1 GİRİŞ 1950’li yılların Amerikası 2. Dünya savaşı travmasını doğrudan yaşamış olan çocukların ergenlik dönemine denk gelir. Yıkıcı savaştan oldukça etkilenen bu jenerasyon ailelerinin idealleri olan sorunsuz, ailesine ve vatanına hayırlı birer evlat olma yerine kendi başına buyruk, yozlaşmaya başlayan sisteme karşı bir uyanış sergileyecek iradeye sahip bir karşı güç oluşturacaktır. Bu karşı duruş, öncelikle Rock ‘n’ roll daha sonraları rock müzik ve heavy metal’e kadar uzanan bir müzik kültürünün de doğuşunda doğrudan etkili olmuştur. 1950’lerde elektrogitarın gelişmesi, amfi sistemlerinin icadı ile daha önceden Amerikan blues ve country gibi müziklerde kullanılan elektro gitar daha sert bir yapıya bürünmüştür. Kökeninde Blues, Gospel, Country ve Western gibi müzik türlerinin etkisi olan Rock ‘n’ roll akımı yerini 60’larda ortaya çıkan büyük Rock gruplarına bırakmıştır. 1970’li yılların Bu çalışmada 1970’li yılların önemli rock gruplarından birisi olan Dire straits’in kurucularından olan Mark knopfler’ın rock müziğindeki yeri anlatılmaktadır.
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
1
GİRİŞ
1950’li yılların Amerikası 2. Dünya savaşı travmasını doğrudan yaşamış olan
çocukların ergenlik dönemine denk gelir. Yıkıcı savaştan oldukça etkilenen bu jenerasyon
ailelerinin idealleri olan sorunsuz, ailesine ve vatanına hayırlı birer evlat olma yerine kendi
başına buyruk, yozlaşmaya başlayan sisteme karşı bir uyanış sergileyecek iradeye sahip bir
karşı güç oluşturacaktır. Bu karşı duruş, öncelikle Rock ‘n’ roll daha sonraları rock müzik ve
heavy metal’e kadar uzanan bir müzik kültürünün de doğuşunda doğrudan etkili olmuştur.
1950’lerde elektrogitarın gelişmesi, amfi sistemlerinin icadı ile daha önceden
Amerikan blues ve country gibi müziklerde kullanılan elektro gitar daha sert bir yapıya
bürünmüştür. Kökeninde Blues, Gospel, Country ve Western gibi müzik türlerinin etkisi olan
Rock ‘n’ roll akımı yerini 60’larda ortaya çıkan büyük Rock gruplarına bırakmıştır. 1970’li
yılların Bu çalışmada 1970’li yılların önemli rock gruplarından birisi olan Dire straits’in
kurucularından olan Mark knopfler’ın rock müziğindeki yeri anlatılmaktadır.
2
1.BÖLÜM
1.1.ROCK’IN TANIMI
İlk oluşum süreci 1950 li yıllarda başlayan rock müzik,1970’li yıllarda ortaya çıkan ve
rock müzilk tarihinin en önemli temel taşları olarak kabul edilen beatles rolling stoes pink floyd
ve led zeplin gibi klasik rock gruplarının yarattığı etkiyle popüler müzik kültürünün önemli bir
parçası haline gelmiş ve günümüze kadar bir çok sosyokültürel unsurun etkisiyle de beraber
farklı alt türlere ayrılıp evrimleşmiş bir müzik türü haline gelmiştir.
Rock, müzik tarihinin en yaygın ve ticari kazanç açısından en verimli müzik türlerinden
biri olarak uluslararası müzik endüstrinde önemli bir pay sahibidir. 1950’li yıllarda ortaya
çıktığından beri rock müzik, çeşitlenen stilleriyle Batı dünyasının sanat müziği ve halk müziği
geleneklerini kendi anlayışına göre pop müziğe taşıyarak etkisini dünya ölçeğinde
yaygınlaştırmıştır. Rock’ın kaynağı olarak Rhythym and Blues olarak tanımlanan Afro-
Amerikan müziği gösterilebilir.
Rock sözcüğü ilk kez 1950’lerin başında Alan Freed adlı bir discjokey’in hazırladığı
radyo programında kullanılmıştır. Freed, beyaz gençlerin de Rhythm and Blues’u heyecanla
dinlediğini fark etmiş ve bu tür müziğe “Rock and Roll” adını vererek onu programlarında
ağırlıklı bir biçimde kullanmıştır. Freed, bu öngörüsüyle sadece kendi eyaletinin değil, bütün
ülkenin en başarılı discjokeyi olarak ün kazanmıştır.
