Top Banner
ÖNDER ANAYASA RAPORU DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ ÇERÇEVESİNDE GÖRÜŞ ve ÖNERİLER İSTANBUL • ARALIK 2011
89

ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

Jun 13, 2015

Download

Documents

Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

ÖNDER ANAYASA RAPORU

DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ

ÇERÇEVESİNDE

GÖRÜŞ ve ÖNERİLER

İSTANBUL • ARALIK 2011

Page 2: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu
Page 3: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

İÇİNDEKİLER

TAKDİM .................................................................................................................................................................................................................................................5

ÖNSÖZ ..................................................................................................................................................................................................................................................7

I. YENİ ANAYASAYA İLİŞKİN TEMEL YAKLAŞIMLAR ............................................................................... 10

A. DEMOKRATİK KATILIMA DAYALI YENİ ANAYASA ................................................................... 10

1. Demokratik Katılım....................................................................................................................................................................... 10

2. Yeni Sosyal Sözleşme ........................................................................................................................................................... 12

B. HALKIN İKTİDARINA DAYALI YAPIM YÖNTEMİ ........................................................................... 13

1. Mevcut Meclisin Anayasa Yapması................................................................................................................ 13

2. Kurucu Meclisin Anayasa Yapması ................................................................................................................ 15

C. İNSAN HAKLARI VE DEMOKRASİYE DAYALI İÇERİK .................................................... 16

1. Genel Esaslar ........................................................................................................................................................................................ 16

2. Temel Hak ve Özgürlükler ............................................................................................................................................... 18

a) İnsan Haklarının Niteliği .......................................................................................................................................... 19

b) İnsan Haklarının Güvenceleri ....................................................................................................................... 19

c) İnsan Haklarının Kapsamı ................................................................................................................................... 20

3. Cumhuriyetin Temel Organları ................................................................................................................................ 22

a) Tek Meclisli Yasama Organı ............................................................................................................................ 22

b) Parlamenter Sistemin Devamı .................................................................................................................... 23

c) Tam bağımsız ve Tarafsız Yargı ................................................................................................................ 24

Page 4: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

II. DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ ÇERÇEVESİNDE TEMEL TERCİHLER....................................................................................................................... 26

A. İNANÇLARA SAYGILI BİR BAŞLANGIÇ ....................................................................................................... 26

B. DİN VE DEVLET İLİŞKİLERİNİN AYRICA BELİRLENMESİ ............................................................................................................................................................ 30

C. DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ .................................................................................................................................... 39

1. Din ve Vicdan Özgürlüğünün Kapsamı ................................................................................................... 40

2. Zorunlu Din Eğitim ve Öğretimi ............................................................................................................................. 47

3. Kılık Kıyafet Özgürlüğü ........................................................................................................................................................ 55 a) Memurlar Açısından ....................................................................................................................................................... 56 b) Öğrenciler Açısından .................................................................................................................................................... 59

4. Vicdani Red Hakkı ........................................................................................................................................................................ 63

5. Dini Yemin .................................................................................................................................................................................................... 68

D. EĞİTİM HAKKI .............................................................................................................................................................................................. 72

1. Zorunlu ve Ücretsiz İlköğretim Hakkı .......................................................................................................... 73

2. Meslekî Eğitim Hakkı ............................................................................................................................................................... 75

3. Özel Eğitim Kurumlarında ya da Ailede Eğitim Hakkı ................................................... 76

4. Yüksek Öğretim Hakkı ........................................................................................................................................................... 80

5. Ana Dilde Eğitim ve Öğretim Hakkı ................................................................................................................ 82

GÖRÜŞ VE ÖNERİLER ..................................................................................................................................................................................... 84

Anayasanın bütününe ilişkin genel görüş ve öneriler ........................................................................ 84

Din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde görüş ve öneriler ........................................................... 88

Page 5: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 5

TAKDİM

Aziz milletimizin son yüzyıldaki serencamını her yönüyle his-seden ve yaşayan İmam-Hatip camiası olarak gelişen toplumun ihtiyaçlarına cevap veren yeni bir anayasanın ne kadar elzem ve bunun toplumun önünde tarihi bir fırsat teşkil etiğinin farkındayız. Milletin bağrından çıkmış, samimiyetle kucaklanmış, hamiyetle, fedakârlıkla, şefkatle sahiplenilmiş İmam-Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları olarak bu tarihi kavşakta üstlendiğimiz rolün öne-minin bihakkın idrakindeyiz. Milletimizi; hissiyatıyla, tarihin şan ve şerefiyle, medeniyetimizin engin hazineleriyle buluşturma ve mazi-den aldığımız ilhamı aydınlık bir gelecek tasavvuruna dönüştürme yönündeki samimi idealimizin bir parçası olarak aziz milletimizin mirasına ve emanetine sahip çıkmak adına anayasa yapım süreci-ne aktif katılım için önünüzdeki bu anayasa çalışmasını hazırlamış bulunuyoruz.

Bu Raporda yer alan görüş ve öneriler, Derneğimizce bugüne kadar yapılan bir dizi çalıştaylar, toplantılar ve üyelerimizle kurulan birebir temaslar doğrultusunda uzun ve yorucu bir süreç neticesin-ce oluşturulmuştur.

Page 6: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

6 _____________________________________________________

ÖNDER, dikkate alınmak üzere ortaya koyduğu görüş ve öne-rileri, tüm kamuoyunun ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirine sunarken; başta çalışmayı baştan sona titizlikle hazırlayan Hukuk Komisyonumuz olmak üzere yurdun dört bir yanında örgütlenmiş İmam Hatip Mezun ve Mensup Derneklerine, Yüksek İstişare He-yetine, Yönetim Kurulu Üyelerine ve bütün İmam Hatip camiasına görüş ve önerilerinden ötürü teşekkür ediyoruz.

Hüseyin KORKUT Genel Başkan

Page 7: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 7

ÖNSÖZ

Anayasalar bir milletin uyum ve istikrar içerisinde toplu yaşama iradesini ve ortak gelecek tasarımını ifade eder. Toplumsal yaşam, temel referansını ve hareket kotlarını milletin bütün çeşitliliği ve farklılıklarıyla birlikte temel iradesinin yansıdığı anayasa metnin-den alır. Bu yüzden toplumun bütününü kuşatıcı ve farklılıkları ba-rışlandırıcı oldukları ve toplumsal ayrışmaya veya kamplaşmaya yol açmadıkları sürece anayasalar toplumsal meşruiyetini devam ettirir.

Darbe yönetimi mahsulü olan 1982 Anayasası milletin iradesini yansıtmadığı gibi otuz yıllık yorumlamalarının ve uygulamalarının da gösterdiği gibi toplumumuzu 21. yüzyılda barış ve istikrar içe-risinde yaşatabilecek temel niteliklerden yoksundur. Bundan da öte günümüzde yaşadığımız birçok toplumsal sorununun kayna-ğını bizzat 1982 Anayasasının oluşturduğu söylense hiç de abartı yapılmış sayılmaz. Toplumun kahir ekseriyetinin şikâyetçi olduğu mevcut anayasanın değiştirilmesi düşüncesi yakın zamana kadar belirgin bir siyasi iradeye maalesef kavuşmamıştı.

Türkiye; geçmişin vesayetçi tortularından kurtulup normal-leşmeye başladığı şu sıralarda yeni bir gelecek tasavvurunu ba-rındıran bir anayasa çalışmasıyla sadece mazisiyle yüzleşmekle

Page 8: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

8 _____________________________________________________

kalmıyor aynı zamanda milletin bir arada yaşama iradesini sağ-lam bir toplumsal sözleşmeye dönüştürüyor. Diğer taraftan ko-lektif anayasa yapımcılığında müstesna bir tecrübeye şahit olan ülkemiz, demokrasiyi millet ve devlet olarak bütün kurum ve kül-türüyle içselleştirdiğini de göstererek bölgesine ve dünyaya örnek bir model de sunmaktadır. Böylelikle bir taraftan kendi toplumsal iç dinamiklerini güçlendirip sağlam bir zemine oturturken diğer taraftan güvenilir küresel bir aktör olmanın yapıtaşlarını da döşe-mektedir.

ÖNDER, yeni Anayasaya ilişkin görüş ve önerilerini iki alt baş-lıkta özetlemektedir: Birinci bölümde, genel olarak yeni anayasa hakkındaki görüşlere yer verilirken; ikinci bölümde “din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde” yeni anayasadan beklentiler ortaya ko-nulmuştur. Anayasa çalışmamızın özünde bu topraklar üzerinde yaşayan bütün vatandaşlarımızın renk, cinsiyet, dil, ırk, inanç ve benzeri farklılıklardan bağımsız olarak temel hak ve özgürlükleri-nin güvence altına alınması düşüncesi yatmaktadır. Bu bağlamda milletimizi asırlardır yekvücut ayakta tutan ve toplumsal barışın güvencesi olan yüce dinimiz İslam’ın eğitim ve öğretiminin örgün eğitimin her kademesinde hiçbir kayıt altına almaksızın özgürce yapılabilmesi anayasanın olmazsa olmazıdır. Hiçbir çağdaş birey inanç esaslarını öğrenmekten ve bunları özgürce yaşamaktan mahrum edilemez. Bunun aksi insanın en temel varoluşsal hakkı olan özgür inanma hakkına da tecavüz sayılacağından anayasa meşruiyetini baştan kaybeder.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana din ve devlet ilişkileri, sağlıklı bir zemine oturtulamamıştır. Benimsenen “kendi-ne özgü laiklik” anlayışı ile devlet kontrolünde bir din öngörülmüş-tür. Bu kapsamda din eğitimi baskı altına alınırken, ailelerin kendi inançları doğrultusunda çocuklarına dinî eğitim verilmesini isteme hakları zorlaştırılmıştır. Özgürlüklerin varlık alanı olan kamusal alan, din ve vicdan özgürlüğü açısından, girilmez, ilan edilmiştir.

Page 9: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 9

Kılık ve kıyafet yasaklamaları, eğitim hakkının, inanç özgürlüğünün ve kişi özgürlüğünün “özüne dokunacak” boyutlara ulaşmıştır. Bu kapsamda, yeni anayasanın gerçek anlamda bir toplum sözleşme-si olabilmesi, din ve devlet ilişkilerini nasıl ele aldığı ile yakından ilgilidir.

Anayasa çalışmamızın Türkiye’nin yeni mimarisine önemli bir katkı sağlaması dilek ve temennisiyle aziz milletimize arz ederiz.

Av. Ali AKKAYA

Eğitim Hakları ve Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı

Page 10: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

10 ____________________________________________________

I. YENİ ANAYASAYA İLİŞKİN TEMEL TERCİHLER

ÖNDER, yeni Anayasaya ilişkin temel tercihlerini, üç başlıkta toplamaktadır: İlk olarak, demokratik katılıma dayalı, yeni bir sosyal sözleşme yapılması konusundaki kararlılığını ortaya koymuştur. İkinci olarak, Anayasanın yapım yöntemi konusunda ortaya çıka-bilecek sorunlara ilişkin görüş ve önerilerini paylaşmıştır. Üçüncü olarak, Anayasanın içeriğine ilişkin genel tercihlerini belirlemiştir.

A. DEMOKRATİK KATILIMA DAYALI YENİ BİR SOSYAL SÖZLEŞME

ÖNDER, demokratik katılıma dayalı yeni bir sosyal sözleşme yapılması yönünde oluşan toplumsal mutabakatı desteklemekte-dir. Yeni anayasa, farklılıkların bastırılmadığı, bilakis uzlaştırıldığı bir toplum sözleşmesi olmalıdır.

1. Demokratik Katılım

Anayasacılık teorisinde, anayasalar yönetenler ile yönetilenler arasında yapılmış bir “sosyal sözleşme” kabul edilir. Anayasalar

Page 11: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 11

ile yönetenlere “yasama, yürütme ve yargı” gibi bazı üstün yetkiler verilirken, yönetilenlerin de “hak ve özgürlükleri” güvence altına alınır. Herhangi bir sözleşme yapımında, tarafların “karşılıklı rıza beyanı”, sözleşmenin geçerlilik koşuludur. Bir toplumsal sözleşme olan Anayasa’nın yapım sürecine, hak ve özgürlükleri etkilenen toplum kesimlerinin dâhil edilmesi, anayasaların “demokratik meş-ruiyeti” açısından zorunlu bir unsurdur. İçeriği iyi hazırlanmış olsa dahi, yapım sürecine toplumsal katılımın sağlanmadığı bir ana-yasa, demokratik meşruiyete sahip, yeni bir toplum sözleşmesi olamaz.

ÖNDER, demokratik katılıma dayanan ve halkın iradesini yan-sıtan bir anayasa yapım sürecini, Türkiye’deki demokrasinin kendi rüştünü ispatı olarak görmektedir. Türk demokrasisinin en önemli eksiği, bugüne kadar halkın katılımı ile bir anayasa yapılmamış olmasıdır. İlk Anayasa’nın 1876 tarihli olduğu dikkate alındığında, bu dönemde demokrasiden ve demokratik katılımdan söz etmek mümkün değildir. 1921 ve 1924 Anayasa yapım süreçleri ise, Cumhuriyet’in ilk yıllarına denk düşmektedir. 1961 ve 1982 Ana-yasaları demokrasiye karşı yapılan müdahaleler sonrası hazırlan-mıştır. Görüldüğü gibi 135 yıllık bir anayasal gelenek içinde beş anayasa yapılmış olmasına rağmen, hiçbirinin yapım sürecinde halk, serbest iradesini ortaya koyamamıştır.

ÖNDER, gerçek anlamda bir demokratik katılımdan söz edile-bilmesi için, “kırmızı çizgiler” çizilmemesi gerektiğine inanmaktadır. Her dönemde, oluşturulan “tabular”, sorunların sağlıklı ve bütüncül tartışılmasını engellemiştir. Bu da yeni anayasa taleplerinin yarım kalmasına ve kısmı çözümlerle yetinilmesine yol açmıştır. Dola-yısıyla, değiştirilemez maddeler ileri sürülerek, gerçek anlamda demokratik bir katılım sağlanamaz.

ÖNDER, yeni anayasanın yapım sürecinde tıkanan noktalar-da, halkın hakemliğine gidilmesi gerektiğini düşünmektedir. Öz-gür bir tartışma ortamı, uzlaşılan noktalar kadar, gerçekte var olan

Page 12: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

12 ____________________________________________________

“ayrışma noktalarını” da ortaya çıkaracaktır. Ayrışan konularda, olabildiğince “menfaatlerin uzlaştırılması” esastır. Partiler arası uz-laşma komisyonunda ortaya çıkacak fikir ayrılıkları, kamuoyunun tartışmasına açıldıktan sonra, bir paket halinde halk oylamasına sunulmalıdır. İstişarî referandum denen bu yöntemle ortaya çıkan sonuç, uzlaşmanın istikametini de gösterebilir.

2. Yeni Sosyal Sözleşme

ÖNDER, mevcut Anayasa’da kısmî değişiklikler değil, “yeni bir anayasa” talep etmektedir. Bugüne kadar birçok kısmî değişiklik yapılmış olmasına rağmen yeni anayasa talepleri azalmamış, tam tersine alevlenmiştir. Bu da yeni anayasa ihtiyacının sadece bir içerik sorunu olarak görülemeyeceğini göstermektedir. ÖNDER, yeni anayasa talebini, içerikten çok, yeni bir ruhla hazırlanacak, yeni bir toplumsal sözleşme ihtiyacı olarak görmektedir.

1982 Anayasası’nda bugüne kadar yapılan değişiklikler, dö-nemsel olarak ortaya çıkan krizlere, akut çözüm bulma mantığı ile yapılmıştır. Bu değişiklikler bütünsel bir bakış ve geniş bir perspek-tiften değerlendirmeler yapılmadan ve toplumda yeterince tartışıl-madan yapıldığı için sorunlara “köklü çözümler” getirilememiştir. Bu nedenle, aynı maddenin farklı tarihlerde birden çok değiştirildiği görülmektedir. Ayrıca kısmî değişiklikler, her kanunda olması gere-ken, “biçimsel ve konusal bütünlük ilkesine” zarar vermiş, Anaya-sanın sistematiği, dili ve bütünlüğünü bozmuştur.

ÖNDER, eski anayasaya kısmî değişikliklerle “yeni bir ruh” kazandırılamayacağını düşünmektedir. Bu nedenle başlangıç-tan son hükümlere kadar, temel bir “felsefe değişikliği” gerekli-dir. Cumhuriyetin seksen sekizinci yılını kutladığımız bugünler-de, toplumda cumhuriyet rejimi geri dönüşü olmayacak şekilde kökleşmiştir. Ancak “otoriter cumhuriyetten” “demokratik cum-huriyete” geçiş bir türlü tamamlanamamıştır. Demokrasinin özü

Page 13: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 13

“çoğulculuk”, “özgürlük” ve “adalet”tir. Toplumun tamamını kucak-lamayan, hak ve özgürlüklerden herkesin eşit olarak yararlana-madığı bir Cumhuriyet, demokratik olamaz. Bu nedenle, yeni bir anayasadan söz edebilmek için, yeni bir sistematik ve yeni bir içerik kadar, toplumun değerlerini kucaklayacak “yeni bir ruh” da gereklidir.

B. HALKIN İKTİDARINA DAYALI YAPIM YÖNTEMİ

Günümüzde yönetme iktidarının halka ait olduğu ve onun ira-desine uygun bir şekilde kullanılması gerektiği herkesçe kabul edilen ortak bir ilke haline gelmiştir. Anayasanın yeniden yapılma-sında esas olan “halkın egemenliğine dayalı” bir yapım sürecinin benimsenmesidir. Halka ait olan egemenliğin temsilci organı olan mevcut parlamento, yeni bir anayasa yapabilir. Mevcut parlamen-tonun, Anayasanın getirdiği sınırlamalara tabi olduğu ileri sürüldü-ğünde, mevcut parlamentoyu “aslî kurucu iktidar” haline getirecek bir yöntem benimsenebilir.

1. Mevcut Meclisin Anayasa Yapması

ÖNDER, mevcut parlamentonun Anayasayı tümden yenileye-bileceği kanaatindedir. Ancak, bunun yolu, “tam bir uzlaşma”dan geçmektedir. Parlamento içinde sağlanacak bir uzlaşma ile Ana-yasa tümden yenilenebilir. Bunun önünde ne siyasi ne de hukuki bir engel bulunmaktadır.

1982 Anayasası’nın 6. maddesine göre, “Egemenlik kayıtsız ve şartsız Milletindir”. Millet egemenlik yetkisini Anayasanın koyduğu esaslara göre “yetkili organlar” eliyle kullanır. Anayasanın 7. mad-desine göre yasama yetkisi “Türkiye Büyük Millet Meclisi”nindir. Bu yetki devredilemez. TBMM’nin yetki ve görevleri arasında “Anaya-sayı değiştirme” yetkisi de bulunmaktadır.

Page 14: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

14 ____________________________________________________

Ancak, yine Anayasa’da anayasayı değiştirme yetkisine “usul ve esas” bakımından bazı sınırlamalar getirilmiştir. Usul açısın-dan kanunlardan farklı olarak, teklif, görüşme ve kabul aşamaları öngörülmüştür. Esas bakımından, Anayasanın ilk üç maddesinin değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez olduğu 4. maddede ifade edilmiştir. Anayasa’nın 11. maddesine göre, “Anayasa hü-kümleri yasama, yürütme ve yargı organlarını… bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir hu-kuk devletinde, Anayasayı değiştirirken Anayasanın ilgili hükümle-rini görmemezlikten gelemez.

Anayasaya göre, Anayasa Mahkemesi, Anayasa değişiklik-lerini sadece “şekil yönünden” denetleyebilir. Böyle bir denetim, ancak milletvekillerinin beşte biri ya da Cumhurbaşkanı tarafından istenebilir. Böylece Anayasa, Anayasa değişikliklerinin denetimini ancak yapılacak değişikliklerde bir “uzlaşma olmaması” durumun-da mümkün görmüştür. Beşte bir milletvekili ya da Cumhurbaş-kanının, Anayasa değişikliklerine ilişkin bir dava açmaması du-rumunda, Anayasa Mahkemesi kendiliğinden böyle bir denetimi gerçekleştiremez. Anayasa’nın, anayasa değişikliklerinin deneti-mini bu şekilde kısıtlaması, uzlaşma olması halinde Anayasa’nın tüm maddelerinin değiştirilebileceği anlamına gelmektedir. Hukuk devletinde, açıkça düzenlenmemiş bir yasak yorum yoluyla çıka-rılamaz.

ÖNDER, Parlamentodaki tüm partilerin uzlaşması ve Cum-hurbaşkanınca desteklenecek bir yeni Anayasa taslağının, Par-lamentoda kabul edildikten sonra, halkın onayına sunularak ger-çekleştirilmesi gerektiğine inanmaktadır. Bu yöntem hem anayasa yapımında gelinen demokratik olgunluğa işaret edecek, hem de gerçek anlamda bir uzlaşmaya dayalı anayasa yapılmasını sağ-layacaktır.

Page 15: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 15

2. Kurucu Meclisin Anayasa Yapması

ÖNDER, tam bir uzlaşmanın sağlanamaması durumunda, tüm-den yeni bir anayasa yapma konusunda mevcut parlamentonun bir anayasa değişikliği ile yetkilendirilebileceğini düşünmektedir.

Bir görüşe göre, mevcut parlamento her ne kadar %95 tem-sil gücüne sahip olsa bile, Anayasayı tümden değiştiremez. Ana-yasanın ilk üç maddesindeki hükümlerle sınırlıdır. Dolayısıyla bu parlamento, Anayasayı tümden yenileyebilecek “aslî kurucu ikti-dar” değil; Anayasa’daki hükümlere bağlı olarak anayasayı değiş-tirebilecek “tali kurucu iktidar”dır. Anayasa’nın ilk üç maddesinde doğrudan bir değişiklik yapılmadığı halde, diğer maddelerde ya-pılan değişikliklerin, ilk üç maddenin içeriğini boşalttığı iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne yapılacak bir başvuru, “uzlaşma zeminini” ortadan kaldıracaktır.

Böyle bir tartışma ortamının doğması durumunda, Anayasa’nın 175. maddesinde yapılacak bir değişiklikle, mevcut parlamento Anayasa’yı tümden yenileme yetkisi ile donatılabilir. Anayasa’nın 175. maddesi, Anayasa değişikliklerine ilişkin usulü belirlemekte-dir. Bu maddede yapılacak bir değişiklikle, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Anayasayı tümden yenileyebileceği” hükme bağlana-bilir. Tümden bir anayasa yenileme süreci, kısmî değişiklik yön-teminden farklı bir usule bağlanabilir. Tümden yenilemede, belli sayıda seçmen veya milletvekilleri böyle bir girişimi başlatabilir. Daha sonra, Meclis’te üçte iki çoğunlukla kabul edilecek yeni me-tin, doğrudan halk oylamasına sunulabilir. Tümden yenilemede Anayasa Mahkemesi ve Cumhurbaşkanı sürece dâhil edilmez.

