119 DOZY’NİN İSLAM TARİHİ ADLI ESERİNDEKİ ZİHİN LEKELERİ: HZ. PEYGAMBER’İ, SAHABEYİ, MUTASAVVIFLARI VE TÜRKLERİ DEĞERSİZLEŞTİRME GAYRETİ i Mental Dirties in Dozy’s Islamic History: Efforts of Discrediting the Prophet, His Companions, Sufis as well as Turks Gamze Yank * Özet 19. yüzyıldan itibaren Batılı araştırmacılar kendilerinin görmek istediği bir İslam tarihi ve İslam inancı vücuda getirmek istemişlerdir. Reinhart Pieter Anne Dozy’nin yazmış olduğu Tarih-i İslamiyet adlı eser, İslam’ı pozitivizmle ve art niyetli psikanalitik bir bakış açısıyla açıklamak üzere meydana getirilmiş yeni bir tarih yazıcılığı örneğidir. Bu eserdeki “aldatıcı üslup” genç dimağları etkisi altına alarak onların ruhî bunalımlarına sebep olmuştur. Eseri okuyan bazı tıbbiyeli öğrenciler intihar etmişlerdir. Bu çalışmada Dozy’nin zihniyeti, bakış açısı, okuyucuyu yönlendirme ve aldatma gayreti ortaya konmaya çalışılacaktır. Eser Müslüman bir okuyucu gözüyle ele alınacaktır. Hz. Peygamber’i sara hastası göstermesi; Kur’an-ı Kerim’i Hz. Peygamber’in yazdığını iddia etmesi, Kur’an-ı Kerim’i tahrif etmek için Müslümanların bilmediği ve reddettiği Garânik vakasını gündeme getirmesi, Hz. Muhammed’in evlilikleri için şehevi bir bağlam oluşturması, İslam adına yapılan gazaları katliam olarak göstermesi gibi hususlar ele alınacaktır. Ardından Dozy’nin sahabeye, mutasavvıflara ve Türklere yönelik suçlama ve hakaretleri söz konusu edilecektir. Anahtar Kelimeler: Reinhardt Dozy, Uydurma Tarih, Oryantalizm, Kaynak Tenkidi Abstract Having also been an interest of Western societies as of 19 th century, historiography produced works in the field of religion in parallel with the perspective of the West regarding Islam. Islamic History written by Anne Dozy in this century is a new work of historiography that intended to describe Islam with the materialism. Several critiques written against this work have been found. However, due to language used at that era these critiques have not yielded the desired results. Thus, Islamic History by Anne Dozy has been reevaluated based on the sources obtained from Islamic literature. Depicting The Prophet as someone suffering from epilepsy, conferring Koran to The Prophet due to his so-called epilepsy, describing holy wars done in the name of Islam as massacres as well as efforts of discrediting The Prophet and Islam through slanders have also been investigated within this study. The atrocity of Dozy towards Islam has been demonstrated by investigating the fanciful denunciations and defamations against companions of The Prophet, Sufis as well as Turks. Key Words: Reinhardt Dozy, False History, Orientalism, Critique of Sources i Bu yazıyı hazırlarken fikirlerinden yararlandığım hocam Prof. Dr. Menderes Coşkun’a teşekkür ederim. * Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi
24
Embed
İSLAM TARİHİ ADLI ESERİNDEKİ ZİHİN LEKELERİ: HZ. … · Fanatisme ou Mahomet Le Prophete’i (1741), Corci Zeydan’ın İslam Uygarlığı Tarihi (1902-1906), David Samuel
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
119
DOZY’NİN İSLAM TARİHİ ADLI ESERİNDEKİ ZİHİN LEKELERİ: HZ. PEYGAMBER’İ, SAHABEYİ, MUTASAVVIFLARI VE TÜRKLERİ
DEĞERSİZLEŞTİRME GAYRETİi
Mental Dirties in Dozy’s Islamic History: Efforts of Discrediting the Prophet, His
Companions, Sufis as well as Turks
Gamze Yank*
Özet 19. yüzyıldan itibaren Batılı araştırmacılar kendilerinin görmek istediği bir İslam tarihi ve İslam
inancı vücuda getirmek istemişlerdir. Reinhart Pieter Anne Dozy’nin yazmış olduğu Tarih-i İslamiyet adlı eser, İslam’ı pozitivizmle ve art niyetli psikanalitik bir bakış açısıyla açıklamak üzere meydana getirilmiş yeni bir tarih yazıcılığı örneğidir. Bu eserdeki “aldatıcı üslup” genç dimağları etkisi altına alarak onların ruhî bunalımlarına sebep olmuştur. Eseri okuyan bazı tıbbiyeli öğrenciler intihar etmişlerdir. Bu çalışmada Dozy’nin zihniyeti, bakış açısı, okuyucuyu yönlendirme ve aldatma gayreti ortaya konmaya çalışılacaktır. Eser Müslüman bir okuyucu gözüyle ele alınacaktır. Hz. Peygamber’i sara hastası göstermesi; Kur’an-ı Kerim’i Hz. Peygamber’in yazdığını iddia etmesi, Kur’an-ı Kerim’i tahrif etmek için Müslümanların bilmediği ve reddettiği Garânik vakasını gündeme getirmesi, Hz. Muhammed’in evlilikleri için şehevi bir bağlam oluşturması, İslam adına yapılan gazaları katliam olarak göstermesi gibi hususlar ele alınacaktır. Ardından Dozy’nin sahabeye, mutasavvıflara ve Türklere yönelik suçlama ve hakaretleri söz konusu edilecektir.
