Top Banner
2 5 Arka Sokaklar, Umut Yolcular› ve di¤er polis dizileri, emniyet için halkla iliflkiler faaliyeti yap›yor Fransa’da üç milyona yak›n emekçi Sarkozy’nin emeklilik yasas›na karfl› ‘grev’ dedi Tarih, yaflad›¤› döneme s›rt›n› dönen de¤il ‘burnunu sokan’ sanatç›lar› yaz›yor Heyecanla beklenen turnuva sona erdi. AKP de salondan nasibini ald› Mehmet Tok / Sayfa 7 Bitaraf olan bertaraf olur Tufan Sertlek/ Sayfa 8 Liberal ideolojik saplant› Çi¤dem Çidaml› / Sayfa 10 Pisli¤in iktidar› Sevinç Hocao¤ullar› / Sayfa 16 Ad›mlar› art›rmak gerek ‘‹yi’ polislerin ‘iyi’ dizileri Köleli¤e karfl› grevdeler ‹ktidara ayk›r› sanatç›lar Basketbol kazand› SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA Y›l 5 Say› 115 17 Eylül 2010 • 1 TL 11 14 Referandum dosyası Referandumu egemen siyasetin yeniden biçim- lenifli ve sosyalistleri bek- leyen görevler aç›s›ndan inceledikS. 12/13 Çuvallarla para bofluna harcan- mad›, o kadar yalan bofluna söylenmedi... YOL YAZISI S. 3 Erdal’›n ceketi Deniz’in dara¤ac› Devrimci 78’liler Federasyonu’nun Ankara’da açt›¤› utanç müzesi 12 Eylül faflizmini teflhir etti. Müzede Erdal’›n ceke- tinden devrimcilerin hapishanelerde yap- t›klar› resimlere kadar her fley var S. 15 Hacettepe’de iflçi bayram› Ankara’da Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’ndeki tafleron iflçiler maaflla- r›n›n ödenmemesine isyan etti. Dev Sa¤l›k- ‹fl ve SES öncülü¤ünde mücadele eden bin iflçi haklar›n› kazand› S. 16 AKP, ateşkesi ateşle kesiyor Referandum sürecinde milliyetçi-floven kitle te- meline yönelen AKP, Kürt sorununda yat›r›m›- n› savafla yap›yor S. 4 ‘Evet’in ekonomisi Referandum öncesinde ‘demokrasi ad›na evet’ diyen patronlar ‘tama- men duygusal’ güdülerle hareket etmifl S. 9 Solun gücü ve birli¤i hak mücadelesinden geçiyor Saflar belli yol belli Referandumda sermayenin s›n›rs›z tahakküm projesi için sa¤›n birli¤i sa¤land›. AKP bu birlikten ald›¤› güçle gerici liberal dönüflümü sürdürecek AKP karfl›s›nda ulusalc› bir blokun de¤il, dinamizmiyle CHP’ye bile a¤›z de¤ifltirten ilerici solcu bir kitle temelinin var oldu¤u görüldü Sosyalistler ‘halk›n hay›r›’ etraf›nda birleflerek solun gücünün ve birlik temelinin hak mücadelelerinden geçti¤ini gösterdi Paralar haz›r m›? 15 milyondan fazla ö¤renci için ders zili çal›yor. Tek bir ö¤rencinin asgari okul ihtiyaçlar› için 3 bin TL harcayacak aileler ve e¤itim hakk› mücade- lesi verenler için de zil sesi bafllang›ç oluyor S. 6 Seyyar ö¤retmen MEB ö¤retmen atamalar›n›n ertelen- mesini güvencesiz istihdam› yayg›nlaflt›rmak için kullan›yor. Güvencesiz ö¤ret- menlerin eylemleri sürüyor S. 8 Kent A.fi ifl sözünü ald› Neredeyse bir buçuk y›ld›r tavizsiz direnen Kent A.fi iflçileri ‹zmir Büyükflehir Belediyesi’nden ifl sözü ald› S. 9
16

Halkın Sesi 115

Mar 24, 2016

Download

Documents

Halkın Sesi gazetesi 115. sayı 17-30 Eylül 2010
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Halkın Sesi 115

2 5Arka Sokaklar, Umut Yolcular› vedi¤er polis dizileri, emniyet içinhalkla iliflkiler faaliyeti yap›yor

Fransa’da üç milyona yak›nemekçi Sarkozy’nin emeklilikyasas›na karfl› ‘grev’ dedi

Tarih, yaflad›¤› dönemes›rt›n› dönen de¤il ‘burnunusokan’ sanatç›lar› yaz›yor

Heyecanla beklenen turnuvasona erdi. AKP de salondannasibini ald›

Mehmet Tok / Sayfa 7

Bitaraf olan bertaraf olur

Tufan Sertlek/ Sayfa 8

Liberal ideolojik saplant›

Çi¤dem Çidaml› / Sayfa 10

Pisli¤in iktidar›

Sevinç Hocao¤ullar› / Sayfa 16

Ad›mlar› art›rmak gerek

‘‹yi’ polislerin ‘iyi’ dizileri Köleli¤e karfl› grevdeler ‹ktidara ayk›r› sanatç›lar Basketbol kazand›SAYFA SAYFA SAYFA SAYFA

Y›l 5 • Say› 115 17 Eylül 2010 • 1 TL

11 14

Referandumdosyası� Referandumu egemensiyasetin yeniden biçim-lenifli ve sosyalistleri bek-leyen görevler aç›s›ndaninceledik� S. 12/13

Çuvallarla para bofluna harcan-mad›, o kadar yalan boflunasöylenmedi... YOL YAZISI � S. 3

Erdal’›n ceketiDeniz’in dara¤ac›

� Devrimci 78’lilerFederasyonu’nunAnkara’da açt›¤› utançmüzesi 12 Eylülfaflizmini teflhir etti.Müzede Erdal’›n ceke-tinden devrimcilerinhapishanelerde yap-t›klar› resimlere kadarher fley var � S. 15

Hacettepe’deiflçi bayram›

� Ankara’daHacettepe ÜniversitesiHastanesi’ndekitafleron iflçiler maaflla-r›n›n ödenmemesineisyan etti. Dev Sa¤l›k-‹fl ve SES öncülü¤ündemücadele eden bin iflçihaklar›n› kazand› � S. 16

AKP, ateşkesiateşle kesiyor� Referandum sürecindemilliyetçi-floven kitle te-meline yönelen AKP,Kürt sorununda yat›r›m›-n› savafla yap›yor � S. 4

‘Evet’inekonomisi� Referandum öncesinde‘demokrasi ad›na evet’diyen patronlar ‘tama-men duygusal’ güdülerlehareket etmifl � S. 9

Solun gücü ve birli¤i hak mücadelesinden geçiyor

Saflar belli yol belli�

Referandumda sermayenins›n›rs›z tahakküm projesi içinsa¤›n birli¤i sa¤land›. AKP bubirlikten ald›¤› güçle gericiliberal dönüflümü sürdürecek

AKP karfl›s›nda ulusalc› birblokun de¤il, dinamizmiyleCHP’ye bile a¤›z de¤ifltirtenilerici solcu bir kitle temelininvar oldu¤u görüldü

Sosyalistler ‘halk›n hay›r›’etraf›nda birleflerek solungücünün ve birlik temelininhak mücadelelerindengeçti¤ini gösterdi � �

Paralarhaz›r m›?� 15 milyondan fazlaö¤renci için ders ziliçal›yor. Tek birö¤rencinin asgari okulihtiyaçlar› için 3 bin TLharcayacak aileler vee¤itim hakk› mücade-lesi verenler için de zilsesi bafllang›ç oluyor� S. 6

Seyyarö¤retmen� MEB ö¤retmenatamalar›n›n ertelen-mesini güvencesizistihdam›yayg›nlaflt›rmak içinkullan›yor.Güvencesiz ö¤ret-menlerin eylemlerisürüyor � S. 8

Kent A.fi iflsözünü ald›� Neredeyse birbuçuk y›ld›r tavizsizdirenen Kent A.fiiflçileri ‹zmirBüyükflehirBelediyesi’nden iflsözü ald› � S. 9

Page 2: Halkın Sesi 115

Ş iddet, işkence ve yargısızinfazlarla gündemdendüşmeyen polislerin

kamuoyu nezdinde imajını düzelt-mek TV dizilerine düştü. Ekranda‘iyi polis’lerin hikayelerini anlatandiziler yeni yayın dönemiyleberaber izleyici karşısına çıkmayabaşladı.

İNSAN HAKLARI HAK GETİREDördüncü sezonuyla Kanal

D’de yayınlanacak olan ArkaSokaklar ‘iyi polis’ dizileri akımınınen başarılı güncel temsilcilerindenbirisi. Babacan bir amirönderliğinde farklı kişilik özellik-lerine sahip bir polis ekibinin ma-ceralarının anlatıldığı dizidesıklıkla insan hakları kavramınınadı ‘terörizmle’ birlikte anılıyor.Polisler insanlığın iyiliği için ‘cani’ve bunu çoktan ‘hak etmiş’ suçlu-lara işkence yapabiliyor. Böylelikleizleyici gözünde işkenceyimeşrulaştıracak gerekçelerbulunuyor, polislik mesleğine iseinsani yanı ağır basan bir imajçiziliyor. Dizinin yapımcısı Türker

İnanoğlu’nun sahibi olduğu ErlerFilm dizinin başarısından çokmemnun olmalı ki ikinci bir polisdizisi çekmeye başladı bile.

Zuhal Olcay’ın bir komiseri can-landırdığı Umut Yolcuları adlı dizieylül ayıyla beraber Star’dayayınlanmaya başladı. Taş atançocuklar vesilesiyle çocuk mahpus-ların gündemde olduğu birdönemde yayına giren dizi çocuksuçları bürosunda çalışan polislerin‘suçlu çocuklar’la maceralarınıanlatıyor. Dizinin dört bölümlükyayın seyrinde şimdiden iki kere‘terör örgütü’ ile karşılaştık.Birisinde Türkiye’de eşi görülme-miş bir olay anlatılarak çocuğununçantasına bomba koymakta beisgörmeyen cani terörist bir baba veonun karşısında çocuğunu ondançok düşünen, çocuğu için ondandaha çok endişelenen polislergördük. Bu diziyi izleyip karakolköşelerinde, sokak başlarındaçocukları darp eden, işkence edenhatta yagısız infazlarla katleden-lerin polisler olduğuna inanmakçok zor olsa gerek.

Her iki dizide de polislerin gün-delik sorunları, her insan gibisıkıntıları olabileceği fikri sıklıklaişleniyor. Yaptıkları hatalar busorunlara bağlanıyor. Kötüdavranışlarının haklı bir gerekçesimutlaka oluyor. (Karısını öldürensuçluyu vurmak, kızına sarkıntılıkeden çocuğu dövmek gibi...)

YANLIŞ SAAT BİLEGÜNDE İKİ KERE...

Şimdi bu dizilere bir yenisi dahaekleniyor. Behzat Ç. Bir AnkaraPolisiyesi adlı dizi fragmanıylasolcu tezlere göndermeler yaparaketkili bir çıkış yapmaya çalışıyor.

Dizinin tanıtım videosunda ‘bizzaten egemen sınıfın çıkarlarını

korumak için varız’ diyen komiserbundan sonra ne yaparsa yapsın enazından bir kez doğru bir şey söyle-miş olacak. Bu da dikkatli izleyi-cilere kimlerin maceralarınıizlediğini, kendini kimlerleözdeşleştirmeye yönlendirildiğinihatırlatmaya yeter.

MEDYAHalk›n Sesi

217 Eylül 2010 / 30 Eylül 2010

Dizi sezonu açılıyor. Hafta-nın 7 gününü dolduracak

kadar çok dizi projesi hayata ge-çiyor. Halk bu yılın favorisini ve‘tutacağı’ diziyi arayadursun, bucoşkunun bedelini emekçilerödüyor. Ağır çalışma koşullarıyıldızlarından set işçilerine 16-18 saate varan uzun mesailerleve iş kazaları ile etkisini hissetti-riyor.

Oyuncu Zuhal Topal’ınKanal D’de yayınlanan GenişAile dizisinden ayrılmasınınnedenini uzun çalışma saatleriolarak açıklamasından sonra,dizi ekiplerinin çalışma koşullarıtekrar gündeme taşındı.

Yalnızca TRT, Kanal D,ATV, Star, SHOW TV kanal-larında yeni açılan sezon itiba-riyle 17 dizi başlıyor. Bu diziler-de çalışan binlerce emekçi ağırkoşullarda çalışmaya başlayacak.Yapımcılar, Sine-Sen’in dizi-sinema emekçilerinin insancakoşullarda çalışması içinsıraladığı talepleri yok sayıyor.

SETLERDE DERTLERİN BİNİ BİR PARA

Sine-Sen’in Sinema İş Yasasıtalepleri için hazırladığı taslaktadiğer sanat dalları için de geçerliolmasını istedikleri önerilere yerveriliyor. Bunlardan bazıları diziekibinde yer alan tüm meslekleriçin, kritik konuların nelerolduğuna işaret ediyor.

‘‘Her meslek grubu tanımınıkendi yapmalı’ ibaresine yer ver-ilen taslakta, on mesleki alanda(yönetim, sanat, görüntü, ışık,ses, oyuncu, set, yapım, postyapım, yardımcı alanlar) yer alankişilerin çalışma koşullarının ayrıayrı belirlenmesi gerektiğisöyleniyor.

‘Çalışma koşulları sinemanınözgün yapısına göre özel olarakdüzenlenmeli, fazla mesaikavramı buna göre şekillen-melidir’ önerisine de yer verenSine-Sen çok yaşanan bir başkasoruna da dikkat çekiyor: ‘İş veişçi güvenliği ile iş kazasıkavramları sinemanın öznelkoşullarına göre formüle edilme-lidir.’

Dizi setlerinde çok görülentopluca işten çıkarma ve ücret-lerin yatırılmaması veya gecikti-rilmesi durumları ile karşıkarşıya kalan dizi emekçilerilehine düzenlemeler de isteniy-or. En ufak geciktirme için ağırcezaların öngörülmesi talebi deSine-Sen’in hazırladığı taslaktayerini buluyor.

Dizilerde anlatılan zenginyaşamlar ekrana yansımayanemekçilerin ne denli ağır birsömürüye maruz kaldığını örtü-yor. Dizi yıldızlarının kazandığımilyonların aksine set emekçileriücretlerini alamıyor. Bir dizideoynayan oyuncu sayısından ikiüç kat fazla sayıdaki set emekçi-

lerinin yüzde doksanı sosyalgüvenceden yoksun. Üstelik işçistatüsünde dahi görülmüyorlar.Bu nedenle güvencesiz çalışanbirçok set işçisi dava açma şansıdahi bulamadan, uzun mesailersonucu uykusuz kalmaktan kay-naklanan iş kazalarındayaralanıyor, hayatlarını kaybe-diyor.

RANTI KANALLARA, ÇİLESİEMEKÇİYE

Öte yandan kanallar dizileriyurtdışına (özellikle Arapülkelerine) satarak yeni bir rantalanı sağlıyor. Telif hakkı uygu-

lamasının olmamasından dolayıdizilerde çalışan emekçiler bu ekgelirden faydalanamıyor.

İstanbul SerbestMuhasebeciler ve Mali Müşavir-ler Odası’nın hazırladığı raporagöre dizilerde milyonlarca dolardönerken, dizi emekçileri günde20-30 TL’ye çalışıyor, üstünesetlerde yatıp kalkıyor.

Rapor, dizi bölümlerinin birsinema filmi uzunluğundaolmasına ayrıca dikkat çekiyor.Başrol oyuncularının bölümbaşına aldıkları ücretse 20 bin ve30 bin TL arasında değişiyor.

Kenar Notlar›

Yeni diziler ekran-lara merhaba

diyor. Bu parlakekranın perde

arkasında yüzlerceset işçisi ağır

koşullardaçalışıyor

Kendisi “kadınları çok seviyor” (Ayşe Armanröportajı, Hürriyet, 11.10.2008); ama gün-

delikçi-temizlik işçisi kadınlara düşmanlık besliy-or. Siyaset bilimi, çağdaş görsel sanatlar ve ede-biyat eleştirileriyle tanınıyor. “Türkiye’ninFoucault’su” olarak haksız ve yakışıksız bir ünyaptı. İktidarın iflah olmaz eleştiremeniFoucault’nun kemikleri sızlasın, bizimki AKP ikti-darına övgüler dizerken, gündelikçi-temizlikçiişçi kadınları eleştiriyor. (“'Kadın' bulmak zoriştir”, Sabah, 12.09.2010) Eleştirmek ne kelime,düpedüz çekiştiriyor, dedikodu yapıyor.

Hasan Bülent Kahraman, yükselen yeniİslamcı-liberal entelektüel kuşağın en gözdetemsilcilerinden biri. “Ağır entelektüel”. Solkökenli. Şimdi ABD’de ve Sabancı üniver-sitesinde akademisyenlik yapıyor. “Bizim Çalık’ınSabah Gazetesi’nde köşe yazıları yazıyor.

***Kahramanımızın misyonu, sermaye üniver-

sitelerinde, sermaye vakıflarında ve siyasal ikti-darın gölgesinde yer yurt edinmiş bir organikentelektüel olarak, AKP iktidarına halkıngözünde inandırıcılık kazandırmak, kamuoyu vekitle meşruiyeti yaratmaktır. Hani hep, AKP’ninseçim başarısının sırrı araştırılır ya, işte o sırrıbiraz kurcaladığınızda altından bu tip yeni liber-al-İslamcı entelektüeller çıkıyor. Halkın sağdansoldan faklı inançlarını, duyarlılık, özlem, beklen-ti ve gereksinimlerini çok iyi bilen iktidarın buorganik entelektüellerinin temel görevi, ideolojikçalışmalar ve manipülasyon yöntemleriyle ikti-darın hegemonyasını genişletmek, halkla iktidarıbütünleştirmektir. Örneğin Kahramanımız,yazılarında, halka, İslamcı liberal AKP rejiminidemokratik bir dönüşüm olarak tanıtmaktadır.(“Erdoğan neyi başardı”, Sabah, 15.09.2010)

Bir zamanlar “ağır entelektüel”ken,Kahramanımız, şimdi hafif “iktidar adamı”nadönüşüyor. Her fırsatta “boş bulunup”ağızlarından kadın düşmanlığı ve işçidüşmanlığını kaçıran İslamcı liberal entelek-tüeller gibi o da satıraralarında “kadın işçidüşmanlığını”ele veriyor.

***Kahramanımız , evine gelen gündelikçi temiz-

lik işçisi kadınları çekiştiriyor: “Bu kadınların” enbüyük kusuru “hamile kalıp evi terk” etmeleri.“Sabah gelip evde kusan, otobüste bayıldığı içinuzanıp iki saat uyuyan, kalkınca ‘Abi ben döney-im, hiç halim yok,’ diyen...” daha neler neler.Kahraman da tıpkı fason tekstil patonları ya daorta kademe radyoloji idarecileri gibi işçilerinkadınlık potansiyellerinin yol açtığı nitelikliişgücü kaybından yakınıyor. Kadın işçilerinkadınlık potansiyelleri patronlar için sık sık zararlıbir işgücü kaybına yol açmaktadır. Kahraman, işkaybından doğan tepkilerini cinsiyetçi birsaldırganlığa vardırıyor. Kahramanımızın idealgündelikçi hayali, kadınlık ve işçilikten doğanhak ve özgürlüklerden soyutlamış bir nesnedir.

“Hatice iyi bir insandı, duyarlıydı” derken bileKahraman, bir gündelikçinin patronunun istekve beklentilerine karşı duyarlılığından söz ediyor.Ve bu duyarlılığın örgütlenmemiş olşundanşikayet ediyor. “Evlere 'gündeliğe' giden buncasayıda insanın çalıştığı bir 'iş dalı'ndan söz ediy-oruz. Bir sektör bu. Bir sendika alanı. Buncabüyük sayıda insanın emek ürettiği bir alandabu işin örgütlenmemesi izah edilebilir mi?Düşünün, bir tek telefon edip ihtiyacınızıkarşılayacağınız, size temizlikçi bulacak şirket,kurum, kuruluş yok.” Bir özel istihdambürolarına çağrı yapmadığı kalmış Kahraman’ın.Sendikayı laf arasında şöyle bir geçirdiğine bak-mayın, onun derdi işçilikten ve kadınlıktandoğan hakların örgütlenmesi değil, gündelikçiistihdamının esnek bir biçimdedüzenlenmesi.“Türkiye modernleşti, ama hâlâfeodal dönemin şartları ve kurallarıyla yerinegetiriyor. Hâlâ herkes birbirine elinde kadın olupolmadığını soruyor, hâlâ eş-dost ilişkisi devrede,hâlâ 'karakucak' usulü ilişkiler hâkim. Nekadınlar kentli bir ailenin ne isteyip istemediğinibiliyor ve ona göre davranıyor ne de hâlâ ailelerçalışan kadından ne bekleyeceklerinin bil-incinde… Ama nasıl taksi, nasıl temizlik, nasılter kokusu, nasıl fahiş fiyat sorununuçözemediysek, bu sorunu da çözemedik.”

***Kahraman, işi-çalışmayı, kadının cinsel

yapısal bir özelliği gibi tanımlıyor. “Bu kadınlarınhepsinde başka bir huy vardır. Bir defa her şeyi'toplamaya' meraklıdırlar. Toplamak, bir şeyleribir şeylerin içine sokmak, ortalığı dümdüz, jiletgibi yapmaktır.” Gündelikçi işçilerin kafaemeğini yeniden üreten emeklerinin yoksayılması artık yabancılaşmanın boyutlarınıaşarak cinsiyetçi bir ırkçılık noktasına varıyor.Aslında Kahraman, entelektüel yaratıcılığınıntoplumsal temelini sürekli onun ardını toplayangündelikçi kadınların uczu ve güvencesiz emeksömürüsüne borçlu. Bunu biliyor. Rahatsızlığınıkadın-sınıf düşmanlığı diliyle yansıtıyor.

Yalnız, Kahramanımızın bilmediği bir şey var.“Kadınların her şeyi toplayan, ortalığı dümdüz,jilet gibi yapma huyu” gündelikçi-temizlikçikadın işçi hareketlerinde de görülmeyebaşladığında, asıl o zaman ortalığın nasıldümdüz, jilet gibi olduğunu görecek!

‘‘BBuu kkaadd››nnllaarr››nn bbiirr hhuuyyuu vvaarr::oorrttaall››¤¤›› ddüümmddüüzz yyaappmmaakk’’

Bir ‘dizi’ güvencesiz çalışma örneği

İstanbul Halkevleri, referandumsüreci boyunca yaptığı manipülatif

haberlerle öne çıkan Sabah gazetesinive ATV’yi, sol ve emek düşmanıyayıncılığından dolayı protesto etti

7 Eylül günü Sabah-ATV’ninBalmumcu’daki binası önünde biraraya gelen Halkevi üyeleri, anayasareferandumu sürecinde yaptığı yalanhaberlerle ‘evet’ çağrısı yapan Sabah’ıprotesto etti.

Bina önünde “Sabah yalan yazıyor”yazılı pankart açan Halkevciler, Sabahve ATV’yi AKP’nin parti bülteni gibiçıktığı için eleştirdi. İstanbul HalkeviBaşkanı Nuri Günay, burada bir basınaçıklaması okudu. Eylem sonrasıHalkevciler ATV yazısını AKP'yeçevirdi

Günay, Sabah’ın ‘evet’ cephesininreferandum sürecinde yürüttüğü yalankampanyasına aracı olduğunubelirterek, kendi işçilerini dahi

sendikalı oldukları için işten çıkaranbir gazetenin demokrasiden bah-setmesini manidar bulduklarını ifadeetti.

Günay açıklamasında; “Birden fazlasendikaya üye olma hakkı geliyor diyemüjdeler verirken önce bir sendikayaüye olan işçilerinizi neden attınız, bunuhesabını verin. Siz herkesi aptal sadecekendinizi mi akıllı sanıyorsunuz?” dedi.

SABAH’IN YALANLARISAYMAKLA BİTMİYOR

Sabah gazetesinde anayasadeğişikliği ile ilgili çıkan haberleriörnek olarak sunan Günay, ayrıcagazetenin kamu yararını gözetereközelleştirmelere dava açan ElektrikMühendisleri Odası’na saldırdığıhabere de dikkat çekti.

Sabah gazetesinin patronu Çalık’ınçıkarları için gazeteciliği bir kenaraittiğini de vurgulayan Günay, Engin

Ardıç ve Emre Aköz gibi yazarlarınkadrolu küfürbaz olarak gazetedegörev yaptığını dile getirdi.

Nuri Günay, Sabah'ın, hidroelektriksantralleri konusunda da çarpıtmalarabaşvurduğunu belirtti. Günay, HESkarşıtı bölge halkına, DerelerinKardeşliği Platformu'na yöneliksaldırgan haberler yapan Sabah'ı,Çalık'ın HES yatırımları için tetikçilikyapmakla suçladı.

Günay sözlerini şu şekildesonlandırdı; “Daha çok plan yaparlar.Bizler sizlerin ikiyüzlülüğünüzü, işçidüşmanlığınızı, doğa düşmanlığınızı,yalancılığınızı her platformda anlat-maya devam edeceğiz. Referandumdahayır diyecek, referandumdan sonra dakarşınıza dikileceğiz. Başbakanındamadının yönettiği Çalık Grubu’nunkamu bankalarından neredeysebedavaya elde ettiği bu tezgahta söyle-nen yalanların takipçisi olacağız.”