Anayasa’nın değiştirilme usulünü düzenleyen 175. maddesin-de öngörülecek böyle bir değişikliğe ilişkin yapılacak halk oylama-sı, mevcut parlamentoya halkın onayıyla asli kurucu iktidar yetkisi kazandıracaktır. Asli kuruculukta asıl olan, “hukuk dışılık” değil, “mevcut anayasa ile bağlı olmamak”tır. Bu değişikliği referandum-

Page 16: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

16 ____________________________________________________

da kabul eden halk, mevcut parlamentoyu Anayasayı tümden ye-nileme konusunda açıkça yetkilendirmiş olacaktır. Referandumun kabul edilmemesi durumunda ise, halkın Anayasa’nın tümden ye-nilenmesine onay vermediği sonucu çıkacaktır.

C. DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARINA DAYALI İÇERİK

ÖNDER, yeni yapılacak Anayasa’nın, resmî ideolojiden aran-mış, çoğulcu demokrasiye uygun ve insan haklarına dayalı bir içe-rikle yapılmasını talep etmektedir. Çalışmanın ikinci bölümünde önerilerimiz, kuruluş amaçlarımız ve ilkelerimiz doğrultusunda, din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde yoğunlaşacaktır. Bu bölümde ise, bir sivil toplum örgütü olarak, Anayasanın içeriğine ilişkin genel yaklaşımlarımız ortaya konulacaktır.

1. Genel Esaslar

ÖNDER, Devletin temel ilkelerinin belirlendiği genel esas-lar bölümünü, bir binanın temel direkleri gibi görmektedir. Te-mellerin sağlam atılması, genel esaslarda tam bir uzlaşmaya bağlıdır. Anayasanın Genel Esasları konusunda büyük oranda bir uzlaşma vardır. Buna karşın, “yeni bir toplumsal uzlaşmayı” güçleştiren bazı ilkelerin “yeni bir anlayışla” ele alınması gerek-mektedir. Genel esaslarda sağlanacak tam bir mutabakat, diğer maddeler bakımından da yol gösterici olacaktır. Aksi halde ise, diğer maddelerde yapılacak birçok yenilik, “eski anlayışlara” ta-kılacaktır.

Türkiye’de devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu konusunda bü-yük bir uzlaşma vardır. Devletin resmi sembolleri olan bayrak, milli marş, resmi dil ve başkent konusunda, büyük oranda mutabakat sağlanmıştır.

Page 17: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 17

Cumhuriyetin nitelikleri arasında yer alan ve tüm demokratik ülkelerce kabul edilen insan haklarına saygı, demokrasi, hukuk devleti ve sosyal devlet ilkeleri hakkında uzlaşma tamdır. Buna karşın, “Atatürk milliyetçiliği ve laiklik ilkeleri”, bir resmi ideoloji oluşturmanın aracı olarak kullanıldığından, toplumsal ayrışmaya yol açmaktadır. Laiklik konusu, raporun amaçları açısından aşağı-da ayrıca ele alınacaktır.

ÖNDER, “ideolojik milliyetçiliği” çağrıştırdığı ve uygulamada birçok soruna yol açtığı için “Atatürk milliyetçiliği” ilkesinin Ana-yasadan çıkarılmasını önermektedir. 1982 Anayasası, tamamen ideolojik bir milliyetçilik anlayışına bürünmüştür. Başlangıcın ilk paragrafı, “Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa” ifadeleri ile başlamakta ve 5. paragrafında, şöyle devam etmektedir:

“ Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığı-nın, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklü-ğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korun-ma göremeyeceği”

Anayasa’nın başlangıcında yer alan, “Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliği” karşısında hiçbir faaliyetin korun-ma görmeyeceği yaklaşımı, “çoğulcu demokrasi” ilkesiyle bağdaş-maz. Resmi bir ideolojiyi tanımlayan bu ifadeler, milliyetçilik konu-sunda da kucaklayıcı olmaktan uzaktır.

ÖNDER, Anayasa’da değiştirilemez ya da değiştirilmesi teklif edilemez madde bulunmasını, hukuk mantığı ile bağdaşır görme-mektedir. Hukuk kuralları toplumun ihtiyaçlarına göre her zaman değişebilir. Ancak devletin temel ilkelerinin sık ve kolayca değişti-rilmesi, toplumsal uzlaşmaya zarar verebileceğinden bu hükümle-rin diğer Anayasa hükümlerinden daha zor değiştirilmesi yöntemi tercih edilmelidir.

Page 18: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

18 ____________________________________________________

ÖNDER, millete ait olan egemenlik yetkisinin, temsilciler ve doğrudan halk tarafından kullanılması gerektiğinin altını çizmekte-dir. Anayasa’ya göre egemenliği kullanan organların yalnızca ya-sama, yürütme ve yargı organları olduğu açıkça ifade edilmelidir. Diğer kurumların bir yetki değil “görevi” yerine getiren tali kurumlar olduğu açıklığa kavuşturulmalıdır.

Egemenliğin devredilmez olduğu, kaynağı itibariyle kabul edil-se de, yetkilerin uluslararası organlarla paylaşımı günümüzde doğal kabul edilmektedir. Bu nedenle, egemenliğin düzenlendiği maddede, egemenliğin paylaşılmasını gerekli kılan uluslararası örgütlere üyelik konusunda istisnaların getirilebileceği ifade edil-melidir. Ancak, bu konularda karar verme, zorunlu halk oylamasına bağlanmalıdır.

ÖNDER, kanun önünde eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması ilkesi-nin, uluslararası standartlara uygun bir içerikle hazırlanmasını talep etmektedir. Hiç kimse, din, vicdan, cinsiyet, ırk, etnik köken, dil ve benzeri sebeplerle ayrımcılığa tabi tutulmamalıdır. Kadınlar, çocuk-lar, yaşlılar, engelliler gibi hassas gruplara ilişkin pozitif ayrımcılık yapılabileceği açıkça düzenlenmelidir. Özellikle kadına yönelik din ve vicdan özgürlüğü, eğitim hakkı, çalışma hakkı, kılık ve kıyafet konularında her türlü ayrımcı uygulamaya son verecek bir genel çerçevenin Anayasa’da açıkça ortaya konulması gerekmektedir.

2. Temel Hak ve Özgürlükler

Anayasalarda genellikle, devletin temel ilkelerinden sonra, te-mel hak ve özgürlükler konusu düzenlenir. Anayasacılık teorisinde, anayasaların temel işlevi, devlet iktidarını sınırlamak ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına almaktır. Bu nedenle özgürlükleri güvence altına almayan bir metin, gerçek anlamda anayasa kabul edilmez. Bu kapsamda, hakların niteliği, sınırlanması, korunması ve içeriği büyük önem taşır.

Page 19: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 19

a) İnsan Haklarının Niteliği

ÖNDER, tabiî hak anlayışına uygun olarak, insan haklarının doğuştan ve insan onurundan kaynaklandığının Anayasa’da açık-ça vurgulanmasını talep etmektedir. İnsan hakları, yeni Anayasa’da “sınıflandırılmadan” düzenlenmelidir. Günümüzde insan hakları-nın niteliğine göre ayrıştırılması değil, “bütünlüğü ilkesi” geçerlidir. Birbirinin tamamlayıcı parçası olan haklar, aynı güvencelere tabi olmalıdır. Bu nedenle, kişisel ve siyasal haklar ile sosyal ve eko-nomik haklar, bir bütünlük içinde ele alınmalıdır.

ÖNDER, insan haklarına ilişkin anlaşmaların kanunlardan üstün kabul edilmesi gerektiği görüşünü paylaşmaktadır. Bu sözleşmelere aykırı kanunların, Anayasaya uygunluk denetiminin Anayasa Mah-kemesi tarafından yapılabilmesi, hakların güvence sistemini kuv-vetlendirecektir. Ayrıca, Anayasada, hiçbir uluslararası antlaşmanın iç hukukta bir hakkın tanınmasını engelleyici şekilde yorumlanama-yacağı ifade edilmelidir. İnsan hakları sözleşmelerinde kabul edilen “lehe yorum ilkesi” Anayasa’da açıkça yer almalıdır. İnsan hakları sözleşmeleri, haklar bakımından “minimum ölçü” kabul edilmeli, an-cak özgürlük alanı bunun çok ötesine taşınmalıdır.

b) İnsan Haklarının Güvenceleri

ÖNDER, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne paralel şekilde kabul edilen, kademeli sınırlama anlayışının sürdürülmesini öner-mektedir. Haklara ilişkin sınırlamalarda, hakların niteliğine uygun farklılaşma esastır. Sınırlamanın sınırını gösteren ölçüler uluslara-rası hukuka uygun olmalıdır. Bu kapsamda, sınırlamaların hakkın özüne dokunmaması, ölçülü olması, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması, kabul edilen ortak güvencelerdir. Ancak, mevcut Anayasa’nın 13. maddesindeki, hiçbir uluslararası belgede yer almayan, “laik cumhuriyetin gerekleri” ifadesi, yeni Anayasa’da yer almamalıdır.

Page 20: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

20 ____________________________________________________

ÖNDER, hakların kötüye kullanılmamasına ilişkin düzenleme-nin, “genel sınırlama” maddesi gibi anlaşıldığından kaldırılması gerektiği düşüncesini paylaşmaktadır. Özellikle, maddenin içeri-sinde yer alan muğlâk ifadeler, birçok hak bakımından güvence sistemini ortadan kaldırmaktadır. Hiçbir hak niteliği gereği, kötüye kullanmayı korumaz. Bu nedenle, kötüye kullanma yasağının ay-rıca düzenlenmesine gerek yoktur.

ÖNDER, olağanüstü hal rejiminin, hukuk devleti ilkesine uygun olarak düzenlenmesini önermektedir. Olağanüstü hallerde, temel hak ve özgürlükleri sınırlama rejimi, Avrupa İnsan Hakları Sözleş-mesi ile paralel hale getirilmelidir. Olağanüstü hallerde, özgürlükle-rin güvencelerini tamamen ortadan kaldıran olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri kaldırılmalıdır. Olağanüstü hallere ilişkin konular, olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanunları ile ayrıntılı bir şekilde düzenlenmelidir.

ÖNDER, insan hakları güvence sistemini güçlendirmek adı-na, insan hakları kurumlarının önemli olduğunu düşünmektedir. Bu kapsamda, Anayasa şikâyeti, ombudsmanlık ve ulusal insan hakları kurumu, uluslararası standartlara uygun halde yapılandı-rılmalıdır. Bu kurumlar, Türkiye’de insan haklarının güçlenmesine katkı sağlayacağı gibi, uluslararası alanda Türkiye’nin itibarını da artıracaktır.

c) İnsan Haklarının Kapsamı

ÖNDER, insan haklarını, anayasanın kalbi olarak görmekte-dir. İnsan hakları alanında ortaya konacak özgürlükçü yaklaşım, Anayasa’nın toplumsal sözleşme niteliğini güçlendirecektir. İçeri-ğin belirlenmesinde, başta uluslararası sözleşmeler olmak üzere, insan hakları konusunda gelinen en son standartlar yakalanmalı-dır. Taraf olunan sözleşmeler, uluslararası bildiriler ve uluslararası örgütlerin kararları kadar, kendi değerlerimiz de göz önünde bu-

Page 21: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 21

lundurulmalıdır. Ülke gerçekleri özgürlük alanını daraltmada değil, genişletmede kullanılmalıdır.

Kişisel ve siyasal haklar kapsamında, yaşama hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, kölelik ve zorla çalıştırma yasağı ulusla-rarası standartlara göre tanınmalıdır. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkı, uluslararası sözleşmelere uygun bir içerikte düzenlenmelidir. Özellikle, “makul sürede” yargılanma hakkına ilişkin güvenceler somutlaştırılmalıdır. Bu haklar bakımın-dan getirilecek istisnalar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile bi-rebir uyumlu olmalıdır.

Özel hayatın ve aile hayatının korunması, din ve vicdan özgürlüğü, düşünce ve kanaat özgürlüğü, insan kişiliğine sıkı sıkıya bağlı haklar olarak en geniş güvencelere kavuşturulmalı-dır. Bu hakların kapsamı belirlenirken uluslararası standartlara uygunluk kadar, toplumun değerleri de göz önünde bulundurul-malıdır.

Vatandaşlığın tanımında objektif unsurlara yer verilmeli, etnik kimlik vurgusu yapılmamalıdır. Vatandaşlığın hukuki bir bağ ol-duğunun belirtilmesi ile yetinilmelidir. Seçme ve seçilme hakkının koşulları belirlenirken daraltıcı hükümlerden kaçınılmalıdır. Siyasî parti özgürlünün alanı genişletilmeli, parti kapatmaya ilişkin yasak-lar, “terör ve şiddet unsuru” çerçevesiyle sınırlı tutulmalı ve parti kapatılması daha da zorlaştırılmalıdır. Bu kapsamda ihtar sistemi ve siyasi ön izin yöntemi benimsenmelidir. Parti kapatma dışında, seçimlere katılmama ve mali yaptırımlar şeklinde kademeli yaptı-rım sistemi öngörülmelidir.

Sosyal ve ekonomik hakların kapsamı genişletilmelidir. Bu kap-samda, çevre hakkı, engelli hakları, kadın hakları, çocuk hakları, yaşlıların hakları, göçmenler ile sığınmacıların hakları ve kültürel haklar ayrı maddelerde düzenlenmelidir. Özellikle ailenin, anneli-ğin, engellilerin ve çocuk haklarının düzenlendiği maddelerde, söz-

Page 22: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

22 ____________________________________________________

leşmelere paralel şekilde din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde tanınan haklar açıkça yer almalıdır.

Çalışma hakkı kapsamında, işçi memur ayrımı yapılmadan, toplu sözleşme ve grev hakkı tanınmalıdır. Bu hakların içeriğinin belirlenmesinde, bu konulara özgü kabul edilen uluslararası bel-geler esas alınmalıdır.

3. Cumhuriyetin Temel Organları

Cumhuriyetin temel organları olan yasama, yürütme ve yar-gı, kuvvetler ayrılığı ilkesine uygun bir şekilde yapılandırılmalı, tek meclisli bir yasama organı benimsenmeli, parlamenter sistemde kalınmalı, tam bağımsız ve tarafsız bir yargı oluşturulmalıdır.

a) Tek Meclisli Yasama Organı

Millete ait egemenliğin temsilci organı olan Türkiye Büyük Mil-let Meclisi, tek meclisli yapısını sürdürmelidir. 1961 Anayasası dö-neminde uygulanan ve sistemin tıkanmasına yol açan çift meclis uygulamasına dönülmemelidir.

ÖNDER, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkeleri çerçe-vesinde, baraj uygulamasının belli oranda düşürülse bile, devam etmesi gerektiğine inanmaktadır. Öte yandan temsil sorununun gi-derilmesi amacıyla, kamuoyunda tartışılan 100 Türkiye milletvekili uygulamasını desteklemektedir. Barajsız olarak belirlenecek 100 milletvekili, temsil sorununu çözecektir.

ÖNDER, aşağıda gerekçeleri ile açıkladığı gibi milletvekili ye-mininde, milletvekillerinin inançlarına göre yemin edebilmelerinin önünün açılması gerektiğine inanmaktadır. Ayrıca milletvekili se-çilme koşulları zorlaştırılmamalı, yasama dokunulmazlığının kap-samından yargılama çıkarılmalıdır.

Page 23: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 23

b) Parlamenter Sistemin Devamı

ÖNDER, parlamenter sistemin devamından yanadır. Dünyada en yaygın olan ve Türkiye’nin de yüz yılı aşkındır uyguladığı par-lamenter sistem daha da güçlendirilerek uygulanmalıdır. Amerika modelindeki bir başkanlık sistemi, Türkiye’de istikrara değil tam tersine daha büyük krizlere yol açabilir. Başkan ile Parlamentonun farklı çoğunluklardan olması halinde; kanunların yapılması, bütçe-nin kabul edilmesi, antlaşmaların onaylanması gibi birçok konuda ülkede krizler doğabilir.

ÖNDER, siyasi krizlere yol açan Cumhurbaşkanı seçiminin, halk tarafından yapılması yöntemini desteklemektedir. Ancak, halk dahi seçmiş olsa, parlamenter sistemin özüne uygun olarak Cumhurbaşkanın tek başına yapacağı yetkiler tek tek sayılmalı ve yetkileri sorumlulukları ile paralel hale getirilmelidir. Cumhur-başkanının cezai sorumluluğunun kapsamı daha somut bir şekilde çizilmeli, dokunulmazlık konusuna açıklık getirilmelidir.

Cumhurbaşkanının hükümetin kuruluşundaki rolü, siyasî kriz-lere yol açmayacak şekilde sınırlandırılmalıdır. Cumhurbaşkanı is-tediği milletvekilini değil, en fazla sandalyeye sahip siyasi partinin genel başkanını, hükümeti kurmakla görevlendirmelidir. Cumhur-başkanı, bakanlar kurulu listesinin oluşturulmasına müdahale ede-memelidir. Hükümetin kurulması kolaylaştırılırken düşürülmesi zor koşullara bağlanmalıdır. Hükümeti gensoru ile düşürecek Meclis’in önceden alternatif hükümet seçeneğini sunma zorunluluğu getiril-melidir.

Milli güvenlik ve ulusal savunmadan, hükümet tümüyle so-rumlu hale getirilmelidir. Bu kapsamda, Genel Kurmay başkanının atanmasında ve görevden alınmasında Bakanlar Kurulu yetkili kılınırken; Genel Kurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanına bağ-lanmalıdır. Diğer üst derece komutanların atanmasında, Milli Sa-vunma Bakanı da sürece dâhil edilmelidir.

Page 24: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

24 ____________________________________________________

Türkiye’nin idari yapısı, milletin birliği ve ülkenin bütünlüğünü bozmayacak şekilde, yapılandırılmalıdır. Yerel yönetimler güçlendi-rilmeli ve merkeze ait birçok yetki yerel yönetimlere bırakılmalıdır.

İdarenin hukuka ve insan haklarına uygunluğunu sağlamak amacıyla Kamu Denetçiliği Kurumu, Anayasa’da yer almalıdır. Meclis tarafından seçilecek Başdenetçinin belirlenmesinde, geniş bir katılım sağlanmalı, çoğulculuk ilkesine uygun bir şekilde açık ve şeffaf bir süreç izlenmelidir. Kamu Denetçiliği Kurumu, işlevsel ve mali özerkliğe sahip kılınmalı, hazırladığı raporlar kamuoyunun denetimine açık olmalıdır.

c) Tam Bağımsız ve Tarafsız Yargı

ÖNDER, yargı organlarının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konu-sunda şüpheleri ortadan kaldıracak bir yapılanmaya gidilmesi-ni önermektedir. Bu kapsamda, askerî yargı, Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemeleri kaldırılmalıdır. Bu mahkemeler, genel yargı içinde uzmanlık mahkemeleri haline getirilmelidir.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesi üyelerinin belirlenmesinde, çoğulculuk ve bağımsızlık ilkelerine riayet edilmelidir. Bu kapsamda, yargı ile ilgili tüm kurumlardan temsilci belirlenmesi yanında, toplumsal çoğulculuğun tam olarak yansıtılabilmesi için TBMM’nin daha fazla üye seçmesi kabul edil-melidir. Partiler arası temsil oranı da gözetilerek Meclis, en fazla üye seçme hakkına sahip olmalıdır.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, kendi başkanını kendisi seçebilmelidir. Adalet bakanı ile müsteşarının Kurulda yer alması şart olmadığı gibi, oy hakkına sahip olmadan Kurulda yer alması da kabul edilebilir. Kurulun kararları tamamen yargı denetimine açılmalıdır. Bu mümkün olmazsa, en azından meslekten ihraç ka-rarları ve yer değiştirme cezaları yargı denetimine tabi olmalıdır.

Page 25: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 25

Yüksek Seçim Kurulu ve Sayıştay’ın yargı organı olup olmadığı konusundaki tereddütler giderilmelidir. Yüksek Seçim Kurulu, Sa-yıştay gibi yargı bölümünde düzenlenmelidir. Kararları kesin olarak kabul edilecekse, yargısal niteliği güçlendirilmeli; aksi halde, karar-ları yargı denetimine açık hale getirilmelidir. Ayrıca, Yüksek Seçim Kurulu, sürekli çalışacak bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Anayasa Mahkemesi’ne tanınan bireysel başvuru hakkının kapsamı genişletilmelidir. Bu mekanizmanın ilerde tıkanmalara yol açmaması bakımından, Mahkeme’nin üye ve daire sayısı ar-tırılmalıdır. Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminde, uzmanlığa daha fazla önem verilmeli, hukukçu olmayan üye sayısı azaltılma-lıdır. Anayasa Mahkemesi’nin kanun koyucu gibi hareket etmesi engellenmeli, bu kapsamda, Mahkeme kararlarının gerekçesinin bağlayıcı olmadığı açıkça ifade edilmelidir.

Page 26: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

26 ____________________________________________________

II. DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ

ÇERÇEVESİNDE TEMEL TERCİHLER

ÖNDER, kuruluş amaçları ve ilkeleri doğrultusunda, yeni Anayasa’da din ve vicdan özgürlüğü ile bağlantılı konuları, birin-ci derecede önemsemektedir. Anayasa’nın bir toplum sözleşmesi olabilmesi, toplumun inançları ve değerleri ile uyumlu olmasına bağlıdır.

A. İNANÇLARA SAYGILI BİR BAŞLANGIÇ

ÖNDER, Anayasa’ya, toplumu ve toplumsal değerleri kucakla-yacak bir “başlangıç yapılmasını” talep etmektedir. Devletin inanç-lara saygılı olduğu anlayışı, başlangıçtan itibaren tüm Anayasa hü-kümlerine yansıtılmalıdır.

Anayasaların başlangıç kısımları, anayasaya hâkim temel felsefeyi yansıtır. Toplumsal değerler ülkeden ülkeye değiştiğin-den, başlangıçta değinilen konular da çeşitlilik gösterir. Demok-ratik ülkelerin anayasalarının başlangıç kısımlarında, halkın millî, dinî, ahlakî ve tarihî değerleri ortak miras kabul edilir. Aynı şekilde demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti gibi tüm devletlerce ka-

Page 27: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 27

bul edilmiş evrensel ilkelere yine başlangıçlarda yer verilir. Buna karşın resmi bir ideolojiyi çağrıştıracak, toplumdaki çoğulculuğa zarar verecek ifadelerden kaçınılır.

Birçok Avrupa ülkesinin anayasa başlangıcında, toplumda yaygın olan dinî değerlere referanslar yapılması, devletin ideolojik yansızlığı ilkesine aykırı görülmediği gibi, devletin tarafsızlığını ze-deleyici bir unsur olarak da kabul edilmez. Tam aksine, toplumun dinî değerleri ile devletin temelleri arasında bir çatışma olmadığı gösterilir. Millet iradesine dayanmadan, darbe ürünü olarak yapılan 1961 ve 1982 Anayasaları’nda ise, sürekli ve bilinçli olarak bir “dini dışlayıcılık” söz konusudur.