Anahtar Kelimeler: Reinhardt Dozy, Uydurma Tarih, Oryantalizm, Kaynak Tenkidi
Abstract Having also been an interest of Western societies as of 19th century, historiography produced
works in the field of religion in parallel with the perspective of the West regarding Islam. Islamic History written by Anne Dozy in this century is a new work of historiography that intended to describe Islam with the materialism. Several critiques written against this work have been found. However, due to language used at that era these critiques have not yielded the desired results. Thus, Islamic History by Anne Dozy has been reevaluated based on the sources obtained from Islamic literature. Depicting The Prophet as someone suffering from epilepsy, conferring Koran to The Prophet due to his so-called epilepsy, describing holy wars done in the name of Islam as massacres as well as efforts of discrediting The Prophet and Islam through slanders have also been investigated within this study. The atrocity of Dozy towards Islam has been demonstrated by investigating the fanciful denunciations and defamations against companions of The Prophet, Sufis as well as Turks.
Key Words: Reinhardt Dozy, False History, Orientalism, Critique of Sources
i Bu yazıyı hazırlarken fikirlerinden yararlandığım hocam Prof. Dr. Menderes Coşkun’a teşekkür ederim. * Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi
Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 119-142 Gamze Yank “Dozy’nin İslam Tarihi Adlı Eserindeki Zihin Lekeleri: Hz. Peygamber’i, Sahabeyi,
Mutasavvıfları ve Türkleri Değersizleştirme Gayreti”
120
Giriş
Edward Said’e göre Oryantalizm, Batının Doğuyu istediği gibi şekillendirmek
için yaptığı çalışmaların genel adıdır (Said 1989: 15-16). Oryantalistler 1800’lerden
itibaren Müslüman Doğunun din, dil ve tarihiyle ilgili ayrıntılı müstakil çalışmalar
yapmışlardır. Birbiri ardına Doğunun klasikleri ortaya çıkarılmıştır. Bu çalışmalar
çoğunlukla İslam inancıyla ilgilidir. Oryantalizmin öncülüğünde başlayan din, tarih ve
edebiyat araştırmaları sonucunda yaşayan Müslümanların bilmediği, onaylamadığı
sözde İslami bilgiler ortaya çıkmıştır. Hz. Muhammed’i, sahabeyi, hadisleri ve İslam
büyüklerini hedef alan birçok eser kaleme alınmıştır. Bunlar arasında Voltaire’in Le
Fanatisme ou Mahomet Le Prophete’i (1741), Corci Zeydan’ın İslam Uygarlığı Tarihi
(1902-1906), David Samuel Margoliout’un Mohammed and the Rise of İslam (1905) ve
Mohammedanism (1911) adlı eserleri, Dozy’nin Essai sur l’histoire de l’Islamisme’i
(1863), Alois Sprenger’in Das Leben und Die Lehre des Mohammed’i (1861-1865),
William Muır’in The Life of Mahomet’i (1858-1861) ve Jules Barthelemy Saint-
Hilaire’in Mahomet et le Coran’ı (1865) gibi birçok eser vardır.1 Bu yazarlar İslam
büyüklerinin fizyolojileri ve kişilikleri üzerinde bir romancı veya bir heykeltıraş
rahatlığıyla çalışmışlar, onların kimlik ve kişiliklerini istedikleri gibi şekillendirmişler
bazen kendilerini muhtemelen tarafsız göstermek ve okuyucuyu aldatmak için
birbirlerinin bazı görüşlerine itiraz etmişlerdir. Bu yazarların hemen hepsinin görev ve
misyonlarının aynı olduğu hususunda herhangi bir şüphe yoktur.
Bu çalışmada akademik oryantalizmin temsilcilerinden Reinhardt Dozy’nin
Essai sur I’histoire de I’Islamisme (Tarih-i İslamiyet) adlı eseri ele alınacaktır. Esere
okur merkezli olarak yaklaşılacaktır. Yazarın zihniyeti, bakış açısı, okuyucuyu
yönlendirme ve aldatma gayreti ortaya konmaya çalışılacaktır. Zira bu eserdeki “aldatıcı
bilimsel üslup” bazı tıbbiyeli öğrencileri intihara sürüklemiştir (Özdemir 1994: 514).
