Top Banner
MESLEKLER SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN DİN GÖREVLİLİĞİ VE DİN GÖREVLİLERİ Doç. Dr. M. Cengiz YILDIZ * Özet Sosyoloji, toplumdaki olguları bilimsel çerçevede ele alırken, karmaşık hale gelen toplumu alt dallara ayırarak inceleme gereği duymaktadır. Sosyal bir olguyu, o ana kadar elde edilen genel bilgi birikimi, metot ve tekniklerle ele almak genel bir kural iken, adı geçen olguyla bağlantılı metot ve tekniklerin yoğun olarak kullanılması, bilgide derinleşme sonucunu ortaya çıkaracaktır. Meslekler sosyolojisi de, böyle bir süreçte ortaya çıkan sosyolojinin bir alt dalıdır. Meslek; belli bir eğitimle kazanılan, kuralları toplumca benimsenmiş ve genellikle sonucunda belli bir kazanç elde edilen sistemli faaliyetler bütünü olarak tanımlanmaktadır. Din görevliliği de bu çerçevede ele alınabilecek bir meslektir. Din görevliliğinin, İslam dünyasında bir meslek olarak görülmemesi ve daha çok manevi bir karşılık gözetilerek yapılmasının, onun uzun süre meslekler –ve meslekler sosyolojisiiçinde ele alınmasını engellediği ifade edilebilir. Din görevliliğinin ve din görevlilerinin, meslek sosyolojisi açısından ele alındığı bu bildiride; din görevliliği mesleğinin seçiminde etkili olan faktörler; mesleki açıdan din görevlisinde olması gerekli özellikler; mesleğin tatmin edici ve tatminsizliğe neden olan yönleri; başka bir meslek seçme durumu; mesleğin optimum verimlilikle yerine getirilmesi ve halkın ihtiyaçlarının karşılanması; mesleğin herhangi bir nedenden dolayı gizlenilmesi ve meslekten ayrılma isteği; toplumun meslek sahiplerine atfettiği itibar; çocukların mesleki olarak yönlendirilme biçimi gibi konular işlenecek ve daha önce yapılan, alan araştırmasına dayalı, bir çalışmanın ** verilerinden de istifade edilmek suretiyle bir genellemeye varılmaya çalışılacaktır. Giriş Meslek kavramı; belli bir eğitimle kazanılan, kuralları belli olan ve sonuçta bir gelir elde edilen faaliyetler bütünü biçiminde tanımlanabilir. Meslekler, genellikle bir statü göstergesi olarak kabul edilirken, bunun yanında her mesleğe özgü roller veya beklenen kalıplaşmış davranışlar vardır. Bu kurallara veya rollere uyum derecesi, meslek mensubunun o alandaki başarısını gösteren önemli bir kriter olarak ele alınabilir. Bir mesleğin belirlenen rollerini yerine getirme, aynı zamanda meslek bilincinin bir göstergesi olarak da değerlendirilebilir. Meslek olgusu; kişilerin kendilerine özgü ve kişiyi diğer insanlardan ayrılan temel yapısı hakkında çoğu zaman birtakım bilgiler verebilmektedir. Kişiler, daha çok ilgisini çeken, yeteneği olan alanlarda faaliyette bulunmak isterler. İlgi çekmeyen ve o alanda bir yeteneğin olmadığı mesleklerdeki faaliyetlerin, ideal verimlilik açısından düşük kalacağı söylenebilir. Mesleki süreçte, kişilerin verimliliklerine etki eden faktörler çok farklı biçimlerde ortaya çıkabilir. Yönetici konumunda bulunan kimselerin tutum ve davranışları, mesleğin zor veya kolay oluşu, toplumun mesleğe atfettiği değer, meslekteki statü yükselmesinin sistematikliği gibi faktörlerin verimliliği etkileyebilmesi mümkündür. Din görevlilerinin, insanlarla en çok etkileşimde bulunan meslek grubunda yer aldığı bilinen bir gerçektir. Cami ve Kur’an kursu hizmetlerini yerine getirenlerin, toplumla yakın temasta * Bingöl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü / Bingöl, [email protected] ** M.Cengiz YILDIZ, Din Görevlilerinin Sorunları ve Beklentileri Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma: Elazığ Uygulaması (Basılmamış Doktora Tezi), Elazığ, 1999.
14

Meslekler Sosyolojisi Açısından Din Görevliliği Ve Din Görevlileri

Feb 23, 2023

Download

Documents

Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Meslekler Sosyolojisi Açısından Din Görevliliği Ve Din Görevlileri

MESLEKLER SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN DİN GÖREVLİLİĞİ VE DİN GÖREVLİLERİ

Doç. Dr. M. Cengiz YILDIZ*

Özet

Sosyoloji, toplumdaki olguları bilimsel çerçevede ele alırken, karmaşık hale gelen toplumu

alt dallara ayırarak inceleme gereği duymaktadır. Sosyal bir olguyu, o ana kadar elde edilen genel

bilgi birikimi, metot ve tekniklerle ele almak genel bir kural iken, adı geçen olguyla bağlantılı

metot ve tekniklerin yoğun olarak kullanılması, bilgide derinleşme sonucunu ortaya çıkaracaktır.

Meslekler sosyolojisi de, böyle bir süreçte ortaya çıkan sosyolojinin bir alt dalıdır.

Meslek; belli bir eğitimle kazanılan, kuralları toplumca benimsenmiş ve genellikle

sonucunda belli bir kazanç elde edilen sistemli faaliyetler bütünü olarak tanımlanmaktadır. Din

görevliliği de bu çerçevede ele alınabilecek bir meslektir. Din görevliliğinin, İslam dünyasında bir

meslek olarak görülmemesi ve daha çok manevi bir karşılık gözetilerek yapılmasının, onun uzun

süre meslekler –ve meslekler sosyolojisi– içinde ele alınmasını engellediği ifade edilebilir.

Din görevliliğinin ve din görevlilerinin, meslek sosyolojisi açısından ele alındığı bu bildiride;

din görevliliği mesleğinin seçiminde etkili olan faktörler; mesleki açıdan din görevlisinde olması

gerekli özellikler; mesleğin tatmin edici ve tatminsizliğe neden olan yönleri; başka bir meslek

seçme durumu; mesleğin optimum verimlilikle yerine getirilmesi ve halkın ihtiyaçlarının

karşılanması; mesleğin herhangi bir nedenden dolayı gizlenilmesi ve meslekten ayrılma isteği;

toplumun meslek sahiplerine atfettiği itibar; çocukların mesleki olarak yönlendirilme biçimi gibi

konular işlenecek ve daha önce yapılan, alan araştırmasına dayalı, bir çalışmanın** verilerinden de

istifade edilmek suretiyle bir genellemeye varılmaya çalışılacaktır.

Giriş

Meslek kavramı; belli bir eğitimle kazanılan, kuralları belli olan ve sonuçta bir gelir elde

edilen faaliyetler bütünü biçiminde tanımlanabilir. Meslekler, genellikle bir statü göstergesi

olarak kabul edilirken, bunun yanında her mesleğe özgü roller veya beklenen kalıplaşmış

davranışlar vardır. Bu kurallara veya rollere uyum derecesi, meslek mensubunun o alandaki

başarısını gösteren önemli bir kriter olarak ele alınabilir. Bir mesleğin belirlenen rollerini yerine

getirme, aynı zamanda meslek bilincinin bir göstergesi olarak da değerlendirilebilir.

Meslek olgusu; kişilerin kendilerine özgü ve kişiyi diğer insanlardan ayrılan temel yapısı

hakkında çoğu zaman birtakım bilgiler verebilmektedir. Kişiler, daha çok ilgisini çeken, yeteneği

olan alanlarda faaliyette bulunmak isterler. İlgi çekmeyen ve o alanda bir yeteneğin olmadığı

mesleklerdeki faaliyetlerin, ideal verimlilik açısından düşük kalacağı söylenebilir.

Mesleki süreçte, kişilerin verimliliklerine etki eden faktörler çok farklı biçimlerde ortaya

çıkabilir. Yönetici konumunda bulunan kimselerin tutum ve davranışları, mesleğin zor veya kolay

oluşu, toplumun mesleğe atfettiği değer, meslekteki statü yükselmesinin sistematikliği gibi

faktörlerin verimliliği etkileyebilmesi mümkündür.