Avrupa Birliği’ne üye birçok ülkede, “Tanrı inancına” vur-gu yapılması, çağdaş demokrasi ile bağdaşmaz kabul edilme-mektedir. Avrupa’nın en ileri demokrasilerden biri olan Almanya Anayasası’nın başlangıcı şöyledir:

“Tanrı ve insanlar karşısındaki sorumluluğunun bilincinde olan birleşmiş bir Avrupa’nın eşit haklara sahip bir üyesi olarak, dünya barışına hizmet etmek emeliyle beslenerek, özgür ira-desiyle hareket eden Alman Milleti, kendi Anayasa yapma yet-kisine dayanarak, işbu Anayasayı kabul etmiştir1”

Almanya Anayasası’nın başlangıcında, milletin hem Tanrı hem de insan karşısındaki sorumluluğu birlikte zikredilerek bu ikisinin modern devlet anlayışında bir tezat oluşturmadığı ortaya konul-maktadır. Alman Anayasası yalnızca “Tanrı” derken, bir başka Av-rupa Birliği ülkesi olan İrlanda Anayasası’nın Başlangıcı’nda, yay-gın dine doğrudan ve açık bir referans yapılmaktadır:

“Her kudretin geldiği ve en sonunda gideceğimiz, tüm insan-lar ve Devletlerin tüm fiillerinin dayanağını bulduğu, En Kut-

1. Anayasa Metninin Türkçe çevirisi için bk. http://yenianayasa.tbmm.gov.tr/, 02.11.2011.

Page 28: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

28 ____________________________________________________

sal Üçlü Adına, Biz, İrlanda halkı, Babalarımıza yüzyıllarca süren sınavlarında dayanma gücü veren İlahi Sahibimiz, İsa Mesih’e olan tüm borçlarımızı naçizane kabul ederek, Ulusu-muzun haklı bağımsızlığını yeniden kazanmak için verdikleri kahramanca ve aralıksız mücadeleyi minnetle hatırlayarak ve Basiret, Adalet ve Hamiyetten ayrılmadan, bireyin onur ve özgürlüğünün sağlanması, gerçek sosyal düzene erişilmesi, ülkenin birliğinin kurulması ve diğer uluslarla barış tesis edil-mesi yoluyla kamu yararını geliştirme gayesi güderek, işbu Anayasayı kabul eder, kanunlaştırır ve kendimize armağan ederiz.2”

İrlanda Anayasası’nın Başlangıcı’nda, İrlanda halkının, bir pey-gamber olan İsa Mesih’e bağlılığı ifade edilmiş ve devletin tüm eylemlerinin dayanağının “En Kutsal Üçlü” olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla devletin eylemlerinin dine dayanması ya da halkın bir peygambere bağlılığını bildirmesi, “tarafsızlığa” ya da “çağdaşlı-ğa!” aykırı görülmemektedir.

Yunanistan Anayasası’nın Başlangıcı’nda, Kurucu Meclis’in Anayasayı “kutsal üçlü” adına kabul ettiği ifade edilir. Anayasanın Başlangıcı’nda, “Yunan Anayasası Kutsal, Aynı Cevherden Kay-naklanan ve Bölünmez Üçlü adına, Yunanistan’ın Beşinci Kurucu Meclisi tarafından kabul edilmiştir” denilmektedir. Böylece, Anaya-sayı kabul eden Kurucu Meclisin, kaynağını Hıristiyanlıktaki teslis inancından aldığı vurgulanmaktadır.

Avrupa Birliği’ne üye bir başka ülke olan Polonya’da, toplumun % 90’ı Katolik’tir. Polonya Meclisi’nde Başkanın arkasında bir haç işareti bulunmaktadır. Anayasa’nın Başlangıcı’ndan itibaren her bölümde dini değerlere gönderme yapılır. Polonya Anayasası’nın Başlangıcı şöyledir:

2. Anayasa Metninin Türkçe çevirisi için bk. http://yenianayasa.tbmm.gov.tr/, 02.11.2011.

Page 29: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 29

“Anavatanımızın varlığı ve geleceğini göz önünde bulun-durarak, 1989 yılında, yeniden kendi kaderinin egemen ve demokratik olarak tayini imkânına kavuşan, Biz, Polonya Ulusu–Cumhuriyetin bütün vatandaşları, Hem doğruluğun, adaletin, iyilik ve güzelliğin kaynağı olarak Tanrı’ya inananlar, Hem de bu inancı paylaşmayan ancak diğer kaynaklardan do-ğan bu evrensel değerlere saygı gösterenler, Ortak yararımız Polonya’ya karşı eşit hak ve yükümlülüklerle, Hıristiyanlık mirası ve evrensel insani değerlere dayanan Ulusumuz için büyük fedakârlıklarda bulundukları bağımsızlık mücadelele-rinden dolayı Atalarımıza minnettar… Tanrı, ya da kendi vic-danlarımız önünde sorumluluklarımızın bilincinde, Özgürlük ve adalete saygı, kamu güçlerinin işbirliği, toplumsal diyalog ve ayrıca vatandaşların ve toplulukların yetkilerini güçlendir-meye dayalı olarak, işbu Polonya Cumhuriyeti Anayasasını Devletin temel kanunu olarak onaylarız3.”

Polonya Anayasası’nın Başlangıcı’nda, “doğruluk, adalet, iyilik ve güzelliğin kaynağı olarak Tanrı” kabul edilirken, Tanrı inancını paylaşmayanlar bakımından “diğer kaynaklardan” bu değerlere inananlar olarak söz etmektedir. Başlangıç’ta, açıkça “Hıristiyanlık” Polonya halkının ortak mirası olarak gösterilmiştir.

Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi, Avrupa ülkelerinde, top-lumdaki yaygın inançlara “kültürel miras” olarak referans edilmesi, devletin tarafsızlığına veya çoğulculuğa aykırı görülmemektedir. Devletin tarafsızlığı, dinin kamusal alandan dışlanması şeklinde anlaşılmamaktadır.

Buna karşın, anayasasında belli bir “siyasi ideolojiye” gönder-me yapan bir ülke bulunmamaktadır. Bugün İtalya, İspanya, Por-tekiz Anayasalarında faşizmden; Almanya’da da nasyonal sosya-

3. Anayasa Metninin Türkçe çevirisi için bk. http://yenianayasa.tbmm.gov.tr/, 02.11.2011.

Page 30: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

30 ____________________________________________________

lizmden eser kalmamıştır. Aynı şekilde komünizmin kalesi olarak görülen Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin çökmesinden sonra, ortaya çıkan 15 devletin anayasasında da komünizmden bir iz yoktur.

1982 Anayasası’nın başlangıcı, demokratik bir ülke anayasası görüntüsünün çok ötesinde, “devleti kutsallaştıran” resmi bir ideo-lojiye yer vermektedir. Başlangıcın ilk paragrafında yer alan, “Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa” ifadesi devleti kutsallaştırırken, “Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda” topluma yön vermeye çalışan bir resmi ideoloji tanımlanmaktadır.

Anayasa’da, “laiklik ve din ilişkisi” bir çatışma tezi üzerine kur-gulanmaktadır. Başlangıcın 5. paragrafında, “laiklik ilkesinin ge-reği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı” ifade edilerek, dinin kamusal alan-dan “dışlanması” yaklaşımı benimsenmektedir. Avrupa ülkeleri anayasalarında, toplumda var olan inançlar “ortak miras” olarak kabul edilirken, 1982 Anayasası’nda “dini dışlayıcılık” ön plana çıkmaktadır.

ÖNDER, yeni Anayasanın Başlangıcı’nda, toplumdaki çoğul-culuğa saygı gösterecek, toplumun değerlerini kucaklayacak bir anlayışın yansıtılmasını beklemektedir. Tarafsızlık dini kamusal alandan dışlamak olarak değil; devletin, toplumda var olan dinî, felsefî ve ideolojik düşüncelere saygılı olması ve hepsinin varlığını sürdürebilmesine uygun zemin hazırlaması olarak anlaşılmalıdır.

B. DİN VE DEVLET İLİŞKİLERİNİN AYRICA BELİRLENMESİ

ÖNDER, din ve devlet ilişkilerinin yeni bir anlayışla ele alın-masını önermektedir. Laiklik ilkesi, Avrupa Birliğine üye 27 devlet içinde sadece Fransa Anayasası’nda devletin nitelikleri arasında

Page 31: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 31

sayılmıştır. Bunun dışında yaygın uygulama, din ve devlet ilişkile-rinin ayrı bir maddede açıkça düzenlenmesi şeklindedir.

Batı’da 16. yüzyılda başlayan dinde reform hareketi, dini dışla-yıcılık değil, “ruhban sınıfı” yerine, doğrudan “Kutsal Kitaplara” dö-nüş hareketidir. Bu nedenle, ayrışma dinle devlet arasında değil, “Devlet ile Kilise” arasında gerçekleşmiştir. Din devlet hayatından dışlanmamış, devlet ve kilise kurumlarının “egemen ve bağımsızlı-ğı” karşılıklı kabul edilmiştir. Buna karşın İslam dininde, bir “ruhban sınıfı” olmadığı gibi bir din kurumu da bulunmamaktadır. Dolayı-sıyla “Din ve devlet işlerinin ayrılığı” şeklinde bir laiklik anlayışı, Türkiye’de tam karşılığını bulamamıştır.

Fransa Anayasası’nın 1. maddesine göre, “Fransa, bölünmez, laik, demokratik sosyal bir Cumhuriyettir.” Fransız tipi laikliği birkaç Fransız sömürgesi devlet dışında, Türkiye’de görmek mümkün-dür. Fransız jakobenizminin ürünü olan Fransız tipi laiklik anlayışı, devletin kontrolünde ve dini kamusal alandan dışlayan bir anlayışa karşılık gelmektedir. Diğer yandan, seküler anlayışın geçerli oldu-ğu Avrupa ülkelerinde, din ve devletin karşılıklı bağımsızlığı ilkesi yanında, toplumda yaygın dine özel referansların yapıldığı ve tüm inançlara saygının esas alındığı görülmektedir.

Bazı ülkelerde, din ve devlet işlerinin ayrılığı ilkesi bir yana, devletin resmi bir dini olduğu kabul edilmektedir. Bu uygulama gü-nümüzde çok yaygın olmamakla birlikte, Avrupa Birliği üyesi Malta dışında, Norveç, İsrail ve İran Anayasaları örnek gösterilebilir. Mal-ta Anayasasının ikinci maddesine göre, dinle ilgili Anayasa mad-desi aşağıdaki şekildedir:

“Malta’nın dini, Roman Katolik Apostolik Dinidir. Roman Katolik Apostolik Kilisesi yetkilileri, hangi ilkelerin doğru, hangilerinin yanlış olduğunu öğretme hak ve görevine sahip-tir. Roman Katolik Apostolik inancının dini öğretimi, zorunlu eğitimin bir parçası olarak tüm devlet okullarında sağlanır.”

Page 32: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

32 ____________________________________________________

Norveç Anayasası’nın 2. maddesinde, “Kraliyetin tüm sakinleri kendi dinlerini serbestçe uygulamak hakkına sahiptir. Evanjelik-Lutheran dini, devletin resmi dini olarak kalacaktır. Ona inanan müminler, aynı şekilde kendi çocuklarını da yetiştirmekle sorum-ludur.” denilmektedir. Avrupa’daki örneklerine benzer şekilde İran Anayasasının 1. maddesine göre “İran devleti İslam Cumhuriyeti-dir.” Anayasanın 12. maddesine göre, “İran’ın resmi dini İslam ve Caferi-i İsna-aşeri mezhebidir ve bu madde sonsuza değin değiş-tirilemez.”

Daha yaygın olan uygulama ise, din ve devlet kurumlarının ayrılığını kabul edip din ve devlet ilişkilerinin anayasalarda ayrı bir maddede düzenlenmesi şeklindedir. İtalyan Anayasası’nın 7. ve 8. maddelerinde “Din ve Katolik Kilisesi” arasındaki ilişkiler özel hükümlere tabi tutulmuştur:

“Devlet ve Katolik Kilisesi, her biri kendi düzeni içinde, ba-ğımsız ve egemendir. İlişkileri Latran Antlaşmalarına göre düzenlenir. Her iki tarafın kabul ettiği anlaşma değişiklikleri anayasa değişikliği sürecine tabi değildir. (m.7)

Bütün dinî mezhepler kanun önünde eşit olarak serbesttir. İtalyan kanunlarına aykırı olmadığı sürece, Katolik mezhe-bi dışındaki diğer dinî mezhepler kendi kuralları uyarınca örgütlenme hakkına sahiptir. Bu mezheplerin Devletle olan ilişkileri, temsilcileriyle yapılacak anlaşma esasları dâhilinde kanunla düzenlenir. (m.8)”

Görüldüğü gibi İtalya Anayasası, Hıristiyanlığın belli bir mezhe-bine ait Kilise’nin “bağımsızlık ve egemenliğini” tanımaktadır. Diğer mezhepler ile devlet arasındaki ilişkilerin kanunla düzenleneceği öngörülmektedir. Buna karşın Hıristiyanlık dışında diğer dinlerin varlığından bile söz edilmemektedir. Dolayısıyla, İtalya’da devlet bütün dinlere eşit mesafede olmadığı gibi, Hıristiyanlık içindeki bü-tün mezheplere de eşit mesafede durmamaktadır.

Page 33: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 33

Birçok Avrupa anayasasında, Hıristiyanlığın belli bir mezhe-binin hâkim inanç olduğu ve özellikle desteklendiği ifade edilir. Danimarka Anayasası’nın 4. maddesine göre, Danimarka Halk Ki-lisesi Evanjel-Luter Kilisesidir ve bu haliyle devlet tarafından des-teklenir.” Bulgaristan Anayasası’nın 13/3. maddesine göre, “Doğu Ortodoks Hıristiyanlığı Bulgaristan Cumhuriyeti’nin geleneksel ve hâkim dinidir”. Finlandiya Anayasası’nın 76. maddesinde “Kilise yasası” başlığı ile “Evanjel-Luter Kilisesi oluşumu ve idaresinin ayrı bir kanunla düzenleneceği” belirtilmektedir.

Batı demokrasilerinde, toplumda yaygın veya hâkim olan din veya mezhepler, devlet tarafından açıkça desteklenmektedir. Sov-yetler Birliği’nin dağılmasından sonra, ortaya çıkan yeni Cumhu-riyetlerde de dini değerlerin anayasada açıkça yer bulduğu gö-rülmektedir. Örneğin, Ermenistan Anayasası’nın 8/1. Maddesinde konu, aşağıdaki şekilde ortaya konmaktadır:

“Ermenistan Cumhuriyeti’nde Kilise, devletten bağımsızdır. Ermenistan Cumhuriyeti, ruhsal alanda Ermenistan Apostolik Holy Kilisesi’nin özel tarihi misyonunu ulusal kilise olarak tanır, Ermenistan insanlarının kültürel gelişimini ve ulusal kimliklerini muhafazasını tanır. Tüm dini kuruluşların faali-yet özgürlüğü, yasalara uygun olmak kaydıyla Ermenistan Cumhuriyetince garanti edilir. Ermenistan Cumhuriyeti ve Apostolik Holy Kilisesinin ilişkileri yasayla düzenlenir.”

Yine Doğu Bloğu ülkelerinden biri olan Polonya Anayasası’nın 25. maddesinde, Polonya Cumhuriyeti ile Roma Katolik Kilisesi arasındaki ilişkiler ayrı bir maddede düzenlenmiştir:

“1. Kiliseler ve diğer dini kuruluşlar eşit haklara sahiptir. 2. Polonya Cumhuriyeti Kamu makamları, ister dini veya felsefi veya hayata bakış ile ilgili olsun, kişisel inanç konularında tarafsızdır ve kamu hayatı içinde ifade özgürlüğünü sağlar. 3. Devlet ve kilise ve diğer dini kuruluşlar arasındaki ilişki,

Page 34: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

34 ____________________________________________________

özerkliklere ve kendi alanında her birinin karşılıklı bağım-sızlığına saygı ve ayrıca bireysel ve ortak yarar için işbirliği esasına dayalıdır. 4. Polonya Cumhuriyeti ve Roma Katolik Kilisesi arasındaki ilişkiler Vatikan ile yapılan uluslararası antlaşma ve kanunla belirlenir. 5. Polonya Cumhuriyeti ve di-ğer kiliseler ve dini kuruluşlar arasındaki ilişkiler, temsilcileri ve Bakanlar Kurulu arasında imzalanan anlaşmalar uyarınca kabul edilen statülerle belirlenir4”.

Yunanistan Anayasasında Kilise ve Devlet ilişkilerini dü-zenlemek amacıyla ayrı bir bölüm ayrılmıştır. “Kilise ve Devlet İlişkileri”ni düzenleyen Anayasanın Birinci Kısım, İkinci Bölümü şöyledir:

Yunanistan’daki yaygın din İsa’nın Doğu Ortodoksluk mez-hebidir. Kendi başı olarak İsa Mesih Efendimizi tanıyan Yunanistan’ın Ortodoks mezhebi, Büyük Konstantinopolis Kilisesi ve Hıristiyanlığın diğer mezhepleri gibi, kutsal ha-variliğin ve Sinod Meclisi’nin kurallarına ve kutsal geleneğe kayıtsız ve şartsız itaat eder. Kendi kendini yönetir nitelik-te olup, faal hizmette bulunan tüm metropolitlerden oluşan Kutsal Sinod ve ondan kaynaklanan ve 29 Haziran 1850 ta-rihli Patrikhane Tüzüğü ve 4 Eylül 1982 tarihli Sinod Ka-nunu hükümlerine uygun olarak Kilisenin Kanuni Şartı ile belirtildiği şekilde toplanan sürekli Kutsal Sinod tarafından yönetilir.

Devletin belirli bölgelerinde hüküm süren kilise yönetimi re-jimleri, önceki fıkra hükümlerine aykırı değildir.

Kitab-ı Mukaddes metni, değiştirilmeden korunur, Bu metnin Bağımsız Yunanistan Kilisesi ve Büyük Konstantinopolis Haz-

4. Anayasa Metninin Türkçe çevirisi için bk. http://yenianayasa.tbmm.gov.tr/, 02.11.2011.

Page 35: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 35

reti İsa Kilisesi’nin onayı olmaksızın herhangi bir resmi dile çevirisi yasaktır5”.

Yunanistan uygulamasında, Hıristiyanlığın bir mezhebi, Ana-yasa ile yaygın din kabul edilirken, o dinin kutsal kitabının resmi çevirisi, Kiliselerin onayına bağlanmıştır. Görüldüğü gibi toplumda var olan “yaygın dine” yönelik farklı uygulamalar, dinler arasında ayrımcılık olarak görülmemektedir.

Almanya Anayasası’nda yine “Din ve Dini Cemaatler” başlığı ile din ve devlet ilişkileri ayrı bir maddede düzenlenmektedir. Al-manya örneğinde, her ne kadar “Devlet kilisesi yoktur.” denilirken, “Devletin resmi bir dini yoktur.” denilmemektedir. Böylece din ve devlet ilişkileri sadece “Hıristiyanlık dini” üzerinden algılanmakta ve düzenlenmektedir. Anayasa’nın 137 ve 138. maddeleri devlet ve din arasındaki ilişkileri şu şekilde düzenlemektedir:

“Madde 137. (1) Devlet kilisesi yoktur. (2) Dinî topluluklar kurma hakkı güvence altına alınır. Dinî toplulukların İmpa-ratorluk toprakları içinde birleşmeleri, hiçbir sınırlandırmaya tabi değildir. (3) Her dinî topluluk, kendi işlerini, herkes için geçerli olan yasaların çerçevesinde bağımsız olarak düzen-ler ve yönetir. Görevlilerini, devlet veya belediye ve köyle-rin katılımı olmaksızın belirler. (4) Dinî topluluklar, medeni hukukun genel hükümlerine göre hukukî ehliyet kazanırlar. (5) Halen kamu tüzel kişi niteliğinde olan dinî topluluklar, bu hüviyetlerini muhafaza ederler. Kuruluş ve üye sayılarına göre devamlılık gösteren diğer dini topluluklara da istekleri üzerine aynı haklar tanınır. Kamu tüzel kişi niteliğindeki dinî toplulukların bir birlik kurmaları halinde, bu birlik de kamu tüzel kişi sayılır. (6) Kamu tüzel kişi niteliğindeki dinî toplu-luklar, bölgesel vergi listeleri üzerinden, eyalet hukukunun tespit ettiği koşullar çerçevesinde vergi toplamak yetkisine

5. Metnin Türkçe çevirisi için bk. Hasan Tunç, Türkiye’ye Komşu Devletlerin Anayasaları, Asil Yayınları, 2008, s. 223.

Page 36: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

36 ____________________________________________________

sahiptirler. 11 Ağustos 1919 Tarihli Alman İmparatorluğu Anayasası’ndan alıntı. (7) Belirli bir dünya görüşüne ortaklaşa hizmet etmeyi kendilerine amaç edinmiş birlikler dinî toplu-luklara eşit sayılırlar. (8) Bu hükümlerin uygulanmasının yeni hükümler konulmasını gerektirmesi halinde, bu yetki eyalet yasama organlarına aittir.

Madde 138. Devletin yasaya, sözleşmelere veya diğer huku-ki tasarruflara dayanarak dinî topluluklara yaptığı yardımlar konusu, eyalet yasama organlarının yetkisine geçer. İmpara-torluk, bu konuda temel hükümler koyar. Dinî cemaat ve der-neklerin mülkiyet ve diğer hakları, onların diyanet, öğretim ve hayırsever amaçlara hizmet eden kuruluş ve vakıfları ve diğer varlıkları güvence altına alınır”6.

Almanya örneğinde, dinî topluluklar kamu tüzel kişisi niteliğin-de kabul edilebilmekte ve vergi toplamakla yetkili kılınabilmektedir. Yine bir başka Avrupa Birliği ülkesi olan İrlanda Anayasasının 44. maddesinde “Din” başlığı ile din ve devlet ilişkileri ayrı bir maddede düzenlenmiştir:

“1. Devlet, halkın ibadetine hürmetin Yüce Allah’tan geldiğini kabul eder. Adını saygıyla anar ve dine saygı duyar ve hür-met eder. 2.1) Vicdan özgürlüğü ve dinin serbestçe açıklan-ması ve tatbikatı, her vatandaşa garanti edilen kamu düzeni ve ahlakına tabidir. 2) Devlet herhangi bir dine imtiyazda bu-lunamaz. 3) Devlet, dinî meslek, inanç ya da statü nedeniyle herhangi bir engel çıkarmaz veya herhangi bir ayrım yapmaz. 4) Okullar için Devlet yardımı sağlayan mevzuat farklı dinî mezheplerin yönetimi altındaki okullar arasında ne ayrımcılık yapar ve ne de kamu parası alan bir okula giden herhangi bir çocuğun o okuldaki din eğitimine katılmamasına önyargı ile

6. Anayasa Metninin Türkçe çevirisi için bk. http://yenianayasa.tbmm.gov.tr/, 02.11.2011.

Page 37: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 37

yaklaşır. 5) Her mezhep, kendi işlerini idare etme, taşınır ve taşınmaz mal edinme, sahip olma ve yönetme ve dinî veya yardım amaçlı kurumları idame ettirme hakkına sahiptir. 6) Herhangi bir dinî mezhep veya herhangi bir eğitim kurumu-nun mülkiyeti, kamu hizmetlerinin gerektirdiği çalışmalar ve tazminat ödenmesi tasarrufu hariç, dağıtılamaz.7”

İrlanda Anayasası’nda, devletin, halkın ibadetlerine saygısının Tanrıdan geldiği kabul edilmekte, Tanrının adını saygıyla anmak-ta ve dine saygı ve hürmet açıkça ifade edilmektedir. Farklı dinî mezheplerce dinî eğitim kabul edildiği gibi, bu okullara ayrımcılık yapılmadan devletin yardımı kabul edilmektedir. Her dinin kendi iç yönetiminde özgür olduğu ifade edilmektedir.