1 Bu yazarlara Snouck Hurgronje, Leone Ceatani, Arthur John Arbery, Hamilton A. R. Gibb, Wensick, Goldziher gibi isimleri de ekleyebiliriz.
Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 119-142 Gamze Yank “Dozy’nin İslam Tarihi Adlı Eserindeki Zihin Lekeleri: Hz. Peygamber’i, Sahabeyi,
Mutasavvıfları ve Türkleri Değersizleştirme Gayreti”
121
Dozy (1820-1883) Hollandalıdır. Leiden’de doğmuştur. 1854 yılında Leiden
Üniversitesi’nde profesörlük unvanı almıştır.2 İslam tarihi hakkında yazmış olduğu
Histoire des Musulmans d’Espagne (1849), Les Israelites a la Mecque (1864) adlı
kitaplarındaki hakaretlerinden ötürü, İslam dünyasında Müslümanların nefretini
kazanmıştır. Eserlerinin en meşhuru bu çalışmanın da konusunu oluşturan Essai sur
I’Histoire de I’Islamisme’dir. Dozy’nin bu eserini Osmanlı’da alenen Batıcılığı ve
dinsizliği savunan Abdullah Cevdet, Tarih-i İslamiyet adıyla Türkçeye çevirmiş, Vedat
Atilla da Latin harfleriyle sadeleştirerek yeniden yayınlamıştır. Abdullah Cevdet, Jön
Türk hareketini başlatanlardan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucularındandır.
Kendisi “biyolojik materyalizm” fikirlerinin tesirinde kalmıştır (Dozy 2006: 5). Cevdet,
“İfade-i Mütercim” başlığıyla tercümesine yazdığı girişte Dozy’nin eseri hakkında
“Müslümanlar için Tarih-i İslamiyet’ten daha faydalı bir eser yok” diyerek Dozy’nin
dile getirdiği gerçeklerin hiçbir bağnazlığa düşmeden kabul edilmesi ve hatta böyle bir
eser yazan kimsenin Müslüman sayılması gerektiğini iddia etmiştir” (Özdemir 1994:
514). Vedat Atilla’nın kimliği de Cevdet’inkinden farklı değildir (Yavuz 2006: 67).
Burada vurgulanması gereken nokta oryantalistlerle onların eserlerinin çevirisini yapan
Doğulu aydınlar arasındaki misyon ve zihniyet birliğidir.
Dozy’nin tarihi gerek kendi döneminde gerekse daha sonra birçok aydın ve yazar
tarafından eleştirilmiştir. Esere yapılan ilk ve ciddi tenkit Manastırlı İsmail Hakkı’nın
Hakk ve Hakikat adlı eseridir. Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi, Dozy’nin eserine
karşı İslam Tarihi adlı bir reddiye yazmıştır. M. Nuri Dücâni ve M. Refik “Ma’hud
Tarih-i İslamiyet’e Dair” isimli yazılarında “dinin kökünden yıkılmak istendiğini bu
yüzden eserin ortadan kaldırılması gerektiğini” söylemişlerdir. Esere ve yazara karşı
oldukça sert bir üslup kullanan Midhat Cemal “Rezil Bir Eserin Müellifi Mechûl ve
Mel’ûnuna” isimli yazısının başında Dozy’ye ağır hakaretler etmiştir. Sufizâde Mehmet
ise yazısında “Abdullah Cevdet imzalı hezeyanın 300 milyon Müslümanın İslami
duygularına hakaret içerdiğini” savunmuştur. Bunlara karşılık Ebuzziya Tevfik,
“Dozy’nin sözleri hakikat, Abdullah Cevdet ise tercüman-ı hakikattır, hizmeti ise
2 Bilim adamı kimliğiyle İslâm’a ve Hz. Muhammed’e saldırmıştır. Bu durum, misyoner oryantalizmle akademik oryantalizmin maksat ve misyon bakımından birbirlerinden çok farklı olmadıklarına işaret etmektedir.
Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 119-142 Gamze Yank “Dozy’nin İslam Tarihi Adlı Eserindeki Zihin Lekeleri: Hz. Peygamber’i, Sahabeyi,
Mutasavvıfları ve Türkleri Değersizleştirme Gayreti”
122
Rahmetullah’ın mücadelesi3 kadar büyüktür” diyerek tarafını ve kimliğini belli etmiştir
(Hatipoğlu 1999: 203-208). Mehmet Akif ise Ebuzziya Tevfik Efendi’ye yazdığı “Açık
Mektub”ta Abdullah Cevdet’in dine hücum ettiğini ve Müslüman sayılamayacağını şu
cümlelerle ifade etmiştir: “Müslümanlığı esasından sarsmak ve rabıta-ı vahdeti koparıp
atmak maksad-ı sarîhiyle yazılmış bir eseri tercüme eden ve böylece “Ey Müslümanlar!
