorum: " Şu üç dua vardır ki, hiç şüphe yok kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin du ası, babanın 39 .'

Page 48: ruhsal zeka

çocuklarına duası. Kafir de olsa mazlumun bedduasın dan sakının. Çünkü onun Allah'a ula şmasına engel olacak hiç bir perde yoktur.40 Çok gün ahkar da olsa, zulme u ğrayan kimsenin duası kabul edilir. 41 " 37 Bu "nlam için "mu'ted" kelimesi kullanılmı ş: "Sesini yükselten, haddi a şarak gururlu isteyen, zalim" anlamlarına geliyor bu keli me. 38 Kur'an: 7;55 . 39 Hz. Muhammed (asm), Cami'us-Sa ğir 3:300 Hadis No:3454 40 Hz. Muhammed (asm), Cami'us-Sa ğir 3:127 Hadis No:2915 41 Hz. Muhammed (asm), Cami'us-Sa ğir 3:526 Hadis No:4204 ----- Tüm bu sözlerdeki ortak temaya dikkat edelim: Acı v e çile çeken insanlar, hastalar, mazlum ve masumlar, yetimler, kimsesizler , anne babalar... Derin ve samimi duygularla ku şatllmı ş insanlardır bunlar. Söz ve anlam bu insanların ağızlarından de ğil, kalplerinden çıkar. Bu insanların güçleri eller inde veya dillerinde de ğil, ruhlarındadır. Anlayaca ğınız gibi, gücün ve ba şarının sırrı, yumru ğunu öteye beriye savurup "ben güçlü bir devim" diye ba ğırıp ça ğırmakta saklı de ğildir. Ba şarının sırrı, içtenliktedir, istemektedir, Sınır-sız Kudrete deri n bir muhtaçlık hissine kavu şmaktadır. Başarının sırrı içtenliktedir, istemektedir, Sınırsız Kudrete derin bir muhtaçlık Hissine kavu şmaktadır. Manisa'ya ba ğlı Ala şehir'in tepesinde uçurtma ile oynayan çocukların ar asına karı şmaya çalı şan bir küçük gördüm. çocu ğun açlık ve fakirlik çekti ği her halinden belliydi. Ailesi hakkında bil-gi aldı ğımda, etkilendim. Adı Rasim'di, onu kucakladım, sonra ona yardım ettim. Duy-du ğu sevinç büyüktü; kendisine güzel sözler söyleyen insan uzakla şırken bile onu seyrediyordu. Yaratıcının o anda bana tat-tırdı ğı tahammülsüz sevinci tatmak için, bir milyar liray ı verme-ye razı olurdunuz. Hiçbir filmden, danstan, yiyecekten o zevki alamazdınız. Paranızla dünyayı satın alamazsınız; ama, sevginizl e dünya sizin olur. çocu ğu yıkıntılar altında kalan bir annenin çare için na sıl içten yalvarabilece ğini hayal edebilir misiniz? Acı-masızlar tarafından hakkı gasp edilen savunmasız bir ye-timin, hal diliyle nasıl b ir boynu büküklük içerisinde yar-dım diledi ğini? i şte yo ğun ruhsal enerjiyle çevrenizi ku- şatacak olan derin duygu, böyle ortamlarda üretilir. c) Evrensel Potansiyel Her duygu, evreni kapsayacak kadar geni şleyebilir. Sevgi her şeyi kuşatabilecek kadar büyüyebilir. Öfke katliama dönü şebilir. Şefkat tüm yavrulara dağılabilecek kadar geli şebilir. Paranızı birkaç ki şiye, tebessümünüzü birkaç bin ki şiye; ama sevgini-zi milyarlarca ki şiye da ğıtabilirsiniz. Para payla şıldıkça azalır; ama, duygu payla şıldıkça artar. Paranızla Dünyayı satın alamazsınız; ama sevginizle tüm ev-ren gönül rızasıyla size ait olur. Beni seven, "sen BEN ĐM karde şimsin" derse, do ğru söyler. Sevdi ğim çiçe ğe baktı ğımda, "ben sana aidim" dedi ğini hissediyorum. Evrenin Sahibi'nin cömert-li ğine hayran kalıyorum: Yeryüzünün en fakir insanına, tüm evreni kuşatabilecek enginlikte bir sevgi çekirde ği ba ğı şlamı ştır. Ay sevenindir, Güne ş ve da ğlar onlara a şık olanındır. Kalbini kullanan, ya ğmurla bir sevgili gibi sevi şmekte hürdür. Milyonlarca insan, do ğuştan getirdi ği bu potansiyel zenginli ği kullanamadan ölmü ştür. Çünkü nefret etmekte hür bırakılan ve ne yazık ki nefret etmeyi tercih eden tek yaratık, insan olm uş-tur. Ya nefret etmi ş; ya da sevgisine kar şılık beklemi ştir;42 yani gerçekten sevmemi ştir. 42 Cinsellik yalın sevgi de ğildir; sevgi formuna bürünmü ş bir çıkarın payla şımıdır. Sa ğlıklı bir aile gerektirdi ği için kar şılıklılı ğı zorunlu kılar. Bu yüzden bahsimizden hariçtir. d) iç ve Dı ş Dünya Düşünceler dı ş dünyamıza, duygular iç dünyamıza bakar. Duyularımı z ve sezgilerimiz ise her iki alandan da veriler alır. D üşüncenin hayata etkisi ruhsal boyut vasıta-sıyladır. Duygu üretemeyen dü şüncelerle, ruhsal ala-na eri şemeyiz. Düşünce dünyası dar, duygu dünyası geni ştir. Akıl "20 dakika yürü" der; duygu "yürüyü ş boyunca tüm güzellikleri seyret" der. Akıl "beslen mek için taba ğındaki yemeği bitir" derken, duygu "yeme ğin her bir lokmasının lezzetini hisset"

Page 49: ruhsal zeka

diyecektir. Akıl, ya şadı ğımız evreni daraltır, duygu geni şletir. Duygu, e ğer akııla i şbirli ğine girerse, bir ki şinin hayatına bin ki şilik hayat sı ğabilir. e) Duygusal Hakimiyet En yenilmez insan, kar şımızda en keskin duygularla dire-nen insandır. Heye can bula şıcıdır. Kendi duygularını yönetebilen 43 ba şkalarının duygularını da yönetebilir. 43Duygulara hakim olmak, üzüntü, hüzün, öfke ve ben zeri duyguları gizlemeyi veya belli etmemeyi ba şarmak de ğildir. Tersine, istedi ğin zaman istedi ğin duyguyu yaşayabilmek, istedi ğin duyguyu da yok edebilmektir. ------ Takip etti ğimiz lider, gitti ği yola en keskin duygularla inandı ğını sandı ğımız lider-dir. Bizleri sürükleyen, hatiplerin kelime oy unları de ğil, duygu-larıdır. "Derin duygudan" söz ediyoruz, "duygusallıktan" de ğil. Duy-gularınız sizi kontrol etti ğinde, duygu fırtınalarıyla savrulan bir saman çöpü gibi duvarlara çarparsınız. Duygularınızı siz kontrol etti ğinizde, önünüze gelen engelleri savurup geçen fırtınalara dönü şürsünüz. Duygusuzsanız, karanlık bir kı ş gecesi gibi ıssızsınız, sessizsiniz. Ate ş ve su çeli ği nasıl sertle ştirirse, duygu da insanı öyle güçlendirir. Şiddetli a şk, gerekirse da ğlara tünel kazdırır. 3. SOMUT DENEYĐMLER Bir dizi somut deneyim üzerinde duyguların etkisini analiz edelim: a) Ani De ği şim Duyguların baskısı altında aniden bir karar veriyor sunuz ve tüm hayatınız, o karardan sonra de ği şiyor. Şiddetli öfke insanı ölümüne kavganın içine sürükler . Şiddetli şefkat ölüm tehlikesi-ne ra ğmen insanı can kurtarmaya ko şturur. Şiddetli a şk, gerekir-se da ğlara tünel kazdırır. Duygu öyle bir güçtür ki, bir insanın bedenini ku şatırsa kimsenin gücü ona engel olmaya yetemez. 1999 yılı ba şında Ankara'nın Kocatepe Kitap fuarında dola şı-yordum. Binlerce kitaba ve kitaplarını imzalayan yazarlara gıptayla baktım. Uykularımı kaçıran mesajları ve prensipleri insan-larla payla şmak arzusu içerisinde, bir an: "Yazmak zorundayım. Bir dahaki kitap fuarında, kitaplarını imzalayan ya zarlardan biri de ben olmak istiyorum" dedim. O anda ya şadı ğım duygu derin-li ği, çalınan çocu ğu bulunan anneninki kadar güçlüydü. Tüm hücrelerimin titredi ğini hissettim. Bu duadan sonra, "Dü şün ve Ba şar" isimli kitabı, iki buçuk ay içinde, gölgemle yarı şırcasına tamamladım. Kitap fuarı yine ka-pımızı çal dı. Fuarda dola şırken mahzundum. Çünkü yayıncımız bu defa fuara katılamam ı ştı. Fuarın son günlerinde duamı hatır-ladı ğımda tebessüm ettim: Belki iste ğim, henüz aynen gerçek-le şmemişti; ama, kitabım orada satılıyordu. iki gün sonra, yayıncı Ali şen Koç telefon etti; "Yarın senin imza günün. Saat B.OO'de standımızda bekliyoruz, ilanları verdik" de di. Benden habersiz geli şen bu durum, Sınırsız Rahmet'in yılba şında bana sundu ğu bir do ğum günü hedi-yesiydi. Elbette dualarımızın gerçekle şmesi için eyleme geç-memiz de gerekir. Ama ba şıma defalarca gelen, ben istemekten ba şka hiçbir şey yapamadı ğım halde, isteklerimin benim için ba şkalarına yaptırılması olmu ştur. E ğer bir bebek kadar içten hissederek isteyebilirseniz, emir alan gö-revliler size hizmet etmek için tela şla ko şturacaklardır. istek-lerinize yükledi ğiniz duygular ne kadar yoğunla şırsa, onlara ula şmak için harcamanız gereken emek, o kadar azalacakt ır. "Aydın i ş Dünyası 2000" adıyla ba şarılı bir kitap çalı şması ya-pan Kamil Tunoğlu'nun ilginç hikayesini sizinle payla şmak iste-rim: Bir sabah, i ş bağlantıları yapmak üzere şehir turuna çıkar-lar. Ak şama kadar süren çabalar sonuçsuz kalmı ştır. Yorgunluk içinde; ama derin duygularla sürdürü len koşuşturmadan geri dönmeye karar verirler. Kamil Bey dön üş sırasında "Dü şün ve Başar" kitabını okumaya ve heyecanını canlı tutmaya ça lı şır. Ye-niden güçlenen, keskin bir heyecan fırtınasına kapılan Kamil Bey, b ir ara kitaptan ba şını kaldırır ve ileride hala açık olan bir i şyeri görür. Arabayı sürmekte olan orta ğına "dur" der, "buraya girece ğiz." Gün boyu süren çabalarıyla hedefledikleri ba ğlantı-nın on katı büyüklü ğündeki i ş, orada gerçekle şmiştir. Duygularınızla isterseniz, hayatınız adım adım de ği ştirilir. b) Sessiz De ği şim

Page 50: ruhsal zeka

Duygularınızla isterseniz, hayatınız adım adım de ği ştirilir. Çıktı ğınız yerden geriye baktı ğınızda arada büyük bir uçurum görürsünüz. Bir zamanlar Avrupa müzik listelerinde ba şı çeken Yusuf islam'ın -eski adıyla Cat Stevens- hikayesini bilir misiniz? Sevim li bir sahilde yüzerken, öldürücü bir dalga onu alıp götürür, gücünü yitirir ve ölümle burun buruna gelir. Ölece ğini anladı ğı o an, gerçek bir içtenlikle Evrenin Sahibi'ne yöne-lir: "Tanrım! E ğer beni kurtarırsan, tüm hayatımı senin davana aday aca ğım" der. Ardından, büyük bir dalga onu denizin derinler inden alır ve sakin sahilin bağrına, sa ğ salim teslim eder. Cat Stevens, ya şadı ğı şok yüzünden, kurtulmasına vesile olan bu duayı unutmu ş; ama, çok geçmeden dinlere ilgi duymuş, yıllar sonra, ruhunun derinlerinde aradı ğı YaratıCıyla tanı şmıştır. Büyük alim Bi şri Hafi'nin bir hikayesi vardır. Esir oldu ğu içki-den bir türlü kurtulamaz. Defalarca pi şmanlık duyar; ama, arka-da şlarının ısrarına dayanamayarak alı şkanlı ğına sık sık geri dö-ner. Sel sularının sokaklardan aktı ğı ya ğmurlu bir gece sarho şhalde evine dönerken, "Allah" adının yazılı oldu ğu bir tabelanın ayaklar altında çamur sularına karı ştı ğını görür. Ürperti ve üzün-tü içinde, huzurunda hep mahcup oldu ğu Ezell Hakim'in adının yerlerde sürünmesinden sarsıımı ş, derhal o tabelayı yerden ala-rak evine götürmü ş ve temizleyerek duvarına asmı ştır. O, Al-lah'ın ho şnut olmadı ğı şeyler yaptı ğını biliyordu, ama, nankör de ğildi, Allah'ı seviyordu. Ertesi gün büyük bir velinin heyecanla getirdi ği mesajıyla ir-kilir Hafi. Sarho şluktan kurtulma dile ği kabul edilmi ş ve bu ilahi mesaj, bir velinin rüyası aracılı ğıyla Bi şri Hafi'ye bildirmi ştir. Yaratıcının yardımı olarak kendisine böyle bir duygu patlaması hediye edilmi şti. Yıllardır alı şkanlı ğından kurtulamayan Hafi'nin, o anda de ği şmesine ve kısa sürede döneminin unutulmaz büyük-leri arasına katılmasına vesile olan o duygu şiddetini hissedebil-melisiniz. c) Dı ş Destekler Ortaokul bitti ğinde, geceleri odama kapanır, ba şucuma dizdi ğim kitapların yanında, yazdı ğım şiirleri okurdum. E ği-timimi sürdürecek imkanımız olmamasına üzülüyordum. Tanımadı ğım ki şiler, kom şu köylerden aileme gelip, beni okutmaları için ısrar edip duruyorlardı. Neden ben? Okumayı ne kadar istedi ğimi, beni derinlerden duydu ğuna inandı ğım gizli Kudrete her gece geç saatlere kadar an-latıyordum. Sadece ona anlatabiliyordum. Dertler imi \ dinlemekten bıkmayacak birinin beni duydu ğunu ve elçi-lerini beni desteklemek için gönderdi ğini yıllar sonra ke şfe-decektim. Gün oldu, isteklerime engelolan kanunlar de ği ştirildi bu memlekette; hem de üç defa ve bir dördüncüsünü bekliyorum.44 44 Bu cümle yazıldıktan iki ay sonra bekledi ğim bu yasal düzenlemenin de ger-çekle ştirildi ğini gördüm. Özel hayatımın tüm ayrıntılarını anlatamıyorum. Ayr ıcalıklı bir insan de ğilim; eğer benzer yönlerimiz varsa, mutlaka benzer olayları siz de ya şayacaksınız. isteklerinizin gerçekle şmesi için kaderinizde yapılabilecek şeyler inanılmazdır. Ağaçtan kuru topra ğa dü şen çekirde ğin dili yoktur; ama, ya- şamak ve yeni bir ağacı omuzlamak ister. Kör bir fare, çekirde ği alır, topra ğa eker. Amazan ormanlarının uzatacak elleri ve yürü-tecek ayakları yoktur; uzaklara gidip yiyecek ve su arayamazlar. Onlar orada gece gündüz bekle şirken, okyanusların üzerindeki 45 .. tonlarca ölü plankton ,rüzgarla semaya ta şınır; oradan bulutla-ra yüklenerek kilometrelerce ötedeki semadan ekmek ve su bekleyen a ğaçların köklerine indirilir. Bunları esirgemeden her an yapan, isters eniz sizin de ruhunuzu yalnız ve yardımcısız bırakmayacaktır. çünkü O, insandan d aha güzel ve daha de ğerli bir sanat eseri yaratmamı ştır. 45 Planktonlar, okyanusların temizlenmesinde çalı şan, görevlerini tamamladık-tan sonra ölen bakteriler ve mikroskobik yaratıklardır. Öldükten sonra suyun yüze-yine çıkarlar; rüzgar suyun içerisine basınç o lu şturdu ğunda, hava kabarcıkları suya girer. Suyun kaldırma kuwetiyle k abarcıklar yüzeye itilirler ve baloncuklar halinde patlarlar. Baloncukların yüz eyindeki planktanlar patlama sırasında sıçrayan su zer-releriyle birlikte havaya fırlayıp rüzgara yüklenider. isteklerinizin gerçekle şmesi için kaderinizde yapılabilecek şeyler inanılmazdır. 11- NASIL DUYGU GÜCÜ?

Page 51: ruhsal zeka

Duygularınızı de ği şim sürecinde nasıl kullanacaksınız? Allah, insandan daha güzel, daha de ğerli bir sanat eseri yaratmamı ştır. Duygu gücüne hakim olmak için ataca ğınız adımlar: Olumlu duyguları güçlendirme çalı şmaları yapın, hayatınızın size sundu- ğu duygu fırsatlarım isteklerinizle yoğurarak kullanın, ihtiyaçla-rımzı hatırlayarak duygu lanın, vücudunuzu zehirli maddelerden temizleyerek duygu yetene ğinizi geli ştirin, tüm bunları sürekli yapmamzı sa ğlayacak bir eylem planı olu şturun. 1. OLUMLU DUYGULAR Duygularımız bizi ve çevremizi ya güçlendirecek, ya da tüke-tip çaresizle ştirecektir. Evrenin varlı ğını besleyen ı şık berraktır, aydınlıktır, sevgidir. Oysa bazı yerlerde karanlıklar var. Evrenin Sahibi tüm evrene sı-caklık gönderdi ği halde, bazı yerler so ğuktur. Sevgi gönderdi ği halde, bazı kalpler nefret yansıtır. Bazı nesneler, ı şı ğı tutarlar; dı şarıya gölgeyi, karanlı ğı veya siyahı gönderirler. Bazı insanla-rın yaptı ğı, böylesine bir bencilliktir. Sevgiyi, co şkuyu kendi hesaplarına yontarlar; yansıtmak, payla şmak istemezler. Böyle bir duruma giren ruh, hem kendini hem de kendiyle ileti şim kuranları, karanlıklara ve acılara mahkum edecektir. Ruhumuz iki tür enerji kitlesi yayar: Biri evrenin kayna ğından aldı ğı ve kapasitesince yansıttı ğı aydınlıktır, sevgidir. Di ğeri bencilli ğiyle zehirledi ği, gölgeledi ği aynı enerjidir. Eğer evrensel co şkuyu "korku, üzüntü, karamsarlık, kıskançlık, intik am, öfke, tiksinti, nefret" gibi duygulara dönü ştürerek kalbimize hakim tutarsak, kendimizi güçsüz ve çaresiz hissede-riz. Duygularım ız sadece beynimizin emriyle damarlanmıza sah-nan hormonlar de ğildir. Konuya ruh açısından bakarsak, kötü duygular, çevremizi ku şatan alevlerdir, ate ş toplandır, kur şun-lardır . Maddi bedenimizin bir savunma sistemi oldu ğu gibi, ruhumuzun da bir savunma sistemi vardır. Bedensel savun-ma sistemimiz çöktü ğünde, en küçük bir mikrop vücudu-muzu istila edebilir. Ruhsal enerjimiz azald ı ğında, saldırarak bizi yerlere sermeyi bekleyen kötü duyguların esareti al tında buluruz kendimizi. 46 içerisinden çıkamadı ğı- mız bu hapishanede depresif bunalımlara mahkum o luruz. 46 Birikmi ş dertlere yıllardır dayanmı şken, bir an ruhunuzdaki baraj yıkılıyor ve her şey oradan dökülüveriyor. ----- Çevremizde, kıskançlık yüzünden cinayet i şleyen, üzüntüye dayanamayarak intihar eden, korku yüzünden içine kapanan pek çok insan ya şamıştır. Yeterince güçlüysek, olumsuz duygularımızın üretti ği enerji ruhsal kimli ğimize hakim olamaz. Ama bir de zayıf dü şersek, bir anda kendimizi çökmü ş hissedebiliriz. Bize her zaman güç ve co şku kazandıran bir çevrede ya şamı-yoruz; üzgünüm. Saygısızlıklar, ahlak bozuklukları, gasp ve soy-gun lar medya aracıh ğıyla en yakın çevremize kadar girdi. Gördüklerimizi ve duyd uklarımızı sınırlandırmamız güçtür. Ama, baktıklarımızı ve dinlediklerimizi kon trol etmezsek, direncimiz bir gün tükenir ve yıkılırız. Duyguların üretti ği enerji ruhumuzu etkilemez. ' Karanlıkta ı şık yakarsınız, so ğukta sıkı giyinirsiniz. Çevresel bozukluklardan bedeniniz kadar, ruhunuzu da koruyor musunuz? Co şkusu yüksek, dü şünceleri olumlu özel bir arkada ş çevreniz varsa, çevrenin tahribatından korunursunu z. Çevrenizi koruyucu enerjiyle ku şatıyor musunuz? Duygu servettir, ya şayarak biriktirilir ve biriktikçe güçlenir. Duygu s ervetini arttırmanın yolu, onu daha çok kullanmaktır. Madde kullanıldıkça zayıflar, ruh kullanıldıkça güçlenir. Bu yüzden, daha çok sevmek, daha güçlü sevmeyi üretir. Vücudumuzu ku şatan duygu yükü -ruhsal enerji bulutu- olum-lu veya olumsuz olmasına göre bizi etkileyecek ve tüm tutumlarımızı şekillendirecektir. Tutumlarımızı belirleyen aklımız de ğil, duygularımızdır. O zaman kainatın dilini taklit ederek olumlu-güçlen dirici duyguları kullanalım. "Heyecan, sevgi, şefkat, özveri, dostluk, samimiyet, taktir, affetme, saygı duyma" gibi duygular, ruhumuzu güçlendirirler. a) Şefkat Çevrenizde, göremeyen, yürüyemeyen veya fakirlik iç inde çaresiz kalan insanlarla bulu şacaksınız. Onların dünyalarına girin. içlerinde her şeye ra ğmen

Page 52: ruhsal zeka

barındırdıkları co şku ve sabır kalbinize dokunacaktır. Kendinizi evini ze, büronuza, ma ğazanıza kapatmamalısınız. Felaket bölgelerine gidin: Çadırlarda ya şayan çocukların, gözlerinize sevgiyle baktıklarını göreceksiniz. Ü şüdükleri buzlu gecelerin ardından, birilerinin hala onları şefkatle sevdiklerini hissettirmesini bekliyorlar. 4 7 47 Dost FM dinleyicileriyle birlikte depremin yıktı ğı şehirlerden Düzce'ye gittik. Bizi karde şleri gibi kar şıladılar. Çadırda ya şayan bir mahalle, çoluk çocuk toplanıp bizi u ğurlarken, sanki bir daha göremeyecekleri karde şlerini gurbete gönderiyor-lardı. Muhtarınıza mahallenizin fakirlerini sorun: Hemen yandaki apartmanda, bir annenin dört yetim yav-rusuna un çorbası içirdi ğini ö ğrendi ğinizde, yedi ğiniz baklavalar' bo ğazınızdan geçemeyecektir. Şefkati ya şayın, kalbinizi körelt-meye çalı şan televizyona çakılmayı bırakın. Bir arı bal co şkusuyla da ğlarda dola şır. Hiç bir ku ş tünedi ği dalda 24 saat hareketsiz beklemez. Rüzgar bile dünyayı gezinir. S evgili insan dört duvar arasına kapatılmak için yaratılmadı. b) Sevgi insan güzelli ği sever, sevmeyi unutmasının nedeni, güzellik- lere dikkat etmemesidir. Bahar sabahlarında, a ğaçların dallarına ve yaprakıarına bakarken, sevgiden gözleriniz ya şarabilir . Çimenlerde -hatta belgesel filmlerde- karıncaları seyre dalarsanız, yüzünüzde anlatılmaz bir tebessüm bulacaksınız. Ruhani yaratıkların ta şıdı ğı ya ğmur damlaları sizi ıslatırken, neler hissetti ğinizi anlatamayacaksınız. Her şey çalıp çırpan çetelerin yaptıklarından ibaret de ğildir. Güne ş tebessümle do ğarken, gözlerinizin yaptıklarını seyretmesine izin verin. Tebessüm edene somurtamazsınız. Köylerde ya şarken her gece yıldızları seyrederdik. Kalabalık şehirlerin beton yı ğınları arasına ta şınınca ne oldu bize? "Ben seviyorum" demekle sevgi duygusu güçlenmez. Da -ha yo ğun sevmenin yolu, daha çok varlı ğı sevmektir. Sevginin kapsamı büyüdükçe yo ğunlu ğu da artar. Bir asker, eşinden ve iki çocu ğundan koparılmı ş, do ğayla ba ş ba şa bırakılmı ştı. Gövdesini kucakladı ğı a ğacı, bir sevgili, bir çocuk veya bir çiçek gibi his -setmi şti. Bir ağaç bile size öylesine derin duygular ya şatabilir ki, ayrıldı ğınız o a ğaca yıllar sonra tekrar kavu şmanın ve gövdesini tekrar kucaklamanın özlemini çekersiniz. Bu, sevgi fakirli ği de- ğil, sevgi enginli ğidir; kainatla sevi şirseniz, kainat cennet olup sizi kendine davet edec ektir. istanbul'un caddelerinden hızla yol alırken, çevred eki a ğaç-ların co şkulu duru şlarını bir daha seyretmek isterdiniz. Ben bir Pazar gecesi, Cemil Tokpınar ve Nadir Çomak'la birlikte Necip Fazıl'ın tefekkür mekanı Piyer Loti'ye bir daha yürümek istiyo-rum. Sevdi ğinizde seviniyorsunuz; sevilmek sevmektir. Sınırı y ok bunun; sevgi hazinenizi bitiremezsiniz. Hz. Ali'nin(ra) sözünü h atırlıyorum: "insanlarla öyle iyi geçininiz ki, dü şmanlarınız bile ölümünüze a ğlasınlar." c) Heyecan Belki geçmi şte, ayakkabıyı araba yapıp oynayan köylü çocuklarda ndınız. Ama şu ana de ğil, gelece ğinize bakın. Ne büyük eserler üretebilece ğinizi, ne güzel çocuklara anneliklbabalık yapabilece ğinizi, nice dostların sizin yardımlarınız sayesinde mutlu olabilece ğini dü şünün. Televizyon hapishanesinde heyecan yoktur. Heyecan ç ocukların oyunlarında, eşlerin şakala şmalarında gizlidir. Heyecan tabiattadır. Piknikteki mangal kokusundadır. ',,----Gece vakti yıldızları seyretme kte, saat 12.00'de karıncaları iz-lemekte, bir fabrikayı gezmekte, şehirlerde dola şmakta, farklıkültürlerin arasında gezinmektedir. Heyecan, sadece sürekli yenilenmeyi ve farklıla şmayı ba şaran hayatı ku şatır. Değerli kom şum Ekrem Ku ş'la saatlerce Van kedisinin harika ki şili ğini konu ştum. Asker arkada şım Bayram Selvi'den evcil güvercinlerin aile hayatı nı günlerce dinledim. Yakup Keskin'le günlerce Almanya'daki sos yolojiyi konu şmuştum. insanın bilme-di ğine ilgi duyması, her farklı dünyaya bir tefekkür m alzemesi olarak bakması müthi ş bir tutum. Her farklı dünya, içinde ba ş döndürücü bir heyecan barındırır.

Page 53: ruhsal zeka

istediklerimizin bize verilebilece ği, sevgilimize kavu şabilece- ğimiz bir dünyada yaşıyoruz. Ümidimizi keserek kısmetimizi ba ğlamayalım. Beklenmeye de ğer hiçbir şey bulamıyorsak, şu maddenin hemen arkasında, altlarından ırmaklar ak an, hayal edemeyece ğimiz kadar güzel bir cennetin sabırsızlıkla bizi be k-ledi ğini düşünelim. Bekledi ğimizi veya bizi bekleyeni hayalimiz-de canlandıralı m: Seslerini i şitelim, renklerini görelim, dokunalım onlara; içler inde ne buluyorsak koklayalım, tadalım. Heyecan, elektrik gibi ruhumuzu çarpacak, arzularım ız diri-lecek, hayallerimiz ruhsalla şıp benli ğimizi ku şatacaktır. idealsiz-lik yüzünden ruhumuzu öldürüyoruz. insan ölümsüzlük için yara-tıldı; ruhu ndaki çı ğlıkları duymuyor mu? Büyük bir istek üretti ğinizde ve yükseklerde bekleyen bir ideale adandı ğınızda, Sınırsız Kudret ona sizi ula ştıra-cak heyecanı derhal ruhunuza yükler. "Üretmek istiyor-san, al! i şte onu elde edinceye kadar kullanaca ğın heye-can, sevinç ve çalı şma azmi budur" diyecek size kaderiniz. Büyük istekl erin ilk kar şılı ğı, büyük heyecanlardır. Güzel bir şiiri sevdi ğinizi söyleseniz, harika bir resmi be ğendi ğinizi ifade etseniz ne olur? Lezzetli bir yeme ğin ustasıyla, aldı ğınız lezzeti payla şsanız. Do ğru şeyler yazan bir gazeteciye telefon etseniz, belediy e başkanınızın şehrinize sundu ğu harika bir hizmeti bizzat gidip tebrik etseniz, kaybınız ne olacak? Size hizmet edenleri taktir etm ezseniz, hizmetinizde hiç kimseyi bulamayacaksınız. Đnsanlar ruhsal zevk arıyorlarsa ve bunu siz onlara tattırmak istiyorsanız, size sırtlarını dönüp ba şka kapıya gideceklerdir. Tembellikte heyecan yoktur ; üşenmekle co şku bir arada barınamaz. Ya tembelli ğin rahatlı ğında karamsar, ya da çalı şmanın yoruculu ğunda co şkulu ya şayaca ğız. Üçüncü alternatifi yok. Ya tembelli ğin rahatlı ğında karamsar, ya da çalı şmanın yoruculu ğunda co şkulu yaşayaca ğız. 2. DUYGU FIRSATLARI Duygularınızı güçlü kullanabiliyorsanız, kendinizi bir koman-do gibi eğitmi şsiniz demektir. Komanda güçlü bir askerdir, göre-ve çıktı ğında emirlerini kendisi verir. Çevremizdeki özel fırsatları kullanabiliriz: Özel o laylar, özel mekanlar, özel tarihler duygularımızı do ğal olarak uyarırlar. a) Olaylar Sınavlara girerken, diplomanızı alırken, bir çocu ğu veya çiçe- ği severken, pikni ğe çıktı ğınızda, yorgun halde uykuyu yatar-ken, ya ğmurda ıslanırken, başınızın veya di şinizin şiddetli a ğrısı altındayken, eski bir arkada şınızla bulu ştu ğunuz an, yeni bir elbise giydi ğinizde, size bir hediye getirildi ğinde, çocu ğunuz ilk kelimeyi söyledi ğinde, sizi ilk defa kucakladı ğında, ilk karne notlarını getirdi ğinde, terfi etti- ğinizde Bu tür olayları ya şarken, heyecanınız ve duygularınız rutin olaylara göre dah a canlı de ğil midir? Bir elmayı iki türlü yersiniz: Zihniniz ak şamki maçla ve-ya yarın ödeyece ğiniz çeklerle me şgulken ısırır, çi ğner, yutarsınız. Bedeniniz yemi ş, ruhunuz seyredememi ştir. Ama bir de yaptı ğınızı seyredin: Rengiyle, tasarımıyla Yaratıcınızın ikram etti ği bir hediye paketi oldu ğunu fark edin. Dikkatinizi dilinizin aldı ğı lezzete odaklandırın. Sevgilinin ikram etti ği bir bardak su gibidir o. Sunan sevgilinin varlı ğının verdi ği sevinç, suyu yu-dumlamanın verdi ği lezzeti gölgede bırakır. Dama ğınızın her kö şesindeki lezzeti hissedin. Büyüyerek hücrelerinizi titretecek olan sevinç, tüm a şklarınızı gölgede bırakacaktır. Özel olayları nasıl ya şamayı tercih ediyorsunuz? Ruhumuzu her yaptı ğımıza bula ştırmazsak, cansız ta ştan ne farkımız ka-lır? Hayat bir akı ştır; cansızlar bedenleriyle ya şarlar hayatı, canlılar ruhlarıyla ya şarlar. E ğer bedeninizin hayatının bir sani-yesini ruhunuzla ya şamadıysanız, o saniye ölü geçmi ştir. Öyle insanlar vardır ki, bir günün on saniyesinde bile canlı de ğildirler; oysa ya şadıklarını sanıyorlar. Bedenimizin ya şadı ğı güzel ha-yatı, ruhumuza da ya şatalım. Böyle yaparsak, tattı ğımız bir damla bal bizi da ğlarda, vadilerde, arıların vızıltıları arasında dola ştırır. b) Mekanlar

Page 54: ruhsal zeka

Bazı mekanlarda ruhsal enerjiler birikmi ştir. O mekanlarda insanların ruhları sarsılmı ş, manevi bulutlar o mekanların ta şına topra ğına sınmı ştır. 48 48 Ruhsal algıları geli şmiş bir duru görü medyumu, eline aldı ğı paraya dokunarak, o paranın yıllar içerisinde kimlerin ell erinden geçti ğini görebiliyor. Anla şılıyor ki, evrende ya şanan her şey evrenin her kö şesine kaydediliyor. --- Bir Musevi Kudüs'teki A ğlama Duvarının önüne vardı ğında, hıçkırmaya ba şlar. Hemen her Müslüman, Hacca gitti ği Mekke'de heyecanla ve co şkuyla a ğlami ştır. Dep-rem bölgesine gitti ğimizde, daha kimseyle bulu şmadan önce gözya şları nutkumuzu tutuyordu. ça ğrı şımdan de- ğil, gerçek bir enerji akımından söz ediyorum. Bazı mekanlar, orada bulundu ğunuz anda, sizinle birlikte aynı mekanı payla şan di ğer insanların ruhsallı ğıyla dolu şmuştur. Orada yalnızca kendi duygunuzu de ğil, kendilerini gör-medi ğiniz; ama, ruhsal enerjilerini algıladı ğınız insanların hisle-rini de payla şırsınız.. Mabetler, fakirlerin ve yetimlerin ço ğunlukla ya şadı ğı sokak-lar, yetimhaneler, yaşlılar yurdu, deprem ve felaketlerin yeni ya şandı ğı beldeler... Bazı mekanlarda ruhsal enerjiler birikmi ştir. C) Tarihler Bazı tarihleri farklı kılan, insanların onlara yükl edi ği anlam ve bu anlam sayesinde payla ştıkları ortak duyguların ruhsal ortamı de ği ştirmesidir. O tarihlerde meydana gelen olaylar yüzünden, yıldönüm leri geldi ğinde ortak duygular harekete geçiyor. : Müslümanlar için dini bayramlar ve Ramazan ayı, Hı ristiyanlar için Pazar günü, Sosyalistler için 1 Mayıs, Amerikalılar için Şükran Günü; herkes için doğum, ölüm veya evlilik yıldönümleri; baharın geldi ği ilk günler, sonbaharın ilk günleri, kı şın ilk kar ya ğı şının ya şandı Özel tarihleri çok etkin ve güçlü kılan, insanların o tarihlere duygusal olarak yoğunla şmalarıdır. E ğer tüm insanlık aynı Özel gün ve aynı dakikada, ayn ı duayı yapsaydı, evrenin kayna ğından kopup gelen enerji dünyayı sarsardı. Mahesh Y ogi çok gücüyle bunu ispat etmeye kalkı şmıştır, tezini destekleyebilecek veriler elde etmi ştir. ---- Eğer Türkiye'nin 65 milyon insanı, karar verilen bir günün tam aynı dakikasında ruhsal içtenlikle, "terörün yok olması" için güçlü duygularla dua etseydi, bu ülkedeki terör o dakikadan itibaren son bulur; eline silahı alıp öld ürmeye kalkı şanın sıktı ğı kur şun, geri dönüp beynine saplanırdı. : Ne yazık ki biz, kırk farklı dü şünceden ve inançtan kırk farklı nedenlerle birbirimize kar şı bileniyoruz; hayatı çocuklarımıza zehir ediyoruz. Bir insan, benimsedi ği kimlik adına da hareket etse, cinayet örgütüne na sıl sempati duyar? Bir insan, kendisine muhalif: diye, inanç hürriyetine müdahale edilmesini nasıl " oh olmu ş" diyerek destekleyebilir? Ba şka kimse suçlu de ğil; bize ödetilen, bencilli ğimizin bedelidir. Toplumun bir kısmı teröre lanet okurken, di ğer kısmı dua ediyor veya ilgisiz duruyor. Aslında bir toplumun ba şına gelenin temel nedeni, o toplumun duaları, dilek ve niyetleri toplandı ğında olu şan anlamdır. Toplumların gelece ğini belirleyen, medyanın olu şturdu ğu hayali kamuoyu de ğil, toplumun niyetleri ve duyguları toplandı ğında olu şan ruhsal kamuoyudur. Kaderin Sahibi, toplumlar üzerinde hükmetmek üzere istekleri toplarken, ki şi sayısına bakmaz, isteklerin yo ğunlu ğuna bakar, parmak hesabıyla de ğil, ruhsal yoğunluk hesabıyla ölçer. : Her biri yüzde yüz duygu yo ğunluklu olan 10 ki şinin duası, her biri yüzde bir duygu yo ğunluklu olan 999 ki şinin duasından daha baskın çıkacaktır. Be ş bin ilgili ve duyarlı insan, elli milyon ilgisiz ve duy arsız insanı istedi ği gibi sürükler. Sürükleniyorsak ilgisizli ğimiz yüzündendir. Ebedi kayna ğımızı, tatmamız, tanımamız ve sınırsızlarına ta-lip olmamız için dünyaya serpilen sınırlı kaynaklarla karı ştırma-yalım. "ihtiyaçlar sınırsız, ama

Page 55: ruhsal zeka

kaynaklar sınırlı" tezi, be şeri ik-tisat için geçerli. Mevcut kaynaklar sınırlı ; ama, potansiyel kaynaklar sınırsızdır. Bugün insanlı ğın ula ştı ğı pek çok de ğer, asırlar önce imkan-sızdı, hayaldi. insanlar her yeni hayalin imkansız oldu ğunu dü- şünmek gibi bir hataya düşebiliyorlar. Uçak imkansızdı, televiz-yon imkansızd ı. ihtiyaç duydu ğunuz hiç bir şeyin gerçekle ş-mesi imkansız de ğildir. Her yeni üretimin ardında bir ihtiyaçyatmı ştır. Acıkmasalardı, ku şlar sokaklarda cıvılda şmayacaklardı. Paraya, e şyaya veya dostlu ğa ihtiyacımız olmasaydı,sabah ak şam şehirlerin sokaklarında koşuşturmayacaktık. ihtiyaç candır, harekettir. Anlamalı sınız; ihtiyacınız kal-masaydı, hayata tahammül edemezdiniz. Yeryüzünd e de ğer namına ne varsa, sadece ihtiyaçlar yüzünden üre-tildiler. Daha büyük de ğerler üretebilmeniz için daha büyük ihtiyaçlar belirlemenizi; belirleyemiyor sanız,- uydur-manızı öneriyorum. Daha iyisine ve daha fazlasına olan ihtiyacımız bit ti ğinde, geli şme yolunda çalı şmamız durur. ihtiyaçlarınızın tepesi-ne öyle büyük bir ihtiyaç koyun ki, hayatınız boyunca ona ula ş-maya devam edece ğiniz kadar uzakta olsun. Ona ula ştı ğınız gün, dünyanın ötesine uçtu ğunuz gün olsun. Arzuları ve hedefleri sı-nırlı olanlar, hayatlarının sonuna kadar geli şmeye devam edemezler. 3. DUYGU VE ĐHTĐYAÇLAR Duyguyu ihtiyaçlar üretir. insan bilmedi ğine muhtaç de ğildir; muhtaç olmadı ğındanheyecan duymaz, he-yecan duymadı ğına talip olmaz ve talip olmadı ğı da kendisine verilmeyecektir. Şimdi neredeyse herkesin elinde bir cep telefonu var. Oysa 20 yıl önce kimse böyle bir ihtiyacı bilmiyordu. Afrika çöllerinde ya şayan yerlilerin ço ğu hala buzdolabı ihtiyacından habersizdirler. i şte keskin duygular üretmenize katkı sa ğlayacak iki yöntem: Hayalleri olan uyu şuk ve tembel bekleyemez. a) Kar şılanmamı ş Henüz kar şılanmamı ş ihtiyaçlarınızı dü şünün. Ölümsüz bir hayat, sınırsız bir dünya, ilim ve manevi zenginlikler kalbinizin yalva rarak istedi ği güzelliklerdir. Ümitsizlikler, yenilgiler, ihanetle r ve sabırsızlık sizi istemekten vazgeçirmi şti. Yeniden canlandırın. Hayalleriniz ve arzularınız gerçekle şmeseler bile, en azından hayatınızın çalı şmalarla ve üretimlerle dolmasına yol açarlar. Çünkü hayalleri olan, uyu şuk ve tembel bekleyemez. b) Kar şılanmı ş Kar şılanmı ş ihtiyaçlarınız üzerinde dü şünün. Görme duyunuzu yitirseydiniz, onu geri almak için tüm servetinizi feda ederdiniz. Bir de size nelerin verildi ğine bakın ve bir an, onlar verilmeseydi ne durumda olabilece ğinizi hayal edin. Size verilenler de, sizin ihtiyaç larınız arasındadır. Verildikleri için, onlara muhtaç oldu- ğunuzu hissetmiyorsunuz. Oksijensiz kalıyor musunuz? Hayattay-ken hiç taktir etmedi ğiniz insanın peşinden, ölümünden sonra a ğlamak neyi ifade eder? Sıcak evimizin de ğerini anlamamız için depremin veya sava- şın onu yerle bir etmesi gerekmiyor. Çaresiz dü şünce sa ğlı ğın de ğerini kavrıyoruz. De ğerini kavramak zorunda mıyım? Kesinlikle, çünkü hay atın içindeki zevki kavramanın yolu de ğerini kavramaktır. Hayatımız de ğerini kavradı ğımız ölçüde heyecanlı geçecektir. Dahası güzellikler arttırılar ak da ğıtılırken, sadece değerinin bilinip bilinmedi ğine bakılıyor. Bir liranın önemini bilmeyen kimse, alın teriyle zenginlik üretememi ştir. Evlili ğin de ğerini kavrayamayan, mutlu bir evlilik kuramamı ştır. Hayatımız de ğerini kavradı ğımız ölçüde heyecanlı geçecektir. ihtiyacınız kalmasaydı, hayata tahammül edemezdiniz . Çiçekleri ve ormanları sevebilmemiz için ürettikle ri oksijenden mahrum kalaca ğımız günü ya şamak zorunda de ğiliz. Gök çatı altında güvenli yürüyebilmenin ne büyük mutluluk oldu ğunu görebilmemiz için, ya şadı ğımız şehre bir gökta şı dü şmesini beklememeliyiz. Kar şılanmı ş ihtiyaçlarınızın yoklu ğunu hayal edemiyorsanız, geçici bir süre onlardan kendinizi mahrum edin. Ama bu mahru-miyett e kendinize ve ba şkalarına zarar vermeyecek bir dengeyi de korumalı ve sadece hissetme amacına

Page 56: ruhsal zeka

odaklanmalısınız. Eski-den bazı veliler, hayatın ne kadar de ğerli bir ilahi hediye oldu- ğunu anlamak için bahçelerine kazdıkları mezarın içe risinde uzanıp tefekkür ederlerdi. Ölümü hiç hatırlamayanın ya şama sevinci sahtedir, yanıltıcıdır. Kimse ölümü bilen kadar hayatına sarı lamaz; kimse ölen kadar yaşamayı arzulayamaz. Suyun de ğerini hayal edemiyorsanız, bu gün su içmeyin. Size pi şirdi ği yemeklerin kıymetini bilmiyorsanız e şinize rica edin, iki ak şam sizin için yemek yapmasın. Evinizin kıymetini algılayamı-yorsanız, bir gece ka pınızın önünde sabahlayın. Gözlerinizin kıy-metini anlayamıyorsanız, gözlerini zi ba ğlayın ve bir saat i şlerini-zi göremeden yapmaya çalı şın. Canınız sıkılırsa hemen vazgeç-meyin, kendinizi e ğitiyorsunuz. Gelece ğinizi de ği ştirecek bir sa-ati feda edebilirsiniz. Öyle bir anlayabiliyoruz ki! Anladı ğımızda gözlerimizden ı şık saçılıyor. Bir ak şam ben böyle dü şündüm, dünyanın en zengin padi şahı oldu ğumu hissettim. Bu müthi ş zenginli ğin sevinci, onları ben-den gizleyen nankörlü ğümün pi şmanhğıyla yoğruldu. 4. VÜCUDU TEMĐZLEME (sahife 143) iç dengesi bozulan, zehirli maddelerin i şgaline u ğramı ş vücudun hormon dengesi bozulur. Vücudunu kontrol etmekte zorluk çeken beyi n, duyguları etkin şekilde algılayamaz. Sürücünün arabadaki (Ruhun. bedendeki ----- Hızlı Okuma§Etkili Ö ğrenme. Seminerlerinde, zihinleri yava şlatan en büyuk engel olarak gördü ğümüz bu durum, vücudun kirlili ğinden kaynaklanır. Vücudumuz içerden temiz de ğilse, ba şarı teknikleri i şimize yaramaz; çünkü kirli vücut, hayallerimize ayrılacak bir enerji bırakmaz, her şeyi tüketir. Çabalarız; ama, başkalarının bir güne sı ğdırdı ğı ba şarıya: ancak aylar içinde ula şabiliriz. Seminerlerde bir taktik de ği şiklik: yaptım ve her seminere, vücudu zehirden temizlemeye yarayan: "Süper Sa ğlık" tekniklerini anlatarak ba şladım.49 49 Bu konudaki çalı şmalarımızla ilgili bilgileri http://www.yetenek.com web ad-resinden okuyabilirsiniz. Bu teknikleri uygulayanlardan ODTÜ fizik bölümü ö ğrencisi Emre Onur, bir yıl sonra bana e-posta gönderdi ğinde, geçen süre içinde zayıflarını nasıl yok etti ğini ve şeref ö ğrencileri arasına girmesine imkan tanıyan sırrın ne oldu ğunu anlatmı ştı. En ba şarılı insan, ruhuyla bedeni arasında denge kuran in sandır. Arzularınızın gücü ve şiddeti ile vücudunuzun iç temizli ği arasında tam bir paralellik vardır. Tahrip edilen bedenleri yöne-ten ruhlar, zorlanmaya mahkumdurlar. Enerjisinin tamamını vücudunuzu canlı tutmaya çabalarken harcayan ruhunuzun, hangi entelektüel çabanızda size yardımc ı olmasını bekliyorsunuz? Ruhun bedendeki konumu, sürücünün arabadaki konumu gibi-dir. Lastikleri a şınan, motoru yorulan, balataları tükenen ve frenleri tutm ayan bir arabayı, umdu ğunuz kolaylıkta yönete-mezsiniz. Sürücü, Herkül kadar gü çlü de ğilse, hurdaya çıkmı ş bir arabayı omuzlayıp yürütemez. Temel yürütücü sis temler çöktü- ğünde, sürücünün yapabilece ği tek şey, arabayı terk etmektir ki, son nefesimizde vücud umuza yaptı ğımız budur. Bedeninizi, trilyonlarca müstakil canlardan olu şan hücrelerin bulu şturuldu ğu bir gökdelen olarak görün. Bu gök-deleni ayakta t utan, i şleyi şini sağlayacak mekanizmaların düzenli çalı şmasıdır. Damarlarınız daraldı ğında, böbrek-leriniz hasar gördü ğünde, mideniz bozuldu ğunda, hücre-leriniz çevrelerine biriken çöpler yüzünden esnekliklerini yitirdikleri nde ba şınıza gelen, bozulan arabanızın ba şına gelen gibidir. En ba şarılı insan, ruhuyla bedeni arasında tam bir denge kuran, bedeni kolay yönetilir bir halde tutmayı ba şaran insandır. Bazıları sırtlarında, vücut namına, kamyon gibi bir a ğırlık ta şır. Merdivenlerden çıkarken nefesleri kesilir, yataktan kalkamazlar, dizleri bir saat yür ümeye dayanmaz. Böyle insanların sevebileceklerini, ya şamaktan ve gülmekten zevk alabileceklerini sanmayın. Onlar kalplerine inemezl er, co ş-kuyla gülemedikleri gibi, sevinçten de a ğlayamazlar. Bizim, beyin veya zihin yorulması dedi ğimiz şey, hantallı ğı yüzünden vücudun aşırı enerji harcaması ve bu suretle di ğer fa-aliyetlere yeterli enerji

