Top Banner
lahzadergisi ahza Aylık Fikir - Kültür Dergisi Sayı 4 · Haziran 2014 Sanat tabiatı takIitten başka bir şey değiIdir. Seneca Şiir Absürd Nokta Dergi Samimi Saçma Fikir Haymatlos Kime Göre Turşu A Sıfır çay Anne herkes bulmaya hazımsız mide düşün karıştır Çırp böcek Martı dost bucak Kahve Sanat Rüya aralık prensip konsept gerçekten mısınız reçel sanki avrat gerekli enç 2 kitap biraz
20

Lahzadergisi sayı4

Apr 06, 2016

Download

Documents

lahzadergisi

 
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Lahzadergisi sayı4

lahzadergisiahza Aylık Fikir - Kültür Dergisi

Sayı 4 · Haziran 2014

Sanat tabiatı takIitten başka bir şey değiIdir. Seneca

ŞiirAbsü

rd NoktaDergi Samimi

Saçma

Fikir

Haym

atlos

Kime GöreTurşu

ASıfır

çayAnne

herkes

bulmaya

hazımsız

mide

düşün

karıştırÇırpböcek

Martı

dostbucak

Kahv

e

Sanat

Rüya

aralık

prensip

kons

ept

gerçekten

mısınızreçel

sankiavrat

gere

kli

enç2kitapbiraz

Page 2: Lahzadergisi sayı4

RedaksiyonMeryem Beyza Emen

Tasarım Mehmet Emre Karamuk

İletişim ve Abone Servisi0545-909-09-00

Genel Yayın Yönetmeni ve İmtiyaz Sahibi Mehmet Emre Karamuk

EditörSema AslanVedat Ekin

Yayın KuruluSema AslanVedat Ekin

Emirhan ErtürkBurak Uysal

ResimMehmet Çağlar

twitter.com/LahzaDergi

facebook.com/[email protected]

İçindekiler

www.lahzadergisi.com

1 · Editör’ den

2 · Üzüm

3 · Aşırı Yağmurlu Bir Günde...

4 · Utan(may)an

5 · Geceden Daha Yakışıklıyım

6 · Yalelli

9 · Eksik Biçim Kaftan

10 · Halüsinasyon

11 · Bilginin Ağırlığı

12 · Güneş Bir Çırak Gibi

Organizasyon ve Dağıtımİbrahim Taş

İrem Sönmez

7 · Bitmeyen Mısralar

13 · Tarafsız Propaganda

14 - 15 · lahza’ ya

KoordinatörZafer Onur Keçe

Dergideki yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.İzin alınmadan içerik kullanılamaz.Tüm Hakları Saklıdır.

Tür; Yaygın Süreli.Ayda bir yayınlanır.

Page 3: Lahzadergisi sayı4

lahzadergisi · 1

Editör’ den

Bulduğum hiçbir fırsatı kaçırmam toprağa basmak için. Neden bu kadar hasretim toprağa? Ve toprağa düşen yağmur damlası-nın burnumda hissettiğim anısına. Bu yazıyı tahta kalemle yazıyorum mesela. Bıkmışım mekaniklerden. Bilgisayarımı sev-

mem, bir daktilom olsun isterdim. Sanki daktilo mekanik değilmiş gibi...

Sözde türkü dinlerim, saz, erbane rahatlatır benim ruhumu ya da canlandırır. Piyano salon artistlerinin olsun. Ama Grinko çalsa, sabaha kadar dinlerim... Evimde televizyon olmasın ama internetten vazgeçemem, gündemden haberdar olmalıyım;

Gamze mezuniyet balosunda ne giyecek acaba? Bakma öyle merak ediyorum sadece. Ben de insanım!

Bir mum yakasım gelir bazen, elime eski bir kitap alıp şiir okuyasım. Bir de ahşap bir masam olsaydı keşke. Anı yaşardım bel-ki, ama yok bir kahve yapıp, o manzarayı fotoğraflamasam rahat edemem... Saman kağıdı severiz biz, sadeliği, fakat kuşeye

yazsaydık daha çok okunur muyduk ki?

Toprak kokusu dedik, doğa önemli, doğayı arayan bir kaç insan kaldık? Evdeki gazeteleri, eski defterleri, geri dönüşüme götü-rürdüm eğer ağır olmasalardı... Hem nereye götüreceğimi bilmiyorum ki. Belki bir gün lazım olurlar...