Din görevlilerinin, insanlarla en çok etkileşimde bulunan meslek grubunda yer aldığı bilinen

bir gerçektir. Cami ve Kur’an kursu hizmetlerini yerine getirenlerin, toplumla yakın temasta

*Bingöl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü / Bingöl, [email protected]

**M.Cengiz YILDIZ, Din Görevlilerinin Sorunları ve Beklentileri Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma: Elazığ Uygulaması

(Basılmamış Doktora Tezi), Elazığ, 1999.

Page 2: Meslekler Sosyolojisi Açısından Din Görevliliği Ve Din Görevlileri

2

bulundukları bilinmektedir. Dolayısıyla, din görevlilerinin mesleki durumlarının, toplum

tarafından yakın bir gözleme tabi tutulduğu dile getirilebilir. Din görevlilerini; memurlar veya

diğer çalışanlardan ayıran temel faktör, kutsal bir görevi yerine getiriyor olmalarıdır. Böyle bir

görev, din görevlilerini, insanlarla belli bir saygı esasına dayanan ve çok yakın, aynı zamanda

içtenlikli ilişkiler geliştirmelerini zorunlu kılmaktadır. Bürokraside yaygın kanaate göre, halktan

uzak durmanın derecesine bağlı olarak, çalışanların itibarı ve onlara karşı olan saygı artmaktadır.

Bu genellemenin, din görevliliği için geçerli olduğunu söylemek güçtür.

Din görevlisi, insanlara dini konularda bilgi veren ve yapılması gerekli olan ibadetlerde

rehberlik yapan kişilere denir. Din görevliliği ise din görevlisi statüsüne sahip kişilerin yerine

getirdikleri dini rollerin tamamını kapsayan bir anlama sahiptir. Bu çalışmada; Diyanet İşleri

Başkanlığı’nda çalışan imam–hatip, müezzin–kayyım, Kur’an kursu öğreticisi, vaiz ve murakıp

yanında, genel idare hizmetleri sınıfında (GİHS) yer almasına rağmen, müftüler ve müftü

yardımcısı için de din görevlisi ifadesi kullanılacaktır. Aynı görevleri icra etme ihtimali olan, ancak,

Diyanet İşleri Başkanlığı mensubu olmayan kişiler kapsam dışındadır.

Din Görevliliği Mesleğinin Seçiminde Etkili Olan Faktörler

Meslek, kısaca “kurumlaşmış faaliyet biçimi” olarak tanımlanabilir. Meslek; sosyal ve bireysel

alanda merkezi bir öneme sahiptir. Bir faaliyetin, meslek olarak ele alınabilmesi için; tekniği,

uygulanış biçimi, sunulan imkânları, belli bir değere karşılık gelmesi, toplum tarafından kabul

görmesi ve kurumsallaşan birtakım değerleri olması gerekmektedir. Bir mesleğin belli bir süre

devam ettirilmesi, bireylerin dünya görüşü ve hayatı algılayış tarzlarının oluşumuna yardımcı

olabilmektedir. Meslek sınırlarının belli bir mantığının olması, insan davranışlarının da ona göre

oluşumunu gerekli kılabilmektedir (Aytaç, 1996, 37). Mesleğe özgü birtakım davranışlar, zamanla

yaşamın ayrılmaz bir parçası olarak algılanabilir ve kişiliğin belli bir çizgide oluşmasına neden

olabilir. Bireylerde mesleki bilinç ve meslek ahlakı, belli bir sürede ancak oluşmaktadır. Mesleki

koşulların bireyi kuşatma derecesi, bilincin oluşum hızını ve niteliğini etkileyen bir unsur olarak ele

alınabilir.

Toplumda yaygınlığı fazla olmayan ve marjinal bir gruba hitap eden mesleklerde, ahlak

esaslarının oluşumu belli bir zaman alabilir. Ancak, yaygınlığı olan mesleklerde oluşan ahlak, daha

köklü bir özellik taşır ve meslekte geçen süreye paralel olarak belli bir davranış şablonu oluşur.

Din görevliliğinin, İslam dünyasında bir meslek olarak görülmemesi ve daha çok manevi bir

karşılık gözetilerek yapılması, onun uzun bir süre meslekler içinde ele alınmasını önlemiştir. Ancak

bu; din görevliliği vazifesini yapanlarda belli bir bilincin ya da ahlak kurallarının oluşmaması

anlamında ele alınmamalıdır. Çünkü din hizmetlerinin yerine getirilmesi, dini kuralların yanında,

belli bir ahlaka da sahip olmayı gerekli kılmaktadır. Dini hizmetlerin yerine getirilmesi vazifesi, belli

tutum ve davranışların oluşumuna imkân verir. Bu süreçte, uzun bir zaman diliminden sonra

uzmanlaşmaya gidildiği ve bu hizmetleri yerine getirmenin, bir meslek gibi algılandığı dikkat

çekmektedir.

Türkiye’de, din hizmetlerinin yürütülmesinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulması, önemli

bir aşama olarak kabul edilmektedir. Bu teşkilatın kurulmasıyla, din hizmetleri bürokratik bir yapı

içerisinde ele alınmaya başlanmıştır. Anayasal bir teşkilat olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın

kurulması, bu alanda görev yapanların davranış tarzı ve tutumlarında bir değişmenin meydana

gelmesine neden olmuştur. Hatta din görevlilerinde, “bürokratik örgütün bir üyesi olma”

Page 3: Meslekler Sosyolojisi Açısından Din Görevliliği Ve Din Görevlileri

3

(Demirkol, 1996, 170) bilinci, bazen, manevi ağırlığı olan bir görevi yerine getirme bilincinin önüne

de geçebilir.

Din görevlilerinin meslek seçiminde hangi faktörlerin etkili olduğunun bilinmesi, mesleğin şu

anki verimlilik durumunun anlaşılmasına ışık tutabilir. Din görevlilerinin yaklaşık 2/3’ü, dini

hassasiyetinden dolayı mesleği tercih ettiğini dile getirmiştir. Eğitimine uygun olduğu için tercih

edenlerin oranı 1/4’e karşılık gelmektedir. Sonraki yanıtlar ise şöyle sıralanmaktadır: Aile ve

çevrenin yönlendirmesi, iyi bir iş bulunamadığından, toplumdaki saygınlığı. İyi bir kazanç sağladığı

için din görevliliğini tercih ettiğini belirten hiç kimse yoktur. Dini hissiyattan dolayı mesleğin

seçilmiş olduğunun belirtilmesi, din görevliliği mesleği ve Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilatı için

olumlu bir durum gibi algılanabilir. Çünkü dini bir hassasiyetin olması, mesleğin daha sevilerek ve

içten yapılmasını sağlayabilir. Mesleğin sevilerek ve içten yapılması, verimliliğin optimum düzeyde

olması anlamına gelebilir.

Din görevlilerinin, yerine getirdikleri vazife itibariyle “manevi” bir sorumluluğu yüklenmekten

dolayı bir memnuniyet duydukları söylenebilir. Bu durumun, “güdülenme” veya “motivasyon”

(Başaran, 1992, 161) kavramıyla yakından ilgili olduğu dile getirilebilir. Mesleğin, kişinin eğitimine

uygun olması, mesleki bir hedefin mevcudiyetiyle açıklanabilir. Araştırma yapılan dönemde, din

görevlilerinin büyük çoğunluğu, imam–hatip lisesi mezunudur. Buna göre, eğitime uygun

olduğundan dolayı, din görevliliği mesleğinin seçildiği biçimindeki ifade, “daha iyi bir iş bulamama”

yanıtına yakın bir anlamda yorumlanabilir. Şartların elvermesi halinde, başka mesleklerin seçilme

ihtimali de bulunmaktadır. Aile ve çevrenin yönlendirmesi, din görevliliği mesleğinin tercih edilmesi

aşamasından çok, imam–hatip lisesine başlama döneminde gerçekleşmektedir. Kişi, imam–hatip

lisesine başlama döneminde, ailenin ve çevrenin etkisinde kalabilmektedir. Okulun bitirilme

döneminde, yükseköğretim kurumlarına girilememesi veya başka bir meslek bulunamaması

halinde din görevliliği, kişiler için bir çıkış yolu olarak görülebilir.

Yapılan bir araştırmada; din görevlilerinin 3/4'ünün, mesleklerini kendi isteğiyle seçtikleri

ortaya çıkmıştır (Köylü, 1989, 42–43). Başka bir çalışmada, din görevliliği mesleğinin seçiminde,

ailenin ve yakınların etkisinin olduğunu belirtenler 8/10’a karşılık gelmektedir (Tatlılıoğlu, 1989,

114–115). Bir araştırmada ise, din görevlilerinin mesleklerini tercih nedenleri ile ilgili olarak şöyle

bir dağılım ortaya çıkmıştır: Dini konularda insanlara yardımcı olma 6/10, sevap kazanma 1/5,

ibadetleri düzenli yapmaya imkân sağlaması 1/6, geçim sağlaması 1/20 (Keyifli, 1997, 125). Buna

göre, din görevliliğinin geçim sağlama endişesinden ziyade, manevi sorumluluk düşüncesiyle ifa

edildiği dile getirilebilir.

