-
379
Özİnsan için toplum hayatı zarûri bir ihtiyaçtır. İnsanın tek
başına yalnız yaşaması dü-
şünülemez. İnsanlar toplu halde yaşadıklarından toplumda düzeni
koruyacak ve otoriteyi sağlayacak olan yöteneticiye olan ihtiyaç
her zaman vardır. Bir nizâm ve kâideye tabi olmak, toplum hayatı
için bir ihtiyaç olmaktadır. Kur’ân ve hadislere baktığımızda; cuma
ve bayram namazı, hacc, zekât, sadaka-i cariye vb. gibi ibadetlerin
insanlar yani toplum olmadan yapılamayacağı görülür. Genellikle
İslâm Fıkıh mezheplerinin ilgilendiği devlet ve başkanlığı konusu,
şiâ mezhebinin imâmeti itikâdî bir mesele haline getirmesinden
sonra Kelâm’ın konusu içine girmiş, itikâdi İslâm mezhepleri de bu
konuda görüş be-lirtmişlerdir. Bu makalede Şiâ, Havaric, Mu’tezile
ve Ehl-i Sünnet gibi ekollerin hilâfet, imâmet yani devlet
başkanlığını nasıl anladıkları ile halifenin hakları ve
sorumlulukları hakkında görüşleri değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Halife, Hilâfet, İmâmet, Başkan, İtaat
Islamic Sects Kalam the Caliph/President's Duties and
RightsAbstract
Human life essential is a need for the society. People living
alone alone is unthinkable. People in the society they live in
batches to maintain order and provide the authority with the
president there is always the need. Order and be subjected to the
base, there is a need for community life. When we look at the
Qur'an and Hadith; Friday and Eid prayer, Hajj, Zakat, charity,
etc.-i concubines. As people of prayer is seen that society can not
do without. Fiqh Islamic sect generally interested in the subject
of the state and the presidency, Siam sect claimed the president
after making an issue of faith entered into the subject of
theology, creed Islamic Sects opinions stated in this regard. This
article Shi'ah, Khawarij, Mu'tazilah and Ahl al-Sunnah as the
Caliphate schools, Imamate and the caliphate, so they understand
how the Head of State's opinion on the rights and responsibilities
will be evaluated.
Keywords: Caliph, Caliphate, Imamate, President, Obedience
KELÂM EKOLLERİNE GÖRE HALİFE/DEVLET BAŞKANI’NIN GÖREVLERİ VE
HAKLARI
*)
Yrd.Doç.Dr.,BozokÜniversitesiİlahiyatFakültesi,KelamveMezheplerTarihi
(e-posta:[email protected])
Osman ORAL (*)
EKEV AKADEMİ DERGİSİ Yıl: 19 Sayı: 62 (Bahar 2015)
-
380 / Yrd. Doç. Dr. Osman ORAL EKEV AKADEMİ DERGİSİ
GirişHilâfet, Şiâ’nın imâmeti itikâdî bir mesele haline
getirmesinden sonra Kelâm’ın ko-
nusu içine girmiştir.1 Kelâm ilmi çerçevesinde imâmet ve hilâfet
meselesi üzerinde odak-laşan tartışmalar özellikle Hulefâ-yi
Râşidîn dönemini kapsayan İslâm riyâset tarihinin belli bir açıdan
temellendirilmesi, yorumlanması ve meşrûlaştırılmasına yönelik
olmuş-tur. Şiâ’ya göre imamlar büyük ve küçük günahlardan
korunmuştur, imâmet de halka bırakılacak basit bir iş de değildir,
itikadi/inanç meselesidir.2 Nassla belirlenmesi Allah’ın adalet,
hikmet ve lütfu gereğidir.3
Ehl-i Sünnet kelâmcılarının imâmet ve hilâfet hakkındaki
görüşleri çeşitli fırkaların görüşleri karşısında bir anti-tez
ortaya çıkmış ve daha ziyade fırkaların bu konudaki iti-raz
noktalarına inhisar etmiştir.4 Ebû’l-Muin en-Nesefi (v.508/1115)
“Tabsıratü’l-Edille fi Usuli’d-Din”, Ebu Bekir el-Bakıllanî
(v.403/1013), “Temhid’ul-evail ve Telhis’ud-Delâil”,
İmamü’l-Haremeyn el-Cüveyni (v.478/1085) “Gıyasü’l Umem Fi
İltiyazi’z-Zulem”, Fah-reddin er-Râzi (v.606/1210), “el-Muhassal”
ve “el-Meailimu Usulid-Din”. Adudüddin el-İci (v. 756/1355)
“el-Mevâkıf”, Taftazânî (v.791/1389) “Şerhu’l-Makâsıd”, Seyyid
Şerif el-Cürcâni (v.816/1413) “Şerhu’l-Mevâkıf”, İbn Haldun
(v.809/1406) “el-Mukaddime” vb. adlı eserlerinde “İmâmet ve
Hilâfet” başlığı altında hilâfet konusu incelenmiştir.
Bu makalede itikâdî ekollere göre imâmetin nasıl anlaşıldığı,
Halife/İmam’ın sorum-lulukları, hakları ve görev süresi hakkında
bazı görüşler özetle incelenip değerlendirile-cektir.
A. Hilâfet ve İmâmet Hilâfet, Arapça ha-le-fe’den, arkasında
olmak, birinden sonra gelmek, sonra yaşa-
mak, birinin makamına halife olmak, geriye kalmak, geride
kalmak, ardından gelmek, birinin yerine sonradan geçen kimse,
babadan sonra kalan oğul,5 anlamlarına gelir. Pey-gamber vekili
olarak İslâmı koruma vazifesi, ümmet idâresinin başına geçen
kimseye halife denir.6 İslâm kültüründe “Emîre’l-Mü’minîn,
Mü’minlerin Halîfesi, Mü’minlerin Sultanı” gibi lakaplarla anılan
hilâfet; dinî ilimleri ihyâ etmek, canlandırmak. İslâmın
1) Ebu Hamid el-Gazâli (v. 505/1111) şöyle der: “Ülkeyi yönetmek
anlamındaki imâmet konusu akide-ye dâhil değildir. Fakat akide
kitaplarında bu konuya da yer vermek âdet haline gelmiştir.
Âdetleri terk etmek hoş karşılanmadığı için biz de ondan kısaca
bahsedeceğiz. Ülke için imam tayin etmek, bir fıkıh hükmü olarak
vaciptir. Vacip oluşu da hem akıl, hem şeriat yoluyla sabittir.”
Ebu Hamid el-Gazâlî, Nasihati’l-Mulük, Çev: Osman Şekerci, Devlet
Başkanlarına Nasihatler, Sinan Yayınları, İstanbul: 1969, s. 3
vd.
2) Bkz. Ebû’l Hasan el-Eş’ari, Kitabu Makalatü’l İslâmiyyin ve
İhtilafi’l-Musallin, Tash: Helmut Ritter, Wıesbaden: 1980, s. 26;
Ebû’l Feth M. Abdulkerim eş-Şehristâni, Kitabu’l Milel ve’n Nihal,
Kahire: 1968, C.1, s.146.
3) Bkz. İbrâhim el-Musevi, Akâidu'l-İmâmiyye el-İsnâaşeriyye,
Beyrut: 1982, C.I, s.80 vd.4) Temel Yeşilyurt, Ebu’l-Berekât
en-Nesefi ve İslâm Düşüncesindeki Yeri, Malatya: 2000, s. 211.5)
Ebû’l-Fadl b. Mükrim İbn Manzur, Lisânu’l Arab, Beyrut: trs, C.I,
s.882.6) İbn Manzur, age, C.I, s.882; Ragıb el-Isfehani, Müfredât
fi Garibi’l-Kur’ân, Beyrut: trs, s.156.
-
381KELÂM EKOLLERİNE GÖRE HALİFE/DEVLET BAŞKANI’NIN GÖREVLERİ VE
HAKLARI
rükünlerini uygulamak, cihadı yerine getirmek, buna bağlı olarak
orduları düzenlemek, askerlerin maaş ve harcamalarını tayin ve
tesbit etmek, ganimetten haklarını vermek, yargıyı yürütmek,
hadleri uygulamak, zulümleri ortadan kaldırmak, iyiliği emredip,
kö-tülüğü sakındırmak suretiyle Hz. Peygambere vekâleten dîni
uygulamak için gerekli olan genel başkanlıktır.7
İmâm, insan topluluğunun önüne geçip, ona yol gösteren şahıs
yani kendisine uyu-lan kimsedir. İmâmet ise Müslümanların yönetimi
riyâsetu’l-müslimin, demektir.8 İmam “ümmetin idaresini üstlenen
kişi”, imâmet “imamın üzerine aldığı görev”9 anlamında-dır. Ayrıca
cemaate namaz kıldıran kimseye önder ve yönetici niteliği sebebiyle
imam, yaptığı göreve imâmet denmişse de karışıklığı önlemek
amacıyla devlet başkanlığı için el-imâmetü’l-uzmâ,
el-imâmetü’l-kübrâ ifadesi tercih edilmiştir.10 İmâmet, şîa
telakkisi-ni eleştirme amacıyla kelâm eserlerinin son bölümü olarak
ele alınmış, sonraları bu te-rim yaygınlık kazanmıştır. İmâm
kelimesi de Kur’ân’da insanlar için kullanıldığı gibi,11 Allah’ın
Kitapları için de kullanılmıştır.12
Halife kelimesi Kur’ân’da geçer.13 Allah meleklere: “Yeryüzünde
bir halife var edece-ğim”14 buyurur. Bunun manası, yeryüzünün
sakinleri Âdem ve zürriyetidir yani insandır.15 Hz. Davud, adaleti
icra etmede, hakkın gerçekleşmesi, batılın iptal edilmesinde
Allah’ın halifesidir.16 İnsan sorumlu ve diğer mahlûklara karşı
halife yani hükmetme, yönetme yeteneğiyle yaratılmıştır.17
Halife’den insanın hak ve adaleti gerçekleştirme, yararlı ve iyi
işler yapmak üzere ağır bir sorumluluk yüklenerek, bir bakıma
Allah’ın güvenine de maz-har olarak insanın yeryüzüne
gönderildiğidir.18 İtaati emreden âyet ve hadisler imâmeti,
7) Ebu'l Hasan Ali b. Hüseyin b. Ali el-Mesudi, Murucu'z-Zeheb
ve Meadinu'l Cevher, thk. Muhammed Muhyiddin Abdulhamid,
Beyrut:1988, C.IV, s.105.
8) İbn Manzur, Lisânü’l-Arab, “emm” md.9) M.Sabri
Küçükaşcı-Kemal Beydilli, “İmam”, DİA, İstanbul: 2000, C.22,
s.178-190.10) Salim Öğüt, “İmam”, DİA, İstanbul: 2000, C.22,
s.188-190.11) Bkz. 2/ Bakara/124; 25/Furkan/74; 17/İsra/71;
9/Tevbe/12; 21/Enbiya/73; 28/Kasas/5, 41; 32/Sec-
de/24; Hz. Davud'tan sonra oğlu Hz.Süleyman'ın başkan olduğu
anlatılır. 28/Neml/16.12) 2/Bakara/124; 4/Nisa/59.13) H-l-f
(halefe) kökünden türeyen kelimeler Kur'an'da (127 yerde) geçer. 2
yerde (2/Bakara/30 ve
38/Sâd/26), halife'nin çoğulu halâif 4 yerde (6/En'âm/165;
10/Yûnus/14, 73; 35/Fâtır/39), Hulefâ kelimesi de 3 yerde
(7/A'râf/69, 74; 27/Neml/62) geçer. İstihlâf kelimesi ise Kur'an'da
4 ayette (6/En'âm/133; 7/A'râf/129; 11/Hûd/57; 24/Nûr/55)
zikredilir.
14) 2/Bakara/30.15) Ebu Mansur el-Mâtürîdî, Te’vîlâtü’l-Kur’ân,
İlmî kont:Bekir Topaloğlu, Mîzân Yay, İstanbul: 2005,
C.I, s.77.16) Bkz. 38/Sa’d/26; Bkz. Ebû’l-Kasım Mahmud b. Ömer
ez-Zemâhşerî, el-Keşşaf an Hakâiki
Gavamidi’t-Tenzil ve Uyûni’l-Ekavil fi Vucuhi’t-Te’vil,
Beyrut:1947, C.5, s.140; Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân
Dili, İstanbul: trs, C.VI, s.4093.
17) Bkz. Gazâlî, Mi’racu’s-Salikin, Mecmu’ati’r-Reasil,
Darü’l-Kütübü’l-İlmiye, Beyrut: 1994, s.55.18) Mâtürîdî,
Te’vilâtü’l-Kur’ân, C.I, s.77.
