Top Banner
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE ve DİN BİLİMLERİ (DİNLER TARİHİ) ANABİLİM DALI HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI Yüksek Lisans Tezi Danışman Prof. Dr. Mustafa Erdem Hazırlayan Salihe Polat ANKARA- 2004
65

HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Feb 09, 2016

Download

Documents

rabola
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE ve DİN BİLİMLERİ (DİNLER TARİHİ) ANABİLİM DALI

HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI

Yüksek Lisans Tezi

Danışman Prof. Dr. Mustafa Erdem

Hazırlayan Salihe Polat ANKARA- 2004

Page 2: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

İÇİNDEKİLER

Sayfa no:

ÖN SÖZ ................................................................................................................................III

KISALTMALAR .................................................................................................................V

GİRİŞ......................................................................................................................................1

HIRİSTİYANLIKTA MANASTIR HAYATININ ORTAYA ÇIKIŞI ............................1

a) Manastır Hayatı ile İlgili Temel Kavramlar:...............................................................1

a) Manastır...................................................................................................................1

b) Keşiş- Keşişlik........................................................................................................2

c) Züht Hayatı (Ascetizm)...........................................................................................4

b) Genel Olarak Diğer Dinler ve Manastır Hayatı...........................................................6

c) Hıristiyan Manastır Hayatının Kökenleri....................................................................9

I. BÖLÜM

DOĞU HIRİSTİYANLIĞINDA MANASTIR HAYATI.................................................13

A. Mısır’da Manastır Hayatı..................................................................................................13

B. Filistin’de Manastır Hayatı.............……………………………………………………..22

C. Bizans’ta Manastır Hayatı...................................................………............................….25

a) Anadolu’da Manastır Hayatı.....................................................……….......................….25

1) Yukarı Mezopotamya- Kuzey Suriye Bölgesi..................................................……....…25

2) Kapadokya Bölgesi............................................................................................………...28

b) İstanbul’da Manastır Hayatı................................................................……...........….…..33

c) Ayranoz Dağı’nda (Yunanistan) Manastır Hayatı.............................………...........….....36

Page 3: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

II. BÖLÜM

BATI HIRİSTİYANLIĞINDA MANASTIR HAYATI..................................................39

A. Benedict Öncesi...............................................................................................................39

a) İlk Dönem Münzeviler..............................................................................................40

b) Augustin Dönemi......................................................................................................44

B. Benedict Dönemi..............................................................................................................47

III. BÖLÜM

MANASTIR HAYATININ MAHİYETİ........................................................................57

A. Manastıra Giriş.................................................................................................................57

B. Manastır Hayatının Kuralları............................................................................................59

a) İtaat.................................................................................................................................59

b) Fakirlik...........................................................................................................................60

c) Bekarlık..........................................................................................................................62

C. Manastırlarda Keşişlerin Hayatı.......................................................................................64

D. Kadınlar ve Manastır Hayatı.............................................................................................70

E. Resmi Kilise ve Manastır Keşişleri Arasındaki İlişki.......................................................72

F. Keşişlerin Hıristiyanlıktaki Yeri.......................................................................................74

SONUÇ.................................................................................................................................79

EKLER.................................................................................................................................82

BİBLİYOGRAFYA.............................................................................................................87

Page 4: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

ÖNSÖZ

Manastır hayat tarzı kaynağını Hıristiyanlığın ilk dönemlerinden alır. Bu

dönemlerde keşiş ve rahibelerin münzevi bir yaşam sürmek amacıyla başlattıkları bu hayat

tarzı, zaman içerisinde taraftarlarının çoğalmasıyla birlikte disipline edilmiş ve büyük

manastırlar kurulmuştur. Bu nedenle, manastırlar Hıristiyanlığın en eski ve köklü

kuruluşlarından biri olmuştur. Manastırlarda yaşayan keşişler, Hıristiyanların hem ruhani hem

de sosyal ve kültürel hayatında önemli görevler üstlenmiştir.

Hıristiyanlıkta manastır hayatı adlı çalışmamızda amacımız, bu hayat tarzının

nedenlerini ortaya koyarak, tarihsel gelişimi ve manastır hayatının özellikleri hakkında bilgi

vermektedir. Ancak Hıristiyanlıktaki manastır hayatı ilk dönemlerden günümüze kadar

Page 5: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

gelişen, uzun ve karmaşık bir tarihi sürece sahiptir. Dolayısıyla çalışmamızda öncelikle,

konuya genel bir çerçeve çizmeyi uygun gördük. Bu nedenle, konuyu başlangıçtan 12. yüzyıla

kadar olan dönem ile sınırlandırma ihtiyacı duyduk. Zira, bu dönemden itibaren çok daha

hızlı gelişmeler yaşanmış, bu hayat tarzını temel alan dini tarikatların ortaya çıkışıyla birlikte,

her tarikat kendine ait farklı bir yol izlemiştir. Konuyu 12. yüzyıla kadarki dönem ile

sınırlandırmakla birlikte, bundan sonra günümüze kadar geçen süreç hakkında genel bir bilgi

vermeyi uygun bulduk.

Hıristiyanlık’ta Manastır Hayatı konulu çalışmamız, Giriş ve Üç Bölümden

oluşmaktadır. Giriş kısmında; Manastır hayatı ile ilgili temel kavramlara, genel olarak diğer

dinlerdeki manastır hayat tarzına ve Hıristiyanlıkta bu hayata yönlendiren nedenlere yer

verilmiştir. I. Bölümde; Doğu Hıristiyanlığında Manastır hayatı ele alınarak, her bölgenin ayrı

ayrı özellikleri incelenmiştir. II. Bölümde; Doğuya oranla çok daha gelişen ve kurumsallaşan

Batı Hıristiyanlığındaki manastır hayatı ve özellikleri üzerinde durulmuştur. III.Bölümde ise;

Manastır hayatının mahiyeti başlığı altında, manastıra giriş törenlerine, temel kurallarına,

keşişlerin manastırlardaki gündelik yaşamlarına, kadınların manastır hayatındaki yerine,

Resmi Kilise ve manastır hayat tarzını benimseyenler arasındaki ilişkiye ve keşişlerin

Hıristiyanlığa ne gibi katkıları olduğuna değinilmiştir. Son olarak ise, konuyla ilgili genel bir

değerlendirme yapılmıştır.

Çalışmamızın başından sonuna kadar her konuda yardımlarını esirgemeyen muhterem

hocam Prof. Dr. Mustafa Erdem Bey’ e, araştırmalarımız esnasında değerli tavsiyeleriyle yol

gösteren Doç. Dr. Ahmet Hikmet Eroğlu Bey’e ve tezimle ilgili kaynaklara ulaşmamda

yardımcı olan Dr. Ali İsra Güngör Bey’e teşekkürü bir borç bilirim...

Ankara, 2004

Salihe POLAT

Page 6: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

KISALTMALAR

A.g.e :Adı geçen eser A.Ü.İ.F.D :Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Bkz. :Bakınız Çev. :Çeviren Ed. :Editör ER :The Encyclopedia of Religion ERE :The Encyclopedia of Religion and Ethics İ.A :İslam Ansiklopedisi

Page 7: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf
Page 8: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

GİRİŞ

HIRİSTİYANLIKTA MANASTIR HAYATININ ORTAYA ÇIKIŞI

A.Manastır Hayatı ile İlgili Temel Kavramlar a)Manastır: Manastır kelimesi, “tek yalnız” manasına gelen Grekçe monostan türetilen ve münzevi hayat tarzını benimseyenlerin(monachos) yaşadığı mekanları ifade eden monasterionun Türkçe’ deki şeklidir. Aynı kelime monastery (İng.), monastere (Fr.) vb. biçimlerde batı dillerine de geçmiştir. Arapça’da daha çok Hıristiyan manastırlarını bazen de keşiş hücrelerini tanımlamak için devr, deverân (dönmek, dolaşmak, yönetmek) kökünden türetilen deyr (üzerinde oturulan yer, ev) kelimesi kullanılmakta, keşişler aynı kökten gelen deyyâr ve deyrâni kelimeleriyle de ifade edilmektedir. Öte yandan müfessirler, Kur’an’daki savâmi’ ( tekili savmaa) kelimesinin (el-Hac 22/40) “üst kısmı sivri yüksek binalar” anlamında Hıristiyan rahiplerinin manastırlarını veya Sâbii mistiklerinin zâviyelerini tanımladığını belirtmişlerdir. Arapça’ da bu tür mekanlar için ayrıca umr ve kullâye kelimeleri de kullanılmaktadır.1 Manastırlar, bir bina veya birkaç binadan oluşmuş yapılardır. Bu binalar dünyadan el etek çekerek, toplu halde yaşamayı isteyen kişiler için düzenlenmiştir. Manastırlarda yaşayan keşişler kendilerini Tanrı için çalışma, dua, okuma ve araştırmaya adarlar.2 Keşişler, sıkı bir disiplin altında bir arada yaşarlar. Onların yeme, içme, dua, riyazet, uyuma ve çalışmaları gibi bütün faaliyetleri belirli kurallara bağlanır.Çan veya zil sesleri ya da başka işaretler, keşişlerin hepsini uyumlu bir program dahilinde yönlendirir.3 Manastırlarda yaşayan keşişlerin (monk) dini ve seküler işlerini baba (abbot) olarak adlandırılan manastır amiri yönetir. 4 Manastırların yapımında mimari açıdan tek tip bir model benimsenmemiş, keşişlerin ihtiyaçları doğrultusunda farklı tarzda manastırlar inşa edilmiştir. Ancak genellikle yüksek duvarlarla çevrili ve tek girişli bir avlunun etrafına yerleştirilmiş bahçe ve keşiş hücrelerinin yanı sıra kilise, yemekhane, kütüphane, toplantı odası ve mezarlık gibi birimler çoğu manastırda yer almıştır.5 Manastırlara öncelikle Hz. İsa’nın, Meryem’in, meleklerin, azizlerin ve ilk şehitlerin, bazen de kurucularının hatıralarını yaşatmak amacıyla onların adları veriliyordu. Bazıları da kuruldukları bölgelerin isimlerini almışlardır. Türkiye’de de manastır adıyla bilinen şehirler, Manastır Dağı,Manastır Adası gibi yerler de bulunmaktadır.6 b)Keşiş-Keşişlik; Keşişlik, başta Hıristiyanlık ve Budizm 7 olmak üzere birçok dini gelenekte önemli bir yer tutar. Farsça’da Hıristiyanların âlim, zâhid ve ileri gelen din adamlarını 1 Salime Leyla Gürkan , “Manastır”, İslam Ansiklopedisi, TDV Yay. Ankara 2003, 27/558.

2 Karen Kingsley, “Monastery” The Encyclopedia of Religions, Ed. Mircea Eliade, New York 1986, 10/30.

3 Şinasi Gündüz, “Din ve İnanç Sözlüğü”, Vadi Yayınları, Ankara 1998, 244.

4 Şinasi Gündüz, “Keşiş”, İslam ansiklopedisi, TDV yay. Ankara 2002, 25/323.

5 Salime Leyla Gürkan, “Manastır”, İA, 27/560.

6 Levent Öztürk, “Manastır”, İA, 27/561.

7 Ayrıntılı bilgi için bkz. Martin Collcutt, “Buddhist Monastisizm”, ” Encyclopedia Religion and Ethics,

Ed.James Hastings, New York 1951, 10/41-44

Page 9: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

tanımlamak için kullanılan keşiş kelimesinin, Süryânice’de “pir, şeyh, kâhin” anlamındaki karşılığı keşşişa, Âramice’de keşişâdır. Arapça’da bu kelime kas ve kıssis ile karşılanmış olup Türkçe’de Farsça kullanımı yaygınlık kazanmıştır.Batı dillerinde keşiş ve keşişlikle ilgili kelimeler (İng. Monastisizm, monk) “ıssız, yalnız yaşayan” anlamındaki Grekçe monos kelimesinden türetilmiş, monasterion ve monastikos manastır keşişliğini, monokhos erkek keşişi, monastria kadın keşişi ifade etmek için kullanılmıştır.8 Bütün bu kelimeler yalnız ve izole edilmiş bir hayata işaret etmektedir. Amaç her zaman aynıdır. Dindar kişiler, dünyadan uzaklaşarak, nefsi duygularından feragat etmeyi ve insanların büyük çoğunluğunun takip ettiği hayat ile uyuşmayan bir yaşam tarzını sürdürmek amacıyla bu yola girmektedir.9 Keşişlik (monastisizm), bir kurum olarak çok eski ve çok yaygındır. Yahudilik’ de, Esseniler ve Mısır’daki “ Therapeutae” cemaatleri de manastır hayatı yaşayan topluluklar olarak görülmüştür. Hinduizm ve Budizm’ de manastır hayatı yüzyıllarca çok etkin bir yaşam şekli olmuş, özellikle Tibet’te çok büyük manastırlar kurulmuştur. Ancak keşişlik Hıristiyanlık için çok daha önemli bir yere sahip olmuş ve en etkili kurumlarından biri olarak varlığını sürdürmüştür.10 Hıristiyanlıktaki keşişlik düşüncesinin temeli, İncil’in öğütlediği yoksul ve mükemmel Hıristiyan olma idealidir. Keşişin yaşamı ve bu yaşamın meydana getirdiği kurum olan keşişlik, 4.yüzyıla kadar Doğu çöllerinde tek tek münzevi adayların gerçekleştirdiği bir yaşam biçimi olmuştur. 4. yüzyıldan sonra Batıya geçmiş ve çeşitli manastırlar ve bu hayat tarzını benimseyen tarikatlar kurulmuştur. Başlıca keşiş tarikatları Benediktin, Fransisken ve Dominiken tarikatlarıdır. Manastır keşişliğinin kurucusu aziz Basilius olmuştur. Erkek kardeşler ve kız kardeşler olarak anılan bu keşişlerin manastırları günümüze kadar süre gelmiştir. Günümüzde keşişler okullar açmakta ve eğitim işleriyle uğraşmaktadırlar. Evlenme yasağı, gerekmedikçe manastır dışına çıkmamak, az yiyip içmek, sürekli dua vb. gelenekler günümüz keşişliğinde de sürmektedir.11 , Hıristiyanlıkta, keşişler yaşam şekilleri açısından çeşitli gruplara ayrılırlar. Ancak temelde iki tip hayat tarzına sahiptirler. Bunlardan birincisi, yalnız başına münzevi bir yaşam tercih edenlerin hayatı (Eremitizm) ikincisi ise, diğer keşişlerle birlikte toplumdan uzak ya da tecrit edilmiş yerlerde belirli kurallara bağlı olarak cemaat yaşantısı (Cenobitizm) sürdürenlerdir.12 Hıristiyan keşişliğinin en eski formu, münzevi (eremitik) yaşam şeklidir. Münzevi keşişler kendi içinde çok farklı hayat tarzlarına sahiptirler ve bunları ifade etmek için İngilizce’de birden fazla isim kullanılmıştır. Bunlardan en çok kullanılanları “ hermit” ve “anchorites" kelimeleridir. Münzevi yaşam tarzı öncelikle Mısır’da ortaya çıkmış ve daha sonra Filistin ve Suriye yoluyla bütün Doğu Hıristiyanlığı’na yayılmış ve sonunda Batıya geçmiştir. Münzeviler çok çeşitli yaşam şekillerine sahip olmuşlardır. Bazıları her yeri tamamen kapalı ve yalnızca küçük bir pencereden iletişim kurulan hücrelerde, bazıları ise “yerden çok yüksekte sütunlar üzerinde yaşamışlardır. Bunların sayısının Doğu’da daha fazla olduğu bildirilmiştir. Ayrıca ağaçlarda yaşayan, vücutlarını zincirlere sararak, yalınayak dolaşan münzeviler de var olmuştur. Sarabaitler denilen diğer bir grup ise bir manastırda iki veya üç kişi olarak bir arada yaşamışlar ancak hiçbir manastıra ve kurala bağlanmamak, kendi

8 Şinasi Gündüz, “Keşiş”, İ.A. 25/322.

9 Vergilius Ferm , An Encyclopedia of Religion, 1959, 503.

10 E.Roystan Pike, Encyclopedia of Religion and Religions, London, 261.

11 Orhan Hançerlioğlu, İnanç Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 315.

12 Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, 218.

Page 10: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

isteklerine göre yaşamak için, bir manastırdan diğerine geçmişlerdir. Bunlar keşişliğin en kötü çeşidi olarak görülmüş ve aşırılıklarıyla gerçek Hıristiyanları utandırdıkları kabul edilmiştir.13 Keşişliğin cenobitizm olarak adlandırılan diğer şeklinde ise keşişler bir arada, topluluk halinde cemaat yaşantısı sürdürmüşlerdir. Münzevi ve toplu halde manastır hayat tarzlarının birbirlerine üstünlükleri hakkında ilk dönemlerde önemli tartışmalar yaşanmıştır. Aziz Basilius, belirli kurallar altında, topluluk halinde yaşamın üstünlüğünü savunmuş ve bu hayat tarzını sistematize ederek sürdürmüştür. Daha sonra Benedict de bu hayat tarzını benimsemiştir. İlk dönemlerde toplumdan uzak çöl veya dağlarda sürdürülen münzevi hayat şekli daha çok tutulmasına rağmen, daha sonra hem Doğuda hem de Batıda zayıflamış, 16. yüzyıldan sonra neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır14 c) Züht Hayatı (Ascetizm); Belli bir aşamaya ulaşmak için çile çekmenin gerekliliği inancıdır. Bu inanç, dinsel ve felsefi bütün sistemlerde geçerlidir. Züht hayatı, bedeni küçümseme yoluyla ruhu yüceltmeyi hedefler. Bu anlamda her türlü eğitim ve davranış çile niteliğini taşır. Birçok dini sistemde var olan bu anlayış, Hıristiyanlıkta, Adem’in işlediği ilk günah yoluyla aşağılanmış insanın kendini cezalandırmasını dile getirir.15 Züht hayatı keşişliğin en temel unsurudur. Bu davranışlar hem keşişin kendi günahları hem de diğer insanların günahları için bir kefaret olarak değerlendirilir.16 Bu ideal hem Eski Ahit’te hem Yeni Ahit’te vurgulanmıştır. İsa Mesih, müritlerine bunu tavsiye etmiştir; “....eğer bir kimse ardımca gelmek isterse kendini inkar etsin ve haçını yüklenip ardımca gelsin (Markos 9:35) Başka bir yerde Hıristiyan hayatı bir yarışa benzetilmiştir; “müsabakaya cehd eden adam her şeyde nefsini zapt eder. Onlar fani bir çelenk için, fakat biz, fani olmayan için yaparız (I.Kor.9:25)”. Dolayısıyla Hıristiyan züht hayatının iki yönü olduğu görülür. Negatif olan yönü, “kendini inkar”, pozitif olan yönü ise “Mesih’i takip” etmektir. İncillerin öngördüğü züht uygulamaları şunlardır: Çok az uyuma (Matta 24:42, 25:13) oruç (Matta 6:16-18, Markos 2:/18-20), sahip olunan bütün dünyalık zenginliklerinden vazgeçme (Matta 19:21, Markos 10:28, Luka 9:57-62) ve cinsellikten uzak durma (Matta 19:12) dır. Pavlus’un mektuplarında da bu tür davranışlara yönlendiren ifadeler bulunmaktadır (Romalılara 8:13, I.Kor 9:26-27, Koloselilere 3:5). 17 Hıristiyanlık’taki züht hayatının teorik temeli Clement ve Origen’e dayandırılır. Onların ise, Stoacıların felsefelerinden etkilendikleri kabul edilmiştir. Onlara göre, Tanrıya mükemmel bir sevginin yolu, ruhu bütün tutku ve ihtiraslarından kurtarmaktan geçer. Bu fikri temel alan züht hayatı anlayışı 4. yüzyılda manastır hayat tarzının ortaya çıkışına kadar, Hıristiyanlığın her bölgesinde taraftar toplamıştır.18 Manastırlar kurulmadan önce, Hıristiyan zahitlerinin büyük bir bölümünü çöl münzevileri oluşturmuştur. Bunlar, Tanrıya daha yakın olmak için her türlü sosyal ve kişisel bağlardan kurtulmayı amaçlamışlardır. Onlar için beden; değersiz, baştan çıkarıcı ve utanç kaynağıdır. Bu nedenle, bedene eziyet edilmeli, baskı altına alınmalı ve kibri kırmalıdır. Zahitlerin, hiç oturmadan veya uzanmadan yıllarca bir sütun üstünde yaşadıkları, hiç yıkanmadıkları ve

13 F.Cabrol, “Monastisizm” , ERE, 8/786-787

14 F. Cabrol, ERE, 8/786.

15 Orhan Hançerlioğlu, 130-131.

16 Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, 218.

17 F.L.Cross, “Ascetizm”, The Oxford Dictionary of The Christian Church, Oxford Ünivesity Press 1944-68, 95.

18 F.L.Cross, 95

Page 11: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

elbiselerini yıllarca üzerlerinden çıkarmadıkları, ot ve çimen dışında hiçbir şey yemedikleri, bataklıklarda ve kurak yerlerde veya mezar aralarında yaşadıkları bildirilmiştir. Bu sert yaşam ve nefse eziyet, Tanrıya gerçek kulluğun işareti olarak kabul edilmiştir. Manastırların ortaya çıkması ile birlikte zahitler bir disiplin altına sokulsa da, bu uygulamalar, Tanrıyı memnun etmek amacıyla yüzyıllarca sürdürülmüştür.19 B.Genel Olarak Diğer Dinler ve Manastır Hayatı

Manastır hayat tarzı birçok dinde varolan bir olgudur. Hinduizm’de münzevi yaşam

tarzını benimsemiş olanlara “Sadhu” veya “Sanyasin” denmekte, Budizm’de ise “Sangha”

teşkilatı olarak karşımıza çıkmaktadır. Yahudilikte belirgin bir keşişlik hayatı olmamakla

birlikte, Esseniler’in ve Mısır kökenli Therapeutae cemaatinin münzevi karakterli olduğu

kabul edilmektedir. İslam’da ise “zühd hayatı” olarak tanımlanan bu yaşam tarzına Tasavvufi

ekollerde rastlanmaktadır. Fakat manastır hayat tarzı Budizm ve Hıristiyanlık için ayrı bir

öneme sahip olup, bir disiplin ve bir teşkilat olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hinduizm’de, Sadhu “iyi, kutsal” anlamına gelir ve kutsal kabul edilen kişiler için kullanılır. Sadhular, yaşam tarzlarına genellikle küçük yaşlarda başlar. Çoğu âsa taşır, safran rengi elbise giyer veya çıplaklığı tercih eder. Bazıları başlarını kazıtır; bazıları ise saç ve sakallarını uzatır. Onlardan bir kısmı tek başına yaşarken, bir kısmı manastır hayatı sürer. Ayrıca Hinduizm’de dünyadan el etek çeken keşişlere “sanyasin”de denilmektedir.20 Yine Hint fakirleri denen kişiler, nefsi köreltmenin ve çilenin, dünyalık zevklerden feragat etmenin başka bir formunu sunmaktadırlar. Hinduizmde, Sadhu veya sanyasinler genellikle bireysel olarak münzevi bir yaşam sürerken, Budizm’de toplu halde manastır hayat tarzına sahiptir. Keşişler manastırlarda bir arada yaşarlar, dilenci keşişler olarak itaati, yoksulluğu ve bekarlığı uygularlar.21 Budizm’deki bu rahipler teşkilatına “sangha” ismi verilir. Rahipler manastırlarda topluca münzevi olarak yaşarlar. Ayrıca rahibeler topluluğu da vardır. Budist rahiplerin en belirgin özelliği dilenciliktir. Dilenci rahiplere “bhiksku”(Pali:”bhikkhu”) rahibelere ise “bhikshuni”(Pali: “bhikkhani)” denir. Sangha’ya giriş iki aşamada gerçekleşir. Çocuk yedi sekiz yaşlarında adaylık töreniyle işe başlar. Yirmi yaşında ise tam giriş töreniyle bir keşiş olarak kutsanır. Teşkilata girenler saç ve sakalını keser, sarı elbise giyer ve sadaka tası taşır. Budist manastırlarına “Vihara” denilir.22 Eski Yahudilik’te ise manastır hayat tarzına “Esseniler” ve “Therepeutae” denilen cemaatlerde rastlanır. Bu cemaatlerin, Hıristiyanlık’taki manastır hayat tarzı üzerinde etkili olduğu iddia edilmiştir. Esseniler, İsa’dan önce 150 yıllarında Kızıldeniz yakınlarında yaşayan bir Yahudi tarikatıdır. Esseni kelimesi “dindar zahitler” anlamına gelen İbranice “İssiyim” kelimesinin karşılığıdır. İssiyim’e “Ölüdeniz Yazmaları Mezhebi” de denilmektedir. Bunun nedeni; 1947’de Ölüdeniz Kumran mağaralarında bulunan yazmaların bu mezhep hakkında bilgi vermiş olmasıdır. Kaynakların verdiği bilgiye göre Esseniler, toplu

19 E.Rayston Pike, 32

20 Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, 327,331.

21 F.Cobrol, ERE, 8/782.

22 Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, 332; Günay Tümer, Abdurrahman Küçük, 189-190.

Page 12: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

halde yaşayan bir sır tarikatı idi. Mezhebe girişin belli ritüelleri vardı. Adayları için üç yıllık bir adaylık sürecini öngörmüştü. Mezhep mensupları daima beyaz giyen, bekar bir hayatı tercih eden, mal-mülk istemeyen sıkı bir hayat disiplinine sahipti.23 Esseniler’e benzeyen Mısırlı Yahudi münzevi bir grup da Therapeutae cemaatidir. Bunlardan eski yazarlardan sadece Philo bahsetmektedir. Buna göre, bu cemaat, katı bir inziva hayatı yaşayan Esseniler gibi diğer aktif gruplardan farklıydı. Cemaatin her üyesine, içinde günlük kutsal metin okumak için ayrılmış özel bir oda tahsis edilirdi. Her hafta, Şabat Günü, üyeler toplu ibadet için bir araya gelirdi. Her sekiz haftada bir kutsal oruç tutulur, sonra sessizlik içinde bir ayin yemeği yenilirdi. Üyeler beyaz elbiseler giyer, bekar bir hayatı tercih eder, daha önce evlenmiş kişileri aralarına almazlardı. Üyelerden para harcamayacaklarına, yiyecekleri beraber paylaşacaklarına ve bedenleriyle ilgili ihtiyaçları en aza indireceklerine dair yemin etmeleri istenirdi.24 İslam’da ise bir çeşit nefs, ruh, zihin hayatını konu edinen düşünce sistemine tasavvuf denilmiştir. Tasavvufun çeşitli tarifleri yapılmış olmakla birlikte bu tanımlamalarda ortak olan noktalar ; nefse ait bütün zevklerin terk edilmesi, aç durmak, dünyanın terki ile Allah’a yönelme ve halkın rağbet gösterdiği alışılagelen, hoşa giden şeylerden uzak durmadır. Tasavvuf, zihnin manevi olaylara yönelmesi, bir ruh hali ve eşyanın kavranması olarak bütün manevi yollar gibi tabiatı gereği bilgisizliğin yok edilmesini öğretir. Bu haller içinde yaşayan kişinin bir amacı vardır: Allah’ın birliği üzerinde düşünerek, nefsi aşırı isteklerden ve baskılardan kurtarmak ve böylece kalpte yalnızca Allah’ın yer etmesini sağlamaktır. Kişi, yalnızca kalbini temizleyerek Allah’ın hoşnutluğunu kazanır. Bu nedenle bu haller O’nun rızasını kazanmaya götüren yollardır. Tasavvuf ehli kişiler için kullanılan sûfi kavramının kökeni hakkında çeşitli açıklamalar yapılmıştır. Ancak genel kabul gören tanımlama bu hayat tarzını benimseyenlerin yünden elbise giymeleri nedeniyle , bu kelimenin de yün manasına gelen sûf kökünden geldiği şeklindeki tanımlamadır.25 Tasavvuf düşüncesini esas alan ekollerin her biri için tarikat “yol” kavramı kullanılır. Tasavvuf düşüncesini ileri gelenleri tarafından kurulan bu ekollerin her biri kendisini Hz. Ebubekir, Hz. Ömer veya Hz. Ali aracılığıyla mutlaka Hz. Muhammed’e dayandırır.26 İslam kaynaklarında dünyadan el etek çekmiş Hıristiyan münzeviler için “ruhban” ismi kullanılır. Bu kaynaklarda verilen bilgilere göre İlk dönem Hıristiyanlığında et yemeyen, oruç tutan, nefislerine eziyet için boyunlarına zincir takan, hatta kendilerine zarar verme derecesine varan kişiler var olmuştur. Bunlar nefs ile mücadele edip ihtirasını kırmak, sabır ile itaate alıştırmak ve böylece Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla ruhbanlığı icat etmişlerdir. Bunlar her ne kadar Hz.Yahya ve Hz.İsa’nın öngördüğü hayatı yaşayarak Allah’ın rızasını kazanmayı amaç edindilerse de (yüce Allah biz onlara bunu yazmadık onlar kendileri icad ettiler buyurmaktadır) buna da hakkıyla riayet etmedikleri, onlardan çoğunun yoldan çıktığı, ancak bu yolda sebat edenlere mükafatlarının verildiği bildirmiştir (Hadid, 27). Yüce Allah Hıristiyanlar içerisinde ilim ve ibadetle meşgul keşişlerin (kıssis) ve ahiret korkusuyla manastırlarda nefislerini ezen târiki dünyaların (rahiplerin) bulunduğunu, bu nedenle Müslümanlar için Hıristiyanların, Yahudilerden daha yakın olduğunu buyurmuştur

23 Günay Tümer- Abdurrahman Küçük, 325-326.

24 Nathan D. Mitchell, “Christian Religious Orders”, The Encyclopedia of Religions, Ed.Mircea Eliade,

NewYork 1986,12/309.

