-
Bilimname I, 2003/1, 15-40
KUR’AN’A GÖRE HAL FEL K VE TOPLUMSAL SÜREKL L KErdo an PAZARBA
I
Doç. Dr., Erciyes Ü. lahiyat [email protected]
nsan/Adem, olu turmak durumunda zorunda oldu u medenî bir hayat
içingerekli olan her türlü fizikî ko ullar evrende olu turulduktan
sonra, ya ayaca ye-rin sahibi, sorumlusu ve yöneticisi olarak varl
k sahnesine ç km t r. O, dünyadakidi er varl klar kar s ndaki bu
ayr cal kl konumunu, zorunlu süreler ve a amalarsonucunda kazanmam
t r. Henüz i in ba nda, yüklendi i görevin gerektirdi i do-nan ma
sahip olan insan, varl klar içinde böylesine farkl bir konumda
yarat lm vebunun sa lad liyakatle görevini üstlenmi tir. Kur’an’ n
nitelemesiyle ,yeryüzüne sahiplik edebilecek yetiler ve yetkilerle
donat lm ve bu donan m, insa-n n sorumlu bir varl k olu unun alt
yap s n olu turmu ve bu sorumluluk da insan nevrendeki varl klardan
üstün ve ayr cal kl olmas n sa lam t r. Sahiplik, yetkili vesorumlu
olu u içinde ta yan bir kavram oldu u için de bu ikisinin olmad
durum-larda sahiplikten söz edilemez.
ili kisinde insan, ili ki içinde oldu u varl klar yeterince tan
y p,onlar kendi yararlar do rultusunda kullanabilmenin yollar n
aramal d r. Bu varl k-lar n her biri, yapaca i e uygun yap , biçim,
özellik ve yetene e sahip olup, kendi-leri için belirlenmi s n rlar
içinde i levlerini yürütmektedir. Onlardan yararlan lmakistenildi
inde, bu durumun sürekli göz önünde bulundurulmas gerekmektedir.
Buyolla insan, ilk bak ta kendisine hiçbir yarar dokunmay p, bir
kenarda duruyor gibigörünen varl klarla ili kiye girerek, onlar
hayat n n içine çekebilmekte ve kendisinehizmet ettirebilmektedir.
Bu ili kiye insan n aç s ndan bakt m zda, evrendeki bü-tün varl
klar n amac n n insan n yeryüzündeki hayat na ve yüklendi i hilâfet
misyo-nuna yard mc olmak oldu unu ve onun da kendisine sunulan bu
imkânlarla orant lbir biçimde sorumluluk alt na al nd n
söyleyebilmekteyiz.
Evrendeki konumunu, varl n n anlam n ve ayr cal n idrâk eden
insan,içinde ya ad do an n kendisi için ne anlam ifade etti ini
anlamakta ve onun etki-le im içinde oldu u her varl k da, insan n
kendini bilmesine ve anlamland rmas nasürekli katk da bulunmaktad
r. nsan, evrendeki yerini bu etkile im sürecinde herdefas nda
yeniden sorgulamak suretiyle yeni kazan mlar elde etmekte ve bu
saye-de kendi konumuna ili kin bilincini aç k tutabilmektedir.
Kur'an'da anlat m na göre; insan n yarat l konusunda Allah ile
melekleraras nda geçen diyalogda, yeryüzüne sahiplik etmek üzere
yarat lan insan n kimli i,ona verilen güç, yetki ve irade; dü ünce
ve davran lar n belirleme serbestisi, al-ternatifleri seçme ve de
erlendirme özgürlü ü gibi konularda önemli ipuçlar veril-mektedir.
Allah-melek diyalogunda insan, her ne kadar üçüncü ah s olarak
üzerin-
mailto:[email protected]
-
Erdo an Pazarba16
de konu ulan bir varl k gibi görünse de, burada as l nitelikleri
anlat lan ve tan mla-nan varl k insand r. Bu diyalogda meleklerin
diliyle bir taraftan insan n bozguncu vekan dökücü olma potansiyeli
vurgulan rken, di er taraftan da onun olumlu; slahedici, düzeltici
olma yönü çok çarp c bir anlat mla dile getirilmektedir.
Bu diyaloga göre, insan hakk nda meleklerin bilemedi i ey,olarak
sunulmakta ve di er varl klar kar s nda insan n farkl ve
üstün konumu aç k bir biçimde ortaya konmaktad r. Burada,
sorumlulu unun bilin-cine eremeyen insan n bencil, ç karc ve
ufuksuz dü üncelerine yenik dü ebilece i-ne özel bir vurgu yap
lmaktad r. Çünkü böyle bir konumda sorumlulu un yerinegetirilmesi,
insan , hayat n n ilgili oldu u her alanda yükseltmekte,
getirilmemesi isegeri b rakmaktad r. Bu durum hem bireysel, hem de
toplumsal alanda geçerlidir.Tarih, insanlar n bu noktadaki tercih
ve eylemlerine göre yükselen, varl n ve et-kinli ini sürdürme ba ar
s n gösterebilen veya çöken birçok uygarl klara sahne ol-mu tur.
Tarihî süreç içinde vahiy, srarla insandan görev ve sorumlulu unun
bilin-cinde olmas n ve bunlar n gereklerini titizlikle yerine
getirmesini istemi , göz ardetti inde hat rlatm , uyarm ve bunu
yapmayan geçmi toplumlar n tarihlerinden,deneyimlerinden örnekler
vermi tir.
Kur’an’ n insanl k tarihinden sunmu oldu u örnek kesitlerden
yola ç karak,bir toplumun ya ad dünyada varl n ve etkinli ini
koruyabilmesine yönelik baztespit ve ç kar mlara ula abilmek, çal
mam z n temel amac n olu turacakt r.Kur’an, toplumlar n varl k ve
etkinlik mücadelesinden tüm toplumlar n dikkate al-mas ve üzerinde
dü ünmesi gereken tarihî örnekler vermektedir. Tarihin tarafs z,aç
k ve gerçekçi mesaj n alabilmek, ancak bu yolla mümkün
olabilmektedir. Bununiçin örneklerin dillendirmeye çal t yol
gösterici mesajlara ula abilmek oldukçaönemlidir. Kur'an’da kavram
n n, toplumsal süreklilikle ili kisini ele alaca -m z bu çal mam
zda, kavram n içeri ini olu turan ayetleri izleyerek konuyu bu
bo-yutuyla ortaya koymaya çal aca z. Hilâfetin bireysel ve
toplumsal yönü aras ndakiba lant y bu yolla daha aç k biçimde
görebilece imizi dü ünüyoruz. Bu yaz m zdageçen; ve sözcüklerini,
devlet ba kan ve devlet yönetimi anlam ndade il, Kur'anî içerikten
hareketle insan n içinde ya ad dünyan n onun sorumlulu-una
verilmesini vurguyla belirten, anlam nda kullanaca z.
sözcü ü, kökünden türemekte olup, bu kökün birbirindenfarkl
sözlük anlamlar bulunmaktad r. Bunlar: Zaman veya yön bak m ndan
arka,arka taraf, nesil ve zürriyet, iyi veya kötü bir ekilde birini
temsil etme, birinin yeri-ne geçme, birbiri ard nca gelme, birinden
sonra gelme, yerine birini b rakma, birey üzerinde tasarrufa
yetkili k l nma, geride kalma, anla mazl a ve görü ayr l -
-
Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 17
na dü me, verdi i sözden dönme biçiminde s ralanabilir1. Sözcük,
belirtti imiz bufarkl anlamlar yla Kur'an' n muhtelif yerlerinde
kullan lm t r. Kur’an’dakökünden türeyen sözcüklerin geçti i
ayetleri izleyerek, onun bir kavram hâlinegeli ini ve içeri inin
olu umunu a a daki ba l klar alt nda ortaya koymaya çal a-ca z.
Arka ve arka taraf demek olup, ön taraf anlam na gelen sözcü
ü-nün kar t d r2. Arapça’da, hem zaman bak m ndan arkal k ve sonral
k, hem de yönitibar yla arka olu , bu sözcükle ifade edilmektedir.
Bir kimseden sonraya kalmakanlam nda da bazen bu sözcük kullan
lmaktad r3. sözcü ü, bu anlamlar ylaKur'an’da geçmektedir4. Bununla
birlikte Kur’an’ n sözcü üne yüklemi oldu uçok özel anlam ise,
anlam d r.
sözcü ü, yerine geçti i bireyi/toplulu u temsil etme yönüyle
Kur’an’daiki ayr anlamda kullan lmaktad r. Bunlardan biri , di eri
de ‘tir.
, bir bireyin/toplumun yerini iyi bir ekilde temsil etme anlam
ndad r.Halef, salih evlat, hay rl evlat, hay rl nesil, demektir. Bu
anlamlar daha aç k bi-çimde ifade etmek üzere deyimi kullan lmaktad
r5. A a daki ayette
sözcü ü, anlam ndad r:
" 6.
, bir bireyin/toplumun yerini kötü bir ekilde tutma, temsil etme
anla-m ndad r. Half, kötü evlat, bir kimseye iyili i ve yarar
dokunmayan kimse, kötünesil demektir7. A a daki ayette anlam ndad
r8:
1 Ha-le-fe kökü hakk nda daha fazla bilgi için bkz., Ebu'l-Fadl
Cemâluddîn Muhammed bn Manzûr,, Beyrut 1968, IX, 82-97; Mecdüddîn
Muhammed b. Ya'kûb el-Fîrûzâbâdî,
, Beyrut ts., II, 561.2 Hüseyn b. Muhammed er-Râg b el-Isfahânî,
, (thk. Safvan Adnan Dâvûdî),
Beyrut 1992, 293; Fîrûzâbâdî, II, 561; bkz. Bakara, 2/255; Ra’d,
13/11; Yûnus, 10/92.3 Âs m Efendi, stanbul 1305, III, 570.4 Bkz.
Bakara, 2/255; Ra'd, 13/11; Meryem, 19/64; Tâhâ, 20/110; Enbiyâ,
21/28; Hac, 22/76; Yâsîn,
36/9; Fussilet, 41/25; Ahkâf, 46/21.5 Bkz. Fîrûzâbâdî, II, 561.6
Al-i mrân, 3/169-170.7 bn Manzûr, IX, 84; Fîrûzâbâdî, II, 561.
-
Erdo an Pazarba18
9.