“Bütün dillere girmiş olan “rock” sözcüğü, “sallanma” anlamına gelir. Ancak
sallanmanın “roll” biçiminde, yani “yuvarlanarak” yapılması gerektiği de belirtilir. Rock
müziğin gelişip yaygınlaşmasında Rhythm and Blues’ın yanında payı bulunan başka bir müzik
stili, ABD’de kırsal kesimin ve kasabaların müziği olarak tanınan “Country”dir. Bu stilin
şarkıcılarından Bill Haley, söylediği parçalara genel bir başlık olarak “rock” adını verince “Rock
and roll” tam anlamıyla yaygınlaşmıştır.” (Say, 2002, s.452)
3
II.BÖLÜM
2.1.ROCK MÜZİK TARİHİ
Blues müziği, rock and roll’un müzikal açıdan önemli bir yapı taşıdır. Ayrıca blues
tınılarının eksik olmadığı Amerikan varoşlarının esaretten kurtulmuş siyahlarının, müzikal
açıdan olduğu gibi aynı zamanda yaşama bakış açılarıyla da hippi ve rock kültürünü
etkiledikleri söylenmektedir. Rock müziğinin ana hatları İkinci Dünya Savaşı’nda modern
Amerika tarihinin sona ermesiyle belli olmaya başlamış olup; İkinci Dünya Savaşı bu açıdan
bir başlangıç ve büyük patlama olarak düşünülmüştür. Bu dönemde yaşayan genç nesil için
rock müzik bir duruş ve dünyayı algılama biçimi olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sona erdikten
sonra beklenen barış ortamı kurulamamış aksine iki kutuplu bir dünya oluşmuş her an savaş
çıkacak gibi bir ortam olmuştur. Bu dönemde yaşayan insanların savaş sonrasına dair iyimser
beklentileri varken gelişmeler tam tersine dönmüştür. Özgürlüklerin artacağı fakirliğin
azalacağı savaşların olmadığı, eşitlikçi isteklerin arttığı dönemde rockçılar, toplumun bu
problemlerine eğilirken sisteme karşı gelmeye başlamışlardır. Bunun için Rockçılar ilk hedef
olarak klise ve devleti seçmişlerdir.
1940’lı ve 1950’li yılların Amerika’sında yaşanan sosyal ve kültürel sıkıntılardan
uzaklaşmak adına marjinal gruplar ve kişiler tarafından yapılan bestelerin ana teması eğlence
ve aşk olmuştur. 1940’ların sonunda kentleşen blues müziği artık rock and roll’un yavaş yavaş
ortaya çıktığını göstermektedir. Bu yüzden 1950’lere gelinceye kadar pek çok blues üstadı rock
and roll’un müzikal yapısının temelini atmıştır. Blues’un rock and roll olarak dile getirilmeye
başlanmasının yine bu döneme denk düşmesi açısından bir geçiş noktası olmuştur.
“Rock” ve “Roll” sözcüklerini yan yana olmasa da bir şarkı ismi içerisinde ilk kez
kullanmış olma olasılığı epey yüksek olan isim 1922 tarihli Black Swan Records’tan çıkan My
Man Rocks Me (With One Steady Roll) adlı parçanın plağı ile Trixie Smith olarak bilinmekte ve
onu 1934 yılında Booswell Sisters adlı bir vokal grubunun seslendirdiği daha bir cüretkar isme
sahip Rock and Roll parçasının izlediği söylenmektedir. Ayrıca Amerikan müzik dergisi
Billboard’un 21 Nisan 1945 tarihli sayısında kitap kritiklerinin yapıldığı bir sayfada Erskine
Hawkings’in Caldonia/ I Hope To Die adlı plağı hakkında ilk cümle “It’s right rhythmic rock
and roll music...” şeklinde bir değerlendirmeyle başlamaktadır. Bu ifadenin “rock and roll”
kavramının bir müziği tanımlamak için yapılan ilk kullanımları arasında yer aldığı
söylenmektedir. İçerisinde doğrudan olmasa da “rock and roll” tabirini çağrıştıran rock
kavramına rhythm and blues dinleyicileri arasında yaygınlık kazandıranın ise Wynonie Harris’in
Good Rockin ‘Tonight’ı (1947) olduğu söylenebilmektedir. (Kosbatar, 2012, s.175)
1954 yılında ise Alan Freed adındaki bir radyo programcısı bazı hukuki nedenlerden
dolayı ismini değiştirmek zorunda kaldığı rhythm and blues, yani kentli siyah müziklerine yer
verdiği programına yeni bir ad olarak Rock and Roll Party demiştir. Siyah argosunda yaygın bir
4
şekilde “ seks yapmak” anlamına gelen “ rock and roll” , programının müdavimleri tarafından
benimsenmiş ve bir süre sonra “ rock and roll” bir müzik türünü işaret eden “ rhythm and
blues”un yerini alarak bu müziği tanımlarken artık yaygın bir biçimde tercih edilecek bir isim
haline gelmiştir. (Kosbatar,2012, s.176)
1940 ve 1950’li yıllar rock müzisyenlerinin hızlı bir yükseliş yaşadığı dönem olmuştur.