-
382 / Yrd. Doç. Dr. Osman ORAL EKEV AKADEMİ DERGİSİ
önderi anlatır. Hadislerde âdil devlet başkanı övülür, kıyamette
Allah tarafından gölgelen-dirilmek suretiyle mükâfatlandırılacağı
belirtilir,19 zâlim devlet başkanı yerilir.20 Üç kişi sefere
çıkarlarsa aralarında birinin başkan seçilmesi öğütlenir.21
Halifenin tıpkı bir çoban gibi emri altındakilerin sorumluluğunu
taşıdığı,22 onun bir koruyucu olduğu ve mâsiyeti emretmediği sürece
kendisine itaatin gerektiği,23 iki halifeye biat edilmesi halinde
diğe-rinin/sonrakinin öldürülmesi icap ettiği,24 gerçek anlamda
hilâfetin (hilâfetü’n-nübüvve) otuz yıl süreceği ve daha sonra
saltanata dönüşeceği25 kaydedilmektedir.26 Hadis metin-lerinde
halife, imam, emîr kelimelerine “devlet başkanı, yönetici, lider”27
gibi anlamların da verildiği görülmektedir.
B. Kelâm Ekollerine Göre HilâfetKelâm âlimlerine göre devlet
başkanına halîfe ünvânı verilirken üç münâsebet gö-
zetilmiştir. Birincisi; ilk halifenin Rasulullah’tan sonra
gelip, risâlet vazifesi dışında kalan vazifeleri ifâ hususunda onun
yerini almış olması, ikincisi; asıl hâkim olan Allah olduğundan
onun yeryüzündeki hâkimiyetini temsil etmesi, üçüncüsü de başkanın
bütün mü’minlere âit olan hilâfet özelliğini temsil etmesi, dünya
işlerinde dinin icablarına göre insanları yönetmesidir.28 Kelâm
Tarihi, bu konuda fırkaların görüşlerini üç grupta özetle-mektedir.
Birincisi; hilâfeti, imâmeti vacip (farz) kabul edenler; Ehl-i
Sünnet, Şiâ, Mür-cie, Mu’tezile’nin çoğu, Necedât fırkası dışında
hariciler imâmetin farz (vucûb) olduğu görüşündedirler. İkincisi;
imâmeti câiz kabul edenler; bunlar haricilerden Necedât fırkası,
Dırâriyye, Mu’tezile’den Ebû Bekir el-Esamm, (v.200/816) Hişam
el-Fuvatî (v.218/833) ve Abbad b. -Süleyman (v.250/864)
gibileridir. Bir diğeri de vucübunun Allah’a âit oldu-
19) Bkz. Ebû Abdullah el-Buhari, el-Camiu’s-Sahih, İstanbul,
1981, Zekât 16; Ebû’l Hüseyin Müslim b. el-Kuşeyri el-Müslim,
Sahih-i Müslim, Çağrı yay, İstanbul: 1981, Zekât 91; Ebû İsa
Muhammed b. İsa et-Tirmizi, Sünen, Çağrı Yayınları, İstanbul: 1981,
Ahkâm 4.
20) Bkz. Tirmizî, Ahkâm 4; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Beyrut:
1995, C.III, s.22.21) “Üç kişi sefere çıkınca birini emir/başkan
yapsınlar” Ebû Dâvud, Süleyman b. Eş’as, Sünen, Çağrı
Yay, İstanbul: 1981, Cihad 87; “Her kim bir halifeye biat
etmeden ölürse, câhiliyye ölümü (gibi bir ölüm) ile ölür” Müslim,
İmare, 58-58; “Sultan yeryüzünde Allah’ın gölgesidir”. Hakîm
et-Tirmizî, Nevâdiru’l-usûl, tahk: Tevfik Mahmud Tekle, Beyrut:
trs, C.I, s.125; C.IV, s.153; “Adaletli sultan sahibine hürmet
etmek, Allah'a saygıdandır”. Ebu Davud, Edeb 20.
22) Bkz. Buhârî, Cuma, 11; Müslim, İmâre, 20.23) Bkz. Buhârî,
Cihâd 108-109, 164; Müslim, İmâre, 43.24) Bkz. Müslim, İmâre,
61.25) Bkz. Ebû Dâvûd, Sünnet, 8; İbn Hanbel, Müsned, C.IV, s.273;
C.V, s.50, 220.26) Bkz. Casim Avcı, “Hilâfet”, DİA, İstanbul: 1998,
C.17, s.539.27) Bkz. Buhârî, Zekât, 16; Müslim, Zekât, 91; Tirmizî,
Ahkâm, 4.28) Ebu’l-Muîn Meymun b. Muhammed en-Nesefi,
Tabsıratü’l-Edille Fî Usûli’d-Din, cilt:2, Tahk. Hüse-
yin Atay, Ş.Ali Düzgün, Diyânet Yayınları, Ankara: 2003, C.II,
s.431 vd; Sa'deddin Mesud b. Ömer et-Taftazani, Şerhu’l-Makâsıd,
thk: Abdurrahman Umeyre-Salih Musa Şeref, Alemü'l-Kütüb, Bey-rut:
1998, C.V, s.232 vd.
-
383KELÂM EKOLLERİNE GÖRE HALİFE/DEVLET BAŞKANI’NIN GÖREVLERİ VE
HAKLARI
ğunu kabul eden görüş.29 Şimdi de konu hakkında görüş belirten
Mu’tezile, Şiâ, Hariciler ve Ehl-i Sünnet’in hilâfet anlayışlarına
göz atalım.
B.1. Mu’tezileİmâmetin gerekli olup olmadığı konusunda iki gruba
ayrılan Mu‘tezile’nin bir kısmı
imam belirlemenin ümmete vâcip olduğu, diğerleri ise bu görevin
yerine getirilmesinin de getirilmemesinin de mümkün olduğudur.
İmâmetin vücubunu benimseyenlere göre Allah ve Resûlü imamı ismen
belirlememiş, Müslümanlar da bir isim üzerinde icmâ et-memiştir;
bundan dolayı imâmet nas ve tayin esasına değil ümmetin seçimine
bırakıl-mıştır.30 Bu görüşte olan Mu’tezile âlimlerine göre imâmın
ta’yini, seçimi sem’i ve şer’i deliller ile vacib olmayıp aklî
vucûb ile vacib olmuştur.31 Biât şekliyle imâm tayinin ol-ması veya
olmaması, topluma dinî bir görev yüklemez.32 İmamın Kureyş’e
mensubiyeti konusunda Mu‘tezile daha serbest düşünerek gerekli
şartları taşıyan bütün Müslüman-ların imam olabileceği görüşünü
benimser.33 Hz. Ömer (v. 23/643)’in Ebû Huzeyfe’nin âzatlı kölesi
Sâlim sağ olsaydı onu imâmete aday göstereceğini belirten sözü34 bu
konuda bir delil olarak kabul edilir. Allah’ın hükmünü uygulamak
için seçilen imamın adalet ve ilim sahibi olması gerekir.35
Aralarında üstünlük farkı bulunan kimselerin imâmeti ise
ihtilâflıdır. Amr b. Ubeyd (v. 144/761), Hişâm b. Amr (v. 218/833),
Dırâr b. Amr (v. 200/815) ve Hafs el-Ferd (v. 204/820)’e göre dinî
açıdan daha ileri derecede bulunanı varken alt derecedekinin
imâmeti sahih değildir. Buna karşı Bişr b. Mu‘temir (v.210/825),
Ebû Bekir el-Esam (v.200/816) ve Bağdat Mu‘tezilesi’nin çoğunluğu,
efdal varken daha az faziletlinin imâmetinin de sahih olduğunu
kabul eder. İmamet konusunda Mu'tezile, daima en üstün olanın
göreve getirilmesi gerektiği fikrini (Fadıl İmam) savunanlar ve
bazen daha az üstün olanın tayin olabileceğini tezini (Mefdul İmam)
kabul edenler ol-mak üzere iki ana grubu ayrıldığını görmekteyiz.36
Mu‘tezile’nin bütün fırkaları, Hz. Ebû
29) Taftazâni, Şerhu’l-Akaidi’n-Nesefiyye, Tahk. Ahmed Hicazi
Sakka, Külliyeti Ezheriye Matb. Kahire: 1988, s. 142; Eş’ari,
Makalât, C.II, s.133 vd; Ebu Mansur el-Bağdâdi, Usulu’d-Din,
İstanbul: trs. s. 271; İbn Hazm, Ebû Muhammed Ali b. Ahmet,
Kitabu’l-Fasl fi’l Milel ve’l Ehva-u ve’n-Nihal, Beyrut: trs, C.IV,
s.87; Ebu Ala el-Maverdi, Ahkâmu’s-Sultaniyye, Beyrut:1985,
s.3.
30) Kâdi Abdulcabbar, Şerhu Usul'i'l-Hamse, Kahire:1965, s. 762
vd.31) Bkz. Kâdi Abdulcebbar, el–Muğni fi Ebvabi’t-Tevhid ve’l-Adl,
Neşr. İ.Medkur-T. Hüseyin, Kahire:
1962, C.IV, s.43; Eş’ari, Makalât, C.II, s.133.32) Kâdi
Abdulcebbar, el–Muğni, C.IV, s.43; Cüveyni, Kitabu’l-İrşad, Trc:
A.B.Baloğlu vd. İnanç Esas-
ları Kılavuzu, Türkiye Diyânet Vakfı Yay, Ankara: 2010, s.331-9;
Taftazâni, Şerhu’l-Akaidi’l-Nese-fiyye, s.142; Sa'deddin Mesud b.
Ömer b. Abdullah et-Taftazani, Şerhu’l-Makâsıd, tahkik, ta'lik: A.
Umeyre, tasdir: S. Musa Şeref, Alemü'l-Kütüb, Beyrut: 1998, C.V,
s.236.
33) Kadı Abdulcabbar, Şerh, s.762 vd; Bkz. Osman Aydınlı,
Mu’tezilî İmamet Düşüncesinde Farklılaşma Süreci, Ankara: 2003, s.
261-2.
34) Ebû Abdillah Muhammed, Tabakatu’l-Kübra, Beyrut trs. C.III,
s.343; Mehmet Özşenel, “Sâlim Mev-la Ebu Huzeyfe”, DİA, İstanbul:
2009, C.36, s.49-50.
35) Bkz. İlyas Çelebi, “Mu’tezile”, DİA, İstanbul: 2006, C.31,
s.391-401.36) Mesudi, Murucu'z-Zeheb, C.IV, s.105 vd; Çelebi,
“Mu’tezile”, DİA, C.31, s.391-401.
-
384 / Yrd. Doç. Dr. Osman ORAL EKEV AKADEMİ DERGİSİ
Bekir’in seçime dayanan imâmetinin meşrû olduğunda ittifak
etmiştir.37 Onların genel anlayışına göre İslâm toplumu için bir
tek imam kabul edilmesi benimsenmekle birlikte Müslüman nüfusun
yaygınlığını dikkate alan Ebû Bekir el-Esam (v. 200/816), her ülke
halkının imamını kendisinin seçmesi gerektiğini söylemiştir.38
Mu'tezile, temelde imâme-tin İslâm toplumu açısından gerekli bir
kurum olduğunu kabul ederek seçiminin ümmete âit olduğunu ileri
sürer.39
B.2. Şiâİmâmet konusuna dayanan bir îtîkâdî mezhep olan şiiliğe
göre, Hz. Muhammed’den
sonra imam Hz. Ali’dir. İmâmet nazariyesinin temelleri, hicri
ikinci asırda yaşayan Şeytânu’t-Tâk denilen Ebû Ca’fer Muhammed b.
Ali b. en-Nu’mân el-Kûfî el-Ahvel (v.160/777), Hişam b. Sâlim
el-Cevâlikî (ölümü m. VIII. yüzyılın sonları), Hişam b. el-Hakem
(v.179/795) gibi ilk şiî mütekellimleri tarafından atılmıştır. Bu
şahıslar, imâmet, Allah tarafından farz kılınmıştır; bu, Ehl-i
Beyt’in hakkıdır ve Hüseyin’in neslinden aşa-ğıya doğru kıyamete
kadar devam edecektir. İmâmet ya nass, ya vasiyet veya gaibe
iliş-kin mucizelerle ispat edilir,40 görüşlerini savunmuşlardır.
Onlara göre Hz. Peygamber’den sonra insanları aydınlatacak olan
gerçek bilginin kaynağı imamlardır.41 Yaşadığı dönemin imamını
bilmeyen kişi ömrünü câhiliye ölümüyle sona erdirmiş olur.42 Şii
düşüncesine göre halife, şiî olmayan, nass ve tayinle değil, başka
yollarla Müslümanların başına geçen kimsedir.43 İmâmet nübüvvet
gibi Allâh tarafından nassla veya Rasülünün ta’yiniyle olur.44
İmâmet vaciptir, gereklidir, nübüvvetin de devamıdır. İmam,
peygamberin genel velaye-tine sahip olarak insanların işlerini
düzenleyen rehberdir, imâmet, nass ve tayinledir.45 O’da Hz.