Ahlâkî ilkeleri dünyevî ç karlar için çi neyenler bu ayette ele
tirilmekte vekötü nesil olarak nitelendirilmektedir. Anlat ld na
göre, srail o ullar n n hakimyapt klar kimseler, rü vet almad kça
hüküm vermezlerdi. Böyle bir davran kesin-likle onaylamayan ve
içlerine sindiremeyen toplumun ileri gelen kimseleri bir
arayagelerek, kendileri bu göreve geldikleri takdirde asla rü vet
almayacaklar na dairbirbirlerine söz vermi lerdi. Bir süre sonra
onlardan biri hakim olup, o da rü vetalmaya ba lay nca, ona:
denildi in-de: derdi. Bu kez di erleri onu k nard , fakato ölüp
veya azledilip de onlardan birisi onun yerine atand nda, ayn ekilde
o darü vet al r ve: derdi10. Bu-rada, onlar n dü üncelerindeki bu
çarp kl a i âret edilmekte ve söz konusu olaydagörevini kötüye
kullanma eylemini birbiri ard nca sürdüren kötü temsilcileri
belirt-mek üzere sözcü ü kullan lmaktad r.
Hz. Muhammed’in geçmi te birbirini en iyi biçimde temsil eden
dris, bra-him, smail ve Mûsâ’n n örnek söz ve davran lar n n
kendilerini nas l bir üstün ko-numa ta d n hat rlamas n isteyen
ayetler dizisinde bu konuda önemli mesajlarverilmektedir. Onlar,
Adem, Nûh, brâhîm ve smâîl’in soyundan do ru yola erdi-rilmi ve
seçkin k l nm kimselerdir11. Onlar n ard ndan gelen nesillere
gelince, on-lar, öncesindeki bu topluluklar iyi bir ekilde temsil
edememi ler ve kendilerini y -k ma sürükleyen bir yan lg ya dü mü
lerdir Onlar n bu durumu a a daki ayettebütün aç kl ile ortaya
konulmaktad r:
”12.
Ha-le-fe kökünün kal b ndan mastar olan. sözcü ü deKur'an'da,
görü ayr l na dü mek13, anla mazl k halinde olmak14, birinin pe
indendi erinin gelmesi, iki eyin izlemesi15, niteliklerdeki farkl l
k16, gerçe e ayk r l k17
8 ve sözcükleri için bkz. bn Manzûr, IX, 84; Râg b, 293-294.9
A’râf, 7/169.10 Ebû Ca’fer Muhammed b. Cerîr et-Taberî, , Kahire
1954, IX, 106;
Ebû Muhammed Hüseyn b. Mes'ud el-Ferrâ el-Be avî, Beyrut 1987,
II, 210.11 Bkz. Meryem, 19/41-58.12 Meryem, 19/59.13 Bkz. Bakara,
2/213; Al-i mrân, 3/55, 105; Enfâl, 8/42; Yûnus, 10/19, 93; Nahl,
16/39, 92; Meryem,
19/37; ûrâ, 42/10; Zâriyât, 51/8; Nebe', 78/3.14 Hûd, 11/118.15
Gece ile gündüzün birbirini izlemesi (Yûnus, 10/6).
-
Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 19
anlamlar nda kullan lmaktad r18. Bunlar n yan nda, do rudan
konumuzla ilgili olan;, ,
gibi anlamlar n da bu sözcükle ifade edildi i olmaktad r.
Toplumsal sü-reklili in sa lanmas konusunda önemli ipuçlar veren bu
ayetler üzerinde yaz m z ndaha sonraki bölümlerinde durulacakt
r19.
Kur'an'da kökünün, yerine birini b rakma, bir kimseyi kendi
yerinehalîfe k lma anlam na gelen, formunu da görmekteyiz20. ,
insan nya ad hayat düzenleyebilme ve birlikte oldu u varl klarla e
güdüm sa layabilme,insan n insanla ve evrenle ili ki kurabilme
yetene ini belirten bir sözcüktür21. nsan,toplumsal ili kilerini
düzenleyebildi i gibi, halîfe k l nd yeryüzü ve içinde bulunanbütün
varl klarla da ili kilerini düzenleyebilmektedir.
Hûd ile toplumu aras nda cereyan eden olaylar n anlat ld ayetler
dizisi i-çinde22, onun kendisine kar olumsuz yakla m ve tav rlar
sergileyen toplumunayapt uyar da geçen sözcü ü birinin yerine
geçirilme anlamdad r. Onlar,toplumsal ili kilerinde dengeyi kuramam
lar ve bunun sonucu olu an karga a or-tam nda bunal ml bir hayat n
içine dü mü lerdir. çinde bulunduklar durumun kor-kunçlu unu
anlayamad klar için ç k yollar n da aramam lard r. Toplumsal
duyar-l l n yitirmi olan bu toplumun yerini almak üzere, onlar gibi
olmayan bir toplulu-un getirilece i öyle belirtilmektedir:
23
Hz. Mûsâ, kavmi için Allah'tan yard m dilemi , onlar n kar la t
klar olaylarkar s nda sab r ve sebat göstererek özgürlük
mücadelelerini sürdürmelerini tavsiyeetmi , Allah’ n bu topraklar
kullar ndan diledi ine verece ini ve koydu u s n rlard na ç kmaktan
sak nanlar n da sonunda zafere ula acaklar n söylemi tir24.
Onlarda, kendilerine Mûsâ'dan önce de onun zaman nda da çok
zulmedildi ini belirterek,içinde bulunduklar durumdan yak nm lard
r. Toplumunun Mûsâ'ya, onun kendile-
16 Dillerin ve renklerin farkl olmas (Rûm, 30/22); Bitkilerin
farkl renklerde yarat lmas (Nahl, 16/13).17 "Kitapta ayk r l a dü
tüler" (Bakara, 2/176) ifâdesinde, Allah' n indirdi ine ayk r bir
ey getirdiler
denilmek istenmektedir (Râg b, 295)18 Fîrûzâbâdî, II, 562-563;
Râg b, 294.19 Bu anlamlar içeren ayetler için bkz. En'am, 6/133,
165; A’râf, 7/69, 74, 129; Yûnus, 10/14, 74; Hûd,
11/57; Nûr, 24/55; Neml, 27/62; Fât r, 35/39; Sâd, 38/26;
Zuhruf, 43/60; Hadîd, 57/7.20 Hûd, 11/57.21 Bkz. bn Manzûr, IX,
83.22 Bkz. Hûd, 11/50-60.23 Hûd, 11/57.24 Bkz. A'râf, 7/128.
-
Erdo an Pazarba20
rine gönderilmesinin, durumlar n n iyile mesi yolunda bir de i
iklik ve bir katk sa -lamad n belirten sözlerine yer verilen ayette
öyle denilmi tir:
25.
sözcü ü bu ayette, birinin yerine geçirilme, bir toplulu un di
ertoplulu un yerine getirilmesi anlam ndad r. Mûsâ'n n onlara verdi
i bu ümit ya dayüreklendirme, onlar n moral olarak güçlenmelerine
yard m etmekle birlikte onun;
sözü de, aç k bir uyar niteli indedir. Bir zamanlar horgörülen
ve güçsüz b rak lan srail o ullar , kutlu k l nan ülkenin do u ve
bat tarafla-r na mirasç k l nm t . brâhîm, shâk ve Yakûp'un ya ad ,
ba ka pek çok pey-gamberin de ya ad bir ülke olan Filistin'den ya
da
olarak söz edilmi tir. srail o ullar na Mûsâ arac l yla verilen
söz,olarak gerçekle mi ti. Allah, Firavun
ve halk n n özenle i lediklerini, yap p yükselttiklerini ise,
yerle bir etmi ti26.
srail o ullar n n M s r'da, kölelik günlerinde çektikleri s k nt
lar n öyküsü,Mûsâ'n n önderli inde özgürlüklerine kavu malar , K z
ldeniz'i, ya da büyük bir ihti-malle bugün Süvey kanal olarak
bilinen yeri geçmeleri, Firavun ve maiyetinin bo-ulup gitmesi,
Kitab- Mukaddes'te de ayr nt l biçimde anlat lmaktad r. Kur'an
ise,
bu k ssay kesintisiz olaylar dizisi hâlinde vermemekte, geçmi e
yönelik bu ve ben-zeri at flar nda kendi anlat m tarz ve amac na
uygun olarak özellikle ortaya koymakistedi i ahlâkî amaç ve ö
retilere karakteristik motifleriyle dikkat çekmektedir27.
Mekkeli mü riklerin uyar ld ve tehdit edildi i ayetlerden
birindede: 28
denilmektedir. Burada, dilerse Allah' n, her türlü olumsuzluklar
yapmay sürdürenbir toplumu yok edip, onlar n yerine, onlar gibi
davranmayan, itaatkar ve erdemlibir toplulu u getirilebilece i
belirtilmektedir.
Hz. Peygamber'in görevinin sadece apaç k tebli oldu unu bildiren
bir aye-tin pe inden29, daha önce zorbalar yok edildikten sonra,
inançlar ile davran lar nbütünle tiren srail o ullar n ya ad klar
bölgelerde egemen k l nd gibi, Müslü-
25 A'râf, 7/129.26 Bkz. A'râf, 7/137; Nizâmuddîn el-Hasen b.
Hüseyn en-Nîsâbûrî,
Beyrut 1996, III, 305-306.27 Bkz. Kitab- Mukaddes, XIV,1-31, s.
67-68; Muhammed Esed, çev.
Cahit Koytak, Ahmet Ertürk, stanbul 1996, I, 296-297.28 En'âm,
6/133; bkz. Nîsâbûrî, III, 170.29 Bkz. Nûr, 24/54.
-
Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 21
manlar da yeryüzünde egemen k l naca n belirtildi i ayette de
bir toplu-lu un yerine di erinin geçirilmesi, halef k l nmas anlam
ndad r30:
31.
sözcü ünün içeri ini önemli ölçüde olu turan bu ayetle ilgili
olaraka a daki tespitler/ç kar mlar yap labilmektedir:
-Bu ayetin geldi i günlerde Müslümanlar korku içindeydiler ve
slâm, Hi-caz'da henüz bütünüyle yerle me imkân bulamam t . Birkaç y
l sonra, bu korkuhali yerini huzur ve sükûna b rakmakla kalmam ,
ayn zamanda slâm, Arabistand nda Afrika ve Asya'n n geni
bölgelerine yay ld gibi, hem do du u ülkede,hem de yay ld yerlerde
iyice yerle me imkân bulmu tu. Bu durum, ayette belirti-len Allah'
n bu sözünün, Ebû Bekir, Ömer ve Osman dönemlerinde gerçekle ti
inintarihî bir kan t d r. Çünkü slâm co rafyas n n fetihler yoluyla
ilk kez geni lemeyeba lamas , slâm dinin yerle mesi ve korkular n
güvene dönü mesi onlar n zama-n nda olmu tur32.
-Hz. Muhammed ve ashâb , bu sözün do rudan muhataplar , dolayl
muha-taplar ise, gelecek Müslüman ku aklar olmaktad r. Bu noktadan
yola ç karak, bu-rada ile kastedilen meselesidir, denilmi tir.