Bu dönemlerde siyahi vokal gruplarının çok sayıda plak yaptığı ve satışların yüksek olduğu,
bunda siyahi gençlerin yanında ırkçılık yapmayan beyaz gençlerin etkisinin büyük olduğu
gözlemlenmiştir. Bu da tabiki müziğin bütünleştirici bir rolü olduğunu göstermekle beraber
beyaz gençlerce de hayranlıkla takip edilen ve örnek alınan disc jokeylerin siyah müziğine yer
vermesi ırklar arasındaki buzların erimesini kolaylaştırmıştır. 1953 yazında Memphis’teki bir
stüdyoda yaptığı iki parçalık kaydı kayıt sırasında kendisini de kopyalayan stüdyo işletmecisi
Marion Keisker’in bu kayıtları daha sonra patronu Sun Records’un sahibi Sam Philips’e
dinletmesi sonucunda şöhret basamaklarını tırmanmaya başlayan 1935 Mississippi, Tupelo
doğumlu Elvis Presley ilk akla gelen isim olmaktadır. Başka bir isim olan Texaslı Boody Holly
ise genç yaşta grubu The Crickets ile önemli başarılar elde etmiştir. 1960larda ilginç müzikal
deneylere girişmiş rock grupları görülmektedir. Amerikada California’nın en güneyinde yer
alan San Diegolu İron Butterfly veya New Yorklu Vanilla Fudge gibi rock’ı daha “Heavy”
formlara taşıyan gruplar bulunmaktadır. 1960’ların Amerikan rock sahnesinde rock ve metal
tarihini etkilemiş ünlü isimlerden biri Jimi Hendrix olmuştur. Yine 1960’lı yılların başında
Amerika’da Vietnam Savaşı, sansürün aşırılıkları, siyasi ve hukuki yolsuzluklar ilk muhalefet
harekitine yol açmış rock tarihinde görülmedik bir olay gerçeklemiştir. Muhalefetin
sözcülüğünü müzisyenler ve şarkıcılar üstlenmiştir.Amerika’nın Beatles’ı da denen Californialı
The Beach Boys, İngiliz rock’ını etkilemiş hem de ondan etkilenmiş olan Bob Dylan ve protest
folk rock’ın kraliçesi Joan Baes bunlardan ilk akla gelebilecek müzisyen ve gruplardır.
Rock and roll müziğinin başlangıcı amerikaya dayansa da İngiliz müzisyen ve gruplar
bu konuda Amerikayı zorlamışlardır. Amerikadan gelen bu akımın İngiltere’de etkisini
göstermesinin altında sosyolojik nedenler yatmaktadır. Önder Kosbatar bunu şu şekilde
açıklamaktadır:
“Endüstri Devrimi’nin doğduğu, bireyin makineye bağlı köleliğin temellerinin atıldığı
İngiltere’nin endüstri kentlerinin işçilerinin ve onların çocuklarının modern köleliğin yaşam
koşullarında Amerikan toprak kölelerinin müziğini icra etmelerini ve bu konuda başarılı olmaları
elbette şaşırtmamalıdır.Ayrıca eklemekte fayda varki, ırk ayrımcılığı ile uğraşan Amerika’da bu
akım beyazlar arasında ırkçıların, kölelik yanlılarının suçlayıcı bakışları altında yayılmıştır.
Ancak İngiltere’nin kölelik ve ırk ayrımcılığı gibi bir sorunu olmadığı için gelişim daha rahat
olmuştur.ABD ve İngiltere arasındaki dil birliği de yine İngiltere’de bu kültürün yayılma hızını
pozitif yönde etkilemiştir.” (Kosbatar, 2012, s. -)
5
Rock and roll’un çeşitli evrelerini ve dönemsel değişimlerini anlatan Seven Age of Rock
adlı belgeselin birinci bölümü olan My Generation: The Bird of Rock hikayeye Avrupadan ve
İngiltere’den başlar. Belgeselde şöyle bir ifade geçmektedir: “Siyah Amerikalıların blues
müziğini dinleyerek büyümüş olan isyankar bir genç nesil 1965’te kendilerine ait heyecan yüklü
bir müzik icat ettiler: Rock.” Burada 1965 yılının sadece İngiltere’de değil daha genel
düşünüldüğünde de rock müziğinin başlangıç yılı olarak kabul edildiği görülmektedir. Bu sav
çok iddialı gibi görünse de kısmen doğruluk payı içerir. Çünkü “rock and roll” artık bu sürecin
ardından sadece “rock” olarak da anılmaya başlayacaktır.
Rock müzik, blues ve rock and roll müziğini temel alsa da bu müziklerin bilinen
tarzından uzaklaşarak yeni bir müziğe dönmüştür. Bu müzik daha sert ve tehlikeli bir müzik
olma yolunda ilerlemiştir. Avrupa rock müziğinin önem kazanmasında önemli bir rol oynamış
ve yeni bir akım yaratmıştır. Rolling Stones, The Who, Yard Birds gibi gruplar rock and roll’da
yeni bir etki yaratmışlardır. Bu etki daha sonra birçok rock grubuna öncülük edecektir.