Ali’dir ve oğulları, torunlarına aittir.46 İmamlar küçük, büyük
bütün günahlardan korunmuştur, ma’sumdur.47 Dolayısıyla imâmet
halka bırakılacak basit bir iş değildir.48
37) Mustafa Öz-Avni İlhan, “İmâmet”, DİA, İstanbul: 2000, C.22,
s.202-3; Osman Aydınlı, “Mu’tezile’nin İmamiyet Nazariyesi”, Dini
Araştırmalar, cilt: 3, Sayı:7, (2000), s. 48 vd.
38) Öz-İlhan, “İmâmet”, DİA, C.22, s.202-3.39) A. İshak Demir,
“İbnü'l-Mutahhar el-Hilli'ye Göre İmamet”, AÜİFD XLVI (2005), sayı
I, s. 88.40) Ahmed el-Kâtib, Şia’da Siyasal Düşüncenin Gelişimi,
çev. Mehmet Yolcu, Ankara 2005, s.61-2.41) Râzi, el-Muhassal, s.255
vd.42) Bkz. Taftazani, Şerhu’l-Makasıd, C.V, s.246; Öz-İlhan,
“İmâmet”, DİA, C.22, s.202-3; Musevi,
Akaidü’l-İmamiyye, C.I, s.43, C.II, s.157; Mustafa Öz-İlyas
Üzüm, “Şiâ”, DİA, İstanbul: 2010, C.39, s.119-123.
43) Hasan Onat, “Şiî İmâmet Nazariyesi”, Ankara Üniv. İlahiyat
Fakültesi Dergisi, C. XXXIII, Ankara: 1992, s. 89-110; Ahmet İshak
Demir, “İsna Aşeriyye’de İmamın Otoritesi”, Dinbilimleri Akademik
Araştırma Dergisi, 2003, Cilt: III, Sayı: 3, s. 109.
44) Fahreddin er-Râzi, el-Muhassal, Çev. Hüseyin Atay, Kelam’a
Giriş, Ankara: 1978, s. 247 vd.45) Bkz. Ebü’l-Hasen Âli b. İbrahim
el-Kummi, Tefsirü’l-Kummî, Kum: 1404, C.I, s.173; Feyzi Kâsânî,
Molla Muhsin Muhammed b. Şâh, Tefsîrü’s-Sâfî, nşr. Hüseyin
el-A’lemî, Meshed: trs., C.II, s.51-70.46) Bkz. Musevi, Akâidü’l
İmâmiye, C.I, s.80 vd.47) Eş’ari, Makalat, C.I, s.66; Şehristâni,
Milel, C.I, s.146.48) Musevi, Akâidü’l İmâmiye, C.I, s.43, C.II,
s.157; İhsan İlâhi ez-Zâhir, Şiâ’nın Kur’ân, İmâmet ve
Takiyye Anlayışı, Terc: Hasan Onat-Sabri Hizmetli, Ankara: 1984,
s.1 vd.
-
385KELÂM EKOLLERİNE GÖRE HALİFE/DEVLET BAŞKANI’NIN GÖREVLERİ VE
HAKLARI
Şiâ, imamet konusunda halka, ümmete güvenmemekte, imamın nassla,
ta’yinle oldu-ğu görüşündedir. Bu görüşlerini desteklemek için
âyetlerden işâretler ve kendilerince şe-killendirdikleri
rivâyetlerle destek ararlar.49 Onlara göre imâmet, nass ve tayin
olmaksızın insanların seçimine bırakılırsa fitneye yol açar. Birçok
sebeple insanlar arasında ihtilaf ortaya çıkar. Bu ihtilaftan ve
kimin imam olacağı konusunda doğabilecek muhalefet ve çekişmeden
kaçınmak için, imamın tayininin Allah tarafından, yani dinin
nassıyla olması vaciptir. Bu, Allah’tan kullarına bir lütuf ve
rahmettir.50 Kanaatimizce Şiâ gruplarının ta-rihte birçok iç savaş
yapmaları kendilerinin bile inanmadığı bu aklî delillerini
çürütmek-tedir. Ehl-i Sünnet âlimlerinden Gazâli (v.505/1111), Eğer
peygamber kendinden sonra ta’yin yapsaydı açıkça yapardı. O
takdirde bütün sahabeler bunu duyar ve öğrenirler-di,51 diyerek
Şiâ’nın delillerine itiraz ettiğini görmekteyiz. Mâtürîdî
âlimlerinden Nesefi (v.508/1115) de Şiâ’nın delillerinin
geçersizliğinin ispatlamak için “eğer Hz. Ali imâmete nass ile
tayin olunmuş olsaydı, sahabenin bunu tabiine, tabiinin de
salihlere, salihlerin de kendisinden sonrakilere nakletmesi
gerekirdi. Sahabenin su ile vacip olmayan istincanın hükmünü bile
nakletmiş olmalarına bakılırsa dini hükümlerle ilgili böyle bir
konuyu daha öncelikli nakletmeleri daha layıktır”,52 diyerek şiânın
delillerini eleştirdiklerini görmek-teyiz. Şiâ imâmet konusunda
nass olduğunu iddia ederek Hz. Ali’nin dışındaki halifeleri meşru
saymamış ve bunlara biât eden sahabenin de zâlim olduğunu sahabeden
sayılma-yacaklarını bile söylemiştir.53
B.3. HaricilerHâricilere göre,54 imâmet vacip değil, câizdir. Ne
akıl ne de vahiy imâmeti gerektirir.
Hz. Ebûbekir, Ömer, Osman’ın ilk 6 yılı câizdir. Hz. Ali’yi
Hakem Olayı’na kadar ka-bul ederler. Zâlim imama başkaldırmak
vaciptir.55 Halîfe’nin Kureyş’ten56 olması zorunlu
49) Hz. Ali’nin imâmeti konusunda 5 akli delil, 40 tanesi âyet
ve te’villerden, 12 tanesi de hadisten olmak üzere 52 nakli delil
ve Hz. Ali’nin hal ve vasıflarına âit 12 delil zikredilmiştir. Bkz.
Bekir Topaloğlu, Kelâm İlmi, Damla Yay, İstanbul: 1985, s.209.
50) İbn Bâbeveyh, Ebû Ca’fer Muhammed b.Ali b. Huseyin,
el-Kummî, eş-Şeyh Saduk, Risâletu İ’tikâdati’l-İmâmiyye, (Trc.
E.Ruhi Fığlalı, Şii İmamiyyenin İnanç Esasları), Ankara: 1978, s.
145-6; Musevi, Akaidü’l-İmamiyye, C.III, s.7-8.
51) Gazâli, el-İktisad fi’l-İtikad, Çev. Abdulhalık Duran,
İtikadda Orta Yol, Hikmet Neşriyat, İstanbul: 2004., s.320 vd.
52) Bkz. Nesefi, Bahru’l-Kelâm fi Akaidi Ehl-i İslâm, (trc.
Cemil Akpınar), Konya: trs, s.178.53) Şiâ’ya göre küfre düşmeyen
sahabeler çok az olup bunlar Ehl-i beyt ile Ebû Zer el-Gıfârî,
Mikdâd
b. Esved, Selmân-ı Fârisî, Ammâr b. Yâsir ve Huzeyfe b. Yemân
gibi sahâbîlerdir. Bkz. Şeyh Saduk, Risâletü'l-İtikâdâti'l-İmâmiye,
s. 3 vd.
54) Harici veya Havaric, itaatten ayrılıp isyan etmek,
insanlardan, dinden, haktan veya Hz. Ali’den uzak-laşan ve yönetime
karşı ayaklanarak cemaatten çıkanlar, ümmetin ittifak ettiği meşrû
bir halifeye başkaldıranlar, demektir. Bkz. Şehristani, Milel, C.I,
s.114.
55) Bkz. İbnu’l Esir, Ebû’l-Hasan Ali b. Ebi’l-Kerem Muhammed
eş-Şeybâni, el-Kâmil fi’t-Tarih, Tash: Abdulvahap en-Neccar, Mısır:
1929, C.II, s.149.
56) “İmamlar Kureyş’tendir” Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.III,
s.129; C.IV, s.421 “İyilikte ve kötülükte insanlar (araplar)
Kureyş’e uyarlar.” Müslim, İmara 3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.III,
s.331, 379.
-
386 / Yrd. Doç. Dr. Osman ORAL EKEV AKADEMİ DERGİSİ
değildir. Habeşli bir köle bile olsa âdil olması devlet başkanı
için yeterlidir.57 İbâdiyye fırkasına göre cemâatin işlerini
yürütecek ve etrafında toplanılabilecek bir imâmın se-çim yoluyla
başa geçirilmesi gerekir. Hilâfet için soyun önemi yoktur. Allah’ın
Kitabı ve Rasulü’nün sünnetini ayakta tutacak âdil, âlim, zâhid bir
Müslümanın köle bile olsa imâm olabileceğini kabul ederler.58
Necedât fırkasına göre, imâm tayini câizdir. Müslümanların kendi
aralarında dinî esaslara ve hukuka riâyet etmeye mecbur oldukları,
kâmu düzeni varsa bir reîs’e, imamlığa gerek yoktur,59 derler.
Onlara göre imâmın seçimi hiçbir şekilde vacip olmayıp halkın
işlerinin kendilerinin seçim ile yapılmasını ve idaresinin
gerektiği düşüncesindedirler.60 Halife’nin seçimi Müslümanların
çoğunluğunun yaptığı hür seçim yoluyla olur ve köle bile olsa
seçilebilir,61 görüşleri sebebiyle fakir halk tabakaları arasın-da
harici görüşleri revaç bulunduğu tarihi bir gerçektir.
B.4. Ehl-i sünnetEhl-i Sünnet âlimlerine göre imâmet veya
hilâfet, imâna âit inançla ilgili olmadığı,
dini delillerin yanında aklî delillerle de halifenin seçiminin
gerekli olduğunu benimsenir.62 Ümmetin bir imâm seçmesi vaciptir bu
da istişâre yani seçim ve ittifakla olur.63 İmâmlar ma’sum,
günahsız değillerdir. Hz. Ali ve Muâviye arasında geçenler ictihad
hatalarıdır.64
Eş’ârî (v.324/935-36), ümmetin bir imam seçmesi üzerine
vâciptir. İmâm, nassla veya ta’yinle değil, seçimle olur. İmamda,
ilim, adâlet, siyâset aranan özelliklerin başında gelir. Şiâya
karşılık Eş’âri, imâmların ısmet sıfatları yoktur,65 der. Böylece
O, şiânın imamla-rın ma’sum olduğu tezini tutarsız bulmaktadır.
Mâtürîdî (v.333/944)'ye göre imâm/devlet başkanı, seçimle iş başına
gelmelidir.66 O’na göre imâmet konusunda dini açıdan gözetil-mesi
gereken şey ise, takva sahibi olmaktır.67 Halife ma’sum değildir; o
da hata yapabilir. Bu nedenle devlet başkanı uzman danışmanlarla
çalışmalı ve onlarla istişâre edip, onların uyarılarını dikkate
almalıdır.68 Böylece O, istişareye önem veren halifenin başarılı
olabi-
57) A.S. Trıtton, Muslim Theology, Çev: Mehmet Dağ, Ankara,
1983, s. 41; Bkz. Azmî M. S. es-Sâlihî - Mustafa Öz- E.Ruhi
Fığlalı, “Hariciler”, DİA, C.16, s.169-178.
58) Bkz. Bağdâdî, Kitabu’l-Milel ve’n-Nihal, Thk. Dr. A.Nasri
Nadir, Beyrut:1992 s.63.59) Bkz. Muhammed Ebû Zehrâ, Tarih-i
Mezahip, Trc: H.Karakaya, K.Aytekin, İslâm’da Siyasi ve Fıkhi
Mezhepler Tarihi, Hisar Yay, İstanbul: 1983, s.122.60)
Şehristani, Milel, C.I, s.122; İbn Hazm, Fasl, C.IV, s.87.61)
Julius Wellhausen, İslâmiyetin İlk Devrinde Dini-Siyasi Muhalefet
Partileri, (Çev: Fikret Işıltan),
Türk Tarih Kurumu, Ankara: 1989, s.18.62) Gazâli, el-İktisad, s.
310-1.63) Eşâri, Luma, s.133; İbâne, s.87 vd.64) Bkz. M. Said
Hatipoğlu, “Hilafetin Kureyşliliği”, AÜİFD. C. 23, Ankara: 1978,
s.121-209.65) E.Ruhi Fığlalı, Çağımızda İtikadi İslâm Mezhepleri,
İstanbul: 1990, s. 75.66) Mâtürîdî,Te’vilâtü Ehli’s-Sünne, (Tahk.
M.Basellum), Darül-Kütübü’l-İlmiye, Beyrut: 2005, C. III,
s.l 20, 176.67) Mâtürîdî, Te’vilâtü Ehl-i Sünne, C. IV. s.