İki pantolonla üç yılımı geçiririm. Ama üç öğün atlayamam çorbayla... Demem o ki bakmayın siz bana, ruhum Ağustos böceği. Adımı ben koydum.

Sema Aslan

10 · Halüsinasyon

Page 4: Lahzadergisi sayı4

lahzadergisi · 2

Kulaklarım uğulduyor. Saç diplerim hizaya durmuş sağ baştan sayıyorlar. Kafamın üzerinde adını hatırlayamadığım

bir kuş dönüyor, ciğerlerime doluyor, yeni açmış akasya çiçeğinin şekerli kokusu. Ritmik şekilde uzuvlarını hareket

ettiren bir kutunun içinde gibiyim. İzliyorum, dinliyo-rum, kokluyorum. Zihnim bütün kepenklerini kapatmış, kavgalarımı rafa kaldırmış. Üzerinde düşünmem gereken şeyler olduğunu hissediyorum, biliyorum. Ama uzaktalar, tanımlayamıyorum onları. Midemin üst kısmında bir ağrı

var, kalbim boynuma doğru yükselmiş. Kanım, daha önemli işlerini yerine getirmek için olsa gerek, parmak uçlarımı es geçip devam etmiş yoluna. Kaldırım uzanıp gidiyor önümde. Aynı amaç uğruna bir araya gelmiş her bir mihenk taşı nasıl da iç içe, nasıl da sımsıkı tutunmuşlar birbirine. Ne büyük

amaçlar uğruna bir araya geliyoruz bizler de. Ne yazık, kölesi oluyoruz hırslarımızın. İçimizdeki, diğerlerinden

daha değerli, daha keşfedilmeye değer bir şeyler olduğu dürtüsüne mi yenik düşüyoruz? Aslen biz sandalyenin üstüne

çıkmıyoruz da omuzlarımıza alıyoruz onu. Amaç da üzüm yemek olmaktan çıkıyor. İş bağcıyı dövmeye geliyor. Sonra bir bakıyoruz ne bağcı kalmış geriye, ne bağ, ne üzüm. Bir

sen kalmışsın geriye onu da senden sayarsan...

ÜzümElif

Page 5: Lahzadergisi sayı4

lahzadergisi · 3

- Nerdeyim lan ben!? Burası neresi lan!? Ahmet Ağbi, uyan ağbi! - Sus ulan gerizekalı! Sus da edebinle öl… - Ağbi şerefsizler bizi karnımızdan vurmuş, yirmi dakkaya cehennemin dibini kan kusa kusa boylıycaz… - Cehennem mi, ne cehennemi ulan Cevdet!? - Cennet, cehennem, ahiret… Hiç duymadın mı ağbi? - Ne bileyim, din derslerini dinlemedim hiç. - Boşver ağbi, gidince görürüz nasıl bi’ yermiş. - Sürün Cevdet. İki metre ileride kaya var ona yaslanalım. - Ağbi bir şey sorucam? - Sor Allah’ın belası sor! - Hiç aşık oldun mu ağbi? - … - Ağbi?

Aşırı Yağmurlu Bir Günde Ölmekte Olan İki Adamın Son Konuşmaları Burak Uysal

- Yağmur dinerse gözlerini sakın kapatma Cevdet. - Neden ağbi? - Öldü de gökyüzünü izlemeyi bıraktı, deme-sinler.

Gökyüzünün deliler gibi bağırdığı bir gecede, en kalabalık ormanında şehrin –zaten en kötü şeyleri en kalabalık ormanlar yaşar- ıslak çimenlerin üstünde yüzü koyun yatan iki ölümlüden Cevdet konuşuyordu heralde sesi onu andırıyordu:

Page 6: Lahzadergisi sayı4

lahzadergisi · 4

Gerinin gölgesindeBir ay düşüyorMumun dibineYanıyor ve yakıyorUnutanlara yanarak hatırlatıyorGerinin aslında ne kadar ileri olduğunu...Düşenin, masum bir gelecek olduğunu.Silah doluyor gözler Çin mali silahlar damlıyorGözlerden yüreklere.Ve Ay’ın masumiyetine inat;Çin malı gelecek sunuluyor,Görmeyenlere.Bir deftere özgürlüğü sığdırabilir misin?Ya da bir hayata?Geriyken Ay kadar İIlerleyebilir misin ölümeDörtnala,Bir tek harf ve ışık için.Ya daUnutanlara ibret olabilir misin?Titrek fakat muzaffer bir ibret.. *Bu şiir Buda as sharm foru rikht filmine ithafen yazılmıştır. Bir de Baktay’ın gariban özgürlüğüne.