Türkiye’de laiklik ilkesi, Avrupa örneklerinin tam tersine, dini kamusal alandan dışlamanın bir aracı olarak yorumlanmış ve uy-gulanmıştır. Türkiye’de bugüne kadar, Anayasa Mahkemesi’nin laiklik yorumları, uygulamada içinden çıkılmaz sorunlara yol aç-mıştır. Toplumda laiklik ilkesi, “din karşıtlığı” olarak algılanmaya başlamıştır.

Anayasa Mahkemesi 1961 yılından beri verdiği kararlarda “Türkiye’ye özgü laiklik” anlayışını savunmaktadır. Mahkemeye göre, “...laiklik, din ve devlet ilişkilerini düzenleyen bir ilke oldu-ğuna göre dini anlayış yönünden benzer koşulları bulunmayan bir ülkenin, Batı hukukundaki anlamı ve biçimiyle laiklik ilkesini benim-sememesini koşullardaki ayrılığın sonucu olarak görmek gerekir.”8 Avrupa uygulamaları “koşullardaki farklılık” nedeniyle, ülkelerinde yaygın dine karşı özel hükümler getirmeyi ayrımcılık olarak gör-mezken Türkiye’de tam tersine, yaygın din üzerinde bir baskı ku-rulmaya çalışılmıştır.

7. Anayasa Metninin Türkçe çevirisi için bk. http://yenianayasa.tbmm.gov.tr/, 02.11.2011.

8. AYM. E. 1970/53, K. 1971/76, KT. 21.10.1971, AYMKD, Sayı 10, s. 61-62.

Page 38: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

38 ____________________________________________________

Anayasa Mahkemesi, laikliği yalnızca din ve devlet ilişkilerini düzenleyen bir ilke olarak değil, aynı zamanda “toplumu da laikleş-tirecek” resmi bir ideolojinin ayrılmaz parçası görmektedir:

“Atatürk ilkelerinin en önemlisi laikliktir... Hukuk devleti, hu-kukun üstünlüğü ilkesi gücünü laiklikten almış, milliyetçilik ilkesi laiklikle tamamlanmış, Türk Devrimi laiklikten anlam kazanmıştır. Bu ilkenin Anayasa’dan çıkarılması da olanak-sızdır. Boyutları daha büyük, alanı daha geniş bir uygarlık, özgürlük ve çağdaşlık ortamıdır. Türkiye’nin modernleşme felsefesi, insanca yaşama yöntemidir. İnsanlık idealidir... De-mokrasiye geçişin de aracı olan laiklik, Türkiye’nin yaşam felsefesidir.” 9

Anayasa Mahkemesi laiklik konusundaki yorumlarını daha da ileriye götürerek, İslam hukuku ile Cumhuriyet ve demokrasinin karşıtlığını ilan etmiş, bireylerin sahip olduğu inançları “akıl ve bilim dışı düşünce” olarak nitelendirebilmiştir. Mahkeme “Türban Kararı”nda şöyle demektedir:

“Çağdaşlaşmayı hızlandıran ve Türk Devrimi’nin kaynağı olan laiklik ilkesi toplumun akıl ve bilim dışı düşüncelerle yargılardan uzak kalmasını amaçlar... Cumhuriyet ve demok-rasi, şeriat düzeninin karşıtıdır. Genelde bir tür düşün ve an-layış biçimi, dünya görüşü sayılan bu ilke, ‘ümmet’ten, ‘ulus’a geçmenin itici gücü olmuştur.”10

Anayasa Mahkemesi, “Dinin devlet işlerine karışmasını” laikli-ğe aykırı görürken, “Devletin dini kontrol etmesini ve devlet göze-timinde bir dini” laikliğe uygun bulmaktadır:

“Devlete, dinsel konularda denetim ve gözetim hakkı ta-nınması, din ve vicdan özgürlüğünün, demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı bir sınırlama sayılamaz… Laik

9. AYM. E. 1989/1, K. 1989/12, KT. 7.3.1989, AMKD, Sy. 25, s.143-15810. AYM. E. 1989/1, K. 1989/12, KT. 7.3.1989, AYMKD, Sayı 25, s. 147.

Page 39: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 39

devlette, kutsal din duyguları politikaya, dünya işlerine, hu-kuksal düzenlemelere kesinlikle karıştırılamaz. Bu tür dü-zenlemeler, dinsel gerekler ve düşüncelerle değil, bilimsel verilerden yararlanılarak kişi ve toplum gereksinimlerine göre yapılır.”11

ÖNDER, başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere, çeşitli dev-let kuruluşlarının “laikliğe ilişkin keyfi yorumlarının” önüne geçmek amacıyla, “din ve devlet” ilişkilerinin laiklik ilkesine yer verilme-den, genel esaslar içinde ayrı bir maddede açıkça düzenlenmesini önermektedir. Karşılaştırmalı hukuktaki örneklerde de görüldüğü gibi, laiklik ilkesi üzerinden din ve devlet ilişkilerini düzenleyen ülke sayısı son derece sınırlıdır.

ÖNDER, bu anlayışla paralel olarak, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “özerk bir kuruluş” haline getirilmesini önermek-tedir. Batı örneklerinde, Kiliselerin “egemenliği ve bağımsızlığı” tam olarak tanınmaktadır. İslam dininde bir ruhban sınıfı olmadı-ğından, din hizmetlerinin cemaatlere bırakılması, bir karmaşaya yol açabilir. Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın özerk bir kuruluş haline getirilmesi, oluşumunda “çoğulculuk ilkesine” yer verilmesi gerekir.

C. DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ

Din ve vicdan özgürlüğü, insan kişiliğine bağlı en temel hak-lardan biridir. İnsan hakları mücadelesi, din ve vicdan özgürlüğü mücadelesi ile başlamıştır. Bu nedenle, din ve vicdan özgürlüğü, insan haklarına ilişkin ulusal ve uluslararası belgelerde ilk zaman-lardan beri yer bulmuştur. Zorunlu din eğitimi, kılık ve kıyafet ko-nusu, vicdanî red ve dinî yemin konuları, din ve vicdan özgürlüğü ile ilgili temel meseleler olarak görülmektedir.

11. AYM. E. 1999/2, K. 2001/2, KT. 22.6.2001, RG. 5 Ocak 2002 (Mükerrer), s. 569.

Page 40: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

40 ____________________________________________________

1. Din ve Vicdan Özgürlüğünün Kapsamı

ÖNDER, yeni Anayasa’da din ve vicdan özgürlüğünün kapsa-mının uluslararası insan hakları standartlarına ve çağdaş demok-ratik ülkelerdeki uygulamalara paralel şekilde belirlenmesini talep etmektedir. İnsan hakları konusunda en önemli belgelerden biri olarak kabul edilen, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 18. mad-desinde, önce din ve vicdan özgürlüğü tanınmakta ve devamında bu özgürlüğün içerdiği haklara değinilmektedir:

“Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü vardır; bu hak din ya da inancını değiştirmek ve din ya da inancını tek ba-şına ya da toplu olarak, hem kamusal hem de özel alanda, öğretim, ibadet, ayin ve törenler yoluyla açığa vurma özgür-lüğünü de içerir.”

Bu düzenlemede, din ve vicdan özgürlüğünün iki boyutuna işa-ret edilmektedir: Birincisi, bir din ve inanca “sahip olmak” veya “de-ğiştirmek”; ikincisi ise sahip olunan inancı “açığa vurmak”tır. Açığa vurma, tek başına veya topluca; hem kamusal hem özel alanda olabilir. Açığa vurma, öğretim, ibadet, ayin ve törenler şeklinde yapılabilir. Dolayısıyla, kamusal alanda dinî görünürlüğün açığa vurulmasını engellemeye çalışmak, din ve vicdan özgürlüğü ile bağdaşmaz.

İnanç özgürlüğünün birinci boyutunu oluşturan bir din veya inanca sahip olma ya da onu değiştirme hakkı, mutlak kabul edil-mekte ve hiçbir sınırlamaya tabi tutulmamaktadır. Buna karşın, “açığa vurma” şekillerine bazı sınırlamalar getirilebilmektedir.

1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer alan hu-suslar, 1976 yılında yürürlüğe giren, BM Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nde daha açık bir şekilde tek bir maddede düzenlen-mektedir. Sözleşmenin “Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü” başlıklı 18. maddesi şöyledir:

Page 41: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 41

“1. Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kendi tercihiyle bir dini kabul etme veya bir inanca sahip olma özgürlüğü ile tek başına veya başkalarıyla birlikte toplu bir biçimde, aleni veya özel olarak, dinini veya inancını ibadet, uy-gulama, öğretim şeklinde açığa vurma özgürlüğünü de içerir.

2. Hiç kimse, kendi tercihi olan bir dini kabul etme veya inan-ca sahip olma özgürlüğünü zayıflatacak bir zorlamaya tabi tutulamaz.

3. Bir kimsenin dinini veya inancını açığa vurma özgürlüğü ancak kamu güvenliği, kamu düzeni, sağlık veya ahlak veya başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak amacıyla, huku-ken öngörülen ve demokratik bir toplumda gerekli olan sınır-lamalara tabi tutulabilir.

4. Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, anne-babalar ile mümkünse vasilerin kendi inançlarına uygun biçimde çocuklarına din ve ahlak eğitimi verilmesini isteme özgürlüğüne saygı gösterme-yi taahhüt ederler.”

Sözleşme kapsamında kurulan ve Sözleşmedeki hakları yo-rumlamakla görevli İnsan Hakları Komitesi, 18. maddeye ilişkin 30.07.1993 tarih ve 22 Sayılı “Genel Yorumunda” maddede geçen kavramları ve hakkın kapsamını açıklığa kavuşturmuştur12. Komi-tenin haklara ilişkin yorumları, Sözleşmeye taraf devletler bakımın-dan yol gösterici kabul edilir.

Komite’ye göre, düşünce, vicdan ve din özgürlüğü eşit düzey-de korunmakta ve din özgürlüğünün kapsamına “inanç/kanaat özgürlüğü” de girmektedir. Hakkın birinci boyutunu oluşturan dü-şünce, vicdan ya da din seçme ya da katılma özgürlüğü, “olağa-nüstü hallerde” bile sınırlanamayacak mutlak nitelikte bir haktır13.

12. General Comment No. 22: The right to freedom of thought, conscience and religion ( Art. 18) : 30.07.1993. CCPR/C/21/Rev.1/Add.4, General Comment No. 22.

13. CCPR, General Comment No. 22, parag.1.

Page 42: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

42 ____________________________________________________

Dolayısıyla, hiç kimse olağanüstü hallerde bile, inancından dolayı suçlanamaz veya kınanamaz. Belli bir din veya inanca sahip ol-duğundan dolayı kamu hizmetine girme ya da ondan yararlanma hizmetinden mahrum bırakılamaz.

Sözleşmede yer alan din ve vicdan özgürlüğü, bir din ya da inanca sahip olmak kadar, hiçbir dine inanmamayı da güvence altına almaktadır. Komiteye göre, inanç ve din terimleri geniş yo-rumlanmalı ve din kelimesi geleneksel dinlerle sınırlı olarak an-laşılmamalıdır14. Bu kapsamda, dinler yanında, mezhepler, dinî cemaatler, tarikatlar ya da diğer felsefî inançlar da din ve vicdan özgürlüğünün koruması altındadır.

Komiteye göre, din ya da inancını açıklama özgürlüğü, “tek başına ya da topluca”, “kamusal ve özel alanda” kullanılabilir. Din ya da inancı açıklama, öğretim, ibadet, ayin ve törenler gibi çok çeşitli yollarla yapılabilir. İbadet kavramı, hem doğrudan bir inan-cın açıklanması ile ilgili ayin ve törenleri kapsar, hem de bunların ayrılmaz parçası olan uygulamaları içerir. İbadet kavramı içerisine, ibadet yerlerinin inşası, eşya ve sembollerinin kullanımı, bayram ve tatil günlerine saygı da girmektedir15.

Din ya da inanca riayet, yalnızca törensel uygulamaları değil; beslenme kurallarına riayet, ayırt edici elbise ve başlıkların giyil-mesi, belli dönemlerine özgü ayinlere katılma ve dinî bir grup tara-fından konuşulan geleneksel bir dilin kullanılması gibi uygulamaları da içerir. Ayrıca din ya da inancın uygulanması ya da öğretilmesi, dinî grupların temel faaliyetlerini sürdürmeleri için zorunlu olan, kendi dini liderlerini, rahiplerini ve öğretmenlerini seçmek, dinî okullar kurmak ya da seminerler düzenlemek, dinî nitelikte metin-ler ile yayınlar hazırlamak ve dağıtmak özgürlüklerini de kapsar16.

14. CCPR, General Comment No. 22, parag.2.15. CCPR, General Comment No. 22, parag.4.16. CCPR, General Comment No. 22, parag.4.

Page 43: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 43

Komite’ye göre, bir dine ya da inanca “sahip olma ya da be-nimseme” özgürlüğü zorunlu olarak, bir din ya da inancı “seçme özgürlüğünü” de içerir. Bu kapsamda bir kişi, sahip olduğu din veya inançta kalmak kadar, din ya da inancı bir diğeri ile değiştirmek ya da dinsizliği benimsemek hakkına da sahiptir. Komiteye göre, 18. maddenin 2. fıkrası, bir dine ya da inanca sahip olma ya da benim-seme hakkına zarar verecek şekilde, inananları ya da inanmayan-ları belli bir din ya da inancı benimsemeye, din ya da inançlarını inkâr etmeye ya da din değiştirmeye zorlayan cezaî yaptırımlara ya da fiziksel güce başvuru ya da başvuru tehdidini içeren baskıları yasaklamaktadır. Aynı amaca yönelik ya da aynı sonucu doğuran politika veya uygulamalar, örneğin eğitimden, sağlık hizmetlerin-den ya da sözleşmenin 25. ve diğer maddelerince güvence altına alınan haklardan yararlanmaya getirilen sınırlandırmalar 18. mad-denin 2. fıkrasına aykırı görülmüştür17.

Komite’ye göre, 18. maddenin 4. paragrafı, tarafsız ve objektif bir şekilde verilmesi koşuluyla, “dinler ve ahlaklar hakkında genel konuların” devlet okullarında eğitimine izin vermektedir. 18. mad-denin 4. paragrafında öngörülen ebeveyn ya da vasilerin çocuk-larının dinî ya da ahlakî eğitimlerini kendi inançlarına göre veril-mesini isteme hakkı, aynı maddenin 1. paragrafında öngörülen, bir dini ya da inancı öğretme özgürlüğü ile yakından bağlantılıdır. Komite’ye göre, “belli bir din ya da inanç öğretimini” içeren kamu-sal eğitim sisteminin, ebeveynin ya da vasilerin isteklerini dikkate alan ve ayrımcılık gözetmeyen tercih imkânları ya da muafiyetler öngörmedikçe, 18. maddenin 4. paragrafına aykırıdır18.

Komite, Sözleşmede güvence altına alınan haklardan yarar-lanılmasına her hangi bir şekilde zarar vermeden ve başka din mensupları ya da inançsızlar aleyhine ayrımcılığa yol açmadan, bir dinin “devlet dini ya da resmi din” olarak kabul edilmesini 18.

17. CCPR, General Comment No. 22, parag.518. CCPR, General Comment No. 22, parag.6.

Page 44: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

44 ____________________________________________________

maddeye aykırı görmemektedir19. Görüldüğü gibi, bir ülkede resmi dinin olması, diğer dinler bakımından bir ayrımcılık yapılmadıkça, başlı başına ne demokrasiye ne de din ve vicdan özgürlüğüne aykırı görülmektedir.

Komite, Sözleşmede açık bir şekilde vicdanî red hakkının ta-nınmadığını, ancak, insan hayatı pahasına kuvvet kullanma yü-kümlülüğünün vicdan özgürlüğü veya dinini ya da inançlarını açığa vurma özgürlüğü ile ağır bir şekilde çatıştığı durumlarda, vicdanî ret hakkının 18. maddeden çıkartılabileceği görüşündedir20.

BM İnsan Hakları Komitesinin, din ve vicdan özgürlüğünün kapsamına ilişkin yaptığı açıklamalar, hakkın kapsamına han-gi konuları girdiğinin tespit edilmesi bakımından yol göstericidir. Özellikle, bir ülkede resmî din olması ya da din derslerinin zorunlu olması, doğrudan doğruya Sözleşmeye aykırı kabul edilmemekte-dir. Zorunlu din dersi uygulamasında önemli olan dersin içeriğidir. Bütün dinler hakkında bilgi veren bir dersin zorunlu olması kabul edilmektedir. Buna karşın, belli bir din veya mezhebin öğretildiği din derslerinin seçmeli olması gerekmektedir.

Birleşmiş Milletler Örgütü tarafından 1981 yılında kabul edilen, “Din ya da İnanca Dayalı Her Türlü Hoşgörüsüzlük ve Ayrımcılı-ğın Kaldırılmasına İlişkin Bildirge”nin 6. maddesinde din ve vicdan özgürlüğünün diğerleri yanında şu hakları da içerdiği ifade edil-mektedir:

a) Bir din veya inançla bağlantılı olarak ibadet etmek ve top-lanmak ve bu amaçlarla mekânlar oluşturmak ve bunları mu-hafaza etmek; b) Hayır işleri ya da insancıl amaçlara uygun kurumlar oluşturmak ve bunları muhafaza etmek; c) Bir din ya da inancın ayin ya da geleneklerine ilişkin gerekli eşya ve malzemeyi, uygun ölçüde imal ve iktisap etmek ve kul-

19. CCPR, General Comment No. 22, parag.9.20. CCPR, General Comment No. 22, parag.11.

Page 45: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 45

lanmak; d) Bu alanlarla ilişkili yayınlar yapmak, basmak ve dağıtmak; e) Bir din ya da inancı bu amaca uygun yerlerde öğretmek; f) Birey ya da kurumlardan, gönüllü olarak, malî ve diğer nitelikte katkı talep ve kabul etmek; g) Herhangi bir din ya da inancın ihtiyaç ve standartlarının gerektirdiği uy-gun önderleri eğitmek, atamak, seçmek ya da veraset yoluyla tayin etmek; h) Birinin din ya da inancının ilkeleri uyarınca dinlenme günlerine riayet etmesi ve dini günleri kutlayarak törenleri yerine getirmesi; i) Ulusal ve uluslararası düzeyde, din ve inanç konularında birey ve cemaatlerle iletişim kurmak ve sürdürmek.”

Bu düzenleme açıkça göstermektedir ki, inançları açığa vur-ma özgürlüğü; ibadethane açabilmek, bağlantılı diğer kurumları oluşturabilmek, dinî kıyafetleri ve diğer malzemeleri üretmek, elde etmek ve kullanabilmek, yayın yapmak ve dağıtmak, malî yardım toplayabilmek, dinî önderleri eğitmek, seçmek ve atamak haklarını da içermektedir.

1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. madde-sinde, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 18. maddesi referans alınarak, “Düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü” düzenlenmiştir:

“1. Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, açıkça veya özel tarzda ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlü-ğünü de içerir.

2. Din veya inancını açıklama özgürlüğü, ancak kamu güven-liğinin, kamu düzenin, genel sağlığın veya ahlakın ya da baş-kalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu tedbirlerle ve yasayla sınırlanabilir.”

Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 34. maddesinde, Sözleşmedeki haklardan kimlerin yararlanabileceği “bireysel baş-

Page 46: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

46 ____________________________________________________

vuru” hakkı kapsamında belirlenmiştir. Maddeye göre, “Her gerçek kişi, hükümet dışı her kuruluş veya kişi grupları Mahkemeye baş-vurabilir.” Dolayısıyla din ve vicdan özgürlüğünden gerçek kişiler kadar, dernek, vakıf gibi hükümet dışı kuruluşlar ya da cemaatler gibi kişi grupları da yararlanabilir. Din ve vicdan özgürlüğünden “tek başına veya topluca yararlanma” hakkı, kiliseler, dernekler, sendikalar gibi tüzel kişilere ya da cemaatler gibi kişi toplulukları-na, bu hakkın öznesi olarak tanınmayı içermektedir.

Din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve onları uygulamakla görevli sözleşme içi denetim organlarının kararları, bu hakkın norm alanını açıkça ortaya koy-maktadır. Türkiye’nin bu sözleşmelere taraf olduğu ve sözleşmele-rin iç hukukta öncelikle uygulanması gerekliliği göz önüne alınınca, bu hususlara aykırı bir anayasal düzenlemenin, devletin ulusal ve uluslararası alanda sorumluluğunu doğuracağı açıktır.

ÖNDER, uluslararası insan hakları hukukunun ortaya koyduğu ölçüler dikkate alınarak, din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyecek Anayasa maddesinde şu hususların karşılanması gerektiğini öner-mektedir:

- Bir din ve inanca sahip olma ve onu değiştirebilme hak-kı (içsel görünüm),

- Din ve inancını açığa vurabilme hakkı (dışsal görü-nüm),

- Bu haktan tek başına ya da topluca yararlanabilme hakkı,

- Bu haktan kamusal ya da özel alanlarda yararlanabil-me hakkı,

- Bu hakkın, ibadet, öğretim, örgütlenme, kurumsallaş-ma, dinî kıyafetleri giyebilme, dinî liderlerini seçme veya atama gibi yollarla açığa vurulabileceği,

Page 47: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 47

- Devletin, objektif ve tarafsızlık ilkesine uygun olarak, genel din kültürünün ve ahlak öğretiminin devlet okul-larında zorunlu hale getirebileceği,

- Ebeveynin rızası hilafına, belli bir din veya inancın eğiti-minin, devlet okullarında zorunlu olarak verilemeyeceği,

- Din ve vicdan özgürlüğünün içsel yönünün mutlak nite-likte sınırlandırılamaz, dışsal yönünün ise sınırlandırı-labilir olduğudur.

Türkiye’de din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde tartışılan temel sorunlardan bazılarına özellikle değinmek gerekmektedir. Bunların başında; zorunlu din eğitim ve öğretimi, kılık ve kıyafet özgürlüğü, vicdanî ret ve dinî yemin konuları gelmektedir.

2. Zorunlu Din Eğitim ve Öğretimi

Zorunlu din eğitim ve öğretimi, din ve vicdan özgürlüğü kap-samında, anne ve babanın kendi çocuğuna istediği dinî eğitimi sağlama hakkının bir parçası olarak görülmektedir. Her şeyden önce, “din eğitim ve öğretimi” din ve vicdan özgürlüğünün kapsa-mına girdiği konusunda hiçbir tartışma yoktur. Yukarıda ele alınan tün insan hakları sözleşmeleri, din ve inancı açığa vurma hakkının, “dinî eğitim ve öğretimi” de kapsadığını göstermektedir.

BM Medenî ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 18. maddesi-nin 4. fıkrası açıkça, “anne-babalar ile mümkünse vasilerin kendi inançlarına uygun biçimde çocuklarına din ve ahlak eğitimi veril-mesini isteme hakkını” düzenlemektedir. Benzer şekilde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1. Protokolün, “Eğitim hakkını düzenleyen 2. maddesinde, “Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dinî ve felsefî inançlarına göre yapılma-sını sağlama haklarına saygı gösterir.” denilmektedir.

