Page 1
T.C.Sağlık Bakanlığı Prof. Dr. N. Reşat Belger
Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Göz 2 Klinik şefi Doç. Dr. Ziya Kapran
Göz 4 Klinik şefi Prof.Dr.Hülya Güngel
Göz 1 klinik şefi:Prof.Dr.Ömer Faruk Yılmaz
Göz 3 klinik şefi Prof.Dr.Ahmet Demirok
POSTOPERATİF ENDOFTALMİLERDE OLGU ÖZELLİKLERİ
TEDAVİ YAKLA�IMI VE SONUÇLAR
(Uzmanlık Tezi)
Dr. Serap Yurttaşer Ocak
İstanbul,2009
Page 2
1
ÖNSÖZ
Asistanlığımın son döneminde bilgilerinden faydalandığım değerli hocam ve klinik
şefim sayın Prof.Dr.Hülya Güngel’e saygılarımı ve teşekkürlerimi sunarım.
Çalışma azmini ve disiplinini takdir ettiğim çok değerli hocam sayın Doç. Dr. Ziya
Kapran’a bana katkılarından dolayı teşekkürlerimi ve sayglarımı sunarım
Cerrahi deneyimini bize eksiksiz aktaran sayın hocam Op.Dr.Yaşar Küçüksümer’e
taşekkürlerimi borç bilirim.
Bilgilerini bizden esirgemeyen sayın şef yardımcılarıma,değerli uzmanlarıma,bana
çok ama çok güzel dostluklar kazandıran tüm asistan arkadaşlarıma, yardımlarını
esirgemeyen hemşirelerimize ve hastane çalışanlarına teşekkür ederim.
Dünya standartlarında hastane kurarak bize böyle bir ortamda eğitim alma şansı
verdiği için sayın hocam Prof.Dr.Ömer Faruk Yılmaz’a da saygı ve şükranlarımı
sunmayı bir borç bilirim.
Her zaman yanımda olup bana destek olan aileme ve eşim Dr.Bulut Ocak’a
teşekkürlerimi sunarım.
Dr.Serap Yurttaşer Ocak
İstanbul-2009
Page 3
2
İÇİNDEKİLER
ENDOFTALMİ GENEL BİLGİLER
Tanımlama ...........................................................................................................4
Sınıflandırma ........................................................................................................4
Klinik Prezentasyon –Risk Faktörleri AAAAAAAAAAAAAAAAAA..5
Ayırıcı tanı AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA..17
Tanısal YaklaşımlarAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA...18
TedaviAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA..23
KomplikasyonlarAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA.30
KorunmaAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA..30
AMAÇAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA32
MATERYAL METODAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA..A...32
BULGULAR-SONUÇLAR AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA.34
Olguların özellikleriAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA34
Muayene bulgularıAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA...36
Medikal tedaviAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA...38
Girişimsel tedaviAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA...38
Tedaviye cevapAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA.40
Kültür sonuçlarıAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA.41
KomplikasyonlarAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA43
NüksAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA45
Sonuç Görme DüzeyiAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA.A..46
TARTIHMAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA47
ÖZETAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA..53
KAYNAKLARAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA.54
Page 4
3
KISALTMALAR
ANCHOR:Anti-VEGF Antibody for the Treatment of predominantly Classic Choroidal
Neovascularization in AMD
BS : Band serklaj
BT:Bilgisayarlı tomografi
EH : El hareketi
EKKE: Ekstra Kapsüler Katarakt Ekstraksiyonu
ETDRS : Early Treatmant Diabetic Retinopathy Study
EVÇ : Endoftalmi Vitrektomi Çalışması
Fako: Fakoemülsifikasyon
FF : Fortifiye damla
G: gauge
GİL:Göz içi lens
GK:Görme keskinliği
IH:Işık hissi
IP: Işık persepsiyonu
İOAB:İntraoküler antibiyotik enjeksiyonu
İKKE:İntrakapsuler katarakt ekstraksiyonu
İVTA: İntravitreal Triamsinolon
MARINA:The Minimally Classic/Occult Trial of the Anti-VEGF Antibody Ranibizumab
in the Treatment of Neovasculer AMD
MR:Manyetik rezosans
MRKNS:Metisiline resistan koagülaz negatif stafilokok
MRSA: Metisiline resistan stafilokokus aureus
MSKNS: Metisiline sensitif koagülaz negatif stafilokok
PEKKE: Planlanmış Ekstra Kapsüler Katarakt Ekstraksiyonu
PKP: Penetran keratoplasti
PPV: Pars Plana Vitrektomi
PS: Parmak Sayma
RD: Retina dekolmanı
SKH: Suprakoroidal hemoraji
Trab: Trabekülektomi
TRD: Traksiyonel retina dekolmanı
USG:Ultrasonografi
Page 5
4
ENDOFTALMİ İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER
TANIMLAMA:
Endoftalmi; nadiren aseptik olmakla birlikte sıklıkla bakteriyel, fungal veya
parazitik mikroorganizmalar tarafından göz içi dokuların invazyonu sonucu ortaya
çıkan enflamatuar cevaptır.1 Bu enflamasyonun sklera, tenon kapsülü ve orbita
yumuşak dokularına ulaşması panoftalmi adını alır.
Endoftalmi, intraoküler cerrahi, travma ve sistemik enfeksiyon sonucu
geIişebiIecek önemli komplikasyonlardan biridir. Erken tanı ve hızlı tedavi esastır.
SINIFLANDIRMA:
Endoftalmi etyolojik özelliklerine göre; enfeksiyöz (septik) ve nonenfeksiyöz
(aseptik) olarak sınıflandırılır.
Enfeksiyöz endoftalmi kendi içinde organizmanın göze ulaşma yoluna göre; ekzojen
ve endojen kaynaklı olarak sınıflandırılabilir:
A.Ekzojen
1.Postoperatif endoftalmi
2. Blebe bağlı endoftalmi
3. Penetran göz travmalarına bağlı endoftalmi
B.Endojen endoftalmi
Ekzojen endoftalmi; postoperatif ya da travma yolu ile göze ulaşan
mikroorganizmaların oluşturduğu endoftalmidir. Ekzojen endoftalmilerin yaklaşık
%70’i çeşitli göz cerrahilerini takiben gelişmektedir. Endojen endoftalmi ise vücut
içinde başka bir odaktan gelip göze ulaşan mikroorganizmaların oluşturduğu
endoftalmidir.
Nonenfeksiyöz (aseptik) endoftalmiler ise steril üveitler ve maskeleyici
sendromları (fakoanaflaktik endoftalmiler, sempatik endoftalmi vb.) içerir.
Page 6
5
KLiNiK PREZENTASYON VE RiSK FAKTÖRLERi
A-EKZOJEN ENDOFTALMİ
A1-POSTOPERATİF ENDOFTALMİ:
Postoperatif endoftalmi herhangi bir intraokuler girişim sonrası geIişebiIen çok ağır
sonuçları olan ve nadir görülen bir komplikasyondur. Endoftalmi, operasyona bağlı
gelişebileceği gibi postoperatif yara yeri sızdırması veya sütür alınması gibi
nedenlerle de görülebilir.
Theodor1 asepsi, antisepsi öncesi devrede katarakt ameliyatı sonrası endoftalmi
sıklığının yaklaşık %10 olduğunu belirtmiştir. Jaffe2 ise 1945-1950 yıllarının
endoftalmi açısından önemIi bir dönüm noktası olduğunu belirtmiştir. Bu tarihten
önce endoftalmi insidansı ortalama % 1.16 iken, göz içi lens (GİL) cerrahisi sonrası
antibiyotik kulIanıldığı dönemde sıklık %0.345 olarak saptanmıştır. Katarakt cerrahisi
sonrası endoftalmi geIişme insidansı modern cerrahi teknikler ve yaygın profilaktik
tedbirlerle günümüzde azalmıştır. Allen and Mangiaracine3 1964 yılında yaptıkları
çalışmada postoperatif endoftalmi sıklığını (%0.11) , Berler 4 1982’ de yaptığı geniş
bir çalışmada katarakt operasyonu sonrası endoftalmi riskini %0.06 olarak bulmuştur.
Ekstra-kapsüler katarakt ekstraksiyonu (EKKE) tekniğinin geliştirilmesi ve sterilite
koşullarının gelişmesi ile (1970–1990), enfeksiyon oranları Avrupa’da 0.12%’e ve
ABD’da 0.072%’e düşmüştür. Öte yandan, fakoemülsifikasyon tekniği ve saydam
korneal kesinin kullanılmasından bu yana, fakoemülsifikasyon ile ilgili retrospektif
veri oranları 0.1% ve 0.5% düzeylerine çıkmıştır.5 Saydam korneal kesinin,
fakoemülsifikasyon cerrahisi sonrası gelişen endoftalmi insidansındaki artışta etkili
olduğu düşünülmektedir.
Katarakt operasyonlarında insidans cerrahi prosedüre bağIı olarak da
değişmektedir. Fakoemülsifikasyon cerrahisinin ilk yapılmaya başladığı zamanlarda
sütürsüz cerrahi teknikle yapılan ameliyatlardan sonra endoftalmi gelişme
insidansının daha fazla oImadığı söyIenmiştir.6 Fakoemülsifikasyon sırasında
EKKE’ye oranla ön kamaraya daha az bakterinin nüfuz ettiğini söylemektedir. Çünkü
fakoemülsifikasyon ile ön kamara daha uzun süre forme olarak kalmakta ve gözden
dışarı devamlı sıvı akımı olmaktadır. Buna karşın EKKE’de ön kamara kollapsı ve
daralması ile birlikte göz içine bakteri girişi artabilmektedir.
Nozokomial akut postoperatif endoftalmileri araştıran 1998 yılında yapılan on yıllık
retrospektif tek merkezli bir çalışmada mikrobiyolojik olarak kanıtlanmış enfeksiyonun
varlığının cerrahi prosedüre bağlı olarak değiştiği görülmüştür. GİL implante
Page 7
6
edilmeyen katarakt cerrahisinde %0.082 , pars plana vitrektomide %0.046, penetran
keratoplastide %0.178, sekonder GİL implantasyonunda %0.366, glokom cerrahisi
sonrası %0.124, kombine katarakt ve trabekülektomi olgularında %0.114, kombine
penetran keratoplasti ve katarakt olgularında %0.194 olarak bulunmuştur.7 Bu
çalışmada sekonder GİL implantasyonundan sonraki endoftalmi insidansı standart
katarakt ekstraksiyonu ve GİL implantasyonuna göre belirgin olarak daha yüksek
görülmüştür. Yara yerinin geniş olması mikroorganizmaların göz içine daha kolay
girmesine sebep olur ve arka kapsül olmadığı için direkt vitreus ile kontaminasyonun
gerçekleşmesi nedeniyle endoftalmi görülme insidansının daha yüksek olabileceği
düşünülmüştür. Kattan ve arkadaşları 1995 yılında ekstrakapsüler katarakt
ekstraksiyonu (EKKE) veya fakoemülsifikasyon sonrası göz içi lens konulan olgularda
insidansı %0.072, pars plana vitrektomi sonrası % 0.051, sekonder GİL
implantasyonu sonrası %0.03 ve glokom cerrahisi sonrası %0.06 olarak buImuştur.8
Yine aynı çalışmada diyabetik hastalarda endoftalmi sıklığı iki kat daha fazla
bulunmuştur.
1980 ve 90’lı yıllarda yapılan faklı çalışmalarda endoftalmi oranları penetran
keratoplasti sonrası %0.11-%0.18, kombine penetran keratoplasti ve glokom
filtrasyon prosedürleri sonrası %0.06- %1.8 olarak saptanmıştır. 4,9,10
İntravitreal enjeksiyon ile tedavi son yıllarda arttığından buna bağlı endoftalmi sıklığı
da önem kazanmıştır.Son yıllarda yapılan intravitreal ranibizumab çalışmalarının 2
yıllık sonuçlarına bakıldığında (MARINA ve ANCHOR) her iki çalışmada da
endoftalmi sıklığı %1,3 olarak saptanmıştır.MARINA çalışmasında enjeksiyon başına
endoftalmi görülme oranı %0,05 olarak bulunmuştur.
Radial keratotomi ve şaşılık cerrahisi sonrasında da endoftalmi görülebilir.11,12,13,14
Radial keratotomi cerrahisi komplikasyonu olarak gelişebilen kornea perforasyonu
veya kornea ülseri endoftalmi gelişimine zemin hazırlayabilir. Haşılık cerrahisi
sırasında da sütürasyon esnasında skleranın perforasyonu nedeniyle göz içine etken
mikroorganizmanın girmesiyle endoftalmi gelişebilir. Konvansiyonel retina dekolmanı
cerrahisinde subretinal sıvı drenajı için yapılan sklerotomi yoluyla, intravitreal
enjeksiyon yapılırken veya seyrek olarak da nekroze olmuş skleradan
mikroorganizmanın direkt göz içine girmesiyle endoftalmi tablosu ortaya çıkabilir.
Enfeksiyonun en sık sebebi kapaklar, kirpik, konjonktiva, lakrimal kese gibi yüzey
dokularında kolonize oImuş mikroorganizmalardır. Etken mikroorganizma klinik
tablonun seyrini etkilemektedir. Koagülaz negatif Staphylococcus’lar ve
Page 8
7
Propionibacterium acnes daha geç semptom verip daha hafif klinik tablo ile
seyrederken koagülaz pozitif Staphylococcus’lar ve Gram negatif mikroorganizmalar
daha erken başlayan şiddettli bir klinik tabloya neden olurlar.15,16,17 Postoperatif
endoftalmide etken olarak Gram pozitif aerob bakteriler %90, Gram negatif bakteriler
%7, mantar türleri de %3 oranında tespit edilmişlerdir.18 Anaerop bakteriler de oküler
yüzeylerde bulunur ve endoftalmiye neden olabilirler.19,20 Fungal endoftalmiler seyrek
olarak görülür, fakat katarakt cerrahisi sonrası18,21,22 ve enfekte olmuş donör
korneaları ile penetran keratoplasti yapılan hastalarda 23 görülebilir. Kültürlerde en
sık Candida albicans görülmüştür. Bunun dışında Aspergillus, Cephalosporium,
Fusarium, Voluella ve Neurospora türleri üremiştir.24 Fungal endoftalmi olgularının
bir çoğunda mikroorganizmanın kaynağı kontamine olmuş solüsyonlardır.25 Birçok
seyrek rastlanan mikroorganizmanın (Candida parapsilosis, Acremonium türleri,
Xanthomonas maltophilia, Serratia marcescens, Exogenous türleri, Aspergillus türleri,
Enterobacter cloacae, Mycobacterium chelonoe, Nocardia türleri, Exophiala
wernecki) varlığı da gösterilmiştir.25,26,27,28,29,30,31,32,33 Endoftalmilerin az bir bölümünde
ekzojen kaynak olarak kontamine aletler, irrigasyon solüsyonları, donör korneaları,
GİL’ler, hava yoluyla kontaminasyon ve viskoelastik yoluyla kontaminasyon
görülebilir.24,34,35 Bu kaynakların endoftalmi kaynağı olmaması için asepsi kuralları iyi
uygulanmalı ve modern sterilizasyon yöntemleri kullanılmalıdır.
Endoftalmide prognozda önemli faktörlerden bazıları endoftalminin başlangıç
zamanı ve kültürde üreyen mikroorganizmanın virülansıdır.36 Kültür negatif olgularda
ve geç başlangıçlı postoperatif endoftalmilerde sonuçlar daha iyidir. En kötü sonuçlar
ise Streptococcus türleriyle özellikle Streptococcus pneumoniae ile, Bacillus cinsi
bakterilerle özellikle Bacillus cereus ve Gram negatif mikroorganizmalardan
Pseudomonas cinsi bakterilerle olmaktadır. Ancak bazı durumlarda koagülaz negatif
Staphylococcus’larla da ciddi görme kayıpları oluşabilmektedir.36
POSTOPERATİF ENDOFTALMİ RİSK FAKTÖRLERİ:
1.Preoperatif Risk Faktörleri
Vitrektomi sırasında alınan örneklerden yapılan genetik analizlerle yüzeydeki
bakterilerin genetik analizi arasında %82 oranında benzerlik görülmüştür.37 Bu
nedenle preoperatif risk faktörleri arasında blefarit, konjonktivit, dakriyosistit, lakrimal
kanal obstrüksiyonu, kontakt lens kullanımı, diğer gözde protez, immunsüpresyon,
diyabetes mellitus ve özellikle çocuklarda üst solunum yolu enfeksiyonu
Page 9
8
bulunmaktadır. Atopik dermatitli ve Keratokonjonktivitis sikka’lı hastalarda ise yüksek
oranda Staphylococcus kolonizasyonu mevcuttur.28
2.İntraoperatif Risk Faktörleri
Göz kapağı ve konjonktivanın yetersiz dezenfeksiyonu, uzamış cerrahi, vitreus
kaybı, prolen haptikli GİL kullanımı gibi durumları içerir. Asepsi için %5 povidon-
iyodine solüsyon kullanımıyla konjonktival fornikslerde bakteri kolonizasyonunun
azaldığı bildirilmiştir.38 Uzamış cerrahi de patojenlerin intraoküler giriş olasılığını
arttırabilir. Vitreus kaybında ise peroperatif göz içine başka müdahaleler gerekeceği
için yine enfeksiyon riski artabilir. Ayrıca göz içine yerleştirilen lenslerin bileşimindeki
maddeler de endoftalmi gelişiminde rol alabilirler. Yapılan çalışmaIarda polipropilen
haptikli GİL’Ierin polimetilakrilat haptikli lenslere göre bakterilerin tutunmasını ve
çoğalmasını kolaylaştırdığı ve böylelikle endoftalmi riskini çoğalttıkları
gösterilmiştir.39Bakteriler ekstraselüler birikimleri sayesinde prolene tutunabilir.
Staphylococcus’lar hem tutunup hem de polimer yüzeyde çoğalabilirler. Bir kere
tutunduktan sonra salgıladıkları ekstrasellüler matriks sayesinde antibiyotiklerden ve
konak direncinden korunurlar. Buna karşın heparin kaplı yüzeyler bakteriyel
adhezyonu azaltabilir. Katlanabilir lenslerin gelişmesiyle birlikte yeni üretilen
lenslerde silikon da materyel olarak kullanılmaya başlanmıştır. İnvitro çalışmalarda
bakterilerin hidrojel ve polimetilakrilata göre silikona adhezyonlarının daha kolay
olduğu görülmüştür.40 Katarakt operasyonlarında daha çok saydam korneal kesi
kullanılsa da bazı cerrahlar tarafından tercih edilebilen skleral tünelin kısmen
avasküler sklera olması ve enfekte organizmalar için potansiyel boşluk oluşturması
endoftalmi gelişmesi açısından risk faktörü olması önemlidir.39 Oldukça nadir görülen
skleral tünel enfeksiyonunun topikal antibiotiklerle tedavisi güçtür ve cerrahi revizyon
gerektirebilir. Uygun olmayan oküler yüzey penetrasyonu şaşılık cerrahisinde, radial
keratotomide, retina dekolmanı cerrahisi sırasında, retrobulber veya peribulber
anestezi sırasında oluşabilir. Penetran keratoplasti sırasında kontamine olmuş donör
korneası ve geniş yara yeri endoftalmi oluşma insidansını arttırır.41
3.Postoperatif Risk Faktörleri
Yara yerinden sızma, iyi gömülmemiş sütürler, sütür kopması, yara yerine
vitreus inkanserasyonu ve filtrasyon blebi gibi durumları içerir.42,43 Bazı
mikroorganizmalar intakt konjonktivadan geçebilirler ve bu da göz içine
mikroorganizmanın fistül yoluyla geçmesiyle sonuçlanabilir.44
Page 10
9
Postoperatif endoftalmi cerrahi ile endoftalmi başlangıç zamanı arasındaki süreye
göre ikiye ayrılır:
a.Akut postoperatif endoftalmi
b.Kronik postoperatif endoftalmi
A.1.a.AKUT POSTOPERATİF ENDOFTALMİ
Postoperatif enfeksiyöz endoftalmi cerrahi sonrası 6 hafta içinde gelişirse akut
endoftalmi olarak tanımlanır. Endoftalmi kliniği en sık 2-7 gün içinde başlar. Bulguları
görme keskinliğinde düşme, afferent pupiller defekt, ağrı, hipopyon, korneal ödem,
korneal infiltrat, ön kamarada fibrin reaksiyonu, vitreus inflamasyonu, retinit ve retinal
periflebittir. Enflamasyonun eksternal bulguları olan silier enjeksiyon, kemozis, kapak
ödemi görülebilir. Enfeksiyon orbitaya yayılırsa glob hareketlerinde restriksiyon ve
proptozis gelişebilir.