548.68) Mâtürîdî, Te’vilâtü Ehl-i Sünne, C. III, s. 615.
-
387KELÂM EKOLLERİNE GÖRE HALİFE/DEVLET BAŞKANI’NIN GÖREVLERİ VE
HAKLARI
leceği kanaatindedir. Gazâlî (v.505/1111) ve Râzî
(v.606/1210)’ye göre toplumun düzeni için imamı seçmek halka,
ümmete vâciptir.69 İbn Haldun (v.808/1405)’a göre halife’nin tayini
Kitap, Sünnet ve Sahabe Icmaı ile vaciptir. Hz. Peygamberin ashabı
O’nun vefâ-tından sonra Hz. Ebû Bekir’e biât etmekte ve işleri ona
teslim etmede acele ettiler.70 Dolayısıyla Ehl-i Sünnet’e göre
devlet başkanının bir an önce, fitne ve anarşi olmaması için vakit
geçirilmeden mümkün olan en kısa sürede –Hz. Ebûbekir (573-634)’in
Sakifetü Beni Saide’de seçimi gibi- seçimin de yapılması
gerekir.
C. Halife/Devlet Başkanı’nın GörevleriHalife’nin görevleri
konusunda kelâmcılar kendi dönemlerine göre bazı görevleri say-
dıkları görülür. Meselâ Cüveyni (v.478/1085)’ye göre "memleketi
koruyup kollamak, hal-kın haklarına riayet etmek, İslâm davetini
hüccet ve kılıçla ikâme etmek, sapkınlıklara, taşkınlıklara,
anarşi, öç ve intikamlara, zulüm ve haksızlıklara fırsat vermemek,
mazlum-ların haklarını zâlimlerden almak, hak gaspında
bulunanlardan hakları alıp sahiplerine iâde etmek"71 başkanın
görevleri arasındadır. Nesefi (v.508/1115)’ye göre halka başkan,
“hükümleri infaz, cezaları tatbik, sınırları korumak, orduları
donatmak, zekâtları topla-mak, zayıfları korumak, zorbaların ve yol
kesicilerin taşkınlıklarını önlemek, Cuma ve Bayram namazlarını edâ
etmek, adâleti tam olarak sağlamak, kimsesizleri evlendirmek,
ganimetleri taksim etmek”72 için gereklidir. İslâm âlimleri
halifenin görevlerini özetle on maddede toplarlar.73
C.1. Dini KorumakDini yaşanır hâle getirmek, din hürriyetini
sağlamak, kısaca din ve vicdan hürriyetini
sağlamak başkanın görevleri arasındadır.74 Hariciler dini
başkanın yaşaması görüşündey-ken,75 Mu’tezile’ye göre de adalet ve
ilim özelliğiyle seçilen imamın Allah’ın hükümleri-ni uygulaması
gerekmektedir.76 Özetle başkanın görevi dinin gâyesi aklı, fikri,
nesli, malı muhafaza etmektir.77
69) Gazâli, el-İktisat, s.284; Râzî,
Tefsîrü’l-Kebir-Mefatihu’l-Gayb, Beyrut: 1411, C.X, s.116,
120-1.70) İbn Haldun, Mukaddime, Çev: Z. Kadiri Ugan, İstanbul:
1968 s. 167 vd.71) Cüveyni, Gıyasü’l Umem Fi İltiyazi’z-Zulem,
M.Hilmi, İskenderiye: 1979, s. 43, 73.72) Nesefi, Bahru’l-Kelâm, s.
3 vd.73) Maverdi, Ahkâmu’s-Sultaniye, s. 29; Vehbe Zuhayli,
el-Fıkhu’l-İslâmiyye, Terc. Yunus Vehbi Yavuz
vd, İstanbul:1994, C.VIII, s.424 vd.74) Bkz. Cüveyni, Gıyasü’l
Umem, s. 43, 73.75) Bkz. Şehristani, Milel, C.I, s.122; İbn Hazm,
Fasl, C.IV, s.87; Bağdâdî, Milel, s.63.76) Kadı Abdulcabbar, Şerhu
Usul'i'l-Hamse, s. 762 vd.77) Nesefi, Bahru’l-Kelâm, s. 3 vd.
-
388 / Yrd. Doç. Dr. Osman ORAL EKEV AKADEMİ DERGİSİ
C.2. Ülkeyi KorumakHalifenin görevi iç ve dış tehlikelere karşı
ülkeyi korumasıdır. Koruma şeklinin kıstası
“halkı da kendi ve âilesi gibi”78 korumalıdır. Gazâli (v.
505/1111)’ye göre halife düşman-lara karşı ülkeyi korumaz ise
toplumsal düzen olmaz ve kargaşa meydana gelir. O’nun deyişiyle
“kılıçların şakırtısı hiç eksik olmaz.”79
C.3. Mâli Gelir ve GiderlerVergi, ganimet, zekât ve sadakaların
toplanmasını yani devlete âit mâlî gelir ve gider-
lerin kontrolünü sağlamak başkanın görevleri arasındadır. Meselâ
Nesefi (v.508/1115), zekâtları toplamak ve dağıtımını adaletli bir
şekilde yapmayı başkanın görevleri arasında sayar.80
1.2.4. İbadetlerin İfasını SağlamakEzan, Cuma ve Bayram
namazlarının kılınması, oruç ve hacc gibi ibadetlerin ifası-
nı sağlama gibi toplu ibâdetlere yardımcı olmak başkanın
görevleri arasındadır.81 Cuma namazının başkanın tahsis ettiği
halka açık camilerde kılınması şarttır. Cumanın sahih sayılabilmesi
için namazı Başkanın kıldırması şartının Şafii, Maliki,
Hanbelilerce değil de sadece Hanefîler tarafından ileri sürülür.82
Cuma namazını başkan veya onun yetki verdiği kimsenin kıldırması,83
başkanın toplu halde yapılan bu tür ibâdetlere izin ver-mesinin,
müntesiplerine dinin kurallarını yaşama imkânı vermesinin bir görev
olduğu anlaşılmaktadır.84
1.2.5. Düzeni KorumakDevletin güvenliğini ve kamu düzenini
korumak, iyiliği emir, kötülükleri nehiy konu-
sunda gerekeni yapmak kadın erkek her ferdin olduğu gibi
öncelikle başkanın görevleri arasındadır.85 Toplum düzeninin
sıhhatli yürütülebilmesi için bu görev sadece dine ilişkin
meselelerde değil dünya ile ilgili konularda da geçerli olduğudur.
Başkan bir bahçıvana benzetilir. O, bahçesindeki zararlı bitkileri
temizler, diktiğini de korumaya çalışır. İhti-yaçlarını karşılar ve
zararlı olan unsurları yok eder. Sultan da idare ettiği halkını
koruma-lı, toplum düzenini sarsacak unsurları bertaraf etmeye
çalışmalı, toplum için zararlı (mü-
78) "İnsanları idare etmeyi üzerine alan bir kimse kendini ve
ailesini düşündüğü gibi yönettiği kimseleri düşünmedikçe kıyamet
gününde cennetin kokusunu bile alamaz" Buharî, Ahkâm 8.
79) Gazâlî, İhyâ, C.III, s.503; el-İktisad, s. 284 vd.80)
Nesefi, Bahru’l-Kelâm, s. 3 vd.81) Maverdi, Ahkâmu’s-Sultaniye,
s.51-2.82) Bkz. İbn Âbidîn, Muhammed Emin, Reddü’l-Muhtâr Ale’d
Dürrü’l Muhtar, Kahire:1307, C.I, s.589,
595; Mehmed Zihni Efendi, Ni‘met-i İslâm, İstanbul 1316, C.II,
s. 535-6.83) Bkz. Cüveyni, Gıyasü’l-Umem, s. 156; İbn Haldun,
Mukaddime, s. 219 vd.84) Gazâlî, Nasîhatü’l-Mülûk, s. 110 vd.85)
Bkz. 3/Al-i İmran/104; 110; 7/A’raf/199; 9/Tevbe/71; 5/Maide/78-79;
7/A’raf/175.
-
389KELÂM EKOLLERİNE GÖRE HALİFE/DEVLET BAŞKANI’NIN GÖREVLERİ VE
HAKLARI
tecaviz, hırsız vb.) kimseleri terbiye etmeli, faaliyetlerine
engel olmalı, düzelmeyecekleri ise diğer fertlerin hak ve hukukunu
koruma adına ülke sınırları dışına çıkarmalıdır.86
1.2.6. Ülkeyi Savunmak Düşmanlara karşı devletin, ülkenin
savunulması başkanın görev ve sorumluluğu altın-
dadır.87 İleride doğabilecek tehlikelere karış asker hazırlamak
da dâhildir.88 Çünkü halife aynı zamanda başkomutandır.89
1.2.7. Kamu Hizmetlerini KontrolKamu hizmetlerini bizzât kontrol
etmek, düzgün ve güzel işlemesini sağlamak baş-
kanın görevleri arasındadır. Hz. Peygamber çarşı ve pazarlara
çıkarak murakebe etmiş ve uyarılarda bulunmuştur.90 Devlet başkanı
mecbur kalmadıkça yönetim işlerine başkasına havale
etmemelidir.
1.2.8. Adaletli Yönetimİnsanlar arasındaki adâleti uygulamak,
yargı sistemini kontrol ve mazlumların hakkı-
na riâyet başkanın görevidir. Hz. Peygamber’in, “...İmam (devlet
başkanı) râidir (muha-fızdır) ve râiyyetinden (halkından)
sorumludur”,91 "Sizden öncekilerin helâk olmalarının sebebi,
aralarından soylu, kuvvetli kimseler çaldıklarında, onlara ceza
uygulamamaları, zayıf biri çaldığında ise ona hemen cezayı
uygulamalarıydı. Allah'a yemin ederim ki, Muhammed'in kızı Fâtıma
çalmış olsaydı elini keserdim"92 buyurması adaletli yönetimin
öncelikle başkanın görevi olduğu kabul edilmektedir. Mâtürîdî
(v.333/944) yöneticilerin insanlar arasında hükmederken hak ve
adâlete riâyet etmelerini gerekli görür.93 O, imâ-met konusunda
dini açıdan gözetilmesi gereken şey ise, takva sahibi olmaktır.
Zira takva, görevin adâletli bir şekilde yerine getirilmesine
yardım eder.94
1.2.9. EkonomiMalın idâre edilmesi, ekonomik denetimi sağlamak,
dolayısıyla hazine kontrölü ve
hak sahiplerinin me’murların maaşlarının âdil bir şekilde
düzenlenmesini sağlamak baş-kanın sorumluluğundadır.95 İslâm, meşru
yolla şahsi mülkiyeti esas bir hak olarak tanır.
86) Gazâlî, Nasîhatü’l-Mülûk, s. 110.87) Gazâlî, İhyâ, C. III,
s. 503; el-İktisad, s. 284 vd.88) Mesudi, Murucu'z-Zeheb,
IV/105.89) Bakıllani, Temhid, s.477; Taftazani, Şerhu’l-Akaid, s.
181.90) Bkz. Buhari, Buyu’ 34.91) Buhari, Ahkâm 1; Cuma 11,
İstikraz 20; Itk 17, 19, Vesaya 9; Nikâh 81, 90; Müslim, İmaret
20.92) Buhârî, Enbiya 54; Hudûd 12: Müslim, Hudûd 8-9.93) Mâtürîdî,
Te’vilâtü Ehl-i Sünne, C.I, s.441, C.II, s.21, 312, C.III, s.113,
114, C.IV, s.267.94) Mâtürîdî, Te’vilâtü Ehl-i Sünne, C.IV, s.
548.95) "Kıyamet günü, insanların Allah'a en sevgilisi ve en yakını
adil yöneticidir…" Tirmizî, Ahkâm, 4.
-
390 / Yrd. Doç. Dr. Osman ORAL EKEV AKADEMİ DERGİSİ
Çalmak, gasp, yağma gibi gayr-i meşru kazançlar haramdır.96
Başkasına ait bir malı zor kullanarak almak anlamına gelen gasp
yasaktır.97 Rüşveti yok etmek başkanın görevleri arasındadır.98
Gerek devlet başkanı ve gerekse diğer görevliler devlet malı
üzerinde iste-dikleri gibi tasarruf edemez ve tayin edilen maaştan
başka bir şeyi mülküne geçiremez.99 Bunun adı İslâmi literatürde
“gulûl”dür.100 Başkan, kendiliğinden ve zarûretsiz vergi ko-yamaz.