Page 48: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

48 ____________________________________________________

BM İnsan Hakları Komitesi, 18. maddenin 4. fıkrasına ilişkin genel yorumunda, dinî eğitim ve öğretimin iki boyutuna işaret et-mektedir: Bunlardan biri, belli bir din ve inanca dayalı (confessi-onal) eğitim; bir diğeri ise belli bir din ve inanca dayalı olmayan (non-confessional) öğretimdir.

İnsan Hakları Komitesine göre, devletlerin, tarafsız ve objektif nitelikte, belli bir din ve inanca dayalı olmayan “genel din ve ahlak bilgisini” devlet okullarında zorunlu ders olarak öğretmesi, din ve vicdan özgürlüğünü ihlal etmez. Buna karşın, ebeveynlere seçme ya da muafiyet hakkı tanımadan, “belli bir din veya inanç” eğitimi-nin okullarda zorunlu kılınması, din ve vicdan özgürlüğünü ihlali eder.

Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, Türkiye’de oku-tulan zorunlu din kültürü ve ahlak dersi hakkında, 1448/04 başvu-ru no ve 2007 tarihli, Hasan ve Eylem Zengin/Türkiye Kararında, benzer yorumu yapmıştır. Başvurucular Türkiye’de okutulan “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” konulu zorunlu derslerin, okutulma şekli-nin, 1 No’lu Protokol’ün 2. maddesinin ikinci cümlesi ve AİHS’nin 9. maddesi uyarınca güvence altına alınan haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Dikkat edilirse yapılan başvuruda, zorunlu din kültürü ve ahlak dersinin varlığının değil, “okutulma şeklinin” Sözleşmeye aykırılığı ileri sürülmüştür.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararında, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin 1396 (1999) ve 1720 (2005) sayılı iki tavsiye kararına değinmiştir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Mec-lisi, 27 Ocak 1999 tarihinde kabul ettiği din ve demokrasi konulu 1396 (1999) sayılı kararında, üye devletlere şu tavsiyelerde bu-lunmaktadır:

“13. … (ii) dinlerle ilgili eğitimi teşvik etmek ve özellikle:

a) Ahlak ve demokratik vatandaşlık eğitimi çerçevesinde, gençlerin muhakeme gücü olan bir yaklaşım geliştirmesini

Page 49: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 49

gerektiren bir değer bütünü olarak dinlerin öğretimini hız-landırmak;

b) Karşılaştırmalı tarih okullarında, kökenlerini, değerlerinin bazılarındaki benzerlikleri ve adetlerinde, geleneklerinde, bayramlarındaki vb. farklılıkları vurgulayarak farklı dinle-rin öğretilmesini teşvik etmek;

c) Çocuklar söz konusu olduğunda, dinle ilgili devlet destekli eğitim ile ailelerin dini inancı arasındaki herhangi bir çatış-mayı, bu çok hassas konuda ailelerin özgür kararına saygı duymak amacıyla, önlemek…”

Kararda dikkat çeken hususlardan biri, devlet destekli din eğiti-minin teşvik edilmesi; ikincisi ise, devlet destekli dinî eğitim ile ailele-rin dinî inancı arasında herhangi bir çatışmaya meydan verilmemesi gerektiğidir. Kararda, bu konuda önceliğin ailelerde olduğu ifade edil-mektedir. Parlamenterler Meclisi, 4 Ekim 2005 tarih ve 1720 (2005) sayılı kararında, ilk ve ortaöğretimde devlet tarafından verilen din eğitiminde şu hususlara dikkat edilmesi tavsiye edilmektedir:

“14.1. bu eğitimin amacı, çocukların kendi ülkelerinin ve kom-şu ülkelerin dinini öğrenmesini, herkesin kendi dininin “doğ-ru din” olduğuna inanma hakkı olduğunun ve farklı dinlere inanan veya herhangi bir dine bağlı olmayan diğer kişilerin farklı insanlar olmadıklarının farkına varmalarını sağlamak olmalıdır;

14.2. hiçbir dine bağlı olmama seçeneği ile birlikte, tam bir tarafsızlıkla temel dinlerin tarihini içermelidir;

14.3. bağnaz din adamlarına yaklaşırken gençlerin kendilerin-den emin olmalarını sağlamak için onların bilgilendirilmesini sağlamalıdır;

14.4. devlet dini olan bir yerde bile, kültür ve ibadet alanları arasındaki sınırı aşmamalıdır. Eğitimde söz konusu olan bir

Page 50: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

50 ____________________________________________________

inancı aşılamak değil, gençlerin dinlerin neden milyonlar için inanç kaynakları olduğunu anlamalarını sağlamaktır;

14.5. din dersi veren öğretmenler özel bir eğitim almalıdırlar. Kültürel veya edebî bir bilim dalının öğretmenleri olmalıdır-lar. Ancak, bir başka bilim dalındaki uzmanlar da bu eğitim-den sorumlu tutulabilirler.

14.6. devlet makamları, öğretmen eğitiminden sorumlu olmalı ve her ülkenin özelliklerine ve öğrencilerin yaşlarına uyar-lanabilecek müfredat programlarını belirlemelidirler. Avrupa Konseyi, bu programları hazırlarken dini inanç temsilcileri dâhil olmak üzere bütün ortaklara danışacaktır.”

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin bu iki tavsiye ka-rarı da, çok açık bir şekilde, belli bir din ve inanca dayalı eğitim ile genel din kültürü ve ahlak eğitiminin birbirinden farkını ortaya koymaktadır. Meclis, kararında öncelikle “dinlerle ilgili eğitimi teş-vik” etmekte ve günümüzde dinî eğitimin gerekliliği üzerinde dur-maktadır. Tavsiye kararlarında açıkça görüldüğü gibi, belli bir dine ve inanca dayalı olmayan, bütün din ve inançlar hakkında genel bilgiler veren din kültürü ve ahlak bilgisi öğretiminin devlet okulla-rında okutulmasının zorunlu olması, hiçbir şekilde din ve vicdan özgürlüğüne aykırı görülmemektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aynı kararda, Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu’nun Türkiye ile ilgili ka-rarına gönderme yapmıştır. “Müslümanlara Karşı Hoşgörüsüzlük ve Ayrımcılıkla Mücadele” konulu 5 no.lu Genel Politika Tavsiye-leri” adlı (CRI (2000) 21, 27 Nisan 2000) kararda, Türkiye ile ilgili (CRI (2005), şu hususlara yer verilmektedir21:

“Müfredat, bütün dinleri kapsamaktadır ve öğrencilere var olan bütün dinler hakkında bir fikir edindirmek amacıyla

21. Hasan ve Eylem Zengin/Türkiye Kararı, p.28-29.

Page 51: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 51

hazırlanmıştır. Ancak, birçok kaynakta, bu derslerin çeşitli dinî kültürleri kapsamaktan ziyade, yalnızca İslamiyet’in il-kelerini öğretmekten ibaret olduğu belirtilmiştir. ECRI, dinî azınlık gruplarına mensup öğrencilerin bu dersten muaf tu-tulabileceğini ve yalnızca Müslüman öğrencilerin bu ders-lere katılması gerektiğini not etmektedir. ECRI, durumun açık olmadığı görüşündedir: eğer bu gerçekten farklı dinî kültürlerle ilgili bir ders ise, bu dersin yalnızca Müslüman çocuklar için zorunlu tutulması için bir sebep yoktur. Bu-nun tersine, eğer ders yalnızca Müslüman dinini öğretmeyi amaçlıyorsa, bu belirli bir dinin dersidir ve çocuklarla aile-lerinin din özgürlüğünü korumak adına zorunlu olmama-lıdır.”

Sonuç olarak, ECRI Türk makamlarına aşağıdaki önerilerde bulunmaktadır:

“…din kültürü eğitimine yaklaşımlarını yeniden gözden ge-çirmelerini istemektedir. Bu dersi ya herkes için isteğe bağlı yapmalılar ya da bu dersin gerçekten bütün dinî kültürleri kapsayacak biçimde ve artık İslamiyet’in öğretildiği bir ders olarak algılanmayacak şekilde içeriğinin düzeltilmesini sağ-lamalıdırlar.”

Görüldüğü gibi Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Ko-misyonu, Türkiye hakkında verdiği kararında, çok açık bir şekilde iki seçenek üzerinde durmaktadır: Birincisi, eğer bu ders, belli bir din ve inancın eğitimi niteliğinde ise, dersin “isteğe bağlı” hale ge-tirilmesidir. İkinci seçenek ise, eğer bu ders, belli bir din ve inanca bağlı olmayan bütün dinler hakkında öğretim yapan din kültürü ve ahlak dersi ise, neden herkes için zorunlu kılınmamaktadır. Komis-yon, hem bu dersin genel din kültürü ve ahlak dersi olduğunu söy-leyip hem de bundan Hıristiyan ve Yahudilerin muaf tutulmasının bir çelişki olduğuna dikkat çekmektedir.

Page 52: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

52 ____________________________________________________

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Konseyine üye 46 devletteki uygulamalara kararında yer vermiştir. Avrupa Konseyine üye 46 devletin 43 tanesinde devlet okullarında din eğitimi dersleri verilmektedir. Yalnızca Arnavutluk, Fransa (Alsace ve Moselle böl-geleri hariç) ve Makedonya (FYROM) bunun dışındadır. Konseye üye 46 devletin 25 tanesinde din dersleri zorunludur. Beş ülkede (Finlandiya, Yunanistan, Norveç, İsveç ve Türkiye) belli bir din ve mezhebe dayalı olmayan din dersleri zorunlu kılınmaktadır. Buna karşın belli bir din veya mezhebe dayalı eğitim veren, Avusturya, Kıbrıs (GKRY), Danimarka, İrlanda, İzlanda, Liechtenstein, Mal-ta, Monako, San Marino ve İngiltere’de din derslerinden muafiyet tanınmaktadır. Yine belli bir dine ve mezhebe dayalı din eğitimi veren Almanya, Belçika, Bosna Hersek, Litvanya, Lüksemburg, Hollanda, Sırbistan, Slovakya ve İsviçre’de, din dersi yerine başka bir ders seçme hakkı zorunlu kılınmaktadır. Bu ülkelerde, ilgili ba-kanlıklar tarafından hazırlanan müfredatta, mezhepsel eğitim yer almaktadır. Eğer öğrenciler din dersi yerine başka bir ders seç-memişlerse bu derslere katılmak zorundadırlar. Diğer 21 devlette ise, okullarda din dersi bulunmakta, ancak bu ders çocuklar ya da veliler tarafından seçilmesi durumunda verilmektedir22.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre, “1 No’lu Protokol’ün 2. maddesi, dinî eğitim ve diğer dersler arasında ayrım yapılma-sına müsaade etmez. Bu madde, Devlet’in, devlet eğitim progra-mının tamamı boyunca, ebeveynlerin, ister dinî ister felsefî olsun, inançlarına saygı göstermesini gerektirir.” Mahkeme’ye göre, “müf-redatın düzenlenmesi ve planlanması ilk olarak Taraf Devletlerin yetkileri dâhilinde bulunmaktadır.” Mahkeme devamında şu önemli tespiti yapmaktadır:

“Özellikle 1 No’lu Protokol’ün 2. maddesinde yer alan ikinci cümle, Devletlerin, devlet okullarında, verilen öğretim ara-cılığıyla doğrudan veya dolaylı olarak dinî veya felsefî tür-

22. Hasan ve Eylem Zengin/Türkiye Kararı, p.30-34.

Page 53: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 53

de objektif bilgi vermesini engellemez. Ebeveynlerin dahi bu öğretim veya eğitimin okul müfredatında yer almasına itiraz etmelerine izin vermez. Zira aksi halde tüm kurumsallaşmış öğretim uygulanamaz hale gelme riski ile karşılaşır23.”

Kararda da çok açık bir şekilde ifade edildiği gibi, “dinî veya felsefî türde objektif bilgi” veren bir din kültürü ya da ahlak dersinin devlet okullarında zorunlu kılınması, din ve vicdan özgürlüğüne ve bu kapsamda anne ve babanın dinî ve felsefî inançlarına uygun eğitim taleplerine aykırı görülemez. Kararda, ailelerin böyle bir der-se müfredatta yer vermesine itiraz hakkı olmadığı ifade edilmek-tedir.

Mahkeme, Devlet’in eğitim ve öğretimle ilgili olarak üzerine düşen görevleri yerine getirirken, “bir dini benimsetme uğraşı-sından uzak”, “dinle ilgili olarak eleştirel bir bakış oluşturmalarını sağlayacak şekilde müfredatta yer alan bilgilerin nesnel, eleştirel ve çoğulcu bir şekilde aktarılmasına dikkat edilmesi gerektiğine işaret etmektedir.” Mahkeme’ye göre Sözleşmede yasaklananın, din dersi değil, “devletin tek yönlü koşullandırma” (indoctrination) hedefi gütmesidir. 24

Mahkeme Türkiye ile ilgili kararında, zorunlu olarak okutu-lan din kültürü ve ahlak dersinin içinde, İslam dinine diğer din ve inançlara göre daha fazla yer verilmesini, “çoğulculuk ve nesnellik “ ilkelerinden bir sapma olmayacağına da ifade etmiştir. Mahkeme-ye göre durum şöyledir:

“ ilk ve ortaokullardaki ders programı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın 19 Eylül 2000 tarih ve 373 sayılı kararına uy-gun olarak hazırlanan tüm ders kitapları İslam bilgisine, di-ğer din ve felsefelere göre daha büyük bir öncelik vermek-tedir. Mahkeme, Devlet’in laik niteliğine karşın İslamiyet’in

23. Hasan ve Eylem Zengin/Türkiye Kararı, p. 51.24. Hasan ve Eylem Zengin/Türkiye Kararı, p. 52.

Page 54: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

54 ____________________________________________________

Türkiye’deki çoğunluk dini olması dikkate alındığında bunun tek başına çoğulculuk ve nesnellik ilkelerinden, tek yönlü ko-şullandırmaya (indoctrination) yol açan bir sapma olarak gö-rülemeyeceği kanaatindedir”25.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararında, zorunlu din kül-türü ve ahlak dersinin, belli bir din veya inancın öğretilmesi niteli-ğinde kabul edilmediği halde neden Hıristiyan ve Musevi inancına mensup kişilere bu dersten muafiyet hakkı tanındığına değinmek-tedir. Mahkemeye göre, durum şöyledir:

“Tıpkı ECRI gibi, AİHM de, bu durumun eleştiriye açık oldu-ğu kanısındadır. “Bu ders gerçekten farklı din kültürleriyle ilgili ders olması halinde, bunu yalnız Müslüman çocuklara zorunlu kılmak için ortada neden yoktur.” Bunun tersine, dersin içeriği özellikle Müslüman dinini öğretmek için oluş-turulmuşsa, bu ders, belirli bir din üzerinedir ve çocuğun ve ebeveyninin din özgürlüğünü korumak adına zorunlu olma-malıdır26.”

Mahkeme muafiyet yöntemi konusunda da bir saptama yap-maktadır. Mahkemeye göre, “bu muafiyetin kapsamı ne olursa ol-sun, ebeveynlerin okul yetkililerine dinî ve felsefî inançlarını bildir-melerinin zorunlu olması, inanç özgürlüklerine saygı gösterilmesi için uygun bir araç değildir27.” Din dersinden muafiyet işlemi, farklı dinî veya felsefî inanışlara sahip aileleri ağır bir yük altına sokabil-mekte ve onları, çocuklarının din dersinden muaf tutulmaları için dinî ya da felsefî inançlarını ifşa etmeye mecbur kılmaktadır.”28

Görüldüğü gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dâhil, ulus-lararası organların, Türkiye’deki uygulamaya itirazı, din kültürü ve ahlak dersinin devlet okullarında zorunlu kılınması değil; dersin

25. Hasan ve Eylem Zengin/Türkiye Kararı, p. 63. 26. Hasan ve Eylem Zengin/Türkiye Kararı, p. 74.27. Hasan ve Eylem Zengin/Türkiye Kararı, p. 75.28. Hasan ve Eylem Zengin/Türkiye Kararı, p. 76.

Page 55: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 55

içeriğinin “nesnellik ve çoğulculuk ölçütlerini karşılamadığı” ge-rekçesiyledir. Dolayısıyla, Türkiye’de belli bir din ve inanca dayalı olmayan genel ve objektif bilgiler içeren bir din kültürü ve ahlak dersinin okullarda zorunlu ders olarak okutulması hiçbir şekilde Sözleşmeye aykırı değildir.

ÖNDER, uluslararası insan hakları hukukunun ve karşılaştır-malı hukukun ortaya koyduğu bu nesnel ölçütler kapsamında, yeni Anayasa’da zorunlu din dersi eğitim ve öğretimi ile ilgili şu husus-ları önermektedir:

- Belli bir din ve inanca dayalı olmayan, objektif ve tarafsız içeriğe sahip, genel bir din kültürü ve ahlak dersinin ilköğ-retim ve ortaöğretimde zorunlu ders olarak okutulmaya de-vam edilmesi;

- Belli bir din ve inanca dayalı din dersinin ise, bu dersi al-mak isteyenler tarafından seçilmek üzere, ilköğretim ve or-taöğretimde “isteğe bağlı ders” olarak verilmesi;

- Belli bir din ve inanç eğitimi ve öğretimi yapabilmek ama-cıyla, “özel eğitim kurumlarının” açılmasına imkân tanın-ması.

3. Kılık ve Kıyafet Özgürlüğü

Din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen uluslararası belgelerde, bu hakkın bir iç görünümü (forum internum), bir de dış görünümü (forum externum) olmak üzere iki boyutuna yer verildiği görülmek-tedir. İç görünümü, bir din veya inanca sahip olma ve değiştirebil-me; diş görünümü ise, din ve inancını açığa vurabilmedir. Din ve inancı gereği kılık ve kıyafetini seçebilme ve kullanabilme, din ve vicdan özgürlüğünün bir parçası olarak kabul edilmektedir.

BM Din ya da İnanca Dayalı Her Türlü Hoşgörüsüzlük ve Ay-rımcılığın Kaldırılmasına İlişkin Bildirgenin 6. maddesinin c fıkra-

Page 56: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

56 ____________________________________________________

sında, “ Bir din ya da inancın ayin ya da geleneklerine ilişkin ge-rekli eşya ve malzemeyi, uygun ölçüde imal ve iktisap etmek ve kullanma”nın, din ve vicdan özgürlüğünü açığa vurma kapsamında temel bir hak olduğu ifade edilmiştir. Dolayısıyla belli bir din ve inancın kıyafetlerini imal etmek, elde etmek ve kullanmak inancı açığa vurma hakkının bir tezahürüdür.

Türkiye’de kılık ve kıyafet sorunu daha çok üniversitelerde “ba-şörtüsü” örtülmesi üzerinden tartışılmaktadır. Ancak mesele, yalnız-ca üniversitelerde başörtüsü örtülmesine indirgenemeyecek kadar kapsamlıdır. Bu çerçevede, soruna bütünsel bir yaklaşımla, toplum-da inançlı kesimleri, büyük oranda tatmin edecek çözümler ortaya konulmalıdır. İnsanlar inançları ile hukuk arasında bırakılmamalıdır. Hukuk kurallarının amacı toplumsal düzeni sağlamaktır. Toplumun inançlarıyla çatışan bir hukuk, toplumda düzeni sağlayamaz.

a) Kamu Görevlileri Açısından

İnsan haklarının öznesi herkestir. Tüm gerçek kişiler, hükümet dışı örgütler ve kişi toplulukları hak ve özgürlüklerden yararlanır. Haklardan yararlanacak gerçek kişiler arasında, “kamu görevlileri” de vardır. Bir kimsenin kamu görevlisi olması, onun hak ve özgür-lüklerden yararlanmasına engel oluşturmaz. Bu, insan haklarının herkes için geçerli olduğu “evrensellik ilkesine” aykırı olur. En te-mel haklardan biri olan din ve vicdan özgürlüğünü açığa vurma hakkı, kamu görevlileri için de geçerlidir.

Dolayısıyla kamu görevlileri de, yürüttükleri hizmeti engelleme-diği sürece, inançlarının gereklerini yerine getirebilmelidir. İnancını açığa vurma hakkı kapsamında, ibadetlerini yapabilmeli, inandığı gibi giyinebilmeli, saç ve sakal gibi konularda inancı çerçevesinde hareket edebilmelidir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. maddesinin 2. parag-rafında, din ve inancını açığa vurma özgürlüğünün, “kamu güven-

Page 57: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 57

liği, kamu düzeni, genel sağlık veya genel ahlak” gibi “kamu yararı” çerçevesinde ya da “başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunma-sı” şeklinde “bireysel yararı” korumak amaçlarıyla sınırlanabileceği kabul edilmektedir. Dolayısıyla, kamu yararına aykırı olmadıkça ve başka bireylerin haklarını ihlal etmedikçe, kamu görevlilerinin din ve vicdan özgürlüğüne müdahale edilemez.

Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de kamu görevlileri bakımından din ve vicdan özgürlüğünün sınırlandırılmasında “de-mokratik toplum düzeninin gerekleri” açısından bir değerlendirme yapmaktadır. Demokratik toplumun gerekleri belirlenirken her top-lumun kendine özgü yapısı göz önünde bulundurulur. Demokrasi ile bağdaşmaz olmadıkça, her ülke kendi toplumsal değerleri ölçü-tünde, farklı uygulamalar yapabilir.

Kamu görevlileri ile siviller bakımından, kılık kıyafet özgürlüğü açısından bir takım farklılıklar kabul edilebilir. Ancak bu farklılık hiçbir zaman, kamu görevlilerinin inanç özgürlüğünden yararlan-masını son derece zorlaştıran ya da onu kullanılmaz hale getire-cek şekilde “özüne” zarara verecek bir noktaya getirilemez. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kalaç-Türkiye kararında kamu görevli-lerinin din ve vicdan özgürlüğünün sınırlandırılması açısından şu kriterleri belirlemektedir:

“Devletler, orduları için şu veya bu şekilde davranmayı gerek-tiren, özellikle askerî hizmetin gereklerini yansıtan kurulu bir düzene karşı bir davranışı yasaklayan disiplin niteliğinde düzenlemeler yapabilir.”

Dolayısıyla, askerî hizmetin zorunlu kıldığı bir takım sınırlama-lar yapılabilir ancak bu, hiç bir zaman din ve vicdan özgürlüğünü kullanamaz hale getirmemelidir. Nitekim Kararın devamında, Av-rupa İnsan Hakları Mahkemesi, olaya ilişkin şu saptamaları yap-maktadır:

Page 58: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

58 ____________________________________________________

“Başvurucunun askerî hayatın icaplarının sınırları içinde, bir Müslüman’ın dinî ibadetinin normal şeklini oluşturan görevlerini yerine getirebildiği itiraz konusu değildir. Baş-vurucunun özellikle günde beş vakit namaz kılması ve oruç tutması, Cuma namazlarını camide kılması gibi diğer dinî görevlerini yerine getirmesine izin verilmiştir. Yüksek Askeri Şuranın kararı Yüzbaşı Kalaç’ın fikir ve inançlarına veya dinî görevlerini yerine getirmesine değil, fakat hal ve tavırlarına dayandırılmıştır”.29

Kamu görevlilerinin inançlarını açığa vurması, “kamu hizmeti-nin tarafsızlığına” aykırılık oluşturacağı, önceden bir varsayım ola-rak kabul edilemez. Varsayımlardan hareket edilerek, inancı açığa vurma hakkı engellenemez. Ayrıca, tarafsızlık gerekçesiyle, giyim ve kuşam üzerinde inancın açıklanmasının yasaklanması, fiilen ve mantıken istenilen sonucu doğurmaz. Kılık ve kıyafeti ile bu inancını açığa vurmayan bir kişi, aynı inancı düşünce özgürlüğü kapsamında ortaya koyabilir. Kamu hizmetinde tarafsızlık, kamu görevlilerinin inançlarını “gizlemeye zorlanarak” sağlanamaz. Bu ancak, kamu hizmetinin “robotlar” tarafından yapılması durumun-da mümkün olabilir.