Utan(may)anMeryem Beyza Emen

Page 7: Lahzadergisi sayı4

lahzadergisi · 5

Aynaya bakamıyorum artık en azından büyüdükten sonra hiç bakamadım.

Herkes küçükken ya sarışındır ya da tatlı bir yüzü vardır. Bazıları ise hem sarışın hem tatlıdır. Sonra ben doğdum hiç bir bebeğe benzemiyordum,

büyüdüm çocuk oldum ama hiç bir çocuğa benzemiyordum. Ama şanslıydım diğerlerinden sadece onlar uyuyunca. Geceleri onlar uyuyordu, herkes

uyuyordu hatta bir kedim vardı benim tek gözü vardı onun bile uyuduğunu gördüm. Bense geceden daha yakışıklıydım. O çok karanlıktı, korkardı

insanlar ondan. Herkes korkardı. Bense çocuktum sadece bebekler korkardı benden.

Abim vardı parmaklarım ona benziyordu sadece sayı olarak. Annem bir melek olduğunu söylerdi babamsa ona şeytan derdi. Beni göstererek

melekler ucube doğurur mu derdi. Her akşam kavga ederlerdi birisi çok hayalperest diğeri de aşırı realistti.

Bense çocuktum. Annem söylerdi hep insanlar yaşlanınca ölürler. Ama ben çocukken her gün ölüyordum.

İki tane de arkadaşım vardı. İkisinin de bebekken saçları sarıymış. Belki benim de saçlarım çıksaydı sarı olurdu kim bilir. İkisi gün

geçtikçe geliştiler, boyları uzadı, kilo aldılar. Kemikleri hep kuvvetlendi onların, benimse her gün bir kemiğim eksiliyordu. Mahallenin

en güzel kızlarıyla hep onlar takılırdı. Halı saha maçlarına gider, gelince de on numara fiyaka atarlardı. Bense bekliyordum hep, büyümeyi

bekliyordum. Çünkü çocuktum ve çocukken her gün ölüyordum.

Arkadaşlarım söylemişlerdi bana: Hangimiz hızlı yaşarsak o daha yakışıklı olur dediler ben çirkin kaldım. Hala bekliyorum tüm kemiklerim

erimeden...

Geceden Daha YakışıklıyımVedat Ekin

Page 8: Lahzadergisi sayı4

lahzadergisi · 6

Bu çokça gam getiren yalelliBu bahardaki kuşların mı sesiYoksa kuşlar da mı biliyor hikayemiSen misin yoksa bu kuşların ses vereni

Nasıl oldu da böyle yaktı yine yüreğimi,Saçına sinmiş güneşin tirejleriİlk yola çıkışın geldi aklımaİlk gidişinBir yetim gibi ardında dalıp kalmışımSonra yıllar geçmişDalda bir kuş ağlıyor, sonraEzanda bir ses daha düşmüş kulağıma

Yokluğun nefesini fısıldadı sanki banaOrağı yok, çorak dillerin türküsü doldu ağzımaSeni ezgide, ezgiyi dilde, Dili bedenimde tutmaya çabalar gibi kapadım ağzımıBir de gözüm önünde rüzgar götürmesin seniSesimi, nefesimi, Sonra yıllarımı geri verin bana

O ilk el ele gezdiğimiz zamanları istiyorumYaldızlı kubbelere inen ayın şavkındaGezdiğimiz yerlerin mutluluk saniyelerini geri verin bana

Aç kaldım yılların götürdüklerineYoksa yoksulluktan ölür müyüm sanıyorlarSorsalar bana, yoksulluktan değilYoksun zayıflığından korkarım benBir de durmadan çalar ya gam getiren yalelli

Aç kaldım yılların götürdüklerineYoksa yoksulluktan ölür müyüm sanıyorlarSorsalar bana, yoksulluktan değilYoksun zayıflığından korkarım benBir de durmadan çalar ya gam getiren yalelli