Devletin zarurî giderleri için vergiyi de ancak şûrâ’nın kararıyla
koyabilir. Halka ağır vergiler yükletmek ve mecburi hizmetlere tabi
tutmak zulümdür, bu da sosyal hayatın düzenini bozar, halkın
çalışma duygu, şevkini öldürür.101 Âlimler, devlet başkanı olarak
tayin edilecek şahsın yönetim ve halkın maddi-manevi menfaatleri
konusunda bilgilerle mücehhez olması gerektiği hususunda ittifak
etmişlerdir.102
1.2.10. Memurların Görev ve TesbitiGörevlilerin ta’yin ve
tesbitini yapmak başkanın görevidir. Görevlileri de ehil ve
liyâkatli kişilerden seçmelidir.103 Memurların ta’yin, azil ve
murakebesi, ordu komutan-lığı, harb ilânı, sulh ve antlaşma yapmak,
hüküm ve cezaların infazı, vb. gibi icraatları yapmak devletin
dolayısıyla başkanın görevidir. Yardımcılar ve yardımcı kurumlarla
da bu icraatler sağlanabilir. Başkan, gerektiğinde siyâsî
platformda başkan, minberde hatip, mihrapta imam, kışlada komutan
ve adliyede yargıçtır. Başkan ve derecesine göre değişik
dâirelerdeki onun temsilcileri, ellerinin altındakilerini görüp
gözetmek, onların elem ve lezzetlerini paylaşmak, onlara mutlu
gelecekler hazırlamak ve onların sıkıntılarını göğüs-lemekle
sorumludur. Bu icraat da –hem kul hakkına girilmemesi hem de
toplumun huzur ve refahı açısından- İslâmın adâlet, liyakat,
eşitlik ve hakkaniyet ilkelerine uygun olmak zorundadır. Başkanın
görevleri, icraatleri çevre, asır vs.’ye göre değişebilmektedir.
Ehl-i Sünnet imamın görevlerini öz olarak dinin korunması ve
dünyanın idare edilmesi şeklin-de formüle etmiştir.104
96) 5/Maide/38.97) “Kim bir karış toprağı gasp ederse, Allah
kıyamet gününde onu yedi kat yerden kafasına geçirir”
Buhari, Bed’ül-Halk 2.98) “Rüşvet alanda verende Cehennemdedir.”
Ebu Davud, Akdiye 4.99) Bkz. Ebu Davud, İmaret 10; “Allah'a yemin
ederim ki, sizden kim haksız yere devlet malından bir
şey alırsa kıyamet günü haksız olarak aldığı şeyi yüklenerek
gelecektir…” Buhârî, Hiyel 15; Cum'a 29, Zekât 67, Hibe 17, Eyman
3, Ahkâm 24, 41; Müslim, İmaret 26; Ebu Davud, İmaret 11.
100) İsfahânî, Müfredât, “gll” md; İbn Manzur, Lisânü’l-Arab,
“gll” md. “Bir peygambere -ganimete, devlet malına- hıyanet etmesi
yakışmaz. Kim hıyanet ederse kıyamet günü hainlik ettiği şeyle
bir-likte -günahı boynuna asılı olduğu halde- gelir. Sonra herkese
kazandığı tastamam verilir” 3/Âl-i İmrân/161.
101) İbn Haldun, Mukaddime, III/34 vd.102) İbn Hazm, Fasl, C.IV,
s.66; Adududdin Abdurrahman el-İci, el-Mevâkıf fi İlmi’l-Kelâm,
Beyrut: trs,
C.IV, s.605; Maverdi, Ahkamü’l-Sultaniyye, s.131-132; Ebû Ya’lâ
el-Ferrâ, el-Ahkâmü’s- Sultâniy-ye, nşr. Muhammed Hamid el-Fakkî,
Beyrut: 1403/1983, s. 61-2.
103) "Ey Ebû Zerr, sen zayıfsın, memurluk ise bir emanettir.
Kıyamet günü rüsvaylık ve pişmanlıktır. Ancak kim onu hakederek
alır ve onun sebebiyle üzerine düşen vazifeleri eksiksiz eda ederse
o ha-riç" Müslim, İmaret 17; Ebu Davud, Vesaya 4, hadisi görevin
zorluk ve sorumluluğuna işarettir.
104) Bkz. Osman Oral, Kelâm Ekollerine Göre Başkanlık ve Seçimi,
Ankara: 2015, s.90 vd.
-
391KELÂM EKOLLERİNE GÖRE HALİFE/DEVLET BAŞKANI’NIN GÖREVLERİ VE
HAKLARI
D. Halife’nin HaklarıHalife halktan, ümmetten aldığı yetki ile
devletin görevlerini elden geldiğince yerine
getirebilmesi için bir takım hakları vardır.
D.1. İtâatDevlet Başkanı seçildikten sonra bütün vatandaşlardan
itaat isteme hakkı verir.105
Hz. Peygamber anarşi ve terör manasında başkana isyanı,
“kıyâmet”106 diye nitelendi-rir. Merkezi bir otoriteye itâat
olmadan bu isme lâyık bir devlet olamaz.107 Kur’ânî bir kavram olan
ulu’l-emr; emir, yetki sahibi, padişah, başkan vs.gibi manalara
gelir.108 İşin başına geçecek yetki sahibidir. Âyette geçen109
Ulü’l-emr’in kimler olduğu hakkında şunlar söylenmiştir; Ulemâ,
fıkıh ve din ehli, Seriye komutanları, Peygamber devrinde
Müslümanların emirleri ve peygamberden sonra halifeleri,
hâkimleridir.110 “Halbûki o haberi Peygamber’e veya kendilerinden
ulu’l-Emr’e götürselerdi...”111 âyetinde geçen Ulu’l-Emr’den akıl
ve re’y sahipleri, ileri gelen sahabe diye yorumlanır.112 Hz.
Abbas’ın Kâbe’nin “Sikâye ve Sidâne” görevlerinin kendisine
verilmesini istediği ve emâneti eh-line verilmesi gereken âyet
nâzil olmuştu.113 İşin başına geçirilecek ulu’l-emr kavramın-dan
ehil (kapasite ve yetenek) ve kendilerinden olma gibi iki şart
çıkmaktadır.114 Ehil ve kendilerinden olan başkana itaat de gerekli
olmaktadır. Başkan’ın meşru icraatlerine itaat gerektiği de
belirtilir: “Müslüman kişi masiyet, açıkça haram görmediği sürece
başkana itaat edilir, yoksa itaat yoktur. Allah’ın hükümlerini
yerine getirdiği sürece başkana itaat ediniz.”115
Hz. Ebubekir’in halife seçildikten sonra yaptığı ilk konuşma
konumuzu açıklaması bakımından önemlidir:
“Ey insanlar! Şâyet vazîfemi hakkıyla yaparsam bana yardım
ediniz. Yanlış hareket edersem bana doğru yolu gösteriniz… Allah’a
ve Rasûlü’ne itaat ettiğim müddetçe bana
105) Müslim, İmare 58.106) Buhârî, Ahkâm 1; Cihad 109; Müslim,
İmâret 33.107) 3/Âl-i İmran/32; 4/Nisa/59-80.108) Talip Türcan,
“Ülü’l-Emr”, DİA, İstanbul: 2012, C.42, 295 vd.109) “Ey İnananlar!
Allah’a itaat edin, Peygamber’e ve sizden ulu’l-emr’e itaat edin”
4/Nisa/59.110) Bkz. Mâtürîdî, Te’vilâtü’l-Kur’ân, C.III, s.293-303;
Seyfeddin el-Âmidî, el-İhkâm fî Usûli’l-Ah-
kâm nşr. İ. el-Acûz, Beyrut: 1405/1985, C.I, s.167.111)
4/Nisa/83.112) Bkz. 4/Nisa/59 ve 83; Mâtürîdî, Te’vilâtü’l-Kur’ân,
C.III, s.293-303; Zemahşeri, Keşşâf, C.I,
s.260.113) Bkz. 4/Nisa/58; Zemahşeri, Keşşâf, C.I, s.252 vd;
Elmalılı, Hak Dini, C.II, s.1370 vd.114) Hatipoğlu, “Hilafetin
Kureyşliliği”, s.143.115) Buhârî, Ahkâm 4; Müslim, İmâre 38-40;
“Benden sonra birtakım yalancı ve zalim emirler gele-
cektir. Onların yalanlarını tasdik eden ve zulümlerine yardımcı
olan kimseler benden değillerdir, ben de onlardan değilim. Kevser
havzında benim yanıma da gelmeyeceklerdir.” Ebû Abdirrahman Ahmed
İbnu Ali İbn Şuayb en-Nesai, Sünen, Çağrı Yay, İstanbul:1981, Biat
35, 36.
-
392 / Yrd. Doç. Dr. Osman ORAL EKEV AKADEMİ DERGİSİ
itaat ediniz. Şâyet Allah’a ve Rasûlü’ne isyan edersem bana
itaat etmeniz söz konusu olamaz”116, “Ben ise normal bir insanım,
herhangi birinizden daha hayırlı da değilim. Beni murâkabe edin,
istikâmet üzere olursam bana tâbî olun, ayağım kayarsa beni
dü-zeltin!”117
Bazı âlimler halifeye itaat edilmesi gerektiğini, Allah’a isyan
niteliği taşıyan durum-larda ülü’l-emre itaat edilmeyeceğini yoksa
sorumlu olunacağını söylerler. Bu durumu münker118 olarak algılayıp
hadis uyarınca119 mücadele edilmesinin gereğini de vurgular-lar.120
Âyette Allah’a ve Rasule itaat edilmesi ayrı ayrı ve mutlak olarak,
ülü’l-emre itaat ise resule itaat emrine atfen istenmektedir.
Âyetin sevkindeki üslûptan hareketle ülü’l-emre itaatin de mutlak
olduğu, ancak Allah’a isyan niteliği taşıyan durumlarda ülü’l-emre
itaat edilmeyeceği, itaatin ancak dinin ve hukukun ilkelerine uygun
emirlerle (mâruf) sı-nırlı tutulduğunu, bunlara aykırı düşen
taleplerin ise yerine getirilmemesi gerektiğidir.121 Diğer bir
deyişle âlimler, âyetlerde geçen “ulu'l-emri”122 yöneticiler olarak
yorumlarken buradaki itaatı da tanımlayıp sınırlandırır,
ulu’l-emr’e itaatin vacip olduğu masiyet, bü-yük günâh,
adaletsizlik gibi durumlarda itaat vucubiyetin kalktığıdır.123
Birçok hikmetle-rinden dolayı ulu’l-emr’in Kur'an ve Sünnet'e
uygun124 emirlerine uyulması da gerekir. Mu’tezile’ye göre ise
adâlet prensibini çiğneyen başkan “iyiliği emir ve kötülüğü nehiy”
çerçevesinde itaat hakkını kaybeder.125 Başkanın fikrini kabul
etmeme, onu sevmeme yani muhalefet vs. olabilecektir. Ama ölçüsü,
fiili müdâhele olmadıkça meşrudur.126 Başkan
116) İbn Sa’d, Tabakat, C.III, s.182-3; Ebi'l-Fadl Celaleddin
Abdurrahman b. Ebi Bekr es-Suyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, Beyrut: trs, s.
69, 71-2; Ebû Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Tarihu’t Ta-beri,
Tarihu’l Umem, Tarihu Rusul ve’l Muluk, Tahk. M, Ebû’l Fadl
İbrahim, Kahire:1961, C.IV, s.1829.
117) İbn Sa‘d, Tabakat, C.III, s.212; İbn Hanbel, Müsned, I/13;
Suyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, s.71 vd.118) Bkz. Mustafa Çağrıcı, “Emir
bi’l-Ma’uf Nehiy ani’l-Münker”, DİA, İstanbul:1995, C.11,
s.138-
141.119) “Sizden kim bir münker görürse onu eliyle değiştirsin.
Güce yetmezse diliyle değiştirsin. Buna da
gücü yetmezse kalbiyle ona buğzetsin. İmanın en zayıfı da
budur”, Müslim, İman 78.120) Bkz. Ebu Bekr Muhammed b. Tayyib
el-Bakıllani, Temhid’ul-evail ve Telhis’ud-Delail, thk. İma-
duddin Ahmed Haydar, Müesseset’ul-Kutûb’is-Sekafiye, Beyrut:
1986, 478-9; Gazâlî, İhyâ-u Ulumi’d-Din, çev. A. Serdaroğlu, Bedir
Yay, Ankara: 1974, C.II, s.352; C.II, s.373 vd.
121) Bkz. Buhârî, Ahkâm 4; Müslim, İmâre 38-40.122) 4/Nisa/59,
83.123) Bkz. Buhârî, Ahkâm 4; Müslim, İmâre 38.124) “Biz
Resulullah'a; darlıkta, varlıkta, neşeli ve kederli zamanda itaat
etmeye, yöneticilik hususunda
ehil olanla kavga etmemeye biat ettik” Buhârî, Ahkâm 42;
“Allah'a isyan hususunda hiçkimseye itaat yoktur. İtaat ancak meşru
olan bir şey hususunda geçerlidir” Buhârî, Meğazî 59, Ahkâm 4,
Ah-barul-Ahad 1; “Üzerinize sizi Allah'ın Kitab'ıyla yöneten bir
köle bile tayin edilse onu dinleyin ve itaat edin” Nesâî, Biat 26;
İbn Mâce, Cihad 39; Ebu Zerr (r.a.)’tan rivayet edilmiştir: “Dostum
bana dinleyip itaat etmemi vasiyet etti. Velev ki yöneticinin
kolları ve bacakları kesilmiş bir köle olsun” İbn Mace, Ebû
Abdullah Muhammed, Sünen, Çağrı Yayınları, İstanbul:1981, Cihad 39;
Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.V, s.161, 171.