Ondan sonra halife-li in Ebû Bekir, Ömer ve Osman'a geçti i
bilinmektedir. Peygamber, her ne kadaraç kça belirterek kimseyi
halife b rakmad ysa da, halifenin niteliklerini belirtmek vebunlar
ahs nda toplayanlar seçmeyi emretmek suretiyle, halife b rakm
olmakta-d r. Bu anlamdan yola ç k larak, Ebû Bekir için;
ifadesinikullanmakta bir sak nca görülmemi tir33.
deyimi, bu ayettekiba lam içinde, bireysel olarak iman n
gönüllerde yerle ip kök salmas , toplumsalolarak da slam dininin
manevî/ahlâkî etkinlik alan n n geni letilmesi anlam na
gel-mektedir. ise, kar la lan tehlikelerden ve bunundo urdu u
korkulardan kurtulmak demektir. sözcü ü; yaln zca haricî vemaddî
emniyet de il, daha çok anlam n ifade etti i içinyukar daki cümle,
sadece o ilk zay fl k ve tehlike döneminden sonra Müslümanlar
ntoplumsal güvenli in sa land bir döneme ula aca na dair verilen
bir söz de il,
30 Bkz. Nîsâbûrî, V, 209.31 Nûr, 24/55.32 Ebu'l-A'lâ el-Mevdûdî,
çev. Muhammed Han Kayanî, Yusuf Karaca, Nazife i man,
smail Bosnal , Ali Ünal, Hamdi Ata , stanbul 1987, III, 499.33
Bkz. Fahreddin er-Râzî, , Tahran, ts., XXIV, 25.
-
Erdo an Pazarba22
ayn zamanda bireyin ula aca içsel bir güven duygusuyla ilgili
olarak, bireye yö-nelik bir sözü de ifade etmektedir34.
-Müslümanlara parlak bir gelece in vaat edildi i bu ayette,
onlar n ba lan-g çta pek çok s k nt ve güçlüklere katlanmalar na
kar l k, inan p iyi i ler yapmayadevam ettikleri sürece, selefleri
gibi kendilerinin de yeryüzünde hükümran olacakla-r müjdesi
verilmektedir. Güzel i ler yapmak, yaln zca Allah'a ibadetten
ibaret ol-may p, dine ve dünyaya ili kin her eyi güzel yapmay da
içine almaktad r. irkko madan Allah'a kulluk etmek, adam kay rmadan
insanlar aras nda e itlik ve adâ-leti sa lamak, sevgi, sayg ,
sosyal dayan ma, has l hiç kimsenin haks zl a u ra-t lmamas da
bütün toplumlar n ula mak istedi i hedeflerdir.
- slâm’ n geldi i dönemde ba ms z bir devlet kavram ndan yoksun
olanAraplar, Peygamberin ça r s na uyup onun yan nda yer almalar
sayesinde, k sasay labilecek bir sürede kabilevî topluluktan devlet
a amas na geçmi ler ve çevrele-rindeki topluluklar kar s nda egemen
bir güç hâline gelmi lerdir. Böyle üstün birkonuma ula t ktan
sonra, bunun de eri bilinemeyip nankörlük edilirse, artlara uy-gun
davran lar b rak ld için i ler tersyüz olmakta ve uyar yap lan
sonla kar la-
lmaktad r. nanc n n gere ini yapanlara verilen bu söz, ahlâkî
niteliklere ba l ola-rak bir toplumun yükseli i veya çökü ünün
nedenlerini ortaya koyan ve tarihselalanda geçerli olan bir ilkeye
at fta bulunmaktad r.
-Kur'an' n birçok yerinde önemle üzerinde durulan iki kavram;
vebu ayette dünyevî hakimiyetin iki ana unsuru olarak öne ç kar
lmakta-
d r. Peygamber ve müminlere ça r da bulunulan bu ayette, inanc n
eyleme döke-rek istikrarl bir tutum sergileyenlere, yeryüzünde
hakimiyetin kendilerine geçece isözü verilmekte ve bunu desteklemek
üzere de, insanl k tarihinden emsal gösteril-mektedir. Geçmi te
bunu ba ar yla gerçekle tiren Dâvûd, Süleyman ve benzerleri,ya ad
klar zaman diliminde bu önemli görevi devralm lar ve art k nöbet de
i ims ras Hz. Muhammed ve onun toplumuna gelmi tir. Al nan görevin
ba ar yla yürü-tülmesi ise, iki temel arta ba lanm t r: Ki inin
iman , onunsergiledi i bütün davran lar n içine almakta, ona yön
vermekte ve ortaya koydu udavran lar nda, eylem halinde de kendini
göstermektedir. Allah' n koydu u bu ikitemel art n birçok noktalar
gözard edilir yerine getirilmezse, korkular güvene,endi eler
huzura, yenilgiler zafere çevrilemez.
Kur'an'da ve kavramlar n n çerçevesinin belirlenmesi için,
a-yetlerin ba lam göz önünde tutulmal d r. Allah' n di er varl klar
aras nda insanabelirledi i konum, yeryüzüne sahiplik etme, e yan n
kullan m , maddî ve manevîyönleriyle ya anan hayat yüceltme,
eylemlerinin sorumlulu unu ta ma güç veyetkisinin verilmesi anlam
nda, her insan halîfedir. Bu güç ve yetkiyi, insanî kimli i-
34 Esed, II, 720-721.
-
Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 23
ni koruyabilmek amac yla kullanabilenler, halîfelik sorumlulu
unu gerçek anlamdayüklenebilecek güce sahip olabilmektedir.
Halîfe, kendisinden öncekine vekil k l nan, birinin yerine
geçen, ba kas n nyerini alan, ba kas n n yürüttü ü bir i i ,
kendisinden sonra yüklenip yürüten kimsedemektir35. Bir kimse, ba
kas ndan sonra gelip onun yerine geçerse;
denilmektedir. Birbirinden sonra gelip, birbirine halef olma
yönüy-le genel anlamda her insan halîfe olmaktad r. Birinin yerine
geçmek; ya asl n bu-lunmay ndan, ya onun ölümünden veya âcizli
inden, ya da bunlar n hiçbiri olmak-s z n vekil edinilen kimsenin
onurland r lmas ndan kaynaklanmaktad r36. Allah' n,varl klar içinde
insan yeryüzünün halîfesi k lmas , onu onurland rmas anlam ndaolup,
ona verilen de eri ve üstünlü ü göstermektedir37. Bu halîfelik
yeryüzündemeskûn, yerle ik k l nan insan n yeryüzüne sahiplik etme,
onun yönetimini elindebulundurma anlam ndad r. Ancak bu durumu,
onun bütünüyle kendi kaderine ha-kim, diledi i gibi hareket etme
serbestisine sahip, ba na buyruk, sorumsuz bir var-l k oldu unu
gösteren bir nitelendirme olarak alg lamamak gerekir.
nsan, bu hilâfetin yürütülmesi için gerekli yetenek ve yetkiyle
donat ldgibi, yeryüzü de bu görevin yerine getirilebilmesi için
gerekli olan her türlü maddîdonan ma sahip olarak yarat lm t r.
Buna göre, e yân n kullan m ve güvenli ya a-ma ortamlar n n sa
lanmas nda, bütün yetki ve sorumluluk insana b rak lm t
r.Kur'an'da, yeryüzünde halifeli in yürütülmesine ili kin ilkeler
verilmektedir. Bunagöre bireyin/toplumun sahip oldu u güç ve
otorite bu ana temeller üzerinde yükse-lecektir. Çünkü bu yetki, y
kmak ve bozmak için de il yapmak ve onarmak için,zorbal k ve haks
zl de il, adâlet ve güveni yerle tirmek için kullan ld nda
gerçekanlam n bulmaktad r.
E yây gözlemleyebilme, onun do as n kavrayabilme, ne i e yarad n
al-g layabilme yetene inde olan insan, e yâ ile uyumlu bir diyaloga
girerek onu buy-ru u alt na alabilmekte ve kendisine hizmet
ettirebilmektedir. Bu bak mdan insan nhilâfet misyonunu anlatan
ayetler, her bir insana ayr ayr hitap eden bir özellikta maktad r.
Buna göre her bir fert, kendisinin halîfe varl k olu unun bilincine
va-racak, di er varl klar aras nda kendi konumunu kavrayacak ve
bunun gere i ne ise,onu bütün gücüyle yapmaya çal acakt r.
35 bn Manzûr, IX, 83; insan n halifeli ine ili kin de
erlendirmeler için bkz. M. Said im ek,, stanbul 1997, 549-562.
36 Bkz. Râg b, 294; Elmal l Hamdi Yaz r, stanbul 1971, I, 300.37
Râg b, 294; Fîrûzâbâdî, II, 562.
-
Erdo an Pazarba24
Kur'an'da, ve sözcüklerinden olu an “ deyimi,insan n olu unu aç
k bir ifadeyle ortaya koymaktad r. Yeryüzü-nün sahiplik ve
sorumlulu unun insana verildi inin ifade edilmesi ba lam nda ge-çen
bu deyimle, insanlar n/toplumlar n birbirinden sonra gelmesi,
birbirinin yerinegeçmesi, birbirine halef olmas n n ne anlama geldi
i daha da belirginle mektedir.Buna göre Kur'an'da geçen sözcü ü ile
her bir insan n yeryüzünde halîfe ol-du u ç kar m n
yapabilmekteyiz38. A a daki ayette özel olarak Dâvûd için kullan
-lan “ deyiminin de onun ahs nda insanlar yönetme misyonunuyüklenen
herkesi için kullan labilece ini dü ünmekteyiz:
39
Dâvûd'un, yeryüzündeki halîfeli inden söz eden ayette, hilâfetin
u iki te-mel anlam ifade etti i söylenebilir: Birincisi;
demektir. kincisiise; de-mektir. Burada, devlet ba kanl
/yöneticilik anlam nda Dâvûd'a ad verile-bilmektedir40.
ifadesinde, ili ki-si çerçevesinde hilâfetin anlam alan nda
adâletin yeri ve önemine özel bir vurguyap lmaktad r. Bu görevin
yerine getirilmesinde halîfeli i üstlenen insan n uymakzorunda oldu
u evrensel nitelikli bir ilke olan ilkesi olmazsa olmaz bir ko
ulolarak birinci s raya al nmaktad r. nsanlar yönetme ve aralar nda
hüküm vermekonumunda olan kimselerin uymalar gereken temel prensip
olunca, buradahalîfeli in görev ve sorumluluk alanlar n n bir di er
boyutu da ortaya konulmuolmaktad r. slam bilginleri, bu ve benzeri
ayetlere41 dayanarak, Müslümanlar nkendilerine uyacaklar bir
halîfe/yönetici tayin etmelerinin gereklili i üzerinde dur-mu lar
ve halîfede bulunmas gereken pek çok art s ralam lard r42. Asl nda
buartlar, örne in halîfenin Kurey li olmas gibi43 Kur'an'dan ç kart
lan hükümler ol-
38 Ebu’l-Kâs m Cârullah Mahmûd b. Ömer ez-Zemah erî,Tahran, ts.,
I, 61; Ebu'l-Fidâ smail bn Kesîr, Kahire, ts., I,
92; Ebu’l-Fadl ihâbuddîn Mahmûd el-Âlûsî, Bulak 1301, I, 185;
Muhammed Re id R -za, M s r 1373, I, 258.