Kültürde en sık üreyen bakteri virülansı düşük olan S.epidermidis’tir. Bunun yanı sıra
S.aureus, Streptococcus türleri ve Gram negatif çomaklar (Serratia, Proteus ve
Pseudomonas türleri) kültürde üreyen diğer mikroorganizmalardır. Propionibacterium
acnes ve funguslar daha çok gecikmiş başlangıçlı enfeksiyonlara neden olsalar da
akut postoperatif endoftalmiye de neden olabilirler.45,46
Bacillus türleri çok seyrek olarak postoperatif endoftalmiye sebep olabilir.Daha
çok travma sonrası oluşan endoftalmilerde etkendir ve görme prognozu genellikle
kötüdür . Buna karşın yapılan birçok çalışmada postoperatif Bacillus endoftalmisinde
görme prognozunun daha iyi olduğu belirtilmiştir.47,48 Yayınlarda Bacillus circulans
endoftalmisinde görme sonuçlarının dikkate değer derecede iyi olduğu belirtilmiş
buna sebep olarak bu organizmanın virülansının Bacillus cereus’a nazaran daha
düşük olması gösterilmiştir.48,49
1996 yılında yayınlanan Endoftalmi Vitrektomi Çalışma grubunun (EVÇ) tespit
ettiğine göre hastaların %69’unda mikrobiyolojik üreme gerçekleşmiştir. Bunların
%70’i koagülaz negatif koklar (en sık S.epidermidis), %10 S.aureus, %9
Streptococcus türleri, %2 Enterecoc türleri, %3 diğer Gram pozitif mikroorganizmalar,
%6’sında Gram negatif mikroorganizmalar üremiştir.50,51,36,52
EVÇ grubu başlangıçta görülen klinik bulgulara 46 göre mikrobiyolojik kültür
sonucunu tahmin etmenin mümkün olabileceğini söylemektedir. İndirekt
oftalmoskopide retinal damarların seçilebildiği olgularda Gram negatif
mikroorganizma ürememiştir ve bu gözlerin %69’unda üreme olmamış, kültürler steril
kalmıştır. Diyabetes mellituslu olgularda (%58.6) diabet olmayan olgulara göre daha
Page 11
10
fazla gram pozitif koagülaz negatif Staphylococcus türleri görülür. Katarakt
operasyonu sonrası kesi yerinde problem olan, afferent pupiller defekti pozitif olan,
kırmızı retinal reflesi olmayan, başlangıç görme keskinliği ışık hissi düzeyinde olan
ve semptomları iki gün içinde başlamış olan olgularda etken olarak sıklıkla Gram
negatif mikroorganizmalar, Staphylococcus aureus ve Streptococcus türleri görülür.
Kapak ödemi olan hastalarda Gram pozitif mikroorganizmalar %26.2 oranında
saptanmışken, kapak ödemi olmayanlarda ise bu tip bakteriler %13.5 oranında
saptanmıştır. Lökosit sayısı 10.000 üstünde olan olguların %50’sinde Gram pozitif
bakteriler üremiştir. Gözde ağrı varlığı kültür sonucunda belirleyici olmamıştır. Akut
postoperatif endoftalmilerde sonuç görmeyi belirlemede en önemli etken başlangıç
görmedir. Bunun yanında EVÇ sonuçları enfeksiyon etkeniyle sonuç görme
arasındaki ilişkiyi de göstermiştir.46 Oranlarda sonuç görmesi 20/200 ve üstünde
görme düzeylerindeki olguların kültür sonuçlarında en sık (%84) Gram pozitif
koagülaz negatif mikrokoklar görülmüş daha sonra S.aureus %50, Streptecoccus’lar
%30, Enterecoccus’lar %14 ve Gram negatifler %56 oranlarında bulunmuştur.
A.1.b.KRONİK POSTOPERATİF ENDOFTALMİ
Postoperatif enfeksiyöz endoftalmi ;cerrahi sonrası 6 hafta sonra gelişirse
kronik endoftalmi olarak tanımlanır. Endoftalmi olgularında başlangıç zamanı
antienflamatuar kullanımına göre değişebilir, ayrıca hastanın direnci ve organizma
virülansı ve miktarının da bu sürede etkili olduğu unutulmamalıdır. Kronik postoperatif
endoftalmi semptomların alevlenmesi ve sönmesiyle giden bir süreç izleyebilir ve bu
süre içinde görme keskinliğinde yavay yavaş azalma gerçekleşir. Kültürde en sık
izole edilen mikroorganizmalar S.epidermidis ve diğer koagülaz negatif
Staphylococcus türleridir.53 Bunun yanında P.acnes, mantarlar (sıklıkla Candida
türleri), Streptococcus’lar, Actinomices türleri ve Nocardia asteroides görülmüştür.
Propionibacterium acnes; anaerobik, pleomorfik, gram pozitif basildir ve
konjonktivada bulunabilir. Ayrıca enflamatuar hücrelere direnerek intraoküler kapsül
içi koloniler oluşturabilir. Bu koloniler bazen kapsül içi beyaz opasiteler şeklinde
görülebilir.
P.acnes çok zor üreyen bir bakteridir. Kültürlerde üremesi 2 haftayı bulabilir. Son
çalışmalar göstermiştir ki Propionibacterium acnes’Ie oluşan endoftalmilerde cerrahi
tedavi ile prognoz oldukça iyidir.51,54 Rahman ve ark. psödofak bir hastada P.acnes
ve Alcaligenes xylounidas etkenlerinin kronik progressif bir endoftalmiye yol açtığını
Page 12
11
gösteren bir çalışma yayınlamışlardır. Tedavide antibiyotiklere direnç görülmüş fakat
vitrektomi, GİL ve kalan kapsülün çıkarılmasıyla başarılı bir sonuç elde edildiği
belirtilmiştir.55 Propionibacterium granulosum da kronik endoftalmiye, seyrek olarak
da akut postoperatif endoftalmiye neden olabilir. Fakat prognozu P.acnes’e göre
daha iyidir.23,56,57,58
Bunun yanında bir olgu sunumunda aynı P.acnes gibi kapsülde beyaz birikimler
yapan bir organizmanın kültürlerde Acinetobacter calcoaceticus olduğu
görülmüştür.59
Hastalar akut postoperatif endoftalminin bulgu ve semptomlarından bazılarını
gösterebilir.Fakat çoğunlukla başlangıçta kortikosteroidlere cevap veren düşük
dereceli persistan bir üveit gibi gözükürler. Bu gibi durumlarda kronik endoftalmiyi
ayırıcı tanıda mutlaka akla getirmek gerekir.Aksi halde steroide verdiği cevap nedeni
ile atlanabilir. Kronik endoftalmide bazen çok hafif bir hipopyon olabilir. Başlangıçta
ağrı olma sıklığı (%27) azdır.57 ND:YAG laser kapsülotomi sonrası görülebilir. Bu
durum erken tanıda gecikmeye neden olabilir.60 Ön kamarada fibrin bantları olabilir.
Koyun yağı presipitatlar kornea endotelinde ve GİL üzerinde görülebilir. Bunun
yanında posterior kapsülde veya GİL üstünde lens materyelinin de eşlik edebileceği
beyaz plaklar görülebilir.Bu plaklar lens materyeli ve mikroorganizmayı içerir ve
bazen periferik yerleşimIi olup sadece pupilla dilate edildiğinde görülebilir. Kronik
endoftalmi ile karışan üveitler çoğunlukla granülamatöz tipte ve vitreus
enflamasyonu ile birliktedir. plaklar diğer bazı bakteriyel veya fungal endoftalmilerde
de görülebilir.58 Ayrıca fungal enfeksiyonda ön kamara ve vitreusta beyaz inci dizileri
görülebilir.
A.2.BLEB’E BAĞLI ENDOFTALMİ
Blebe bağlı endoftalmiler genellikle kronik seyir izler.En sık etken streptekoklar ve
gram negatif bakterilerdir. (özellikle H.influenza). Prognozu genellikle kötüdür.
KIinik bulguları;
Trabekülektomi yapılan hastalarda cerrahiden haftalar, hatta yıllar sonra
endoftalmi gelişebilir. Bu hastalarda fonksiyonel filtrasyon blebi mevcuttur. Glokom
cerrahisi sonrası endoftalmi gelişme sıklığı %0.061 ile %1.80 arasında
saptanmıştır.17,61 İki tür enfeksiyon gelişebilir; birincisi blebitis olarak adlandırılan ve
sadece blebde enfeksiyonun olduğu vitreus tutulumunun olmadığı durumlardır.
İkincisi ise blebe bağlı endoftalmilerdir ve vitreus tutulumunun olduğu ve cerrahiden
Page 13
12
aylar hatta yıllar sonra gelişebilen şeklidir.62,63,64 Ciulla calışmasında “endoftalmili
hastalarla blebitli hastalar arasındaki en önemli farkın vitreusta hücre olmasıdır”
demiştir. Buna karşın yine aynı çalışmada blebit olgularının progresyon göstererek
kültür pozitif endoftalmilere ilerleyebileceği görülmüş olup bu da blebitin endoftalminin
bir başlangıç bulgusu olduğunu ve aralarında kesin bir klinik ayırım olmadığını
düşündürmüştür.65 Cerrahi prosedür sonrası birkaç hafta içinde endoftalmi gelişen
olgularda enfeksiyonun oluşum şekli ve patojenler herhangi bir postoperatif
endoftalmiyle aynıdır.66,67 Buna karşın geç başlangıçlı blebe bağlı endoftalmi
olgularında enfeksiyonun nedeni sağlam konjonktivadan mikrobiyal penetrasyondur.
Bunun yanında diğer bir neden de yara yerinden sızmadır.68
Başlangıç semptom ve bulguları ani başlayan ağrı, hiperemi ve görme
keskinliğinde düşmedir. Blebe bağlı endoftalmi gelişen olgularda Seidel pozitifliği
oranı enfekte olmayanlara göre belirgin olarak yüksektir.67
Vitreustan alınan kültürler aköz sıvıdan ve blebden alınan kültürlere göre etken
olan organizmayı tanımada daha etkilidir.69 İntakt blebde en sık kolonize patojenler
olarak Streptococcus’lar (%57) ve Haemophilus influenzae (%23) bulunmuştur. Bazı
yayınlarda geç başlangıçlı blebe bağlı endoftalmi olgularında en sık görülen patojenin
Streptococcus türleri olduğu 65,68,70,71,72 bulunmuş ve en sık olarak da Streptococcus
viridans üremiştir.
Yapılan çalışmalar mitomisinle yapılan inferior trabekülektomi olgularında
blebe bağlı endoftalmi gelişme riskinin belirgin olarak arttığını göstermiştir.73,74
Bunun yanında 5-fluorourasil’le trabekülektomi yapılan olgularda da 5-fluorourasil
kullanılmayanlara göre blebe bağlı endoftalmi gelişme riski daha yüksektir.53
Trabekülektomi sonrası endoftalminin ön bulgusu olan blebitin tedavi edilmesi
ile endoftalminin engelleneceği savunulmaktadır.75 Önceden var olan üst solunum
yolu infeksiyonu da endoftalmi gelişiminde predispozan faktörlerden biridir.76
A.3.POSTTRAVMATİK ENDOFTALMİ
Posttravmatik endoftalmi,postoperatif endoftalmiden sonra ikinci en sık endoftalmi
sebebidir. Endoftalmi bulguları genelde erken dönemde ortaya çıkar, fakat genelde
travmaya bağlı enflamasyonla maskelenir.Perforan yaralanmalardan sonra
endoftalmi görülme sıklığı %2 - %17 arasındadır.Toplumda posttravmatik endoftalmi
gelişme sıklığı yaklaşık %7 gibi bulunmuştur.77,78,79,80 Fakat kırsal bölgelerdeki oran
%30’a kadar çıkmaktadır.77 Posttravmatik endoftalmide diğer endoftalmi türlerinden
Page 14
13
farklı olarak daha değişik patojenler etkendir ve sonuç görmeleri daha kötü olma
eğilimindedir. Yayınlarda vakaların yaklaşık %30’unda görme keskinliği >20/400
olarak bulunmuştur.78,80,81,82,83,84 Peyman ve arkadaşları ise posttravmatik
endoftalmide sonuç görme keskinliğinin 20/400 ve daha iyi olma oranını %9 olarak
saptamıştır. Bu çalışmadaki hastaların %50’si görmesini kaybetmiştir.85
Posttravmatik endoftalmilerdeki görme prognozunun zayıf olması travmaya
bağlı doku bütünlüğü kaybı olmasına ,enfeksiyon etkeninin değişik bir spektrumda
olmasına (sıklıkla karışık-flora enfeksiyonları), daha virülan olan patojenlerin daha sık
görülmesine , enflamasyonun endoftalmi bulgularını maskelemesine bağlı tanı ve
tedavide geç kalınmasına bağlıdır.
Risk faktörleri içinde travma sırasında lensin etkilenmesi, glob içi yabancı
cisim olması, toprakla kontamine yaralanmalar, kırsal alanlardaki travmalar, geç
kalınmış primer cerrahi ve kontamine olmuş alet veya atılan parçayla perforasyon
gelişmesi bulunur.79 İntraoküler yabancı cismin varlığı postoperatif endoftalmi için
büyük risk taşır. İntraoküler yabancı cisim bulunan olgularda endoftalmi gelişme riski
%11-%26 olarak saptanmıştır.77,78 Postoperatif endoftalmiye benzer bir şekilde
vakaların üçte ikisinde gram pozitif bakteriler, %10–15’inde gram negatif bakteriler rol
oynamaktadır.
Staphylococcus epidermidis en sık rastlanan etken iken , Bacillus cereus ise
en agresif patojen olarak gösterilmiştir84,86,87,88. Bacillus cereus tüm vakaların
%20’sinde izole edilmiştir. Kırsal bölgede gerçekleşen travmalarda ise bu oran
%42’ye çıkmaktadır. Bacillus’a bağlı endoftalmi intraokuler yabancı cisim varlığında
özellikle akılda tutulmalıdır. Bacillus’a bağlı endoftalmiler çok hızlı gelişen vizyon
kaybı ve şiddetli ağrı ile karakterizedir.Bacillus türevleri penisiline ve sefalosporinlere
karşı dirençlidir. Sadece Bacillus anthracis gentamisin ve vankomisine duyarlıdır.
Funguslar ve karışık flora oluşturan mikroorganizmalar da posttravmatik
endoftalminin sık etkenleri arasındadırlar Mantar endoftalmileri posttravmatik
endoftalminin %10 – 15’ini oluştururlar. Mantar endoftalmileri travma sonrasi haftalar
veya aylar sonrasında ortaya çıkabilir.
Birden fazla etkenin sebep olduğu endoftalmiler postoperatif endoftalmiye göre
posttravmatik endoftalmilerde daha sıktır. Posttravmatik endoftalmilerin %42’sinde
mikst enfeksiyon varlığı saptanmıştır.Hüphelenilen olgularda erkenden kültür örneği
alınıp sonuca göre etkin antibiyotik tedavisi uygulanmalıdır.89
Page 15
14
Posttravmatik endoftalminin ağır sonuçları nedeniyle riskli durumlarda profilaktik
intravenöz antibiyotik uygulanması önerilmektedir.90
B. ENDOJEN ENDOFTALMİ
KIinik Bulgular;
Endojen endoftalmi ekzojen endoftalmiye oranla daha az görülmektedir.
Genelde zayıflamış, immunsüprese ve intravenöz ilaç kullanan hastalarda
görülür.2,84,86Endojen endoftalmi, organizmanın vücuttaki herhangi bir enfeksiyon
bölgesinden veya kontamine olmuş kateter ve iğnelerden kan yoluyla göze
gelmesiyle gelişir.
Jackson ve ark. yaptığı bir çalışmada endojen bakteriyel endoftalmi, bütün endoftalmi
vakaları içinde %2 ile %8 oranında saptanmıştır.Bu olgularda sonuç görmeler
oldukça düşük bulunmuştur. Ek olarak, bu hastalar için mortalite oranı %5 olarak
saptanmıştır.91
Schemmer ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada endoftalmi hospitalize edilmiş
hastaların 5/10.000’inde görülmüştür ve bu vakaların da sadece %2-15’i endojen
endoftalmidir.87
Risk Faktörleri;
Bakteriyel endoftalminin oluşumundaki hastaya ait risk faktörleri; prematüre
yenidoğan olgular, konjenital ciddi kalp yetmezliği olan olgular, immunsuprese
hastalar (kanser, AIDS, diabetes mellitus), abdominal cerrahi geçirenler, uzun dönem
antibiyotik kullananlar ve kateterli hastalardır. Konaktaki en önemli enfeksiyon ajan
kaynakları endokardit, gastrointestinal sistem, genitoüriner sistem, deri ve yara
enfeksiyonları,akciğer enfeksiyonları, menenjit ve septik artriti içerir.. Diğer
predispozisyon yaratan durumlar içinde hemodializ, mesane kateterizasyonu,
gastrointestinal endoskopi, total parenteral beslenme , kemoterapi ve diş tedavileri
gibi invazif uygulamalar vardır. İntravenöz bağımlılık yapan ilaç kullanımı da endojen
endoftalmi için predispozisyon yaratır.
Endojen endoftalmiden şüphelenildiğinde enfeksiyon kaynağı belli değilse
genel fizik muayene (özellikle kalp, cilt ve ekstremiteler) karaciğer ve böbreklerin
detaylı muayenesi ile her iki ayrı kol veninden kan ve idrar kültürleri yapılmalıdır. Kan
kültürü enfeksiyon sebebini bulmada en yardımcı yöntemdir. Göz tutulumu vakaların
%25’inden fazlasında bilateraldir.
Page 16
15
Endojen endoftalmi en çok mantar kaynaklıdır. Candida albicans mantar
vakaları içinde 75% -80% oranı ile en sık sebeptir. Onu izleyen Aspergillus’a göre
kat kat daha sıktır . Candidemi bulunan hastalarda %5 ile %78 arasında değişen
sıklıkta endoftalmi görülür.85 Candida albicans’ın gözü enfekte etme
mekanizmalarından biri serumda embolize olan ve koriokapillariste oturan germ
tüpleri oluşturmasıdır.92 İnci taneleri oluşturan beyaz vitreus opasitelerinin varlığı çok
tipik bir özelliktir. Aspergillus türleri fungal endojen endoftalminin ikinci en sık
sebebidir. Retrospektif bir çalışmada kültür pozitif fungal endoftalmilerin %85’i
Candida (%60 C.albicans, %25 C.tropicalis), %15’i Aspergillus (%10 A.fumigatus ve
A.glaukus) olarak bulunmuştur.93 Yapılan çalışmalar da göstermiştir ki sistemik
fungal infeksiyonun erkenden tedavi edilmesi göz tutulum olasılığını azaltabilir.94
Geçmişte fungemi ve dissemine mantar enfeksiyonu olan hastalarda endojen
fungal endoftalmi insidansının %9 ile %45 arasında olduğu düşünülürdü.85 Bununla
birlikte, son zamanlardaki çalışmalar insidansın 2%-%2.8 olduğunu göstermiştir. Bu
durumun değişmesinin nedeni, günümüzde kan kültüründe mantar üremesi
durumunda ya da lokal mantar enfeksiyonunun yayıldığı durumda hemen sistemik
antifungal tedavi verilmesidir.Hızlı, gelişmiş medikal teknoloji sebebiyle kronik
hastalığı olanların daha uzun yaşam süresine sahip olması ve uzun dönem
intravenöz tedavinin artan prevalansı sonucu C. albicans korioretiniti klinik pratikte
daha yaygın olarak görülebilir; ancak organ transplantasyonu yapılan ve
immunsupresyonu bulunan hastalarda tüm şüpheli olgulara erken oftalmolojik
tarama yapılması sonucu daha az görülmektedir.
En sık endojen endoftalmiye sebep olan bakteriler ise Streptococcus türleri,
S.aureus ve bazı çalışmalarda Bacillus cereustur.84,87,88 B. cereus en çok intravenöz
ilaç bağımlılığı olanlarda görülür ve bu hastalarda kahverengimsi ön kamara
eksüdasıyla beraber halka şeklinde korneal ülser görülür. 89,90 Örneğin deri
yaralanması veya malign neoplazması olan yaşlı hastalarda Grup G Streptococcus
endoftalmisi, menenjitli yenidoğanlar ve immun sistemi baskılanmış erişkinlerde ise
Grup B Streptococcus rapor edilmiştir.95,96
Bazı çalışmalarda gram pozitif bakteriler bakteriyel endojen endoftalminin en sık
sebebi olarak gösterilmiştir.96,97,98 Beyaz ırkta deri ve eklem enfeksiyonu olanlarda
Gram pozitif bakterilerin olduğu endojen endoftalmi gelişme riski rapor edilmiştir.99
Başka bir vaka raporunda bilateral Klebsiella endojen endoftalmisi komplikasyonu
olarak bilateral santral arter tıkanması görülmüştür.100 Pulmoner odaktan yayılan
Page 17
16
sekonder bakteriyel endojen endoftalmi oluşturabilir ve immun sistemi baskılanmış
hastalarda endoftalmi sebebi olabilir.97,101,102 Ek olarak Nocardia asteroides diskiform
skar veya koroidal tümörle karışabilen posterior subretinal abse oluşturabilir.100
Bakteriyel endojen endoftalmiye neden olan organizmanın virülansı ve
inokülasyon miktarı enfeksiyon etkeni olabilmesi için önemlidir. Greenwald endojen
endoftalmiyi lokalizasyon, enfeksiyon ve enflamasyonun derecesine göre
sınıflandırmıştır.97
Enfeksiyöz olmayan şu durumlar; retinoblastoma, intraokuler büyük hücreli
lenfoma, lösemi, metastatik tümörler endojen endoftalmiyle karıştırılabilir. Bu tür
vakalarda biopsi kesin tanıyı koymada en etkin yöntemdir.
NON ENFEKSİYÖZ ENDOFTALMİLER
Steril postoperatif enflamasyon; katarakt cerrahisi sonrası göz içinde kalan
yabancı materyeller nedeniyle, vitreus cerrahisi sırasında kullanılan trombin veya
plazmine karşı gelişen toksik reaksiyon sonucu, operasyon sırasında olabilecek
travmalarla (iris hasarı, vitreus kaybı), daha önce var olan üveitin artmasıyla, fakolitik
glokom, fakoanaflaktik endoftalmi, sempatik oftalmi sonucunda gelişebilir.103,104,105
Klinik bulgular nedene bağlı olarak değişmektedir. Steril endoftalmileri enfeksiyöz
endoftalmilerden ayırım güç olabilir. Bu nedenle ayırıcı tanıda yapılan cerrahinin
ayrıntıları, hastanın alerji anamnezi ve üveit hikayesi oldukça faydalıdır. Non
enfeksiyöz endoftalmiler aynı zamanda enfektif endoftalmilerin ayırıcı tanısını da
oluşturmaktadır. Örneğin göz içerisinde kalmış lens parçalarının etkisiyle ciddi
enflamasyon ve hipopyon gelişebilir. Hastadan alınacak anamnez ve ultrasonografi
tanıyı belirlemede yardımcı olabilir.106
Fakoanaflaktik endoftalmi; lens materyellerine karşı Arthus tipi immünkomplekslerle
oluşan, travmatik, cerrahi veya spontan lens kapsül hasarına bağlı gelişen seyrek
rastlanan bir durumdur.105 Histopatolojik incelemede granülamatöz bir enflamasyon
görülmüştür.103 Fotofobi, siliyer enjeksiyon, flare, koyun yağı presipitatlar, posterior
sineşi yaygın rastlanan muayene bulgularıdır. Göz içi basıncı ise değişkendir.