Mesleki Açıdan Din Görevlilerinde Olması Gerekli Özellikler

Mesleğin yerine getirilmesi ile ilgili olarak, belli bir bilgi birikiminin olması, tartışmasız kabul

edilen gerçeklerdendir. Özellikle, sanayi ve bilgi çağının gelişmesine paralel olarak, meslekler

alanında bir uzmanlaşmanın ortaya çıkması kaçınılmaz olmuştur. Uzmanlaşma, mesleği tam bir

bilinçlilik hali içinde ve kaba kol gücü harcanmadan yapılmasını sağlamaktadır. Uzmanlaşma, aynı

zamanda, meslekle ilgili ortaya çıkabilecek hataların da düşük düzeyde olmasını

sağlayabilmektedir.

Diğer mesleklerde olduğu gibi, din görevliliğinde de mesleki bilgilerin kazanılması, verimlilik

açısından değer taşımaktadır. Din görevliliği; toplumla iyi ilişkiler kurma, insanlara belli konularda

önderlik yapmanın gerekli oluşu gibi nedenlerden dolayı, diğer birtakım mesleklerden

Page 4: Meslekler Sosyolojisi Açısından Din Görevliliği Ve Din Görevlileri

4

ayrılmaktadır. Din görevliliğinde, diğer mesleklerden fazla olarak “manevi boyut” bulunmaktadır.

“İş ahlakı” ya da “meslek ahlakı” olarak ele alınan faktörün, din görevliliğinde daha yoğun bir halde

bulunduğu söylenebilir. İş ahlakının oluşmasında referans noktası da, diğer mesleklere göre

farklılaşabilmektedir. İş ahlakının oluşumunda; kuruma ait yazılı kurallar, yasalar, gelenek–

görenekler, ilahi yaptırımlar, kişisel birtakım düşünceler vs. etkili iken, din görevliliğinde ise, ilahi

emir ve yasakların birinci derecede etkili olması beklentisi bulunmaktadır.

Var olması gereken özelliklerin neler olduğuna ilişkin sorulan soruya, din görevlileri birden

fazla özelliğe vurgu yaparak cevap vermişlerdir. Dine hizmet etmeyi en önemli amaç olarak

görenlerin oranı, örneklem grubunun yarısından fazladır. Her konuda topluma örnek olma

seçeneğine vurgu yapanlar da, örneklem grubunun yarısından fazla bir orana karşılık gelmektedir.

1/5’lik oran, dini konuda bilgili olmanın önemine değinirken, 1/6’lık oran ise Arapça bilmek, hafız

olmak ve Kur'an'ı çok iyi okumanın önemine dikkat çekmiştir.

Dine hizmet etme düşüncesinin birçok unsurdan üstün görülmesi, meslekteki tatmin noktası

hakkında bir fikir verebilmektedir. Böyle bir düşünce, İslam dininin emirlerinin yaşanması ve

yayılması faaliyeti ile yakından bağlantılıdır. Dini alanda hizmet vermenin “Peygamber mesleği”

olarak ele alınması, birçok problemin görmezden gelinmesi ve din görevliliğine olumlu bir değer

atfedilmesi sonucunu doğurabilir. Din görevlilerinin bu bilinçte olmaları, onların, hizmet verdikleri

cemaate karşı hoşgörülü davranmaları hususunda bir fikir verebilir.

Her konuda topluma örnek olmak biçimindeki yanıtın, dini bir içerik taşıdığı dikkat

etmektedir. Burada, üstü kapalı olarak, dini liderliğin (Peygamber mesleği) verdiği manevi tatmin

vurgulanmaya çalışılmıştır. Din görevlilerinin insanlara örnek olması, daha çok, dini yaşantı ve ahlak

yönüyledir. Böyle bir bakış açısı; dini yaşantı ya da ahlaki bakımdan eksikliği görülen ya da eksikliği

olmamasına rağmen, toplum tarafından yanlış algılama sonucunda bir değerlendirmeye tabi

tutulan din görevlilerinin, hemen eleştiri konusu olmalarına yol açmaktadır.

Din görevliliğinin icra edilmesinde, Allah rızasının göz önünde bulundurulması gerektiğine

vurgu yapılmıştır. Ayrıca, din görevliliğine kazanç kapısı gibi bakılması, mesleğin değerini düşürdüğü

gibi, din görevlilerinin itibar kaybına uğramasına da neden olmaktadır. Temsil etme davranışının,

din görevliliğinin en önemli unsurlarından biri olduğu ifade edilmiştir.

Örneklemin büyük bir kısmı, din görevliliğini bir kamu hizmeti gibi algılamanın yanlışlığı

üzerinde durmuştur. Onlara göre, din görevliliği birçok yönüyle memuriyetten farklıdır. Her şeyden

önce, din hizmetinin belli bir kutsallığı bulunmaktadır ve mesleğin yerine getirilmesi esnasında

fedakârlığın olmaması, din görevliliği mesleğinin performansını düşürür. Ancak, araştırma

kapsamına alınanların belirttiklerine göre; bazı din görevlileri, yerine getirdikleri vazifeyi geçim

mesleği gibi görmekte ve bu göreve memuriyetten farklı bir gözle bakmamaktadırlar.

Mesleğin Tatmin Edici ve Tatminsizliğe Neden Olan Yönleri

Mesleki tatmin; “bir iş görenin, işini ya da iş yaşamını değerlendirmesi sonucunda duyduğu

haz ya da ulaştığı olumlu duygusal durum” (Başaran, 1991, 198) biçiminde tanımlanabilir. Mesleki

tatmin, yerine getirilen görevin ya da yapılan “iş”in verimliliğinin bir önkoşulu gibi ele alınmaktadır.

Mesleki tatmini etkileyen; çevresel, bireysel, parasal, eğitsel vb. unsurlar olabilir.

Meslekteki tatminin bir sonucu olan verimlilik; “üretilen mal ve hizmetlerin miktarı ile bu

üretimde kullanılan faktörler arasındaki ilişki” ya da “girdiler toplamının çıktılara oranı” biçiminde

ele alınmaktadır. Verimliliği etkileyen birçok “temel unsur” bulunmaktadır. Bunlar; işyerindeki

Page 5: Meslekler Sosyolojisi Açısından Din Görevliliği Ve Din Görevlileri

5

tutumlar (çalışma isteği, mesleklere yatkınlık), yetenek düzeyi, işgücü (iş gören)–yönetim ilişkileri,

verimlilik yönetimi (kaynakların etkin kullanımı), işgücünün etkenliği (planlama), girişimcilik vb.

olarak sıralanabilir (Güler, 1994). Bireysel temelde bir mesleğe atfedilen değer, zamanla birçok

kimse tarafından paylaşılmakta ve bu, meslek hakkında genel veya sosyal bir yargının oluşmasına

neden olmaktadır. Mesleğe, toplumun atfettiği olumsuz değer, bireysel isteği de etkileyebilir ve

bireyin mesleğe karşı sergilediği olumlu tutumu etkisiz hale getirebilir.

Mesleki tatmin, iş yaşamında geçirilen süre ile yakından ilgili olabilir. Mesleğin olumlu

birtakım yanları yanında, olumsuz yanlarının olabilmesi de mümkündür. Olumsuz olarak ele alınan

yanlar, mesleki süreçte kanıksanabilir ve bunun sonucunda mesleğe “pozitif” bir anlam

yüklenebilir.

Alan çalışmasıyla elde edilen verilere göre, yaşın artışına paralel olarak memnuniyette bir

artış olmaktadır. Yaşın artışıyla birlikte meslekteki inceliklerin bilinmesi mümkün hale gelebilir ve

bu da memnuniyet nedenlerinden biri olabilir. Meslekten memnuniyet duyulması, meslekle

kurulan özdeşimle yakından ilişkilidir. Bu özdeşimde, kişinin manevi alandaki birtakım özelliklerinin

(dindarlık, irşat alanında hizmet verme düşüncesi vs.) etkili olduğu ileri sürülebilir.