39 Sâd, 38/26.40 Râzî, XXVI, 199.41 Bkz. Nûr, 24/55.42 Muhammed
b. Ahmed el-Kurtubî, M s r 1967, I, 264-274.43 Daha fazla bilgi
için bkz. Mehmed Said Hatipo lu, , A. Ü. lahiyat F. Dergisi, c.
XXIII, Ankara 1978, s. 121-213.
-
Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 25
may p, tarihî ko ullar içinde ortaya ç kart lan hükümler
görünümündedir. Bu ayet-lerde, özellikle toplumsal alanda geçerli
olan temel ilkelere at flarda bulunulmakta-d r. Bu ilkelerin toplum
hayat ndaki lüzum ve önemini kavray p, gere ini yerine ge-tirme
çabas nda olanlar, yeryüzündeki halîfeliklerini sürdürebilecek,
aksi yönde ha-reket edenler de halîfeli i, bunun gere ini yerine
getiren bir ba ka topluma teslimedeceklerdir.
Hilâfet görevinin yerine getirilmesinde uyulmas gereken bir di
er art dabu ayette, Dâvûd'a hitaben:
ifadesiyle anlat lmaktad r. Yönetici, yönetti i insanlar n
canlar n , namusla-r n , mallar n korumak ve onlar n durumlar n
düzeltmek, sorunlar n çözmek zo-rundad r. Yöneticinin, toplumunu
ilkeler düzeyinde de il de keyfine göre, kendiistekleri do
rultusunda yönetmeye kalk p, kendi ç karlar n öne ç karmas , halk
üze-rinde büyük zararlara yol açmaktad r. Bu da, ülkede önemli i
lerin yüzüstü kalma-s na, y k ma u ramas na, insanlar n bunal m ve
anar iye dü mesine neden olmak-tad r. Bu bak mdan, insanlar aras
nda adâletle, hakka göre hükmeden birisininmutlaka bulunmas
gereklidir. Burada, Dâvûd'a: denilmek is-tenerek, onun ahs nda
hilâfet misyonu yüklenenlere önemli bir hat rlatmada bulu-nulmaktad
r44.
Yeryüzünde insanlar/toplumlar birbirine halef olmakta, biri di
erinin yerinegeçmekte, fakat ba ka bir varl k onu temsil edememekte
ve onun yerini alamamak-tad r. Kur’an’da hilâfet kavram
çerçevesinde bu konuya i âret edilerek u hat rlat-ma yap lmaktad
r:
45. Bu ayette Allah' n, dileseydi, yeryüzünde insan-lardan onlar
n yerine geçen veya birbiri ard nca gelen ya da yeryüzünde
hali-fe/hükümran olan melekler yaratabilece i belirtilmektedir.
sâ'dan söz eden ayetlerdizisi içinde yer alan bu ayette; sâ'y babas
z olarak yaratan Allah' n, istese bundandaha büyü ünü de yapabilece
i, insanlardan melekler yarat p, onlar insanlar n ye-rine
geçirebilece i vurgulanmaktad r. Burada, sâ'n n do a-üstü bir varl
k olmadbelirtilmektedir46.
nsan yeryüzünde ne kadar olumsuzluklar içinde olursa olsun, onun
düzel-tilmesi veya kurtulu u yine insan eliyle olacakt r. Bunun
için yeryüzünde hiçbir za-man melekler insana halef k l nmam ve
insanlar n yeryüzünde birbiri ard nca gel-mesi, birbirine halef
olmas durumu sürdürülmü tür. Bu durum, ayn zamanda in-sana verilen
de eri, ona duyulan güveni ve onun ta d sorumlulu u da
göster-mektedir. Çünkü insanlar, tarihî süreç içerisinde, düz
yoldan ayr lm , pek çok zik-zaklar çizmi , olumsuz davran lar
sergilemi tir. Buna ra men Allah, onlar n yerine
44 Râzî, XXVI, 199-200; bkz. Nîsâbûrî, V, 592.45 Zuhruf,
43/60.46 Esed, III, 1005.
-
Erdo an Pazarba26
bir ba ka varl k cinsini de il de yine insan , yani olumlu
davran larda bulunan di ergrup insanlar geçirmi , onlar birbirine
halef yapm t r.
ço ulu; ve , mastar ise, ’tir47. Kur'an'da,48, 49 ve 50
sözcükleri kullan lmaktad r.
’nin ço ulu olan ’ sözcü ünün geçti i ayetlerde, halîfelik
görevi-nin yetki ve sorumluluk alanlar na de inilmekte, yetkisini
olumsuz yönde kullananve sorumlulu unun bilincinde olmayan pek çok
toplumun yok olu sürecinden kur-tulamad ve tarihin de bunun nice
örneklerine tan kl k etti i belirtilmekte ve geç-mi ten dersler ç
kart larak, gelece in biçimlendirilmesi istenmektedir.
Hz.Muhammed'in, toplumuna Nûh'un ba ndan geçenleri anlatmas n
iste-yen ayetlerde51, milletinin onun uyar lar na ald r etmeyip,
onu yalanc sayd klarve bu nedenle onlar n suda bo uldu u
belirtilmekte ve onunla birlikte kurtar lanla-r n da halifeler yap
ld ifade edilmektedir:
52.
Kur'an te vik ve sak nd rma konusunda, genelde geçmi e
yönelerek, onla-r n ba ndan geçenleri hikaye yoluyla anlatmakta ve
uygulad bu metot da, kurubir tehditten daha tesirli olmaktad r53.
Burada, geçmi te peygamberlerini yalanla-yanlar n sonlar n n nas l
oldu una bak lmas istenmektedir. Her dönemde kurtulu
a,peygamberlerinin uyar lar n dinleyip, onlar n yan nda yer alanlar
ula m lar, say larve güçleri çok olmas na ra men, peygamber kar
tlar tarih boyunca bekledikleri veistedikleri sonuca hiçbir zaman
ula amam lard r. Görüldü ü gibi, Nûh'un k ssasda, Hz. Muhammed'in
getirdi i mesaja kulaklar n t kayanlara, somut bir uyar nite-li
inde anlat lmaktad r.
Kur'an'da, ve sözcüklerinden olu andeyimleri de kullan lmaktad
r. nsan n olu u bu deyimler-
le de ifade edilmektedir. Yeryüzünün insana emanet edilmesi ve
ona burada tasar-
47 Halîfe'nin ço ulunun , halîf'in ço ulunun oldu u belirtilmi
tir (Râg b, 294).48 Bakara, 2/30; Sâd, 38/26.49 En'am, 6/165;
Yûnus, 10/14, 73; Fât r, 35/39.50 A’râf, 7/69, 74; Neml, 27/62.51
Bkz. Yûnus, 10/71-72.52 Yûnus, 10/73.53 Râzî, XVII, 136-137.
-
Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 27
ruf hakk n n tan nmas , ayr ca kendisine verilen eyleri
kullanacak güç ve yetenekteyarat lmas aç s ndan bütün insanlar
yeryüzünün halîfeleridir. Toplumlar, halîfeliks nav nda birbiriyle
yar ve rekâbet hâlindedir. Kim, kendisine sunulan imkânlardanen üst
derecede yararlanabilirse, önder toplum olma konumuna eri
ebilecektir.Kur’an s nav n âhiret boyutunun da unutulmamas gerekti
ini ve bu s nav n sonu-cuna göre, ki inin âhiretteki durumunun
belirlenece i konusunda uyar da bulun-maktad r:
"54.
Bir grup müfessir, deyimiyle, özel olarakHz.Muhammed ve
ümmetinin kastedildi i görü ündedir. Çünkü o,
peygamberlerinsonuncusu ve onun ümmeti de di er ümmetlerin
halefidir. Bu yoruma göre Allah,Müslümanlar yeryüzünün halîfeleri k
lm t r. Buradaki hitab n bütün insanlara yöne-lik oldu unu
söyleyenler de olmu tur. Nitekim bu ifadenin ard ndan,
insanlardankimisinin kimisine derecelerle üstün k l nd n n da
belirtilmesi bu yorumu destek-lemektedir.55.
nsanlar n birbirinden derecelerle yükseltilmesi; ak l, karakter,
ilim, mal,r z k, makam ve benzeri konularda birbirinden farkl olmas
demektir. Böylesi birfarkl l k, herkesin sahip oldu u eylerle
denenmesi amac na yöneliktir. Verileni yerliyerinde, güzel bir
biçimde kullan p kullanamayan böylece ortaya ç kacakt r. Bunla-r n
yükledi i sorumlulu un gere ini yapanlar, akran n n içinden s yr l
p öne geçecekve herkesin gelece i de buna göre ekillenecektir56.
Allah, insanlar gerek renk, dilve fizyolojik yap , gerekse
kendilerine verilen imkânlar, beceri, sosyal statü ve en-telektüel
yönden farkl olarak yaratm ve her birine de i ik yetenekler vermi
tir.Bu sayede insanlardan kimi kiminden üstün bir konuma gelmi ve
bu yönüyle in-sanlar n birbirine muhtaç olma durumu da, toplumsal
hayat n temelini olu turmu -tur.
Allah, insan ve evren ili kisinin anlat ld ayetler dizisinde
önce Allah-insanili kisi ile konuya girilmekte, daha sonra
Allah-evren ve insan-evren ili kisi57 ortayakonulmakta ve bu ba lam
içinde na özel bir vurgu yap lmak-tad r:
)"58
54 En'am, 6/165.55 Bkz. Râzî, XIV, 13.56 Bkz. Râzî, XIV, 13.57
Neml, 27/59, 63.58 Neml, 27/62.
-
Erdo an Pazarba28
Allah-evren, insan-evren ve insan-Allah ili kisi, bu ayetlerde
bir bütünlük i-çinde ve birbiriyle ba lant l biçimde anlat lmaktad
r. nsan, bu ili kinin kendisiyleilgili yönlerinde üzerine dü eni
yapt takdirde, halîfelik görev ve sorumlulu unuyerine getirmi
olacakt r. Böyle bir anlam örgüsü içinde yukar daki ayetin insan
nhalîfe olu una ili kin vurgusu, Allah' n, insan özel yetenek ve
güçlerle donatarak,onu , yönündedir. Burada
deyimiyle, yeryüzünde yerle me ve tasarrufta bulunma an-lam n n
yan s ra, nesillerin birikimlerini sonrakilere aktarma ve
birbirinden devral-malar da anla labilmektedir. Ancak ayette sözcü
ü ile, mülkiyet ve hü-kümranl k anlamlar n n öne ç kart ld n
görmekteyiz59.