Amerikalı Bob Dylan’ın hem giyim tarzıyla hem müzikal açıdan özellikle elktro gitar ve bas
gitar konusunda Beatles, Rolling Stones ve The Animals gibi ingiliz gruplarından ve Rolling
Stones’dan etkilendiği Seven Age of Rock belgeselinde bahsedilmektedir.
Alain Dister, İngiliz rock and roll’unun öncü gruplarından The Beatles için şöyle
demiştir:
“Rock and roll Liverpool’da denizcilerden, tersane işçilerinden, otobüs şoförlerinden
oluşan bir işçi sınıfının içinde tutunmaya başlamıştı. Yerel gruplar yavaş yavaş “skiffle”ı terk
ediyorlardı. Bunalım yıllarında Amerika’da doğan bu müzik, İngiltere’de Dixieland cazına
yedirilmişti.” (Dister, 2002, s.56)
Liverpool’un kenar mahallelerinden işçi anne ve babanın oğlu olarak dünyaya gelen
Jhon Lennon, 17 yaşındayken caz ve blues klüplerinin müdavimi olmuştur. Bir süredir gitar
çalmakta olan Lennon, The Quarrymen adındaki bir grupla bazı besteler yapmıştır. Grubun
sürekli eleman değişikliklerinin yaşandığı bir dönemde Paul McCartney isimli kendisinden iki
yaş küçük bir gitaristle tanışmıştır. Daha sonra bu ikili beraber beste çalışmaları yapmaya
başlamıştır. Gruba Pete Best’in gelmesiyle grup önce Jhonny and the Moondogs, daha sonra da
Jhonny and the Silver adını almıştır. Ancak grup elemanları yine bu isimden ilham alarak bir
sözcük oyunuyla, hem cazdaki vuruşlara, hem de beat edebiyatına bir gönderme yapmak
isteyerek adlarını The Beatles’a çevirmişlerdir. Grup 1963 yılında With the Beatles albümünü
6
yayınlamış ve yükselişe geçmiştir. 1964’te katıldıkları bir Tv programında en geniş izleyici
kitlesini toplayarak bir rekor kırmıştır ve rock tarihinde Beatlesmania dönemi başlamıştır.
Dönemin gruplarında başkentli The Who, Beatles gibi devrimci olarak
nitelendirilmemiştir ancak lirik ve müzikal üsluba bakıldığında daha ilginç ve tehlikeli olarak
adlandırılmışlardır. The Who sadece müzikal yönüyle değil şovlarıyla da sert notalarıyla da
daha saldırgan bir tavır sergilemişlerdir.
1960 yılında Londra’nın batısındaki banliyölerde yaşayan Keith Richards ve Mick
Jagger blues yapmak için bir araya gelmişler ve Rolling Stones’un temelini atmışlardır. Alain
dister bir yazısında şöyle bahsetmiştir:
“Rolling Stones’un hızlı başarısı ingiliz tarzı bir rhythm’n blues akımını canlandırmıştı.
Her köşe başında yeni gruplar bitiyordu.Londra’da Pretty Things, ilk Stones’un kurucu üyesi
Dick Taylor’ın çevresinde toplanmıştı. Arındırılmış bir bluesdan yana olan nispeten daha genç
Yard Birds’den peşpeşe üç efsanevi gitarist geçecekti. Hayranlarının Tanrı lakabını taktıkları,
ilk “guitar hero” Eric Clapton, popüler olur olmaz gruptan ayrıldı. Chef Beck çalışına larsen
fuzz, distortion, her türlü ses döküntüsünü katarak elektro gitarı yeniden yarattı. Dönemin büyük
başarı elde eden gruplarının çoğunda yer alan, sadık adam ya da stüdyo sansarı Jimmy Page ise
vaktinin gelmesini bekliyordu New Castle’da Animals, vokalda Eric Burdon ile John Lee
Hooker’ın izinden yürüyordu. Hepsinin ortak noktası listelerde yükselmek için duydukları
dizginsiz arzuydu.” (Dister, 2002, s. 65)
Rock’ın hareketsizliğe ve sanatsal açıdan yararsız alanlara doğru yaklaştığı inancı
İngiltere’de müzikal etkinliklerin, birahane ve küçük klüplerde yeniden yaşam bulmaları ile
sonuçlanıncaya kadar yayılmayı sürdürmekteyken, Dire Straits, Dr Feel Good ve Eddie and The
Hot Rods gibi toplulukların 1970’lerin ortalarındaki bu ortamda geliştiği söylenmektedir.