Page 57: ruhsal zeka

ayrılamamasıdır. Beyinlerini kullanma-yanlar, uyarı sinyalleri gelinceye kadar, neler olup bitti ğinin farkında olmayabilirler. Hafızalarını yoklasın lar; öğrenmeye, ko-nu şmaya, yazmaya, entelektüel bir eser üretmeye kalksı nlar. Vücutları kendilerine yeterince yardım ediyor mu? Bazı küçük fakat çok önemli önerilerde bulunaca ğım. Bu öne-rileri dikkate alırsanız, beyninize giden oksijen ve glikoz mikta- rını arttırırsınız. Beyninizin aktif ve hızlı çalı şmasını sa ğlayan nö-rotransmitter ve di ğer kimyasal maddelerin yeterli miktarda beyninizde haz ır bulunmalarını sa ğlarsınız. Vücudunuzu temiz-lersiniz ve daha az enerjiyle yöne tilmesine imkan verirsiniz. Ça-banız size hafiflik, rahatlık, zihinsel keskinli k ve derinle şebilir duygular olarak geri dönecektir. i şte gerekenler: a) Beslenme o Midenizin üçte birini sürekli bo ş tutun. Bol su için - günde ortalama 2-litre- veya bol sulu yemek yiyin. Kırmızı et ve hatta tavuk etini azaltın. Balık etini istedi ğiniz kadar yiyebilirsiniz. Protein ihtiyacınız için günde bir adet yumurta yeterlidir. O Bir ay boyunca oruç tutun veya zaman zaman aç kal ın. Bol sulu sebzelerle ve meyvelerle beslenin. Ekme ği, ha-mur türlerini ve kuru gıdaları ba şarabilece ğiniz kadar azaltın. Ancak yava ş yava ş yapın bunu; birden azaltırsanız, ardından aşı-rı yemek iste ğiyle sava şmak zorunda kalabilirsiniz. Kahvaltınıza yüklenin, ama ak şamları neredeyse aç kalacak kadar az yiyin. Ö ğün aralarında mevsimlik meyveler dı şında atı ştırmaya kesin olarak son verin. o çayı günde 9 bardaktan fazla içmeyin, fazla tuzlu yemek-lerden ve tüm tatlılardan uzak durun. Lokmayı a şırıya kaçacak kadar çi ğneyin. Küçük lokmalar alarak ve fazla çi ğneyerek, biraz da oyalanarak yava ş yemeyi ba şarın. O Her gü bir ka şık bal yiyin, bir bardak sıkılmı ş portakal ve greyfurt suyu karı ştırıp için. Hastalıklardan kurtulmak istiyorsa-nız, günde bir ka şık çörek otu yiyin veya yemeklere, çöreklere katın. b) Soluma o Sabah ve ak şam, günde hiç olmazsa iki defa, daha ilgiliyse-niz günde birkaç defa, diyaframdan derin soluma çalı şması ya-pın. Bir birim zamanda burnunuzdan derin soluk alın, bunun dört katı zaman birimi için de akci ğerlerinizde tutun ve iki birim zamanda a ğzınızdan geri verin. Solu ğu bir saniyede almı şsanız, dört saniye tutacaksınız, iki saniyede vereceksiniz. iki saniyede almı şsanız süre: 2/8/4 saniyedir. 50 Her seansta bu çalı şmayı en fazla 25 defa yapmalısınız. Her gün mutlaka yapın. 50 Bu oranlama ve bu bölümde yer alan bilgilerin ön emli bir bölümü Anthony Robbins'in "Sınırsız Güç" isimli kitabında verdi ği bilgilere dayanmı ştır. O Fırsat buldukça oksijeni bol ovalara, da ğlara, nehir veya deniz kenarlarına gidin. Odalarınızı havalandırın. c) Kondisyon o Haftada üç gün yürüyü ş veya benzeri hafif bir spor yapın. Spor süresini ü çe böleceksiniz: ilk 15 dakikayıısınmaya, de-vam eden 20 dakikayı, ısınmı ş halde biraz zorlayıcı yürüme-ye/egzersize ve son 10 dakik ayı kullandı ğınız dokularda biriken kanın vücudunuza yeniden dengeli da ğılabilmesi için yava ş hare-ketlerle soğumaya ayıracaksınız. O Süresi 45 dakikaya ula şmayan spor vücudunuzu temizleyen süreçleri yeterinc e aktif hale getirmez. Aniden, ısınmadan, yo- ğun çalı şırsanız kalbiniz için bu da çok tehlikeli. Spor esnasında konu şamayacak kadar nefes nefese kalmı şsanız, vücudunuzun kapasitesinin üzerine çıkmı şsınız demektir. Temponuzu adım adım arttıracaksınız. Damarlarınız açıldıkça, her hafta hızınızı arttırabilir, 6 ay sonra fırtına gibi esebilirsiniz. O Vücudunuzu ortalamanın üzerinde hızlı hareket ett irin. Hızlı yürümek, hızlı temizlik yapmak gibi... Zaman sorununuz yoksa, i şleri, elektronik aletlerin yerine bedensel hareketleriniz-le yapmayı tercih ed in. O Stresli hayat, kaslarınızı gererek a şırı enerji harcamanıza ve zamanla sinir sisteminizin tahrip olmasına neden olur. Vücut kasl arınızı sık sık gev şetin. Boynunuzu, omuzlarınızı ve tüm göv-denizi gev şetin. d) Uyku Uygun zaman aralıkla! dı şınd<1 uyumal

Page 58: ruhsal zeka

O Bilimsel ara ştırmalar, Güne ş ı şıklarıyla harekete geçirilen melatonin hormonunun belirledi ği biyolojik saati- mize göre, iki farklı uyku dalga mız oldu ğunu tespit ediyor. Bu dalgalar gece (23,00-06,00 ar ası) ve gündüzz (12,00-13,00 arası) olmak üzere iki dönemde bizi ku şatır. Gece uykusu dı şında, ö ğlen arası 30 dakikalık uyku fırsatı üretin. Zamanın ız yoksa 15 dakika dinlenmek de i şinize yarayacaktır. : O Sabah uyandıktan sonra tekrar sürdürülen veya gü nde sekiz saati a şan uykunun her dakikası vücudu tahrip eder. Dahası uyg un zaman aralıkları dı şında uyumak, vücuda zarar verir. Gere ğinden fazla uyudu ğunuzda, sabah erkenden (Güne ş doğmadan önce) kalkmadı ğınızda, ö ğle olmadan önce veya gürültülü ortamlarda ve özellikle yemekten hemen sonra uyumaya kalkı ştı ğınızda, biriken sorunlarınız mutlaka bir noktada patlayacak ve tüm birikimler in tikamını birden alacaktır. Depresyonun en güçlü besleyicisi düzensiz uykudur. 5. AKT ĐF EYLEM PLANI Aşağıdaki tabloya göre çalı şırsanız, altı ay içinde duygula-rımzın kökten deği şti ğini fark edeceksiniz: DUYGU GELĐŞTĐRME AKTĐF EYLEM PLANI Temel Ayrıntı Olay-Üretti ği Duygu-Hatırladı ğım Istekler Konular Konular Sevgi O a ğacı sevdim, bana hayalimdeki bahçeyi hatırlattı. Olumlu Kom şunun çocu ğunu sevdim, bana Duygular Şefkat çocu ğumu hatırlattı. Heyecan Güne şin do ğuşunu seyretmek için balkana Çıktım. Özel Arkada şımdan bugün mektup aldım, Olay ileti şim yetene ğimi geli ştirece ğim. Duygu Özel Ak şam birlikte yemek yiyece ğiz, mut- Fırsatları Zaman lu bir aile olmak için çalı şaca ğım. Özel Sabah hastanenin önünden geçtim, Mekan sa ğlı ğım için daha dikkatli alaca ğım. Kar şılanmı ş Göremedi ğimi hayal ettim, görmekten Đhtiyaçlarla mutlu oldum, çalı şaca ğım. Duygulan Kitabımın yayınlanaca ğı günü Kar şılanmamı ş dü şünerek heyecanlanıyarum. Beslenme Bugün yemekleri iyice çi ğniyarum, sa ğlı ğı m geli şiyor. Uyku Rahat ve derin uyuyaca ğım, dinlenmi ş Vücudu zihinle daha etkin çalı şaca ğım. Temizle Şimdi derin saluma çalı şması yaptım, Soluma beynim güçlendi. Kondisyon Bugün sabah 45 dakika yürüdüm, daha güçlüyüm. ÖzetleNe Yapmalı? 1. Olumlu Duyguları Güçlendirin Şefkat, sevgi ve heyecan duygularınızı güçlendirecek egzersiz-ler yapın. Bu duygular aracılı ğıyla kazanaca ğınız büyük gücü, he-deflerinizi ve hayallerinizi hatırlamakta kullanın. 2. Duygu Fırsatlarını Kullanın Özel olaylar, özel mekanlar ve özel tarihler farkıl ve derin duygular üretmenizi sağlayacak fırsatlar barındımlar. Bu durum-larda yakal adı ğınız duyguları isteklerinizle ve hedeflerinizle bir-le ştirin. 3. ihtiyaçlarla Duygulanın ihtiyaçlar duygu üretirler. Gelece ğe yönelik arzularınız ihti-yaçlarımzdır. Arzularınızı büyüterek ihtiyaçlarınızı büyütün. Kar - şılanmı ş ihtiyaçlarınız çok önemlidir. Onlardan mahrum kaldı ğını-zı hayal ederek, hayal edemiyorsanız kendinizi mahrum bırakarak ne kadar de ğerli olduklarını hissedin. Bu iki kayna ğı kullanarak ula şaca ğınız derin duyguların hedeflerinizle ve isteklerini zle bir-le şmesine izin verin. 4. Vücudunuzu Temizleyin

Page 59: ruhsal zeka

Vücudun zehirli ve atık maddelerden temizlenmesi, d uygula-rın daha etkin kullanılmasına imkan verir. Beslenmenizi, uykunu-zu , solumanızı ve kondisyonunuzu yeniden yapılandırarak vücudu-nuza b u rahatlı ğı kazandırın. Özetleyen Sözler . Seyreden de merak ve heyecan uyandırmayan hayat, onu ya şayanın kalbinde de donuk ve de ğersizdir. . Duygu maddeyi şahdamarından yakalar; çünkü duygu maddeyi olu şturan enerji dalgasının kökeninden gelen bir esin-tidir. . Dü şündüğümüzü ba şaramamamızın asıl nedeni, dü şüncelerimizin duygu üretememesidir. . Duygular bir defa istemenin gücünü, bir milyon k ez istemek kadar büyütebilir. Sesi çı ğlı ğa dönü ştüren duygudur. . Para da ğıtıldıkça azalır; ama, duygu da ğıtıldıkça artar. . isteklerinize yükledi ğiniz duygular ne kadar yo ğunla şırsa, onlara ula şmak için harcamanız gereken emek, o kadar azala-caktır. . Heyecan, sadece sürekli yenilenmeyi ve farklıla şmayı ba- şaran hayatı ku şatır. . Büyük isteklerin ilk kar şılı ğı, büyük heyecanlardır. . Be ş bin ilgili ve duyarlı insan, elli milyon ilgisiz v e duyarsız insanı istedi ği gibi sürükler. . insan bilmedi ğine muhtaç de ğildir; muhtaç olmadı ğından heyecan duymaz ve heyecan duymadı ğına talip olmaz. ----- ISRAR GÜCÜ Vazgeçmedi ğiniz sürece ruhunuz sizin adınıza gece gündüz ısrar eder. 1- NEDEN ISRAR GÜCÜ? isteme sürecinde neden ısrarı kullanacaksınız? Giri ş Önce a ğaç ve sonra da meyve olmayı bekleyen çekirdek gibi ısrar edeceksiniz. Düşünmekte ve inanmakta ısrar edemeyen, davranmakta ıs rar edemez. Israr, ruhsal zeka' nın bereket boyutunu temsil ede r. Azın çok olmasının, yokluktan varlı ğa sıçrayı ş hızının katlanmasının yolu-dur. Formül şudur: Ba şarı Düzeyi e şittir lsrar çarpı Eylem. Eylem kapasite-si insanın gücüyle, ısrar kapasitesi ise evrenin ömrüyle sınırlıdır. Israr yoksa ba şarı yoktur; ısrarsız bir tane ba şarı gösterilemez. Aynı çalı şmaları sürdürmekte zorlanabilirsiniz; ama, aynı şey-leri dü şünmekte ve hissetmekte kolaylıkla ısrar edebilirsiniz. Öncelikli ısrar, zihinsel ısrardır; ısrar içinizde yaşadı ğı süre-ce, tüm tutum ve davranı şlarınızı yönetmeye devam eder. Başarının geli şimi ço ğu zaman bilinçsiz gayretlere ba ğlıdır: Zihninize kabul etti ğiniz dü şünceyi engellemezsiniz. Durdu ğu yerde inanca dönü şür ve yıllar sonra sizi de ği ştirir. Israrın bir yönü bilincinize ba ğlıdır; dü şünmeye ve davranma-ya devam ederek ısrar edersiniz. Di ğer yönü ruhunuza ba ğlıdır: Vazgeçmedi ğiniz sürece, ruhunuz sizin adınıza gece gündüz ısra r eder. Israr sabra, sabır zamana ihtiyaç duyar. A ğacınızı hemen şimdi dikeceksiniz; çalı şmaya ba şlayaca ğınız an şimdidir. Yaptı ğınızın şimdi ve çalı şma boyunca alaca ğınız ücreti, kalbinizi ku şatan co şku olacaktır. Tarihe adınızı yazdıracak başarı, ömrünüz boyunca a ğaç yeti ştirmektir; meyve yiyerek ömür tüketmek de ğil. : Sizi yedi ğiniz meyvelerle de ğil, yeti ştirdi ğiniz a ğaçlarla anarlar. En de ğerli meyve, bir hayata malolan meyvedir. Ço ğu bitkiler meyvelerinin hangi sofraları süsledi ğine şahit ola-madan ölmü ştür. Büyük insanlar, insanlı ğı ne kadar de- ği ştirdiklerini dünya gözüyle göremediler. 1. ISRAR NED ĐR? Israr, dü şüncenin, duygunun, eylemin, yani topyekün "bir ya şama biçiminin" periyodik olarak tekrarlanmasıdır: a) Tekrar Sıklı ğı Hayatınızı günlük bloklara bölün ve bir günlük plan ınız üzerinde dü şünün: Bir güne ne kadar ısrar ve tekrar sı ğdırıyorsunuz? Hırs bizi depresyona, yılgınlı ğa ve ba şarısızlı ğa sürükler: Hırs, sabrımızı ta şırır, her şeyi hemen şimdi isteriz. Bu yüzden sinir sistemlerimizi parçalarcasına zorlarız; ertesi gün sistemle-rimiz çöker ve

Page 60: ruhsal zeka

vazgeçmek zorunda kalırız. Oysa günde -ama her günd e - bir kaç dakika, bizi çok daha ba şarılı yapacaktı. Israr, iki yönü keskin bir ok gibidir; aralıklı ısr ar engelleri, aralıksız ısrar da sahibini parçalar. Kalp, her vur uşunun ardından kısa bir dinlenme devresi geçirir: Günde 100 bin defa çar-pa r, 100 bin defa dinlenir. Aralıklı okuyan ö ğrenci, yılda 500 kitap okuyabilir; aralıksız okuyan 48 saatte çöker, hiçbir kitap okuyamaz hale gelir. Dolayısıyl a tekrarlamanın periyodik olması; yeniden güç ve enerji almak için küçük aral ar verilmesi gerekir. "Böl, parçala, yut" tekni ği, ancak ısrar sayesinde i şe yarar. Bazıları tekrarda a şırıya kaçarlar, a şırılık ruhsal gerginli ğe, gerginlik yılgınlı ğa ve yılgınlık vazgeçmeye, ba şarısızlı ğa götürür. Her saniye çalı şmak müthi ştir; ama her saniye aynı şeyi yapmak çok tehlikelidir. Ba şarı çok çalı şmayı gerektirir; ama ba şarısızlı ğın birinci nedeni, dinlenmeksizin çalı şmaktır. i şimizi günde be ş veya on defa tekrarlayabiliriz. Hatta tüm günümüzü onunla doldurabiliriz. Ama yarım veya en fazla birer saatl ik bloklar halinde çalı şmalıyız. Bloklar arasındaki onar dakikalık dinlenme ve e ğlenme fasılları, yeniden ba şlamamızı sa ğlayacaktır. Her günün gecesindeki rahat uyku, aynı şeyi ertesi gün de tekrarlayabilme-mizi sa ğlayacaktır. b) Zamana Yayılımı Israrın asılola ğanüstü etkisi, onu uzun süren zamana yaydı ğınızda geli şir. Bir günlük tekrarla bir aylık tekrarın sonuçları arasın da uçurum olu şur. Her yetene ğin yakla şık yüzde 50 esneme payı vardır. Şimdi birazcık yoğunla şsanız, daha hızlı yürüyebilir, daha hızlı okuyabili rsiniz. Ama şimdi yüzde 50'yi a şmaya kalkı ştı ğınızda, tökezler dü şersiniz. iki, üç, dört kat gibi artan performanslar, ancak zamanla geli şebilir. Herkes şimdi hızlanabilir; ama çok azımız, süper hızlara ula şabilmek için yıllarca çalı şmayı göze alıyoruz. insan vücudu günde tek bir hurma ile ya şayabilir. Ama siz hemen bu sınırda beslenmeye kalkarsanız, açlıktan ölürsünüz. Geli şimi zamana yaymanız ve tüm sistemlerinizin yeni biçime adapte olmasını bekleme niz gerekir. Herhalde bir bebeği yürütmek için onu vaktinden önce zorlamazsınız. Yeteneklerimize aralıksız yüklenirsek kısa sürede s trese bo ğuluruz, patlarız. insan, günün yarısında uyumaya zorlanır. islam, insanı çalı şmasından günde be ş defa alı koyar. Şu sözü ölçü almalıyız: "Allah katında amellerin en sevimlisi, az da olsa d evamlı olandır.51" 51 Hz. Muhammed (asrn), Cami'us-Sa ğir 1:165 Hadis No:197 Israrın sizi götürdü ğü öyle bir an vardır ki, o anda her şey karanlık ve imkansız görünür. Mantık, çözümün imkansız oldu ğunu söyler; çünkü kanunlar engeldir. Çünkü ba şvuru zamanı geçmi ştir. Çünkü artık yasaktır. Öylesine büyük çabalarımdan vazgeçtim ki, birazcık daha ısrar edeb ilseydim, büyük sonuçlar elde edecektim. Ba şarının sırrı, çaresizlik sınırının ötesine geçebile cek kadar ısrar edebilmekte gizlidir. Bazı i şlerimi son bir dakika içerisinde çözebildi ğimi bilirim. E ğer çözmek demek, ölümden kurtulmak demekse, son nefesinize ka dar dayanmayacak mısınız? Israr, son nefese kadar dayanmaktır. Ben de yenildim, yıkıldım, vazgeçtim. Pi şman olup geri döndüm, yine yenildim; ama yine geri döndüm. Ya yapaca ğım, ya da yapaca ğım. Ölmediysem, yapmaya devam edebilirdim. Beynim hala çalı şıyorsa, hala isteyebilirim, hala uykumdan fırlayıp çalı şmaya koyulabilirim. Kalbimi söküp atmadıysam yine s evebilirim, yine, yine, yine. Ne zamana kadar? Son nefese kadar, gerekirse kıyamete kadar; az da olsa devamlı. Ümitlerinizi kırarlar, kıskanırlar, küçümserler, ta ktir etmezler... On tane iyili ğiniz araslndan bir tane kötülü ğünüzü cımbızla çıkarıp yüzünüze savururlar. Hayat e ğlence de ğil, hayat kurtar-mak, hayata de ğer katmak oyun de ğil. Hayatı fethetmek, Gü-ne şi fethetmekten daha yüksektir ve hepimizi bu dünyad a fethedilecek bir hayat bekliyor. Başarının sırrı çaresizlik sınırının ötesine geçebilec ek kadar ısrar etmekte gizlidir. c) Konu Faktörü

Page 61: ruhsal zeka

Ne yapmakta ısrar edeceksiniz? Ekin ekmedi ğiniz toprakta sadece yaban otları biter. Israrınızı dayandıraca ğınız önemli bir konunuz yoksa, zihniniz, tahrip edici konularda ısrar edecektir. Çalı şmanızla kendinizi özde şle ştirinceye kadar ısrar ede-ceksiniz: Şiirinizi okuyan sizi görecek; sizi gören şiirinizi okuyacaktır. insan en çok ne yapıyorsa odur. Ne olmak istiyorsanız onu devamlı yapacaksını z. Ders çalı şmaksa her gün, heyecan da ğıtmaksa her konu ştu ğunuzda, sev-mekse her şeye baktı ğmızda. Neler yapmak istedi ğinizi belirlediniz: Bilgisayarı geli ş-tirmek, yabancı dili ilerletmek, doktorayı tamamlamak, müzisyenli ği olgunla ştırmak, ressamlı ğı geli ştirmek... Gü-nünüzü planlama" ve her gün hedeflerin izin her biriyle bir dakika bile olsa ilgilenmelisiniz. Çiçe ğinizin saçılmı ş yapraklarından ho şlanıyorsanız, ona her gün bir bakı ş gönderin. Tebessüm etmek sevimliyse bir daha te-bes süm edin. Leziz yemek pi şiren eşinizin i şine te şekkürle kar şı-lık vermek güzelse, te şekkürünü unuttu ğunuz bir akşam yemeği yemeyin. Ü şenerek ihmal edenler, a ğır bedeller ödüyorlar. 2. ISRARIN FAYDASI Israr sayesinde ba şarınız hızlanacak, yetenekleriniz ve hedefleriniz kaybolmayacak, huzurunuz geli şecektir. a) Zamanla Hızlanır Ağaç tohumu, kök saldı ğı ilk yıl içerisinde yarım kilo büyüye-bilir. E ğer aynı hızla büyüseydi, 20 yıl sonra 10 kilo olması gere-k irdi; oysa o 20 yılda 20 ton olabilir. Zayıf yeteneklerinizi besle-meye devam et ti ğinizde, gelecek aylar içinde yeterince geli ş-mediklerini sanarak yanılırsınız. Gelecek yılları görmeden ka-rar vermemelisiniz. Matematik basittir: Her gün bir dost kazansanız ve her dost size günde bir dost kazandırsa, tüm insanlar birkaç haftada sizin dostunuz olurdu. Birinci gün bir dostunuz, ikinci gün üç dostunuz, altıncı gün 6 3, onuncu gün ise 1023 dostunuz olacaktır. 100 gün sonra ortaya ne kadar b üyük bir rakam çıkabilece ğini tahmin edebiliyor musunuz?52 : 52 100'üncü günde ula şaca ğınız dost sayısı inanılmazdır: : 1.267.650.600.228.229.401.496.703.205.376,- Okuya biliyor musunuz? Bu hesabı yapmak için matematikçi Ahmet Duran'ın yardımına ba şvurdum. Ba şarı yolunda böyle ilerlersiniz: Önce yava ş, sonra hızlı; önce kimsesiz, sonra herkesle. Önce bir tek kalple, sonra bütün kalplerle. Da ğlardan duman çekilir veya tünelden çıkarsınız. O an , nerelere ula ştı ğınızı fark edersiniz. Sanki her şey birden de ği şmiştir. Oysa de ği şmemiş gibi görünenler, içten içe de ği şiyorlardı. Bazı dahiler, dehalarını, yürurken duydukları güçl ü bir cümlenin rüzgarına borçludurlar. Bir cümle zihinlerinde önemli bir çek irdek olmu ş, zaman içinde onu geli ştirerek ola ğa-nüstü bir ki şilik üretmi şlerdir. Bataklı ğın içinde, bir kilometre ötedeki ye şil vadiye 100 metre yakla şan adama bakın. Bataklıktan hala çıkamadı ğına baka-rak, ilerlemedi ğini sanır. Biz acı vadisinin ortasına dü şüyoruz. Çabalarımız sayesinde hayatımız de ği şmek üzeredir; ama, gelece ği görmüyoruz, kıyısına yakla ştı ğımız sahilden haberimiz yok. Yıllarca süren hastalı ğımdan kurtuldu ğum gün, kurtulamaya-ca ğımı sandı ğım günlerden biriydi. b) Yetenek Kaybolmaz Yabancı dil e ğitimi alanların yüzde 10'inin, ö ğrendiklerini bir süre sonra unuttuklarını biliyor musunuz? ingilizce e ğitim veren ODTÜ veya Bo ğaziçi Üniversitesinden mezun olan binlerce ö ğrencinin bugün kaçının ingilizce konu şabildi ğini sanıyorsunuz? Yabancı dillerini kullanmakta ısr ar etmediklerinde, yetenekleri hızla kayboluyor ve kul lanamaz hale geliyorlar. Bir gün elinizden kaçıracaksanız, niçin tutmak amac ıyla ömrünüzü tüketirsiniz? Yetene ği yakalamak zor; ama korumak veya kaçırmak çok kola ydır. Zor olanı yapıyoruz da, kolayolanı erteliyoruz. Aç mide nasıl küçülürse, çalı ştırılmayan beyin de öyle zayıflar. Kullanmadı ğımız yeteneklerimiz zamanla körelir. Ö ğretmenseniz, ö ğretmek zorundasınız. Görevi biten karınca ölür. Kulaklarını tıkayan, duyamaz ha le gelir; sevmeyen, sevemez olur. Yetenekleriniz, sizinle yapılmı ş ilahi birer sözle şmedir: Sözle şmelerine sadakatlerini bozanların sözle şmeleri feshe-dilir. Gerekti ği gibi

Page 62: ruhsal zeka

kullanmadı ğınız yetenek, elinizden alınacak; de ğerler, taktir edenlere sunulacaktır. Kederlerle doldurulan kaderlere bakın : Ayrılıklarda, kavgalarda, ihanetlerde aynı sırlar saklanıyor. Aç mide nasıl küçülürse çalı şmaya beyin de öyle zayıflar. c) Hedef Kaybolmaz Odaklandı ğımız dua, kalbimizden koptu ğunda, onun bizi ula ştıraca ğı hedef de kaybolur. ipin ucunu bir kere kaybetti ğimizde, deh şetli fırtınaların içerisinde onu yeniden yakalayabil-memiz, bize çok zaman ve ir tifa kaybettirecektir. Hedefini kaybeden bıraktı ğı yerden devam edemez. Her gün sıfırdan ba şlarsanız, bir ömür boyunca sadece bir gün ilerleyebilirsiniz. Ba şarı yolculu ğu bir günlük değildir; hayat üniversi-tesinin diploması son nefeste verilecektir. Ala şehir'deki askerlik günlerim boyunca, tela şla ko şuşturan karıncaları izledim. Böcek ta şıyan bir karıncaya takıldım; yolunu kestim, önüne t aş koydum. Yarım saat boyunca, engellerin üze-rinden, sa ğından veya solundan geçmeye çalı şıyordu. Beni duy-gulandıran şey, engeli a ştıktan sonra her defasında bir metre ötedeki giri ş kapısına yönelmesidir. Karıncayı alıp uzaklara bır aktım. ilk fırsatta yine aynı tarafa yöneliyordu. Elindeki böc eği aldım, yine tuttu, yine aldım, yine tuttu. Sonra elindeki böce ği zorla alıp uzaklara attım. Kısa süre bocaladı, durdu. Bir dakika içinde yeniden dola şmaya, bir ba şka yerde yeni bir böcek cesedi aramaya koyuldu. Buldu ve yeniden evin e yöneldi. Bir ömrü onur verici bir ideale adamak budur; vazg eçmemek budur, süreklilik budur. Ben ki bir çaresizim... Bu karınc a kadar ısrarlı olmayı başarsaydım, dünyaya meydan okurdum. Psikolojik sorundan kurtulmak için önce sorunu bili nçten çıkarabilmek gerekir. d) Huzur Geli şir Israr zihni doldurur; ba şka konuların zihne girmesine engel olur. E ğer bilincinizi belli bir hedefle ilgili ısrarlarla dol durabilir-seniz, di ğer tüm problemler bilincinizden uzakla şırlar. Vietnam sava şında vücudunun yarısı felç olan bir bayan has-tanın hikayesi ibretlidir: Yaralı askerlerle birlikte hastanede ya -tıyordu. Kadına, telefona bakma görevi verdiler. Hastane bom-balandı ve sa ğlık görevlilerinin ço ğu öldü. i şine öylesine daldı ki, hastalı ğı bilincinden kayboldu; birkaç gün sonra aya ğa kalktı ve yürümeye ba şladı. Psikolojik sorundan kurtulmak için önce sorun u bilinçten çıkarabilmek gerekir. Bilincinizi dolduran büyük bir hedefiniz yoksa, ded ikoduya dalacaksınız. Küçük olaylardan büyük kavgalar çıkaracaksınız. Hedefsiz ve ısrarsız insanlar ba şka ne yapıyorlar? Ayakkabı boyayarak yetim karde şlerinin geçimine katkı sa ğlayan çocu ğun ha-yallerine bile böyle de ğersiz olaylar giremiyor. Psikolojik gerginliklerin birinci nedeni bir proble mi bilince ça ğırıp onu binlerce kez tekrarlamaktır. Bilinç, bir dü şünceyi çok yo ğun tekrarladı ğında başka konuların araya girmesine izin vermez. Zararlı s aplantılardan kurtulmanın yolu, co şturu-cu hedefler bulmak ve onlara odaklanmaktır. Eğer problemlerle dolu çevreden kurtulamıyorsanız, zi hninizde hedeflerinizden örülü özel bir çevre olu ştu-run. Zihinsel uzakla şmanın yolu, zihni farklı konularla tamamen doldurmaktır. Israr edemeyenin zi hni farklı dü şünce dünyalarına dalamaz. 3. VAZGEÇMENĐN BEDELĐ Vazgeçenler de ği şemezler, ba şaramazlar; kalıplarını, engellerini a şamazlar. a) De ği şememek Deği şememek bir çukurdan çıkamamaktır, bir kabu ğu parça-layamamaktır. Kabu ğunu geni şletemeyen a ğaç ya kurur, ya da çatlar. civciv yumurtadan çıkark en kabu ğuna defalarca darbe vurur. ilk darbe gerer, onuncusu ça tlatır, yirmincisinde parçalanır. Oysa biz daha ilk kavgada, can dostları na dü şman kesilecek kadar ısrarsızız. Bir tırtılın onu sıkı sıkıya saran kozasından çıkı p kelebek olması, saatler süren bir maceradır. Üç te şebbüsten sonra vazgeçseler, renkli dünyaları nasıl ke şfedebilecekler? içinizden bir çı ğlık, "Ben yalnızca yüksek inançlara adanmak istiyor um" diyorsa, ruhunuz zirveye çoktan çıkmı ştır. Yüksek ruhlar, bedenlerini de pe şlerinden sürüklerler. Yüksek da ğlarda yürüyorsanız, Soljenitsin'in sözlerini hatırl ayın: "Bir çı ğlık bir Çı ğ meydana getirir. "

Page 63: ruhsal zeka

Bazıları de ği şmek istemediklerinden ısrar etmiyorlar. Demokrasiyi ister gibi görünüp de, onu kalbinden kur şunlayan-lar gibi davranırlar. Onlar, "zengin olayım; ama çalı şmam gerekmesin, şerefli ya şayayım; ama hiçbir ahlakı tanımak zorunda kalmayayım" derler. Firavun, tanrılık iddiasında öylesine katıydı ki, Musa Peygamberle (as) sava şmakta direndi: Kızıldeniz ortadan ikiye bölündü ğünde bile, o hala bu ola ğanüstülü ğün sırrını sorgulayan kalbini susturuyordu. Kalpler in mühürlenmesi, kilitlenmesi budur. Deniz yeniden birle şip ordusuyla birlikte kendisini bo ğmaya başladı ğında gerçe ği gördü; ama, artık geç olmu ştu. Gururlu ve kapalı insanların gelecekleri karartılm ı ştır: Onların kalpleri kilitlenir ve de ği şimleri imkansız hale gelir. Bilgileriniz de ği şirse beyniniz deği şir, beyniniz de ği şirse hayatınız de ği şir. Sadece alay eden, yeni açılımları aşağılayan insan de ği şemeyecektir. Mücadele' devam edebildi ği sürece yenilgi yoktur. b) Ba şarısızlık Güreşçinin yenildi ği an, devrildi ği an de ğildir. Bir daha aya ğa kalkabilir; bir ömür boyunca defalarca aya ğa kalkabilir ve yeni-den devam edebilir. Mücadele devam edebildi ği sürece yenil-gi yoktur. Ama insan, devrili şlerin birinde, artık direnemeyece ğine karar verir; ısrarını terk eder ve yıkılır. Vazgeçmemizin nedeni, bir güre şçi gibi kollarımızın çaresiz kalması, kas liflerimizin yırtılması de ğildir. Sapasa ğlam insanlar vazgeçiyorlar. Ruhumuzu yaratan Sınırsız Güce ba şvurmuyoruz. Yenilgiye razı oluyoruz ve boynumuzu te slim ediyoruz. Biz, ka-faları kesilmek üzere beslenen ta vuklar de ğiliz. Bizler dudaklarıçatlayan çöllerin ufkunda, tükeninceye kad ar ya ğmaya mahkum denizleriz. 4. ISRARIN YOLU Gelece ğinizi de ği ştirecek bir ısrar yolculu ğuna çıka-caksanız, erken ba şlamalı, hemen istemeli; dü şüncede, duyguda, inançta ve eylemde SÜREKL ĐLĐK olu şturmalısınız. Geçmişleri sıra dı şı ilgi geli ştirenler gelecekteri sıra dı şı yetenekte bulacaktır a) Erken Ba şlamak Kaderin ajandasında gelece ğinizle ilgili .bir randevu ayarlanmasını istiyorsanız, istemekte acele edin. Yarınki randevu -lar, yıllar önce isteyenlerce doldurulmu ş olabilir. Kader sayfaları planlanmı ştır. Herkes cumhurba şkanı olmaya-cak; birisi satacak, di ğeri alacak; birisi ö ğretecek, di ğeri ö ğre-necek. Biletler tükenirse, bir sonraki otobüsü beklemek zorunda kalacaksınız. Bira z gecikmeniz, sizi çok beklemeye mahkum edebilir. Gelece ğinizi olu şturmaya ne kadar erken ba şlarsanız, o kadar fazla yol alacaksınız. Yol uzun, fakat ömür kısa. Yol aynı, f akat bu yolda hepimiz aynı ısrarla yarı şa devam etmiyoruz. Hala arzularını belirlemeyenler, do ğdukları gün büyük i şler yapmaya karar verenlerle yarı şamazlar. 53 53 En büyük insan, ilk duasını do ğduğu gün yapmı ş; dünyaya gelir gelmez ümmetini düşünmüştür. Kimse daha erken isteyemez; o yüzden kimse dah a büyük alamayacak. Elde edeceklerimiz ne kadar büyükse, o kadar uzun s üre istemi ş olmalıyız. Daha yüksek olan, daha uzaktadır. Geçmişlerinde sıra dı şı ilgiler geli ştirenlerin, geleceklerin-de sıra dı şı yetenekler bulacaksınız. Ya şantısı herkes gibi olan, herkes gibi dü şünen ve herkes gibi ya şayandır. Kimse bize erken ya şlarda büyük hedefler telkin etmemi şse, bunu kendimiz için yapmaya ba şlayaca ğımız gün bugündür. b) Hemen istemek De ği şimi ba şlatmak için bu kitabın bitmesini beklerseniz, gecik miş olacaksınız. Burada be ş dakika ayırın kendi-nize, gözlerinizi kapatın ve istediklerinizi birer birer kal-binizden geçirin. D ünyadan ayrılaca ğınız gün yarın ol-saydı, ötelere neleri ba şarmı ş bir ruh götürmeyi hayal ederdiniz? Bir daha yapabilmenin ilk şartı, birinci defa yapabilmektir. Şimdi: ilk adımı ertelemek yüzünden, yüzlerce adımdan mahrum kaldık. Açmadı ğınız kapıdan hiç giremeyeceksiniz. Ama bir defa girdiniz mi, artık i lerlersiniz, ilerlemenin bir yolu-nu mutlaka bulursunuz. Denize atılmayan, yüzme nin bir yolu-nu bulmak için çırpınmaz.

Page 64: ruhsal zeka

"Yarın ba şlarım" derseniz, "yarın" kıyamete kadar bugünü-nüzü n arkasına kaçar. Başarısızlıklarımın ardındagerçek bir dü ş-man buldum: "Sonra yaparım" demek. Đstemekte gecikirseniz, da ğıtılırken alamama ihtimaliniz artar. Arzularınızı kader defterine bir gün geç yazdırmak, bir hedefe on yıl geç ula şmanıza neden olabilir. Şimdi belediye ba şkanlı ğına aday olmamı şsanız, bir dahaki seçimler için dört yıl beklemek zorundasınız . istemekte gecikirseniz, dağıtılırken alamama ihtimaliniz artar. Belki dualarınız üzerinde yo ğun çalı şamayacaksınız. Belki dikti ğiniz a ğacın beslenmesine ayıracak fazla zamanınız olmaya-cak. A ma ben bir a ğaç dikmi ştim ve onun yeti şmesi için 25 yıl boyunca hiçbir şey yapmadım, onu unuttum. Köyümü ziyaret et-ti ğim bir gün, o tarlanın ba şına vardı ğımda, çocuk kalbimle o a ğaçsız topra ğa bir fidan dikti ğimi hatırladım. Orada tek ba şına duran kocaman bir ağacın etrafında dola şarak, çocuklu ğumda dikti ğim küçük a ğacı arıyordum. Me ğer benim dikti ğim a ğaç o kocaman a ğaçmı ş. Bir gün ilginç şeyler olur ve "ben bunu yıllar önce iste-mi ştim" dersiniz. Siz hedeflerinizi ne zaman diktiniz? ilk iyili ğinizi ne zaman yaptınız? Topra ğa sevgiyle bakmak da bir iyiliktir. Ki şisel ba şarınız arttıkça] çevrenizin ba şarınıza katkısı da artar. Bir ki şiye anlatırsınız, sözünüz dola ştırllır ve on ki şi dolaylı şekilde sizden ö ğrenir. Bir ki şiyi de ği ştirirsiniz, sizden etkilenir, gider be ş ki şiyi de ği ştirir. Gecikerek kaybetti ğiniz zaman, size destek olabilecek dünyanın ba ş-kalarının hizmetine sunulması anlamına gelir. Mü şteri ba şka-sından satın aldıysa, yeni müşterileri de ona götürecektir. Arzuları Terk etmek, yükseli şi durdurmaktır c) Süreklilik Olu şturmak Nice insan, ba şarı yolunda yükselir, çıktı ğı yerin rahatlı ğına ve gururuna dalarak tembelle şir, yere çakılır. Nice insan da de-reden atlarken ayakkabılarına çamur bula şınca, bataklı ğa saplandı ğını sanır; ilerlemeyi durdurur veya geri döner. Bedenlerini sürekli besleyen insanların pek ço ğu, ya şamaktan bitkin dü şmüştür. Ruhlarını sürekli besleyenlerse asla yorulmazlar. Tamamını görünce beni yıldıran hedef, parçalara ay rılınca çok küçük kalmı ştı. Her sabah yeni bir gün ya şamak zorundaysanız, ruhunuz "her gün aynı enerjiyle " dolmak zorundadır. Ruhsal enerjinin üzerinize sürekli akı şını sa ğlayan, içinizi alev alev kemiren isteklerinizin süreklili ğidir. istekleriniz ve arzuları-nız sönseydi, ya şamak istemezdiniz, hiçbir çiçek size zevk ver-mezdi. Hay ata niçin katlanıyorsunuz? Bazı sevgililer, hayallerini kaybettiklerinde göz k ırpmadancanlarına kıyıyorlar. Kaybedilen hayallerdir, sevgililer de ğil. Bir hayal sizi bugün co şturuyorsa, yarın da co şturur;o zaman zihninizde sürekli dola şmasına izin verin. Arzuları terk etmek, yükseli şi durdurmaktır. Co şturan he-deften kopmak, co şkudan kopmaktır. . Tehlikeli bir yolda durakladı ğınızda, engeller yolunuzu keseceklerdir. Hızınız, engelleri ezecek kadar yüksek olmalıdır. K ur şunların savruldu ğu bir meydanda "durma-malı veya uzun süreli duraklamamalı sınız. E ğer hızla ilerlerseniz, yolunuza çıkanlar ya kaçarlar ya da e zilirler. Rüzgarsanız, esip geçersiniz; tayfun iseniz, alıp götürürsünüz... 5.SOMUT DENEYĐMLER Bazı ısrarlarımın sonuçlarını sizlerle payla şmama izin verin: a) Sınav Örne ği Büyük Millet Meclisinde uzmanlık sınavına ba şvurdu ğumda, önümde, çalı şmak için kısa bir süre kalmı ştı. Bir Vakfın sorum-lulu ğunu yürütüyor, gelen ö ğrencilerin ihtiyaçları için ko şuşturu-yordum. Okumam gereken kitapları üst üste koydu ğumda bir metre yükseklik olu şturmu şlardı. Günümün yarısını dolduran i şlerimin arn<;mda bu kitapları okumak ve kavramak zorundaydım. '1 ikisi bir arada beni yıldınyorlardı. Bir gün bo yu dü şün-dükten sonra kararımı verdim: Hem i şlerimi aksatmayacaktım, hem de bu kitapları okuyaca ktım. Buldu ğum her bo ş dakikada masamın ba şına ko ştum. Ne mut-fak i şleri, ne telefon, ne çalan kapı zili, ne de ö ğrencilerle ilgi-lenmek çalı şmamdan beni

Page 65: ruhsal zeka

uzakla ştırabiliyordu. Okumamı kesen her i şi hızla tamamladıktan sonra çalı şma masamın ba şınday-dım. Önce tek kitap hariç, di ğerlerinin tamamını gizledim. Her kitabı zihnimde bölümlere ayırdım. Böylece büyük hedefi küçük parça lara ayırmı ştım. Tamamını birden görünce beni yıldıran hedef, parçalara ayrıl ınca çok küçük kalmı ştı. Akşam veya yarın ne okuyaca ğımı hiç dü şünmedim; sa-dece şimdi ne okumam gerekti ğine odaklandım. Bir ay sonunda yapabildiklerim ilginçti. Bir yılda biti-remeyece ğimi sandı ğım tüm kitapları iki şer defa okuyabildim; üstelik hepsini tekrar etmeye fırsat bile bulabilmi ştim. Böldüm, parçaladım ve yuttum. Bu çalı şma, sınavıkazanmamı sağlamı ştır. 4 54 Sınavdan önce telefonla arayan Karabük'lü küçük Zübeyir, beni sevdi ğini ve sınavı kazanmam için çok dua etti ğini söylemi şti. Be hedefi ısrarlı) kesin b) Bakanla Görü şme Sağlık Bakanlı ğına Ba ğlı bir Sa ğlık Gurup Ba şkanlı ğında, çe şit-li sıkıntılar nedeniyle yakınlarım bana sürekli geliyordu. Gurup Başkanı, ki şisel sorunlarını sağlık personeline yönlendiriyor; bu-naltılan personel , bölgeden tayin isteyerek kaçıyordu. Sorunu çözmeye ve Gurup Ba şkanını durdurmaya karar ver-dim. il Müdürüyle görü şmeler, milletvekillerine durumu iletmelerim, bürokr atlara ba şvurularım sonuçsuz kalıyordu. Bu te şeb-büslerim sırasında, bürokrasi içinde, kötü niyet ve tutumların önlenmesinin ne denli zor olabilece ğini fark ettim. Siyasilerin yanıltılmasının ne kadar kolay oldu ğunu gördüm. Giri şimlerimden vazgeçmedim ve sonunda dönemin Sa ğlık Bakanıyla görü şmeye karar verdim. Topladı ğım bilgileri dosya haline getirdim. Bakanla görü şmek istedi ğimde, danı şmanından özel kalemine kadar tüm noktalardan geri d önmeye zorlandım. Ama, ben hedefimde ısrarlıydım; kesin bi r inançla hareket ediyordum. Beni geri çevirmek veya dosyamı benim adıma Ba-kana ula ştırmak isteyen tüm noktalara direndim. Bütün mesele sınırın ötesine geçebilecek kadar ısra r etmektir. Üç ay süren ısrarın sonunda öyle bir an yakaladım k i, Ba-kan makamında tek başınaydı ve kendisiyle görü şmeme izin vermi şti. Dosyayı verdim ve sorunu anlattım. Yüzüme baktı; samimiyetimi okumu ştu. Dosyanın özetini okuduk-tan sonra, Sa ğlık Müdürüne hemen telefon etti, iddiala-rın soru şturulmasını, bu sorunları çıkaran Gurup Ba şkanı-nın görevden alınarak yerine uzman bir doktoru n atanmasını emretti. c) Evraklar Sa ğlık Müdürlü ğünden ve Ankara Valili ğinden geçecek bir tayin evrakını takip etmek zorunda kalıyorum. Telefonlar sorunu. çözmüyo r, araya girenler çözümleyemiyorlar. Yanlı ş Vali Yardımcısına gitti ği için evrakı bulmakla u ğra şıyo-rum. Evrak yanlı ş yazılmı ş, geri götürüp düzeltiyorum. Vali'nin cenazeye gitm esi nedeniyle onu beklemek zorunda kalıyorum. inanılmaz bir ko şuşturmaca. Son dakikama kadar dayanıyorum. Herkes, "git, yarın gel" diyordu ve her defasında i çimden bir şeyler, yılgınlık içinde beni vazgeçirmeye çalı şıyordu. Kendi yılgınlı ğımla sava ştım: "Vali gelmeyecek, evrak bulunamadı, gelse de bugün imzala yamaz" dediler, bazen ben de öyle dedim; ama, yine vazgeçmedim. "Mesainin biti şine on dakika var, yeti- şemezsin" dediklerinde ben hala ısrar ediyordum. Saa t 17.22'de Validen imzayı aldım. Sa ğlık Müdürlü ğü on dakika içerisinde mesaisini bitiriyordu. Müdür yardımcısına telefon ederek yeti şece ğimi haber verdim. Kapıya ko ştu ğumda bir taksinin beni bekledi ğini gördüm. O saatte inanılmaz kalabalık olan trafi k ve ı şıklar birden bizim hizmetimize girmi ş, sanki bizim için yollar açılmı ştı. Ulus semtinin 20 dakikada ancak geçebile-ce ğimiz yo ğun trafi ğinin içerisinden be ş dakikada çıktık. i şlem tamamlanmı ş; hedef gerçekle şmişti. .11- NASIL ISRAR GÜCÜ? ısrarlı istemeyi Nasıl Ba şarırsınız? 1. DUYGU BOYUTU Israrın duygusal alt yapısı, kendimizle yarı şmamıza ve bıkmamayı ö ğrenmemize bağlıdır.