Sabah güne yalanla başlıyor

BeyazYaka

Mavi Hayat

bbeeyyaazzyyaakkaakkoosseessii@@ggmmaaiill..ccoomm

KKaannaall DD’’ddee yyaayy››nnllaannaann AArrkkaa SSookkaakkllaarr ddiizziissiinnddeenn bbiirr ssaahhnnee.. BBuu kkaarreeddee bbaabbaaccaann ppoolliiss aammiirrii,, aattlleettiikk eemmnniiyyeett mmeenn--ssuuppllaarr››,, aaiillee bbaabbaass›› ppoolliiss mmeemmuurruu.. DDiizziiddeekkii fifieevvkkeett ÇÇoorruuhh’’uunn ccaannllaanndd››rrdd››¤¤›› flfloovveenn--mmiilliittaarriisstt kkaarraakktteerr bbuu ttaabbllooddaa yyookk

Ekranlarda popüler olmayabaşlayan polis dizileri, adları işkenceve hak ihlalleriyle anılan polislerin

imajını düzeltmeye yetmiyor

İyi polislerin iyi dizileri

Page 3: Halkın Sesi 115

GÜNDEMHalk›n Sesi

317 Eylül 2010 / 30 Eylül 2010

G eleneksel tekelci sermayegruplarının AKP ile yaşadıklarısürtüşme halk oylaması

yoluyla ‘çözülmüş’ oldu. AKP’nin yük-selişi uluslararası sermaye ile AKPiktidarına dayanan yeni sermaye gru-plarının geçici uzlaşısı ile sağlanmıştı.Yaşanan sermeye içi rekabetinöldürücü olmaktan çıkartılması heriki tarafın da yüksek nakdi çıkarlarınınhayrına olduğu anlaşıldığında AKPkendisinin hala seçeneksiz olduğunugösterdiği referandumu gündemegetirdi ve ispatladı. Referandumda“evet” galip geldi, yani sermaye AKPile yola devam edecek.

Referandum iki işi aynı andagerçekleştirmek üzere kurgulanmıştı:Güven oylaması ve AKP’ningüvenliğini sağlama bağlayan yasaldeğişiklikler ile neoliberal yapılan-manın gereği olan acil değişiklikler.Ancak süreç böyle tarif edilerekpaket toplumun önüne sunulmadı.Tarihsel kural işledi: egemen sınıflarınçıkarları toplumun büyükçoğunluğunun çıkarları olarak sunul-du.

Referandum kampanyası büyükbir yalan organizasyonu olarakgerçekleşti. Değişiklik 26 madde ilesınırlı olmasına karşın yalan 26 ilesınırlı kalmadı. Sağdan soldandevşirilmiş, aralarında solcu eski-lerinin de bulunduğu toplumunokumuşlarından hatırı sayılır biryalancı tanıklar ordusunun desteğiylekurulan ‘hisseli harika yalanlarkumpanyası’nın desteğiyle de ciddibir yalan üretimi gerçekleştirildi.Yurttaşların AİHM yoluyla devlettenaldıkları tazminatların sanki AİHM’eödeniyormuş gibi sunulmasından,kamu çalışanlarına toplu sözleşmehakkı veriliyormuş gibi yapılmasına,oradan işçilerin SSK primlerini vevergilerini çalıp ucuz kredi gibi kul-lanan patronları ‘cüz’i vergi borcuolan işveren’ler gibi sunmaya varanakadar 26’yı kat be kat aşan sayıdayalan üretildi.

AKP gerçekte kendi belirlediği biranda ve gündemle, toplumu bir

güven oylamasına sürüklemeyianayasa değişikliği üzerinden yaparakönemli bir başarı elde etti. Aslındaneredeyse hiçbir siyasal aktörünarkasında durup savunamayacağı ’82Anayasası’na savaş açmasının asılmeşru temelini ise 30 yıl boyuncadevrimcilerin bıkmaz usanmazşekilde yürüttükleri mücadele oluştur-maktadır. 12 Eylül faşizmine karşıdevrimcilerin üniversite gençliğindenişçi sınıfına kadar her alanda ağırbedeller ödeyerek yürüttüklerimücadele 12 Eylül Anayasası’na ciddimeşruiyet kaybettirmişti ve kimsetarafından savunulacak halikalmamıştı. Tayyip Erdoğan’ın 12Eylül Anayasası’na laf ettiğinde siyasihayatı boyunca her tür kötülüğünkaynağı olarak gösterdiği devrim-cilere atıf yapmak zorunda kalmasıbundandır; reformcudemokratlığından değil.

***Aslında bir anayasa oylamasından

çok AKP’nin güven oylaması olanreferandum, ülke çapında paranıngücünün konuşturulduğu bir kam-panya oldu. U2 ve Bono’nun kimolduğunu bilmeyen Türkiye toplumubir ay önceden izlemeye başladı.O’nun Rusya’da olduğunu veMedvedev’le fotoğraf çektirdiğiniöğrendi. Sonra ‘Fehmi Tosun’u unut-ma’ demiş olduğunu öğrendigazetelerin manşetinden. Tabii sonrada bu insan hakları ve özgürlüksavunucusu ‘büyük’ sanatçı, yinekendisi gibi ‘büyük’ insan hakları veözgürlük savunucusu TayyipErdoğan’la görüştü. Birkaç gün sonrada “ABD Ulusal Anayasa Merkezi”Irak Savaşı’nda öldürülen yüz binlerceinsanın katili Tony Blair’e ‘özgürlükmadalyası’ verirken de aynı Bonotörende, Blair ‘onuruna’ şarkı söyledi.Dünya basketbol kupası da 28 mil-yon TL’lik iyi bir fiyatla aynı propa-gandanın parçası haline getirildi.

Referandum sonuçları üzerine çokşey söylendi ve söylenmeye devamedecek. Bunlardan en acıklıları İçAnadolu’da gericiliğin kalesi olan yer-

lerden çıkan evet oylarına bakarakburadaki demokrasiye olan tutkukeşfedilirken uzun yıllar boyuncademokratların kalesi olan yerlerdeçıkan hayır oylarına bakarak buralarınaskerci, otoriter yönlerininkeşfedilmesi oldu. Sivas’tan çıkanezici ‘evet’ oylarının hangi ‘yakıcı’siyasal eğilimi temsil ettiğini, her yıl 2Temmuz anmalarında oraya gidenlerçok iyi bilirler. Aynı şekilde Hopa’dan,Fındıklı’dan veya Tunceli’nden çıkanezici hayır oylarının da hangi eğilimitemsil ettiğini de düzgün okumak içinbeyinlerin liberalizmle zehirlenmemişolması yeterlidir.

Sonuçlara bakılınca ilk gözeçarpanlardan biri de MHP seç-meninin, neredeyse üçe bölündüğügörülüyor. Üçte bir evet, üçte birsandığa gitmeme, üçte bir hayır! BuMHP seçmeninin, AKP’nin gelenekselsağ seçmeni toparlama politikasınauyum gösterdiği anlamına gelir.Geleneksel sağ seçmenin temel ide-olojik harcını da sol, Alevi ve Kürtdüşmanlığının oluşturduğu unutul-mamalıdır. AKP’nin, MHP kadrolarınave kitlesine dönük başlattığı, tadıdamağında kalan ‘operasyon’ seçimsürecinde de çeşitli yöntemlerlesüreceğe benzemektedir. (Liberalişbirlikçiler aracılığyla sola dönükbenzer bir operasyonun maskesi,devrimci gençliğin basit bir hamle-siyle düşürülmüştür)

Türkiye tablosuna bir bütün olarakbakıldığında da sanayileşmiş, kapita-list ilişkilerin gelişkin olduğu illerde,dolayısıyla işçi sınıfının bütün örgüt-süzlüğüne rağmen sınıf çelişkilerinindaha berraklaştığı yerlerde hayır oylarıyukarı doğru tırmanırken; toplumsalyapıda feodal kültürün ve geri kapita-list ilişkilerin hakim olduğu bölgelerdeevet oyları yukarı tırmanmaktadır.Hayır oylarının (oransal olarak) yük-seldiği yerler arasına kapitalizminHES’ler, termik santraller, madenleryoluyla çevreyi talan ettiği yerler ileküçük tarımsal yapıyı gerilettiği, yıktığıyerler de eklenmelidir.

Referandum skorunun kazanan-

larından biri AKP iken diğerinin KürtHareketi olduğu görülebiliyor. Ancakbu skorların siyasal sonuçlarıdoğrusal olarak gerçekleşmeyebilir.Herkes skordan maksimum faydayıelde etmek üzere yeni taktiklergeliştirecektir. AKP başladı bile.Erdoğan’ın Burhan Kuzu’ya,“BurhanBey hazırlıklara başla” talimatıylabaşlayan yeni bir anayasa tartışmalarıise tam bir komedi. AKP her genelseçim öncesi alışkanlık haline getir-diği ‘beni seçerseniz yeni bir anayasayapacağım’ oyununu tekrarlıyor! Yenibir anayasa yapacak biri budeğişiklikleri neden yapar ki? Ayrıca‘ileri ve katılımcı demokrasiyi’ sağla-yacak yeni bir anayasa, ağırlıklısiyasal yapısı gericilik ve Alevi-Kürt-sol düşmanlığı olan Orta Anadoluseçmenine dayanılarak yapılabilir mi?Mezhebini ve ırkını birinci aidiyetiolarak tanımlayan bu kitlenin otoriterçağrışımlarla başkanlık sistemiisteyeceği evrensel sosyolojik birgerçekliktir. Medyanın yeni gündemihtiyacı ile Erdoğan’ın manüplasyonihtiyacı başkanlık sistemi tartışmasınıgündemin başına oturttu.

***Kürt Hareketi, yaz başında eylem-

sizlik pozisyonunu bırakarak aldığıinisiyatifi referanduma gel gitlerledahi olsa taşımayı başardı.Liberallerin ve kürt burjuvalarınınAKP’ye ‘yakınlıkları’nın yarattığı olum-suz etki Öcalan’ın doğrudan müda-halesi ile dengelenebildi. Ancak‘ulusal birlik çabalarının’ hareketyeteneğini ve yönünü nereye doğrusınırladığı, “14 STK”nın alelacele“evet” açıklamasıyla kendini gösterdi.Önümüzdeki dönem KürtHareketi’nde yol tartışmalarına Kürtyoksulları ve emekçileriyle, Kürtvarsıllarının siyasal yönelimleriarasındaki çelişkiler damgasını vura-cak. AKP’nin hangi tarafı güçlendir-meye ve öne çıkarmaya çalışacağıortadadır. Bu süreçte bir yandan daKürt Hareketinin ‘sol duyusu’nu dahane kadar merkezde tutacağınınsınandığı ve egemenlerin bunu libe-

rallerin ‘özel’ desteğiyle de kırmayıözel bir iş edindiklerini de izleyeceğiz.Referandum süreci boyunca KürtHareketi’nin AKP’den ciddi teminatlaraldığı herşeye rağmen misilleme yap-mamasından rahatlıkla anlaşılabilir.Ancak, referandum boyunca rakip-lerini PKK ile aynı tarafta olmaklaitham etmekten kaçınmayan TayyipErdoğan pragmatizmine ne kadargüvenilebileceği çok yakında görüle-cektir. Bu pragmatizmin gerçek yüzü;Diyarbakır eski cezaevinin yıkılacağınısöyleyerek alkış aldıktan sonra bunu,Kürtler için yapılan daha büyük vedaha modern cezaevinin bitmesindensonra gerçekleştireceğini söyleme-sidir!

***Referandum süreci sol için de bir

çok sonuç ortaya çıkaracaktır. BaştaKESK olmak üzere sendikalar, ilericiemek örgütleri, sol örgütler, partileraldıkları tavırların sonuçlarını yaşaya-caklar. Ekilen biçilecektir. Ürün dealan olacak, ayrık otu deren de ola-cak. Hiç kimse başkasının kendi fat-urasını ödeyeceğini beklememeli. Busöylediğimiz sürece sosyalist birmüdahale zemini yaratmak amacıylabir araya gelen EMEP, ÖDP, TKP,Halkevleri için de geçerlidir. Boykotçudiğer sosyalist örgütler için de; AKPkampanyasına sola küfrederekkatılanlar için de geçerlidir.

Referandum boyunca ortaya çıkanönemli bir sonuç da burjuva siyaset-lerin kitlelerin siyasal eğilimlerindeneredeyse hiçbir değişimyaratmadıklarıdır. CHP’nin hayır pro-pagandası bir tane ‘evet’ oyunu‘hayır’a çeviremedi. Oysa sosyalist-lerin kendi hayırlarını anlatma olanağıyaratabildikleri her ‘evet’ büyükçoğunlukla ‘hayır’a dönüyordu. Özel-likle hak mücadelesi veren kesim-lerde bu çok kitlesel biçimlerdegerçekleşebiliyordu.

Yukarıda anılan sosyalistörgütlerce oluşturulan ‘hayır cephesi’solun ana akımlarının tutumunudaha görünür ve ayırdedilir halegelmesi açısından etkili ve anlamlı

olmakla beraber bu örgütlerin toplamgücünü aşan bir sinerji yaratamadı.Daha önceki gündemlerle sınırlı den-emelerimizden de bu sonuç bizimiçin öngörülebilir bir durumdu. Bunesnellik bir süre daha bu tür birlik-lerin misyonlarının, gerçekçi hedefle-re göre belirlendiğinde işlevsel veanlamlı olacağını, ötesinin başarısızlıkriski taşıdığını da gösteriyor.

AKP referandumda yalanla eldeettiğini talana tahvil edecektir. Seçimekonomisi uygulanması ihtiyacı bunune kadar zora sokar göreceğiz; ancakIMF’nin de dikkat çektiği, piyasalarında şahlanmasına sebep olan beklen-tileri ortadadır: Bütçedeki gelir artışıgider artışını karşılamıyor. Mali kuralıngetirilmemiş olması seçim ekonomisiuygulanacağı ve harcamaların arta-cağı tedirginliği yaratıyor. İşçi ücret-lerinin yükselmemesi yani dondurul-ması gerekiyor, bunun için ücretlerüzerindeki vergi yükü kaldırılabilir yaniücret artışı devletçe finanse edilme-lidir, emeklilik yaşı arttırılmalıdır.Bankacılık sektörü iyi gidiyor, dışborç ödemesi iyi gidiyor ikisi de riskeedilmemeli vb.

Onca yalan nedensiz söylenmedi.Çuvallarla para demokrasi için har-canmadı. Talana devam!

Önümüzdeki dönem, genelseçimlere oradan cumhurbaşkanlığıseçimlerine uzanacak bir dönemdir.AKP’nin yalanları ve talanlarıkarşısında gerçekleri açığa çıkartacaksomut çatışma alanlarına dayanan birçizgiyi sürdürmeye devam edeceğiz.İşçilerin güvencesizleştirmeden tetik-lenen çatışma dinamikleri ve halkınhak mücadeleleri çizgisi bu dönemikarşılayacağımız mevzilerdir. Diğerdemokratik hak ve özgürlükler bueksende kitlesel ve gerçek ilericikarakterini kazanabilir. Kürt halkı dagerçek müttefikini burada bulabilir.Okular açılıyor. Eğitiminpiyasalaştırılması yeni bir yılına giri-yor. HES’ler çoğalmaya devam edi-yor, taşeronlaştırma tüm hızıylasürüyor, kentsel dönüşüm saldırısıyeniden hızlanıyor…

Çuvallarla para boşuna harcanmadı, yalanlar demokrasi için söylenmedi

S amsun’da 1 Haziran sabahıevlere yapılan polis baskınıyla13 kişi gözaltına alındı,

aralarında Halkevi Şube Başkanı veÖğrenci Kolektifleri’nden üniver-sitelilerin de bulunduğu biri çocuk 7kişi tutuklandı. 21 Eylül’deduruşması görülecek davanın iddi-anamesinde “Deniz Gezmiş posteriasmak, Mahir Çayan’ın kitabını oku-mak ve yasal dergiler bulundurmak”gibi darbe dönemini aratmayacaksuçlamalar, ‘terör örgütü üyeliği’delili olarak gösteriliyor.

OPERASYONDA CEMAATPARMAĞI

Halkevi üye ve yöneticilerineyönelik polis operasyonugerçekleşmeden 6 gün önce Zamangazetesi haberi ‘yanlışlıkla’ duyur-muştu. 26 Mayıs günü FethullahGülen cemaatine ait Zamangazetesinde ‘Samsun’da terör propa-gandası yapan 3 kişi gözaltına alındı’başlıklı bir haber yayımlandı.Haberde polisin bir operasyondüzenlediği, 3 Halkevi üyesinigözaltına aldığı yazıyordu. Ayrıcagözaltına alınanların 24 Nisan’da AliSabancı’ya yumurtalı protestodabulunanlar olduğu da belirtiliyordu.Ancak Zaman’ın bu haberi‘zamansız’ yayımladığı aynı günortaya çıktı. Cemaatin gazetesi,cemaatin polisinden aldığı bilgilerierken yayımlamıştı. Zaman’ın haberi1 Haziran’da yapılan polisbaskınlarıyla gerçeğe dönüştü.Gazetenin haberi erken vermesi iseHalkevleri tarafından cemaatinoperasyonda etkin bir biçimde roloynadığına yorumlandı.

Zaman gazetesinin işaretiniverdiği operasyon sonucu aralarındaHalkevi Başkanı Halil Mert’in debulunduğu 5 kişi halen Sincan F tipiCezaevi’nde tutuklu bulunuyor.

BAŞBAKAN DA MI TERÖRİST?Terör örgütü üyeliğinden

yargılanan 13 kişinin Halkevleri veÖğrenci Kolektifleri çatısı altındayaptıkları tüm faaliyetler ‘terör eyle-mi’ sayılarak delil mahiyetindemahkemeye sunuldu. Savcılığın delilolarak öne sürdükleri ise okuyanlara‘deli saçması’ dedirtecek cinsten.

Savcılık iddianamesinde Samsun78’liler Derneği’nin yapmış olduğuDeniz Gezmiş anmasına katılmak‘terör eylemi’ kapsamında sunuluyor.Bahsedilen anmaya katılan Halkevive Öğrenci Kolektifi üyeleri dışındadava açılan kimse yok. Bu iddia

akıllara Başbakan Erdoğan’ınreferandum kampanyasınınaçılışında, darbeciler tarafından idamedilen devrimci Veysel Güney’ianmasını getiriyor. Erdoğan’ınVeysel Güney’i andığı konuşma,başbakanın demokrasi sevdası olarakdeğerlendirilirken, SamsunlularınDeniz Gezmiş’i anması ‘teröristeylem’ sayılıyor.

İddianamede demokratik protestoeylemleri de ‘terör’ suçlamasıylamahkemeye sunuldu. Farklı tarih-lerde gerçekleştirilen SüleymanDemirel, Abdullah Gül, Ali Sabancıgibi isimlerin protesto edilmesi iddi-

anamede ‘terör eylemleri’ olarak yeralıyor. Söz konusu demokratikprotestolar hakkında daha önce davaaçılmamış olması ise dikkat çekici.

HANİ DARBELERLEHESAPLAŞIYORDUK…

Savcılık ve polis, delilleri sunarkençarpıtmalara başvurmaktan dakaçınmamış. Kızıldere katliamı ileilgili Kocaeli’de düzenlenen bireylemin fotoğraflarını Samsun’dayapılmış gibi gösteren savcılık, DenizGezmiş’i anma etkinliklerinin tarihi-ni de karıştırarak 6 Kasım olarakgösteriyor.

Polis fezlekesi ve savcılık iddi-anamesinde darbe karşıtlığı da ‘terörsuçu’ kapsamına alındı. 12 Mart 1971askeri darbesine karşı yapılan biretkinlik iddianamede ‘terörist eylem’sayılıyor. Ayrıca öğrencilerin her yıldüzenlediği tanışma etkinlikleri,Mahir Çayan’ın yağlı boya tablosunuevinde bulundurmak, TuranFeyizoğlu ve Nihat Behram’ınyazdığı kitapları okumak, valiliktenizinli pankartları asmak gibi kulağakomik gelen bazı suçlamalar da iddi-anemede yer alıyor.

İddianamede yer alan çok sayıdailginç suçlamadan bir diğeri iseHalkevleri’nin Tekel işçileri iledayanışma etkinlikleri kapsamındavalilikten izinli pankartların asılmasıhakkında yapılan telefongörüşmelerinin ‘örgütsel görüşme’sayılması. Savcılık iddianamesi öylekarıştırılmış ki; Halkevi SamsunŞubesi’ne anahtar yapmak için fiyatsoruşturması yapılması ‘terörörgütüne gelir elde etmek’ şeklindesunuluyor.

ASIL SUÇ AKP KARŞITI ODAK OLMAK

Halkevleri avukatları, konuylailgili açıklamalarında iddianamedeyer alan suçlamaların ve ‘delil’lerin,düzmece operasyonun gerçek niyeti-ni ortaya koyduğunu belirtiyor.Avukatlar operasyonun gerçekniyetini; “Muhalif olanı baskıyla vezorla susturmak, halkın örgütlen-mesinin, hak mücadelelerinin önünegeçmek” olarak niteliyor.

Bu yönüyle Samsun davası,referandum sürecinde demokrasisöylevleri veren AKP’nin maskesinidüşürmek için bu davanın önemliolduğuna inanan Halkevcilerdavanın ilk celsesinin görüleceği 21Eylül günü Ankara’da olmayı hedef-liyor.

Samsun’da, Cemaate yakın yayın organı Zaman’ın önceden duyurduğu operasyonda gözaltınaalınan ve darbeleri protesto ettikleri için hapse atılan Halkevcilerin davası 21 Eylül’de Ankara’da

AKP’ninfoyas› ç›kt›Referandum öncesinde AKP’nin dil-

lendirdi¤i demokrasi söylemininsahteli¤ini a盤a ç›karan birkaç eylemyafland›. Bu eylemlerin en çarp›c›olanlar›ndan biri 10 Eylül günü Sar›yer’degerçekleflti. Tayyip Erdo¤an’›n konvoyu-nun geçifli s›ras›nda “AKP’nin yalan›na,sermayenin talan›na Hay›r” pankart› açanHalkevciler, baflbakan›n özel polisleritaraf›ndan öldüresiye dövülerek gözalt›naal›nd›.

Sald›r›n›n ertesi günü Sar›yerEvlendirme Dairesi önünde bir arayagelen Sar›yer’liler AKP’yi protesto etti.Sar›yer’de referandum sürecinde ilerici solgüçler taraf›ndan yürütülen “Hay›r”çal›flmalar› kapsam›nda Sar›yer Halkevleri,KESK Tüm Bel-Sen, D‹SK Genel-‹fl ve ÖDPSar›yer ilçe örgütü taraf›ndan düzenleneneylem, Sar›yer’in ilerici güçlerinin 10 Eylülgünü sald›r›ya u¤rayan Halkevcilere sahipç›kt›¤› bir dayan›flma eylemine dönüfltü.Sar›yer’deki eylem politikas›n› sand›küzerinden kuranlar›n de¤il, hak mücade-lesi çizgisi üzerine infla edenlerin AKP’nindemokrasi foyas›n› a盤a ç›kard›¤› göster-di.

12 Eylül AKP ile sürüyor

Page 4: Halkın Sesi 115

GÜNDEMHalk›n Sesi

417 Eylül 2010 / 30 Eylül 2010

Referandum sonuçlarına göre AKP sağın hemenbütün güçlerini “tepeden” veya “tabandan”

birleştirmesine karşın “evet” oyları (BDP’nin %6 olarakkabul edilebilecek boykot oyları hesaba katıldığında)%54.5’te kaldı. Buna MHP’nin “Hayır” veren %6’sınıkattığımızda, referandum tablosu sağın %60’lık bir oyoranına sahip olduğunu gösteriyor. Oysa bir öncekiseçimde Türkiye’deki “Sağ”, yani “milliyetçi-mukadde-satçı” denilen oyların oranı %70’i aşmıştı. Dolayısıylareferandumdan sol adına çıkarılacak ilk sonuç, “sağındurakladığı” olgusudur.

Sağın duraklamasınıtartışırken öncelikle altınıçizmemiz gereken nokta, 2001-2008 arasında “muhafazakarsağ-merkez”in AKP ve MHP’denoluşan iki kanatlı bir yapıyadönüşmüş olduğu gerçeğidir.Sağın duraklaması bu kanatlarınikisi için de geçerlidir.Referandumda MHP tabanındanverilen “Evet” oylarınınönümüzdeki süreçte AKP oyuhaline gelip gelmeyeceği şimdi-den kestirilemez. Her koşuldaiktidardaki sağın politikalarınınırkçı-otoriter bir doğrultudagelişmesi kaçınılmazdır.

Bu kestirimin doğru kabul edilmesi halindeErdoğan’ın ilan ettiği yeni anayasanın ancak bir AKP-MHP Anayasası olarak “yapılabileceği” de görülme-lidir.

Bu sonuç bir başka gerçeğin de kanıtıdır:Gündemdeki “Anayasa Reformu”, neoliberal yenisömürgecilik politikalarının “değişen ve gelişen”ihtiyaçlarını karşılamayı, ’82 Anayasası’nın bu ihtiyaçlarbakımından içerdiği elverişsiz unsurlarından temizlen-mesini hedefleyen bir “siyasal uyum” programındanibarettir. Neoliberal yeni sömürgeciliğin “yeniAnayasası”nın AKP-MHP koalisyonunda ifadesinibulan “sağ çoğunluğa” yaptırılması da “eşyanın tabi-atına” uygun olanıdır.