25 Hayrani Altıntaş, Tasavvuf Tarihi, İkinci Baskı, Ankara 1991, 1-13.

26 Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, 361,362,233.

Page 13: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

(Maide;82). Çünkü bunlar büyüklenmedikleri için mü’minleri sevebilme, hatta hakkı duyduklarında kabul etme ihtimallerinin daha fazla olduğu bildirilmiştir (Maide; 83).27

C. Hıristiyan Manastır Hayatının Kökenleri

İlk dönem Hıristiyanlığı ile ilgili çalışma yapan tarihçilerin karşılaştıkları en zor problemlerden biri bekar ve münzevi hayat tarzının nasıl ve niçin ortaya çıktığı konusudur.28 Ancak buna rağmen Hıristiyan manastır hayatının kaynakları hakkında çok çeşitli fikirler öne sürülmüştür. Buna göre öncelikle Hıristiyan olmayan manastır hayatı modellerinin Hıristiyanlık üzerinde etkisi olduğu kabul edilmiştir. Bunlar Mısır’daki Sarabite münzevileri, Budist züht yaşamı, Kızıldeniz yakınlarında yaşamış olan Esseniler veya Yahudi bir münzevi grup olarak Therepeutae cemaatinin ve de Neoplatonist gnostiklerin etkisi olduğu ileri sürülmüştür.29 Bununla birlikte, Hıristiyan manastır hayatının kökenleri hakkındaki fikirlere bakıldığında, Yahudilik ve klasik dinlerdeki uygulamalarla benzerlikleri bulunmasına rağmen, Hıristiyanlıktaki bu hayat tarzı ile ilgili deliller, ağırlıklı olarak bu hayat tarzının kaynağını Hıristiyanlığın içinden aldığını ve önceki şekillerden bağımsız olarak ortaya çıktığını gösterdiği düşüncesi daha çok kabul görmüştür. İncillerde yer alan İsa’nın gönüllü fakirliği (Matta 19:21) ve bekarlığı (Matta 19:12) tavsiye etmesi, Pavlus’un bekar olarak yaşaması, Eski Ahit metinlerinde Hıristiyanlar için bazı değerli şahsiyetlerin örneğin, Musa ve İlyas’ın oruç ve dua esnasında Tanrıya yaklaştığını tasvir eden bilgilerin bulunması gibi hususlar ilk dönem Hıristiyanların bazı kesimlerinde etkili olmuş ve münzevi hayat tarzına paralel olarak fakirlik, bekarlık gibi katı uygulamalara ve bekarlığın bir yaşam biçimine dönüşmesine sebep olmuştur.30 Bütün bunlara karşın, Hıristiyan ilahiyatçılardan bazıları, İsa’nın münzevi bir hayat yaşadığına, fakirliği, bekarlığı ve itaati emrettiğine dair açık herhangi bir delilin olmadığını ileri sürmüşlerdir. Elde mevcut bilgilerin onun, oldukça sosyal bir hayat yaşadığını ve sadece inziva hayatı yaşayanlarla değil, bütün insanlarla iletişim kurduğunu gösterdiğini bu nedenle manastır hayatının köklerini doğrudan İsa’ya bağlamanın mümkün olmadığını belirtmişlerdir.31 İlk dönem Hıristiyanlar arasında, sıradan insanlardan daha mükemmel bir hayata kavuşmak için, bazı kişilerin kendilerini Tanrıya adadıkları kaydedilmiştir. Bu fikrin temellerinin ise, ikinci asırda İskenderiye’de önemli bir Hıristiyan okulunun başı olan Clement (Ö.215) ve onun öğrencisi Origen (185-254) tarafından oluşturulduğu iddia edilmiştir. “Eflatunculuk” fikrinden etkilenen Clement ve Origen münzevi düşüncelere sahip olmuşlardır.32 Origen, dua, bekarlık ve katı hayat tarzının sağlam bir taraftarı olmuştur. Nitekim onun, ruhun inişi, inziva ve talim vasıtasıyla Tanrıya tedricen geri dönüşüyle ilgili ruhani doktrini, Hıristiyan keşişler tarafından uygulanmış ve bu nedenle o, “manastır hayatı hakkındaki fikirlerin babası”

27 Bkz. Elmalı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul 1936, 5/1792-1795, 7/4766-4771; Ebu

Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yay. İstanbul 1996, 8/186-190.

28 Bernard McGinn, “Christian Monastisizm”, ER, 10/44.

29 Jordan Aumann, Christian Spirituality in the Catholic Tradition, London 1985, 38.

30 Bernard McGinn, ER, 10/44.

31 Nathan D.Mitchell, ER, 12/309.

32 Ali İsra Güngör, Cizvitler ve Katolik Kilisesi’ndeki Yeri, Asam, Ankara 2002, 11.

Page 14: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

olarak kabul edilmiştir.33 Aynı şekilde ilk dönem Hıristiyan dini liderlerinden Tertullian’ın (160-225) ise, evlenip çocuk sahibi olmayı, bedeninin arzularına boyun eğme olarak gördüğü, dünyevi lezzetleri reddederek, ruhi değerlere önem verdiği bildirilmiştir.34 Jordan Aumann, manastır hayat tarzının ortaya çıkış sebebi ile ilgili olarak bu konuda otorite olarak gördüğü Vicaire’nin görüşünü şöyle özetlemiştir. “Manastır hayat tarzı; havarileri ve ilk Hıristiyanları taklit etme düşüncesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu hayat tarzında, özellikle Hıristiyan karakterli olmayan unsurların bulunduğu kesindir, fakat ortak olan nokta, her çabanın deruni mükemmelleşme için gösterildiğidir. Bu genel temel, manastır hayat tarzıyla diğer farklı yer ve zamanlarda ortaya çıkan kurumlar arasındaki gerçek benzerliği açıklamaktadır. Bu etkileşimler kabul edilmekle birlikte, tarihçilerin manastır hayat tarzında keşfettikleri Hıristiyan kaynaklı en orijinal faktör, “Kilisenin ilk dönemlerine dönme arzusu” dur. 35 Hıristiyanlıktaki manastır hayatında dini sebeplerin yanında, Hıristiyanların ilk dönemlerinde yaşadıkları sosyal ve siyasi şartlar da insanları böyle bir hayata yönelmelerine neden olmuştur. Zira Hıristiyanlar 2. yüzyılın başından itibaren başlayan, 3.ve 4. yüzyıllarda devam eden Romalıların Hıristiyanlığı ortadan kaldırmak amacıyla gerçekleştirdikleri bir zulüm dönemini yaşamışlardır. Roma İmparatorluğu, bünyesinde Yahudilik gibi birçok dinin yaşamasına izin vermesine rağmen, Hıristiyanlar için aynı durum söz konusu olmamıştır. Çünkü Yahudilik ulusal bir temele dayanmakta ve putperestlikten Yahudiliğe geçiş sınırlı olmakta idi. Ancak Hıristiyanlığın evrensel bir yönü olması ve İmparatorluğun geleceği için tehlike olarak görülmesi36 gibi nedenlerden dolayı Decius, Valerianus, Diocletionus ve Galerius gibi imparatorlar Hıristiyanlara karşı bir kıyım içerisine girmiş ve bu dini ortadan kaldırmaya çalışmışlardır.37 Bu ilk kıyım yüzyıllarında Hıristiyanlar, büyük kişisel tehlikelere göğüs gererek İncil’i izleyen ve birbirlerine ve dinlerine çok sıkı bağlarla kenetlenmiş küçük gruplar oluşturmuşlardır.38 Bu dönemlerde münzevilerin varlığı bilinmekle birlikte, Hıristiyanlar arasındaki münzevi fikirler daha çok 4. yüzyılda köklü bir şekilde yerleşmiştir. Çünkü İmparatorluk içinde Hıristiyanlığı meşru olarak kabul eden İmparator Konstantin’in Milan Fermanı’ndan(313) sonra, Kilise ve kültür arasında meydana gelen değişmeler yeni bir durumu ortaya çıkarmıştır. Nitekim bazı Hıristiyanlar, dinlerinin İmparator tarafından tanınmasının dindarca yaşamaya ve Tanrı ile mükemmel bir birlik sağlamaya ciddi bir tehdit oluşturacağını düşünmüşlerdir. Hıristiyan kahramanlığının en eski şekli ve bireyin kendini Tanrıya elden gelen en iyi adanma şeklinin bir sembolü olan “şehitlik” in yerini, en yüksek değer adına yapılan manevi fedakarlık olan, bekar inziva hayatı almıştır. Bu nedenle 4.yüzyılda, çok sayıda münzevi ortaya çıkmış, bakireler ve keşişler İmparatorluk Hıristiyanlığının “yeni şehitleri” olarak algılanmışlardır.39

33 Bernard McGinn, ER, 10/44.

34 Suat Yıldırım, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, Işık Yayınları, İzmir 1996, 97.

35 Jordan Auman, 38.

36 Mehmet Çelik, Süryani Tarihi (I), Ayraç Yayınevi, Ankara 1996, 65-66.

37 Suat Yıldırım, 97.

38 Thomas Michel, Hıristiyan Tanrı Bilimine Giriş, İstanbul 1992, 146.

39 Nathan D. Michel, ER, 12/310.

Page 15: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Hıristiyan geleneğinde hayattan yüz çevirme idealinin başlangıçtan beri var olduğu bilinmekle birlikte, manastır hayatı Mısır’da “çöl babaları” diye anılan bazı din adamlarının, çöllere ve dağlara çekilip münzevi bir yaşam sürmeye başlamalarıyla ortaya çıkmıştır. Bu inziva hareketinin ardında siyasi ve sosyal sebeplerin dışında gittikçe dünyevileşen kilise ortamından uzaklaşma suretiyle Hıristiyan mükemmelliğini arama veya ferdi kurtuluşa erme çabalarının bulunduğu kabul edilmiştir.40 3. ve 4. yüzyıllarda bu yolu seçen Hıristiyanlar, çölde inzivaya çekilerek, ibadet ve riyazet hayatı yaşamayı seçmişlerdir. Çölde ermiş bir keşişin yaşadığı haberi yayıldığında, insanlar onun etrafında toplanmış ve zamanla bazıları bu ermiş keşişlerle aynı yaşamı paylaşmaya başlamıştır. Böylece çöl münzevilerinin kulübeleri etrafında ilk keşiş cemaatleri oluşmaya başlamıştır.41 4.yüzyılda manastır hayat düzeninin başlaması ile birlikte, manastırlar çok sayıda sıradan insanlarla dolmuştur. Çünkü bunlar dünyadan el etek çekerken, dış dünyada yaşarken yokluğunu çektikleri pek çok şeyi manastırlarda bulacaklarını umarak manastırlara girmişlerdir. Köylüler, köleler v.b. ağır ve yorucu iş sahibi olan kişiler manastırlara girerek rahat etmeyi ummuş, bunun yanında Roma yönetiminin ağır vergilerinden ve askerlikten kaçanlar da manastırları bir sığınak olarak görmüştür.42

I.BÖLÜM DOĞU HIRİSTİYANLIĞINDA MANASTIR HAYATI

Doğu’da ilk münzevi hayat örneklerine Mısır çöllerinde rastlanılmış ve inziva hayatın kurucusu olarak, Mısırlı Antony (251-356) kabul edilmiştir. Onun arkasından 346 yılında ölen Pachomius kendisine katılanlarla birlikte her biri 100 keşiş barındıran dokuz manastır kurmuş ve müşterek hayatı örgütleyen bir kural yazmıştır. Ancak asıl olarak Doğu’da manastır keşişliğinin kurucusu olarak Kayseri’li Basilius kabul edilmiştir. Onun keşişleri için oluşturduğu kuralların Doğu Kiliseleri’nde hala geçerliliğini koruduğu bildirilmiştir. Doğuda, Filistin, ve Bizans toprakları manastır hayatının diğer önemli merkezleri olmuşlardır. Bu bölgeler temel öğreti ve uygulamalarda birbirleriyle benzerlik göstermiş olmakla birlikte, her bölge kendine has bir anlayış ve geleneğe sahip olmuştur.

A. Mısır’da Manastır Hayatı Doğu Hıristiyanlığında inziva yaşamının öncüsü olarak Mısır’lı Antony gösterilse de43, ilk Hıristiyan münzevi olarak Aziz Paul bilinmektedir. Aziz Paul Decian takibatında (250) çöle çekilmiş ve uzun yıllar bir mağarada yaşamıştır. Onun hayatı Jerome tarafından yazılmıştır. Norveç ve İngiltere’de onun adını taşıyan bir kilise ve Montreal’de bir köy bulunmasına rağmen Aziz Paul Hıristiyan geleneğinde çok büyük bir yer tutmamıştır.44

40 Salime Leyla Gürkan, İ.A, 27/559.

41 Thomas Michel, 146-147.

42 Edward Gibbon, Roma İmparatorluğu’nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi, Çev. Asım Baltacıgil, Cilt 3, Mayıs

1988, 314.

43 Jordan Aumann, 39.

44 Ian C. Hannah, Christian Monastisizm, The Macmillan Company, New York 1925, 19-21.

Page 16: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Aziz Paul’den çok daha ünlü ve Hıristiyan manastır hayatının babası olarak görülen isim Aziz Antony’dir.45 Mısırlı zengin bir ailenin çocuğu olan Antony, 12 yaşlarında münzevî bir yaşam sürmek için çöle çekilmiş, 356 yılında 105 yaşında iken ölmüştür. Onun hayatı, 357 yılında Aziz Athanasius tarafından kaleme alınmıştır. İnziva yaşamının en önemli kaynağı olarak kabul edilen46 “Vita Antony”(Antony’nin Hayatı) adlı bu eser manastır hayatı ile ilgili fikirlerin Roma İmparatorluğuna yayılmasını sağlamıştır. Ayrıca bu eser bütün insanlardan uzak, yalnız yaşamanın önemine dikkat çekerek, bu yaşamın Hıristiyanların, İsa’nın mesajına verecekleri en yüce cevap olduğu fikrini teşvik etmiştir.47 Athanasius’un kaydettiğine göre Antony’i münzevi yaşama sevkeden şey İncil’den duyduğu şu cümledir : “Eğer mükemmel olmak istiyorsan git sahip olduğun her şeyi sat, onları fakirlere ver ve gel beni takip et” (Matta 19:21) 48. Antony bütün topraklarını ve sahip olduklarını satmış, çok az miktarda parasını kız kardeşinin ihtiyaçlarını karşılamak için ayırmıştır. Ancak bundan da vazgeçerek, kızkardeşini rahibelerden oluşan bir topluluğa emanet etmiştir.49 O, yalnız bir yaşam için, daha önceden takibattan kaçan diğer münzevilerin oluşturduğu bir topluluk bulunan köyünün yakınındaki bir çöle çekilmiştir. Antony on beş yıl sonra burayı da terketmiş, Nil’in kıyısındaki kurak, dağlık, ıssız bölgeye çekilmiş ve burada şeytanın ve vahşi hayvanların saldırılarına karşı mücadele etmiştir.50 Aziz Antony’e göre, sonsuz şeyler üzerine yapılan tefekkür, şeytanın saldırılarına ve nefsin tutkularına karşı ruhu güçlendirir. Bir Hıristiyan her gününü sanki o gün ölecekmiş gibi yaşamalı, hiç bir günah işlememelidir. Şeytanın oyunlarına karşı, inanç, dua, oruç vb. silahlarla mücadele etmelidir. Münzevi, kendi yalnızlığı içinde hem kusurlarını hem de kötü meyillerini taşıdığı için şeytan ona özel bir yöntemle saldırır. Bu nedenle yalnız bir yaşam aslında şeytanla yapılan bir savaştır.51 Ancak bu şekilde kalbini, cin, şeytan vb. hiçbir kötü varlığın kuşatmasına izin vermeyebilir. Mesih’in müridi olarak gururun ve bencilliğin kurbanı olmamak için komşusunu sevmeli, ruhların kurtuluşu için başkalarına dua etmeli, manevi tavsiyelerle onların inançlarını desteklemeli, hatta insanların ve Kilise’nin iyiliği için gerektiğinde çölü bile terk etmelidir. Münzevi kendisini tamamıyla Tanrı’ya adayarak hem içte hem dışta yalnızlığı aramalıdır.52

Athanasius eserinde, “Antony’den ruhban sınıfına saygılı, sapkın fikirlerin düşmanı ve Kilise’nin öğretilerine sadık biri olarak söz ettiği belirtilmiştir”.53 Çünkü o,büyük Kristolojik tartışmalarda, Aryanizme 54 karşı mücadele etmiş Athanasius’u55 desteklemiştir.56 45 Ian C. Hannah, 21.

46 Jordan Aumann, 39.

47 Nathan D. Mitchell, ER, 12/309.

48 Nathan D. Mitchell, ER, 12/309.

49 Derwas J. Chitty, The Desert a City, Oxford- Basil Blackwell and Mott,Ltd.1966, 2-7.

50 Richard Woods, Christian Spirituality. Chicago 1989, 82-83.

51 Jordan Aumann, 39.

52 Jordan Aumann, 39-40.

53 Ali İsra Güngör, 9.

54 Arianizm: İsa Mesih’in uluhiyeti fikrini reddeden ve bu nedenle Hıristiyanlarca heretik bir hareket olarak

değerlendirilen önemli bir akım.Arius’un ismiyle anılan bu akım, tanrının oğlunun ezeli ve ebedi olmadığı, Tanrı

tarafından yaratıldığını ve dolayısıyla onun tabiatı itibariyle tanrı olmadığını savunur.İznik Konsili’nin(MS 325)

Page 17: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Bütün bunlara rağmen Antony, ne bir tarikat ne de bir organizasyon kurmuştur. Manastır yaşamının organize bir şekilde başlaması Onun çağdaşı olan Pachomius (290-346) tarafından gerçekleştirilmiştir.57 Doğu Hıristiyanlığında İlk olarak toplu halde manastır hayat tarzını şekillendirdiği kabul edilen Pachomius, 290 yılında Aşağı Mısır’da doğmuştur. Anthony ve Athanasius’un çağdaşıdır.58 Onun, Antony ve Athanasius hakkında müritlerine şu sözü söylediği rivayet edilmiştir; “Mısır’da bizim geleceğimize göre üç önemli şey görüyorum. Ölüme kadar iman için mücadele eden Mesih’in koşucusu Piskopos Athanasius; inziva hayatının mükemmel modeli kutsal baba Antony ve Tanrıda ruhları bir araya toplamayı isteyen ve bütün insanlar için model olan bu Kanonia (topluluk).”59 Pachomius pagan bir asker olarak bir müddet orduda görev yaptıktan sonra 313 yılında din değiştirerek, vaftiz olmuştur.60 Münzevi bir yaşama karar verdiğinde kesiş Palamon’un yanına gitmiştir. Palamon bu işin zor olduğunu belirterek onu bu yaşam biçiminden vazgeçirmeye çalışmıştır. Bu bağlamda o, yaz günlerinde tutacağı oruçlardan, ekmek ve tuz dışında bir şey yiyemeyeceğinden, yağ ve şaraptan uzak durması gerektiğinden, bütün bir geceyi dua ve Tanrı’yı düşünmekle geçireceği gibi zorluklardan bahsetmiş, Pachomius’un keşiş olmak için ısrar etmesi üzerine onu yanına kabul etmiş ve keşiş elbisesi giydirerek, onun başarılı olması için dua etmiştir.61 Pachomius 320 yılında Nil’in yakınındaki Tebenni’de manastır hayatının temellerini atmış ve bir manastır kurmuştur.62 Çevredeki diğer münzevilerin de katılımıyla bu topluluk yavaş yavaş gelişmiştir.63 Mısır’da, Pachomius öncesinde bu hayat tarzına sahip toplulukların organize bir yaşam sürdüğü bilinse de, onun Hıristiyan manastır hayatında bir kurucu olarak adlandırılmasının nedeni faaliyet alanının genişliğinden ve Mısır’ın ötesine geçmiş olmasından ileri gelmiştir. Nitekim Onun uyguladığı kurallar Grek ve Latin dillerine tercüme edilerek yayılmış, küçük değişikliklerle hem Doğu Hıristiyanlığında hem Batı Hıristiyanlığında manastır hayatına temel olmuştur.64

toplanma nedenlerinden en önemlisi bu hareketti.Athanasius liderliğindeki bu konsil, Arius’un fikirlerine karşı

teslisi savundu ve Arianizmi aforoz etti.(Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü , 40).

55Athanasius (St.Athanasius, 296-373): Hıristiyan ilahiyatının babası sayılan İskenderiye patriği.İsa’nın

uluhiyeti fikrine karşı çıkan Arius’a karşı, İsa’nın tam bir uluhiyet taşıdığını, ezelden beri varlığının Tanrıyla

aynı olduğu görüşünü savunmuştur.325 İznik Konsili’nde onun görüşleri doğrultusunda karar alınmıştır.( Şinasi

Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, 47).

56 Richard Wood, 83.

57İan C. Hannah, 24.

58 Richard Woods, 83.

59Derwas J. Chitty, 2.

60 Richard Woods, 83.

61 Derwas J. Chitty, 9.

62 Richard Woods, 83.

63 Jordan Aumann, 40.

64 Joseph Patrich, Sabas, Leader of Palestinian Monastisizm, Dumbarton Oaks Research Library and

Collection,Washington,D.C1995, 17.

Page 18: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Pachomius’un ilk manastırı Tabenni’de kurmasıyla ilgili olarak anlatıldığına göre; o, odun toplamak ve dua etmek için ıssız ve dikenli bölgelere giderken, bir gün her zamankinden daha fazla yürüyerek Tabenni’ye varmıştır. Dua ederken bir ses duymuştur. Bu ses ona burada kalmasını ve bir manastır kurmasını söylemiş, o da bu sesin kutsal olduğu inancıyla Palamon’dan izin alarak buraya küçük bir kulübe yapmıştır.65 Buna benzer bir anlatıma Kilise tarihçisi Sezomon’un da yer verdiği kaydedilmiştir. Onun kaydettiğine göre Pachomius öncelikle yalnız başına bir mağarada yaşarken, kutsal melek ona görünmüş, bazı keşişleri bir araya toplamasını, onlarla birlikte yaşamasını ve kendisine verilen kuralları uygulamasını emretmiştir. Bu kutsal melek tarafından ona verilen bir tabletin hala korunduğu ve üzerinde her keşişin ne kadar yiyip içeceği, çalışacağı ve oruç tutacağının yazılı olduğu bildirilmiştir.66 Pachomius, hocası Palamon’un ölümünden sonra onun büyük kardeşi John’a katılmış fakat John’n hedeflerinin toplumdan uzak, çile ve bedene eziyet yoluyla nefsi kontrol eden bir züht hayatından yana olması ,Pachomius’un ise cemaat yaşantısını benimsemesi ve topluluğunu genişletmek istemesi nedeniyle ondan ayrıldığı nakledilmiştir.67 Pachomius, toplumla iç içe manastır hayat tarzını anchorite 68 yaşama tercih etmiştir. Çünkü ona göre topluluk halinde yaşama sırasında, cemaat üyeleri birbirlerinin davranışlarını ve faziletlerini gözleyerek örnek alır ve bunları uygulamaya koyma olanağı sağlar.69 Bu nedenle o, manastır hayatının ideal şekli olarak gördüğü, Hıristiyan sevgi toplumunu (Konania) oluşturmak için manastırlar kurmuş ve bu hayat ile ilgili ilk kuralları derlemiştir.70 Onun düzeninde yalnızca züht hayatı, eziyet ve yoksulluk ile cennete ulaşılmaz. Bu nedenle keşişler bir taraftan iffet ve yoksulluk yeminlerini korurken, bir yandan da hem bedeni hem de zihni melekelerini faydalı işlerde kullanmalıdırlar.71 Pachomius İlk manastırı Tabenni’de kurduğu için, onun keşişleri, “Tabennililer” ismini almıştır. Keşişlerin sayısının zaman içerisinde artmasıyla, ikinci manastırı “Phbow”da kurmuştur (329). Bu manastır onun topluluğunun en büyük manastırı olmuştur. Kendisi de Tabenni’den buraya taşınmıştır. Bu topluluğun nüfusunun çoğunluğunu yerel halk (Kıptiler) oluşturmuştur. Fakat daha sonra Grekler ve diğer topluluklardan katılanlarla,72 birkaç yıl içinde manastırların sayısı dokuza ulaşmıştır. Onun manastırlarının, birkaç yapıdan oluşması nedeniyle küçük bir kasabaya benzediği kaydedilmiştir.73 Her bir manastırda üç yüzden fazla keşiş yaşamıştır. Phbow’daki manastırda ise altı yüz keşişin olduğu bildirilmiştir. Keşişlerin sayısının artmasıyla birlikte her hücrede üç keşişin yaşadığı yeni evler oluşturulmuştur. Ancak 65Derwas J. Chitty, 10.

66 İan C. Hannah, 24.

67 Derwas J. Chitty, 10.

68 Anchorite (Anchoress) : Hıristiyan terminolojisinde dünya hayatından el etek çekmiş, mutlak sessizlik, dua

ve çile hayatına yönelmiş olan kimse; tanrı ile mistik birleşmeyi hedefleyen münzevi keşiş.Bu terim özellikle

hücrelerde sıkı bir disiplin içerisinde yaşayanlar için kullanılır.(Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, 32).