125) Kadî Abdulcebbâr, el-Muġnî, C. V, s.241-3; C.XII, s.13, 30,
136, 306, 512.126) Bkz. İbnu’l-Esir, el-Kâmil, C.V, s.25.
-
393KELÂM EKOLLERİNE GÖRE HALİFE/DEVLET BAŞKANI’NIN GÖREVLERİ VE
HAKLARI
değişik fikirleri ve eleştirileri kabul edici karakter ve
yapıda, sukunetin, hoşgörünün ve itidalin tarafı olmalıdır. Değilse
zulmetmiş olur.127 Başkan, halkın haklarını adaletle yeri-ne
getirirse, bu konuda Allah’ın haklarını da yerine getirmiş olur.128
Ümmete de ona itaat etmek düşer.
D.2. Yardımcı Olmak, Desteklemek Birlik ve beraberliğin
korunması ve devamı için itaatin yanında seçilen başkana iyi
ve güzel işlerinde yardımcı olunması ve desteğin devam
ettirilmesi de başkanın hakla-rındandır. Çünkü iyilik ve
güzelliklerde yardımlaşılması esastır.129 Halkın, bayındırlığın
artması, sınaî, ziraî, ahlâkî ve sosyal kalkınmanın
gerçekleştirilmesi, hayırlı toplumun or-taya çıkartılması, şer’i
kanun ve hükümlerin uygulanması, marufun emredilip münkerin nehy
edilmesi konularında ileriye gidilmesi alanlarında yardımlaşmaları
ve başkana yar-dımcı olmaları gerekir.130 Hz. Ebubekir
(v.13/634)’in halife seçildikten sonra yaptığı ilk konuşmada “şâyet
vazîfemi hakkıyla yaparsam bana yardım ediniz. Allah’a ve Rasûlü’ne
itaat ettiğim müddetçe bana itaat ediniz”131, “beni murâkabe edin,
istikâmet üzere olur-sam bana tâbî olun, ayağım kayarsa beni
düzeltin”132 demesi başkanın desteklenmesi ve yardım edilmesini
işaret eder.133 Halkın maslahatıyla ilgili olarak halife’nin
üzerinde birçok görev ve sorumlulukların yerine getirebilmesi için
kanaatimizce kendisine yardım edilmesi, kendisinin ümmet üzerindeki
haklarındandır.
D.3. Geçimini Te’min Bu durum maişet, geçim ile alakalı hayatî
bir zarûrettir. Hz. Ebû Bekir (v.13/634)
halife seçilince, geçimini temin eden ticâret hayatı ile bu
vazifeyi beraberce yürütmek istemiş, bunun mümkün olmadığını
tecrübe ile görünce halifenin âilesini geçindirecek bir maaşı
Beytu’l-Mal (Hazine)’den alması kararlaştırılmış, râşit halifelerin
hepsi de bu kararı tatbik etmişlerdir.134 İbn Haldun (v.809/1406)’a
göre toplumda hükümdar ve me-murların ticaretle meşgul olması,
tebaa için zararlıdır. O’na göre bunların ticaretle meş-
127) Ebu’l-A’la el-Mevdudi, el-Hilafe Ve’l-Mülk, Çev: Ali
Genceli, İstanbul: trs, s.177.128) "Kıyâmet günü, insanların
Allah'a en sevgili ve mekân olarak en yakın olanı, âdil imamdır.
Kıya-
met günü, insanların Allah'a en menfûru/çirkin olanı O'ndan
mekân olarak en uzak olanı da zâlim sultandır" Tirmizî, Ahkâm
4.
129) Bkz. 3/Al-i imrân/110; 9/Tevbe/71.130) Bkz. Zuhayli,
el-Fıkhu’l-İslamiyye, C.VIII, s.434.131) İbn Sa’d, Tabakat,
III/182-183; es-Suyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, s. 69, 71-72; Taberi,
Târih, C.IV,
s.1829; Hamîdullah, İslâm Peygamberi, C.II, s.1181.132) İbn
Sa‘d, Tabakat, C.III, s.212; İbn Hanbel, Müsned, C.I, s.13;
es-Suyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, s.71.133) “Kardeşin zâlim de olsa
mazlumda olsa ona yardım et. Bunun üzerine biz Ey Allah’ın
Rasûlü!
Mazluma yardım etmeyi bildik ama zâlime niçin ve nasıl yardım
edeceğiz? Buyurdular ki: Ona zulümden el çektirirsin ona yapacağın
yardım işte budur.” Buhârî, Mezâlim 4.
134) İbn Sa’d, Tabakat, C.III, s.184.
-
394 / Yrd. Doç. Dr. Osman ORAL EKEV AKADEMİ DERGİSİ
gul olmaları zulme yol açar. Zulüm ise sosyal hayatın düzenini
bozar, medeniyetleri ve toplumu yıkar.135
Hz. Ebû Bekir (v.13/634) halifeyken bir kadının ineğini sağarak
geçimini te’min et-mesi, daha sonra kendisine günde üç dirhem maaş
bağlanması ve vefâtında Müslümanla-rın fey’inden bir dişi deve,
habeşli bir köle ve bir parça kumaştan başka bir şey bırakma-ması,
maaşından artan paraları da bir çömlekte biriktirip bunun
kendisinden sonra halife olacak zata devredilmesini vasiyet etmesi
başkanın geçimi konusunda bizlere örnektir.136 Bu gerçeği Hz. Ömer
(v.23/643) şöyle dile getirir: “Halifenin devlet işinden başka bir
işle uğraşmaması ve ona ihtiyacı olan maaşın bağlanması geleneğini
Ebû Bekir başlattı. Halife öldükten sonra maaşın kesilmesi geleneği
de yine ona âittir.”137
E. Görev SüresiBazı âlimlere göre halifenin görev süresi şu üç
husustan biri ile sona erer; ölüm, istifa
ve durumunun değişmesi veya kusurlarından dolayısıyla
azledilmesi. Küfür derecesine varmasa dahi fısk azli gerektirir,
gibi görüşler de zikredilmiştir.138 Temyiz kabiliyetinin yok
olması, aklî dengenin bozulması, sağlığının bozulması, halkın
işlerini ifa edemez duruma düşmesi gibi durumlarda halifenin
görevinin sona ereceğini söyleyenler vardır.139 Ehlu’l-Hal ve
Ehlu’l-Adl’ın seçtiği imamı görevden alma, esasen kendisinde
bulunma-sı gereken şartlardan birini imamın kaybetmesi durumunda
olur.140 Riddet, delilik veya başka akıl bozuklukları, güç ve
asabiyeti kaybetme anlamında destek ve yeterliği kaybet-mek gibi.
Dinin emir ve yasaklarına aykırı davranma/fısk ve zulüm durumunda
görevden alıp almama konusunda Cüveyni (v. 478/1085) şöyle söyler:
“Başka bir imam seçme imkânı olur, bu yeni imam için güç ve
kudretin gerçekleşmesinde ittifak edilir ve onun için itaat
sağlanırsa, görevden alınmak istenen imama karşı durulabilir. Şâyet
görevden alınan imam ümmetin kararını kabul etmezse, cemâatten
ayrılan bağiler muâmelesine tabi tutulması câizdir. İmamın
uzaklaştırılması, fitne doğmasına, kan dökülmesine, hak ve malların
kaybolmasına sebep oluyorsa, imamın fesadından ortaya çıkan zarar
ile görev-den alınmasından beklenen zarar arasında mukayese
yapılmalı. Şayet beklenen ortaya çıkandan fazla ise, ortaya çıkan
zarara sabretmek, daha hafif olanına katlanılmalıdır. İmamın küçük
hatalarına katlanılabilir. Çünkü ma’sum olmadığını kabul ediyoruz.
İmam birçok işler yapar. Bunlar bütün Müslümanların işidir. İmam
hata ederse, tevbe etmesi mümkündür. Bunun için her tasarrufta
imamın hatalarını kollamak ve her sürçmesinde görevden alınmasını
istemek, imâmetin faydasını azaltma, ona güven duymama ve
insan-ların ellerini itaatten çekmeye teşvik sonucunu ortaya
çıkarır.”141
135) İbn Haldun, Mukaddime, C.III, s.33 vd.136) İbn Sa’d,
Tabakat, C.III, s.186; İbn Esir, el-Kamil, C.II, s. 79; Suyuti,
Tarihu’l-Hulefa, s. 88 vd.137) İbn Sa’d, Tabakât, C.III, s.277.138)
İbn Hazm, Fasl, C.IV, s.171 vd; Eşâri, Makalat, C.I, s.74; C.II,
s.451 vd.139) Bkz. Bakıllani, Temhid, s.478-9; Cüveyni, İrşad,
s.357-8; Maverdi, Ahkâmü’s-Sultaniyye, s.53 vd.140) Bkz. Bakıllani,
Temhid, s. 478; İbn Haldun, Mukaddime, s.193.141) Bkz. Cüveyni,
Gıyasü’l Umem, s. 271.
-
395KELÂM EKOLLERİNE GÖRE HALİFE/DEVLET BAŞKANI’NIN GÖREVLERİ VE
HAKLARI
Haricilere göre zâlim ve fâsık imama başkaldırmak vaciptir.142
Haricilerin aksine âlimlerin cumhurunun ittifâk ettiği konu, anarşi
ve terör olabileceği için devlet başkanı fısk vs. sebeplerle
azledilmez. İsyân ve azledilmenin tek meşrû sebebi ise açık
küfürdür. İcî (v.756/1355) de bu görüşü destekler ve gerektiren bir
sebep dolayısıyla ümmet imamı görevden alabilir, şayet fitneye
sebep oluyorsa zararların daha hafifine katlanılır.143
İbn Hazm (v.458/1066)’a göre; vacib olan, az bile olsa bir zulüm
ortaya çıkınca, bu konuda imamla konuşmak ve bu zulmünü
engellemektir. Şâyet zulümden kaçınır ve hak-ka dönerse, görevden
alınamaz, tıpkı görevden alınması helâl olmadığı zamandaki gibi
imamdır. Şâyet bu görevlerden birini yapmaktan kaçınır ve hakka
dönmezse, görevden alınması ve hakkı yerine getiren başka birinin
göreve getirilmesi vâciptir. Çünkü Allah iyilik ve takva konusunda
yardımlaşın, kötülük ve taşkınlıkta yardımlaşmayın,144 buyurur.
Başkanın dinin yüklediği görevlerden birini yapmaması câiz
değildir.145
Müslümanlar işlerinin düzene girmesi için imam/devlet başkanının
seçim ve tayinine yetkili oldukları gibi, gerektiği takdirde
görevden uzaklaştırmak yetkisine de sahiptir-ler. Hangi durumlarda
devlet başkanının azl edilmesinin düşünüleceği ve gerekli olduğu
konusu üzerinde durulmuş ve bazı şartlar tesbit edilmiştir. Genelde
Müslümanlar devlet başkanının şahsında kamusal alana zarar veren,
insanların durumunu sarsan ve devlet başkanlığıyla kastedilen amacı
ortadan kaldıran bir durumu görmeleri halinde imamı
az-ledebilirler.146
Bâkıllâni (v.403/1012)’ye göre İslâm toplumu şu durumlarda
Halife’nin görevine son verebilir: Birincisi; küfre düşmesi
halinde. İkincisi; namazı ihmal etmesi ve halkı da aynı şeyi
yapmaya teşvik etmesi durumunda, Üçüncüsü; âdil davranmayıp,
başkalarının hak-kını gasb etmesi, sebepsiz yere insanları
öldürmesi, fertlerin hak ve hukuklarında ihmal-kâr davranması,
suçlulara cezada ihmalkâr davranması. Dördüncüsü; bir müddet için
akli dengesini kaybetmesi halinde, sağır ve dilsiz olması veya
devlet işlerini tam manası ile yapmasına engel teşkil eden bir
hastalığa yakalanması durumunda. Beşincisi; devletin menfaatleri
açısından korkulacak bir süre kadar düşmana esir düşmesi halinde
imamın görevine son verilebilir.147 Kamu yararı için Bakıllani’nin
bu görüşlerinin isabetli olduğu kanaatindeyiz. Gazâlî (v.505/1111)
“zâlim Sultan’ın görevden çekilmesi gerekir. O, ya gö-revinden
çekilir ya da görevinden uzaklaştırılması gerekli olur. Gerçek
görüşte o, Sultan değildir, Zâlim sultanla mücadele etmeden uzak
kalmak, belki insanı mesuliyetten kurta-rır, fakat onlarla
mücadeleyi terkettiği için nazil olacak umumi bela dışında
kalamaz”148
142) Bkz. İbnü’l Esir, el-Kamil, C. II, s.149 vd.143) Îcî,
Mevâkıf, s. 400.144) 5/Mâide/2.145) İbn Hazm, Fasl, IV/176.146)
Bkz. Bakıllani, Temhid, s. 478; İbn Haldun, Mukaddime, s.193.147)
Bakıllani, Temhid, s. 478-9.148) Gazâli, İhya, C.II, s.352.