Dolayısıyla referandum, “Türkiye’deki Kürt sorununçözümünün ABD’nin ve dolayısıyla AKP’nin politikprogramında birincil bir amaç olarak yer aldığı” biçi-mindeki tasavvurların gerçek dışılığının da göstergesiolmuştur.

Sol oylardaki “yükseliş”in önemli bir unsurununCHP oylarındaki toparlanma olduğu bir başka gerçek-tir. CHP’nin %30’lar seviyesindeki nispeten “kalıcı” oytabanının Baykal yönetiminin simgelediği ırkçı-devletçi-sermaye yanlısı politikalarla “dağıldığı” bilini-yor. Bu dağılmanın arkasındaki gerçek, CHP’ninKürtler, Aleviler, ilerici aydınlar, işçiler ve yoksul halkiçindeki desteğinin uğradığı büyük erozyon bulunuyor-du. Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP’nin bu “kayıplarınıgidermeyi” hedefleyen bir “söylem”e yönelmesinin,CHP’nin “dağılan” geleneksel tabanında belirgin birkıpırdanmaya yol açtığı görülüyor.

Ancak “sosyal demokrasi”deki bu “toparlanma”eğiliminin Kürt Hareketi’ndeki, güvencesiz işçihareketindeki ve halkın hak mücadelelerindekigelişmelerle olumlu bir ilişki kurmaya yönelir “gibigörünmesinden” kaynaklandığı ortadadır. CHPKürtler’e, işçilere ve halka sırtını döndüğü ölçüdedağılmış ve tükenme noktasına gelmiştir. Bunakarşılık Kürtler, işçiler ve yoksul halk ırkçılığa, neolibe-ral yeni sömürgecilik politikalarına karşı direnişlerinisürdürmekte inat etmişler ve bu direnişe özgü politikalternatifleri inşa etme yoluna da girmişlerdir. CHP’yiyeniden sol söylemlere zorlayan da bu politik-toplum-sal mücadele sürecidir. “Söyleyene değil, söyletenebakılmalıdır.”

“Söyletenler”in referandum sürecindeki politik per-formansları ise şimdilik “ayrı ayrı” başarılardır.

Kürt Hareketi, bölgedeki “boykot” oranlarıyla Kürtsorununda çözümün muhatabının Kürt halkıolduğunu göstermeyi ve AKP’nin “Kürt sorunununçözümünü sağlayacak tek güç” olduğu yalanını açığaçıkarmayı başardı. Referandum sonuçları, KürtHareketinin “boykot” tutumunun referandum sonu-cunu olumsuz etkileyeceği, hayır oylarını erozyonauğratacağı yönlü eleştirilerin tam olarak yerindeolmadığını da gösterdi.

“Fırat’ın batısında” ise Halkevleri-ÖDP-TKP-EMEP’in oluşturduğu “Halkın Hayırı Var” inisiyatifi, herşeyden önce Türkiye solunun onlarca yıllık mücadeleiçinde üretilmiş temel konumlanışını bugünün siyasimücadelesine taşıyan sağlam bir omurga oluşturmayıbaşardı. Bu “omurga”, ilerici emek, meslek ve halkörgütlerinin “Hayır” siyasetini sosyalist bir pozisyondankavramalarında önemli bir rol oynadı. Sosyalistlerinilerici kitle örgütleriyle kurduğu bu diyalog, çok kısabir süre içinde referandum sürecindeki “sol tez”ibiçimlendirdi. Sürece “itirazımız yalnızca iki maddeye”diyerek başlayan CHP, referanduma bir ay kala“hayır”larının arasına “yerindelik denetimi”, “birdenfazla sendikaya üyelik hakkı”, “kamu çalışanlarına grevyasağı” gibi unsurları da almak zorunda kaldıysa,bunda “Halkın Hayırı”nın belirleyici bir rol oynadığınınteslim etmek gerekir.

Referandum sürecinde “sol” politikaları kendigerçeklikleri içinde cisimleştiren bu iki inisiyatifmerkezinin “Kürtlerin Hayırı” ile “Halkın Hayırı”ndanyola çıkarak MHP’leşen AKP’ye (veya AKP-MHP koa-lisyonuna) karşı birleşik bir “Direniş Düzeni” üret-meleri, solun ve Türkiye’nin geleceğini biçimlendire-bilir. Bu noktadaki en önemli engel ise Türkiye sosyal-ist hareketindeki ( “sosyal şoven tortu”nun bir ifadesiolan) ve Kürt Hareketi’ndeki (“ilkel-milliyetçi tortu”nunbir ifadesi olan) “sınıf mücadelesi” ile “kimlik mücade-lesi”nin birbirini reddeden iki ayrı doğaya sahip olduğuyanılsamasıdır. Bu yanılsama ancak pratikte ve bilinçlipratikle aşılabilir.

AKP’nin MHP tabanına genişleyerek veya MHPkoalisyonu ile Anadolu gericiliğini “bütünleştirmesi”büyük bir tehlikedir. Ancak bu “Büyük Tehlike”gelişirken, Türkiye Sol’unun dağılan “doğal temeli”ni,sosyalist aydınları, işçileri, Kürtleri, Alevileri ve yoksulhalkı bir araya getiren bir “Diriliş Dinamizmi”ninyaratılmasının olanaklarını da önümüze koymaktadır.

Büyük tehlikeye karfl›birleflik direnifl cephesi

FerdaKoç

[email protected]

AKP Kürt ezberini bozmadı

Darbeciler yargılanacak; ya darbe?Referandum sonucunda gerçekleşen

anayasa değişikliğiyle birlikte geçici15’inci maddenin kaldırılmasının ardından 13Eylül günü Türkiye’nin birçok yerinde darbe-ciler hakkında suç duyuruları yapıldı. Suçduyurularının adresi cumhuriyetbaşsavcılıkları oldu. EDP’lilerden DSİP’lilereHak-Par’lılardan BDP’lilere birçok kişi darbe-ciler hakkında suç duyurusunda bulundu. VanGenç İşadamları Derneği Başkanı Kadri Salaz“Mağdur” olduğunu belirterek suç duyu-rusunda bulunurken, birçok gazeteci ve yazarda suç duyurusunda bulunanlar arasında yeraldı. Kenan Evren ve Milli GüvenlikKurulu’nun başı çektiği suç duyurusu lis-tesinde dönemin kuvvet ve sıkıyönetim komu-tanları, dönemin başbakanı Bülent Ulusu,dönemin MİT sorumluları Hanefi Avcı veMehmet Eymür, dönemin valileri NevzatAyaz, şimdiki Milli Savunma Bakanı VecdiGönül, Hayri Kozakçıoğlu, Saffet ArıkanBedük ve Mehmet Ağar gibi isimler yer aldı.

13 Eylül günü yapılan suç duyurularıağırlıklı olarak 12 Eylül darbesinin askerisorumluları ve bürokratlarına yapıldı; YÖK,HSYK gibi kurumlar suç duyurusu lis-telerinde yer almadı. 12 Eylül’ün toplumyaşantısındaki etkisini kalıcı hale getirenneoliberal politikaların öncülleri ile 12 Eylüldüzeninin palazlandırdığı işadamları, siviltoplum kurumları, işveren örgütleri ve buörgütlerin temsilcileri hakkında herhangi birsuç duyurusu yapılmadı. 12 Eylül’ü ve darbe-cileri savunan gazetelerin, dergilerin, köşeyazarlarının da suç duyurularında adlarıyoktu. Suç duyurusunda bulunanlar, 12 Eylüldarbesini sevinçle karşılayan ve “Şimdiyekadar işçiler sevindi, artık sevinme sırası

bizde” diyen Metal Sanayicileri Sendikası(MESS) Başkanı Halit Narin’i, KenanEvren’e tebrik mektubu gönderen VehbiKoç’u, darbeyi selamlayan Fethullah Gülen’ide es geçti.

Darbecilerin hakkında suç duyurusundabulunabilmenin önünü açan geçici 15’incimadde kaldırılsa da yargılanma süreci iktidaraçısından bazı çelişkileri ve fırsatları içindebarındırıyor. Örneğin, hakkında suç duyu-rusunda bulunulan Milli Savunma BakanıVecdi Gönül’ün yargılanıp yargılanmayacağıAKP’nin öne sürdüğü ‘demokrasi’ açısındanbir sınav niteliği taşıyor. Bir diğer önemlinokta da yargılanma süreçlerinin uzamasınınAKP tarafından politik bir araç olarakkullanılması olasılığı. AKP, uzayanErgenekon davalarını bir politik araç gibi kul-

lanmış hatta Yüksek Askeri Şura kararlarınıetkilemişti.

Öte yandan 12 Eylül’ün birkaç simge ismi-ni yargılamak 12 Eylül’ü yargılamak anlamınagelmiyor. Anayasa değişikliği 12 Eylül’üntoplum üzerinde uyguladığı askeri, ekonomik,ırkçı baskının ve şiddetin kurumlarının özünüdeğiştirmiyor. Fişleme, kimlik kontrolleri,keyfi gözaltılar, Kürt halkına yönelik imha veinkar politikaları sürüyor; eski DGM’ninişlevini gören özel mahkemeler, Alevileredönük Sünnileştirme operasyonunun sembolüzorunlu din dersleri ve Diyanet İşleriBaşkanlığı varlığını koruyor. Emekçileri zap-turapt altına almak için ortaya çıkarılan 657sayılı Devlet Memurları Kanunu ile disiplinyönetmelikleri baskıcı ve yasakçı özünü koru-maya devam ediyor.

P KK’nin 13 Ağustos’taaldığı eylemsizlik kararı 20Eylül’de sona erecek.

Eylemsizlik kararı alınırkenKCK’nin öne sürdüğü; operas-yonların durdurulması, polisoperasyonlarıyla tutuklanan Kürtsiyasetçilerin serbest bırakılması,Abdullah Öcalan’ın muhatapalınması ve seçim barajınındüşürülmesi taleplerindenhiçbirine karşılık verilmedi.Eylemsizlik sonrası siyasi ikti-darın adım atmaması, üstüne birde askeri operasyonlarısıklaştırması 20 Eylül sonrası içinyeni bir çatışmalı döneminbaşlayabileceği sinyalleri veriyor.

AKP, B‹R BARIfi fiANSINIDAHA HARCADI

Gerillanın eylemsizlik kararıaldığı dönem referandum süre-ciyle çakıştı. Görece çatışmasızgeçen süreç referandumun gün-demdeki ağırlığı nedeniyle geriplanda kaldı. Habur girişininardından “açılım”da frene basanAKP, eylemsizlik sürecinde detercihini barış içindeğerlendirmek yerine savaşıderinleştirme yönünde kullandı.Referandum kampanyasısırasında Başbakan Erdoğan’ınyapacağı Diyarbakır mitingi önce-si Kürt Hareketi’nden gelen bek-lentileri AKP panikle karşıladı.Mitinge daha günler varken AKPsözcüleri, Erdoğan’ın önemli birmesaj vermeyeceğini duyurarakKürtlerin beklentilerini boşaçıkardı. Erdoğan daDiyarbakır’da kulağa hoş gelenancak içerik olarak DiyarbakırCezaevi konusundaki mesajlarıdışında yeni bir şey söylemeyerekKürt sorunu konusunda iktidarınolumlu bir projesi olmadığını gös-terdi.

Habur girişleri sonrası KürtHareketi’ni tasfiyeyi temel alan“açılım”ı sertleştirerek savaşıtırmandıran AKP, ‘eylemsizlik’kararı sonrasında yaptıklarıylaönümüzdeki dönemde de aynıçizgiyi izleyeceğini gösteriyor.Eylemsizlik kararı sonrası askerioperasyonların ivme kazanmasıda bunun bir göstergesi. AKP’ninbarış talebine asıl cevabı, eylem-sizlik halindeki 9 gerillanınöldürülmesine kadar uzananaskeri operasyonlar oldu.Hakkari’de 9 PKK’linin

öldürülmesi, eylemsizlik halininfiili olarak geçersizleştirdi. AncakKürt Hareketi barış talebini 20Eylül’e kadar eylemsizliklesürdüreceğini, sadece savunmaamaçlı eylemler yapacağını belir-tiyor.

BOYKOTUN MESAJI VE AKP

Kürt Hareketi’nin referan-dumda boykot çağrısına Kürtillerinde yaşayan milyonlarcainsan kulak verdi. Referandumunbölgedeki sonuçları, 2009 yerelseçimlerinde olduğu gibi Kürthalkının ‘kimi’ temsilcisi olarakgördüğünü gösterdi. Boykotunbaşarısı Kürt halkının, savaşınsona ermesi için bir an önce KürtHareketi’nin muhatap alınmasıve Kürt sorunu konusunda siyasiiktidarın derhal adım atmasıisteğini tekrar ortaya çıkardı.2009 yerel seçimlerinin ardındanbu tablo bir kez daha ortayaçıkmış, Başbakan YardımcısıCemil Çiçek “Ermenistan sınırınadayandılar artık” uyarısı yapmıştı.Çiçek’in açıklamaları üzerinden 2hafta geçmişti ki, yüzlerce Kürt

siyasetçinin tutuklandığı KCKoperasyonu başlatıldı. Kürthalkının referandumu boykotederek aynı iradede ısrarcı olmasıüzerine, “boykot için halkı tehditettiler” gerekçesiyle Kürtsiyasetçilere dönük operasyonlardevam ettiriliyor. Referandumsonrası operasyonların vebaskının artması, AKP’nin yerelseçimler sonrasında olduğu gibiKürt hareketine dönüksaldırılarını yoğunlaştıracağınaişaret ediyor. Ayrıca AKP,referandum kampanyasındakendi yanında saflaştırdığı Kürtsermaye örgütlerini ön planaçıkartarak kendine muhatap ala-cak alternatif ‘Kürt’ temsilcileryaratma çabasında.

AKP’nin milliyetçi-muhafaza-kar bir parti olarak Kürtlere bakışaçısını gösteren açıklama ise yenianayasayı yapması beklenenBurhan Kuzu’dan geldi;“Kürtlerin anadilde eğitim yap-ması hiçbir biçimde olmaz;Kürtçe anadilde eğitim olursaarkasından devlet gelir. ZatenKürtçe eğitim insanlar için hiçbirişe yaramaz, niye öğrensinler?”

‘OPERASYONLAR DURDURULMALI’

Kürt hareketi, barış talebininsınırlarını sonuna kadar zorlasada, 20 Eylül’e kadar devletinadım atmaması halinde silahlımücadeleyi derinleştirme uyarısıyapmaktan da kaçınmıyor.Eylemsizlik sonrası gelişmeleriAkşam gazetesine değerlendirenAbdullah Öcalan, 20 Eylül’ekadar bir gelişme olmazsa aradançekileceğini ifade etti.

Asker ve gerilla cenazelerininTürkiye’nin dört bir yanına git-meye devam edeceği yeni birçatışmalı dönemin eşiğindeyken,toplumsal muhalefet de barış içinaktif çaba gösterme gayretinde.TTB, KESK, DİSK ve TMMOB,15 Eylül’de ‘operasyonlar durdu-rulsun, eylemsizlik sürdürülsün’çağrısı yaptı. Ayrıca Türkiye BarışMeclisi (TBM) de “Operasyonlardursun, müzakere başlasın”talebiyle 18 Eylül’de Ankara’dakitlesel bir yürüyüş gerçekleştire-cek, ardından da Meclis’teyapacağı görüşmelerle barış içinadım atılmasını isteyecek.

KCK Yürütme KonseyiBaşkanı Murat Karayılan ElMundo gazetesine verdiğiröportajda, İspanya’nın engeniş otonomisine sahip olanKatalunya statüsü elde edildiğitakdirde silahları BM’ye teslimedeceklerini açıkladı.Karayılan, bölgesel otonomialanında aradıkları modelinİspanya modeli olduğunu ifadeetti.

Kendi anayasasına sahipolan Katalunya Özerk Bölgesi,doğal kaynakların işlenmesi,enerji üretimi ve dağıtımı gibikonularda öncelikle kendiyasalarıyla, daha sonra daİspanya devletinin yasalarıyahareket ediyor.

Katalan Anayasası’nın girişbölümü özerkliğin dayandığınoktayı açıklıyor: “Bu yasa …bölgenin kurumlarını veİspanya’nın diğer bölge veuluslarıyla olan özgürdayanışması çerçevesinde,devlet ile olan ilişkisinitanımlar. Bu dayanışma tümİspanya halklarının özgün bir-likteliğinin garantisidir.”

Belirtildiği gibiKatalunya’nın özerkliği,Katalanları diğer İspanya halk-larından kopmasının değil, tamtersine onlarla bir aradayaşamasının dayanağı.Anayasada Katalunya’nınresmi dili Katalanca olarakbelirtiliyor, enerji üretimi vedağıtımı, madenleri çıkarılmasıve işlenmesi diğer bölgelerietkilemediği sürece KatalunyaÖzerk Hükümeti’ne veriliyor.

Anayasaya göre KatalunyaÖzerk Hükümeti özerk poliskuvvetleri oluşturabiliyor.Özerk polisler geneldemerkezden bağımsız olarakçalışıyor. İspanya devletininalarm ilan etmesi durumundamerkezi hükümetin atadığıgörevlilerin emrine girebiliyor-lar.

Özerk bölgenin kendiradyo, televizyon ve gazetesinikurup işletme hakkı dabulunuyor. Hükümet sağlıkmevzuatını belirliyor, kendiyargı kurumlarını tayin ediyor.Katalunya halkını temsil edenparlamento, halk tarafındandört yıl için seçiliyor.

eferandum sonucunda Kürt illerinde boyko-tun kazanması Kürtlerin barış çabasını ortayaçıkarsa da AKP, imha ve inkardan şaşmıyorR Katalunya

dünyayaörnek

12 Eylül 1980 askeri faşistdarbesi Devrimci 78’liler

Federasyonun çağrısıyla 30’uncuyılında Ankara’da gerçekleştirilenmitingle protesto edildi. Ankara78’liler Derneği Başkanı HüseyinEsentürk katılımcılar adınaaçıklama yaptı. 12 Eylül’ünyaratmış olduğu köhnemiş rejim-den ancak emekçi halkın hesapsorabileceğini belirten Esentürk,“Kendisini daha da özgürleştirecekbir ülkeyi halklarımız kuracak veonun teminatı olan anayasayı dahalklarımız yapacak” dedi.

Zonguldak’da Liseli GençUmut, 12 Eylül askeri faşistdarbesini ve anayasasını kınayanbir eylem yaptı. AKP’nin 12 Eylüldüzeninin devamcısı olduğunu dabelirten liseliler, eşitlikçi ve özgür-lükçü anayasayı Türkiyehalklarının kendi elleriyle yaza-cağını dile getirdi.

12 Eylül askeri faşist darbesinin30. yılında, Kadıköy’de darbeci-lerin yargılanması talebiyle bir mi-ting düzenleyecek. 78’lilerGirişimi’nin yanı sıra çok sayıdademokratik kitle örgütü ve siyasiparti de mitinge katılacak. Miting19 Eylül Pazar günü KadıköyMeydanı’nda gerçekleşecek.

Anadildeeğitim için

boykot

Kürt hareketinden referan-dum sonrasında bir boykot

da anadilde eğitim talebiyle geliy-or. Kürt Dili ve Eğitimi Hareketi(TZP-Kurdî), anadilde eğitim veKürtçenin resmi dil sayılmasıtalepleriyle bir haftalık okulboykotunu da içeren kampanya

başlattı. TZP-Kurdî, 19-24 Eylültarihleri arasında anadilde eğitimisteyenlerin çocuklarını okulagöndermemesini istedi.Kampanya kapsamında ilk veortaöğretimin başlayacağı günkitlesel yürüyüşler düzenlenecek.Sonrasında ise anadilde eğitim ve

Kürtçe’ye anayasal güvence içindilekçe toplanacak. KampanyayıBDP de destekliyor. BDP EşBaşkanı Selahattin Demirtaşokul boykotuna destek verecek-lerini söyleyerek, kendi çocuğunuda 5 gün boyunca okula gönder-meyeceğini belirtti.

12 Eylülprotestoedildi

Page 5: Halkın Sesi 115

DÜNYAHalk›n Sesi

517 Eylül 2010 / 30 Eylül 2010

iklimkıta7 5

Fransa’da Romanlara yönelik uygulananırkçı sınırdışı etme politkasına yönelik

tepkiler artarken bir ırkçı saldırı haberi deSlovakya’dan geldi. Başkent Bratislava’da 30Ağustos’ta Romanların yaşadığı bir evi elinde-ki tüfeklerle basan Lubomir Harman’ınSlovak Neonazisi olduğu ortaya çıktı. 7Roman’ın öldüğü, 14’ünün yaralandığısaldırıdan sonra basın, ölen kişileri uyuşturucuçetesi ilan ederek katili aklamaya çalışmıştı.

Guatemala’da 2000-2004 yılları arasındadevlet başkanlığı görevinde bulunan

Alfonso Portillo, kamu kaynaklarını zimmetinegeçirip yolsuzluk yaptığı için tutuklanmıştı.Portillo Savunma Bakanlığı bütçesindeki para-ları ABD ve Avrupa’da bulunan gizlihesaplarına geçirmekle suçlanıyor. 2004 yılındagörev süresi biter bitmez Meksika’ya yerleşenve hakkında 2008 yılında arama emri çıkarılanPortillo’nun ülkenin güneyinde bulunançiftliğine yapılan baskınla yakalandığı öğrenil-mişti. 58 yaşındaki Portillo’nun 9.2 milyardoları zimmetine geçirdiği tahmin ediliyor.

Portillo hesap verecek

Küba Devrimi önderi Fidel Castro, 2006yılından bu yana ilk defa Küba halkını

kitlesel bir protesto yürüyüşüne çağırdı. HavanaÜniversitesi'nde 10 binden fazla kişiye konuşanCastro, Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail'inİran'a karşı yükselttiği gerilimi kınayarak Kübahalkını "olası nükleer savaşı" protesto etmeyedavet etti. Fidel Castro ağustos ayında KübaUlusal Meclisi'nde yaptığı kısa konuşmada daABD'nin bir "nükleer soykırım"a hazırlandığınıifade etmişti. Fidel son zamanlarda yazdığıyazıları yine bu konuya ayırmıştı.

Fidel’den eylem ça€r›s›

Son 130 yılın en kurak dönemini yaşayanRusya’da tahıl ürünleri ihracatına yönelik

getirilen yasakların süresi uzatıldı. Yasağıngelecek yılın buğday hasadı bitimine kadardevam edeceği açıklandı. Daha önceaçıklanan ihracat yasağı tarihi 2010 yılınınsonu olarak belirtilmişti. TarımBakanlığı’ndan yapılan açıklamada iseRusya’nın yeterli stoğa sahip olduğu açıklandı.Dünyanın en büyük dördüncü tahıl ihracatçısıolan Rusya’nın bu kararı dünyadaki diğerüreticiler arasında endişe yaratmıştı.

Tah›l ihrac› yasak

F ransa’da emeklilik yaşını60’tan 62’ye çıkaracak olanyasaya karşı emekçiler

sokaklara döküldü. 10’u aşkın sendika ve sol

muhalefetin çağrısıyla 24 saatlikgreve çıkan emekçiler büyük birkatılımla hükümeti uyardı. Kamuemekçilerinin yoğun katılımsağladığı grev gününde başta baş-kent Paris olmak üzere pek çokşehirde hizmetler durma noktasınageldi. Trenler, otobüsler, tramvay-lar sefere çıkmadı. Üniversitelerdahil tüm eğitim kurumları, kamudaireleri ve bankalar grev süresinceaçılmadı.

Enerji işçileri ev içi kullanımınıengellemeyecek kadar elektrik vedoğalgaz çıkışına izin vedi.Hastaneler acil hastalar dışındahasta kabul etmedi. Havaalanla-rında çalışan emekçilerin de grevdeolması nedeniyle gün boyuncayapılması gereken uçuşların dörttebiri iptal edildi. Almanya - Fransaarasındaki hızlı tren seferleri deyapılamadı.

Sarkozy’nin emekçilere dönüken büyük saldırılarından biri olanemeklilik yaşının yükseltilmesidaha önce de gündeme gelmişti. 24Haziran’da yapılan emeklilik refor-mu karşıtı eylemde de 2 milyona

yakın emekçi sokaklara çıkmıştı.Emekçilerin tüm tepkilerinerağmen geri adım atmaya yanaş-mayan Sarkozy ise yasanın yürür-lüğe girmesi halinde 70 milyarEuro’luk bir gelir elde edileceğinisavunuyor. Sarkozy yasanınFransa’da yaşlanan nüfus ve bütçeaçığıyla mücadele etmek içingerekli olduğunu da iddia etti veFransa’nın Avrupa’daki en düşükemeklilik yaşına sahip olduğunusöyleyerek bu durumun değişmesigerektiğini ileri sürdü.

YASA KÖLELİK GETİRECEKYasa sadece emeklilik yaşını

60’tan 62’ye çıkarmıyor. Emekliolmak için ödenecek prim gününü40.5 yıldan 41.5 yıla çıkarıyor.Emekli aylığı bağlanma yaşı da65’ten 67’ye çıkarılıyor. Fransızhükümeti daha önce kamu harca-malarının kısılacağının sinyallerinivermişti. 2008’de patlak verenküresel ekonomik krizin faturasınıemekçilere ödetmeye niyetlenenFransız hükümeti daha önce de7000 öğretmenin atamasını durdur-muştu. 100 milyar Euro’luk tasarru-fa gitmeyi planlayan Fransız hükü-metinin önümüzdeki günlerdekamu harcamalarını daha da kıs-ması bekleniyor. CGT Sendikası

Genel Sekreteri Bernard Thibauldyaptığı açıklamada beklenendençok daha fazla sayıda emekçiningreve katıldığını belirtti. “Hükümetbizi görmezden gelirse eylemlerimi-zi sürdürürüz” diyen Thibauld,milyonların sokağa dökülmesiylebirlikte Sarkozy’nin bu reformugeçiremeyeceğinin bilincine var-masını beklediklerini dile getirdi.