Günümüzde Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğunda, kamu görevlileri din ve vicdan özgürlüğünden en geniş şekilde yarar-lanabilmektedir. İngiltere’de, kamu görevlileri serbestçe kılık ve kıyafetlerini belirleyebilmektedir. Sakallı polisler olduğu gibi başör-tülü kamu görevlileri de bulunmaktadır. İrlanda Anayasasında, tüm kamu görevlileri yanında hâkim ve savcıların göreve başlarken dinî yemin etmesi öngörülmektedir. Anayasanın 34. maddesinde hâkimlere ilişkin düzenlemede şu hüküm yer almaktadır:

“İşbu Anayasaya göre atanan her hâkim aşağıdaki beyanı im-zalar: “Yüce Tanrının huzurunda, layıkıyla ve sadakatle ve bilgim

29. 01.07.1997 tarihli Kalaç – Türkiye Kararı, parag. 27-29.

Page 59: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 59

ve yetkimle en iyi şekilde Mahkeme Başkanlığını (veya duruma göre) yürüteceğimi ve hiç kimseden korkmadan ya da kimseyi kayırmadan, kimseye sevgi ya da kötü niyet beslemeden, Anayasa ve yasaları koru-yacağıma ciddiyetle ve içtenlikle söz verir ve ilân ederim. Tanrı bana yol göstersin ve güç versin.”

Halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan Türkiye’de, kamu görevlilerinin bu özgürlüklerden yararlanamıyor olması, “demok-ratik toplum düzeninin gerekleri” ile bağdaşmaz.

ÖNDER, kamu görevlilerinin din ve inanç özgürlüğünü açığa vurma hakkı önündeki tüm engellerin kaldırılmasını talep etmek-tedir. Kamu görevlileri başörtüsü takabilmeli, sakal bırakabilmeli, ibadetlerini yerine getirmede gerekli kolaylıklar gösterilmelidir. Bu nedenle, Anayasada, kamu görevlilerinin inanç özgürlüğü bakımın-dan, gereksiz müdahalelere maruz kalmayacağı, temel çerçevenin çizilmesi önerilmektedir.

b) Öğrenciler Açısından

Eğitim hakkından yararlanan kişiler, kamu görevlisi değildir. Öğrenciler kamu hizmetinden yararlanan durumundadır. Öğrenci-ler için kılık ve kıyafet konusu, bir yönüyle inanç özgürlüğü kapsa-mına girerken, bir diğer yönüyle eğitim hakkı kapsamına girmek-tedir. Devletin eğitimi “eşitlik ve tarafsızlık” ilkeleri çerçevesinde sağlama yükümlülüğü ile bireylerin inançlarının gereği olarak dinî semboller ve kıyafetler giymeleri, gözetilmesi gereken bir denge olarak karşımıza çıkmaktadır.

Öğrencilerin inançları gereğince giyinmeleri, dini açığa vurma hakkının bir parçasıdır. Yaşları küçük olan öğrenciler bakımından kılık ve kıyafet konusu, anne ve babanın kendi inançları doğrultu-sunda çocuğuna dinî eğitim verilmesini isteme hakkı ile bağlan-tılıdır. Dolayısıyla ilköğretim ve ortaöğretimde, anne babanın bu konudaki belirleyiciliği ön plana çıkmaktadır. Üniversite öğrencileri

Page 60: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

60 ____________________________________________________

bakımından kendi isteği ile inancını açığa vurma hakkı gündeme gelmektedir.

Yukarıda zorunlu din dersi ile ilgili açıklamalarda da görüldü-ğü gibi, seçme hakkı tanındıktan sonra, devletin belirli bir din ve inanç eğitimi vermesinin, insan haklarına aykırı bir tarafı yoktur. Devlet bunu resmî okullarında verebileceği gibi özel okulların açıl-masına izin vererek de imkân sağlayabilir. Bu kapsamda açılacak özel okullarda, öğrenciler veya veliler belli bir din eğitimi yönünde tercihte bulunacağından, bu tür okullarda kılık kıyafet sınırlaması olması kabul edilemez.

Benzer şekilde devlet, belli bir din veya inanç eğitimini devlet okullarında seçmeli olarak da verebilir. Bu, öğrencilerin belli devlet okullarını seçme şeklinde olabileceği gibi, ders seçme şeklinde de olabilir. Türkiye’de imam hatip liseleri, belli bir din eğitimi veren devlet okullarıdır. Bu okulları seçen öğrenciler açısından dinî kıya-fet sınırlaması kabul edilemez.

Günümüz çağdaş ülkelerinde, belli bir din ve inancın devlet okullarında seçmeli ders olarak verilmesi, devletin eşitlik ve taraf-sızlığına aykırı görülmediği gibi, isteyen öğrencinin kendi din ve inançları doğrultusunda giyinmeleri, eşitliğe ve devletin tarafsızlığı ilkesine aykırılık oluşturduğu söylenemez. Tam tersine, demokra-sinin özünü oluşturan çoğulculuk ilkesi, kamu düzenini bozmadan ve başkalarının haklarına zarar vermeden, kendi inançlarını ser-bestçe açığa vurma hakkının verilmesini gerektirmektedir.

Bu nedenle eğitimin her aşamasında, küçükler bakımından anne ve babanın inançlarına saygı ilkesi, büyükler bakımından kendi inançlarını açığa vurma hakkı kapsamında, tüm öğrencile-rin inançları çerçevesinde serbestçe giyinme hak ve özgürlüğünün anayasal güvenceye kavuşturulması gerekmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konudaki kararlarında da belirtildiği gibi, “Avrupa ülkelerinde, İslamî başörtüsü hakkında-

Page 61: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 61

ki tartışma yüksek öğretim kurumlarından daha ziyade ilk ve orta dereceli Devlet okullarıyla ilgilidir30.” Bir başka ifadeyle, üniversite-lerde ve özel okullarda dinî kıyafetlerin giyilmesine sınırlandırılma getirilmesi, Avrupa demokrasi anlayışı ile bağdaşmaz.

Avrupa’da yalnızca Fransa’da, devlet okullarında İslamî başör-tüsü problemi bulunmaktadır. Fransa’da 10 Şubat 2004 tarihinde kabul edilen bir yasaya göre, “İlk ve orta dereceli Devlet okullarında öğrencilerin bir dinî eğilimi açıkça ortaya koyan işaretleri taşımala-rı ve kıyafetleri giymeleri yasaktır.” denilmektedir. Görüldüğü gibi Avrupa’da Anayasasında açıkça laikliğe yer veren tek ülke olan Fransa’da dahi, dinî sembol kullanma yasağı, ilk ve orta dereceli devlet okulları ile sınırlandırılmıştır.

Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da tespit edildiği gibi, Fransa dışında “Diğer ülkelerde, uzun süren hukukî tartışmalar sonrasında, Devlete ait eğitim kurumlarında, eğitim ve öğrenim gören Müslüman öğrencilerin İslamî başör-tüsü takmalarına izin verilmektedir (Almanya, Hollanda, İsviçre, İngiltere gibi ülkeler)31.” Mahkemenin yaptığı bu tespit de göster-mektedir ki, devlete ait eğitim ve öğretim kurumlarının tümünde öğrencilerin kendi dinî inançları çerçevesinde giyinmeleri ya da dinî sembolleri taşımaları, Avrupa demokrasilerinde yaygın uy-gulamadır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Avrupa ülkelerinde bu yönde yaygın bir uygulama olduğu halde, Türkiye ile ilgili kararlarda bir ihlal görmemesini doğru okumak gerekmektedir. Mahkeme’nin Türkiye’deki yasağı, demokratik toplum düzenine aykırı bir mü-dahale görmemesinin ana nedeni, inanç özgürlüğü konularında devletlere tanınan takdir yetkisidir. Bir başka ifadeyle, inanç konu-larında Avrupa’da ortak uygulamalar zor olduğundan, devletlerin kendi demokrasileri gereği yaptığı tercihlere olabildiğince saygı

30. 29.06.2004, Leyla Şahin-Türkiye Kararı, parag. 53.31. 29.06.2004, Leyla Şahin-Türkiye Kararı, parag. 56.

Page 62: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

62 ____________________________________________________

duyulması anlayışı benimsenmektedir. Mahkeme bu konuda şöy-le demektedir:

“Devlet ile dinler arasındaki ilişkileri ilgilendiren meselelerin risk oluşturduğu yerlerde (ki demokratik bir toplumda dü-şüncelerin büyük ölçüde farklılık arz etmesi gayet doğaldır) ulusal karar verme organlarına özel bir önem atfedilmelidir… Sözleşmeci Devletlerce öğretim kurumlarında dinî sembolle-rin giyilmesinde hukukî düzenleme yapma konusundaki ku-rallar ulusal geleneklere bağlı olarak ülkeden ülkeye değişik-lik gösterdiğinden ve ‘kamu düzeni’ ve “başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması’nın gerekleri bakımından tek tip bir Avrupa anlayışı mevcut olmadığından, bu konuda takdir alanı özellikle geniştir32.”

Kararda da çok açık bir şekilde ifade edildiği gibi, devlet ile din-ler arası ilişkilerin belirlenmesinde,”çoğulculuk ilkesi” ile çelişmedi-ği sürece, devletler kendi “ulusal geleneklerine” uygun tercihlerde bulunabilirler. Dolayısıyla, Türkiye’de yeni anayasayla hedeflenen gerçek demokrasi anlayışına uygun olarak, çoğulculuk ve inançla-ra saygı ilkesi çerçevesinde, tüm eğitim kurumlarında din ve inan-cın gereği olarak kıyafetlerin giyilmesi ya da sembollerin takılması serbest olmalıdır. Yeni anayasa ile bu yönde bir tercih yapılması, Türkiye’de özgürlük alanını daha da genişleteceğinden, özgürlük lehine yapılan bir düzenlemenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile çatıştığı da ileri sürülemez.

Nitekim “İnsan haklarının korunması” kenar başlıklı Avrupa İn-san Hakları Sözleşmesinin 53. maddesinde, “Bu Sözleşme hüküm-lerinden hiçbiri, herhangi bir Yüksek Sözleşmeci Tarafın yasaları-na ve onun taraf olduğu başka bir Sözleşmeye göre tanınabilecek insan haklarını ve temel özgürlüklerini sınırlayamaz ya da onlara aykırı düşecek şekilde yorumlanamaz.” denilmektedir. İnsan hak-

32. 29.06.2004, Leyla Şahin-Türkiye Kararı, parag. 101-102.

Page 63: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 63

ları alanında “lehe yorum ilkesi” olarak da bilinen bu ilke uyarınca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin herhangi bir hükmü, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ya da yasaları ile tanınacak bir hakkı sınır-ladığı ya da aykırı düştüğünün ifade edilemeyeceğini bizzat Sözleş-me kendisi ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, Türkiye’de tüm eğitim kurumlarında kılık ve kıyafetin serbest olması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gerekçe gösterilerek bir kısıtlamaya gidilemez.

ÖNDER, Türkiye’de eğitimin her aşamasında, her din ve inançtan olan kişilerin, kendi dinî inançlarını serbestçe açığa vur-ma hakkına saygı gösterilmesini talep etmektedir. Bu çerçevede, küçükler bakımından anne ve babanın, büyükler bakımından kendi tercihleri doğrultusunda, devlet okullarında ve özel okullarda, dinî kıyafet ya da sembolleri serbestçe giymelerini sağlayacak Anaya-sal çerçevenin sağlanması gerektiğini önermektedir.

4. Vicdanî Red Hakkı

Vicdanî red geniş anlamda, pozitif hukukun öngördüğü zorun-luluklara, dinî inançlar veya vicdanî kanaatler doğrultusunda karşı gelmedir. Dar anlamda, savaş karşıtlığı ve zorunlu askerlik uygu-lamalarına karşı girişilen bir sivil itaatsizlik eylemidir. Vicdanî red, dinî temelli olduğu gibi vicdanî veya politik temelli de olabilmek-tedir. Özellikle, Yehova Şahitleri’nin dinî inançları gereği vicdanî retçiliğe yöneldiği görülmektedir.

1982 Anayasası’nın vatan hizmeti kenar başlıklı 72. maddesin-de, hem zorunlu askerlik uygulaması hem de alternatif kamu hiz-meti uygulamasına olanak tanınmıştır. Bu konu tamamen yasama organının takdirine bırakılmıştır. Türk hukukunda yasal düzeyde askerlik hizmeti zorunludur. Zorunlu askerlik hizmetine alternatif bir kamu hizmeti öngörülmemiştir. Zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmemek veya halkı askerlikten soğutmak, yasalarla suç olarak düzenlenmiştir.

Page 64: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

64 ____________________________________________________

Bugün vicdanî red hakkını doğrudan doğruya kabul eden ulus-lararası insan hakları sözleşmesi bulunmamaktadır. Vicdanî red hakkı daha çok, inanç özgürlüğü kapsamında ele alınır. Vicdanî red hakkı kapsamında, zorunlu askerlik uygulamasına alternatif olarak kamu hizmeti öngörülmektedir.

BM Medenî ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 18. maddesin-de din ve vicdan özgürlüğü düzenlenmektedir. Sözleşme metnin-de, vicdanî red hakkı açıkça tanınmamıştır. Nitekim Sözleşme’nin 18. maddesini yorumlayan İnsan Hakları Komitesi, vicdanî red hakkının 18. maddede açık bir şekilde tanınmadığına işaret et-miştir. Ancak, Komite, 22 sayılı Genel Yorumunda, vicdanî red hakkının din ve vicdan özgürlüğünden çıkartılabileceğini ifade etmiştir:

“ Sözleşme, vicdanî red hakkını sarih bir biçimde tanımamak-tadır, ancak, Komite insan hayatı pahasına kuvvet kullanma yükümünün vicdan özgürlüğü ve dinini ya da inançlarını iz-har etme özgürlüğü ile vahim biçimde çatıştığı durumlarda, bu hakkın 18. maddeden çıkartılabileceği görüşündedir”33.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de, doğrudan vicdanî red hakkını düzenleyen bir hüküm yoktur. Sözleşme’nin “Kölelik ve zorla çalıştırma yasağı” kenar başlıklı 4. maddesine göre, “Hiç kimse köle ve kul halinde tutulamaz. Hiç kimse zorla çalıştırılamaz ve zorunlu çalışmaya tabi tutulamaz. Aşağıdaki haller bu maddede sözü geçen ‘zorla çalıştırma veya zorunlu çalışma’dan sayılmaz: … b) Askerî nitelikte bir hizmet veya inançları gereğince askerlik görevini yapmaktan kaçınan kimselerin durumunu meşru sayan ülkelerde bu inanca sahip kimselere zorunlu askerlik yerine gör-dürülecek başka bir hizmet;”

33. General Comment No. 22: The right to freedom of thought, conscience and religion ( Art. 18) : 30.07.1993. CCPR/C/21/Rev.1/Add.4, General Comment No. 22., parag. 11.

Page 65: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 65

Fıkrada açıkça, “inançları gereğince askerlik görevini yap-maktan kaçınan kimselerin durumunu meşru sayan ülkelerde” ifadesi kullanılmıştır. Bu düzenlemenin anlamı, Sözleşme’ye taraf ülkelerden bazıları vicdanî red hakkını tanımış olabilir. Bu tanıma kapsamında alternatif bir kamu hizmeti zorunluluğu getirilmiş ise, bu, zorunlu hizmetin “zorla çalıştırma” sayılmayacağı anlamın-dadır.

Avrupa Konseyinin organlarından olan, Avrupa Konseyi Ba-kanlar Komitesi ve Parlamenterler Meclisi, vicdanî red hakkının ta-nınması yönünde Devletlere tavsiyede bulunmaktadır. Parlamen-terler Meclisi’nin 27 Ocak 1967 tarihli ve 337 sayılı ve daha sonra 7 Ekim 1977 tarihli ve 816 sayılı tavsiye kararlarında, vicdanî red hakkının Sözleşme’ye açık bir şekilde dâhil edilmesi ve üye dev-letlerin iç hukuklarını bu yönde değiştirmeleri tavsiye edilmiştir. Bu kapsamda Bakanlar Komitesi 1987 tarihinde aldığı R(87)8 Tavsi-ye Kararı ile askerlik hizmetine karşı vicdanî reddi tanımayı insan haklarının gelişimine uygun gördüğünü açıklamıştır.

Askerliğe karşı vicdanî red hakkı, bugün Avrupa ülkelerinden birçoğunda kabul edilmektedir. Genellikle vicdanî red hakkını tanı-yan ülkelerde, zorunlu askerlik hizmeti yanında vicdanî red hakkını kullananlara, alternatif bir kamu hizmeti öngörülmektedir. Bu hak, din ve vicdan özgürlüğü ile askerlik hizmeti kapsamında düzen-lenmektedir. Örneğin Alman Anayasasının 4. maddesinde, vicdanî red, din ve vicdan özgürlüğü ile birlikte, 12a maddesinde askerlik hizmeti kapsamında yer almaktadır:

“Madde 4. Din, vicdan ve inanç özgürlüğü; askerlik hizme-tinin reddi (1) Din ve vicdan özgürlüğü ile din ve dünyevi inanç özgürlüğüne dokunulamaz. (2) Dinin rahatsız edilme-den uygulanması güvence altındadır. (3) Hiç kimse, vicdanına aykırı olarak, silahlı savaş hizmetine zorlanamaz. Konunun ayrıntıları federal yasayla düzenlenir.”

Page 66: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

66 ____________________________________________________

Madde 12a. Askerlik ve diğer hizmet yükümlülükleri (1) 18 yaşlarını bitirmiş olan erkekler silahlı kuvvetlerde, federal sınır muhafızlığında veya sivil savunma birliklerinde hizmet altına alınabilirler. (2) Vicdanî nedenlerle silahlı savaş hizmeti yapmak istemeyen kimse, onun yerine bir yedek hizmet altı-na alınabilir. Yedek hizmet süresi, askerlik hizmetinin süresini geçemez. Bunun ayrıntıları, vicdan özgürlüğünü ihlal etmek-sizin, silahlı kuvvetler ve federal sınır muhafızlığı birlikleri ile ilgili olmayan bir yedek hizmet olanağını öngören bir yasa ile düzenlenir.”

Görüldüğü gibi Alman Anayasasında, vicdanî red hakkı, din ve vicdan özgürlüğü kapsamında inancı açığa vurmanın bir şekli olarak tanınmakta, aynı zamanda askerlik hizmetini düzenleyen maddede vicdanî retçilere “yedek hizmet” öngörülmektedir. Yedek hizmet süresi, askerlik süresi ile eşit tutulmuştur. Avusturya Anaya-sasında, vicdanî red, “ulusal savunma ve askerlik” ile ilgili madde-de düzenlenmiştir. Avusturya Anayasasının 9a. Maddesinde konu şu şekilde yer almaktadır:

“(3) Her erkek Avusturya vatandaşı askerlik hizmeti yapmak-la yükümlüdür. Zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddeden vicdanî retçiler ve bu görevden ibra edilenler alter-natif bir görevi yerine getirmek zorundadırlar. Bununla ilgili ayrıntılar kanunla belirlenir.”

Polonya Anayasası’nın 85. maddesinde vicdanî ret hakkı “vatan savunması” kapsamında askerlik ile ilgili maddede düzenlenmiştir:

“3. Dinî inançları ya da ahlâkî ilkeleri kendisinin askerlik hiz-meti yapmasına izin vermeyen bir vatandaş, kanunda belir-tilen ilkelere uygun olarak, askerlik hizmeti yerine başka bir hizmeti yürütmek zorunda kalabilir.”

Avusturya ve Polonya gibi Portekiz’de de, vicdanî red, “ülke savunması, askerlik ve vatandaşlık” başlığı altında 276. maddede

Page 67: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 67

düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, konu şu şekilde açıklan-maktadır:

“4. Kanunen askerlik hizmetini yapmakla yükümlü vicdanî ret-çiler, silahlı askerlik hizmetiyle aynı süre ve ağırlık derecesinde yurttaşlık hizmeti yapar. 5. Yurttaşlık hizmeti, askeri hizmetinin yerine veya onu tamamlayıcı olarak belirlenebilir ve kanun bunu askerlik görevine tabi olmayan vatandaşlara zorunlu tutabilir. 6. Zorunlu askerlik hizmeti veya yurttaşlık hizmeti görevlerini ya-pamayan veya erteleyen hiçbir vatandaş Devlet veya diğer kamu organlarında işe giremez veya işini sürdüremez.”

İspanya Anayasasının 30. maddesinde, “Askerlik hizmeti ve vicdanî red” başlığı ile konu düzenlenmiştir:

“1. Vatandaşların İspanya’yı savunma hakkı ve ödevi vardır. 2. Kanun İspanyolların askerî yükümlülüklerini belirler ve uygun teminatlarla, zorunlu askerlik hizmetinden muaf tutulmak için diğer sebeplerle birlikte, vicdanî reddi de düzenler; uygun oldu-ğunda, bunun yerine bir sosyal hizmet biçimi koyabilir.”

1982 Anayasası’nın “Vatan hizmeti” kenar başlıklı 72. madde-sine göre, “Vatan hizmeti, her Türk’ün hakkı ve ödevidir. Bu hizme-tin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine geti-rileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.” Dolayısıyla Anayasa, vatan hizmetini “askerlik” veya “ başka kamu hizmeti” şeklinde düzenlenebileceğine imkân tanımaktadır. Bu kapsamda, zorunlu askerliğe karşı vicdanî red eylemine girişenler için, alter-natif bir kamu hizmetinin yasa ile öngörülmesinin önünde Anayasal bir engel yoktur.

Türk hukukunda, 111 sayılı Askerlik Kanunu’nun 1. maddesine göre, “Türkiye Cumhuriyeti tebaası olan her erkek, işbu kanun mu-cibince askerlik yapmağa mecburdur.” Bu Kanunun Askerlik hizme-tinin zorunlu kılınması, din ve vicdan özgürlüğüne aykırı bir tarafı yoktur. Sorun askerliği inançlarına aykırı görenler bakımından bir

Page 68: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

68 ____________________________________________________

muafiyet tanınıp tanınmadığı ile ilgilidir. Avrupa ülke anayasaların-da da görüldüğü gibi, zorunlu askerlik hizmeti kabul eden ülkeler, vicdanî retçiler bakımından “alternatif kamu hizmeti” sunarak, bir anlamda “seçme hakkı” getirmektedir.