Ölümü istemek yol olur banaBu dayanılmazBu yıkılmaz, yarsan yarılmazGecelerin, akşamlarında

Hani özlemek gayet açık,Yokluğuna sarılıp yatmak var yaYolların ipini çözüyor kaybolmayaUzaklara gidip, uzun uzun sevgili hatırlamak istiyorum

İyi iyi, uzun uzun ve yalın zarflardaTüm ben cümlelerinin içinden sen geçiyorsun yaDarılır oldu bana nisanlar yağmurlar

Ey bir başkasına benzetemediğimTasvirleri eksik yarimGece olunca dayansan gözlerimin aydınlığınaGörünsen şöyle gönlüm görünce yıldızlara

Bütün yokluklar kendinden utansaBenim hüznümü çarmıhta görse şu dünyaBu dem, bu yalnızlıkla bu yalelli de kaybolsa

YalelliErsin Tunç

Page 9: Lahzadergisi sayı4

lahzadergisi · 7

Tüm şiirler tek mısrada gidişinleGidişin sadece varlığının varlığı ya da yokluğu ile tanımlanan bir eylem değil.Dalından düşmemiş bir yaprağı sararıp hayattankoparırcasına düşürmendi sevgilimBitiremediğin tüm sözcülerin notalanışıydı aslında.Ve gidenin kalanın yüreğinde bıraktığı tarifsiz birdepremden farksızdı.Sahi şimdi boyun mu eğdik ayrılığa, beraber bitiremediğimizyollar bitiyor mu şimdi?Ne senden bir çaba aşka dair ne de benden bir tek adım artık.Saatlerin geçmesini istemediğimiz zamanlar geçmişe gömülü mü kalmalı?Güneşin doğmasını istemediğimiz geceleri, donmasını istediğimiz zamanları, yaşanan koskoca anıları kurumuşyaprak gibi sallıyor musun akıp giden zamana… Neredeyiz şimdi sevgilim?Kim kurtaracak bu uçurumdan bizi? Sen mi? Ben mi?Ya biz toparlayamazsak birbirimizi?Kayan yıldız misali kayıp gidecek miyiz birbirimizin tenha gecelerinden.

Bitmeyen MısralarHamit Yatçı

Page 10: Lahzadergisi sayı4

lahzadergisi · 8

Page 11: Lahzadergisi sayı4

lahzadergisi · 9

Peşrevin tutulsun!Sinsice değil ama dürüstlükten de eser değil, dibime çöküşün.Nasıl bir eda ile içeri girecek olsan anlarım ki çatlarım.Dudaklarımdan, dirseklerimden.Ne bir dayanak ne bir serçe parmak bal kalır eteklerimde...Bir kabadayı vardı mahallede. Ayakkabısının ucuyla öldüresiye döverdi çocukları. Senden cesurunu bir o zaman gördüm. Sigara ile edebiyatı birbirinden ayıramayan ben bu ağır abiyi de ayıramıyorum kafamdaki cesurluktan. Bi baygınlık misali uykumda bile kafamda hayalin, hatırlayamıyorum yüzünü. Bir hatırlasam da rahatlasam. Bi boka yarasan da uykum kaçmasa mesela. Yok mesela anlatamam derdimi derinden derine. Tutulur dilim konusamam. İçimden patlayacak şafak var sanki ama ağzımdan çıkmaz işte... Sözlük okutmaları lazımdı bizlere. Kelimeleri kalıp kalıp ellerimize aldık hep... Oysa sınırları vardı kalıpların... Kelimelerin ise ucunu göremezdik. Ne alakası var deme! Bizden imkansızı istediler. Bizden çok şey istediler. Anlayacağın aslında en cesuru kelimeler. Ne kavga ederler birbirleriyle ne hır gür...Ne olur ahfa kalsın aramızda bu dizeler. Ne kibirdir derdim ne buram buram çilek kokan egom. Bu kadarıyla olmaz...