CFDT Genel Başkanı FrançoisChereque ise emeklilik reformunakarşı mücadele etmekten başkaşansları bulunmadığını dile getirdi.

Emekçilerin tüm taleplerinekarşın Sarkozy ve Başbakan

François Fillon şimdilik geri adımatmayacaklarını söylüyor. Sadeceağır işlerde çalışanlara yönelik biriyileştirme yapabilecekleriniaçıklayan Fillon, tasarının mutlakageçmesi gerektiğine inan-dığınısöylüyor. Sarkozy 8 Eylül’de yaptığıaçıklamada 18 yaşından küçükkenişe başlamış olanların emeklilikyaşının 60 olarak kalması konusun-da hükümete talimat verdiğiniaçıkladı.

İyileştirmenin çok az kişiyi kap-sadığını ve taleplerine yanıt ala-madıklarını belirten sendikalar,Sarkozy’nin “görmezden gelme”

hamlesine “23 Eylül’de genel grev”çağrısıyla yanıt verdi. 15 Eylül’deoylamaya sunulacak olan yasatasarısının geçmesi durumunda 23eylül’deki grevin 7 Eylül’dekindende büyük olabileceği tahmin edili-yor. Fransa’da yapılan kamuoyuyoklamalarında da grevlere büyükdestek var. Halkın yüzde 62’si grev-lerin devam etmesi gerektiğini veyasanın geri çekilmesi gerektiğinibelirtiyor. Halktan gelen baskılaraSarkozy ve kurmaylarının vereceğiyanıtın hükümetin geleceğini tayinedeceği konuşuluyor.

Tüm dünyada olduğu gibiİngiltere’de de hızla süren

kamu sektörünün tasfiyesinekarşı İngiltereli emekçilerbirleşiyor. Küresel ekonomikkrizin faturasını emekçilerekesme görevinin İngiltere’dekiuygulayıcısı Cameron hüküme-tine karşı büyük ve uzun sürelibir grev dalgası kapıda. Kamusektöründe yaşanan işten çıkar-maların ardından, sendikalarkonfederasyonu TUC’un yıllıktoplantısında “ortaklaşa, yerel,ulusal eylem, grevlerin destek-

lenmesi ve koordine edilmesi”kararı çıktı. Toplantıda konu-şan TUC Genel Başkanı Bren-dan Bardan, David Came-ron’un ülkeyi “daha karanlık,daha korkutucu” bir yer halinegetiren bir hükümete başkanlıkyaptığını ifade etti.

6 Eylül’de dünyanın en genişmetro ağlarından biri olanLondra metrosunda greve gi-den ve kentte ulaşımı durmanoktasına getiren RMT’ninGenel Başkanı Bob Crowyaptığı konuşmada “Bir arada

durursak kazanırız. Yasürüneceğiz ya da ayağa kalkıpdövüşe-ceğiz” dedi. TUCtoplantısında kesinleşmiş bireylem takvimi belirlenmedi.Alınan karar sendikaları birlik-te eylem yapabilmeye her anhazır olmalarını sağlıyor. 20Ekim’de açıklana-cak olanbütçe ve ekonomik eylemplanına göre grevlerin başlaya-bileceği öngörülüyor. BBCçalışanları da alınan grev kararıdolayısıyla, kurumun emeklilikreformuna karşı 48 saatlik

Avrupa’dahükümetler el

birliğiyleemekçilere

saldırıyor.Emekçiler de ‘bir-

likte mücadele’diyor

Irkç›l›k t›rman›yor

ABD’li gazeteci Jeffrey GoldbergKüba devriminin önderi Fidel

Castro’yla yaptığı söyleşiden sonra tümdünyaya “müjde”yi verdi. Goldberg lafarasında Fidel’e “Küba modelinin halaihraç edilebilir bir model olduğunainanıyor musunuz” diye sormuş ve Fidelde “Küba modeli artık Küba için bileişlemez halde” demişti.

Toplamda 3 saati aşan bir röportajdansonra yapılan bir konuşma sırasındaFidel’in söylediği bu söz tüm dünyada“Küba’nın yenilgiye gittiğinin bir başkakanıtı” olarak manşetleri süsledi. JeffreyGoldberg’in patlattığı bu “bomba” haberTürkiye’de de “Küba’nın ‘kader’e boyuneğmesi” olarak ilan edildi. Ancak olayana akım medya için burada kapandı.

‘İŞE YARAMAYAN KAPİTALİZMDİR’Küba’nın “içler acısı” hali dünyaya

duyurulduktan birkaç gün sonra Fidel,

Havana Üniversitesi’nde yaptığı birkonuşmada duruma açıklık getirdi.Goldberg’in sözlerini çarpıttığını belirtenFidel, ABD’li gazetecinin yorumukarşısında çok eğlendiğini ifade etti. Tümdünyaya yayılan sözlerinin tam tersi birifade içerdiğini dile getiren Fidel, “Nedünyanın herhangi bir yerinde ne deABD’de işe yaramayan kapitalizmin ken-disidir. Böyle bir sistemin Küba gibi birülkede işleyeceğini kim düşünebilir ki”dedi.

Fidel’in bu açıklamasını kardeşiRaul’ün son zamanlarda yaptığıdeğişiklikleri destekleme adına yapmışolabileceğini “belli sebeplerden ötürü”düşünemeyen “açıkgözlü” ana akımmedya bu açıklamaları pek tabii kigörmedi. Kısa bir süre önce de çıkan yeniyasalar nedeniyle Küba ana akım medyatarafından yine! kapitalizme boyuneğdirilmişti.

“Bağımsız ve sosyalist” bir Bask ülkesi kur-mak için 1959’da faşist diktatör Franco

rejimine karşı kurulan ETA, 3’üncü kezsilahlı saldırıları durdurma kararı aldığınıaçıkladı. AB, ABD ve pek çok dünyaülkesinin “terör örgütleri” listesinde üstsıralarda olan örgütün silahlı eylemleri dur-durma çağrısı “inandırıcı değil” şeklindeyorumlandı.

İspanya hükümeti ETA’nın silahlı eylem-leri sonlandırmasını “zaten darbe vurmuştuk,zayıflamışlardı, mecbur kaldılar” şeklindeyorumlayarak, ETA’nın çözüm önerisinekulak vermek yerine durumu siyasal birzafere dönüştürme çabasına girdi.

BASK ÜLKESİNİN SAVAŞÇILARI1968’e kadar kültürel hakların korunması

için mücadele veren örgüt bu tarihte İspanyolgizli polisinin şefi Meliton Manzanas’ı öldü-rerek ilk silahlı eylemini gerçekleştirdi. Bu

olaydan sonra Bask halkına ve ETA’ya dönükbaskılar arttı. 1973 yılında yakalanan Basklımilitanların idam edilmesi üzerine döneminbaşbakanı ve Franco rejiminin simge isim-lerinden biri olan Amiral Carrero Blanco’yuöldüren örgüt tüm dünyada bilinir oldu. Bueylem baskıları bir kat daha arttırsa da ETAartık İspanya’daki iç politik dengelerideğiştirmişti. Bask halkının taleplerine kulaktıkanamayacağı o günden sonra dillendirilme-ye başladı.

Franco rejiminin ardından 1978 yılındaİspanya Anayasası değişti ve 1979’da Baskbölgesine geniş özerklik tanındı. O gündenberi Bask ülkesinin kendi parlamentosu,kendi polisi, bayrağı ve marşı bulunuyor.Ancak ne polis güçleri ne de parlamentomerkezi hükümetten tam bağımsız olarakhareket edebiliyor. ETA da mücadelesini bunoktada veriyor ve Bask ülkesinin tamamenbağımsız olmasını talep ediyor.

Adı pek çok silahlı eylemle anılıyor olsa daETA’nın özellikle bombalı eylemlerde cankaybını en aza indirmeye çalıştığı da biliniyor.2006’da Madrid Havaalanı’na yapılan bom-balı saldırı öncesinde polisi arayarak bombapatlatacaklarını söylediler ve havaalanınınboşaltılmasını istediler. İspanyol polisiningevşek davranması sonucu 2 kişi hayatını kay-betti. Bu eylem aynı zamanda ETA’nın 2005yılında ilan ettiği ateşkesin de sonu olmuştu.

BASK ÜLKESİNİN BAĞIMSIZLIĞI İÇİNİspanya’daki siyasi atmosfere göre politika

belirleyen ETA’nın bu son silah bırakmailanının altında da 2011’de Batasuna’yı seçim-lere sokabilme amacının yattığı belirtiliyor.Silah bırakmayı duyuran militanların da “yenibir politik dönem” vurgusu yapması Baskülkesinin bağımsızlığı yolunda ETA’nın başkayollar deneyeceğini gösteriyor.

ETA ‘bağımsızlığa’ silah bıraktı

Açıkgöz medya Küba’yı ‘yine’ yendi

‘Reform’a karşı grevdeler

Kutuptatalan

başladıRusya ve Norveç aras›nda 40 y›ld›r

devam eden Kuzey Kutbu s›n›rlar›konusundaki ihtilaf 15 Eylül’de imza-lanan bir anlaflmayla sona erdi. S›n›rlarkonusunda anlaflmaya varan iki ülkekutup bölgelerindeki petrol ve do¤algazrezervlerine ulaflmak için hemen kollar›s›vad›. Küresel ›s›nmayla birliktebuzullar›n erimeye bafllamas› 1970’liy›llardan beri bölgedeki petrol rezervle-rine kimin sahip olaca¤› konusundatart›flmalar yarat›yordu. Nisan ay›ndayap›lan ön anlaflmadan sonra s›n›rlar›kesin olarak ay›ran anlaflmay› imzalayanRusya ve Norveç kutuplar›n talan›n› daresmi olarak bafllatm›fl oldu.

26 A¤ustos’ta Kanada, KuzeyKutbu’nda askeri bir tatbikat düzenle-mifl ve gövde gösterisi yapm›flt›.Kutuplardaki enerji kaynaklar›n›n birbaflka taliplisi olan Rusya’da hemen böl-geye uçaklar›n› yönlendirmifl vebölgedeki ilk “it dalafl›” yaflanm›flt›.‹lerleyen zamanlarda enerjikaynaklar›n›n paylafl›lmas› konusundaABD, Kanada ve Japonya’n›n da dahafazla söz sahibi olmak için devreyegirmesi ve bölgede yeni gerilimlerinyaflanmas› da muhtemel görünüyor.

İngiltere’de emekçiler birleşiyor

Fransa’da 3 milyona yakınemekçi Sarkozy’nin emeklilikyasasına karşı ‘grev’ dedi

Page 6: Halkın Sesi 115

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

617 Eylül 2010 / 30 Eylül 2010

R eferandum tartışmalarısonuç analizleri ile sü-rüyor. Fakat Türkiye’de

hayat devam ediyor. 20 EylülPazartesi günü 15 milyondanfazla öğrenci ve yüz binlerceöğretmen için ders zili çalıyor.1.5 milyondan fazla birinci sınıföğrencisi 14 Eylül Salı günü‘okula uyum programı’ kap-samında öğretmenleri vesınıflarıyla çoktan tanıştı bile.

Milyonlarca veli ise şimdidenyıl boyunca yapılacak okul veeğitim masrafını nasıl karşılaya-cağını düşünmeye başladı.Eğitim ve Bilim EmekçileriSendikası’nın (Eğitim Sen) yenieğitim öğretim yılının arifesindevelilerin sırtına yüklenen okulmasrafarına ilişkin çıkardığıbilanço bu kaygıları haklı çıkarırnitelikte. Ders kitabından kul-lanılan kaleme, müze gezisindenayakkabıya kadar 40 farklıihtiyaç kaleminin oluşturduğubilanço en düşük okul harcamasıtutarının 3 bin 131 TL’yibulduğunu gösterdi.

AKP VELİLERE 4.5 KATFAZLA MASRAF GETİRDİ

Eğitim emekçileri okullardatoplanan ‘zorunlu bağışlar’, aylıkmaliyeti 150 TL’yi aşan servisfiyatları ve kantin masraflarınınharcama kalemleri içerisindeağır toplar olduğunu belirtirkenharcamaların maliyetininöğrencinin ailesinin sosyo-ekonomik durumuna, devamettiği okula göre arttığını ifadeetti. Rapor, yasak olduğu haldeokullarda ‘bağış’ adı altındavelilerden alınan paraların yok-sul mahallelerde 50 TL’denbaşladığını, okulun bulunduğusemte göre bu rakamın arttığınıortaya koydu.

Eğitim Sen raporunun birdiğer çarpıcı sonucu ise eğitimde

ticarileşme ve piyasalaşmanınönünü açan AKP hükümetidöneminde velilerin yaptığıeğitim harcamalarındaki artışoranı. Sendikanın verilerinegöre 2002–2003 eğitim öğretimyılında bir öğrenci velisininyaptığı eğitim harcaması ortala-ma 720 TL iken, 8 yıllık AKPiktidarı sonrası bu rakam ortala-ma 3.131 TL’ye yükseldi. Başkabir ifade ile velilerin cebindeneğitim harcamaları için çıkanpara son 8 yıl içinde yaklaşık 4,5kat arttı.

Halkın Sesi, çocukları içinokul hazırlığında olan velilerlegörüştü. Araştırmalara konuolan bu masrafları ve sorunlarınıbir de onlardan dinledi.

OKULU VELİLER BOYADIİzmirli Arzu Çelik 45 yaşında

bir çocuk annesi. Kızı Nurhayatbu yıl ilkokul 2. sınıfta okuyacak.Konak Gültepe semtinde SeyfiGülmezoğlu İlköğretimOkulu’na devam edenNurhayat’ın annesi Arzu’ylakızının eğitimi, hayat pahalılığıüzerine sohbet ettik. Arzu’nungeliri aylık 200-300 TL arasındadeğişiyor. Ev işlerinde çalışarakgeçiniyor. Kızı Nurhayat’ın mas-raflarını babasının karşıladığınıbelirtiyor. Okul konusunda SeyfiGülmezoğlu İlköğretimOkulu’nda okuyan öğrencilerinvelilerinin birçoğu gibi bir haylidertli olduğunu söylüyor.

Arzu bize yıl boyunca okulunvelilerden para istediğiniaktardı. Fotokopi, masa örtüsü,aidat gibi kalemlerde ödedikleriparanın kendi gelirini aştığınısöylüyor. Verdikleri paranınkarşılığında okulda bir dizieksiklik ve sıkıntıylakarşılaştıklarını belirtiyor. Arzu,verdikleri paraların yanındageçen yıl okulu boyadıklarını da

anlatıyor ve ekliyor: “Bu yıl dahaneler olacak görmedik ama oku-lun lavabolarının kokusundanşikâyetçi olunca müdür ‘gelintemizleyin o zaman’ diyormuş.”Bu yıl yapılan bir başkadeğişiklik de okulunformalarının değiştirilmesiolmuş. Önlük yerine forma giy-dirilmesi tasarlanıyormuş. Arzubunun ek masraf olduğunu dilegetiriyor: “Bu okulun kötüolduğunu biliyorum ama başkaseçeneğim yok. Başka bir oku-lun masraflarına yetişemem. Birde ikametgâh soruyorlar artıkbiz burada yaşıyoruz başka biryerde okuyamaz kızım” diyor.

Okulun öğrenciler karşısındakiilgisizliğinden şikayet eden Arzuverilen eğitimin niteliğindenayrıca şikayetçi.

PROJE MASRAF DEMEKİstanbul Okmeydanı’ndan

Hikmet Yılmaz az bir gelirleçocuklarını okutmaya çalışanyüzbinlerce veliden birisi. Altıçocuk annesi olan Hikmetçalışmıyor. Eşi şoför. Fakat gün-lük çalışabildiği bir işe sahipdeğil. Bu emekçi ailesinin üççocuğu okula gidiyor. Masraflarkonusunda Hikmet şunlarısöylüyor: “Okul masrafları çokfazla. Yarısını karşılayamıyoruz.

Edanur okula yeni başladı mas-rafı 200 TL’yi geçti ama eksiklerhenüz bitmedi. Bu paraya 1.sınıf için ne gerekiyorsa aldıkokul önlüğü, ayakkabı, çanta,defter v.s. masraflarıkarşılayamıyoruz. Okullardasürekli proje ödevleri veriliyorbunlar da çok fazla masraf olu-yor. Ayrıca çocuklar çokzorlanıyorlar, yapamıyorlar.”Hikmet Yılmaz kızlarının oku-lunda kayıt ya da farklı mas-raflar bahanesiyle sürekli paraistendiğini anlatıyor. KızıEda’nın okulundan 25 TLalmışlar, söylediklerine görefotokopi kâğıdı ve tebeşir

parasıymış. Geçen sene diğerkızından sürekli aidat parasıistemişler “Ama vermedik”diyor. Hikmet’e “Çocuğununokulunu imkanı olsa değiştirmekister misin?” diye sorduğumuzdaşöyle cevap veriyor: “Maddiaçıdan rahat olsak tabiî ki de iyibir okulda okumalarını isterdimama ne olursa olsun önemli olanokumaları.” Aileler yoksulluğa,eğitimde paralılaştırma uygula-malarına göğüs gererek çocuk-larını okula gönderiyor.

2010-2011 eğitim öğretim yılıbaşlıyor. Ders zili eğitim hakkımücadelesi verenler için deçalıyor.

Aksu üzerine kurulmasıplanlanan hidroelektriksantraline mahkeme onayverdi. Uzun süredirHES’lere karş› mücadeleyürüten Aksu köylüleri tedir-gin.

Aksu köylüleri dereleriüzerine yap›lan HES’ler içinuzun süre mücadele vermiş,konuyu yarg›ya taş›m›şt›.Erzurum 1. İdareMahkemesi, İspir’in AksuDeresi üzerinde yap›m›devam eden Aksu veYedigöller HidroelektrikSantralleri için ÇEDraporuna gerek olmad›ğ›nakarar verdi.

Köylüler Çevre Bakanl›ğ›ve HES’leri yapan şirkethakk›nda Erzurum 1. İdareMahkemesi’ne 16Haziran’da dava açm›şt›.

YABAN HAYATIZARAR GÖRECEK

Aksu Vadisi, 2005 y›l›ndaBakanlar Kurulu taraf›ndan“Yaban Hayat› GeliştirmeSahas›” olarak ilan edilmişti.Kaçkar Dağlar›’ndakiVerçenik Tepesi’nden doğanAksu Deresi, vadi boyuncaakarak Çoruh Nehri’nekar›ş›yor. Aksu Köyü’nde ise5 bin kişi yaş›yor. Bölgedeçevrecilerin belirlemelerinegöre korunmas› gerekençengel boynuzlu dağ keçileri,boz ay›, k›rm›z› beneklivaşak, su samuru, k›rm›z›benekli alabal›k gibi hayvantürleri bulunuyor. Çevreörgütleri, HES yap›m›n›nbölgedeki yaban hayat›nakal›c› zararlar vereceğiyönünde uyar›lar yap›yor.Fakat enerji sermayesi buuyarılara kulak asmıyor.

Ulaşım hakkı mücadelesini başarıyagötüren doğrudan eylem biçimleri

ulaşım hizmetine dair her sorunda halktarafından kullanılmaya başlandı. AnkaraMamak’ta bulunan Ege Mahallesi halkıgeçen kış olduğu gibi bir kere daha durak-larda kendilerini saatlerce bekleten belediyeotobüslerini protesto etmek için parasızulaşım hakkını kullandı.

Ege Mahallesi halkı 4 Eylül akşamıKızılay’da bulunan durakta saatlerce otobüsbekleyince Ankara’da BüyükşehirBelediyesi’nin ulaşım hizmetlerinden sorum-lu kurumu olan EGO’ya bağlı otobüsleriprotesto etti. Durakta bekleyen halk saatlersüren bekleyişin ardından öfkelenerekKızılay’ın en işlek caddelerinden biri olanZiya Gökalp’i trafiğe kapattı. Saatlerce oto-büs gelmeyen durağa çevik kuvvet hızlageldi. Polisler belediyeye öfkelenen halka

coplarla saldırdı. Fakat ulaşım hizmetindekiaksaklıklar nedeniyle mağdur olanAnkaralılar geri adım atmayarak eylemlerinisürdürdü. Bunun üzerine polis geri çekildive mahalleliler gelen otobüslere parasız bin-meye başladı. Ankara Büyükşehir Belediyesieylem haberinin hemen ardından bölgeye 3otobüs gönderdi.

Halk, belediye otobüslerine parasızulaşım haklarını kullanarak binmek istedi.Otobüsün şoförü ilk başta otobüse binmekistemedi ancak halk referandum propagan-dası için bir önceki gün (3 Eylül’de) AKPtarafından Gençlik Parkı’nda düzenleneniftara yolcu taşımak için EGO otobüslerininparasız hizmet verdiğini hatırlattı.Mahalleliler kendilerinin de aynı hakkasahip olduğunu belirterek otobüslere parasızbinmeye devam etti. Bu itiraz üzerine şoföraracı hareket ettirmek zorunda kaldı. Ege

Mahallesi halkı hem belediyenin aksattığıulaşım hizmetine tepkisini gösterdi hem dekararlı duruşu ile otobüse parasız binmehakkını kullanmış oldu.

EGE MAHALLESİ HALKIBUNU HEP YAPIYOR

Uzun süredir pahalı ve kötü ulaşımlakarşı karşıya kalan Ege Mahallesi halkınınbu ilk eylemi değildi. 10 Şubat 2010’daişlerinden çıkarak eve gitmek için otobüsdurağında beklemeye başlayan EgeMahallesi halkı bir buçuk saatlik bekleyişinardından gelen otobüse isyan etmişti.Otobüsün geç gelmesine tepki gösterenmahalleliler otobüse kart basmadanbinmişti. Otobüsün şoförü kontak kapatmış,polis otobüsü bir saat boyunca bekletmişardından da otobüse balık istifi binen yüzünüzerinde mahalleliyi karakola götürmüştü.

Erzurum’da derdi adınayansıyan Susuz Köy,

köylerine su hizmeti getiril-mediği için referandumdaboykota gitti. Erzurum'unTekman ilçesine bağlı SusuzKöyü'nde yaşayan 340 kişi suihtiyacını yıllardır köyiçerisinde bulunan çeşmedenkarşılıyor. Kayakamdanbaşbakana kadar herdüzeyde başvuru yapanköylüler seslerini duyura-mayınca referandumdasandığa gitmeme kararı aldı.

Susuz Köyü’nde kurulan1064 No’lu referandumsandığından sadece 2 oyçıktı. Oy verenler iseköylüler değil sandıkgörevlileriydi. Geriye kalankayıtlı 117 seçmen isesandığa gitmek yerine çeşmebaşına giderek su kuyruğunagirdi.

Boykot eylemleriniDoğan Haber Ajansı’naanlatan köyün muhtarıMetin Demir, “Köy halkı21'inci yüzyılda olmamızarağmen hala su ihtiyacınıköyün içinden akançeşmeden temin ediyor.Artık bıktık usandık.Çeşmede kavgalar çıkıyor.Tüm bunları başbakanamektupla anlattım. Busorunlamız giderilmediğitakdirde referandumu pro-testo edeceğimizi söyledimama hiçbir cevap gelmedi.Biz de sandık başına gitme-dik. Sorunlarımız giderilme-diği takdirde diğer seçimleride protesto edeceğiz” dedi.

Ege mahallesi hattı eylemlere yol oldu

Suyoksaoy yok

Aksuiçin karahaber

Yasadışı ‘zorunlu’ bağıştoplayan Karadeniz

Teknik Üniversitesi (KTÜ)Vakfı, daha önce VakıflarMüfettişi tarafındanuyarılmasına ve davalıkolmasına rağmen uygulamayısürdürüyor. Öğrenciler ve veli-ler tepkili.

Karadeniz Teknik Üniver-sitesi, kurduğu vakıf aracılığıylakayda gelen öğrencilerden 100TL zorunlu bağış topluyor.Bağış vermeyen öğrencilerinkaydını yapmayan KTÜ yöneti-mi, Vakıflar Müfettişinin üçaylık incelemeleri sonucuuyarılmasına rağmen yasadışıolarak para toplamayısürdürüyor.

REKTÖR DEYARGILANACAK

Kentte üç ay boyuncaincelemelerini sürdüren müfet-tişin raporuna göre; KTÜ yenikayıt yaptıranlardan 100, eski

öğrencilerinden 25 TL topla-yarak 2.5 milyon TL gelir eldeetmiş. KTÜ’nün 3 yıl boyuncaöğrencilerden zorla para topla-yarak yaptığı ciro ise 5.7 milyonTL. İşin ilginç olan bir tarafı isebu kadar para toplanmasınarağmen, vakfın bankahesaplarında bakiye görün-memesi. İddiaya göre rektörvakıf adına öğrencilerden aldığıparayı yeni kurduğu “KamuÜniversitelerini Güçlendirmeve Dayanışma Derneği”neaktardı.