69 Jordan Aumann, 41.

70 Bernard McGinn, ER, 10/44.

71 Mustafa Erdem, “Monofizit Kiliselerde Din Anlayışı” (Kıpti Kilisesi Örneği), Dinler Tarihi Araştırmaları II,

Sempozyum:20-21 Kasım 1998 Konya, Dinler Tarihi Derneği Yayınları, Ankara 2000,93.-

72 Joseph Patrich, 18; Derwas J. Chitty, 22.

73 Jordan Aumann, 41.

Page 19: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Palladius’a göre, yukarıda verilen bilgilerin aksine ilk kaynaklar, her bir hücrede bir keşişin yaşadığını göstermektedir.74 Pachomius, kız kardeşinin ricası üzerine, erkekler manastırının yakınında, ancak keşişlerin karşıya geçmemesi için nehrin karşı yakasında bir manastır kurmuştur. Buraya yalnızca rahibelerin ibadetlerini yönetmek ve gerektiğinde onlara yardımcı olmak için papazların geçmesine izin verilmiştir.75 Pachomius’un manastırlarının, dışardan bir kışla yapısı görünümünde olduğu kaydedilmiştir. Etrafı çevrili manastırlar, bir giriş kapısı, misafirler için bir oda, her keşiş için ayrı hücreler, dualar için bir toplantı yeri, bir yemek salonu, mutfak, fırın, revir ve yiyecekleri, tarım ürünlerini, iş aletlerini saklamak için bir depodan oluşmuş, ayrıca domuz ve tarımda kullanılan bazı hayvanlar için ahırlar bulundurulmuştur.76 Pachomius’un kuralları yüz doksan iki yasadan oluşmuştur. Bu yasalar Pachomius’un tedbirliliğini ve ılımlılığını ortaya koymuştur. Her bir manastır bütün keşişlerin ona tam bir itaat etmek zorunda olduğu baba denilen bir başkan tarafından yönetilmiştir. Çeşitli keşişler daha alt kategorilere ayrılmış ve farklı şekilde isimlendirilmiştir. Örneğin, revir görevlisi, muhasebeci vb. Onun manastırlarında yemek ve dua toplu olarak uygulanmıştır. Her keşişin kazandıkları topluluk için kullanılmıştır. Zaman içinde keşişlerin toplu yaşamın yalnızca maddi faydalarını gözetip, diğer kurallara itaatsizlik etmeleri üzerine Pachomius, onların ya bütün yasalara uymalarını ya da manastırı terketmelerini emretmiştir.77 Topluluğun organizasyon ve yönetiminden, manastır başkanı sorumluydu. Ayrıca başkana ikinci bir yönetici ile yaşlı ve tecrübeli keşişlerden oluşan bir grup yardımcı oluyordu. Bu grup, Pazar ayinlerinde önemli rol oynardı. Yılda iki kez, Paskalya ve Ağustos’da herkesin katıldığı genel bir toplantı yapılırdı. Her manastır başkanı topluluğuyla ilgili bilgi sunar ve toplantı boyunca yeni atamalar ve görevler verilirdi.78 Kadınlar manastırının başkanı da bu toplantıda atanırdı.79 Pachomius, başlangıçta Kilise tarafından hoş görülmemiş ve onun yaşam şekli bir konsilde kınanmıştır. Fakat o, gösterdiği büyük itaat ile daha sonra onların beğenisini kazanmıştır. Hatta 330 yılında Piskopos Athanasius’un resmi olarak Tabenni’yi ziyaret ettiği bildirilmiştir.80 Pachomius 346 yılında öldüğünde Mısır’da ikisi kadın olmak üzere onbir tane manastır vardı.81 Zaman içinde bu sayı daha da çoğalarak yirmi dörde ulaşmış, ancak bu hızlı büyümenin sonucu olarak manastırlar arasındaki birlik duygusu azalmıştır.82 Onun öngördüğü ılımlı züht hayatı, kendisinden sonraki takipçileri tarafından daha katı bir şekilde 74 Joseph Patrich, 18.

75 Jordan Aumann, 41.

76 Joseph Patrich, 19; Derwas J. Chitty, 22.

77 Jordan Aumann, 41.

78 Joseph Patrich, 19.

79 İan C. Hannah, 25.

80 İan C. Hannah, 26.

81 Richard Woods, 83.

82Joseph Patrich, 21.

Page 20: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

devam ettirilmiştir.83 Bunun en önemli örneği Pachomius’un müridi olan Atripeli Schenoudi’dir. Schenoudi hocasından daha katı bir manastır hayatı tarzı kurmuş, münzevi ve toplu halde yaşam şekillerini birleştirmeye çalışmış ve bunda belli ölçüde başarılı olmuştur.84 Pachomius’un oluşturduğu kurallar, hem Doğudaki hem de Jerome’nin yapmış olduğu tercümelerle Batıdaki Hıristiyan manastır hayatını büyük ölçüde etkilemiştir.85 Onun kurduğu cemaat halinde yaşam tarzı Aşağı Mısır bölgesindeki manastır hayat tarzının önemli merkezleri olan Nitria, Kelia, ve Scetis bölgelerinde küçük farklılıklarla birlikte yayılmıştır.86 Aşağı Mısır bölgesindeki bu merkezlerin yapısı daha çok Filistin’deki Lavra 87 sistemine benzetilmiştir. Bu sistemin en önemli özelliği inziva yaşamının ve toplu hayat tarzının kesin sınırlarla birbirinden ayrılmamış olmasıdır.88 Antony’nin müridi olan Amoun isminde bir keşiş evli olmasına rağmen eşiyle birlikte bundan sonra münzevi bir yaşam sürmek istemiş ve Nitria bölgesine çekilmişlerdir. Amoun Burada münzevilerden oluşan küçük bir topluluk oluşturmuştur (315).89 Topluluğun fiziksel yapılanması hakkında detaylı bilgi yoktur, ancak burada Pachomius’un topluluklarında görülen organize bir yaşam, her keşişin uyması gerekli kuralları, detayları ile belirlenmiş düzenli bir yapıya rastlanmamıştır. Bu durum aşağı Mısır bölgesindeki (Nitria, Skete, Kelia…) bütün topluluklar için geçerli olmuştur.90 Bütün keşişler için genel kurallar olmadığı için her keşiş uygun gördüğü şekilde yaşamış, yalnızca Cumartesi ve Pazar günleri kilisede bir araya gelmişlerdir. Pachomius’un manastırlarında ise dua her gün toplu olarak kilisede yapılmıştır.91 Nitria’daki toplulukta liturjiyi yönetmek için sekiz papaz vardı. Akşamları mezmurlar ve ilahiler sessizce melodi eşliğinde de söylenirdi. Disiplin çok katıydı. Tembellik hoş görülmezdi,bu nedenle her keşiş kendine faydalı olmak için bir işle meşgul olmak zorundaydı. Amoun 356 yılında ölmüş, müritleri onun geleneğini Nitria bölgesinde devam ettirmiştir. Palladius’a göre Nitria Vadisi’nde yaklaşık olarak beş bin münzevi bulunuyordu.92 Nitria bölgesinin çok kalabalık olması nedeniyle Amoun, Antony’nin seçmiş olduğu Kelia bölgesine yerleşmiştir(338). Burada keşişlerin birbirlerini görmelerini ve duymalarını engellemek için çok geniş bir alana yayılmışlardır. Kalıntılara göre burada içinde birkaç kiliseyi barındıran 1500 farklı kompleks vardı.93

83İan C. Hannah, 29.

84F.Cabrol, ERE, 8/788.

85 Richard Woods, 83.

86 Bkz.Joseph Patrich,11-17.

87 Lavra: Hıristiyanlığın erken dönemlerinde bir babanın (abbot) başkanlığında yaşayan keşişlerin oluşturduğu

koloni. En eski Lavralara, 4.yüzyılda Filistin bölgesinde raslatır. (Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, 233).

88 Joseph Patrich,11.

89 Joseph Patrich,11.

90 Joseph Patrich, 13.

91 Joseph Patrich,13.

92 F.Cabrol, ERE, 8/788; Jordan Aumann, 40.

93 Joseph Patrich,11.

Page 21: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Nitria bölgesinin güneyinde kalan Scete çölündeki münzevi topluluğun önderliğini ise Macarius adlı bir keşiş yapmıştır. O ve müritleri, daha çok yalnız ve katı bir inziva yaşam tarzını benimsemişlerdi. Tarihçi Palladius’a göre onların bazı mucizelerine inanmak çok zordur. Örneğin Macarius bütün bir Lent dönemini 94 gece ve gündüz ayakta geçirmiş ve lahana dışında hiçbir şey yememiştir.95 Buradaki keşişlerde, Nitria’da olduğu gibi yalnızca Cumartesi ve Pazar ayinlerinde bir araya gelmişlerdir. Keşişlerin hücreleri kayalar içindeki mağaralardan,dal veya çubuklardan yapılmış kulübelerden oluşmuştur. Scete çölünde hala onların eski manastırlarının kalıntılarının olduğu kaydedilmiştir. Onlardan biri Aziz Macarius Manastırı olarak bilinmektedir.96 Aşağı Mısır bölgesindeki manastır hayatının bu merkezlerinde (Nitria Kelia, Scete), Pachomius manastırlarında rastlanılan teşkilatlı yapıya rastlanmamıştır. Buralarda münzevi yaşam ve toplu halde hayat tarzı, Antony ve Pachomius’da olduğu gibi kesin sınırlarla birbirinden ayrılmamıştır. Topluluk hayatının belirtisi olan manastırlar var olmasına rağmen, diğer yandan keşişler yaşamlarını kendi hücrelerinde yalnız olarak sürdürmüşlerdir.

B. Filistin’de Manastır Hayatı

Kudüs’ün ıssız bölgelerinde çok erken dönemlerde münzevi yaşam örneklerinin görüldüğü bilinmektedir. Piskopos Narcissus’un iftiradan kaçarak bir kaç yılını burada geçirdiği, daha sonra Roma’nın takibatından kaçanların Ölüdeniz yakınındaki Calamon’un mağarası çevresinde inziva yaşamı sürdürdükleri bildirilmiştir. “Filistin’in güneyindeki ıssız bölgelerin bizzat kendisi böyle bir yaşama çağrı yapmıştır.”Zira Hıristiyanlık öncesinde de Elişa ve Vaftizci Yahya gibi peygamberler bu bölgede inziva hayatı yaşamış önemli kişiler olarak gösterilmiştir. Ayrıca Kumran yazıtlarının münzevi bir yaşam tarzına sahip olan Eseniler’in aynı bölgede yaşadıklarını ortaya koyduğu bildirilmiştir.Bu nedenle her ne kadar Esseniler ile Hıristiyanlar arasında bir devamlılık olduğunu iddia etmek için kesin bir sebep olmasa da, bu topraklarda uzun zaman münzevilerin var olduğu kabul edilmiştir.97 Filistin bölgesindeki manastır hayatı, 4. yüzyılın ilk dönemlerinde, Hıristiyanlık İmparatorluğunun resmi dini olmadan önce yayılmıştır.98 Jerome’den anlatıldığına göre, Filistin’deki manastır hayatı, Gazyeli Hillarion ile başlamıştır. Yaklaşık 293 yılında doğan Hillarion, İskenderiye’de okumuş, ancak Antony’nin ismini duyduktan sonra onun müridi olmuş, birkaç yılını onunla geçirmiştir. Ailesi öldüğünde Filistin’e geri dönerek, onlardan kalan mirası dağıtmış ve Mısır tarzı münzevi bir yaşam için Gazye yakınlarında bir kulubede yaşamaya başlamıştır. 22 yıl burada yalnız yaşadıktan sonra, diğer münzevilerin de ona katılmasıyla manastırlar yapılmış ve manastır hayatı bütün bu topraklarda hızla yayılmıştır.99 Filistin’deki manastır hayatının diğer önemli bir karakteri Epiphanus’tur. O, bu hayat tarzını Mısır’dan öğrenmiş, manastırını Gazye ve Kudüs arasında Eleuthoropolis’de kurmuştur. Bu

94 Lent dönemi:Hıristiyanlıkta Easter (İsa Mesih’in dirilişi (resurrection) anısına düzenlenen yıllık festival)

kutlaması öncesi kırk günlük oruç. (Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü,105, 234).

95 Jordan Aumann, 40.

96 F.Cabrol, ERE, 8/ 788.

97 Derwas J.Chitty,13-15.

98 Joseph Patrich, 4.

99 Derwas J.Chitty, 13.

Page 22: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

iki merkez (Gazye ve Kudüs) Mısır’daki manastır hayatı ile olan ilişkisini de sürdürerek, bu hayat tarzının en büyük merkezleri olmuş ve bu önemini günümüzde de korumuşlardır.100 Manastır hayat tarzı 4. yüzyılda Filistin’in her bölgesine yayılmıştır. Manastır hayatını benimseyen münzevilerin su kaynakları etrafındaki bir mağara veya kulübeye çekilerek yaşaması ve daha sonra bunlara başkalarının da katılımıyla topluluklar oluşmuştur. Başta Jerusalem ve Beytlehem olmak üzere her bölgede manastırlar kurulmuştur. Manastırlar, hem köylerde hem şehirlerde kurulmuştur. Filistin topraklarında gerçek anlamda kurulan ilk manastır “Chariton” dur. İsmini kurucusundan almış ve bu bölgedeki manastır hayatına yön vermiştir.101 Filistin’deki manastır hayat tarzında hem çöllerde ve ıssız bölgelerde katı bir münzevi yaşam sürdürenler hem de toplumla iç içe cemaat yaşantısını benimseyenler var olmuştur.102 Yaygın olan yerleşim biçimi “Lavra”’dır. Lavra kelimesine 5.yüzyılda Mısır kayıtlarında rastlanmadığı, onun bu kullanımının Filistin kökenli olduğu kabul edilmiştir.103 Manastırlarda sürdürülen toplu yaşam ile lavra arasındaki en belirgin fark, lavrada keşişler, Cumartesi ve Pazar günleri toplu dua ve yemek için biraraya gelip, haftanın diğer günlerini hücrelerinde geçirken,manastırlarda keşişler her gün yemek salonunda ve kilisede bir araya gelmişlerdir. Her iki tip yaşam şeklinde de günlük program dua ve el işleri arasında bölünmüştür. Lavra tarzı manastırlar ile cemaat üyelerinin her gün görüştüğü diğer manastırlardaki organize yaşama ilaveten, bu yapılar içerisinde hücrelerini hiç terk etmeyen münzevilerin bulunduğu bildirilmiştir. Ayrıca Filistin bölgesindeki çöllerde ve kırsal bölgelerde hiç bir kurala uymadan inziva hayatı sürdüren kişilerin var olduğu da kaydedilmiştir.104 Keşişlerin ekonomik varlıkları el sanatlarına dayanıyordu. Palmiye ağacının liflerinden halat ve sepetler dokurlardı. Çoğu, ürettiklerini satabilmek ve yiyecek temin etmek için yerleşim bölgelerine yakın yerlerde yaşar, bağış elde etmek için köylülerle iyi ilişkiler sürdürürlerdi. Bu ilk dönemlerde bile, yeterli bir gelişme ve organizasyon olmamasına rağmen en önemli gelir kaynağı kutsal bölgeleri ziyaret amacıyla gelen hacıların bağışlarıydı. Bundan en iyi yararlananlar ise hac bölgelerine yakın olanlardı.105 Filistin topraklarındaki manastır hayatı yaşayan nüfus hakkında kesin bilgiler olmamakla birlikte, bu bölgede altı lavra ve yedi manastır içinde, münzeviler de dahil 1000 ila 1500 keşiş olduğu kabul edilir.106 Filistin’deki manastır hayat tarzında öne çıkan isim Sabas adlı keşiş olmuştur. Sabas 456 yılında Filistin’e gelmiş ve bir münzevi topluluğa katılmıştır.Daha sonra 483 yılında kendi lavrasını kurmuştur.Onun dönemine kadar organize bir yapının, yazılı ve düzenli kuralların olmadığı, yerel bir geleneğin etkisi altında bir başkanın yönetiminin hakim olduğu bildirilmiştir.Bu nedenle Sabas’ın yeni bir dönem başlattığı, daha düzenli bir yapı oluşturduğu kaydedilmiştir.107 Ayrıca Sabas, Mısır’da daha çok rağbet gören çöllerde

100 Derwas J.Chitty, 14.

101 Joseph Patrich, 4.

102 Ian C.Hannah, 48.

103 Derwas J.Chitty, 15.

104 Joseph Patrich, 4-5.

105 Joseph Patrich, 9.

106 Joseph Patrich, 9.

107 Joseph Patrich, 7-9.

Page 23: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

münzevi bir yaşam süren keşişin manastırda yaşayandan daha üstün olduğu fikrini yeniden canlandırmıştır. Münzevi keşişlerin başkanı olan Sabas’ın manastırlarda toplu halde yaşam sürdürenlerin başkanı olan Thedosius’a hitaben şöyle dediği nakledilmiştir. “Sen çocukların amirisin ancak ben, amirlerin amiriyim, onlar benim yönetimim altında bağımsız ve her biri kendi hücresinin amiridir”.108 İlk dönemlerde manastır hayatının Kilise kuruluşlarından bağımsız gelişmesi zaman zaman bu yaşam tarzını benimseyen topluluklar ile Kilise arasında gerilimler meydana gelmesine sebep olmuştur. Dönemin Kudüs patriği Juvenal, bu hareketi, Kilise kurumuna entegre etmek için, bir manastırın başkanını baş piskopos olarak atayarak yeni bir düzen getirmiştir. Nitekim Sabas ve Thedosius çöl keşişleri içerisinde yüksek rütbeli papazlık görevi için seçilen ilk keşişler olmuştur. Onların bu göreve atanmaları çöl keşişlerinin gücünün ve öneminin Kilise içinde artmasını sağlamıştır. Bu nedenle Sabas’ın çalışmalarıyla, çöllerde başlayan manastır hayat tarzı anlayışı büyük gelişme göstermiş ve Kilise içinde önemli yer etmiştir.109

C. Bizans’ta Manastır Hayatı Doğu Hıristiyanlığında manastır hayatı Kadıköy Konsili’(451) nden sonra ikiye ayrılmıştır. Daha sonraları Müslümanlar tarafından fethedilen bölgelerde, bu yaşam şeklinde bir gerileme yaşanmış olmasına rağmen, Bizans’ta manastır geleneği ilerlemeye devam etmiştir.110 Bizans’taki manastır yaşamı önemli merkezlere sahip olmuştur. Bunlar Anadolu toprakları içerisinde yer alan Yukarı Mezopotamya bölgesi ve Kayserili Basilius’un öncülüğünü yaptığı Kapadokya toprakları; diğerleri ise İstanbul ve bugün Yunanistan sınırları içerisinde bulunan Ayranoz (Athos) dağıdır. a)Anadolu Topraklarında Manastır Hayatı 1. Yukarı Mezopotamya- Kuzey Suriye Bölgesi Bu bölgelerdeki manastır hayatı hakkındaki bilgilerin Vööbüs’ün kapsamlı çalışmasına dayandığı kaydedilmiştir. Buna göre Mezopotamya’daki manastır hayatının en önemli üç merkezi; Nisibis, Amida ve Harran – Urfa bölgesidir.111 Mezopotamya bölgesindeki manastır hayatında, Mısır'dan farklı ve çok katı züht örnekleri sergilenmiştir. Keşişler, Mısır’dan daha uzun oruç ve uykusuz kalma sürelerine ilaveten vücutlarını anormal derecede işkencelere maruz bırakmışlardır. Örneğin vücutlarını zincirlerle sarmış, dar bir yerde dimdik durmuş, vahşi böceklerin saldırılarına katlanmış ve yaşam için son derece izole edilmiş alanları seçmişlerdir.112 Bunlardan en tuhaf ve ünlü olanı 5. yüzyılda yaşamış olan yaşlı Simeon adlı münzevidir. Simeon uzun bir sütunun üstünde yaşamış ve hiç aşağı inmemiş, çok az bir yiyecekle, sürekli dua ederek yaşamıştır. Bu inziva şekliyle çok sayıda hacının dikkatini çekmiş, dünyanın her bölgesinden hacılar bu bölgeye gelmiş ve onu seyretmişlerdir. Bu yaşam tarzından dolayı Simeon için Theodore’un “ Dünya için büyük bir mucize”, Evagrius’un ise “yeryüzünde bir melek” dediği nakledilmiştir.113

108 Ian C.Hannah, 48.

109Joseph Patrich , 9-10.

110 Salime Leyla Gürkan, İA, 27/559.

111 Joseph Patrich, 22.

112 Joseph Patrich, 22.

113 Ian C.Hannah, 48-48; Edward Gibbon, 321.

Page 24: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Bu tür sert züht hayatı yanlılarının güzel ve temiz olan veya mutluluk veren her şeyden uzak durmalarının, Mesih'in çizdiği yola uygunluğu ve Hıristiyanlık için iyi bir gelişme olup olmadığı sorgulanmıştır. Çünkü 5. yüzyılda Hıristiyan manastır hayat tarzı çok aşağı seviyede bireysel çilecilik uygulamalarına sahne olmuştur. Modern bakış açısıyla bakıldığında bunun, ne insanlığın ne de Kilise’nin yararına olduğu kabul edilmiştir.Ancak münzeviler için, onların katı ve basit yaşamları, Tanrı ile bölünmemiş bir birleşme sağlamanın en etkili yoluydu.114 Bu bölgelerdeki manastır hayat tarzında 4. yüzyılın sonlarına doğru bir değişim meydana gelmiştir. Bu, çöllerdeki ve ıssız bölgelerdeki münzevi yaşamdan, toplu yaşama, yani manastırlara geçiştir. Bu geçişle ilgili olarak Theodore, ilk neslin münzevi olduğunu ancak onların müritlerinin manastırlar içinde aktif rol aldıklarını kaydetmiştir. Vööbüs’den nakledilen fikre göre ise, bu geçiş Filistin yoluyla Mısır’dan sağlanmıştır. 115 Kuzey Suriye bölgesindeki toplu halde yaşam şekli “hirta” olarak tanımlanmıştır. Buna göre, keşişlerin hücreleri bir başkanın hücresi etrafında düzensiz bir şekilde toplanmıştır. Ancak yiyeceklerin korunması için bir depo ve toplu dua için bir salon zorunlu olarak görülmüştür. Fiziksel olarak bu yaşam biçimi Filistin ve Aşağı Mısır bölgesindeki (Nitria, Scetis, Kelia) lavra sistemine benzetilse de, keşişlerin yaşam şekline bakıldığında, hirtanın önemli bir farkı gözlenmiştir. Hırtada keşişler daha çok toplu yaşam tarzını benimsemişlerdir. Keşişler manastırlarda olduğu gibi her gün dua için toplanmışlardır. Aşağı Mısır ve Filistin bölgesindeki Lavrada ise yalnızca hafta sonu toplu dua için toplanılmış, keşişler diğer günlerini hücrelerinde geçirmişlerdir.116 Manastırlar “deyr” olarak adlandırılırdı. Manastırların organizasyonu oldukça hiyerarşikti. “Dayra” “Reis-ü Deyra” denilen başkan tarafından yönetilirdi. Reis-ü Deyra, Piskoposun emri altındaydı ve tayini onun tarafından yapılırdı. Onun görevi manastırların bütün ihtiyaçlarını sağlamaktı. Başkana yardım eden daha alt rütbede üç keşiş bulunurdu. Onların görevleri manastırın yiyeceklerini temin etmek, gelirleri, masrafları vb. topluluğun işlerini yürütmekti. Bu kişilerin üstün bilgi sahibi ve yönetimde adaletli olmaları zorunluydu. Topluluk sınıflara bölünmüş olup bir sınıftan diğerine geçişte yaşça büyük olmak önemli bir kriter olarak görülürdü. Aynı derecede yıllarca kalma veya dereceyi indirme cezalandırıcı tedbirlerdi. Ayrıca yaşlılar kendi içinde farklı derecelerle bir sınıf oluştururdu. Papazlar ve diyakoslar ise ayrı bir sınıfı teşkil ederdi.117 Bu bölgelerdeki manastır hayatının gelişmesi ve toplulukların çoğalması, toplu yaşamı belirli kurallarla düzenleme zorunluluğunu doğurmuştur. Başlangıçta kurucuların müritlerine aktardığı sözlü gelenek var olmuş, ancak daha sonra bunları yazma ve yeni gelişmelere adapte etme zorunluluğu doğmuştur. Manastırlardaki keşişlerin organizasyonu hakkındaki bilgiler Maruta ve Rabbula adlı piskoposların kurallarına dayandırılmıştır. Maruta’ya atfedilen kurallar Nesturi Kilisesi’nin en önemli koleksiyonları arasında kabul edilmiştir. Rabbula ise Urfa’nın piskoposudur (411-435) ve Nesturilerle mücadele döneminde, Süryani Kilisesinin önde gelen liderlerinden olmuştur.118 Onların koyduğu kurallar çok etkili olmuş kendi 114 Ian C.Hannah, 49-50.

115 Joseph Patrich, 23.

116 Joseph Patrich, 23- 24.

117Joseph Patrich, 26-27.

118 Rabula ve Maruta’nın kuuralları için bkz.Joseph Patrich, 20,21,22,23 nolu dipnotlar; Rabula’nın kuralları

için bkz.John Thomas and Angela Constantinides, Byzantine Monastik Foundation

Documents,Washington,Volume (1), 39.

Page 25: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

piskoposluk sınırları dışına taşmıştır. Ancak kuralların artması manastırların birbirleri arasındaki yaşam tarzlarının da farklılaşmasını sağlamıştır. Her manastır kendine göre farklı uygulamalara gitmiştir. Örneğin bazıları, keşişlerinin geçim kaynağı olarak çalışmayı temel alırken, bazıları fakirliğe vurgu yapmıştır. Fakat, bu iki farklı ekonomik yaklaşıma rağmen hepsi toprak sahibi olmak veya köylülerin yardımını sağlamak için manastırlarını tarım bölgelerine yakın yerlere kurmuşlardır. Fakirlik idealini yaşatanlara en iyi örnek olarak Alexander Akoimetos gösterilir. Rabbula ise kurallarıyla bazı manastırlarda görülen hızlı ekonomik gelişmeyi yavaşlatmaya çalışmıştır.119 Manastırlarda günlük yaşam ibadet ve okuma; çalışma; yemek ve dinleme şeklinde üç bölüme ayrılmıştı. Ancak bazı manastırlarda bu kurallar tam olarak uygulanmamış ve herhangi bir iş yapma söz konusu olmamıştır. Yemek sayısı keşişlerin yaptığı işlere göre bölünmüş, çalışanların olduğu manastırlarda günde iki, iş yapmayanların olduğu manastırlarda günde bir öğün yeterli görülmüştür. Sıcak yaz günlerinde ise, günlük yaşam sıcaklığın şiddetine göre düzenlenmiş, keşişler sabah erken saatlerde çalışmış, sıcaklık artınca hücrelerine çekilmiş ve dinlenmişlerdir.120 2)Kapadokya Bölgesi: Anadolu’daki manastır hayatı, Kayserili Basil (329-379) tarafından şekillendirilmiştir. Onun önderliğinde, Doğu’daki manastır hayat tarzında yeni bir dönem başlamış 121 ve o, Hıristiyan manastır hayatını Kilise’den sapmaktan kurtaran keşiş olarak anılmıştır.122 Manastırlarda toplu halde yaşamı, münzevi yaşama tercih etmiş, keşişin toplum ile iç içe yaşaması gerektiğini vurgulamıştır.123 Şehirlere manastırlar ve okullar kurarak, Hıristiyan inziva yaşamını, Kilise organizasyonu ile birleştirmeye çalışmıştır.124 Basil, Kapadokya’nın başkenti Kayseri’de doğmuş (330) , aristokrat bir ailenin çocuğuydu. Kapadokya bölgesinde ailesinden kalan çok sayıda mirasa sahip olmuştur. Kayseri, İstanbul ve Atina’da dünyevi bir eğitim almıştır.125 Ancak daha sonra annesi ve kardeşleri gibi inziva yaşamına yönelmiştir. Mısır, Suriye, Filistin ve Mezepotamyadaki ünlü manastır merkezlerini ziyaret etmiş ve bu hayat tarzını öğrenmiştir. Memleketine döndüğünde kendisine kalan bütün mal varlıklarını dağıtmış ve inziva yaşamı sürmeye başlamıştır. Basil’in bu dönemdeki hocası,daha önceden felsefesini kız kardeşi Macrina’nin mektuplarından da tanıdığı Eustathius adlı keşiş olmuştur. Ancak daha sonra Eustathius’un toplumdan uzak bir hayat tarzını benimsemesi ve bir müddet Aryüs’ün müridi olduğu için Semi-Aryan öğretisi nedeniyle Basil, onunla yolunu ayırmıştır.126

119 Joseph Patrich, 24-25.

120Joseph Patrich , 27.

121 Jordan Aumann, 42.

122 A. İsra Güngör, 13.

123 A. İsra Güngör, 13; Nathan D.Mitchell, ER,12/ 310.

124 Ian C.Hannah, 42; Joseph Patrich , 30.

125Ian C.Hannah, 39; Jordan Aumann, 43.