Page 66: ruhsal zeka

a) Kendinle Yarı ş Hayatımı de ği ştiren bir dü şünceye sarıldım: Kendimden ba ş-ka kimseyle yarı şmayacağım. Hep sonuncusu oldu ğunuz bir yarı şta, uzun süreli ko şmaya dayanamazsmız. Hep önde oldu ğu-nuzda gösterece ğiniz çaba, hep arkada oldu ğunuzda gösterece- ğiniz çabadan çok daha büyüktür. Hep önde olanlar, y alnızca kendileriyle yarı şanlardır. Başkalarıyla rekabet edenler, iki yüzlülü ğe zorlanıyorlar: Gü-zel görünmeye, zekilik ve üstünlük numarası yapmaya te şvik ediliyorlar. insanın gerçek kimli ğinin üzerine, sahte bir kimlik yerle ştirmeye çalı şması yorucudur. Kiminle rekabet edece ğim? Her yer, benden daha güzel, daha zeki, daha zen gin ve daha akıllı insanlarla dolu. Onlarla ya-rı ştı ğımda, ayakları altında kalıyorum. Rekabet edersek, kendimizi ba şarısız gördü ğümüzde, kalbimiz ya onların aleyhine yöne-lir, ya da "sen öyle olamazsın, bırak bu bo ş hayalleri" der. Oysa Kader kimseyi kimseyle yarı ştırmıyor. Bizi ba şkalarıyla yarı ştıracak olsaydı, kimimizi uzun, kimimizi kısa yaratmazdı. K imimizi sert bileklerle, kimimizi narin parmaklarla donatmaz-dı. Kimimiz gör emeyiz; kimimiz tutamayız. Çünkü bizim rakibi-miz biziz. Kalbinize şöyle ilham edilir: "Biz SEN Đ muhatap aldık, SANA görev verdik ve SEN Đ sorumlu tuttuk. Oradaki SENS ĐN. Biz SEN Đ seviyoruz; SEN ĐN adına ba şkalarını değil. SEN ĐNN en iyi olman, her gün SENDEN daha iyi olmayı ba şarmandır. iki günün bir-birine denk olmasın." Değerli bir dostum, katıldı ğımız bir seminerde bu tezime iti-raz etmi şti. Örnek insanların kendisine heyecan verdi ğini ve onları görünce daha büyük bir azimle çalı şmak istedi ğini söyledi. Hayır can dostum, onların simalarını s eyredince ben de duygulanıyorum. Onları örnek al; ama, onlarla re -kabet etme. Onları a şmanın yolu, kendinden daha iyi ol-maya adanmaktır. Ba şkalarının büyüklü ğünün seni kü-çültmesine izin verme. Yeryüzünün en zor sanatı ba şkalarının ba şarılarını kıskanmamaktır. Ba şkalarıyla rekabet eden, zayıf dü ştü- ğünde, kıskanmaya mahkumdur. insanların gözünde yüksel-mek isteyen, zirvedeki tek ki şi de ğilse, kıskanır. Evrenin Sahibi'nin, indinde yükselmek isteyenin cömertti ği Peygambere ( sm) benzer: Di ğerleri açken doyamaz. Di ğerleri dı şardayken Cennetin kapısından giremez. Çünkü onun ka lbi Yaratıcının rah-met penceresinden bakar: Tüm çocukl arı kendi çocu ğu gibi gö-rür; tüm anneleri kendi annesi gibi sever. 55 55 Bu yüzden ırkçılık merhametsizli ği, kıskançh ğı, kavgayı, sava şı besliyor. Sadece kendi milliyetini seven, ba şka milliyetlerden nefret ediyor. En yüksek in-san, Hz. Adem'in (as) çocukları olan di ğer karde şlerini sevebilen insandır. Tarih, büyüklere saplananların çökü şleriyle doludur. Bir lider yeti şiyor, sonra da üretti ği ideoloji zorla kafamıza çakılıyor. O hep önümüzde oldu ğu sürece, onun ça ğının sınırlarını a şamayız. Yeryüzünün en zor sanatı ba şkalarının ba şarılarını kıskanmamaktır. Hürriyeti seven ideolojisiz Batı toplumlarını dünya i şlerinde yük-selten, liderlerini yüceltmeleri de ğil, önlerindeki ufukta bekle-yen cepheye göndermeleridir. Tarih, liderler yüzünden ya şanan katliamlarla doludur. Doğrudur, bazı liderler cennet gibi bir dünya olu şturmamıza katkı sa ğlıyorlar; ama onlar bizi kalbimize girerek yönlendiren-lerdir . Hiçbir yüksek lider, zor kullanmamı ştır; kendi fikirleri-nin dı şındakileri yasaklamamı ştır. E ğer yüksek liderli ğin özelli- ği "zor kullanmak" olsaydı, bunu önce Evrenin Sahibi yapardı ve Peygamberlerine yaptırırdı. Oysa peygamberler, k urtarmaya adandıkları insanlara adeta yalvardılar. Liderler büyük iseler, belki bir gün onlardan daha büyük olabiliriz; ama aynı yarı şın içinde hiçbir zaman onlardan büyük oldu ğumuzu göremeyece ğiz. Çünkü onlar çok yük-sekteler; onlar bizden öncekilerle yarı şıyorlar; biz yükselirken onlar yerlerinde saymıyorlar. Büyükleri geçmeyi arzulamak , onların yerlerinde saymasını arzulamaktır. Bir gün istemekten bıktı ğınız şey, aslında istedi ğiniz şey de ğildir. b) Asla Bıkma Bir gün istemekten bıktı ğınız şey, aslında istedi ğiniz şey de ğildir. "Acele etmedi ği sürece herkesin duasına icabet olu-nur. Ancak şöyle diyerek acele edenler var: 'Ben dua ettim, duam kabul olmadı,56", "Allah ısrarla dua edenleri sever.57"

Page 67: ruhsal zeka

56 Hz. Muhammed (asm), Buhari, Daavat: 22 57 Hz. Muhammed (asm), Cami'us-Sa ğir 2292, Hadis No:1876 Gerçekten isteyen ü şenemez: Gerçekten aç olan yiyecek ara-maktan bıkama z. iki türlü istersiniz: Birincisi inançla, heyecanla, içten ve zevkle; di ğeri şüpheyle, güvensizlikle, bıkkınlık, çöküntü veya il- gisizlik halinde. Gerçekten istemedi ğinizi elde etmeye hazır de ğilsiniz. Sizin bile inanmadı ğınıza, kaderinizin Yaratıcının inan-masını nasıl beklersin iz? En co şku uyandırıcı vermek, en muhtaç olana vermektir. Ki mse en içten isteyenden daha muhtaç olamaz. En çok muh-taç olanın iste ği, ayda veya haftada bir aklına gelmez. Onu her an ruhunun bir kö şesinde yanan ate ş olarak canlı tutar. Çok susamı şsanız, bir avuç topra ğı bile sıkıp suyunu içmek istersiniz. Sevgi duygusuyla kalbimizi sürekli aydınlatan, Ona ne kadar kötülük yaparsak yapalım, hala bize iyilik yapan bir Kudretin sa-nat ıyız. Vermekten bıkmayandan istemekten bıkmak, insan vicdanını sızlatır. Bize h er sabah Güne şi veren, bazı özel isteklerimizi henüz vermemi şse, üzerimize dü şeni yeterince yap-mamı ş olmalıyız. En büyü ğü verecek kadar cömert olan, en küçü ğü hala vermemi şse, vermek istemedi ğinden de ğildir. En zor i şi ba şarmı şsanız, en kolay i şi başaramayaca ğınızı nasıl iddia edersiniz? Bıkıyorsanız, istedi ğiniz ya de ğerli de ğildir veya de ğerinin büyüklü ğünün farkında de ğilsinizdir. Onu iyice ara ştırın, ona yüksek de ğerler ba ğlayın; isteklerinizin yeniden canlandı ğını göreceksiniz. en iyiyi yapmak de ğil, yapabilece ğinizin en iyisini c) Vazgeçilmez istekler Bir karar vermek ve ona adanmak zorundasınız. Tarih en iyi-sini ararken kötüden bile mahrum kalan insanlarla doludur. "En iyi şiiri yazaca ğım" diyerek hiç şiir yazamayan insanlar ya şa-mı ştır. Dü şün ve Ba şar'ı yazmaya karar verdi ğimde, en kötü ihtimali göze almı ştım. 58 58 Yayınlanmayabilirdi, hatalarım yüzüme çarpılabil ir, utanç duyabilirdim. Emeklerim bo şa gidebilirdi. Akla gelebilecek her ihtimali kabull endim. Benim görevim yapabilece ğimi yapmaktı. Daha iyisi ne olursa olsun, ba şladı ğı mı bitirmek Zorundaydım. Kitabı bu saplantıma borçluyum ve şimdi o kitap hakkmdaki de ğerlendirmeler hayatımı coşkularla dolduruyor. : Önemli olan en iyiyi yapmak d eğil, yapabilece ğinizin en iyisini yapmaya adanmaktır. Zaten hiçbir i şinizi yapabilece ğinizin en iyisinden daha iyı yapamazsınız. Kararlarını gerçekle ştirmeden de ği ştirenler, hayatlarını de ği ştirecek kararı beklemesinler. Zafer, verilen sözü tutmaktır. Verdi ğiniz sözü hayatınız kadar değerli bilin ve tutun. Yaratıcının kudreti, sözünü tu tmasında gizlidir ve zafere en yakın olanlar, sözlerine sadık kalanlardı r. : Karar verirken iyi dü şünmeliyiz. Bir gün de ği ştireceksek, karar vermemek daha iyi. Sık sık de ği ştirdi ğimiz her karar, irademize savurdu ğumuz bir kılıç darbesidir. "Yapamıyorum, sürdüremiyorum, olmuyor!" diyor musun uz? çünkü dedi ğinizi yapmamıştınız, sözünüzü tut-mamı ştınız. Babalarımız bunu bize çocukken öğretseler-di, şimdi çelik gibi iradelerimiz olurdu. Nasıl yıktıysa nız öyle yapacaksınız. irademizi kaybetmek istemiyorsak, istedi ğimizden emin olmadı ğımız sürece istemeyelim. Yapmayacaksak, söylemeyelim. Şu uyarıya dikkat edelim: "Sizden biri, isteyince, 'Ya Rabb dilersen beni affet! Ya R abb dilersen bana rahmet et' demesin. Bilakis azimle istesin, zira Allah'ı kimse zorlayamaz.59" 59 Hz. Muhammed (asrn); Buhari Daavat: 21 2. Z ĐHĐN BOYUTU Israrın zihinsel boyutu şimdiki zamana saplanmayı ve geli şmeleri fark etmeyi gerektirir. a) Şimdiye Saplan Çalı şmalarımızdan umdu ğumuz sonuç, bize çalı şma heyecanı verir; ama şimdiki i şlerimizden kopup gelecekteki sonuçlara odaklandı ğımızda çalı şmalarımız durur. Dikkat nereye saplan-mı şsa, eylem oraya yönelik olacaktır. Merdivenin bir

Page 68: ruhsal zeka

sonraki basama ğına adım atabilmeniz için oraya bakmalısınız, merdi ve-nin zirvesine de ğil. Tırmanırken sadece zirveyi gören, ilk adımda yu varlanacaktır. Dünya, Cennet de ğil. "Elma" dedi ğinizde pencerenizden kır-mızı bir elma uzatılmayacak. E ğer istiyorsanız size verilecek; ama, onun yokluktan varlı ğa uzanan bir yolu ve yolcutu ğu var. Bu yıl yiyece ğiniz meyvelerin çekirde ğini, Yaratıcı çok ön-ceden planlamı ş ve topra ğa ekmi şti. Niceinsan, ba şarılar kapısının e şi ğine geldikten son-ra, "artık istemiyorum", demi ş ve o ba şarılar, getiren meleklerin hüzünle geri dönmelerine şahitlik etmi ştir. Cumhurba şkanı kapınıza gelmi ş, dilenci sanıp geri göndermi şsiniz. Dünyada hikmet hakimdir ve hikmet sabret-mektir: Ya lnızca bir saniye daha fazla sabreden birinci olacaktır. Sonuçlar heyecanın dost u, ama sabrın dü şma-nıdır. Heyecana da, sabra da muhtaçsanız, şimdi yaptı ğınız her şeyi muhte şem gelece ğinizle bir arada dü şünmelisiniz. Şu tuza ğa hep dü şüyoruz: Sevdi ğimizi hayal etmenin zevkine dalarak, ona kavu şmanın çileli çırpını şından kaçıyoruz. Hayalde kavu şmanın zevkini; kavu şma yolculu ğunun çilesine tercih edenler, kavu şamazlar. Bir sınavı, seçimi veya yarı şmayı kazanmak için çalı şmak heye-can verir. Ama kazanaca ğınız şeyin büyüklü ğünü hayal etti ğinizde aldı ğınız zevk, ona ula şma sabrınızı ta şıracaktır. Sabrın zorlanma-sı zaferin, ta şması ise yenilginin habercisidir. E ğer Cenneti gör-seydiniz, dünyadan nefret eder, heme n şimdi ölüp oraya gitmek isterdiniz. Oysa oraya gitmenin yolu, yaşamak ve orayı kazandıra-cak i şler yapmaktır. Bazıları bugün bir şiir yazdıklarında, bir ay sonra mesajlarını dünyaya ula ştırabilmi ş bir şair olmayı hayal ediyorlar. Ama, bu-nun için yarın ve ertesi gün de bir şiir yazmaları gerekti ğini unu-tuyorlar. Sonuçlarınızın büyüklü ğünü hayal edemiyorsanız, çalı şma heyecanı duymayacaksınız. Öte yandan, kazanacaklarınızın bü- yüklü ğü sizi şimdiki i şlerinizden ve arzularınızdan kopardı ğında, çabalamayı terk edersiniz. Cennet sevdası yüzünden, çalı şmayı terk edip da ğlara kaçan, ma ğaralara gizlenen insanlar ya şadı. çözüm: Sonuçlarımızı beynimizde çok iyi canlandıra lım, bizi heyecanlandırmalarına, sabrımızı zorlamalarına izin verelim; ama onların gerçekle şmesini Sınırsız Kudret'e bırakalım. Bize dü şen bu ğdayı ekmek, çabalamak ve imkanımız varsa sulamaktır. Ba şakları biz yaratmaya-ca ğız. Her şeyi yaptı ğımız halde, bir felaket, emeklerimizi heba edebilir . Çok iyi hazırlandı ğımız halde, sınav günü geçirdi ğimiz bir hastalık yüzünden kaybedebiliriz. insan acelecidir; şimdi bir milyar kazandıracak i şi, on yıl sonra bir trilyon kazandıracak i şten daha de ğerli görüyor. Dikti- ğiniz a ğacın bir yıl sonra meyve vermesini beklemeye hakkınız var; ama vermedi ğinde onu terk etmeye hakkınız yok. Daha geç gelen, daha de ğerlidir. Daha zor olan daha sevgilidir. Bugün daha iyi oldu ğumuzu bilmek, dün nerede oldu ğumuzu bilmemizi gerektirir. Türkiye'de okuyan Azerbaycanlı bir ö ğrenci, lise yıllarında ya şadı ğı bir olayın etkisinde kalarak, kendini hayatı boyunca de ğersiz bir insan sanmı ştı. Düşün ve Ba şar'ı okuduktan sonra acı-larını benimle payla ştı. Neleri ba şardı ğını sordum: Ülkesindeki bir ulusal sınavda 11'inci olmu ş, üniversitede okuyabiliyor, zekası müthi ş. insan tüm ba şarı çizgisine ra ğmen, nasıl olur da kendini de ğersiz zanneder? iki enerjiye ihtiyacımız var:

a) Her gün yarı şa yeniden ba şlama enerjisi ve b) aynı yönde yarı şmaya devam edebilme enerjisi. Birincisi her uykunun ertesinde herkese ücretsiz ve riliyor. An-cak insanlar arasındaki farkın asıl sebebi olan ikincisini biz i stemek zorundayız.

Medeniyetin e ğlenceleri saniyelerimizi öylesine kapatıyor ki, ken dimize ait bir aydınlık bulamıyoruz. Karanlıklarda ilerler-ken, "n ereden geçti ğimizi" düşünemiyoruz. Kaybedenler, bo ş buldukları yolda ilerlemenin dalgınlı ğı yüzünden, haritalarına bakıp yönlerini kontrol edem eyenlerdir. i Elinize üç tane bo ş ka ğıt ve bir kalem alın. Birincisine dünyaya geldi ğiniz günü, ikincisine şimdiki ba şardıklarınızı yazacaksınız. Üçüncüsünde ise bir

Page 69: ruhsal zeka

kar şıla ştırma ya-parak şartlarınızın tahminen ne kadar insandan iyi oldu ğunu yazacaksınız. Birinci ka ğıt dolmayacaktır. Orada bir bebek ve onu şefkatle canına katan bir anneden ba şka bir şey yoktur. Oysa ikinci ka- ğıtta binlerce engelin a şılmı ş oldu ğunu göreceksiniz. Sizden daha ıstıraptı insanların yazılı oldu ğu üçüncü kağıt sayfalar doldu-racaktır: Okuma yazma ö ğrenmeyen, köyünün ötesini görmemi ş insanları; aç susuz, yetim, şefkatsiz kalan gençleri; hatta katil-leri, mahkumları göreceksiniz. insanlar Sabancı'nın zenginli ğine göz dikmi şlerse, bilsinler ki, o hepimizden yıllar önce o yolculu ğa ba şladı. Meyve bahçesine yeni dikilen bir fidan, "nede n di ğerleri gibi ben de şimdi meyve vermiyorum?" diyemez.b b Sabredece ğiz, geli şece ğiz, yeti şece ğiz. Bizim de meyve vere-ce ğimiz günler gelecektir. Devam edelim büyümeye. Bir gün yeni fid anlarm gıpta örneklerinden biri de biz olaca ğız. Her gün bir saat çalı şan insan, dün ve yarın 24 saat çalı şıp, bu-günü bo ş geçirenden daha kazançlıdır. Ba şarı, az da olsa de-vamlı yapılan i şte gizlidir. Eğer üretti ğimiz bir sanat varsa, lüt-fen onunla ilgilenmedi ğimiz bir gün yaşamayalım. Devamlılık ısrarlı ve dengeli yapmaktır. Devamlılık , biriktirip birden harcamak değildir. A ğacınıza "bir ton suyu", bir günde verip bir yıl onu susuz bırakırsanız, kurutursunuz. Eylemlerinizin eser üretmesini istiyorsanız, az da olsa de-vamlı yapın. Günde hiç olmazsa be ş defa, neleri elde etmek is-tedi ğinizi hatırlaym. Günde bir defa bile istemeyen insanlar, is-tediklerini sanıyorlar. Dua edip etmediklerini sordu ğunuzda, ge-çen yıl kurdukları hayallerini hatırlıyo rlar. 3. EYLEM BOYUTU Eylemlere ısrar kazandırmak için, az da olsa sürekl i çalı şmaya ve küçük ısrarlarla alı şkanlık kazanmaya ihtiyacımız var. a) Az; ama, Sürekli Kısa dinlenme aralıkları dı şında duraklamayın; du-raklamak durmanın ilk biçimidir. Karmca hızıyla bile yürüseniz, dünyayı d ola şmanız mümkündür. Hastalıklar veya musibetler bedeninizi yava şlatabilir veya duraklatabilir; ama hiçbir şey en azından hayallerinizi, dileklerinizi, duygula rınızı durdurmamalıdır. sigara bunu Bir gün yapmazsanız, bu bir hafta yapmamanıza, bu b ir ay, bu bir yıl ve bu da bir ömür hatırlayamamanıza neden olacaktır. Hayat b öyle de ğil midir? Bir gün tele-vizyon seyrettiniz ve bu bir ömür seyrettirdi size. Bir ömür sigara içenler, bunu bir gün sigara içmelerine borçludurla r. \ Dün bu kitap üzerinde çalı ştım ve bugün, bilgisayarımın ba şına bir an önce geçece ğim gecenin gelmesini bekle-dim. Bir gün ara verdi ğim i şin, haftalarca benden ayrı kaldı ğıyıllar ya şadım. Bugün en az bir cümle yazmazsam, muhtemelen bir hafta bu dosyayı hiç açamayaca ğım. Bosna-Sırp sava şını protesto etmek için, yürüyerek dünyayı dola şmaya adanan ve 40 ülkede e şiyle birlikte 120 çift ayakkabı eskiten Romanya'lı eski bir Belediye Başkanı Stefhan Lega ile Dost FM'de röportaj yapmı ştım.60 60 Yayından sonra kendisine sordum: "Ben de sizin g ibi dünyayı dola şabilir miyim?" Verdi ği cevap müthi şti: "If you want, definitely you can. E ğer istiyorsan ke-sinlikle yapabilirsin." Dünyanın etrafmda yürüyerek bir tur atmak, dayanılm az bir yolculuk olurdu. Oysa, siz 60 yıllık bir ömürde, salonunuzda veya soka ğmızda dola şır-ken, dünyanın etrafını üç defa kat edebilecek kadar uzun yürü-mü ş olacaksmız. islam Peygamberinin (asm) "Allah katında amellerin en se-vimlisi, az da olsa devamlı olandır.61" sözü üzerinde dü şünün. 61 Hz. Muhammed (asrn); Cami'us-Sa ğir 1:165 Hadis No:197 Merhum Zübeyir Gündüzalp'in "Nefis Muhasebesi" isim li kitabını bir yıl boyunca cebimde ta şıdım ve yazdıklarını her gün okudum. Eyleme dönü şmeyen bilgi değersizdir; sürekli hatır-ladı ğımız bilgi bizi şah damarımızdan yakalar; eyleme, çalı şmaya sürükler.

Page 70: ruhsal zeka

62 Hayatımızı ve ideallerimizi bir çırpıda gözlerim izin önünden geçirmek Đçin, ölümün gelip çatmasını bekler miyiz? O gün çattı ğında yapmak zorunda kalaca ğı-mızı bugün yaparsak, sonunda pi şmanlık duymayaca ğız. Bir dü şünce insanı co şku durumuna sokuyor. Fakat insan bu dü şüncenin birkaç dakika sonra bilincinden çıkıp gitmesine izi n veriyor. Üstelik yerine karamsarlı ğı, çöküntüyü koyuyor. Sizi co şturan bir dü şünceyi papa ğan gibi içinizden tekrarlasanız ne kaybedersiniz? Büyük Ba şarımı, "oda ğımdan sapmamaya" borçluyum. Bir gün saparsam, ona geri dönmem günler alıyor. Geceleri uyumadan önce, yapmak istediklerim gözlerimin önünden geçer. 62 Bazen öylesine heyecanlanırım ki, çöken göz kapakla rım açılıverir ve çalı şmaya geri dönerim. Size heyecan veren bir söz, bir dua, vücudunuzu emanet edece ğiniz gecenin ba şında kalbinizden geçmezse, ruhunuzun elektriklenmes ini beklemeyin. Bazıları sabaha gözlerini açtıklarında, en güzel s evgilinin sesinden "günaydın" şarkısını dinlerler. Bazıları da "bu kahrolası dünya yla" yeniden bulu şmalarını lanetleyen öfkelerle güne ba ş-larlar. Kalbinizi co şturan kitabı bir günde okursunuz, oysa sizin bir öm ür boyunca heyecana ihtiyacınız var. Heyecanı bula ştıran, kitapların donuk bakan sayfaları değildir. Okudu ğunuz cümleler, ruhunuzun Cennete açılan bahçelerind e sizi dola ştırıyorsa, heyecan duyarsınız. Heyecanm kayna ğı sizdedir; Allah ile ba ğlı ya- şayan sizsiniz. Kimsenin ba ğı sizi sürükleyemez. Kitabı bırakıp gideceksiniz, ama ruhunuzdan kaçabilece ğiniz bir ma ğara yara-tılmadı çok şükür. b) Küçük ısrarlar Büyük ve yorucu i şler u ğrunda ısrarlı olabilmeyi sa ğlayan en basit yol, küçük ve basit kararlar vermek ve onları yapmaktır. Küçük sö z verin, tutun; küçük karar verin, yapın. Kısa süreler belirleyin, ısrar edin. Bu küçük çabalar, büyük çabalarınızın te-melini olu şturacaktır. Biz kararsızlı ğımızı küçük eylemlerimizle ürettik: "Birazdan di şlerimi fırçalayayım, bo ş ver sonra yaparım. Bu ak şam ekmek yemeyece ğim, vazgeçtim, yarın yaparım. Onunla saat 15.00'de bulu şacaktım; nasllsa bekler, oraya 15.15'de gideyim." Büyük istikrarsızlıklar, küçük istikrarsı zlıklar tarafından üretildiler. Birinci yol: Sıradan eylemlerinizin iradenizi ve ıs rarınızı geli ştirmesine izin verin: "Bu lokmayı nasllsa çi ğniyorum, tam on defa çi ğneyece ğim. Birazdan çayım1 yudumlayaca ğım. Otuz saniye sonra yudumlayaca ğım." i şlerinizi ya siz yaparsınız, ya da onlar kendilerini size yaptırırlar. Yapan siz olmalısınız. i şinizi küçük bir karara dayandırırsanız, yapan sizin iradeniz olacaktır. \güçl Kendi iradenizi ne kadar çok kulla nırsanız, o kadar güçleni-rsiniz. ikinci yol: Kısa süreli eylemler için basit kararl ar verip uygulayabilirsiniz. Örne ğin: "Kitabın bu bölümünü bitirdikten sonra ara veri p derin bir nefes alaca ğım. Saat 18.00'de balkonuma Çıkıp oturaca ğım. " Üçüncü yol: Bu defa kararda ısrar etmeyi geli ştireceksiniz. Aynı i şi belli bir zaman boyunca yapmaya karar vereceksini z. Bir kitabı okumak herhalde saatlerinizi alır. Bu sü reye siz ka-rar verseniz ne olur? " Şimdi okumaya oturuyorum ve yarım saat boyunca aralı ksız okuyaca ğım. Parkta yarım saat yürüyece ğim. Ara vermeden on bine kadar sayaca ğım." --- oŞimdi duydu ğunuz heyecan, tükenmez bir enerji de ğildir. Kayna ğınız sınırsız; ama, oradan dev şirdikleriniz sınırlıdır. Harcadı ğınız co şkunun yerini dolduracak yeni co şkular için kayna ğınıza sık sık ba şvurmalısmız. Sorular olu şturup, onlara farklı cevaplar bulmaya çalı şın. ------- : Bu tür eylemler zamana yayılırlar ve onları yaptı kça sabrınızı zorlarlar. Küçük sürelerle, örne ğin on dakikayla ba şlayın. Yava ş yava ş süreyi bir saate, iki saate uzatln. Bir hafta boyunca yapmaya karar v erin, sonra süreYi bir aya, bir yıla çıkarın. Bu çalı şmalar hayatınıza hakim olmanızı sa ğlayacaktır. Israrın en yorucu tarafı en ba ş tarafıdır. Bir hafta ısrar, bir yıl ısrardan zordur. Bu yüzden en ba ştaki zorlu ğun sizi yıldırmasına izin vermemelisiniz. 4. SÜREKL ĐLĐK AL TV APISI

Page 71: ruhsal zeka

Bilinçli ısrarın yükünü Yükledi ğimiz bedenimiz yorulur. Israrı otomatikle ştirerek ruhumuza yüklemeliyiz: Zira bede-nimiz zayı f; ruhumuz güçlüdür. Temel u ğra şı alanlarımız hakkında "ruhsal ısrar alı şkanlıkları" geli ştirmeliyiz: Alı şkanlık tiryakiliktir. Alı şkanlı ğa dönü şmedi ği yerde, çalı şkanlık sevimsizdir. a) Zihinsel Temel Çalı şma alanlarınızı kelimeler, duyusal algılar, sesler, sorular ve ibadetler yoluyla otomatikle ştirebilir; ruhsal temelinize yerle ştirebilirsiniz: Kelimeler: Herhangi bir kelimeyi bilincinizde uzun süre tutmaya çalı şın. Örne ğin "Kelebek" kelimesini yüzlerce kez tekrar etmeye ba şlayın. Tekrarlama sırasmda, her 20-30 saniyede çe- şitli ça ğrı şımlar zihninizin ba şka alanlara kaymasına neden ola-caktır. Örne ğin kelebeklerin dola ştı ğı çiçekleri, vadileri göreceksiniz, kelebeklerle oynayan çocukları, keleb eklerin tırtıl ev-relerini, arılarla birlikte uçu şlarını seyredeceksiniz. Zihninizde kelebekle ili şkili olan tüm kelimeler ve imajlar ça ğrılacaktır. Bu çalı şmayı ideallerinizin anahtar kelimeleri üzerinde uyg ulayabilirsiniz: "Bilgisayar, ingilizce, resim, doktora, yazarlık... " Kelimelerinizi durakta beklerken, yürürken, her bo ş zamammz-da kullanabilirsiniz. Duyusal Algılar: Herhangi bir nesneyi(kapı), sesi(z il), koku-yu(gül), tadı(elma), dokunsal algıyı(kalem) canlandırabilirs iniz. Bu algıların hedeflerinizle ilgili olması önemlidir: Sevdi ğiniz bir kokuya odaklanın ve o kokuyu zihninizde al abil-di ğince hissetmeye çalı şın. Bir nesneyi, örne ğin salonunuzdaki çiçe ğin görüntüsünü canlandırın ve zihninizde sürekli o çiçe ği bakın. Gözlerinizi kapatarak hayalen elinizde bir kalemi tutun ve tuttu ğunuzu uzun süre hissedin. Sesler: Etkili yollardan biri Mahesh Yogi'nin Trans an-dantal Meditasyon (TM) tekni ğidir. Bu tekni ğin basit bir biçimini önerece ğim: Ça ğrı şımları en aza indirmek için anlamsız seslere odaklanacaksınız: "d idi, momo, sasa... " Sorular: Sorular olu şturup onlara farklı ve ayrrıntılı cevaplar bulmaya çalı şın. Cevap aradı ğınız anda, zihniniz ba şka konularla ilgilenmemelidir. Örne ğin " şu anda insan-lar ne yapıyorlar" gibi genel bir soru s ordunuz. Afrika'dan Ame-rika'ya, Avustralya'dan Asya'ya kadar her yerde hayalen gezine-rek cevaplar arayın. Ama maymunların ne yaptı ğıyla ilgilenme-yin. ibadetler: Alman e ğitimci bayan Edith Gunther'in sundu ğu "Evrensel Hayat Enerjisi" konulu bir seminere katılmı ştım. Gu-rubumuzdan bir arkada ş, yıllardır meditasyon yaptı ğını vurgula-dıktan sonra, "en güçlü meditasyon Müsl ümanların namazıdır." demi şti. Kesinlikle katılıyorum. Namazda, vücudunuzu sabit hareketlerle sınırlandır ıyorsunuz. Secde noktası görsel alanınızı sınırlandırıyor. Zihninizi, okudu ğunuz ayetlerle dolduruyorsunuz. Dünyevi hayallerden kopu-yorsunuz. Kendinizi Yaratıcınızın huzurunda hissediyorsunuz, O'nunla ileti şim kurdu ğunuzu algılıyorsunuz. Kurallarına tam uyularak icra edilen bir namazın kı sa sürede olu şturaca ğı parap-sikolojik etki inanılmazdır. Böylesi ba şarılı bir ibadetin ba şında ve sonunda hatırlayaca- ğınız ve dileyece ğiniz idealleriniz, beyninizi ve ruhunuzu şiddet-le ku şatacak; ibadetten, sizi çalı şmaya sürükleyecek müthi ş bir enerjiyle ayrıldı ğınızı göreceksiniz. b) Eylemsel temel Bu bölümde her zaman uygulayabilece ğiniz bedensel ısrar egzersizleri sunaca ğız. Ritimler: Hayatınıza özel ritimler katabilirsiniz. Müzi- ği beyninizi geli ştirmekte kullanabilirsiniz. Ritimlere ba ş, boyun veya omuz hareketlerinizi uyarlayarak, notalarla birlikte hareket edebilirsin iz. Her ritim türü, beyinde farklı bir dalga üretir. H areketli ritimler zihinsel co şkunlu ğu, cesareti; sakin ritimler duygusal keskinli ği geli ştirir. Bedeninizi de ritme katarsanız, tam konsantrasyona girersiniz. Böylesi ortamlarla ya şama gerek-çelerinizi yan yana getirebilirsiniz. Spor: Yüzme, tekvando, yürüyü ş gibi sporlar bedeni aynı ha-reketler ekseninde sabitlendirir. Düzenli spor yapanların odak-lanma v e ısrar yetenekleri, di ğerlerine göre daha güçlüdür. Spor yapamıyorsanız, e vinizde özel hareketler uygulayabilirsi-niz.

Page 72: ruhsal zeka

Bilincimizi kendi haline bıraktı ğımızda, çevremizin kopyası oluruz. a) Semboller Size co şkuyu sürekli telkin eden bir çevrede ya şasaydınız, co şku tüm benli ğinizi kuşatırdı. Bilincimizi kendi haline bıraktı ğımızda, çevremizin kopyası oluveriyoruz. Eğer çevrenizde olup bitenlere gözlerinizi açıp onlar ın dedikodularını yaparsanız, çevrenizin bir benzeri olacak-sınız. E ğer çevrenize gözlerinizi kapatıp kulaklarınızı tı-kar da özel hayallerinize odaklanabilirseniz, hayallerinizdeki ki şinin kopyası olacaksınız. Hayatımızı en fazla payla ştı ğımız ortamlar, en fazla telkin aldı ğımız ortamlardır. Evinizin en çok oturdu ğunuz odaları, kullandı ğınız araba, çalı ştı ğınız büro, geçti ğiniz so-kaklar.. . Bazıları, evlerinde yıllar süren bunalımlar ya şadılar; stres ça ğrı şımları evlerinin her kö şesine, banyodaki muslu ğa, yemekte kullandıkları çatala kadar her yere i şlemi ştir. Böyle ki şilerin an-tidepresan ilaçlardan yardım ummak yerine ba şka bir semte ve-ya şehre ta şınmalarını öneririm. Hz. Ömer (ra) kendisine ölümü periyodik olarak hatı rlatması amacıyla ücret kar şılı ğı bir hizmetçi tutmu ştur. Saçlarında ak çıkınca da, hizmetçiye, "artık sana ihtiyaç kalmadı" demi ştir. Çünkü, Halifelik görevinde do ğru yoldan ayrılmaması için hatır-laması gereken ölüm, aynaya her baktı ğında saçlarındaki aklar tarafından artık kendisine hatırlatılıyordu. Şimdi: 5. HATIRLATICI FAKTÖRÜ Bazıları şöyle der: "Bir anda co şuyoruz; ama kazandı ğımız enerji birkaç saat veya birkaç gün içerisinde sönüyor. Ba şladı ğı-mız gibi sürdüremiyoruz. Ne yapmamız gerekir?" Onlara, yuka-rıdakilere ek olara k, hatırlatıcı sembollere ve tetikleyicilere dayanmalarını önerece ğiz: Görevleri hatırlatan semboller kelimeler ve resimi seçin. Görevlerinizi ve amaçlarınızı hatırlatıcı semboller i, kelimele-ri, resimleri seçin. Araba istiyorsanız iyi bir araba resmi, ev i sti-yorsanız güzel bir villa resmi bulun. Güçlü bir hafıza istiyorsanız bunu sem bolize eden bir resim arayın. Hedefledi ğiniz özellikle-rinizi kelimelere dökün. Size heyeca n ve cesaret veren konu ş-maları veya müzikleri içeren kasetler tespit edin. Tespit etti ğiniz sembolleri ya şadı ğınız mekanlarda görülebilir yerlere asın. Aynalara, duvarlara, arabanıza, çalı şma masanızın üstüne.. . Gözleriniz duvarlarda, aynalarda dola şırken, hatırlatıcılar sizinle konu şacak, size ne istedi ğinizi söyleyecektir. Fırsatınız varsa, kasetleriniz i güne ba şlarken, çalı şırken birkaç dakika bile olsa dinleyin. Gözleriniz duvarlarda, aynalarda dola şırken, hatırlatıcılar sizinle konu şacaktır. b) Tetikleyiciler Zihninizde, Anthony Robbins'in ifadesiyle "tetikle yici sinirsel bağlantılar" olu şturacaksınız. Pavlow'un şartlanma kuralı, ki şisel geli şim sistemlerinin önemli stratejile-rinden biri haline gelmi ştir. Pavlow'un deneyinde, zil çaldı ğında kendilerine yemek su-nulan köpeklerin ağızları sulanıyordu. Pavlow yeme ği kesti ği halde, zil sesi, şartlanan köpeklerin aynı tepkiyi göstermelerine yetiyordu. H epimizin böylesi şartlanmalarımız vardır. Limon sık-tı ğınızda a ğzınız sulanmaz mı? Mezarlıktan geçti ğinizde ölümühatırlamaz mısınız? Vücudunuzun özel bir duru şunu, pozisyonunu herhangi bir duyguyla veya hedefle ili şkilendirebilirsiniz. Sonra da, o duru şu takındı ğınızda, ili şkilendirdi ğiniz duyguyu ya şarsınız. Yaşadı ğınız her mutlulu ğu, co şkuyu ve ba şarıyı fırsat olarak kullanın. Duygusal derinli ğin zirvesinde oldu ğunuz anda... Kendinize özel bir hareket seçin. Parmak çıtlatmak, gülüm-semek, gözleri kırpmak, yumru ğu sıkmak, derin nefes almak... Yukarıdaki hareketlerden veya benzerlerinden uygun gördü- ğünüzü seçtikten sonra, güçlü duyguyu ya şadı ğınız her anda o hareketi yapın. Örne ğin harika bir haber anında bilinçli şekilde gülümseyin. O haberi tekrar hatırlayın, tekr ar gülümseyin. Bu i şi beyninizde iyice yerle şinceye kadar tekrarlamalısınız.

Page 73: ruhsal zeka

Bağlantı yerle şti ğinde, süreç tamamlanmı ş, ba şarı yolculu ğunuz ve co şku durumunuz otomatikle şmiş olur. Herhangi bir zamanda, özellikle yorgun ve üzgün zam anları-nızda, içinde bulundu ğunuz yıkıcı duygudan co şku duygusuna aniden sıçramak için aynı hareketi yapın; örne ğin gülümseyin. Birden duygularınız de ği şiyor mu? De ği şmiyorsa, tetik-leyici ba ğlantı güçlü kurulmamı ş demektir. O zaman ba ğ-lantıyı i şe yarar hale gelinceye kadar kurmaya devam edin. Bağlantı zorlu ğunun ikinedeni olabilir: Birisi, canlan-dırmanın, n et, tüm duyularla ve yeterince tekrarlanarak yapılmamasıdır . Di ğeri zihinsel sa ğlı ğın, kötü beslenme, düzensiz uyku, kondisyonsuz vücut gi bi. nedenlerle zayıfla-masıdır. 6. AKT ĐF EYLEM PLANI Özetle Ne Yapmalı? Aşağıdaki tabloda, ısrar yetene ğinizin geli ştirilmesi için çalı- şaca ğınız temel konular gösterilmi ştir. Ne kadar tekrarlarsanız o kadar ısrar ve irade biriktireceksiniz. 1. Israrın Duygusal Boyutu: Kendinizle yarı şın, asla rekabet etmeyin. Bıkkınlık içinde istiyor- sanız ruhsal ısrar biter. Ayrıca ölümüne adandı ğınız vazgeçilmez he-defler belirlemelisiniz. ISRAR GELĐŞTĐRME ÇALIŞMALARI Kendinle Yarı ş Duygu Boyutu Bıkma Vazgeçme Zihin Boyutu Şimdiye Saplan Geli şmeyi Gör Az ve Sürekli Eylem Boyutu Küçük Kararlar Zihinsel Temel Süreklilik Altyapısı Eylemsel Temel Semboller Hatırlatıcı Faktörü Tetikleyiciler Kendimlemi yarı şıyorum? Kıskanıyor muyum? 2. Israrın Zihinsel Boyutu: Zihinsel olarak şimdiki i şlerinize saplanırsanız uzak gelece ğin zor-lu ğu sizi yıldıramaz. Geçmi şle bugünü kar şıla ştırarak geli şmelerinizin farkına varın. ilerledi ğinizi görmenizin verece ği özgüven, ilerlemeye devam etmenizi sağlayacaktır. Zihinsel hatırlatıcılara ba şvurun. Bıkmadan istemeyi sürdürüyor mu-yum? Hangi hedeflerime ölümüne adandım? Đşlerime şimdi tam odaklanabiliyor muyum? 3. Israrın Eylem Boyutu: Küçük kararlarınıza ba ğlı eylemleriniz, iradenizi ve ısrarınızı ge-li ştirir. Az bile olsa temel me şguliyetinizle her gün ilgilenebilmelisi-niz. Şimdiye kadar hangi konularda ne ka-dar geli ştim? Bugün hedeflerim için neler yaptım, hangi katkıları sa ğladım? Bugünkü küçük kararlarım ve küçük sözlerim neler? 4. Süreklilik Altyapısı: Süreklilik yetene ğinin alt yapısını bir dizi zihinsel ve eylemsel eg- zersizle geli ştireceksiniz. Temelinizi atmakta kullanaca ğınız bu kon-santrasyon teknikleri tüm çalı şmalarınızın kolayla şmasını sa ğlayacak-tır. Bugün hangi zihinsel odaklanma çalı şmalarını yapaca ğım? Bugün hangi süreklilik eylemini uygulayaca ğım? Bugün hangi hatırlatıcı sembolleri kullanaca ğım? 5.Hatırlatıcı Faktörü:

Page 74: ruhsal zeka

Tüm _hayatınızı ku şatacak hatırlatıcı semboller ve tetikleyiciler kullanacaksınız. Hedefinizi hatırlatan sembollere v e tetikleyicilere dayanacaksınız. Bugün hangi iç tetikleyicileri kullanaca ğım? Özetleyen Sözler . Ba şarının sırrı, çaresizlik sınırının ötesine geçebile cek kadar ısrar edebilmekte gizlidir. . Bir hayal sizi bugün co şturuyorsa, yarın da co şturur; o zaman zihninizde sürekli dola şmasına izin verin. . Hayalde kavu şmanın zevkini, kavu şma yolculu ğunun çilesine tercih edenler, kavu şamazlar. . Herkes şimdi hızlanabilir; ama çok azımız, süper hızlara ul aşabilmek için yıllarca çalı şmayı göze alıyoruz. . Kabu ğunu geni şletemeyen a ğaç ya kurur, ya da çatlar. . Kısa dinlenme aralıkları dı şında duraklamayın; duraklamak durmanın ilk biçimidir. . Mücadele devam edebildi ği sürece yenilgi yoktur. . Önemli olan en iyiyi yapmak de ğil, yapabilece ğinizin en iyisini yapmaya adanmaktır. . Rüzgarsanız, esip geçersiniz; tayfun iseniz, alıp götürürsünüz. . Sabrın gerilmesi zaferin, ta şması ise yenilginin habercisidir. . Senin en iyi olman, her gün senden daha iyi olmay ı ba şarmandır. . Tüm yenilgilerin ardında, uzun süreli duraklamala r vardır. . Vazgeçmedi ğiniz sürece, ruhunuz sizin adınıza gece gündüz ıs-r ar eder. . Yeryüzünün en zor sanatı ba şkalarının ba şarılarını kıskanmamaktır. . Yetene ği yakalamak zor; ama korumak veya kaçırmak çok kola ydır. -------- KANAAT GÜCÜ Mevcut imkanlarından mutlu olamayanlar, Cumhurba şkanı da olsalar mutsuzlu ğa mahkumdurlar. 12'NEDEN KANAAT GÜCÜ? Kanaat gücünden neden yararlanırsınız? Giri ş Yenilmek mücadeleyi bırakmaksa, tüm yenilgilerin en büyük sebebi hırstır. Zafer hiç vazgeçmemekse, tüm zaferler kanaatin eseridir. Hırs, insanın ki şisel gücünü, kanaat ise evreni yaratan kudreti tems il eder. Hırslı asker, kendini sava şın yenilmez kahramanı sanır; rakiplerine çalım atarken devrilir, ezilir gider. Kanaatkar, Yaratıcı nın yönetti ği evrende, Yaratıcının gücüne dayanarak gezinir. Hırs, zihinsel zekaya dayanır, sloganı şudur: "isteyece ğim ve bile ğimin gücüyle alaca ğım!" Kanaat, ruhsal zekaya dayanarak şu sloganı kullanır: "isteyece ğim ve Sınırsız Kudret bana vere-cek! " Bu yönüyle kanaat, insan ruhuna melekut aleminin ka pısını açar, insanı Evrenin Sahibi'nin isimleriyle ve kudretiyle bulu ştu-rur. Hırs ise araya perde koyar, insanı kapana kısılmı ş bir sinek kadar küçültür, ezer. Kanaat, çılgınca istemek ve çalı şmak; ama, elde edilen her sonuca razı olmaktır. Hırs da çılgınca istemek ve çalı şmak; ama, ba şkalarını a şağılamayan hiçbir sonuçtan razı olmamaktır. : Bu şaşırtıcı farkı kavrayamadı ğımız için kaybediyoruz. Hırslı insan, kendini güne ş sanan ate şböce ğidir. Kanaat ise ate şböce ği olan insanı güne şe dönü ştürür. Yumuşacık bitki kökü sert ta şları delip geçer. Bitki kökü ve-ya ta ş olmamız önemli de ğildir burada; Yaratıcı Kudrete dayanıp dayanmadı ğımız önemlidir. 1. KANAAT VE HIRS Kanaat, çılgınca istemek ve çalı şmak; ama, elde edilen her sonuca razı olmaktır. a) Hırs Nedir? Hırs çok istemek ve çok çalı şmaktır; ama, aynı zamanda, razı olmamaktır, beğenmemektir, kabullenmemektir, bencilliktir, küçümse mektir. Tarlamıza pirinç ektik ve yeti şmesi için elimizden geleni yaptık. Sıra hasada geldi ğinde, herhangi bir nedenle verim dü şük oldu. Sonuca üzülüyorsak, hırs yüzündendir.

