-
94 Bilim ve Teknik
İlkbahar ve sonbahar aylarında ormanlarda mevsime özgü
değişimler görülür. Bir renkcümbüşü biçiminde kendini gösteren bu
değişimler, bir bakıma türlerin yeni mevsimikarşılamak için yaptığı
hazırlıklardır. İşte bu renk cümbüşü içinde özel bir yeri olan
canlılardanbiri de şapkalı mantarlardır. Kahverengiler, sarılar,
beyazlar, eflatunlar, kırmızılar… Her biri ayrıbiçimde, her biri
ayrı güzellikte… Toprakta, dökülmüş yaprakların arasında,
ağaçlarda, sukenarlarında, devrilmiş ağaç kütüklerinin üzerinde,
patikaların kenarlarında… Yağmurları beklerler gelişmek için. Çokça
yağan bir yağmurun ardından hemen çıkarlarortaya, sanki uzun bir
süredir suyu bekliyorlarmış gibi. Yalnızca suyu değil elbette.
Çürümüşyaprakları, ölmüş hayvanları, kısacası artıkları ve yaşamı
son bulmuş olan canlıları da. Artıktemizlik zamanı gelmiştir.
Ormanın ölmüş canlılardan ve artıklardan arındırılması
gerekmektedir. Ormanı gelecekte gelişecek canlılar için hazırlamak,
temizlemek gereklidir.Ekolojik işleyiş içinde sıra şimdi onlara
gelmiştir. Onlar ölmüş canlıları parçalayarak hemkendileri hem de
öteki canlılar için besin sağlayacaklardır. Bu işin sorumluluğunu
böcekler,solucanlar gibi omurgasız hayvanlardan başka akbaba,
sırtlan gibi omurgalı hayvanlarla, ençok da bakterilerle
paylaşırlar. Dökülen yaprakları, kırılan dalları, devrilen
ağaçları, ölü organizmaları parçalayarak onların yapısında bulunan
organik bileşikleri canlıların kullanabileceği duruma getirirler.
Doğanın dengesi böylece kendiliğinden sağlanır.
Ormanların Sessiz Güzelleri
Şapkalı Mantarlar
-
DÜNYADA oluşan ilkcanlıdan bu yana kaçcanlı yaşamıştır acaba?Bu
sayının düşünülebi-leceklerin çok ötesinde
olacağı kesin. Bu kadar canlı öldüktensonra ayrıştırıcı
canlılarca parçalanma-saydı, Dünya’nın ne hale geleceğinitahmin
etmek hiç de zor değil. Bu-gün, insanoğlunun dengeleri altüst
et-mediği yerlerde hâlâ temiz kalabilmişdoğal ortamlarvarsa,
bunları bazı man-tar türlerine ve benzeri ayrıştırıcılaraborçluyuz.
Bu canlılar, üzerlerindebeslendikleri besin kaynaklarını
deği-şikliğe uğratırlar. Bu, dünyada gerçek-leşen en önemli
canlılık etkinliklerin-den biridir. Canlı atıklarını, böcek,kuş ve
öteki hayvanların kalıntılarınıve bitkilerin artıklarını ortadan
kaldır-mak ayrıştırıcı türlerin görevidir.Örneğin, ormandaki bir
karaağacınher yıl tek başına 182 kg yaprak
döker. Bunu düşünürsek bu ayrıştırıcıcanlıların doğadaki
işlevlerinin tah-minlerin ötesinde bir önemi olduğunugörebiliriz.
Bitkiler ya da hayvanlar öl-dükleri zaman çevre için uygun bir
or-ganik madde kaynağı oluştururlar. Ay-rıştırıcı canlılar bu
kaynakları parçala-yarak besinleri doğaya geri kazandırır-lar.
Doğadaki en önemli ayrıştırıcılarbakteriler ve bazı mantar
türleridir.Bunlar ayrıştırma işlemlerini kendile-rine özgü
yöntemlerle yaparlar. Herbirinin yaşam döngüsü içinde özel
birişlevi vardır. Ancak, mantar türlerininhepsi ayrıştırıcı
değildir. Kimi mantartürleri asalak olarak yaşarlar.
Bunlar,ayrıştırıcı mantarlardan farklı olarakbesinlerini ölmüş
değil de canlı orga-nizmalardan alırlar.
Mantarlar âleminin temel gruplarıZygomycota, Ascomycota,
Basidi-omycota ve Deuteromycota’dır. Birmantar türünün bu
gruplardan hangi-
sine ait olduğu yapısal özelliklerineve üreme biçimlerine
bakarak belirle-nir. Mantarların bazıları tekhücreli,bazılarıysa
çokhücrelidir. Şarap, pey-nir, bira yapımında kullanılan
mayalartekhücreli mantarlardandır.