Yaş, meslekteki hizmet süresiyle doğrudan ilgili olabilmektedir. Meslekteki hizmet süresinin

fazla olması, kişinin yaptığı işte rahatlamasını sağlayabilir. Meslekteki deneyimi fazla olan kimseler,

problemlerini üstlerine iletme konusunda daha rahat davranabilir ve bu durum, sorunların

çözümüne katkı sağlarken (Güler, 1990; Güler, 1996), iş doyumunu ve iş verimliliğini

etkileyebilecek bir özellik taşır.

Mesleğinden kısmen memnun olanlar ve memnun olmayanlar, örneklem grubunun

1/3’ünden daha fazladır. Her mesleğin yerine getirilmesi sürecinde birtakım sorunların olabilmesi

olağan bir durumken, bu sorunların değişik faktörlerden kaynaklanma ihtimali yüksektir. Sorunların

çözümünün imkân ve önem derecesi, o sorunlarla ilgili yargıların zamanla değişmesine ya da

ortadan kalkmasına neden olabilir.

Alan çalışması yapılan dönemde, imam–hatip mezunlarının din görevlisi olmaları uygulaması

yaygın olduğundan dolayı, din görevliliğine başlama yaşı, diğer mesleklere göre daha düşük

çıkmıştır. Yaşın değişmesine paralel olarak, kıdem durumu da farklılaşmaktadır. Göreve başlanılan

ilk dönemde, kişilerin, yoğun sorunlarla karşı karşıya kalmaları mümkündür. Zamanla bu sorunlara

bir çözüm getirilebilir ya da problemlerin “kanıksanması” yoluna gidilebilir.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, cami görevlileri üzerinde yaptırdığı bir çalışmanın sonuçlarına

göre; görevinden çok memnun olanlar 1/4 oranından fazla iken, memnun olanlar 6/10, memnun

olmayanlar 1/10 oranına karşılık gelmektedir (DİB, 1995). Başka bir araştırmada ise (Köylü, 1989,

46), din görevlilerinin yarısına yakını mesleğinden memnun iken, 1/4'ü oldukça memnun, 1/5’i

biraz memnun ve 1/10’unun da memnun olmadığı ortaya çıkmıştır.

Öğrenim durumunun düşmesiyle bağlantılı olarak meslekten memnuniyetin artması, öğrenim

seviyesine göre mesleğe yüksek bir değer atfedilmesiyle açıklanabilir. Günümüzde,

üniversite/yüksekokul mezunlarının bile iş bulmada zorlandıkları ve uzun süre işsiz kaldıkları

bilinmektedir. Bu bakış açısıyla yaklaşıldığında, öğrenim durumunun düşüklüğüne paralel olarak

memnuniyetin artması normal bir tutum gibi ele alınabilir. Bu durumda, sahip olunan konuma

“kanaat etme” tutumu ortaya çıkabilir.

Page 6: Meslekler Sosyolojisi Açısından Din Görevliliği Ve Din Görevlileri

6

Meslekten memnuniyet nedenlerinde ilk sırada, mesleğin verdiği manevi tatmin gelmektedir.

Din görevlilerinin 2/3’ü, yerine getirdikleri vazifeden dolayı, manevi bir rahatlık içinde olduklarını

ifade etmişlerdir.

Başka Bir Meslek Seçme Durumu

Genel olarak, her insanın idealinde bir meslek bulunmaktadır. Bu ideale ulaşma, şartların

uygunluğu ile yakından ilgilidir. Kişinin idealize ettiği mesleğe ulaşmasını engelleyen nedenler;

kişisel birtakım özelliklerden (bilgi ve yetenek durumu, eğitim durumu, maddi durum vs.)

kaynaklanabileceği gibi, toplumsal birtakım faktörlerden (çevrenin / ailenin baskısı, çevrenin /

ailenin mesleklere bakış açısı vs.) dolayı da ortaya çıkabilir.

Bireyin meslek seçimi konusunda, yüksek bir hedef belirlemesi ihtimali yüksektir. Çünkü

meslek itibariyle düşük konumda olan ve aynı zamanda ücret bakımından alt düzeyde bulunan bir

meslek tercih edilmek istenmeyebilir. Mesleğin seçiminde aile ortamı ve toplumsal değerler önemli

bir etkiye sahiptir. Serbest çalışan, ticaretle uğraşan ve buna paralel olarak gelir yönünden “üst”

düzeyde sayılan bir kimsenin çocuğunun, belli birtakım meslekleri seçme beklentisi vardır.

Din görevliliğine başlamadan önce, imkân verilseydi, başka bir mesleği seçmeyeceğini dile

getirenlerin oranı, örneklem grubunun yaklaşık yarısına denk gelmektedir. Bu görüşü dile

getirenlerin oranı, yaşın yükselmesine paralel olarak artmaktadır. Yaşın artmasına paralel olarak;

meslekle bütünleşme, başka bir mesleğe “ideal meslek” gözüyle bakılmasını engelleyebilir. Ayrıca,

ileri yaşlardaki din görevlilerinin, yerine getirilen mesleğe pozitif bir değer yükledikleri ve değişim

endişesinin de böyle bir kanaatin oluşmasında etkili olduğu ifade edilebilir.

Din görevliliğinde, mesleğin yerine getirilmesinde birtakım olumsuz durumlarla

karşılaşılmasına rağmen, manevi bir görevin yerine getirilmesi durumu, mesleğe tamamen olumsuz

bir gözle bakılmasını engelleyebilir.

Başka bir mesleği seçme isteği, ünvan durumuna göre farklılaşabilmektedir. İl veya ilçe

merkezinde görev yapan müftü ve vaiz ile köyde görev yapan bir imam–hatibin karşılaştığı sorunlar

farklı olabileceğinden, verilen yanıtlardaki oranlar da farklılaşmaktadır. Müftülerin yaklaşık 2/3’ü,

başka bir mesleği seçmeyeceğini dile getirirken, bu oran imam–hatiplerde, örneklem grubunun

yarısından daha azdır. Başka bir mesleği seçme noktasında en düşük orana sahip olan din

görevlilerinin önemli bir kısmı ise Kur’an kursu öğreticileridir. Cami hizmetlerinin, Kur’an kursu

hizmetlerine oranla güç birtakım yanlarının olması, böyle bir yanıtın verilmesine neden olabilir.

Daha çok merkezi yerlerde görev yapan ve aynı zamanda yetki ve sorumluluk olarak da imam–

hatiplerden daha avantajlı konumda olan müezzin–kayyımlar, başka bir mesleğin seçilme isteğinde

düşük bir orana (1/5) karşılık gelmektedir.

İmkân verilmesi halinde hangi mesleğin seçileceğine ilişkin görüşlerin dağılımında, sırasıyla

aşağıdaki meslekler gelmektedir: Öğretmen–eğitimci, yargı mensubu, serbest meslek–ticaret,

müftü / vaiz, sağlıkçı, Kur’an kursu öğreticisi. Din görevlilerinin genelde öğretmenlik mesleğiyle

özdeşim kurmaları dikkat çekerken; icra ettikleri görevin “eğitimin bir çeşidi” gibi ele alınması,

böyle bir benzerliğin kurulmasında etkili olabilir. Zaten, cami hizmetleri, çoğu zaman “yaygın

eğitim” (Keyifli, 1997) adı altında ele alınmaktadır.

Tercih edilen mesleklerde, ünvan ve ücret faktörlerinin etkili olduğu dikkat çekmektedir. Öte

yandan, daha rahat bir görevi ifa etme durumu da tercih nedeni olabilmektedir. Diyanet İşleri

Başkanlığı teşkilatı dışında bir mesleği tercih edenlerin oranı 1/8’dir. Teşkilata karşı oluşan

Page 7: Meslekler Sosyolojisi Açısından Din Görevliliği Ve Din Görevlileri

7

önyargıların mevcudiyeti, meslektaşlar ve / veya amirlerle doğabilecek birtakım anlaşmazlıkların,

bu şekilde bir düşüncenin oluşumuna zemin hazırlayabileceği ifade edilebilir. Din görevlileri

arasında, çocukları için, din görevliliği dışındaki mesleklerin seçilmesi yönünde bir düşüncenin

azımsanamayacak bir oranda olduğu dikkat çekmektedir.