126 Joseph Patrich, 28-29; Nathan D.Mitchell, ER, 12/ 310 .

Page 26: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Basil, kardeşi Nyssa’lı Gregory ve arkadaşı Nazianzen’li Gregory ile birlikte Aryanizme karşı Tanrının aşkınlığını ve Mesih’in kutsallığını savunmuş ve Asya’da Kilise’nin en güçlü liderlerinden biri olmuştur.127 Teolojiye yaptığı katkılar ve manastır hayatına getirdiği düzenlemelerle, Basil, Doğu’da bu hayat tarzının babası sayılmıştır. Ona göre ilahi çağrının en iyi ifadesi manastır yaşam şeklidir. Keşiş, gerçek Hıristiyan’dır, ancak o, Mesih’in ilkelerini tam olarak yerine getirebilir.128 İnziva yaşamı ,özel ve istisnai bir görevdir ve vaftiz ile Hıristiyanların verdiği sözün bir sonucudur. Ona göre, manastır toplumu, ‘‘Kudüs’ deki ilk Kilise’nin” en iyi taklididir.129 Basil, manastır yaşam şeklini, Hıristiyanlığın en uygun şekli olarak görmekle birlikte, toplumla iç içe yaşamayı da manastır hayatının en mükemmel formu olarak görmüştür. O, toplumdan uzak bir yaşamı tercih etmemiş, ancak münzevi yaşamı da tamamen reddetmemiştir. Aşırı çilecilik uygulamalarını boş bir uğraş olarak görmüş ve daha orta yollu bir yaşamı tavsiye etmiştir.130 Manastır organizasyonu içinde münzeviler için özel hücreler yaptırmıştır. Ancak, toplu yaşamdan çok fazla farkı olmayan bu yapıda hücreleri birbirinden tamamen ayırmak yerine aralarına duvarlar yaparak onları birleştirmiştir. Ona göre “ne tefekkür etmekten hoşlanan ruh toplumdan, ne de aktif yaşam bu ruhun etkisinden uzaklaştırılmalıdır. Deniz ve kara gibi çeşitli yönlerini değiş tokuş yaparak, Tanrı’nın yüceliğinde birleşmek tek amaç edinilmelidir.”131 Basil’in toplu yaşam tarzının, Pachomius’unkinden farklılık gösterdiği kabul edilmiştir. Her ne kadar Basil Mısır’ı ziyaret etmişse de, Onun Pachomius’un manastırlarını görüp görmediği kesin olarak bilinememiştir. Her ikisinin de Grekçeye tercüme edilen yazıları arasında benzerlik olmadığı bildirilmiştir. Hatta Basil’in öğretisinin daha çok Filistin’deki toplu halde yaşam tarzından etkilendiği kabul edilmiştir.132 Basil’in manastır hayatına ilişkin öğretisinin, Onun “asketik” (Agcetica), “ahlaki” (Moralia) ve “iki kural” (Two Rules) adlı yazılarında formüle edildiği ve onun bu yazılarının, Kitabı- Mukaddes’e dayanan teolojik ve felsefik temelleri olduğu kaydedilmiştir.133 Ascetika’nın, Basil’e atfedilen ve manastır hayatını konu edinen on üç kompozisyondan oluştuğu ve bunların bazılarının otantik olmadığı kabul edilmiştir. Moralia; seksen etik öğretiyi içeren bir kompozisyondur ve hepsi Yeni Ahit’ten desteklenmiştir. Basil bunları, arkadaşı Gregory Naziensus ile birlikte münzevi bir yaşam sürerken yazmıştır. İki Kuralı (Two Rules) ise Basil’in müritlerinin sorduğu sorulara verdiği cevaplardan oluşmuş ve bunlar “Uzun Kurallar” (Longer Rule) ve Kısa Kurallar (Shorter Rules) olarak adlandırılmıştır. Bu yazılarda, manastır yaşamına giriş şartlarından başlayarak, manastır yaşamının kuralları, keşişin günlük yaşamı, yeme-içme, uyuma, giyinme ve keşişlerin birbirleriyle ve diğer insanlarla olan ilişkileriyle ilgili kuralların yer aldığı bildirilmiştir.134

127 Ian C.Hannah, 39; Jordan Aumann, 43.

128 Jordan Aumann, 43.

129 Jordan Aumann, 43.

130 Joseph Patrich, 31; Jordan Aumann, 43.

131 Ian C. Hannah, 45.

132 Joseph Patrich, 31.

133 Joseph Patrich, 30.

134 Bkz. Josep Patrich, 30, 31 no’lu dipnot.; bkz. John Thomas and Angela Constantinides, 21-34.

Page 27: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Basil; manastırlarını toplumdan uzak, ıssız bölgelere kurmak yerine, Hıristiyan toplumun yaşadığı şehir, kasaba ve köylerde kurmuştur. O, büyük topluluklardan çok hoşlanmamıştır. Başkanın keşişleriyle, keşişlerin de birbirleriyle daha iyi ilişkiler kurabilmeleri için küçük toplulukları tercih etmiştir.135 Bu anlayışla manastır toplulukları, genel olarak otuz-kırk kişiden oluşmuştur. Keşişler kardeşlik içinde birlikte yaşamış, bazen aralarındaki bağı güçlendirmek için başkanın emriyle bir araya gelmişlerdir. Basil’in sisteminde manastırlar, her yerde rasgele kurulmaz, her papaza ait bölgede, bir manastır yapılırdı.136 Her manastır, bir başkan tarafından yönetilirdi. O, topluluğa bir ailenin babası gibi dikkat etmek zorundaydı. Onun yokluğunda, başkanlık görevini bir vekil üstlenirdi. Yaşlı ve tecrübeli keşişler daha özel bir statüye sahiptiler, ancak başkana itaat etmek herkesin en önde gelen göreviydi.137 Basil’in manastır yaşam tarzında göze çarpan önemli bir unsur, kesin ve zorunlu itaate yer vermiş olmasıydı. Başkanın emri kesindi. Tanrının emirlerine açıkça karşı gelmediği müddetçe, onun emirlerine, ölüm bile olsa itaat etmek zorunluydu.138 Günlük yaşam dua ve çalışma arasında bölünmüştü. Dua keşişin en temel göreviydi, ama bu tembelliği mazur göstermezdi. Dua topluca kilisede yapılırdı. Çalışma da günlük yaşam için gurur verici olarak kabul edilirdi. Keşişler, başta tarım olmak üzere dokumacılık, ayakkabıcılık, marangozluk, inşaat işleriyle uğraşırlardı. Onların ürettikleriyle manastırın ihtiyaçları karşılandıktan sonra, geriye kalanı fakirlere dağıtılırdı.139 Eğitimli keşişler kendilerini Kitab-ı Mukaddesin araştırılmasına adamışlardı. Bunlar imtiyazlı bir sınıftı. Başkan tarafından tayin edilirdi ve başkanı denetleme yetkileri vardı. Başkan olmadığı zamanlarda onlardan biri yerine geçerdi. Çok önemli bir konu ele alınırken, örneğin bir keşişin topluluktan çıkarılması söz konusu olduğunda hepsi bir araya toplanırdı.140 Basil’in yaptığı çalışmalar laik toplum tarafından oldukça beğenilmiştir. O, keşişlerine yardımseverliği, hastalara yardımı, yolculara yer temin etmeyi, yetimlere bakmayı tavsiye etmiştir. Manastırlarının yakınında bir yurt , hastane ve çocukların eğitimi için bir okul mutlaka bulunmuştur. Bu özellikleriyle o, hem inziva yaşamının lideri, hem bir teolog hem de bir dini ve sosyal reformist olarak anılmıştır.141 Basil’in en büyük başarılarından biri, Doğu’nun engin düşünce yapısıyla, Batı’nın organize gücünü birleştirmesi olmuştur. Yunan ve Mısır ilmini birleştirmiş ve her ikisini de manastır hayatının ve Kilise’nin hizmetinde kullanmıştır. Manastırları Hıristiyan kurumlarının en önemli bölümlerinden biri yapmıştır. Onun oluşturduğu kurallar Doğu’daki manastır yaşamı için temel alınmakla birlikte, Latince’ye tercümeleri yapılarak Batıdaki manastır yaşamını büyük ölçüde etkilemiştir. Ancak Basil sonrası Doğudaki manastır yaşam şekli, Batı ile karşılaştırıldığında, gerçek bir gelişme göstermemiştir. Yapılan reform hareketleri yetersiz kalmış ve uzun zaman süren çözülme süreci başlamıştır. Doğu’da ortaya çıkan çok sayıda

135 Jordan Aumann, 44.

136 Ian C.Hannah, 43.

137Josep Patrich , 31.

138 Ian C.Hannah, 43.

139Ian C. Hannah , 44; Joseph Patrich, 31.

140 Ian C. Hannah, 43-44.

141 Joseph Patrich, 31.

Page 28: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

buluş gibi manastır yaşam tarzı da doğduğu topraklarda elde edemediği başarıyı Batı’da elde etmiştir.142 Anadolu’daki manastır hayatında diğer önemli iki isim Basil’in kardeşi Gregory Nyssa ve arkadaşı Gregory Nazianzen olmuştur. Bu üç keşiş yakın arkadaşlıkları nedeniyle “Kapadokya Babaları” adıyla anılmışlardır.143 Gregory Nyssa, kardeşi Basil tarafından eğitilmiş ve daha sonra Nyssa Piskoposu olmuştur. O,Basil’in ölümünden sonra kendini Kilise işlerine adamış ve Kapadokya Kilisesi’nin en önde gelen babalarından olmuştur. Aryanist ve Apolinarius 144 taraftarı hareketlerle mücadele ederek,Hıristiyani anlayışa göre sahih olarak kabul edilen inancı savunmak için dogmatik eserler yazmıştır. O,Piskopos olmadan önce manastır hayatını konu edinen eserler yazmıştır. Yazılarında Grek felsefesinin terminolojisini kullanmış, felsefeci olarak Plato, teolog olarak Origen’in etkisi altında kalmıştır.145 Nazianzen’li Gregory (329-89), Atina’da üniversite öğrencisi iken Basil ile karşılaşmış ve arkadaş olmuşlardır. Daha çok tefekkür ve araştırmayı seven, şairane bir karaktere sahip olan Gregory, kendini Kilise hizmetine adayan Basil’den farklı bir kişilikle tanınmıştır. O,münzevi bir yaşamı benimsemiş ve Origen’in gnostisizminin etkisi altında kalmıştır. Ona göre Hıristiyan ruhbanlığının amacı; Mesih’i taklit etmek ve onunla tam bir birleşme sağlamaktır. Bunun yolu da her şeyden uzak durmaktır.146 Ancak o, Basil’in ısrarlı baskıları nedeniyle papaz olarak görevlendirilmiş ve daha sonra Kapadokya bölgesine Piskopos olarak atanmıştır. İstanbul Konsili (381)’ nde “İznik İnancı”nın kuvvetli savunucusu olmuştur.147

b- İstanbul’da Manastır Hayatı

Lowther Clarke’dan nakledildiğine göre o, Doğu Hıristiyanlığında manastır hayatının, Basil’den günümüze kadar dört önemli gelişme gösterdiğini bildirmiştir. Burada Basil’den itibaren olan manastır hayat tarzı üzerinde daha fazla durulmasının sebebi ,onun Doğu Hıristiyanlığında manastır hayatının kurucusu olarak kabul edilmiş olmasından kaynaklanmıştır. Zira ondan önce Doğu’da manastır hayat tarzı sürdürenlerin var olduğu bilinmekle birlikte Basil’in bu yaşam tarzını sistematize ettiği ve belli kurallara göre organize ettiği kabul edilmiştir. Bu anlamda Clarke’ın bahsettiği birinci dönem; Mısır’dan Filistin’e

142 Ian C.Hannah, 46-48.

143 Riçhard Woods, 85.

144 Apolinarius:Ariusçulara karşı, İsa Mesih’in tabiatı konusunda, tanrısal Logos’un insani anlayışla İsa’nın

vucuduna yerleştiği ve İsa’nın tam ve kamil bir tanrı olduğu görüşünü savunan Hıristiyan ilahiyatçı. Görüşleri

Monofizitlik olarak Kilise tarafından reddedilmiştir.(Şinasi gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü,38)

145 Bkz. Jordan Aumann, 46-50; bkz. Richard Woods, 87.

146 Bkz. Jordan Aumann, 46.

147 Richard Woods, 85.

Page 29: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

geçiştir. Burada asketizm ve toplumla iç içe manastır hayat tarzı yan yana var olmuştur. İkinci periyodda ilgi İstanbul’a yönelmiştir.148 4.yüzyıl sonlarında ve 5.yüzyıl boyunca manastır yaşam şekli İstanbul’da büyük gelişme göstermiş, daha sonraki Grek Hıristiyanlığı’nın doktrinel ve manevi hayatında önemli rol oynamıştır. Basil’in yazıları temel alınmış, ancak her manastır kendine has uygulama ve düzenlemelere sahip olmuştur.149 İmparator Justinian zamanında (6. yüzyılın ortaları)150 İstanbul’da seksenin üzerinde manastırın var olduğu bildirilmiştir. Justinian, manastır hayatını yasal zemine oturtmaya çalışmıştır.151 O, bu hareketin, Kilise yapısı içindeki yerini belirlemeyi amaçlamıştır. Bu amaçla daha önceden Kilise tarafından bazı girişimlerde bulunulmuştur. Ayrıca Pachomius, Basil ve Maruta’nın öğretileri de bu amacı gerçekleştirmeye yönelik olmuştur. Ancak Justinian’ın bunlardan farkı, bir devlet adamı olması dolayısıyla onun kanunlarının Kiliseye ait değil, sivil bir yasa olmasıdır. Bu yasalarda üzerinde durduğu en önemli konunun, manastırlar ile Kilise arasındaki karşılıklı ilişki olduğu bildirilmiştir. Bu anlamda onun hedefi öncelikli olarak manastırları, piskoposun emri altına sokmak olmuştur. Ayrıca manastırların organizasyonu, başkanın statüsü ve otoritesi, keşişlerin manastır hayatıyla ilgili çeşitli görevleri, manastıra kabul edilme ve çıkarılma ile manastırların devletle olan karşılıklı ilişkisi, Justinian kanunlarının içerdiği diğer önemli konular arasında yer almıştır.152 Justinian yasaları, manastır hayat tarzı olarak toplu inziva yaşamını benimsediğini gösterir. Bu yasalarda Filistin ve Aşağı Mısır’da kullanılan Lavra kelimesine rastlanılmaz. O, manastırların etrafına münzevi hücrelerinin yapılmasını ve münzevilerin ülkede serbestçe dolanmasını yasaklamıştır. Onun en fazla üzerinde durduğu konu, manastırların piskoposun emri altında ve onun bölgesinde, onun izniyle kurulmasının sağlanması ve manastır başkanının seçilmesine de piskoposun yetkili kılınması olmuştur .Bununla manastırları da Kilise kuruluşunda olduğu gibi, devletin denetimi altına sokmak amaçlanmıştır.153 Justinian zamanında her manastır bir başkana sahipti. Genel olarak başkan ya kendisinden önceki kişinin ölümünden önce atamasıyla veya keşişler tarafından seçilerek göreve getirilirdi. Bu uygulama zaman zaman anlaşmazlıklara ve tartışmalara neden olduğu için, Justinian bu süreçte Patriğe aktif bir rol vermiştir. Başkan, manastırın disiplininden sorumluydu, diğerleri ona itaat etmek zorundaydı. Organizasyon oldukça hiyerarşikti. Bir göreve getirilme işi öncekinin ölümünden sonra otomatik olarak gerçekleşmez, bu iş için en uygun olan kişi keşişler tarafından seçilirdi. Keşişlerin bazıları kutsal metinleri araştırmakla, bazıları el işleriyle meşgul olurlardı.Manastır içinde hepsi birlikte yemek yer ve birlikte uyurlardı. Özel odaların varlığı yasaklanmıştı. Manastırlar kalın duvarlarla örülmüştü ve en fazla iki kapısı bulunurdu. Her kapıya bir görevli konulmuştu. Amacı, keşişlerin izin almadan manastırdan ayrılmalarını ve yabancıların buraya girmelerini engellemekti.154 Lowther Clarke’nin bahsettiği üçüncü dönemin merkezi İstanbul’daki “Studious” manastırı olmuştur. Bu dönemde, Doğu’daki manastır hayat tarzında bir yenilenme hareketi dikkat çekmiştir. Bu hareket “Studious” manastırının başrahibi Theodore (826) tarafından 148 Bkz. Ian C. Hannah, 48-50.

149 Bernard McGinn, ER,10/46.

150 Ian C.Hannah, 51

151 F. Cabrol, ERE, 8/789.

152 Joseph Patrich, 32.

153 Joseph Patrich, 32; 642; Ian C.Hannah, 50-52.

154 Bkz. Josep Patrich, 33-35.

Page 30: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

başlatılmıştır.O, daha sonra Batı’da yaşanacak olan, keşişlerin piskoposun kontrolünden muaf tutulması talebiyle şiddetli bir hareket başlatmıştı. Çünkü dönemin İkonoklast İmparatoru Devlet içinde Kilise’nin gücünü azaltmayı amaçlıyordu. İkonoklazmın 155 güçlü muhalifi olan Theodere, manastır organizasyonu için, Basil’in züht hayatını konu alan yazılarının etkisini içeren yeni bir organizasyon ele almıştır. “Studion” reformunun etkisi bütün Ortodoks dünyaya yayılmıştır. Özellikle manastır hayatının iki büyük merkezi olan Kiev (Rus Manastır hayatının merkezi) ve Ayranoz üzerindeki toplumla iç içe manastır hayat tarzı yaşayanlar üzerindeki etkisi büyük olmuştur.156 İstanbul’un da etkisiyle manastır hayat tarzı Slav memleketlerine Hıristiyanlığın o bölgelere girişine paralel olarak 10. yüzyılda yayılmış ve keşişler Avrupa’nın Hıristiyanlaştırılmasında önemli bir rol oynamışlardı. 11. yüzyılda Kievli Antony ve Theodosius, Kiev’de Rus manastır hayatının ilk merkezi olan Caves manastırını kurmuşlardır. Fakat ilk dönem Rus keşişlerin büyük bir kısmının , Moğol saldırılarında yok edildiği iddia edilmiştir. 14. yüzyılda toplumdan uzak manastır hayat tarzının yeniden canlanışına şahit olunmuştur. 15. yüzyılda toplumla iç içe manastır hayat tarzını benimseyenler ile “hesychast” ve “İdiorthytmic” 157 manastır yaşam şeklini benimseyenlerin tartışmalarına sahne olmuştur. 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar olan dönem, özellikle huzurevlerinin büyük bir kısmını dünyevileştiren Katerina’nın idaresi altında, Rus keşişler için üzücü bir dönem olmuştur. Ancak 19. yüzyıl hem mistisizm, hem de onunla yakından alakalı manastır hayat tarzı açısından altın bir dönem olarak tasvir edilmiştir. 1914 yılında Rusya’da 800’ü aşkın erkek ve kadın manastırının var olduğu, ancak bunların büyük bir çoğunluğunun 1917 Rus İhtilali tarafından dağıtıldığı bildirilmiştir.158 c- Ayranoz Dağı’nda (Yunanistan) Manastır Hayatı

Lowther Clarke’ın, Basil’den günümüze manastır hayatının gelişiminde dördüncü dönem olarak bahsettiği ve Bizans’ın manastır yaşamında önemli olan diğer bir merkez Yunanistan’daki Ayranoz (Athos) dağıdır. Ayranoz 9. yüzyıl sonunda ve özellikle 10. yüzyıl boyunca manastır yaşamının kalesi olmuş ve günümüzde de bu önemini korumuştur.159 Ayranoz’daki bu yaşam tarzı zaman içinde Bizans manastır hayatının temsilcisi olmuştur. Buradaki inziva yaşam tarzının nasıl başladığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, buranın manastır yaşamının diğer önemli merkezleriyle olan ilişkisi sonucu münzevilerin bu bölgeyi 155 ikonoklazm:8. ve 9. yüzyıllarda Bizans İmparatorluğu’nda ortaya çıkan ikona kırıcılık. Bu akım, ikonaları

tazim etmeyi putperestlik olarak gördüğü için ülke çapında ikonalara karşı savaş açmış,bunlara tazim edenlere

sıkı bir takibat uygulamıştır. (Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü,186)

156 Bernard McGinn, ER, 10/46-47; bkz. Ian C. Hanah, 52-53.

157 Hesychast , İdiorhytmic:Toplum yaşamından bütünüyle uzaklaşmaya dayanan münzevi (Yunanca

eremites;eremia’dan,”çöl”) keşişlik düzeninin tefekkür ve sürekli ibadet ülküsü,Ortodoks Kilisesinde hesykhia

(tanrısal dinginlik) akımı biçiminde günümüzde de sürmektedir. Yunanistan’daki Ayranoz Dağı münzevi

keşişlik düzeninin en büyük merkezi durumundadır. Münzevi keşişlerin belirli bir ruhani üste bağlı olmaksızın

kendi yaşamlarını düzenlemelerini belirtmek için idiorrythmos (özel kuralları olan) terimi kullanılır. (“Keşişlik”

Anabiritanika,13.cilt, 223).

158 Bernard McGinn, ER, 10/46-47.

159 Ian C. Hannah, 53.

Page 31: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

tercih ettikleri kaydedilmiştir. Buna göre Ayranoz dağı sarp kayalıkları ve inziva yaşamına uygunluğu ile Oliympos ve Asya’da yaşayan pek çok münzevinin dikkatini çekmiş ve bu münzeviler manastır yaşam tarzını buraya taşımışlardır.160 10. yüzyıl boyunca Ayranoz’daki çok sayıda münzevi, züht geleneğini devam ettirmiştir. Bu bölgeye kadınların girmesine izin verilmemiştir. Ancak daha sonraları Aziz Athanasius toplumla iç içe manastır yaşam tarzını bu bölgeye taşımış ve toplumu “Studion” çizgisinde organize etmiştir.161 Athanasius’un ilk büyük manastırı 963’te kurmasından sonra zaman içinde manastırların sayısında hızlı bir artış olmuştur. 10.yüzyıl ve 14. yüzyıl arasında çok sayıda büyük manastır ve bunlara bağlı küçük evler kurulmuştur. Manastırlar dik ve sarp kayalıklar üzerine kurulmuş ve güvenliği deniz ve çok kalın duvarlarla sağlanmıştır. Keşişler, karayla bağlantılarını çok dar tahta bir merdivenle sağlamışlardır.162 Ayranoz Dağı 10. yüzyıl ve 14.yüzyıllar arası manastır hayatı ile ilgili çeşitli tartışmalara sahne olmuş olsa da163, Bizans manastır yaşamının en önemli merkezi olarak günümüze kadar devam etmiştir. Günümüzde bu bölgede faaliyetlerini sürdüren yirmi manastırın bulunduğu bilinmektedir.164 Bizans’taki manastır yaşamının tarihi ile ilgili en önemli kaynaklar “Typika’lardır.”165 Typika, her manastırın organizasyonunu, yapılanmasını, kurallarını belirleyen bir çeşit nizamnamelerdir. Her manastırın kendine ait bir “typika’sı vardır.166 Bunlar Bizans manastır yaşamının özellikleri ve gelişimi ile ilgili bilgi sağlamaları açısından önemlidirler. Typika’lar daha çok kişisel dökümanlardır ve yazarlarının görüşlerini yansıtırlar. Bu nedenle içerik olarak da birbirlerinden farklılık gösterirler. Bazıları kurumlarının tarihini işlerken, bazıları kurallarını, ibadet şekillerini içermektedir. Her biri özel bir manastır için yazılmıştır. Ancak bunlardan bazıları birkaç manastır tarafından kullanılmıştır. Örneğin Ayranoz’daki I. Athanasius’un (1303-5) “Typika’sı İmparatorluğun bütün manastırları için teoriler öngörmektedir. Yine İstanbul’daki “Studious” Manastırının Typika’sı da çok sayıda manastır tarafından örnek alınmıştır. “Typika”lar her ne kadar yazarlarının görüşlerini yansıtsalar ve aralarında farklılıklar bulunsa da kullanıldıkları döneminin manastır yaşam şartlarını ve tarihi gelişmelerini yansıtmaları nedeniyle Bizans Ortodoks manastır geleneğinin en önemli kaynakları olarak kabul edilmişlerdir.167

160 Antony Briyer - Marry Cunnighom, Mount Athos and Byzantine Monastisizm, Varioum 1996, 37-38.

161 Ian C. Hannah, 53.

162 F. Cabrol, ERE, 8/789.

163 Bkz. Ian C. Hanah, 50-52; F. Cabrol, ERE, 8/789.

164 Salime Leyla Gürkan, İA, 87/559.

165 John Thomas and Angela Constantinides, I/XI.

166 John R. Hinnells, “Dictionary of Religion”, Penguin Books, England 1997, 321.

167 John Thomas and Angela Constantinides, I/XI. Typika’ların içerdiği konular ve özellikleri ile ilgili ayrıntılı

bilgi için bkz. XI-XXXVIII.

Page 32: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

II.BÖLÜM

BATI HIRİSTİYANLIĞINDA MANASTIR HAYATI Doğu’da manastır hayatının tarihi sürecini ele alırken bu yaşam tarzının geliştiği bölgeleri (Mısır, Filistin, Bizans Toprakları...vb.) ayrı ayrı incelemenin uygun olduğunu belirtmiştik. Zira manastır hayatı Doğu’da daha çok bölgesel farklılıklar içerirken, Batı için aynı durum söz konusu olmamıştır. Batı’da manastır hayatını şekillendiren isim Aziz Benedict olmuştur. Bu yaşam tarzını konu edinen kaynaklar Batı Hıristiyanlığındaki manastır hayatını genellikle Benedict öncesi ve sonrası olarak ele almıştır. Onun öncesinde de bu hayatı benimseyen çok önemli şahsiyetler bulunmakla birlikte, manastır hayatı Benedict ile sistemleşmiş, onun koyduğu kurallar manastır hayatının temellerini teşkil etmiş, Benedicten tarikatı olarak varlığını günümüze kadar sürdürmüş ve diğer manastır hayat tarzını temel alan dini tarikatlara yön vermiştir.

A-Benedict Öncesi Dönem Batı Hıristiyanlığında manastır hayatına bakıldığında Doğu’ya göre çok farklı bir manzara ile karşılaşılmaktadır. Bu da manastır yaşamının güçlü ve enerjik bir güç ile yeni bir kültürü başlatmış olmasıdır.168 Bu hayat tarzı her ne kadar Doğu’da başlamış ve önemli gelişmeler sağlamış ise de Batı’da, daha organize daha geleneksel ve kurumsal bir mahiyet kazanmıştır. Batı’da manastır hayat tarzı örneklerine 4. yüzyıl öncesinde de rastlandığı kabul edilmekle birlikte, Doğu ile karşılaştırıldığında bu bölgelerdeki manastır hayat tarzı hakkında ayrıntılı bilgi bulunmadığı bildirilmiştir. Roma ile Doğu’daki ünlü manastır merkezleri (Mısır, Filistin…) arasında var olan ilişki nedeniyle, Batı Hıristiyanlığının Doğudaki manastır geleneğinden haberdar olduğu ifade edilmiştir. Athanasius’un ilk sürgünü sırasında, 340 yılında Roma’da da bulunmuş olması ve onun Antony’nin hayatını anlatan eseri (Vita Antony) Batı’da manastır yaşamının tanınmasında büyük rol oynamıştır. Ancak, Batı’daki manastır hayat tarzının Doğu’dan doğrudan etkilendiğini söylemenin yanlış olacağı ifade edilmiştir. Çünkü, erken dönemlerde Batı’da da manastır yaşam tarzını benimseyen zahitler, bakireler ve dul kadınların var olduğuna dair bilgilere rastlanmaktadır. Yine de 4. ve 5. yüzyıllarda Batı Hıristiyanlığındaki manastır yaşamının gelişmesinde, Doğu’nun etkisinin büyük olduğu kabul edilmiştir.169 Manastır hayatının, Roma İmparatorluğunun Latin bölgelerine 360’lı yıllarda girdiği sanılmaktadır. İddiaya göre Aryanizme karşı oldukları için Doğu’ya sürgün edilmiş piskoposlar, kendi bölgelerine döndüklerinde manastır hayatının Batı’da tanınmasını sağlamışlardır. 4. yüzyılın sonunda İtalya, Galya, İspanya ve Kuzey Afrika’da münzevi yaşamı tercih eden topluluklar oluşmaya başlamıştır.170 Manastır hayatının, bu bölgelere geçmesinde ve kabul görmesinde , Athanasius, Eusibus, Ambrose, Jerome ve Augustin gibi önemli şahısların rolü büyük olmuştur. a)İlk Dönem Münzevileri Latin Kilisesi’nde manastır hayatını benimsemiş ilk topluluğu Vercelli Piskoposu Eusibus’un kurduğu kabul edilmiştir. Eusibus 355 yılında Milan Sinodu’nda Athanasius’un kınanmasını reddettiği için Doğu’ya sürgün edilmiş ve döndüğünde 363 yılında bu topluluğu 168 Ian C. Hannah, 56.