En bilinen mantar türleri Basidi-omycota grubundan olan
şapkalımantarlardır. Şapkalı mantarların ilkolarak Proterozoik
Çağ’da ortaya çık-tıkları düşünülüyor. İnsanların şapka-lı
mantarları kullanımıysa paleolitikdöneme değin uzanır. Tarihsel
kayıt-lar şapkalı mantarların pek de iyi ni-yetli olmayan amaçlar
için kullanıl-dıklarını ortaya koymaktadır. II. Cla-udius ve Papa
VII. Clement’in düş-manları tarafından zehirli bir mantartürü olan
Amanita’yla zehirlendiği ya-zılmıştır. Bir efsaneye göre de
Budd-ha, bir köylünün ona sunduğu, toprakaltında yetişen bir
mantarı yediği içinölmüştür.
Haziran 1999 95
-
Şapkalı mantarlar tıpkı öteki man-tar türleri gibi, çok uzun
süre bitki ola-rak kabul edilmişlerdir. Bunun nede-ni, hem
hareketsiz olmaları hem detıpkı bitkilerinkine benzeyen
hücreduvarlarının bulunmasıdır. Oysa kloro-fil içeren
kloroplastları yoktur ve bunedenle fotosentez yapamazlar.
Foto-sentez yapamadıklarından, yani bitki-ler gibi kendi
besinlerini kendileriüretemediklerinden besinlerini hazırolarak
alırlar. Bu nedenle mantarlar sı-nıflandırılırken ayrı bir âlem
altındaele alınırlar.
Şapkalı mantarların genellikleköksüz bir sapları ve şemsiye ya
da hu-ni biçiminde bir tepe kısımları vardır.Bu kısmın altında
üremelerini sağla-yan özel yapılar bulunur. Bu yapılarınrüzgâr gibi
etkenler sayesinde çevreyedağılması, farklı yerlerde yeni
şapkalımantarların gelişmesini sağlar. Büyü-meleri uzun süre fark
edilmez ve san-ki birdenbire oluşuvermişler gibi top-rağın
yüzeyinde bitiverirler. Bununnedeni gelişmelerinin önemli bir
bölü-münün toprağın altında gerçekleşme-sidir. Toprağın yüzeyine
çıktıktan son-raysa mercimek büyüklüğündeki birşapkalı mantarın,
8-10 cm çapında birmantar haline gelmesi yalnızca beş-al-
tı gün sürer. Gelişmelerinin başlaya-bilmesi için nem ve
sıcaklıkla ilgili ko-şulların onların yaşamasına uygun du-ruma
gelmesi gerekir. Bu nedenle ki-mi şapkalı mantar türleri, yılın
ancakbelli bir mevsiminde gelişebilirler.
Şapkalı mantarların bazıları yene-bilir; ancak bazılarıysa
yenmez; içer-dikleri özel maddeler nedeniyle zehir-lidirler.
Zehirli ve zehirsiz mantarlarçoğunlukla yan yana gelişirler ve
bazı-ları birbirine çok benzer. Bunları, an-cak bir uzman ayırt
edebilir; mantarla-rı iyi tanımayanlarsa rahatlıkla birbiri-ne
karıştırabilirler. Ayrıca, mantarlarhakkındaki yanlış inançlar da
zehirlen-me olaylarını artırıcı etki yapar. Zehir-li mantarları
salyangozların yemediği,ağaçlarda yetişen mantarların zehirsiz
olduğu, mantarı yoğurtla yemenin ze-hirlenmeyi önlediği, zehirli
mantarla-rın iç kısmının koparılınca mavileştiğive kurutulmuş
mantarların zehirleme-diği gibi bilgiler yanlıştır. Bu
bilgileregüvenerek mantar yemek kesinlikledoğru değildir.
“Mikofobi” olarak adlandırılan“mantar zehirlenmesinden
korkma”durumu bazı toplumlarda ciddi boyut-lara ulaşmaktadır;
İngilizler ve İrlan-dalılar bu tip toplumlardandır. Bununtersine,
Asya ve Doğu Avrupa ülkeleri,özellikle Polonyalılar, Ruslar ve
İtal-yanlar mantar seven (mikofilik) top-lumlardır. Bu toplumlarda
şapkalımantarlar uzun bir süredir kullanıl-maktadır. İnsanlar
şapkalı mantarlar-dan korksalar da, sevseler de, kullan-salar da
kullanmasalar da canlılık sürü-yor. Şapkalı mantarlar da doğadaki
iş-levlerini, yağmurlar yağdıkça, ötekicanlılar öldükçe daha uzun
zaman sür-dürecekler.
Zuhal ÖzerFotoğraflar: Tansu Gürpınar
Konu Danışmanı: Fahrettin GücinProf. Dr., Fatih Üniversitesi Fen
Edebiyat Fak. Biyoloji Böl.
Kaynaklar: Curtis, H., Barnes, N. S., Biology, 1989.Stamets, P.,
“Mushrooms and Man”, http://www.deoxy.org/mushman.htm
96 Bilim ve Teknik