Fakoanaflaktik endoftalmi genelde tek taraflı ve travmatize olmuş gözlerde gelişir.
Eğer bilateral tutulum söz konusu ise sempatik oftalmi de düşünülmelidir.107
Fakoanaflaktik endoftalminin mikroftalmi ve Rubella ile birlikte görüldüğü de
olmuştur.108,109
Page 18
17
Sempatik oftalmi seyrek rastlanan, bir göze uygulanan cerrahi veya travma
sonucu gelişen her iki gözde de granülamatöz reaksiyonun izlendiği bir panüveittir.
Histopatolojik olarak lenfositler, epiteloid hücreler, dev hücreler, Dallen-Fuchs
nodülleri, pigmentli fagositler ve eosinofiller üveada görülmüştür.110 Travma geçiren
gözden diğer göze geçme süresi 5 günden 50 yıla kadar değişebilir. Vakaların
%70’inde kazadan sonraki 3 ay içinde olmaktadır.110 Sempatik oftalmi gelişen gözde
fotofobi, hiperemi, yakın görmede bozukluk gibi semptomlar gelişir.
POSTOPERATİF ENDOFTALMİNİN AYIRICI TANISI
Toksik Anterior Segment Sendromu:
Toksik Anterior Segment Sendromu (TASS) cerrahi sonrası 12 – 48 saat içinde ani
gelişen, ağrı ve bulanık görme ile ortaya çıkan bir sendromdur. Hastalarda endotelyal
hücre harabiyeti sonucu birlikte limbustan limbusa diffüz kornea ödemi mevcuttur.
İris atrofisine kadar gidebilen muhtemel iris iltihabına bağlı küçük bir hipopiyon
görülebilir.TASS genelde tek hastada görülmez ,cerrahisi ardarda yapılan birden
fazla hastada görülür.111 TASS toksik bir reaksiyondur, enfeksiyon izlenmez ama
endoftalmi ayırıcı tanısında ilk olarak akla gelmesi gereken tanıdır.
TASS cerrahi malzemelerin temizliğinde kullanılan sıvılarda bulunan bakteriyel
endotoksinler (gram negatif bakterilerin hücre duvarında bulunan lipopolisakkarit)
nedeni ile olabilir. Avrupa’da çok merkezli bir çalışmada endotoksinlere bağlı gelişen
3 ayrı TASS olgusunun kortikosteroidlere iyi cevap verdiği gözlemlenmiştir.TASS
aynı zamanda göz içi viskoelastiklerin denatürasyonu sonucu, katarakt cerrahisi
sırasında kullanılan dengeli tuz solüsyonlarına (BSS) eklenen hatalı
konsantrasyonlardaki antibiyotikler sonucu, ilaçlarda bulunan prezervan maddeler
sonucu, BSS solüsyonlarının pH değerlerinin değişmesi sonucu ya da sterilizasyonda
kullanılan etilen oksitin cerrahi malzeme üstünde rezidü kalması sonucu gelişebilir.
Eğer bu sendrom görülürse ameliyathane kapatılmalı, ameliyatlara ara
verilmelidir ve neden olabilecek etkenler bulunmaya çalışılmalıdır. Kullanılan cerrahi
malzemeler,sterilizasyon aletleri kontrol edilmeli, sterilizasyonda kullanılan sıvılardan
örnek alınarak incelenmeli,kullanılan ilaç konsantrasyonları ve solüsyon pH değerleri
kontrol edilmelidir.Tedavisinde kortikosteroid kullanılır. Kortikosteroid kullanımından
önce enfeksiyon olmadığından emin olmak gerekir. Gerekirse ön kamaradan kültür
alınarak incelenmeli, mümkünse PCR incelemesi yapılmalıdır. (Bölüm 2, 3). Eğer 6
hafta içinde düzelme olmazsa, bu kötü prognoza işarettir.
Page 19
18
TANISAL YAKLA�IMLAR
1. Ultrasonografik muayene:
A ve B mode ultrasonografi (USG); vitreustaki hücrelerin gösterilmesi retina ve
koroid dekolmanı varlığının araştırılması ve arka segmentte mevcut olabilecek lens
materyellerinin gösterilmesi açısından endoftalmi şüphesi olan olgularda tanıyı
onaylamak için uygulanır. Aynı zamanda arka segmentin görülemediği endoftalmi
olgularında enfeksiyonun ciddiyeti ve yaygınlığı konusunda son derece yararlı bilgiler
vermektedir. A mode ultrasonografi ile vitreus boşluğu içinde bir dizi düşük
amplitüdlü yansımalar elde edilir. A mode ultrasonografi vitreustaki membranlarla
retina dekolmanı ayırıcı tanısında faydalıdır. Retinanın ve vitreus kavitesinin B mode
ultrasonografide incelenmesi de belirgin intravitreal debrisi, arka vitreus dekolmanını
ve subhyaloid debrisleri açığa çıkartabilir.112 Ön segmentten başlayan
enfeksiyonlarda ultrasonografi ön vitreusta daha yoğun bulgular verebilir. Enfeksiyon
yayıldıkça opasitelerin tüm boşluğa düzenli yayıldıkları gözlenir. Erken evrelerde
koryoretinal kalınlaşma (tüm steril endoftalmilerde de görülür) saptanır. İleri
devrelerde hızlı organizasyon ve membran formasyonu, traksiyonel retina dekolmanı
gelişebilir. Vitreoretinal cerrahi yapılması düşünülen olgularda sık ve detaylı USG
vazgeçilmezdir.113 Erken endoftalmi evresinde USG pek güvenilir olmayabilir. Vitreus
boşluğu saydam olarak izlenmesine rağmen, diğer klinik bulgular endoftalmiyi
destekleyebilir.Ultrasonografi klinikte özellikle olguyu izlemede, kliniğin
değerlendirilrnesinde, şüpheli göz içi yabancı cisim durumlarında yabancı cisim
saptamada değerlidir. USG ile hem radyoopak, hem de radyolusent yabancı cisimleri
tespit edebilmek mümkündür. Ancak USG de 1 mm’den küçük yabancı cisimler ve
sklera içine gömülmüş yabancı cisimler görülmeyebilir..
2. Radyolojik Tetkikler
Direkt orbita grafisi perforan göz yaralanmalarında halen önemini
korumaktadır. Radyodens yabancı cisimleri ve sayılarını saptamada yararlanılır.
Bilgisayarlı Tomografi ile diğer yöntemlerle saptanmayan 1 mm’den kücük
radyodens yabancı cisimleri saptamak mümkündür.Ayrıca endoftalmide posterior
skleral kalınlaşma ve vitreus opasifikasyonu iki önemli bulgudur.114
MR görüntüleme plastik, bitkisel ve camdan yapılmış cisimlerin ayırdedilmesinde
BT’e daha üstündür.Ağır travmalı olgularda uygulama kolaylığından dolayi BT tercih
edilmektedir.115İntraoküler hemoraji ve enflamasyon da MR ile gösterilebilir.MR metal
olduğundan şüphelenilen yabancı cisimlerin araştırılmasında kontrendikedir.
Page 20
19
3.Elektrofizyolojik Testler
Görmenin hızla kaybolduğu olgularda retinanın toksik etkilenme düzeyi
hakkında fikir verebilirler. Gözden kaçan ya da geç belirti ve bulgu veren post
travmatik göz içi yabancı cisim olan olgularda çok önemlidir. Klinikte daha çok
kullanılan Flash ERG ve VEP klinik ve operasyon endikasyonları hakkında bilgi
verebilir.
4. Mikrobiyolojik tanı yöntemIeri
Etkin tedavi ve etkene yönelik antibiyotik seçimi için, aynı zamanda tanıyı
doğrulamak için son derece önemlidir. Mikrobiyolojik çalışma için örnek antibiyotik
tedavisine başlamadan önce alınmalıdır.
Mikrobiyolojik Çalışma Ömekleri;
1. Eksternal doku sürüntüleri:
Kapak kenarı, kirpik, konjonktiva, bleb ve yara yerinden alınabilir. Örnekler ayrı
ayrı alınarak mikrobiyolojik çalışma için gönderilir.
2. Ön kamara sıvısı:
Mümkünse ameliyathane şartları tercih edilmelidir. Göz, konjonktiva penseti
ile fikse edilir. Periferde şeffaf korneadan 25-27G iğne ile direkt veya limbusta küçük
bir lameller kesi yapıldıktan sonra insülin enjektörü ön kamaraya girilir. Piston hafif
çekilmiş durumda ise ön kamara sıvısı kolaylıkla gelecektir. 0.2 mm’lik örnek
yeterlidir. İğne çekilip steril sponj ile perforasyon yeri yarım dakika tampone edilir.
Ön kamarada çok fazla eksüda ve fibrin varsa yıkama da gerekebilir. P.acnes gibi
kapsül içi aneorob üremelerden şüphelenilmekte ise iğne iris arkasına ve kapsül
içerisine doğru ilerletilebilir. Bazı durumlarda iğne dışarı çıkartılmadan enjektör
içinde ön kamaraya antibiyotik verilebilir veya anaeorob bir etkenden şüpheleniliyorsa
oksijenden zengin hava kabarcığı ön kamaraya verilebilir.116,117,118
3.Vitreus:
Vitreus örneğinin alınmasındaki yollar;
a-Single tap(tek örnekleme):
Afakik hastalarda, posterior kapsülün rüptüre olduğu olgularda vitreus girişine
gerek duyulmadan ön kamara örneğinin alınmasını takiben, aynı girişten 27G iğne
ile girilerek pupil alanından geriye doğru gidilerek vitreus örneğinin alınmasıdır.
b-Pars plana vitreus aspirasyonu (Vitreus biyopsisi):
Alt temporal limbustan fakik olgularda 3,5 mm, psodöfak ve afakik olgularda 3
mm mesafeden 27 G iğne ucu ile skleradan vitreus içine giriş yapılır.
Page 21
20
Santral vitreusa doğru en fazla 8-10 mm kadar ilerlenmeli ve iğneyi geri çekerken de
pistona hafif bir aspirasyon uygulanmalıdır. 0.2-0.3 ml sıvı kültür için yeterlidir.
Vitreus biyopsisi için son zamanlarda yaygınlaşan 25 G tekniği
kullanılmaktadır. Bu teknikle örnek almak için 25 G trokar ile tek bir giriş yapılır.
Yaklaşık 0,2 cc vitreus materyeli okütom aktive edilerek vakum portuna takılı
enjektörle manuel olarak aspire edilir. Trokar yerinden yavaşça çıkarılır. Sklera ve
konjonktiva sütürasyonu gerektirmemesi bu tekniğin en önemli avantajlarından
biridir. Alınan örnek kültür için mikrobiyoloji laboratuvarına gönderilir.
c-Pars plana vitrektomi (PPV):
PPV, direkt görüntü altında örnek alınmasını sağlar. Vitreus tabanında iğne
aspirasyonuna göre daha az çekintiye neden olur. Ancak pahalı olması, hazırlık için
zaman kaybı, dekolman ve kanama riskinin olması da dezavantajları olarak
sayılmaktadır.119 Yapılan çalışmalar göstermiştir ki kültür pozitifliği bakımından
vitreus örneğinin alınması, ön kamara sıvısına göre belirgin olarak üstündür.120
Bunun nedenleri arasında, yine çalışmalarla ortaya koyulan ön kamara sıvısının
belirgin antimikrobik özellikleri sayılabilir (immünglobulin içeriği, kompleman). Vitreus
ise enfeksiyona karşı çok dayanıksızdır ve mikroorganizmalar için iyi bir üreme
ortamıdır.Vitrektomi materyelinden elde edilen sonuçlar vitreus aspirasyon
materyaline göre anlamlı şekilde üstündür. Bunun nedenleri arasında vitrektomi ile
daha çok örnek alınabilmesi, vitreus forme olduğunda yetersiz aspirasyon
yapılabilmesi veya mikroorganizmanın odaklar halinde yoğunlaştığı yeri aspirasyon
sırasında atlayabilme sayılabilir. Donahue ve arkadaşları vitreus biyopsisi
örneklerinde %53, vitrektomi örneklerinde %74 pozitif kültür oranı bildirmişlerdir.121
Endoftalmi Vitrektomi Çalışma Grubu’nun son yaptığı bir çalışmada vitreustan iğneyle
alınan örneklerle, vitreus biyopsisi yapılıp örnek alınan olgular arasında mikrobiyolojik
kültür elde edilmesi, cerrahi komplikasyon ve sonuç görme arasında istatiksel anlamlı
bir fark bulunamamıştır.122
4. Arka kapsül kalıntıları
Özellikle P.acnes’e bağlı endoftalmide parsiyel veya total kapsülektomi materyelinin
mikrobiyolojik ve histolojik incelemesi de yapılabilir.
Geleneksel Mikrobiyolojk Tetkikler :
İdeal olan, ekim ve boyama işlemlerinin mikrobiyoloji uzmanı ile oftalmoloğun
birlikte çalışmaları ile ameliyathanede yapılmasıdır.
Page 22
21
Eğer bu mümkün değilse taşıma besiyerlerinin kullanılması, ekimlerin yine mümkün
olan en erken zamanda yapılması gerekir. Bu sürenin 2 saati geçmemesi önerilir.123
Alınan örneklerden boyama yapılır ve belli besiyerine ekim yapılır. Öncelikle
örneklerden ayrı ayrı yayma yapılıp, Gram veya Giemsa boyaları uygulanır. Aslında
mantarlar da bu boyalarla görülebilir ancak mantarlar için daha spesifik boyalar da
kullanılabilir. Son zamanlarda fungal endoftalmi şüphesinde mantar elemanlarının
tanınmasında modifiye Grocott-Gomori Methanamine Gümüş ve Cellufluor veya
Calcofluor White kullanılmaya başlanmıştır. Dilüe materyelin boyama işlemi öncesi
santrifüj edilmesi ve sedimentin boyanması da etkenin görülmesine yardımcı
olabilir.124
Az miktarda ön kamara sıvısı ve vitreus örneği başlıca aşağıdaki besiyerlerine ekilir :
1.Kanlı agara bir damla ekilir ve 370C’de enkübe edilir.
2.Çikolata agara bir damla ekilir ve 370C’de C02 den zenginleştirilmiş
ortamda saklanır.
3.Sabouraud besiyerine bir damla ekilerek mantar üremesi için oda ısısında
bekletilir (en az iki hafta).
4.Sıvı besi yeri olan thioglukolatlı buyyona ekim yapılır ve etkili olması için
yeterince karıştırılır. Anaerob mikroaerofilik ajanlarında hoşlandığı bir ortamdır ve
37C’de saklanır.
5.Beyin-kalp enfüzyonu gibi zenginleştirilmiş sıvı besiyerine de ekim
yapılabilir.
6.Eğer klinik bulgular ve diğer laboratuvar araştırmaIar bize atipik bir
organizmayı örneğin atipik tüberkülozu düşündürüyorsa Löwenstein-Jensen besi yeri
veya Acantomoeba gibi bir etkeni düşündürüyorsa E.coli ile üzeri kaplanmış non
nütrient agara ekim yapılabilir.
Vitrektomi materyeli gibi büyük miktarlardaki dilüe materyel ise filtre edilerek
ekilmelidir. Bu işlem için 10 ml vitrektomi materyeli membran flltre sistemi ile 0.45
mikronluk filtre kağıdından geçirilir. Bu filtre kağıdı ameliyathanede steril koşullarda
küçük parçalara kesilerek çikolata agar, Sabouraud dekstroz agar, Hemin ve Vit-K
katkılı anerobik kanlı agara yerleştirilir.125 Bu yönteme pratik bir alternatif, dilüe
vitrektomi materyelinin 10 ml’lik miktarlarda kan kültürü şişelerine konmasıdır.
Sıvı besiyerindeki üreme kalitatif, katı besiyerindeki üreme kantitatif
değerlendirmeye imkan sağlar. Genellikle pozitif kültürden bahsetmek için bir katı
besiyerinde üreme ve aynı mikroorganizmanın 2 veya daha fazla besiyerinde
Page 23
22
üretilebilmesi gerekmektedir. Sadece bir sıvı veya bir katı besiyerinde üreme şüpheli
olarak kabul edilir. Mümkünse kültür tekrar edilmelidir. Eğer P.acnes düşünülüyorsa
anaerob besiyerinde en az 14 gün bekletilmelidir. P.acnes’e bağlı endoftalmilerde,
intraoküler sıvıların kültürü negatif olan olgularda, kapsül parçalarından
mikroorganizmayı üretmek mümkün olabilmektedir.
Kan kültürü şişelerine ekim, son yıllarda çok yüksek üreme oranlarıyla dikkat
çekmektedir. Kan kültür şişeleri, yeterli laboratuvar imkanları olmayan kliniklerde
mikroorganizmaların hayatiyetini sürdürebilmeleri için çok önemli olan acil transporta
ihtiyaç duymayan, alınan kültür materyalinin ekiminin çok kolay olduğu, saklama
koşullarına ihtiyaç gerektirmeyen etkili bir yöntemdir.
Mikrobiyolojik Çalışmalarda Başarısızlık Nedenleri;
Tüm çabalara rağmen klinik olarak şüpheli endoftalmi olgularında pozitif
kültür oranı %58-75 olarak bildirilmiştir.126,127 Bu nedenler arasında örnek
alınmasından önce antibiyotik kullanımı, başarısız örnek alınımı, örnek alınımından
sonra materyalin laboratuvara zamanında ulaştırılamaması sayılabilir. Sürüntü ve
kültürlerin negatif olması enfeksiyöz endoftalmi kliniğini ekarte ettirmez. Laboratuvar
negatifliğine rağmen intravitreal antibiyotik uygulamasına olumlu yanıt alınması
durumlarında, klinik olarak endoftalmi şüpheli olgular gerçek endoftalmi olarak kabul
edilerek tedaviye devam edilmelidir.
Hızlı ve Spesifik Mikrobiyolojik Tanı Yöntemleri :
a. İmmünolojik tetkikler
Her mikroorganizmanın spesifik bir antijeni olması esasına dayanır. Bu
antijeni patojenin kendisine karşı oluşturulan antikorlarla saptamak olasıdır.
Monoklonal antikorların da kullanıma girmesi ile son derece spesifikleşmiştir. On beş
dakika gibi çok kısa bir sürede sonuç alınabilir. İmmünolojik testlerin diğer bir amacı
mikroorganizma tarafından ekstrasellüler ortama salgılanan toksinlerin
saptanmasıdır.
b. Nükleik asit hibridizasyonu
İmmunolojik olmayan bu testte direkt olarak nükleik asitin kendisi tanı amacı
ile hedef alınmaktadır. Her mikroorganızmanın nükleik asit içeriğinde o
mikroorganizmaya özgü diziler olduğundan, bu yöntem son derece spesifiktir. Her
mikroorganizma için laboratuvarda DNA molekülleri elde edilir. Kimyasal, enzimatik
ya da radyoaktif olarak işaretlenir. Bunlara ‘Prob’ adı verilir.
Page 24
23
Muayene maddesi üzerinde prob ilave edildiğinde hibridizasyon oluşursa probun
üzerindeki işaret çeşitli yöntemlerle saptanır. Muayene maddesinin işleme tabi
tutulmadan önce transportu ve saklanması sorun yaratmaz. Pek çok virüs ve mantar
enfeksiyonu tanısı için problar geliştirilmektedir. Ancak 30 dakika-2 saat arasında
sonuç verenler olduğu gibi çoğu 28-32 saatte tamamlanır. Yapılan bir çalışmada
PCR ve DNA prob hibridizasyonun bakteriyel endoftalmili olgularda, etken bakterinin
gram türünü belirlemede oldukça spesifik ve hassas bir yöntem olduğu görülmüştür.
Sonuçlarda aköz sıvı ile vitreus örnekleri arasında fark görülmemiş ve alınması daha
basit ve güvenli olduğu için aköz sıvının PCR için daha iyi bir materyel olduğu
belirtilmiştir.128
c. PCR (Polymerase Chain Reaction-Polimeraz Zincir Reaksiyonu)
Hedeflenen nükleik asit muayene maddesinde çok az miktarda ise
hibridizasyonla saptanamaz. PCR adı verilen bu teknikle ortama DNA polimeraz
katılarak hedef DNA’nın milyon kez çoğaltılması sağlanır. Bu çoğalma sonucunda
DNA probları ile rahatlıkla tanınabilir.
PCR bakteri, virüs ve mantarların tanınmasında devrim yaratmıştır. Nükleik
asitin ortamda bulunduğu ancak antijenin henüz ortaya çıkmadığı latent
enfeksiyonların tanısı ancak PCR ile mümkündür. Bu yöntemler günümüzde tanısı
yapılan intraoküler örneklerin sayısını arttırmış ve laboratuvarda geçen süreyi
oldukça kısaltmıştır. Özellikle kültür negatif endoftalmilerde PCR sonuçları oldukça
iyidir ve böylece hastalara daha hızlı ve uygun tedavi uyguIanır.129 Çok merkezli
Avrupa profilaksi çalışma grubu tarafından yapılan bir çalışmada; katarakt cerrahisi
sonrası oluşan postoperatif endoftalmi olgularında alınan örneklerden gram boyama
ve kültür sonucu negatif çıkan 20 örnek PCR ile tekrar değerlendirilmiş ve sonuçta
endoftalmiye sebep olan 6 patojen daha saptanmıştır.