Mesleğin Verimli Olarak Yerine Getirilmesi ve Halkın Dini İhtiyaçlarının Karşılanması

Toplumun ihtiyaçlarının karşılanması, “kamu hizmeti” olarak ele alınmaktadır. Kamu hizmeti;

“devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından veya bunların gözetim ve denetimleri altında

genel, kolektif ihtiyaçları karşılamak, kamu yararı sağlamak için kamuya sunulmuş sürekli ve

düzenli faaliyet” olarak tanımlanmaktadır. Kamu hizmetini yerine getiren kamu görevlisi ise; “ister

yönetici, ister yönetilen olsun, kamu kuruluşunda veya kamu kuruluşunun denetiminde, kamuya

yönelmiş olarak, onun yararını gözeterek görev” yapan kimsedir (Sorguç, 1992, 9–11). Kamu

hizmeti olarak nitelendirilen birçok faaliyet alanı bulunmaktadır. Kamu hizmetiyle, insanların

değişik alanlardaki ihtiyaçlarının karşılanması hedeflenmektedir. Kamu hizmetleri, daha çok

toplumsal alanda gereksinimi duyulan konulara yönelmiş durumdayken, bireysel ihtiyaçlar da bu

sayede karşılanmış olmaktadır.

Din görevlileri, halkın dini ihtiyacını karşılamada büyük bir sorumluluk yüklenmişlerdir.

Yüklenilen bu sorumluluk, değişik alanlardaki kamu hizmetlerinden birtakım farklılıklar

göstermektedir. Çünkü diğer kamu hizmetlerinde “manevi sorumluluk” söz konusu değilken, din

hizmetinde bu, en önemli unsurlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Din görevlilerinin 2/3’ü, halkın dini ihtiyaçlarını kısmen karşıladıklarını ifade etmiştir. 1/6’lık

oran, bu ihtiyacın karşılandığını, aynı orandaki din görevlisi de, halkın dini ihtiyaçlarının din

görevlileri tarafından kesinlikle karşılanmadığını dile getirmiştir.

Öğrenim durumu ile halkın dini ihtiyaçlarının karşılaması düşüncesi arasında bir ilişki

bulunmaktadır. Öğrenim düzeyi yükseldikçe, halkın ihtiyaçlarının karşılanması konusunda olumlu

görüş belirtenlerin oranı düşerken, olumsuz yanıt verenlerin oranı, öğrenim düzeyi ile zıt yönde bir

gelişme kaydetmektedir. Öğrenim düzeyinin yükselmesine paralel olarak problem ve ihtiyaçların

bilinmesi durumunun bu dağılımda etkili olduğu ileri sürülebilir. İnsanların ihtiyaçlarının

karşılanması konusuna daha geniş bir perspektifle yaklaşılması, bu konuda, temkinli bir tutum

sergilenmesini gerekli kılabilir.

İnsanların dini ihtiyaçlarının belli birkaç başlık altında toplanması olağandır. Buna göre, bu

hizmetlerin; resmi olarak yerine getirilen cami ve Kur’an kursu hizmetleri, soru sorma ve danışma

ile ilgili hizmetler (dini liderlikle ilgili), görev dışındaki dini faaliyetler (mevlit, hatim, nikâh, Kur’an

okuma, cenaze ve devir merasimleri), görev alanı dışında gerçekleştirilen birtakım dini sohbetler

biçiminde sıralanması mümkündür.

Mesleki alan dışındaki dini sohbetler; daha çok ev, kahvehane, cami çevresi, köy odası vb.

yerlerde gerçekleşebilmektedir. Bu tür faaliyetlerin, daha çok “birincil” ilişkilerin yaygın olduğu

ortamlarda yer alma ihtimali yüksektir. Görüşülen din görevlileri, bu tür faaliyetlerin eskiye göre

azaldığını belirtmişlerdir. Özellikle birincil ilişkilerin sürdürüldüğü kırsal kesimde yaygın olan bu

faaliyetlerin; göç ve iletişim alanında hızlı değişmeler gibi nedenlerden dolayı azaldığı

vurgulanmıştır.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, Türkiye’de yaşayanlar üzerine yaptırdığı alan çalışması

sonuçlarına göre, halkın dini ihtiyaçlarının karşılanmasının bir göstergesi olarak ele alınabilecek

Page 8: Meslekler Sosyolojisi Açısından Din Görevliliği Ve Din Görevlileri

8

anlamda, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hizmetlerine “kısmen güveniyorum” ve “güvenmiyorum”

biçiminde yanıt verenlerin oranı 2/5 (DİB, 1996) olarak gerçekleşmiştir.

Mesleğin –Herhangi Bir Nedenden Dolayı– Gizlenilmesi ve Meslekten Ayrılma İsteği

Belli bir mesleğin gereğini yerine getiren kimselerin tümüyle meslekten memnun olmaları,

her zaman olanaklı olmayabilir. Kimileri mesleklerinden olağanüstü bir memnuniyet duyabilirken,

bazıları içinse mesleğin cazip yönleri bulunmayabilir.

Mesleğin, kişinin nezdinde değer kaybına uğraması, o işteki verimliliğin düşmesine neden

olurken, alternatif görev veya işler aranmaya başlanabilir. Kişinin gözünde mesleğin değer

kaybetmesi; parasal, psikolojik, toplumsal vb. nedenlerden kaynaklanabilir.

Kişilerde, bir meslekle ilgili yargılar, mesleğe başlamadan önce oluşmakta ve bu aşamada

mesleğe daha çok pozitif bir anlam yüklenmektedir. Mesleğe girmeden önce, birtakım olumsuz

imajların edinilmesi mümkündür. Buna rağmen, kişinin o mesleği seçmesi, birtakım “zorlamalar”

(maddi getiri, çevre ve ailenin etkisi vs.) neticesinde olabilir.

Mesleki tatminsizlik veya memnuniyetsizliğin oluşumu, meslekte belli bir süre

geçirilmesinden sonra da gerçekleşebilir. Mesleğin önceden görülmeyen birtakım negatif yanları,

belli bir zaman diliminden sonra ortaya çıkabilir. Olumsuz durumlar; kişide anlayış değişmelerini

takiben gerçekleşebileceği gibi, kişinin dışındaki birtakım etkenlerden de (amirler, meslektaşlar,

aile–çevre, eğitim durumu vb.) kaynaklanabilir.

Görevden ayrılmak istemeyenlerin oranı, yaşın yükselmesine paralel olarak artmaktadır. Bu

durum, uzun süre bir görevi ifa etme sonunda meslekle bütünleşme ve mesleğin olumsuz

yönlerinin göz ardı edilmesi ihtimalini akla getirmektedir. Belli bir yaştan sonra görevden ayrılmak,

kişinin birçok problemle karşı karşıya gelmesi ihtimalini yükseltebilir. Meslekten ayrıldıktan (istifa

veya kurumlar arası geçiş) sonra, yapılacak işe uyum sağlama, belirsiz bir durum olarak ortaya

çıkarken, uzun yıllar meslekte kazanılan tecrübenin “atıl kalması” ihtimali de bulunmaktadır.

“Çalışma çağı” olarak adlandırılan ve daha çok 20–65 yaşları arasını kapsayan dönemin

birtakım alt kategorileri bulunmaktadır. Öncelikle, mesleğe bir “hazırlık dönemi” olmakta ve bu

dönemde yeteneklerin devreye girmesi sonucunda mesleğin seçimine karar verilmektedir.

“Yetişme dönemi”, meslekle ilgili ilk deneyimlerin oluştuğu dönemdir ve mesleğe yönelik bir

uzmanlaşma ön plandadır. “Uzmanlaşma çağı” ise mesleğe başladıktan sonraki ilk 5–10 yılı kapsar

ve bu dönemde uygun koşulların olması halinde verimlilik en üst düzeye ulaşabilir. “Sürdürülme

dönemi”, verimliliğin düşürülmeden sürdürülmesi aşamasıdır (Başaran, 1991, 58–63) ve kişi elde

ettiği deneyimlere göre, bir davranış örüntüsü oluşturma konusunda en ileri düzeyde bulunabilir.

Meslekten ayrılmada, iki farklı yol takip edilmektedir. Bunlardan birincisi “istifa” diğeri de

“kurumlar arası nakil”dir. İstifa etme biçimindeki usule, genelde özel kuruma geçme, ticaret veya

serbest mesleğe atılma durumlarında rastlanmaktadır. Kurumlar arası geçiş işlemleri ise, genellikle

uzun bir zaman alırken, bu, birtakım bürokratik işlemler sonucunda gerçekleşmektedir. Müftüler ve

din görevlilerinden bazıları, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurumlar arası geçişe izin vermesi

durumunda, büyük oranda bir geçiş olacağını belirtmişlerdir.

Daha iyi bir iş imkânının olmadığının bilinmesi durumu, birçok kişinin görevden ayrılmasını

engelleyebilir. Din görevliliğinden ayrılmak isteyenlerin, daha çok, mesleğin “manevi” boyutunu

göz ardı edenler olduğu ifade edilmiştir.