Din diye sarıldığınız mahiyetin ukûl için, efkâr için ne müdhiş bir kayıt olduğunu
anlayınız. Daha ne zamana kadar böyle hurafata esir olup kalacaksınız?” nidâ-i tezyifi
her kelimesinden yükselen bir adamı Müslüman yahut Müslümanlık muhibbi tanımakta
ma’zurum” (Şengüler 1989: 12-13).
1. Dozy’nin Natüralist Bir Romancı Tavrıyla Hz. Peygamber’i
Değersizleştirme Gayreti
1.1. Hz. Muhammed’i Sara Hastası Göstermesi
Dozy, Hz. Muhammed’i (sav) hayatını ve kişiliğini natüralist bir romancı4
tavrıyla kaleme almıştır. Hz. Muhammed’le ilgili suizanlarını veya varsayımlarını
bilimsel bir hakikat olarak gösterme yoluna gitmiştir. Natüralist sanatçılar insanın
fizyolojisini ırsiyet veya soyaçekimle izah ederler (Çetişli 2013: 108). Dozy de Hz.
Muhammed için bir gen ihdas etmiş, sonra kendisinin ihdas ettiği bu gen üzerine ciddî
ve bilimsel hükümler inşa etmiştir. Onun karakterini ve genetik yapısını annesi
üzerinden şöyle inşa etmeye çalışmıştır: “Annesine çektiği sanılan doğasında son
derece sinirli, çoğu zaman dalgın, düşünceli ve tepkisizdi. Az konuşur gerekmedikçe hiç
konuşmazdı. Hastalandığında çocuk gibi hüngür hüngür ağlardı. Bununla beraber
demir gibi sağlam bir hayal gücü vardı.” (Dozy 2006: 25). “Muhammed altı
yaşındayken, sinirli ve ateşli bir kişiliğe sahip olduğu anlaşılan annesi Âmine’yi
kaybetti.” (Dozy 2006: 23). Dozy yukardaki cümlelerdeki her kelime ve kavramı
3 Rahmetullâh el-Hindî (ö. 889) İngiliz misyonerlerin İslam aleyhindeki faaliyetlerini engelleyip ve eleştirilerini cevaplamak üzere İzhârü’l-Hakk (Matbaa-i Amire, İstanbul, 1306/1889) adlı bir eser yazmış ve döneminde büyük bir ihtiyaca cevap vermiştir. Tercümeyi yayınlamakla A. Cevdet’in de böyle teşebbüslere öncülük ettiğini savunmuştur. 4 “Natüralist sanatçıların temel konusu insan ve toplumdur. Sanatçılar gerçeği ele almakla yetinmeyip deneysel gerçekçiliğe uzanırlar. Toplumu, insanı, tabiatı ve olayları ciddi bir gözleme tâbi tutarlar. Bu gözlem sanatçıyı olaylar ve kişiler hakkında varsayıma, hipoteze götürür. Yazar bu varsayımı ispatlamak için gerçekten hareket ederek sıkı bir sebep-sonuç ilişkisinin (determinizm anlayışının) olduğu bir dünya kurar. Eserini kafasındaki hipotezi gerçekleştirmek için meydana getirir” (Çetişli 2013: 106).
Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 119-142 Gamze Yank “Dozy’nin İslam Tarihi Adlı Eserindeki Zihin Lekeleri: Hz. Peygamber’i, Sahabeyi,
Mutasavvıfları ve Türkleri Değersizleştirme Gayreti”
123
bilinçli seçmiştir. Mesela “demir gibi sağlam bir hayal gücü vardı” ifadesini
kullanmasının sebebi, daha sonra uzun uzadıya söz konusu edeceği “Kur’an’ı Hz.
Muhammed’in kendisi yazdı” iddia veya hezeyanına bir alt yapı oluşturmaktır.
Şehbenderzâde Ahmed Hilmi, Dozy’nin bu şeytanî tavrını fark etmiş ve onun Hz.