Page 75: ruhsal zeka

Girdi ğimiz yarı şta birinci gelemedik. Esefleniyor ve öfkeyle doluyo rsak, kaybımızın intikamını alaca ğımız birilerini arıyorsak, orada hırs vardır. "Nede n bu hastalı ğım yıllardır geçmiyor?" di-yorsak, orada kesinlikle hırs vardır. Hepimiz hırs gösteririz; ama, hırsın şiddet dereceleri farklı-dır. Az hırs az zarar verir; hırs şiddetlenirse insanı intihara veya cinayete kadar sürükleyebilir. Hepimiz kanaat gösteririz; ama, ku şlar kadar kanaatkar olmayı bilseydik, tüm dünya hizmetimizi görmek için yarı ş ederdi. Amacımız yenilgilerin nedeni olan hırsı en dü şük, zaferlerin vesilesi olan kanaati ise en yüksek düzeye çıkarmak ol-malıdır. b) Hırs-Kanaat Ayrımı Bazı dostlara göre, islam, kanaati, yani azla yetin meyi(!) em-reder. Oysa biz Ay'ı, Güne şi ve sonsuzlu ğu ke şfetme arzusunu körüklüyoruz. Din adına konu şmak haddim de ğil; ama, bu dü şünceye katı şekilde itiraz ediyorum. Kanaat, azla yetinip daha fazlasını iste-memek de ğildir. Ba şarısızlı ğı besleyen hırs, yalnızca "çok istemek" de ğildir. Kanaatin "azla yetinmek ve daha fazlasını istememek oldu ğunu" sananların kar şılarına şu ayetler çıkacaktır: "De ki :duanız. istemeniz olm azsa Rabbim size ne diye de ğer versin!' 63", "Rabbiniz buyurdu ki, benden istey in, cevap vereyim" 64, " Allah hiç kimseye kaldıramayaca ğı yükü yüklemez; ki şinin yaptı ğı iyi i ş lehine. kötü i ş ise aleyhinedir. ,,6 63 Kur'an: 25;77 64 Kur'an: 40;60 65 Kur'an: 2;286 islam Peygamberi (asm) hırslı insanları şöyle tanımlıyor: "Ey Ademo ğlu, sana yetecek nimetler varken, seni azdıracak şeyleri istiyorsun. Ey ademo ğlu ne aza kanaat ediyorsun, ne de ço ğa doyuyorsun 66." Sonra da Yaratıcıdan çok istemek anlamın-daki kanaatle, insa nlardan istemeye dönü şen hırs arasındaki ay-rımı ders veriyor: "Cebrail bana gele rek şöyle dedi: . ...Müminin izzeti Allah'ın kendisine verdi ğine kanaat edip insanlardan bir şey beklememesidir 67. " 66 Hz. Muhammed (asrn), Cami'us-Sa ğir 1 :8ıi Hadis No:68 67 Hz. Muhammed (asrn), Cami'us-Sa ğir 1:102 Hadis No:89 Kanaat, azla yetinip daha fazlasını istememek de ğildir. Peygamber (asm), Evrenin Sahibi'nden daha fazlasını istemi ştir: "Biriniz Allah'tan dilekte bulundu ğunda bolca istesin. Çünkü Rabbinden istemektedir 68 ." "Hiç ölmeyece ğini zanne-den biri gibi çalı ş, yarın ölecek biri gibi de tedbirli ol. 69" "Allah'ım senden... do ğru yolda kararlılı ğı istiyorum.70" "Allah'ım ... senden tükenmeyen bir nimet diliyorum. Senden b itmeyen bir sevinç diliyorum.1" "Allah'ım beni yücelt. 72" 68 Hz. Muhammed (asrn), Cami'us-Sa ğir 1 :319 Hadis No:532 69 Hz. Muhammed (asrn), Cami'us-Sa ğir 2:12 Hadis No:1201 70 Hz. Muhammed (asrn), Cami'us-Sa ğir 2:130 Hadis No:1501 71 Hz. Muhammed (asrn), Cami'us-Sa ğir 2:146 Hadis No:1537 72 Hz. Muhammed (asrn), Cami'us-Sa ğir 2:145 Hadis No:1536 Tarihte bazı dervi şler yırtık elbiselerle ya şanan fakir bir ha-yatı tercih etmi şlerse, bu onların kendi yöntemleridir. Kalplerini ç almaya çalı şan dünyaya kar şı, hırsa kapılmamak için aldıkları bir önlemdir. Ke ndimizi bilimden, sanattan, uzak tutmamız ge-rekmiyor. islam, ba şarıya sevk ederken kanaati azimle, yani yetinmeyi çok istemekle birle ştirmi ştir. Arkada şım Tevfik Bilgin Amerika'da e ğitim gördü ğü sıralarda, "buradaki öğrenciler ölümüne çalı şıyorlar" de-mi şti. Azim, ölümüne çalı şmaktır; "hiç ölmeyecekmi şgibi ve yarın ölecekmi ş gibi" çalı şmayı birle ştirmektir. Hırs, bilincimizi sonuca odaklandırır; tela şa ve aceleye sürükler. Hırs şurada farklıla şıyor: Hırs gösteren'de aynen azimli insan gibi ölümüne çalı şır; ama elde etti ği sonuç ne kadar iyi veya ne kadar kötü olursa olsun, razı olmaz, tatmin olmaz, memnuniyet duymaz. Hırs, bilincimizi sonuca odaklandırır; tela şa ve aceleye sürük-ler. Tela şlanmadan ve düzenli adımlarla ilerlememize engel ol ur. Hırsla ilerledi ğimizde, ya stres enerjimizi tüketir; ya ace-le yüzü nden takılıp düşeriz; ya da dayanamayarak vazgeçe-riz. Gecelerini okumakla geçiren ibni Sina, uyku bastır acak olsa, bir şey içerek çalı şmaya devam ederdi. Büyük alim Fahriddün-i Razi, yem ek yerken bile kitap okur; evinden binek sırtında mesc ide giderken yolda 300

Page 76: ruhsal zeka

öğrencisine ders verirdi. Lenin, Karl Marks'ın kitabı nı Sibirya so ğuklarında defalarca okurdu.73 73 Akit Gazetesi 17 Mart 1999 Böyle insanların her bir dakikalarını de ğerlendirmelerinin sonucu orta-da de ğil midir? Kötülükleri yayanlar geceleri bile uyumuyor- lar; iyiliklere inananların akşama kadar uyumaya ne haklarıvar? Mutluluk ba şarı yolculu ğu boyunca ya şanır; hedefe ula ştı ğımızda mutluluk biter. Sınavı kazanıncaya kadar heyecanlar ya şarsınız; kazandı ğınızda, yeni hedefler bulamadı ğınızda her şey sıradanla şır. Kanaat bizi hedefe ula ştıran çabalara, hırs ise hedef sonrasındaki monotonlu ğa odaklandırır. Kanaat mutluluk ve heyecan alanındadır; hırs ise monotonluk ve tatminsizlik al anındadır. Mutluluk, sonuçları sorun yapmamakta; çalı şabiliyor olmayı şükran vesilesi saymakta gizlidir. Belki dünyada tüm hedeflerimize ula şabilecek uzunlukta yaşamayacağız; ama azimle çalı şırsak, gayretlerimizin kar şılı ğını görece ğimiz bir sınırsızlı ğa yolculuk yapıyoruz. Azim, mümkün olan en fazla i şi en iyi şekilde yapmaksa, evrende tam olarak bu oluyor. c) Yaratıcı ve Kanaat Evren, kanaat ve azim tecellisinden ibarettir. Evre ndeki ka-naati ve azmi modelleyebilen, büyük sonuçlara ula şmayı ba şara-caktır. Bu özellikleri görelim: ilahi Kanaat: Her zerre evren kadar engin yaratılmı ştır. Evren- dı şa do ğru ne kadar zenginse, atom içe do ğru o kadar engindir. Evrenin dı- şına do ğru galaksilerin enginli ğine, atomun içine do ğru ruhun derinli ğine ula şırsınız. Bütün gönüller ne kadar zengin ya-ratılmı şsa, bir tek gönül de o kadar zengin yaratılmı ştır. Böyle bir yaratılı şın içerisine yetersizli ği, rızasızlı ğı, be ğenmemeyi ifa-de eden hırs giremez. Sınırsız Kudret'in her eserinde sonsuzluk okuyorsun uz. Bir insanı tüm insanlar kadar, tüm insanları bir insan kadar de ğerli kılan sır buradadır. Burada matematik i şlemez; sonsuz tane son-suzu toplarsanız hala bir ta ne sonsuz eder. ' Eğer insan, evrene hükmeden kanaate sahip çıkarsa, ta şları delip geçen bitki kökleri kadar engelsiz; yiyeceklerini ayakları-nın ucunda bulan ku şlar kadar rahat ya şayacaktır. Hırs geli şmeleri görünmez yapan kör noktadır. Hasta-lık yüzün den hayata küsenleri ölüm mü mutlu edecekti? Bugün sınavı kaybettikleri için üzülenler, hiçbir s ınava gi-remez hale mi gelmeliler? ilerliyorsunuz, geli şiyorsunuz, her gün yeni bilgiler ediniyor, yeni tecrübeler kazanıyor-sunuz. Mevcut imkanlarından mu tlu olmayanlar, cum-hurba şkanı da olsalar mutsuzlu ğa mahkumdurlar. Azim Tecellisi: Sınırsız Kudret, milyarlarca türü bir defa yaratmak la bırak-mamı ş, çizdi ği bir tablonun arkasından hemen yeni bir tablo ya-ratmı ştır. E ğer birkaç güzellikle yetinseydi, vadilere yazın ba ş-ka, kı şın ba şka bir görünü ş kazandırmasına ne ihtiyacı olurdu? E ğer bu ğday insanın beslenmesine yetiyorsa, onun yanında, b ir de patlıcanı, bir de elmayı yaratmasına; her birine binlerce farklı renk, koku ve tat yüklemesine ne gerek olurdu? Azim,mümkün olan en fazla i şi en iyi şekilde yapmaksa, evrende tam olarak bu oluyor. Sınırsız Kudretin azmi, yarattı ğı türlerin çoklu ğu ve sınırsızlı ğıyla kalmaz; onların ço ğunu tohumları aracılı ğıyla her yıl yeniden yaratır. Asırlar geçer, yeryüzüne yeni yaratık türleri gönde-rir; bü yük dinazarlar gider, küçük kuşlar gelir. Adeta, dünya topra ğı katrilyonlarca yaratı ğa yetmemi ş; onları sırayla ve kafi-leler halinde göndererek yeryüzünde gezdirmi ştir. Modern bilimin tespit etti ği gibi, maddenin kendisini de her sa-niye yok edip var ediyor. Dev galaksilerden ibaret olan evreni, h er saniye içinde binlerce kez yaratıp, kaldırıp yeniden yaratıyor. Böylesine azimli bir Yaratıcının sanatı olan insan, hangi man-tıkla azmi hırs olarak de ğerlendiriyor? Yırtınırcasına çalı şan insanları hangi hırsla suçluyor? Sonsuzlu ğu kazanmak için çalı şmak gerekiyorsa, dinlenme dı şında, bo ş oturdu ğumuz her dakika, bi-zim için deh şetli bir kayıp de ğil midir? 2. HIRSIN NEDENLER Đ

Page 77: ruhsal zeka

Bencillik, rekabetçilik, dı ş referanslar, acelecilik ve a şırı sorumluluk yüzünden hırsa saplanıyoruz: a) Bencilce istemek "Kurada araba kom şuma de ğil, bana çıksın. Bu sınavı okul arkada şım de ğil, ben kazanayım." Bu tutumların adı kıskançlık-tır, benci lliktir; ama, hemen ardından tatminsizli ği, yani hırsı üretirler. "Ben" merkezli ya şayan insanlar, hırs bataklı ğına sap-lanmaya mahkumdurlar. Hırstan kurtulmanınyolu, kendi için istedi ğini aynı anda herkes için de istemektir. b) Rekabet Etmek "Benim şiirim onunkinden iyi olmalı. Benim konferansım da-h a kalabalık olmalı. O yapmadan .önce veya ondan daha iyisini ben yapmak z orundayım." Bunlar yanlı ş. Zira her zaman daha güzel bir bayan, daha yakı şıklı bir bey vardır. Herkesi geçmek isteyen herkesin ardında kalır: Çözü m kimseyle yarı şmamak, herkesin üstünlü ğüne saygı duymak, kendimizle yalnızca kendimizi kıy aslamak ve sadece kendimizle rekabet etmektir. c) Dı ş Referans Dı ş referans, bir şeyin iyi oldu ğuna, ba şkaları öyle dü şündüğü için inanmaktır. E şinize gm almanızın nedeni Sevgililer Günü müdür? Annenize hediye almak için Anneler Gününü m ü bekliyorsunuz? Hırs hastalı ğını yayan modaya dü şkün müsünüz? Önemli olan \ Size ait eylem, herkesten ba ğımsız karar verdi ğiniz eylemdir. Tüm yönleriyle sizin olmayan eylem, size farklılık kazandırmaz. Dı ş referans zamanla irademizi yok eder; bizi sürünün sürünen bir parçası haline getirir. Ba şkalarının kararlarıyla davranmaya devam edersek, ke ndi kararlarımızı veremez hale geliriz. Çözüm: Eylemler imizde ba şkalarının onayını ve taktirini beklemiyoruz; vicdanımızı dinliyoruz v e do ğrulu ğuna inandı ğımız için yapıyoruz. başarıya ula şmak de ğil, yeni bir şey yapmayı ba şarmı ş olmaktır. d) Acil Sonuç iste ği Acele etmek gereklidir, bir i şin pe şinde sürekli ko şuşturmak gerekti ğini savunuyorum. Ama e ğer insan, çalı şmaya devam etmekte acelecili ği, sonuca ula şmakta acelecili ğe dönü ştürürse, kaybeder. "Bir an önce zengin olayım" demek hırstır; "bir an önce zengin olmak için her gün çalı şayım" demek kanaattir. "Bu hastalık hemen bitsin. Bu aile baskısından hem en kurtulaca ğım. Hemen bir i şe girece ğim. Hemen evlenece ğim..." Du-run. Bugün dikti ğiniz a ğacın yarın meyve vermesi imkansız-dır. Cennette de ğiliz. Sonuçları hayal etmek bize sadece heyecan versin, s akin ola-lım. Önemli olan, başarıya ula şmak de ğil, ba şarı yolunda bu-gün yeni bir şey yapmayı ba şarmı ş olmaktır. e) A şırı Sorumluluk Ya e şiniz, ya çocuklarınız, ya arkada şlarınız, ya da do ğal ik-lim size acı çektiriyor. Herkesin kaderinin birbirini etkiledi ği or-tak hayatlar ya şıyoruz. Yaşadı ğımız her olaydan kendimizi sorumlu tutarsak, di ğerlerinin hatalarıyla kendimizi ce-zalandırmı ş oluruz. Başkalarının hatası yüzünden' acı çekerseniz, üretti ği-niz psikolojik yükün altından kalkamazsmız. Evrenin Hakimi, kimseye kald ıramayaca ğı yükü yüklemedi; ama, insan dünyayı sırtına almaya kalkı şti. Bizi bunaltan acılar fizyolojik de ğil, psikolojiktir. Ruhsal acılarımız dinmiyor; çünkü beden ölümlü; ama, ruh ölümsüzdür: Sheakespear, "Korkaklar bin kere ölür, cesurlar bir kere" demi ştir. ,. -:--- - Elinizden geleni yaptıktan sonra, herkesi yaptı ğının kar şılı ğını görmeye terk edin. Herkes yaptı ğının bedelini ödemek zorunda-dır. Evrensel adalette n acı çeken vicdan, zalimin tarafını tu-tan vicdandır. Bi zim elimize sadece kendi irademiz verilmi ştir. 3. HIRSIN ZARARLARI Hırs, ruhsal enerjiyi tüketir, bedeni güçsüzle ştirir, engelleyici enerji yayar, vazgeçtirir ve yalnızla ştırır: a) Ruhsal Enerjiyi Tüketir

Page 78: ruhsal zeka

Defalarca duydum: "Gariban hep garibandır. Dü şmeye gör, bir tekme de di ğerleri vururlar." Garibanlık ruhsal bir olgudur. Asıl dü şen, beden de ğil kalptir. Öyle fakirler vardır ki, ilimlerine hayran kalırsınız, o nlara "gariban, zavallı" gibi sıfatlar yakı ştıra-mazsınız. Zulüm ve sapkınlık dı şındaki her hali şükürle kar şı-lamayı ba şaran insan durdurulamaz. Hırs şöyle dü şündürür: "çırpınıyorum, hak etti ğimi alamıyo-rum. Çalı şıyorum, öğrenemiyorum. Bana haksızlık yapılıyor." Kar şılı ğını alamadı ğını dü şünen insan sevinemez, co şamaz, ümit edemez. Emeklerinin i şe yaramadı ğını dü şünen insan tela şa ka-pılır; daha da beter kaybeder. Tela ş bastırırsa, yorgunluk, yılgınlık, isteksizlik ve n ihayet çaresizlik bizi kuşatır. Zorluklara dayananların azimleri vardır, kana atleri vardır; fakat hırsları yoktur. d) Vazgeçtirir Aşamayacağınıza inandı ğınız engele direnmezsiniz. Hırs, engellerinizi ve düşmanlarınızı gözünüzde büyütür. Bütün insan-ları köt ü ve bencil görürsünüz. Ruhlar kötülükten acı çeker; vicdanlar dü şmanların arasında huzur bulamaz. Büyük acı-ların uc unda, vazgeçmek, görevden kaçmak vardır. Acı çektiren evlili ğe bir yere kadar dayanabilirsiniz. Ders çalı şmak acı çektiriyorsa, gün gelir artık asla kitap okuyamazsı nız. Sonuç okuldan atılmak da olsa kabullenirsiniz. intihar giri şimlerinin altında genellikle böyle bir yıkılma ve bunalım vardır. Bir bakan, bir tekstil şirketinin sahibi intihara kalkı ştı. Ba şarılı sanılan bir profesör, bir sanatçı intihar etti. Hırslı ya- şıyorsanız, statünüz ne olursa olsun, ister zengin, ister fakir olun, mutlaka acı çekersiniz ve sonucunuz kaçınılmazdır: Kurtul-mak için vazgeçmek<. Ama nası l, nasılolursa, yeter ki kurtulun. Zulüm ve sapkınlık dı şındaki her hali şükürle kar şılamayı ba şaran insan durduru-lamaz. b) Bedeni Güçsüzle ştirir Hırs ruhumuzu gerdi ği gibi, ruhsal gerginlik aracılı ğıyla bedenimizi de gerer. Bedensel gerginlik stres üretir ve stres kalp ile b irlikte beynin zorlanmasına, sinirlerin yıp-ranmasına neden olur. Beynimizdeki bilgi akı şını sa ğlayan küçük kimyasal maddeler stres yüzünden ölür, azalır ve beynimiz hızla körelmeye ba şlar. Bu süreç vücudumuzun savunma sistemini de tahrip eder ve hastalıklar vücudumuzu <kuşatır. Hırstan kaynaklanan içsel gerginlik, ses tonuna, v ücut diline ve yaydı ğımız tüm mesajlara sirayet eder. Ba şkalarına çaresizlik da ğıtanlara, ba şkaları çare sunamazlar. V Sözleriniz zevk vermiyorsa, bir dahak i konu şmanızı dinlemek için gelmezler. Mutluluk yaymıyorsanız, dükkanınıza u ğramazlar. 'Yanınızda ve tarafınızda di ğer insanlar yoksa, Dünyada kalıcı eserler bırakamaz sınız. Zafer zaferi, yenilgi yenilgiyi besler. c) Engelleyici Güç Yayar e) Yalnızla ştırır Hırs, insanı hem Şefkatli Sahibi'nden, hem de evrenden ko-parır. Evre nin her köşesini güzelliklerle cömertçe ku şatan Yara-tıcımız, her şeyi vermek istiyor, istemeyi bilmiyoruz. Bir dilenci dü şünün ki, yoldan geçerken size, "Hemen bana yüz mily on ver!" diye emrediyor. Sorun 1: itiraz edersiniz, "verme kararı bana aittir." Sorun 2: "Ayrıca ne kadar vermeyi taktir etti ğimi de ben bilirim. Bana, '100 milyona ihtiyacım var' diyebilirsin." Dersiniz. Sorun 3: is terken sizi küçümsüyor. Alaycı bir tutum takınıyor. Sorun 4: Yine de veriyo rsunuz; ama, vermediklerinizi de almaya kalkı şıyor. Elinizdeki ekme ğe dadamr-ken, sanki çekip aldı ğı, sizin ondan gasp etti ğiniz kendi malıdır. Sorun 5: Yine de verdiniz; ama, "Neden daha fazla vermedi?" diye sizi sorguluyor. Sorun 6: Siz uzakla ştıktan sonra da aleyhi-nizde her türlü iftiraları yayıyor. Kendisine tüm bunları yaptı ğımız halde, hala bize güzel çocuklar hediye eden, her bahar bizim için harika meyveleri çamurlu sular arasından süzüp paketteyerek bize gönderen engin şefkatti bir Koruyucumuz var. Hırslı insanın Yaratıcısına yaptı ğı, bu örnekteki dilencinin size yaptı ğından da beterdir.

Page 79: ruhsal zeka

Kanaat diliyle isteyene yardım etmeden geçseydiniz , vicdanınız sızlayacaktı. "Çocuklarıma süt almaya ihtiyacım var " diyen bir anneyle kar şıla şırsanız, çocukların ihtiyacı kalbinize ok gibi sapl anır. Bu sevgi dilini dinleyin. . insan, Yaratıcı kadar zengin ve onun kadar cömer t de ğildir. E ğer hırs insanı Evrenin Sahibi'nden bile koparabilmi şse, tüm evrenin dostlu ğundan çoktan koparmı ştır. Çünkü hiç kimse Yaratıcıdan daha sabırlı ve ba ğı şlayıcı olamaz. Bahçemizdeki a ğacın dalından elmayı çalarken, elmanın Yaratıcısı b ize "hırsız!" demiyor.. Ama, insanlar onların bahçelerine girdi ğinizde, bu suçlamayı yapmak için bir saniye bile tereddüt etmezler. isterse dostlar tarafından ku şatılsın, her halükarda mutludur. Muttuluk özel bir başarı sanatıdır. Fakirlikten kurtulmak için yola Çıktı ğınızda, bugün buldu ğu-nuz bir parça ekmek sizi sevindirmez mi? Kanaat bunu yaptırır. Mutsuz b ir serçe göremezsiniz. Oysa onun evi, arabası, mutfa- ğında biriktirdi ği yiyece ği yoktur. Bir saat sonra nerede ne yiye-ce ğini bilmez. Do ğrudan Güne şin altında, ya ğmurun, sıca ğın, so- ğuğun içinde ya şar. Hırslı insan, bir serçenin şartlarında ya şasaydı, endi şeden in-tihar ederdi. Hırs, imkanlarını ve ilerleyi şini insandan gizler; onu taktirsiz bir nankör haline getirir. Bitki, küçük bir tohumken de güzeldir, çiçek açtı ğında da, yaprakları soldu ğunda da güzeldir. Yemye şil bahar bahçelerinde gezinirken, sararan sonbaharı n serin rüzgarlarında dans etmeyi özlemiyor musunuz? Kı şı yaz kadar sevmediniz mi? ilk bahar, sonbahar kada r güzel de ğil miydi? Geli şmenizin her evresinde güzel olan bir şeyler bulabilirsiniz. Bugün yapraklarınız ne kadar güzelse, yarın çiçekleriniz de okadar güzel olacak. Hırs dünyayı ayaklarınızın altından kaldırıp sırtım za yükler. Hırs hastalıkları diriltir. Birkaç günde iyile şebilecek hastalıklar hırs yüzünden Yıllarca yok edilemez. Özellikle psikolojik hastalıklara yakalan anların diyebiliriz ki tek ilaçları kanaattir. Hırs yüzünden, küçük çirkinliklerde fırtına koparan , ama küçük güzelliklerdeki mutlulu ğu göremeyen insanlar haline geliyoruz. insan Yaratıcı kadar zengin ve onun kadar cömert de ğildir. f) Mutsuz Yapar 4. SOMUT DENEYĐMLER Kanaat mutlulu ğu, hırs mutsuzlu ğu besler. Sevinç ve üzün-tü, kalbinizin derinlerinde ya şadıklarınızın eseridir. Muttulu ğu ba şaran insan, ister fakir olsun ister zengin, ister yalnız kalsın, Hırs, çabalarınızı sonuçsuz bırakabilir. Ba şarıya çok yakla ştı ğınız anda hayallerinizi yok edebilir. A şağıdaki örneklere bakın: Hırs, tembelli ğin öteki ucudur ve tüm uçlar insana a) Sınav Üniversitemizin üçüncü yılında yo ğun sosyal faaliyetlerin içe-risindeydim. Bir yandan vakıf faaliyetlerine katılıyor; di ğer yan-dan çevremizdeki liselerden genç arkada şlarla, hafta sonları, seminerler düzenliyorduk. Ark adaşlarımızın bitmek bilmeyen ö ğ-renme çabaları, bize de heyecan veriyordu. Bu akı ş içerisinde, derslerim de ba şarılı seyrediyor; sınav sonuçları ilan edildi ğinde adımılistelerin ba şında görüyordum. Gurura ve hırsa kapıldım. Yo ğun ba ş a ğrılarım yüzünden, evimde günde 15 dakika ders çalı şabiliyordum; ama, tüm dersleri takip ediyor, dersi derste öğrenmek için elimden geleni yapıyordum. "Bu kadar az çalı şmayla böyle bir ba- şarı elde edebiliyorsam, daha sıkı çalı şarak bölüm birin-cisi olabilirim" diye dü şündüm. Böylece ba şarımla guru-rumu tatmin edecektim. ikinci vizeler için şiddetli bir yo ğunlukla çalı şmaya ba şladım. Kitapları didik didik ediyor, buldu ğum her dakikayı ders çalı şmakla geçiriyordum. Ama, bunları yaparken di ğer sorumluluklarımı terk ettim. Ö ğrenci arkada şlardan uzakla ştım ve özel çalı şma odama kapandım. Bir ay sonraki ilk sınavım iktisat dersindendi ve b u sınavdan yüz puan almayı hedeflemi ştim. Sınavda on tane soru soruldu. Çözüme ba şlayınca birden beynim durdu; ilk anda çok basit ol-du ğunu sandı ğım soruların hiç birine cevap

Page 80: ruhsal zeka

veremiyordum. Ter-ledim, pani ğe kapıldım, ba şaramayaca ğım korkusuyla titremeye başladım. Sınav sonuna do ğru aklım ba şıma gelmi şti. Kendimi sorgula-dım. Anladım ki, hırsa kapıımı şım ve ba şarıyı üstünlük nedeni görmek gibi bir dü şünceye saplanmı şım. Üstelik birinci olaca ğım diye, di ğer hayatı görevlerimi terk etmi şim. Sonuç bana unutamayaca ğım bir ders verdi. Bu dersin ilk vi-zesinde sınıf ortalaması 60 iken, ben 90 puan almı ştım. Bu defa sınıfın sınavortalaması 80'di ve ben ne yazık ki sadece 15 puan alabildim. Bu sınavdan sonra, eski çalı şma programıma geri döndüm. Kar şılı ğını da hemen görmüştüm, çünkü birinci olamasam bile, yüksek notları al maya devam ediyordum. Hırs insanı kapasitesini birden a şmaya zorlar ve aniden yükselme çabaları, tökezleyerek dü şmeyle son bulur. b) Okumalar Bir dönem kendimi geli ştirmek için yo ğun okumaların içerisine dalmı ştım. Derya Kütüphanesinden her ak şam 2-3 kitap alıyor; ertesi gün, iade ederek yeni kitaplar is-tiyordum. Arkada şlar beni, kendini ispatlamaya çalı şan bir çömez sanıyorlardı. Gerçekten de sabahlara kadar okuyor-dum, uykularımla sava şıyor, omuzlarımı masanın üzerinde zorla tutuyordum. Birkaç ay sonra ani bir çökü ş ya şadım. Okumaya kar şı müthi ş bir sıkıntı ve ardından nefret geli ştirdim. Okudu ğum hiçbir yazı-yı anlamaz hale gelmi ştim. Kendime yaptı ğım a şırı baskı patlamı ş ve beni okumaktan mahrum etmi şti. Bu olaydan sonra eski okuma çabalarıma iki yıl boyu nca geri dönemedim. Okuyamadı ğım için yazmayı da bırakmı ştım. Çünkü kendimi geli ştiremiyor, yazacak veya anlatacak yeni bilgiler ve yakla şımlar yakalayamıyordum. Merhum Mustafa Ru şen hocadan Hızlı Okuma dersleri alınca-ya kadar geç mişimdeki bu hatanın izleri üzerimde devam etmi şti. Kanaat tam orta yolda, istikrarlı şekilde ilerlemenizi sa ğlar. Bir borsacı, borsada çok kazanmanın sevimli hayall erine daldı. Çe şitli spekülasyonların içerisine giriyordu. istikrarlı şekilde ilerlemesi ve kaldırabilece ği kadar risk üstlenmesi gerekirdi. Tüm sermayesini borsaya yatırmakla yetin medi; çevresindeki arkada şlardan milyarlarca lira borç alarak borsaya yatırdı ve hepsini batırdı. Kurtulu şu intihar etmekte buldu. Kaldırabilece ğiniz risk, tüm varlı ğınız kadardır. Daha fazlasını üstlenirseniz, i şin içerisine hırs girer ve kaybetme ihtimaliniz yükselir. Bankerzedelerin hikayesini bilirsiniz. Çok yüksek faiz önerisinin cazibesine kapılan bazı ki şiler, paralarını bankerlere yatırmakta tereddüt etmediler. Bankerler battı ve pek ço ğu yatırdı ğı parasını kurtaramadı. Hırs tembelli ğin öteki ucudur ve tüm uçlar insana zarar verir. Ka naat tam orta yolda, istikrarlı şekilde ilerlemenizi sa ğlar. 11- NASIL KANAAT GÜCÜ? c) Ekonomik Kayıplar Kanaat gücünü nasıl kullanacaksınız? 1. KEND ĐNE YÖNELĐK Kendimize yönelik kanaatin geli ştirilmesi şükür alı şkanlı ğına ve görevimize odaklanmamıza ba ğlıdır: a) Israrla Şükret Teşekkür bizi bencillikten alıkoyar; böylece bizi hırs tan da uzakla ştırır. Yaratıcımız, dileklerimizi dinlerken kalbimizin içt enli ğini dikkate alır. Şükürle yo ğrulmayan bir kalpten çıkan dua, saygısız duadır; be ncil duadır, hırslı duadır. Teşekkür etmeyenlerin ruhlarından şu anlam çıkar: "De ğer vermiyorum, önemsemiyorum!" isteksizli ğin en basit ifadesi ilgi-sizlik; istemenin en açık ifadesi te şekkürdür. Meister Eckehart "Tüm hayatınız boyunca e tti ğiniz duanın 'te şekkür ederim' olması yeterlidir." demi ştir. Şükür, insanı a şağıhk bir şeytan ol-maktan kurtaracak ilk adımdır ve nankörlük şeytanı meleklerin hocalı ğından cehenneme sürükleyen ilk hastalıktır. islam Peygamberi (asm) şöyle der: "Nimetten dolayı şükret-mek, nimetin gitmesine kar şı bir garantidir.74" Şükretmek hay-ranlık duymaktır. ! 74 Hz. Muhammed (asrn), Cami'us-Sa ğir 3:418 Hadis No:3836

Page 81: ruhsal zeka

Damlayarak birikmi ş her ba şarı denizinin yanında, onunla E şzamanlı birikmi ş bir şükür okyanusu vardır. iyilikler ve yardımlar görüyoruz. Gelece ğimizde büyük etkile-ri olan insanların payını hemen unutuyoruz ve Karun gibi haykırı-yoruz : "Ben yaptım!" Acaba bunu bir adada tek ba şına ba şarabi-lecek miydin? Fikrimizin temelini ba şkası atmı şsa, temelimizde onun etkisi vardır. insanlara nankörlük eden, evrenin Sahibine de nan-körlük etme kten kurtulamaz. Unuttu ğumuz en küçük borç, bir gün bize hatırlatılacak ve ödeti lecektir. Öğretmenlerimize servetimizi versek, üzerimizdeki hak larını ödeyemeyiz. insan, hayatında olumlu de ği şiklikler yapan her varlı ğa borçludur. Bu bir karınca bile olsa... Güneşten bunalarak gölgesine sı ğındı ğımız a ğacın iyili ği-ne, hararetimizi gideren bir bardak suyun yardımına kar şı, şükran duygularıyla dolmamız gereken kimse yok mu? Nankör olmayan insan, en büyük Verici yi arayacak ve vicdanı, Ona te şekkür edilmesi gerekti ğini hatırlatacak-tır. Bugün ak şama kadar kaç defa şükretti ğinizi hatırlıyor musunuz? Ya geçmi ş yıllarınız boyunca her gün? Kime ve ne için mi e şekkür edece ğiz? Bugün bize sundu ğu oksijen nedeniyle... Güne şi altında bizi ısıtıp aydınlattı ğı için... Bulutlarla serinlik yaptı ğı için... Çevre-mizdeki a ğaçları estetik tasarladı ğı için... Gökyüzünü rahatlatıcırenkle donattı ğı için... Ku şların seslerini güzel yarattı ğı için... Leylakların kokusundan ho şlanmamızı sa ğladı ğı için... Daha ne is-teyebiliriz? "Aza şükretmeyen, ço ğa da şükretmez. insanlara te şekkür etmeyen Allah'a da şükretmez.,,75 75 Hz. Muhammed (asrn), Cami'us-Sa ğir 3:279 Hadis No:3398 Sanat yıllarca sürdürülen çabalar sonucunda geli şir. Bir mer-divenin basamakları gibi adım adım çıkacaksınız. Bir sonrakini almanız , bir öncekinden memnun olmanıza ba ğlanmı ştır. Dam-layarak birikmi ş her ba şarı denizinin yanında, onunla eş za-manlı birikmi ş bir şükür okyanusu vardır. Şimdiki küçük de ğerleriniz nedeniyle te şekkür edemiyorsa-nız, büyük de ğerleri hayal 'etmeyi unutun. Hiçbir akıllı şirket, en basit i şi iyi yapamayanın sırtına, en büyük i şin sorumlulu- ğunu yüklemez. Şükür ba şkalarına sundu ğumuz bir hediye de ğil, kendimize sundu ğumuz bir onurdur. Aşağıdaki üç alanı te şekkürle doldurmanızı öneriyorum: Ki şisel Varlı ğınız: Vücut organlarınız, duygularınız ve zihin-sel yetenekleriniz vazgeçemeyece ğiniz kadar de ğerlidir. Onlarıkimden almı şsanız, ona te şekkür edebilmelisiniz. Ellerimin de ğerini bilmiyordum. Onları bir bez parçasıy-la ba ğladım ve i şlerimi yapmaya çalı ştım. Böyle yapma-saydım onları bu kadar sevemeyecek , aklıma geldiklerin-de onları bana verene içtenlikle te şekkür edemeyecektim. Koku duyusunun ne kadar de ğerli oldu ğunu bilmiyordum. Bir gün sinüzitten ameliyat oldum ve koku duyum kalıcı şekilde azaldı. Hayattan ders almak istiyorum. Yüksek numaralı gözl ükleri-ni çıkardı ğında beni hayal meyal gören ihsan Turgut'un gözleriy-le bakma ya çalı şıyorum. A ğır grip geçirdi ğimde, yeme ğin lezze-tini algılamanın ne kadar de ğerli oldu ğunu fark ediyorum. Sosyal çevreniz: Aile bireyleri, akrabalar ve arkad aşlar, in-sanın en de ğerli varlıklarıdır. Onlar sizinle oldukları için mutlu o lmalısınız. De ğerinizi taktir edemeseler de, onların mutlaka bir de ğeri vardır ve o de ğeri dünyadan ayrıldıklarında anlayacaksı-nız. Eylemleriniz: Kendinizi gerçekle ştirmek ve hayata tutunmak için çırpınırsınız. Zaman içerisinde yeni yetenekler ve imkanlar birikt irirsiniz. Penceresinden soka ğı seyretmeye mahkum insanların ya şadı ğı bir dünyada, parklarda gezinebilme becerisine sa-hip oldu ğumuz için şükretmeliyiz. Yazabilmeye, okuyabilmeye, çalı şabilmeye... Ak şama kadar yaptı ğımız her güzel şeyi yapabil-meye şükretmeliyiz. Çocuklardan ders alınm. Ak şam onlara alaca ğınız bir tek sa-kızdan bile mutlu olurlar. Ö ğrencili ğim masmına, bir ak şam, kapısının zilini çalan kom şumla birlikte yürümü ştüm. Kapıyı açan çocu ğun, sevinçten gözleri parlamı ş, cennete kavu şmuşçasına "Anne, babam geldiı" diye çı ğlıklar atmı ştı. Bizim de mutlu ol-mamız için, Kaderin Sahibinin bize her ak şam bir araba hediye etmesini mi

Page 82: ruhsal zeka

bekliyoruz? Her sabah hediye etti ği Güne ş, her ak şam üstümüze yaydı ğı yıldızlar yetmiyor mu? 12 A ğustos 2000 saat 20.00'de kom şumuz Müşerref Karaaslan'ı terminalden istanbul'a yolcu etmi ştik. Gece yarısı şok olmu ş halde geri geldi. Otobüsleri, bir saat sonra, beton direk ta şıyan kamyonla çarpı şmış; kamyon- dan dökülen direkler otobüsü ezip parçalamı ştı, Be ş ki şinin öldü ğü ve 21 ki şinin a ğır yaralandı ğı o kazadan sa ğlam kurtulan üç ki şiden biriydi. Şimdi, ölümlerin arasından sıyrılarak dün gecenin sabahına ula şan bu kom şumdan daha içtenlikle şükredebilecek olan kimdir? Şükür önce kendimiz içindir, ba şkaları için de ğil. Şükür ba şkalarına sundu ğumuz bir hediye de ğil, kendimize sundu ğu-muz bir onurdur. Şükürsüzlükler, problemlerin büyümesine, acıların artmasına neden o lur. Gün boyu bir hastalı ğa odaklanırsanız, onun vücudunuzu ku- şatmasına neden olursunuz. Şükür, olayların iyi tarafına odak-lanmamza neden ol ur ve böylece iyi taraflarını besler. "Hayat ne olursa olsun ya şamaya de ğer" diyen Kazım Kanat, yüksek moral ve sevgi çemberi sayesinde, kanseri nasıl yendi ğini anlatıyordu.76 . 76 Ak şam Gazetesi, 22 Haziran 2000 Haline şükredenden daha yüksek morale kim sa-hip olabilir? Sevmedi ğiniz i şi, gittikçe daha kötü yaparsınız; ya atılırsı-nız, ya da terk edersiniz. Sevmedi ğiniz dersten çok ba şarılı ola-mazsmız. Kendini çirkin sanan, bu inancı yüzünden gittikçe çir-kinle şti ğinin farkmda de ğil. Güzelin güzelli ğini arttıran) kendini güzel bularak haline memnun olmas ıdır. b) Görevine Odaklan Aşkı u ğrunda da ğa tünel kazan Ferhat, hırslı olsaydı şöyle dü şünürdü: "Yıllardır kazdı ğım halde, öteki tarafa varamadım. Kıyamete kadar bu tünelde ilerlemeye dayanabilecek mi-yim?" Kanaatkar azmin ona söyletece ği şudur: "Ne mutlu bana ki, hala kazıyabilecek güce, devam etmek isteyen iradeye sahibim. Çok şükür ki metrelerce yol aldım ve bugün bir santim daha ilerleyebildim." Gücünüz bilincinizde saklıdır: En güçlü insan, bili n-cini i şine odaklandıran insandır. Geçmi şte yaptıklarınızı veya gelecekte yapacaklarınızı dü şündüğünüz ve di ğerlerinin yaptıklarıyla ilgilendi ğiniz ölçüde gücünüzü kaybedersiniz. Görevinize odaklanacaksınız. E ğer yarı yolda kalIp Dünyadan ayrılırsanız, yine siz kazanacaksınız. Çünkü size g örev verenin huzuruna çıktı ğınızda, ödülünüzü nereye gitti ğinize göre alacaksınız. Varsayın ki bu dünyada tezkeresini bekleyen bir ask ersiniz. Sonuna kadar askerlik yapamadan ayrılırsanız çok mu üzülürsü-nüz ? Gerekti ğinde şehit olmak onur verici de ğil midir? Tamir ederken, zihnimiz yıkıcılarla u ğra şmamalı. Bilincimiz görevimizden koptu ğunda önce görevimiz aksar. Oda ğımızdan saptı ğımızda, herkesin yoldan çıktı ğını dü şünürüz ve hırslanırız; sonra da bu hırs tüm mücadel eden bizi koparır. ileriye bakmak şarttır: Çünkü 20 yıl boyunca ne yapacaklarını şimdiden hayal edenler, yolculuklarını ba şarıyla tamamlarlar. Ama ileriye bakmak tehlikelidir : Çünkü 20 yıl boyunca ya şaya-caklarını bir araya toplayanların kar şılarına aşılmaz bir da ğ çıka-caktır. Şimdiye kadar yaptıklarınızı bir daha yapmayı hayal etseniz korkarsınız; oysa onları yapabildiniz. Ba şarmayı hedefledi ğiniz şey gerçekte çok büyüktür. Ama o büyüklü ğü günlere, dakikalara bölerseniz, müthi ş küçülürler. Yılda 525 bin defa gülümsemek zor gelir de ğil mi? Oysa bu, dakikada bir kez gülümsemekle aynı şeydir. Kendini a şamayan rakibini a şamaz. 2. D ĐĞERLERĐNE YÖNELĐK Çevremize yönelik kanaatimizi korumamız, sadece ke ndimizle yarı şmamıza ve başkalarını içtenlikle taktir etmemize ba ğlıdır. a) Kendinle Yarı ş

Page 83: ruhsal zeka

Başkalarıyla yarı şanlar bir konuda ba şarılıdır eser vermek is-tediklerinde, bir başkasının o eseri çoktan verdi ğini görürler. Ba şkalarını geçmek istedikleri her alan, şampiyonlarını çoktan ilan etmi ştir. Bazı büyüklerim bana, "Her şey yazılmı ş, çizilmi ş; kitap yaz-mı ş olmak için mi uğra şıyorsun?" dediler. Bazı okuyucular, ki-taplarımı ra flarda gördüklerinde, "Kendisini yazar sanan yeni birisi daha çıkmı ş" diye dü şünmüşler. Çok ki şi, o raflarda farklı bir sayfanın bulundu ğunu, okuduktan sonra fark etmi ştir. Kendiniz-le yarı şır; taklitten uzak özel bir dünya kurarsanız; Kader in Sahibi, insanların dünyasında sizin için özel bir sayfa aça -caktır. Başkasıyla rekabet etti ğimizde sık sık geride kaldı ğımızı göre-ce ğiz; moralimiz bozulacak. Moralsiz insanlardan mükemmel eserler be kleyemezsiniz. Başkalarıyla rekabet, onları taklit etmeye çalı şmamıza yol açacaktır. Hiçbir gerçek ba şarıya taklitle ula şılmamı ştır. Sıra dı şı olmak, farklı olmayı, yeni ve özgün olmayı gerektirir ki, bunun yolu insanın kend iyle rekabet etmesidir. Evren di ğerleriyle rekabet esası üzerine yaratılmamı ş-tır. Arı kendiyle, karınca kendiyle yarı şır. Bir arı bal toplarken di ğer arı umurunda bile de ğildir. Kendimizle yarı şırken elbette ba şkalarını da geçece ğiz; hem de şimşek hızıyla... Ama kimleri geçti ğimiz veya kimlerin gerisinde kaldı ğımız hiç umurumuzda olmayacak. Kendini a şamayan rakibini a şamaz. Kendimizle yarı şmadığımızda, kendimizi a şamayız. Bu defa rakiplerimizi yava şlatma taktiklerine ba şvururuz: iftiraya, gıybe-te, a şağılamaya sı ğınırız. Onurumuzu kaybetti ğimizde, elde ede-ce ğimiz şeyin adı "zafer" olmayacaktır. "En güzel surette yaratıldı ğını" bildi ğimiz insanı haksız yere77 a şağılamaya kimsenin hakkı olamaz. Allah, kendine meydan okumay a cüret eden Firavuna bile Musa(as) Peygamberini gön-dererek, onunla en iyi li sanla konu şmasını öğütlemi şti. 77 Cinayeti, terörü, zulmü, tecavüzü, onursuzlu ğu açıkça, kasten ve inatla yay-maya çalı şanlar, bu prensibin dı şında tutulmu ştur. Bunun dı şında, ki şisel hataların-dan utanarak onları gizlemeye çalı şan insan a şağılanamaz; gizli "özel ve ki şisel" kusurları açı ğa çıkarılamaz. Başkalarıyla rekabet yenilgiyi, kıskançlı ğı, ba şarısızlI ğı ve dı şlanmayı doğurur. intikam ve öfke duygusu, önce sahibini cezalandırı r. Başkalarıyla rekabet yenilgiyi, kıskançll ğı, yorgunlu ğu, ba şarısızlı ğı ve dı şlanmayı do ğurur. Kendiyle rekabet edense, sürekli birincidir; dinlenmeye ve kendini dinlemeye vakit ayıra-bilir; kalbi rahattır , dı şlanamaz ve kimse onu kıskanamaz. Üs-tünlü ğünü ve ba şarısını kimseye ispat etmek zorunda de ğildir. Başkalarıyla rekabet, ço ğu zaman yanıltıcıdır. Hz. isa'nın(as) dedi ği gibi, gün gelecek, "Birincilerin bir ço ğu sonuncu, sonun-cuların da bir ço ğu birinci olacak." Bugün zirvede sandıklarınızıyarın çukurda görebilirsiniz. "iki günü e şit olan zarardadır." Bugünü dünden daha iyi olmayan kaybediyor. Manevi mesajların özünde "çok iyi olmak için elinizden gelen gayreti gösterin" anlamını çıkarabilirsiniz; ama, "ba şkalarından iyi olmayan zarardadır, herkesten iyi olun" gibi bir ilahi emir gösteremezs iniz. Allah'ın kulu bir tane mi, neden herkesten iyi ola yım; hepimizin en iyi olmamız için birlikte ve omuz omu za vererek çalı şmamızın ne zararı var? Bugün bir adım daha ilerdeysem, yarı şımın birincisi benim ve herkesin aynı anda birinci olmaya hakkı vardır. Kendinizle yarı şırsanız, kendi geçmi şinizde kalan nefsinizi ele ştirmekte hiçbir zarar yoktur. Eski hatalarınızı "yüzünü-ze" vurmakla gıybet yapmıyorsunuz; geli şiminizi sa ğlayacak bir kapı açıyorsunuz. Varsın kimse birinci olu şunuzu taktir etmesin. isterlerse aile-nize ne kadar katkı sa ğladı ğınızı görmesinler. Sevginize ihanet etmeyi onurları na yakı ştınyorlarsa, buyursunlar. Onların hatala-rı yüzünde n kendinizi niçin cezalandıracaksınız? intikam ve öfke duygusu, önce sahibi ni cezalandırır. Rekabet ederseniz, iyili ğinize kar şılık beklersiniz. insanlardan kar şılık beklerseniz, i şin içerisine çıkarcılık ve ticaret girer. Ka-derin Sahibi aradan çekilir ve sizi kar şıllk bekledi ğiniz nankör in-sanlarla kar şı kar şıya bırakır. Kendiyle yarı şan, yalnızca Yaratıcısına dayanır; bu yüzden