Velhasıl, ömrümde ne senin gibisine ne de bu ağzımdan çıkanlardan başkasına rastlayamadım kafamı yasladığım... Ana, baba, bacı, avrat, toprak, ata bunlar su döktü diplerimize de bizi biz etti, bizi onlar... Bir fidan aldılar dalımızdan toprağa bıraktılar. Bizler de yazdıklarımızı tohumlarımız belleyip ekelim dağ bayır demeden topraklara. Yeşertenler başkası olsun olmasın ama biz ekelim... Sarı ve siyah kombinini severim. Sarı ve siyahca ekelim. Biraz da mavice... En sevdiğim renklerdir bunlar. Her renge de renk demem mesela her kelimeyi ağzıma almadığım gibi... Oyuncaklarımı sarı-siyah ve siyah-kırmızıyı yakıştırırdım en çok. Bir manası yok işte öyle severim. Ama bazılarını hatırlayamıyorum. Unutuyorum...Mesela sen sen ol, resmini çek oyuncaklarının...Şimdi biraz soluklanayım...

Eksik Biçim KaftanMehmet Emre Karamuk

Şimdi dizi dizi geçen ömrümüzden seneler. Gün gelir yavaş gün gelir hızlı geçer hanemizden. İste yahut isteme geçer gider işte. Ne tutup atarsın kenara ne de dur soluklan diyebilirsin...Anlayacağın yine yetmez kelimelerin. Uzanmaz dilinin parmaklıklarından ellerin. Geçip gider zaman göremezsin. İşte onu sen hiç bilemessin...Bin nabba isterim Allah’tan ötesi için... Aydınlatsın yollarımızı. Yüzmek isterim ağzından çıkanların o masmavi serinli-ğinde...

Page 12: Lahzadergisi sayı4

lahzadergisi · 10

HalüsinasyonHakan Başdinç

Buzdolabının en dibinde bulduğum bir bardağı anca dolduran şalgam...Kısa bir süre de olsa beni memleketime götürdün...Mavi bulvarın kanal kokusu... Sokaktaki elemanlar. Sıcaklı-ğın havadan mı insanlardan mı olduğunu anlayamamam.Bilmiyorum da sanki bu gece orday-dım herşeyin başlangıcının ve bitişinin dürüstlük sevgi saygı olduğu yerdeydim.Havan suyun insanların hangi birini özleyim hangi birini anlatayim.Demem o ki kiminin tiksinip içmediği bi bardak şalgam alıp götürdü beni.Ee daha fazla birşey de bekleyemem bi bardak şalgamdan buna da şükür...

Page 13: Lahzadergisi sayı4

lahzadergisi · 11

Bazı cümleler vardır. Ne atasözü ne de öylesine söylenmiş gelişi güzel bir laftır. Çoğunu küçüklüğümüzde komik bir araç olarak kullanırız. O sözlerden biri de: ‘’1 kilo pamuk mu daha ağırdır; yoksa 1 kilo demir mi?’’dir.

Mantıksal olarak eşitlerdir fakat reel yani gerçekçi bir dünyada ikisini aynı kefeye koyamayız. Pamuk, 365 gün 6 saatlik bu dünyanın ancak 6 saatinde ağır olabilir. Geri kalan vakitte ise demir her koşulda ağırdır. Ama bu önerme (her önermede olduğu gibi) kendi içinde geçerliliğe sahiptir. Sözgelimi konu ağırlık değil kalabalık olsaydı, bu iki madde yer değiştirirdi.

İşte bu önermeden yola çıkarak, entelektüel olma, bilgin olma sıfatlarına bir eleştiri getireceğiz. Hepimiz düşünmeyi çok seviyoruz buna kimsenin bir itirazı yok. Kendi içimizde her gün güzel sorular soruyor, muhteşem önermeler atıyoruz ortaya. Güzel kitaplar okuyoruz. Filmler izliyoruz. Birisi kapitalizm dediğinde ilk örneği Franz Kafka’nın Samsa’sından veriyoruz. Bir sıkıntımız olduğu zaman hemen Oğuz Atay’a ‘Tutunuyoruz’. Platon, Aristo, Kant, Foucault, Camus... Bunlar içimizde yaşıyor. Hemen her gün hal-hatır soruyoruz birbirimize. Fakat bunca şeyi bilmek ne işe yarıyor? Dünyayı bir nebze olsa da güzelleştirebiliyor muyuz? Tam da bu konuda üstat Rasim Özdenö-ren’in bir paragrafına başvurmak isterim:

‘’Öte yandan, bir düşünce, dile getirilmemiş olmadıkça, yani konuşma suretiyle ortaya konulmadıkça, o düşün-cenin bizatihi değeri bir hindinin ”düşüncesi”nden daha farklı ve daha değerli değildir. … Kaldı ki dile getirilmemiş bir düşüncenin, düşünce olup olmadığı da belli değildir. Daha da önemlisi öyle bir düşüncenin mevcut olup olmadı-ğı da meçhuldür.”