Muhammed’i değersizleştirmek için bilimi istismar ettiğini söylemiştir: “Dozi’nin
hakikat-i tarihiyyeye, ya’ni “Zat-ı Nebî altı yaşında iken validesinin vefatına” bir de
“bu validenin asabi ve hararetli oluşu” gibi keyfî ve indî bir cümle ilave etmesi, ileride
serd edeceği diğer bir yalana, fennî bir şekil vermek ve fenn ü hakikat namına
kari’lerini iğfal etmek içindir. Filvâki’ Dozi, vahyin alel’âde bir Histeriya-yi adalî
olduğunu ve Cenabı Nebînin Nübüvveti bir nevi hastalıkdan ibaret bulunduğunu iddia
edecek. Bu iddiayı bir kat daha ma’kul gösterebilmek için histeriya-yi adalî hastalığına
mübtela olan Cenabı Nebinin validesi dahi asabiyyülmizac ve hararetli bir kadın
olduğunu serd ediyor, ta ki, bu hastalığın mevcudiyeti tevarüs kavaid-i fenniyyesiyle de
sabit olsun!” (Şehbenderzâde Ahmed Hilmi 1971: 91).
Natüralist yazarlar sosyal çevrenin insan üzerinde yaptığı etkileri derinlemesine
araştırmışlardır. Onlar insanın her türlü davranışını, psikolojisini, duygu ve düşünce
dünyasını kısacası kaderini yetiştiği maddi ve sosyal çevrenin etkisiyle izah ederler
(Çetişli 2013: 108). Bu izah eğer tarafsız ve iyi niyetli bir bakış açısıyla yapılırsa insanı
doğruya götürür. Dozy ise Hz. Muhammed’le ilgili temel bilgileri onun aleyhine bir
bakış açısıyla yorumlamış; her temel bilgiye art niyetli bir bağlam oluşturmaya
çalışmıştır. Mesela Hz. Peygamber’in (sav) sık sık gittiği “Hira Dağı’nın tesadüfi değil
hastalığın sonucu olarak seçildiğini” söylemiştir. Hz. Peygamber’in (sav), Cebrail (as)
ile münasebetini bir hastalığa bağlamıştır.
Batılılar bir yandan 15. asır İngiliz tiyatro yazarı Shakespeare’in eserlerinin
kimin tarafından yazıldığını, hatta onun gerçek bir şahıs olup olmadığın tartışırlarken,
diğer yandan kendilerinden asırlar önce Bağdat’ta, Mekke’de, Konya’da yaşamış İslam
büyüklerinin ruh hallerini hiçbir şüpheye kapılmadan tasvir veya tayin etmişlerdir.
Özellikle de kalplerinden geçen en kötü duygu ve düşüncelere vakıftırlar. Dozy de Hz.
Muhammed’in üst ve alt şuuruna hâkimdir. O’nu psikanalitik bir bakış açısıyla şöyle
anlatır: “Yalnızlık içinde geçirdiği dönemde kendisini kuşatmış olduğu sanılan
Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 119-142 Gamze Yank “Dozy’nin İslam Tarihi Adlı Eserindeki Zihin Lekeleri: Hz. Peygamber’i, Sahabeyi,
Mutasavvıfları ve Türkleri Değersizleştirme Gayreti”
124
halisünasyonlar yeniden şiddetini arttırmış ve zaman zaman çağrıldığı hissine
kapılıyordu.” (Dozy 2006: 25). “O Allah’ın elçisi olduğu inancındaydı ve kendisini
çevresine öyle tanıtıyordu. Bu anlayış ve inanca nasıl varmıştı? Materyalizmin
eleştirilerine uğramak pahasına da olsa, bu durumun açıklamasını Muhammed’in
içinde bulunduğu hastalıkta aramak gerektiğini söylemek zorundayım. Bilginler
Muhammed’in hastalığının sara olduğuna inanıyorlardı. Springer ise bu hastalığın
İsmail Fennî, Dozy’nin Tarih-i İslamiyet’ine reddiye olarak yazdığı Kitab-ı
İzâle-i Şükûk adlı eserinde bir hastanın teşhisinin yüz yüze olması gerektiğini hatta yüz
yüze durumlarda bile çoğu zaman teşhis koymanın zor olduğunu ifade ederek
Springer’in Hz. Muhammed ile ilgili görüşlerinin tamamen vehimden ibaret olduğunu
belirtir. Eserinde Springer’in “Hz. Muhammed saralıdır” tezine karşın Jules Barthelemy
Saint-Hilaire’in (1805-1895) Hz. Muhammed ve Kur’an isimli eserinden alıntı yaparak,
Hz. Muhammed’de saralı halin görülmediğini ispatlamaya çalışmıştır (Öztürk 2011: 31-
33). Müller de şu sözlerle Hz. Muhhammed’i savunmuştur: “Onun (Yani Cenabı
Nebî’nin) harekâtında zahir olan tekemmülât-ı emine ve ma’kule, hayatının intizam-ı
fevkalâdesi, hiçbir kesiklik ve eksiklik göstermiyor ve bugün bile Kur’an yüzünden bizim
nazar-ı hayretimizi celb ediyor…” (Şehbenderzâde Ahmed Hilmi 1971: 154).6
Şehbenderzâde Ahmed Hilmi, Hz. Muhammed’in hayatını ve vahyi histerya ile
açıklamanın mümkün olmadığını belirterek bu hastalığa müptelâ olan insanlarla