-
396 / Yrd. Doç. Dr. Osman ORAL EKEV AKADEMİ DERGİSİ
der. O, zâlim sultanlardan uzaklaşmak ve muamelerinden kaçınmak
gerektiğini âyet ve hadisler ışığında uzun uzun anlatır.149 İcî
(v.756/1355)’de gerektiren bir sebep olduğunda ümmetin imâmı
hal’etme yetkisi vardır,150 görüşündedir. Şehristâni (v.548/1153)
ise; “se-çildikten sonra bilgisizlik, zulüm, sapıklık veya küfrü
ortaya çıkarsa ya görevinden çekilir, ya da biz uzaklaştırırız”,151
demektedir.
İslâm’da meşrû bir imama karşı silahlı ayaklanmanın adı
“Bağy”dır.152 Huruc, diye de bilinen başkana karşı ayaklanma
âlimlerce prensip olarak câiz görülmemiştir. Bir iç sava-şa neden
olabilecek ihtilâl yoluyla kötü devlet başkanını değiştirmenin
toplumsal zararı ile onun işbaşında kalmasının zararlarından
hangisi daha ehven ise onun tercih edilmesi tavsiye edilir.153
Mu‘tezile ve Zeydiyye ile Mürcie’nin çoğunluğu da Haricîler gibi,
zâlim-leri bertaraf etmek için mümkün olduğu takdirde güç
kullanmanın gerekli/vâcip olduğu-dur.154 İmâmiyye Şîası da prensip
olarak silâhlı mücadeleyi kabul etmekle birlikte “mes-tûr imam”
ortaya çıkıncaya kadar bu görevin askıda bulunduğunu savunurlar.155
Devlet başkanı, her konuda dürüst, âdil, üstlendiği makam ve
mevkinin sorumluluğunu idrâk eden, öncelikle halka daha sonra da
Allah’a karşı sorumlu olduğunun bilincinde olmalı-dır. Çünkü o
yaptıklarından dinen ve hukuken sorumludur. Sözkonusu bu
sorumlulukları-nın farkında olmayan ya da bunlara riâyet etmeyen
devlet başkanının yerinde durmasının bir anlamı yoktur. İslâm
anlayışına uygun olan yorumun da bu olduğunu düşünüyoruz.156
Mu’tezile, Hariciler, Zeydiyye ve Mürcie’nin çoğunluğuna göre,
kılıç kuvvetiyle haddi aşan zâlim başkanı tesirsiz hale getirip hak
ve adaleti uygulama imkânı bulunacaksa karşı çıkmak vaciptir.157
Kanaatimizce fâsık ve zâlim başkanın değiştirilmesi, ihtilal ve
silah-lı ayaklanma yoluyla değil, uyarma, referandum, seçim veya
yargı yoluyla olmalıdır.158 Zâlim imamı, fitne ve zulme yer
vermeksizin tahttan indirmek mümkünse bunu yapmak bir vecibedir,
değilse sabretmek gerekir. Herhangi bir sebeple azledilip yerine
yenisi ge-tirilince, azlini gerektiren sebep ortadan kalksa da
yeniden başkan seçilemez. Meselâ, esaretten kurtulma,
hastalıklardan, delilikten kurtulma gibi. Halifenin görevden
uzak-laştırılmasını gerektirecek durumlar şu şekilde sıralanabilir;
İman ettikten sonra dinden çıkmak (irtidat), namazı terk etmek ve
namaza daveti yapmamak, halkın çoğunluğunun
149) Gazâli, İhya, C.II, s.373 vd.150) İci, Mevakif, C.VIII,
s.353.151) Şehristani, Milel, C.l, s.146.152) Bkz. Kasas 28/76;
Şûrâ 42/27; En‘âm 6/164; Hucurât 49/9; Hadisler için bkz. Buhârî,
Cihâd 108,
“Ahkâm 4; Müslim, Fiten 70-73; İbn Haldun, Mukaddime, C.II,
s.733.153) Bkz. Cürcani, Şerhu’l-Mevakıf, C.VII, s.353 vd.154)
Eş’ari, Makalat, C.I, s.66; Şehristâni, Milel, C.I, s.146.155)
Musevi, Akaidü’l-İmamiyye, C.I, s.43, C.II, s.157; Zâhir, Şiâ’nın
Kur’ân, İmâmet ve Takiyye Anla-
yışı, s.1 vd.156) Özarslan, “Ebu’l-Muin en-Nesefi’nin
İmâmet/Devlet Başkanlığı Anlayışı”, s.436.157) Eş’ari, Makalat,
C.I, s.66; Şehristâni, Milel, C.I, s.146.158) Çağrıcı, “Emir
bi’l-Ma’ruf”, DİA, C.11, s.140; İsmail Köksal, “İslâm Tarihinde
Uygulanan Devlet
Başkanlığı Seçim Şekilleri ve Şer’i Tahlili”, FÜİFD 11: 1,
Elazığ: 2006, s.33 vd.
-
397KELÂM EKOLLERİNE GÖRE HALİFE/DEVLET BAŞKANI’NIN GÖREVLERİ VE
HAKLARI
bulunduğu yerde günâh işlemek (fısk), zulüm yapmak, malları
gasbetmek, haksız yere adam öldürmek, hukuku çiğnemek ve hadleri,
cezaları uygulamamaktır.159
Gazâli (v. 505/1111), “tayin edilen veya seçilen imamda mevki ve
yetkisinin gerek-tirdiği ölçüde ilim, takva ve ehliyet mevcut
değilse onu azletmek gerekir mi?” diye soru sorar ve şöyle
cevaplandırır: “Biz de deriz ki, böyle bir imamı azletmek üç şartın
tahakkuk etmesi halinde gerekir. Bu şartlar tahakkuk etmediği
takdirde ise, onu yerinde bırakmak vaciptir. Birinci şart onu
fitnesiz, kavgasız, kansız ve kitalsiz azletmenin mümkün
olma-sıdır. Onu bu şekilde azletmek mümkün değilse, fitne ve anarşi
çıkarmaktan sakınmak lazımdır. Çünkü fitne ve anarşinin din ve
dünyaya verdiği zakar, tam ehliyetli olmayan bir imamın verdiği
zarardan daha büyüktür. İkinci şart, azlin gerçkleşebilmesi veya en
azından bunun kuvvetle muhtemel olmasıdır. Böyle bir imkân mevcut
değilse, hedeflenen hayır ne kadar büyük olursa olsun, girişilen
hareket İslâm nazarında anarşi ve fitnedir. Üçüncü şart azledilen
imanın yerine tayini veya seçimi yapılacak tam ehliyetli bir imam
adayının mevcut olmasıdır. Çünkü yönetim açıklık ve boşluğa
tahammül etmez…”160 “İhya”da da konuyu şöyle açıklar: “İmamlığa
ilim ve adalet vasıflarına sahip olmayan bir kimse geçer ve bunu
atmaya kalkışmak önlememiyecek karışıklıklara sebebiyet vere-cekse,
imamlığın sıhhatine hükmederiz. Daha büyük fitne olur ki bir ev
yapmak için bir şehri yıkmaya benzer…”161
Kelâm âlimlerinin, başkanın azli konusunda daha çok toplum
yapısının korunmasın-daki önemiyle ilgilenip, süreklilik ve
istikrârı ön planda tuttukları görülmektedir. Halk tarafından
görevden uzaklaştırmanın tartışılması, kanaatimizce devlet
başkanının yetkisi-ni ümmetten, halktan aldığının açık bir
delilidir. Görevden Alma’ya kayıt ve sakıncaları ortaya konulan
istisnâi ve tehlikeli bir uygulama olarak bakılmıştır.
SonuçHilâfet/İmâmet, şiânın imameti itikâdî bir mesele haline
getirmesinden sonra Kelâm’ın
konusu olduğunu, itikâdi İslâm Mezheplerinin de bu konuda görüş
belirttiklerini görmek-teyiz. Mu’tezile ve Ehl-i Sünnet kelâmcıları
konuyu incelerken hilâfetin vucubiyetinden daha çok ortaya çıkan
problemlere cevap aramışlar, özellikle de şianın görüşlerini
eleştir-mişlerdir. Kelâm İlmi’nin gaye ve amaçlarından birisi de
İslâm’a aykırı fikir ve inançlar-dan Müslümanları korumak
olduğundan mütekellimlerin yaptığı da İslâm dışı görüşlerin
tutarsızlığını, yanlışlığını ortaya koymak ve âyet, hadis, icma ve
kıyasa uygun görüşleri ümmete sunmak şeklinde olmuştur.
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat ile Mürcie, Şiâ ve Havariç zümreleri
hilâfetin gerekli ol-duğu, Rasulullah’ın getirdiği esaslara göre
halkı, ümmeti idâre eden âdil ülu’l-emr olan
159) Selim Özarslan, “Ebû’l-Muin en-Nesefi’nin İmamet/Devlet
Başkanlığı Anlayışı”, İslâmi Araştırma-lar, cilt:14, Sayı: 3-4,
2001, s. 435-6.
160) Gazâli, el-İktisad, s 217-9.161) Gazâli, İhya, C.I,
s.298.
-
398 / Yrd. Doç. Dr. Osman ORAL EKEV AKADEMİ DERGİSİ
halifeye itaatın vâcib bulunduğu hususunda ittifak etmişlerdir.
Hadislerde âdil devlet baş-kanı övülür, zâlim imam yerilir.
Âlimlerin halife’nin görevleri ve görev süresi hakkın-da daha çok
kendi dönemleri için bir takım görüşler serdettikleri görülür.
Çünkü halife veya imamın/başkanın görevleri ve icraatleri çevre,
asır vs. ye göre değişebilmektedir. Mu‘tezile ve Zeydiyye ile
Mürcie’nin çoğunluğu da Haricîler gibi, zâlim başkanı bertaraf
etmek için mümkün olduğu takdirde güç kullanmanın gerekli (vâcip)
olduğunu savu-nurlar. İmâmiyye şîası da prensip olarak zâlim imama
silâhlı mücadeleyi kabul etmekle birlikte “mestûr/gizli imam”
ortaya çıkıncaya kadar bu görevin askıda bulunduğunu, bu konuda
takiyye yapılmasını önerirler. Başkanın hakka ve adâlete bağlı
olma, meşveretle iş görme, zulmü önleme, İslâm’ın emir ve
kurallarına uygun davranma ve onları uygula-mada birlik ve
bütünlükten ayrılmama gibi kamu yönetimini de ilgilendiren genel
ilkeleri uyguladığında, ümmetin haklarını yerine getiren böyle bir
imama karşı ayaklanmanın adı “Bağy”dır. Âlimlerin, bir iç savaşa
neden olabilecek ihtilal yoluyla kötü devlet başkanını
değiştirmenin toplumsal zararı ile onun işbaşında kalmasının
zararlarından hangisi daha ehven, hafif ise onun tercih edilmesi
tavsiye ettikleri görülür. Ehl-i Sünnet âlimleri, devlet başkanı
gibi önemli bir görevi “ehil olanlara” verilmesi gerektiği, iş
ehline verilmediği zaman anarşi ve terör olacağı görüşündedir.
KaynakçaAhmed b. Hanbel, Müsned, Beyrut: y.y. 1995.Âmidî,
Seyfeddin, el-İhkâm fî usûli’l-Ahkâm, nşr. İbrâhim el-Acûz, Beyrut:
1405/1985.Avcı, Casim, “Hilâfet”, Diyânet İslâm Ansiklopedisi,
cilt: 17, İstanbul: 1998Aydınlı, Osman, “Mu’tezile’nin İmamiyet
Nazariyesi: Teori ve Pratik”, Dini Araştırmalar,
cilt: 3, Sayı:7, ss.48-58, 2000. , Mu’tezilî İmamet Düşüncesinde
Farklılaşma Süreci, Ankara: 2003.Bağdâdi, Ebû Mansur, Kitabu
Usûlid-Din, İstanbul: trs. , Kitabu’l-Milel ve’n-Nihal, Thk. Dr.
A.Nasri Nadir, Beyrut: 1992.Bakıllanî, Ebu Bekr Muhammed b. Tayyib,
Temhid’ul-Evail ve Telhis’ud-Delail, thk. İ.