Page 84: ruhsal zeka

emeğinin kar şılı ğının kefili Yaratıcıdır. Onun verece ği kar şılık, hiçbir cömertin kar şılı ğına benzemez. : Yine de, nankörlükler dayanamayaca ğınız kadar şiddetli ise, o zaman terk edin; öyle insanlardan kopun. Kaderin Sahibi bir pe ygamberi e şinden, bir di ğer peygamberi çocu ğundan koparmı ştır. : b) Ba şarıları Taktir Et Hırs, kıskançlı ğı, kıskançlık taktirsizli ği do ğurur. Ba şkalarını tak-tir edemeyen, kendini de taktir edemez. Kendini taktir edemeyen ba şarısız olacaktır. Kendi önemini fark eden, ba şkasının da önemini fark eder. Mazluma yardım etmeni n önemini, zulme u ğradı ğınızda anlıyorsunuz. Bu kar şılıklı etkile şim, de ği şik şekillerde gerçekle şir: Birincisi: Çevrenizdeki ve elinizdeki varlıkları ne kadar de ğerli görürseniz, kendinizi o kadar de ğerli görürsünüz. Bastı ğınız toprak altınsa, siz altın üzerinde yürüyen bir in-sansınız. Do ğa bir hazine ise kendinizi hazinenin bir parçası gibi görürsünüz. Đkincisi: Tüm temiz çevreler, kendilerine akan ı şı ğı yansıtırlar. iyili ğin kar şılı ğı iyilik, sevginin cevabı sevgidir. Sizin gözünüzde ki en de ğerli insan, gözünde en de ğerli oldu ğunuz insandır. : Sevmediklerinizin sizi sevmelerini bo şuna beklersiniz. : inandı ğınız güzellikleri taktir edin.78 Co şkunuz artacak, co şku dağıtacaksınız ve bir gün taktir etti ğiniz insanların destekleriyle kar şıla şacaksınız. : 78 Etkili taktir şahıslara de ğil, yaptıklarına yöneltilir: "Sen harika bir şairsin" demek yanlı ştır. harika şiirler yazmı şsın" demek do ğrudur. Şahıslara taktirin iki tehlikesi vardır: Birisi, inandırıcılı ğı zayıftır. Đnsanlar iyi iseler, bunun bir nedeni olmalıdır; onu iyi anla-yı p anlamadı ğınızı sorarlar. Di ğeri, şahıslara taktir insanları gurura sürükler ve gurur başarının düşmanıdır. Taktir, ba şarıyı körüklemek için kullanılmalıdır; kösteklemek için değil. Önce kendi ba şarılarınızı taktir edin. Her ba şarınız taktire layıktır. Bir öğrenci, üniversite sınavında çok yüksek not alamadı diye utancından evine gidemedi. Kimler daha iyi çalı şır? Çırpını şlarının sonuçlarından her zaman memnun olanlar mı, olumlu ' çabalarının sonuçlarını utanç verici görenler mi? Kendinizi taktir edin: Yeme ğinizi kendiniz yiyebildiniz. Tırnaklarınızı kesebildiniz. Evinizin yolunu bugün de bulabildiniz . Saçlarınızı yıkayabildiniz. Sizin varlı ğınıza de ğer veren ve sizinle mutlu olan en az bir arkada ş kazanmayı başardınız. Bugün sizinle selamla şmak sayesinde bir ki şi mutlu oldu. Bir insanın kendi gelece ği, akrabaları, e şi ve çocukları için çırpınması taktire değmez mi? Bebe ğini soka ğa terk eden vic-dansız anneyi a şağılıyoruz da, çocuklarını canlarına katan vic-danlı anneleri nede n taktir etmiyoruz? Belki herkes i şinin kar şılı ğında bir maa ş alıyor. Ama aldıkları ücret, çabalarının gerçek kar şılı ğı olabilir mi? Ödedi ğimiz ücret maddi kar şılıktır; ama, manevi kar şılık taktirdir: Ücretlerini ödesek de, insanları, h izmetlerinden mutlu ederek ayrılmaktır. Bize sunulan hizmetlerin gerçek de ğerini parayla ödeyemeyiz. Çünkü gerçek değer, hiç olmadı ğı zaman olu şan de ğerdir. Suyun gerçek de ğerini çölde anlarız. Biz bir takım elbiseye gerçek de ğerini ödüyor de ğiliz. Belki bizim hizmetlerimize de gerçek de ğer ödenmiyordur. Di ğer yaratıkları taktir edin: Sevginize sevgiyle kar şılık veren bir kediniz oldu mu? Bir ka şık bal yerken, arkasında ölümüne çalı şan arıları görebiliyor musunuz? Bir elmayı ısırırken, dallarından yüzlerce elma uzatan a ğaç- \ ları seyredebiliyor musunuz? Bir olayın perde ardını gör -mek, o olayı ya şamak gibi heyecan vericidir. Taktir, hırsı parçalar, tatminsizli ği mahveder. Taktir, maddi fakirli ğin içerisindeki insanı manevi zenginlikle ku şa-tır. Kimsesizli ğin en büyük dü şmanı taktirdir. Taktir, sevginin ya-kıtıdır ve sevgi, ev reni birbirine ba ğlayan ortak değerdir. Sizin dünyanızda, kimse sizi taktir edenler kadar büyük bir yer tutamayacaktır. Taktir önce kalpte ya şanan bir hissedi ştir. Belki onu söyleme-ye fırsatınız olmayacak. Belki günde yirmi tanesini söyleyebilece ksiniz /\!nc bir günde binlerce taktir yapabilir, binlerce varlı- ğın çalı şmasının de ğerli oldu ğunu

Page 85: ruhsal zeka

hissedebilirsiniz. Taktirin ilk ve asıl meyvesi, ön ce sizin kalbinizde yeşerecektir. Bize sunulan hizmetlerin gerçek de ğeri, parayla ölçülemez. , Yaratılı şını ve do ğasını de ğersiz ve çirkin gören insan, Evrenin Sahibi'nin çirkin ve de ğersiz bir eser tasarladı ğı ima etti ğinin farkında mıdır? Ben yaratılı şımı sevmiyorsam, Yaratıcımı da sevmedi ğimi ima etmi ş olurum. Eserlerinizi sevdi ğinizde ya şadı ğınız sevinç, Yaratıcınızla payla ştı ğınız sevinçtir. Zira siz O'nun eseri oldu ğunuz gibi, si-zin eserleriniz de O'nun eseridir. Di ğer insanları taktir edin: Orada çocuklarını un çorb asıyla da olsa besleyebilen, onların acılarına ortak olan bir anne var. Ötelerde bir ö ğrenci, başarılı olabilmek için geç saatlere kadar çalı şıyor. Küçük çocuk, ailesine katkı olsun diye sokaklarda ayakkabı boyuyor. Çevremizin temiz olmasına adanan birkaç genç, temiz lik bi-lincinin yaygınla şması için çalı şıyor. Bir genç ya şlı amcaya oto-büste yerini verdi. Göremeyen o adam, çiçek satarak geçimini sa ğlamak amacıyla sokaklarda ya şıyor. Vatanı u ğruna gurbete çıkan, e şinden dostundan ayrı asker, hafta sonu iznine çıkmı ş, bir sonraki haftanın yükünü omuzlama-sını sa ğlayacak gücü biriktirmeye çalı şıyor. Polis, trafi ği düzen-lemek için yakıcı Güne şin veya titretici so ğuğun altında, araba-nızdan çıkan zehirli gazları soluma pahasına kav şakta bekliyor. 3. AKT ĐF EYLEM PLANI Özetle Ne Yapmalı? Aşağıdaki tablodan hareketle kendi özel sorgulamalarını zı olu şturabilirsiniz: Bugün kanaat için ne yaptınız? KANAAT GELĐŞTĐRME ÇALIŞMALARI Đyi sonuca şükret Yönelik Görevine Odaklan Kendinle Yarı ş Di ğerlerine . Yönelik Ba şarıları Taktir Et Kendinize Şimdi mutlu olmanızı gerektiren en küçük haber nedir ? Şu andaki en küçük kazanımınız için te şekkür ettiniz mi? Şu andaki i şinize odaklanıyor musunuz? Bir i şi yaparken zihniniz başka konulara mı odaklanıyor? Bugün kendinizle hangi alanda yarı şıyorsunuz? Bugün düne göre hangi konularda yeni şeyler ö ğrendiniz? Bugün hangi özelliklerinizi ve eylemlerinizi taktir edebilirsiniz? Bugün hangi insanları taktir edeceksiniz? Evrenin di ğer varlıkları için hangi taktirleri keşfedeceksiniz? 1. Kendinize Yönelik Eylemler: Sonuçlarınız ne kadar küçük olursa olsun, onlar içi n şükredin. Ki şisel imkanlarınız için, çevrenizin size sundu ğu destekler için, eylem-lerinizin sonuçları için şükran ve mutluluk duygularıyla dolun. Görevinize odaklanın. Önemli olan, ba şkalarının yaptıkları de ğil sizin yaptıklarınızdır. Sizin dünyanızda kendi yaptıkları nız gerçek; di- ğerlerinin yaptıkları hayaldir. 2. Di ğerlerine Yönelik Eylemler: Di ğer insanlarla de ğil, kendinizle rekabet edin. A şmanız ve daha iyisi olmanız gereken tek ki şi sizsiniz. Böylece kıskanmayacaksınız. Kendinizi k imseye ispat etmek zorunda kalmayacak; rahatça çalı şa-caksınız. Sizin veya çevrenizdeki insanların i şlerinde görebildi ğiniz en kü-çük güzelli ği cömertçe taktir ve tebrik edin. Onaylayın, yükselti n, sevin ve sevdirin. Kendinizi; di ğer insanları ve tüm yaratıkları, tespit etti ğiniz her güzel yanlarını vurgulayarak hem zihinsel hem de sözel ol arak taktir edin. Her taktiri söylemek zorunda de ğilsiniz. Taktirin ilk faydası kendi-nizedir; başkalarına söyleyemiyorsanız kendinize söyleyin. Özetleyen Sözler RUHSAL ETKĐLEŞĐM GÜCÜ . Kanaat, çılgınca istemek ve çalı şmak; ama, elde edilen her sonuca razı olmaktır. Hırsla ilerledi ğimizde, ya stres enerjimizi tüketir; ya acele yüzün den takılıp dü şeriz; ya da dayanamayarak vazgeçeriz.

Page 86: ruhsal zeka

. Mevcut imkanlarından mutlu olmayanlar, cumhurba şkanı da olsalar mutsuzlu ğa mahkumdurlar. . Hırstan kurtulmanın yolu, kendi için istedi ğini aynı anda herkes için de istemektir. . Ba şkalarının kararlarıyla davranmaya devam edersek, ke ndi kararlarımızı veremez hale geliriz. . Bugün dikti ğiniz a ğacın yarın meyve vermesi imkansızdır. . Önemli olan, ba şarıya ula şmak de ğil, ba şarı yolunda bugün yeni bir şey yapmayı başarmı ş olmaktır. . Ya şadı ğımız her olaydan kendimizi sorumlu tutarsak, di ğerlerinin hatalarıyla kendimizi cezalandırmı ş oluruz. . Evrensel adaletten acı çeken vicdan, zalimin tar afını tutan vicdandır. . Ba şkalarına çaresizlik da ğıtanlara, ba şkaları çare sunamazlar. . A şamayacağınıza inandı ğınız engele direnmezsiniz. . Hırs insanı kapasitesini birden a şmaya zorlar ve aniden yükselme çabaları, tökezleyerek dü şmeyle son bulur. . Damlayarak birikmi ş her ba şarı denizinin yanında, onunla e ş zamanlı birikmi ş bir şükür okyanusu vardır. . Eserlerinizi sevdi ğinizde ya şadı ğınız sevinç, Yaratıcınızla payla ştı ğınız sevinçtir. Çevrenizin sizi ne tarafa itti ğine bakmayın, itme gücünü ne tarafa kullandı ğımza bakın. 1- NEDEN RUHSAL ĐLETĐŞĐM GÜCÜ? Ruhsal enerjilerden nasıl etkilenirsiniz? Giri ş içindeki her şeyle birlikte evren, iki boyutlu (çift vücutlu) yar a-tılmı ştır: Maddesel evren (mülk, e şya, galaksiler), ruhsal evren (Melekut, ruhlar, melekler). Ruhsal evren, maddesel evrenin derinlerine yerle ştirilen soyut evrendir. Somut evrende gözlemlenebilir her şey, soyut formlarıyla ruhsal evrende yaratılmı ştır. Soyut evren, Güne şe bakan ayna gibi Evrenin Sahibine bakar; ayna Güne şin özelliklerini nasıl yansıtırsa, ruhsal evren de Yar atıcının özelliklerini öyle yansıtır. Maddesel evren, tek kaynaktan do ğarak farklıla şan ve iç enerji-leriyle birbirini etkileyen e şyalardan olu şturulmu ştur. Maddesel evrendeki tüm etkile şimler, aynı anda ruhsal evrende meydana gelen etkile şimlerdir. Madde, yönetilendir, bilinçsizdir, güçsüzdür, ardın daki ruhsal güç tarafından tutulur ve yönetilir. Ruhsal zeka'nın ruhsal etkile şim boyutu, maddenin ardına inmenin yolunu gösterir. Evrenin varlı ğını besleyen ruhsal güç, maddesel kabalı ğa yakla ş-tıkça küçülürken, ruhsal inceli ğe yakla ştıkça büyür. Dolayısıyla, maddi evrende olan daha zayıftır; i ş yapabilmek için daha fazla gü-ce ihtiyaç duyar. Ru hsal evrende olan ise daha az güçle daha büyük sonuç üretecektir . Bu açıdan, ruhsal evrende yaşayan ruhuyla hareket eden insan, maddeye meydan oku yabilir. 1. RUHSAL ETK ĐLEŞĐM NEDĐR? Fizik boyutun arkasında, ruhların kayna ştı ğı bir evrende ya şı-yoruz. Maddesel fırtınalardan daha çok, asıl ruhsal fırtınalardan e tkileniriz. Di ğer deyi şle, maddesel fırtınalar aslında ruhsal fır-tınaların be ş duyumuzla algılayabildi ğimiz sınırlandırılmı ş tarafıdırlar . Ruhsal evrende melekler, cinler, şeytanlar, insanların ruhları ve di ğer ruhlar yaşarlar. Bu soyut yaratıklar arasındaki etkile şim somut evrene yansır ve yeryüzünü etkiler. Meleklerin ve sevinçli insanların ruhlarından dest ek alırız; karamsar insanlardan ve büyücülükte kullanıldıklarında cinle rden zarar görürüz. Tüm bunlar gelece ğimizi etkilerler. Bu sürecin derinlerine girelim: Bazı meleklerin maddeyle temasları yoktur. Bazıları , cansız-ların, bitkilerin ve hayvanların yönetiminde görevlidirler. Bu tür melek ler, bazen do ğa kanunları gibi algılanırlar; varlıklarını inkar edenler, haya li, vücutsuz ve anlamsız olan "do ğa kanunu" kavramına sı ğınırlar.

Page 87: ruhsal zeka

Bunlar, bazen de hayvan sürülerini yönlendiren ilha mlardan ibarettirler ve onlara, yanılarak "içgüdü" demeyi tercih ede-riz. B öylece, ola ğanüstü bilinçli ve planlı i şleri tesadüfün eserleri olarak görmeye kalkı şırız. Cinler, meleklerin aksine, herhangi bir maddenin ru hu gibi davranamazlar; ama maddesel canlıların ruhsal boyutlarını etkileyebili rler. insan kimli ğinin bir kısmı soyut ruhtur; di ğer kısmı ruhun yönetti ği fizik bedendir. Hayvanların kendi ruhsallıkları insanlara göre çok daha sınırlıdır. Bitkilerin kendi bi-linçlerine teslim edilmi ş özel bir ruhsallıkları yoktur. Görünen tüm madde dairesinin kayna ğı, son tahlilde tama-men ruhsaldır. Yaratılmı şların dı şında, ama yaratılmı şları kapsa-yan Yaratıcının varlı ğı, önce ruhsal vücudu ve onun vücudu üze-rinde fizik vücudu yaratmı ştır. Görünü şe göre yakıp kül eden ate ştir; gerçekte ise ate şi tem-sil eden ruhsal kimliklerdir; kanun gibi algılanan meleklerdir. E ğer bu kanunlar/melekler, onlara hakim olan kudret tarafından durdurulurlarsa , ate ş yakamaz. Nitekim Hz. ibrahim Peygamberi (as) yakamamı ştır. Ta şları parçalayan bıçak, ismail Peygamberi (as) kesememi ştir. Fizik boyutun arkasında, ruhların kayna ştı ğı bir evrende a) Ruhsal Harita Evreni bir kuklaya benzetirseniz, kuklanın kendisin i madde, onu yönlendirmekte kullanılan ipleri ruhsal yaratıklar, ipleri yara-tı p tutan gücü ve bilinci de Yaratıcı olarak göreceksiniz. Evrenin Sahibi sınırs ızdır; yarattı ğı en geni ş daireye ruhsal evren, 79 ruhsallı ğın üzerine bina etti ği maddeye, maddesel evren diyoruz. Bu haritanın içine bakalım: Melek, cin ve şeytan, melekut boyutunda ya şayan maddesiz, soyut yaratıklardır. 79 Mantı ğımız bize, islam'daki "melekut" kavramının, bilimin sözünü etti ği "bo şluk durumu-vacuum state" oldu ğunu dü şündürüyor. Melekut, Güne şe bakan aynanın parlayan yüzü gibidir; orası meleklerin ve ruhani yaratıkların ya şadı ğı bo-yuttur. Hind felsefelerine göre orası evrensel r uhtur; evrenin kayna ğı olan tanrının kendisidir. Oysa, islam, evrenin, Yaratıcı nın vücudunun bir parçası değil, Yaratıcı-nın eseri oldu ğunu bildirir. Di ğer deyi şle evreni Güne ş ı şı ğının yansımaları gibi gö-rür, Güne şin kendisi gibi de ğil. Hangi ayna kendinde yansıyan Güne şe meydan okuyup, "ben de Güne şim" diyebilir? Hangi ı şık, kendini besleyen Güne şe kafa tu-tup, kendini Güne ş sanabilir? Elbette evrenin vücuduna kaynaklık eden enerji, Evrenin Sahibi'ne aittir; am a o, Sahibi'nin bir parçası olma iddiasında bulunamaz. Çizdi ğiniz resim, fırçanızdan akan enerjiden olu şturulmu ştur; o resim sizin yete-neklerinizi anlatabilir; am a sizin bir uzvunuz oldu ğunu iddia etmesi mantıksızdır. ------- Đnsan, ruhsal enerji akımlarının dalgalandırdı ğı engin bir okyanusun parçasıdır. Okyanustaki her genel dalga insanı sarsacak, kendis ine yönelen özel bir dalga, onu alıp sürükleyecektir. Ağlayan insanın bizi a ğlatmasının nedeninin, "gördü ğümüz gözya şları ve duydu ğumuz inleyi şler" oldu ğunu sanırız. So ğan do ğrarken gözya şı döken insan sizi a ğlatır mı? Bazı gözya şları-nın sahte oldu ğunu defalarca ke şfetmi şsinizdir. Anla şılıyor ki, gerçek olan etkiler. Gerçek olan ise, ma ddenin şekilsel boyu-tunda olup biten de ğil; içinde, arkasında, ruhunda olup bi-tendir. Ne z aman eylemlerinizin anlamı ruhunuzdan çıkarsa, o zaman s arsıcı bir etki. meydana getirirsiniz. istikrarlı bir hayat, çevresel de ği şim kar şısında, bedensel ve ruhsal istikrarı birlikte gerektirir. Bedenimiz, de ği şen çevreden kendisini koruyan mekanizmalarla ku şatılmı ştır. So ğuktan don-mamamız, sıcaktan yanmamamız için vücudumuz tedbir alır. Peki, ruhsal etkile şim süreçlerine kar şı tedbirimiz nedir? Ka-tillerle arkada şlı ğın, insanı cinayete sürükledi ği; erdemlilerle dostlu ğun, erdemi sevdirdi ği bir dünyada ya şıyoruz. Hastalık yalnızca içimizdeki dengenin bozulmasının eseri de ğildir. Dı şarı-dan gelecek ruhsal saldırılar da iç dengemizi bozabilir ve çöke-biliriz; Bin ki şinin size dua etti ği, yaptıklarınızı ruhsal olarak destek-ledi ği bir ortamda, bin ki şi kadar güçlü olacaksınız. E ğer bir gün adımlarınız çok büyürse, bunu sizden manevi destek-lerini esirgemeyen insanl ara borçlu olacaksınız.

Page 88: ruhsal zeka

Hindistanlı Gandi, fakir, silahsız, fakat çok güçlü ydü. Onun ruhsal gücünde, inancının yanı sıra, kendisini destekleyen Hindista n halkının çok büyük payı vardır. Yüzeysel destekten de ğil; severek, dua ederek, varlı ğını ar-zulayarak gerçekle şen ruhsal destekten söz ediyorum. Bazı liderlerin ideolojileri, o liderlerden sonra d a ya şa-maya devam eder. Böyle liderlerin ideolojilerini ya şatan, ken-dilerini ölümüne destekleyen ordular değildir. Arkalarındaki halktan kaynaklanan ruhsal des tek da ğıldı ğında, tüm dünya or-duları onları desteklese de, ma ğlup olurlar. Ordu ve tüm bürokrasi Bulgaristan Devlet Ba şkanı Todor Jivkov'un emri altındaydı. Her şeyi hakimiyeti altında gördü ğü bir gün, ona deste ğini terk eden halkına ma ğlup olmu ştu. E ğer Al-manlar, Hitler'e ruhsal desteklerini terk etmeselerdi, tüm Al-manlar yok oluncaya kadar Hitle r yıkılamazdı. Kanla ve inti-kamla beslenen ideolojilerin yıkıldı ğı gün, arkalarındaki top-lum deste ğinin bitti ği gündür. b) Etkile şim Okyanusu Denizdeki bir teknenin iki farklı hareket kayna ğı olabi-lir: Birisi kendi motorlarından aldı ğı güçtür; di ğeri üzerin-de yüzdü ğü denizin dalgalarından ve havadan esen rüzga-rın gücünden kaynaklanır. içimiz deki enerji akımları ka-dar, dı şımızdaki enerji akımlarından da etkilenece ğiz. Hayatta kullanaca ğımız en temel enerji, dualarımızdan ve gayretlerimi zden sonra, ruhumuz aracılı ğıyla bedenimize gönderilir. Aynı anda, ikinci bir e nerji alanı içerisindeyiz: Çevre-mizdeki insanların duala rı veya bedduaları; sevgileri veya nef-retleri; gıptaları veya kıskançlıkları... Bu dalgalar lehimize veya aleyhimize savrulurlar. Bazen sakin bir sabah esint isidirler; bazen felaket fırtınasına dönü şürler. Şefkatten etkilenerek yardımla şanları, hakaretten sarsılarak cinayet i şleyenleri göreceksiniz. Zayıf insan, yıkıcı çevre tarafından batırılmı ş; yapıcı çevre tarafından kurtarıl-mı ştır. 80 Ba şarılı bir filmi seyrederken etkilenebilirsiniz; oys a filmdeki duygular gerçek ruhsal ortamdan çıkmıyorlar: Bu durumda, siz kendi ruhsallı ğınıza iner, kendi-nizi duygulandıracak bir etkile şim meydana getirirsiniz. c) Pozitif ve Negatif Tüm ruhsal etkile şimlerin iki yönü vardır: Pozitif ve negatif. Poziti f yön, evrene kaynaklık eden, evrenin varlı ğının temelini olu şturan yön; negatif yön ise, yaratıklar tarafından dönü ştürü-lerek, bozularak yansıtılan yöndür. Her insan yüksek bir do ğa ile yaratılmı ştır. Evrene yayılan do- ğa, temizdir, coşku doludur, aydınlıktır. Dünyaya geldiklerin-deki d oğaları itibariyle her şey ya do ğrudan ya da sonuçları açısından bir güzelli ği temsil eder. Sınırsız Sınırsız Kudretin evrene yaydı ğı pozitif enerji, tüm canlıları ve cansız yaratıkları co şturur. Denizin dalgalarındaki güzellik, nehirlerin kıvrımlarında, ça ğlayanlarda, da ğların dizili şlerinde, bulutlarda, ormanlarda, rüzgarda ve her yerde dikkatinizi çekecektir. insan neden farklıdır? insan neden bazen en yüksek te, bazen en alçaktadır? iki kedi bir balon için kavgaya tutu şup birbirlerini öldürürler mi? Bir kelebek insan kadar korkabilir mi? insan farklıdır, çünkü h ürdür; di ğer yaratıklar gibi, iyili ği tercih etmesi için üzerinde zor kullanılmamı ştır. Evrene yayılan do ğa, temizdir, co şku doludur, aydınlıktır. insan ü şür; ama, so ğuğu gönderen Güne ş de ğildir. Dünya ka-ranlı ğa batar, oysa Güneş sürekli aydınlık gönderiyor. Maddenin do ğası, Güne şten gelen aydınlatıcı enerjiyi dönü ştürerek bozar. Cansızların, ı şı ğı kendi varlıklarına hapsetmeleri gibi; insan, Evre nin Sahibi'nin isimlerinden kopup kendisini ku şatan de ğerle-ri bencilce saklar: "Yalnızca bana ait olmalıdır" der. "Güzel olan, sev ilmesi gereken sadece benim." der. Bu bencillik insanı kör bir kuyuya, karanlık b ir ma ğaraya dönü ştürüyor. Yansıtıcılıktan, şeffaflıktan uzakla ştırıyor; kendini Güne ş sanan ate ş böce- ğine benzetiyor. Nefret fırtınası hangi kaynaktan do ğuyorsa, sevgi ya ğmu-ru da, şefkat rüzgarı da o kaynaktan do ğuyor. Yalnızca kendi-ni seven81, dı şarıya nefret yayacaktır. 81 Bencilli ğin bir di ğer formu nankörlüktür. Bazen insan kendinden de nef ret etti ğini sanır. Kendi vücudundaki güzellik nakı şIarını görmezlikten gelir ve Yaratıcısını suçlar. Kendinden nefret eden insan da bencildir. Çünkü, kendini beğenmedi- ğinde, aslında "neden daha güzel yaratılmadım?" diye rek, güzelli ği

Page 89: ruhsal zeka

kendisinde sınırlandırmak istiyor; "ben benim ölçül erime göre güzelolmalıydım" diyor. ------- Sevgi, her de ğeri sevenin tüm hücrelerine i şleyecektir. insanın kendine fedakarh ğı, nefsi-ne kıyasıya hizmeti, dı şarıya bencillik şeklinde ta şacaktır. Tüm güzellikleri bencilli ğimizle ku şatarak çirkinle ştiriyoruz. Elektrik hayattır, olumlu enerjidir; buzdolabı onun la so ğuk üretirken, fırın ate ş üretir. Elektrik, vantilatörde esintiye, lam-bada aydınlı ğa, arabada harekete dönü şür. Aynı kaynak bin bir çe şit sonuçlar üretmek için kullanılabiliyor; farklı sonuçlar üret-mesinin nede ni elektri ğin do ğası de ğil, onu kullananların tercihi-dir. insan co şkularla dolu bir hayat üretebilmesi için, geni ş tercihlerle zenginle ştirilmi ştir. Dahası insanın hayat yolculu ğu, evrenin co şkun temizli ğiyle ku şatılmı ş bir beden-le ba şlatılmı ştır. Melek, güzelli ğin tek bir düzeyine mah-kumdur. Ama, insan güzelli ğin her boyutunu üretebi-lecek kadar serbest bir bilinç ta şıyor. iyinin kar şısında kötülü ğü, taktirin kar şısında kıskançlı ğı üreten, ne yazık ki insandır. Yapabilecekleri arasından, ço ğu zaman kötüleri tercih etmi ştir. Evrendeki sevgiyi okumalı ve onu ruhumuza ba ğı şlayan Yara-tıcımızdan aldı ğımız gibi bozmadan çevreye da ğıtmalıyız. O za-man hem içimiz parlayacak, hem de dı şımız aydınlanacaktır. insan, "Seni seviyorum" diyerek saçlarını ok şayan rüzgara ka-hırla bakıyor. "Yaratıcımızın üzerimize yaydı ğı co şku yüzünden cıvılda şıyoruz" diyen ku şları algılayamıyor. Bir kedi kadar sevgiyi yansıtamayan; bir arı kadar bile, tanımadı ğı yaratıklar için bal üretmeyen insan, kusurlarında n ne zaman esef duyacak? Gözle-rine gün boyu gülümseyen Güne şe somurtmaya devam edi şinden utanması gerekti ğini, ne zaman anlayacak? 2. ETK ĐLEŞĐM KANALLARI insanların ruhsallıklarından, meleklerden ve cinler den etkilenebiliriz.82 Bu tür ruhsal kimliklerden gelen enerji ruhsal vücudumuzu etkileyecek; bu etkiler ruhumuzda ve fizi ğimizde kendi-ni gösterecektir. 82 Her ne kadar Đslam dı şındaki bazı dinlerde, Şeytanın somut bir güce sahip oldu ğuna inanılsa da, hayatın pratikleri şeytanların somut güçlerinin varlı ğına ili ş-kin deliller sunmamaktadır. Đslam'a göre, insan Şeytanın yalnızca telkinlerinden et-kilenebilir. Đnsan ruhsallı ğını etkileyebilen, şeytanla aynı cinsiyetten olan ruhsal yaratıklara islam inancına göre cin denmekte ve Anadolu'da bu tür yaratıklarla ileti şim kurabilen medyumlar ya şamaktadır. Bu kitapta cinlerle ilgili yakla şımları tartı şmayacağız. -------- 3. ETK ĐLEŞĐM TÜRLERĐ Ruhsal etkile şimde bazen mesaj, bazen duygu ve bazen de enerji il etilir. Tüm bunlar pozitif olabilecekleri gibi negatif de olabi lirler: a) Mesaj iletimi Uzak mesafelerdeki insanlar, birbirleriyle ruhları aracılı ğıyla haberle şebilirler ki parapsikolojide bu yetene ğe telepati den-mektedir. Ruhsal etkile şimde bazen mesaj, bazen duygu ve bazen de enerji il etilir. a) insanlar Đnsanlar, hayatın aynı boyutunda ya şadıkları için, ortak temas alanları daha geni ştir. Bu yüzden insan en çok insan ruhsallı ğından etkilenir. Ayrıca ruhsal enerji tüm çevreye rasgele yayılarak da ğılmak suretiyle küçülmez. Tüm gücüyle hedefine odakla-nır. Her ruhsal kimlik, kendine zıt bir enerjiyi -yeteri nce güçlü olması şartıyla rahatsız edici bir parazit gibi algılayacaktır. Zal im bir ruh pozitif enerjiden, fedakar bir ruh da negatif enerjiden rahatsız olaca ktır. Her ruhsal mesaj, ruhsal ortama yayılır ve kendine açık olan ruhları arar. Bir ruhsal mesajı, o mesajın fre kansına açık olan ruh algılayabilir. Örne ğin, telepati birbirlerini hiç tanımayan insanlar ar asında değil, aile, akrabalık ve arkada şlık ili şkileriyle ruhlarını birbirlerine iyice açmı ş insanlar arasında gerçekle şir.

Page 90: ruhsal zeka

Ruhsallıkları güçlü insanların manevi ortama yaydık ları ener-ji, di ğerlerininkine nazaran çok daha güçlüdür. Hatta bu e nerji gecenin zifiri karanlı ğında bu tür insanların vücutlarından sızan parıltı şeklinde görselolarak dahi algılanabilir. Bu tür ki şilerle ilgilenerek, onlardan ders almak istedi ğinizde, rüyalarınıza gi-rebilirler; mesajlarını, se zgiler veya rüyalar aracılı ğıyla okuyabi-lirsiniz. Örneğin güçlü rüzgar, önüne gelen her maddi varlı ğı savurur. Ya ğmur temas etti ği her zemini ıslatır. Oysa ruhsallı ğa yakın olan radyo dalgaları maddenin en derin sınırındadır; radyo dalgalarını herkes de ğil, radyo alıcılarını o dalgalara ayarlayanlar dinleyebiliyor. Bu açıdan bakıldı ğında, insanlar ruhsallıkları yüksek ki şilerin de ğerlerine kendilerini yakın hissettiklerinde ruhsal alıcıları nı onlara yönlendirmi ş; bir anlamda onların yayınlarını dinliyor ha-le gelirler . Bazen de ruhsal enerjinin hedefi bellidir. Siz orad asınız, rad-yonuzu açmadınız, ama bir gece rüyanızda görürsünüz, kalbinize do ğar veya hissedersiniz. Burada sanki ruhunuzun telefonu ça ğ-rılmı ş ve ruhsal mesaj yı ğınlar arasından geçerek, kimseye de ğil size do ğrudan ula ştırılmı ştır. Enerji ruhsallık düzeyine do ğru derinle ştikçe, yüzeydeki etki-si seçmeci olmaya, yalnızca hedefledi ği kesimi etkilemeye ba ş-lar. Radyo dalgası yarı ruhsal, yarı maddesel düzeydedir. Bu dü-zeyde bile seçme faktörü bu kadar etkili oldu ğuna göre, tam ruhsal düzeyde tamamen seçimler etkili ol acaktır. Bir topluluk, çevreye ruhsal pozitif enerji yaydı ğında, bu enerjiden, olumlu mesajlara açılanlar, ve olumlu olanlar etkilenirler . Birisi enerjisini bize yönlendirmi şse, nazar örne ğinde oldu ğu gibi, ondan etkileniriz. Bunun dı şında, ba şkalarının enerjilerin-den etkilenmemiz, bizim onlara yönelmemize ba ğlıdır. b) Melekler Melekler insanla dört şekilde ileti şim kurabilirler: Soyut ruh-sal mesajlarla, bitkiler, hayvanlar ve cansızlar aracılı ğıyla. in-san, ruhunun derinlerindeki mesajları, (ilhamları) dinleyerek, do ğayı inceleyerek ve do ğayla iç içe yaşayarak melek ruhsallı ğı-nı algılayabilir ve onlardan olumlu enerji yüklenebilir. Düşen her damla ya ğmurdan, süzülen her zerre ı şı ğa ve alnınızı ok şayan rüzgara bu bilinçle bakabilirsiniz. Evrenin nakı ş nakı ş dokunan her ince kıvrımının arkasında yüksek melek ruhsallı ğının hummalı çalı şkanlı ğını okuyacaksmız. Her KELĐME'nin görüntüsünü gözlerinize ula ştıran ı şı ğı, meleklerin ta şıdı ğını hatırlatıyorum. Bazen melekler, çe şitli do ğa olaylarını gerçekle ştirmekle görevlendirilirler. Deprem, tayfun, yangın gibi şiddetli olaylar yakla ştı ğında, dünya semalarında bazen görünebilir şekilde dola şırlar; ufuktaki ı şıklara anlam veremedi ği-mizde, bizi ziyarete gelen UFO'lar olduklarını sa nırız. Bu tür şid-detli olaylarla insanlara önemli dersler verildi ğinden, sonuçları itibariyle pozitiftirler. Yazar Marlo Morgan, ilginç bir gözlemini anlatır: A borjin ka-bilesinin avcısı, dağların arkasında bir kanguru avlamı ştı. Mor-gan, kabilenin aniden durdu ğunu ve telepatik görü şme haline geçtiklerini söyler. Kabile avcısı, avlad ı ğı kangurunun tümünü ta şıyamayaca ğını belirterek, kuyru ğunu kesmesine izin verilip verilmedi ğini sorar. Kabile izin vermi ş; bir süre sonra, avcı, kuy-ru ğu kesilmi ş kanguruyla çıka gelmi ştir. 83 Herhalde, böyle bir kabile, bizim cep telefonlarımızı gülünç bulacaktır . 83 Bu hikayenin ayrıntısı için Marlo Morgan'ın Dhar ma Yayınları arasında çıkan "Bir Çift Yürek" isimli kitabını okuyabilirsiniz. Liseden yıllar sonra, bir ak şam, telefon rehberimi karı ştırırken, iki arkada şımı hatırladım: Sinoplu Yusuf Gökmen ve Urfalı Bahri Ba l. Bu iki arkada şımla görü şmeyeli iki yıl olmu ş ve telefonlarını kaybetmi ştim. Onlara en kısa sürede ula şmaya söz verdim. Ertesi gün ö ğlen arasında bir telefonum çaldı. Yusuf, istanbul'd an arıyor, beni rüyasında gördü ğünü, halimi me-rak etti ğini söylüyordu. Kendisine ak şam olanları anlattım ve Bahriyle de görü şmek istedi ğimi söyledim. O anda ikinci telefo-num çaldı, arayan Bahri'ydi. Bir arkada şınız aklınıza geldi ğin-de, onun da aklından geçiyor olabilece ğinizi dikkate alın.

Page 91: ruhsal zeka

"Beni ara" diyerek ruhsal mesaj gönderdi ğim bazı arkada şla-rın, beni aradıklarını bilirim. Hatta aramayan bazı arkada şları arayıp da, hallerini sordu ğumda, "biraz önce beni akıllarından geçirdiklerini" söyledikleri olmu ştur. Bu konuda ya şadı ğım ki şi-sel tecrübelerin çoklu ğu, ruhsal mesajların iletilebildi ğinden emin olmama yetmi ştir. Bir arkada şınız aklınıza geldi ğinde, onun da aklından geçiyor olabilece ğinizi dikkate alın.

b) Duygu iletimi Duygular iletilir. Bir yakınınıza sevginizi gönderi rseniz onu al-gllayacaktır. Kalpten kalbe mesajınız iletiliyor. Ruhsal uzayda, sevginiz sevdi ğinizin kalbine iletiliyor. "Allah bir kulunu sevdi ğinde, onun sevgisini meleklerin kalbi-ne koyar. Bir kuluna da bu ğz ederse, nefretini melekterin kalbine koyar. Sonra sevgisini de nefretini de insanların kalplerine atar.84 " 84 Hz. Muhammed (asm), Cami'us-Sa ğir 1:246 Hadis No:356 c) Enerji iletimi Ruhsal etkile şimi, enerjinin şiddeti, etki alanı enerjinin kitleselle şmesi ve etkileyiciler açısından irdeleyece ğiz. Ruhsal enerji, insanın bedensel ve ruhsal olarak gü çlü, sa ğlıklı ve co şkulu olmasını sa ğlayan hayat enerjisidir. Pozitif for-muyla güçlendi rir, negatif formuyla tahrip eder. Çöküntü duru-muyla co şku durumu arasındaki fark, ruhsal enerjinin iki ucu arasındaki farktır. Her insan, ruhundaki enerjinin yo ğunlu ğu oranında çevresine co şku yaymaktadır. Ortalama insanlardan sıradan, güçlü veliler-den sar sıcı etkileniriz. a) Enerjinin Şiddeti Ruhsal okyanusa yayılan enerjinin şiddeti, içtenlik ölçüsünde artar. insan ne kadar içtense, o kadar güçlüdür. Bitkin mü şterisiyle ilgilenen bir genç bayanın psikolojisinde ki de ği şimi izledim. Tezgahtar bayanın gözlerinden sıçrayan co şkusu ve ses tonu, kalbindeki sıkıntıyı gizleyen, gülerken sırıtmak zorunda kaldı ğı anla şllan mü şterinin yanında 3 dakika içerisinde de ği şmişti. Co şkulu bayan çabucak somurtma konumuna geçmi şti' 85 85 Bir okuyucu, "tezgahtarın mü şteriye direnememesinin sebebini" sordu. Öncelikle, somurtmak olumsuzluktur ve olumsuzluk ko laylıkla baskın gelir Çünkü olumsuzluk tahriptir ve tahrip çok kolaydır. Đkinci olarak, tezgahtarın ruhsal enerji düzeyi gerçekten çok güçlü ve yüksek olsaydı , elbette tebessümünü sürdürebilir ve mü şterinin tutumunu de ği ştirmeyi ba şarabilirdi. Üniversitemizin kütüphanesinde, beni saatlerce güld üren bir karikatür görmü ştüm: Buzulların üzerinde dola şırken uzaktaki arkada şını gören penguen, ona kollarını açmı ş, heyecanla ko şu-yordu. Ama arkada şının somurtkan vücut dilinde hiç bir kıpırda-ma olmadı. Penguen, yakla ştı ğı her karede biraz daha yava şlı-yor, yüzündeki co şku azalıyordu. Nihayet h@ayal kırıklı ğına u ğradıve somurttu. Ruhsal dengemizi bozabilen dlerin, bazı milletleri ceza-landırmak için gönderilen meleklerin ellerine emanet edi-len güç a ynı ruhsal enerjidir. Maddeyi parçalayabilen, canlıları ölüme götürebilen nazar, aynı olguya dayanır. Kimi insanların do ğaüstü pratikleri, bu gücün kullanılma-sıyla gerçekle ştirilmektedir. Sıkıntılı insanların yanında sıkılır, , co şkulu insanların yanında co şarsınız. Sıkıntılı insanların yanında sıkılırsınız; co şkulu insanların ya-nında kendinizi huzurlu ve güçlü hissedersiniz. Kar şınızdaki insanın ruhsal durumunun etkisinden kurtulamazsınız. Asıl etkileyen söz de ğil, ruhtur. Komedyenkonu ştu- ğunda gülmekten kırılırsınız. Söylediklerini ezberleyerek tekrarlasam, etkilenmey eceksiniz. Çünkü birisinde olan ruhsal içerik, di ğerinde eksiktir. Ruhsal enerjinin çekirde ği olan dü şünce, enerjinin en zayıf formudur. Dü şünceler duygu ürettikçe ve duygular güçlendikçe, ruhsal ene rjinin gücü de artar. Dü şünce çekirde ği büyük bir duygu a ğacına dönü ştürülür. En güçlü ruhsal enerji, imana dönüşmüş dü şünce üzerinde ye şerir. Düşünceden kanaate, oradan inanca ve imana uzanan yolc ulukta biriken enerji, şiddetlenir. Duygulardan yansıyan inanç, dü şüncelerden yansıyan kanaatten çok daha güçlüdür. '

Page 92: ruhsal zeka

Herkes herkesi etkiler; bazı zayıf enerjileri fark edemeyebili-riz; oysa biriktiklerinde günlük duygu ve tutumlarımızı şekillen-dirirler. ço ğu zaman da kimi duygularınızın nereden kaynaklandı ğını fark edemezsiniz. Küçük sıkıntılarımzın veya sevinçlerinizin hemen ardından çevrenizi gözlemleyin. Kimlerle selamla ştı ğınıza, kimlerin yanında bulundu ğunuza, kimleri seyretti ğinize; otobüslerde, okulda, apartmanınızda veya i şinizde, dakikalarınızı kimlerle payla ştı ğınıza dikkat etmenizi öneriyorum. b) Etki Alanı Ruhsal enerji tüm yaratıkları etkiler. Örne ğin insan, insanla-rı, hayvanları, bitkileri ve cansızıarı nazar edebilir. Ruhsal ener -ji mekan engeli tanımaz; maddi noktalardan açı ğa çıkar gibi görünse de, madde aracılı ğıyla transfer edilmedi ği için çok uzak-lardaki yaratıklara da yönlendirile bilir. Bedir Ayvaz'dan dinlemi ştim: Yıllar önce, Erzincan'da kazma kürekle araba y olu açan köylüler, kar şılarına çıkan büyük bir ta şı parçalayamazlar.Dinamit de bulamazlar. Nazarı kuvvetli bir köylüye amaçlarını söylemeden, onu olay yerine getirirler. Ta şın büyüklü ğünden hayretle etkilenen adamın nazarı, ta şı parçala-nabilecek ölçüde çatlatır. Buna benzer pek çok psikokinetik deneyim örnekleri deği şik kitaplarda yer almaktadır. islam Peygamberi(asm) "Nazar do ğ-rudur, da ğı bile yıkar86" sözüyle buna i şaret eder. 86 Hz. Muhammed (asrn), Cami'us-Sa ğir 4:396 Hadis No: 5745 Her büyük olayın olu şturaca ğı ruhsal dalga çarpıcı olacak; sizi c) Enerjinin Kitleselle şmesi insanlar cemaatle şerek aynı duyguları ve inançları birlikte yaydıklar ında, ruhsal enerji çok güçlenir. Atom-ların çekim güçler i, ilahi yasayla birle ştirilir. Ama insan ruhsallı ğının çekim gücünün birle ştirmesi tercihi, insana' bırakılmı ştır. Ruhlarıyla dayanı şmış on ki şi, birbirlerin-den kopuk bir milyon ki şiden daha güçlüdür. Ortalıkta rasgele da ğılmı ş bir milyon tu ğla, en fazla bir tu ğla kadar yüksektir. Hiç bir çatı şmacı toplum, kenetlenenler kadar güçlü olamaz. Bir toplumun gücünü belirleyen, sahip oldu ğu nüfusun çok-lu ğu de ğil, sahip oldu ğu ruhsal ortaklıkların çoklu ğudur. Da-ha çok sayıda müttefik el, daha büyük i ştir; daha çok sayıda müttefik ruh daha büyük güçtür. Tüm insa nların ruhları bir ara-ya gelip aynı şeyi dileseler, dünya ani de ği şimlere u ğrardı. Milletlerin ba şına gelenler, kendi duaları, dilekleri, inançları ve ya - şantıları yüzündendir. Dahası hangi toplumda ya şadı ğımza bakın: Cumhurba şkanı Turgut Özal veya uluslararası sanatçı Barı ş Manço aramızdan aniden ayrılır, sarsılırız. Galatasaray UEFA Kupasını kazanır. Şefkat tomurcuklarını çatlatan on binlerin vefat etti ği bir deprem ya şanır. insan onurunun yüceltildi ği Avrupa Birli ğine davet edildi ğinizde, özgür ya şayacak olmanın heyecanına kapılırsınız. Her büyük olayın olu şturaca ğı ruhsal dalga çarpıcı ola-cak; sizi güçlendirecek veya zayıflatacaktır. Bir toplumun gücünü belirleyen, sahip oldu ğu nüfusun çoklu ğu de ğil, ruhsal ortaklıkların çoklu ğudur. Yaşlılar, dünyanın fanili ğini fark etmi ş, ebedi ruhlarına ve Yaratıcılarına daha yakın hale getirmi ştir. Etkisi geçici olan fiziksel tatmine ula şamayanlar, kaçınılmaz olarak kalıcı etki bırakan ruhsal tatmin yollarına ba şvururlar. Muhtaç insanların dualarının ve arzularının çok kes kin oldu ğuna dikkat edin. Hastalar: insanlar bedensel acıların içerisinde ruh sal zevkleri ön plana çıkamlar. Hasta bir insanın duası ve dile ği sa ğlıklı bin-lerce insanınkinden daha keskindir. Hastalıklarınm kaderi nizin fırsatları olarak kullanıyor musunuz? Ula şaca ğınız pek çok ba- şarı, hastalıktan inlerken yaptı ğınız içten dualarınız sırasında kaderinize yazılmı ş olacaktır. Yaşlılar: Ya şlılı ğın getirdi ği güçsüzlük ve yorgunluk insana saf bir çocuksu içtenlik kazandırır. Ya şlılar dünyanın fanili- ğini fark etmi ş; ebedi evrenin sınırsızlı ğını algılamı ştır. Bazı dini yorumlar, melekterin iyi anlamları güzel kokular, kötü anlamları çirkin kokular şeklinde algıladıklarını belirtir. Ruhsal enerji, in san ruhu tarafından da algılanmakta, ancak in-san bilinci ma ddi dünyaya odaklandı ğında, ruhsal ortamı ço ğu zaman iyice hissedememektedir.