Ayrıca müfettiş, KTÜVakfı’nın topladığı parayıamacına uygun kullanmadığı vevakfın ağır ihmalle bilerekzarara uğratıldığı gerekçesiyle

yargılanmasını talep ediyor.Vakıf müfettişinin soruşturmaaçılması için YÖK’ten izin iste-diği KTÜ yöneticileri; Rektörİbrahim Özen, RektörYardımcısı Necati Tüysüz, vakıfyöneticileri Ersan Bocutoğlu,Hikmet Karaçam, KamilYazıcı. Müfettiş raporuTrabzon 3. Asliye HukukMahkemesi’ne de intikal ettiril-di.

Geçtiğimiz yıl KTÜ’nünzorla bağış toplaması KTÜÖğrenci Kolektifi’nin durumukınaması ve basına taşımasısonucu gündeme gelmiş, bununüzerine KTÜ yetkilileri “Parayızorla almıyoruz, öğrencilerkendi isteğiyle yatırıyor. Zaten

parayı da öğrencilerimiz içinharcıyoruz” açıklamasıyapmıştı.

Bu yıl ise KTÜ yönetimiüniversitelilerin şikayetini önle-mek için zorunlu bağış mak-buzunun kopyasını vermiyor.

KTÜ ÖĞRENCİ KOLEKTİFİ:‘PARAYI İADE EDİN’

Zorunlu bağış uygulamasınıilk gündeme taşıyan KTÜÖğrenci Kolektifi, bu yıl artıktamamen ayyuka çıkan yolsuz-lukla ilgili Trabzon GazetecilerCemiyeti’nde basın toplantısıdüzenledi. Daha önce zorunlubağışa karşı yürüttüklerimücadele sebebiyle defalarcasoruşturmaya uğradıklarınıbelirten üniversiteliler, KTÜyönetiminin hala kayıt parasıtopladığını ifade etti. KTÜÖğrenci Kolektifi, üniversiteyönetimini derhal bu uygula-madan vazgeçmeye ve toplananparaları iade etmeye çağırdı.

On beş milyondan fazla öğrenci için ders zili çalıyor. Tek bir öğrencinin asgari okul ihtiyaçları için 3bin lira harcayacak olan aileler ve eğitim hakkı mücadelesi verenler için de zil sesi başlangıç oluyor

Suda borç kesintisi

Suyun kamusal bir hak olmak-tan ç›karak yoksullar›n eriflmektezorlanaca¤› bir meta halinegelmesi k›rsal bölgelerde etkisinihissettirmeye bafllad›.

Bursa’n›n Mustafakemalpaflailçesine ba¤l› U¤urlup›nar ile‹ncealip›narl› köylüleri, iki köye supompalayan TEDAfi’a ait motor-lar›n elektrik paras›n›ödeyemeyince susuz kald›.

Borçlar› taksitlendirilenköylüler, paralar› olmad›¤› sürecesuya eriflemeyecekleri yeni birsisteme geçerek kontör yüklenenak›ll› sayaç kullanmaya bafllad›.Yaklafl›k 26 bin liral›k borç sebe-biyle susuz kalan toplam 170hanelik iki köyün borçlar›n›n birk›sm› kaymakaml›k taraf›ndan

ödendi. Borçlar›n›n bir k›sm› da 6takside bölünen köylülerin evleri-ne Köylere Hizmet GötürmeBirli¤i taraf›ndan kontörlü sayaçtak›ld›. U¤urlup›nar Köyü Muhtar›Erol Tarlak, iki köye tek pom-padan su bas›ld›¤›n› belirterek,“Toplam 170 hanelik iki köyde suparalar›n› düzenli olarak toplaya-may›nca borcumuz artt› ve suyu-muz kesildi” dedi.

Bursal› köylülerin yaflad›¤›sorun tar›m›n tasfiyesiyle yoksul-laflan köylülerin temelihtiyaçlar›n› dahi karfl›layamazhale geldi¤ini gösterdi. Suyunüretim faaliyeti için dekullan›ld›¤› tar›m bölgelerinde isepiyasalaflt›rma uygulamalar› yeniçat›flma alanlar›ndan biri olacak.

Yasadışı ‘zorunlu bağış’ toplayanKaradeniz Teknik Üniversitesi bu uygula-ması nedeniyle davalık olmasına rağmen

para toplama ısrarından vazgeçmiyor

Rektör Özen gözü kara çıktı

‘Paralar hazırsa başlayalım’

Page 7: Halkın Sesi 115

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

717 Eylül 2010 / 30 Eylül 2010

KonukYazar

“Bitarafolan

bertarafolur!”

Tayyip Erdoğan’ın bu sözleripatron örgütüne karşı söyle-

diği varsayıldı. Oysa söz patronlarasöylense de yoksullara karşı uygu-landı, özellikle de Kürt yoksullarına.

Nasıl mı?Referandum sırasında ve son-

rasında gazete ve ajanslara düşenbirkaç başlığa göz atalım.� “Yani Başbakanın partisi ve onabağlı hükümet organları kırsal böl-gelerde özellikle oy kullanmayan-ların ‘yeşil kart’ları iptal olabilir;aldıkları sosyal yardımlar kesilebilir;yarın bir gün KÖYDES projeleriaksayabilir, diyorlar.” (SabahattinDemirtaş)

� “…sandık başına gidenhemşehrimin bir kısmının yeşilkartın iptal olur, gelen paracezasının ödeyemem kaygısı veendişesi ile gittiğini de biliyorum…(Osman Baydemir)

� “Genelde siz [=Başbakan],yerelde de il milletvekilleriniz,referandumda, ‘Evet oyu vermez-seniz hizmet ve yardımlar kesilir’diyerek vatandaşı tehdit ederek oyistemektedirler.” (GaziantepMilletvekili Yaşar Ağyüz)

� Diyarbakır'ın Lice ilçesi Yasaklı

(Tute) Köyü'nde AKP Lice İlçeBaşkanı Mehmet Kayası'nınköylülere oy kullanma yönündebaskılar uygulaması üzerine BDPmüdahale için köye heyet gönder-di. Van’ın Muradiye İlçesi'ne bağlıBabacan Köyü muhtarını çağıranMuradiye İlçe Seçim KuruluHâkimi'nin, boykot çıkması halindeköydeki yeşil kartların iptaledileceği yönünde tehditte bulun-duğu belirtildi. Erzurum'unTekman ilçesinde, ilçe kay-makamı, bir yüzbaşı, Seçim Kuruluhakimi ve ilçe müftüsünün ilçemerkezinde tek tek sandıklarıdolaştıktan sonra ilçeye bağlıköylere gittiği ve burada daköylülere, sandıkların boykotedilmesi halinde, köy yollarınınyapılmayacağı, suyun verilmeyece-ği, yeşil kartlarının iptal edileceğiyönünde tehditlerde bulunduklarıbildirildi. (Ajanslar)

Öykü 2010 yılına özgü değilsadece. Temmuz 2007’de genelseçim kararı alınır. Hükümet dahaönce mayıs ayında yeşil kart onayıolmayanları iptal edeceğiniaçıklamıştır. Süre 2 ay uzatılır veseçim sonrasına bırakılır. Hükümetseçim sonrasında 31 Ağustos’ta14 milyon yeşil karttan 5 milyon341 bini iptal eder.

Dikkat edilirse Kürt nüfusunağırlıkta olduğu illerde “yeşil kart”şantajı yapılıyor. Bu durumuaçıklamak için birden çok sebepsayılabilir. Ancak, “Yoksulluğun veyoksunluğun insanların özgür, hüriradesi üzerinde nasıl bir etkisininolduğunu bir kez daha görmüşbulunuyoruz.” (Osman Baydemir)

Şimdi biraz da rakamlar…“Doğu ve Güneydoğu halkının

yarısının sosyal güvencesininkaynağının ‘yeşil kart' olduğu tespitedildi. Buna göre Bitlis halkınınyüzde 59.07'sinin, Hakkari halkınınyüzde 53'ünün, Muş halkının yüzde47.78'inin, Van halkının yüzde47.39'unun, Siirt halkının yüzde44.59'unun, Bingöl'ün yüzde42.22'sinin, Diyarbakır'ın yüzde45.25'inin, Kars'ın yüzde43.24'ünün, Iğdır'ın yüzde43.14'ünün, Mardin'in yüzde43.03'ünün, Erzurum'un yüzde34.78'inin, Şanlıurfa'nın yüzde41.72'sinin sosyal güvencesi yeşilkart üzerine kayıtlı görünüyor.”(ANKA)

Ya şimdi… 2011 seçimhazırlıkları

Genel Sağlık Sigortası (GSS)yasasına göre 2010 Ekim’inde yeşilkart ortadan kalkacak ve SGK,aylık kişi başına düşen geliri asgari

ücretin üçte birinden yani 243liradan fazla geliri olanlardan GenelSağlık Sigortası primleri kesecekti.Ve hükümet yeşil kartların iptaliuygulamasını 2012'ye kadar uzattı.

Halkın “Hayır”ından halkınhakları mücadelesine…

Tabii ortada garip bir tablonunolduğunu kabul etmeliyiz. AKP,uyguladığı neoliberal gerici poli-tikalarla kamusal hizmetleripiyasalaştırıp güvencesizçalıştırmayı norm haline getirirkenhem yoksulluğu yaygınlaştırıyorhem de ortaya çıkan yoksulluktanbeslenmeye çalışıyor.

Bu tabloyu geri çevirmek içinyürütmeliyiz halkın haklarımücadelesini, diğer bir deyişleinsan yerine konma mücadelesini.

“...Bir kez daha söylüyorumkendi açımdan kimlik, dil, kültürne kadar önemliyse, ekonomikkalkınma, yoksullukla mücadele deen az bu kadar önemlidir.Referandumun bir sonucu dabenim açımdan budur.” (OsmanBaydemir)

Görüldüğü gibi halkın hakmücadeleleri neoliberal gericiliğekarşı sınıfsal bir eksende direnişimkanı sağlarken, Kürt yoksulları-nın kimlik mücadelesi ile debütünleşebilme potansiyeli içeriyor.

DR. MEHMEK TOKHALKEVLER‹

SA⁄LIK HAKKI MECL‹S‹

Festivadibaşlıyor

Kısa adı “Festivadi” olan Dikmen VadisiHalk Festivali’nin ikincisi, 20 Eylül

2010 Pazartesi günü akşam saatlerindeDikmen Vadisi Barınma Hakkı Bürosuönünde açılış konseri ile başlıyor. Bu yıl 20-26 Eylül tarihleri arasında bir hafta boyuncagerçekleştirilecek etkinliklerde AnkaralılarVadi halkı ile buluşacak.

İlki geçen yıl 15-21 Haziran’da düzenle-nen Festival bu yılda Dikmen Vadisihalkının mücadelesini Ankaralılarlapaylaşmasına olanak sunacak. 20 EylülPazartesi akşamı Barınma Hakkı ÇocukKorosu ve Mustafa Özarslan konseriylebaşlayacak olan Festivadi çok sayıda tiyatrotopluluğunu ağırlayacak. Hemen her günfarklı bir grubun performans sergileyeceğiFestivadi’ye katılanlar film gösterimleri vehak mücadelesi verenlerin buluşmasına datanıklık edebilecek.

EZGİNİN GÜNLÜĞÜ DE ORDA OLACAKFestivadi kapsamında 25 Eylül Cumartesi

akşamı Ezginin Günlüğü konseri yapılacak.Festival çocuklar için de Vadiyi şenlendire-cek. Çocuklar için oyunların yer aldığı pro-gramda yine 25 Eylül günü uçurtma şenliğiyapılacak. 26 Eylül Pazar günü yapılacakpikniğin ardından festival meşaleli yürüyüşlesona erecek.

FESTİVAL PROGRAMINDAN� 21 Eylül Salı, saat 19.30, Açık HavaSineması; "Gördüğümüz KendiYüzümüzdür" (Tekel direnişi) � 22 Eylül Çarşamba, saat 19.00, TiyatroGösterisi “Hakikat” Özgür Tiyatro� 23 Eylül Perşembe, saat 18.30, DirenişteKadın Hikayeleri� 24 Eylül Cuma, saat: 15.30, Ritim Atölyesi“Davulum Masalı; Masadan Davullu” Saat 18.00, Çocuk Oyunu; "Hokus Pokus BirÖykü” Tiyatro Tempo Saat 19.00, Halk Dansları Gösterisi ODTÜöğrencileriSaat 19.30, İllüzyon ve Animasyon GösterisiSaat 20.00, Direniş Ateşi Başında ŞiirDinletisi Mehmet Özer, Ahmet Telli, ZerrinTaşpınar, Abdullah Aydın� 25 Eylül Cumartesi, saat 15.00, Panel“Direniş ve Sanat”Saat 17.00 Uçurtma şenliğiSaat 19.00 Halk konseri; Grup Suskun,Ezginin Günlüğü� 26 Eylül Pazar, saat 11.00 “HakMücadelesi Verenler Buluşuyor” Atamasıyapılmayan öğretmenler, HES'lere karşıdirenenler, Arızlılı depremzedeler, Altıncışirkete karşı direnen Ulukışlalılar, MamakBarınma Hakkı Bürosu.

Üç ayrı termik santral yapılması planlanlananSinop’ta halkın santralleri durdurmak için

yürüttüğü mücadele sürüyor. Termik santrale karşı mücadele edenlerin

buluşması için 26 Eylül Pazar günü bir halk konserigerçekleşecek. Gerze ilçesinde Aylin Aslım, BirolTopaloğlu, Bülent Ortaçgil, Ezginin Günlüğü, FuatSaka, Gökhan Birben, Grup Gündoğarken,Moğollar, Taner Öngür&Serap Yağız ve ŞevvalSam’ın katılacağı konser Uğur MumcuMeydanı’nda olacak. Konseri termik santrallerekarşı mücadele eden Gerze Belediyesi düzenliyor.

‘Termik santralehayır’ demek için

Ö ğrenci Seçme veYerleştirme Merkezi(ÖSYM) tarafından 10-11

Temmuz’da yapılan KamuPersoneli Seçme Sınavı’nda (KPSS)kopya çekildiğinin ortayaçıkartılması hem sınav endeksliatama anlayışının sorgulanmasınahem de sınavları hazırlayan kurumolan ÖSYM’nin tartışılmasınaneden oldu.

1 milyon 300 bin kişinin girdiğisınavın öğretmenlik atamasınabaşvuracak adaylar için yapılaneğitim bilimleri oturumunda kopyaçekildiği ortaya çıktı.

11 yıllık sınav tarihinde bu alan-da tüm soruları doğru cevaplayantek bir kişi bile çıkmamışken 2010yılında gerçekleşen eğitim bilimlerisınavında 350 adayın 120 sorununtamamının doğru cevaplaması,yüzlerce adayın ise 110’dan fazlanet yapması sınava giren binlerceeğitimciyi şüphelendirmişti.

Başını Atanamayan Öğretmen-ler Platformu’nun çektiği eğitimci-ler sınavda kopya çekildiği iddiasınıortaya atmıştı. ÖSYM BaşkanıÜnal Yarımağan ilk etapta bu iddi-aları reddetmiş Milli EğitimBakanlığı ise kopya iddialarınakulak asmayarak KPSS’deki eğitimbilimleri sınavından alınan puanadayalı olarak yapılacak ağustos ayıöğretmen atamalarını ertele-meyeceğini açıklamıştı.

GERİ ADIM ATMAKZORUNDA KALDILAR

Fakat ağustos ayının son haftasısınav sorularının mail yoluyla aday-lara servis edildiği ispatlanıncadevreye savcılık girdi. Kopya iddi-alarının geçerlilik kazanması üzer-ine MEB öğretmen atamalarının

sonuçlarının açıklanacağı 31Ağustos’tan bir gün önce atamalarıertelediğini duyurdu. Yapılan adli-polisiye incelemede ÖSYMbaşkanının iddia ettiğinin aksinekopya şüphesini güçlendirecek veYarımağan’ın açıklamasını çürüte-cek deliller bulundu.

SINAVA BAKANLIK EL ATIYORBu gelişmeler üzerine MEB

bundan sonraki yıllarda öğretmen-lerin göreve başlaması için kendibünyesinde sınav yapmayahazırlanıyor. Milli Eğitim BakanıNimet Çubukçu 4 Eylül’de yaptığıaçıklamada “Bireysel öğretmenlik,

fizik öğretmenliği, beden eğitimiöğretmenliği gibi alanların KPSS’yigeçmesi mümkün değil...”,“…Doğrusunu isterseniz bir öğret-menin kendi alanında yeterliliğininölçülmesinin ben kafi olacağınıdüşünüyorum. Bu konuda daçalışmalarımız var” dedi.

Bakanlık kaynakları Milli EğitimBakanlığı’nın kendi bünyesindebulunan Eğitim Teknolojileri GenelMüdürlüğü’nün yapacağı sınavlaöğretmen adayları alımında uygu-lanacak puanların belirleyeceğinibelirtti. Milli Eğitim Bakanlığı’nınher branş için alacağı öğretmenleriayrı sınava tabi tutmayı düşündüğüsöyleniyor.

Güvenilirliği zedelendiği içinÖSYM’nin elinden alınan sınavın,gerici kadrolaşmanın davalarla,sürgünlerle aşikar hale geldiği MilliEğitim Bakanlığı tarafındanyapılması yeni sorunları dakaçınılmaz olarak beraberindegetiriyor.

Kopya ve diğer sınav usulsüzlük-lerinin altında yatan kısıtlı sayıdaöğretmen kadrosuna rağmensayıları 300 bini aşan işsiz eğitim-cinin varlığı sorunu çözülmedikçesınav ve sınava ilişkin usulsüzlüklerde ortadan kalkmayacak. Bakanlıköğretmen açığını kapatmak ve işsizeğitimcilere güvenceli iş olanağısağlamak yerine krizi fırsataçevirmeyi tercih ediyor.

Hükümet KPSS skandalının fa-turasını ÖSYM’ye çıkararak

sorumluluğu kendi üzerindenatmaya çalışıyor. Bu krizdeÖSYM’nin payı olmakla beraberÖSYM’nin sınav odaklı bir sistem-de sınavlar hazırlayıp uygulamaktanöte işlevi olmayan bir kurumolduğu unutulmamalı.

KPSS’de kopya iddiaları sınavıdüzenleyen kurum olan ÖğrenciSeçme ve Yerleştirme Merkezi’ni(ÖSYM) tartışma konusu halinegetirdi. İddiaların ardındanbaşlatılan incelemede geçmişedönük beş yıllık süre içerisindearalarında üniversiteye giriş,Akademik Lisansüstü Eğitimi GirişSınavları’nın da bulunduğu farklısınavlarda da kopya çekildiği tespitedildi. Sınavı düzenleyenÖSYM’nin değiştirilmesi ya dakamu peroneline dönük sınavlarınbu kuruma yaptırılmaması önerilerigündeme geldi.

SINAV SİSTEMİNİN BİR ÜRÜNÜTüm eğitim sisteminin hatta

kamuda atama kriterinin merkezisınav sistemine dayandığıTürkiye’de, ÖSYM de sınav odaklısistemin yaratığı bir kurum. Birsuçlu aranıyorsa suçu insan hayatınısınava endeksliyen piyasacı eğitimve istihdam politikalarının bir

ürünü olmaktan öteye gitmeyenÖSYM değil Milli Eğitim Bakanlığıve bugüne kadarki hükümetlerineğitim politialarında aramakgerekir.

ÖSYM’nin bağlı olduğu YüksekÖğretim Kurulu’nun (YÖK)Başkanı Yusuf Ziya Özcan 8Eylül’de Amasya’da basına verdiğibeyanatta şu sözleri sarf etti:“ÖSYM çok uzun zamandan beripek bir şey yapılmadan devam edenbir kurum. Bu bize iyi bir fırsat diyedüşünüyorum. ÖSYM’nin yapısınıyeniden ele alıp ona yeni bir şekil ver-mek için çalışmalarımızı başlattık.”Özcan aynı açıklamada ÖSYM’nin,iş yükü çok ağır bir kurumolduğunu ve sadece akademik tür-den sınavları yaparken, daha sonradevlet memurları ile ilgili sınavlarıda yapan bir kurum haline geldiğinibelirterek “Bu durum kurumunadıyla bile uyuşmuyor” dedi.Özcan’ın çözüm için yaptığı önerihükümetinkiyle uyumlu oldu:“Mesela öğretmen sınavlarını MilliEğitim Bakanlığı’na verilip sadeceakademik üniversiteyle alakalı olan-ları ÖSYM’nin yapması uygun olurdiye düşünüyoruz.”

Yapısından şikayetçi olunanÖSYM nasıl bir kurum. Kurumundeğişimi nelere bağlı?

ÖSYM farklı üniversitelirin

öğrenci almak için yaptığı sınavlarınmerkezi olarak yapılması amacıyla1974’te Üniversitelerarası ÖğrenciSeçme ve Yerleştirme Merkezini(ÜSYM) olarak kuruldu. Bu tarih-ten sonra kurumun gelişimiTürkiye’de eğitim sisteminin sınavodaklı yönelimiyle paralel oldu.1981’de hazırlanan bir kanunlakurumun adı Öğrenci Seçme veYerleştirme Merkezi (ÖSYM)oldu. ÖSYM’ye geçişle o tarihekadar tek olan üniversite sınavı ikibasamaklı hale getirildi. 1987’desosyal bilimler, fen bilimleri gibialan ayrışmasına giderek öğrencileristedikleri alandan sınava girmeyebaşladı. 1999’a kadar böyle sürensınav sistemi eğitimde neoliberaldönüşümle beraber yaz boz tah-tasına dönmeye başladı.

GÖZLERİ BÜTÇESİNDE ÖSYM, eğitim sisteminde

dönüşümü hayata geçiren kurum-lardan birisi. Bu dönüşümüodağında yer aldığı sınav sistemiaracılığıyla gerçekleştiriyor. Kurumbugün sadece akademik sınavlaryapmıyor, Tıpta Uzmanlık Sınavı,Öğretmenlik KariyerBasamaklarında YükselmeSınavı’nın da aralarında olduğu 14sınavı hazırlıyor ve adaylara uygu-luyor. Kopya skandalı sonrası gün-

deme getirilen değişilik önerilerikurumun özerkliğini zedeleyeceknitelikte.

YÖK’e bağlı olan ÖSYM’dekurumun başkanı YÖK tarafındanbelirleniyor. Bu başkanın birlikteçalışacağı yönetim kurulu ise ken-disi tarafından oluşturulup YÖK’ünonayına sunuluyordu. Fakat yenidüzenleme devlet personel dairesi,

akademi, MEB’den önerilecekadaylar arasından YÖK tarafındanseçilecek.

Kurumun sınav gelirleriyleoluşan yüksek bütçesi de buradaağız sulandıran bir diğer unsur.YÖK 2008 yılında çıkarılan bir yasaile kurumun sınavlarda elde ettiğigelirlerinin yüzde 25’ini kendineaktarma hakkı kazanmıştı.

PSS skandalı Milli Eğitim Bakanlığı’na ders olmadı.Bakanlık sınav yoluyla atamadan vazgeçmek yerinesınavı kendilerinin yapmaya hazırlandığını duyurduK

KPSS krizini fırsata çevirdiler

ÖSYM: Sorun değil sonuç

Page 8: Halkın Sesi 115

EMEKHalk›n Sesi

817 Eylül 2010 / 30 Eylül 2010

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

Taflbask› Matbaac›l›k Yay. ve Amb. San. Tic. Ltd. fiti. Bask› TesisleriKocaeli /‹ZM‹T (0262 335 45 29)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

T ürkiye’de her yıl üniversitebitirip diplomasını alan bin-lerce öğretmen işsizler

ordusuna katılıyor. BugünTürkiye’de 300 binin üzerinde işsiz,atama bekleyen öğretmenbulunuyor. Öğretmen adaylarınakendi verdikleri eğitimi yeterligörmeyen Milli Eğitim Bakanlığıüstüne Kamu Personeli SeçmeSınavı’nı (KPSS) dayatıyor.

BAKANLIĞA GÜNDOĞDUMilli Eğitim Bakanı Nimet

Çubukçu, 30 Ağustos günü sonKPSS ile yapılması planlanan 30bin öğretmen atamasını kopyarezaleti nedeniyle ertelediğiniduyurdu. Yeni eğitim öğretim yılıarifesinde 30 bin öğretmenin ata-masının yapılmaması MEB veriler-ine göre bile 70 bin öğretmenaçığının bulnduğu okullar içinbüyük eksiklik.

MEB, her yıl emekli olan ya dameslekten ayrılan öğretmensayısına aldırmaksızın daha azsayıda öğretmen kadrosu açıyor.Bu eksikliği ise kendi yarattığıyedek işgücü ordusuyla karşılıyor.Yüzbinlerce işsiz eğitimci düşükücretler karşılığında ve işgüvencesinden yoksun bir biçimdeücretli öğretmenlik yapmak zorun-da bırakılıyor. Ders başına 6 TLücret alan ücretli öğretmenlerinsigortası da çalıştıkları gün kadaryatıyor. Üstelik iş güvencesi demüdürün iki dudağı arasında.

MEB bu istihdam biçiminiyaygınlatırmak için hiçbir fırsatıkaçırmıyor. Her yıl daha fazlaücretli öğretmen çalıştırmayı he-defleyen AKP hükümeti sonyapılan KPSS’yi fırsata dönüştürdü.Kopyayı bahane eden Milli EğitimBakanı atamaların yapılamamasınyarattığı sıkıntılara karşı çareyiücretli öğretmenlerde buldu. MilliEğitim Bakanı Nimet Çubukçu,kopya soruşturmasının sürmesisebebiyle atanamayan 30 binkadroya yapılacak öğretmen ata-masını erteleyerek, açığı ücretliöğretmenlikle kapatabileceklerinisöyledi.