İşte tamda bu nokta çok önemli. Neyiz biz? Hindi gibi mi düşünüyoruz. Yoksa düşündüğümüz için varolan insan-lar mıyız? Allah tabi ki bizi ikincilerden eylesin. Lakin konu bu olduğu zaman iş duadan öteye geçiyor. Harekete geçmek gerekiyor. Dergiler, fanzinler, kısa veya uzun metrajda filmler bunun için var. İnsanlar düşündüklerini karşı-sındakini aktarabilmek için bu tarz yollara başvurur. O sebepten bir makale yazar. Bir şiir yazar. Bir film çeker. İşte ‘Lahza’ dergisi de bu yüzden var. Öyle uzun uzadıya bir yazı yazmaya da gerek yok. Örneğin Meryem Beyza Emen gibi 3-4 mısrada her şeyi anlatabilirsiniz.

‘’İsrail gazetesine demeç veresim geliyor. Gazete oluyorum. Demeç oluyorum. İsrail olamıyorum.’’

Dört mısrada bütün nefretinizi kusarsınız. Bir anda koca Ortadoğu’nun kalbi olursunuz. Lafın uzunluğu değil, ağırlığı önemlidir.

Bildiklerinizi anlatmaz, aktarmazsanız hindi olursunuz. Evet düşünürsünüz fakat bir hindi kadar. Ömrünüz yılbaşı-na kadar kalır. Hatta yeni yılı göremezsiniz bile.

Bildiğiniz onca şey, pamuk misali ‘kalabalık’tan başka bir işe yaramaz. He tabii o pamuklardan ancak kendinize yetecek kadar bir kazak örebilirsiniz. Fakat unutmayın beyler, öğrendiğimiz şeyleri, başkalarının gözünü kamaştır-mak için değil, önünüzü aydınlatmak için kullanmalıyız.

Bilginin AğırlığıEnes Buğra Tokel

Bildiklerinizi anlatmaz, aktar-mazsanız hindi olursunuz. Evet düşünürsünüz fakat bir hindi kadar.

Page 14: Lahzadergisi sayı4

lahzadergisi · 12

Sükûtun bozulduğu, nehirlerin ters aktığı, şehirlerin ceset yağmuruna döndüğü şu zor yüzyılda farkına varıldı mı bilmem ama bir edebiyat-sever kitle büyümesi başladı. Nedeni nedir diye sormanın lüzumu yok. Bu paragrafa başladığımda saydığım nedenlerden ötürü. Bir içe kapanma, kendini şiirde, romanda bulma telaşı hepimizde olduğundan fazla istek uyandırmaya baş-ladı. Hatta neredeyse günler çuvala girse kitaplarla birlikte “ Beni de koyun o çuvala! ” demek geliyor insanın içinden. Eh, pek haksızda sayılmayız. Baktığımız her yerde, gördüğümüz her şeyde, duyduğumuz her histe, verdiğimiz her değerde bir yokluk fark ediyoruz. Etmiyor muyuz? Eee , bu kadar yokluğa çare olarak insan bir çiçek almak istiyor. Alıp, pencerenin başına koymak istiyor. Her gün ona karşı çay içmek, şiir okumak, arada bir suyunu verip oyalanmak istiyor. Yani istiyor derken, ben istiyorum. Sizi bilmem. Ama şehirlerin mazot kokulu kalabalıklığı beni fazlasıyla boğuyor. Ya intihar edeceksin ya da kendini çiçeğe, böceğe, şiire vereceksin. Cemal Süreya ne demişti “ Fazla şiirden öldü Edip Cansever ” Belki de fazla şiirden ölmek gerek. Ne denir ki... Eh, bakın nehirler yağmurlarla dolmaya başlıyor. Güneş şu cümleleri yazdığım vakitlerde ortalıktan kaybolmuş bir çırak gibi. Hani tam lazım olur ya, o da yoktur. İşte öyle.Sizin güneşiniz bol olsun, nefesiniz derin. Madem şairlerden, şiirlerden söz ettik. O halde Cemal Süreya’dan bir demetle veda edelim; Yürüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