ÖNDER, askerliği kutsal bir vatan hizmeti kabul etmektedir. İslam dini çerçevesinde eğitim veren İmam Hatip okullarını temsil eden bir sivil toplum örgütü olarak askerlik hizmetini İslam inancı-na aykırı kabul edemez. Her imam hatipli askerlik hizmetini kutsal, askerî hizmet sırasında ölmeyi “şehitlik”, yaralanmayı “gazilik” ola-rak “en yüksek mertebe” kabul eder.

Buna karşın farklı inanç ve düşüncede olanların bu inançlarına saygı duyulması kapsamında, “alternatif kamu hizmeti” seçeneği getirilmesini, inançlara saygının bir gereği olarak kabul etmektedir. Yukarıda örnekleri de verildiği gibi, bu hakkı tanımak artık Türkiye bakımından uluslararası bir yükümlülük haline gelmiştir. Avrupa Birliğine üye tüm ülkelerde vicdanî red bir hak olarak tanınmakta-dır. Türk hukukunda da, vicdanî red hakkının tanınması yönünde, Anayasal bir engel olmadığı açıktır.

5. Dinî Yemin

ÖNDER, din ve vicdan özgürlüğünün herkes için geçerli oldu-ğu gerçeğinden hareket ederek, devlet başkanları ve milletvekil-lerinin “kendi istekleri” doğrultusunda dinî yemin yapabilmesi hak-kının tanınması gerektiğini düşünmektedir. Anayasalarda yemin konusu genellikle, devlet başkanları ve milletvekilleri bakımından düzenlenmektedir. Göreve başlarken, devlet başkanları ve millet-vekillerinin yemin etmesi, anayasacılığın önemli geleneklerinden biridir. Bu kapsamda, genellikle iki tür yaklaşım görülmektedir: Batı ülkelerinin birçoğunda, “dinî yemin” anayasalarda açıkça ta-nınmaktadır. Eski Sosyalist ülkelerde ise, dinî yemine yer veril-memektedir.

Page 69: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 69

Batı’da en ileri demokrasilerden biri kabul edilen Almanya Ana-yasası, dinî yemini esas kabul etmiş fakat istemeyenler açısından “muafiyet” öngörmüştür. Federal Anayasa’nın “Görev andı” başlıklı 56. maddesi şöyledir:

“Federal Cumhurbaşkanı, görevine başlarken, Federal Meclis ve Federal Konsey üyelerinin birleşik toplantısı önünde aşa-ğıdaki şekilde and içer:

‘Gücümü Alman ulusunun mutluluğuna adayacağıma, onun re-fahını arttıracağıma, ona gelebilecek zararları önleyeceğime, Ana-yasaya ve federal yasalara saygı gösterip, onları savunacağıma, yü-kümlülüklerimi titizlikle yerine getireceğime ve herkese karşı adaletli davranacağıma and içerim. Tanrı bana yardımcı olsun!’

Yemin, dinî bir ifade kullanmaksızın da yapılabilir.”

Görüldüğü gibi Cumhurbaşkanının “Görev andı”nın son cüm-lesinde dinî bir ifade yer almaktadır. Son fıkrada ise, dinî ifadeyi kullanmak istemeyenlerin bundan muaf olabilecekleri düzenlen-miştir. Anayasanın 64. maddesine göre, aynı yemin, başbakan ve bakanlar için de geçerlidir. Maddenin 3. fıkrasına göre, “Federal Başbakan ve Bakanlar, göreve başlarlarken, Federal Meclis önün-de, 56’ncı maddede öngörülen andı içerler.”

İrlanda Anayasasında ise, yeminde yer alan ifade, yeminin zo-runlu parçası olarak kabul edilmiş ve herhangi bir şekilde bu ifadeyi kullanmama bir istisna olarak düzenlenmemiştir. Anayasa’nın 12. maddesinin 8. fıkrasına göre, “Başkan, Parlamentonun iki Meclisi-nin (Temsilciler Meclisi ve Senato) üyelerinin, Yargıtay ve Yüksek Mahkeme üyelerinin ve diğer önemli şahsiyetlerin huzurunda hal-ka açık olarak aşağıdaki bildiriyi okuyarak göreve başlar:

“İrlanda Anayasasını koruyacağıma ve kanunlarını destekleyeceğime, Anayasa ve yasalara uygun olarak sadakatle ve vicdanlı görevlerimi yerine getireceğime ve yeteneklerimi İrlanda halkının hizmetine ve re-fahına adayacağıma Yüce Tanrının huzurunda, ciddiyetle ve içtenlikle söz verir ve ilân ederim. Tanrı bana yol göstersin ve güç versin.”

Page 70: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

70 ____________________________________________________

İrlanda Anayasası’nın 31. maddesinde “Devlet Şurası” düzen-lenmiştir. Devlet Şurası, Devlet Başkanına görev ve yetkilerinin kullanmasında yardımcı olmak amacıyla oluşturulmuş bir danışma organıdır. Devlet Şurası üyelerine ilişkin şu yemin, göreve başla-ma şartı olarak zorunlu tutulmuştur:

“4. Devlet Şûrası’nın her üyesi, üye olarak katıldıkları ilk Şûra toplantısında, aşağıdaki biçimde bir beyanı imzalar: “Yüce Tanrının huzurunda, bir Devlet Şûrası üyesi olarak görevlerimi sa-dakatle ve vicdanen yerine getireceğime ciddiyetle ve içtenlikle söz veririm.”

İrlanda Anayasası, kamu görevlileri açısından dinî yemini şart koştuğu gibi tüm hâkimlerin göreve başlarken dinî yeminde bulun-masını da öngörmektedir. Anayasanın 34. maddesinde hâkimlere ilişkin düzenlemede şu hüküm yer almaktadır:

“ İşbu Anayasaya göre atanan her hâkim aşağıdaki beyanı im-zalar: “Yüce Tanrının huzurunda, layıkıyla ve sadakatle ve bilgim ve yetkimle en iyi şekilde Mahkeme Başkanlığını (veya duruma göre) yürüteceğimi ve hiç kimseden korkmadan ya da kimseyi kayırmadan, kimseye sevgi ya da kötü niyet beslemeden, Anayasa ve yasaları koru-yacağıma ciddiyetle ve içtenlikle söz verir ve ilân ederim.Tanrı bana yol göstersin ve güç versin.”

Liechtenstein Anayasasında da tüm kamu görevlileri açısından dinî yemin göreve başlamada zorunlu kılınmıştır. Anayasa’nın 108. maddesine göre, “Hükümet üyeleri, kamu görevlileri ve tüm bele-diye başkanları, onların yardımcıları ve toplulukların saymanları, atanırken aşağıdaki şekilde yemin eder:

“Prense sadık kalacağıma, hukuka uyacağıma, Anayasaya tam olarak bağlı kalacağıma yemin ederim. Tanrım bana yar-dım et.”

Avrupa’da yemin konusunda tercih edilen ikinci yöntem ise, yemine ilişkin maddede dinî ifadelere yer vermediği halde, dinî ifa-

Page 71: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 71

delerin kullanılmasını, yemini yapacak kişinin iradesine bırakmak-tadır. Avusturya Anayasası’nın 62. maddesi konuyu bu yaklaşımla düzenlemektedir:

“(1) Federal Cumhurbaşkanı, görevine başlarken Federal Meclis önünde aşağıdaki şekilde and içer: “Anayasaya ve Cumhuriyetin yasalarına sadakatle bağlı kalacağıma ve görevimi sahip olduğum bilgi ve inançlarla en iyi şekilde yapmaya çalışacağıma ant içerim.” (2) Dinî beyanların belirtilmesi kabule şayandır.”

Polonya Anayasası’nda da, yemin göreve başlamanın bir şartı kabul edilmiştir. Yemin metninde dinî ifadeyi kullanma, milletvekil-lerinin isteğine bırakılmıştır. Anayasa’nın 104. maddesinde millet-vekilleri, 130. maddesinde Cumhurbaşkanı ve 151. maddesinde Başbakan ve bakanlar bakımından benzer düzenleme kabul edil-miştir. Anayasanın 140. maddesi şöyledir:

“1. Milletvekilleri Ulusun temsilcileridir. Seçmenlerden herhangi bir talimat almazlar. 2. Milletvekilleri, görevlerini yerine getirme-ye başlamadan önce, Sejm (Meclis) huzurunda aşağıdaki şekilde and içerler: “Ulusa karşı görevlerimi yerine getireceğime, Devletin egemenliğini ve çıkarlarını koruyacağıma, bütün gücümle Anavata-nın refahı ve vatandaşlarının mutluluğu için çalışacağıma ve Polonya Cumhuriyeti’nin Anayasası ve diğer yasalarına uyacağıma bütün vic-danımla and içerim.” Yemine ayrıca şu cümle eklenebilir: “Tanrım, bana yardım et.” 3. Yemin etmeyi ret görevden bir feragat olarak kabul edilir.”

Görüldüğü gibi hem Cumhurbaşkanı, hem milletvekilleri hem de başbakan ve bakanlar, yeminin sonunda “Tanrım, bana yardı et.” ifadesini “isteğe bağlı” olarak kullanabilirler.

ÖNDER, Avrupa örneklerinde olduğu gibi, Cumhurbaşkanı ve milletvekili yeminlerinde isteğe bağlı olarak dinî yemin ifadesinin kullanımına yeni Anayasada yer verilmesi gerektiğini düşünmek-tedir.

Page 72: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

72 ____________________________________________________

C. EĞİTİM HAKKI

Eğitim ve öğretim hakkı, din ve vicdan özgürlüğünü açı-ğa vurma şekillerinden biridir. Bu nedenle, eğitim hakkının Anayasa’da nasıl düzenlendiği, din ve vicdan özgürlüğü ile ya-kından ilgilidir.

Uluslararası insan hakları hukukunda, eğitim hakkına ilişkin en kapsamlı düzenleme, BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Hak-lar Sözleşmesi’nin 13. maddesidir. Maddede, eğitim hakkı, tüm yönleriyle düzenlenmiştir. Sözleşmede eğitim hakkı herkes bakı-mından tanındıktan sonra, eğitimin hangi amaçlar doğrultusunda yapılması gerektiğine işaret edilmektedir. Maddenin 1. fıkrasında, taraf devletler bakımından eğitimin ortak amaçları şu şekilde be-lirtilmektedir:

“Sözleşmeci Devletler, eğitimin insan kişiliğinin ve onuru-nun tam olarak gelişmesine ve insan haklarına ve temel öz-gürlüklere saygıyı güçlendirmesine yönelik olarak verilmesi konusunda birleşirler. Devletler ayrıca herkesin özgürlükçü topluma etkili bir biçimde katılmasını sağlayacak, bütün ulus-lar ile bütün ırksal, etnik ve dinsel gruplar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu geliştirecek ve Birleşmiş Milletlerin ba-rışın korunması için yaptığı faaliyetlerini ilerletecek bir eğitim verilmesi konusunda anlaşırlar.”

Görüldüğü gibi, Sözleşmede eğitimin amaçları; insan kişiliğini ve insan onurunu geliştirme, insan haklarına saygıyı güçlendirme, çoğulcu bir toplumu gerçekleştirecek anlayış, hoşgörü ve dostluk ortamını sağlama, uluslararası barışa katkı sunma olarak belirlen-miştir. Bu çerçevede, insan kişiliğinin ve onurunun ayrılmaz par-çası olan inançlara ve toplumdaki dinî çoğulculuğa saygı, hoşgörü ve uluslararası barışa katkı sunacak farklı din ve inançlar hakkında bilgi verilmesi, eğitimin temel amaçları arasında yer alması gerek-tiği çok açıktır.

Page 73: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 73

Sözleşme kapsamında kurulan ve hakları yorumlama yetkisi olan, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi, Eğitim Hak-kını düzenleyen 13. maddeye ilişkin 13 Nolu Genel Yorumunda, maddede düzenlenen “Eğitim alma hakkı”nın devletlere getirdiği yükümlülüklere açıklık getirmiştir. En önce eğitimin “elde edilebi-lir” (availability) olması gerekmektedir. Bunun için yeterli sayıda kurum olmalı ve eğitim programlarında çeşitlilik sağlanmalıdır. İkinci olarak eğitim “ulaşılabilir” ( accessibility) olmalıdır. Her-kes, hiçbir ayrımcılığa uğramadan “fiziksel ve ekonomik” ola-rak eğitim kurumlarından kolayca yararlanabilmelidir. Üçüncü olarak, eğitim “kabul edilebilir” (acceptability) olmalıdır. Bunun için eğitim programları ve öğretim yöntemleri belli bir kalitede olmalıdır. Dördüncü olarak, eğitimin “uyarlanabilir” (adaptability) olması gerekmektedir. Bu da toplumun değişen ihtiyaçlarına, farklı sosyal ve kültürel ihtiyaçlara adapte edilebilir bir eğitimi gerekli kılmaktadır34.

Bu çerçevede, toplumda tüm farklı inanç sahipleri, dinî inanç-larını öğrenebileceği kurum ve programları “elde edebilmeli”; ay-rımcılık yapılmadan, fiziksel ve ekonomik olarak zorlanmadan bu eğitime “ulaşabilmeli”; verilen eğitim “kabul edilebilir” bir kalitede ve değişen ihtiyaçlar ile sosyal ve kültürel farklılıklara “uyarlanabi-lir” olmalıdır.

1. Zorunlu ve Ücretsiz İlköğretim Hakkı

Konuyu düzenleyen tüm insan hakları sözleşmelerinde ilköğ-retimin zorunlu ve ücretsiz olması gerektiği yer alır. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nde, “ilköğretimin (primary education) zorunlu ve herkes için ücretsiz” olması gerektiği ifade

34. Committee on Economic, Social and Cultural Rights, General Comments No. 13, The Right to Education (article 13 of the Convention), E/C.12/1999/10, parag. 6.

Page 74: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

74 ____________________________________________________

edilir (m.2/a). Ancak zorunlu eğitimin süresi ya da bu eğitimin dev-let okullarında verilmesi şeklinde bir zorunluluk yoktur.

“Herkes için Eğitim Dünya Beyannamesi”nde, “temel eğitim” (basic education) ile “ilköğretim” (primary education) kavramları arasındaki farka değinilmektedir. Beyannamenin 5. maddesinde, temel eğitim kavramı daha üst bir kavram olarak, “çocuklar, gençler ve yetişkinler” için, doğumdan başlayarak çeşitli yol ve yöntemlerle sağlanan eğitim olarak açıklanmaktadır. Maddede temel eğitimin bileşenlerinden biri de “ilköğretim” olarak gösterilmiştir. Maddeye göre, “Ailenin dışında çocuklara temel eğitim vermede kullanılan başlıca sistem ilkokullardır.” Dolayısıyla, temel eğitim ilköğretimle sınırlı değildir.

Sözleşmelerde, ilköğretimin zorunlu ve ücretsiz olması gerek-tiği ifade edilirken, ilköğretimin süresi konusu, devletlerin takdirine bırakılmaktadır. İlköğretimin süresi ya da aşamaları bakımından devletleri bağlayan bir uluslararası insan hakları sözleşmesi bu-lunmamaktadır. İlköğretim genelde dört ya da beş yıllık “ilkokul” ve üç ya da dört yıllık “ortaokul” şeklinde kademeli olarak düzenle-nebilmektedir. Ayrıca, “ortaöğretim” (secondary education) olarak adlandırılan “lise eğitiminin” zorunlu ya da ücretsiz olması gerek-tiğini öngören bir insan hakları sözleşmesi bulunmamaktadır. An-cak Sözleşmede, ortaöğretimin de aşamalı olarak ücretsiz hale getirilmesi önerilmektedir35.

Bu gerçekler çerçevesinde ÖNDER, zorunlu eğitimin “ilk ve ortaokul” kısmını kapsaması ve “lise” eğitimini kapsamaması ge-rektiğini; meslek liselerine geçişi kolaylaştıracak şekilde ilkokuldan sonra “kesintili” sisteme dönülmesini önermektedir. Böylece iste-yen aileler, çocuklarının ortaokuldan itibaren mesleğe yönelmesini tercih edebilmelidir.

35. Committee on Economic, Social and Cultural Rights, General Comments No. 13. parag. 14.

Page 75: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 75

2. Teknik ve Meslekî Eğitim Hakkı

Teknik ve meslekî eğitim, hem eğitim hakkının hem de çalışma hakkının bir parçası olarak görülür. BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 13/2-b maddesinde, ortaöğretimin bir parçası olarak teknik ve meslekî eğitimin “herkesin yararlanmasına” açık duruma getirilmesi ifade edilmektedir. Aynı şekilde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 26. maddesinde, “Teknik ve mesleki eğitimin herkes tarafından elde edilebilir olması gerektiği” belirtilmektedir. Bildirgenin 26/3. maddesinde “Çocuklara verilecek eğitimin türünü seçmek, öncelikle anne ve babanın hakkıdır.” denilmektedir.

Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi, UNESCO Tek-nik ve Meslekî Eğitim Sözleşmesi ve meslekî eğitime ilişkin ILO Sözleşmeleri kapsamında, meslekî eğitimin temel amacının, “ço-cukların kişisel gelişimi, özgüveni ve çalışabilirliğine katkı suna-cak; ailelerine, topluma ve devletin ekonomik ve sosyal gelişmesi için verimlilik sağlayacak bilgi ve beceri kazandırılması” olduğunu ifade etmektedir36. Bu kapsamda gerekli beceri ve bilgilerin kaza-nılmasında, “erken yaşta” meslekî eğitimi seçme hakkının önemi vurgulanmaktadır.

ÖNDER, hem mesleğe hem de Yüksek öğretime öğrenci ye-tiştiren bir eğitim ve öğretim kurumu olan “İmam-Hatip Liseleri”nin, önünde var olan tüm engellerin kaldırılmasını talep etmektedir. Eğitim hakkının her aşamasında geçerli olan, “elde edilebilirlik, ulaşılabilirlik, kabul edilebilirlik ve uyarlanabilirlik ilkelerine uygun düzenlemeler yapılmalıdır. Anne ve babaların eğitimin türünü seç-me hakkına saygı çerçevesinde, gerekli bilgi ve beceriyi kazana-bilmelerini sağlamak üzere, çocuklarını “ortaokuldan” itibaren, daha erken yaşta imam hatip liselerine gönderebilmesinin önü açılmalıdır.

36. Committee on Economic, Social and Cultural Rights, General Comments No. 13. parag. 16.

Page 76: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

76 ____________________________________________________

3. Özel Eğitim Kurumlarında ya da Ailede Eğitim Hakkı

Eğitim hakkının kapsamına giren en önemli konulardan biri de, anne babaların kendi din ve inançlarına uygun eğitimi, “özel eğitim kurumlarında ya da ailede verilmesini isteme” hakkıdır. BM Ekono-mik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 13/3. fıkrasında bu hak çok açık bir şekilde tanınmaktadır:

“ Bu Sözleşme’ye Taraf Devletler, ana-babaların veya -bazı du-rumlarda- yasal yoldan tayin edilmiş velilerin çocukları için, kamu makamlarınca kurulmuş okulların dışında, Devletin koyduğu ya da onayladığı asgari eğitim standartlarına uygun diğer okulları seçme özgürlüğüne ve çocuklarına kendi inanç-larına uygun dinsel ve ahlakî eğitim verme serbestliklerine saygı göstermekle yükümlüdürler.”

Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi’nin bu fıkraya ilişkin yorumunda, bu hakkın iki unsur içerdiği ifade edilmektedir: Birincisi, devletin, ailelerin veya vasilerin kendi inançlarına uygun, din ve ahlak eğitimini sağlanmasını isteme haklarına saygı göster-mesidir. Komiteye göre bu saygı yükümlülüğü, tarafsız ve objektif şekilde verilmek koşuluyla, devlet okullarında genel olarak dinler tarihi ve ahlak öğretilmesi şeklinde olabilir. Buna karşın, Komite, belli bir din ya da inancın eğitiminin kamu okullarında verilmesi, ailelere veya vasilere muafiyet ya da seçme hakkı verilmeden uy-gulanması, 13. maddenin 3. fıkrası ile bağdaşmaz demektedir.

Aile veya vasilerin, kendi inançlarına uygun dinî veya ahlakî eğitim verilmesini sağlamanın 13/3 maddede gösterilen ikinci yolu, “kamu makamlarınca kurulmuş okulların dışında, Devletin koydu-ğu ya da onayladığı asgari eğitim standartlarına uygun diğer okul-ları seçme özgürlüğü” tanınmasıdır. Sözleşmenin 13/4. fıkrası, bu ikinci seçeneği tamamlayıcı şu düzenlemeyi getirmektedir:

“Bu maddenin hiç bir hükmü, bireylerin ve kuruluşların eği-tim kurumları kurma ve yönetme özgürlüklerini kısıtlayacak

Page 77: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 77

şekilde yorumlanamaz; bu özgürlüğün kullanılması, daima, bu maddenin 1. fıkrasında ortaya konmuş olan ilkelere uyul-masına ve böyle kurumlarda verilen eğitimin Devlet tarafın-dan belirlenebilecek asgari standartlara uygun olması gereği-ne bağlıdır.”

Bu iki hükmü birlikte yorumladığımızda, her anne ve baba kendi din ve inançlarına uygun bir eğitimin verilmesini sağlamak amacıyla, özel eğitim kurumları kurma ve yönetme özgürlüğüne sahiptir. Özel eğitim, anaokulundan üniversiteye, hatta yaygın eğitim kurumlarına, eğitimin tüm aşamalarına ilişkin olabilir. Ancak kurulacak özel okul-lar, “devletin koyduğu ya da onayladığı asgari eğitim standartlarına uygun olmak” zorundadır. Bu standartlar özellikle, okullara kabul, müfredat ve diplomanın tanınmasına ilişkin olmalıdır. Aynı şekilde, özel okullarda verilecek eğitimin amaçlarının, Sözleşme’nin 1. mad-desinde ortaya konan amaçlara uygun olması gerekmektedir.

Karşılaştırmalı hukuktaki uygulamalara baktığımızda, anne ve babalara kendi inançları doğrultusunda eğitim verecek özel okul açma hakkının Anayasa ile güvence altına alındığı görülmektedir. Alman Anayasasının “Okul rejimi” başlıklı 7. maddesinin 4. ve 5. fıkraları şöyledir:

“Özel okul açma hakkı güvence altındadır. Kamu okullarının yerine geçmek üzere özel okullar, devletin izniyle kurulurlar ve eyalet yasalarına tabidirler. Eğitim hedefleri, donatım ve öğretim kadrosunun bilimsel yöntemlerle yetiştirilmesi bakı-mından kamu okullarından geri kalmadıkça ve öğrencilerin anne ve babalarının varlık durumlarına göre ayıklanmasına yol açmadıkça, özel okullar açılmasına izin verilir. Öğretmen-lerin ekonomik ve yasal durumlarının yeterli derecede güven-cesi sağlanmadıkça, izin verilmez.

Özel bir ilkokul açılmasına ancak, eğitim idaresince, bunda özel bir pedagojik yarar bulunduğunun kabul edilmesi veya

Page 78: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

78 ____________________________________________________

velilerin başvurusu üzerine, bölge okulu, dinî veya dünyevî mezhep okulu olarak kurulmak istenip bu çeşit bir okul o be-lediye ile köy sınırları içinde bulunmuyorsa, izin verilebilir.”