169 Jordan Auman, 37.

170 Bernard McGinn, ER,10/ 46.

Page 33: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

kurmuştur.171 Batı’da züht yaşamıyla öne çıkan diğer önemli bir isim, Roma’lı Aziz Amborese (Ö.397) ve kız kardeşi Marcellina’dır. Aziz Ambrose Roma’dan Milan’a geçmiş ve burada erkeklerden oluşan münzevi bir topluluğun önderliğini yapmıştır.172 Batıda, her ne kadar erken dönemlerde münzevi yaşam süren kişi ve topluluklar var olsa da bu topraklarda, Doğu tarzında ilk manastır Tours’lu Martin tarafından 360 yılında Galya’da kurulmuştur. Bir asker çocuğu olan Martin, 316 yılında, kaynaklarda Pannonia olarak geçen Balkanlarda yerini tam olarak tespit edemediğimiz bir yerde dünyaya gelmiştir. Çok genç yaşta Hıristiyanlığa ilgi duymuştur. O, Hıristiyanların ilk yüzyıllarda yaşadığı takibat dönemindeki şehitlerin hikayesinden çok etkilenmiş, Hıristiyanlığı öğrenmek için kiliseye kaydolmuştur. Martin'in on beş yaşında münzevi bir yaşam sürmek istemesine babası karşı çıkmış ve onu orduya yazdırmıştır. Ancak o askerlikten hoşlanmamış ve orduyu terk etmiş, kendisini fakirlerin, hastaların ve yardıma ihtiyacı olanların hizmetine adamıştır.173 Kaynaklarda verilen bilgilere göre Martin, manastır hayatını, Hıristiyanlığın en doğru, en uygun ifadesi olarak gördüğü için böyle bir hayatı tercih etmiş ve ünü kısa sürede çevrede yayılmıştır. Kendi kasabasından ve çevre şehirlerden çok sayıda münzevi onun etrafında toplanmıştır.174 Martin 371 yılında Tours piskoposu olmuştur. O, Batıdaki ilk keşiş piskopostur.175 Ayrıca onun, döneminde ortaya çıkan ve heretik bir grup olarak tanımlanan Priscillianizm176 taraftarlarının eziyet görmesine ve idam edilmelerine karşı çıktığı bildirilmiştir.177 Martin’in müritleri için herhangi bir kural yazmadığı, keşişlerinin geleneksel münzevi bir hayat sürdürdüğü ve yalnızca belirli zamanlarda bir araya geldikleri kaydedilmiştir.178 Bu keşişlerden bazıları daha sonra piskopos olmuştur.179 Martin’in manastırı, daha sonra Keltlerin ve Fransızların manastır hayatının merkezi olmuştur. O, aynı zamanda, zamanının münzevi şahsiyetleri (Jerome, Augustin, Paulinus) üzerinde de önemli etki yapmıştır.180 Onun kurmuş olduğu manastır, geleceğin piskoposları için bir eğitim merkezi olmuştur. Martin’in hayatı, kendisi de bir keşiş olan Sulpicus Severus

171 Jordan Aumann, 58.

172 Jordan Aumann, 58.

173 Richard Woods, 95-96.

174 Ian C. Hannah, 59.

175 Richard Woods, 96.

176 Piriscillianizm: Hıristiyan geleneğinde 4-5. yüzyıllarda ortaya çıkan heretik bir akım.Bu akımın

Maniheizmdekine benzer bir dualizme inandığı ve Doketik ( İsa’nın haça gerilme esnasında mucizevi olarak

kurtulduğunu ve onun yerine Yehuda İskaryot ya da Kireneli Simeon’un haça gerildiğini kabul eden akım.) ve

Modalist (Hıristiyanlığın Tanrı inancında üç unsur fikrini reddeden ve tanrılıktaki bölünmenin geçici olduğunu

vurgulayan bir teolojik akım) görüşlere sahip olduğu belirtilir. (Bkz.Şinasi Gündüz , Din ve İnanç Sözlüğü,

99,265,311)

177 Richard Woods, 98-99

178 Ian C. Hannah, 59.

179 Jordan Aumann, 58.

180 Jordan Aumann, 58.

Page 34: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

tarafından “Life” adlı eserinde yazılmıştır.181 Aziz Benedict’in Monte Cassino’da yaptırdığı manastırda, bir şapeli182 onun adına ithaf ettiği bildirilmiştir.183 Batı’daki manastır hayatı için önemli bir isim olan Jerome (Ö. 420) ise Antakya yakınlarında bir müddet münzevi olarak yaşamış daha sonra Roma’da, aristokrat Romalı hanımlardan oluşan ve züht hayatını benimseyen bir topluluğa ruhani liderlik yapmıştır.184 Onun özellikle doğu tarzı inziva hayatı yaşayan azizlerle ilgili yazdığı yarı efsanevi hikayeler bu hayatı halka tanıtmıştır.185 Manastır hayatını konu alan bu yazılar daha sonra ortaya çıkan inziva hayatının İncili gibi kabul edilmiştir. Ancak Jerome, yalnızca bu alanda değil, bilime de çok büyük katkılar sağlamıştır. Zira o, bilgin bir keşiş olarak Latin Kilisesi’nin önde gelen şahsiyetlerinden biri olmuştur.186 Jerome, Pachomius’un kurallarını takip etmiştir. O, Pachomius’un yazılarını, arkadaşı Rufinus ise Basil’in kurallarını Latince’ye tercüme etmiş ve ikisi bu yolla Batı’da manastır hayatının tanınmasında önemli katkı sağlamışlardır.187 Batı’daki manastır hayat tarzını benimseyenler içinde çok iyi eğitimli varlıklı ve soylu karakterler de vardır. Nitekim bunlar arasında en çok göze çarpan isim Nola’lı Paulinus olmuştur. Soylu ve varlıklı bir aileden gelen ve babası senatör olan Paulinus çok iyi bir eğitim almış ve imparatorluk içinde önemli görevlere getirilmiştir. Fakat o, böyle bir hayatı benimseyememiş ve sade bir yaşam sürmek için Galya’ya gitmiş ve orada İspanya’lı soylu bir kadın olan Therasia ile evlenmiştir.188 Paulinus ve Therasia, hayattaki tek çocukları da bebekken öldükten sonra, her şeylerini satmış ve bundan sonra münzevi bir yaşam sürmeye başlamışlardır. Daha sonra onları yalnız bırakmayan tamamı üst düzeyde arkadaş ve akrabalarından oluşan münzevi bir topluluk oluşturmuşlardır. Paulinus, karısı öldüğünde (408) Nola’ya dönmüş ve Piskopos olmuştur. O, aynı zamanda Batı’daki manastır yaşamının önde gelen isimleri olan Jerome, Ambrose, Tours’lu Martin, Aziz Agustin ve Honoratus ile ilişkisini sürdürmüştür.189 Aziz Honaratus 400-410 yılları arasında Lerins adasında bir manastır kurmuştur. Bu manastırın önemi, içerisinde eğitimli ve üst sınıftan keşişi barındırmış olmasıdır. Daha sonra çok sayıda Piskopos bunlar arasından seçilmiş ve bu manastırın yüzyıllarca dini kültürün odak noktası olduğu kaydedilmiştir.190

181 Bernard McGinn, ER, 10/46.

182Şapel (Chapel): Mescidin karşılığına denk gelen küçük kilise veya büyük kiliselerin ve katedrallerin bir

bölmesi. Örneğin hanımlar şapeli vb. (bkz.F.L.Cross, 266)

183 Ian C. Hannah, 57.

184Bernard McGinn, ER,10/ 46; Jordan Aumann, 57.

185 Bernard McGinn, ER, 10/ 46.

186 Ian C.Hannah, 63.

187 Jordan Aumann, 59.

188 Richard Woods, 97.

189 Jordan Aumann, 58; Richard Wood, 98.

190 Jordan Aumann, 58.

Page 35: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Benedikt öncesi, manastır hayatının önemli isimlerden biri de John Cassian’dır. Onun yazıları bu geleneğin Galya’da hatta bütün Batı’da tanınmasında etkili olmuştur.191 Cassian, Balkanlar’da doğmuş (360) ve hocası John Chrysostom’a benzemek için John ismini almıştır. Doğu’daki Beytlehem, Nitria, İstanbul vb. manastır hayatının ünlü merkezlerini ziyaret etmiştir. Bu nedenle Doğu’daki manastır hayatının bütün tiplerini çok iyi öğrenmiştir. Papazlığa adandığı Provence bölgesinde, Tours’lu Martin’in kurduğu çok sayıda manastırın var olduğunu görmüştür. Ancak onun çevresinde manastır yaşamı açısından bir birlik ve genel kabul görmüş kurallara rastlanamamıştır. Cassian’ın manastır hayatı hakkındaki bilgisi onun bu bölgede otorite olmasını sağlamış ve hem erkekler için, hem de kadınlar için birer manastır kurmuştur.192 Cassian, ruhani öğretilerini “Institutions” ve “Conferences” adlı eserlerinde toplamıştır. İlk eserinde, keşişlerin kıyafetlerinden, duadan, mezmurlardan ve züht hayatına dair uygulamalardan , ikinci eserinde ise manastır hayatının doğasından bahsetmiştir. Bunlar, keşiş olmak için vazgeçilmesi gereken şeyler, dua ve bekaret, konularıdır. Ona göre, manastır yaşamının amacı keşişin iç mükemmelliğini sağlamaktır. Mükemmelliğin temeli bekarettir ve bunun yolu da münzevi hayattır. Bu nedenle, keşişin mükemmelliğe ulaşması için üç şeyden vazgeçmesi gerekir. Bunlar; 1- Dünyaya ait bütün mutluluk veren şeyleri ve zenginlikleri reddetmek. 2- Ahlaksızlıklardan, kötü alışkanlıklardan, ruh ve bedenimiz üzerindeki gerçek olmayan etkilerden uzak durmak. 3- Kalbimizi şu anda varolan ve görülebilen her şeyden uzaklaştırarak, yalnızca içimizdeki görülmeyenlere yönelmek. Ona göre, ruh bu üçüncü mertebeye ulaştığında, beden dünyevi ve hayvani etkilerden kurtulur. Nitekim, yalnızca bu etkilerden temizlenen ve kutsal şeyleri tefekkür edenler cennete ulaşır.193 b)Augustine Dönemi Roma hakimiyeti döneminde, Kuzey Afrika’da manastır hayatı yaşayan ilk topluluğu, Aziz Augustin (354 – 430) oluşturmuştur. Bu yaşam biçimini Roma ve Milan’dan öğrenen Augustin Tagaste’ye döndüğünde bazı arkadaşlarıyla birlikte münzevi bir yaşam sürmeye başlamış ve ilk manastırı burada kurmuştur. Papaz olarak atandıktan sonra ikinci bir manastırını Hippo’da kurmuş ve 396 yılında Piskopos oluncaya kadar burada yaşamıştır.194 Augustin Batı’da teolojinin babası ve en önde gelen Kilise doktorlarından biri olarak kabul edilmiştir. Yaratılış, kötülük problemi, Kilise bilimi, imanın fazileti eskatoloji (ahiret bilimi) gibi çok çeşitli konularla ilgilenmiştir. Onun inayet teolojisi hala bütün teolojik tartışmalara temel teşkil etmektedir. Augustin’in teolojisi hayırseverlik, bilgelik ve Mesih vasıtasıyla Kilise ile özel bir bütünleşmeye dayanmaktadır.195 Hıristiyan teolojisindeki bu ağırlığı nedeniyle onun keşişliği teologluğunun gölgesinde kalmıştır. Bununla birlikte Augustin’in manastır hayatı ile ilgili öğretisi, daha sonraki bu hayatı benimseyen toplulukların

191 F. Cabrol, ERE, 8/791.

192 Jordan Aumann, 59.

193 Jordan Aumann, 59-60.

194 F.Cabrol, ERE, 8/ 791; Jordan Aumann, 66.

195 Bkz. Jordan Aumann, 61-63.

Page 36: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

şekillenmesinde temel olmuştur.196 Örneğin, Dominiken tarikat sisteminin temellerinin Aziz Augustin’den adapte edildiği ifade edilmektedir. 197 Augustin, döneminin münzevi karakterli heretik bir akımı olarak görülen pelegianizm 198 taraftarları ile asli günah ve inayet konularında tartışmıştır.199 Ayrıca diğer şiddetli ve heretik bir grup olan Messelianlara 200 karşı da mücadele etmiştir. Bütün bu heretik saldırılara rağmen Batı’daki manastır hayatı Augustin’in elinde radikal değişikliklere uğramıştır.201 Augustin’e göre insan yaşamının üç şekli vardır. Bunlardan birincisi; tefekküre veya gerçekleri araştırmaya dayanan yaşam, ikincisi, insani işlere adanmış yaşam, üçüncüsü ise bu iki yaşam tarzının birleşimidir. O, üçüncü yaşam tarzını tercih etmiştir. Ona göre insan ne tamamen tefekküre dalıp günlük işlerinden ayrılmalı, ne de bu aktif yaşama dalarak Tanrı’yı tefekkür etmeyi ihmal etmelidir.202 Bu fikirlerini pratikte de uygulayan Augustin, Afrikada toplumla iç içe bir manastır hayat tarzı geliştirmiş ve bunun için manastırlar oluşturmuştur. Cassian’ın aksine Doğu’nun toplumdan uzak, çöllerde ıssız bölgelerde sürdürülen manastır hayat tipini üstün görmemiş, toplum ile iç içe yaşamın yeni bir formunu geliştirmiştir. Kuzey Afrika’da kurduğu bu topluluğun üyeleri “Tanrı’nın Hizmetkarları” olarak adlandırılmıştır. Onlar sahip oldukları bütün varlıkları toplum için kullanmışlardır. Augustin, piskopos olduktan sonra (386) evini bir manastıra çevirmiş, toplu yaşam ve keşişlerin sahip oldukları bütün kişisel varlıklarından feragat etmeleri konusunda ısrarcı olmuştur. Hatta bunu, papazlığa atanmaları için diyakoslarına bir şart koşmuştur. Topluluğun üyelerine Tanrı’da tek bir zihinde ve tek bir kalpte birleşmeyi tavsiye etmiştir. Augustin, Kitab-ı Mukaddeste emredilen ve Hıristiyanlığın temeli olarak kabul edilen yardımseverlik konusunu sık sık vurgulamış, yardımlaşmayı toplumun birlikte yaşama sebebi olarak kabul etmiştir. Çünkü hayırseverliği Tanrıyı sevmek, hatta kendini ve komşunu Tanrı için sevmekle özdeş olarak nitelemiştir.203 Augustin’in topluluğundaki manastır hayatı ile ilgili uygulamalar gelenekseldir. Bunlar, bireysel ve toplu dua, sessizlik, alçak gönüllülük, yeme içmede basitlik, bekarlık, fakirlik, itaat, ortaklaşa mülkiyete sahip olmak ve her zaman vurguladığı kardeşçe yardımlaşmadır. Onun bu uygulamalarının, hem Doğuda hem de Batıda benzer olduğu kabul edilsede,

196 Ian C. Hannah, 61.

197Richard Woods, 184-185.

198 Pelegianizm: Hıristiyan teolojisinde, ilahi rahmetten başka insanın kendi gayret ve çabalarıyla da kurtuluşa

doğru yol alabileceğini savunan doktrin. Kurtuluş için asketik bir yaşamın gerekliliğini vurgulamışlardır. St.

Augustin onlar aleyhine yazılar yazmıştır. (Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, 304)

199 Bkz. Jordan Aumann, 61-62; Richard Woods, 99-100.

200 Messelianlar, Adem’in günahıyla (ilk günah) ilişkili olarak, her kişinin yapısında ruhuyla bütünleşmiş bir

şeytanın bulunduğunu ve bunun vaftizle çıkarılamadığını savunurlardı. Onlara göre bunu def etmenin tek yolu

arzu ve ihtirasları yok etmek amacıyla sürekli dua ve ibadet etmekti. (Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü,

258).

201 Jordan Aumann, 61.

202 Jordan Aumann, 66.

203 Jordan Aumann, 66-67.

Page 37: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Augustin’in, topluluğunun üyeleri arasındaki kardeşlik ilişkisine verdiği önem, onu diğerlerinden ayıran bir nitelik olarak kabul edilmiştir.204 Augustin’in manastır hayatı hakkındaki öğretisi, kendinden sonra Batı’da bu hayatı benimseyenler üzerinde oldukça etkili olmuştur. Fransa, İtalya ve İspanya’daki manastır hayat geleneği onun izlerini taşır. Ayrıca o, Batıda manastır hayatını sistemleştiren Benedict’tin kurallarına da önemli ölçüde yön vermiştir. Benedict’in sistemi her ne kadar, öncelikli olarak Cassian’ın aracılığıyla (Regula Magistri), Mısır geleneğinden etkilenmiş olsa da, Augustin’in hümanizmi ve topluluğunun üyeleri arasındaki kardeşçe ilişkilere verdiği önem, Benedikt’in kuralları içinde en çok bilinen ve tavsiye edilen nitelikler olmuştur. Bu nedenle, Batı’da manastır hayatının Augustin ile yolunu bulduğu ve bu yolun Benedikt’e götürdüğü kabul görmüştür.205

B-Benedict Dönemi Batı Hıristiyanlığında manastır hayatı ile ilgili getirdiği yenilik ve disiplin ile öne çıkan en önemli isim Nursia’lı Benedict (480-547) dir. Hayatı hakkında çok az şey bilinmesine rağmen, manastır hayatına getirdiği yöntem, onun adını saygın hale getirmiş, bu yöntem Batı manastır hayat tarzının genel kuralları olmuş ve Benediktine tarikatının bugüne kadar ayakta kalmasını sağlamıştır.206 Benedict öncesi, ilk dönem Batı Hıristiyanlığındaki manastır hayatının üç ana özelliği vardır. Bunlar : 1. Bu dünyadan uzaklaşma idealine sahip bazı münzevilerin var olmasına rağmen, çoğunlukla toplumdan uzak olmayan bir tarz vardır ve manastırlar ve cemaatler şehir merkezlerinde veya merkezlere yakın yerlerde kurulurdu. 2. Batı’daki manastır hayatı varlıklı aristokratları önemli oranda cezbetmiştir. Bunu Jerome ve Nola’lı Paulinus’ın, tamamı aristokratlardan oluşturulmuş cemaatlerinde görmek mümkündür. 3. Batıdaki manastır hayatı, başlangıcından beri ruhani, hatta piskoposlar tarafından idare edilen bir yapıya sahipti. Onun kurucuları ve destekçileri arasında, toplumdan uzak olmayan manastır hayatını , rahipleri için en ideal hayat olarak gören piskoposlar var olmuştur. Hippolu Augustine ve Milanlı Ambrose bu tarzın en önemli örnekleridir. Onlar rahiplerinin fakirlik ve bekarlık uygulamalarının esas alındığı manastır hayat tarzına uymaları konusunda ısrarcı olmuşlardır.207 Benedict’in yaşadığı dönemde Batı Hıristiyanlığının hem siyasi, hem de dini alanda zor bir dönemden geçtiği bildirilmiştir. Zira Gotlar İtalya’yı işgal etmiş, Vandallar önce Kuzey Afrika ve daha sonra 485’de Roma’ya saldırmışlardır. Bu nedenle Batı’da uzun zaman sürecek zor ve karışık bir dönem yaşanmıştır. Bununla birlikte bu dönemde Kilise de siyasi ve doktrinel problemler yaşamıştır. Doğu’yu merkez edinmiş ciddi Kristolojik tartışmalara karşı hem Doğu hem de Batı Kiliseleri birlikte hareket etmiş geleneksel görüşü savunmuşlardır.

204 Jordan Aumann, 68; F. Cabrol, ERE, 8/792.

205 Jordan Aumann, 68.

206 Nathan D. Mitchell, ER, 12/312.

207 Bernard McGinn, ER, 10/46.

Page 38: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Ayrıca Batı , Semi-Pelegian 208 öğretinin ortaya attığı “inayet” ve Aryan heretiklerinin “İsa’nın tabiatı” ile ilgili ortaya attığı ciddi problemlerden fazlasıyla etkilenmiştir.209 Benedict’in hayatı ile ilgili bilgiler sınırlıdır. Gerek çağdaşlarının eserlerinde gerekse 6. yüzyıl öncesine ait yazılı kaynaklarda onun hakkında bilgiye rastlanılmamaktadır. Onunla ilgili bilgiler Papa Gregory’nin “Dialogues” adlı eserine dayanmaktadır. Papa Gregory , onun 480 yılında, Nursia’da, soylu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiğini bildirmiştir. Eğitimi için Roma’ya gitmiş ve burada klasik bir eğitim almıştır. Ancak o, münzevi bir yaşam sürmek istediği için ailesinden kalan mirası da terk ederek, öncelikle Aziz Peter Affili’nin Kilisesine sığınmış, daha sonra ise Roma yakınlarındaki Subiaco’da bir mağaraya çekilmiş ve üç yıl burada yaşamıştır. Kısa süre sonra diğer manastır hayatı müntesiplerinde olduğu gibi kutsallığı ve bilgeliğini duyan münzeviler çevresinde toplanmış ve o, bu topluluğun ruhani önderliğini yapmıştır. Ancak onun öngördüğü sade yaşamı ve disiplini beğenmeyen topluluk üyeleri ona ihanet etmiş, hatta onu zehirleyerek öldürmeye teşebbüs etmişlerdir. Tanrısal bir gücün müdahalesi aracılığıyla kurtulan Benedict mağarasına geri dönmüş ve yalnız bir yaşama devam etmiştir. Onun ünü kısa sürede yeniden diğer keşişler arasında yayılmış ve etrafında onun liderliğini ve tavsiyelerini dinleyen bir topluluk oluşmuştur. Benedict sonunda bunları bir cemaat olarak organize etmiş210 ve her birinde yirmi keşişin bulunduğu yirmi manastır kurmuştur. Bunlar önemli ölçüde Doğu’daki Pachomius’un lavra sistemine benzetilse de, burada bu küçük manastırları yönetecek temel kuralların olmadığı bildirilmiştir . Zira manastırları, her biri bir başkana sahip olsa da, hepsi Benedict’in yönetimi altında merkezi bir otoriteye bağlı kalmışlardır.211 Bu bölgede, yaklaşık 525 yıllarında, onu kıskanan yerel papazın düşmanca tavırları nedeniyle, Benedict yeniden keşişleri için yeni bir yer arayışı içine girmiştir. Bu nedenle Benedict bazı arkadaşları ile birlikte Roma yakınlarındaki Monte Cassino’ya gitmiş ve ünlü manastırını burada kurmuştur. 547 yılında, ölünceye kadar burada yaşamıştır. Monte Cassino’nun yakınlarında başkanlığını Benedict’in kız kardeşi Scholastica’nın yaptığı bir de kadınlar manastırı bulunuyordu.212 Monte Cassino’daki manastır, Batı’daki daha güçlü ve zengin manastırları bile gölgede bırakmış ve eşsiz bir öneme sahip olmuştur.213 Böylece Benedict’in Batı Hıristiyanlığının manastır geleneğini düzenlediği ve şekil verdiği kuralları bu manastırdan şekillenmiş ve yayılmıştır. Benedickt’in kurallarının tamamının orjinal olmadığı , bunların Pachomius, Basil, Augustin ve Cassian’ın eserlerinin bir sentezi olduğu iddia edilmekle birlikte, onun, bu temel kuralları sentezleyerek manastır geleneğinin devamı için sistematize ettiği, ayrıca manastır yaşamını çağın ihtiyaçlarına adapte etme noktasında çok önemli katkı sağladığı kabul edilmiştir.214

208 Semipelagianizm: Bu akım, kurtuluş için ilahi rahmetin gerekliliğini inkar etmemekle birlikte Hıristiyan

yaşamına doğru atılan ilk adımların insan iradesi tarafından yönlendirildiğini, ilahi rahmetin ise ancak daha sonra

geldiğini vurgulamaktadır. Bu fikirleriyle Augustin ve Pelegius arasında bir yol izlemiştir. (Bkz, Şinasi Gündüz,

Din ve İnanç Sözlüğü,337)

209 Jordan Aumann, 68; Ian C. Hannah, 74.

210 Richard Woods, 112-113; Jordan Aumann 69; Ian C. Hannah, 76-77.

211 Jordan Aumann, 69.

212 Richard Woods, 113; Jordan Aumann, 69.

213 Ian C. Hannah, 77.

214 Jordan Aumann, 70.

Page 39: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Benedict’in manastır hayatı ile ilgili koyduğu kuralların ilk cümlesi şöyle başlar : “Oğlum başkanın emirlerini dikkatlice dinle ve bütün kalbinle onlara katıl. Mesajım senin içindir, öncelikle ve her zaman, Mesih’in Krallığına girmek için güçlü ve kutsal silah olan itaat ile savaş.” 215 Onun temel ilkesi, manastırların Mesih’e ibadet konusunda bir okul vazifesi görmesidir. Yukarıda ilk cümlelerini verdiğimiz kendine özgü kuralların önsözünü şu cümlelerle tamamlamıştır. “...gözünü korkutma ve kurtuluş için bu yolda devam et. Bu başlangıçta zor gelebilir, ancak biz bu yolda ilerlersek Tanrı’nın emirleriyle yönetiliriz ve kalbimiz tarif edilemez bir sevgiyle dolup taşar. Bu emirlerden hiçbir zaman dönmezsek, manastırlarda ölene kadar onun emirlerini gözetirsek ve de Mesih’in maruz kaldıklarını sabırla paylaşırsak, onun krallığını paylaşmaya hak kazanabiliriz.”216 Benedict münzevi bir hayatı reddetmemekle birlikte, toplumla iç içe bir manastır hayat tarzını tercih etmiştir. Onun kuralları bir manastırda, Tanrı’ya karşı sorumlu bir baş rahibin idaresi altında, ibadeti, kutsal metin okumayı, dinlemeyi ve çalışmayı dengeleyen bir sistem oluşturmuştur.217 Cemaatlerinde, Mısır’daki, toplumla iç içe manastır hayatı sürdüren topluluklara çok benzeyen hiyerarşik bir yapı vardı. Keşişler, dini ve dünyevi işlerini yöneten bir liderin emri altında, eşit olmayan derecelerle düzenlenmiştir. Augustin, cemaati içinde sevgiye önem verirken, Benedict itaate çok önem vermiştir. Onun kuralları çok aristokratik ve otoriter ilkelere dayanmıştır. O günlük yaşamın her tarafını manastır hayatı ile ilgili pratiklerin kapsamasını amaçlamıştır.218 Benedict de Augustin gibi cemaat üyeleri arasındaki kardeşliğe ve başkanın faziletli olması konusuna vurgu yapmıştır.219 O, keşişlerine itaati, fakirliği ve alçak gönüllü olmanın faziletlerini öğretmiştir. Aynı zamanda sessizlik, konukseverlik ve elişleri keşişlerin sahip olması gereken en önemli nitelikler olarak görülmüştür.220 Manastırlar, küçük bir şehir veya ihtiyaç duyulabilecek bütün organlara sahip bir toplum gibi organize edilmiştir. Keşişlerin bütün zorunlu ihtiyaçlarını manastır içinde karşılamaları için her şey düşünülmüştü. Amaç keşişlerin ihtiyaçlarını dışarıda aramalarını önlemekti. Onların bazı el sanatlarını manastır içinde yapabilmeleri sağlanmış, hatta sanat eserlerini satmalarına da izin verilmişti. Ancak para hırsına kapılmamaları için, diğer laik kişilerin sattığından daha ucuz bir fiyata satmaları istenmişti .Ziyaretlerle ilgili hususlarda,manastır hayatının düzenini korumak için, kapıya kimi kabul edip edemeyeceğini iyi bilen tecrübeli ve yaşlı bir kişi yerleştirilmişti.221 Manastırların dini ve dünyevi işleri bir başkan tarafından yönetilirdi. Başkan, faziletli yaşamına ve bilgelikteki üstünlüğüne göre seçilirdi. Ona bir baş rahip veya yaşça büyük olan biri yardımcı olurdu. Her on keşişin başında bir papaz bulunurdu. Manastırların dünyevi işleriyle ilgilenmek için bir kiler bekçisi görevlendirilmişti. Bu kişinin, aynen manastırın kapısına yerleştirilen kişi gibi tecrübeli ve olgun olması gerekirdi. Ayrıca manastırın bütün gelirlerini ve masraflarını yönettiği için Tanrıdan korkan ve savurgan olmayan kişiler seçilirdi. Manastırlarda hastaların tedavi edilmesi için bir revir ve keşişlerin gece ibadetlerini 215 Jordan Aumann,70.