(Hatch & Millward,1992, s.144)
Alain Dister İngiliz rock’ı için şöyle söylemiştir:
“İngiliz rock’ı sadece plak sattırmıyordu. Başka ürünler içinde müthiş bir promosyon
aracıydı: Mini etekler ve kozmetik ürünleri, kuaför salonları, ayakkabılar, kıyafetler...ama giyim
kuşamın ötesinde kıpırdanmakta olan Victoriyen arkaizme sırtını dönen bütün bir toplumdu. Bu
çalkantı herkesin hoşuna gitmiyordu. Katışıksız rock and roll.” (Dister, 2002, s.65)
1970’li yıllarda dünyada kapitalizmin yoz değer yargılarına ve burjuvazinin yerleşik
düzenine karşı kitlesel bir karşı çıkış yaşanmaktadır. Müzikal biçim de değişmeye başlamış,
garip bir biçimde tınılar gittikçe elektrikleşmiş, ritimlerde daha da sertleşme başlamıştı.
Dünyanın en ünlü müzik topluluklarından Pink Floyd işte bu yeni dönemin öne çıkan ismi
olmuştur. Grup, en ünlü şarkılarından “Another Brick in the Wall/ Duvardaki Başka Bir
Tuğla”da eğitim sistemine köklü bir eleştiri getirmiştir.
7
Pink Floyd’un yanı sıra, konserlerinde şov ve görsel efektleri kullanan Genesis, senfonik
rock’un öncüleri Moody Blues, Jethro Tull ve Yes, ‘hard rock’ta Deep Purple, Who ve Led
Zeppelin dönemin gözde grupları olmuştur.
2.2.BAŞLICA ROCK GİTARİSTLER
2.2.1.JEFF BECK
Jeff Beck'in kariyeri, İngiliz müziğinin Amerika'yı işgal ettiği günlerde başlamış ve
günümüzde de devam ediyordur. Beck, diğer gitaristlerin adını duyurduğu tekniklere ve stillere
öncülük etmiş bir gitaristtir; hatta Hendrix bile jeff Beck'ten gördüğü teknikleri kullandığını
itiraf etmiştir. Feedback ve distortion'ı ilk deneyenlerden biri olan Beck, 1960'ların başlarında
Jimmy Page'in sayesinde kayıtlarda çalmaya başlamış ve kendi tarzıyla Deep Purple'ın gitaristi
Ritchie Blackmore gibi diğer stüdyo gitaristlerini de etkilemiştir.
Jeff Beck, birçok gitaristi etkileyen kendine özgü bir tarza sahiptir. Bir melodi ustası
olan Beck, bu özelliğini gerek duygulu, gerekse agresif sololarıyla kanıtlamıştır. Jeff Beck gitarı
pena kullanmadan çalmasıyla tanınmıştır ve tırnaklarıyla müthiş bir ton ve dinamik aralığı elde
etmiştir. Bend ve vibrato tekniklerini agresif bir şekilde uygulayabilen Jeff Beck'in tarzının
ayrılmaz bir parçası da tremolo kolu olmuştur.
2.2.2. ADRIAN BELEW
Adrian Belew, müzikte yeni bir çığır açan progresif rock grubu King Crimson'la yaptığı
çalışmalarla tanınmıştır. Belew yıllar boyunca rock müziğin birçok büyük ismiyle birlikte
çalmıştır. Birkaç örnek vermek gerekirse; Frank Zappa, Da- vid Bovvie, Talking Heads, Paul
Simon ve Nine Inch Nails’dir.
Belew, kendine özgü, fakat tuhaf denebilecek çalış tarzıyla çok yönlü bir gitaristtir.
Ritim gitar çalışını, genellikle ustaca kullandığı tremolo koluyla zenginleştirmiştir. Soloları ge-
nelde agresif, sıradışı tonlar ve nota seçimleri içermektedir. Sıradışı tonlar kullanmayı seven
Belew, imzası haline gelen bu tonları elde etmek için birçok efekti ve ekipmanı üretim amacının
dışında kullanır. Belew, otomobil kornaları, martı, fil vb. diğer doğal sesleri taklit edebilmesi
ve bunları müzikte etkin bir şekilde kullanmasıyla tanınmıştır. Ayrıca diğer bütün
enstrümanlara ait partisyonların gitarla çalındığı "Guitar as Orchestra" adlı bir albümü vardır.
8
2 . 2 . 3 . Eric Clapton
Eric Clapton 1960'lardan bu yana blues ve rock olmak üzere her iki tarzın da ayrılmaz
bir parçasıdır. Kariyeri boyunca bu iki tarzı kullanmaya çalışan Clapton, bu süre içinde sayısız
gitaristi etkilemiştir. Kendisi, Rock'n Roll Şöhretler Kulübü'ne üç kez kabul edilen tek
sanatçıdır.
.
Eric Clapton, hızlı çalmak ya da sahne şovları yapmaktan ziyade bend ve vibrato
tekniğiyle göz dolduran bir gitaristtir. Yani çağdaşlarından farklı olarak her zaman kontrollü ve
tutarlı bir çalış tarzını tercih etmiştir. "Sahne performansı" çok göz alıcı olmayan Clapton sakin
bir şekilde, fakat etkili blues cümleleriyle çaldığı sololarla tanınmaktadır.