Alman Anayasasında dinî eğitim verecek özel okul açma hakkı tanıyan uygulamanın bir benzeri de İrlanda Anayasasının 42. mad-desinde “Eğitim” başlığı ile düzenlenmiştir:

Devlet, çocuğun ilk ve tabiî eğiticisinin aile olduğunu kabul eder ve ebeveynlerin, güçleri nispetinde, çocuklarına dinî ve ahlakî, zihinsel, bedensel ve toplumsal eğitim sağlama dev-redilemez hak ve görevlerine saygıyı güvence altına alır. 2. Ebeveynler, bu eğitimi kendi evlerinde, özel okullarda veya Devlet tarafından tanınan veya kurulan okullarda sağlamak-ta özgürdürler. 3.1) Devlet, ebeveynleri, kendi vicdanlarını ve meşru tercihlerini ihlal ederek, Devlet tarafından kurulan okullara veya Devlet tarafından belirlenmiş herhangi bir tip okula göndermeye mecbur edemez.

İrlanda Anayasası, ailelerin bu konudaki temel hakkını çok açık bir şekilde düzenlemiştir. Ailelerin kendi vicdanlarına ve tercihlerine aykırı bir şekilde, çocuklarını devlet okullarına göndermeye zorla-masını, bir hak ihlali olarak kabul etmiştir. Benzer bir düzenleme Hollanda Anayasası’nın 23. maddesinde yer almaktadır:

“5. Kısmen veya tamamen kamu kaynaklarıyla finanse edilen okulların uyması gereken standartlar, özel okulların dinî ina-nış veya diğer hayat görüşlerine göre eğitim verme serbesti-si dikkate alınarak, kanun tarafından belirlenir. 6. Bu şartlar genel temel eğitimde, tamamıyla kamu bütçesinden karşıla-nacak özel eğitim ve kamu eğitimi için kalite eşitliğini sağla-yacak şekilde düzenlenir. Bu düzenlemede özellikle, inanç te-melinde kurulan özel eğitimin, eğitim araçlarının seçimindeki ve öğretmen görevlendirmedeki hürriyetlerine saygı duyulur. 7. Kanunun getirdiği şartlara uyan özel ilköğretim kurumları,

Page 79: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 79

kamu bütçesinden kamu temel eğitim kurumlarıyla eşit ölçü-de ödenek alır. Kanun, özel orta öğrenim ve yüksek öğrenime hazırlık için kamu bütçesinden yapılabilecek katkı şartlarını düzenler.”

Hollanda Anayasasında, özel dinî eğitim okulları açılması ta-nındığı gibi, devletin bu okullara finansal destek vermesi de öngö-rülmektedir. Polonya Anayasasının 53. maddesinde, “Ebeveynler çocuklarına, inançlarına uygun olarak ahlakî ve dinî terbiye ve eği-tim sağlamak hakkına sahiptir.” dedikten sonra, Anayasanın 70. maddesinde şu düzenleme yer almıştır:

“3. Ebeveynler, çocukları için, kamu okulları dışında başka okul seçme hakkına sahiptir. Vatandaşlar ve kurumlar ilk ve orta dereceli okullar ve yüksek öğretim kurumları ve eğitimi geliştirme kurumları açma hakkına sahiptir. Kamuya ait ol-mayan okulların açılması ve işletilmesi, kamunun bunların finansmanına katılımı ve bunun yanı sıra bu okulların eği-timinin denetlenme esasları kanunla belirlenir. 4. Kamu ma-kamları vatandaşların eğitime evrensel ve eşit erişimini sağlar. Bu amaçla, bireysel mali ve kurumsal yardım sistemleri kurar ve destekler. Bu yardımın sağlanma şartları yasa ile belirle-nir.”

Görüldüğü gibi Hollanda Anayasasında da, ilköğretimden yük-sek öğretime kadar bu hak tanınmakta ve devlete malî yardım bir yükümlülük olarak getirilmektedir. İspanya Anayasası’nda da, ebe-veynlerin kendi din ve mezhebine uygun dinî ve ahlakî eğitim alma hakkı teminat altına alınmıştır. Anayasa’nın 27. maddesindeki ilgili hükümler şunlardır:

“3. Kamu makamları, ebeveynlerin, çocuklarına kendi mez-heplerine uygun dinî ve ahlakî eğitim aldırma hakkını temi-nat altına alır. 4. İlköğretim zorunlu ve ücretsizdir. 5. Kamu yetkilileri, ilgili tüm tarafların etkin olarak katıldığı genel eği-

Page 80: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

80 ____________________________________________________

tim programı ve eğitim merkezlerini kurarak, herkesin eğitim hakkını teminat altına alır. 6. Anayasa ilkelerine saygı göster-mek koşuluyla, bireylerin ve tüzel kişilerin eğitim merkezleri kurma hakkı vardır.”

Özel eğitim kurumları açma hakkı yanında, veliler veya vasiler, devlet okulları dışında çocuklarına temel eğitim verme hakkına sa-hip kılınmalıdır. Örneğin Danimarka Anayasası’nın 76. maddesi bu konuyu şöyle düzenlemektedir:

“Okul çağında olan her çocuk, ilköğretim kurumlarından ücretsiz eğitim alma hakkına sahiptir. Kendi çocuğuna ya da vesayeti altındaki çocuğa eğitim veren veliler ya da vasiler ço-cuklarına, vesayetleri altındaki çocuklara ilköğretim kurum-larında sunulan eğitimle eş değerde bir eğitim sağlıyorlarsa, bu çocukları ilköğretim kurumlarına göndermek zorunda değildirler.”

ÖNDER, uluslararası insan hakları hukukunun her anne ve babaya tanıdığı kendi inançları doğrultusunda çocuklara eğitim verilmesini isteme hakkını iki yoldan sağlanmasını önermektedir: Birincisi, devlet okullarında; zorunlu din kültürü ve ahlak öğretimi ve yine devlet okullarında isteğe bağlı “belli din ve inanç eği-timi” verilmesi şeklindedir. İkinci olarak, her veliye kendi inançları doğrultusunda çocuklarına eğitim verebilecek “özel eğitim kurum-ları kurma” ya da “evde bu eğitimi verme” hakkının tanınmasıdır.

4. Yüksek Öğretim Hakkı

ÖNDER, yüksek öğretimde özerklik hakkının, hem yüksek öğretim kurumları hem öğretim üyeleri hem de öğrenciler bakı-mından tanınmasını talep etmektedir. Yüksek öğretim hakkı, eği-tim hakkının temel unsurlarından biridir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin eğitim hakkını düzenleyen 26. maddesine göre, “Yüksek öğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık

Page 81: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 81

olmalıdır.” BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 13/2-c bendine göre “Yüksek öğretimin, özellikle parasız eğitimin tedricen geliştirilmesi yoluyla, kişisel yetenek temelinde herkese eşit derecede açık olması sağlanacaktır.”

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Konferansı, 11 Kasım 1997 tarihli “Yüksek Öğretim Akade-mik Personelinin Durumuna İlişkin Tavsiye” kararında, üniversitele-rin “kurumsal özerkliği” üzerinde durulmaktadır. Tavsiye kararında, akademik özerklik şu şekilde tanımlanmaktadır:

“Özerklik, özellikle devlet tarafından fon sağlanması bakımın-dan, kamusal hesap verilebilirlik sistemleriyle ve akademik özgürlük ve insan haklarına saygı ile tutarlı olmak üzere, yük-sek öğretim kurumlarının kendi akademik çalışma, standart, yönetim ve ilgili aktivitelerine yönelik etkin karar vermele-ri bakımından gerekli bir öz-yönetim düzeyidir. (p.17). Öz-yönetim, meslekî işbirliği ve uygun akademik liderlik yüksek öğretim kurumlarının anlamlı özerkliğinin temel bileşenlerdir (p.21).

Tavsiye Kararında, yüksek öğretim akademik personelinin hak ve özgürlüklerine ilişkin, “tüm yüksek öğretim akademik personeli, hem düşünce, vicdan, din, ifade, toplantı ve örgütlenme haklarına hem de kişi özgürlüğü ve güvenliğiyle seyahat özgürlüğüne sahip olmalıdır.” denilmektedir (p.26). Tavsiye kararında “özyönetim” il-kesi kapsamında, “Yüksek öğretim eğitim personeli ayrıca yüksek öğretim kurumlarının akademik organlarındaki temsilcilerin çoğun-luğunu seçme hakkına sahip olmalıdırlar.” denilmektedir (p.31).

ÖNDER, “akademik özerklik” ilkesi kapsamında, üniversitelerin iç yönetiminin daha özgür kılınması gerektiğini düşünmektedir. Ay-rıca, akademik personelin ve öğrencilerin, inançlarından ya da kılık ve kıyafetlerinden dolayı, akademik faaliyetleri engellenmemelidir. Yüksek Öğretim Kurumu, üniversite özerkliğine aykırı bir üst ya-

Page 82: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

82 ____________________________________________________

pılanma olmamalıdır. Akademik özerklik ilkesine uygun bir şekilde bir “koordinasyon kurumu” haline getirilmelidir. Özel üniversitelerin kendi müfredatlarını belirlemesinde daha esnek davranılmalıdır.

5. Ana dilde eğitim ve öğretim hakkı

Toplumda var olan farklı diller, kültürel zenginliğin bir parça-sıdır. Anadilde eğitim hakkı, günümüz çağdaş demokratik ülke anayasalarında ve uluslararası sözleşmelerde kabul edilen temel haklardan biridir. Avrupa Konseyi “Bölgesel ve Azınlık Dilleri Av-rupa Şartı” azınlık dillerinde eğitim konusunda kapsamlı düzen-lemeler içermektedir. Her ne kadar Türkiye bu Şarta taraf olmasa ve yalnızca “dinî azınlıkları” azınlık olarak kabul etse de, anadilde eğitimin kapsamını belirleme açısından, Şart önemli ölçüler getir-mektedir. Şartta “bölgesel diller ve azınlık dilleri şu şekilde tanım-lanmaktadır:

“Sayıları devletin geri kalan nüfusundan daha az olan ve o devletin vatandaşı olan bir grup tarafından o devletin toprak-ları üzerinde geleneksel olarak konuşulan ve o devletin resmî dil ve dillerinden farklı olan diller”

Şart kapsamında resmi dilin “şiveleri ve “göçmenlerin dilleri” azınlık dili olarak değerlendirilmemektedir. Şartın “eğitim hakkı”nı düzenleyen 8. maddesinde, okulöncesi eğitim, ilköğretim, orta-öğretim, teknik ve meslekî eğitimde, resmî dil dışındaki azınlık dillerinde eğitimin üç şekilde sağlanabileceği ifade edilmektedir: Bunlar; eğitimin “tamamen” veya “önemli bir bölümünü” veya “ders programlarına dâhil edilmesi” şeklinde olabileceği şeklindedir. Şartta ayrıca bu tür bir eğitimin, “en azından aileleri bu yönde istek belirten ve yeterli sayıda olan öğrencilere sağlanması” gerektiğine işaret edilmektedir.

Avrupa ülkeleri anayasalarında resmî dil ve anadil ilişkisi ülke-den ülkeye farklılık gösterebilmektedir. Avusturya Anayasası’nın 8.

Page 83: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 83

maddesinde, resmî dil Almanca olarak kabul edilirken, diğer etnik grupların dillerine ve kültürlerine saygı duyulacağı ifade edilmek-tedir:

“(1) Federal kanunların kendi dillerini konuşan azınlıklara ta-nıdığı haklar saklı kalmak kaydıyla, Cumhuriyetin resmî dili Almancadır. (2) (Federasyon, eyaletler ve belediyeler olarak) Cumhuriyet, zaman içerisinde tekemmül etmiş dil ve kültürel çeşitliliğine bağlıdır ve kadim etnik gruplarla ifadesini bulur. Bu etnik grupların dillerine ve kültürlerine ve daimî mevcudi-yetlerine ve korunmalarına saygı gösterilecek, bunlar koruma altına alınacak ve teşvik edilecektir.”

İtalya Anayasası’nın 6. maddesinde, “Cumhuriyet, dil azın-lıklarını, uygun tedbirler aracılığıyla himaye eder.” denilmektedir. Polonya Anayasası’nın 35. maddesine göre, “Polonya Cumhuri-yeti, ulusal veya etnik azınlıklara mensup Polonya vatandaşlarına, kendi dillerini geliştirme, gelenek ve göreneklerini koruma, kendi kültürlerini geliştirme özgürlüğü sağlar.” Azerbaycan Anayasasının 45. maddesine göre, “Herkesin ana dilini kullanma hakkı vardır. Herkesin istediği dilde eğitim ve öğrenim görme, yaratıcılıkla uğ-raşma hakkı vardır. Hiç kimse ana dilini kullanma hakkından yok-sun bı ra kı la maz.” Kazakistan Anayasası’nın 9. maddesine göre, “Herkes kendi ana dilinde konuşma, kendi kültürünü yaşama, ile-tişim, eğitim ve yaratıcılık dilini özgürce seçme hakkına sahiptir.” Letonya Anayasasının 114. maddesine göre, “Etnik azınlıklara mensup şahıslar kendi dillerini ve kendi etnik ve kültürel değerle-rini koruma ve geliştirme hakkına sahiptirler.”

ÖNDER, uluslararası insan hakları sözleşmelerinde ve karşı-laştırmalı hukukta, temel bir hak kabul edilen ana dilde eğitim ve öğretim hakkının; aileleri istekte bulunan ve yeterli sayıya ulaşan öğrencilere devlet okullarında verilmesi gerektiğine inanmaktadır. Bu eğitim, özel okullarda ya da devlet okullarında “ders program-larına dâhil edilme” şeklinde yapılabilir.

Page 84: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

84 ____________________________________________________

GÖRÜŞ VE ÖNERİLER

ÖNDER, yeni Anayasaya ilişkin görüş ve önerilerini iki başlıkta özetlemektedir: Birincisi, Anayasanın bütününe ilişkin genel görüş ve öneriler; ikincisi, din ve vicdan özgürlüğü çerçevesindeki görüş ve önerilerdir.

Anayasanın bütününe ilişkin genel görüş ve öneriler:

• Anayasa, tüm toplum kesimlerinin katılımı ile toplumsal uz-laşma zemininde hazırlanmalı;

• Mevcut Parlamentonun, tüm partilerin uzlaşması üzerine bir anayasa yapması tercih edilmeli; bunun mümkün olmaması halinde Anayasa’nın 175. maddesinde yapılacak bir deği-şiklikle, Mevcut Parlamento Anayasayı tümden değiştirecek aslî kurucu iktidar haline getirilmeli;

• Cumhuriyetin nitelikleri arasında evrensel ilkeler haline ge-len, insan haklarına saygı, demokrasi, hukuk devleti ve sos-yal devlet ilkeleri muhafaza edilmeli;

• Bayrak, milli marş, başkent ve resmi dil, Devletin ortak sem-bolleri olarak kabul edilmeli;

Page 85: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 85

• Anayasa’da mutlak manada değiştirilemez maddeler bulun-mamalı;

• Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir; bu egemenlik millet-vekilleri tarafından temsil edildiği, kullanacak organların ise, yasama, yürütme ve yargı organları olduğu belirtilmeli;

• Egemenliğin devrini ya da paylaşılmasını gerektiren ulus-lararası örgütlere üyeliğe ilişkin antlaşmalar, zorunlu halk oylamasına tabi tutulmalı;

• Eşitlik ilkesi, hiç kimsenin din ve vicdan özgürlüğünden do-layı ayrımcı bir uygulamaya sebep olmayacağı şekilde for-müle edilmeli;

• Tabiî hak anlayışına uygun olarak insan haklarının, doğuş-tan ve insan onurundan kaynaklandığı açıkça belirtilmeli;

• Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin gü-venceler aynen korunurken, hiçbir uluslararası belgede yer almayan “laik cumhuriyetin gerekleri” ifadesi Anayasa’da yer almamalı;

• Genel sınırlama maddesi olarak uygulandığından, kötüye kullanma maddesi olmamalı;

• Olağanüstü hallerin bir hukuk rejimi olduğu vurgulanarak, olağanüstü hal kanun hükmünde kararname uygulamasına son verilmeli;

• Kişisel ve siyasal hak ve özgürlükler, insan hakları sözleş-melerine uygun bir içerikle düzenlenmeli;

• Vatandaşlık tanımı, objektif kriterlere bağlanmalı, etnik kim-lik vurgusu yapılmamalı;

• Siyasi partilerin kapatılmasında, terör ve teröre çağrı, şiddet unsurları esas alınmalı; kapatma davası açılmadan önce ihtar ve Meclis’ten ön izin alınması koşulları getirilmeli; ka-

Page 86: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

86 ____________________________________________________

patma yaptırımından önce, yardım kesme, seçime katılma-ma gibi ara tedbirler uygulanmalı;

• Ekonomik, Sosyal ve Kültürel haklar kapsamına, çocuk hak-ları, engelli hakları, kadın hakları, yaşlıların hakları, çevre hakkı, tüketici hakları, ayrı bir madde ile dâhil edilmeli;

• Anneliğin ve ailenin korunması, nesillerin ve gençlerin korunması bakımından özel tedbirler öngörülmeli; din ve inançlara göre her ailenin aile yaşamını düzenleme hakkına saygı vurgulanmalı;

• Engellilerin, kendi durumlarına uyarlanmış bir şekilde, din ve vicdan özgürlüğünden yararlanmasına yönelik her türlü imkâna kavuşturacak tedbirler alınmalı;

• Çalışma hayatına ilişkin haklar bakımından, işçi ve memur ayrımı yapmadan toplu sözleşme ve grev hakkı tanınmalı; çalışma hayatında çalışanların din ve vicdan özgürlüğünden yararlanmasını engelleyen uygulamalara yer verilmemeli;

• Milletvekili seçiminde Türkiye Milletvekilliği (yüz milletvekili) uygulamasına geçilerek temsilde adalet sorunu giderilmeli; seçilme koşulları, seçme ve seçilme hakkının özüne zarar verecek derecede zorlaştırılmamalı;

• Türkiye Büyük Millet Meclisi, “tek meclisli” yapısını sürdür-meli, 1961 Anayasasında yasama faaliyetini yavaşlatan iki meclisli sisteme geri dönülmemeli;

• Yasama sorumsuzluğu mutlak bir şekilde tanınırken, doku-nulmazlığın kapsamından yargılama çıkarılmalı;

• Kanunların teklif edilmesi sürecine halk da dâhil edilmeli, kanunlar bakımından da referandum tanınmalı;

• İnsan hakları antlaşmaları kanunlardan üstün hale getiril-meli ve kanunların insan hakları sözleşmelerine uygunlu-ğunun denetiminin önü açılmalı;

Page 87: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 87

• Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi kabul edilme-li ve Cumhurbaşkanının yetkileri sınırlandırılmalı; Cumhur-başkanının dokunulmazlığı ve görevi gereği işlediği suçlar konusuna açıklık getirilmeli;

• Bakanlar Kurulunun kuruluşunda, en fazla sandalyeye sahip partinin genel başkanı Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilmeli; Bakanlar Kurulu listesinin oluşumunda Cumhurbaşkanının müdahalesinin önüne geçilmeli;

• Milli Güvenlik Kurulu, Anayasal bir kuruluş olmaktan çıka-rılmalı; Genel Kurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanına bağlanmalı; Kuvvet Komutanlarının atanmasında Milli Sa-vunma Bakanı da müdahil olmalı;

• İdarenin bütünlüğü ilkesi korunmalı, yerel yönetimlere daha fazla yetki verilmeli ve yerel yönetimler güçlendirilmeli;

• Mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkim teminatı en üst düzey-de yer almalı; iddia ve savunma makamı eşit hale getirilme-li; Askerî yargı ve Askerî Yüksek Mahkemeler kapatılmalı; Yüksek Seçim Kurulu yargı bölümünde bir yargı organı ola-rak düzenlenmeli;

• Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna, TBMM tarafın-dan daha fazla üye seçilmesine imkân tanınmalı; Adalet Bakanı’nın Kurul üyeliğine son verilmeli;

• Anayasa Mahkemesinin üye sayısı, bireysel başvurulara cevap verecek kadar artırılmalı; Mahkemeye TBMM’den üye seçilme yöntemi benimsenmeli; Anayasa Mahkemesi kararlarının gerekçelerinin bağlayıcı olmadığı açıklığa ka-vuşturulmalı;

• Anayasa’nın tümden ve kısmen değiştirilme yöntemi açıkça düzenlenmeli; halkın da anayasa değişikliği teklifi verebil-mesinin önü açılmalıdır.

Page 88: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

88 ____________________________________________________

Din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde görüş ve öneriler:

• Anayasa’nın Başlangıcı’nın yazımında, inançlara saygı vur-gulanmalı; dini dışlayıcı anlayıştan uzaklaşılmalı;

• Milletin birliği ve ülkenin bütünlüğünü bozacak, insanlar arasında ayrışmaya ve ötekileştirmeye yol açacak ifadeler terk edilmeli; inancın birleştirici ve bütünleştirici gücünden yararlanılmalı;

• Türkiye’de çoğulcu demokratik toplumun oluşmasını engel-leyen, milliyetçilik ve laiklik ilkeleri Cumhuriyetin nitelikleri arasından çıkarılmalı;

• Avrupa’da yaygın olduğu şekliyle, din ve devlet ilişkileri ayrı bir maddede açıkça düzenlenmeli;

• Diyanet İşleri Başkanlığı, özerk bir kuruluş haline getiril-meli;

• Din ve vicdan özgürlüğü her boyutuyla Anayasada güvence altına alınmalı;

• Din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri eğitimin tüm kademele-rinde zorunlu dersler arasında yer almalıdır.

• Din eğitimi ve öğretimi dersleri küçüklerin velisi büyüklerin kendi isteğine bağlı olarak eğitimin her kademesinde veril-melidir.

• Her anne ve babaya, kendi inançları doğrultusunda çocuk-larına dini eğitim sağlayabileceği özel okulların açılmasına imkân tanınmalı;

• Din ve inanca dayalı kılık ve kıyafet her bakımından bir hak olarak görülmeli ve bu kıyafetler hayatın her safhasında serbest olmalı; kamu görevlileri ve öğrenciler için kılık ve kıyafet uygulamaları, inançların gereğini yerine getirmeye engel olmayacak şekilde düzenlenmeli;

Page 89: ÖNDER – İmam Hatip Liseleri Mezunlar Mensupları Derneği Anayasa Raporu

____________________________________________________ 89

• İnançları ya da felsefî düşünceleri gereği askerlik yapmak istemeyen için, alternatif hizmet öngörülmeli;

• Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri için isteklerine bağlı olarak dini yemin etme imkânı sağlanmalı;

• Zorunlu ilk ve orta öğretim kesintili olmalı; ortaokuldan itiba-ren mesleğe yönelme getirilmeli;

• Ailelerin çocuğuna özel okulda ya da evde eğitim verebil-mesi imkânı tanınmalı;

• Yüksek öğretimde özerklik ilkesi, hem kurumlar bakımın-dan hem de öğretim üyeleri ve öğrenciler için en geniş bir şekilde tanınmalı; özel üniversitelere kendi müfredatlarını belirleme konusunda daha fazla yetki verilmeli; YÖK bir ko-ordinasyon kurulu haline getirilmeli;

• Eğitimin her aşamasında isteğe bağlı olarak ve yeterli tale-bin olması şartıyla, anadilde eğitim imkânı tanınmalı; ana-dilde eğitim konusunda özel okul açma hakkı verilmelidir.