216 Jordan Aumann, 70.

217 Nathan D. Mitchell, 12/312.

218 Richard Woods, 111.

219 Jordan Aumann, 71.

220 F. Cabrol, ERE, 8/792.

221 Bkz. F. Cabrol, ERE, 8/792; Ian C. Hannah, 82.

Page 40: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

toplu halde rahatça yapabilmeleri için yatakhanelerinden kiliseye kadar uzanan bir koridor bulunurdu. Manastırlara gelen misafirler, sanki Mesih gelmiş gibi kabul edilir ve hürmet gösterilirdi.222 Benedict’in kurallarının Batı’daki manastır hayatına yaptığı etki, Basil’in Doğu’da yaptığı etkiye benzetilmiştir.223 Benedict’in kuralları “The Rulu of Benedict” Batı manastır yaşamı için en önemli dokümanlar olarak kabul edilmiştir. Onun kuralları 817 yılında Aachen Konsili’nde manastır yaşamı için temel kurallar olarak belirlenmiştir.224 Belki de Benedict’in kendisi ve onun cemaati başlangıçta dünya üzerinde böylesi bir etki yapabileceklerini düşünmemişlerdir. Onların amacı yalnızca Mesih’in yaşadığı gibi yaşamak ve sabırla onun krallığına katılmaya hak kazanmaktı. Kurallar da yalnızca Monte Cassiono’daki manastır için düşünülmüştü,225 ancak bu amacının çok ötesine geçmiş ve daha sonraki dönemlerde bir çok Hıristiyan tarikatında geçerli kurallar olarak kabul edilmiştir. Ancak bütün insani kurumlarda olduğu gibi manastır hayat tarzında da bir gerileme ve ıslahat dönemi yaşanmıştır.226 Nitekim bu hayat tarzının liderleri de zaman zaman kendi ideallerini yenilemeye,yeniden tanımlamaya ve güçlendirmeye ihtiyaç duymuşlardır.227 Batı Hıristiyanlığı açısından manastır hayatının diğer bir önemli merkezi İrlanda’dır. Manastır hayatının bu bölgeye 6.yüzyılda yayıldığı bildirilmiştir. Keltlerin manastır hayat tarzının daha çok çöl keşişliği geleneğine yakın olduğu ve bu nedenle şiddetli münzevi yaşam pratiklerinin sergilendiği kaydedilmiştir.228 İrlanda’da bu yaşam tarzı ile ilgili çalışmalarıyla öne çıkan isimler Aziz Patrick (Ö.493) ve Aziz Columbanus olmuştur. Aziz Patrick İrlanda’da manastır hayatının kurucusu olarak kabul edilmiştir. Patrick Fransa’da Aziz Martin ve Aziz Honaratus’un kurduğu manastırlarda bu hayat tarzı ile ilgili bir eğitim almış ve piskopos olarak atandıktan sonra İrlanda’ya gönderilmiştir. Burada Kelt’lerin dinlerini değiştirmek için önemli çalışmalar yapmış, çok sayıda manastır kurmuştur. Kabile esasına dayalı bu toplumda kiliseler gelişmiş ve bu bölgedeki yerel kiliselerin yaşam şekli neredeyse tamamen manastır hayat tarzı karakteri kazanmıştır. Keşişlerin ve rahibelerin işbirliğiyle Patrick, misyonerlik çalışmalarına devam etmiş ve yüzyıllar boyunca İncili buradan diğer topraklara taşımışlardır.229 İrlanda’daki manastır hayatında en çok göze çarpan isim Columbanus’dur.230 Fransa’da bir grup İrlandalı keşişe liderlik yapan Columbanus, keşişlerin İrlanda piskoposluğuna itaat etmemesi, ve de kendisinin Fransız Piskoposluğuyla anlaşmazlığa düşmesi, kraliyet ailesini eleştirmesi gibi nedenlerle Fransa’dan sürülmüştür. O, bundan sonra yönünü İsviçre

222 Bkz. F. Cabrol, ERE, 8/792; Ian C. Hannah, 79.

223 F. Cabrol, ERE, 8/792.

224 Jordan Aumann, 69.

225 Ian C.Hannah, 77-78.

226 Mehmed Aydın, Din Fenomeni, Din Bilimleri Yay. 3. Baskı, Konya 1995, 74.

227 F. Cabrol, ERE, 8/792.

228 F. Cabrol, ERE, 8/792.

229 John R, Hinnells, 322.

230 Jordan Aumann, 72-73.

Page 41: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Alplerine ve İtalya’ya çevirmiş, bu bölgelerin Hıristiyanlaştırılmasında büyük katkı sağlamıştır.231 Columbanus tarafından oluşturulan kuralar çok sert olduğu için, onun keşişleri bu kuralları daha ılımlı hale getirmeye çalışmışlar,Avrupa’da Columbanus tarafından kurulan manastırlarda bile daha ılımlı olan Benedict’in kuralları uygulanmış ve sonuçta Keltik Iiturjisi terkedilmiştir.232 Monastisizm açısından Columbanus’un bir diğer özelliği “ikili manastırların” yapılmasını ve yaygın hale gelmesini sağlamış olmasıdır. Kendisinden önceki, Pachomius, Basil, Augustin, Benedict gibi manastır kurucuları, keşişlerin ve rahibelerin manastırlarını birbirinden ayrı yapmışlardır, o ise, bir başkanın idaresi altında hem kadınlar hem erkekler için evler yapmıştır.233 6. yüzyılda Batı’daki manastır hayatında öne çıkan bir karakter de, sonradan Papalık makamına yükselen ilk keşiş olarak bilinen Aziz Gregory (Ö.604) dır. Gregory Papalığılığı döneminde bile manastır yaşamına özlem duymuştur. “Diyalogues” adlı eseriyle bu hayat hakkındaki diğer kurallar üzerinde önemli bir etki yapmıştır. O, başlangıçta kendi evini bir manastıra çevirmiş ve burada Benedict’in kurallarını uygulamıştır.234 Gregory, keşişlerini bürokrat, misyoner ve Hıristiyan mükemmelliği için birer model olarak yetiştirmiş ve bu amaçla kullanmıştır.235 İngiltere’ye gönderdiği müridi Aziz Augustine, İngilizlerin Hıristiyanlaştırılmasında büyük ölçüde başarılı olmuştur.236 Manastır hayatı , bütün bu gelişmelere rağmen, Hıristiyanlığın diğer kurumlarında olduğu gibi, sık sık yenilenme hareketleriyle karşı karşıya kalmıştır. Bunun nedeni manastırların hızla zenginleşmesi ve keşişliğin temel öğretilerinden uzaklaşmaya başlamasıdır. Manastırlar yoksullara yardım amacıyla verilen bağışlarla zenginleşmiş, bu da beraberinde lüks içinde yaşayan keşişlerin disiplinlerinde gevşemeye neden olmuştur. Onlar kuruluş amaçlarını unutarak vazgeçtikleri dünya zevklerine kendilerini kaptırmışlar ve kurucularının iyi niyetli erdemleriyle elde ettikleri servetleri kötüye kullanmaya başlamışlardır.237 Keşişlerin ruhani hayatı ekonomik faaliyetlerine bağımlı hale gelmiştir. Bu nedenle, manastırların ekonomik faaliyetleri, zaman içerisinde keşişlerin ruhani hayattan uzaklaşarak sadece dünyevi işlere yönelmelerine neden olmuş, bu da manastır hayatının içerden tahrip oluşunun işareti olarak görülmüştür. Aynı zamanda manastırların bu ekonomik faaliyetleri, laik halkın manastırlara olan desteğini ve sevgisini ortadan kaldırmıştır. Dolayısıyla laik hükümetlerin manastırlara saldırması ve onların ekonomik zenginliklerini ele geçirmesi kolaylaşmıştır. Zira eğer halk manastırlara olan desteğini sürdürmüş olsaydı iktidarın manastırlara zarar vermeye cesaret edemeyeceği kaydedilmiştir.238

231 Jordan Aumann, 73.

232 F Cabrol, ERE, 8/792.

233 Bernard McGinn , ER, 10/ 48.

234 F.CabrolERE, 8/ 792.

235 Bernard McGinn , ER, 10/ 48.

236 F.CabrolERE, 8/ 792.

237Edward Gibbon, 318.

238 Arnold J. Toynbee, Hıristiyanlık ve Dünya Dinleri, Çeviren; Mehmet Aydın, Din Bilimleri Yayınları, Konya

2000, 64-65.

Page 42: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Ortaçağda manastır geleneğinde ortaya çıkan bu gevşeme ve suistimaller, keşişlik teşkilatında bir takım reform hareketlerinin başlamasında etkili olmuştur. Bu hareketler genellikle “asıllara geri dönüşü” desteklemiştir. İlk büyük reform hareketi Anianeli Benedict (821) ile ilişkilendirilmiştir. O, bütün Batı keşişleri için temel metin olarak Benedict’in kurallarını sistemleştirmiş ve bu metin 817’de “Aachen Sinodu” nda onaylanmıştır. 10. yüzyılda diğer bir yenilenme hareketine Cluny’deki Burgundion manastırı öncülük etmiştir. Cluny’nin sistemi, orjinal Benedict modeline dönüşü temsil etmiştir. Ancak Cluny’nin Kilise ve feodal toplum ile birliği ve keşişlerin temel çalışması olarak liturji üzerinde yoğunlaşması Benedict’in orjinal düşüncesinde önemli bir değişiklik olarak görülmüştür.239 Batı Hıristiyanlığı, 11. ve 12. yüzyıllarda, Cluny ve diğer Benedict tarzı reformlarda, toplumdan uzak manastır hayat tarzının yeniden canlanışına şahit olmuştur. Geleneksel Benedictinizm ile katı münzevi yaşamı birleştirmeye çalışan yeni cemaatler ortaya çıkmıştır. Bu cemaatlerin bazıları; Camaldolese, Vollombrosan, Carthusian tarikatları olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bütün bunlara ilaveten yeni tarikatların en meşhuru Cistercian tarikatı olmuştur. Molomesli Robert tarafından 1098’de kurulan bu tarikat daha çok toplumla iç içe bir manastır hayat tarzını canlandırmıştır. 12. yüzyılda ortaya çıkan bu hareket hem erkekleri hem kadınları cezbetmiş ve geleneksel Benedict kurallarına dönmeyi amaçlamıştır.240 12. yüzyıl Batı’da, manastır hayat tarzının ve onunla yakın ilişkide bulunan resmi rahiplerin bir zafer dönemi olmuştur. Bu dönem aynı zamanda bir kriz ve mücadele dönemidir. Zira kasabalar ve şehirler önemli bir şeklide gelişmiş, şehir okulları keşişlerin eğitim tekelini kırmıştır. Özellikle yeni ortaya çıkan tarikatlar (özellikle 13. yüzyıl mendicantları 241 manastır yaşam tarzı sürdürenlerin cevaplandıramadığı ihtiyaçları karşılamaya başlamıştır.242 Batı’da yeni tip dini tarikat anlayışının ortaya çıkışı, İspanyol asıllı bir rahip olan Aziz Dominik (1170-1221) ve İtalyan asıllı Aziz Francis (1181-1226) ile olmuştur. Resmi rahiplerden ya da keşişlerden (aslen laik fakat bir yere kararlılık yemini ile bağlı) farklı olarak, vaizler ve dilenci rahipler olarak şöhret bulmuş; bunlar öğretmek, vaaz etmek, çalışmak ve muhtaçlara yardım etmek için serbestçe dolaşmışlardır. Dominik’in vaizler tarikatı kısa zamanda bilimde, özellikle 13. yüzyıl üniversitelerinde ün kazanmıştır. Skolastik dönemin en büyük düşünürlerinden Thomas Aquinas (1225 – 1274) Dominiken fikirlerin ilk ve dikkat çekici savunucusu olmuştur. Onun Tanrının varlığını ispat konusundaki “Beş Delil” ilkesi İslam Filozofları tarafından da derinlemesine incelenmiştir.243 Aquinas’ın çağdaşı olan Bonavanture (1217-1274) ise Paris Üniversitesinde, Fransizkenlerin önder ilahiyatçısı olmuştur. Her iki tarikat da, hala dünyanın çeşitli bölgelerindeki üyeleriyle varlığını sürdürmektedir. 1215’de IV Lateran Konsili daha fazla dini tarikatın ortaya çıkışını yasaklamıştır.244 Son dönem ortaçağ manastır hayatı, Martin Luther ve diğer reformistlerin, keşişler ve rahibeler üzerine yaptıkları katı baskılar nedeniyle zor günler yaşamıştır. Katolik dünyasında

239 Bernard McGinn, ER,10/49.

240 Bernard McGinn, ER, 10/40.

241 Mendicant : Hıristiyanlıkta bir manastıra bağlı olmayan ve geçimlerini sağlamak için çalışan ya da dilenen

gezgin keşiş tarikatları mensupları. (Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, 255)

242 Bernard McGinn, ER, 10/49.

243 Bkz.Vahdettin Başçı “Aquino’lu Thomas’da Tanrı Anlayışı”, Fesefe Dünyası, Türk Felsefe Derneği Yayını,

sayı 7, Mart 1993, 51-55.

244 Nathan D. Mitchell, ER, 12/311.

Page 43: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Trent Konsili (1545 – 1563) manastır hayat tarzını ve dini tarikatları sistemleştirme ve bu alanda reformun gerekli olduğunu vurgulamıştır.245 17. yüzyılın sonları ve 18. yüzyıl, Batı manastır hayat tarzının bir gerileme dönemidir. Aydınlanma filozoflarının keşiş ve rahibelere bakışı olumsuzdur. Bunun sonuçlarını, Fransız ihtilali zamanında ve manastır evlerinin ayinlere kapatıldığı ve bütün katolik Avrupa’da yok edildiği Napolyon idaresi sırasında görmek mümkündür. 1810’larda manastır hayat şekli hemen hemen kaybolmuştu. (sadece 40 tanesi iyi, 1000’i aşkın manastır ayakta kalmıştır.246 Bütün bunlara rağmen 19 ve 20. yüzyıllar Batı’da manastır hayatının canlanışı, yayılışı ve belkide manastır tarihindeki en olağanüstü yeniden doğuşu olarak kabul edilmiştir. Yeni ortaya çıkan cemaatler ilk dönem ortaçağ manastır hayat tarzlarını model olarak, Batı’daki bu hayatı Avrupa ve Kuzey Amerika dışına taşımışılar, eğitim faaliyetlerine ek olarak misyonerlik faaliyetleri de sürdürmüşlerdir. II. Dünya Savaşı’nın ortaya çıkardığı krizlere rağmen, Batıda manastır hayat tarzı kökenli tarikatlar, 20. yüzyılda, II. Vatikan Konsili’ne (1962-1965) kadar gelişimini ve yayılmasını sürdürmüştür. II. Vakitan Konsilin’den sonra, manastır hayatının şekilleri, idealleri ile birçok keşiş ve rahibenin sayısındaki azalma üzerine müzakereler yapılmıştır.247

245 Bernard McGinn, ER, 10/49.

246 Bernard McGinn, ER, 10/49.

247 Bernard McGinn, ER, 10/49.

Page 44: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

III.BÖLÜM MANASTIR HAYATININ MAHİYETİ A. Manastıra Giriş Keşişlikte en önemli hususların basında, keşişin yaşantısını, belli bir hedefe yönelik olarak belli program ve disiplin dahilinde düzenlemek ve buna uyun olarak yaşamasını sağlamaktır. Bu nedenle başlangıçta bu hedefe yönelik olarak keşişler manastırlara belli bir törenle adım atar, özel bir elbise giyer ve bazen vücuduna özel bir şekil verir. Örneğin Hıristiyan keşişler İsa’nın başına konulan dikenli tacın temsili olarak başlarının tepe kısmındaki saçlarını kazıtırlar (tonsure). Ancak keşişler manastırlara kabul edilmeden önce belli bir adaylık sürecinden geçirilirler.Zira Hıristiyanlık tarihindeki bütün manastır kurucuları bu uygulamayı gözetmiştir.248 Keşişler , deneme sürecinde, onları nasıl bir hayatın beklediğini bunun zor bir iş olduğunu görmeleri için kişiliklerini zedeleyecek derecede bazı aşağılamalara maruz bırakılır ve eğer bunlara sabrederlerse adaylık sürecine kabul edilirlerdi. Pachomius tarafından belirlenen adaylık ve çıraklık devresi daha sonraki manastır hayatı ile ilgili kurallar üzerinde de etkili olmuştur. Hem Doğu’da hem de Batı’da ortaya çıkan tarikatlar bu uygulamaları kendilerine örnek almışlardır. Pachomius, keşişlerini bu yaşam tarzına kabul etmeden önce bir adaylık (postulancy) ve çıraklık (notiviate) döneminden geçirmiştir. Çıraklık döneminin başlangıcında bir tören yapılmış, keten bir cüppe ve bunun kukuletası ile keçi derisinden yapılmış bir pelerinden oluşan keşiş elbisesi giydirilmiştir. Çıraklığa kabul, meslekte ilerlemiş keşişlerin rızasına ve oylarına dayandırılmıştır. Keşişin başarılı bir çıraklık döneminden sonra (bu dönem çoğunlukla itaate, elişlerine,Kitab-ı Mukaddesin uzun bölümlerini ezberlemelerine bağlıydı) keşiş, tercih ettiği bu yeni hayatın kurallarına uyacağına yemin ederek manastırlara kabul edilmiştir.249 Genel olarak Mısır’daki manastır hayatında keşişlikte iki derece vardı; birincisi basit keşişlik, ikincisi, ise keşişlikte daha da ilerlemişlik düzeydir.250 Keşiş olmak isteyen kişi üç yıl bekletilir, bu süreçte manastır hayatının felsefesini ve kurallarını araştırması istenirdi. Eğer keşişliğe kabul edilirse başlangıçta bir tören yapılırdı. Aday erkek ise en az on yedi, kadın ise yirmi yaşında olması gerekirdi. Erkekler manastırın başkanı tarafından, kadınlar ise katılmak istedikleri manastırın papazı tarafından kabul edilirdi. Keşişliğe kabul töreninde keşişin başı tıraş edilir, başı doğuya döndürülür, yüzü toprağa doğru eğilir,üzerindeki elbiseleri çıkarılırdı. Bundan sonra yeni elbisesi törenle giydirilirdi. Törene şükran duası okunarak ve tütsü sunularak başlanılır ve çeşitli dualarla tören bitirilirdi.251 Dindarlık ve manastır hayatının kurallarına bağlılıkları gözlenen keşiş ve rahibeler, eğer daha sıkı ve ileri düzeyde manastır hayatı ile ilgili pratiklere katlanabilirlerse, manastıra kabul edildikten beş yıl sonra ikinci dereceye yükseltilirdi. İkinci derecenin özel töreni keşiş ve rahibelere “Skhema” adlı özel elbisenin giydirmesidir. Skhema 4 metre kırmızı deriden örülmüş, 10 cm genişliğinde ve bazı materyallerle düzenli aralıklarla süslenmiş, eski bir korseden oluşurdu. Gerçekte keşişlerin ve rahibelerin elbiseleri siyah bir cüppe, bir kuşak

248 Şinasi Gündüz, İA, 25/322.

249 Jordan Aumann, 42.

250 O.H.KHS Burmester, The Egyption or Coptic Chuch, Le Caire 1967,188.

251 Keşişliğe ve rahibeliğe kabul törenleri ve bu törenler esnasında okunan dualar için bkz, a.g.e, 188-200.

Page 45: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

(kemer) ve bir kukuletadan ibaretti. Rahibelerin bunlara ilaveten bir de siyah örtüsü bulunurdu.252 Benedict de keşiş adaylarının bir hazırlık döneminden geçirilmesi konusunda ısrarcı olmuştur. Onun koyduğu kurallar adaylık süreci olarak bir yıl belirlemiştir. Bu, birbirini takip eden iki, altı ve dört aylık, üç deneme sürecinden oluşmuş ve hepsi kuralların okunmasıyla sona ermiştir. Benedict’in manastırlarına kabul edilen kişi, bütün hayatını o manastırda geçirmek zorunda kalmıştır. Bu, onun sabitlik fikrini oluşturmuş ve bununla keşişlerin sürekli yer değiştirmelerini engellemeyi amaçlamıştır.253 Ayrıca manastıra kabul için çeşitli törenler yapılmış ve bunların ayrıntıları Benedict’in kurallarında açık açık belirtilmiştir.254 Giriş yaşı değişmekle birlikte, Doğu’da on yaşında çocukların bile kabul edildiği kaydedilse de genel olarak adayların 16 ve 17 yaşlarında olmaları istenmiştir. Batı’da ise bu 15 ila 20 yaş arasında değişmiştir.255 B- Manastır Hayatının Kuralları :

Hıristiyan keşiş ve rahibelerden, İncil’in öğütlerini yerine getirmeleri, Mesih’in yaşantısını taklid etmeleri ve ondan sonraki Havarilere ve ilk kurallara riayet etmeleri için manastır yaşamının temeli olarak görülen itaat, fakirlik ve bekarlık kurallarına uymaları istenmiştir. Bu nedenle ilk keşişler, bu kuralları Hıristiyanlığın temel ilkeleri olarak kabul etmiş, her şeyden vazgeçerek İsa Mesih’in izini takip etmeyi amaçlamışlardır.256 a- İtaat : Dini itaat gönüllü olarak bir otoriteye boyun eğme, teslim olmadır. İtaat, toplu halde yaşamanın bir gereğidir. Manastır hayatının en önemli kuralı ve toplu halde yaşamı ayakta tutan en önemli iki unsurdan biri başkana ve kurallara itaat diğeri keşişlerin birbirleriyle olan ilişkilerinin niteliğidir. Başlangıçta manastır hayatına yönelenler, tüm beklentileriyle bir ruhani babanın etrafında toplanmış, dolayısıyla o, bu kişilerin öncüsü ve modeli olmuştur. Bu nedenle ruhani babaya kesin bir itaat, manastır hayatıyla ulaşılmak istenen amaca ulaşmak için en önemli kural olarak görülmüştür.257 Hatta başkana itaat Mesih’e itaat olarak algılanmıştır. Her manastırda bir başkanın yönetimi altında hiyerarşik bir düzen vardır. Bütün keşişlerin, başkanın emirlerini kayıtsız, şartsız yerine getirmeleri zorunludur. Başkanın emirleri Tanrı’nın emirlerine açıkça karşı gelmediği müddetçe ölüm bile olsa itaat etmek şarttır.258 Bu nedenle yönetici konumunda olanlar, keşişlerin sabırlarını sınamak için onlara bazı emirler verirlerdi. Örneğin çok büyük taşlar taşıtılır, toprağa bir sopa dikilerek, üç yıl süreyle sulanmasını ve kök salmasını sağlamaları istenirdi. Hatta yanan ateş üzerinde yürütüldükleri ve bunları yapan çok sayıda keşişin, aziz olarak ölümsüzleştirildiği ifade edilmektedir.259 252 A.g.e, 188.

253 John Thomas and Angela Constantinides, I/XXI.

254 Ian C. Hannah, 81.

255 John Thomas and Angela Constantinides, I/XX.

256 F. Cabrol, ERE, 8/783.

257 Arvind Sharma , “Obedience”, ER, 11/ 33.

258 Ian C.Hannah, 43.

259 Edward Gibbon, 314.

Page 46: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Dolayısıyla manastırlarda keşişlerin özgürlüğü ortadan kaldırılarak bir kölenin niteliklerini taşımaları istenirdi. Manastır sistemi içerisinde itaatsizlik, yemini bozmak olarak algılanır ve çok büyük günah olarak görülürdü. Dolayısıyla itaatsiz keşişlere aşağılamalar, hapis, aç bırakma, kırbaçlama vb. bazı cezalar uygulanırdı.260 Bunların en ağır olanı topluluktan çıkarmadır. Pachomius, keşişlerinin disiplinsiz davranışlarını gördüğünde ya kurallara uymalarını, ya da topluluğu terketmelerini emretmiştir. Çünkü ona göre birlikte yaşamanın temeli başkana ve kurallara itaattir. Onun itaatsiz bir keşişe; “... yemeğe çağrıldığın zaman, bir araya geleceksin ve şu anda yaptığın gibi yapmayacaksın ,eğer kurallara itaatsizliğe meylettiysen, seni bırakıyorum, her nereye gitmek istiyorsan git. Yeryüzü Mesih’indir ve her şey onundur. Her nereye, gitmek istiyorsan git, sana verdiğim emirlere riayet etmediğin müddetçe, seni daha fazla burada tutamam.” şeklinde söylediği nakledilmektedir.261 b- Fakirlik : Manastır hayatının diğer önemli bir yönü de yoksulluk veya basit bir yaşam biçimidir. Manastır hayat tarzının öngördüğü fakirlik ilkesi, normal ve geçerli olan yaşam tarzından farklı bir hayatı benimseme ve toplumun geri kalan kısmının hoşlandığı lüks ve konforu reddetme olarak açıklanmıştır.262 Fakirlik iyi bir Hıristiyan olmak için en etkili yollardan biri olarak görülmüştür. İncillerde yer alan aşağıda özet olarak naklettiğimiz bilgiler fakirliğin dini kaynağı olarak kabul edilmiştir: Buna göre; Genç ve çok zengin bir adam İsa’ya gelerek ebedi hayatı elde etmek için ne yapayım diye sorduğunda, katletmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere şahadet yapmayacaksın ve anana babana hürmet edeceksin cevabını alır. Genç adam ben bunların hepsini yerine getirdim deyince İsa ona son olarak, eğer mükemmel olmak istiyorsan bütün mal, mülk ve servetini satıp fakirlere dağıt ve gel beni takip et diye emretmiştir. Ancak adam çok zengin olduğu için İsa’nın bu isteği onu çok rahatsız etmiş ve bu emri yerine getirmek istememiştir. Bunun üzerine İsa zenginlerin Tanrı’nın melekutuna girmekte zorlanacaklarını ifade etmek için, “devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin Allah’ın melekutuna girmesinden daha kolaydır” demiştir.263 Bu nedenle Mesih’in emirlerini, İncil’in öğretisini yerine getirmek amacıyla, münzeviler, çöllere çekilmiş basit, sade bir yaşam sürdürmüştür. Mısır’da ilk Hıristiyan keşiş olarak kabul edilen Aziz Antony’de yukarıda değindiğimiz fakirliğe vurgu yapılan İncil’in ifadelerini duyduktan sonra her şeyini satıp, fakirlere dağıtmış, münzevi bir yaşam sürmek için çöle çekilmiştir. Hıristiyan manastır hayatının tarihi, önceden çok zengin ve soylu ailelerin çocukları iken, genç yaşta bütün bunları reddederek münzevi bir hayatı benimseyen ve hatta bu hayat tarzının liderliğini yapanlara şahit olmuştur. Nitekim yukarıda hayatı hakkında kısa bilgiler naklettiğimiz Nola’lı Paulinus adlı keşiş, kendisi gibi tamamı zengin ve aristokrat olup bütün varlıklarından vazgeçerek manastır hayatına yönelmiş bir keşiş topluluğuna liderlik yapmıştır. Zengin ve soylu ailelerin çocukları oldukları belirtilen Aziz Basil ve Benedict gibi manastır hayatının önderleri ailelerinden kalan bütün mirastan vazgeçip, münzevi hayatı tercih etmişlerdir.