Eric Clapton, bir Les Paul'ü Marshall marka bir amfiyle birlikte kullanan ilk tanınmış
gitaristtir. Ondan önce standart olarak Vox AC-30 amfileri kullanılıyordur. Yeni amfisiyle elde
ettiği ton, birçok gitaristin Marshall marka amfilere geçmesine sebep olmuştur. Clapton hiçbir
zaman, hatta Fender Strat kullanmaya başladıktan sonra bile tremolo kolu kullanmamıştır, her
zaman parmaklarıyla uyguladığı vibrato tekniğini tercih etmiştir.
2 . 2 . 4 . DA V ID GILMO U R
David Gilmour, Pink Floyd'un kariyeri boyunca, benzersiz ve kolayca ayırt edilebilen
bir ses karakteri geliştirmiş ve bunu grup dağılana kadar korumuştur. Cilmour, kendine özgü
modern, atmosferik gitar tınıları, güçlü melodik soloları ve etkileyici vibrato kullanımıyla
tanınan bir gitaristtir.
Gilmour, genelde Clapton, Page ya da Beck ile birlikte anılan etkileyici stiliyle birçok
gitaristin saygı duyduğu bir müzisyendir. Pek çok genç gitaristte gördüğümüz teknik becerilere
sahip olmasa da, kendine özgü, açıkça ayırt edilen bir tonu ve stili vardır. Seslerle deneme
yapma konusundaki yeteneği ve tutkusu Gilmour'ı, klasik pek çok modelin yanı sıra hiçbir
zaman üretim aşamasına geçilmeyen özel üretim prototiplerin de bulunduğu muazzam bir efekt
koleksiyonu oluşturmaya yöneltmiştir. Efektleri kapsamlı, karmaşık ve genelde fazla belirgin
olmayan bir tarzda kullanan Cilmour, karakteristik tonunu, gitar efektlerinden ziyade çalış
stiline borçlu olmuştur. Ünlü prodüktör Bob Ezrin onun hakkında şöyle demiştir: "Söz konusu
gitarist Gilmour ise, hangi ekipmanın kullanıldığı o kadar önemli değildir. Gilmour'a bir ukulele
verirsiniz, o bu aletten Stradivarius sesi çıkarır."
9
2.2.5.JIMI HENDRIX
Jimi Hendrix rock müziğin gidişatını kalıcı olarak değiştirmiştir. Elektrogitarın ifade gücünü
genişlettiği gibi diğer bütün gitaristlerden daha fazla sayıda müzisyeni de etkisi altında
bırakmıştır. Hendrix enstrümanından her çeşit sesi çıkarma konusunda gerçek bir usta
olmasının yanı sıra mükemmel bir şovmendir. Gitarını sırtında ya da dişlerini kullanarak
çalmak bir yana, hatta gitarını sahnede ateşe veriyordur.
Hendrix blues dinleyerek büyümüştür ve gitarı eline ilk kez ergenlik çağında almıştır.
Ingiltere'ye gidip The jimi Hendrix Ex- perience'ı kurmadan önce çeşitli R&B gruplarında
çalmıştır. Jimi Hendrix 1970 yılında henüz 28 yaşındayken aşırı dozda uyuşturucu alması
sonucunda hayatını kaybetmiştir.
Hendrix'in blues üzerine şekillenen stilinde R&B, rock, funk, caz, country'nin etkileri
de görülmüştür. Üzerinde düşünülmüş sololarıyla desteklediği yürüyüşleri, enerjiyle ustalığın
müthiş bir karışımı niteliğindedir.
2 .2.6.JOHN MCLAUGHLIN
John McLaughlin tümzamanların en yetenekli virtüözlerinden biri olarak gösterilen yenilikçi
bir gitaristtir. Miles Davis, John Coltrane ve Ornette Coleman gibi müzisyenlerin kendi
enstrümanlarında eriştikleri seviyeye gitar çalarak ulaşmayı kendine hedef edinmiştir. Yeni
müzik formları oluşturmakta çok başarılı olmuştur. Caz, doğu müzikleri, klasik ve rock müziğin
ilgi çekici birleşimlerini meydana getirmiştir.
McLaughlin 9 yaşında piyano çalmaya başlamış, 11 yaşında gitara geçmiş, 14 yaşında
itibaren ise flamenko ve caz türlerine yönelmiştir. McLaughlin fusion tarzı müziğin
mimarlarındandır. Kendisinden önceki caz gitaristleri sürprizlere yer bırakmayan, sakin tonlar
kullanırken McLaughlin bu durumu değiştirmiştir. Mahavishnu Orchestra, Shakti ve the John
McLaughlin Trio gruplarının kurucusu ve lideri olmanın yanı sıra Miles Davis, Carlos Santana,
Billy Cobham, Michael Tilson Thomas, Chick Corea, David Sanborn, Trilok Gurtu, El- vin
jones ve başka birçok ünlü müzisyenle de çalışmıştır.