Çubukçu’nun önerisi birkaç günsonra İstanbul Kartal İlçe MilliEğitim Müdürlüğü’nde uygula-maya geçti.

‘KAPI KAPI DOLAŞIN İŞBULUN’

Müdürlük, Türkiye'de ilk defagörülen bir uygulamaya imza attı.Ücretli öğretmenlik için her yılağustos ayında başvuruları almayabaşlayan Kartal İlçe Milli EğitimMüdürlüğü bu yıl 1 Eylül'e kadarhiçbir açıklama yapmadan başvurualmayacağını duyurdu. 1 Eylülgünü Kartal Milli EğitimMüdürlüğü’ne ücretli öğretmenlikiçin başvuran öğretmenler; pedago-ji, eğitim psikolojisi ve meslek onu-ruyla bağdaşmayan bir şekilde

‘okul okul gezip iş aramalarını salıkveren’ bir duyuru ile karşılaştı.Kartal Milli Eğitim Müdürü EyüpAtasoy imzası ve 27 Ağustos tarihliduyuruda şu ifadelere yer verildi:

“2010-2011 Öğretim yılındailçemizde ücretli ve vekil öğretmenolarak görev almak isteyenler, ilgiliokul ve kurumlara müracaat ede-ceklerdir. Buna bağlı olarak Kartalİlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne(telefonla, faksla, maille, formdoldurmak suretiyle vb.) müracaatedilmeyecektir.”

MÜDÜR KAYMAKAM EL ELEEğitimde taşeronlaştırmanın bir

adımı olan bu duyurunun üzerineİlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yetki-lileri ile görüşmeye giden güvence-

siz öğretmenler MEB'den bu uygu-lamanın kaymakamlığın tasarrufuile gerçekleştiğini ve bu konudamuhatabın kendileri değil kay-makamlığın olduğu yanıtını aldılar.

Daha sonra güvencesiz öğret-menler, kaymakamlıkla yapılangörüşmelerde öğretmenlerin okulokul gezip iş aramaları yönündekiuygulamanın kaymakambaşkanlığında toplanan müdürlerkurulu toplantısında müdürlertarafından önerildiği ve müdürlerinyüzde 90'ının bu uygulamayıdesteklediğini öğrendiler.

Güvencesiz öğretmenler buduruma karşılık Eğitim-Sen 5No’lu şubede bir araya gelerekneler yapabileceklerini tartıştı.

İşsiz ve güvencesiz öğretmenler

Kartal'da dağıttıkları bildirilerlesınavsız-koşulsuz atamalarınyapılmasını, KPSS gibi meşruluğuolmayan bir sınavın derhalkaldırılmasını, eğitim emekçilerini,öğrencileri velileri hep birlikteeğitim hakkına sahip çıkmak içinbir araya gelmeye çağırdı.

İZMİR’DE EYLEMGüvencesiz eğitimciler İzmir’de

de eylemdeydi. 8 Eylül’de eskiSümerbank önünde eylem yapanAYÖP üyeleri, “Özlük haklarıolmadan sendikasız sigortasızdüşük ücretle çalışmak, dershane-lerin emek sömürücülüğü altındaezilmek kaderimiz olmamalıdır”dedi.

İ deoloji kelimesini gündelik dilde “bakış açısı”,“dünya görüşü” olarak kullanırız. Bu, ideolojiye

olumlu bir anlam yüklüyor. Ancak bir de olumsuzanlamda kullanılır. Şöyle deriz: “İdeolojik yaklaşıyor-sun” Bununla “aslında durum öyle değil ama senkendi fikrini gerçekle yer değiştirmeye zorluyorsun”demek isteriz. Eski politik metinlerde bu anlamıylaideolojinin “yanlış bilinç” olarak kullanıldığını biliy-oruz.. “Yanlış bilinç”i gündelik dilde “ideolojiksaplantı” olarak kullanırız. Zira eğer kişi veya örgüt-parti vb. savunduğu fikirlerin gerçek hayatla ilişkisinebakmaksızın at gözlüğü takmış gibi kendi bildiğiniokumaya devam ederse ideolojik saplantı içindeolduğu söylenebilir. Kuşkusuz buradaki en önemlihusus ideolojinin bilimle ve diyalektik yöntemleilişkisinin kopmasıdır.

Referandum sonucunu değerlendiren AhmetAltan gazetesindeki köşesindekaleme aldığı yazıyla busaplantıyı ne kadar derindenyaşadığını gösteriyor. Hem detersini iddia ederek. Altan 14Eylül tarihli yazısında “Gizli veaçık taraftarlarının büyükdesteğine rağmen Kemalistrejim halkın güçlü sillesiyle sal-landı. Aslında bu kaçınılmazdı.Kemalizm, artık bu ülkeninyaşamını sınırlandıracak gücesahip değil, gürbüzleşen,gelişen, zenginleşen bir Türkiyeelbette kendine daha geniş,daha ferah, daha özgür bir yapıyaratacaktır” diyerekgelişmelerin daha “ferah” ve“daha özgür” bir Türkiye yarata-

cağına olan inancını vurguluyor. Yazısının devamındaise “Yetmiş milyon nüfuslu, adam başına milli gelirion bin dolara yaklaşan, yılda otuz milyon turistingeldiği, ihracatı yüz milyar doları geçen, yüzlerce tele-vizyon kanalına sahip bir ülke, insanların yaşambiçimine, düşüncesine, inancına karışan bir sistemleyönetilemezdi, kendine demokratik bir sistem yarata-caktı” diyerek Türkiye’nin dinamiklerinin toplumuzorunlu olarak böyle bir tercihe yönelttiğini ifade ediy-or. Altan ülkenin gelişme dinamiklerinin önündekiengelin Kemalizm olduğunu ve bu referandumlaKemalist rejimin sallandığını ileri sürüyor. Bütünüyleöznel olan bu iddiaya cevabı Kemalistlere bırakarakbiz daha nesnel bazı tespitler üzerine oturtulan fikirlerüzerinde duralım. Altan, “…gelişen, gürbüzleşen,zenginleşen” bir Türkiye’den bahsediyor. Ahmet Altanhiç Taraf gazetesi, evi ve akşamları takıldığı mekanlardışında Türkiye’nin herhangi bir yerine gitmiş mihayatında. Hadi işçi edebiyatı yapmayalım. 600 mily-on asgari ücrete çalıştırılan milyonlarca işçiden bah-setmeyelim, işsizlerden ve işsizleri bahane ederekmilyonlarca çalışanı son derece zor şartlardaçalışmaya mahkum eden kapitalist düzenden debahsetmeyelim.

Mesela Ahmet Altan bir gün yanına ekonomimuhabirini de alsın KOBİ diye tarif edilen işyerlerininyoğunlukta olduğu sanayi sitelerine gitsin. Oradakiişyeri sahipleriyle konuşsun. Onlara sadece “Son 30yılda yaşadığınız en kötü dönem hangi yıllar” diyesorsun. Bakkal Ahmet’e, kasap Şükrü’ye, yıllardırküçük kamyonetiyle nakliyecilik yapan Yılmazamcaya sorsun. Çorum’daki çiftçiye, Güneydoğu’dahayvancılık yapan tüccara, Ordu’daki fındık üretici-sine, Rize’deki çay üreticisine sorsun. Hiçbirinde“gürbüzleşen” “zenginleşen” bir Türkiye fotoğrafıgöremeyecektir. Ve bir de neymiş, “adam başına milligeliri on bin dolara yaklaşan” bir Türkiye imiş! AhmetAltan bu gelirin nasıl dağıldığına ilişkin hiçbir kaygıtaşımıyor. Toplam milli üretimin ne kadarı nüfusunne kadarına gidiyor kısmı liberallerin ilgi alanı dışında.Artan toplam milli gelirin altında giderek yoksullaşanbüyük kitlelerin onlar için hiçbir önemi yok. Çünküeşitlik ve adalet kavramları onların fikir dünyasındayer almıyor. Ama soyut bir özgürlük anlayışınınpeşinden gitmeye bayılıyorlar. AKP’nin etnik ve diniözgürlükler konusundaki hamaseti gözlerinikamaştırıyor ama bir kez olsun “8 yıldır tek başına ik-tidardasın somut olarak ne yaptın” diye düşünmeyecesaret edemiyorlar. Niye bu anayasa değişikliğindevatandaşlığın etnik temele dayandırılmasındanvazgeçilmiyor, niye zorunlu din dersleri kaldırılmıyorsoruları onlar için önemli değil. Sorulduğunda TayyipErdoğan’ın ağzıyla konuşmaktan utanmıyorlar. “Eeeher şeyin bir sırası var, onun da zamanı gelecek.”

Ahmet Altan soyut bir “kahraman toplum” öznesiyaratıyor. İddiaya göre bu toplum özgürlükçü vedemokratik bir sistem arayışında önündeki bariyerleriyıkmaya çalışıyor. Bahsedilen toplumsal dokununyani milliyetçi-muhafazakar dokunun bu ülkenin 80yıllık tarihinde bütün demokratik-özgürlükçü-eşitlikçigelişmelerin önündeki temel bariyer olduğu gerçeğinigörmek bile istemiyor. Şimdiye kadar hangi özgür-lükçü talebin arkasında durmuş bu toplum? MeselaKürtlerin eşitlik talebini desteklemiş mi, Alevilerineşitlik talebini desteklemiş mi? Hayır. Referandumdaen çok özgürlüğe ihtiyacı olan bu iki toplumsal kes-imin “evet” dememesi ve fakat diğer milliyetçimuhafazakar topluluğun blok halinde “evet”demesinin üzerinde neden hiç düşünmek ihtiyacı his-setmezler? Çünkü bu ülkede kendisine liberal diyen-lerin gerçek hayatla hiçbir ilişkileri yoktur. Kağıtüzerinde yazıp çizmeye bayılırlar. Tayyip Erdoğan’ınkonuşmalarına bakarak onun siyasetinideğerlendirmek zorundadırlar. O’nun demokrasi veözgürlük söyleminin Anadolu’daki, büyük kentmahallerindeki izdüşümlerinden haberleri bile yoktur.Kendilerini gerçek bir taraf olarak var edemeyişlerisorununu dün Özal’ın bugün Erdoğan’ın kuyruğunatakılarak çözmeye çalışıyorlar.

LLiibbeerraall iiddeeoolloojjiikk ssaappllaanntt››

TufanSertlek

Dev Sağlık-İşGenel Sekreteri

Metal emekçileri üzerindesendikalı oldukları için

süren baskı ve tehditlerreferandum yaklaştıkça arttı.İşveren baskıları işçilerinsendikalarından istifa etmeyezorlanmasıyla başlıyor, iştençıkarmaya kadar devam ediyor.Ağustos ayında 7’si KocaeliGebze’de bulunan MutaşDemir Çelik’te ve 22’si deDüzce 1. Organize Sanayi’debulunan Mas-Daf Metal’deolmak üzere 29 metal işçisiBirleşik Metal-İş’e üye olduk-ları için işten çıkarıldı. İkiişyerinde de işçiler, işverenedirenişle cevap verdiler.

İki işyerinde de işveren,işçilerin “ekonomik daralma”sebebiyle işten çıkarıldığınısöyledi fakat işten çıkarmanınardından yeni işçileri işe almayaçalıştı. Yine 4 Kasım 2009’dan

bu yana direnişlerini sürdürenDüzce’deki Nema Makine’deçalışan işçilerinden MustafaYılmaz, işverenle ortak olanTürk Metal sendikasınınadamları tarafından 31Ağustos’ta saldırıya uğradı,saldırı sonucu yaralandı. Bunarağmen Nema Makineişçilerinin direnişi sürüyor.Nema işçilerinin direnişi boyun-ca işveren, işçileri Türk Metalsendikasına üye yaparakdirenişi kırmaya çalışmış ancakbaşarılı olamamıştı. Daha sonraTürk Metal üyelerinindirenişteki işçilere yönelik sözlütacizleri başlamıştı.

İşten çıkarılan işçilerin yanısıra birçok metal işçisiBMİS’ten istifa etmeyezorlanıyor. Son olarakKocaeli’nde bulunan MarmaraSiegener Galvaniz işçileri,

işveren tarafından BMİS’tenistifa etmeye zorlanıyor. İşyeri-ne sendikanın girmesiylebaşlayan saldırılar karşısındaişverenin söyledikleri veişçilerin cevabı ibretlik:

İşveren: “Sendikadan istifaetmezseniz 15 arkadaşınız işten

atılacak. Hem ben her türlüözgürlüğü hakkı vereceğim size,sendikaya ne gerek var!”

İşçi: “Madem hak ve özgür-lük verecektin 6 yıldır nedenvermedin, hem özgürlük vehaktan yanaysan sendika senineden rahatsız ediyor?”

1 1 Eylül 2010 günü yaşama gözleriniyuman Kamil Kinkır bütün ömrünüişçi sınıfı hak ve özgürlük mücadele-

sine adamış bir işçi önderiydi.Kamil Kinkır, 1955 yılında Adapazarı’nın

Akyazı ilçesinde doğdu. Ailesinin taşındığıİstanbul’da 1977 yılında işe başladığıAKSAN Alüminyum fabrikasında TürkiyeKomünist Partisi ile tanışıp sınıf mücade-lesinin ön saflarında patronlara, faşistlereve karşı devrimcilere karşı militan bir öncüişçi olarak yerini aldı.

Kamil Kinkır, 12 Eylül askeri faşist dar-besinden sonra da mücadelesine ara verme-di; TKP saflarında sınıf mücadelesinedevam etti. 1983 yılında faşist cunta sınırlısendikalara izin verince Kinkır, Maden İşSendikası üyelerini Otomobil İşSendikası’nda örgütlemeye başladı veAKSAN işçilerinin Otomobil İş’e geçme-sine öncülük etti. Sendikanın 1984 yılındayetkiyi almasıyla, AKSAN İşyeri BaşTemsilcisi seçildi. Kamil Kinkır, 12 Eylülsonrası yapılan ilk büyük NETAŞ grevininbaşarıya ulaşması için toplumsaldayanışmayı ören aktif bir militandı.

1990 yılında Otomobil İş SendikasıKartal Şube Sekreterliği’ne seçildi. Kinkır,1995’te Birleşik Metal İş’in (BMİS) GenelSekreterliğine getirildi. 1997 Kasım’ındaayında yapılan Genel Kurul’da SendikaGenel Başkanlığı’na seçildi. 1997- 2000yılları arasında BMİS Genel Başkanlığıyapan Kinkır, paylaşımcı kişiliğiyle sendika-da önemli izler bıraktı. Genel başkanlıktanayrıldıktan sonra da sendikada görev yap-maya devam etti.

KPSS’deki kopya skandal› ve Milli E¤itimBakan› Nimet Çubukçu’nun kopya soruflturmas›sebebiyle atamas› yap›lmayan 30 bin ö¤ret-menin yerine ücretli ö¤retmen atanaca¤›n›duyurmas›n›n ard›ndan Atamas› Yap›lmayanÖ¤retmenler Platformu (AYÖP) üyesi ö¤ret-menler süreci Halk›n Sesi’ne de¤erlendirdi.

AYÖP’lüler öncelikle s›nav›n iptal edilmesigerekti¤ini söylüyor. Konuyla ilgili yönetmelik-

te, kopyan›n bir kifli ya da grup taraf›ndan çe-kilmesi durumunda kopya çekenlerins›navlar›n›n iptal olaca¤› belirtiliyor. Ayn›yönetmelikte sorular›n s›zd›r›ld›¤›n›nanlafl›lmas› durumunda ise s›nav›n iptaledilmesi gerekti¤i yaz›yor.

S›nav›n iptal edilmesi gerekti¤ini söyleyenAYÖP’lüler, Milli E¤itim Bakanl›¤›’n›n kopyarezaletini f›rsata çevirmeye çal›flt›¤›n› da belir-

tiyor. Devletin ücretli ö¤retmenlerle adeta biryedek iflgücü yaratt›¤›n› belirten AYÖP’lüler busüreçte s›nav olmadan da ö¤retmen atamas›yap›labilece¤ini gördüklerini ifade ediyor.

30 bin ücretli ö¤retmen atanacak olsa daücretli ö¤retmen say›s›n›n 100 bine yaklaflt›¤›n›belirten AYÖP’lüler ücretli ö¤retmenlerin dersbafl›na ald›klar› yetersiz ücretle kölelikkoflullar›nda çal›flt›r›ld›¤›n› belirtti.

Metal patronları saldırganlaşıyor

MEB, kopyayı fırsat biliyor

Kamil Kinkır’ıkaybettik

Referandum iflverenlerin ve AKP’nin sendikal›iflçilere yönelik bir bask› arac›na dönüfltü. AdanaSeyhan Kaymakaml›¤› 6 Eylül günü okullara bir yaz›göndererek 12 Eylül’de yap›lacak referandumdagörev yapacak ö¤retmenlerin sendika bilgileriniistedi. Bu bilgilerin nerelerde ve niçin kullan›laca¤›-na dair her hangi bir aç›klama yap›lmazkenKaymakaml›¤›n iste¤i, KESK Adana fiubeler

Platformu taraf›ndan 7 Eylül’de protesto edildi. KESK Adana fiubeler Platformu yapt›¤› aç›klama-

da, kaymakaml›¤›n gönderdi¤i yaz›n›n ö¤retmenlerihuzursuzlu¤a sevk etti¤ini ve sand›k görevini iadeetmek isteyen ö¤retmenlerin oldu¤unu söyledi.KESK, karar›n iptal edilmesi ve emekçilerin sendikalbilgilerinin baflkalar›na servis edilmemesi gerekti¤inibelirtti.

Sendikalıya referandum baskısı

Seyyar öğretmenler çağı

88 EEyyllüüll ggüünnüü ‹‹zzmmiirr’’ddee EEsskkiiSSüümmeerrbbaannkk öönnüünnddee ggeerrççeekklleeflflttiirrddii¤¤iieeyylleemmllee oonnbbiinnlleerrccee öö¤¤rreettmmeenniinnaattaammaa bbeekklleeddii¤¤iinnii vvee eenn kk››ssaassüürreeddee kkaaddrroolluu bbiirr flfleekkiillddee aattaa--mmaallaarr››nn››nn yyaapp››llmmaass››nn›› ttaalleepp eettttiilleerr..

EB, öğretmen atamalarının ertelenmesini, güvencesiz istihdamıyaygınlaştırmak için değerlendiriyor. Öğretmenlerin eylemleri sürüyorM

Page 9: Halkın Sesi 115

EMEK 9

A nayasa değişikliği referandu-mundan ‘Evet’ çıkmasınınardından sermaye örgütleri bir

bir sonucu selamlayan açıklamalaryaptı. Türkiye İşadamları veSanayiciler Konfederasyonu(TUSKON) Başkanı Rızanur Meralsonuçları demokrasi adına olumlubulurken, Anadolu Aslanlarıİşadamları Derneği (ASKON) BaşkanıMustafa Koca, referandum sonuçlarını‘milat’ olarak değerlendirdi. MüstakilSanayici ve İşadamları Derneği(MÜSİAD) Başkanı Cihad Vardan‘Bir an önce, yasa değişikliklerini uygu-lamak gerekir’ dedi. Türkiye Sanayicive İşadamları Derneği (TÜSİAD) veTÜSİAD’ın girişimleriyle kurulanTürkiye Girişim ve İşdünyasıKonfederasyonu (TÜRKONFED)başkanları ise referandumdan sonrayaptıkları açıklamalarla yeni biranayasa yapılması için bir an evvelçalışmalara başlanması gerektiğinisöyledi. Sermaye örgütlerinin yanı sıraholding patronları da referandumsonuçlarını sevinçle karşıladı.

Referandum öncesinde ticaret vesanayi odaları ile sanayici ve işadamlarıdernekleri basın toplantıları düzenleye-rek açık bir şekilde ‘Evet’ oyu verecek-lerini açıklarken TÜSİAD veTÜRKONFED net bir şey söyleme-mişti. Holding patronlarının neredeysetamamı referandum sonucundan mem-nun olsalar da referandum öncesindebirçoğu ‘Evet’ oyu vereceklerini, ticarikaygılar sebebiyle dillendirmemişlerdi.Örneğin LC Waikiki patronu VahapKüçük, marka değerinin düşmesiendişesiyle ne diyeceğini açıklamamıştı.

SANKO’NUN HES HESABISanko Holding patronu Abdülkadir

Konukoğlu, referandum öncesinde‘Evet’ oyu vereceğini davası süren Rizeİkizdere’deki Cevizlik HidroelektrikSantrali’nin Başbakan Recep Tayyip

Erdoğan tarafından 13 Ağustos günüaçılışının yapılmasının ardından açıkla-mıştı. Cevizlik projesinin devamı olanve yine Sanko’ya ait Kalkandere HES’ede bölge halkı dava açmıştı. Sanko’nunTokat Erbaa’daki HES projesi deDanıştay tarafından 23 Şubat 2010’dadurdurulmuştu. 2006 yılında enerji sek-törüne adım atan Sanko’nun devameden çoğu davalık 10 HES projesi var.

KENTSEL DÖNÜfiÜME ‘EVET’Sanko’nun yanı sıra halihazırda

İstanbul’da devam eden 10 projesi

bulunan Dumankaya İnşaat patronuAli Dumankaya ve Ağaoğlu İnşaatpatronu Ali Ağaoğlu da referandumda‘Evet’ diyeceğini açıktan duyurmuştu.Yatırımlarını bir süre askıya aldığınıbelirten Alarko Holding patronu İshakAlaton ise ‘Evet’i yeterli bulmadığınıve iki kere ‘Evet’ diyeceğini açıklamıştı.

Referandum sonucunu olumlukarşılayan Çalık grubu da bünyesindekigazete ve televizyonlarını referandumsürecinde ‘Evet’ propagandasının biraracı olarak kullanmıştı. AKP’yeyakınlığı ile bilinen Çalık grubunun

İstanbul Tarlabaşı’nda yürüttüğü vehukuki problemleri bulunan kentseldönüşüm kapsamında 28 Ağustos günüyıkım başlamıştı.

ENSAR‹O⁄LU’NUN EVET’‹ TAMAMEN ‘DUYGUSAL’

Holding patronlarının yanı sıraGalip Ensarioğlu başkanlığındakiDiyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası(DTSO) Yönetim Kurulu üyelerireferandum öncesinde ‘Demokrasi veaskeri vesayetin kalkması için Evet’diyeceklerini açıklamıştı. Ensarioğlu’-

nun ‘Evet’inin altından diğer sermayeörgütlerinin ‘Evet’ deme sebeplerininbenzerlerinden biri çıktı. Fırat HaberAjansı, Ensarioğlu’nun bir yıl içindeDicle Üniversitesi’nden 3 milyon 982bin TL'lik ihale aldığını ortaya çıkardı.İl Özel İdaresi’nin merkezi bütçeylegerçekleştirdiği Dicle ÜniversitesiEdebiyat Fakültesi inşaatı Ensarioğlutarafından 15 Aralık 2010’da bitirilmeküzere 15 Şubat 2010’da alındı. Öğrenciyurdu olarak başlayan inşaat dahasonra Edebiyat Fakültesi olarak değiştive Ensarioğlu bünyesinde faaliyetgösteren Arsa İnşaat adlı taşeronşirkete devredildi.

O BUNU HEP YAPIYORGalip Ensarioğlu daha önce de, ti-

cari çıkarını ‘demokrat’ bir söylemlegizleme yoluna gitmişti. 2009’daki yerelseçimlerde Demokrat Parti’nin beledi-ye başkanı adayı olan Ensarioğlu dahasonra AKP’li Mahmut Kaya’ya karşıDTSO’nun başkanlığına seçildi.AKP’nin Diyarbakır milletvekili adayıolan Ayşegül Jale Saraç’ın Dicle Üni-versitesi Rektörlüğü’ne atanmasınınardından Ensarioğlu’nun üniversitedenaldığı ihaleler artış gösterdi. Ensarioğ-lu daha önce de Dicle Üniversitesi’ninbirçok inşaatını yapmıştı.

Ensarioğlu, üniversiteyle ticari ilişki-lerini geliştirirken bir yandan da Diyar-bakırlı kitle örgütlerinin kurduğu üni-versitedeki olası usulsüzlüklere karşıkurduğu İzleme Komisyonu’nda yer al-dı. 2009 yılının Haziran ayında komüs-yonun üniversitedeki anti demokratikuygulamalara karşı yaptığı açıklamayadestek veren Ensarioğlu’nun komis-yondaki varlığı ilk arsa ihalesine kadarsürdü. Ensarioğlu 2010’un ilk günlerin-de “Üniversiteyle aramda Onkolojihastanesi yanında önemli bir arsa iliş-kim var. Bu ilişkiyi tehlikeye atmakistemiyorum” diyerek komisyondan çe-kilmişti.

AKP’nin ‘seçim ekonomisi pro-gramı’ referandum süreci boyun-

ca yoğun bir şekilde uygulandı. Esnafavergi affıyla başlayan, kamu emekçi-sine beklenilenden fazla zam verilme-siyle devam eden mavi boncukdağıtma politikası, uygulananekonomik programa düzülen methiye-lerle devam etti.