Page 93: ruhsal zeka

Transandantal Meditasyon tekni ğinin kurucusu Mahesh Yogi, asırlardır bilinen bu tezi ispat için çe şitli deneyler yapmı ştır: Bir şehirde toplu meditas-yonla sevgiyi yayan yogilerin olu şturdu ğu etki, o şehirde suç oranlarını fark edilir ölçüde dü şürmüştür. Bir gurubun derin ruhsallı ğı di ğer insanları etkilemi ştir. ABD'nin Florida Eyalet Üniversitesinden Prof. Thoma s Jo-iner, ara ştırmalarına dayanarak, depresyonun bir tür psikolojik nezle old uğunu ve salgın hastalık gibi, insandan insa-na bula ştı ğını ileri sürmü ştür. 87 Ruhlar arası etkile şim bu kadar açıktır. . Bazı topluluklar kötülüklerde birle şerek, depremleri, )selleri, yangınları, terörü üzerlerine çekerler. Büyük yanlı şları bize büyük do ğrular gibi gösteren, bu güne kadar ne yazık ki ideolojile r olmu ştur. Tüm insanlık yanlı şlarda ittifak etti ğinde, kıyameti bekleyebilirsiniz.

c) Güçlü Etkileyiciler Kimi insanların ruhsallıkları derindir; bu yüzden y aydıkları enerji daha güçlüdür: Çocuklar: Çocuklar çok samimi ve duygulu varlıklard ır. Tüm ruhlarıyla severler, tüm içtenlikleriyle a ğlarlar. Bir çocu ğun ba-basına duası, bir babanın çocu ğuna duası kadar etkileyici ve çarpıcıdır. Anne/Babalar: Anne babaların annelik/babalık rolün- de iken şefkatleri son derece keskindir. Tabii ki kalpsiz olanları istisna tutaca ğız. Mazlumlar: Mazlumlar, zalimlere kırgındırlar. Evren in Hakimi'ne yönelirler ve çok içten dilerler. Çaresizdirler, intikam alamazla r; gasp edilen haklarıyla Mutlak Adaletin Sahibine yönelirler. Onların duası bir ganimet oldu ğu gibi, bedduası tam bir felakettir. Muhtaçlar: Dünyevi zevklerden uzak kalmaları, muhta çları Kahredici lanetleri üzerinize çekerseniz, o kadar ç ökebilirsi-niz ki, dü ştü ğünüz yerden a şağıya inilemez. Her şeyin deste ğini kazanırsanız, öylesine yükselirsiniz ki, oradan daha yukarıya çı-kılamaz. Đşte evreni, sevgisinin evrenselli ğiyle kendine a şık eden Peygamberin (asm) çıktı ğı zirve! Đşte kendisine tapınmayanları ate şe atan Nemrut'un dü ştü ğü çukur! 87 Sabah Gazetesi, 4 Temmuz 2000 Başarı yolculu ğunda dostlarınızın deste ğine ihtiyaç duyacak-sınız. Yüzlerce ilgisiz ve samimiyetsiz dostun ruhsal deste ği, bir tek can dostun ruhsal deste ği kadar büyük olamaz. b) Tahripkar insan Olumsuz insan ruhsallı ğının en gözlemlenebilir biçimi nazar-dır. Ancak naz arın daha alt düzeylerinde, öfke, kıskançlık, net. ret, lanet ve beddua, küçük boyutlarda da olsa insana zarar ve-rebilir ve bunla r birikti ğinde insanı mahvedebilir. islam Peygamberinin(asm) "Nazar insanı mezara, deve yi de kazana götürür88" sözüne dikkat edin. Nazarın ölümün e şi ğine getirdi ği, duanın yeniden canlandırdı ğı insanların varlı ğına şahi-dim. 88 Hz. Muhammed (asrn), Cami'us-Sa ğir 4:397 Hadis No:5748 Kamu görevlisi Bedir Ayvaz'ın hikayesini aktaraca ğım: ilerleyen ya şına ra ğmen Bedir Beyin saçları simsiyahtır. Kar şıla ştı ğı eski arkada şı, "saçlarının hala ağarmadı ğını, bu kadar / genç kalmayı ba şarmasının ilginç oldu ğunu" şaşkınlıkla dile getirir. Bedir Bey, nazara u ğramı ş, o ak şamdan itibaren bir hafta, hastalı ğın pençesinde kıvranmı ş, zor kurtulmu ştur. Kamu yöneticisi Cengiz Do ğan'ın cocuklu ğunda " ya şadı ğı hikaye: "Çok sevdi ğim bir tayım vardı. Kom şu bir kadın tayı otlarken gördü, 'ne kadar güzel ta y' dedi ği anda, taya baktım. Hayvan oldu ğu yerde devrildi ve a şağıdaki uçu-rumdan yuvarlanarak yaralandı." insanlarda heyecan uyandıran bir üstünlü ğünüz varsa, tehlikeli nazarlar üzerinize yönelebilir. Özel yanlarınızı gizlememe-n in, hele abartarak anlatmanın veya üstünlük nedeni görme-nin bedelini, hayatınızl a ödemek zorunda kalabilirsiniz. Almanya'nın Berlin şehrinde ya şayan bir arkada şım, 1988 yı-lında beni köyümde ziyarete gelmi şti. Tam otomatik otomobili-ne baktım. Nazar etmemek için dua ettim; ama bu arabayla köyde dola şırsa, nazara u ğrayabilece ğinden korktum. Korkmamın nedeni, arabanın lüks olması de ğil, insanların henüz o ölçü-de bir lüks araba görmemi ş olmalarıydı.

Page 94: ruhsal zeka

Ankara'ya döndüm. Arkada şım, iki ay sonra Trabzon'dan yola çıktı ve Samsun yakınlarında arabayı uçuruma yuvarladı. Param-parça olmu ş arabadan, yanındaki ortaokul arkada şımla birlikte çok şükür sapasa ğlam çıkmı ştı. Yaratıcımız, bazı büyük insanların acımasızca ele ştirilmesine, haksız şekilde gıybetlerinin yapılmasına izin verir. Gerçekten iyi bir insansanız, sizi kötüleyenlerin kötülükleri iyili ğe dönü ştürülecek, nazara kar şı korunmanIz sağlanacaktır. Tarihteki büyüklerin ço ğunun, neden ölümlerinden sonra ke şfedildi ğini çok merak ediyordum. Gördüm ki, yükseklik-leri ya şadıklarında ke şfedilseydi, nazar, ilerleyi şlerini durduracak; ruhlarındaki derin hazinelerin i nsanlıkla payla- şılmasını engelleyecekti. Evrenin Sahibi, onların de rinli- ğini giz,lilik topra ğı altında ye şertti. Diktikleri a ğaç dal budak saldıktan, küçük darbelerle yıkılamaz hale geldik-ten sonra, onların insanlı ğa açılmasına izin verdi. 5. SOMUT DENEYĐMLER Somut deneyimler açısından ruhsal etkile şim örneklerine de ğinelim: Emin Altaç'ın aktardı ğı bir tecrübesi şudur: Ö ğrenciler kubbe altında meditasyon prati ği yaparken, "yogi uçu şunu" hedefle-mektedirler. Rutin pratiklerde, öğrencilerden sadece bazılarıderin bilinçlerine inip yogi uçu şu adı verilen sıçramayı yapabilmektedirler. Oysa iyi yeti şmiş; ruhsallıkları güçlü yogilerin de katıldı ğı pratiklerde, sonuçlar fark edilir şekilde de ği şmekte; salonda daha çok ö ğrenci yogi uçu şunu ba- şarmaktadır. Bu örnekte, ö ğrencilerin kendi enerjileri, aralarına katılan usta yogilerin enerji lerinden beslenmi ş ve onları harekete geçirmi ştir. Safranbolu'da ya şayan ya şlı bir insanı ziyaret etti ğimizde, huzurunda, normal zamanlarda ya şamadı ğım, kendili ğinden içimi sarsan bir derinlik ve duygusal sarsıntı algıla-dım. Birisinin yanından ay rılırken kendinizi dinçle şmiş, güçlenmi ş ve co şmuş hissediyorsanız, bilin ki o insanın ruhundan dı ş or-tama co şku ve heyecan salınmaktadır. Tüm yükseli şlerin ardında, anne babanın, arkada şların, ço-cukların, yetimlerin, mazlumların, fakirlerin, muhtaçların du-aları ve de stekleri vardır. Tüm yükseli şlerin ardında dostların duaları ve destekleri vardı r. Size dua eden bir yol arkada şı bulursanız, ona tüm ruhunuzla sarılmanızı öneririm. içi dı şı aynı olan samimi bir dost, yeryüzünün en sevgili hazinelerinden biridir. Đsterseniz ya ğmurla konu şabilir, rüzgarla kucakla şa-bilirsiniz. 11- NASIL RUHSAL ETK ĐLEŞĐM GÜCÜ? Ruhsal etkile şim alanlarından nasıl yararlanacaksınız? Güçlendirici ruhsal enerjileri paratoner gibi üzeri nize çekebi-lirsiniz; yıkıcı etkileri de engelleyebilirsiniz. Bu yolda, insanlar -dan ve meleklerden gelebilecek yapıcı; insanlardan' ve cinler-den gele bilecek yıkıcı etkilere kar şı konumunuzu belirlemelisi-niz. 1. ĐNSAN VE POZĐTĐF insanların olumlu ruhsal enerjileriyle güçlenmek is tiyorsanız; olumlu guruplara ve çevrenizdeki pozitif insanlara destek verin; dos tlarınızdan dua ve benzeri manevi destek isteyin. c) Melek Deste ği Melekleri algılamak için bitkilere odaklandım, tasa rımlarındaki bilinci okumaya çalı ştı ğımda, co şku durumuna geçiyordum. : ODTÜ ormanlarında ya şadı ğım müthi ş maceralar vardır. Bir yaz : mevsimi kendimi ba şka bir gezegende,çizgi filmlerdeki hayallerden daha heyecan verici bir şehirde hissettim. zamanla derinle şiyorsunuz; ya ğmurla konu şuyorsunuz, rüzgarla kucakla şıyorsunuz. Hayvanların, bitkilerin hayatları ve do ğanın i şleyi şi hakkındaki her bilgi, sizi melek ruhsallı ğının bir ba şka boyutuyla tanı ştıracaktır. Bu gizemli dünyayla tanı şmak için Bilim Teknik, Zafer gibi dergileri takip e ttim; do ğayı anlatan belgeselleri heyecanla ve not tutarak izledim.

Page 95: ruhsal zeka

a) Gruplara Ruhumuz evreni radar gibi tarar; ilgi duydu ğu mesajları yaka-layarak bilincimize ta şır. Çünkü ruhumuz, bilincimizin ilgilendi ği radyo kanallarına benzetebilece ğimiz tüm bilgi akı ş kanallarına açıktır. Hangi ki şilere, partilere, guruplara, inanı şlara, felsefelere taraftarsınız? Destekledi ğiniz ekiplerin ruhsal uzaya yaydıkları enerji size de bula şacaktır. Güzel bir çevreyi amaçlayan Tema Vakfının faaliyetl erine "Yaptıklarını onaylıyorum" demeniz bile etkilidir. Sadece bu tutu m bile, zamanla çevreye duyarlılı ğınızın besleyicisi olacaktır. Destekledi ğiniz toplulukların baskın özelli ği, üzerinizdeki etkile-rinin de baskın özelli ğini belirler. Ruhsal ileti şim, bizi sevdi ğimiz toplulu ğu kopyalamaya zorlar. Sevgi fanatizme dönüşürse, kopyalama hızı ve etkilenme yo ğunlu ğu artar. Samimi dostlarınçok benze ştiklerini göreceksi-niz. Bu benzeyi şlerin ço ğu, birbirlerine ruhsal yollarla transfer edilmi ştir. deli, "sapıklık veya ajanlıkla" suçlanması olamaz. Dilimizi konu- : şamıyorsa, vatan haini de ğildir. Okudukları gazeteye, mensup: oldukları harekete bakarak insanları de ğerlendiremeyiz. Zira, yanılırsak, en fazla biz zarar görece ğiz. Pek çok toplumun a şağılık bir gelece ğe mahkum edilmelerinin nedeni, kendilerini yüceltmek u ğrunda ba şkalarını a şağılamaları olmu ştur. : b) Bireylere : Evrene yaydı ğımız dualar, da ğlardan yankılanan ses gibi, geri döner. Kendimiz için yeterince içten istemeyebiliriz; ama ba şkaları için dilediklerimize bencillik karı şmaz. En güçlü dua ba şkası için yaptı ğımız duadır. Dualarınızın katlanarak sizi ku şatmasını istiyorsanız, önce ba şkaları için isteyin veya kendiniz için istedi ğinizi aynı anda herkes için de dileyin. Kendinize yöneltti ğiniz dualar, tek bir gönülden çıkmı ştır; oysa di ğerleri için de isterseniz, binlerce gönüle dönü şürsünüz. Bu önce yol, tankların ezdi ği evlerinin altında babasını arayan Fi- ba şkaları listinli çocu ğun çı ğlı ğının, radyoyla dünyaya ula ştırılmasına benzer. Neden? Yansıma: Bugün en az altı milyar insan için dua ed ebilirsi-niz. Ne kadar sayıda insanın ebedi mutlulu ğunu dilerseniz, o kadar sayıda iyilik yapmı ş olursunuz. Her iyili ğiniz ruhsal evrenin çeperlerinden yansıyarak size d ö-ner. iyilik, kayna ğından sürekli beslenen ı şık gibidir; yansıdıkça şiddetlenir. Ruhsaldır, bölündü ğünde azalmaz; ruhsalın bölünmesi ço ğalması demektir. . Ruhsal evrendeki bu yansımayı ve kopyalanmayı melek lerin temsil etti ğini öğreniyoruz: Đslam Peygamberi(asm), "Ki şi karde şi için hayırla dua etti ğinde, (görevli bir) mele( ğin), 'amin, karde şin için istedi ğinin bir misli de sana verilsin' dedi ğini bildirir. 89 89 Hz. Muhammed (asm), Müslim Zikir: 88; Tirmizi Bi rr: 50 Ya kimseyi desteklemeyin; ya da destekledikleriniz in kimler oldu ğunu çok iyi ara ştırın. Ülkenizde tam özgürlük yoksa, medya ço ğunlukla yalan söylüyordur. Yanlı şlıkla katil bir örgüte sempati duyabilirsiniz. Mele k ruhlu gurupları cehennem zebanileri sanabilirsiniz. Yanılmı ş olmaya sı ğınamayız. Üzerine yürüdü ğümüz uçurumu görmemek, bizi oradan yuvarlanmaktan k urtaramaz. Maddede zıtlıklar birle şir; ruhlarda ise benzerlikler yakınla ştırır. Maddenin pozitif yükü negatif yükünü çeker; aynı yü klerse birbirlerini iterler. Oysa ruhsal pozitif enerji, ruhsal negatif enerjiyi iter. Bir kalpte sevginin yanında şefkatin, özverinin yeri vardır; ama bunlarla birlik te nefretin, kıskançlı ğın yeri yoktur. Ruhsal olarak benze şmeyenler ya birbirlerinden uzakla şırlar, ya da dönü şerek birbir-lerini kopyalarlar. Birinci ve ikinci Dünya Sava şındaki canavarla ştırıcı liderlikleri hatırlayalım: Almanlar, Londralı çocukların bombalarla parçala-nı şını çı ğlıklarla kutlamı şlardı. ingilizler, Hamburg'u cayır cayır yakan uçak ların altında, altı çocu ğunu alevlerden kurtarmaya çırpınan anne Elizabeth L ettle'ı intikam duygularıyla seyretmi ş-lerdi. Şimdi herkes pi şman; ama, gerçek de ği şmiyor: Tarih, acı-yı acıdan, sevgiyi sevgiden kopyalamı ştır. Biz hala ders almı-yoruz. Öteki insanın, şeyhimizin, önderimizin elini öpmemesinin be-

Page 96: ruhsal zeka

: O kar şılık: Kimileri duyarsız olacaktır; ama dualarınızı algılayanların ço ğu size kar şılık verirler. Kimi insanlar da kendilerine dua ede nleri bilmez; Her şeyi Bilen'in bilgisine dayanarak o meçhul ki şilere cevaben dua ederler. D Sebep olma: Dualarınız insanların iyiliklerini d estekler. : iyiliklere vesile olmak ayrı bir iyiliktir ve her insan sebep oldu ğu iyilikleri i şlemi ş gibidir. : D Đçtenlik: Kendimiz için bencilce isteyebiliriz; oysa bir insan, dostunun hastalıktan kurtulmasını isterse, bunu içtenlikle i ster. Kendimize deste ğimiz zayıf kalabilir; ba şkasına deste ğimizse içtenli ğimizin geli şmesine ve engin bir hazineye kavu şmamıza neden olacaktır. Başkalarına dua, bizi gelece ğe yönelik olarak da güçlendirecektir. Ba şkalarına dua eden zamanla bencillikten uzakla şır; fedakarlı ğını geli ştirir. Kaderin Sahibi en büyük yardımı en fedakar insana yapıyor. Kısaca; sevgi, dua, taktir, te şvik namına her şeyi dost- : larınıza dağıtın. Sizi geçmelerinden korktuklarınızı geçemezsin iz. Ba şkalarından esirgedi ğiniz, sizden de esirgenir. En büyük insanlar en çok sevilen insanlar oldular. En çok sevilmelerinin nedeni, en çok seven ler olmalarıydı. Sadece insanlara dua etmekle yetinmemelisiniz: Hay vanlar, bitkiler, ta şlar ve toprak, okul yolunda so ğuktan titreyen köylü çocuk kadar şefkatinizi hak ediyorlar. Açlı ğının balkonunuza sürükledi ği güvercine sunaca ğınız bir tane buğdayın kar şılı ğını görmeyece ğinizi sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. E ğer bu sistemi olumsuz yönde kullanırsanız, hayatını zı kahredersiniz. Đnsanlar bilirim, beddualarının kurbanı oldular. Lan etinizin ilk dü şmanı siz olacaksınız. Sizden nefret edenlere nefretle kar şılık vermeyin. Nefret ve öfke ruhsallı ğın en zayıf durumudur. Size beddua edenler haksız iseler, küfürler savurmadı ğınız sürece size zarar veremezler. Kötülerden zarar görece ğiniz an, netrete sarıldı ğınız andır. Kimseyi sevmek zorunda de ğiliz. Sevmememiz gerekenler vardır. Kötülerden kurtulmanın birinci yolu, onları terk etmek; varlık larını bilinçten çıkarmaktır. Eğer yanımızda çı ğlıklar atıyorlarsa, kulaklarımızı tıkayabiliriz. Sö zlerini bir kedinin miyavlamasına benzetebiliriz; ama, nefret e derek gücümüzü tüketmemeliyiz. Size beddua eden bir ki şi için nefret etmek yerine "Ezell Hakim' e sı ğınıyorsanız," ruhsal olarak çok güçlü konumdasınız. Laneti ruhunuzun koruyucu kalkanına çarpıp kendisine geri döner ve onu mahved er. Haklarını Kar şılıklı lanetle şenler -haksız olmaları kaydıyla- bir-likte zarar gö rürler. Taraflardan biri haksızsa, zararlı enerji onun üzerinde kalacak tır. Birisi size zarar verip kaçtı ğında lanetlerseniz, intikam alırsınız; ba şka hakkınız kalmaz. Ama, hakkınızı alamadı ğınız yerde Ezell Adalete havale eder de unutursanız, Sınırsız Kudrete dayanırsınız. Hakları nı koruyamayanları koruyan Kaderin Adaleti inanılmazdır. Beklemeyenler göremiy orlar. Tarihten bu dersi almı ş olmalısınız. Birisi parkımızdaki arabamıza çarpmı ş, hasar bırakıp kaybolmu ştu. kom şularıma sordum; kimse üstlenmedi. Nedense kom şularımdan birinin arabasını o günden itibaren bir hafta görmedim. Tüm arabaları kontrol edemedi ğimden, kimin yaptı ğını ispat edemedim. Üzüntümü kaderin adaletine tesl im ettim ve her şeyi unuttum. Ertesi hafta, kom şumun arabasını, arabama verilenden 10 kat hasarlı şekilde aynı parkta gördüm. Muhtemelen çarpı şmış ve yuvarlanmı ştı. -Aciz oldu ğunuzu bildi ğiniz kadar aziz olacaksınız. Dualarınız tarihin akı şını de ği ştirebilir. Verirken gösterece ğiniz cömertlik, alırken hak edece ğiniz cömertli ğin ölçüsünü belirleyecektir. Ailenizden ba şlayarak, tüm dostlarınıza dua edin. Adandıkları hedeflerinde ilerlemele-rini, evrene harika birer h ayat bırakmalarını dileyin. Hepimize tebessüm etmeye, dertlerimizi dinlemeye va ktiniz olmayacaktır. Borçlarımızı ödemeye de imkan bulamayacaksı-nız. i ş arıyorsak, sınav kazanmak istiyorsak, ruhunuzdaki hazine-den bize de ikram ed in. Biz ba şarmak için çırpınıyoruz; kimimiz depresyonlarda bunalmı ş halde gözya şı döküyoruz.

Page 97: ruhsal zeka

Ruhsal kamuoyunu, bazen tek bir çocu ğun çı ğlı ğı belirler. Mazlum çocu ğun çaresizli ğine sessiz kalması, bir milletin yok edilmeyi hak e tmesine yetebilir. Bir tek kalbin sabahlayan göz ya şları, bir şehrin da ğlar altında ezilmesini engelleyebilir. Kalbinizi küçümsemeyin: Aciz oldu ğunuzu bildi ğiniz kadar aziz olacaksınız. Dualarınız tarihin akı şını de ği ştirebilir. Yaşlllara, hastalara ve muhtaçlara yardım ederseniz, d uaları-nı üzerinize yağdırırlar. ihtiyaçlarını kar şılayın; kanatlarınızıyükseltecek rüzgarları göndersinler. Her sabah, o gün yardım edecek birini bulmayı dilemenizi öneriyorum. 2. ĐNSAN VE NEGATĐF Hak etti ğimiz nefret ve öfke gibi duygulardan dolaylı, nazar -dan da do ğrudan etkilenebiliriz. E ğer do ğru yoldaysanız, sizi kü-çümseyenleri önemsememelisi niz. Kedi, yiyemedi ği ci ğere "murdardı" demi ş. "Murdarmı şım" diyerek üzülürseniz, kıska-nanlardan zarar görürsünüz. Arabanızın nereye gidece ğini, lastiklerin dönü ş yönü de ğil, direksiyonu çevirdi ğiniz yön belirler. Çevrenizin sizi ne taraftan itti ğine bakmayın, itme gücünü ne ta-rafa yönlendirdi ğinize bakın. i şte iki yol: Yıkıcı sorun borcu ödeyememek de ğil, borca duyarsız kalmaktır. c) Bireylerden a) Dolaylı Negatif Haksızllk yaptı ğımız insanlar bizi yıkıcı duygularla hatır-larlar. Yıkıcı duygular, ilerleyi ş çırpını şlarımızı engeller; ayaklarımız çukura çakılır; ruhumuzun derinlerinden yakalanıp hapsediliriz. Yap arız yıkılır; kazanırız kaybolur; üretiriz, çürür. Talihsizli ğin pe şimizi bırakmadı ğını sanırız; oysa talihsizlik yoktur. Virüslerin kaderimize gizlendi ğini dü şünürüz; oysa onları biz üretiyoruz. i şte onlar: Dostlarınızdan dua ve destek istemekten çekinmeyin . Hatta ekipler bir araya gelebilirler ve birbirleri ne gıyaplarında dua etmek için sözle şebilirler. ABD' nin Maryland Üniversitesi uzmanları, 23 klinik te yaptık-ları ara ştırmalarında, dua edenlerden yayılan pozitif enerji yle hastaların iyile şme süreçlerinin hızlandı ğı tespit edilmi ştir. 90 90 Ak şam Gazetesi, 9 Haziran 2000 Daha da etkili yöntem, bu arkada şların hangi günler ve saat-lerde dua edeceklerini kararla ştırmalarıdır. Aynı gün ve daki-kaya odaklanan az du a, rasgele zamanlara yayılan çok du-adan daha etkilidi r. Borçlar: Borcumuzun vadesi geçti ğinde, alacakll, bizi teessüf duygularıyla hatırlar. Hakkımızdaki her teessüf, ruhsal bedeni-m ize saldırır. Bir tanıdı ğım, borçlarını önemsemiyor; aldıklarını unutuyor, hatta inkar ediyordu. Kaderin ona neler yaptı ğına ba-kıyorum: Tüm hırsının içinde fakirle şiyor, girdi ği i şlerde tutuna-mıyor, inatçı kazalardan kurtulamıyor. Peygamber(asm), şöyle der: "Kul bir şeye lanet etti ğinde, o lanet gö ğe çıkar da gök kapıları kapanır, giremez, geri döner. Yerin ka pdarı da kapanır, giremez. Sağa sola gider gelir. Bir yer bulamayınca lanet edile n şeye gider. E ğer lanete layıksa ona gi-der, de ğilse söyleyene döner. 91 " 91 Hz. Muhammed (asm), Cami'us-Sa ğir 2:370 Hadis No:2069 : Nefretin kalbinize hakim olmasına izin vermeyin. Z alimlerden nefret zararsızdır; ama faydalı da de ğildir. 92 92 Kötülükten nefret ederseniz, kötü insanlara acır sınız. Nefret acımaya dönüşür, kötülükten kurtulmasını arzularsınız. Nefreti, kötü insana yönlendirirseniz, : "Cehenneme gitsin!" diyeceksini z; nefreti kötülü ğe yönlendirirseniz "Cehennemden kurtulması için" aklı nı ba şına almasına, yanlı ştan kurtulmasına yardım edeceksiniz. : Dini açıdan baka rsanız, katil için taktir edilen idam cezası, onu sonsuza dek: sürecek olan c ehennemden kurtarmaktadır. Đki nefret faydalıdır: Nefretten ve : kötülük fiilin den nefret. Đyili ği i şleyenden ve iyilik fiilinden nefret zararlı; kötülü k: failinden nefret ise faydasızdır. Bununla birlikte, kötülükte a şırıya kaçanlara lanet: edilmi ştir. : Gururlananlar, alaycılıktan çok ho şlanırlar; oysa alay etmek, kendi ölüm fermanını imzalamaktır. Alaycı bedenleri toz gibi d ağıtmaya hazırlanan ilk onur,

Page 98: ruhsal zeka

alay edilenleri de şerefli yaratan ilahi Onurdur. Haksız ele ştirenler kadar ele ştirilen, haksız a şağılayanlar kadar a şağılanan kimse görmedim. Haksız Nefret: E ğer birisinden nefret etmekte haksızsanız ve nefreti niz yanlı ş bilgiye dayanıyorsa, bedelini mutlaka ödersiniz. He le nefreti haksız lanete dönüştürdü ğünüzde gelece ğiniz kara-rır. Filmlerde ve sokaklarda "lanet olsun" sözlerini duy dukça, söyleme alı şkanlı ğını kazandık. Aya ğınızın çarptı ğı ta şa lanet et-ti ğiniz için, lanetinize u ğramak ister misiniz? Gazeteler, "Ne oluyor bize, çıldırıy or muyuz?" diye man şet atıyorlar. Türkiye halkına ne oldu ğunu anlamak için insanların sokak ortasında nasıl küfürle ştiklerine bakın. Unutulmu ş borç, vücudunuzun bir kö şesinde büyüyen enfek-siyon gibidir; temizlenmedikçe ölümü yakla ştırır. Yıkıcı sorun, borcu ödeyememek de ğil, borca duyarsız olmaktır. Çaresizse-niz alacaklıdan kaçmay ın; derdinizi anlatın, yeni bir ödeme pla-nıyla anla şın. Kasada parası kalmadı ğı için borcunu ödeme-yen, satmaya kıyamadı ğı arabasına binemez. Dargınlıklar: Gergin anınızda, arkada şınızın kalbini kırabilir-siniz. Kırdı ğınız kalbin sizi hatırladı ğında duyaca ğı üzüntü, ruhu-nuza asit serpintisi gibi yağar. Ya gönül kırmayın ya da ileti- şim kurmayın. Gönül kırmamanın en emin yolu, dilinize hakim olmaktır. Maddi Zarar: Bahçesini kirlettiniz, arabasını çizdi niz. in-sanlar küçük zararları affedecek kadar ho şgörülüdürler; ama özür dilemeyen, affedilmeyi hak etmiyor. Zarar i ğne kadar da olsa, gerekiyorsa tazmin edin. i ğnesini kaybet-mi şseniz yenisiyle de ği ştirin; mutlaka kalpleri kendiniz-den ho şnut bırakın. Gıybet: insanlardan ho şlanmayacakları şekilde söz etmek gıybettir. Sizden nasıl söz edilmesini istiyorsanız, ba şkalarından öyle söz etmelisiniz. Gıybet, belanın ve nefretin çekirde ğidir; mantar gibi ço ğalan salgın bir hastalık-tır. Önemli i şleri olanlar ba şkalarını çeki ştirmeye vakit bulamaz-lar. b) Do ğrudan Negatif Doğrudan yıkıcı etki meydana getiren tehlikeli ruhsal enerjinin adı nazardır. Nazar, nazarcının ruhundan do ğrudan çıkarak hedefin-deki ruha saldıran bir ruhsal enerji odaklanmasıdır. Maddesel bir varlık d eğildir ve insanları bedenlerinden de ğil, ruhla-rından etkiler. Gıpta, kıskançlık, haset ve hayranlık duyguları bir kalpte bir-le şti ğinde, "nazar" adını verdi ğimiz tehlikeli enerji yayılır. Nazar, bu kitapta sö zünü etti ğimiz ruhsal enerjinin deforme olmu ş formudur. Nazarda bu enerji zararlı bir forma bürünür. Herkesin nazarı vardır; bazı insanla rda çok güçlendi ği için, etkisi hemen hissedilir. Nazarın hedefi, nazarcının bilincindeki maddenin ru hsal bo-yutudur. Zararlı enerji, kurbanm ruhu üzerine do ğrudan odakla-nır. zeki olmak tehlikedir, tedbir almalısınız. Nazara k ar şı hemen tedbir almazsanız, zamanla üzerinizdeki tahribatı geli şir. Nazar adı verilen ruhsal enerjiden korunmak için çe şitli tedbirler alabilirsiniz. i şte önerilerimiz: Üstün özelliklerinizi ve sanatsal derinliklerinizi gıpta ve kıs-kançlık duygusunu şiddetle tahrik edecek üslupla anlat-maym. Herkes si zi taktir edemez; herkes evlatlarının kendilerini geçmesine sevinen a nne babalar kadar fedakar değildir. Çok özel yanlarınızı kökle şinceye kadar gizlilik topra ğında saklayın; güçlenip dal budak salacaklardır. Ye-teneklerinizi açı ğa çıkardı ğmızda, ruhsal saldırıya uğraya-caklarını, acele etti ğinizde parçalanacaklarını bilin. Elbette şa-irseniz şiiriniz, hatipseniz hitabetiniz eninde sonunda açı ğa çıka-caktır. Bir a ğacın, daha fidanken saldırıya u ğraması nerede, dal budak saldıktan sonra saldırıya uğraması nerede! Doğal olun; bırakın sizi kendileri ke şfetsinler. Tevazuunuzu )issederlerse sizi kıskanamayacaklar; ba şarınızı samimiyetle kabulleneceklerdir. Coşkunluk: Co şkulu ruhun enerji düzeyi yüksektir. Saldırılara kar şı daha dayanıklıdır. Çöküntü durumuyla mücadele edin. Ruhs al heyecanınız, nazar etkisini yenmenize katkı sa ğlayacaktır. Nazarın zararlı enerjisi, kurbanın ruhu üzerine do ğrudan odaklanır.

Page 99: ruhsal zeka

inebolulu Adem Tuno ğlu'nun 1996 yılmda ya şadı ğmı anlata-ca ğım: Adem, Baymdır Köyüne kestane dokumaya93 gidiyor. Bir kom şusu, kendi a ğacmı da dokumasmı rica ediyor. Kabul eden Adem, sabah erkenden i şe ba şlıyor. Sabah 10.30 civarında yanına gelen kom şusu, Adem'in performansına hayranlıkla bakıyor ve şu sözler dökülüyor dilinden: "Bizim adamlar olsa a ğacına bile çıkamazlar. Daha şimdiden yarısına kadar dokumu ş. " Bu sözlerin hemen ardlndan ya şadıklarını, şöyle anlatıyor Adem: "Gözleri m birden kararmaya ba şladı, gücüm tükendi, Sırı ğı elimde tutamaz oldum. Hatta bacaklarım titremeye ba şlayınca, oldu ğum yere çöktüm ve dü şmemek için a ğaca tutundum. Kendime gelebilmek için yakla şık 20 dakika orada bekledim. Ardmdan a şağıya do ğru sıyrılarak, güçlükle inebildim. Saatlerce kendimi şiddetli hasta hissettim." Adem bu olaydan sonra, iki yıl boyunca a ğaca çıkamamı ştır. Her deneyi şinde korkuya kapılmı ş, gözlerinin önünde uçu şan gö-rüntüler, ba şarmasına engel olmu ştur. Onu okudular, üzerindeki zararlı enerjinin tem izlenmesi için ona yardımcı oldular. Şimdi a ğaca çıkabiliyor çok şükür; ama, eski performansına kavu şamadı. 93 Kestane a ğacına çıkara sırıklar aracılı ğıyla kestaneleri yere indirmeye, böl-gede "dokumak" deniyor. Dikkat çekici bir özelli ğiniz varsa, tehlikedesiniz. Ola ğanüs-tü iyi olanların hayatları zor geçer. Çok güzel, çok akıllı, çok D Kıskanmayın: Arkada şınızda 94 hayranlık uyandıracak bir özellik görmü şseniz, ondan memnun olmaya çalı şın, onun için dua edin. Kıskananlar, haset etmeye zorlanırlar. Kıskanç ruhlar-dan tahripkar enerji çı kar; kendisine verece ği zarar kıskandı ğına verece ğinden daha büyük olacaktır. Keskin sirke önce küpün ü çürütür.95 94 insanlar yabancılardan çok, yakınlarındaki ki şileri, akrabalarını, arkada şlarını rakip görerek kıskanıyorlar. Kıskançlık zulm ün en a şağılık biçimlerinden biridir; insana dü şman olarak en yakın dostunu sunar. : 95 Ba şkasının mutsuzlu ğunu istiyorsanız, ruhunuz sizin için de mutsuzluk isteyecektir. Ruh bir şeyi kötü bilirse, onu her zaman ve herkes için kötü değerlendirecektir. : D Kıskandırmayın: Çok güzel, zeki, çalı şkan veya ba şarılı iseniz, bunu insanlara büyüklenmek için kullanmayın.96 96 E ğer bir insana çok güzel bir özellik verilmi şse, o harika özelli ğin biraz da olsa gizlenmesi için, yanında bir engel veya sorun yaratılmı ştır. Genç bayan çok güzeldir; ama, ses tonu güzelli ğine yakı ştırılmaz. Delikanlının hafızası müthi ştir; ama, kulakları duyamaz. Parlayan temizli ğin kenarındaki küçük lekelerin ne kadar faydalı olduklarını hissedebiliy or musunuz? : --- D Dinleyin; ruhsal radyoları dinleyin. Olumsuz mesa jları şeytan konu ş-makta, olumlu anlamları melekler ilham etmektedir. Dinledi kçe duyma yetene ğiniz geli şecektir. içinizden geçi şen olumlu hisleri, dü şünceleri, ilhamları, sezgileri yakalamaya çalı şın. Melek ruhsallı ğı, tüm insanlara açıktır. Ünlü ka şiflerin duy-dukları ilhamlar, aslında herkesin ruhuna söyleniyor. Ama dün-yanın g ürültüsünden kurtularak ruhsal radyoları dinlemeye fır-sat bulamıyoruz. Eskiden dervi şler, bu sırrı bildiklerinden karanlık ve sessiz ma ğaralara çekilir; meleküt evreninden uzanan zaman ve me-kan tanımaz televizyon yayınlarını izlemeyi ö ğrenirlerdi. Dualar: Bazı dualara kodlanmı ş anlamlara ve şifrelere ba ğlanan ruhani yaratıklar, ruhunuzun çevresini enerji kitlesiyle k ap-ayacaktır. islam dininde "Ayet-el Kürsi, Felak ve Nas sureleri" nazara kar şı çok etkilidir. Kendiniz her gün okuyabilece ğiniz gibi, dostlarınız da sizin için okuyarak sizi destekleyebilirler. Cinsiyet: Bayanların nazarına bayanların duası; er keklerin nazarına erkeklerin duası daha etkilidir. 97 97 Bu bilginin kayna ğı olan de ğerli Nizamettin Akar'ın bu konudaki tezini doğrulayan örneklerle kar şıla ştı ğımdan, bu dü şünceyi benimsiyorum.

Page 100: ruhsal zeka

Bir bayanın nazarına u ğramı şsanız, annenizin veya (evli bir erkekseniz) e şinizin ruhsal deste ğini isteyebilirsiniz. Dünyanın gürültüsünden kurtularak ruhsal radyoları dinlemeye fırsat bulamıyoruz. b) Hayvanlar Hayvanların hayatlarını inceledikçe" hayvanları yön eten melekleri hissetmeye, onlardan ya şama sevinci al-maya ba şlayacaksınız. Harward Üniversitesinden Prof. Robert Sheldrake, ha yvanlarla sahipleri arasında yaşanan ruhsal içerikli olayları incelemi ştir: Örneklerin birinde Melinda Willis, kedisinin sabahleyin anormal hareketlerle k endisini engellemesi yüzünden otobüsü kaçırdı ğını ve kaçırdı ğı otobüsün büyük bir kaza yaptı ğını anlatmı ştır. Di ğer örnekte, Jennifer Berton'un Walter isimli kedisi , bir gece TV seti önünde aşırı hareketler yapmı ş; bu durumu anlamlandırmaya çalı şan Berton televizyonu açınca, bölgesinde büyük bir hortumun yakla şmakta oldu ğunu ö ğrenmi ştir. Hemen evin bodrumuna girmi şler, yirmi dakika sonra evlerini yerle bir eden hor tumdan kedinin uyarıları sayesinde kurtulmu şlardır. 98 98 Hürriyet Gazetesi, 29 Temmuz 2000 3. MELEK VE POZ ĐTĐF I şı ğa bakan aydınlandı ğı gibi, nurani meleklere yakınla şan da ruhsal destek alacaktır. Melekler madde de ğildirler; on-ırla do ğrudan temas kuramayız. Evrenin ruhsal boyutunda ya şayan meleklerin görev aldıkları maddesel boyutlarla kuraca ğımız ileti şimler, son tahlilde perde ardındaki meleklerle kura ca-ımız ileti şimlerdir. Şunları yapabiliriz: a) ilhamlar Melekler, co şkun mesajlar içeren ilhamlarını ruhsal radyo kanall arından akı ştırırlar. Sessiz ve karanlık bir kö şede gev şe- Bitkiler, sevimli meleklerin evrene tebessüm eden s imalarıdır. ingiliz asıllı bilimciler Richard Heal ve Alan Pars ons'un bulgu-larına göre, bakteriler, öteki bakterilere "biofilm" adı verilen bakteri kolonilerine yönelmeleri için' uyarı mesajı gönderiyorlar. . Mikroplardan kelebeklere ve gergedanlara kadar tü m hayvan-lar aleminde, ola ğanüstü bir kavramanın ve zekanın ancak ger-çekle ştirebilece ği düzenliliklerden etkileneceksiniz. Aklınız, bunları n tekinin bile hayvanlar tarafından örgütlenemeyece ğini bilecektir. d) Cansızlar Cansız do ğanın sistemati ği, canlı do ğanın sistemati ğinden daha açık ve kolay anla şılır. Evren rasgelelik görüntüsü ardına giz-lenmi ş ola ğanüstü bir dengedir. Evreni anlatan fizik, kimya ve matematik formülleri , evrenin akıl almaz bir sanatsal belirlen-mi şli ğin, esteti ğin ve simetrinin eseri oldu ğunu gösteriyor. Maddenin tasarımındaki geometri hayranlık üretiyor. Tüm tam eller, tüm güller, tüm gözler birbirinin aynı gibi durur. Oysa her par mak izi özgündür. Birbirinin kopyası iki gül, birbirinin aynısı üç göz göstereme zsiniz. Cansızları ku şatan sanatsal mey-dan okuyu şun ilk hayran seyircileri olan meleklerle tanı ş-mak istiyorsanız, siz de bilimcilerin dünyasına girerek maddeyi inceleyebilirsiniz. c) Bitkiler Aynı durum bitkiler aleminde de geçerlidir. Yaprak ların, dalların dizilimini, kabu ğun, çiçe ğin yapısını irdeleyebilirsiniz. Sırlar detaylarda gizlidir. Yüzeyde yansıyanlar, detaylarda yapılanla rdır. Bitkiler meleklerin yönlendirmesiyle kitlesel eyle mlerle bulunurlar. Ekolojik denge açısından inanılmaz teknikler kullan ırlar. Bazen öylesine tepkiler gösterirler ki, kimi bilimciler bitkilerin bilinçli olduklarını düşünmüşlerdir. Hatta ara ştırmalar, salon bitkilerinin sahiplerinin de ği şen psikolojilerine tepki verdiklerini göstermi ştir. e) Dokunsalhk Kirliang Foto ğrafçılı ğı tekni ği, bedenleri ku şatan ve bedenlerden ta şan elektromanyetik alanlar tespit etmi ştir. Bu enerji alanları melekler tarafından

Page 101: ruhsal zeka

temsil edilirler. Olumlu insanlarla, hayvanlarla, b itkilerle ve do ğayla temas kurdu ğunuzda, bedenlerinin enerji alanlarından etkilenirs iniz. Japon kaynaklı reiki ö ğretisinde, dokunma yoluyla hastaların iyile şmesine katkı sağlanmaktadır. Ö ğretiye göre, ki şinin ellerinden "evrensel hayat enerjisi" (reiki) akmakta, dokunulan ki şinin ihtiyacına göre bu enerji ona verilmektedir. iddia edilen enerjinin ellerden aktı ğına inanmıyorum; bazıları aynı i şi uzaktan ve hatta telefondan yapabiliyorlar. Buradak i akı şma, nazarda oldu ğu gibi ruhsaldır; dokunma ancak hedefe odaklanmaya katkı s ağlayabilir. Japonya'nın Kyoto Üniversitesi ara ştırmacıları, Uma fasulye-sinin zararlı böceklere kar şı savunma genleri çalı ştırdı ğını; bu genlerin di ğer bitkileri uyararak, böcek saldırısına kar şı tedbir almalarını sa ğladı ğını belirlediler. 99 99 RadikalGazetesi 4 A ğustos 2000 Ayaklarınızla ezdi ğiniz bit-kileri küçümsememelisiniz: Bitkiler seviml i meleklerin evrene tebessüm eden simalarıdır. Olumlu insanlarla Vi doğayla temas kurdu ğunuz enerji alanlarından etkilenirsiniz. 4. AKT ĐF EYLEM PLANI Aşağıdaki tabloya bakarak teknikleri hatırlayabilir; za man zaman bu teknikleri çalı şabilirsiniz. RUHSAL ETKĐLEŞĐM AKTĐF EYLEM PLANI Gruplara Ruhsal deste ğinizi, olumlu amaçlar için çalı şan hangi topluluklara gönderebilirsiniz? Đnsan ve pozitif Çevrenizde taktir ve duanızla kiml ere destek olabilirsiniz? Bireylerden Hangi bireylerden dua ve destek isteye bilirsiniz? -, Dolaylı Borçlar, dargınlıklar, gıybet ve haksız ne fret gibi negatif enerji kaynaklarını temizliyor musunuz? Đnsan Negatif ve Negatif Do ğrudan Co şkunuzu koruyor ve nazara kar şı tedbir alıyor musunuz? ilhamlar Sessizlikler yakalayarak meleklerden gele n ilhamları dinleyebiliyor musunuz? Hayvanlar Hayvanların harikalıklarını irdeleyerek m elek ruhsallı ğına yakınla şıyor musunuz? Melek Bitkiler Bitkiler dünyasını inceleyerek melek lerle yakınlı ğınızı geli ştiriyor musunuz? Cansızlar Cansızıarın iç i şleyi şlerine ili şkin ara ştırmalarınız ve tefekkürünüz var mı? Dokunsallık Dokunma duyunuzu ruhsal enerji akımı i çin kullanıyor musunuz?

1. insandan Yapıcı Etki alın: Olumlu topluluklara ruhsal destek vererek olum lu enerjilerini üzerinize çekin. Olumlu bireyleri destekleyerek, ruhsallıklar ından yansıyacak olumlu enerjiyle güçlenmenizi sa ğlaym. Ruhsallıkları yüksek insanlar öncelikli olmak üzere, insanlar-dan dua isteyin.

2. insanların Yıkıcı Etkilerinden kaçının: Borçlarınızı temizleyin, dargınlıklardan kurtulun, barı şık ya şayamıyorsanız ileti şiminizi azaltın, maddi zarar vermeyin, gıybetten uz ak durun, kimseden !haksız yere nefret etmedi ği-nizden emin olun. Nazara kar şı, kıskançlık, haset ve rekabetten arının; özel yet eneklerinizi iyice geli ştirinceye kadar, kötü niyetli insanlardan gizleyin. Büyük hedeflerinizi saklı tutun. Ruhunuzun co şkusunu arttırarak, savunmanızı güçlendirin. Çevreni zin duala-rına ba şvurun. 3. Meleklerin Yapıcı Etkisine Ba şvurun:

Page 102: ruhsal zeka

Meleklerin ruhsal desteklerinden yararlanmak için, ilhamlarını algllamaya çalı şın; temsilcisi oldukları do ğa kanunlarının cansızlar, bitkiler ve hayvanlar üzerindeki etkilerini tefekkür edin. Do ğaya dokunun. Özetleyen Sözler Aciz oldu ğunuzu bildi ğiniz kadar aziz olacaksınız. . Bir toplumun gücünü belirleyen, sahip oldu ğu nüfusun çoklu ğu de ğil, bulu şturdu ğu ruhsal ortaklıkların çoklu ğudur. . Haksız ele ştirenler kadar ele ştirilen, haksız a şağılayanlar kadar aşağılanan kimse görmedim. . iyilik, kayna ğından sürekli beslenen ı şık gibidir; yansıdıkça şiddetlenir. . Kanla ve intikamla beslenen ideolojilerin yıkıld ı ğı gün, arkalarındaki toplum deste ğinin bitti ği gündür. Lanetinizin ilk dü şmanı siz olacaksınız. . Maddesel evrendeki tüm etkile şimler, aynı anda ruhsal evrende meydana gelen etkile şimlerdir. . Ola ğanüstü iyi olanların hayatları zor geçer. . Ruhsal uzayda, sevginiz sevdi ğinizin kalbine iletiliyor. . Ula şaca ğınız pek çok ba şarı, hastalıktan inlerken yaptı ğınız içten dualarınız sırasında kaderinize yazılmı ş olacaktır. . Verirken gösterece ğiniz cömertlik, alırken hak edece ğiniz cömertli ğin ölçüsünü belirleyecektir. . Zalim bir ruh pozitif enerjiden, fedakar bir ruh da negatif enerjiden rahatsız olacaktır. . Zayıf insan, yıkıcı çevre tarafından batırılmı ş; yapıcı çevre tarafından kurtarılmı ştır. Eseflendi ğimiz kimi engeller bizi ku şatan koruyucu meleklerden ibarettir. ĐLAHĐ ĐRADE GÜCÜ 1- NEDEN ĐLAHĐ ĐRADE GÜCÜ? ilahi iradeye neden dayanacaksınız? Giri ş Hiçbir şey yoktu ve yalnızca Evrenin Sahibi vardı. Sınırsız kudreti, bilgisi ve iradesiyle evren projesini taktir etti ve ilmindeki projeye vücut verdi. Tasarladı ğı proje, sabit ve statik de ğil, her an yokluktan varlı ğa akı şan ola ğanüstü dinamik bir sanat eseriydi. O, ilmindeki projesini yaratmakta; ezelde bildi ğine, sürekli vücut vermektedir. insanı bu müthi ş projenin en de ğerli meyve-si kıldı. Nesneler ezeli okyanustan vücuda akan, kalıpları, kıvrımları belir lenmi ş birer nehir gibidir;- akarlar ve öteki evrene dolarlar. Yaratıcı bu projede insana özel davranmı ş; insanı evrende, "insanın arzularını dikkate alarak" yerle ştirmi ş ve yürütmü ştür. 100 100 "Küçük irade" cinlere, şeytana ve çok sınırlı da olsa ço ğu hayvanlara verilmi ş; di ğer yaratıklara seçme/tercih özgürlü ğü tanınmamı ş ve hayatları/kaderleri do ğa kanunlarıyla programlanmı ştır. Her olu şun mutlak ve nihai iradesi (külli irade) Evrenin Sa hibi'nindir. Evrenin Sultanı şimdi vücudumuzu varlı ğa akı ştır- yapmaya kalkı ştı ğımızda, Yaratıcımızın yarattı ğıdır. Yürütmezse yürüyerneyiz. Öncelikle, bu evrende neler olaca ğı nasll belirlendi? Bu soru-yu cevaplandırmak için dört olguyu çok iyi anlamalıyız: D irade-Yaratma: irade, "seçebilme gücü;" "yaratma" seçi-lene vücut verebilme gücüdür. Yaratıcımız hem mutlak seçme gücüne (külli irade), hem de mutlak yaratma kudretine sahiptir. Yarattı ğı, "yaratmak istedi ği veya yaratmaya razı oldu ğudur." Kimse Ona zorla "yarattıramaz." Evrenin Sahibi, bize "sınırlı seçebilme gücü" vermi ştir; O'nun izin verdi ği kadarını seçebiliriz. Ancak, yaratma, yani yokluk tan varlık düzeyine çıkarma gücü, Ona aittir.