Allah' n varl na, birli ine ve ortaks z oldu una birer delil
olarak sunulanbu ayetler, ayn zamanda bütün bunlar n, yeryüzünün
sâhibi, halîfesi yap lan insaniçin haz rland na da i âret
etmektedir. Burada hitap edilen toplumun ahs nda,bütün insanlar n
yeryüzünün halîfeleri oldu u ve bu görevin yerine
getirilmesinde,gerekli olan bütün artlar n olu turuldu u
vurgulanmaktad r. Burada da, halîfenin,üstlendi i görevi tam anlam
yla yerine getirebilmesi için, haz rlanan imkânlardan birbölümü s
ralanmaktad r. Buna göre, yeryüzünün halîfeleri, kendileri için haz
r k l n-m bu malzemeler üzerinde, tasarruf güç ve yetkisini
kullanacak olan insanlard r.
Toplumlar n çökü ve yok olu nedenlerinin anlat ld ayetlerden
birinde,apaç k belgelerle gelen peygamberlerine haks zl k ederek
inanmad klar için, geç-mi te pek çok nesillerin yok edildi i
belirtilmekte60 ve bunu izleyen ayette de öyledenilmektedir:
Hz. Peygamber'in gönderildi i topluma burada, sizin iyilik mi
yoksa kötülükmü yapaca n z görelim ve buna göre davranal m diye
geçmi te yok etti imiz top-lumlar n yerine sizi yeryüzünde
halifeler yapt k, denilmektedir. Ayn konuya bir ba -ka yerde de u
ifadeyle de inilmektedir:
"62 Hz. Peygamber:
"63 sözleriyle bu konuya i aret etmektedir64.
lk muhatab olmas nedeniyle öncelikle o dönemin Arap toplumuna
sesle-nilen bu ayetleri öyle de yorumlamak mümkündür: Sizden önceki
toplumlar, pey-
59 Râzî, XXIV, 209.60 Bkz. Yûnus, 10/13.61 Yûnus, 10/14.62 Mülk,
67/2.63 Tirmizî, Fiten, 26; bn Mâce, Fiten, 19.64 Râzî, XVII,
54.
-
Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 29
gamberlerinin uyar lar na kulak asmad klar için yok oldular. Siz
de, onlar gibi aynolumsuz davran larda bulunarak, onlar n yok olu a
götüren yanl l klara dü meyin.Ba n za olumlu veya olumsuz gelen her
eyin belirleyicisi kendi davran lar n zd r.Selefleriniz
sorumluluklar n n gere ini yerine getiremedikleri için toplumsal
varl kla-r n sürdüremeyerek tarih sahnesinden dü tüler. Siz,
elinize geçen f rsatlar en iyiekilde de erlendirmeye çal n, yoksa
sizlerden de halîfelik görevi dü er ve bu so-
rumluluk, halîfeli in gere ini yapan toplumlara devredilir.
nsanlar n yapm olduklar olumlu veya olumsuz davran lar n n
sonuçlarbütün toplumu etkilemektedir. Peygamberin hitap etti i
toplumun uyar ld bir di-er ayette bu durum aç k bir biçimde dile
getirilmektedir:
65.
Bu ayette, Allah' n insan yapmas ve yeryüzüne vârisk lmas ; ona
do ru ile e ri, iyi ile kötü, hidâyet ile dalâlet aras ndaki fark
anlamayetene ini vermesi olarak da anlayabiliriz66. Burada
muhataplar, hem gelmi -geçmi kimselere, hem de kendi durumlar na
dikkatle bakmaya ça r lmaktad r.' demek, onlar n pe inden geldiniz,
dü tükleridurumlar ö rendiniz, Onlar gibi mi olmak istiyorsunuz?
Geçmi in ö üdüne kulakveriniz ve ayn yan lg ya dü meyiniz,
demektir67. Onlar n daha önce ya am toplu-luklar n yerine
getirildikleri, onlar n ülkelerine, yerle im bölgelerine mirasç
olup,tasarruf yetkisinin kendilerine verildi i belirtilerek, küfrün
zarar n n ba kas na de il,yine sahibine dönece i, bunun geçmi te
böyle oldu u ve gelecekte de böyle olma-ya devam edece i anlat lmak
istenmektedir. Burada, yine insan n halîfelik görevihat rlat lmakta
ve bu görevin yetki, sorumluluk ve gere ine göre hareket
edilmesiönemle vurgulanmaktad r.
bir di er ço ulu olan da geçti i ayetlerde, sözcü üile ayn içeri
i ta maktad r. Geçmi toplumlardan örnek kesitlerin sunuldu u
buayetlerde, sözcü ünü bir kavram haline dönü türen ana temalar
bulabilmek-teyiz. Hûd k ssas n n anlat ld ayetlerden birinde, Âd
toplumuna, geçmi te Nûhtoplumunun kar la t sona at f yap larak öyle
seslenilmektedir:
68.
65 Fât r, 35/39.66 Bkz. Esed, II, 892.67 Râzî, XXVI, 31.68
A'râf, 7/69.
-
Erdo an Pazarba30
Kur’an, Nûh kavminden sonra, onun soyundan gelen veya ondan
sonrakikavimlerin en kalabal ve en güçlüsü olarak Hûd kavminin,
onlar n yerine yeryü-zünde halîfeler k l nd n bildirmektedir. Yani
onlar , Nûh kavminin ya ad klar top-raklara, onlar n
memleketlerine, mallar na ve bunlardan sa lanabilecek her
türlüimkâna sahip k lm t r69. Burada, insanlar n birbirine halef
yap ld ve sonrakilerin,öncekilerden ibret almas , kendilerine
verilen eylerin k ymetini bilmesi ve vereninde asla unutulmamas
gerekti i anlat lmaktad r.
Hz. Sâlih'in Semûd kavmine gönderildi ini belirten ve onun
dâvetini anla-tan ayetlerden birinde de bu konuda öyle
denilmektedir:
70.
Allah, Âd kavmini helâk edince, Semûd kavmini onlar n yurtlar na
yerle -tirmi ve yeryüzünde Semûd’u onlara halef k lm , onlara bol
nimetler ve uzun ö-mür vermi tir71. Burada, seleflerinin yerine
geçirilip, onlar n sahip oldu u imkânlar-dan yararlanan bir
toplumdan, diye söz edilmektedir72.
Kur'an'da bir toplumun sahip oldu u imkân, güç ve etkinli i
koruyup geli -tirerek varl n dünyan n sonuna kadar
sürdürebilmesinin imkân da, halîfelik kav-ram n n içeri ine dahil
edilmekte ve halîfeli in toplumsal boyutu olarak takdim
e-dilmektedir. Kur’an’ n geçmi toplumlar n tarihlerinden seçerek
anlatt örnek olay-larda da halîfeli in toplumsal boyutu öne ç kart
lmakta ve insan n bireysel ve top-lumsal görev ve sorumlulu u, onun
halîfe olu uyla ili kilendirilmektedir. Söz konusuanlat mlarda
toplumsal süreklili in nas l sa lanabilece i, genelde bunu ba
arama-yan toplumlar n yapt yanl lar gösterilerek ortaya konulmaktad
r.
Kur'an'da belirli bir toplumun tarihini irdeleyen özel
bilgilerin yan nda, genelanlamda bütün toplumlar n tarihini
ilgilendiren, onlar n bütün unsurlar yla varl nsürdürebilme, ayakta
durabilme, dünyada kalabilme mücadeleleri için bir yol göste-rici
niteli inde olan genel ilkeler de verilmektedir. Bir ba ka deyi le,
verilen her birörnekten hareketle bir toplumun tarih içinde varolu
unu sürdürebilmesini sa laya-cak temel ilkeler, Kur’an’da bazen aç
k bir biçimde belirtilmekte, bazen de sat r ara-lar ndan ç kart
lmay beklemektedir. Toplumsal süreklili in sa lanmas nda
olmazsaolmaz de erindeki bir ilkeyi aç k biçimde ortaya koyan
ayetlerden birinde öyle de-nilmektedir:
69 Râzî, XIV, 157.70 A'râf, 7/74.71 Râzî, XIV, 163.72 Bkz. T. W.
Arnold, . A. V-1, 148-149.
-
Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 31
"73.
Toplumsal süreklilik konusuna ili kin olarak ayetin vermek
istedi i mesajkonusuna özgü bütünlü ü içinde alabilmek için önce bu
cümlenin temel dayanakla-r n olu turan ve sözcüklerinin anlamlar n
n ortaya konulmas gerekmek-tedir. ile maksad n 74,
, kinâye, , oldu u belirtilmektedir75.ise, , demek olup anlam na
gelen cins isimdir. Bunedenle Zebûr ismi, peygamberlere gönderilen
tüm ilâhî kitaplar için de kullan la-bilmektedir76. Zebûr'un
Dâvûd’un kitab oldu u77, onun dinî hükümleri de il, yaln z-ca aklî
hikmetleri içine alan bir kitap oldu u da söylenmektedir78. Ayr ca
Zebûr ilekastedilenin; veya oldu u, bunun Allah taraf
ndanpeygamberlere veya Mûsâ'dan sonraki peygamberlere indirilen da
olabile-ce i belirtilmektedir79.
Zikir’den sonra Zebûr’da da yaz l olan konu-sunda müfessirler
iki farkl görü ortaya koymaktad r: Onlardan bir bölümüne göreburas
, dur. Onlar, yorumlar na:
"80 ayetini delil getirmi lerdir.Dünya yurduna gelince buras ,
hem salih, hem de salih olmayanlar n bar nd yer-dir. Onlardan bir
bölümü de, ayetteki ile yaln zca dünya topra , nünkastedilmi
olabilece ini söylemi lerdir. Çünkü Allah' n, inanan ve salih amel
yapankullar n yeryüzüne sahip k laca na81, kendisine âit olan
yeryüzünü kullar ndan di-ledi ine verece ine ili kin sözü
bulunmaktad r82.