Başbakan, ekonomiyi övmesürecinde, her fırsatte ekonomiyibüyüttüklerini ve istikrarkazandırdıklarını dile getirirkenhükümet, referandum sonrasına yöne-lik ekonomik manevralarını dahızlandırdı. AKP, Cumhurbaşkanlığıseçimleri ve genel seçimlerinyapılacağı referandum sonrasınıdüşünerek Mali Kural’ı da tamamenrafa kaldırdı. Erdoğan, 8 Eylül günüyaptığı bir açıklamada iktidarları döne-minde uyguladıkları ekonomiyi savu-

narak IMF reçetelerinden herhangi birfarkı olmayan Mali Kural’a gerekolmadığını söyledi. Başbakan, ‘Bizzaten kendimiz uyguluyoruz’ diyerekMali Kural’ı rafa kaldırdıklarını duyur-du. Mali Kural, Ekonomiden SorumluDevlet Bakanı ve BaşbakanYardımcısı Ali Babacan’ı suskunluğaiterken, diğer AKP’li bakanlarlaBabacan arasında bir görüş ayrılığıyaşanmasına sebep olmuştu.

Başbakanın ekonomi alanındakiAKP icraatlarını övmesi 11 Eylül’ekadar sürdü. Övgünün yeriniekonomik tehdit aldı. Başbakan 11Eylül günü katıldığı bir televizyonprogramında referandumdan ‘Hayır’çıkması durumunda hükümetin veekonominin travma yaşayacağını söyle-di. Başbakan, referandumdan ‘Evet’çıkması durumunda ise ekonomininsıçrama yaşayacağını öne sürdü.

Et fiyatlarının düşürülmesigerekçesiyle başlatılan et

ithalatı, fiyatları ucuzlatmıyor.Et fiyatlarını düşürmek için

getirilen kasaplık canlı hayvanithalatı izni bir kez dahagenişletildi. Tarım ve KöyişleriBakanlığı 14 Eylül günü canlıhayvan ithalatına ilişkin tebliğiniyeniledi. Tebliğe göre, KurbanBayramı’na yaklaşırken et ihti-yacını karşılamak gerekçesiylekurbanlık hayvan ithalatına daizin çıktı. İthalat, 19 Kasım 2010tarihine kadar yapılacak ve hay-vanlar, sadece TrakyaBölgesi’nde hayvan pazarları vekurban toplama merkezlerine

sevk edilecek. 75 ile 80 binarasında büyükbaş hayvan,Kurban Bayramı öncesindeyurtdışından getirilecek.

Et fiyatlarının artışını önle-mek için ilk hayvan ithalatınisan ayında et fiyatlarının ucuz-latılması için gündeme gelmiş vemayıs ayında canlı hayvan itha-latı gerçekleşmişti. İthalat, et fiy-atlarına etki etmeyince 17Temmuz günü özel sektöre dehayvan ithalatı yetkisi verilmişti.Canlı et ithalatına rağmen et fi-yatları ucuzlamazken, etin ucuz-layacağı söylentisi küçüküreticinin elindeki hayvanlarısatmasına sebep oldu.

İthal et içinbayram bahanesi

17 Eylül 2010 / 30 Eylül 2010 Halk›n Sesi

‹zmir Büyükflehir Belediye Baflkan› AzizKocao¤lu,ifllerine özlük haklar›yla birliktegeri dönmek için 1 May›s 2009’dan buyana mücadele veren Kent A.fi. iflçilerineistihdam sözü verdi. Eylemler sonucuk›dem ve ihbar tazminatlar›n› alan iflçilerMart ve Nisan 2010’da ifle iade davalar›n›kazanmaya bafllam›fl ancak; Karfl›yakaBelediyesi iflçileri ifle almam›flt›.

Aziz Kocao¤lu’nun verdi¤i söze göre276 Kent A.fi. iflçisine, BüyükflehirBelediyesi’nin açt›¤› park ve bahçelerihalesinde öncelik tan›nacak. AzizKocao¤lu’nun (8 Eylül günü) Kent A.fi.iflçileriyle birlikte yapt›¤› aç›klamaya göreiflçiler 15 gün sonra yap›lacak ihaledensonra ifllere yerlefltirilecek. ‹flçiler yeni yer-letirilecekleri ifllerde ilk maafllar›n› 2011’inOcak ay›nda alacaklar. ‹flçiler, BüyükflehirBelediyesi bünyesindeki ‹zelman ve ‹zen-erji’de bulunan herhangi bir iflkolundaözlük haklar›yla birlikte istihdam edile-cekler.

Halk›n Sesi’ne konuflan Kent A.fi.iflçilerinden Hüseyin Ball›kuyu, uzun süredirendiklerini ve karara sevindiklerini;

ancak bir yandan da kayg›l› olduklar›n›söyledi. Ball›kuyu flu flekilde konufltu:“fiimdiye kadar bir çok defa ‘Sorunlar›n›zçözülecek’ denildi ama ortada flu anakadar somut olarak çözülmüfl sorun yok.Biz ifle bafllay›p param›z› alana kadar veri-len tüm sözlere temkinli yaklaflaca¤›z.”

K›saca Kent A.fi. direnifli2009’un yaz aylar›nda ‹zmir’e yolu

düflen varsa, iflçi önlü¤ü ile imza toplayaniflçileri mutlaka görmüfltür. Onlar Kent A.fiiflçileri.

‹zmir’e ba¤l› Karfl›yaka Belediyesibünyesinde faaliyet gösteren Kent A.fi.’deçal›fl›rken 30 Nisan 2009 günü “ekonomikdaralma” sebebiyle iflten ç›kar›lan iflçiler 1May›s 2009’da Karfl›yaka Örnekköy’dekiflantiye önünde direnifle geçti. ‹flçiler ayn›anda ifle iade davalar› açt›. Örnekköyflantiyesinde aileleriyle birlikte direneniflçilere ‹zmir kenti sahip ç›kt›. ‹zmirmuhalefeti hergün direnifli ziyaret ediyor,ESHOT floförleri de kendi aralar›ndatoplad›klar› paralar› Kent A.fi. iflçisineveriyordu. ‹flçiler uzun süre park ve

bahçeler ihalesini alan Altafl iflçileriniflantiyeye sokmad›, içeri giren iflçiler iseçöp kamyonlar›n› çal›flt›ramad›. Karfl›yakaBelediyesi, direniflin bafllamas›ndan 3 aysonra çevik kuvvet vas›tas›yla yapt›¤› veonlarca iflçinin yaraland›¤› operasyonlarlaçöp kamyonlar›n› alabildi.

2009’un yaz aylar›nda Karfl›yaka’n›nçöpleri gecikmeli olarak topland› ve

Karfl›yaka Belediye Baflkan› Cevat Durak,iflçilerin direniflini kamuya zarar olarakgöstermeye çal›flarak kamuoyu tepkisinimaniple etmeye çal›flt›. Durak, güvenlikmasraflar›n›, bak›m› yap›lmayan parklar›nmasraflar›n›, olmayan ya da yap›lamayanbetonlama, asfaltlama gibi hizmetlerinyap›lamamas›ndan do¤an masraflar›,y›pranma, çöp arac› kiralama, belediyeye

al›nan personelin masraflar›n› Kent A.fi.iflçilerinin direniflinden do¤du¤unu iddiaetti.

‹flçiler 17 Eylül -17 Ekim 2009 tarihleriaras›nda ‹zmir’den Ankara’ya yürüdü.Ankara’da CHP Genel Merkezi önündeçad›r kurdu. 4 Kas›m’da Ankara’dakieylemlerini bitiren ve ifl sözü alamayaniflçiler 18 Kas›m’da ‹zmir CHP ‹l binas›n›iflgal etti. Deniz Baykal’› pet flifle f›rlatarakkarfl›layanlar, ‹zmir Büyükflehir BelediyeBaflkan› Aziz Kocao¤lu’nu 2 Eylül’dekikonser öncesinde konuflturmayanKarfl›yaka Belediye Baflkan›’n›n yan›ndaolup kendilerini ziyarete gelen Belediye-‹flKarfl›yaka Bölge temsilcisini yumurtaya¤muruna tutan da yine Kent A.fiiflçileriydi.

Kent A.fi iflçilerinin güvencesizlefltir-meye ve tafleronlaflt›rmaya karfl› verdi¤imücadelede ortaya koydu¤u eylemlerdaha sonra iflten ç›kar›lan park bahçeiflçilerinin eylemlerine de yans›d›. Art›knerede olursa olsun ‹zmir’deki belediyeleriflten ç›kard›¤› tafleron iflçilerin eylem yap-malar›ndan kayg› duymaya bafllad›.

Belediyeleri korkutan işçiler

Havuç - sopa tasarrufu

Büyümemasallarıbaşladı

Türkiye İstatistikKurumu (TÜİK)

2010’un ikinci çeyreğininekonomik büyüme rakam-larını açıkladı. TÜİK veri-lerine göre Türkiyeekonomisi, nisan-mayıs-haziran aylarında yüzde 11büyüdü. Ancak, büyümerakamları sonucunda krizöncesi dönemin kişi başınadüşen gelir miktarıyakalanamadı. Öte yandansıcak para girişine bağlıekonomik büyüme işsizliğeyine çare olmadı. İlkçeyrekte ekonomi yüzde11,7 büyümüş işsizlik yüzde14 civarında kalmıştı.

Gıda fiyatıartışlarısürecek

Enflasyon ağustos’tayükseldi. Enflasyonun

yükselmesinde gıda fiyat-larının artışı etkili oldu.Ağustos ayı boyunca sürenorman yangınları sebebiyleRusya’nın bir yıl boyuncatahıl ihraç etmeyeceğiniaçıklamasının ardındantüm dünyada olduğu gibiTürkiye’de de tahılın zam-lanacağı ve buna bağlıolarak gıda fiyatlarınınartacağı bekleniyor. Benzerbir durum Pakistan’dakiselden zarar gören pamuktarlalarından dolayı tekstilürünleri için de öngörülü-yor.

CNBC-e Business der-gisi, ‘Türkiye’nin en

yaşanabilir kentleri’araştırmasınınüçüncüsünün sonuçlarınıaçıkladı. Bir ekonomi der-gisinden beklenildiği gibiliste, ekonomi ağırlıklıkriterler başta olmak üzereeğitim, sağlık, kentyaşantısı, sanat, güvenlikkriterleri doğrultusundahazırlanıyor. Ancak hiz-metlere erişebilirlik,kadınlar, engelliler, çocuk-lar, yaşlılar gibi unsurlarkriter olarak değerlendiril-mediği için gerçeğe aykırısonuçlar çıkıyor.

Kriterlerdeisim var,insan yok

Kent A.fi. iflçileri ortak karar alarak yapt›klar› eylemlerle meflru ve militan birdirenifl çizgisini de ortaya koydu.

eferandum öncesinde açıktan ‘Evet’ oyu vereceğinidillendiren işadamları ve patronların ‘Demokrasiadına ‘Evet’ söylemlerinin altından kar ilişkileri çıkıyorR

Galip Ensario¤lu (Kürsüde)ve ‘Evet’çi STK temsilcileri

AKP’nin ‘Evet’ ekonomisi

Page 10: Halkın Sesi 115

10Halk›n Sesi 17 Eylül 2010 / 30 Eylül 2010

KİBELE

Büyük yalan kampanyası bitti. Dağı taşı, TV pro-gramlarını yalanlarla doldurma çalışmalarına şimdilikara verildi. Yalan, bu ülkenin onurlu sosyalistleritarafından kısmen etkisiz kılınsa da, sonuç verdi:AKP, referandumdan “gericilik ittifakını” yenileyerekçıktı. Hayatımızın yeniden biçimlendirilmesinde“kurucu” bir rol üstelenecek olan bu ittifakın yalanlarıbelki birkaç aylığına, seçimlere kadar, sokaklarda pispis yüzümüze sırıtmayacak. Ama son bir aydır sokak-ları dolduran “gerici pislik”, toplumsal hayatın heralanında, en kuytu eviçlerinde yankılanmaya,çoğaltılmaya devam edilecek. Ve kadınlar bu sıradan

gerici pisliğin kurbanları,taşıyıcıları ve düşmanları olmayısürdürecek.

Yenilenen gericilik ittifakı budüzenin “büyük ağabeylerine”;büyük sermaye güçlerine,piyasacı cemaat örgütlenmeleri-ne ve liberal medya borazanları-na yaslanıyor. Ama büyük-lerinden güç alan küçükağabeyler; ortalama gerici,muhafazakâr, ırkçı ve cinsiyetçi“erkeklik” ve bu erkekliğinhâkimiyeti altında kurulankadınlık, bu ittifakı her seferindeyeniden üreten en sağlamtutkallardan birisi olmayı

sürdürüyor. Kuşku duyan varsa “Orta Anadolu geri-ciliğinin” tipik sosyal kişiliğini incelesin.

Anayasa paketinin “kadınlarla ve diğer zayıf sosyalkatmanlarla” ilgili 10. maddesi, hâkimiyet alanı OrtaAnadolu illeriyle sınırlı olmayan bu tipik gerici erkek-liğin anayasal iktidarını simgelemektedir. AKP’ninbaşarısı büyük sermayenin saldırı programını iktidarataşırken, sömürü ve egemenlik ilişkilerinden besle-nen sınıfsal, ulusal ve cinsiyetçi gerici düşünmebiçimlerinin sıradan ve yaygın düşünsel iktidarındanyararlanabilme becerisindedir. “AKP’nin yalanı”, basityalan değildir; gerçeğin, sıradan gerici düşünmebiçimleri tarafından ters yüz edilmesi ve yalanın ege-menlik ilişkilerinin doğrusu haline getirilmesidir. Buyüzden “AKP’nin yalanı, sermayenin talanına” en iyibiçimde hizmet edebilmektedir.

Bu yalan, Anayasanın kadınlarla ilgili 10. mad-desinde karşımıza “pozitif ayrımcılığın” ezilen sınıflarve katmanlar için dönüştürücü politik anlamının altınıoyan bir kadın düşmanlığı olarak çıktı. Başbakanın“kadınlara özel ayrımcılık” vaat ederkenki “kadınerkek eşitliğine inanmıyorum” sözlerini bizler şahsınboşboğazlıklarından birisi saydıysak da, kişisel olarakbeni durumun gerçeğine uyandıran, pazarda kadınbildirisi dağıtırken aynı sözlerle çemkiren pazarcıesnafı oldu. “Kadın-erkek eşitliğine inanmayanlarınanayasasına Hayır” diye bağıran bir grup kadınınyüzüne “Ben de kadın-erkek eşitliğine inanmıyorumama anneme-karıma çok iyi davranıyorum” diyebağıran delikanlı tezgâhçı başbakanı taklit etmiyordu.Tersine pazarcıya kendisini iktidara taşınmış hissiveren, başbakanın ağzından yankılanan sıradan gericifikirlerinin iktidarıydı. Bu gerici ittifak, 13 Eylül günü,kadın düşmanlığının en yenilenmiş biçimine anayasaliktidar bahşetmiştir. Anayasanın 10. maddesi, bunu,pozitif ayrımcılık ilkesinin bütün ilerici anlamını tersyüz edip yalana dönüştürerek becermiştir.

“Pozitif ayrımcılık”, insani varlıkları bakımından eşitolan ancak sınıfsal, ulusal ya da cinsiyetçi egemenlikbiçimleri yüzünden tarihsel olarak ikincil ve ezilencins, ulus ya da sınıf, yani iktidar sahiplerinden “aşağıinsanlar” durumuna düşürülmüş olan insanlarındurumunda köklü bir dönüşüm yaratabilmenin poli-tik aracıdır. Tüm iktidarı ezilenlerin ellerine vermeyiöngören “proletarya diktatörlüğü” bu yüzden “pozitifayrımcılık” ilkesinin en ileri ve ilerici tarihsel biçimidir.Şimdi ise tarihsel olarak kadın mücadelesinin enönemli politik araçlarından birisi olan bu ilke, “fıtratgereği erkeklerle asla eşit olmayacak olan aşağıkadın cinsine şefaat göstermenin” anayasal aracınadönüştürülmüştür. Pozitif ayrımcılığı ezilenlerin eşitlikmücadelesinin ilerici bir politik mücadele aracıolmaktan çıkartıp tersine eşitsizliği teyit eden gericibir iktidar aracına dönüştüren bu “yalana” evet diyenya da açıkça hayır diyemeyen “kadın örgütlerine”kutlu olsun! Sıradan pisliğin iktidarını onayladınız.

Anayasal iktidarı sağlamlaştırılan yeni kadındüşmanlığının emekçi düşmanlığının özgün bir biçi-mi olduğu görülmelidir. “Asla eşit olamayacaklaraaçılan şefaat kapısı” şimdilik, iktidarın yoksul siyase-tinin göbeğindeki kadınlara odaklansa da, 10. Maddeemekle sermaye arasında yaratılmak istenen yenipolitik ilişkilerin ön modelini içermektedir. “Kadınlar,yoksullar, güvencesizler, engelliler” yani piyasacıİslam’ın seçilmiş kullarıyla asla eşit olamayacak“toplumsal artıkları” eşitlik mücadelesindenvazgeçirip şefaat kapısına kıstırmayı hedefleyen gericipislik cephesi kendisini İslamcı sendikalarıyla, liberalSTK’larıya, DB’ci hayır kurumlarıyla inşa etmektedir.Kadınlar cinslerini ezeli eşitsizliğe mahkûm etmeyeçalışan bu kadın düşmanlığı cephesini yaran öncü-militan kollardan biri haline gelmenin hazırlıklarınıyoğunlaştırmalıdır.

S›radan pisli¤iniktidar›

Çi¤demÇidaml›

[email protected]

Sibel Arna’nın ev işçileri konusundayazdığı ve DİSK Genel-İş’e bağlı Ev

İşçileri Kadın Komisyonu tarafından büyüktepki alan yazısından sonra Hasan BülentKahraman’ın “Kadın bulmak zor iştir”başlıklı yazısı da ev işçisi kadınların tepkisineyol açtı.

Kahraman’ın ev işçilerinin sigortalarının,güvencelerinin olmadığını belirterekbaşladığı yazısı ev işçisi kadınları hayalkırıklığına uğrattı. Konuyla ilgili bültenyayımlamaya hazırlanan DİSK Genel-İş’ebağlı Ev İşçileri Kadın Komisyonu’ndanGülhan Benli ile görüştük. Onları en çokkızdıran yerden başladı:

“YAZMA B‹L‹YOR, OKUMA B‹LM‹YOR”Kahraman’ın “Evlere gündeliğe giden

sayısının, kaç kişi olduğunu tahmin bile ede-mem... Bunca insanın çalıştığı iş dalındansöz ediyoruz. Bir sektör bu. Bir sendikaalanı. Bunca büyük sayıda insanın emekürettiği bir alanda bu işin örgütlenmemesiizah edilebilir mi?” cümlelerine “Yazmayıbiliyor, ama okumayı bilmiyor. Bizim sendi-ka faaliyetimizi nasıl görmezden gelir.Koskoca DİSK’i nasıl göremez bir gazeteci.İşine gelmediği için görmemiş de olabilir.Ama biz bir buçuk seneden fazladır çalışmayürütüyoruz. Sağır sultan duydu. Bu tavrıiçin, köşesinde tekzip yayımlayarak, bizdenözür dilemesini istiyoruz” diyerek cevapverdi. Kahraman, yazısında, gündelikçi

kadınları arkadaş vasıtası ile bulup evindeçalıştırdığını anlatıp, bunun için temizlikçibulacak şirketin olmayışından şikâyetederken, Gülhan Benli, Kahraman’ın nasılolup da duymadığını sorduğu şirketlerdensöz etti. Ancak bir farkla; “Onun görmediğio şirketler, işveren lehine sözleşmelerle bizigüvencesiz çalıştırıyor. Biz o şirketlerin da-yattığı sözleşmelerdeki maddelere göre 15gün önceden işten ayrılmak istediğimizibelirtmek durumunda kalabilirken, işverenistediği her an bizi işten atabiliyor.”

Kahraman’ın bu tür bir şirketi tanımlayışbiçimi “Bu kadınlar kimlerdir, kimleri evesokuyoruz? Herhangi birisinin bir uyuşturu-cu işi olsa, farkında olmadan sizi debulaştırsa ne yaparsınız” şeklinde işverenbakış açısından olmasına rağmen, Benli yinebaşka bir noktaya dikkat çekiyor:“Çalıştığımız evler kimindir, nedir, nedeğildir biz de bilmiyoruz. Çalıştığımızevlerde tacize uğruyoruz, cinayetlere kurbangidiyoruz. Mafya evinde mi hırsızın evindemi çalışacağımızı bilemiyoruz. Yazarın asılsorgulaması gereken bu!”

Benli yaptığımız görüşmede mesleğintümünün kadın işçilerden oluşmasından kay-naklı ortak yaşadıkları bir sorun olarakhamilelikte izin sorununa da değindi.Kendilerine verilmeyen ve kazanmayaçalıştıkları bir hakka yönelik saldırılardansöz etmesinin nedeni ise Kahraman’ınhamile kadınlarla ilgili yazdığı şu sözler:

“Sabah gelip evde kusan, otobüste bayıldığıiçin uzanıp iki saat uyuyan, kalkınca ‘abi bendöneyim, hiç halim yok’ diyen, evdeysem veyemek söylemişsem, gelen yemek karşısındayeniden midesi kalkanlar…”

Kahraman’ın yazısında kilit konu olarakyer verdiği ailelerin ev işçisi kadınlardan, evişçisi kadınların ailelerden ne istediğinibilmediği düşüncesine Benli’den net yanıtgeldi: “Onlar ne istediklerini bilmiyor,doğru. Ama biz ne istediğimizi biliyoruz.

Önce can güvenliğimizi istiyoruz. Sosyalgüvence ve işçi statüsünde görülmek istiyo-ruz. Kahraman zahmet edip araştırsaydı,bizim ne istediğimizi yaptığımız çalışmalardagörebilirdi.”

Benli son olarak, daha önce de SibelArna ve Hasan Bülent Kahraman gibi evişçilerini aşağılayan kendi deyimiyle may-mun edilmek istenen yazıların var olduğunuve yaptıkları çalışmalarla bunları görünürkılmayı başardıklarını belirtti.

Ev işçileri istediğini biliyor, ya yazarlar?

T ürkiye İş Kurumu’nun(İŞKUR) “yaş gruplarınagöre başvuru ve işe

yerleştirmeler” istatistiğinin 2010Temmuz verilerine göre iş bulmakiçin başvuru yapanlardan 280’i 65yaş üstü işsizler. Bunlardan 101’inikadın işsizler oluşturuyor. Aynıverilere göre, İŞKUR, 65 yaş üstüişsizlerden 10’unu işe yerleştirdi.Ancak, bu sayı içerisinde kadınişçiler yer almıyor.

Son on yılda kadın işsizliğininikiye katlandığı düşünülecek olursave Devlet Bakanı MehmetŞimşek’in Mart 2009’da sarf ettiği“İşsizlik oranı kadınların iş aramasıyüzünden artıyor” cümlesihatırlanacak olursa kadınlarınişgücüne katılma talepleri gerçek-ten de toplamda işsizliğin boyut-larını gözler önüne seriyor.Kadınların taleplerine karşın, işgücüne katılım oranları, 2000’deyüzde 26,6, 2004’te 25,4 olarakgörülüyor. Ancak İŞKUR’un “Yaşgruplarına göre başvuru ve işeyerleştirmeler” istatistiğinde dikkatçeken; 65 yaş üstü 280 kişi vebunun içindeki 101 kadın işsiz. Asılsoru şu: 65 yaş üstündekiler niçin işarar? 65 yaş üstü bir kadın nedençalışmak ister?

GÜVENCES‹ZLER ‹Ç‹NEMEKL‹L‹K HAYAL

Bu soru esnek çalıştırma, ücret-siz aile işçisi olarak çalışma ve kayıtdışı çalışmanın, üzerinde en çoketkili olduğu halkın kadın yarısınınemeklilik problemini ve sosyalgüvencesiz çalışma koşullarınıtekrar hatırlatıyor.

Kesintisiz veya tam zamanlıçalışmayan ve kreş açma zorunlu-luğu olan işyerlerinin kadın elemanişe almayı tercih etmemesi, cin-siyetçi iş bölümü ve algı gibi

nedenlerle işsizlikleri erkeklereoranla çok daha uzun sürenkadınlar için emeklilik bir hayal.Bu durum yaşam boyu çalışmayı,en azından yaşam boyu iş aramayılüzumlu kılıyor. Yaşlılık aylığıhakkı kazanmak için gerekligörülen 15 yıldan beri sigortalıolarak çalışma şartı da kadınlariçin yaşlılıkta ikinci bir yoksullukunsuru. Öte yandan kayıt dışıçalıştırmadan en çok etkilenen yinekadınlar. Türkiye’de son bir yılda

istihdam edilen kadınların yüzde72’si, erkeklerin 35,7’si kayıt dışıçalıştırıldı.

S‹GORTALI ÇALIfiAN DAEMEKL‹ OLAMIYOR

Kadınların emekli olmalarınaolanak sağlamayan saydığımız buçalışma modellerinin yanında,emeklilik hayali kuran ve sigortalıçalışan kadınlar da, emeklilik yol-unu uzatan, hatta emeklilikhakkını satın almaya kadar götüre-

bilen düzenleme ile karşı karşıyakalıyor. Bu engellemelerden ilkiSSGSS’nin kadınların kazanılmışhaklarını elinden alıp onları biradım geriye götürmesi, ikincisidoğum borçlanması ile aslen hakedilmiş emekliliğin satınaldırılması.

SSGSS ile kadınların kazanmışolduğu erken emeklilik haklarıellerinden alınıyor ve emeklilik yaşıerkeklerle eşitlenerek 65’eçıkarılıyor. Emekliliğe hak kazan-

abilmek için prim ödeme zorunlu-luğu 9 bin gün prime çıkarılıyor.Sigortalı kocası ölen kadının evlen-me ödeneği alması yoluyla daevlenmeden sigortalılığın devametmesi imkânsız hale geliyor. Yasa,ev kadınları, güvencesiz çalıştırılankadınlar ve kayıt dışı tutulankadınları ise görmüyor.