Page 103: ruhsal zeka

Yaratabilmek için, kendinden kaynaklanan ve sonsuza dek kendinin olacak asgari üç vasıf gerekir: "Sınırsız ilim, bize "sınırlı ira de ve kudret." Vermi ştir. insan cahil do ğdu, dolaysıyla ilmi zati seçebilme değildir; insan aciz do ğdu ve aciz ölecek, dolaysıyla kudreti kendine ait değildir; her şeyi isteyemez ve istemeyi izin verdi ği zamanla ö ğrenir; dolaysıyla iradesi mutlak de ğildir. Bu kadarını Seçebiliriz Bu yüzden insan "ben yarattım" diyemez. . Yürüyen biziz, çünkü biz istedik; ama, yürüten O'du r. Seven biziz; ama, kalbimizin sevmesini sa ğlayan biz de ğiliz. Olup bitenler, fark edilmeyecek kadar " şah damarımıza yakın", : "kendimiz oldu ğunu sanaca ğımız kadar varlı ğımıza nüfuz etmi ş bir kudret" tarafından yaratılır. : D Ezeli bilgi: Evreni tasarlayan Sınırsız Kudret'in varlı ğı, tüm geçmi şlerden önceye ve geleceklerden sonraya uzanır. Zamanı ve m ekanı o yarattl; O'nu zamanın veya mekanın içinden bakarak göremeyiz. O geçmi şten baktı ğında gelece ği ve gelecekten baktı ğında geçmi şi görüyor. Her şeyi biliyor ve ö ğrenemez; ö ğrenmek, kendinden do ğmayan bilgilerin varlı ğını gerektirir. Oysa, Yaratıcımız her şeyin tek var edicisidir; tüm bilgiler ondan do ğar; kayna ğı O olmayan toz kadar bilgi yoktur. : masa, yok oluruz. Bir tozun uçu şması, O'nun tozu varlıkta tut-masıyla ve uçu şturmasıyla mümkündür. Şu Kelimeyi okuyabilmeniz, sırasıyla (a) "okumak istemeyi istemenize", (b) "O'nun istemenizi yaratma sına", (c) "istemenizi kabul etmesine" ve sonra da (d) "istedi ğiniz eylemi yaratmasına" ba ğlıdır. ilahi irade niçin yapıyor? isteklerimizin kimini ya ratıp kimini yaratmamasının sebebi nedir? Kimi olayları bize zorla ya şatması-nı nasıl açıklayabiliriz? Bizi tercihlerimizde kısmen hür bıraktı ğı-nı anlıyoruz; öyleyse seçimlerimize neden ve nasıl müdahale ediyor? Bu soruların sırrını çözmek, yaratılı şın sırrını çözmektir. ilahi iradeyi çözümlemek, ilahi gerekçeleri ke şfetmektir. Hı-zır(as)'a sunulan bilgi alanına girme te şebbüsüdür ve bu alana girmek korkutucudur. 101 101 Kıyametin kopu şunu rüyanızda seyretseniz, ertesi gün, bir bilim ad amının kıyametin tarihiyle ilgili ilginç bir tespitte bulu nduğunu yazan gazete haberini göz-lerinizin önünde bulsanız; sonra da meraktan ar aştırarak bazı dini kaynaklarda benzeri bir tarihe i şaret edildi ğini ö ğrenseniz, ne hissederdiniz? Bu benim hikayemdir. Birinci soru: Yaratıcımız evrenin ve insanın tüm ha yat akı şını nasıl taktir etmi ştir? Kader nasıl çizilmi ştir? ikinci soru: Ezel] kader bilgisi vücuda nasıl getiriliyor? Bu soruların cevapları, "nedensellik" anlayı şımızı kökten yenileyecektir: ilahi iradeyi çözümlemek, ilahi gerekçeleri ke şfetmektir. 1. GELECE ĞĐN BELĐRLENĐŞĐ Sınırsız Kudret bize tercih özgürlü ğü vermi ş; ama sınırlamı ş-tır: istersek ku ş olamayız. Bize "ku ş olmayı isteyebilme" iradesi vermi ş; ama "ku ş olabilmemizi" kabullenmedi ğinden, istedi ği-mizde bizi ku şa dönü ştürmeyecektir. 102 102 Oysa O, sürüngen bir tırtıhn güzel bir kelebe ğe dönü şme dile ğini kabul etmi ş ve bu kabulü sayısız metamorfozlarda icra etmi ştir. Yapabildiklerimiz, Güneş, toprak, rüzgar gibi do ğa olguları, ilahi kanunlarla çizilmi ştir. O, kararını de ği ştiremez; çünkü kararı o kadar hakimdir ki, e ğer "de ği ştirme kararı verecekse"; o zaten en ba şta verdi ği ka-rardır. Çünkü Onun ilmi en sonda ne yapaca ğını en ba şta bilecek ölçekte sınırsızdır; O bir şeyi sonradan düşünmez. Burada bu ön bilgileri ispat etmekle u ğra şarak zamanınızı almayaca ğım. Ezell bilginin sahibi Sınırsız irade, sonsuz geçmi şte, hangi si-ne ğin ne zaman, nerede, nasıl uçaca ğına kadar tüm detayları, elektronlarına kadar "bilm i ş," "tercih, taktir etmi ş," ve "yarat-maktadır." Buradaki taktir, yani "ilah i irade" üç boyut içeriyor: D Şartsız ilahi irade: Evren projesinin bir bölümünü m utlak surette kendisi belirliyor. Kanunlarını koyuyor ve icra edi yor. Allah, Everest da ğına nerede ne kadar yüksek olmak istedi ğini sormamı ştır. Vücudumuzun tasarımını yaparken görü şümüzü almamı ştır.

Page 104: ruhsal zeka

D iradelere ba ğlı ilahi irade: Nereye gitmek istedi ğimizi bize -veya kimi hayvanlarına- sorar ve istediklerimizi yaratır. Biz e patates yedirdiyse, bunu istedi ğimiz için yedirdi. Kedinin istedi ği sütü ona bizim elimizle verdi. Evrenin Hakimi, kendi iradesini, yarattı ğı iradelere ba ğlar. Evren tablosunun bazı boyalarını yaratıkların iste klerine göre yerle ştirir. D Şartlı ilahi irade: Bazı durumlar "ruhsal yasaların" gerekleri olarak gerçekle şir. insanlar onları hak ederler. Aya ğınız kaydı, dü şüp belinizi incittiniz; eviniz yandı, piyango kazandınız... Son üç ba şlı ğı açalım: o Fiziksel Yaratılı ş: Güneş, toprak, rüzgar, bahar gibi do ğa olguları ilahi kanun-larla çizilmi ştir. Yaratıcımız, ate şin yakmasına karar vermi ştir; özel olaylarda tercihini deği ştirmedi ği sürece, ate ş hep yakacaktır. 103. 103 Yaratıcımız, Đbrahim Peygamberin(as) içine atıldı ğı ate şe, "Eyate ş, ( Đbrahim için) serin ve selametli ol" demi ş; evrensel bir yasasının hükmünü bu özel olayda iptal etmi ştir. (Bkz. Kur'an; Enbiya Suresi:69) Planladı ğı evren projesinin bir kö şesine Güne ş sistemini ve Dünyayı yerle ştirmi ştir. Yıldızların nasıl do ğup öleceklerini, bit-kilerin nasıl çiçek açıp solacaklarını belirlemi ştir. Sonra da ka-nunlarını icra etmi ştir. Evrenin Sahibi'nin kanunlarında zerre kadar rasgele lik, hikmetsizlik veya gereksizlik yoktur. Her şeyi Yaratıcısının şanına layık ve yüceli ğini tasdik edici bir kimlikle şekil-lendirmi ştir. isteseydi, mavi gökyüzünü kırmızıya boyayabilirdi. Suya le ş kokusu verebilir; çiçe ği çürümü ş et, çürümü ş eti de çiçek gibi kokutabilirdi. isteseydi, vücudumuza kuyruk takabilir ve bizi dört ayak üzeri nde yürütebilirdi.1O4 Nasıl ki ben, şehir meydanında ku şlar gibi "cik cik" öte-mem; buna gücüm var, ama bunu yaparsam onurumla oynarım. Onurlu insan hı rsızlık yapamaz; şefkatli anne bebe ğini öldüre-mez. Şefkatli Yaratıcımız da, Sınırsız Onuruna aykırı hiçbir ter-cihte bulunmaz ve bulunamaz. Sınırsız merhametli oldu ğu için, her şeyi do ğrudan ve dolaylı merhametlerle kuşatmı ştır. Dünyadaki ısı dengesini koruyarak Hikmet, amaç ve faydalılık, evrenin tüm ayrıntıları nda saklıdır. a) Şartsız ilahi irade Şartsız ilahi tercihleri evrende do ğa kanunları olarak buluruz: Her bir kanun sınırsız ilahi bilincin eseridir; bir karardır. 104 Yaratıklar arasında kendimize insandan daha güz el bir tasarım yakı ş-tıramıyoruz. Ruhlarını kimliksel de ği şime zorlayanlar, hayatlarını iç çatı şmalarla zehire dönüştüreceklerdir. yaratıkların yazın ate şler arasında, kı şın buzlar içerisinde bo ğuşmasını önlemi ştir. 105 Hikmet, amaç, faydalılık ve kasıt, evrenin tüm ayrı ntılarında saklıdır. Ba şarmak istiyorsak, evrenin yönetiminde geçerli olan yasala ra uymalıyız. Do ğa yasalarına uymak, Sınırsız iradeye dayanmaktır. O yaratmasa, gücümüz bir sine ğe üflemeye yetmez. Beynimizde gerekli kimyasal i şlemleri yaratarak kaslarımıza emir gönderir ve hare ket ederiz. Yaratıcımız bizi, sosyal birer varlık olarak ya şatmakta; birimizin kaderini di ğerinin kaderiyle ili şkilendirmektedir. Bazen kendi istek-lerimiz, bazen de di ğer insanların hakkımızdaki istekleri yaratılır. isteklerimiz kitleselle şti ği ölçüde di ğerlerinin tercihleri de dikka-te alınmaktadır: . seçti ğimizde gerçekle şen her şey, Onun yaratı şıdır. iradesini iradelerimize bağlamı ştır.

Page 105: ruhsal zeka

Ki şisel Tercihlerimiz: Nerede uyuyaca ğımızı, ne yiyece ğimizi biz seçeriz, yaratılır. Tercihlerimiz, imkanlarımızla ve çevrese l şartlarımızla sınırlıdır. Bulutların üzerinde uyuyamayız; ta ş yiyemeyiz. Tercihlerimizi geli ştirmek için bilgimizi, ye-teneklerimizi ve imkanlarımızı geli ştirmeliyiz. Cehaletimiz, fakirli ğimiz ve tembelli ğimiz arttıkça, çevrenin sürükledi ği sürülere dönü şürüz. irade alanı en dar insan, en bilgisiz insandı r. Çünkü bilmeyen dü şüne-mez ve dü şünemeyen tercih edemez. Di ğer insanların tercihi: Kaderimizin kimi bölümleri d i ğer insanların hakkımızdaki tercihlerinin kabul edilmesiyle şekillenir: : Sizinle evlenmek istedi; iste ği kabul edildi; evlendirildiniz. Bunlar: bazen size ra ğmen, bazen de sizin rızanız alınarak gerçekle şir. : o Ruhsal Yaratılı ş: Canlılar, özgün ruhsal do ğalarla do ğarlar. insanı farklıla ştıran, bedensel kimli ğinden çok ruhsal kimli ğidir ve insana bu kimlik do ğuştan verilmi ştir. ilahi irade, ruhsal kimliklerimiz aracılı ğıyla, tercih alanımızın ana sınırlarını çizer: Kedinin fareye, köpe ğin ke-diye dü şmanlı ğı, erke ğin kadına eğilimi, annenin çocu ğu-na şefkati gibi ruhsal temeller do ğuştandır. Bunları ruhu-muzla getiririz; kar şılıklarını geneti ğimizde ta şırız ve "iç güdü" adını verdi ğimiz iç telkinler olarak kendilerini his-settirirle r. Kadın, do ğasını yok ederek erkek kimli ğine dönü şemez; fare kendini kedi gibi hissedemez. Kimlikler geneti kle oynan-mak yoluyla veya telkinlerle geçici olarak bastırılıp saptırılabi-li r. Ama ruhlarını kimliksel deği şime zorlayanlar, hayatlarını iççatı şmalarla zehire dönü ştüreceklerdir. Đrade alanı en dar insan, en bilgisiz insandır. Evinizi ate şe verdi... vakfınıza apartmanını ba ğı şladı... Anne ba-banızdan komşularınıza kadar, hayatınızla ili şkili herkesin tercihi sizi etkileyecektir. Tabii ki sizin di ğerleri hakkındaki tercihleriniz de onları etkileyec ektir. Kader ba şkasının benim hakkımdaki talebiyle hayatımı nasıl d eği ştirir? Masum bir çocu ğun kaçırılıp dilencilik yaptırılmasına nasıl izin v erilir? b) iradelere Ba ğlı irade Yaratıcımız yapmak istedi ğimizi yaratır. Gülmek isteriz, güldürür; yürümek isteriz yürütür. Sınırlı özgürlük alanımızda, 105 Ne zaman insanlar nankörlüklerinde çok a şırıya kaçarlar, artık a ğır cezayı hak ederler, o zaman, kurdu ğu sistemin bozulmasına izin verir ve insanlar kıyamete kadar büyüyerek birbirini takip edecek sel lere, yangınlara, depremlere, yakıcı sıcaklara ve dondurucu so ğuklara mahkum olurlar. Başkasının tercihlerinin üzerimizdeki etkisi, mutlak v e sınırsız de ğildir: " Şarta ba ğlı irade" bölümünde de ğinece ğimiz gizli hikmettere dayandırılmı ş ve sınırlandırılmı ştır. Örne ğin, her a şık sevdi ğiyle evlendirilmiyor. Her katilin pi şmanlı ğına vesile olamıyorsunuz. Nuh peygamberin (as) o ğlu, ısrarla asilerin saflarında yer aldı; Lut peygamberin(as) e şi, sapıklarla i şbirli ği yaptı. Tüm insanların tercihi: ilahi irade bireysel hayatı mızı şekillendirirken, insanlı ğın genel tercihlerini de dikkate alır: Körfezde sav aş isteyen biz değitdik; ama o sava ştan etkilendik. Televizyonu biz ke şfetmedik, ama hepimiz izleyebiliyoruz. ona yüksek bir ki şilik ve ısrarcı mücadele azmi kazandırır: Ço-cuklu ğunda kıskanç karde şleri tarafından kuyuya atılan Yusuf Peygamberin (as ) hikayesini hatırlayın. Bazen de gelece ğini karartır; yaptı ğını yıkar, üretti ğini çürü-tür: Bir sabah uyandı ğında, ömrünü verdi ği evinin veya ailesinin depreme kurban gitti ği ni görür. Hiç kimse garantilerine ve güvenlik sistemine bakar ak perva-sız davranmamalıdır. En bükülmez bilek parçalanabilir; en çare-siz çocuk cumhurba şkanı seçilebilir. insanlık tarihi bu tür olayla-rın binlerce örnekler iyle doludur.

Page 106: ruhsal zeka

Yaratıcımız, her eyleme bir anlam ve kar şılık verdi ği gibi, eylem birikimlerine de daha farklı anlamlar ve kar şılıklar verir. Bir defa a ğlamanın sonucu, bin defa a ğlamanın so-nucuyla aynı de ğildir. Biz eylemlerimizi tekrarladıkça, gelece ğimize yeni boyutlar ve sonuçlar eklenir: Komşusuna bir defa hak-sızlık yaparsa kalbine üzüntü ve rilir; ama be ş yıl süren haksızlı ğın kar şılı ğı, bir cinayete kurban gitmek olabilir. ilahi irade, "ısrarlı eylemlerin" dünyadaki ve sons uz-luktaki kar şılıklarını belirlemi ş; uyarıcılar aracı ğıyla insanlara bildirmi ştir. "Cennete veya cehenneme" uzanan süreçteki dünya sonrası kar şllıklara de ğil; salt bu dünyada yaşanacak kar- şılıklara de ğinece ğiz. Şarta ba ğlı iradenin belirledi ği şartlara, "Ruhsal Yasalar" diyece ğiz: 106 106 "ilahi emirlerden" ibaret olan ruhsal yasaları, dini kaynakların yanı sıra, "tarih, istatistik, sosyoloji, psikoloji" gibi bili m disiplinlerden yararlanarak öğrenebiliriz. Tüm ilgili disiplinleri tek çatı altın da toplayacak "Kader Bilimi" disiplinine ihtiyacımız var. c) Şartlara Ba ğlı irade Hayata ruhsal yasalardan kaynaklanan müdaheleler ol ur. Doğa yasaları ruhsal varlıkları etkilemez. Ruhumuzun d a aralarında bulundu ğu ruhsal varlıklar, ruhsal yasalara tabidirler. Bilinçli özgür ruhlar, "ruhsal yasalara-ilahi emir lere" göre tercihlerini yaparlar: "Akrabalarını ziyaret etmeyenin ömrü kısa lacak, iftira atanın onuru lekelenecek..." Hayatımıza, ruhsal yasalardan kaynaklanan müdahalel er olur. Onları do ğa yasalarıyla açıklayamayanlar, " şans, kaza, tesadüf, içgüdü, metafizik" gibi kavramlara ba şvururlar. Zihinsel zeka, bu müdahaleleri öngöremez, önleyemez; oysa ruhsal zeka, hem öngörmenin ve hem de de ği ştirmenin yolunu gösteriyor. Bu tür olaylar, bir anlık kararınıza de ğil, günlere ve hatta yıllara yayılan "geçmi şte ya şanmış" veya "gelecekte ya şanacak" eylemlerinize dayanır. Ezeli Kudret tüm geçmi şleri gelece ğinden ve gelecekleri geçmi şinden bilen ilmiyle, hayatımıza iki yönden de müdahale eder. Gelecekte ba şarıları hak edecek olan ki şinin çocuklu ğuna zorluklar yerle ştirilir. Zorluklar o ki şinin ruhunu güçlendirir; Biz eylemlerimiz tekrarladıkça gelece ğimize yeni sonuçlar eklenir. Melekler, evrene serpi ştirilen do ğa kanun-larıdırlar. i şte bu evrende, melekler Yaratıcımızın "kudretleri g ibi" algılamrlar; onlar evrene serpi ştirilen do ğa kanunlarıdırlar. Meleklerin bildikleri, Yaratıcın ın onlara ö ğretti ğidir; yaptıkları, O'nun emretti ğidir. ilahi emre mutlak itaatleri nedeniyle sabit davrandıklarından, yüzeysel baktı ğımızda özel bilinçlerini fark etmiyoruz. Aşağıda, yaratı ş kudretinden yaratı ş planına uzanan bir dizi ba şlık altında "yaratma eyleminin" konumuzla ilgili boyutunu açaca ğız: RUHSAL YASALAR Şunu Yapanlara Şunlar Yapılacak Anne babaya iyilik Ömrü uzatacak 107 Zulmü Engellemeyenler Cezalandırılacak.108 Yalana devam edenin Kazancı azalacak.109 Akrabalarıyla görü şenlerin Malları ço ğalacak.110 Tövbe edenin Musibeti kaldırılacak.111 107 "Anne babasına yaptı ğı iyilik sebebiyle Allah ki şinin ömrünü uzatır" Hz. Muhammed (asrn), Cami'us-Sa ğir 2:302 Hadis No:1910 108 " Đnsanlar zalim Đ görüp zulmüne engelolmazlarsa, Allah'tan hepsini kaplayan bir azabın gelmesi yakındır." Hz. Muhammed (asrn), Đbni Mace, Fiten:20 109 "Yalan, rızkı azaltır." Hz. Muhammed (asrn), C ami'us-Sa ğir 3:199 Hadis No:3137 110 "Akrabalarla iyi ili şkiler içinde bulunma malı ço ğaltır." Hz. Muhammed (asrn), Cami'us-Sa ğir4:196 Hadis No:5004 111 "Dua kazayı geri çevirir. Allah'ın yaratıkları hakkında iki kazası vardır; biri de ği şmez; di ğeri ise de ği şir." Hz. Muhammed (asrn), Cami'us-Sa ğir 3:199 Hadis No:3137

Page 107: ruhsal zeka

112 Đslam, önce "Nur-u Muhammedi'nin" yaratıldı ğını belirtmektedir. Yukarıdaki bilgiyi bu ayrıntıyla birlikte de ğerlendirmeliyiz. a) Yaratı ş Kudreti Sürekli kopyalanarak yokluktan varh ğa akan evrende, sonsuza dek sayamayaca ğımız bir çoklukla kar şıla şırız. Bunca zerreden co şturucu bir çift göz, sevimli bir çift el yaratan Kudretin sınırsızlı ğı bu yüzden hayal edilemez. 2. GELECE ĞĐN YARATILI ŞI Yüce Kudret, önce meleklerini yaratmı ş;112 meleklerle perdeledi ği kudretiyle, .meleklerin üzerinde fizik-sel evreni ve içindekile ri yaratmı ştır. Bu sistem içinde Evrenin Sahibi'ni, meleklerini ve aradaki ili şkilenme biçimini doğru kavrayamayan akıl, yüzeydeki bilgiler-den hareke tle binlerce farklı evren tasavvur ederek gerçe ği kay-bedecektir. D Yaratma eylemi, yaratılanm en zerre detaylarına n üfuz eden sınırsız ilim, irade ve kudretin varlı ğını gerektirir. Bunlara zati varlı ğıyla sınırsız surette sahip olma-yan, tek toz zerresini yaratamaz. D Hiç bir şey kendini yokluktan yaratamaz. Ya ezel1 ve ebedidi r; kendi kendine vardır ve var edilmemi ştir; varlı ğının ba şlanglCı yoktur; ya da sonradan var olmu şsa, ba şkası tarafından yapılmı ştır. Doğa yasaları Kendini Gizleyen Ressamın, fırçasını kul lanma biçimidir. D Bilim gösteriyor ki evren sonradan var oldu. Hatt a kuantum fizi ğine göre, yokluktan varlı ğa sürekli akıyor. Dolaysıyla evreni sürekli var ede n, evren dı şı bir kudret vardır. D Evreni do ğa yasaları da yaratmıyor. Yasalar kendi bilinç ve k ararlarıyla yapmıyorlar. Do ğa yasaları, Kendini Gizleyen Ressamın, fırçasını ku llanma biçimidir. o Birbiriyle ba ğlantılı sistem, ancak tek bir Kudretin eseri olabil ir. Güne şin sahibi kimse, dünyayı onunla dengeleyen de odur. Gü neş ı şı ğını yaratan, ı şı ğı algılayabilen gözü de yaratan-dır. O Kimse kendi özüne ait olmayan bir kudretle yarata maz. Kendi özüne dayanan ölümsüzdür; de ği şmezdir. Oysa evrendeki her şey ama her şey- yok olup giden, akılsız, bilinçsiz, kudretsiz, kendi ba- şına kalsa rasgele da ğılacak enerji paketçiklerinden ibarettir. Şu halde hepimiz aynı Ezell Sanatkar'ın eserleriyiz. O evreni olu şturan tüm enerji paketçiklerine hakim olarak her şeyi her şeyle ili şkilendirmi ş ve emretti ği gibi sevk etmektedir. Evrene hükmeden sınırsız kudreti neden kolaylıkla a lgıla-yamıyoruz? O Melekut perdesi: Yaratıcımız, do ğa perdesinin hemen ardına "ruhsal yasaların" geçerli oldu ğu melekut perdesini koymu ştur. Azrail(as) ruhları alan kudret değil, Yaratıcısı tarafından ruhları almakla -alır gib i görünerek ezell kudreti perdelemekle görevlendirilen melektir. : Melekut perdesi, rüzgarın esmesinden Güne şin dönmesine kadar, evrenin her noktasını ku şatır. Evren bir aynadır; ona bir yüzünden baktı ğınızda maddeleri, di ğer yüzünden baktı ğınızda melekleri göreceksiniz. : Sıradan insanlar, baktıkları gökyüzünde kül rengi b ulutlarla bulu şurlar. Oysa yüksek bilinçler, ovalardaki çiçeklere yeti şmek üzere uçu şan ya ğmur meleklerini izlemektedirler. Kimine göre aya ğına tesadüfen çarpan ta ştır; kimine göre bir melek onu uyarmı ştır. Kimine göre bahçedeki bilinçsiz güldür; kimine göre gülün ardından tebessüm eden melektir. Bu iki yakla şım arasındaki ayrımı şu örnekle gösterece ğim: Barda ğa bir çekiçle vurdu ğunuzda, parçalanma-sını sa ğlayan, "do ğa yasaları" gibi görünür. Barda ğı kıran enerji ona fizik evrenden yakla şmıştır. Psikokinezik gücü yüksek bir medyum, ruhsal enerjis ini barda ğa odaklandırarak onu parçalayabilir. Fiziksel enerji kullandı ğına dair hiçbir delil gösteremezsiniz. Burada parçalayan enerji, barda ğa ruhsal evrenden yakla şmıştır. Đslam Peygamberinin(asm) mucizelerini hatırlayın: A ğaçlar köklerini söküp yanına gider, onunla konu şurlardı; avuçlarındaki ta şların duaları duyulurdu; on parmağından on çe şme su akardı; sava şta sahabesinin kopan kolunu yerine taktı ğında eskisinden sa ğlam tutunurdu 114...

Page 108: ruhsal zeka

114 Detaylar için Bkz. Mektubat, 19. Mektup, 55.89 -210 : Böyle olaylar do ğa yasalarıyla açıklanamaz. : Bir a ğacın dalında bebek yaratılması ne kadar mucize ise, bir anne rahminde bebek yaratılması o kadar mucizedir. Güne şin batıdan do ğuşu, do ğudan doğuşu kadar ola ğanüstüdür. A şağıda, "Yaratı ş Kudretini" gizleyen bu iki perdeyi açaca ğız: Evrene bir yüzünden bakınca maddeleri, di ğer yüzünden bakınca melekleri görürsünüz. yaratmalarında Yaratıcıyı hatırlıyoruz da, düzenli yaratı şında aklımıza getirmiyoruz. Büyük melek Azrail(as) Rabbine şöyle demi ş: "Ruhla-rın alınması görevim nedeniyle Senin kulların benden şi-kayet edip bana küsecekler." Şu cevabı almı ş: "Seninle kullarımın arasında musibetler, hastalıkla r perdesini bırakaca ğım; ta ki onlara şikayet etsinler ve sana küsmesinler. ":113 ' 113 Sözler, 22. Söz, 5.265 Bu olay, ola ğanüstü bir sırrı açıklar: "Tek ve Sınırsız Kudret" kendini, yarattı ğı iki perde ardına gizlemi ştir: Do ğa perdesi ve ruhsal perde... O Doğa perdesi: Hastalıkları, fırtınaları, mevsimleri ya rat-mı ş ve yaratıklarını bu sistemin içerisinde yönlendirmi ştir. Evrenin Sahibi'nin kudretini, alnımızı okşayan rüzgar esinti-sinde, gözlerimizle saklambaç oy nayan ı şık serpintisinde bu-labiliriz. ' Ezell Hakim, "do ğa yasaları" suretindeki kudretini e şyanın ardından sürüklemekte, O'nun yaratı şı, bazen ci ğerlerimizin ok-sijeni, bazen yanaklarımızın tebessümü oluvermektedir. Bazen de O nun kudreti gözlerimizden damlacıklar halinde akmaktadır. Olayları ola ğan gördü ğümüzde, melek ruhsallı ğını ke şfetmek zordur. Ruhsallıkları yüksek insanlar, Melekleri ço ğu zaman görebilirler. Evrendeki en özgür yaratık insandır. Sorsanız, "ben yaptım" demeye en fazla kendisinin hakkı oldu ğunu dü şünür. Oysa, insan bile hiç bir şeyi kendisi yapamaz. Sadece bir adım atabilmek için beynimizde binlerce kimyasal i şlem yaratılır. Kaslarımıza binlerce talimat gönderilir. Bacak kasl arı ve hücreler bu talimatları anlamla ştırarak eyleme aktarır... Bunları kim kontrol edebi liyor? Tercih ediyoruz, kalkı şıyoruz ve kontrol edemedi ğimiz bir sistem, görünü şe göre kendili ğinden, gerçekte Yaratıcının kanunu ve kudretiyle, e mretti ğimizi yerine getiriyor. Yapan ba şka, yaratan ba şkadır. iki şeyin ardı şık olması, birinin di ğerinin sebebi oldu ğunu ispat edemez. Eskimi ş bilime göre, suyu buharla ştıran Güne ştir. Oysa gerçekte, YaratlCımız, Güneşi suya ve suyu semaya ayrı ayrı ta şımaktadır. Güne şi suya baktırmadan da suyu semaya ta- şıyabilirdi. Kendi icraatını Güne şle nasıl da perdeliyor? b) Do ğal Yasalar Doğa yasaları "Yaratan iradeyi" gizlerler. Eylem düzen li ve yasa biçiminde gerçekle şti ğinden, onu yapanı göremiyoruz. E ğer evreni kanunsuz ve düzensiz yaratsaydı, o zaman akıllarımız her şeyi kolay algılayacaktı. Gülünçle şiyoruz: Düzensiz yaratmala-rında yaratıcıyı hatırlıyoruz da , düzenli yaratı şında aklımıza getirmiyoruz. Yeryüzünde bir olayın meydana gelmesinde, tesadüf ihtimali sıfırdır. Do ğa pasiftir; yapan de ğil, yapılandır; sanatkar de ğil, sanattır; şair de ğil, şiirdir. Do ğanın tüm ola ğanüstü iç döngüleri do ğa ötesinden yönetilir: Bir mikroskopik canlıcık, büyüyor ve larva oluyor. Bir yapra ğa tutunuyor, deği şiyor. Kozasının içindeki vücudu yumurta sıvısı gibi anlamsızıa şıyor ve sonra bu sıvı renkli bir yaratı ğa dönü şüyor: Metamorfoz, kısa süre sonra dünya güzeli bir kelebe ği evrenle bulu şturuyor. Kim yaptı? Larva mı? Yaprak mı? Koza mı? Kelebek mi? incecik bir tohum topra ğa dü şüyor: Güne ş onu ısıtıyor; ya ğ-mur onu ıslatıyor; toprak ona sarılıyor. Yıllar, dallarıyla köklerini örgüledi ği tek çekirdekten binlerce çekirdek çıkarıyor. Çamu-ru incire dönü ştürüp daldan uzatan kim? Toz gibi tohumun dallarını semaya kim yükseltiyor? Bu m üthi ş tasarımın aklı kimin, kudreti kimin, eylemi kimin?

Page 109: ruhsal zeka

c) Ruhsal Yasalar Olayları ola ğan gördü ğümüzde, melek ruhsallı ğını ke ş-fetmemiz zordur. Çünkü doğal nedenler ve perdeler ufku-muzu karartmaktadır. Oysa şans ve kaza gibi sıra dı şı durumlarda, olayların ardındaki ruhsal müdahaleleri kolay ke şfediyoruz. Bir dizi örnek üzerinde dü şünelim: veroni adlı iki ya şındaki kız çocu ğu, Rusya'nın viladivostok kentinde apartmanın 10'uncu katından dü ştü; vücudunda sadece birkaç morluk olu ştu.115 115 Radikal Gazetesi, 21.06.2000 Belçika'nın Molenbeek bölgesinde ya şayan 32 ya şındaki Corine isimli kadın 21’nci kattan dü ştü; dü şüşten hemen önce apartmanın altında park eden arac sa yesinde kurtuldu. 116 116 Radikal Gazetesi, 20.07.2000 Gazeteci Cenk Koray, Ak şam Gazetesinden ayrılmı ş, Güne ş Gazetesine geçmi şti. O gün yayınlanmak üzere bilgisayarında bekleyen son y azısında şöyle diyordu: "Ak şam'dan Güne ş'e transfer edildim. Ak şam'da kalarak, öldü ğüm gün gazetedeki köşemin bo ş olarak çıkmasını isterdim. Ama olmadı." Koray bu y azısının yayınlandı ğını göremeden, o gün ölmü ştür.117 117 Radikal Gazetesi, 24 Temmuz 2000. Koray, 23 Te mmuz 2000 tarihinde ölmü ştür. Bu olay, gerçek nedenleri perde ardında aramamız ge rekti ğini dü şünmemize yetmelidir. Söylediklerimizden emin olmalıyız. "Bir iniz bir şey diledi ğinde, ne istedi ğine dikkat etsin. Çünkü hangi dileklerinin kabul ed ilece ğini bilmez118" 118 Hz. Muhammed (asrn); Cami'us-Sa ğir 1:319 Hadis No:53l şeklindeki uyarıyı unutmamalıyız. Bir sabah büromuzdaki tartı şmaları dinledim: Gazetenin "UFO Polise yakalandı" ba şlı ğıyla duyurdu ğu haberde, 26 ocak 2002 günü saat 23.00 civarında Adıyaman ve ilçelerinde UFO'ların göründü ğü, polisin kamerayla tespit etti ği bu görüntülerin incelemeye alındı ğı yazıyordu. 119 119 Star Gazetesi, 29.01.2002 Arkada şlara, Lut Peygamberin(as) kavmini yok etmek üzere g önderilen üç mele ğin hikayesini hatırlattım. Yaratıklara veya belirgin c isimlere benzeyen UFO görüntüleri ço ğunlukla uydurulmu ştur veya cin ve benzeri ruhanilerin yanıltıcı görünümlerinden ibarettirler. Ancak, do ğa yasalarından ba ğımsız olarak, dairesel, sinüzoidat ve bilinçli hareket ederek ani den görünüp kaybolan sıra dı şı ı şıklarla kar şıla şabiliriz. Onlar, enerjilerini azalttıklarında, ı şık ve benzeri formlarda cisimle şebilecek kimlikte yaratılan meleklerdir. Yer yüzünde ola ğanüstü bir do ğum veya sıra dı şı bir ölüm gerçekle şece ğinde, dünya hayatında iklimsel ve her türlü köklü de ği şikliklerin arefesinde, ola ğanüstü olayların icrasını izlemekle görevlendirilen melekler her zaman ufkumuzda bulunurlar. Ruhsallıkları yüksek insanlar, Melekleri ço ğu zaman görebilirler. Ancak, maddi gözler onları ancak enerjilerini cisim düzeyine ind irgendiklerinde algılayabilirler. Bu meleklerin göründükleri mekanl arla, izledikleri olayların mekanları ilgisizdir.120 120 Zira ruhsal soyutluktaki varlıklar, dünyanın he r yerinde aynı anda bulunabilirler; Amerika'da görünürken Avrupa'da gör ev yapıyor olabilirler. : Bununla birlikte onların göründükleri zamanların ya kınlarında mutlaka önemli olaylar cereyan etmektedir. : Arkada şlara, "Dikkat edin ve zamanı izleyin" dedim. Bir ka ç gün sonra, en az 40 ki şinin öldü ğü Afyon depreminin haberleriyle 121 irkildik. : 121 Cumhuriyet Gazetesi, 4.02.2002 : Geçmi şimizi de ği ştirmedi ğimiz sürece, gelece ğimizden kaçamayız: "Allah kader ve kazasını gerçekle ştirmek istedi ğinde, onlar hakkında kader ve kazası yerini buluncaya kadar, akıl sahiplerinin akııların ı alır. Hükmü gerçekle şince geri iade eder. Onlar da pi şmanlık duyarlar.122" Olay budur. : 122 Hz. Muhammed (asrn), Cami'us-Sa ğir 1:267 Hadis No:406 : 'Yaratıcımız, üstlenecekleri görevler hakkında mele klere gelece ğin planlarını göster-mektedir. d) Yaratı ş Planı

Page 110: ruhsal zeka

Kader literatüründe, "Yapma-Bozma Levhası"nı şeklinde bir terim vardır. Bu ilahi bilgi alanında, vücuda gelmeye hazırlanan her şey kayıtlıdır. "Yaratı ş planı" diyece ğimiz bu alanı, bir gökdelenin in şa edilmeden önce mimari planlarının çizilmesine benzetebiliriz. Buradaki nispeten somutla şmış bilgiler, Kudretli Yaratıcımızın "de ği şmez-ezell kader bilgisini" kapsamaz; "bilgilendirme" amacını ta şırlar. Mutlak gelecekleri sadece O bilir. Melekler, cinler ve insanlar, sadec e Onun bildirdi ği kadarını öğrenebilirler. : 123 Terimin orijinal adı "levh-i mahv-ı ispat" şeklinde geçmektedir. : Evrenin Sahibi, evrendeki olaylarda melekleri göre vlendirdi ği için, üstlenecekleri görevler hakkında meleklere gelece ğin planlarını göstermektedir. Melekler bir "muhasebe defteri" gibi olan bu bilgi alanında, geçmi şle gelece ğin dengesinin kaydedilmesinde görev yaparlar. Herkesin her şeyi kaydedilir. Sesler, görüntüler, duyular, niyetler, içimizden geçen veya dı şa vurdu ğumuz her şeyi kuşatan ' rr yönden bir kayıttan söz ediyoruz. Her günün mesai bitiminde, muhasebe yeniden dengele nir: Defterdeki geçmi ş deği ştikçe gelecek de "ruhsal yasalara-ilahi emirlere gö re" de ği ştirilir. Buradaki bilgileri okuyan melekler, gelecekte neler olaca ğını görebilmekte, buna göre ilahi emirle-re yönelmektedirler. Kader, geçmi şle sonsuz gelecek arasındaki mutlak dengenin ifades idir. Bir felakete hazırlandı ğımızın hissi içerisinde tatile çıktım. 16 A ğustos günü çocukları Gümü şhane'nin Torul ilçesinde bırakarak Köyümüze ve orad an, Hayri Bey, Kahraman Bey ve Mustafa Bey-le birlikte Hıdırnebi y aylasına çıktım. O gece uyudu ğum ev, rü-yamda tırmandı ğım yerin hemen a şağısındaki Bayram amcamın eviydi. Amcamın sabah erkenden verdi ği haberle irkildim: "Kalkın, Türkiye yıkıldı" demi şti. 17 A ğustos 1999 tarihinde ya şanan dep-rem 30 binden fazla insanımızı dünyadan almı ştı. Kaderin sırrını anlasaydık bu felaketi ya şamayabilirdik. Yaratı ş planının kayıtlı oldu ğu "Yapma-Bozma Levhası" nasıl de ği şir? Şimdi anlayaca ğız: Bizim derin bilincimiz de bu alana yükselebilir ve oradan, yakla şmakta olan gelecek hakkında sezgi veya rüya gibi yollarla bilg i edinebiliriz: 1999 yılı yazında, bir rüyada, Ankara'nın semasında n Anadolu'yu seyrediyordum. Batı'ya baktım. Marmara De-nizinin dalgaları bulutl ara yükselmi ş; do ğuya do ğru şehirleri yerle bir ederek ilerliyordu. Deh şetli bir korku ya şadım. Kurtulmak umuduyla, Akçaabat'taki köyümüzün yakınl arındaki Hıdırnebi dağına tırmandı ğımı gördüm. Çocuklarımı ve ailemi hatırladım: Onlar ı yüksek dağların ardındaki Gü-mü şhane tarafına bırakmı ştım ve güvenlikte olmalıydılar. Bir yandan Karadeniz'e bakarak denizi gözlemliyor, di ğer yandan da önümdeki yolu hesaplıyordum. Bir an, da ğın zirvesinden denizin ta şmaya ba şladı ğını, Hıdırnebi'nin kökünden çatırdadı ğını, aya ğımın altındaki toprakla birlikte kayarak ölüp gitmeye hazırlandı ğımı fark ettim. Tırmanmayı bırakarak topra ğa kapandım: "Allah'ım senin gü-cünden ve evreninden kaçabilece ğimi nasıl da sanmı şım." diye-rek ölümü bekledim. Korkuyla uyandı ğımda, gördü ğümün bir rü-ya olu şuna yarım saat şükrettim. e) Yaratı ş Muhasebesi Kader, geçmi şle sonsuz gelecek arasındaki mutlak dengenin ifades idir. Sonsuz gelecekten kastımız, bundan sonraki dünya yılları v e ahiret hayatıdır. Herkes temiz do ğar; do ğasını kirletmeden ölenler için sonsuza dek sü-recek bir temiz hayat vardır. " ŞU AN" çizgisinden tüm öncesi geçmi ş ve tüm sonrası gele-cektir. Bütün " ŞU An"larda, herkesin tüm geçmi şi ve tüm gelece ği bellidir. Hafızası güçlü olanlar geçmi şlerini hatırlarlar ve ruhsallıkları güçlenenler, ge leceklerini rüyalarında görebilirler. Ancak dikkat edelim: Geçmi ş de ği ştikçe gelecek de ği şmek zorundadır. Çünkü denge ola ğanüstüdür: Gelece ği de ği ştirme-nin tek yolu, şu anı ve geçmi şi deği ştirmektir. " ŞU AN," sürekli geçmi şe akan bir nehirdir. Şu andaki tüm eylemlerimiz "kader terazimizin" geçmi ş kefesine dolu şur. iyilik yapıp geçmi şe terk edenin gelecek kefesi, bir iyilikle dengele-nir. Yeryüzü ibretli dersler veren hayatlarla doldurulmu ştur.

Page 111: ruhsal zeka

Bir zalim af dilemi ş, iyiliklere adanmı ş ve affedilmi şse, geçmi şi temizlendi ğinden, gelece ği de ği şecektir. Bir Peygamber, "Yapma-Bozma Levhasına" baktı ğında, yolda kar şlla ştı ğı adamın gün batmadan ölece ğini görmü ştür. Ak şam olunca adam sırtında odun yüküyle dönmü ştür. Bu duruma şaşı-ran Peygamber, adama, "o gün ne yaptı ğını" sorar. Adam, kar- şıla ştı ğı fakire sadaka verdi ğini, sonra da odunları sırtına yükle-nip geri döndü ğünü anlatır. Yoluna devam eden adamın ardından bakan Peygamber, odun yükünde gizlenen öldürücü yılanı fark eder. Yılan adamın sırtından s essizce kayıp gitmi ştir. Adamın yaptı ğı iyilik, ölümü için gönderilen yılandan kurtulması nın sebebi olmu ştur. Bir insan, ömür sermayesini tüketmi ştir. Tam uçurumun kenarında bir iyilik yapmı ş; onu ahirete götürmeye gelen melek, emri icra edem eden geri ça ğrılmı ştır. 124 124 Đslam, kaderi emrin yaratılmasına "kaza", de ği ştirilmesine "ata" adını vermi ş-tir. Gelecekten do ğru haberler alabiliriz; ancak gerçekle şmeyebilirler. Bazen çok harika bir sonucu hak edersiniz, tam ba şınıza gelecekken büyük bir hata yaparsınız ve "muhasebe defteriniz-gelece ğiniz" oracıkta de ği şir. Yeryüzü ibretli dersler veren hayatlarla doldurulm uştur: Zengin olurlar ve sonra da fakir bırakılırlar. Zekalarıyla hava atıyo rlardı; şimdi beyinleri dumura u ğramı ştır. Yetim diye a şağılanıyordu; şimdi ona gıpta ediyorlar. Aşağıdaki tablo bu denge hakkında size önemli bir izlen im kazandıracaktır: Ruhsal DÜNYEV Đ GEÇMĐŞ-GELECEK DENGESĐ 125 Yasalar Sebep-Sonuç Eski Gelecek Yeni De ği şen Söylemler Eylemler Gelecek Bir yıldır Yarınki Gıybetin Gıybetini ısrarlı gıybetin gıybet toplantıda kötülü ğünü yapmaya kar şılı ğı yapıyor, a şağılanacak ö ğrendi ve hazırlananlar, aşağılanmaktır. insanları ve kimsesiz onunla sava ş- toplantıyı küçümsüyor. kalacak. maya adandı kaçıracaklar. Đki senedir, Yarın kaza Bugün bir Otobüse Đsrafın kar şılı ğı, yapması fakirle binerken cep kaza kazancını kararla ştırılan kar şıla ştırıldı; telefonu gereksiz yere pi şman oldu ve dü şürülecek; geçirmesidir. harcıyor. otobüse ona yardım otobüsü bindirilecek. etti. kaçıracak. Şükrün ve iyili ğin Sürekli Yakında bir ahmaklık Patronun kalbi taktirin kar şılı ğı şükrediyor ve patron ona oldu ğunu; artık de ği ştirilecek, daha iyinin iyilik taktir ediyor. yardım edecek. yapmayaca ğını vazgeçirilecek. verilmesidir. dü şündü. 125 Bu tablonun devamında, "Cennete-Cehenneme" uzan an "Uhrevi Gelecek Dengesi" yer alıyor. Salt dini içerikle açıklanabil ecek bu boyutu burada göz ardı ediyoruz. Dolaysıyla annesi tarafından terk ed ildi ği parkta donarak ölen çaresiz çocu ğu ku şatacak adaleti bu tabloda bulamazsınız. 3. SOMUT DENEYĐMLER Aşağıdaki örnekler, ya şadı ğınız olayların ardında gizlenen ne-denleri keşfetmenize yarayacaktır: a) Bilet 1988 yılında Almanya'dan ziyaretime gelen dostum Os man Üçüncü'yü Belediye otobüsüyle u ğurlarken, onun adına, indirim-li ö ğrenci bileti kullandım. Ak şam evime dönerken şoför, ö ğren-ci pasomu sordu. Pasoyu asla üzerimden ayırmazd ım ve üstelik o güne kadar bana hiç paso sorulmamı ştı. "Ö ğrenciyim" dedim; tüm belgelerimi taradım; ama bir t ürlü pasomu gösteremiyordum. Şoför beni yalancılıkla suçladı, tartı ştık. Yolcular ba ğırdı:

Page 112: ruhsal zeka

"Uzatma delikanlı, at şuraya bir ö ğrenci bileti daha ve otur yerine." Utancım beni bitirmi şti; ikinci bileti attım, son durakta şoförle kozlarımızı payla şmaya sözle ştik. Oturdum, dü şündüm: Bu utanç bana niçin ya şatıldı? Sabahleyin Osman Üçüncü adına yaptı ğım yanlı şı hatırladım. Kaderin üzerimdeki gizli elini görünce, tövbe ettim ve otob üsten gizlice indim. Suçluysam, çare nefsimi savunarak daha büyük uyarıl ara kapı açmak de ğil, hatayı derhal düzel-terek onursuzluktan kurtulmak olmalıyd ı. Arkada şım için ondan habersiz ö ğrenci bileti kullanırken, amacım daha az para harcamaktı. Yanlı ş yolla tasarruf etmeye çalı ştı ğım para zorla elimden alındı. O gün hangi yanlı şı yapaca ğımı önceden bilen Kaderin Sahibi, oracıkta cezalandırıımam için pasomu çalı şma masama bir gece önceden bıraktırmı ş; sonra da sürücüye, bana pasomu sorması gerekti ğini hatırlatmı ştı. b) Kaza Değerli Evren Teke, emanet arabayla garajdan çıkıyorke n, yanındaki arabayı çizdi. çevreye baktı, endi şelendi; kimseyi gör-meyince, hemen oradan uzakla şmak istedi. Araçtan inip verdi ği zararı kontrol etmesi ve arabanın sahibini bulup en azından he-lalle şmesi gerekirdi. Kaçmak niyetiyle geriye çıktı ğı anda, arkadan bir kamyon arabasına şiddetle çarptı. Kamyonun altında ezilmekten kıl payı kurtul muştu.126 Birisine hak etmedi ği zararı verirsek, o bize mutlaka ödetilecektir. c) Rü şvet 1988 yılında, bir yakınım 'böbrek ta şlarını kırdırmak için Ankara Dı şkapı SSK hastanesine sevk almı ştı. . Çevreden, bazı çalı şanların rü şvet kar şılı ğında i şleri hızlandırdıklarını duyunca gözlemledim: Bir hizmetlinin eline para tut uşturuldu ğunu gördüm. Rüşvetin suç oldu ğunu bildi ğim halde, vicdanımı hapset-tim, yüzüm kızardı, o hizmetliyle çelik dolabın arkasında yüzle ştim: " Şu bizim i şi de hızlandırır mısın?" diyerek, evrakımı-zı ve 20 bin lirayı eline tutu şturdum. Bir saat sonra adam beni buldu: "Kar şıdaki bakkaldan iki bin getir" dedi. "Anlamadım, iki bin lira mı?" diye sordum. "Sigara, sigara!". "Yaa!" Bakkala koştum, adama sigarasını yeti ştirdim ve saatlerce bekledim. Adam her dı şarı çıktı ğında, ona ula şıp bi-zim evrakı sormaya çalı şıyordum; ama, kayboluyordu. Mesai bitti ğinde herkesin i şi bitmi ş, ben ve hastam orada yal-nız kalmı ştık. Öfkeden kendimi kaybettim ve yasak büroya daldım. Ç öpleri süpüren temizlikçilere, "Nerede benim evrakım?" : diye ba ğırdım. "Ne evrakı, memurlar çıktı, evrak kalmadı" dediler. Çöplere saldırdım; kağıtların arasında evrakımı arıyordum. Çaresizce durd um, kusurumu ve zavallılı ğımı gördüm. Sakinle ştim, manevi tokat yedi ğimi fark ettim ve bir daha bu hatayı yapmamak için söz verdim. Dalgın şekilde masalardan birinin üstündeki sümeni öteye it -tim, altında bir evrakın ucu gözüküyordu ve benim evrakımdı. Ko ştum, çıkmakta olan bir görevliyi kolundan tutup geri çevir-dim ve binler rica ile ev rakımı tasdik ettirdim. . 11- NASIL ĐLAHĐ ĐRADE GÜCÜ? Đyi olmayı hak eden insanın içindeki kötülük e ğiliminin açı ğa Çıkması, gerekirse zorla engellenir. ilahi iradeye nasıl dayanacaksınız? ilahi iradenin kaderi nasıl belirledi ğini ve nasıl yarattı ğını ana hatlarıyla gördük. Bu bilgiye dayanarak, "ilahi iradenin deste ği-ne" sı ğmmayı nasıl başaraca ğız? Ruhsal Zeka, Yaratıcı Kudretin özel korumasına daya nma ve yönlendirmesini algılama becerisi sa ğlar.127 127 Goleman'ın Duygusal Zeka'sı, di ğer insanların amaç ve niyetlerini, duygu içeriklerini hissederek algılamaya yönelik çözümler içerir. Oysa biz Ruhsal Zeka ile Yaratıcımızın bize özel mesajlarını algılayabil ir bir bilinç geli ştirmenin yolunu tartı şıyoruz. ' Bize ya şattı ğı olaylarda Yaratıcımız bizden ne yapmamızı istiyor ? Bizi nereye yönlendirmeyi amaçlıyor? Hayatımıza yaptı ğı özel müdahalelerin anlamını kavrayabiliyor muyuz? Gelece ğimizi de ği ştirmesi için ne yapmalıyız?