Her iki görü ün de gösterdi i anlamlar n kesi im noktas , inan p
salih ameli lemek, iyi ve yararl i ler ortaya koymakt r. Buna göre
salih insanlar, hem içindeya ad klar dünyan n, hem de âhirette
cennet yurdunun sahipleri, sâkinleri, vârisle-ridir. Bu, bütün
ilâhî kitaplar n verdi i ortak bir müjdedir. Onlar n ö ütleri,
toplum-lar kötü ahlâktan, olumsuz gidi attan kurtar p yüceltmeyi ve
onlar , inanc n salihamelleriyle bütünle tirerek birbirine sevgi ve
sayg gösteren, birbirine güvenen ve
73 Enbiyâ, 21/105 ).74 Enbiyâ sûresinin 7. ve 48. ayetlerinde de
Tevrat'tan, 'Zikir' diye söz edilmi tir.75 Bkz. Râzî, XXII, 229;
Muhammed Hüseyn et-Tabatabâî, Tahran 1372, XIV,
361. ’in, , , , , anlamlar ndan hare-ketle, Kur'an'da belirtilen
manevî ve toplumsal yükümlülükleri yerine getiren insann kazanacave
ili kin dolayl bir îmân n da söz konusu oldu u belirtilmi tir
(Esed, II, 647 ve 664).
76 Taberî, XVII, 103; Nîsâbûrî, V, 209.77 Nisâ, 4/163. ve srâ,
17/55. ayetlerinde Dâvûd’a Zebûr'un verildi i belirtilmektedir.78
Bkz. Bursal smail Hakk , , stanbul 1926, V, 366.79 Taberî, XVII,
103; Nîsâbûrî, V, 57; Tabatabâî, XIV, 361.80 Zümer, 39/74.81 Bkz.
Nûr, 24/55.82 Bkz. A'râf, 7/128.
-
Erdo an Pazarba32
hakk n gözeten, birbirine kenetlenmi olarak hayat n her alan nda
bir ba ar danötekine ko an örnek bir toplum yapmay amaçlamaktad
r83. Yeryüzünde dürüst veerdemli olanlar n toplumsal süreklili ini
sa layabilecekleri ve buraya vâris olabile-cekleri ilkesi, onlara
verilen, "84 sö-zünün bir yank s olmaktad r. Buna göre, insan için
öngörülen ve amaç olarak gös-terilen yüceliklere eri menin tek
yolu, ancak inan p dürüst ve erdemli davran larortaya
koyabilmektir.
ve sözcüklerine getirilen bu yorumlar çerçevesinde ortaya ç
kansonuç; ilkesi, bütün ilâhî kitaplar n sundu-u temel ilke olmas d
r85. olmas ilkesiyle, yeryü-
zündeki insan otoritesinin belli sürelerde liyakatsizlerin
ellerine geçebilse de, sonuç-ta bunun yeniden iyilerin eline
geçmesinin kaç n lmaz oldu u ortaya konulmaktad r.nsanlar n gaflete
dü tü ü anlar kollay p ufuklar n karartanlara, bu eylemlerini
sürdürebilmeleri için süresiz bir izin verilmeyece i de bu sözün
sat r aralar ndanç kart labilmektedir.
Bir toplumun yeryüzüne vâris olmas , buradan sa lanabilecek
bütün fayda-lar n kullan m ve yönetiminin ba kalar ndan kendilerine
geçmesi demektir. Bunundo al sonuncu olarak, önceki toplumun sonunu
haz rlayan eski anlay , al kanl klarve kurumlar da art k varl k
nedenlerini kaybetmekte ve böylece yeni bir dünya ku-rulmaktad r.
Yeni toplum, elde etti i bu miras kendi kazan mlar yla bütünle
tirerekgeli tirmekte ve ya ad hayat n içine katt bu bolluk ve
imkânlar kaybetmemekiçin de gerekli tedbirleri almaktad r.
Kur’anî ifadelerde söz konusu edilen bolluk ve art da iki türlü
olabilmek-tedir: Birincisi; insan n olumlu davran lar n n sonucunda
olu an bolluk ve art ,onlar n dünya hayat nda kazand klar yak nl k
makamlar biçiminde âhirete yönelikolabilmektedir. Bu da, Allah' n
cennet ehlinden hikâye etti i:
"86
ve "87 sözlerinin i aret etti-i gibi, dünya hayat n n kazand rd
âhiret nimetidir. kincisi ise; dünyan n mevcut
fayda ve güzelliklerinden gere ince yararlanma gibi dünya hayat
yla ilgilidir. Bunagöre, yeryüzü irk ve günahlar n kirinden ar nd r
lacak ve Allah, insanlar n içindeninan p yararl i ler yapanlar ,
öncekileri halef k ld gibi, kendilerini de yeryüzünehalef k lacak,
onlar için be endi i dini, temelli yerle tirecek ve korkular n
güvene
83 Râzî, XXII, 229-230.84 Al-i mrân, 3/139.85 Ayn ilke,
Zebur'da: eklinde ifade edilmektedir
(Kitâb- Mukaddes, stanbul 1974, XXXVII-29, s. 560).86 Zümer,
39/74.87 Mü'minûn, 23/11.
-
Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 33
çevirecektir88. Böylelikle Allah'a kulluk eden, ona hiçbir eyi
ortak ko mayan salihbir toplum yeryüzünde güçlü ve etkin bir toplum
olarak varl n sürdürecektir. Gö-rüldü ü gibi, ayetin ifadesi mutlak
olup, hem dünyevî ve hem de uhrevî verâsetiiçine almaktad r89.
Medeniyetler, kendilerinin ötekilerden ay rt edilmesini sa layan
nitelikleriy-le, kurucu toplumlar n n kimlikleri ve toplumsal yap
lar n n tan nmas n kolayla t ranyol gösterici simgeler sunmaktad r.
Belli zaman ve mekânda ya ayan bir toplumu,
ili kisi ba lam nda inceleyen ve yorumlayan bir tarihçi,
bire-yin/toplumun bu etkile imdeki rolünü tespit etmekte ve buradan
bütün toplumlariçin de geçerli olabilecek kesi im noktalar n
bulmaya çal maktad r. Sosyolog, fizikîve kültürel antropolog da
toplumlar n çe itliliklerini, niteliklerini ve tarihsel
süreçiçindeki geli imlerini göstermeyi amaç edinmektedir90. Kültür
eserleri ve tarihî olay-lar, yaln z genel bir kural n münferit
halleri olmakla kalmamakta, ayn zamandabelli bir zaman ve mekânda
ortaya ç kmakla ayr bir önem ta maktad rlar. nsanl ktarihinde
peygamberler, dü ünürler, bulu lar, bilimsel, teknolojik ve
endüstriyelgeli meler, devrimler ve sava lar n, tüm kültür
çevrelerinin, bazen bütün toplumla-r n kaderini tayin edici
nitelikteki etkileri bunun en aç k örnekleri olarak kar m
zdadurmaktad r. Bu olaylar n belli bir zaman ve mekân n özel ko
ullar içinde ve birdefaya mahsus olu lar , onlardan genel bir görü
/sonuç ç kart lmas na bir engelolu turmaz. Bunun için olaylar n
gerçek anlamlar n n kavranabilmesi, onlar n birey-sel ve toplumsal
plânda de erlendirilmelerini ve benzer ve yak n olaylarla kar la t
-r lmalar n gerektirir. Çünkü günlük ve münferit olaylar, tarihî
olaylar n ortak zemi-nini olu turmaktad r91.
Gerek bireyin gerekse toplumlar n hayat nda ele geçirilen pek
çok f rsatlarve imkânlar olmu tur. Fark nda olunamad veya yeterince
de erlendirilemedi idurumlarda bunlar ço u kez hebâ olmu , elden
kaçm ve daha sonraki yak nmala-r n da kimseye bir faydas dokunmam t
r. Kur'an bu konuda bireye ve topluma çokönemli uyar larda bulunmu
ve bunlar da ili kileri ba lam ndatarihî örneklerde somutla t rarak
sunmu tur. Kur’an’ n tarihî anlat mlar , toplumlar nyönlendirilmesi
ve toplumsal süreklili inin sa lanmas konusunda peygamberleriayr
cal kl konumda göstermektedir. Onlar, sürekli olarak toplumlar n
uyarmakta;onlar ayakta tutan temelleri göstermekte ve burada olu an
a nma ve çürümelerin
88 Nûr, 24/55.89 Tabatabâî, XIV, 361-362.90
(Joachim Wach,, çev. Ünver Günay, stanbul 1995, s. 89).
91 Kr . Hans Freyer, , çev. Nermin Abadan, Ankara 1957, s.
30-35.
-
Erdo an Pazarba34
onar lmas gerekti ini srarla belirtmektedir. Bu uyar lar,
toplumsal süreklili in sa -lanmas ve korunmas nda iyi de
erlendirilmesi gereken önemli f rsatlard r.
Toplumbilimciler içinde dinî otorite tiplerinin sistematik
tablosundaolgusunu apayr kategori olarak dü ünenler vard r. Buna
göre peygam-
ber, geçmi i ayd nlatmak ve aç klamakla kalmamakta ayn zamanda
gelece e de elatmaktad r. imdiki zaman, peygamber taraf ndan bu
çift yönlü k alt nda aç k-lanmaktad r. O, toplumsal düzendeki her
çe it kar kl k ve bozulmaya kar tepkigöstermekte, tehlikeyi
sezmekte, geçmi in ve gelece in alt nda halihaz r du-rumu aç klamak
için bütün f rsatlar de erlendirmektedir. çinde bulunulan duru-mun
toplumu nereye götürece i konusunda peygamber, halk n ve onun
temsilcile-rini uyarmakta, sorunlar n çözmeye yönelik pratik
önerilerde bulunmaktad r92.
Kur’an, farkl zaman ve mekânlarda ya ayan toplumlar n her
birinin tarihinikendi özel artlar içinde anlat rken, her dönemin
toplumu için dikkate al nabilecekortak konulara i aret ederek,
geçmi te ele geçirdikleri f rsat ve imkânlar kullana-mayan
toplumlar n hazin sonlar n gözler önüne getirmektedir. Kur’an,
toplumlaraverilen bu tarihî f rsat ve imkân , bir kez de Mekkeli mü
riklere seslendi i ayetlerin-de yinelemekte ve oldukça aç k ve çarp
c anlat mlarla, onlar geçmi in ac dene-yimlerinden ders almaya ça
rmaktad r. Geçmi te peygamberlerine inanmay p, ya-lanlayan
nesillerin bu olumsuz davran lar , kendilerini yok olu a götüren
bir haks z-l k olarak de erlendirilmi tir93. Onlar, Hz. Muhammed'in
ça r s na uymay p, onuyalanlamay sürdürmeleri halinde, benzer
sonuçlarla kar la abilecekleri konusundau sözlerle uyar lm t
r94:
"95.