TEDAVİ
Hastanın anamnez ve muayenesi neticesinde enfeksiyöz endoftalmi
düşünülüyorsa zaman kaybetmeden tedaviye başlanmalıdır. Enfeksiyöz etkene
spesifik tedavi en uygun olandır ancak çoğu zaman etken belli olmadığı için geniş
spektrumlu ampirik antibiyotik tedavisine başlanır.
Tedavinin amacı öncelikle eski görme düzeylerine tekrar ulaşabilmek için bir
an önce antibiyotik tedavisine başlamak ve antienflamatuar ilaçların da kullanımıyla
göz içinde artan enflamasyonun ve gözde yarattığı zararın engellenmesidir.
Page 25
24
Enfeksiyonun yaygınlığı, lokalizasyonu ve hastanın klinik özellikleriyle antibiyotik
verilecek yol seçilir. Genellikle topikal saat başı uygulamalar tercih edilir.
Akut Postoperatif Endoftalmi-Tedavi
1. İntraokuler Antibiyotikler
İntraoküler antibiyotik uygulaması ile akut postoperatif endoftalmi tedavisinde
göz içi dokularda hızla etkin bir seviyeye çıkılabildiğinden önemli bir tedavi yoludur.
Antibiyotiklerin intravitreal uygulanılmasından sonra intraoküler konsantrasyonları
diğer yöntemlere göre daha fazla seviyelere ulaşır. Enfeksiyon genelde vitreusta
yayılma eğilimi gösterir. Diğer yöntemlerle (topikal, subkonjonktival gibi) uygulanan
ilaçlar genel olarak vitreusta yeterli seviyeye ulaşamazlar. Endoftalmide tedavide
başarı için çok hızlı ve etkili bir tedavi yapılması gerektiğinden antibiyotikler kültür
sonuçları beklenmeden başlanmalıdır.
Vankomisin gram pozitif organizmalara etkili bir ilaçtır bu etkisini metisilin
dirençli Staphylococcus türlerine ve B.cereus’a karşı da gösterir. Klinik uygulama
dozunda toksik olmayan bir ilaçtır (1.0 mg / 0.1 ml). Vankomisinden önce sefazolin
kullanılmaktaydı fakat sıkça görülen bakteri direnci üzerine daha az tercih edilen bir
ilaç oldu. Gram pozitif organizmalarla gelişen endoftalmilerde vankomisine direnç
çok seyrektir. Vankomisine dirençli Enterecoccus’ların yeni bir problem oluşturmaya
başladığı düşünülmektedir fakat henüz vankomisine dirençli bir Enterococcus kültürü
yapılamamıştır.130 Vankomisine dirençli Enterecoccus’lardan şüphenilen olgularda
ampisilin, aminoglikozid ve sistemik siprofloksasin uygulanabilir.
Gram negatif organizmaların tedavisinde ilk tercih seçimi tartışmalıdır.
Aminoglikozidler (gentamisin, 0.1 mg / 0.1 ml veya amikasin, 0.4 mg / 0.1 ml)
genelde tavsiye edilen antibiyotiklerdir. Birçok klinik ve laboratuvar çalışması
aminoglikozidlerin retina ve retina pigment epiteline toksik olduğunu belirtmiştir.130,131
Mc Donald ve ark.132 gentamisinin yanlışlıkla göz içine enjekte edildiği olgularda
erken yüzeysel ve intraretinal kanamalar, opak ve ödematöz retina, atılmış pamuk
tarzında enfarktlar, arteriolar daralma, venöz tesbihlenme, geç dönemde ise rubeozis
iridis, neovasküler glokom, retina pigment değişiklikleri, optik atrofi bildirmişlerdir.
Seftazidim de Gram negatiflere karşı tavsiye edilen bir antibiyotiktir. Çünkü etki
spektrumu geniş ve retinal toksisitesi daha düşüktür. Seftazidim 3. kuşak bir
sefalosporindir ve bakterisidal etkilidir. Gram negatiflere etkili olduğu gibi
P.aeroginosa’ya karşı da etkilidir. Seftazidim ile vankomisin fiziksel olarak birbirleriyle
Page 26
25
uyuşmazlar ve solüsyonlarda kombine edildikleri zaman presipite olurlar. Bu
durumdan dolayı bu iki antibiyotiği iki ayrı enjektörden enjekte etmek uygun
olacaktır.6 Bütün bunlara karşı aminoglikozidlerin (amikasin) beta-laktam grubu
antibiyotiklere (seftazidim) karşı avantajları vardır. Aminoglikozidler, Enterecoccus,
Streptococcus, Staphylococcus‘lara karşı vankomisinle beraber sinerjistik etki
gösterirler. Bunun yanında seftazidimlere oranla aminoglikozidlerle ilgili yapılmış
daha geniş araştırmalar mevcuttur.
EVÇ’nin önerisi intravitreal amikasin (0.4 mg / 0.1 ml) ve vankomisin (10 mg /
0.1 ml) uygulamasıdır. EVÇ çalışmasında vankomisinin Gram pozitif bakterilerin
çoğuna (metisilin dirençli S.aureus da dahil) etkili olduğunu belirtmiştir ancak
vankomisine dirençli organizmalar da mevcuttur.130
Tekrarlayan intravitreal antibiyotik uygulanması eğer klinik bir iyileşme
görülmezse veya 48-72 saat içinde klinikte kötüleşme olursa düşünülebilir.
Vankomisin amikasinle veya seftazidim ile beraber 48 saatlik aralıklarla tekrarlayan
uygulandığında retina ve RPE toksititesi oluşturabilir.
2. Topikal ve Subkonjonktival Antibiyotikler
Topikal ve subkonjonktival antibiyotikler intravitreal antibiyotiklerle beraber
endoftalmi tedavisinde kullanılırlar. Bu uygulamanın altında yatan amaç gözdeki
antibiyotik konsantrasyonunu arttırmak için kullanılan önemli bir yol olması ve
intravitreal olarak uygulamada yeterli olarak oluşturulamayan ön segmentteki
antibiyotik konsantrasyonunun sağlanmasıdır.131 Topikal ve subkonjonktival
antibiyotikler ön kamarada terapötik düzeyde antibiyotik oluşmasına imkan verir. Afak
gözler de dahil topikal antibiyotik uygulanmasında vitreus penetrasyonu çok düşüktür.
Kültür sonuçları gelene kadar EVÇ’nin önerisi olan bu rejimler kullanılabilir. Topikal
olarak vankomisin (50 mg / ml), aminoglikozid grubu (gentamisin,amikasin,tobramisin
-20mg/ml),sefalosporin grubu(seftriakson,sefazol,seftazidim-50mg/cc) veya kinolon
grubu antibiyotik ,subkonjonktival olarak ise vankomisin (25.0 mg / 0.5 ml) ve
seftazidim (100 mg / 0.5 ml) her saat başı uygulanabilir. Mantar endoftalmisi
şüphesinde amfoterisin B güçlendirilmiş damla şeklinde hazırlanarak (0,5 mg/cc)
kullanılabilir.
3.Sistemik Antibiyotikler
Bir çok oftalmolog etkilerinin ve faydalarının tartışılmasına rağmen sistemik
antibiyotikleri postoperatif endoftalmi tedavisinde kullanmaktadir. Enflamasyon olan
gözde kan-retina bariyerinin intakt olmadığı belirtilse de intravenöz antibiyotik
Page 27
26
uygulamasından sonra intravitreal antibiyotik seviyesinin yeterli bir düzeye ulaşıp
ulaşmadığı henüz açık değildir.
Bu çalışmaların ışığında intravenöz antibiyotik kullanılıp kullanılmaması klinik
bulgulara bağlıdır. Eğer intravenöz uygulama uygunsa vankomisin ve sefazolin
Gram pozitiflere karşı, seftazidim de Gram negatiflere karşı uygun antibiyotik olabilir.
Vankomisinin postoperatif ve posttravmatik endoftalmilerin en sık nedeni olan
Gram pozitifleri kapsayan geniş bir spektrumu vardır. İntraoküler konsantrasyonu
enflamasyon olan gözlerde olmayanlara göre klinik olarak tedavi edici düzeylere
çıkmaktadır. Travmatize olmuş gözlerde de intravenöz sefazolin intravitreal terapötik
seviyelere ulaşabilmektedir.
Eğer intravenöz tedavi uygulanacaksa bazı yazarlar Gram pozitiflere karşı
vankomisin (İV 1 gr/ 12 saatte bir), Gram negatiflere (H.influenzae dahil) karşı
seftazidim (İV 1 gr) kullanılmasını önermektedirler. Bu kombinasyon tedavisi en az
yan etkiyle en geniş antibiyotik spektrumu sağlar. Vankomisin ve seftazidim
böbreklerden atıldığı için böbrek hastalığı olanlarda doz ayarlaması yapılmalıdır.
Ayaktan tedavi görenlerde oral siprofloksasin kullanılabilir. Özellikle koagülaz
negatif Staphylococcus türlerine karşı kullanılabilir. Geniş etki spektrumu
(Pseudomonas türleri dahil) yanında çok iyi vitreus penetrasyonuna sahiptir. Buna
karşın dirençli Staphylococcus ve Streptococcus türleri gelişmektedir. Ancak şu
unutulmamalıdır ki Gram pozitif organizmaların hemen hepsi siprofloksasinin etki
spektrumu içindedir.
Kültür negatif olgularda oral klaritromisinin diğer tedavi protokolüne eklenebilir
ve böylece daha geniş bir etki spektrumu sağlanmış olur.
4. Kortikosteroid Tedavisi
Endoftalmideki enfeksiyona eşlik eden belirgin enflamasyonun yıkıcı etkisini
azaltmak için kortikosteroidler kullanılabilir. Kontrendike olduğu durumlar (diabetes
mellitus, tüberkülozis, fungal enfeksiyonlar) dışında birçok oftalmolog antibiyotiklerle
kombine kortikosteroid kullanmaktadır. Buna karşın yapılan bir çalışmada 10 yıllık
retrospektif kültür pozitif 54 postoperatif endoftalmi olgusunda intravitreal
deksametazon uygulananlarda istatiksel olarak görme keskinliğinde anlamlı bir fark
görülmemiştir.7 EVÇ akut postoperatif endoftalmi tedavisi protokolünde
subkonjonktival deksametazon (6.0 mg) ve sistemik (özellikle 5-10.günler arası)
prednizon (30 mg / gün) kullanılmasını önermiştir. Günümüzde deksametazonun
(400 mg - 0.1 mL) intravitreal enjeksiyonu tercih edilmektedir.
Page 28
27
5.Vitrektomi
Vitrektominin potansiyel avantajları arasında enfeksiyona neden olan etkenin
organizmanın ve eşlik eden toksinlerinin büyük oranda gözden çıkarılabilmesi, daha
sonra retina dekolmanına neden olabilecek membranların gelişiminin önlenmesi ve
vitrektomi sonrası oluşturulan potansiyel boşluk sayesinde antibiyotiklerin göz
içerisinde yayılımını kolaylaştırması sayılabilir.Buna karşın vitreusun alınması
ilaçların toksik etkilerini arttırabilir. Tartışılan konulardan biri de bütün endoftalmi
vakalarında terapötik vitrektominin gerekliliğidir. EVÇ çalışmasında başlangıç
vizyonu el hareketi görme ve daha yüksek olan postoperatif endoftalmi olgularında
yapılan vitrektominin intravitreal antibiyotik uygulamasına daha üstün olmadığını
göstermiştir. Buna karşın görmesi ışık hissi düzeylerinde olan vakalarda vitrektomi
sonuçları daha iyi olarak bulunmuştur. EVÇ bulgularında vitrektomi veya biyopsi
uygulanıp daha sonra ekstra bir uygulama olarak tekrar vitrektomi yapılan gözlerde
ikinci kez yapılan kültür sonuçlarında vitrektomi yapılanlarda pozitiflik %13,
başlangıçta sadece vitreus biyopsisi alınanlarda %71 bulunmuştur.127 Bu da
vitrektomi ve intravitreal antibiyotik uygulamasının vitreus biyopsisi ve intravitreal
antibiyotik uygulamasına karşın gözü daha iyi sterilize ettiğini göstermektedir.
Esas olarak tedavi yaklaşımında her hasta ayrı bir birey olarak ele alınmalı ve
ona göre bir tedavi protokolü uygulanmalıdır. Genellikle bir çok göz hekimi terapötik
vitrektomiyi ciddi vakalar için düşünmektedir. Bu tür vakalarda genellikle vitreus
inflamasyonunun ciddiyetine bağlı olarak arka kutbun seçilemediği, başlangıç
antibiyotik tedaviye rağmen enflamasyonun ilerleyerek devam etmesi ve tedaviye
rağmen iyileşme göstermeyen olgulardır.
Kronik Postoperatif Endoftalmi-Tedavi
Kronik postoperatif endoftalmideki enflamasyon eğer ciddi değilse antibiyotik
tedavisi aköz ve vitreus örneklerinden yapılan kültür sonuçları gelene kadar
ertelenebilir.
Fakat enflamasyon ciddi ise tedavi aşama aşama yapılır.İlk olarak intraviteral
antibiyotik ve ön kamara lavajı yapılır.Tedaviye cevap alınmaz ise PPV uygulanır ve
GİL çıkarılır.Tekrar tedaviye cevap alınmaz ise kapsül kısmi alınır.Tekrar cevap yok
ise kapsül kalıntıları total eksize edilir.51
P.acnes’e karşı penisilinler ve sefalosporinler de etkilidir. Ancak Vankomisin
belki de en iyi tercihtir. Çünkü P.acnes’e karşı etkili olması yanında geç başlangiçlı
Page 29
28
postoperatif endoftalminin diğer etkenlerine (koagülaz negatif Staphylococcus) karşı
da etkilidir. Tedavi mutlaka gelen kültür sonuçlarına göre tekrar düzenlenmelidir.
Hücreye ve dokuya iyi penetre olan Azitromisin ve klaritromisin bu olgularda
verilmelidir. P. Acnes bu antibiyotiklere çok duyarlıdır (MIC 90 0.03 mg/L).
Ek olarak ; kültür sonucu negatif olan endoftalmi olguları klaritromisin ile tedavi
edilince tedaviye olumlu cevap verdiği görülmüştür .133
Etken mantar ise; İntravitreal amfoterisin B (5.0-10.0 µg / 0.1 ml) genelde
etkilidir. İntravitreal tedavinin bazen tekrarı gerekebilir, çünkü tek doz intravitreal
amfoterisin B uygulanması yeterli gelmeyebilir. Tedaviye istenen cevap ancak tekrar
intravitreal amfoterisin B uygulanması ve vitrektomi sonrası alınabilir. Yüksek doz
intravitreal amfoterisin B belki tek doz uygulamada da etkili olabilir.29 Sistemik tedavi
gerektiğinde intravenöz amfoterisin B yerine oral ajanların kullanılmasına (Flukanazol
200 mg / gün, Ketokonazol 400-600 mg / gün) enfeksiyonun ciddiyetiyle, etkenin
hassasiyet durumuna göre ve amfoterisin B’nin kullanılmasında oluşan risk ve
faydaları dikkate alınarak karar verilmelidir.Hayvan modellerindeki fungal
endoftalmilerde en etkili ajanın amfoterisin B olduğu görülmüştür. Buna karşın oral
Flukanazol’un intravitreal penetrasyonu intravenöz amfoterisin B’e göre daha iyidir ve
izole fungal endoftalmilerde tercih edilebilir. Buna ek olarak Flukanazol iyi tolere
edilir ve endojen endoftalmilerde de tedavide etkilidir.
Blebe Bağlı Endoftalmi-Tedavi
Lokalize bleb enfeksiyonları (blebit) yoğun topikal tedavi veya periokuler
antibiyotik enjeksiyonları ile kolaylıkla tedavi edilebilir ve prognozları da oldukça iyidir.
İntravitreal antibiyotik uygulaması gerektirmeyebilir.
Buna karşın blebit sonrası endoftalmi gelişebileceğinden güçlü sistemik
antibiyotikler de kullanılabilirr.
Trabekülektomiden sonra 6 hafta içinde başlayan endoftalmiler daha önce
anlatıldığı gibi akut postoperatif endoftalmiler gibi tedavi edilebilirler. Trabekülektomi
sonrası geç başlayan endoftalmili hastalara topikal ve sistemik vankomisin ve
seftazidim ile beraber vitreus biyopsisi yapılıp intravitreal vankomisin ve seftazidim
yapılmalıdır. Subkonjonktival gentamisin, intraoküler penetrasyon yapabileceğinden
ve retinaya toksik olduğundan uygulanmamalıdır.68 Vankomisin ve seftazidimin
Streptococcus türleri ve H.influenzae’yı da içeren geniş bir spektrumları vardır ve bir
dereceye kadar güvenlidirler. Başlangıçta pars plana vitrektomi, intravitreal
Page 30
29
antibiyotik ve kortikosteroid uygulananlarda görme düzeyleri uygulanmayanlara göre
daha iyidir.70,71
Bleb enfeksiyonuna bağlı gelişen endoftalmi olgularında prognoz genellikle
kötüdür. Bütün tedavilere rağmen vakaların büyük kısmı fitizisle sonlanır.44
Posttravmatik Endoftalmi-Tedavi
Posttravmatik enfeksiyoz endoftalminin tedavisi akut postoperatif enfeksiyöz
endoftalmiye benzemektedir.
Bütün göz içi yabancı cisimler endoftalmiye neden olmaz. Ancak inert olup
çıkarılması çok zor lokalizasyonda olanlar dışında genelde yabancı cisimlerin
çıkarılması gerekir.
İntraoküler kirpiklerin tedavisi diğer intraoküler cisimlere (metal, bitki) göre daha
farklıdır. Primer cerrahiden sonra kültür sonucu pozitif olduğu halde göz sakin ise
agresif bir endoftalmi tedavisi yapmaya gerek yoktur.
Yüksek riskli vakalarda (örneğin kirli yaralanmalar, kirli göz içi yabancı cisim
olguları) ve başlangıçta yoğun ve ciddi bir enflamasyon bulunan olgularda uygun bir
intravitreal antibiyotikle beraber vitrektomi kombinasyonu yapılmalıdır. 49,36
B.cereus oldukça sık izole edilen bir organizmadır. Vankomisinin aminoglikozidlerle
veya aminoglikozid olmayan antibiyotiklerle kombinasyonunda B.cereus’a karşı
sinerjistik etki görülür.
Endojen Endoftalmi-Tedavi
Yoğun vitreus inflamasyonun olduğu endojen endoftalmi olgularında akut postoperatif
endoftalmide olduğu gibi tedavi hemen yapılmalıdır.Eğer mevcutsa göz dışı
dokulardan elde edilen kültür sonuçları başlangıçtaki tedavide göz önüne alınmalıdır.
İntraoküler antibiyotik enjeksiyonu planlanıyorsa vankomisin ve seftazidim iyi tercihtir.
İntravitreal antibiyotik uygulamasının gerekli olabileceği durumlar ise; afak bir gözde
ön segmentte bir enflamatuar odak mevcudiyeti, arka kapsülün intakt olmaması,
posterior segmentte enflamasyon odağı ve belirgin bir vitreus enflamasyonunun
varlığıdır. Postoperatif ve posttravmatik endoftalmilerin tersine endojen endoftalmide
vitreus enfeksiyonun birincil odağı olmayabilir.Bu yüzden oküler örnek
enflamasyonun primer bölgesinden alınmalıdır.97Çoğunlukla endojen fungal
endoftalmili hastalarda sistemik hastalık belirtisi yoktur (Özellikle intravenöz ilaç
kullananlarda). Bu tip vakalarda intravitreal amfoterisin B ve vitrektomi tedavide
yeterlidir.134
Page 31
30
Nonenfeksiyöz Endoftalmi-Tedavi
Fakolitik endoftalmi tedavisinde residüel lens materyelinin alınmasıyla
birlikte güçlü topikal steroid ve sikloplejik tedaviye iyi cevap verir. Fakoanaflaktik
endoftalmi gelişmemesi için göz içinde kalmış lens materyelinin alınması en iyi
yöntemdir. Cerrahiden sonra çok zaman geçmiş olsa ve enfeksiyonu düşündürecek
ağrı olmasa bile eşlik edebilecek enfeksiyöz endoftalmi tanınmalı ve uygun antibiyotik
tedavisi verilmelidir. Belirgin enflamasyonu olan, katarakt cerrahisi sonrası kalmış
lens materyeli olan ve vitrektomi yapılmış hastalara kültür mutlaka yapılmalıdır ve
postoperatif endoftalmi gelişip gelişmediğine erkenden karar verip gereken uygun
tedavi uygulanmalıdır.
KOMPLİKASYONLAR
Endoftalmi tanısı esnasında veya tedavi sırasında retina dekolmanı gelişebilir.
Tedavi sonrası retina dekolmanı görülme insidansı %10-16 arasında
bulunmuştur.10,135,61 Etken patojenin virülansı endoftalmi prognozunda olduğu gibi
retina dekolmanı gelişmesi konusunda da çok önemlidir .Salamon ve arkadaslarının
yaptığı çalışmada 8 hastanın 6’sında (%75) virülansı yüksek bakteriler tarafından
endoftalmi oluşmuş (Staphylococcus aureus, Streptococcus türleri, Bacillus türleri) ve
hepsinde persistan retina dekolmanı gelişmiştir. Postoperatif görme keskinliği
hiçbirinde 5/200’den iyi olmamış ve 4 vaka ışık hissini kaybetmiştir.136 Buna karşın
virülansı daha düşük bakterilerle gelişen 8 endoftalmi olgusunun 7’sinde retina rekole
kaImıştır (Staphylococcus epidermidis, Propionibacterium acnes, fungus türleri).