Page 113: ruhsal zeka

Bu soruları cevaplayabilirsek, akıntıya kar şı kürek çekmeye-ce ğiz. Cevaplayamazsak emeklerimizin ço ğu bo şa gidecektir. Bize yönelen sorun, bizi yükseltmek isteyen neden o labilir. 1. ANLAM ANAL ĐZLERĐ Evrenin Sahibi'nin bizden ne istedi ğini anlam analizleriyle çö-zümleyebiliriz. Şans neden yüzünüze gülüyor veya neden hep kaybediyo rsunuz? Başımıza gelenler ya bizi korumayı ya da yükseltmeyi a maçlamakta; ya şadıklarımız bazen uyarı, bazen de ceza amacını ta şımaktadır. Onları analiz edebilmeliyiz. Ruhsal zekası yüksek, yakı şıklı bir genç tanırım. Kar şı cinse e ğilimi kendisini evlilik dı şı ili şkilere zorluyor; fizi ği bu tuza ğa dü şüşünü kolayla ştırıyordu. Zayıf yönünü fark eden genç, irade-sini kaybetme ko rkusu içerisinde dua ediyordu. Bir sabah cildinin esteti ğinin sivilcelere kurban gitti ğini gör-dü. Be ş yıl mücadele etti ği bir hastalık, cildini ve psikolojisini mahvetmi şti. Artık eskisi gibi çekici de ğildi; güzel bayanlar kendisinden ho şlanmaz olmu şlardı. Kendisi de durumu kabullenmi ş; böyle şeyleri dü şünmekten kurtulmu ştu. Şöyle anlatıyor: "Kaderin sırrını ve ilahi hikmeti ö ğrendim. Tehlikeli bir zaafıma kar şı bu şekilde korundu ğumu fark et-tim. Hastalı ğımla u ğra şmayı terk ettim; asıl dü şmanım olan zaafımla mücadeleye giri ştim. ilginç şekilde kısa sürede hastalı ğımdan kurtuldum. " Pahalı ayakkabısıyla kom şusunu kıskandırmaya çalı- şan kadının ayak bile ği, bastı ğı çukurda kırıldı. Babasının otosuyla caka satmak i çin Ba ğdat caddesinde hız yapan genç kaza yaptı. Herkes, niyetinin kar şılı ğını ya şaya-caktır. a) Koruyucular Bazı amaçlarımıza ula şamamamız korunmamızdan kaynakla-nabilir. Ba şarsaydık çok aleyhimize olacaktı: Satın aldı ğımız ev ba şımıza yıkılacaktı, seçilseydik milletimize ihanet edecektik. Eseflendi ğimiz kimi engeller bizi ku şatan koruyucu melekler-den ibarettir. Musa Peygamber (as) Tur da ğına ibadete giderken, vücudunu kumlarla gizleyen bir adamla kar şıla şır. Fakir adam, Musa(as)'dan Allah'ın kendisine elbise vermesi için dua etmesini ister. Peygamber(a s) geri döndü ğünde aldı ğı ilahi cevabı aktarır: "Haline şükret. " Adam, iyilik isteyen bir ki şidir; ama aynı anda bozgunculu ğa e ğilimli bir ki şilik geli ştirmi ştir. Kendini tanıyıp bozgunculu ğuyla sava şsaydı, toplum içine çıkacak elbise alabilirdi. Kaderinin onu elbisesiz bırakarak bozgunculuktan alıkoydu ğunun farkında de ğil... Cevaba öfkelenen adam, "Allah bana elbise vermi ş mi de şükredeyim!" der. Oracıkta şiddetli bir fırtına kopar; kumlar savrulur ve uzak tepelerdeki kayaların ardına kaçmak zorunda kalır. Bazıları kaderin amacını anlayamıyorlar; meydan oku maya kalkıyorlar. intikam almak u ğrunda öldürüp intihar ediyorlar. Onlar ruhlarını so nsuza kadar kahretmeyi seçtiler. Onların ruh-sal zekaları sıfır dır. b) Yükselticiler Ruhsal Zeka hangi sorunun yükselmemiz için gönderil di ğini ke şfetmemizi sa ğlar; böylece üzerinden geçerek yükseliriz. "Ba şarı" zihninizde neleri ça ğrı ştırır: insanlı ğı de ği ştirenler... Her zaman hatırlananlar... Ortalamanın üzerinde bir gel ecek yaşamak istiyorsanız, yolculu ğunuz da ortalamanın üzerinde olmalıdır. Tarihteki izler, sava şılan problemlerin büyüklü ğüyle orantılıdır. Kaderinizin Sahibi yer yüzünde unutulmaz izler bıra kmanız için sizi destekleyebilir: Yetim kalabilirsiniz, e şinizi, çocu ğunuzu kaybedebilirsiniz. Depresyona kapılabilir, yıllarınızı hastalıklarla y oğurabilirsiniz. Terk edilebilir, esir dü şebilir, aç kalabilirsiniz. Kural şudur: "Ho şlanmadı ğınız bir şey sizin iyili ğinize ola-bilir veya hoşlandı ğınız şey sizin kötülü ğünüze olabilir. Bunu bilmezsiniz; ama, Allah bilir.,,128 128 Kur'an' 2.216 Musa Peygamber(as) ile Hızır(as) arasında geçen yol culu ğu hatırlayalım: Hızır (as), denizde çalı şan birkaç yoksula ait bir gemiyi görünür bir gerek çe olmaksızın delmi şti. Musa Peygamber(as) buna "Gemiyi içindekileri bo ğmak için mi

Page 114: ruhsal zeka

deldin? Do ğrusu şaşılacak bir şey yaptın." diye itiraz etmi şti. Oysa o geminin pe şinde, her sa ğlam gemiye zorla el koyan bir hükümder vardı. Birazdan gemileriyle yeti şen askerler Hızır'ın (as) zarar verdi ği gemiye el koymaktan hasarlı oldu ğu gerekçesiyle vazgeçtiler.129 129 Kur'an; 18; 66-82 iyi sonuçlar bazen kötü olayların ardına gizlenir. insan bazen bile bile yanlı şta ısrar eder. Aklı bilir; kalbi an-lar; ama hayatını kahreden kötü alı şkanlıklarından kurtulamaz. O zaman ensesinde hissedece ği bir tokat, ci ğerlerinde ke şfedile-cek bir hastalık, onun kurtarıcı mele ği haline gelecektir. Engel yoksa, engel a şılmaz. Kartal serçeyi tehdit etmeseydi, serçe harik a bir akrobat olamayacaktı. Hızlanmak zorunda kal-masaydı k otomobiller üretilmeyecekti. ihtilaller aklımızı, ahlakımızı ve ekonomimizi bu k adar tahrip etmeseydi,130 varlıklarını ihtilallere borçlu olan cinayet çetele -rinden bu kadar nefret etmezdik ve hürriyeti bu kadar arzula-mazdık. 130 Kurtulu ş sanılarak alkı şlanan silahlı ihtilaller, toplumsal ahlakı, barı şı ve refahı baltalamı ştır. Đhtilalciler, gizli kolları aracılı ğıyla önce terörü, ayrımcılı ğı, karı şıklı ğı kı şkırtırlar; sonra da "ey millet, i şte sizi kurtarmaya geldik" derler. Yolumuza bir da ğ çıktı: Kimimiz da ğın tabanında çöktü; kimi-miz zirvelerine tırmandı. Aynı merdiven herkesin önündedir: is-teye n çöker, isteyen çıkar. Ruhsal zekanız size yükselticiyle kar- şıla ştı ğınızı söylerse sevinmelisiniz: Yeni bir zafer çok yakınınızda... Co şun ve sorunların üzerinden ko şun. sorunun yükselmem için gönderildi ği ke şfetmemi sa ğlar. Bu seçimi hep kaybediyorum: Kazansaydım, neyi kötüy e kullanabilirdim? Fakirlikten çıkamıyorum: Çıkabilseydim, neleri yanl ı ş yapabilirdim? Sürekli hastayım: iyile şseydim neleri ihmal ederdim? Ke şfedin ve asıl onunla sava şın. Gelece ğinizi de ği ştirecek ruhsal zeka budur. iyi olmayı hak eden insanın içindeki kötülük e ğiliminin açı ğa çıkması, gerekirse zorla engellenir. Kaderin bile ğini bü-kemeyiz. Anlamak yerine isyan edenler kendi ba şlarını kırarlar. c) Uyarıcılar Yaşayaca ğımız bazı sorunlar Yaratıcımızın uyarıcılarıdır; bizi korumak istemesi nedeniyle vurdu ğu " şefkat tokatla-rıdır. " Hedefe me şru olmayan bir yolla kestirmeden var-maya çalı şanlar... temel hedeflerini unutanlar " şefkat tokadı" yiyebilirler. " Şefkat tokadı" yerseniz, amacınızdan mahrum kalır-sı nız, ama telafi etme fırsatına da sahipsiniz: Adam tatil yolculu ğunda, do ğduğu şehirden geçerken, zaman kaybet-memek için annesini ziyaret etmeyi ihm al ediyor; şehrin çı-kı şında aracının lastikleri patlıyor. Hatasını anlıyor ve g eri dö-nüp annesini ziyaret ediyor. Okul arkada şı bilmedi ği konuda yardım ister; a şırı i şleri oldu- ğunu uydurarak kabul etmez; oysa uzanıp TV izleyecektir. Gece su k esilir ve evi sular basar. Üşendi ği için yardım etmemenin bedeli, uydurdu ğu gerekçeye uygun bir problem olmu ştur. Kurtulmanın yolu, uyarıcıyı anlamak ve "ilahi irade nin red-detti ği hatayı" düzeltmektir. Ruhsal zekamız " şefkat tokadını" çözümlememize yetmezse, tokat şiddetlenerek felakete dönü- şecektir: Adamın arabasına çarpıp kayboldular. Sonra evine hı rsız gir-di. Sonra da dükkanı yandı. Ardından bo şandı ve sonra da intihar etti. nin karde şi olayı ö ğrenince, askerden kaçarak gelmi ş. Birlikte ilçenin futbol sahasına gitmi şler, iki şi şe rakı içmi şler, sonra da arkada şımızı vah şi şekilde katletmi ş. Boş şi şeler ve akan kanlar hala gözlerimin önünde. Kaderin Sahibi böyle bir cinayete kurban gitmesine neden izin verdi? Bir çocuk sahibi olmak için hastane kapılarında on yıl müca-dele ettiler. Nihayet sa ğlam bir bebekleri do ğdu. Anne, baba ve akrabalar Evrenin Sahibi'nin bağı şladı ğı bu güzelli ğe şükretmeliydiler. Ne yazık ki do ğum müjdesini sarho ş

Page 115: ruhsal zeka

oluncaya kadar içerek kutladılar. Hastaneden şarkılar söyleyerek evlerine giderken, o gün bir trafik kazası bebeklerini eller inden aldı. Yaratıcı Kudret müddet verir; insanları e ğitir ve so-rumluluk yükler. Sorumsuzluk sonsuza dek süremez. Gö-revlerini ihmal edenler, ilahi emanetleri iade etmek zo-rundadırlar. Radikal gazetesinde bir yüzba şının 1999 yılında ya şadı ğı dra-mı okudum. Ailesini şiddetle rencide edecek bir yanlı şa giri şti. Ukraynalı bir revü kadınıyla birlikte oldu ve onun u ğrunda ailesi-ni terk etmeye hazırlandı: Önce askeri lojmandan atıldı. Vazgeçmedi, ardından ordudan atıldı. Yine vazgeçmedi, ba şka musibetler takip etti. Ukrayna'ya gidip o kadınl a evlendi. iki ay sonra birlikte Türkiye'ye dönerken, son darbeye takıldı: Trafik kazası geçirdiler ve ikisi de ölümün so ğuk yüzüyle yüzle şti.131 Do ğru hedefe yanlı ş yöntemlerle gidemezsiniz. Ruhsal zekanızla bakarsanız, tüm tarihin ardında, Kaderin Sahibinden gelen uyarıcılar okuyacaksınız.

2. KARŞILIKLILIK Yaşadıklarımızı ikiye ayırabiliriz: Bizim yaptıklarımı z ve bize yaptıkları... Bize gelecekte yapılacakların ço ğu, bizim geçmi şimizde ba şkalarına yaptıklarımızın kar şılıkları olacak. Adaletin hükmetti ği evrende, görece ğimiz iyilikleri artırmanın yollarından biri, yapaca ğımız iyilikleri arttırmaktır. Akıl kalbinizde gizlenen iyili ğinizin yıllar sonra size eylemler biçiminde dönece ğini algılamaz; ama ruhsal zeka bunu algılar. a) Ki şisel iyilik Yanlı şlarımız ve do ğrularımız "muhasebe defterinde" kayıtlı-dır: Yanlı şlar ruhumuzu a şağıdaki karanlıklara, do ğrularsa yuka-rıdaki aydınlıklara çekmektedirler. b) Evrensel iyilik Tüm çiçekleri sevmek, bir tek çiçe ği sevmekten daha zor de- ğildir; hatta coşturdu ğu için daha kolaydır. Niyetinizi evrensel-le ştirerek, eylemlerinizin sonuçlarını evrenselle ştirebilirsiniz. 132 Đşte masum örnekler: "Böyle gülünç kitapları mı okuyo rsun? Kendini dahi sanıyor? U ğra şacak ba şka i ş bulamadın mı?" : Đyili ğinizin büyük olmasını istiyorsanız, tüm insanlar iç in gıyaplarında iyilik dileyin. Aynısı size yapılacak; gıyabınızda sizi sevecekler ve sizin için iyilik dileyeceklerdir. Ha şir meydanında, insanlar çaresizliklerin içerisinde bir kurtarıcı ararken, Yaratıcımızın mesajı duyulur: "Sırf benim rızam : i çin birbirlerini sevenler neredeler? Gölgemden ba şka gölgenin bulunmadı ğı bu günde, onları gölgelendirece ğim" Kötü insandan nefret etmek ki şisel, kötülükten nefret etmek evrenseldir. Hedefine insanları koydu ğunuz nefretin ilk sava ştı ğı dü şman, kendi kalbiniz olacaktır. Kötülerden de ğil, kötülüklerden nefret etmelisiniz. Kötülükleri kötülerden ayırın; o zaman nefretiniz acımaya dönü şecektir. Nefrete ve lanete uğrayan Kutular, sadece zulmün bilinçli ba şkanları olmalıdır; bilinçsiz taklitcileri de ğil. d) Cezalar Değerini bilmedi ğimiz veya kötüye kullandı ğımız her şeyden mahrum kalabiliriz. Telafisi imkansız bireysel zararların bir kıs-mı bi ze özel ilahi cezalardır. Şu örne ğe bakın: Lise birinci sınıf ta okuyoruz. Üçüncü sın ıf-tan bir arkada şımız bayanlara sarkıntılık yapmasıyla tanınıyor. Bi r gün okulun bahçesinde bayan ö ğrencilerin çı ğlıklarını duy-dum. "Ne oldu" diye ko şturduk. Arkada şımız bir bayan ö ğrenciye sarkıntılık yapmı ş; ö ğrenci-

Page 116: ruhsal zeka

131 Yüzba şının ailesi böyle bir zulmü hak etseydi; cezası ebe di hayata ertelenebilirdi. Zalimlere zulmün kar şılı ğı ertelenebilir; ama mazlumlara zulmeden-lerin cezalandırılmaları yakındır. Yaratıcı Kudret Müddet verir; insanları e ğitir ve sorumluluk yükler. Bir genç, ba şarı yolunda ilerlerken, heyecanını baltalayan bir s öz söyleriz, umursamayarak umutlarını söndürürüz. Sonr a biz yükselmeye kalkarız ve Kaderin Sahibi bize engelimizi gönderir. i şte kar şılı ğımız: Đlkokula yeni ba şlamı ştım: Bir bahar mevsimi a ğaçların arasında dola şırken bir kuş yuvası gördüm. A ğaca çıktım; anne ku ş uzakla ştı. Yuvadaki iki yumurtayla oynadım; sonra dü şüp kırıldılar. tepemde ve civarımda çı ğlıklar atan ku şun ısrarlı sesinden ürktüm, a ğaçtan inip uzakla ştım. : Ertesi gün aynı yerden geçiyorken, bir ku şun ısrarlı çı ğlıklarını dinledim. Ku ş yuvanın etrafında daldan dala atlıyor, aralıksız öt üyordu. Uzakla ştım, ama vicdanım sızlamaya ba şlamı ştı. Sonraki ve sonraki günler o çı ğlık hep oradaydı; kaçamıyordum, çünkü o a ğaç evimizin yolunun üzerindeydi. Oturup ku şun saatlerce feryat edi şini dinlerken, sanki bir annenin hıçkırıklarını duy uyordum. Bir kadının sözleri kulaklarımda çınladı: ‘Yuva yık anın yuvası yıkılır." Bir ku şun yuvasını yıkmı ştım. A ğacın altında oturup çiçekleri ağlamaya ba şladım. Kusurumu nasıl düzeltebilirdim? Otların ve d alların arasında bir çift yumurta bulabilmek umuduyla her noktayı ta radım. Geride birkaç kabuk parçası kalmı ştı; bir çift hayatı geri getirmem de imkansızdı. Ku ştan özür de dileyemiyordum. Bu olay öylesine zihnime çakıldı ki, günlerce orada n üzüntüyle geçtim, bir daha bir ku şun yuvasına yakla şamadım. Yıllar sonra oradan geçerken o ku şun feryadını hatırladım. Bazı avcılar, bir tav şan vurduklarında, yuvada annelerinin dönü şünü bekleyen iki yavrunun çekti ği açlıkları umursa-mazlar. Acımasız insanlar ne yüz le umursanmayı bekliyorlar? Yaptıkları Ya şayacakları Muhtaçlara yardım etti Đhtiyaçları kar şılanacak Bildiklerini ö ğretti Ona yeni ilimler ö ğretilecek Sevdi, merhamet etti Sevilecek, merhamet edilecek Đyilik yapmak çok kolay ve basittir. Gelecekte harcayaca ğımız hayat, geçmi şte biriktirdi ğimiz hayattır. Gelece ğimizi geçmi şimizle üretiyoruz. Şu halde geçmi şimizi ne kadar ki şisel iyilikle doldurdu ğumuza bakalım. Şimdiden kimlere ne tür iyilikler yapabilece ğimizi dü şünelim: iyilik yapmak çok kolay ve basittir. Tebessüm etme k, bir iyi özelli ği taktir etmek, ihtiyacı olana bir bilgi vermek, bi rine yol göstermek. Sizi tanımayan birisine dua etmek... Yaptıkları Ya şayacakları Üzdü, alayetti Üzülüp alayedilecek Mazlumu yalnız bıraktı Mazlumken yalnız kalacak Đki yüzlü davrandı Ona iki yüzlü davranılacak 3. P ĐŞMANLIK Geçmi şimizde bıraktı ğımız her kötülük, kar şılı ğını ödeyece ğimiz bir borçtur. Temizlenmedi ği sürece gelece ğimizi tahrip edecektir. iyiliklerle dolu bir geçmi ş ise ilerleyi şimizi hızlandıracaktır. Geçmi şteki manevi borçların ve' kirlerin temizlenmesi içi n ruhsal ve eylemsel pi şmanlı ğa dayanaca ğız: Ruhsal pi şmanlık, bir hatayı yapmamı ş olmayı dilemek, bir daha o hatayı i şlememeye söz vermektir. Pi şmanlık ne kadar içtense, etkisi o kadar güçlü olacaktır. Yüzeysel pi şmanlı ğın üzerimizde hiçbir etkisi yokken, bizi

Page 117: ruhsal zeka

gözya şlarına bo ğacak pi şmanlı ğın, hayatımızı inanılmaz şekilde deği ştirebilece ğini görebiliriz. Eğer geçmi şinizde hatalar varsa, onları temizlemeksizin unutmaya çalı şmayın. Zira eninde sonunda kendilerini size hatırla tacaklardır. Eğer tövbe etmemi şseniz, üzerinizdeki yıkıcılıkları şiddetli olacak, hastalıklara ve musibetlere yol açacaklardır. Hatırlayabildikleriniz üzerinde dü şünün, onları yaptı ğınıza pi şmanlık duydu ğunuzu itiraf edin. Bundan sonra aynı davranı şları bir daha yapmayaca ğınıza dair kendinize içtenlikle söz verin. Ondan sonra da bırakın, unutulsun gitsinler. Kesin pi şmanlık düzeyine geldi ğinizde, hatanızı hem siz, hem de ona şahitlik edenler unutacaklardır. : 133 Hz. Muhammed (asrn), Müslim Birr:38, Tirmizi, Zühd,53 134 Geçti ğimiz yerlere izlerimizi bırakıyoruz. Olayların fizi ksel ve ruhsal kayıt-larının kendilerine şahit olan her yerde tutuldu ğunu görüyoruz. Gizli kusurlarımız için şahitlik gerekirse, ta şlar bile konu şabilecektir. 5 Hz. Muhammed (asm), Cami'us-Sa ğir 1:313 Hadis No:513 136 Hz. Muhammed (asm), Camu'us-Sa ğir 3:276 Hadis No:3387 a) Ruhsal islam Peygamberi(asm) bu süreci şöyle anlatır: "Kul tövbe etti ğinde, Allah onun günahlarını (bilgileri koruyan) hafaza meleklerine unutturur. Aynı şekilde onun organlarına unutturur. i şledi ği yerdeki izlerini 134 de yok eder. Ta ki Allah'ın huzuruna vardı ğında günah i şledi ğine dair aleyhinde şahitlik edecek bir şey bulunmasm." 35 \ Çok ilginçtir; insanın yedi ği her şey kanından anla şılır. Yıllar süren davranı şları geneti ğine kodlanır. Yani, hayatınız hücrelerinize kaydediliyor. Ama, bir alı şkanlı ğın terk etti ğinizde, zaman içinde onun izlerinin hücrelerinizden de silindi ğini biliyor muydunuz? "Günahından tövbe eden, günah i şlememi ş gibidir. Günah i şlemeye devam etti ği halde dil ucuyla Allah'tan af dileyen kimse de, Rab biyle alayeden kimse gibidir.136 Olabilir ki, insan bazı hatalarla iradesini iyice z ayıfla ştırmı ş, hıçkırıklar içerisinde bir daha aynı kusuru yapmamaya söz vermi ş oldu ğu halde, kendine engel olamadı ğı için aynı şeyi yap-mı ştır. Uyu şturucu veya alkolizm tuza ğına dü şen bir insanın hali-ni dü şünün. Kurtulmak için elinden geleni yapmakta; ama, gü-cü, kurtulmasına yetmemektedir. E ğer pi şmanlık kuralını ısrarla sürdürürse, sorunundan eninde sonunda kurtulacaktır. 4. Aktif Eylem Planı Kendinize her gün zaman ayırarak, "ilahi irade" açı sından konumunuzu değerlendirmelisiniz. A şağıdaki tabloyu kullanabilirsiniz: b) Eylemsel ĐLAHĐ ĐRADE AKTĐF EYLEM PLANI Kontrol edemeyece ğim zaaflarım var mı? Koruyucular Problemlerim beni hangi zaaflarımdan k oruyor? Yükselticiler Bu problem neyi daha iyi anlamama ned en Anlam oluyor? Hangi yeteneklerimi geli ştiriyor? Analizleri Gittikçe büyüyen bir sorunum var mı? Uyarıcılar Muhtemelen neden uyarılıyor olabilirim? Onarılmaz zarar veren bir olay ya şadım mı? Cezalar Hangimuhtemel nedenleri olabilir? i şisel Hangi iyiliklerle gelece ğimi zenginle ştirebili rim? - Đyilik Bugün yapabilece ğim iyilik nedir? Kar şılıklılık vrensel Hangi iyili ğe evrensel anlam katabilirim? şim- Iyilik di ve bundan sonra yapabilece ğim nedir? Ruhsal Geçmi ş hatalarımdan içtenlikle pi şmanlık duydum mu?

Page 118: ruhsal zeka

Pi şmanlık Eylemsel Hangi kötülü ğüme kar şı şimdi iyilik yapmam gerekiyor? Bir insanın pi şmanlı ğını ilan etmesinin en açık yolu, hatasının tam aksi ni yapmasıdır. insanlara kötülü ğü ö ğretmekten vazgeçen ki şi, gerçekten pi şmansa, bu defa iyili ği ö ğretmeye adana-caktır . Geçmi şinizde vicdanınızı sızlatan hatalar varsa, ruhsal p i şmanlıkla yetinmeyin. Eskiden bencilseniz, şimdi fedakar ve özverili olun. Eskiden acımasızsanız, şimdi her varlı ğa merhametle bakın. Eskiden a şağılıyorsanız, şimdi yüceltin. Pi şmanlı ğınızı eyleme dökemezseniz, kalıcı ve hızlı de ği şim üretemezsiniz. islam Peygamberi(asm) "Kötülü ğün pe şinden iyilik yap ki onu silsin 137" derken bu süreci kast ediyordu. 137 Hz. Muhammed (asrn), Tirmizi, Sirr: 55; Darimi, Rikak: 47 Pi şmanlı ğı eyleme dönü ştürmeyen, hızlı de ği şim üretemez. Kötü bir söz söylemi şseniz, hemen iyi bir söz söyleyin. Arka-da şınızı üzmü şseniz hemen gidip gönlünü alın. Bir emaneti kay-betmi şseniz hemen gidip daha iyisini alın ve takdim edin. Vic-danınızın itiraz etti ği davranı şları azalttıkça, kalbinizin co ştu-ruldu ğunu göreceksiniz. ÖzeTleyen Sözler 1. Anlamları Analiz Edin . Nesneler ezeli okyanustan vücuda akan, kalıpları , kıvrımları belirlenmi ş birer nehir gibidir; akarlar ve öteki evrene dolarl ar. . Yapabildiklerimiz, yapmaya kalkı ştı ğımızda, Yaratıcımızın yarattı ğıdır. . Evrenin Sahibi'nin kanunlarında zerre kadar rasg elelik, hikmetsizlik veya gereksizlik yoktur. . Do ğa yasalarına uymak, Sınırsız iradeye dayanmaktır. . irade alanı en dar insan, en bilgisiz insandır. Ezeli Kudret, tüm geçmi şleri gelece ğinden ve gelecekleri geçmi şin-den bilen ilmiyle, hayatımıza iki yönden de müdahale eder. . Meleklerin bildikleri, Yaratıcının onlara ö ğretti ğidir; yaptıkları, O'nun emretti ğidir. . Evrenin Sahibi'nin kudretini, alnımızı ok şayan rüzgar esintisinde, gözlerimizle saklambaç oynayan ı şık serpintisinde bulabiliriz. . Evren bir aynadır; ona bir yüzünden baktı ğınızda maddeleri, di ğer yüzünden baktı ğınızda ,melekleri göreceksiniz. Gelece ği de ği ştirmenin tek yolu, şu anı ve geçmi şi de ği ştirmektir. Eseflendi ğimiz kimi engeller bizi ku şatan koruyucu meleklerden ibarettir. . Yaratıcı Kudret müddet verir; insanları e ğitir ve sorumluluk yükler. . Niyetinizi evrenselle ştirerek, eylemlerinizin sonuçlarını evrenselle ştirebilirsiniz. . Vicdanınızın itiraz etti ği davranı şları azalttıkça, kalbinizin coşturuldu ğunu göreceksiniz. Sorunların ardındaki ruhsal anlamları ke şfedebilmelisiniz. Ba-zı engeller sizi tehlikeli zaaflarınızdan korumak için gönderilmekte dir. Zaaflarınızı yok etmedi ğiniz sürece o engelleri a şamayacaksınız. Bazı engellerse sizi yükseltmek için gönderildiler; onlarıfark etti ğinizde co şkuyla ve duraksamadan ilerlemelisiniz. Bazı engeller uyarıcıdırlar; onlar dan ders almazsanız sizi durdurunca-ya kadar şiddetlenirler. Son olarak da cezalandırılabilirsini z. Bu durumda hala ya şıyorsanız, yeniden ba şlamalısınız. 2. Kar şılıklılık Kuralına Dikkat Edin Evren sınırsız ilahi adalet üzerine kuruludur: ilah i adalet dün-yevi kar şılıklılık prensibiyle ba şlar ve ebedi hayata de ğin uzanır. Her iyili ğin ve her kötülü ğün kar şılı ğı eninde sonunda ya şanacaktır. iyiliklerinizi alabildi ğince arttırın; hatalarınızı azaltmak için mücadele verin. iyiliklerinizi tüm varlıklara yönlendirerek onlara evrensel bir boyut kazandırın. 3. Pi şmanlık Kuralını Uygulayın Pi şmanlık geçmi şteki hataların temizlenmesi ve geçmi şe olum-lu enerji gönderilmesi için kullanabilece ğimiz tek yoldur. Ruhsal pi şmanlı ğı uygulayarak

Page 119: ruhsal zeka

vicdanen geçmi şinizi temizleyin. Ayrıca eylemsel pi şmanlı ğa ba şvurarak, kötülüklerinizi iyiliklerle örtün. . SONUÇ . sonlanacak hayatında, misafir oldu ğunu idrak etmeli; sırtında sü-rükleyemeyece ği dünyayı, ta şımaya çalı şmamalıdır. Biz sonsuzluk yolcularıyız. Cousteau gibi okyanusla rın derinleri-ne, Armstrong gibi Ay'a, Colomb gibi Amerika'ya yolculuk yapmıyo- ruz. Biz yıllardır yol alan uzay meki ği Voyager'i de geçece ğiz. Ya-kında Güne ş sisteminin dı şına, yıldızların ötesine göçece ğiz. Evre-ne, ötesindeki ruhsal damından bakaca ğımız gün, kocaman dünyayı uzaklardaki bir ı şıltı gibi izleyece ğiz. Kimi insanlar, haya-tın sersemli ğinin saplantısında, sonsuzlu ğu hissedemeyecekler. Đnsan, yeryüzüne gönderilmi ş en aziz uzaylıdır. Đnsan Cennetten gelmi ş; buradaki yaşantısı sonucunda Cennete dönecek veya Cehenneme dü şecektir. Đnsan dünyevi bir elbise giyiyor; ama onun aslıdünyalı de ğildir. Anne rahmine gönderildi ğinde giydi ği vücut elbise-sini yakında çıkaracak, ruhsallı ğın sınırsızlı ğında bağımsız kalacak ve evrenin kö şeleri arasında hayal hızında gezinecektir. Uzaylı yaratıkların en özeli olan insan, aralarına kabul edildi ği dünyalılara, Yaratıcının enginli ğini gösterebilmeli; Yaratıcılarına ba ğlı hayvanlara ve bitkilere, isyankarlı ğın utancını ya şatmamalıdır . insan, misafir edildi ği dünyada, evrensel yolculu ğunu yara-tan Yaratıcı adına, unutulmaz izler ve ses ler bırakabilmelidir. Ruhsal Zeka ile, müthi ş bir bilgi alanına girdi ğinizi fark ediyorsu-nuz. Sıra dı şı olayların sırlarını ke şfedici bir bakı ş açısı kazandınız. Gördünüz ki, hayat basit nedenlerin birbirini sürük ledi ği sahipsiz bir akı ş değilmi ş. Kaderin Sahibi emretti ğinde, do ğa yasaları de ği- şebiliyormu ş. içtenlikle dilerseniz, do ğa yasaları emrinize girebilir; dualarınızla da ğları yerlerinden oynatabilirsiniz. isterseniz, hayatınızı yeniden şekillendirebilirsiniz. Bugünden ba şlayarak geçmi şinizi de ği ştirebilir ve böylece gelece ğinizde de ği- şim olu şturabilirsiniz. Yalnızca görünür sebeplere saplananlar, ruhsal tedb irler alma-dıklarında, zorunlu geleceklerinden kurtulamıyorlar. ilahi uyar ılarıçözümleyemeyenler ilahi cezalarta yüzle şiyorlar. Öğrendik ki, her sorun bir amaca hizmet ediyor. E ğer hastalı ğın gönderilme amacı, hastaya hayatın de ğerini ö ğretmekse, hasta ha-yatın de ğerini ö ğreninceye kadar hastalıkla bo ğuşmaya mahkum ediliyor. E ğer ısrarlı ba şarısızlı ğımızın nedeni şükürsüzlü ğümüz ise, şükrü ö ğreninceye kadar ba şarımız baltalanıyor. Hayatımız, göre-medi ğimiz, tutamadı ğımız, ama aklımızla ve vicdanımızla kavraya-bilece ğimiz müdahalelerin etkisi altında geçiyor. Yeryüzüne mükemmel bir hayat ya şamak için gönderildiniz; ya- şamayı co şkuyla sevmek ve güzellikleri payla şmak için geldiniz. Bu-raya, bunalmak, ezilmek, üzülmek için gelmediniz. Sonsuzluk yolcusu olan ins an, ister bir yıl, isterse bin yıl sürsün, bir kaç solukta Başarı yolculu ğu bitmez. En ba şarılı insan, geli şme yolunda sü-rekli ilerlemeyi başaran insandır. Ba şarının sabit bir standardı da yoktur. Ba şarı, insanın bir önceki güne göre, kendini sürekli a ş-masıdır. Kendisini ara vermeden a şmaya devam eden insandan da-ha ba şarılısı yoktur. Hayatı yönetirken, eski çalı şmalarınızın yanı sıra, artık ruhunuzu ve ruhsal alanla ilgili bilgileri kullanacaksınız. Hay atı ne kadar içeri-sinden tutarsanız, o kadar güçlü tutaca ğınızı ve kolay sürükleyece- ğinizi biliyorsunuz. Artık bunalımlara son verece ğiz. Đlerlerken önümüze çıkan da ğlar bedenimizi durdurabilirler; ama, ruhumuzu durduramazlar. En-ge llerin üzerine ruhumuzla yürümeyiba şarırsak, içlerinden sü-zülüp geçebiliriz. Israra dayanın. Evren ısrarcıdır ve ısrarcı birisin i yakaladı ğında hizmetine girecektir. Kanaate dayanın; evren hırslıları ezip parçalı-yor; istikrarlı şekilde ilerlemenin yolu, istikrarlı ilerleyenlerle ku-raca ğınız ruhsal dostluklardır. Israr, damlayı ta ştan güçlü yapmı ştır. Duygularınıza dayanın. Evren tam bir co şku okyanusudur; co şku biçimine girmi ş ruhsal enerji kitlesi, çevrenizden akıp ruhunuzu sa -racaktır. Emin olun, inanın; iman sayesinde, ruhunuzdan uzanan güçlü bir elin ya rdımını kullanacaksınız. Gerekçelerinizi olu şturun; gelece ğinizde olacakları, ne yaptı ğınız de ğil, niçin yaptı ğınız belir-leyecek.

Page 120: ruhsal zeka

Çevrenizde esen ruhsal enerji akımlarını okuyun, ye lkenlerinizi do ğru rüzgarlara açın. Đstedi ğiniz yönde yükseltildi ğinizi göreceksi-niz. Hayatı yöneten kanunları, Đlahi iradeyi ve gerekçeleri tanıyın. Böylece evreni yöneten Yaratıcıyı tanıyacaksınız; kimse onu en iyi tanıyan dan daha güçlü olamaz. Bu kitapta size yedi temel güç alanı sunulmu ştur. Bu güç alan-ları maddesel evrene de ğil, ruhsal evrene bakarlar. Bir insanın maddi vücud una göre, kalbi, aklı ve ruhu neyse; maddesel evre-ne güre, ruhsal e vrenin konumu odur. Bu kitapta evreni yeterince tanımaya çalı şmadık. Bu kitabı daha iyi anlamak için, kapsayıcı bir kader bilgisine, evrenin fizik dı şı bo. yutlarını ve para-psikolojik özelliklerini kapsayan bilgilere de ihti -yacımız var. Dileriz gelecekte, evrenin kapsamlı bir haritasıyla, as-lın da nasıl bir süreç içerisinde yaratıldı ğımızı ve ya şadı ğımızı anla-tan iki ayrı kitapla yeniden kar şınıza çıkalım. Ruhsal Zeka, evrenin esrarlı boyutlarına i lerlememizi sa ğlayacak bir dizi eserin ilk adımlarından biridir. Đnşallah di ğer adımları da birlikte ataca ğız. Bu kitabı gerçekten faydalı buldunuz mu? Burada tar tı şılan kav-ramların insanı nerelere ta şıyabilece ğinin farkında mısınız? O za-man, tespitlerinizi çevrenizdeki insanlarla payla şın. Ba şkalarına ö ğretti ğiniz kadar ö ğreneceksiniz. Đnsanlara anlatmaya fırsatınız yoksa okumalarını tav siye edin. Kaderin Sahibinin de ği şmeyen hükmü budur: Verirseniz alacaksı-nız. Size katlanarak geri dönecek olan, sadece yaptı ğınız iyilikler-dir. Ba şarılı olmak istiyor musunuz? Bu, Kaderin Sahibi tarafından sizi n için yapılabilir; ama, bunun için insanları ba şarıya te şvik et-meniz gerekir. Sınırsız Kudretten başarıyı istiyor musunuz? Verme-yen almayı hak edemez; sevmeyen sevilmeye layık değildir. Sevgiyi, "sevmeyi bilmeyene" vermek, bir cöm ertlik de ğildir; sevginin şerefine ihanettir. Bizi yükseltti ğiniz kadar yükseltileceksiniz. Đyiliklerinizin kar şılı ğında te şekkürü bile ihmal edebiliriz; çünkü biz bazen nankö r ola-biliyoruz. Ama, kalbinizle konu şan, öylesine sevgili bir Yaratıcıdır ki, kendi eser i olan "sizi" o kadar önemsiyor ki, biz nankörlük et-sek de, gere kti ğinde araya girecek, bir avuç iyili ğinize kar şılık iyi-likten bir da ğ verecektir. Đnsanlar çalı şmalarını gizleyerek ba şarılı olacaklarını sanıyorlar-sa yanılıyorlar. Bildiklerimi gizledi ğim süre boyunca, karanlıklara bo ğulan bir mağara gibiydim. Ne zaman payla şmaya ve yaymaya ba şlamı şsam, Kaderin Sahibinin ilk önce benim hayatımı de ği ştirdi- ğini gördüm. Siz, Sanatkarınızın "en güzel surette yarattı ğını" söyledi ği bir şahesersiniz. Peygamberler için açılan kapı, sizin için de açık t utu-luyor. Ruhunuzun derinlerindeki hazine kapısından içeri girin ve per de ardındaki Sanatkarınızla bulu şun. Bu bulu şmanız bizleri ı şı ğa bo ğacaktır. Çünkü Güne şle bulu şan her ayna ı şık saçar. Kalbinizden huzur alabilmek için sabırsızlıkla bekl eyenler biziz, çevrenizdeki insanlardır, a ğaçlardır, ta şlardır, ku şlardır. Đnsan Gü-ne ş de ğildir; ama, Güne ş gibi aydınlatabilecek enginlikte bir ayna olarak ya ratılmı ştır. insan, görü şüne göre, bir kaç kemik ve bir kaç damla kandır; oysa o gerçekte, tüm galaksileri yöneten Ya-ratıcının huzuruna çıkıp, onunla sohbet edebilecek kadar engin yaratılmı ş olan candır. ----- $DÜŞÜN VE BAŞAR Muhammed Bozdağ 272 sayfa Ki şisel dünyanızda büyük bir de ği- şim ya şamak ve müthi ş hedeflere uç-mak istiyorsanız, do ğru zamanda, do ğru kitapla tanı şıyorsunuz. Müthi ş olmak, sonsuzlu ğa açılmak sizin de hakkınız. Bu kitapla birlikte, e vrene açılan enginli- ğinizi ke şfedeceksiniz. Tel: (0212) 5513225 ĐSTEMENĐN ESRARI Muhammed Bozda 256 sayfa Đstemenin Esrarı'nda, bile ğinizin ve beyninizin gücünün sustu ğu yerde, ru-hunuzun neler yapabilece ğini ke şfede-ceksiniz. içten isteyi şlerinizin göklerde dola şarak Yaratıcı iradenin takdirine nasıl ula şaca ğını algılayacaksınız. Ruhunuzdan çıkan anlamlar ruhsal canlılıklara veya kuşatıcı ruhsal enerji-ye nasıl dönü ştürülüyorlar? Do ğa yasalarına meydan okuyan sırrı nasıl

Page 121: ruhsal zeka

ya-kalarsınız? Hangi dua ve istekler red-dediliyor? Hangileri kabul ediliyor ve neden? Başarı, gidece ğimiz yerde de ğil, yürüdü ğümüz yolda bekliyor. Ru-humuz coşkusuzsa, bedenimiz hareketsiz kalacak. Gelece ğimiz, dile-yi şlerimizin büyüklü ğü kadar yükselecek. Hayatımızdaki en büyük za-ferle rimiz, içtenli ğimizle yoğurdu ğumuz dualarımız olacak. Ötelerden dünya zeminine şimşekler gibi ruhsal ı şıklar akıp duru-yorlar. Maddede gördüklerimiz, ruhta olanların suretleridir. Perde ardınıke şfetmek için daha ne kadar bekleyece ğiz? Elinizde, bir hayali veya masalı de ğil; gerçe ğin gizemini tutuyorsunuz. Kaç kitap evrene bakı şınızı temelden de ği ştirdi? Bu kitap, kalbiniz-le konu şmak isteyen bir duadır. Lütfen elinizdeki kitabın size mesajını anlatma dile ğini kabul edin. ANKET FORMU Aşağıdaki formu doldurarak, "Muhammed Bozda ğ, PK 892 mus/ ANKARA" adresine gönderebilirsiniz. E-posta ad resiniz varsa, lütfen mutlaka belirtiniz. Önerilerinizden ders alaca ğı . Adı Soyadı Son Okudu ğu Okul Doğum Tarihi-Mesle ği :................................................ ......... E-posta ve Web Adresi : 1Mektup Adresi 1. "Ruhsal Zeka" kitabının anlatımını yorumlar mısı nız? o Sıkıcı O Akıcı O Coşkulu O Yorucu O Te şvik edici 2. A şağıdaki konulardan ilgi duyduklarınızı i şaretler misiniz? O Güçlü Hafıza O Etkili Ö ğrenme O Liderlik Sanatı O Etkili Đleti şim OKe şfedici Zeka O Mutluluk Sanatı O Yazarlık S anatı O Aile Đçi Đleti şim O Kaderin Sırları O Ruhsal Evren O Kıyamet O Ölüm v e Sonrası 3. E ğitici motivasyon kasetlerinin ba şarı yolculu ğuna faydalı olaca ğını düşünüyor musunuz? O Faydasız O Fark Etmez O Faydalı O Çok Faydalı 4. Yazarın gelecek eserleri hakkında adresinize ücr etsiz bro şür gönderilmesine izin veriyor musunuz? oEvet oHayır 5. A şağıdaki bölümde, kitap hakkında de ğerlendirmelerinizi ve ele ştirilerinizi bekliyoruz. Ayrıca önerilerinizi ve deneyimlerinizi de payla şabilirsiniz: 6. Aktardıklarınızın, web sitemizde veya yeni kitap larımızda "yayınlanmasına" izin veriyor musunuz? oEvet oHayır o Rumuzla Evet kitabı tarayan: Mesut HEK ĐMHAN 18 EK ĐM 2004 PAZARTESĐ 01.38 düzelten: M.Emin Hekimhan 19 Beni yanıltmayı nasıl ba şardı ğını anlamak için analiz ederek, şeytanın vesveselerinden dersler aldım. Şeytan kadar çok konu şan, i şe yaramayan bir stratejiyi hemen de ği ştirip sonuna kadar mücadele eden ba şka bir kötülük sava şçısı tanımadım. Yaratıcıya sı ğınmazsanız, niyetlerinizi saptırmaya çalı şan şeytan, Cennetlik eylemlerinizden Cehennem çıkarabil ecek kadar profesyoneldir.

Page 122: ruhsal zeka