Bu ifadelerde, bir yandan Mekke toplumuna verilen böylesine kaç
r lmaya-cak bir f rsat söz konusu edilirken, bir yandan da çok
önemli tarihî bir uyar da bu-lunulmaktad r. Buna göre, Peygamber’in
ilk ve yak n muhataplar durumunda olanbu topluma, peygamberleri
önderli inde çok önemli bir tarihî misyon geçmi tendevral nm
olmaktad r. Bu toplum, yerine geçirildi i toplum gibi benzer
olumsuz-luklar m sergileyecek, yoksa tarihten gerekli dersi al p,
yüklendi i bu zorlu görevinsorumlulu unun bilincinde olarak
toplumunun süreklili ini mi sa layacak? Görüldü-ü gibi, bir
toplumun ayakta kalabilme ilkelerinin neler oldu u, bu ve benzeri
ifade-
lerde gayet aç k bir biçimde ortaya konulmaktad r.
Toplumlar n sorumluluklar n yerine getirip getirememe konusunda
s nan-mas , gözetim alt nda tutulmas , gidi ât n n izlenmesi ve
buna göre konumunun
92 Bkz. Wach, 420-423.93 Yûnus, 10/13.94 Taberî, XV, 270.95
Yûnus, 10/14 .
-
Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 35
belirlenmesi, her bir toplum için geçerli olan tarihî bir e ilim
görüntüsünde kar m -za ç kmaktad r. Ayr ca durumun böyle bir seyir
içinde gerçekle mesi tarihin yaptbir uyar biçiminde, yeniden
Kur'an'dan insanl a ilâhî bir katk olarak gösterilmek-tedir. Bu
ifadelerle ayn zamanda bütün insanlara seslenilmekte96 ve geçmi te
kal-m bu toplumlardan sonra97, kimlerin görevini yürütüp
yürütemeyece ine bak la-ca ve her dönemde de bu göreve, onun
gereklerini eksiksiz olarak yapanlar ngetirilece ine özel bir vurgu
yap lmaktad r.
Toplumsal varl na süreklilik kazand ramayan bir toplumun yerini
di erineb rakma durumunda kalmas anlam nda bir toplumsal de i imden
söz eden Kur'an,bireysel ve toplumsal sorumluluklar n n bilincine
erememeleri nedeniyle, yüklendik-leri görevin gereklerini yapmayan
toplumlar n yerine ba ka bir toplumun getirilece-ini98, tarihî
tespitlerle desteklenmi biçimde haber vermektedir99. Bir
toplumun
yerini di erinin almas veya tarihsel varl n n sona ermesi, her
zaman o toplumunmedeniyetini ve bütün bireylerini kaybetmesi demek
de ildir. Bu süreç bazen birtoplumun maddî ve manevî varl klar n n
birlikte tarihin sayfalar nda bir an olarakkalmas biçiminde i
leyebilece i gibi, bazen de varl sona eren toplumun kendisi-ne âit
etkinli i ve öz benli ini olu turan de erlerin kaybolmas tarz nda
gerçekle e-bilmektedir.
Kur'an, tarihte olumsuz eylemleri yüzünden pek çok toplumun varl
nsürdürüp günümüze kadar gelemedi ini, onlar n, yerlerini kendileri
gibi olmayanla-ra b rakt klar n haber vermektedir100. Bu yolla
Kur'an, ya ayan toplumlar n, tarihgeçidini a amam , geçmi te kalm
lar n bu duruma neden dü tüklerinin, geri dö-nü ü olmayan yola nas
l vard klar n n ara t r lmas n istemekte ve ak llar n ba lar
naalmalar n n tam zaman oldu unu hat rlatarak, kendilerine art k
bir çeki düzen ver-melerini de ö ütlemektedir.
Kur'an, toplumsal sürekliliklerini sa layabilmeleri için
ellerine geçmi bulu-nan tarihî f rsatlar de erlendiremeyerek, ya ad
klar dünyada sahip olduklar halîfe-lik misyonunu ba ar yla
yürütemedikleri için geçmi te kalm toplumlar n tarihlerin-den,
kendilerinden sonra gelen bütün toplumlar için anlaml kesitler
sunmu tur.Nûh toplumunun tarihten silinmesinden sonra, Hûd'un
toplumu Âd'in101, ondansonra102 Sâlih'in toplumu Semûd'un103, daha
sonra da di er toplumlar n104 getiril-diklerinden söz ederken
Kur’an, toplumsal süreklilik-halifelik ili kisi çerçevesinde
96 Taberî, XI, 94.97 Be avî, II, 346.98 Tevbe, 9/39; Muhammed,
47/38; Vâk a, 56/61; Meâric, 70/41; nsan, 76/28.99 Nisâ, 4/133;
En'âm, 6/133; brâhim, 14/19; Fât r, 35/16.100 En'âm, 6/6; Enbiyâ,
21/11; Mü'minûn, 23/31, 42.101 A'râf, 7/69 .102 A'râf, 7/74 .103
Bkz. Mü'minûn, 23/31 .104 Mü'minûn, 23/42.
-
Erdo an Pazarba36
konuyu gündeme getirmekte ve anlat m nda bütün vurguyu bu
noktaya odakla-maktad r.
Ellerine geçirdikleri tarihî f rsatlar de erlendiremedikleri
için toplumsal sü-reklili ini sa layamayan Âd ve Semûd toplumlar
hakk nda Kur’an’ n de erlendirme-leri, halîfelik-toplumsal
süreklilik ili kisini çarp c bir biçimde ortaya koymaktad r.Bunun
kan t ise, Kur’an’ n, Âd ve Semûd toplumlar na verilen bu tarihî f
rsat be-lirtmek için kulland sözcü üdür105. Onlar, kendilerinden
önceki toplumlar nyürütemedi i bu misyonu onlardan devralm lar ve
yeryüzünün halîfeleri olmu lar-d r.
Kur’an’ n anlatt tarihe göre, peygamber olarak Nûh’tan sonra Hûd
ikincis ray almakta ve Arap tarihinin bilinen en eski toplumu olan
Âd da ya ad bölge-nin köklü toplumlar ndan birisi olmaktad r106.
Nûh sonras dönemlerin önemli top-lumlar ndan biri olan Âd,
Kur’an’da büyük maddî varl k, nüfuz ve otoriteleriyle tan -t
lmaktad r. slam Dini’nin ortaya ç k ndan as rlarca önce tarih
sahnesinden çeki-len bu toplumun hat ras , Arap gelene inde her
zaman canl tutulmaktad r107.
Âd toplumu, co rafî bölge olarak Ahkâf ad yla bilinen ve
Yemen’de Umânile Hadramût aras nda yer alan geni kum çöllerinde ya
am lard r. Hûd peygambe-rin Ahkâf bölgesinde ya ayan bir toplumu
uyarmak için gönderildi i Kur’an’da aç kbir biçimde
belirtilmektedir108. Âd toplumu, Allah'tan ba kas na kulluk
edilmemesikonusunda uyar da bulunan peygamberleri Hûd’u
dinlemedikleri gibi109, ileri gelen-leri de onu geleneksel inançlar
n b rakmaya ça rd için ak llar nca a a lamayakalk m lard 110. Hûd
ise onlar n bu davran lar n n yanl l n belirtmi ve onlar usözlerle
uyarm t : “Ey kavmim! ...Allah’ n
. Art k Allah’ n nimetlerini an n ki, kurtulu a
erebilesiniz”111.
105 Bkz. A'râf, 7/69, 74.106 Baz ayetlerde zaman aç s ndan bir
engel oldu u için insanlar n baz konular bilemeyeceklerinden
bahsedilir. Kur’an genel olarak bunlar n geçmi le ilgili olanlar
n olarak nitelendirir.nsanlar n bilemeyece i bu konular geçmi
topluluklar n ve insanlar n ba ndan geçen olaylard r. Bu
ba lamda Hz. Nûh ile ilgili bilgiler verildikten sonra da
bunlarn gayb haberlerinden (Hûd, 11/49) ol-duklar ifade edilir
(Halis Abayrak, , stanbul 1993, 95).
107 Bkz. Taberi, , n r. Muhammed Ebu’l-Fazl, Kahire, ts., I,
216; Ali b. Hüseyinel-Mes’ûdî, , n r. M. Muhyiddin Abdülhamîd,
Kahire 1948, I,41-42; Cevâd Ali, , Beyrut 1968, I, 299; F. Buhl, ,
.A., I,123-124; Celal K rca, , D. .A., stanbul 1998, I, 334.
108 Ahkâf, 46/21; Kur’an’ n k rkalt nc sûresi de ad n , yirmi
birinci ayetinde geçen Ahkâf sözcü ündenalm t r. Bunun yan nda
Kur’an’ n on birinci sûresinin ad da Hûd’dur. Kur’an’daki
sûrelerden birininÂd toplumunun yerle im yeri ve di erinin de
peygamberinin ad yla an lmas , öncelikle hitap edilentoplum aç s
ndan oldukça anlaml d r.
109 Bkz. Fussilet, 41/13-14; A’râf,7/ 65.110 A’râf, 7/66; bkz.
uarâ, 26/123.111 A’râf, 7/67-69; bkz. uarâ, 26/135.
-
Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 37
Yürüdükleri bu yolun biraz ötede geri dönü ü ve ç k olmayan bir
soka avaraca na ihtimal vermedikleri için onlar uyar lar ciddiye
alm yor, üstelik hayretlekar l yorlar ve 112 diyorlard .Onlar,
bütün uyar lara kulaklar n t kay p, bunlar yok saymaya kararl yd
lar ve bu-nun için de büyük bir duyars zl k ve umursamazl k içinde:
“Sen bize ö üt versen devermesen de bizim için fark etmez”113
diyerek, Hûd’un bu ça r s na: E er do rusözlü biriysen, haydi getir
bakal m bizi tehdit edip durdu un azab !”114 biçimindeoldukça
tepkili, küstahça ve alayc bir kar l k vermi lerdi. Onlar n dü
üncesizcesöyledi i bu sözler kar s nda Hûd’un tehdit içerikli uyar
s , onlar n içinde bulunduk-lar korkunç durumu tam aç kl ile ortaya
koyan u sözlerle yinelenmi ti:“...Bekleyin öyleyse! Ben de sizinle
birlikte bekleyece im!”115.
Uyar lar kar s nda duyars z kalan Âd toplumunun y k l
Kur’an’da:
116 sözleriyle anlat lmaktad r. Çünkü onlar sorumluluk bilinci
ta -mam 117, gerçekleri tan maya asla yana mam , do ru ve yararl
her eye karç km , böbürlenmi , yeryüzünde büyüklük taslay p
küstahça dola m ve
demi lerdi...”118. Bu anlay onlar , ba ka insanlar ve top-lumlar
küçümsemeye, onlara kar dü manca tutum sergilemeye, zorbal ,
güçsüzolan n hukuku konusunda hiçbir ahlâkî s n r tan mamay , bask
, iddet ve kaba kuv-veti bir politika olarak benimsemeye götürmü
tür119.