McLaughlin’in tarzı uzun ve melodik cümleler, aksak ritimler, hızla çalınan çıkıcı
diziler, anlaşılması zor armoniler ve keskin ritmik yapılar içermektedir. 1970 yılında bu tarzı
10
getirdiğinde bunların hepsi o dönem için yenilikçi bir sound oluşturmuştur.Teknolojiyi
kullanmaktan asla kaçınmayan bir müzisyen olan, McLaughlin gitar synthesizer kullanan ilk
gitaristlerden biri olmuş ve şu anda synthesizer ve amfi olarak bilgisayarlardan
faydalanmaktadır.
2 . 2 . 7 . JI MMY PA GE
Jimmy Page daha çok Led Zeppelin ve Yardbirds ile yaptığı klasik çalışmalarla tanınır.
Led Zeppelin üyesiyken gerçekleştirdiği konser ve albüm performansları 1970'lerden bu yana
birçok rock gitaristini etkilemiştir. Kullandığı riffler daha sonra Heavy Metal olarak
yaygınlaşan müzik türü için bir şablon oluşturmuştur, fakat bundan hiç etkilenmemiştir. Page,
Led Zeppelin'in birçok klasik parçasının bestesine katkıda bulunmuştur ve tüm albümlerin
prodüktörlüğünü yapmıştır. Sahnede dört dörtlük bir performans sergileyen Page, zaman zaman
gitarını bir keman yayıyla çalarak ve bu tonu bir Echoplex'ten geçirerek faklı seslerden de
faydalanmıştır.
Page'in gitar stili ağırlıklı olarak blues kökenli olmakla beraber Kuzey Afrika, Ortadoğu,
Jamaika ve dünyanın çeşitli yerlerinek ait müziklerin etkisi de görülmüştür. Page blues
hissiyatını ve deneysel yönünü Jeff Bec ile birlikte yer aldığı Yardbirds'ten, ilhamını ise
Hendrix gibi hard rock ilahlarından almış ve kendine özgü güçlü soundunu yaratmıştır.
2 . 2 . 8 . JOH N PET RU C C I
Dream Theater’ın gitaristi John Petrucci modern müziğe damgasını vurmuş olan teknik
anlamda en kusursuz hard rock gitaristlerinden birisi olmuştur. 1980'li yılların sonunda sahneye
çıkan diğer birçok gitar efsanesinden farklı olarak Petrucci enstrümantal bir solo gitarist
değildir.
Petrucci New York, Long Island'da yetişti, 12 yaşında gitar çalmaya başlamıştır ve
progresif rock ve heavy metal türlerine ilgi duymaya başlamıştır. Müzik eğitimi lise yıllarındaki
müzik teorisi dersleriyle başlamıştır. Gitar çalmayı ağırlıklı olarak kendi kendine öğrenmiş
ancak Boston'daki Berklee College of Music'te caz ve armoni eğitimi alırken gitar konusunda
da birkaç ders almıştır.
11
Petrucci’nin şarkı sözü yazmaya olan ilgisi progresif fusion tarzı besteleriyle birleşerek
Dream Theater grubunun ses karakterini oluşturmuştur. Başarılı gitarist, Dream Theater la yedi
albüm yapmış, ayrıca birkaç farklı projede yer almıştır.
Çoğu elektrogitarist sadece bir konuda kendini geliştirir ve bu yönünü ön plana
çıkaracak şekilde çalar. Ancak Petrucci her konuda gitarına hakimdir. Alternatif pena tekniği,
sweep, legato, tapping, arpejler ve vibrato. Akor teorisi, armoni, düzenleme ve orkestrasyon
konusuna ayrıca son derece bilgili olan Petrucci, çalış tarzına farklı bileşenleri barındıran çok
yönlü bir müzisyendir.
2 . 2 . 9 . JOE SA TR IAN I
Joe Satriani son dönemde ortaya çıkan, teknik anlamda en gelişmiş ve saygın
gitaristlerden biridir. Melodik besteleri teknik yönden şaşırtıcı ve akılda kalıcıdır. 1956 yılında
New York'ta dünyaya gelen Satriani, ya da "Satch", gitarın efsane ismi Hendrix'ten etkilenerek
14 yaşında gitar çalmaya başlamıştır. Enstrümanında çok kısa bir süre içinde ustalaşan Satriani,
1971 itibarıyla, daha sonradan arkadaşı olan Steve Vai da dahil olmak üzere diğer birçok
müzisyene gitar hocalığı yapmıştır. Çalışmalarına caz müziğinin önemli isimleri Billy Bauer ve
Lennie Tristano ile devam etmiştir. 1978 yılında Kaliforniya, Berkeley'e taşınan Satriani burada
ders vermeye devam etmiş ve Metallica'dan Kirk Hammett, Primus'tan Larry LaLonde,
Counting Crovvs'dan David Bryson ve caz fusion gitaristi Charlie Hunter da dahil olmak üzere
birçok müzisyeni etkileyen bir gitar hocası olmuştur.