Sonuç görme ancak 5 vakada 5/200 ve üstü olmuştur ancak hiçbir vakada ışık kaybı
olmamıştır. Endoftalmi sonrası gelişen retina dekolmanı görme prognozunu
kötüleştirmektedir fakat dekolman cerrahisi sonrası yüz güldürücü sonuçlar elde
edilebilmektedir.41
KORUNMA
Son yıllarda tam steril ameliyathane şartları, postoperatif profilaktik antibiyotik
kullanımı ve hastanın enfeksiyon açısından yakından takip edilmesi ile enfeksiyon
oranları ve enfeksiyona bağlı gözde oluşan zarar azalmıştır. Operasyon öncesi
özellikle diabetik hastalar olmak üzere göz kapakları ve kirpikler herhangi bir
enfeksiyon varlığı açısından değerlendirilmelidir.
Page 32
31
Kontakt lens kullanıcılarında olası bir Gram negatif bakteri (özellikle Pseudomonas)
kolonizasyonunda dikkatli olunması gerekir.
Endoftalmiden korunmada korumayı sağlayan kabul görmüş en önemli faktör göz
çevresinin ameliyat öncesi povidon iodin %10(betadin) ile temizlenmesi ve korneaya
konjonktival keseye %5 povidon iyodin uygulanmasıdır.Etkili olması için bu işlemden
sonra yaklaşık birkaç dk. beklenmeli daha sonra operasyona başlanmalıdır.
Son yıllarda özellikle katarakt operasyonları sonrası intrakameral antibiyotik
kullanımı yaygınlaşmıştır. Özellikle 2.kuşak sefalosporinlerden sefuroksim
kullanılmaktadır. Fakoemülsifikasyon cerrahisi sonrası sefuroksimin intrakameral
verilmesinin, postoperatif endoftalmi riskini tahmin edilenden 4.8 kat daha fazla
azalttığı gösterilmiştir. Bu sonuç istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur.137,138,139 Ancak sefuroksimin intrakameral kullanımı için FDA onayı bulunmamaktadır.
Bazı ülkelerde çalışmaya katılan klinisyenlerden bazıları hastane farmakologları ile
birlikte intrakameral sefuroksimi off-label kullanmışlardır. İntakameral sefuroksim,
dikkatli bir şekilde, steriliteyi koruyarak ve uygun şekilde dilue edilerek 1 mg/0.1 mL
kullanılmalıdır.
4.kuşak kinolonlardan moksifloksasini intrakameral kullanmayı tercih eden
cerrahlar vardır. Fakat henüz endoftalmi profilaksisinde anlamlı bir etkisi
gösterilmemiştir.140
Katarakt operasyonunda irrigasyon solüsyonuna antibiyotik ekleyen cerrahlar
vardır. Koruyucu etkisi olması nedeni ile önerilmektedir ancak endoftalmi insidansını
azaltıcı etkisi prospektif çalışmalarda gösterilmemiştir.141
Antibiyotik kullanımı dışında operasyonun yapıldığı ameliyathane şartları,
kullanılan cihaz ve aletlerin yeterince steril olup olmadığı da çok önemlidir.
Komplikasyonsuz geçen bir ameliyatın sonrasında muayenede Seidel bulgusunun
görülmesi klinisyeni olası bir endoftalmi riski açısından uyarmalı ve erken sütürasyon
uygulanmalıdır.
Page 33
32
AMAÇ
Bu çalışmanın amacı hastanemizde postoperatif endoftalmi tanısı konulan olguların
özelliklerini, mikrobiyolojik spektrumu ve tedavi yaklaşımlarının görsel prognoza
etkisini incelemekti.
MATERYAL-METOD
Nisan 2001-Ocak 2009 tarihleri arasında Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma
Hastanesi 2. Göz Kliniği’nde postoperatif enfeksiyöz endoftalmi tanısı konulan 130
hasta retrospektif olarak incelendi ve çalışma kapsamına alındı.
Çalışma kapsamına aldığımız postoperatif endoftalmi olguları; geçirilmiş
operasyon, lens/GİL durumu, eşlik eden sistemik hastalıkların olup olmaması, cerrahi
girişim endoftalmi intervali, kliniğimize başvurmadan önce semptom süresi ve varsa
başka kliniklerde uygulanan tedavi,vitreus retina ve koroidin değerlendirilmesinde B-
mode ultrasonografi bulguları, tedavi sırasında verilen antibiyotikler ve veriliş yolları,
uygulanan girişimsel tedavi protokolleri, tedavi öncesi ve sonrası görme düzeyleri
(ETDRS eşeli ile), tedaviye cevap, komplikasyonlar ve tedavileri, nüks ve tedavileri,
kültürde üreyen mikroorganizmalar açısından değerlendirildi.
Geçirilen cerrahi sonrası 6 hafta içinde endoftalmi gelişen olgular akut endoftalmi, 6
haftadan sonra endoftalmi gelişen olgular ise geç başlangıçlı endoftalmi olarak
değerlendirildi.
Antibiyotik tedavisi başlanmadan önce mikrobiyolojik çalışmalar için ön
kamaradan ve vitreusdan örnek alındı. Pars plana vitrektomi (PPV) uygulanan
olgularda örnek elde etmek için aspirasyon portuna 5 cc’lik enjektör
bağlandı.İnfüzyon sıvısı açılmadan kesici aktive edildi, hafif manuel vakum
uygulanarak örnek elde edildi. PPV uygulanmayan olgularda ise fakik olgularda 3,5
mm’den, psödofakik olgularda 3 mm’den 27 G iğne ile vitreus santraline doğru
girilerek 0.1-0.2 cc vitreus örneği alındı. Ancak son yıllarda bazı olgulara 25 G
vitrektomi probu ile tek giriş yaparak vitreus biyopsisi ve İOAB enjaksiyonu uygulandı.
Ön kamara örneği steril ortamda insülin enjektörü ile parasentez yapılarak 0.1-0.2 cc
alındı. Alınan örnekler ameliyathane içerisinde hemokültür şişelerine ekim yapılarak
mikrobiyoloji laboratuvarına gönderildi.
Olgulara topikal antibiyotik olarak kinolon grubu antibiyotik veya güçlendirilmiş
damlalar (gentamisin-sefazol veya vankomisin -seftazidim ) verildi.
Kliniğimizde endoftalmi olgularının çoğuna oral antibiyotik tedavisi (kinolon
Page 34
33
grubu) verildi. Diğer olguların bir kısmına intravenöz antibiyotik tedavisi (vankomisin
2x500mg ve seftazidim 2x500mg) verilirken bir kısmına ise hiç sistemik antibiyotik
verilmedi. Mantar endoftalmisi şüphesi olan olguların tedavisine ise oral antifungal
tablet eklendi.
Enflamasyon bulgularının belirgin olduğu olgulara sistemik steroid verildi.
Kliniğimizde EVÇ sonuçlarına dayanarak geliş görme keskinliği ışık hissi olan
olguların hepsine primer pars plana vitrektomi uygulandı.Geliş görme keskinliği EH
ve daha iyi olan olgulara ise primer intravitreal antibiyotik enjeksiyonu uygulandı.
Ancak EVÇ’nin önerdiğinden farklı olarak aşağıda belirtilen yüksek risk faktörlerinden
birini içeren olgulara görme keskinliği ≥EH olsa da primer olarak pars plana
vitrektomi uygulandı.
Yüksek risk faktörleri:
� Fundus reflesinin olmaması
� Diabetes mellitus olması
�Fakoemülsifikasyon cerrahisi sonrası endoftalminin 72 saat içinde gelişmiş olması
� Hipopiyonun 1,5 mm. den fazla olması
�Afferent pupil defekti olması
PPV uygulanan olgularda 20 G ,25 G ya da 23 G üç girişli standart pars plana
vitrektomi tekniği uygulandı. PPV’de geniş açılı görüntüleme sistemleri (BIOM
Ocular, ROLS Volk, EIBOS Haag-Streit) kullanıldı.Bu sistemler bulanık
ortamlardan da ameliyat yapılmasına ve daha fazla vitreus hacminin güvenli bir
şekilde temizlenmesine olanak sağlamaktadır.İnfüzyon kanülünün görülemediği
olgularda operasyona ön kamara oluşturucu ile başlandı.İris yüzeyi ve endotelin
eksudayla kaplı olduğu durumlarda korneal kesi yerinden ön kamaraya girilerek
viskoelastik madde enjekte edildi ve forseps ile iris yüzeyinden membranöz yapı
özelliğini kazanmış eksüdatif materyal soyuldu. GİL’in görüntüyü bozduğu, kapsül ile
GİL arasında yoğun materyal birikiminin olduğu, kapsülektominin gerektiği
durumlarda GİL çıkarıldı. Bunun dışında Propionibacterium acnes düşünülen
olgularda ilk operasyonda göz içi lensi (GİL) çıkarılması ile beraber kapsülektomi
yapıldı. Preoperatif retina dekolmanı saptanan, peroperatif retinada yırtık gelişen,
retinit alanı geniş olan, tedaviye olumlu yanıt alınmayan ve nüks endoftalmi
olgularında silikon yağı kullanıldı. Enflamasyon bulgularının baskın olduğu olgularda
intravitreal deksametazon enjeksiyonu yapıldı.
Page 35
34
İOAB enjeksiyonu fakik olgularda 3,5 mm’den, psödofakik olgularda 3 mm’den
27 G iğne ile 0,1 cc olacak şekilde vitreus santraline doğru girilerek uygulandı.
Antibiyotiklerin enjeksiyon dozları asistan doktor tarafından dilue edilerek hazırlandı.
İntraoküler antibiyotiklerin uygulama dozları aşağıda belirtilmiştir:
Vankomisin uygulama dozu: 10mg/mL Uygulama 0.1 mL (= 1 mg)
Seftazidim uygulama dozu: 20mg/mL Uygulama 0.1 mL (=2mg).
Amfoterisin B uygulama dozu: 50 µg/mL Uygulama 0.1 mL (=5 µg)
Vankomisin ve seftazidim için ayrı kadranlardan giriş yapıldı.Retinal toksisiteden
kaçınmak adına vitrektomize gözlerde yarım doz, silikonize gözlerde normalde
uygulanan dozun onda biri kadarı uygulandı.Enflamasyon olgularının baskın olduğu
olgularda intravitreal deksametazon uygulandı (400µg/0,1cc).
Göz ağrısı azalmasının eşlik ettiği; görme keskinliğinde artış, hipopiyon
seviyesinde azalma ve fundus reflesinde iyileşme tedaviye olumlu cevap olarak
değerlendirildi. İlk girişim sonrası yaklaşık 60 saat içinde tedaviye olumlu cevap
saptanmaz ise ikinci girişim uygulandı.
İstatistik Metodu:
Bu çalışmada olguların sonuç görme keskinliğini 2 düzeye ayırdık :
� 20/800 altı (düşük düzey sonuç görme keskinliği)
� 20/40 ve üstü (yüksek düzey sonuç görme keskinliği)
Analizler SPSS 11. kullanılarak yapıldı.Olguların özellikleri,başvuru anında görme
keskinliği, tedavi yaklaşımı, komplikasyonlar, etken mikroorganizma gibi sonuç görme
keskinliğini etkileme ihtimali olan tüm faktörlerin yüksek ve düşük düzey her iki sonuç
görme keskinliği ile ilişkisi olup olmadığına bakıldı. Bunun için Spearman korelasyon
analizinden ve ki-kare testinden faydalanıldı. P değerinin 0,05’in altında olması
anlamlı kabul edildi.
BULGULAR-SONUÇLAR
OLGULARIN ÖZELLİKLERİ:
Bu çalışmaya 130 olgunun 130 gözü dahil edildi. Olguların 74’ü (%56,92) erkek, 56’sı
(%43,08) kadındı.130 gözün 80’i (%61,5) sağ göz, 50’si (%38,5) sol göz idi. Olgular
ortalama 8,62 ay (0,25 - 48 ay ) takip edildi.
Olguların ortalama yaşı 65 (18-85) olarak saptandı. Yapılan korelasyon analizinde
Page 36
35
ileri yaş ile düşük düzey sonuç GK arasında ilişki saptandı (p<0,05).
Toplam 130 olgunun 92‘sinde (%70,7) başka merkezlerde geçirilmiş cerrahi
sonrası, 38’inde (%29,3) ise hastanemizde gerçekleştirilen operasyon sonrası
endoftalmi gelişmiştir (bkz.Grafik1). Yapılan korelasyon analizinde bu olguların
arasında düşük ve yüksek düzey sonuç GK açısından fark saptanmadı (p>0,05).
0
10
20
30
40
50
60
70
80
klinik içi klinik dışı
Grafik1. Olgularındağılımı
Olguların geçirmiş oldukları cerrahi sorgulandığında; 100 olguda (%76,9)
fakoemülsifikasyon operasyonu sonrası,15(%11.5) olguda PEKKE sonrası, 5 (%3,8)
olguda PPV sonrası, 3 olguda (%2,3) penetran keratoplasti sonrası, 3 (%2,3) olguda
kombine fakoemülsifikasyon ve trabekulektomi operasyonu sonrası, 2 (%1,5) olguda
İKKE ve GİL’in sklera fiksasyonu sonrası, 1(%0,7) olguda şaşılık cerrahisi sonrası, 1
olguda (%0,7) intravitreal triamsinolon enjeksiyonu sonrası endoftalmi geliştiği
saptandı.Olguların cerrahiye göre dağılımı Tablo 1 ‘de verilmiştir.
Tablo 1. Olguların uygulanan cerrahiye göre dağılımı
Fakoemülsifikasyon 100 (%76.9)
PEKKE 15 (%11,5)
PPV 5 (%3.8)
PK 3 (%2.3)
Kombine fako.- trab 3 (%2.3)
İKKE- skleral fiks. 2 (%1.5)
Haşılık cerrahisi 1 (%0,7)
IVTA 1 (%0,7)
%
Page 37
36
Katarakt operasyonları en yüksek endoftalmi riskine sahip olmamasına rağmen
fakoemülsifikasyon sık yapılan cerrahi olduğu için postoperatif endoftalmi en çok
fakoemülsifikasyondan sonra görülmüştür.
Toplam 130 olgunun 103’ü (%79,2) akut endoftalmi, 27 olgu (%20,8) ise geç
başlangıçlı endoftalmi olarak değerlendirildi. Akut endoftalmi olgularında operasyon
ile endoftalmi gelişene kadar sürenin ortalamasının 7,36 gün olduğu saptandı.
Yüksek düzey sonuç GK akut endoftalmide(%28,1) geç başlangıçlı endoftalmiye
(%3,7) göre istatistiksel anlamlı olarak daha fazla bulundu (p=0,05-fisher exact test).
103 akut endoftalmi olgusunun 75’inde (%72,81) cerrahiden sonra ilk bir hafta içinde
endoftalmi gelişmiştir. Bir hafta içinde gelişen akut endoftalmi olguları ile düşük düzey
sonuç GK arasında anlamlı ilişki saptanmıştır (p<0,05).
Olguların herhangi bir kliniğe başvurmadan önce semptomlarının olduğu sürenin
ortalama 3,45 gün olduğu bulunmuştur. Semptom süresiyle sonuç görme keskinlikleri
arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır.(p>0,05)
MUAYENE BULGULARI:
Olguların tedavi öncesi görme keskinliği düzeyleri Tablo 2’de belirtilmiştir.
Tablo 2. Olguların tedavi öncesi görme keskinliği
Görme düzeyleri Tedavi öncesi
IH (+) 38 (%29,2)
EH (+) 56 (%43,07)
PS <20/800 10 (%7,69)
≥ 20/800 - <20/200 16 (%12,3)
≥ 20/200 - < 20/40 10 (%7,69)
≥ 20/40 0
Median değer EH
Olguların biyomikroskobik muayenelerinde 14 olguda (%10,7) arka kapsül açıklığı
saptanmış, 54 olguda (%41,5) arka kapsülün intakt olduğu görülmüştür. Diğer
olgularda ( %47,8) ise arka kapsül değerlendirilememiştir. 90 olguda (%69,2) kornea
ödemi , 22 olguda (%16,9) korneal sütür , 13 olguda (%10) Seidel bulgusu, 98
olguda (%75,3) ön kamarada hücre , 87 olguda (%66,9) hipopyon, 63 olguda
(%48,4) fibrin,1 (%0,7) olguda ise ucu açıkta skleral sütür saptandı.
Page 38
37
Beş olguda (%3,8) korneal absenin eşlik ettiği görüldü.
Korelasyon analizinde hipopyon veya Seidel varlığının düşük ya da yüksek düzey
sonuç GK ile ilişkisi saptanmadı (p>0,05).
Olgular endoftalmi tanısı aldıkları sırada göz içi lenslerin durumu Tablo 3’te belirtildi.
Tablo 3. Olguların lens/GİL durumlarına göre dağılımı
PCİOL 112 (%86,15)
Skleral fiksasyon lensi 2 (%1,5)
Afakik 9 (%6,9)
Fakik 5 (%3,8)
ÖK- GİL 2 (%1,5)
Olguların girişim öncesi ortalama göz içi basıncı 14,73 mmHg olarak saptandı.
Postoperatif dönemde iki olguda antiglokomatöz tedavi ile kontrol altına alınan
yüksek GİB değerleri saptandı. Son muayenede ise ortalama GİB 14,55 mmHg
olarak saptandı.
Olguların tümüne ultrasonografi yapıldı. Bütün olgularda vitreus ekojenitesinde artış
saptandı.Ultrasonografi sonuçlarına göre 5 olguda (%3,8) retina dekolmanı
saptandı. Yapılan korelasyon analizinde endoftalmiye retina dekolmanının eşlik ettiği
olgular ile düşük düzey sonuç GK arasında anlamlı ilişki saptandı (p<0,05).
Olgular başvuru anında ek oküler patolojiler açısından incelendiğinde 4 olguda
(%3,07) dejeneratif miyopi, diabetes mellitus olan 1 olguda (%0,7) traksiyonel retina
dekolmanı ve 6 olguda (%4,6) glokom tanısı varlığı tesbit edildi.
Olguların sistemik hastalık sorgulamasının sonuçları ise Tablo 4 ‘ te belirtidi.
Tablo 4. Olgularda sistemik hastalık durumu
Sistemik hastalığı
olmayan olgular
90 (%69,2)
Hipertansiyon 27 (%20,7)
Diabetes mellitus 13 (%10)
Sistemik hastalık varlığının sonuç GK ile ilişkisi saptanmadı (p>0,05)
Page 39
38
MEDİKAL TEDAVİ:
Kliniğimizde tedavileri yapılan 130 olgunun 114’ üne (%87,69) sistemik
antibiyotik tedavisi verildi.Olguların 76’sına (%58,4) oral antibiyotik tedavisi, 38’ine
ise (%29,7) intravenöz antibiyotik tedavisi verildi. 16 olguya (%12,3) ise sistemik
antibiyotik tedavi verilmedi.Oral antibiyotik alan olguların hepsine kinolon grubu
antibiyotik (32 olguya siprofloksasin, 43 olguya moxifloksasin- 4 ‘ü klaritromisin ile
birlikte) tedavisi verildi.İntravenöz antibiyotik olarak ise vankomisin ve seftazidim
tercih edildi. Mantar endoftalmisi şüphesi olan iki olgunun sistemik tedavisine oral
itrakanazol eklendi. Yapılan korelasyon analizine göre sistemik tedavinin düşük yada
yüksek düzey sonuç GK ile ilişkisi saptanmadı (p>0,05). Aynı zamanda oral veya
intravenöz tedavi arasında sonuç görme keskinliğine etki açısından fark saptanmadı
(p>0,05).
Topikal antibiyotik tedavisi olguların tümüne verildi. 67 olguya(%51,5)
güçlendirilmiş damlalar ( gentamisin sefazol fortifiye veya vankomisin –seftazidim
fortifiye) verildi. 63 olgu(%48,46) ise kinolon grubu topikal antibiyotik (51’i ofloksasin,6
olgu levofloksasin,3 olgu siprofloksasin,3 olgu moksifloksasin) kullandı.
Yapılan korelasyon analizine göre yüksek ve düşük düzey sonuç GK açısından
kinolon grubu antibiyotik ile güçlendirilmiş damla kullanımı arasında fark saptanmadı
(p>0,05). Mantar endoftalmisi şüphesi olan 2 olguya topikal fortifiye amfoterisin B
(0,5 mg/cc) verildi.
Sistemik steroid tedavisi 16 olguya (%12,3) verildi.Sistemik steroid tedavisi
alan olguların yüksek veya düşük düzey sonuç GK ile ilişkisi saptanmadı (p>0,05).
GİRİ�İMSEL TEDAVİ:
Başvuru anında ışık hissi düzeyinde görme keskinliği olan 27 olguya (%20,76)
primer PPV uygulandı.Geliş GK EH ve üstü düzeyinde olup yüksek risk faktörlerinden
birini içeren 28 olguya (%27,2) primer PPV, geri kalan 75 olguya (%72,8) ise primer
İOAB uygulandı.
Geliş görme keskinliğine göre uygulanan primer tedavi şekil 1’de belirtilmiştir.
Page 40
39
Hekil1: Geliş görme keskinliğine ve uygulanan primer girişimsel tedavi
Primer tedavi olarak 75 (%57,7) olguya ameliyathane şartlarında intraoküler
antibiyotik (İOAB), toplamda 55 olguya (%42,3) ise PPV ve İOAB uygulandı
(bkz.tablo 5).