260 Edward Gibbon, 314.

261 Jordan Aumann, 41-42.

262 George Weckman, ER, 10/37.

263 Matta 19:16-25, Luka 18:18-26.

Page 47: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Manastır hayatını benimseyen keşişlerden manastırlara girerken bütün varlıklarından vazgeçmeleri istenmiştir. Benedict’e göre keşişler hiçbir şeye sahip olmamalıdır.264 Basil de keşişlerin dünyalık mal mülklerinden vazgeçmeleri gerektiğini kurallarında açıklamıştır. Bizans Ortodoks manastırlarında ise keşişlerin kişisel varlıklarından tamamen vazgeçmeleri hususunda çok ısrar edilmemiştir.265 Manastırlarda keşişler hayatlarını kendi elleriyle yaptıkları işlerden kazandıklarıyla sürdürmüşlerdir.Aynı zamanda bu bireysel kazanımları topluluğun tümü için kullanmışlardır. Ancak zaman içerisinde manastırlar fakir ve basit yaşam ilkesinden uzaklaşmaya başlamıştır. Keşişler, kendi yaptıkları ürünlerden çok fazla servet biriktirmiştir. Ayrıca manastırlar, çevredeki Hıristiyanların iyi niyetle yaptıkları bağışlardan zaman içerisinde çok fazla varlığa sahip olmuştur.266 Hatta başlangıçta uygulamalar görülmediği halde sonraları manastırlara giren keşişlerin bütün varlıklarını manastıra bağışlamaları ve keşişlere düşen miras hisselerinin manastıra devrine izin verilmiştir.267 Böylesi varlık birikimi ve diğer faktörlerin etkisiyle bu toplulukların yaşam şekli değişmiş, bu da beraberinde manastır hayat geleneği içinde peş peşe reform hareketlerinin gerçekleşmesine neden olmuştur.268 Zira 11 ve 12. yüzyıllarda Cluny ve Cistercian tarikatlarının reform hareketlerinin temelde çıkış nedeni Benedict’in evlerinin prestijine ve varlığına tepki göstererek, rahipleri katı ve daha ilkel bir manastır hayat tarzını uygulamaya sevk etmek olmuştur.269 c. Bekarlık : Bekarlık ilkesi, Mesih’i taklit etmek isteyen Hıristiyan münzevilerin, itaat ve fakirlik ilkesi ile birlikte yer aldığı temel yeminlerinden biridir. İlk dönem Hıristiyanlığında bekarlık yoluyla iffeti koruma daha yüce ve üstün bir hayatı elde etmenin yolu olarak görülmüştür. Bu dönemde bazı Hıristiyanlar bekaret yoluyla İsa’yı taklit etmeyi amaçlamışlardı. Çünkü İsa’nın kendisi evlenmediği gibi, “Tanrı’nın Hükümranlığı” için bekar kalmayı telkin etmişti.270 Ayrıca bu ilk dönemde İsa’nın çok geçmeden döneceği, Kıyamet gününün gelişi ile bekaret arasında bir ilişki kurulmuş, ancak İsa’nın dönüşünün hemen gerçekleşmemesi üzerine evlilik hayatı İsa’nın öğretilerine göre yaşamanın normal bir yolu olarak görülmüştür. Yine de daha yüce ve üstün bir Hıristiyan hayatı sürmek için bekaret uygulamasını sürdürenler olmuştur.271 Hıristiyan münzevilerinin bekar bir hayatı tercih etmelerinde Pavlus’un etkisi de büyük olmuştur. Pavlus’un Korintoslular’a I. mektubunda, bekarlığı Tanrıya bölünmemiş bir dikkati temin etme vasıtası olarak görmesi 272 ve evliliği kişiyi Tanrının yolundan

264 Ian C Hannah, 79.

265 John Thomas and Angela Constantinides, I/23, 21.

266 George Weckman, ER, 10/37.

267 Edward Gibbon, 317, 318.

268 George Weckman, ER, 10/37.

269 Bernard McGinn, ER, 10/49.

270 Bkz. Luka : 20:34-35.

271 Bkz. Thomas Michel, 146-147.

272 Bkz. I. Korintoslulara, 7:25-35.

Page 48: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

alıkoyacağını düşündüğü için tavsiye etmemesi 273 keşişlerin bekar bir inziva hayatı sürdürmelerinin temel sebeplerinden biri olarak görülmüştür.274 Hıristiyan teolog Clement’e göre ise Tanrı bakirelere, meleklerle birlikte krallığında özel bir yer verecektir. Bu ise ona göre, evliliğin verebileceklerinden daha büyük bir ödüldür. Ancak Hıristiyan manastır sisteminde iffetini koruma yalnızca evlenmeme veya cinsel ilişkide bulunmama değil, aynı zamanda kendini her türlü nefsi ilgilerden uzak tutmak olarak görülmüştür. Bu nedenle şehvetten sakınmak ve düşünceleri temiz tutmak iffetli ve temiz kalmanın en önemli ilkesi olarak görülmüştür.275 İsa Mesih’i taklit etmek isteyen bakirelerin kutsanma törenleri de, evlilik töreniyle bağdaştırılmıştır. Buna göre kendini Tanrı’ya adayan bakireler Mesih ile mistik bir şeklide evlendirilmiştir. Ortaçağda kutsal bakirelere bu evliliğin sembolü olarak bir yüzük ve taç verme geleneği sürdürülmüştür. Ayrıca bakirelerin örtüsü nikahlı olmanın sembolü olarak görülmüştür.276 Manastır hayatının, çok sayıda önde gelen liderleri yazılarında, bekaret ilkesine vurgu yapmışlar ve bunu Mesih’i taklit etmenin en etkili yolu olarak görmüşlerdir.277 Manastır hayatının teşvik ettiği bu ilkeyi kiliseler de gözetmiş ve bekar keşişler ve evlenmemiş papazlar kilise hiyerarşisi içinde en üst derecelere getirilmişlerdir.278

C- Manastırda Keşişlerin Hayatı Manastırlarda keşişlerin yeme içme, giyinme, ibadet, dua, çalışma, uyuma vb. günlük hayatının her alanı belirli kurallara bağlanmıştır. Çünkü manastır hayatının en önemli iki özelliği, bu hayat tarzını benimseyenlerin yaşam biçimleriyle toplumun geri kalan kısmından kolaylıkla ayırt edilebilmeleri ve özel programlı ve disiplinli bir hayat sürmeleridir. Manastırlarda keşişlerin yeme içmeleri belirli oranlarda ve belirli saatlere göre düzenlenmiştir. Pachomius manastırlarında günlük iki yemek zamanı belirlenmişti. Bunlardan birincisi öğlen altıncı saatte yenen ana yemek , ikincisi ise dokuzuncu saatte yenen hafif bir akşam yemeğidir. Palladius’a göre Pachomius manastırlarında, öğleden akşama kadar olan zamanda keşişlerin herhangi birşey yemelerine izin verilmiştir. Bu manastırlarda bütün keşişlerin aynı anda yemek yemeleri yönünde bir zorunluluk yoktu.279 Basil’in manastırlarında da biri öğlen ana yemek, diğeri akşam hafif bir yemek zamanı belirlenmişti.280 Basil’in, manastır yemekhanelerinin işleyişi ve uygun yemeklerle ilgili belirlediği kurallar ortaçağ boyunca etkili olmuştur. Örneğin masaya oturma uygun görevli tarafından belirlenmiştir. Keşişler önlerine konan herşeyi yemek zorundadırlar. Basit ve kolay üretilebilen yiyecekler tercih edilmiştir. Misafirler için de herhangi özel bir yemek

273 Bkz. I. Karintoslulara, 7:29-31.

274 Ali İsra Gungör, 11.

275 Gabriel Abdelsayed, “ Chastity”, ER, 3/227.

276 Jordan Aumann, 37; bkz. Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri, çev. Dominik Pamir, 235-236.

277 Bkz. Jordan Aumann, 36.

278 Bkz. Ian C. Hannah, 47.

279 Joseph Patrich, 20 ; bkz. Derwas J.Chitty, 25.

280 Ian C. Hannah, 44.

Page 49: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

sunulmamıştır.281 Benedict de Pachomius ve Basil’de olduğu gibi keşişleri için günlük iki öğün yemek belirlemişti. O, keşişlerin şarap içmesi konusunda, her ne kadar şarap içmek yasak olsa da, keşişleri bundan tamamen uzaklaştırmanın mümkün olmadığını bu yüzden çok az miktarda içilmesine izin verilmesi gerektiğini belirtmiştir.282 Manastırlarda genel olarak günlük iki vakit hafif yemek uygulamasına ek olarak, Hıristiyan keşiş ve münzevileri yıl içinde belli zamanlarda oruç tutmuşlardır. Manastır hayatının temel ilkelerinden en önemlisi kişinin kendini mutluluk veren bazı uygulamalardan uzaklaştırmasıdır. Bu nedenle oruç, keşiş ve rahibeler arasında nefsi kontrol etmenin, ruhu dünyalık arzulardan kurtarmanın en etkili yollarından biri olarak görülmüştür. Çünkü İsa Mesih kendisi orucu uyguladığı gibi, onu takip edenlere de bunu tavsiye etmiştir. Oruç tutan kişilerin niteliği İncil’de şöyle açıklanmıştır: “Ve oruç tuttuğunuz zaman iki yüzlüler gibi surat asmayın; zira onlar oruç tuttuklarını insanlar görsünler diye, suratlarını asarlar. Doğrusu size derim: Onlar karşılıklarını aldılar. Fakat sen oruç tuttuğun zaman, başına yağ sür ve yüzünü yıka; ta ki, insanlara değil Babana oruçlu görünesin; ve gizlide gören Baban sana ödeyecektir”(Matta,6/16-19).283 Bu nedenle ilk dönem münzevilerin hayat hikayelerinde iki, üç, hatta beş gün boyunca hiçbir şey yemeden duranlardan bahsedilir.284 Ancak Hıristiyan geleneği içerisinde yavaş yavaş oruçta dönemsel uygulamalar gelişmeye başlamıştır. Örneğin Paskalya öncesi kırk günlük Lent dönemi boyunca her gün oruç tutulmuştur.285 Ayrıca Ember günleri denilen yılın yaklaşık üçer ay aralıklarla, dört ayrı döneminde tutulan oruçlar da yer almıştır.Bu oruçlar,Advent devresine denk gelen 13 Aralık’tan,Pentekost gününden,14 Eylül tarihinden ve Paskalya öncesi Lent döneminin ilk Pazar gününden sonraki Çarşamba, Cuma ve Cumartesi günlerinde ,üçer gün olarak tutulmaktadır. 286Manastırlarda keşişler bunlara ilaveten yıl içinde Çarşamba ve Cuma günleri oruç tutmuş, bu günlerde yalnızca bir vakit yemeğe izin verilmiştir.287 Ayrıca yıl içinde belirli zamanlarda perhize de önem verilmiştir. Bazı diyetler yumurta ve peynir gibi yiyeceklere karşı katı kısıtlamalar getirmişlerdir, ancak genel olarak perhizin sağlığa zarar vermeyecek derecede olması kabul edilmiştir.288 Keşişler gündelik yaşantılarının en önemli bölümünü dua ile geçirmişlerdir . Dua uygulamasının temelini ise tefekkür ve mezmurların okunması oluşturmuştur. John Cassian, duayı Hıristiyan ruhbanlığının en temel uygulaması olarak görmüştür. O, Konferanslar “Conferences” adlı eserinde dört çeşit duadan bahsetmiştir. Bunlar; günahlardan dolayı özür dileme olarak kabul edilen tövbe ; manevi yaşamı güçlendirmek için yapılan dua; ruhların kurtuluşu için yapılan dua ve Tanrı’nın verdiği lutuflar için yapılan şükran duasıdır.289

281 John Thomas and Angela Constantinides, I/25.

282 Ian C. Hannah, 80.

283 Rosemary Rader, “Fasting”, ER, 5/288

284 Jordan Aumann, 42.

285 Rosemary Rader, ER, 5/288

286 Bkz. Mehmet Katar, “Hıristiyanlık’ta İsa’nın Doğumu ile ilgili Kutlamaların Ortaya Çıkışı”, İslamiyat, cilt 3,

sayı 4, Ekim-Aralık 2000, 71. Dipnot

287 Jordan Aumann,42

288 John Thomas and Angela Constantinides, xxviii

289 Jordan Aumann, 60.

Page 50: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Manastırların kurulmaya başlamasıyla birlikte dua için haftanın belirli günleri ve gün içinde bazı saatler belirlenmiştir. Manastırların gelişmesiyle birlikte ise dua uygulaması daha metodik bir şeklide düzenlenmiştir.290 Basil ve Benedict manastırlarında keşişlerin gündelik hayatı “dua” ve “iş” arasında bölünmüştü. Onlar keşişleri için günlük birbirini takip eden yedi belirli dua saati öngörmüştü. Dualar bütün keşişlerin katılımıyla toplu olarak kilisede yapılırdı.291 Filistin ve Suriye’de görülen lavralarda ise keşişler yalnızca hafta sonu toplu dua için bir araya gelirler diğer günlerini hücrelerinde bireysel dua ile geçirirlerdi. Keşişler gündüzleri toplu olarak yapılan bu dualara ilaveten geceleri de toplu halde dua etmeyi ihmal etmemişlerdir. Dualar mezmurların veya Kitab-ı Mukaddesin bazı bölümlerinin veya bazı kilise babalarının kitaplarının okunmasından oluşmuştur. Ayrıca keşişler gün içerisinde belirlenmiş saatler dışında bireysel olarak tüm zamanlarını tefekkür ve dua ile geçirmişlerdir.

Manastırlarda keşişlerin gündelik hayatının dua dışında diğer önemli kısmını çalışma

oluşturmuştur. Manastır hayatının tarihi içerisinde her ne kadar Messelianlar (Euchites)292

gibi bazı fanatik grupların keşişlerin yaşamının tamamını dua ve ibadet ile geçirmesine ve

diğer bütün faaliyetlerden uzak durması gerektiğine dair iddiaları olsa da bu fikir ve

uygulamalar, manastır hayatının önde gelen şahsiyetlerinden Pachomius, Basil ve Benedict

tarafından , tembellik ve kötü alışkanlıklarla birlikte bazı aşırılıkları beraberinde getireceği

gibi endişelerle, uygulanabilir olmaktan uzak ve endişe verici olarak görülmüştür. Çünkü

onlar çalışmayı keşişlerin en temel görevlerinden biri olarak kabul etmiştir. Burada

manastırların belli giderleri olduğu ve bunların teminine ihtiyaç bulunduğu, keşişlerin

ürettikleriyle manastır giderlerinin karşılanmaya çalışıldığı unutulmamalıdır.

Manastır hayatının başlangıcında her ne kadar dağ ve çöl münzeviliği geleneği hakim olsa da , zamanla bu hayat tarzının yaygınlık kazanması ve manastırların kurulmaya başlamasıyla birlikte ,keşişler geçimlerini sağlamak ve çevredeki köylülerin yardımlarından faydalanmak amacıyla, manastırları genellikle tarıma elverişli bölgelere kurmuşlardır. Bu nedenle keşişler en çok tarım ile meşgul olmuşlardır. Onlar hiçbir zaman çalışmayı küçümsememiş, en zor işleri bile şikayet etmeden yapmışlardır. Çünkü, iş yapma, çile ve bedenin eğitimi, geçimlerini 290 F. Cabrol, ERE, 8/784.

291 Joseph Patrich, 31; Thomas Michel, 148.

292 Messelianlar (Euchitler): Bu mezheb ilk günah ile ilişkili olarak, her kişinin yapısında ruhuyla bütünleşmiş

bir şeytanın bulunduğunu ve bunun vaftizle çıkarılamadığını savunmuşlardır. Onlara göre bunu defetmenin tek

yolu arzu ve ihtirasları yok etmek amacıyla sürekli dua ve ibadet etmektir. (Bkz, Şinasi Gündüz, Din ve İnanç

Sözlüğü, 258)

Page 51: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

sağlamanın en kutsal yolu olarak görülmüştür.293 Çoğunlukla; terzilik, marangozluk, fırıncılık, madeni eşya, ayakkabı yapımı, nalbantlık, hurma dallarından sepet ve hasır yapımı vb.294 hem kendi ihtiyaçlarını, hem de manastırın ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli olan işlerle meşgul olmuşlardır. Kendi ihtiyaçları dışında kalan kısmını ya fakirlere dağıtmışlar, ya da satmışlardır. Hatta Hıristiyanların, manastırlarda yaşayanlara yardım etme duygusunun bir sonucu olarak pazarlarda keşişlerin yaptığı ürünlere daha çok değer verildiği kaydedilmiştir.295 Keşişler bunlara ek olarak resim , boyama, minyatür, mimari, heykel yapımı vb. bir çok sanat dalında başarılı olmuşlardır. Ayrıca, özellikle eğitim seviyesi yüksek keşişlerin en önemli görevi Kitab-ı Mukaddes’i ve bazı kutsal yazıları okumak ve araştırmaktır. Batı’daki manastırlarda bu uygulama çok büyük gelişme göstermiştir. Keşişler eski medeniyetlerin el yazma eserlerini çoğaltarak korumuşlardır. Bu nedenle Batı medeniyetinin, eski medeniyetlerle ilgili sahip olduğu kaynakları, keşişlerin yapmış olduğu bu çalışmalara borçlu olduğu kabul edilmiştir.296 Keşişlerin giysileri konusunda manastırlar arasında farklı uygulamalar olsa da, onların elbiselerinin özelliği dışarıdan bakıldığında alçak gönüllülüğün, fakirliğin ve dış dünyadan uzaklaşmanın bir işareti olmuştur. İlk keşişler, dizlere kadar uzanan kollu veya kolsuz uzun ve geniş yünden tapılmış bir tür cüppe şeklinde tunikler giymişlerdir. Bunlar genellikle keçi derisinden veya deve kılından yapılmıştır ve zamanla bu tunikler keşişlerin en temel giysisi olmuştur. Tunikler bir kemerle sarılmış olup, ayrıca keşişlerin başlarını soğuk ve sıcaktan korumak amacıyla kullandıkları başlıklar kullanılmıştır. Daha sonra başlıklar elbiselere birleştirilmiş ve zaman içerisinde bu tunikler, Benedict’in keşişlerinin kullandığı uzun, geniş ve uzun kollu cüppe haline gelmiştir. Bu giysinin Doğulu keşişlerin elbiseleriyle de benzerlik gösterdiği belirtilse de , daha çok “Monte Cassino” çevresindeki köylülerin iş elbisesine benzetilmiştir.Ayrıca Doğulu keşişlerin genellikle yalınayak yürüdüğü ancak Pachomius’un, keşişlerine sandalet önerdiği, Benedict’in keşişlerinin ise çorap ve sandalet giydikleri kaydedilmiştir.297 Manastırlarda münzevilerin giydiği elbiselerinin belli başlı özelliklerinin şunlar olduğu bildirilmiştir : 1. Manastır rahiplerinin giydiği cüppe; 5 cm genişliğinde ve takriben bir metre uzunluğunda bir şeritle çevrilmiş, yünden yapılmış siyah bir örtü. 2. İç elbiselerinin üzerine giyilmiş deri bir kuşak. 3. Plan; cildin hemen üzerine giyilen haç şekli verilmiş bir deri. 4. Peçe, yaşmak; Rahibelerin kullandıkları ortası daire gibi kesilmiş, yünle birlikte başı kapatacak şekilde örtülen, dikdörtgen şeklinde bir şal. Genellikle dışarı çıkarken giyilir.298 Kilise kurallarına göre rahibeler, siyah bir elbise ve siyah bir peçe giymek zorundaydılar. Bu onlara, kutsanma törenleri sırasında piskopos tarafından kutsanarak verilirdi.299 Keşişlerin tüm faaliyetleri gibi uyku saatleri de belirli bir program dahilindeydi. Uyku saati ya bir çan veya bir zil sesiyle bildirilirdi. Pachomius’un manastırlarında, keşişler elbiseleriyle 293 Edward Gibbon, 319.

294 Joseph Patrich, 20, 31.

295 Edward Gibbon, 319-320.

296 F. Cabrol, ERE, 8/784.

297 F. Cabros, ERE, 8/786.

298 Mustafa Erdem, “Kıpti Kilisesi Üzerine Bir Araştırma”, A.Ü.İ.F.D, 35.cilt,1996,152.

299 Jordan Aumann, 36.

Page 52: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

birlikte, yatak olmaksızın, bir sandalyenin üstünde uzanarak uyurlardı. Her keşişin hücresinin kapısı sürekli açık olurdu. “Benedict’in manastırlarında ise, her keşişin ayrı yatakları vardı. Onlar da elbiseleriyle uyurlardı. Ancak herhangi bir kazaya neden olmamak için, üzerlerinde bıçakları varsa çıkarırlardı. Bir kandil sürekli yanardı. Keşişlerin toplu olarak yapılan gece ayinlerine rahat katılabilmeleri için, bütün ortaçağ manastırlarında, yatakhaneden kilise içerisine varan bir koridor bulunurdu.300 Manastırlarda, her ne kadar keşişler bir arada yaşasalar bile, sürekli bir yalnızlık içindeydiler. Çünkü, toplu ibadetler dışında her keşiş kendi hücresinde sessiz bir şeklide dua ve tefekkür halindeydi. Manastırlar büyük duvarlarla çevriliydi ve keşişlerin dış dünya ile ilişkileri bir disiplin altındaydı. Keşişlerin tüm ihtiyaçları manastır içerisinde karşılanır, birbirlerinin kontrolünü sağlamaları için bir keşişin, yanında biri olmaksızın dışarı çıkmasına izin verilmezdi. Manastıra gelen misafirlere hürmet gösterilir, ancak keşişlerle dünyalık konularda konuşmamaları için ayrı bölümlerde konuk edilirlerdi. Keşişlerin, akrabaları ile görüşmelerine başlarında kıdemli bir keşişin bulunması şartı ile izin verilmiş olup, ziyaretlerin süresi de bu kişiye bağlıydı. Hatta keşişlerin kendi aralarında fazla iletişim kurmamaları için toplu yemek zamanlarında bile yüzlerini görmeyecek şekilde başlıklar kullanmaları zorunluydu.301 Keşişlerin, içinde bulundukları bu yalnızlık nedeniyle, manastırlara girdikten sonra pişmanlıklar yaşadıkları ve ruh sağlıklarının bozulduğu bildirilmektedir. Çünkü, bir insanın gösterebileceği çok doğal olan tepkileri dahi ağır suç olarak görebiliyor, hatta çevrelerinde sürekli kendilerini kötülüğe sevkedecek görünmez düşmanların şeytanların hayallerini canlandırabiliyorlardı. Bu durumun kimi zaman ağır bunalımlara ve akıl hastalıklarına neden olduğu, bu nedenle 6. yüzyılda keşişler için akıl hastanelerinin kurulduğu kaydedilmektedir.302 Manastırlarda, hastaların tedavi edilmesine çok özen gösterilmiştir. Bütün manastırlarda zorunlu olarak revirler bulundurulmuş ve en iyi şeklide düzenlenmiştir. Banyo, hastaya daha sıklıkla sunulmuş, sağlıklı ve özellikle genç olan keşişlere daha uzun süreyle izin verilmiştir.303 Keşişler, belirli kurallar dahilinde normal halk ile ilişkilerini sürdürmüşlerdir. Hıristiyan olan halka çeşitli dini hizmetlerin yanında eğitim, sağlık ve tarım alanlarında yardımcı olmuşlar, inanmayanlara ise dinlerini tebliğ etmişlerdir.304

D- Kadınlar ve Manastır Hayatı Açık bir yasak olmamasına ve manastır kurucuları, kadınların keşişliğine izin vermesine rağmen, hem Budizm’de hem de Hıristiyanlık’ta, keşişler genellikle erkeklerden oluşmuştur. Kadın, kişiyi günaha sevkeden bir varlık olarak görüldüğü için keşişlerin evlenmelerine izin verilmemiştir. 305 Ancak, her ne kadar erkeklerle karşılaştırıldığında, kadınlar manastır

300 Ian C. Hunnch, 79.

301 Bkz. F. Cabrol 8/784; Ian C. Hannah, 79; Edward Gibbon, 319-320.

302 Edward Gibbon, 320.

303 Ian C. Hannah, 80.

304 Şinasi Gündüz, İA, 25/323.

305 Şinasi Gündüz, İA, 25/323.

Page 53: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

hayatının tarihi içinde fazla rol oynamamış olsalar da, hem ilk dönem münzeviler arasında hem de manastır yaşamında yerlerini almışlardır.306 Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde, manastırlar kurulmaya başlamadan önce, Hıristiyan münzevilerle birlikte, bekaret yemini etmiş kadınların da var olduğu, çeşitli manastır hayatını kaleme alan yazarların eserlerinde yer almıştır. Bu kadınlardan bazıları, aileleriyle birlikte yaşayarak, resmi kilisenin öğretisini takip etmişler, bazıları ise küçük gruplar oluşturarak münzevi bir yaşam sürdürmüşlerdir. Zaman içerisinde, Kilise otoritesi tarafından onaylanmak amacıyla, piskoposun eliyle takdis edilmiş ve bekaret yemini ederek kendilerini Tanrı’ya adamışlardır.307 Manastırların kurulması ile birlikte, kadınlar da manastırlar içinde yer almaya başlamıştır. Doğu’da, kadınlar için ilk manastır, Pachomius’un kızkardeşi Mary tarafından kurulmuştur. Rivayete göre Mary, Pachomius’u ziyarete gitmiş, fakat Pachomius onunla görüşmeyi kabul etmemiş ve ona bir haber göndererek şöyle demiştir : “Benim hala yaşadığımı işittin. Beni görmediğin için kederlenme fakat, eğer dünyadan vazgeçmek ve Allah’ın bağışlamasını kazanmak istiyorsan nefsine hakim olacaksın; ve kardeşler senin için bir yer inşa edecekler. Ben, sana katılacak ve böylece senin sayende kurtuluşa erecek birçok kişiyi sana bildirmesini Tanrıdan ümit ediyorum. Kişi için bu dünyada ölümden önce iyi bir amel işlemesinin dışında ümit yoktur.”308 Mary, bunu duyduktan sonra manastır hayatını kabul etmiştir. Pachomius, Mary için kendi manastırının yanında bir oda inşa ettirmiş, zamanla Mary’nin burada yaşadığını duyan başka kadınlar onunla birlikte yaşamak için etrafında bir araya gelmiş ve ilk kadın manastırı teşekkül etmiştir.309 Batı manastır hayatında da münzevi gruplar halinde yaşayan kadınlardan bahsedilir. Constantine’in kız kardeşi Contantia, Aziz Agnes’in mezarı etrafında bakire kadınlardan oluşan bir topluluk oluşturmuştu. Pammachius adlı soylu bir kadın münzevi bir hayat sürmüş ve Tiber dağında keşişlerin yönettiği bir darülaceze kurmuştur. Aziz Ambrose’nin kız kardeşi Macellina da kendisini Tanrı’ya adamış ve kardeşiyle birlikte münzevi bir yaşam sürmüştür.310 Çok sayıda Roma’lı üst tabakadan hanım kendini manastır hayatına adamış 350 yılına gelindiğinde oldukça kalabalık münzevi kadın toplulukları oluşmuştu. Jerome, hem Roma’da, hem Filistin’de soylu kadınlardan oluşan bir münzevi topluluğun ruhani yöneticiliğini yapmıştır.311 Manastır hayatından etkilenen laik ve soylu kadınlar yoluyla Hıristiyanlık, imparatorluğun en üst tabakalarına kadar nüfus etmiş, sonunda onların Hıristiyanlaşmasına katkı sağlamıştır.312 Batı’da kadınlar için çok sayıda manastır kurulmuştur. Daha önce de kısmen işaret edildiği üzere John Cassian ve Benedict gibi ünlü manastır kurucuları, erkek manastırlarının yanında kadın manastırları da kurmuşlardır. Cassian, Aziz Victor manastırının yanında, Benedict’in

306 Ian C. Hannah, 110.

307 Jordan Aumann, 36.

308 Mustafa Erdem, 151.

309 Mustafa Erdem, 151.

310 F. Cabrol, ERE, 8/790.

311 Richard Woods, 102; Jordan Aumann, 57.

312 Richard Woods, 102.

Page 54: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

kız kardeşi Scholastice ise Monte Cassino’de bir kadın manastırı kurmuş ve bu manastırın başkanlığını yapmıştır.313 Bazı manastırlar, Roma’lı orta yaşlı ve varlıklı kadınların bağışlarıyla kurulmuş ve bu bağışlarla sürekli desteklenmiştir. Olives dağındaki, genç Melenia ve yaşlı Melenia’nın manastırları, Filistin’deki Jerome ve Paula’nın manastırları, varlıklı ve soylu kadınların bağışlarıyla kurulmuştur. Ayrıca, bu kadınlar imparatorluk hükümetiyle iyi ilişkileri sayesinde devlet imkanlarından faydalanarak çok sayıda manastırın kurulmasını sağlamışlardır.314 Doğu’da ve Batı’da, zaman zaman erkek ve kadınların bir arada yaşadığı manastırlar kurulmuştur. Bu uygulamanın amacı rahibeleri korumak, ruhani ihtiyaçlarını karşılamak ve onlara yardımcı olmaktı. Özellikle İrlanda’da Columbanus tarafından kadın ve erkeklerin bir arada yaşadığı ikili manastırlar kurulmuştur. Ancak bu uygulama, suistimalleri beraberinde getireceği endişesiyle, Piskoposlar ve manastır hayatını konu edinen yazarlar tarafından eleştirilmiştir.315