2 . 2 . 10 . STE VE V Aİ
Steve Vai ilk olarak 1980 yılında Frank Zappa'nın gitaristi olarak adını duyurmuştur.
Zappa, Vai'i "Küçük Italyan Virtüöz" olarak tanıtmış ve ona "İmkânsız melodilerin gitaristi" ve
"Gitar dublörü" gibi unvanlar vermiştir. Vai daha sonra Alcatrazz'da Yngvvie Malmsteen'in
yerine geçmiştir. 1985 yılında gitaristlerin en çok olmak istediği yere gelmiş ve Van Halen'dan
yeni ayrılmış olan David Lee Roth'un gitaristi olmuştur. Vai, çaldığı her grupta tekniğe ve ken-
dine özgü bir ses karakterine, ayrıca etkileyici beste ve düzenleme yeteneklerine sahip olduğunu
göstermiştir. Vai, 1990'ların ilk dönemlerindeki gitar virtüözleri dönemini başlatmıştır.
12
2 . 2 . 11 . FR AN K ZAPPA
Frank Zappa rock müzik döneminin en usta ve en önemli bestecilerinden biridir. Klasik
müzikten doowop, rock'n'roll, blues ve rock'a kadar çok farklı tarzları birleştiren Zappa sert ve
sivri dilli absürd bir mizah anlayışına sahiptir. Aynı zamanda çok üretken bir besteci olan Zappa
kariyeri boyunca 60'ın üzerinde albüm yayınlamıştır, bir o kadar daha yayınlamaya yetecek
kadar da malzeme üretmiştir.
Çok titiz bir lider olması dolayısıyla Zappa'nın grubu, bugün virtüöz olarak bilinen
birçok yetenekli müzisyenin yetişmesinde büyük rol oynamıştır. Solo kariyerinde, Zappa hiçbir
kalıbın içerisinde kalmayıp doğaçlamayı gerçek anlamında kullanmış ve o anda kafasının
içinden geçeni tamamıyla müziğine yansıtmıştır. Zappa gitarla yaptıklannın basitmiş gibi
algılanmasına izin vermemiştir. Kendine özgü tekniğiyle yarattığı sesler doğaüstü denebilecek
bir tınıya sahiptir.
13
III.BÖLÜM
3.1.MARK KNOPFLER’IN ROCK MÜZİĞİNDEKİ YERİ
3.1.1 MARK KNOPFLER
Resim: 1.1.Gitarist söz yazarı Mark Knopfler
Mark Freuder Knopfler (12 ağustos 1949) İngiliz gitarist şarkıcı, söz yazarı, prodüktör
ve film müzikleri bestecisidir. 1977'de kurduğu İngiliz rock grubu Dire Straits'in vokalisti,
gitaristi ve söz yazarı olarak bilinmektedir. 1995'de Dire Straits'in dağılmasının ardından,
Knopfler Golden Heart (1996), Sailing to Philadelphia (2000) ve Get Lucky (2009) albümlerini
de içeren 7 solo albüm kaydetmiş ve yayınlamıştır. Local Hero (1983), Cal (1984), The
Princess Bride (1987) ve Wag the Dog (1997) filmleri de içinde olmak üzere sekiz filmin
müziklerini bestelemiştir. Dire Straits ve solo çalışmalarına ek olarak, Phil Lynott, Chet Atkins,
The Chieftains, Eric Clapton, Bob Dylan, Emmylou Harris, Jools Holland, Steely Dan, Bryan
Ferry, Sonny Landreth ve Van Morrison gibi önde gelen müzisyenlerle çalışmış olmasıyla
birlikte Tina Turner, Bob Dylan ve Randy Newman'ın albüm prodüktörlüğünü de üstlenmiştir.
Knopfler modern rock çağının en saygı duyulan gitarisleri arasındadır. Rolling Stone
dergisinin Tüm Zamanların En İyi 100 Gitaristi listesinde 27. Sırada yer almıştır. Knopfler ve
Dire straits bu güne kadar 120 milyonun üzerinde albüm satmıştır. Grammy Ödülü bulunan
Knopfler, Edison ve Steiger ödüllerinede sahip olmakla birlikte İngiltere’deki üniversitelerden
müzik alanında 3 fahri doktora sahibidir. Fender Telecaster ve Stratocaster model gitarları uzun
süre kullanmıştır. Fender firması Mark Knopfler'ın adına Artist Seri Stratocaster adlı bir model
14
üretmiştir. Knopfler 1980'lerde Gibson Les Paul marka gitarın tonunu beğenmiş, 1958
modelini düzenli olarak stüdyo ve sahnede kullanmıştır.
3.1.2.MARK KNOPFLER’IN GENÇLİK YILLARI
Mark Freuder Knopfler, 12 Ağustos 1949'da İskoçya'nın Glasgow şehrinde İngiliz anne
ve Macar yahudisi bir babanın çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Anti-faşist ve Yahudi
soyundan gelen babası mimar ve satranç oyuncusudur. Babasının anti-faşizm ilgisi onu 1939'da