Tablo 5. Primer tedavi yaklaşımı
Primer İOAB 75 (%57,7)
Primer PPV 55 (%42,3)
Primer İOAB olarak olguların tümüne vankomisin ve seftazidim uygulandı.
Bunlardan 4’üne ek olarak intravitreal deksametozon da uygulandı.
Vitrektomi tekniği olarak 55 olgunun 8’ ine 25 G, 2 olguya 23 G, diğer olgulara
20 G PPV uygulandı. Primer PPV sırasında fakik olan 4 olgudan 3 ‘üne lensektomi
yapıldı. Primer PPV sırasında 46 psödofakik olgunun 20’sinde göz içi lensi (4
olguda kapsül temizliği ile beraber) çıkartıldı.Yapılan korelasyon analizine göre
psödofakik olgularda primer vitrektomi sırasında göz içi lens çıkarılması ile düşük
düzey sonuç GK arasında anlamlı derecede ilişki saptandı (p=0,02). Primer PPV
uygulanan tüm olgulara eş zamanlı İOAB uygulaması yapıldı. İOAB olarak tüm
olgulara intravitreal vankomisin ve seftazidim (mantar endoftalmisi düşünülen bir
130 olgu
GK:Işık hissi 27 olgu
(%20,76)
GK: ≥EH 103 olgu
(%79,24)
Olguların tümüne
Primer PPV 27 olgu
Yüksek risk faktörü (–) ise
Primer ĐOAB 75 olgu(%72,8)
Yüksek risk faktörü(+) ise
Primer PPV 28 olgu(%27,2)
Page 41
40
olguda eş zamanlı intravitreal amfoterisin B) uygulandı. İki olguya eş zamanlı
intravitreal deksametazon (dekort) uygulandı.Preoperatif ultrasonografisinde retina
dekolmanı saptanan 2 olguya serklaj uygulandı.12 olguda geniş retinit saptanması,5
olguda ise preoperatif retina dekolmanı saptanması nedeni ile toplam 17 olguya
silikon yağı verildi.
TEDAVİYE CEVAP:
Olgulara uygulanan primer girişimsel tedavi ve buna verdikleri yanıta göre dağılımları
Hekil 2’de gösterilmiştir.
Hekil 2. Olguların tedavi ve yanıta göre dağılımı
Görme düzeyleri ve muayene bulguları bakımından tedaviye olumlu yanıt vermeyen
olgular tedaviye dirençli olarak değerlendirildi.
Primer İOAB uygulanan olguların 30’unda (%40,5) tedaviye olumlu yanıt
alınırken,2 olguda ışık kaybı oldu. 43 olguda (%56,8) tedaviye direnç görüldü ve bu
olgulardan 3’üne 25 G PPV diğerlerine 20 G PPV uygulandı.Tüm olgulara eş
zamanlı İOAB (vankomisin ve seftazidim-bir olguda deksametazon ile birlikte)
uygulandı. Bu olgular içinde 39 psödofakik olgunun 18’inde GİL çıkarıldı, 5 olguya ise
130 endoftalmi olgusu
Primer İOAB 75 olgu
Primer PPV
55 olgu
Tedaviye
olumluyanıt 30 olgu (%40,5)
Tedaviye direnç PPV
43 olgu (%56,8)
Tedaviye olumluyanıt
42 olgu (76,3)
Olumluyanıt 41olgu (%54,1)
Işık kaybı 2 olgu (%2,7)
Tedaviye direnç İOAB 9 olgu
(%16,3)
Işık kaybı 2 olgu (%2,7)
Işık kaybı 4 olgu (%7,2)
Olumlu yanıt
6 olgu (%10,9)
Isık kaybı 3 olgu
(%5,45)
Page 42
41
kapsül temizliği uygulandı. Tedavi süresince GİL ve kapsül temizliği yapılan olgular
içinde uygun olan 2 olguya sekonder iris kıskaçlı GİL implantasyonu uygulandı.
Preoperatif ultrasonografisinde retina dekolmanı olan 3 olgunun ikisine serklaj yapılıp
silikon verildi, bir olguya ise C3F8 gazı enjekte edildi. Peroperatif yatrojenik retinal
delik gelişen 1 olguya serklaj uygulandı ve silikon yağı verildi. Bunun dışında geniş
retinit alanı saptanan 5 olguya için silikon yağı verildi. İOAB sonrası tedaviye dirençli
olduğu için PPV uygulanan olgularda tedaviye olumlu cevap sayısı arttı. Uygulanan
bu tedavilere olumlu cevap vermeyen 8 olgunun 6’sı tekrar İOAB uygulanınca
(vankomisin ve seftazidim -üçüne dekort ile birlikte), 2 olgu ise tekrar PPV yapılıp
silikon yağı verildikten sonra tedaviye olumlu cevap verdi. Sonuçta 41 olguda daha
iyileşme görülürken 2 olguda ışık kaybı oldu. Primer İOAB uygulanan grupta toplam
tedaviler sonucu 71 olguda (%95,9) iyileşme sağlanırken , toplam 4 olguda ise ışık
kaybı oldu.(%5,4)
Primer PPV uygulanan 55 olgunun 42 ‘sinde (%76,3) tedaviye olumlu cevap
verirken, 4 olgu (%7,2) ışık hissini kaybetti. Dört olgunun ikisi geliş GK ≥EH olan
gruptandı. 9 olguda (%16,3) tedaviye direnç mevcuttu.9 olgudan sadece 1 olgu geliş
GK ≥EH olan gruptandı.9 olgudan 7’sine İOAB (vankomisin seftazidim -üçüne dekort
ile birlikte), 2 olguya ise tekrar PPV uygulanıp silikon verildi. Tedaviye dirençli bu 9
olgudan 6’sında tedaviye olumlu cevap görülürken,3 olguda ise ışık kaybı
oldu.Primer PPV uygulanan grupta tedaviler sonucu toplam 48 olguda (%87,2)
iyileşme sağlanırken , toplam 7 olguda (%12,65) ışık hissi kaybı oldu.
Geliş görme keskinliği el hareketi ve üstü düzeyinde olan olgularda primer
İOAB uygulamasına direnç oranı(%56,8) primer PPV tedavisine direnç
oranından(%3,75) anlamlı derecede daha fazla bulundu (p<0,05, Fisher’s exact
test).
Toplamda ilk ve tek girişimsel tedavi ile %55,38 oranında tedaviye olumlu
cevap alındı.Sekonder tedaviye ise olguların %40’ında ihtiyaç duyuldu.Bütün
tedaviler sonucunda toplam %91,53 oranında iyileşme saptandı. Işık kaybı ise
toplam %8,46 oranında görüldü.
KÜLTÜR SONUÇLARI:
Olguların hepsinden kültür için örnek alınmıştır.Alınan kültürlerin hepsi Bactec®
hemokültür şişelerine ekilmiş ve laboratuvara gönderilmiştir.
Alınan kültürlerin 56‘sında (%43,07) üreme tespit edilmiştir. 74 olguda (%56,92) ise
kültür steril kalmıştır. Olgularımızın kültür sonucu dağılımı tablo 6’da verilmiştir.
Page 43
42
Tablo 6. Olgularımızdan alınan kültürlerdeki üreme dağılımı
(kültür sonucu + çıkanlara oranı)
Pseudomonas aerigunosa 11 (%19,6)
Koagülaz negatif stafilokok (MSKNS) 10 (%17,8)
Alfa-hemolitik streptokoklar 8 (%14,2)
Streptococcus pneumoniae 4 (%7,14)
Karışık (mikst) flora 4 (%7,14)
MRKNS 3 (%5,35)
MRSA 2 (%3,57)
Acinetobacter cinsi(gr. negatif) 2 (%3,57)
Non fermentatif çomak(gr. negatif) 2 (%3,57)
Klebsiella pneumoniae(gr. negatif) 2 (%3,57)
Staphylcoccus aureus 1 (%1,78)
Stenotrophomonas maltophilia(gr.neg) 1 (%1,78)
Burkholderia cepatia (gr. negatif) 1 (%1,78)
Chryseobacter(gr. negatif) 1 (%1,78)
Candida parapsilozis 1 (%1,78)
Gram pozitif kok 1 (%1,78)
Gram pozitif çomak 1 (%1,78)
Gram negatif çomak 1(%1,78)
Toplam 56 (%43,07)
29 olguda (%51,7) gram pozitif koklar, 21 olguda (%37,5) gram negatif çomaklar, 1
olguda (%1,78) gram pozitif çomak, 4 olguda (%7,14) karışık üreme mevcuttu.Kültür
sonucu grupları tablo 7’de ve grafik 2 de verilmiştir.
Tablo 7. Kültürde üreme dağılımının gruplandırılması
Gram pozitif kok 29 (%51,7)
Gram negatif çomak 21 (%37,5)
Gram pozitif çomak 1 (%1,78)
Karışık üreme 4 (%7,14)
Mantar 1(%1,78)
Page 44
43
gram pozitif kok
gram negatif çomak
gram pozitif çomak
mikst üreme
mantar
En sık %51,7 oranında gram pozitif koklar, ikinci sıklıkta %37,5 oranında gram
negatif çomaklar üremiştir.Gram pozitif koklar içinde %17,8 oranı ile en sık koagülaz
negatif stafilokoklar görülmüştür.Gram negatif çomaklar içinde ise en sık
Pseudomonas aerigunosa 11 olguda (%19,6) izole edilmiştir. Yapılan korelasyon
analizinde gram negatif bakteri varlığının düşük düzey sonuç GK ile ilişkisi saptandı
(p<0,01).
KOMPLİKASYONLAR:
Komplikasyonların geliş GK ve uygulanan primer tedaviye göre dağılımı tablo 8’ de
verilmiştir.
Tablo 8:Komplikasyon gelişen olguların geliş GK ve primer tedaviye göre dağılımı
Komplikasyonlar Geliş GK
Primer İOAB ≥EH
Primer PPV IP+ ≥EH
Total (%)
RD 3 8 - 11 (%8,46) Koroid dekolmanı 1 - - 1 (%0,76) Suprakoroidal hemoraji
1 1 1 3 (%2,3)
Işık kaybı 4 2 5 11(%0,76) Kornea ödemi 5 3 1 9 (%6,92) Korneal opaklaşma
1 1 1 3 (%2,3)
Band keratopati - 1 - 1 (%0,76) Kistoid makuler ödem
1 1 - 2 (%1,5)
ERM 4 1 1 6 (%4,6) Rubeosis iridis - 1 - 1 (%0,76) Santral retinal ven tıkanması
1 - - 1 (%0,76)
Optik atrofi 3 1 - 4 (%3,07) GİLvitreye düşmesi
1 - - 1 (%0,76)
Grefon reddi - - 1 1 (%0,76)
Grafik 2 %51,7 GR +
%37,5 GR -
Page 45
44
Primer İOAB uygulanan olgularda görülen komplikasyonların hepsi tedaviye direnç
gösterip sekonder PPV uygulanan olgularda saptandı. Retina dekolmanı primer
İOAB tedavisine cevap veren hiçbir olguda görülmedi.Primer İOAB sonrası sekonder
PPV uygulanan ve retina dekolmanı olan olgulardan birine PPV ile serklaj uygulanıp
silikon yağı verildi. Son muayenesinde retina yatışık izlendi. RD gelişen diğer
hastalardan biri ameliyatı kabul etmedi;diğeri ise inoperable kabul edildi.
Koroid dekolmanı olan olguya oral steroid başlandı.Takiplerde koroid dekolmanı
görülmedi. Primer İOAB olan olgularda kornea ödemi olan 5 olgu takiplere devam
etmeyen olgulardı. Korneasında total opaklaşma saptanan 1 olguya ise PKP
uygulandı.GİL’in vitreye düştüğü 1 olguda PPV uygulandı ve GİL sulkusa implante
edildi.
Primer PPV tedavisi uygulanan grupta oluşan komplikasyonlar incelenirse
dikkat edilmesi gereken husus retina dekolmanının geliş görme keskinliği ışık hissi
olan olgular içinde saptandığıdır.Geliş GK ≥EH olup yüksek risk faktörlerinden birini
içerdiği için primer PPV uygulanan hiçbir olguda retina dekolmanı görülmedi.Retina
dekolmanı gelişen 8 olgunun 4’ü takiplere devam etmediğinden tedavi
uygulanamadı.1 olgunun grefon reddi de vardı ve inoperable kabul edildi.Diğer 3 ‘üne
PPV ve serklaj uygulandı. GİL çıkarılıp silikon yağı verildi. İkisi yatışık izlenirken
olgulardan birinde silikon alınınca retina dekolmanı gelişti ve inoperable kabul edildi.
SKH olan vakada evisserasyon uygulandı.Band keratopati olan vakada EDTA ile
kornea temizliği yapıldı.Büllöz keratopati olan olguların hiçbiri takiplere devam
etmedi.
Komplikasyon oranlarına bakıldığında 130 olgu içinde retina dekolmanı
saptanma oranı 11 olgu ile %8,46 olarak bulunmuştur. Bu olguların hepsi primer ya
da sekonder PPV uygulanan olgulardı. Bizim çalışmamızda primer ya da sekonder
toplam 98 olguya PPV uygulandı.PPV uygulanan olgular içinde RD saptanma oranı
ise %12 olarak saptandı. Retina dekolmanı gelişen olguların kültür sonuçları
incelendiğinde 11 olgunun 7’sinde gram negatif çomak, 3 olguda gram pozitif kok
üremiş,1 olgu ise steril kalmıştır. Yapılan korelasyon analizlerinde retina dekolmanı
ile gram negatif çomak arasında anlamlı ilişki saptandı (p<0,01). Bizim çalışmamızda
geliş GK ≥EH olan olguların %27,2 sine primer PPV uygulanmış olmasına rağmen
retina dekolmanı geliş GK IH olan olgularda anlamlı olarak daha fazla saptandı
(p<0,01). Korelasyon analizinde retina dekolmanı ve korneal komplikasyon gelişen
olgular ile düşük sonuç GK arasında anlamlı ilişki saptandı (p<0,01).
Page 46
45
NÜKS:
Tedavisi yapılan ve iyileşme izlenen olgulardan 12 ‘si (%9,2) kliniğimizden
taburcu edildikten sonra semptomların tekrarlaması üzerine kliniğimize
başvurdular.Yapılan muayene sonrası nüks olduğu saptandı. Nüks olan olguların
özellikleri aşağıdaki tablo 9’da belirtildi.
Tablo 9:Nüks olan olguların özellikleri
Uygulanan tedavi
Kültür sonucu Nüks tdv Sonuç
1 IOAB Nonfermantatif çomak+acinetobacter
PPV,IOL çık,İOAB
+
2 IOAB PPV İOAB
MRSA,nocardia,gram negatif çomak
PPV,IOL çık,si,İOAB
Ftizis
3 IOAB PPV,İOAB,si
MRSA PPV,IOL çık,si,İOAB
+
4 IOAB* PPV,İOAB,si, IOAB
Steril IOAB +
5 IOAB* PPV,si
Sonuç çıkmadı PPV,IOL çık,İOAB
+
6 IOAB* PPV,İOAB,si
Pseudomonas IOAB Büllöz keratopati KP istemedi
7 IOAB* PPV,IOL çık
Chryseobacter PPV,İOAB +
8 PPV,İOAB RD: PPV,BS,İOAB,si
Pseudomonas p.mirabilis PPV,İOAB,si Si alınca total RD İnop
9 PPV,İOL çık,İOAB Iv amikasın
Pseudomonas aureginosa PPV,İOAB,si +
10 PPV,İOAB Alfahemolitik streptekok PPV,IOL çık,IOAB
Kornea abse Takiplere gelmedi
11
PPV,İOL çık,İOAB
Candida parapsilozis PPV ,IVamf B,si
2.nükste tedavi istemedi
12 PPV,IOL çık* Gram pozitif kok PPV,İOAB +
• (*) başka merkezde uygulanmış girişimler
(+) tedaviye olumlu cevap veren olgu
Çalışmaya dahil edilen olgular içinde nüks oranı %9,23 olarak saptanmıştır. 1 olguda
retina dekolmanı da eşlik etmekteydi. Nüks olan olguların kültür sonuçları
incelendiğinde 5 olguda Gram negatif çomak, 3 olguda Gram pozitif kok, 1 olguda
miks üreme,1 olguda Candida parapsilozis ürediği görülmüştür.2 olgu ise steril
kalmıştır.Yapılan korelasyon analizinde primer İOAB yada PPV uygulaması ile nüks
gelişmesi arasında ilişki saptanmadı (p>0,05).Nüks gelişen olguların sonuç görme
keskinliği ile ilişkisi saptanmadı(p>0,05).
Page 47
46
SONUÇ GÖRME:
Çalışma başında tedavi öncesi görme keskinliği dağılımına göre tedavi sonusunda
görme keskinliği karşılaştırması aşağıdaki tablo 10’da belirtildi.
Tablo 10. Tedavi öncesi ve sonrası görme keskinlikleri
Görme düzeyleri Tedavi öncesi Tedavi sonrası
IH(-) 0 11
IH(+) 38 11
EH(+) 55 17
PS <20/800 10 9
≥ 20/800 - < 20/200 16 11
≥ 20/200 - < 20/40 10 41
≥ 20/40 0 30
Ancak biz sonuç görme keskinliğini geliş görme keskinliği sınıflamasından farklı
olarak düşük,orta ve yüksek düzey GK olarak üçe ayırdık.Aşağıdaki tabloda bu
sınıflamaya göre olgu sayıları verildi.(tablo 11)
Tablo 11: Sonuç görme keskinliğinin geliş görme keskinliği ve primer tedaviye göre dağılımı
Geliş GK Sonuç GK
IH- <20/800 ≥20/800-20/40> 20/40≤ Toplam
IP-/PPV 5 14 6 2 27
≥EH
IOAB PPV
6
4
2
23
17
6
46
38
8
28
16
12
103
75
28
Toplam 11 37 52 30 130
Düşük düzey sonuç görme keskinliği ile ilişkili bulunan en önemli faktör düşük düzey
geliş görme keskinliğidir(p<0,05). Bunun dışında düşük düzey sonuç görme keskinliği
ile istatistiksel anlamlı ilişkili faktörler ileri yaş,endoftalmi tanısına eşlik eden retina
dekolmanı,primer GİL çıkarılması,retina dekolmanı komplikasyonu , korneal
komplikasyonlar,kültür sonucunun gram negatif bakteri olması,cerrahiden sonra ilk
haftada gelişen endoftalmiler olarak saptanmıştır.
Page 48
47
Yüksek düzey sonuç görme düzeyi ile anlamlı derecede ilişkili bulunan tek faktör
geliş görme keskinliği düzeyinin yüksek olmasıdır (p<0,05).
Geliş GK ≥EH olan olgularda uygulanan primer İOAB veya PPV uygulamasının
sonuç görme keskinliği ile ilişkisi araştırıldı. Bu olgularda primer PPV ile yüksek
düzey sonuç GK(%42,8) primer İOAB olan olgulara göre(%23) istatistiksel anlamlı
olmasa da daha fazla ilişkili olduğu bulundu (p=0,06).
TARTI�MA
EVÇ postoperatif endoftalminin tedavisinde önemli bir yol katedilmesini
sağlamıştır.EVÇ’ndan sonra endoftalmi tedavi yaklaşımı pek fazla değişmemiştir.
EVÇ sonuçlarına göre geliş GK IH seviyesinde olan olgulara primer PPV
uygulanınca sonuç görme keskinliği primer İOAB uygulananlara göre daha yüksek
bulunmuştur.Dr.Kalaycı ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışma da bu görüşü
desteklemektedir. Çalışma sonuçlarına göre görme keskinliği ışık hissi seviyesinde
olan ve intravitreal vankomisin ve seftazidim enjeksiyonu uygulanan 3 postoperatif
endoftalmi olgusunun 2’sinde ışık hissi kaybolurken, EH ve üzerinde görme keskinliği
ile başvuran 10 olgunun 8’inde sonuç görme keskinliği 20/200 üzerinde
bulunmuştur.142 Bizim çalışmamızda da geliş GK IH olan olgulara primer PPV
uygulandı.
EVÇ sonuçlarına göre geliş GK ≥EH olan olgulara primer İOAB uygulaması
önerilir. Bizim çalışmamızda da geliş GK ≥EH olan olgulara primer intravitreal
antibiyotik enjeksiyonu uygulaması yapıldı.Ancak EVÇ sonuçlarından farklı olarak
geliş GK ≥EH olgular içinde yüksek risk faktörlerinden birini içeren olgulara İOAB
yerine primer PPV uygulandı. EVÇ’nin GK ≥EH olan olgularda primer İOAB
yaklaşımı tartışmaya açılabilir.
Endoftalmide kültür sonuçları sonuç görmeyi etkileyen önemli parametredir.
Endoftalmi serilerinde en sık saptanan etken gram pozitif bakteriler olsa da kültür
sonuçlarına göre mikroorganizma dağılımı önemli derecede farklı olabilir. Bizim
çalışmamızda %37,5 oranında saptanan Gram negatif çomaklar EVÇ çalışmasında
%6 olarak saptanmıştır. EVÇ tedavi yaklaşımı kendi içinde mikrobiyolojik
spektrumuna göre doğru olabilir,ancak farklı mikrobiyolojik spektrum farklı yaklaşım
gerektirebilir.
Vitrektominin potansiyel avantajları enfeksiyona neden olan etkenin organizmanın ve
eşlik eden toksinlerinin büyük oranda gözden çıkarılabilmesi, daha sonra retina
Page 49
48
dekolmanına neden olabilecek membranların gelişiminin önlenmesi ve vitrektomi
sonrası oluşturulan potansiyel boşluk sayesinde antibiyotiklerin göz içerisinde
yayılımını kolaylaştırmasıdır. Biz de geliş GK ≥EH olup yüksek risk faktörlerinden
birini içeren olgulara uyguladığımız erken primer vitrektomi ile bu avantajlardan
yararlandığımızı düşünmekteyiz.