Page 9: Meslekler Sosyolojisi Açısından Din Görevliliği Ve Din Görevlileri

9

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, teşkilat mensupları üzerinde yapmış olduğu araştırma

sonuçlarına göre; işi ve teşkilatı değiştirmek istemeyenler 2/3’ten daha fazla iken, teşkilatı değil işi

değiştirmek isteyenler 1/8, şimdiki gelir ve konumdan daha iyi iş bulunması halinde değiştirmek

isteyenler ise 1/6 (DİB, 1995) oranındadır.

Lise ve dengi okul mezunları hariç, “çoğu zaman” ve “bazen” meslekten ayrılmak isteyen din

görevlilerinin oranı, öğrenim düzeyinin yükselmesine paralel olarak artış göstermektedir.

Kurumdaki görev süresinin artışına rağmen, konumlarında herhangi bir değişiklik olmayanların,

diğer bir deyişle, konumsal beklentileri karşılanmayanların bu şekilde bir yanıt verdikleri

düşünülebilir. Çünkü öğrenim düzeyinin yükselmesiyle birlikte, çalışanların kurumdan

beklentilerinin de artacağı muhakkaktır. Ayrıca, kurumun yazılı kurallarının, geleneksel birtakım

değerlerin, halkın kuruma bakış açısının ve meslektaşlarla ilgili bazı değerlendirmelerin meslekten

ayrılma yönünde bir kanaatin oluşmasına etki edeceği de söylenebilir.

Araştırma sonuçlarına göre, “manevi yük”ü taşıma kararlılığını gösteremeyenlerin genelde

meslekten ayrılmayı düşündükleri, ayrılmada maddi yönü esas alanların ise çok az olduğu

görülmüştür. Din görevlileri arasında, “az, ancak, helal kazanç” elde etme düşüncesinin önemli

olduğu dikkat çekmektedir.

Meslekten ayrılma isteğinin nedenleri ilgili olarak din görevlilerinden elde edilen bilgiler

özetle şu şekilde sıralanabilir:

1.İl ve ilçe merkezlerine nakil yaptırma imkânının kısıtlı olması (başka kurumlara geçiş

yapanların büyük bir kısmı, kırsal kesimde çalışmaktadır. İl veya ilçede olup da geçiş yapanların

sayısı çok azdır),

2.Kırsal bölgelerde okulun olmaması / çocukların eğitim kaygısı,

3.Din görevlisinin, kendini mesleki bilgi açısından yeterli görmemesi ve bundan dolayı bir

eziklik duyması,

4.İtibarın ve lider olma vasfının düşük düzeyde olması,

5.Din görevliliğinin gerektirdiği manevi sorumluluğu üstlenmekten kaçınılması,

6.Tatil günleri ile ilgili olarak –özellikle cami görevlileri olan; imam–hatip, müezzin–kayyım ve

vaizler için– belli bir uygulamanın olmaması,

7.Ücretlerin düşük olması.

Din görevlileri üzerine yapılan bir araştırmada; mesleki bilgi ve uygulama yetersizliği, sosyal

itibarın düşüklüğü ve sosyal baskı, ekonomik sıkıntı, bireysel ve sosyal hayatın kısıtlanması /

sınırlandırılması, meslekten ayrılma nedeni olarak ele alınmıştır (Buyrukçu, 1995, 293). Meslekten

memnun olunmaması veya meslekten ayrılma yanında, yapılan işle tam olarak bütünleşememe ya

da “mesleki doyum”a ulaşamama gibi nedenlerden dolayı, mesleğin gizlenilmesi söz konusudur.

Din görevlilerinin 4/5’i, mesleğini gizleme ihtiyacı duymamaktadır. 1/6’lık oran ise mesleğini

gizlediğini ifade etmiştir. Din görevlileri üzerinde yapılan araştırmada, din görevlilerinin 9/10’unun

gizleme taraftarı olmadığı, 1/10'unun ise gizleme ihtiyacı hissettiği görülmüştür (Demirkol, 1989).

Ayrı bir araştırmada, 1/7’lik bir oranın, sık sık veya ara sıra mesleğini gizleme ihtiyacı hissettiği

ortaya çıkmıştır (Bayraktar, 1992, 96). Buyrukçu'nun (1995, 288–289) gerçekleştirdiği araştırmada,

din görevlilerinin büyük bir çoğunluğunun mesleğini gizlemediği tespit edilmiştir. Mesleğe

yakışmayan bir durumda kalınması halinde, gizleme yoluna gittiklerini belirtenler büyük bir oran

teşkil etmektedir. Mesleğini gizleme ihtiyacı içinde olmayan din görevlilerinin bu tutumu, kişisel

birtakım özellikleri içerse de, bu, daha çok dine duyulan saygıdan kaynaklanmaktadır denilebilir.

Page 10: Meslekler Sosyolojisi Açısından Din Görevliliği Ve Din Görevlileri

10

Yapılan enformel görüşmelerde, bazı din görevlileri, mesleklerinin “en kutsal” görevlerden biri

olduğunu, mesleği değil gizlemeyi, her zaman ön planda tutmayı yeğlediklerini belirtmişlerdir.

Ünvan durumunun yükselmesine bağlı olarak, mesleği gizlemek isteyenlerin oranında düşme

olduğu dikkat çekmektedir.

Toplumun Din Görevlilerine Atfettiği Değer

Her mesleğin, toplum katında belli bir konumu vardır. Toplumdaki işlevselliğine göre her

mesleğe bir değer atfedilmektedir. O mesleği yerine getirenler, toplumun mesleğe vermiş olduğu

değere göre bir “sosyal statü” elde ederler. Sosyal statü; “kişinin çevresindekilerin, toplum içinde

ona nesnel olarak uygun gördükleri mevki veya pozisyon” (Fichter, 1990, 28) biçiminde

tanımlanabilir. Meslek, sosyal statünün belirlenmesinde “belirleyici” etkenlerden biri olarak

karşımıza çıkmaktadır.

Mesleğe; getiri, toplumda stratejik bir konuma sahip olma, popüler olma ve toplumsal

ihtiyaçları karşılamaya göre bir değer atfedilebilir. Tıp doktorluğu mesleğine büyük bir değer

atfedilmesi, mesleğin yerine getirdiği işlevden kaynaklanabilirken, mesleğin getirisi de hiçbir zaman

göz ardı edilmemektedir. Bazı mesleklere olan ilgi, bu mesleklerin toplumdaki stratejik önemleriyle

açıklanabilirken, bazı meslekler popüler olması yanında, getirdiği gelir açısından tercih

edilebilmektedir. Toplumun verdiği değere göre mesleğin “itibar”ı belirlenirken, bir mesleğin

itibarının düşmesinde, o mesleği yerine getirenlerin de büyük bir etkiye sahip oldukları söylenebilir.

Mesleğin toplumdaki itibarına göre, iş gören tarafından mesleğe bir anlam yüklenmekte ve buna

göre, yapılan “iş”ten bir doyum ve dolayısıyla verimlilik sağlanmaktadır.

Din görevliliğine atfedilen değer daha çok dinden kaynaklanırken, din görevlilerinin

meslekteki tutum ve davranışlarının, itibarın oluşumunda önemli bir yere sahip olduğu söylenebilir.

Din görevliliğine verilen değerin düşmesi, dine karşı ilgisizlikten kaynaklanabilir veya din

görevliliğinden “bağımsız” olarak, dine belli (olumsuz) bir değer atfetme biçiminde bir tutum da

geliştirilebilir.

Din görevlilerinin yaklaşık 2/3’ü, din görevliliğinin itibarının meslek mensupları tarafından

kısmen korunduğunu dile getirmiştir. 1/5’lik oran, din görevliliğinin itibarının korunduğunu, 1/6’lık

oran ise itibarın korunmadığını ifade etmiştir. Yönetici konumunda olan müftüler ve din görevliliği

mesleğinin hiyerarşik olarak üst kısmında bulunan vaizlerin, itibarın korunması konusunda,

öncelikle “kısmen” ve “hayır” seçeneklerine yanıt vermeleri, bir anlamda halkın yönelttiği

eleştirilerden rahatsızlık duymalarıyla açıklanabilir. Teşkilatta yönetici olma, olaylara daha geniş bir

perspektiften yaklaşılmasını ve olumlu–olumsuz bütün unsurların göz önüne alınmasını gerekli hale

getirebilir.