dünyanın en büyük sosyal inkılâbını yapmış Hz. Muhammed’i yan yana getirmenin
mümkün olmadığına dikkat çekmiştir: “Dozi; gûyâ huzurunda bir histerya’lı hastayı
muayene ediyormuş gibi, vahy sırasında zuhur eden hâlâtı, kendi ilâveleriyle
yağlandıra ballandıra nakl ediyor. Bu da’vaların bir meziyyet ve kıymet-i fenniyyesi var
5 Bilmedikleri bir insanı değersizleştirmek için ona iftira atan bu bilim adamlarını hakkı ve hakikati örtme tavrı (kâfirlik) bakımından Ebu Cehillerden fazla bir farkları yoktur. Aralarında sadece ırk, dönem ve metot farkı vardır. 6 Menderes Coşkun’un derslerinde belirttiği gibi oryantalist yazarların birbirilerine karşı takındıkları inkârcı ve reddiyeci tavırların en az dört sebebi vardır: Birincisi, söz konusu iftirayı gündemde tutmak, insanların bu konuyu nefis ve şeytanın rehberliğinde tartışmasını sağlamaktır. Bunun için söz konusu iftira cılız ve ikna edici olmayan delillerle reddedilir. İkincisi kendilerini tarafsız göstererek, diğer iftira ve iddialarını inandırıcı hale getirmektir. Üçüncüsü konuyla ilgili daha ikna edici başka bir iftira bulmalarıdır. Dördüncüsü gerçekten tarafsız olmaları ve kimseye haksızlık etmek istememeleridir. Dolayısıyla İslam’ı ve Hz. Muhammed’i metheden oryantalist yazarların bütün çalışmaları incelendikten sonra onların kimlik ve niyetleri hakkında hüküm verilmelidir.
Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 119-142 Gamze Yank “Dozy’nin İslam Tarihi Adlı Eserindeki Zihin Lekeleri: Hz. Peygamber’i, Sahabeyi,
Mutasavvıfları ve Türkleri Değersizleştirme Gayreti”
125
mıdır? Asla. Histeriyâ-yi adalî hastalığına mübtelâ adamların hayatiyle dünyanın en
büyük inkılâbını meydana getirmiş olan Cenabı Nebinin hayatı arasında o kadar büyük
farklar vardır ki: Hz. Nebinin hayatını ve bu hayatın en büyük safhası olan vahyi
histerya ile izah etmek “kudret ü kuvveti atalet ve za’f ile tevhiden izah” eylemek kadar
gayr-i tabiî, gayr-i fennî ve âmiyane bir da’va olamaz” (Şehbenderzâde Ahmet Hilmi
1971: 152). Ahmed Hilmi histeriya hastalarındaki durum ile Hz. Peygamber (sav)’in
(vahyin gelişi anındaki) halini izaha kalkışmanın ancak bozuk dimağlı ve hasta
muhakemeli insanlar tarafından yapılacağını söylemiştir (Şehbenderzâde Ahmet Hilmi
1971: 152).
1.2. Kur’an’ı Hz. Muhammed’in Yazdığı İddiası
Oryantalizmin en önemli hedeflerinden birisi Kur’an’dır. Oryantalistler
Kur’an’ın ilâhî bir kitap olmadığı iddia veya şüphesini yaygınlaştırmak için 18. asırdan
beridir çalışmaktadırlar ve bu maksatla çok sayıda kültürel ve sözde bilimsel eser
kaleme almışlardır. Bunun için sözde akademik gelenekler oluşturmuşlardır. Bu hususta
Seyfullah Kara şöyle der: “Onların Hz. Muhammed (sav)’e yaklaşım biçimi genellikle
ona ve tebliğ ettiği dine olan güveni sarsmak üzere kuruludur. Oryantalistlerin İslam’ı
kendinden önceki semavi dinlerin kötü bir taklidi olarak görmeleri de bu nedenledir.
Hz. Peygamber (sav) onlar için, eski dinlerden ve kitaplardan çalıntılar yaparak
bunları kendine mal eden ve usta bir kurnazlıkla kullanan bir kişidir. Nitekim XVII.
yüzyılda İngiltere’nin İlk Orta Doğu uzmanlarından olan Humprey Prideaux’un yazdığı
Muhammed’in Yaşam Öyküsü’nün başlığı “The True Nature of Importure/
Sahtekarlığın Gerçek Dosyası” gibi Hz. Peygamber’e hakaret içeren kelimelerden
müteşekkil bir serlevhadır” (Kara 2005: 153). 1970’li yıllarda Yemen’in başkenti
San’a’da ve 2016’da İngiltere’de ortaya çıkan muhtemelen sahte Kur’an yazmalarını da
bu bağlamda incelemek gerekir. Bilindiği gibi Batıda 18. ve 19. asırda sahte tarihî eser
yazma faaliyetleri çok yaygındı. Oryantalistlerin binlerce yıllık dinler tarihini ayrıntılı
bir şekilde bilmeleri, sadece onların olağanüstü vukufiyet güçlerine işaret etmez; aynı
zamanda onların ihdas yeteneklerini de akla getirir. Doğuluların bilgisizliği onlara her
şeyi bilme ve inşa etme imkânı vermiştir.
Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 119-142 Gamze Yank “Dozy’nin İslam Tarihi Adlı Eserindeki Zihin Lekeleri: Hz. Peygamber’i, Sahabeyi,
Mutasavvıfları ve Türkleri Değersizleştirme Gayreti”
126
Kur’an’la ilgili diğer oryantalistlerin tezlerini Dozy de eserinde dillendirir.
Kur’an-ı Kerim’in bazı ayetlerinin Tevrat’tan alıntı olduğunu söyler (Dozy 2006: 46).
Böylece sadece Hz. Muhammed’in her halini değil, o dönem Araplarının Tevrat
kültürünü de bilen birisi gibi davranır. Hâlbuki Kur’an’la Tevrat arasında bazı
benzerliklerin olması normaldir. Zira ilâhî kitapların kaynağı tektir. Ancak İslam
inancına göre, Tevrat ve İncil’le birlikte Yahudilik ve Hıristiyanlık tahrif edilmiştir. Bu
dinler insanları doğru yola yönlendirme özelliklerini kaybetmişlerdir. İslam’ın geldiği
günden beri farklı din ve milletten insanların İslam’ı seçmelerinin sebebi budur. Eğer
Kur’an, Tevrat ve İncil’in basit bir kopyası olsaydı, o zaman o dönemin Arapları,
Hıristiyanları ve Yahudileri Müslüman olmazlardı. İnsanlar bir şeyin aslı varken, onun
kopyasına itibar etmezler.
Eğer Kur’an beşerî bir kitap olsaydı, o zaman, bazı yetenekli Arap şairleri de
Kur’an gibi kitaplar yazarlardı. Çünkü Hz. Muhammed şair değildi, hatta ümmi idi. O
dönemde Hz. Muhammed ve İslam düşmanlığı, şiddet ve insafsızlık bakımından
günümüzden farklı değildi. Bu insanlar İslâm’ı yok etmek için mallarını ve canlarını
vermeye hazır idiler. Sadece Müslüman olmak, Allah’a ve ahirete inanmak ölüm ve
zulüm sebebi idi. Bu kadar kine rağmen o dönemde bilgili ve yetenekli âlim ve şairler
müstakil veya müşterek olarak kutsal bir kitap yazmamışlardır. Zira yeni bir din vücuda
getirmek için etkileyici bir kitap yazmak yeterli değildir. İlahî kitaplar onu sunan
peygamberle anlam kazanmışlar ve bir bütünlük oluşturmuşlardır. Bu bütünlüğün
özünde de güzel ahlak, ibadet, adalet, Allah ve ahret inancı vardır. Yeni bir din
oluşturmak ve onları insanlara kabul ettirmek kolay değildir. 19. asırdan itibaren
dünyada sanat, edebiyat, siyaset ve ekonomiye hâkim olan fevkalâde bilgili ve yetenekli
insanlar, zengin bütçeli projelerle Pozitivizm, Hümanizm, deizm, ateizm, sosyalizm,
komünizm ve Siyonizm gibi beşerî inanç sistemlerini semavî dinler yerine ikame etmek
istemişlerdir. İnsan yapımı bu ideolojiler insanlığa huzur getirmemiştir. Zira ahlaken
sakat doğan bu ideolojilere sahip birey, toplum ve ülkeler, kendi menfaatleri için
herkese zulüm ve haksızlık etmeyi meşru görmüşlerdir. Bu ideolojilerde başkalarının
mağduriyetinden elde edilen bir mutluluk söz konusudur. Beşer mamulü olan bu
ideolojiler; yalan, hile ve zulüm ile ayakta durmaktadırlar. Batı, dinî ahlâk kaybının
Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 119-142 Gamze Yank “Dozy’nin İslam Tarihi Adlı Eserindeki Zihin Lekeleri: Hz. Peygamber’i, Sahabeyi,
Mutasavvıfları ve Türkleri Değersizleştirme Gayreti”
127
toplumda oluşturduğu boşluğu, iyi bir hukuk sistemiyle ve polis gücüyle çözmeye
çalışmıştır.