Tedaviye direnç gelişince ikinci cerrahi girişime gerek duyulur ve hastanede kalış
süresi uzar.Bizim çalışmamızda tedaviye direnç dolayısı ile ikinci girişime gerek
duyulma oranı IH ile gelen olgularda %29, GK ≥EH olan olgularda primer İOAB için
%56,8 iken primer PPV için %3,75 olarak tesbit edilmiştir. İOAB’e olumlu cevap
vermeyen olguların çoğu da vitrektomiye cevap vermiştir. GK ≥EH olan olgularda
erken primer PPV uygulaması ile ek girişim gerekliliğinin önemli ölçüde azaldığı
oranlarda görülmektedir. Yapılan korelasyon analizinde bu oranların anlamlı
olduğunu gösterdi (p<0,01).EVÇ çalışmasında tüm olgular için ikinci girişim gerekme
oranı %9 olarak bildirilmiştir. EVÇ ile kıyaslanınca bizim çalışmamızda tüm olgular
için ikinci girişime daha fazla gerek görülmesinin bizim çalışmamızda virulan
bakterilerin daha fazla saptanmasından kaynaklandığını düşünmekteyiz.
Aynı zamanda geliş GK ≥EH olan olgularda primer PPV uygulandığında yüksek
sonuç görme düzeyi (%42,8) istatistiksel anlamlı olmasa da primer İOAB uygulanan
olgulara (%23) göre daha yüksek bulundu(p=0,06).
Hasta konforunun daha iyi olması, hızlı iyileşme sağlaması,operasyon süresinin
kısalması gibi avantajlarından dolayı 2004 yılından beri 25 G ve 23 G sütürsüz PPV
endoftalmi tedavisinde de ön plana çıkmıştır. Enflame gözde konjonktiva daha kolay
kanar ve kanamayı durdurmak daha zor olur. Sütürsüz cerrahi ile konjonktiva da
korunmuş olur.Yanyalı ve arkadaşlarının 12 olgu ile yaptığı bir çalışmada da benzer
sonuç bulunmuştur.25 G PPV ile tedavi edilen olgularda peroperatif ve postoperatif
komplikasyon görülmemiştir.143 25 G tekniğinin avantajları nedeni ile uygun olan
olgular için PPV ön plana çıkmıştır.
Ağır klinik tablo ile başvuran olgularda hemen uygulanan PPV, olguların
çoğunluğunda yararlı bir görme seviyesi sağlamaktadır.Sonuç olarak uygun şartlar
var ise geliş görme keskinliği el hareketi ve üstü düzeyde olsa da yüksek risk
faktörlerinden birini içeren olgulara erken vitrektominin İOAB’e tercih edilmesi
gerektiğini düşünmekteyiz.
Vitrektominin potansiyel dezavantajları tecrübeli vitreoretinal cerrah ve
ekipman gerektirmesi ve bunların hali hazırda acil şartlarda ulaşılabilmesi
Page 50
49
gerekliliği,maliyeti ve olası vitrektomi komplikasyonlarıdır. Bizim hastanemizde günün
her saatinde tecrübeli vitreoretinal cerrah ve ekipman mevcuttur. Komplikasyon
oranları incelendiğinde retina dekolmanı oranlarının yayınlarda %10-%16 arasında
değiştiği görülmektedir.EVÇ çalışmasında PPV uygulanan olgular için %9 olarak
saptanmıştır.Bizim çalışmamızda bütün olgular içinde retina dekolmanı % 8,46
oranında saptandı.PPV uygulanan olgular içinde RD saptanma oranı bizim
çalışmamızda %12(11 olgu) olarak bulundu. Retina dekolmanı olan 11 olgunun 8’i
geliş GK IH olan olgular olup vitrektomi uygulanan olgulardı. Diğer 3 olgu da geliş
GK ≥ EH düzeyde olup primer İOAB uygulanıp tedaviye direnç gelişince sekonder
vitrektomi uygulanan olgulardı.Geliş GK ≥EH düzeyde olduğu halde yüksek risk
faktörlerinden birini içerdiği için primer PPV uyguladığımız olgularda retina dekolmanı
görülmedi. Sonuç olarak bizim çalışmamızda ≥EH geliş görmesi olan olguların %27,6
sına primer PPV uygulanmış olmasına retina dekolmanı geliş GK IH olan olgularda
anlamlı olarak daha fazla saptandı(p<0,01). Bu sonuçlara dayanarak RD olan
olgularda kültür sonuçları incelendiğinde hiçbir sonucun steril kalmadığını ve
sonuçlarda oldukça virulan bakterilerin ürediği görüldü. Yapılan analizlerde retina
dekolmanı ile gram negatif çomak arasında anlamlı ilişki saptandı(p<0,001).Sonuçta
etken patojenin virülansının da retina dekolmanı gelişmesi konusunda oldukça önemli
olduğu düşünüldü.
Endoftalmi olgularında medikal tedavi yaklaşımında EVÇ çalışmasında
vankomisinin pozitif mikroorganizmaların hepsine (metisilin dirençli Staphylococcus
aureus dahil) etkili olduğu bulunmuştur.40 Seftazidim 3.kuşak sefalosporin grubu bir
antibiyotiktir ve özellikle Gram negatif mikroorganizmalara etkili olan geniş
spektrumlu bir antibiyotik olduğu için intravitreal ve intravenöz protokollerde tercih
edilen bir antibiyotiktir. Sefazolin de özellikle Gram pozitiflere etkinliği olan 1.kuşak
sefalosporindir. Aminoglikozidler Gram negatif bakteriler için tercih edilen antibiyotik
grubudur. Retinaya toksik olma ihtimali kullanımını sınırlandırır. Tek bir antibiyotik
tüm bakteri spektrumunu içeremeyeceği için Gram pozitif ve Gram negatiflere etkili
ikili antibiyotik kullanımı daha etkili olmaktadır. İntraoküler antibiyotiklerin seçiminde
etkinlik, spektrum genişliği ve retinal toksisitenin azlığı önemli rol oynamaktadır.
EVÇ’de erken postoperatif endoftalmi tedavisinde intravitreal olarak vankomisin ve
amikasin kombinasyonu kullanılmıştır.144 Fakat amikasin uygulaması ile retinal
toksisite saptandığından toksisitesi daha düşük ve etkinliği amikasine yakın olan
seftazidim günümüzde vankomisinle kombine edilerek kullanılmaktadır. Bizim
Page 51
50
çalışmamızda intravitreal antibiyotik olarak tüm olgularda gram pozitif bakteriler için
vankomisin,gram negatif bakteriler için seftazidim kullanılmıştır. Kültür pozitif
örneklerin tümünün vankomisin veya seftazidim antibiyotiklerinden en az birine
hassas olmasına rağmen olgularda tedaviye direnç görülmesi invitro antibiyotik
duyarlılığının klinik iyileşmede tek etken olmadığını düşündürmektedir.
Endoftalmi Vitrektomi Çalışma Grubu postoperatif endoftalmide intravenöz
uygulanan amikasin ve seftazidimin tedavi etkinliğini arttırmadığını bildirmiştir.144 Bu
antibiyotiklerin yeterli intraoküler konsantrasyona ulaşmadığı, fluorokinolon grubu
antibiyotiklerin oküler penetrasyonunun daha iyi olduğu bildirilmiştir.145 Bizim
çalışmamızda sistemik tedavi %87,6 oranında ana tedaviye destek olarak
kullanılmıştır.Sistemik tedavi alan grubun %65,7’sine yüksek oküler penetrasyonu
olan oral kinolon grubu antibiyotik verildi. İntravenöz tedavi alan olgularda da en sık
vankomisin ve seftazidim kullanıldı.Ancak yapılan istatistiksel incelemeye göre bizim
çalışmamızda da oral veya intravenöz sistemik antibiyotik tedavinin sonuç görme
keskinliğine anlamlı etkisi olmadığı saptanmıştır. Bu sonuca göre sistemik tedavinin
endoftalmi tedavisinde yeri olmadığını söyleyemeyiz. Bizim çalışmamızda homojen
tedavi grupları olmaması, az sayıda olgu grupları olması, sistemik antibiyotiğin eşit
dozlarda ve miktarlarda kullanılamamış olma ihtimali, farklı antibiyotiklerin
kullanılması gibi faktörler sonuçlarımızı etkilemiş olabilir. Endoftalmi tedavisinde
sistemik tedavinin yerinin tam olarak değerlendirilebilmesi için daha geniş, kontrollü
çalışmalara ihtiyaç vardır.
EVÇ grubunun yaptığı çalışmaya göre hastaların %69’unda üreme tespit
edilmiştir. Bizim çalışmamızda olguların hepsinden kültür alınmıştır. Kullandığımız
kültür yöntemi ve ekim ortamıyla olguların %43,07‘sinde üreme tespit edilmiştir.
Hastenemizde uygulanan ticari olarak hazırlanmış steril kültür şişelerine ekim
özellikle mikrobiyoloji laboratuvarının ve deneyimli personelin bulunmadığı şartlarda
yapılabilecek en uygun ekim yöntemidir. Ancak örnek kültür ortamının laboratuvara
ulaştırılmasındaki gecikme ve uygunsuz ısı şartlarından etkilenebilmektedir. Ayrıca
zor üreyen mikroorganizmalarda kültür pozitifliği oranı düşürmektedir. Polimeraz
zincir reaksiyonu (PCR) yönteminin kullanımı ile birlikte daha erken ve yüksek oranda
pozitif sonuç elde etmek mümkün olduğu bilinmektedir. Katarakt cerrahisi sonrası
geç endoftalmide klasik kültür yöntemiyle vitreus örneğinde %24 oranında üreme
saptanırken, PCR ile mikroorganizmalar örneklerin %92’sinde gösterilebilmiştir.146
Page 52
51
Ancak PCR ülkemizde henüz yaygın olarak kullanılmayan ve göreceli olarak pahalı
bir tekniktir.
Bizim çalışmamızda kültür sonuçlarında en çok (%51,7) Gram pozitif koklar,
ikinci sıklıkta (%37,5) Gram negatif çomaklar saptanmıştır, EVÇ çalışmasında ise
gram negatif çomaklar %6 olarak saptanmıştır. Gram negatif bakteri saptanması
için rapor edilen en yüksek oran ise %41,7 ile Hindistan’da Anand ve arkadaşlarının
yaptığı çalışmada bildirilmiştir147. Gram negatif çomakların daha fazla izole edilmesi
operasyon sırasında ve öncesinde uygulanan sterilizasyonun yetersizliğini
düşündürmektedir.Bizim olgularımızda kültür sonuçlarımız EVÇ sonuçlarıyla
karşılaştırıldığında Gram negatif bakterilerin daha yüksek oranda (%37,5)
saptanmasını ülkemizde ameliyathane sterilizasyon zincirinde halka eksikliği ve
hastalarımızın hijyeninin iyi olmaması ile açıklamak mümkün olabilir.
Nüks oranı %9,2 olarak saptanmıştır. Primer İOAB ve Primer PPV grupları
arasında nüks oranı açısından istatistiksel fark bulunamamıştır.
Sonuç görme keskinliğini belirlemede başvuru anındaki görme keskinliğinin
önemli bir ölçüt olduğu bildirilmiştir.148 Bizim çalışmamızda da geliş görme keskinliği
ile sonuç görme keskinliği arasında pozitif ilişki saptanmıştır (p<0,05).Bunun dışında
bizim çalışmamızda düşük düzey sonuç görme keskinliği ile ilişkili faktörler ileri
yaş,endoftalmi tanısına eşlik eden retina dekolmanı,primer GİL çıkarılması, korneal
komplikasyonlar,retina dekolmanı komplikasyonu,kültür sonucunun gram negatif
bakteri olması,cerrahiden sonra ilk haftada gelişen endoftalmiler olarak saptanmıştır.
Yüksek düzey sonuç görme düzeyi ile ilişkili bulunan tek faktör geliş görme keskinliği
düzeyinin yüksek olmasıdır.
Sonuç olarak postoperatif endoftalmide klinik tablonun ağırlığına göre
intravitreal antibiyotik injeksiyonu veya PPV’nin acil şartlarda uygulanması ile başarı
şansı oldukça yüksektir.Başvuru anında görme keskinliği el hareketi ve üstü düzeyde
olan olgularda yüksek risk faktörlerinden birini içeriyor ise (hipopyonun 1,5 mm
üstünde olması,diabetes mellitus pozitif olması, fundus reflesi alınamaması, afferent
pupil defekti varlığı,endoftalminin cerrahiden sonra ilk 72 saat içinde gelişmiş olması)
erken primer vitrektominin İOAB’a tercih edilebilir olduğunu düşünmekteyiz. Bu
yaklaşım ile tedaviye direncin azaldığına dolayısı ile ek girişim gerekliliğinin
azaldığına, sonuç görme keskinliğinin daha yüksek düzeylere çıkabildiğine ve aktif
olan enflamasyonun yol açtığı retinal hasarın artmadan engellendiğine inanmaktayız.
Page 53
52
Retina dekolmanı gibi komplikasyonların ortaya çıkmasında etken patojenin virulansı
da oldukça önemlidir.Son olarak EVÇ sonuçlarına dayalı tedavi yaklaşım kriterlerinin
farklı mikrobiyolojik spektrumları da içeren daha geniş ve daha çok sayıda çalışma
ile düzenlenebileceğini düşünmekteyiz.
Page 54
53
ÖZET
Amaç: Bu çalışmanın amacı hastanemizde postoperatif endoftalmi tanısı konulan olguların
özelliklerini, mikrobiyolojik spektrumu ve tedavi yaklaşımlarının görsel prognoza etkisini incelemekti.
Metod: Nisan 2001-Ocak 2009 tarihleri arasında Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2. Göz
Kliniği’nde postoperatif enfeksiyöz endoftalmi tanısı konulan 130 hasta retrospektif olarak
incelendi.Geliş görme keskinliği ışık hissi olan olguların hepsine primer pars plana vitrektomi
uygulandı.Geliş görme keskinliği EH ve daha iyi olan olgulara ise primer intravitreal antibiyotik
enjeksiyonu uygulandı.Hipopyonun 1,5 mm üstünde olması,diabetes mellitus pozitif olması, fundus
reflesi alınamaması, afferent pupil defekti varlığı,endoftalminin cerrahiden sonra ilk 72 saat içinde
gelişmiş olması gibi yüksek risk faktörlerinden birini içeren olgulara görme keskinliği ≥EH olsa da
primer olarak pars plana vitrektomi uygulandı.
Bulgular: Olguların 74’ü (%56,92) erkek, 56’sı (%43,08) kadındı.130 gözün 80’i (%61,5) sağ göz,
50’si (%38,5) sol göz idi. Olgular ortalama 8,62 ay (0,25 - 48 ay ) takip edildi. Olguların ortalama yaşı
65 (18-85) olarak saptandı.Toplam 130 olgunun 103’ü (%79,2) akut endoftalmi, 27 olgu (%20,8) ise
geç başlangıçlı endoftalmi olarak değerlendirildi Başvuru anında ışık hissi düzeyinde görme keskinliği
olan 27 olguya (%20,76) primer PPV uygulandı. Geliş GK EH ve üstü düzeyinde olup yüksek risk
faktörlerinden birini içeren 28 olguya (%27,2) primer PPV, geri kalan 75 olguya (%72,8) ise primer
İOAB uygulandı. Primer tedavi olarak 75 (%57,7) olguya ameliyathane şartlarında intraoküler
antibiyotik (İOAB), toplamda 55 olguya (%42,3) ise PPV ve İOAB uygulandı Geliş görme keskinliği el
hareketi ve üstü düzeyinde olan olgularda primer İOAB uygulamasına direnç oranı(%56,8) primer PPV
tedavisine direnç oranından (%3,75) anlamlı derecede daha fazla bulundu (p<0,05, Fisher’s exact
test) Alınan kültürlerin 56‘sında (%43,07) üreme tespit edildi.En sık %51,7 oranında gram pozitif
koklar, ikinci sıklıkta %37,5 oranında gram negatif çomaklar üremiştir PPV uygulanan olgular içinde
RD saptanma oranı ise %12 olarak saptandı.
Sonuç:Sonuç olarak postoperatif endoftalmide klinik tablonun ağırlığına göre intravitreal antibiyotik
injeksiyonu veya PPV’nin acil şartlarda uygulanması ile başarı şansı oldukça yüksektir. Son olarak
EVÇ sonuçlarına dayalı tedavi yaklaşım kriterlerinin farklı mikrobiyolojik spektrumları da içeren daha
geniş ve daha çok sayıda çalışma ile düzenlenebileceğini düşünmekteyiz
.
Page 55
54
KAYNAKLAR
1. Theodore FH. Bacterial endophthalmitis after cataract surgery. Int Ophthalmol
Clin. 1964 Dec;32:839-59.
2. Jaffe NS, Jaffe MS, Jaffe GF. Ed. The CV Mosby Co.St Louis, Chap 22,506-
542,1990
3. Allen HF, Mangiaracine AB. Bacterial endophthalmitis after cataract extraction.A
study of 22 infections in 20,000 operations. Arch Ophthalmol 72:454,1964
4. Berler DF. Endophthalmitis in 10,032 cataract operations. J Ocul Ther Surg
1:159,1982
5.Taban M, Behrens A, Newcomb RL et al. Acute endophthalmitis following cataract
surgery. A systematic review of the literature. Arch Ophthalmol 2005; 123: 613–20.
6. Aaberg TM Jr, Flynn HW Jr, Murray TG. Intraocular ceftazidime as an alternative
to the aminoglycosides in the treatment of endophthalmitis. Arch Ophthalmol 12:18-
19,1994
7.Aaberg TM Jr, Flynn HW Jr, Schiffman J, Newton J. Nosocomial acute-onset
endophthalmitis survey. Ophthalmology 105:1004-1010, 1998
8 Kattan HM, Flynn HW, Pflugfelder S et al. Nosocomial endophthalmitis survey.
Ophthalmology 98:227, 1991 Philadelphia, JB Lippincott,1995, pp 1-25
9.Kloess PM, Stulting RD, Waring GO III et al. Bacterial and fungal endophthalmitis
after penetrating keratoplasty. Am J Ophthalmol 115:309,1993
10. Meisler DM, Palestine AG, Vastine DW et al. Chronic Propionibacterium
endophthalmitis after extracapsular cataract extraction and intraocular lens
implantation. Am J Ophthalmol 102:733,1986
11.Williams DF, Gills JP. Infectious endophthalmitis after sutureless cataract
surgery. Arch Ophthamel 110:913,1992
12.Egger SF, Huber Spitzy V, Scholda C, et al. Bacterial contamination during
extracapsuler cataract extraction. Prospective study on 200 consecutive patients.
Ophthalmologica 208:77-81,1994
13.Recchia FM, Baumal CR, Sivalingam A, Kleiner R, Duker JS, Vrabec TR.
Endophthalmitis after pediatric strabismus surgery. Arch Ophthalmol 118:939-944
,2000
14.Rosenbaum AL. Endophthalmitis after strabismus surgery. Arch Ophthalmol
118:982-983,2000
Page 56
55
15.Kalaycı D, Cemiloğlu O, Turan A, ve ark.: Postoperatif endoftalmi olgularımız ve
sonuçları. MN Oftalmoloji. 2001;2:129-131.
16.Bohigian GM, Olk RJ: Factors associated with a poor visual result in
endophthalmitis. Am J Ophthalmol. 1986;101:332-34.
17.Johnson MW, Doft BH, Kelsey SF, et al. SR: The Endophthalmitis Vitrectomy
Study. Relationship between clinical presentation and microbiologic spectrum.
Ophthalmology. 1997;104:261-72.
18.Olson JC, Flynn HW Jr, Forster RK et al. Results in the treatment of
postoperative endophthalmitis. Ophthalmology 90:692-699,1983
19.Greenfield DS, Suner IF, Miller MP et al. Endophthalmitis after filtering surgery
with mitomycin-C. Arch Ophthalmol 114:943-949,1996
20.Nelson PT, Marcus DA, Bovino JA. Retinal detachment after endophthalmitis.
Ophthalmology 92:1112-1117,1985
21.Foster RE, Rubsamen PE, Joondeph BC et al. Concurrent endophthalmitis and
retinal detachment. Ophthalmology 101:490-498,1994
22.Mcnatt J, Allen SD, Wilson LA et al. Anaerobic flora of the normal human
conjunctival sac. Arch Ophthalmol 96:1448-1450,1978
23.Ormerod LD, Paton BG, Haaf J et al. Anaerobic bacterial endophthalmitis.
Ophthalmology 94:799-807,1987
24.Petit TH, Olson RJ, Foos RY et al. Fungal endophthalmitis after intraocular lens
implantation. Arch Ophthalmol 98:1025-1039,1980
25.Stern WH, Tamura E, Jacobs RA et al. Epidemic postsurgical Candida
parapsilosis endophthalmitis. Ophthalmology 92:1701-1709,1985
26.Weissgold DJ, Maguire Am, Brucker AJ. Management of postoperative
Acremonium endophthatmitis. Ophthalmology 103:749-756
27.Cameron JA, Antonios SR, Cotter JR. Endophthalmitis from contaminated donor
corneas after penetrating keratoplasty. Arch Ophthalmol 109:54-59,1991
28.Sunaric M, Megevand G, Pournaras CJ. Current approach to postoperative
endophthalmitis. Br J Ophthalmol 81:1006-1015,1997
29.Theodore FH. Etiology and diagnosis of fungal postoperative endophthalmitis.