E. Resmi Kilise ve Manastır Keşişliği Arasındaki İlişki Manastır papazlarını kilise papazlarından ayırmak için keşiş kavramı kullanılır.316 Kural olarak keşiş, papaz veya rahip sınıfından değildir ve bu durum keşiş için ideal olarak görülmüştür. Keşişin kadınlardan ve kiliseye ait işlerden uzak durması gerektiği ,çünkü bunların, keşişin kutsal şeylere yaklaşmasını ve Tanrıyı tefekkür etmesini engelleyeceği düşünülmüştür. Ancak zaman zaman keşişler kiliselerde bazı görevler almışlardır.317 Manastır hayat tarzı ve Kilise arasındaki uyum, ilk dönemlerde bu hayatı tercih edenlerin asıl hedefiydi. Piskopos Athanasius, Antony’nin arkadaşıydı ve onun hayatını yazmıştı. Keşişler kısa süre sonra piskopos olarak seçilmeye başlamıştı. Yine Pachomius’un yaşam şekli başlangıçta Kilise tarafından beğenilmemiş, ancak daha sonra destek görmüştür. Başlangıçta manastır hayat tarzı bütün bölgelerde Kilise kuruluşlarına paralel ve onlardan bağımsız olarak gelişmiştir.Ancak zaman zaman Kilise ve bu hareket arasında gerilimler meydana gelmiş ve manastır hayat tarzı Kilise yapısı içinde asimle edilmek istenmiştir. Kudüs Patriği Juvenal, bu hayatı Kilise bünyesine entegre etmek için keşişlerin başkanını baş piskopos olarak atamıştır. Ayrıca İmparator Justinian, bu hareketin Kilise yapısı içindeki yerini belirlemeyi hedeflemiş ve bu amaçla kurallar hazırlamıştır. Pachomius, Basil ve Maruta’nın öğretileri de aynı amacı gerçekleştirmeye yönelik olmuştur. Justinian, manastırların kurulmasını ve manastır başkanının seçilmesini Patriğin iznine tabii tutmayı hedeflemiştir. Diğer taraftan İstanbul’daki “Studious” manastırının baş rahibi Theodor, daha sonra Batıda da yaşanacak olan, keşişlerin Piskoposun kontrolünden muaf tutulması gerektiği iddiasıyla bir hareket başlatmıştır.318 Batı’da ilk manastırı kurduğu kabul edilen Tourslu Martin, ilk keşiş Piskoposdur. O, Piskoposluğu sırasında alıştığı manastır hayat tarzını sürdürmüş ve etrafında çok sayıda münzevi toplamıştır. Daha sonra bunların çoğu Piskopos olarak atanmış bu uygulama

313 Jordan Aumann, 59, 69.

314 Joseph Patrich, 5.

315 Jordan Aumann, 37.

316 Aytunç Altındal, Türkiye ve Ortodokslar , İstanbul 1995, 38.

317 Ian C.Hannah, 26.

318 Joseph Patrich, 9, 33.

Page 55: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Batı’daki manastır hayatının karakteristik özelliği haline gelmiştir. Zira, Martin’den sonra Honaratus (400-410) Leris’te bir manastır kurmuş ve bu manastır çok sayıda üst sınıftan keşişi barındırmış ve bunlar daha sonra Piskopos olarak seçilmiştir. 6.yüzyılda ilk keşiş Papa olan Gegory’nin kendisi bir keşiştir ve papalığı sırasında bu hayata özlem duymuş evini manastıra çevirmiştir. Aziz Augustin de keşişlerine, papazlığa ve diyakozluğa atanmak için bir manastıra girmeyi ve bütün sahip olduklarından vazgeçmeyi bir şart olarak öne sürmüştür. Benedict tarzı manastır anlayışı, daha önceki münzevi hareketler gibi, temelde, karakter bakımından ruhbani olmaktan çok laik idi. Bununla birlikte Benedict’in kuralları, papazlığa atanacakların, manastıra girmelerine izin vermiştir. Özellikle 9.yüzyıldan sonra bu kurallar bir çok Benedictine keşişinin papazlığa atanmasında genel kural haline gelmiştir. Fakat bu uygulama genel usulden ve ilk dönem geleneğinden bir sapma olarak görülmüştür.319 13.yüzyıldan itibaren Papalık ve manastır hayat tarzı arasında tartışmalar daha fazla olmuştur. Papalık otoriteye dayanarak, bu harekete standartlar getirmeye çalışmıştır.Buna karşı çıkanların en ünlüsü Fransisken tarikatının kurucusu Assisi olmuştur.320 Bundan sonra özellikle manastır hayatını temel alan dini tarikatların ortaya çıkışını engellemek amacıyla girişimlerde bulunulmuştur. 1215 yılında yapılan IV.Lateran ve Trent Konsilleri’nde (1545-1563) de manastır hayat tarzını sistemleştirmek hedeflemiştir. F. Keşişlerin Hıristiyanlık’taki Yeri Manastır keşişliği, bir yaşama tarzını ve dini kuruluşları ifade etmektedir. Bu

kuruluşlarda, erkek ve kadınlar itaatin, fakirliğin, iffetin çetin kurallarını kabul ederek,

kendilerini Allah’a vakfetmişlerdir.321 Manastırlarda, belirli bir disiplin altında kutsal

metinleri okuma, kopyalama ve araştırmalarını sürdürmüşlerdir. Ayrıca dini esasların

manastır içinde ve dışında öğretilmesi ve tebliğ edilmesi işini de üstlenmişlerdir. Keşişler

belirli kurallar dahilinde normal halk ile ilişki kurmuşlar ve dini hizmetler yanında eğitim,

sağlık ve tarım gibi alanlarda yardımcı olmuşlardır.Ayrıca, Hıristiyan keşişler, birer misyoner

olarak Hıristiyanlığın yayılması amacıyla dünyanın en ücra köşelerine kadar gidip

faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.322

Hıristiyanlığın ilk dönemlerinden itibaren keşişler kendilerini Hıristiyanlığın inançları hakkında ciddi tartışmalar içinde bulmuşlardır. Antony, Pachomius, Basil gibi keşiler aynı zamanda İsa ile ilgili kristolojik tartışmalarda, heretik olarak kabul ettikleri Aryanistlere karşı mücadele etmişlerdir.Ayrıca Aryanist fikirlerden etkilenen keşişlerde var olmuştur.Basil, Aryanizm taraftarı olarak bilinen Eustathius adlı keşişle başlangıçta bir müddet birlikte yaşamıştır.Ancak Eustathius bir süre Arius’ın müritliğini yaptığı için, semi-aryan öğretisi nedeniyle Basil bu keşişle yolunu ayırmıştır. O, Aryanizme karşı Tanrının aşkınlığını ve Mesih’in kutsallığını savunmuştur ve Asya’da Kilise’nin güçlü liderlerinden biri olmuştur.

319 Nathan D.Mitchell, ER,12/312.

320 Aytunç Altındal, 38.

321 Mehmed Aydın,174.

322 Şinasi Gündüz, İA, 323.

Page 56: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Basil’in kardeşi Nissia’lı Gregory ve arkadaşı Nazians’lı Gregory Hıristiyanlığa platonik ve neoplatonik fikirlerin girmesine vesile olmuşlardır. Bunlar, Hıristiyan apolojistlerin başlattığı, teslis doktrinini en kuvvetli şekilde savunmuşlardır.323 Batı Hıristiyanlığında Augustin, döneminin en dikkat çekici keşişlerindendi. O aynı zamanda bir “teolog” ve “Kilise doktoru” unvanlarına sahipti. Augustin, Hıristiyan fikir sistemine getirdiği “asli suç” doktriniyle, Hıristiyan geleneğinde önemli bir yer tutmuştur.

Manastır öğretilerinden etkilenen iki önemli isim Martin Luther ve Calvin olmuştur. Bu iki önemli reformist din adamı 16.yüzyıla damgalarını vurmuşlardır.324 Luther, bir müddet Augustin’in tarikatına girerek manastır hayatı yaşamıştır. Diğer taraftan Katolik Kilisesi’nin başlatmış olduğu karşı reform hareketine, manastır hayat tarzını temel alan tarikatlar olan Fransisken ve Dominikenler destek vermiştir.325 Dolayısıyla, bu hareketin, ilk dönemlerden başlayarak, günümüze kadar Hıristiyanlığın hem doktrinel hem de sosyal ve siyasi hayatında her zaman aktif ve önemli bir rol oynadıkları görülmektedir. Daha öncede değindiğimiz gibi manastırların, Hıristiyanlığa eğitim, sağlık, kültür vb. alanlarda da katkıları büyük olmuştur. Nitekim Batı Medeniyetinin Hıristiyan kilisesinin yardımı olmaksızın doğmayacağı iddia edilmiştir.326Keşişler, manastırlarda Kitab-ı Mukaddes’i ve bazı kutsal yazıları araştırma işleriyle meşgul olmuşlar 327, eski medeniyetlerin el yazma eserleri üzerine yaptıkları çalışmalarla onları çoğaltarak kurtarmış ve ilk mektepleri kurmuşlardır.328 Manastırlar yeryüzü zenginliklerinin toplandığı ve geliştiği, kültürel ve entelektüel yığılmanın, ideolojik rezervlerin korunduğu yerler olmuştur.329 Keşişler bilim ve sanat alanlarında yaptıkları çalışmalarıyla ilerlemişler ve zengin manastır kütüphaneleri çok kıymetli eserleri bünyesinde barındırmıştır.330 Nitekim teoloji, dua literatürü, mistisizm konularında eser veren önemli isimler keşişler arasından çıkmıştır.331 Manastırlar Roma İmparatorluğu’nun gerileme ve çöküşünden sonra Batı medeniyetinin temellerini atmışlar,köyler ve şehirler manastırların çevresinde kurulmuş ve gelişmiştir.332 Manastırlar bilinen fonksiyonları dışında yetim, yaşlı, sakat ve zihinsel özürlüler, aile içi şiddete maruz kalan kadınlar gibi bakıma muhtaç veya toplumdan dışlanmış kişilere bir sığınak yeri olmuştur. Hatta, görevine son verilen İmparator ve patriklerin yanı sıra isyancılar için bir sürgün yeri halini almıştır. Manastırların çoğu, düzenli olarak yiyecek, giyecek ve para dağıtımı hizmeti sunmuştur. En büyük hizmetleri eğitim alanında olmuş, manastır

323 Annamarie Schimmel, Dinler Tarihine Giriş, Kırkambar Yay.,185.

324 Aytunç Altındal, 39.

325 Bkz. Ali İsra Güngör,17-20.

326 Arnold J. Toynbee, 60.

327 F.Cabrol,ERE, 8/784.

328 Mehmed Aydın,174.

329 Mehmed Aydın,142.

330 F.Cabrol, ERE, 8/784.

331 Salime Leyla Gürkan, İA, 27/560.

332 Mehmed Aydın,174.

Page 57: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

çevresinde okullar kurulmuştur.333 Bu okullar yalnızca manastıra girmek isteyenlere değil, laik öğrencilere de hizmet vermiştir.334 Keşişlerin ,özellikle Benedictin’lerin Hıristiyan ekonomisine katkıları büyük olmuştur. Batı Medeniyetinin bütün ekonomik gelişmelerini, Benedictin tarikatının yan ürünleri olarak düşünülmesinin yanlış olmayacağı kaydedilmiştir. Zira Benedictin kurallarının, keşişlerin çalışmasına verdiği önem, onların ekonomide çok başarılı olmalarını sağlamıştır. Özellikle ziraatçılığı önce İtalya’da daha sonra Romalıların hiçbir zaman fethetmeyi ve medenileştirmeyi başaramadığı Kuzey Avrupa’da canlandırmışlardır. Ancak bu ekonomik gelişmeler zaman içerisinde Benedictin’lerin manevi hedeflerine zarar vermeye başlamıştır. 335 Dünya, ilk dönemlerde putperestlik tehlikesi altında iken keşişler en önemli görevlerinin Hıristiyanlığı yaymak olduğunu düşünmüştür. En erken misyoner keşişler Nestorian keşişleri olmuştur. Nestorius’un ruhani takipçileri, onun öğretisinin 431’ Efes Konsili’nde mahkum edilmesinden sonra, bu öğretiye sıkıca sarılmışlardır. Onun fikirleri daha çok Suriye bölgesinde kabul görmüştür. Bu keşişler, öğretilerini yaptıkları misyoner çalışmalarla Kudüs’ten Pekin’e, Güney Hindistan’dan Türkistan’a kadar taşımış ve Asya’nın büyük bölümünü Hıristiyanlaştırmaya çalışmışlardır. Keşişler bundan sonra yönlerini Çin’e çevirmişlerdir.Onların Çinlilere, dinlerini çok iyi anlayabilecekleri bir dil ve terimleri kullandıkları, hiçbir yabancı kültürü anlatmadıkları bildirilmiştir. Hatta manastırları dahi Çin sitilinde yaptıkları ve bu nedenle onlara dışardan bakıldığında Budist manastırlarına benzedikleri bildirilmiştir.Bugün bir Nestorian Kilisesi’nde Çin’den getirilmiş çok sayıda ilginç eserlerin bulunduğu, 336 ayrıca Çin Nestori Kilisesi’nin, günümüze kadar gelmiş en eski kalıntılarından birinin Tang hanedanlığı altında Çin’in başkenti Chensi eyaletindeki si’ngnan da bulunduğu kaydedilmiştir. Nestori Hıristiyanları bu çalışmalarıyla, 13.yüzyılın bazı dönemlerinde, Hıristiyanlığın geleceğinin Batılı Hıristiyanlardan çok ,Nestori Hıristiyanlarının elinde olduğu izlenimini yaratmıştır. Zira bu dönemin en büyük İmparatorluğu olan Moğol İmparatorluğu askeri yönden güçlü ancak medeniyet yönünden zayıftı. Bu nedenle imparatorluğu organize etmek için çok sayıda Nestori bilgine görev verilmiştir. Hatta bazı Moğol Prenslerin eşlerinin Nestori olduğu nakledilmiştir. Nestori Hıristiyanlarının bu faaliyetleriyle, Moğolları Hıristiyanlaştırarak dünyada Hıristiyanlığın en önemli kolu haline gelebileceğini düşündürmüştür. Ancak bu gelişmeler kısa süre sonra kaybolmuştur.337 Zira, Nestori misyonerlerinin bu çalışmaları 13.yüzyılda Fransiskenler bu bölgeye ulaşıncaya kadar devam etmiştir.338 Keşiş misyonerlerinin faaliyetleri Kuzey Avrupa’ya da taşınmış, Kuzeyin sert ve savaşçı insanlarına Güneyin kültürü taşınmıştır. Bir pagan toprağı olan İrlanda’da, manastırlar, İrlanda’nın kendisi gibi, insanların ikamet ettiği şehirlerden uzak, dağlık ve ıssız bölgelere kurulmuştur.Ancak Latin bölgelerinde daha farklı bir gelenek takip edilmiş ve manastırlar

333 Salime Leyla Gürkan, İA, 27/560.

334 Bkz. Ian C.Hannah, 42.

335 Arnold J. Toynbee, 63-64.

336 Ian C.Hannah, 173-177.

337 Arnold J. Toynbee, 55-56

338 Ian C.Hannah, 177-187.

Page 58: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

daha büyük kasaba ve şehirlere, stratejik öneme sahip bölgelere kurulmuştur. Bu nedenle keşişler Avrupa’nın din değiştirmesinde çok önemli bir yere sahip olmuşlardır.339 SONUÇ

Manastır hayatı bir çok dinde var olan önemli bir olgudur.Hinduizm’de bireysel

örneklere, Yahudilik ve İslam’da ise bu hayatı benimseyen kişi ve ekollere rastlanmakla

birlikte, bu yaşam tarzı Budizm ve Hıristiyanlık için ayrı bir öneme sahip olmakta, sıkı bir

disiplin, bir teşkilat olarak karşımıza çıkmaktadır.

Manastır hayat tarzı Hıristiyan dini kültürünün en belirgin özelliğinden biridir. Bu hayat şekli Hıristiyanlığın en erken dönemlerinde başlamış ve keşişleri böyle bir hayata sevk eden dini etkenlerin yanında, dönemin sosyal ve siyasi şartları da etkili olmuştur. Ayrıca, Hıristiyan manastır hayatı kaynağını yalnızca kendi dini ve kültürel değerlerinden almamış, daha önceki Budizm, Yahudilik gibi dinlerin ve bazı felsefi akımların da etkisinde kalmıştır. Bunun yanında İncillerdeki İsa’nın, dünya hayatına bağlanmamaya işaret eden ifadeleri ve Pavlus’un sözleri, keşişleri münzevi hayata yönlendiren sebepler olmuştur. Ayrıca manastır hayatı, Hıristiyanlığın ilk dönemlerindeki siyasi ve sosyal şartlardan da fazlasıyla etkilenmiştir. Zira, putperest Roma’nın hakimiyeti altında sıkıntı çeken bazı Hıristiyanlar, inziva hayatı için çöle çekilmiş ve zaman içerisinde bu münzevilerin etrafında cemaatler oluşmuştur. Doğu Hıristiyanlığında manastır hayat tarzı, Mısır’da yaşayan Hıristiyanlar arasında başlamış ve buradan Filistin, Suriye, Anadolu ve Yunanistan’a yayılmıştır. Temel amaç aynı olmakla birlikte, her bölge kendine has özelliklere sahip olmuştur. Bu bölgelerde manastır hayat tarzı daha çok münzevi karakter kazanmıştır. Keşişler, çöllerde veya yerleşim yerlerinden uzak bölgelerde münzevi bir yaşam sürdürmüş ve bu inziva mekanları olan manastırlar genellikle ıssız ve dağlık yerlerde kurulmuştur. Ancak bazı bölgelerde toplumla iç içe manastır hayatı örneklerine de rastlanmıştır. Özellikle Anadolu’da Basil’in başlattığı, manastır düzeni ve kuralları hem Doğu’da hem Batı’da manastır hayatının temelleri olmuştur. Batı’da ise yalnız yaşamı tercih eden münzevilerin varlığına rağmen, bu bölgelerin karakteristik özelliği toplumla iç içe manastır hayat tarzı olmuştur. Bu yaşam şeklinin Benedict ile daha sistematik hale geldiği, düzenli kurallar ve geleneğe sahip olarak, Hıristiyan ruhani hayatına yön verdiği kabul edilmiştir. Benimsedikleri hayat tarzı açısından keşişler iki kısma ayrılmışlardır. Bunlar; tek başına çöle, dağa, ormana veya ıssız bölgelere çekilerek münzevi bir yaşam sürenler ve toplu halde manastırlarda belli bir disiplin altında yaşayanlardır. Manastırlarda yaşayan keşişlerin yeme-içme, uyuma, ibadet, çalışma v.b. bütün faaliyetleri belirli bir disiplin altında yönlendirilmiştir. Keşişler, ibadet dışında, kendi ihtiyaçlarını karşılayacak bazı işlerle de meşgul olmuşlardır. Keşişler manastırlara belirli kural ve şartlara göre kabul edilmiştir. Bunlar, bütün keşişlerin uymak zorunda oldukları; kurallara ve başkana tam bir teslimiyeti öngören itaat, sahip olunan bütün dünyalık varlıklardan feragat etmeyi gerektiren yoksulluk ve nefsi bütün ihtiraslardan arındırmayı hedefleyen bekarlık ve iffet gibi temel kurallar olarak disipline edilmiştir. Ayrıca manastırlar arasında farklı uygulamalar olsa da sessizlik, aynı manastırda sabitlik, riyazet,

339 Ian C.Hannah, 177-187.

Page 59: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

dua, oruç v.b. kurallara da yer verilmiştir. Bütün bunlara ilave olarak ruh dünyalarını geliştirmek, diğer insanlarla iletişimlerini sağlamak amacıyla keşişlerde alçak gönüllülük ve yardımseverlik gibi özellikler aranmıştır. Hıristiyanlık’ta erkeklerle karşılaştırıldığında kadınlar manastır hayatında daha az bir öneme sahip olsalar da diğer dinlerdeki münzevi hayat yaşayanlarla kıyaslandığında, kadın manastır hayatı Hıristiyanlık’ta çok daha önemli bir konum arz etmiştir. Özellikle rahibeler sosyal hayatta aktif rol oynamışlardır. Örneğin hastanelerde hastalara manevi destek, darülacezelerde hasta, yaşlı kimsesizlere yardımcı olmuşlar, çocuklara din eğitimi vb. konularda katkılar sağlamışlardır. Keşişler, Hıristiyan medeniyetine önemli katkılar sağlamışlardır. Edebiyat ve sanat alanlarında yaptıkları çalışmalarla batı medeniyetinin temellerini atmışlardır. Ayrıca en erken dönemlerde bile yaptıkları misyonerlik çalışmalarıyla Hıristiyanlığı dünyanın en ücra köşelerine yaymayı amaçlamışlardır. Keşişlerin misyonerlikte geliştirdikleri ve uyguladıkları metotlar yüzyıllar boyunca Hıristiyan misyonerlerine rehberlik etmiştir. Hıristiyanlık’ta çoğu kurumlarda olduğu gibi manastır hayat tarzında da bir çok yenilenme hareketi yaşanmıştır. Çünkü manastırlar başlangıçtaki amaçlarından uzaklaşmış, gelirleri çoğalmış ve hızla zenginlenmişlerdir. 12. yüzyıldan sonra manastır hayat tarzını temel alan dini tarikatlar kurulmuştur. Manastırların hızla çoğalması ve hedeflerinden uzaklaşması Kilise ile keşişlik kurumunu karşı karşıya getirmiştir.Kilise, bu hareketi kontrol altına almaya çalışmıştır. Doğu Hıristiyanlığı’nda, Kilise ve keşişlik kurumu arasında gerilimler daha çok yaşanmıştır. Kilise’nin, keşişlik teşkilatını kontrol etme çabalarına tepkiler olmuştur. Ancak Batı’da keşişlik hareketi daha çok Resmi Kilise’ye paralel olarak gelişmiş ve Kilise bünyesinde bir yer edinmiştir. Günümüzde, manastır hayatının başlangıçtaki ve tarihteki önemini büyük ölçüde yitirdiği, keşiş ve rahibelerin sayısının azaldığı, büyük manastırların okul, hastane v.b. amaçlarla kullanıldığına şahit olunmaktadır. Ancak bu hayat tarzının başlangıcından günümüze kadar geçen süreçte temelde değişmeyen yönü, ortaya çıkış felsefesi olmuştur. Zira her ne kadar manastır hayatı çeşitli suiistimallere maruz kalmış olsa bile, diğer dinlerde olduğu gibi Hıristiyanlık’ta da her zaman bu hayata samimi duygularla yönelenler var olmakta ve din olgusu olduğu müddetçe manastır hayatının da varlığını sürdüreceği görülmektedir.

EKLER

Page 60: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Ayranoz Dağı’nda Bir Münzevi Hücresi

Bir Manastır Yemekhanesi

İsrail’de Beytlehem Yakınlarında Aziz Savas’ın Ortodoks Manastırı

Page 61: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Sırbistan Yakınlarındaki Sırp Ortodoks Manastırı Manasija

İsrail’de Beytlehem Yakınlarında Aziz Savas’ın Ortodoks Manastırı

Yunanistan Meteora’da Aziz Athanasius Manastırı

Page 62: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Meteora,Yunanistan

Monte Cassino’da Benedicten Manastırı

Sümele Manastırı (Trabzon-Maçka)

Page 63: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

Sümele Manastırı (Trabzon-Maçka)

Sümele Manastırı (Trabzon-Maçka

Page 64: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

BİBLİYOGRAFYA

ABDELSAYED, Gabriel, “ Chastity”, The Encyclopedia of Religions, Ed. Mircea Eliade, NewYork 1986

ALTINDAL, Aytunç,Türkiye ve Ortodokslar ,Anahtar Kitaplar Yayınları,İstanbul 1995

ALTINTAŞ, Hayrani, Tasavvuf Tarihi, İkinci Baskı, Ankara 1991

ANABİRİTANİKA,13.Cilt

AUMANN, Jordan, Christian Spirituality in the Catholic Tradition, London 1985

AYDIN, Mehmed, Din Fenomeni, Din Bilimleri Yay. 3. Baskı, Konya 1995

BAŞÇI, Vahdettin, “Aquino’lu Thomas’da Tanrı Anlayışı”, Fesefe Dünyası, Türk Felsefe Derneği Yayını, sayı

7, Mart 1993

BRİYER, Antony - CUNNİGHOM, Marry, Mount Athos and Byzantine Monastisizm, Varioum 1996

BURMESTER , O.H.KHS , The Egyptian or Coptic Chuch, Le Caire 1967

CABROL, F, “Monastisizm”, Encyclopedia Religion and Ethics, Ed. James Hastings, New York 1951

CHİTTY, Derwas J., The Desert a City, 1966

CROSS, F.L., “Ascetizm”, The Oxford Dictionary of The Christian Church, Oxford Ünivesity Press 1944-68

ÇELİK, Mehmet, Süryani Tarihi (I), Ayraç Yayınevi, Ankara 1996

ERDEM, Mustafa, “Kıpti Kilisesi Üzerine Bir Araştırma”, A.Ü.İ.F.D, 35. cilt, 1996

ERDEM, Mustafa, “Monofizit Kiliselerde Din Anlayışı” (Kıpti Kilisesi Örneği), Dinler Tarihi Araştırmaları II,

Sempozyum:20-21 Kasım 1998 Konya, Dinler Tarihi Derneği Yayınları, Ankara 2000

FERM, Vergilius , An Encyclopedia of Religion, 1959

GİBBON, Edward, Roma İmparatorluğu’nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi, Çev. Asım Baltacıgil, Cilt 3, Mayıs

1988

GÜNDÜZ, Şinasi “Din ve İnanç Sözlüğü”, Vadi Yayınları, Ankara 1998

GÜNDÜZ, Şinasi, “Keşiş”, İslam Ansiklopedisi, 25. cilt, TDV Yay., Ankara 2002

GÜNGÖR, Ali İsra, Cizvitler ve Katolik Kilisesi’ndeki Yeri, Asam, Ankara 2002

GÜRKAN, Salime Leyla, “Manastır”, İslam Ansiklopedisi, 27. cilt, TDV Yay., Ankara 2003

HANÇERLİOĞLU, Orhan, İnanç Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul

HANNAH, Ian C., Christian Monastisizm, The Macmillan Company , New York 1925

HİNNELLS, John R., “Dictionary of Religion”, Penguin Books, England 1997

KATAR, Mehmet, ”Hıristiyanlık’ta İsa’nın Doğumu ile ilgili Kutlamaların Ortaya Çıkışı”, İslamiyat, cilt 3, sayı

4, Ekim-Aralık 2000

KINGSLEY, Karen, “Monastery”, The Encyclopedia of Religions, Ed. Mircea Eliade, NewYork 1986

McGİNN, Bernard, “Christian Monastisizm”, The Encyclopedia of Religions, Ed. Mircea Eliade, NewYork

1986

c Thomas, Hıristiyan Tanrı Bilimine Giriş, İstanbul 1992

Page 65: HIRİSTİYANLIK’TA MANASTIR HAYATI.pdf

MİTCHELL, Nathan D, “Christian Religious Orders”, The Encyclopedia of Religions, Ed. Mircea Eliade,

NewYork 1986

ÖZTÜRK, Levent , “Manastır” (İslam Tarihi) , İslam Ansiklopedisi, 27. cilt, TDV Yay.,Ankara 2003

PAMİR, Dominik, Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri

PATRİCH, Joseph, Sabas, Leader of Palestinian Monastisizm, Dumbarton Oaks Research Library and

Collection, Washington D.C 1995

PİKE, E.Roystan, Encyclopedia of Religion and Religions, London

RADER, Rosemary, “Fasting”, The Encyclopedia of Religions, Ed. Mircea Eliade, NewYork 1986

SCHİMMEL, Annamarie, Dinler Tarihine Giriş, Kırkambar Yay.

SHARMA, Arvind, “Obedience”, The Encyclopedia of Religions, Ed. Mircea Eliade, NewYork 1986

TABERİ, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, Taberi Tefsiri, 8.cilt, Hisar Yay., İstanbul 1996

THOMAS, John, CONSTANTİNİDES Angela, Bayzantine Monastic Foundation Documents, Volume (1),

Washington

TOYNBEE, Arnold J, Hıristiyanlık ve Dünya Dinleri, Çeviren Mehmet Aydın, Din Bilimleri Yayınları, Konya

2000

TÜMER , Günay, KÜÇÜK, Abdurrahman, Dinler Tarihi, 3.Baskı, Ankara 1997

WECKMAN, George, “ Monastisizm”, The Encyclopedia of Religions, Ed. Mircea Eliade, NewYork 1986

WOODS, Richard, Christian Spirituality, Chicago 1989

YAZIR, Elmalı Muhammed Hamdi , Hak Dini Kur’an Dili, 5 ve 7. cilt, İstanbul 1936

YILDIRIM , Suat, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık, Işık Yayınları, İzmir 1996