Dozy’nin Kur’an’la ilgili olarak zihinleri bulandırmak için ortaya attığı diğer
iddia onun tertibinin keyfi olduğu bu yüzden de değiştirilmiş olabileceğidir: “Osman
daha sonra Kur’an’a ait bütün parçaları imha ettirdiğinden bu gün bulunan nüsha,
Kur’an’ın ikinci nüshasıdır. Bu ikinci nüshanın yazılımında iyi niyetli davranılmış ve
hiçbir değişikliğe uğratılmaksızın yazılmış ve kaynağı eksiksiz verilmiş midir?” (Dozy
2006: 100-107). Dozy’nin zanlarının aksine Kur’an’ın tertibi keyfî olmamış; bu hususta
son derece titiz davranılmıştır. Davut Aydüz bu hususta şöyle der: “Hz Ebu Bekir
döneminde Kur’an’ı derleme işi Zeyd b. Sâbit’in başkanlığında bir komisyona
verilmiştir. Bu komisyonda Hz Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, İbn Mes’ûd, Ebû Hureyre
gibi önemli isimler de vardır. Zeyd b. Sabit’in başkan seçilmesinin en önemli nedeni Hz.
Peygamber’in (sav) “Kur’an’ı en iyi bilen ve hıfzeden Zeyd’dir; Kur’an ise
mukaddemdir” buyurması sebebiyledir. Bu komisyonda Zeyd, kendisi iyi bir hafız
olduğu halde başka hafızlarla da yetinmeyip her ayet hakkında mukabele görmüş iki
yazılı şahit aramak gibi son derece titiz ve ilmî bir usûl takip etmiştir. Böylece Kur’an-ı
Kerim’in ilk nüshası oluşturulmuştur. Hz. Osman bu Mushaf’ı zamanla bir şahsın
ortaya çıkıp bu ilk nüsha ile kendisinin istinsah ettirdiği Mushaflar arasında herhangi
bir ihtilafın bulunduğunu iddiaya kalkışmaması için yaktırmıştır” (Aydüz 2010: 65-78).
Dozy’nin iddia ettiği gibi bu Mushaflar arasında herhangi bir değişiklik veya tertip farkı
olsaydı buna itiraz edilirdi ve büyük bir tartışma geleneği oluşurdu. Zira o dönemde
birçok hafız sahabe hayatta idi. Sahabiler hak ve hukuk konusunda birbirleriyle
savaşacak kadar hassas idiler.
1.3. Kur’an’ı Tahrif Etmek İçin Garânîk İddiası
Dozy’nin İslam’ı tahrif etmek için eserine aldığı konulardan birisi Müslümanların
bilmediği Garânik vakasıdır. İslâm düşmanlarının eski İslam büyükleri adına birçok dinî
eser yazdıkları bilinmektedir. İslami terminolojinin kullanıldığı bu eserlerde uydurma
hadis ve olaylara yer verildiği gibi yanı sıra yaşanmış gerçek olaylar için şeytanî
bağlamlar oluşturulmuştur. Müslümanların muhtemelen uydurma veya muharref olan
eserlerde yer alan bir bilgi üzerinde tartışmaya dâhil olmalarının tehlikeli tarafları
Eleştirel Bakış Dergisi, 1 (2016): 119-142 Gamze Yank “Dozy’nin İslam Tarihi Adlı Eserindeki Zihin Lekeleri: Hz. Peygamber’i, Sahabeyi,
Mutasavvıfları ve Türkleri Değersizleştirme Gayreti”
128
vardır. Zira bir uydurmayı hakikat imiş gibi tartışmaya başlamak onu kısmen
meşrulaştırmak olur. Bu durumlarda “aktarımcı” değil onu “tenkitçi” bir tavır
takınılmalıdır.
Garânîk, kuğu kuşu denilen beyaz bir su kuşunu ifade eder. Bu kuğu kuşu, beyaz
renkli, büyük uzun boylu, güzel, endamlı bir kuştur. Müşrikler, beyaz taşlardan yapılan
putlarını böyle şairane bir teşbih ile yüksekte uçan garânîke benzeterek “Allah’ın
kızları” diye şefaatlerini ummuşlardır (Hizmetli 1989: 49). Dozy, Hz Peygamberi ve
Kur’an’ı değersizleştirmek maksadıyla bir hikâye anlatır. Bu hikâyeye göre “Mekke
eşrafı Hz. Peygamber’e Lat, Uzza ve Menat putlarını tanımasına karşılık O’nun
peygamberliğini kabul edeceklerini söylediler. Dozy’nin deyimiyle “Muhammed bu
öneriyi benimseme zayıflığını gösterdi ve topluluğa en-Necm suresini okudu.” Lat, Uzza
ve diğer üçüncüsü olan Menat’ı gördünüz değil mi? ayetlerine gelince bu ayetlerden
sonra “Bunlar yüce graniktirler. Şefaatleri umulur.” dedi ve bunun üzerine topluluk