Kur’an’da, Âd toplumunun dünyay alg lama biçimlerindeki yanl l
klara ya-p lan at flar n yan s ra, ço u kere ayn cümlelerin içinde
Âd medeniyetinin eri ti imaddî düzeye ili kin bilgilere de yer
verilmektedir. Örne in, Hûd toplumuna yap lanu sesleni te bu durum
daha da belirgin hâle gelmektedir:
120.
Âd toplumu ya ad klar ve egemen olduklar geni bölgede ba
edilemez,yenilemez bir güç olmu ve bu güçlerini de maddede somutla
t rm lar, her türlü
112 uarâ, 26/137.113 uarâ, 26/136.114 A’râf, 7/70.115 A’râf,
7/71.116 A’râf, 7/72.117 Bkz. uarâ, 26/124-126.118 Fussilet ,
41/15.119 Bkz. Esed, II, 752120 uarâ, 26/128-134.
-
Erdo an Pazarba38
tehlikeden uzak, sa lam ve güvenli ya ama alanlar olu turmu lard
. Onlar, do alâfetlerden zarar görmeyecek sa lam zeminler üzerinde
ehirlerini kurmu lard . Buyap la ma, ayn zamanda insanlardan
gelebilecek zararlara veya dü man sald r lar -na kar da toplumun
güven içinde olmas n sa l yordu. Böyle bir durum, onlardahiçbir
gücün kendilerini alt edemeyece i duygusunu âdeta bir inanç hâline
dönü -türüyordu. Onlar n öteki topluluklara kar zorbaca güç
gösterisinde bulunarak böl-gelerinde tek egemen güç olduklar n kan
tlama noktas ndaki a r istekleri, onlarböyle haks z ve kat bir
davran içinde olmaya sürüklemi tir. Bu olumsuz tutumla-r ndaki
srarlar ve hiçbir uyar ya ald r etmemeleri ise, Âd toplumunu yok
olmayagötüren süreci h zland rm t r.
Kur’an, Hz. Muhammed’i ve yapt ça r y dikkate almak
istemeyenlere,geçmi te benzer olumsuzluklar içinde olan Âd uygarl n
n u rad tarihî y k mörnek göstermektedir. Bu sesleni , ilk bak ta
onun ça da lar yla ilgili olsa da, herça n toplumunu da içine alan
ve herkesin kendi pay na dü eni alabilece i evrenselbir nitelik ta
maktad r:
121.
Semûd toplumunun peygamberi Sâlih de Hûd’dan sonra ikinci Arap
pey-gamber olarak kabul edilir. Semûd, Âd’dan sonra bu bölgede ya
am olan Arapkökenli ilk medeniyetler aras nda gösterilir. Onlar,
ilk yurtlar olan Yemen’denHimyerîler taraf ndan ç kart larak yar
madan n kuzeyine sürülmü lerdir. Semûd’unyerle im yeri Hicr
bölgesidir122. Onlar, da larda kayalar oyarak yapt klar sa
lamevlerde güven içerisinde ya amaktayd lar123. Kur’an, onlar n
Kuzey Hicaz’da Hicrda n n bat yamaçlar ndaki kayalara oyduklar
oldukça yüksek bir uygarl k ve dün-yevî kudrete i aret eden ince
bir emek ve zevk ürünü mesken ve mezarlar na, biribret levhas
olarak dikkat çekmektedir124. Hz. Peygamber’in Tebük Gazvesine ç kt
-
nda bu antik kentten geçerken yan ndakilere buran n Semûd
toplumunun ya ad - yer oldu unu söyledi i belirtilmektedir125.
121 Ahkâf, 46/26.122 Hicr vadisi çok say da sarp kayal k ve çak
l tepecikleriyle çevrilidir (Mes’ûdî, I, 41-42).123 Kayalar oyarak
meskenler edinme i ini Kur’an, yaln zca Semûd toplumuyla ilgili bir
özellik olarak öne
ç kart r (bkz. A’râf, 7/74).124 Kal nt lar bugün de görülebilen,
birtak m hayvan figürleri ve kitabelerle süslü bu mesken ve
mezar-
lar, diye adland r lm t r (bkz. Buhl, , .A., X, 127; Yâkût, II,
220-221.125 Bkz. Buhârî, , 17, , 15/2; Müslim , 1; Arap kaynaklar d
nda birtak m
vesikalar da bu ismin tarihî vasf n ve Semûd kavminin tarihsel
varl n do rulamaktad r (bkz. bnBatûta, , çev. Mehmed erîf, stanbul
1333, I, 119; Brau, X, 475; J. Schleifer, , .A., V-I, 474-476).
Önceleri Hegra diye an lan bu yerle im merkezi, Kur’an’ n yan s ra,
ilk tarih veco rafya eserlerinde de Hicr diye geçmektedir (bkz.
Buhl, , . A., X, 127). Semûd medeniyeti-nin ya ad yeri tespit
konusundaki tek yardm , Kur’an’daki deyiminden almaktay z(Hicr,
15/80, 82). Hicr’in, bir sûreye ad olmas , öncelikle ayn topraklara
vâris olan Arap toplumu aç -
-
Kur’an’a Göre Halifelik Ve Toplumsal Süreklilik 39
Kur’an, Semûd toplumu ve peygamberleri Sâlih aras nda ya ananlar
n,vermek istedi i mesaj n anla lmas na yard mc olan kesitlerini
anlat r. Semûd top-lumu, yaln zca Allah’a kulluk etmeye ça ran ve
kötü gidi lerini iyiye çevirerek ken-dilerini h zla ku atmaya ba
lam olan y k mdan kurtarmak için ç rp nan Sâlih’i cid-diye almam ve
maddî güçlerinin toplumsal sürekliliklerini sa lamada yeterli
olabi-lece ini sanm lard r. Onlar yeryüzünde bozgunculuk yaparak
iyili i engellemi ,kötülü ü yaym , kaba kuvvete dayal bir bask ve
zorbal a yönelmi , zay f, güçsüzve sahipsiz gördükleri herkesin ve
her varl a zarar vermeye ba lam lard r. Fakatsonuçta durum hiç de
dü ündükleri gibi olmam ve tutunduklar dallar k r lm t r126.
127.
Kur’an’ n birçok sûresinde Semûd k ssas na âdeta yeniden giri
yap lmas ,hat ras n n sürekli canl tutulmas , ya ad dönemin bu
güçlü uygarl n n Arap ta-rihindeki özel yeri ve önemini aç k
biçimde göstermektedir. Kur’an, bu tarihî ba -lant lara at flar
yaparak Âd ve Semûd’un mirasç s olarak gördü ü bu toplumaSemûd’un
tarihini anlatmaktad r:
128.
Semûd ile ilgili Kur’an’ n verdi i bilgilerden, bu toplumun yaln
zca maddîvarl a dayal bir toplumsal yap olu turmaya önem verdikleri
ve bunu da ba ard k-lar anla lmaktad r. Onlar n bir yandan ya ad
klar bölgenin do al ko ullar na uy-gun bir yerle im plan na göre
ehirlerini kurduklar , bay nd r hâle getirdikleri ülkele-rinde
güven içinde ya ad klar belirtilirken, öbür yandan da ihmal
ettikleri eyleryüzünden toplumsal sürekliliklerini sa layamad klar
vurgulu bir biçimde ortaya ko-nulmaktad r. Çünkü yaln zca maddî
gücün liderli inde ayakta durmaya, yürümeyeçal an bir uygarl k,
çürümeyi ve yozla may önleyecek olan olmazsa olmaz de e-rindeki
toplumsal güç kaynaklar n görememekte veya görmezlikten
gelmektedir.
s ndan üzerinde dü ünülmesi gereken bir durumdur. ve onlar için
önemli bir tarihî uyar niteli inde-dir.
126 A’râf, 7/73-79; Hûd, 11/61-68; uarâ, 26/141-159; Neml,
27/45-53; Fussilet, 41/17-18; Zâriyât,51/43-45; Kamer, 54/23-31;
Hâkka, 69/4-4; ems, 91/11-15. Semûd toplumunun ile s -nanmas n ,
maddî güçlerine güvenerek sergiledikleri kaba, küstah ve
küçümseyici tavr ve davran la-r b rakt rmaya yönelik ahlâkî bir e
itim çerçevesinde de erlendirilmelidir. Burada devenin Allah’a
izâ-fe edilmesi, onun bir ki iye âit olmad na, yani sahipsizli ine
ve dolay s yla toplumun tümünün onukoruma yükümlülü ünde oldu una i
aret içindir (kr . M. Re id R zâ, , VIII, 502; Esed,I, 286).
127 Neml, 27/52.128 A’râf, 7/74; bkz. Hûd, 11/61
-
Erdo an Pazarba40
Kur’an’ n tarihî anlat mlar nda aç kça görülebilece i gibi böyle
bir anlay n sonucu,her zaman için pi manl k, yenilgi ve y k m
olmaktad r. Bu nedenle tarih, srarc birbiçimde ça r s na kulak
verilmesini ve mesaj n n do ru alg lanmas n istemektedir.
Yeryüzüne sahiplik edebilecek yetiler ve yetkilerle donat lm
,varl klar kar s ndaki konumu ve ayr cal klar n n fark nda olarak
davran lar n belir-ler. O, kimli ini, gücünü, yetki ve iradesini,
dü ünce ve davran lar n belirlemeserbestisinde olu unu bir an bile
akl ndan ç karmaz. Tarihsel süreç içinde vahiy,insandan srarla
görev ve sorumlulu unun bilincinde olmas n ve bunun
gereklerinititizlikle yerine getirmesini istemi , göz ard etti inde
hat rlatm ve uyar da bulun-mu tur. Kur’an, geçmi te bunu yapamayan
bireylerden, toplumlar n tarihlerindenve deneyimlerinden örnekler
vermi tir. Bunlardan hareketle, bir toplumun ya addünyada varl n ,
etkinli ini ve toplumsal süreklili ini koruyabilmesine yönelik
ev-rensel nitelikli ç kar mlara ula labilir. Bu ba lam içinde
Kur'an, tarihî anlat mlar ndahilâfet kavram n n toplumsal
süreklilikle ili kisini sürekli öne ç kart r. Çünkü insan
nyeryüzündeki hilâfetinin bireysel ve toplumsal yönü aras nda
birbirini gerektiren vebütünleyen bir ba lant vard r. Kur'an’ n
halîfeli e yükledi i temel anlam, içindeya ad dünyan n insan n
sorumlulu una verilmi olmas , yeryüzünün halîfeli-i/sahipli idir. ,
yüklendi i görev ve sorumlulu un bilincinde olarak
toplumsal süreklili ini sa layabilen toplumdur. Buna göre,
toplumsal süreklili insa lanmas , bireysel ve toplumsal anlamda
insan n halîfelik görevini hakk yla yerinegetirebilmesine ba l d
r.