Ophthalmology 85:237-340,1978
30.Chen S, Stroh EM, Wald K, Jalkh A. Xanthomonas maltophilia endophthalmitis
after implantation of sustained-release ganciclovir. Am J Ophtalmol 114:772-
773,1992
Page 57
56
31..Ramaswamy AA, Biswas J, Bhaskar V et al. Postoperatif Mycobacterium
chelonae endophthalmitis after extracapsular cataract extraction and posterior
chamber intraocular lens implantation. Ophthalmology 107:1283-1286,2000
32.Huber CE, LaBerge T, Schwiesaw T et al. Exophilia werneckii endophthalmitis
following cataract surgery in immuncompetent individuals. Ophthalmic Surgery
Lasers 31:417-422,2000
33.Cacchillo PF, Ciulla TA, Strayer T et al. Nocardia Endophthalmitis following
uncomplicated phacoemulsification and implantation of a posterior chamber
intraocular lens. Ophthalmic Surg Lasers 31:64-65,2000
34.Cohen SM, Flynn HW Jr, Miller D. Endophthalmitis caused by Serratia
marcescens. Ophthalmic Surg Lasers 28:195-200,1997
35.Krzystolik MG, Ciulla TA, Topping TM, Baker AS. Exogenous Aspergillus niger
endophthalmitis in a patient with a filtering bleb. Retina 17:461-462,1997
36 Hemandy R, Zaltas M, Paton B et al. Bacillus-induced endophthalmitis new series
of 10 cases and rewiew of the literature. Br J Ophthalmol 74:26-29,1990
37.Ormerod LD, Ho DD, Becker LE et al. Endophthalmitis caused by the coagulase-
negative Staphylococci. Ophthalmology 100:715-723,1993
38.Endophthalmitis Vitrectomy Study Group. Microbiologic factors and visual
outcomes in the EVS. Am J Ophthalmol 122:830-846,1996
39.Scott IU,Flynn HW Jr. Endophthalmitis after cataract surgery in eyes with small
pupils managed by sector iridectomy and polypropylene suture closure. Ophthalmic
Surg Lasers 31:484-486,2000
40.Speaker MG, Menikoff JA. Prophylaxis of endophthalmitis with topical povidone-
iodine. Ophthalmology 98:1769-1774,1991
41.Doft BM, Kelsey SF, Wisniewski SR. Retinal detachment in the EVS. Arch
Ophthalmol 118:1661-1665,2000
42.Bannerman TL, Rhoden DL, McAllister SK et al. The source of coagulase-
negative staphylococci in the EVS. Arch ophthalmol 115:357-361,1997
43.Speaker MG, Milch FA, Shaf MK et al. Role of external bacterial flora in the
patogenesis of acut postoperative endophthalmitis. Ophthalmology 98:639-
649,1991
44 .Katz LJ, Cantor LB, Spaeth CL. Complications of surgery in glaucoma. Early
and late bacterial endophthalmitis after glaucoma filtering surgery. Ophthalmology
92:959-963,1985
Page 58
57
45.Okhravi N, Fickier L, Matheson MM, Lightman 5. Enterobacter cloacae
endophthalmitis report of four cases. J Clin Microbiol 36:48-51,1998
46. Weissgold DJ, D’Amico DJ. Rare causes of endophthalmitis. lnt Ophthalmol
Clin 36: 163-177,1996
47. Arsan AK, Adisen A, Duman S et al. Acute endophthalmitis outbrake after
cataract surgery. J Cataract Refract Surg 22:1116-1120,1996
48.Roy M, Chen JO, Miller M et al. Epidemic Bacillus endophthalmitis after cataract
surgery. Ophtalmology 104:1768-1772,1997
49.Vahey JB, Flynn HW Jr. Results in the management of Bacillus endophthalmitis.
Ophthalmic Surg 22:681-686,1991
50.Stern GA, Engel HM, Driebe WT. The treatment of postoperative endophthalmitis.
Ophthalmol 96:62-67,1989
51. Winward KE, Pflugfelder SO, Flynn HW Jr et al. Postoperative Propionibacterium
endophthalmitis. Treatment strategies and long term results. Ophthalmology
100:447-451,1993
52.Chaudhry NA, Flyyn HW Jr, Smiddy WE, Miller D. Xanthomonas maltophilia
endophthalmitis after cataract surgery. Arch Ophthalmol 118:572-575,2000.
53.Wolner B, Liebmann JM, Sassani JW et al. Late bleb related endophthalmitis
after trabeculectomy with adjunctive 5-fluorouracil. Ophthalmology 98:1053-
1063,1991
54.Ayyata RS, Stevens SX, Grizzard WS, Fouraker BD. Recurrent endophthalmitis
after cataract surgery with a scleral tunnel incision. Cornea 17:233-235,1998
55.Rahman MK, HoIz ER. Alcaligenes xylosoxidans and Propionibacterium acnes
postoperative endophthalmitis in a pseudophakic eye. Am J Ophthalmol 129:813-
815,2000
56.Cusumano A, Busin M, Spitznas M. Bacterial growth is significantly enhanced on
foldable intraoculer lenses. Arch Ophthalmol 112:1015-1016,1994
57 Philips WB, Wong TP, Bergren RL et al. Late onset endophthalmitis associated
with filtering blebs. Ophthalmic Surg 25:88-91,1994
58 Meisler DM, Mandelbaum S. Propionibacterium-associated endophthalmitis after
extracapsular cataract extraction. Ophthalmology 96:54-61,1989
59. Gopal L, Ramaswamy AA, Madhavan H N et al. Postoperative endophthalmitis
caused by sequestered Acinetobacter calcoaceticus. Am J ophthalmol 129:388-
390,2000
Page 59
58
60.Menikoff JA, Speaker MG, Marmor M, Raskin EM. A case control study of risk
factors for postoperative endopthalmitis. Ophthalmology 98:1761-1768,1991
61 Kattan HM, Flynn HW, Pflugfelder S et al. Nosocomial endophthalmitis survey.
Ophthalmology 98:227,1991
62 Beatty RF, Robin JB, Trousdale MD, Smith RE. Anaerobic endophthalmitis
caused by P.acnes. Am J Ophthalmol 101:114-116,1986
63.Walker J, Dangel ME, Makley T, Opremcak EM. Postoperatif Propionibacterium
granulosum endophthalmitis. Arch Ophthalmol 108:1073-1074,1990
64 Weber DJ, Hoffman KL, Thoft RA et al. Endophthalmitis after intraocular lens
implantation:report of 30 cases and review of the literature. Rev Infect Dis
8: 12,1986
65 Ciulla TA, Beck AD, Topping TM, Baker AS. Blebitis, early endophthalmitis and
late endophthalmitis after glaucoma filtering surgery. Ophthalmology 104:986-
995,1997
66 Neuteboom GHG, De Vries-Knoppert WAEJ. Endophthalmitis after ND:YAG laser
capsulotomi. Doc ophthalmol 70:175-178,1988
67 Chien AM, Raber IM, Fischer DH. P.acnes endophthalmitis after intracapsular
cataract extraction. Ophtalmology 99:487-490,1992
68 Soltau JB, Rothman RF, Budenz DL et al. Risk factors for glaucoma filtering bleb
infections. Arch Ophthalmol 118:338-342,2000
69 Hattenhauer JM, Lipisich MP. Late endophthalmitis after filtering surgery. Am J
Ophthalmol 72:1097-1101 1971
70 Higginbotham EJ, Stevens RK, Musch DC et al. Bleb related endophthalmitis
after trabeculectomy with mitomycin C. Ophthalmology 103:650-656,1996
71 Kangas TA, Greenfield DS, Flynn HW Jr et al. Delayed onset endophthalmitis
associated with conjunctival filtering blebs. Ophthalmology 104:746-752,1997
72 .Mandelbaun S, Forster RK, Gelender H et al. Late onset endophthalmitis
associated with filtering blebs. Ophthalmology 92:964-972,1985
73 Freedman J, Gupta M, Bunke A. Endophthalmitis after trabeculectomy. Arch
ophthalmol 96:1017-1018,1978
74.Akova YA, Bulut S, Dabil H, Duman S. Late bleb-related endophthalmitis after
trabeculectomy with mitomycin C. Ophthalomology Surg. Lasers 30:146-151,1999
75 Mochizuki K, Jikihara S, Ando Y et al. Incidence of delayed onset infection after
trabeculectomy with adjunctive mitomycin C or 5-fluoruracil treatment. Br J
Page 60
59
Ophthalmol 81:877-883,1997
76 Beck AD, Grossniklous HE, Hubbard B. Pathologic findings in late
endophthalmitis after glaucoma filtering surgery. Ophthalmology 107:2111-
2114,2000
77 Boldt HC, Pulido JS, Blodi CF et al. Rural endophthalmitis. Ophthalmology
96:1772-1726,1989
78 Brinton GS, Topping TM, Hyndiuk RA et al. Porstraumatic endophthalmitis. Arch
Ophthalmol 102:547-550,1984
79.Ferster RK, Tasman W, Jaeger EA. Endophthalmitis in Duane’s Clinical
Ophthalmolgy ,Vol 4 Lippincott, 1992,pp 1-25
80 .Thompson WS, Rubsamen PE, Flyyn HW Jr et aI. Endophthalmitis after
penetrating trauma. Risk factors and visual outcomes. Ophthalmolgy 102:1696-
1701,1995
81 Forster RK, Abbott RL, Gelender H. Management of infectious endophthalmitis.
Ophthalmology 87:313-319,1980
82 .Nobe JR, Ligget P, Smith RE, Robin JB. Posttraumatic and postoperative
endophthalmitis:a comparison of visual outcomes. Br J Ophthalmol 71:614-
617,1987
83 .Puliafito CA, Baker AS, Haff J et al. Infectious endophthalmitis. Rewiew of 36
cases. Ophthalmology 89:921-929,1982
84 Abu el-Asrar Am, al-Amre SA, al-Mosallam AA, al-Obedian S. Post-traumatic
endophthalmitis:causative organisms and visual outcome. Eur J Ophthalmol 9:21 -
31,1999
85 Peyman G, Lee P, Seal DV. Endophthalmitis: Diagnosis and Management. Taylor
& Francis, London & New York: 2004:1–278.
86 Parrish CM, O’Day DM. Traumatic endophthalmitis. lnt Ophthalmol Clin 27:112-
119,1987
87 Schemmer GB, Driebe WT. Posttraumatic Bacillus cereus endophthalmitis. Arch
Ophthalmol 105:342-344,1987
88 Kunimoto DY, Das T, Sharma S et al. Microbiologic spectrum and susceptibility of
isolates:part II. Posttraumatic endophthalmitis. Endophthalmitis Research Group.
Am J Ophthalmol 128:242-244,1999
89.O’Day DM, Smith RS, Gregg CR et al. The problem of Bacillus species infection
with special emphasis on the virulence of Bacillus Cereus. Ophthalmolgy 88:833-
Page 61
60
838,1981
90.Fiest RM, Lim JL, Joondeph BC et al. Penetrating injuries from contaminated
eating utensils. Arch Ophthalmol 109:63-66,1997
91 Jackson TL, Eykyn S, Graham EM et al. Endogenous bacterial endophthalmitis: a
17-year prospective series and review of 267 reported cases. Surv Ophthalmol 2003;
48:403–23.
92 Moyer DY, Edwards JE. Candidal endophthalmitis and central nervous system
infection in Bodey GP:Candidiasis: Pathogenesis,diagnosos and treatment. New
York ,Raven press,1993ed 2,pp331-355
93 .Essman TF,Flynn HW Jr ,Smiddy WE,et aI :Treatment out-comes inb a 10-year
study of endogenous fungal endophthalmitis. Ophthalmic Surg Lasers 28:185-
194,1997
94 Scherer WJ, Lee K. Implications of early systemic therapy on the incidence of
endogeneus fungal endophthalmitis. Ophthalmolgy 104:1593-1598,1997
95 Berger BB. Endophthalmitis complicating neonatal group B streptecoccal
septicemia. Am J Ophthalmol 92:681-684,1981
96 .Nagelberg HP, Petashnick DE, To KW et al. Group B streptecoccal metastatic
endophthalmitis. Am J Ophthalmol 117:498-500,1994
97 Greenwald MJ, Wohl LG, Sell CH. Metastatic bacterial endophthalmitis:A
contemporary reappraisal. Surv ophthalmol 31:81-101 ,1986
98 Okada AA, Johnson PR, Liles WC. Endogenous bacteria endophthalmitis.
Report of a ten-year retrospective study. Ophthalmology 101:832-838,1994
99 Wong JS, Chan TK, Lee HM, Chee SP. Endogenous bacterial endophthalmitis:an
east Asian experience and a reappraisal of a severe ocular affliction.
Ophthalmolgy 107:1483-1491,2000
100 .Liew GO, Khoo BK, Yap EY. Bilateral central retinal arter occlusion as a
complication of bilateral Klebsiella endogenous endophthalmitis. Retina 20:682-
684,2000
101 Gregor RJ, Chong CA, Augsburger JJ et al. Endogenous Nocardia asteroides
subretinal abscess diagnosed by transvitreal fine-needle aspiration biopsy. Retina
9:118-121,1989
102 Srinivasan M, Sundar K. Nocardial endophthalmitis. Arch Ophthalmol 112:871-
872,1994
103 Marak GE Jr. Phacoanaphylactic endophthalmitis. Surv Ophthalmol 36:325-
Page 62
61
339,1992
104 Nelson DB, Donnenfeld ED, Pery HD. Sterile endophthalmitis after suturuless
cataract surgery. Ophthalmology 99:1655,1992
105 Muller H. Phacolytic glaucoma and phacogenic ophthalmia. Trans Ophthalmol
Soc U K 83:689-704.1963
106 lrwine DW, Flyyn HW Jr, Miller D et al. Retained lens fragments after
phacoemulsification manifesting as marked intraokular inflammation with hypopyon.
Am J Ophthalmol 114:610-614,1992
107 Chandler PA. Problems in diagnosis and treatment of lens-induced uveitis and
glaucoma. Arch Ophthalmol 125:873-875,1998
108 Courtney RH. Endophthalmitis with secondary glaucoma accompanying
absroption of the crystalline lens. Trans Am Ophthalmol Soc 40:355-369,1942
109 Chishti M, Henkind P. Spontaneous rupture of anterior lens capsule
(phacoanaphylactic endophthalmitis). Am J Ophthalmol 69:264-270,1970
110 .Lubin JR, Albert DM, Weistein M. Sixty-five years of sympathetic ophthalmia.
Ophthalmolgy 87:109-121,1980
111 Mamalis N, Edelhauser H, Dawson DG et al. Toxic Anterior Segment Syndrome.
J Cataract Refract Surg 2006; 32:324–32.
112 Dacey MP, Valencia M, Lee MB et al. Echographic findins in infectious
endophthalmitis. Arch Ophthalmol 112:1325-1333,1994
113 Green, RL, Byrne, SF. Diagnostic ophtalmic ultrasound. In:Retina Ed. Ryan SJ
The CV Mospy Co.St Louis, Vol I Chap 17:191-273,1989
114 .Coleman DJ, Rondeau MJ. Diagnostic imaging of ocular and orbital trauma. In
Eye Trauma Ed. Shingleton BJ, Hers PS, Kenyon KR. Mosby Year Book, St. Louis,
Chap 2,28-29,1991
115 Günenç Ü, Kaynak S, Maden A et al. MR görüntülemenin göz içi yabancı
cisimlerde tanısal değeri. Türk Oft Gaz 21 :227-230,1991
116 .Bacon AS, Davison CR, Patel BC. Infective endopthalmitis following
vitreoretinal surgery 7:529-534,1993
117 .Donahue SP, Kowalsky RP, Eller AW. Empiric treatment of endophthalmitis.
Are aminoglycosides necessary. Arch Ophthalmol
112:4547,1994
118 .Hasanreisoğlu B, Or, Akata F. Gecikmiş endoftalmilerde pars plana vitrektomi
ameliyatı sonuçlarımız. Türk Oft Gaz 17:643-649,1987
Page 63
62
119 Doft BH. The Endophthalmitis Vitrectomy Study. Editorials. Arch Ophthalmol
109:487488,1991
120 Forster R. Symposium:Postoperative endophthalmitis. Etiology and diagnosis of
bacterial postoperative endophthalmitis. Ophthalmology 83:320-326,1978
121 .Donahue SP, Kowalsky RP, Jeward BH, Friberg TR. Vitreus cultures in
suspected endophthalmitis. Biopsi or vitrectomy. Ophthalmology 100:452-
455,1993
122 .Han DP, Wisniewski SR, Kelsey SF. Microbiologic yields and complications
rates needle aspiration versus mechanized vitreus biopsy in the EVS. Retina 19:98-
102,1999
123 Parke WE II, Brinton GS. Endophthalmitis in infections of the eye. Ed. Tabbara
KF, Jyndiuk RA. Little Brown and Co. Boston chap 35:563-585,1986
124 Bohigan GM. Endophthalmitis:Complications in opthalmic surgery. Ed.Krupin T,
KoIker AE, Wolfe,London Chap 2,2-16,1993
125 .Donahue SP, Kowalsky RP, Jeward BH, Friberg TR. Vitreus cultures in
suspected endophthalmitis. Biopsi or vitrectomy. Ophthalmology 100:452-
455,1993
126 Ficker L, Peacock J. Infectious endophthalmitis. Trans Ophthal. Soc UK
105:319-323,1986
127 .Heaven CJ, Mann PJ, Boase DL. Endophthalmitis following extracapsular
cataract surgery: a rewiew of 32 cases. Br J Ophthalmol 76:419423,1992
128 Anand AR, Madhavan HN, Therse KL. Use of polymerase chain reaction (PCR)
and DNA probe hybridization to determine the Gram reaction of the infection
bacterium in the intraoculer fluids of patients with endophthalmitis. J. Infect 41:221-
226,2000
129 Anand AR, Madhavan HN, Sudha NV, Therese KL. Polymerase chain reaction
in the diagnosis of Aspergillus endophthalmitis. Indian J Med Res. 2001
Oct;114:133-40.
130 Ferro JF, de-Pablos M, Logrono MJ et al. Postoperative contamination after
using vancomycin and gentamicin during phacoemulsification. Arch Ophthalmol.
1997 Feb;115(2):165-70.
131 Lehmann OJ, Green SM, Morlet N et al. Polymerase chain reaction analysis of
corneal epithelial and tear samples in the diagnosis of Acanthamoeba keratitis.
Invest Ophthalmol Vis Sci. 1998 Jun;39(7):1261-5
Page 64
63
132 Mc Donald P, Mitchell E, Johnson H. MRSA bacteraemia: North/South Study of
MRSA in Ireland 1999. J Hosp Infect. 2002 Dec;52(4):288-91
133 Okhravi N, Guests S, Matheson MM et al. Assessment of the effect of oral
clarithromycin on visual outcome following presumed bacterial endophthalmitis. Curr
Eye Res 2000; 21:691–702.
134 Brod RD, Flynn HW Jr, Clarkson JG et al. Endogenous Candida endophthalmitis
:management without intravenous amphotericin B. Ophthalomolgy 97:666-671,1990
135 Roussel TJ, Culbertson WW, Jaffe NS: Chronic postoperative endophthalmitis
associated with Propionibacterium acnes.Arch Ophthalmol 105:1199, 1987
136 Salamon SM, Friberg TR, Luxembourg MN. Endophthalmitis after strabismus
surgery. Am J Ophthalmol 93:39,1982
137. Seal DV, Alio J, Ferrer C et al. Laboratory management of endophthalmitis
comparison of microbiology and molecular biology methods in the European ESCRS
multicentre study and appropriate chemotherapy. Paper prepared, 2007.
138 ESCRS Endophthalmitis Study Group. Prophylaxis of postoperative
endophthalmitis following cataract surgery: results of the ESCRS multicentre study
and identification of risk factors. JCRS 2007; 33:978–88.
139 Seal DV, Barry P, Gettinby G et al. ESCRS study of prophylaxis of postoperative
endophthalmitis after cataract surgery. Case for a European multicenter study. J
Cataract Refract Surgery 2006; 32:396–406.
140 Safety of intracameral moxifloxacin for prophylaxis of endophthalmitis after
cataract surgery. J Cataract Refract Surg. 2008 Jul;34(7):1114-20
141 Ciulla TA, Starr MB, Masket S. Bacterial endophthalmitis prophylaxis for cataract
surgery: an evidence based update. Ophthalmol 2002; 109:13–24.
142 . Kalaycı D, Cemiloğlu O, Turan A, ve ark.: Postoperatif endoftalmi olgularımız ve
sonuçları. MN Oftalmoloji. 2001;2:129-131.
143 Yanyali A, Celik E, Horozoglu F, et al. 25-Gauge transconjunctival sutureless
pars plana vitrectomy. Eur J Ophthalmol. 2006;16:141-7
144 Endophthalmitis Vitrectomy Study Group. Results of the Endophthalmitis
Vitrectomy Study: A randomized trial of immediate vitrectomy and of intravenous
antibiotics for the treatment of postoperative bacterial endophthalmitis. Arch
Ophthalmol. 1995;113:1479-96.
Page 65
64
145 Lesk MR, Ammann H, Marcil G, et al.: The penetration of oral ciprofloxacin into
the aqueous humor, vitreous, and subretinal fluids of humans. Am J
Ophthalmol.1993;115:623-628
146 Ünal M, Erşanlı D, Çiftçi F ve ark.: Postoperatif ve postravmatik endoftalmi
olgularında pars plana vitrektomi. T. Oft. Gaz. 1998;28:50-55.
147 Anand AR, Therese KL, Madhavan HN. Spectrum of aetiological
agents of postoperative endophthalmitis and antibiotic susceptibility of bacterial
isolates. Indian J Ophthalmol 2000; 48:123– 8.
148 Bohigian GM, Olk RJ: Factors associated with a poor visual result in
endophthalmitis. Am J Ophthalmol. 1986;101:332-34
.