Din görevliliğinin icra edildiği yer, itibarın atfedilmede önemli bir değişken konumundadır.

Kırsal kesimde, din görevliliğine göreceli yüksek bir değer atfedilmesi mümkündür. Bahsedilen

kesimde, halkın bilgi düzeyinin düşük olması, din görevlisine “önemli bir şahsiyet” gibi bakılmasını

sağlayabilir.

Enformel görüşme gerçekleştirilen din görevlileri, itibarın sarsılmasının birtakım

nedenlerinden bahsetmişlerdir. Buna göre, din görevlilerinin itibarının düşmesinde etkili olan

unsurlar şu biçimde ele alınabilir;

Page 11: Meslekler Sosyolojisi Açısından Din Görevliliği Ve Din Görevlileri

11

Bazıları; “din görevlisi” (özellikle imam–hatip / “imam”) denince, akla “mevlit, cenaze peşinde

koşan kişi”nin geldiğini ve bu bakış açısının saygınlık kaybının bir göstergesi olduğunu ifade

etmişlerdir.

Din görevlilerinin, mesleklerinin şeref ve itibarını koruma yönünde bir çaba göstermedikleri

belirtilmiştir. Din görevlilerinden bazıları, genelde meslektaşlarının görevlerinin gereklerini yerine

getirmediklerini ve bunun da itibar kaybında en etkili unsurlardan biri olduğunu ifade etmişlerdir.

Din görevlilerinin, genç kuşaklara dini bilinç vermeleri gerektiğini, ancak, bunun genellikle ihmal

edildiğini vurgulamışlardır.

Din görevlilerinin itibarının düşük olmasında, daha önceleri var olan birtakım uygulamaların

önemine değinilmiştir. Eskiden var olan uygulamada, özellikle kırsal bölgede, din hizmetlerinin

karşılanması için ya parayla din görevlisi tutulmakta ya da din görevlisinin yiyecek, içecek, yakacak,

giyecek vs. ihtiyaçları halk tarafından karşılanmaktaydı. Bu durumda, din görevlileri, halktan bir şey

almasalar bile, her zaman “isteyen” konumunda görülmektedirler.

Din görevlilerinin, devamlı olarak parasal yönden bir beklenti içinde olmalarının, zaten az

olan itibarlarının erozyonunu hızlandırdığı ifade edilmiştir. Bu meslek mensuplarının büyük

çoğunluğunun, maddi olarak, orta ve ortanın altında olan ailelerden olmalarının, onların maddi

beklentilerinin artmasına ve dolayısıyla toplum nazarında itibar kaybetmelerine yol açtığı

belirtilmiştir.

Din görevlilerinin maaşlarının düşük olması, yapılan dini merasimlerden sonra parasal

yönden bir beklenti içine girilmesine neden olabilmektedir. Bu şekildeki bir anlayışın, halk arasında

yaygın olarak görüldüğü ifade edilmiştir.

Bir meslekten verim sağlanmasında önemli unsurlardan biri, yetki ve sorumluluk dengesinin

kurulmasıdır. Sorumluluğun çokluğuna paralel olarak yetki verilmemişse, iş görenin çalışma

arzusunda ve yönetici konumundaki kişilere olan güvende bir azalma meydana gelebilir. Din

görevlilerinin prestijlerinin yükselmesi için, onlara verilen yetkilerin artırılması gerekir. Örneğin;

“resmi nikâh” işlemlerinde, din görevlilerine yetki verilmesi biçimindeki bir uygulamanın, prestijin

artmasında etkili olabileceği belirtilmiştir. Din görevlilerine olan ihtiyacın derecesinin yüksekliği,

itibar açısından olumlu birtakım sonuçlar ortaya çıkarabilir.

Prestijin düşük olmasında, din görevlilerinin fiziksel görüntülerinin de etkili olduğu

söylenebilir. Din görevlilerinin anlatımına göre, sakallı olmayan kişiler bile, arkasında namaz kıldığı

din görevlisinin sakallı olmasını tercih etmektedir. Fiziki gelişmesini tam olarak tamamlayamamış

din görevlilerinin genç görüntüsünün, saygınlık kaybında büyük bir yere sahip olduğu ifade

edilmiştir.

Enformel görüşmelere göre, özellikle cami görevlilerinin, belli bir çalışma saatlerinin

olmaması, kendilerini “vazifeli” veya “devlet memuru” gibi algılamalarını engellemektedir.

Dolayısıyla din görevlileri, vazifesi dışında mutlaka bir “iş”le uğraşma gereği duymaktadırlar. Din

görevlilerinin çoğunda, zaman açısından “boş olma” anlayışının hâkim olduğu ifade edilmiştir. Bu

durum ise, meslekle adaptasyonu zorlaştırdığı gibi, itibarın derecesine de etki edebilmektedir.

Bazı din görevlileri, mesleğe çok hevesli olarak başladıklarını ve hatta çoğu zaman bu hevesle

bilgi seviyesini yükselttiklerini, ancak, camiye devam eden kişilerin tutumlarının, bilgi edinme

sürecini engellediğini ve şevklerini kırdığını ifade etmişlerdir. Din görevlilerinin, halk tarafından

“cami bekçisi” gibi görüldüğü ifade edilmiştir.

Page 12: Meslekler Sosyolojisi Açısından Din Görevliliği Ve Din Görevlileri

12

Daha çok cuma günlerinde camide para toplanması, din görevlilerinin itibar kaybına neden

olmaktadır. İbadet yerlerinin yapımı ve onarımı için, halktan para toplanması yaygın bir durum

olarak karşımıza çıkmaktadır.

Din görevlilerinin bilgi ve genel kültür yönüyle zayıf bir durumda bulunmalarının, kendilerine

olan güvenlerinin azalmasına neden olduğu ve bu durumun itibara yansıdığı ifade edilmiştir.

Görüşmelerden elde edilenlere göre, geçmişte din görevlilerinin bilgi yönünden ileri bir

düzeyde olmaları, halkın onlara fazlasıyla teveccüh göstermesine yol açmaktaydı. Çünkü din

görevlisinin “en çok okuyan” ve “günceli takip eden” kimseler olduğu düşünülmekteydi.

Günümüzde ise, din görevlilerinin bilgi düzeyleri göreli düşük olurken veya güncel olmazken,

insanların beslendiği bilgi kaynakları da farklılaşmıştır. Dinle ilgili alanda belli sayıda kitap okumuş

olma, o alanda birtakım dini hükümlerin verilmesi için yeterli gibi görülmektedir. Halkın bilgi

düzeyinin yükselmesi, din görevlilerinin eleştirilmelerine ve dolayısıyla itibar kaybına yol

açabilmektedir.

Din görevlilerinin verdiği yanıtlara göre, meslektaşlarına gösterilen itibar, bireysel çabalardan

çok, halkın dine “ulvi” bir değer atfetmesinden kaynaklanmaktadır. Din görevlilerinin, mesleklerini

popüler birtakım itibar ölçüleri ile değerlendirmedikleri, mesleğin; gelir, saygınlık, yüksek bir hayat

standardı sunması gibi kriterleri ölçü almadıkları, daha çok mesleğin içerdiği manevi değerleri

temel aldıkları ortaya çıkmaktadır.

Din görevlilerinin çoğunluğu, tebliğ ve irşat faaliyetlerini yerine getirmiş olmanın verdiği

“vicdani bir rahatlık” içinde olduklarını ifade etmişlerdir. Din görevliliği mesleğinin, tebliğ ve irşat

faaliyetleriyle yakından ilgisi bulunması, mesleğe olumlu bir değer atfedilmesini gerekli kılabilir.

Kutsal bir görevi yerine getirmiş olmaktan dolayı, elde edilen haz; din görevlilerinin mesleklerini,

itibarlı bir konumda görmelerinde etkilidir denebilir.

Din Görevlilerinin Çocuklarını Mesleki Olarak Yönlendirme Biçimleri

Hiyerarşik açıdan mesleklerde bir yükselmenin olması isteğini, birçok faktör etkileyebilir.

Kişinin yerine getirdiği mesleğin, hiyerarşik açıdan alt düzeyde bulunması, çocuk için istenen

mesleğin üst konumda bulunması sonucunu meydana getirebilir. Böyle bir tercihte; itibar, maddi

yön, mesleğin kolaylık veya zorluğu gibi faktörler göz önüne alınabilir. Aynılık gösteren birtakım

mesleklerin, çocuk için uygun görülmesi, meslekteki tatminin yüksekliği ve verimliliği hakkında bir

fikir verecektir.