Güneş Bir Çırak GibiHakan Büyük

Page 15: Lahzadergisi sayı4

lahzadergisi · 13

Diyoruz ki adalet elbet tecelli edecektir.Ya burada ya da öbür dünyada.Sahi adalet nedir? Kutsal kitapların hepsinde adalete ve adil olmaya ilişkin bölümler bulunur. Eski Yunanlı düşünür Platon’ a göre, adalet en yüce erdemlerden biri aynı zamanda da insanın ve devletin temel davranış kuralıdır.Aristo’ nun hareket noktasını eşit-lik kavramı oluşturur.Ona göre herkese eşit davranmak adalet için yeterli değildir. Bir hukuk düzeni güçsüzleri korudu-ğu ölçüde adaletli olabilir.Örneğin, günümüzde kişinin tükettiği herhangi bir maldan alınan katma değer vergisi adil bir vergi değildir. Çünki kişinin gelir düzeyini dikkate almaz. Buna karşılık,kişinin gelir düzeyi yükseldikçe artan gelir vergisi daha adil bir uygulamadır.

Günümüzde ise diyorlar ki adalet hukuka ve hukuksal eşitliğe uygunluk adalet için yeterlidir. Ne var ki, hukuk düzeni her zaman adil olma-yabilir. Gaziantep’ te çocuk bir dilim baklava çaldığı için hırsızlıktan yargılanıyor. Acaba adaleti neden kendi elimiz ile ahirete bırakıyoruz.

Gerçek şu ki dünyada yolunda gitmeyen birşeyler var.Zulüm ve adaletsizlik , hoşgörüsüzlük... Sensörler ve çipler her hareketinizi izliyorsa bazı şeylerin yolunda gitmediğini söyleyebiliriz.Peki bu nasıl oldu kimleri suçlayalım ? Aynaya baktığınızda suçluluk duyuyorsanız gerçeği öğren-miş olursunuz. Neden yaptığınızı biliyo-rum, neden korktuğunuzu-da...Kim korkmaz ki? Savaş,-terör,hastalıklar,sağduyunuzu

ve cesaretinizi kaybetmenize neden olacak çok değişik nedenler ortaya çıkmıştı.Korku içinizi sardı ve o panik haliyle başkalarına sarıldınız. Size düzen ve barış vaadeti, karşılığında sessizlik ve emirlere itaat etmeniz istendi.Bu gün o sessizliğe bir son verelim.Gerçeklerin gücünü bildiğimiz sürece kainatı bile fethedebiliriz.

Tarafsız PropagandaEkrem Demir

Page 16: Lahzadergisi sayı4

lahzadergisi · 14

lahza ‘ ya Fısıltılar

Yüreğinizden geçenlerin, herzaman kaleminizden kusursuzca dökülebilmesi dileğiyle...

Papatya bahçesi güzeldir ama renkli menekşelerle daha da güzeldir.

Taşrada dergi çıkarmak estetik bir eylem yapmaktır.

Güzel mekanlar ve güzel insanlar lahza bir harika :)

Page 17: Lahzadergisi sayı4

lahzadergisi · 15

Hava soğuk dergi sıcak lahza’ ya sonsuz başarılar...

Biz sadece birbirinin sohbetini seven bir avuç yazarız.

Harika bir dergi ve harika bir kutlama.

Parmak uzatmadan parmak uzamazinşaallah...

Düşen yapraklar bana burayı gösterdi...

Farklılıklardan ne denli güzel ve yaratıcı bir şey çıktığını gösterdiniz.Teşekkürler :)

Okumadığım sayfalar olsun ve sabah okuyayım istiyorum.

Bu kadar görüş bu kadar bilgi bu kadar tecrübe ve gencecik yaşlar...

Page 18: Lahzadergisi sayı4

lahzadergisi · 16

Sayı 1

Sayı 2

Sayı 3

Bütün sayılarım sizlere ulaşması için bizler [email protected] adresinden iletişime geçiniz.

Page 19: Lahzadergisi sayı4
Page 20: Lahzadergisi sayı4

Bizlere göndermek istediğiniz yazıları, resimleri [email protected] adresinden gönderebilirsiniz.