Ahmed Haydar, Müesseset’ul-Kutûb’is-Sekafiye,
Beyrut:1986.Buhâri, Ebû Abdullah, el-Camiu’s-Sahih, İstanbul:
1981Cüveyni, İmamu’l-Haremeyn, Gıyasü’l Umem Fi İltiyazi’z-Zulem,
M.Hilmi, İskenderiye:
1979. , Kitabu’l-İrşad, Mütrc: A.Bülent Baloğlu vd. İnanç
Esasları Kılavuzu, Türkiye
Diyânet Vakfı Yay, Ankara: 2010Çağrıcı, Mustafa, “Emir
bi’l-Ma’uf Nehiy ani’l-Münker”, Diyânet İslâm Ansiklopedisi,
cilt: 11, İstanbul: 1995.Çelebi, İlyas, “Mu’tezile”, Diyânet
İslâm Ansiklopedisi, Cilt: 31, İstanbul: 2006.
-
399KELÂM EKOLLERİNE GÖRE HALİFE/DEVLET BAŞKANI’NIN GÖREVLERİ VE
HAKLARI
Davudoğlu, Ahmed, “Devlet”, Diyânet İslâm Ansiklopedisi, cilt:
9, İstanbul: 1994.Demir, Ahmet İshak, “İsna ‘Aşeriyye’de İmamın
Otoritesi”, Dinbilimleri Akademik
Araştırma Dergisi, Cilt: III, Sayı: 3, Ankara: 2003. ,
“İbnü'l-Mutahhar el-Hilli'ye Göre İmâmet”, Ankara Üniv. İlahiyat
Fakültesi
Dergisi, cilt: XLVI, sayı: I, Ankara: 2005Ebû Dâvud, Süleyman b.
Eş’as, es-Sünen, Çağrı Yay, İstanbul: 1981Ebû Ya’lâ el-Ferrâ,
el-Ahkâmü’s- Sultâniyye, nşr. Muhammed Hamid el-Fakkî, Beyrut:
1403/1983.Ebu Zehra, Muhammed, Tarih-i Mezahip, Trc: H.Karakaya,
K.Aytekin, İslâm’da Siyasî
ve Fıkhî Mezhepler Tarihi, Hisar Yay, İstanbul:1983.Eş’ari,
Ebû’l Hasan, Kitabu Makalatü’l İslâmiyyin ve İhtilafi’l-Musallin,
Tash: Helmut
Ritter, Wıesbaden: 1980.Fığlalı, E.Ruhi, İmamiyye Şiası, Selçuk
Yayınları, İstanbul: 1984. , Çağımızda İtikadi İslâm Mezhepleri,
İstanbul: 1990.Gazâlî, Ebu Hamid, Nasihati’l-Mulük, Çev: Osman
Şekerci, Devlet Başkanlarına Nasi-
hatler, Sinan Yay, İstanbul: 1969. , İhyâ-u Ulumi’d-Din, çev.
Ahmet Serdaroğlu, Bedir Yay, Ankara: 1974. , Mi’racu’s-Salikin,
Mecmu’ati’r-Reasil, Darü’l-Kütübü’l-İlmiye, Beyrut:
1414/1994. , el-İktisad fi’l-İtikad, Çev. Abdulhalık Duran,
İtikadda Orta Yol, Hikmet Neşriyat,
İstanbul: 2004.Hatipoğlu, M. Said, Hilâfetin Kureyşliliği,
Ankara Üniv. İlahiyat Fak. Dergisi, cilt: 23,
Ankara: 1978.Hudâri, Muhammed, Tarihu’l-Umemi’l-İslâmiyye,
Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Ta-
rihi, İstanbul: 1992İbn Âbidîn, Muhammed Emin, Reddü’l-Muhtâr
Ale’d Dürrü’l Muhtar, Kahire:1307.İbn Bâbeveyh, Ebû Ca’fer Muhammed
b.Ali b. Huseyin, el-Kummî, eş-Şeyh Saduk,
Risâletu İ’tikâdati’l-İmâmiyye, (Trc. E.Ruhi Fığla-lı, Şii
İmamiyyenin İnanç Esasları), Ankara 1978.
İbn Haldun, Ebû Zeyd Abdurrahman b. Ebi Bekir Muhammed
el-Hadramî, Mukaddime, Çev: Z. Kadiri Ugan, İstanbul: 1968.
İbn Hazm, Ebû Muhammed Ali b. Ahmet, Kitabu’l-Fasl fi’l Milel
ve’l Ehva-u ve’n- Nihal, Beyrut: trs.
İbn Manzur, Ebû’l-Fadl b. Mükrim el-Ifriki, Lisânu’l Arab,
Beyrut: y.y, trs.İbn Sa’d, Ebû Abdillah Muhammed, Tabakatu’l-Kübra,
Beyrut: y.y. trs.
-
400 / Yrd. Doç. Dr. Osman ORAL EKEV AKADEMİ DERGİSİ
İbnu’l-Esir, Ebû’l-Hasan Ali b. Ebi’l-Kerem Muhammed eş-Şeybâni,
el-Kâmil fi’t-Tarih, Tash: Abdulvahap en-Neccar, Mısır: 1929.
Îcî, Adududdin Abdurrahman, el-Mevâkıf fi İlmi’l-Kelâm, Beyrut:
trs.
İsfehani, Rağıb, el-Müfredat fi Garibi’l-Kur’ân, Beyrut;
trs.
Kâdi Abdulcabbar, Şerhu Usul'i'l-Hamse, Kahire:1965.
Kâdi Abdulcebbar, el–Muğni fi Ebvabi’t-Tevhid ve’l-Adl, Neşr.
İ.Medkur-T. Hüseyin, Ka-hire: 1962.
Kâtib, Ahmed, Şia’da Siyasal Düşüncenin Gelişimi, çev. Mehmet
Yolcu, Ankara: 2005.
Kâsânî, Molla Muhsin Muhammed b. Şâh Feyzi, Tefsîrü’s-Sâfî, nşr.
Hüseyin el-A’lemî, Meshed: trs.
Köksal, İsmail, “İslâm Tarihinde Uygulanan Devlet Başkanlığı
Seçim Şekilleri ve Şer’i Tahlili”, Fırat Üniv. İlahiyat Fakültesi
Dergisi 11: 1, Elazığ: 2006.
Kummi, Ebü’l-Hasen Âli b. İbrahim, Tefsirü’l-Kummî, Kum:
1404
Küçükaşcı, M.Sabri-Beydilli, Kemal, “İmam”, Diyânet İslâm
Ansiklopedisi, cilt: 22, İs-tanbul: 2000.
Mâtürîdî, Ebu Mansur, Te’vîlâtü’l-Kur’ân, kont: Bekir Topaloğlu,
Mîzân Yay, İstanbul: 2005.
, Te’vilâtü Ehli’s-Sünne, Tahk. M.Basellum,
Darül-Kütübü’l-İlmiye, Beyrut: 2005.
Mâverdî, Ebü'l-Hasan, el-Ahkâmü’s-Sultâniyye, Beyrut: 1985.
Mesudi, Ebû'l Hasan Ali b. Hüseyin b. Ali, Murucu'z-Zeheb ve
Me-adinu'l Cevher, (thk. Muhammed Muhyiddin Abdulhamid), Beyrut:
1988.
Mevdudi, Ebû’l-A’la, el-Hilafe Ve’l-Mülk, Çev: Ali Genceli,
İstanbul: trs.
Mûsevî, Seyyid İbrahim Zencani, Akâidu'l-İmâmiyye
el-İsnâaşeriyye, Beyrut: 1982.
Müslim, Ebû’l Hüseyin Müslim b. el-Kuşeyri, Sahih, Çağrı Yay,
İstanbul: 1981.
Nesai, Ebû Abdirrahman Ahmed İbnu Ali İbn Şuayb, Sünen, Çağrı
Yay, İstanbul: 1981.
Nesefi, Ebu’l-Muin, Tabsıratü’l-Edille Fî Usûli’d-Din, Tahk.
Hüseyin Atay, Şaban Ali Düzgün, Diyânet Yay, Ankara: 2003.
, Bahru’l-Kelâm fi Akaidi Ehl-i İslâm, (trc. Cemil Akpınar),
Konya trs.
Onat, Hasan, “Şiî İmâmet Nazariyesi”, Ankara Üniv. İlahiyat
Fakültesi Dergisi, C. XXXIII, Ankara: 1992.
Oral, Osman, Kelâm Ekollerine Göre Başkanlık ve Seçimi, Tiydem
Yay, Ankara: 2015.
Öğüt, Salim, “İmam”, Diyânet İslâm Ansiklopedisi, cilt: 22,
İstanbul: 2000.
-
401KELÂM EKOLLERİNE GÖRE HALİFE/DEVLET BAŞKANI’NIN GÖREVLERİ VE
HAKLARI
Öz, Mustafa- İlhan, Avni, “İmâmet”, Diyânet İslâm Ansiklopedisi,
cilt: 22, İstanbul: 2000.
Özşenel, Mehmet, “Sâlim Mevla Ebu Huzeyfe”, Diyânet İslâm
Ansiklopedisi, cilt: 36, İstanbul: 2009.
Râzi, Fahreddin, et-Tefsîrü’l-Kebîr ve Mefâtîhu’l-Gayb, Beyrut:
1411.
, el-Muhassal, Çev. H. Atay, Kelâm’a Giriş, Ankara: 1978.
Sâlihî, Azmi M.S.-Öz, Mustafa- Fığlalı, E.Ruhi, “Hariciler”,
Diyânet İsl Ans, cilt: 16, İstanbul: 1997.
Suyuti, Ebi'l-Fadl Celaleddin Abdurrahman b. Ebi Bekr,
Târîhu’l-Hulefâ, Beyrut: trs.
Şehristâni, Ebû’l Feth M.Abdilkerim, Kitabu’l Milel ve’n Nihal,
Kahire: 1968
Taberi, Ebû Cafer Muhammed b. Cerir, Tarihu’t Taberi, Tarihu’l
Umem, Tarihu Rusul ve’l Muluk, Tahk. M, Ebû’l Fadl İbrahim, Kahire:
1961.
Taftazani, Sa'deddin Mesud b. Ömer b. Abdullah,
Şerhu’l-Akaidi’n-Nesefiyye, Tahk. Ah-med Hicazi Sakka, Külliyeti
Ezheriye Matb. Kahire: 1988.
, Şerhu’l-Makâsıd, tahkik, ta'lik: Abdurrahman Umeyre, tasdir:
Salih Musa Şeref, Alemü'l-Kütüb, Beyrut: 1998.
Tirmizi, Ebû İsa Muhammed b. İsa, Sünen, Çağrı Yayınları,
İstanbul: 1981.
Tirmizî, Hakîm, Nevadiru'l-Usul fi Ma'rifeti Ehadis'r-Resul,
tahk: T.Mahmud Tekle, Bey-rut: trs.
Trıtton, A.S. Muslim Theology, (Çev: Mehmet Dağ), Ankara:
1983.
Topaloğlu, Bekir, Kelâm İlmi, Damla Yay, İstanbul: 1985.
Türcan, Talip, “Ülü’l-Emr”, Diyânet İslâm Ansiklopedisi, cilt:
42, İstanbul: 2012.
Özarslan, Selim, “Ebû’l-Muin en-Nesefi’nin İmamet/Devlet
Başkanlığı Anlayışı”, İslâmi Araştırmalar Derg, cilt:14, Sayı:3-4,
2001.
Özler, Mevlüt, ve diğ., Kelâm’a Giriş, (Ed: CbKaradaş), Anadolu
Üniv, Eskişehir: 2013.
Wellhausen, Julius, İslâmiyetin İlk Devrinde Dini-Siyasi
Muhalefet Partileri, (Çev: Fikret Işıltan), Türk Tarih Kurumu,
Ankara 1989
Yavuz, Yusuf Şevki, “Ehl-i Sünnet”, Diyânet İslâm Ansiklopedisi,
cilt:10, İstanbul: 1994.
Yazır, Elmalılı, M. Hamdi, Hak Dini Kur’ân Dili, İstanbul:
trs.
Yeşilyurt, Temel, Ebu’l-Berekât en-Nesefi ve İslâm
Düşüncesindeki Yeri, Kubbealtı Yay, Malatya: 2000.
Zâhir, İhsan İlâhi, Şiâ’nın Kur’ân, İmâmet ve Takiyye Anlayışı,
Terc: Hasan Onat-Sabri Hizmetli, Ankara: 1984.
-
402 / Yrd. Doç. Dr. Osman ORAL EKEV AKADEMİ DERGİSİ
Zemâhşerî, Ebû’l-Kasım Mahmud b. Ömer, el-Keşşaf an Hakâiki
Gavamidi’t-Tenzil ve Uyûni’l-Ekavil fi Vucuhi’t-Te’vil, Beyrut:
1947
Zihni Efendi, Mehmet, Ni‘met-i İslâm, İstanbul: 1316.
Zuhayli, Vehbe, Fıkhu’l-İslâmiyye, Terc: Yunus Vehbi Yavuz,
İslâm Fıkıh Ansiklopedisi, İstanbul: 1990.