Din görevlilerinin, çocuklarını belli bir mesleğe yönlendirmelerinin altında yatan dini unsurlar,

dini algılayışın boyutlarına işaret eder ve aynı zamanda din görevlilerinin mesleklerine atfettikleri

değer hakkında birtakım bilgiler verebilir.

Din görevlilerinin yaklaşık 1/3’ü, çocuklarının din görevlisi olmasını istemektedir. Dindar bir

hayat sürdürülmesi veya dinin gereklerinin yerine getirilmesi için, mutlaka dinle ilgili birtakım

alanlarla iç içe olma, geleneksel “tebliğ” ve “irşat” anlayışının yaygın olarak bulunduğunu akla

getirmektedir. Modern birtakım anlatım yöntem ve tekniklerinin kullanılması ve bilgilenmede farklı

kaynakların yaygın olarak bulunması, bu anlayışın değişimi hakkında bilgi verebilmektedir. Dindar

olunması için, “belli mesleklerin seçimi” gibi bir anlayışın, günümüzde önemini yitirme aşamasında

olduğu söylenebilir. “Globalleşme” olarak ele alınan olgu, kapalı anlayışların etkisinin zayıflaması ve

bilgilenme açısından da bir yaygınlığın oluşumunu gerekli hale getirmektedir.

Page 13: Meslekler Sosyolojisi Açısından Din Görevliliği Ve Din Görevlileri

13

Din görevlilerinin önemli bir kısmı, dindar bir yaşam sürme için illa ki din görevlisi olmak

gerekmeyeceğini, önemli olan dindar bir yaşam sürme olduğunu dile getirmişlerdir. Din unsurunu

yaşamının her anında göz önünde bulundurmanın önemine değinilerek, kişinin, ifa ettiği mesleğin

çok da önemli olmadığı dile getirilmiştir. Ayrıca, sosyal yaşamda farklı meslekleri ifa etmenin,

bazen, din görevliliğinden de önemli hale gelebileceği ifade edilmiştir.

Sonuç

Din görevliliği, toplumdaki insanlarla en çok irtibata geçen meslek grubu içinde yer

almaktadır. Din görevliliği ifa edilirken “kutsal” bir form, ön plana çıkmakta ve bu yönüyle de,

birçok meslek gruplarından ayrılmaktadır.

Dini hassasiyetten dolayı din görevliliğini tercih edenlerin oranının yüksek olması, mesleki

tatmin ve verimliliğin yüksekliğini akla getirmektedir. Din görevlilerindeki bilgi düzeyinin yüksek

olması ve yapılan işin, “Peygamber mesleği” olarak görülmesi, motivasyonun yüksekliğini akla

getirmekte ve mesleki problemleri etkisizleştirebilmektedir.

Din görevlilerinin bilgi düzeyinin, gelişen toplumsal koşullarla birlikte artmasının gereği

ortaya çıkmaktadır. Geçmişte, bilgilenme kaynaklarının sınırlı olmasından dolayı, din görevlileri

referans olarak alınmış ve toplumsal anlamda yüksek bir itibara sahip olmuşlardır. Referans alma

durumunun devamı için, günümüz bilgisiyle mücehhez bir din görevlisi profiline ihtiyaç vardır. Buna

göre, imam–hatip lisesi mezunu olmayla elde edilen bilginin yetersiz kalacağı, ilahiyat fakültesi

mezunu olarak edinilen bilginin, din görevliliğine karşı gösterilen toplumsal itibarın oluşumu ve

devamında önemli bir yere sahip olduğu ifade edilebilir.

Her meslek grubunda olduğu gibi din görevliliğinde de birtakım mesleki sorunların olması

mümkündür. Bu sorunların, mesleğin gereklerini yerine getirirken sürekli ön planda tutulması, din

görevliliği mesleğini işlevsiz kılabilir. Sorunların çözüm kavuşturulması yönünde adım atılması ya da

bu durumun kanıksanması, mesleki verimliliğe olumlu anlamda katkı sağlayabilir.

Fiziki koşulların uygun olmaması, kurumsal işleyişte tasvip edilmeyen bazı uygulamaların

olması, çocukların öğrenim kaygısı, toplumda var olan din görevliliği imajının aşılamaması vb.

durumlarda, meslekten ayrılma söz konusu olabilmektedir. Birtakım bürokratik engellerden dolayı

din görevliliğinden ayrılıp başka bir kuruma geçememek, vazifenin bihakkın yerine getirilmesini

engelleyebilir.

Din görevlilerinin toplumsal itibarının yükselebilmesi için, bu mesleği ifa edenlere birtakım

yetkiler verilebilir. Örneğin; resmi nikâh işlemlerinde belli bir yetki verilmesi sağlanabilir. Cami

hizmetlerinin devamı için gerekli olan maddi giderlerin, camiye gelen cemaatten karşılanması ve bu

işte din görevlilerinin birinci derecede sorumlu olması da, onlara karşı var olan toplumsal itibarı

sarsabilir.

Kaynakça

AYTAÇ, Ömer, (1996), Sosyoloji Açısından Kamu Bürokrasisinde Memurlar ve Memurluk Bilinci

(Elazığ Uygulaması) (Basılmamış Doktora Tezi), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Elazığ.

BAŞARAN, İbrahim Ethem, (1991), Örgütsel Davranış, Gül Yayınları, Ankara.

BAŞARAN, İbrahim Ethem, (1992), Yönetimde İnsan İlişkileri–Yönetsel Davranış, Kadıoğlu

Matbaası, Ankara.

Page 14: Meslekler Sosyolojisi Açısından Din Görevliliği Ve Din Görevlileri

14

BAYRAKTAR, M. Faruk, (1992), Eğitim Kurumu Olarak Kur'an Kursları Üzerine Bir Araştırma,

Yıldızlar Matbaası, İstanbul.

BUYRUKÇU, Ramazan, (1995), Din Görevlisinin Mesleğini Temsil Gücü, Türkiye Diyanet Vakfı

Yayınları, Ankara.

DEMİRKOL, Bekir, (1989), “Vaizlerin Ehliyetleri ve Mesleğe Yatkınlıkları Üzerine Deneysel Bir

Araştırma”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C:31.

DEMİRKOL, Bekir, (1996), Diyanet İşleri Başkanlığı'na Bağlı İmam ve Müftülerin Liderlik

Davranışları (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Diyanet İşleri Başkanlığı Cami Görevlileri Anket Değerlendirme Sonuçları (Basılmamış), (1995),

Ankara, Ağustos.

Diyanet İşleri Başkanlığı Hizmetleri Kamuoyu Araştırma Raporu (Basılmamış), (1996), Ankara,

Mart.

FİCHTER, Joseph, (1990), Sosyoloji Nedir?, (Çeviren: Nilgün Çelebi), Selçuk Üniversitesi Fen–

Edebiyat Fakültesi Yayınları, Konya.

GÜLER, Müzeyyen, (1990), Endüstri İşçilerinin İş Doyumu ve İş Verimine Depresyon, Kaygı ve

Diğer Bazı Değişkenlerin Etkisi (Basılmamış Doktora Tezi), Hacettepe Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, Ankara.

GÜLER, Müzeyyen, (1994), “Endüstride Verimlilik ve İşçi Eğitim”, Dünya'da ve Türkiye'de Güncel

Sosyolojik Gelişmeler, Sosyoloji Derneği Yayınları, Ankara.

GÜLER, Müzeyyen, (1996), “İşçi Moralinin Önemi ve Verimlilik”, Hacettepe Üniversitesi İktisadi

ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C: XIV, S: 1, Temmuz.

KEYİFLİ, Şükrü, (1997), Urfa ve Yöresinde Yaygın Din Eğitimi (İmamların Mesleki İmkânları ve

Problemleriyle İlgili Alan Araştırması) (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, Ankara.

KÖYLÜ, Mustafa, (1989), Din Görevlilerinin Mesleki Problemleri, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi),

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun.

KÖYLÜ, Mustafa, (1991), “Din Görevlilerinin Mesleki Problemleri”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Dergisi, S:5.

SORGUÇ, Bahir, (1992), Disiplin ve İdari Soruşturma, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul.

TATLILIOĞLU, Durmuş, (1989), Din Görevlilerinin Sosyo–Ekonomik Yapılarına Sosyolojik Bir

Yaklaşım (Sivas İli Örneği) (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Sivas.

YILDIZ, M. Cengiz, (1999), Din Görevlilerinin Sorunları ve Beklentileri Üzerine Sosyolojik Bir

Araştırma: Elazığ Uygulaması (Basılmamış Doktora Tezi), Elazığ.