Emeklilik yaşının kadınlar için65 olacağı günlere doğru giderken,o gün anlamsız ve etkisiz kalacakolan bir başka düzenleme debugün kadının ev içi emeğininüstüne para koymayı ve erkenemekliliği bu şekilde elde etmeyiöngörüyor. Kamuoyunda “Doğumborçlanması” adıyla geçen budüzenlemeye göre kadınlar doğumsonrasında çalışamadığı günler içinprim ödeyerek erken emekli ola-biliyor. Yapılan yeni düzenlemeninhalka müjde olarak sunulmasınınnedeni de doğum borçlanmasındaesneklik kararı. Yeni düzenlemeylekadınlar her bir çocuk için iki yılborçlanabilecek. Böylece kadınevde çocuk bakımı yükünürahatlıkla üstüne alacak. Yalnızcakadına bu “hakkın” verilmesinincinsiyetçi iş bölümünü artırması dacabası.

Sonuç olarak, kadının ev içiemeğinin ücretlendirilmemesi,kesintili ve güvencesiz çalışmayamahkûm edilmesi de, sigortalı vegüvenceli olarak görülen çalışmasıda birbirinden farksız sonuçlardoğuruyor. Kadınlar 65 yaşında veiki kere yıpranmış bir halde halaçalışmaya itiliyor.

Ancak İŞKUR verilerine göreçalışma talebi karşılanmıyor. Budurum bir kez daha aynı konuyadikkat çekiyor: Kadınlar toplumunen güvencesizleri...

ayıt dışı ve kesintili çalıştırmayla, ücretsiz ev işçiliği ile kadınlaraemeklilik yolu kapatılıyor. Kadın, 65 yaşında bile çalışmaya zorlanıyor

TUBA GÜNEfi KYaş 65; artık dinlenebilir miyim?

Yazarlar ev işçilerini karalayadursun,onlar mesleklerinin taleplerinin vemücadelelerinin görünür olmasını istiyor

Filmmor Kad›n Kooperatifi, “Ev‹fllerine Hapsolmayal›m, ‹stanbul’aç›kal›m” diyerek, kad›nlar›n diledi¤isaatte ‹stanbul sokaklar›na dökülebil-di¤i zamanlar›n hayalini 20 Eylül’debafllayacak bir sergi ile paylaflacak.Kad›nlar›n sinema, foto¤raf, tasar›matölyelerinin ard›ndan ürünleri ile‹stanbul’un geçmifli, bugünü ve kendibekledikleri ‹stanbul’u anlatacaklar›sergide, otuzdan fazla kad›n

sanatç›n›n eseri sergilenecek.Etkinlik kapsam›nda sinema atöl-

yesinin haz›rlad›¤›, Erguvan, Lila veMor filmlerinden oluflan üçleme ÜçEtek, ‹stanbul’a Ç›kal›m sergisi içinhaz›rlanan foto¤raf, tasar›m ve film-lerin nas›l oluflturuldu¤una dair renklikareler yakalanabilecek bir belgeselfilm gösterilecek.

Kad›nlar›n ‹stanbul hayali vekad›n gözünden gerçek ‹stanbul,

‹stanbul sokaklar›nda flu tarihlerdesergilenecek:

n 20-28 Eylül, Bak›rköy, Özgür-lük Meydan›, Kad›n Meclisi Soka¤›,

n 1-10 Ekim, Beyo¤lu, TaksimMeydan› ve Cihangir Park›,

n 15-24 Ekim, Ka¤›thaneMeydan›,

n 1-6 Kas›m, Tuzla Meydan›.

Kadın gözüyle İstanbul Yargıtay 5. Ceza Dairesi cinsel taciz suçu işleyen

sanık hakkında verilmiş olan mahkumiyet kararını “Butür suçlarda uzlaşma girişiminde bulunulması gerekir”gerekçesi ile bozdu.

N.G. hakkında bir kadına ‘edep ve iffetini rencideedecek’ sözler söyleyerek ‘laf atma’ suçunu işlemektenverilen mahkûmiyet kararı TCK’nın 105. maddesindegeçen “Bir kimseyi cinsel amaçlı taciz eden kişihakkında mağdurun şikâyeti üzerine, üç aydan iki yılakadar hapis cezasına veya adli para cezasına hükmol-unur” ibarelerine rağmen bozuldu. Kararda uzlaşmayoluna gidilebilmesi için sanığın suçunu kabuletmesinin gerekmediği de belirtildi.

Tacizciyleuzlaşmalıymış!

Page 11: Halkın Sesi 115

TARİHHalk›n Sesi

1117 Eylül 2010 / 30 Eylül 2010

T A R ‹ H S E L ‹ L E R L E M E N ‹ N E S T E T ‹ K G Ü C Ü

İktidara aykırı sanatçılarktidar, her alanda olduğu gibi sanat ve sanatçıylailişkisinde de mesafesini kendisi belirlemek istiyor.Kendi müsaade ettiği meselelerde görüş bildirmesineya da kendisini onaylamasına herhangi bir itirazı yoki

elin görün ki hayat öyle ilerlemiyor, tarih, yaşadığıdöneme sırtını dönen değil ‘burnunu sokan’sanatçıları yazıyor. Bu duyarlılıkla verilen eserler,geçmişi aşarak bugüne ulaşıyorG

Fransız ressamGustave Courbet

(1819-1877), sanat tari-hinde olduğu kadaryaşadığı dönem ülkesindegelişen tarihsel olaylardada özel ve önemli bir yeresahiptir. Anarşizminkuramcılarından,“mülkiyet hırsızlıktır”tezinin sahibiProudhon’un dostu, birbakıma öğrencisi olanCourbet, bütün 19.yüzyıla, 20. yüzyılın daönemli bir döneminedamgasını vuran realizmakımının isim babasıdır,sanatı protestoyadönüştürmesiyle ünlüdür.

Emekçileri simgeleyen“Taş Kıranlar” ya da“Ornans’ta Cenaze”tablosunda olduğu gibigündelik hayata yer veren,klişeleşmiş güzellikanlayışının dışına çıkanCourbet, yaşadığı döne-min akademik kalıplarınakarşı duruşu ve konularayaklaşım biçimi oldukçatepki çekmiştir. Geleneleştirilere cevabı ise“Töreleri, düşünceleri,yaşadığım dönemin özel-

liğini yansıtmak yalnızcabir ressam değil; aynızamanda bir insan olmakkısacası canlı sanat yap-mak istiyorum” olur.

Uzun dönem eleştirilenCourbet’in tarzı 1870yılına gelindiğinde artıkakademi tarafından dakabul edilir. Hattaİmparatorluk OnurMadalyası’yla ödül-lendirilir. Madalyayı red-

deden Courbet, bunubildiren mektubunu da“Nezaketten yoksunCourbet” diye imzalar.Gerekçesini de şöyleaçıklar: “Devlet, sanattabilgisizdir. Devlet ödülverdiğinde, halkın beğeni-sine tecavüz etmiş olur,müdahalesi moral bozu-cudur. Sanatçının gücünükötüye kullanmasınasebep olduğu için

öldürücü, sanatı, resmibeğenenlerin içine hapset-tiği ve alabildiğine kısır birsıradanlığa mahkûm ettiğiiçin de ölümcüldür.Demek oluyor ki devletsanattan elini çekmelidir.Bizi özgür bırakmalıdır,ressamları rahat bıraktığızaman, onlara karşı bütüngörevini yerine getirmişolur.”

Ertesi yıl Paris’te, hem

bir savaşa sürüklendikleriPrusya iktidarına hem dekenti onlara teslim etmeniyetindeki burjuvaziyekarşı şehirlerine sahipçıkarak, bir öz yönetimkuran komün yönetimikurulduğunda Courbet,Kültür Bakanlığı’nın yet-kisini devralan SanatBirliği Başkanlığı’nıüstlenir. Müze ve sanatyapıtlarının korunmasıgörevini alır.

Alman bombardı-manına karşı önemlianıtların yanında önemlibirtakım koleksiyonlarıyağmalanmaktan korur.Napolyon’un zaferlerionuruna dikilmiş, bir mili-tarizmin anıtı olanVendome Sütunu isekomüncülerce yıkılır.

Komün bastırılınca,diğer devrimciler gibiCourbet de tutuklanır.Altı ay hapis sonrasıserbest kalır. Ancak anıtınyıkılmasından sorumlututulup yeniden yapımınıntazminine mahkûm edilin-ce ülkeyi terk eder, 31Aralık 1877’de deİsviçre’de ölür.

Ne zaman siyaseti kendisine‘iş’ edinmemiş birisi memleketmeselelerine dair bir çift lafetmeye kalksa, bırakın pratiğedökmeyi, hemen cevabıyapıştırılır: “Sen işine bak,bilmediğin işlere burnunusokma.” Siyaset, ‘siyaset yap-mak’ o kadar soyut ve hayattankopuk kurgulanıp kitlelere deteknik bir iş gibi anlatılır ki kimizaman insanlar, hem sorumluhem de hak sahibi oldukları

durumlardan aynı gerekçelerleuzak durmaya çalışırlar.

Özellikle de sanatı ve sporukendisine iş edinmiş insanlar buötelemeden paylarını fazlasıylaalırlar; sanata ve spora ‘siyasetkarıştırılmaması’ istenir. Oysahayat, ekonomik, siyasal vesosyal yapısı ile bir bütün.Dolayısıyla toplumsal hayatıyaratan insanın, bu bütün içindebir meselenin kendi işi olupolmadığını tartışarak o işindışında kalması makul görün-müyor.

Tarih de bize toplumsal iler-lemenin bu alanları soyutlayıp,birbirinden ayırmadan mümkünolacağını gösteriyor. Bugün pekçok bilimin temelini oluşturan,dünya toplumlarına önemlizenginlikler sunmuş Eski Yunanmedeniyetinin yaratıcısı insan-ların aynı anda matematikçi-astronom-şair-filozof olmalarıtesadüf değil. Öte yandanönemli sanat eserleri de,Locke’un Tabula Rasa’sı gibiboş bir levhadan oluşmuyor.Yaşadığı toplumu hisseden,

nabzını tutan, değiştirmeyeçalışan, onu eserinde biçim-lendirmeye çalışırken kendisi debiçim alan sanatçıların ürünüoluyor.

Dolayısıyla yaşadığıtoplumun bir parçası olarak herinsanın, toplumu, dolayısıylakendisini ilgilendiren hermeselede söz hakkı olduğu gibiböyle bir sorumluluğu da var.Son sözü kimin söylediği kimizaman değişiyor belki amabizim de cümlelerimizin olduğuhakikatini değiştirmiyor.

Senfonileri, konçertoları, opera ve odamüzikleriyle ve hemen her yapıtındaki belir-gin imzasıyla tarihsel bir dönemin simgesikabul edilen Rus besteci Shostakovich'in,yaşadığı dönem gereği müziği kadar iktidar-la ilişkisi de ilginçtir. Pek çok besteci vemüzisyen devrimden sonra Rusya’danayrılarak müzik hayatını Batı’dasürdürürken Shostakovich ülkesindenayrılmamış, Sovyetler Birliği’ndeki her türlütoplumsal gelişmeyi yaşamış dolayısıylayakın geçmişte önemli bir döneme tanıklıketmiştir. Shostakovich, kimi zaman SSCBiktidarı tarafından baş tacı edilmiş, ülkesininsanat elçisi olarak dış dünyada kabulgörmüş; kimi zaman da yine aynı iktidartarafından ağır eleştirilerin hedefi olmuş,işçiye köylüye seslenmemekle suçlanarakcezalandırılmıştır.

1906'da Saint Petersburg'da dünyayagelen Shostakovich kariyerine başladığında,ortaya çıkan ilk besteleri ilgiyle karşılanır.1926'da mezuniyet sınavı için bestelediği 1.Senfoni, ona 20 yaşında bir ün sağlar.1928'de ise Sovyet müziğinin elçisi olarakyarı resmi bir görev ile onurlandırılır.Dünyayı dolaşıp Rus müziğini tanıtacaktır.Buna karşılık yöntemleri, kişisel bir müzikdili yaratmaya başlaması nedenleriyleeleştirilerin de hedefi olur. O ise, 1931'deNew York Times'a verdiği bir demeçte ken-disini devrimci-halkçı olarak tanımlayarakiçinde ideoloji taşımayan müzik düşüneme-diğini söyler. Bu demeçle, Batı dünyası onu"komünist besteci" olarak anmaya başlar.

Takip eden yıllarda eserleri, batı müziğietkisinde kalmış burjuva eserleri olarakkabul görür ve sahnelenmesi engellenir.1934 yılında yazdığı Mtsenks’li LadyMacbeth operası 1936 yılına kadar sahne-lenir. Ancak 1936’da Stalin’in operayıizlemesinin ardından Shostakovich,Pravda’da çıkan “Müzik Değil Karmaşa”başlıklı, imzasız bir yazıda içinde anlaşılır

hiçbir melodi olmadığı ve Sovyet değeryargılarına ters düştüğü gerekçesiyle ağır birdille eleştirilir. Bunun ardındanShostakovich, formalist yani biçimci olmaklasuçlanmıştır ki formalizm, burjuva ideolojisiile eş anlamlı olarak görülmektedirdolayısıyla devrim karşıtı bir halk düşmanıolarak nitelendirilir. Ancak 1937’de yazdığı5. senfonisi ile büyük bir başarıyla kendinitekrar kabul ettirmiştir. Pravda bu kez övgüdolu bir yazı yayınlar ve “sosyalistgerçekçiliğin senfoni müziğindeki örnekeseri” olarak adlandırılır.

1941 yılında İkinci Dünya Savaşısırasında Almanlar Rusya’ya giripLeningrad’ı kuşattığında Shostakovich, göz-lerinin zayıf olması nedeniyle orduyakatılamayıp itfaiyede görev alarak savunmacephesine bizzat katılır. Bu dönem yaptığı“Leningrad ve halkına, zafere, hümanizmeve insanlığa hitaben” yazdığını belirttiği vesavaş dönemini anlatan 7. Senfoni sadeceSovyetler’de değil; İngiltere ve ABD’debüyük ses getirir. Ancak 8. Senfoni 1943’teseslendirildiğinde Shostakovich, devrim veSovyet düşmanı olarak ilan edilmiştir.Çünkü 7. Senfonisi savaşın zor günlerinde,yaklaşan zaferi müjdeleyerek sonlanırken busenfoni Almanların bozguna uğramayabaşladığı dönemde trajik ve melankolikatmosferde olmuştur. Bunun üzerine sen-foni, Sovyet Besteciler Birliği tarafındanseslendirilmesi uygun olmayan eserlerarasına alınmıştır. 1948 yılında çıkarılankararnamede formalist olmakla, Sovyet poli-tikasına ters gitmekle ve Batıya yaranmayaçalışmakla suçlanmış ödül alan eserleri bilesansürlenmiştir. Ancak ilerleyen yıllardaiktidarla tekrar yakınlaşır, Partiye kayıt olur,Besteciler Birliği’nde birinci sekreter olur.Shostakovich’in iktidarla olan bu gelgitliilişkisi 1975’te ölümüne dek sürer.Öldüğünde ise resmi bir cenaze törenidüzenlenir, başsağlığı bildirisi yayımlanır.

Bombardıman altındaitfaiyeci bir müzisyen

ÖZEN TAÇYILDIZ

Şili’de 1970-1973 yıllarıarasında devam eden sosyalist

Allende hükümeti dönemi, halkınsanat ile yakınlaştığı, sanatçıyıtanıma fırsatı bulduğu bir dönem-di. Bu yakınlaşma, enstitülerdeyürütülen sanatsal faaliyetlerdeolduğu gibi, gündelik yaşamıniçinde de kendini gösteriyordu.Şili Üniversitesi’nin bale salonlarıevsizlere açılıyor, ozan VictorJara’nın da içinde bulunduğu pekçok sanatçı, yoksul mahalleleresırtında un taşıyordu.

Ancak 11 Eylül 1973 tarihinde,ABD desteğiyle GeneralPinochet önderliğinde Allendehükümetine yönelik bir darbegerçekleşti. Darbeden hemensonra ise geniş çaplı gözaltılar,tutuklamalar başlatıldı.Toplananların sayısı o kadarfazlaydı ki, karakollar, hapis-haneler hepsini almaya yetmedi.Darbenin ertesi günü, içlerindeVictor Jara’nın da bulunduğubinlerce kişi SantiagoStadyumu'na getirildi. Jara,stadyumdakilere güç verebilmekiçin gitarının tellerine dokundu veorada yazdığı bir şarkıyı söyledi:"Beş bin kişiyiz/Kimbilir kaçkişidir/Bütün şehirlerde ve bütünülkede/Tohum eken ve fabrikaişleten/Yalnız burada onbin el"

Gitarın sesini duyan bir askerdipçiğiyle Jara'nın ellerinevurarak parmaklarını kırdı ama

susturamadı. Bu sefer var gücüyleVenceremos marşını söylemeyebaşladı Jara. Stadyumdaki onlar-ca ses de Jara'nın sesine katılıyor,Venceremos diye haykırıyordu.Tutuldukları stadyumda binlercekişiyle bir direniş başlatanJara’nın generallerin karşısınaçıkartılması uzun sürmedi elbette,

elleri ve dili kesildi. Yetmedi,kurşuna dizildi.

Darbeden iki ay sonra, 21Kasım 1973’te Şili ulusal futboltakımı aynı stadyumda DünyaKupası elemeleri için SovyetlerBirliği ile karşılaşacaktı. Sovyetsporcular, binlerce yurtseverinişkence gördüğü Santiago

Stadyumu’nda herhangi bir sporkarşılaşmasına katılmayacaklarınıbildirdi. Sovyet FutbolFederasyonu’nun FIFA’ya çektiğitelgrafda netti: “Şili’de faşist birayaklanma sonucunda meşruhükümetin devrilmiş olduğu veülkede kanlı bir terör ve baskırejiminin hüküm sürdüğüherkesçe bilinmektedir. SantiagoStadyumu futbol müsabakasıoynanabilecek bir mekân olmak-tan çıkarılmış, Şilili yurtseverlerinişkence gördüğü bir toplamakampına dönüştürülmüştür.Sovyet sporcuları Şilili yurtsever-lerin kanıyla bezenen birstadyumda spor karşılaşmasınaçıkmayı reddeder.”

FIFA ise stadyumu incelemeküzere Şili’ye bir heyet gönderir.Heyet incelemeleri sonucunda“stadyumun çimlerinin futboloynamaya elverişli; sahanın ölçü-lerinin teknik standartlara uygunve seyircilerin tribünlerinindüzenli ve temiz” olduğuna dairbir rapor verir ve SantiagoStadyumu’nda “politik tutukluyarastlanmadığını, sadece hüviyet-leri tespit edilememiş olan bazışahısların alıkonulduğu”nu belir-tir. Sovyet takımı bu şartlaraltında Şili’ye gitmez, o stadagirmez ve “mağlup” kabul edilir.Sovyet sporcuların girmek istediğio stadın bugünkü adı ise VictorJara Stadı.

II.. NNaappoollyyoonn’’uunn zzaaffeerrlleerriinnii kkuuttssaayyaann VVeennddoommee SSüüttuunnuu 11887711 yy››ll››nnddaa ssöökküüllddüü aannccaakkkkoommüünn ddaa¤¤››tt››ll››nnccaa ssüüttuunn tteekkrraarr yyeerriinnee oottuurrttuulldduu..

‘Yalnız ressam değil insan olmak istiyorum’

Victor Jara

Sovyet futbolcular Şili’nin sesini duydu

Page 12: Halkın Sesi 115

REFERANDUMHalk›n Sesi

1217 Eylül 2010 / 30 Eylül 2010

Bir dönüm noktasıolarak Referandum 2010Referandum sonuçları AKP’nin toplumsaldayanağını güçlendirdiğini gösteriyor. Bu güç onungerici neoliberaldönüşüm sürecinin kurucu aktörüolmaya devam etmesini sağlayacaktır

Sağ, AKP etrafında kenetlenirken Sol açısındanreferandum sonuçları toplumsal çelişkiler üzerinkurulacak muhalefet çizgisinin gerekliliğini ve öne-mini bir kez daha gösteriyor

Sandığın

gösterdiği

Referandum sonuçları egemen

siyasetin aktörleri açısından önemli

göstergeler içeriyor. AKP’nin ‘evet’

başarısının altında yatanlar, CHP

siyasetinin sınırı, ırkçılığın bayrağını

AKP’ye kaptıran MHP’deki erime ve

Kürt hareketinde boykot ile evet ek-

senindeki yarılma ne anlama geliyor?

Referandum sonuçlarının etkisi

siyasetin egemenleri için ne gibi

sonuçlar doğuruyor?

A KP Anayasa değişikliği referandu-munda neyi başardı? Bu soruya ‘daranlamda iktidar partisinin kendisi’,

‘temsil ettiği sınıfsal çıkarlar’ ve ‘oyunu aldığıtoplumsal kesimler’ açısından ayrı ayrı yanıtlarverilebilir; ancak siyasetin ve devletin yenidenşekillenme sürecinin temel belirleyeni sınıfsalegemenlik ilişkileri olduğundan, önceliğisınıfsal analize vermek gerekiyor.

AKP kurmaylarının referandum öncesindedestek tavrı açıklamayan sermaye örgütlerine,“Sermayenin önündeki engelleri kaldırıyoruz,bu anayasaya en çok onların destek vermesigerekir” diye çıkışması, değişiklik paketininsınıfsal içeriğine ilişkin önemli bir itiraftı.Sivilleşme ve demokratikleşme söylemleriyleAnayasa’ya yapılan müdahale, 12 Eylül 1980darbesiyle emekçi sınıfları baskı altına alarakstart verilen neoliberal dönüşümün devlet için-deki ayakbağlarından da kurtulması girişimiy-di. Yani referandumla onaylanan, sermayeninihtiyaçları uyarınca neoliberalizmin anayasanıntemel felsefesi haline gelmesi ve sermaye poli-tikalarını kararlılıkla uygulayacak otoriter biryürütmenin kurumsallaşması, yani gerici, faşist,neoliberal rejimin kemikleşmesiydi.

KİTLE PARTİSİNDENDEVLET PARTİSİNE

Referandumu aynı zamanda AKP’nin birzaferi haline getiren ve geniş katılımlı birreferandumda yüzde 58’lik bir seçmen desteğisağlayan toplumsal politik dinamikler de butemelde değerlendirilmelidir.

Akademisyen Şebnem Oğuz, referandumöncesinde Sendika.Org’da yayımlanan

makalesinde şöyle diyordu: “Otoriter devletçi-likte iktidardaki siyasi partilerin rolü, kenditabanlarının sınıfsal çıkarlarını devletdüzeyinde temsil etmek yerine, yürütmeorganında cisimleşmiş olan “devlet çıkarlarını”(günümüzde neoliberalizmi) kenditabanlarının ve toplumun geniş kesimlerininnezdinde temsil etmeye dönüşür. Poulantzasbu süreçte iktidara gelen (gelebilen) kitle parti-lerini ‘tamı tamına devlet partisine dönüşen

egemen kitle partisi’ sözleriyle tanımlar. İşteAKP’nin bugünkü konumu tam da budur.”

AKP, politik İslamcı köküyle neoliberalproje arasında bir bağ kurabilmiş; kuruluşu vesekiz yıllık iktidarı süresince, neoliberalizmingerektirdiği iktidara dönüşerek bir devlet par-tisi haline gelmiştir. Neoliberalizmin devletiçindeki engellerini ayıklayan bu süreci“Kemalist rejim, halkın güçlü sillesiyle sal-landı” diye yazan Ahmet Altan, referandumu

dar anlamda AKP ve politik İslam açısındanbir zafer haline getiren şeyi de açıklamaktadır.Politik İslam, Kemalist devletle hesaplaşmasınıneoliberalizme hizmet ederken bulmuştur. Birbaşka deyişle politik İslam projesi neoliberaldönüşüm projesiyle örtüşmüştür.

AKP, bu projeye meşruiyet ve kitle desteğiararken de ikili bir propagandaya başvurdu;meşruiyeti “sol söylemde”, kitle desteğini“Türk-İslamcı şoven dil” ve “sağ popülizmde”

aradı. AKP Ramazan öncesinde Öcalan’lagörüşüp ateşkes sağlayarak tırmanançatışmalar konusunda elini rahatlattı ancak;sağ tabanı ürkütmemek için Kürtlerin siyasalve kültürel beklentilerine yönelik vaatlerdebulunmaktan özellikle kaçındı.

SÖYLEMDE SOLCU İCRAATTA SAĞCIAKP değişikliği paketini en geniş kamuoyu vemuhalifleri önünde savunurken 12 Eylül’lehesaplaşma ve demokratikleşme söylemleriniöne çıkardıysa da kitlesiyle başbaşa kaldığında12 Eylül’ün resmi ideoloji haline getirdiğiTürkçü-İslamcı dile sarıldı. Böylece hemdeğişiklik paketinin anti-demokratik ve emekdüşmanı özünü maskelemeyi hem de en genişsağcı tabanı birleştirerek kendi politik pro-jesinin destekçisi haline getirmeyi başardı. Çokyönlü boğucu propaganda, manipülasyon,popülizm ve saldırganlık bu sağ siyasetin doğalgereklilikleriydi.

Emek düşmanı ve baskıcı politikalaratoplumsal onay-rıza sağlayacak olan bu sağkitle temeli, gerici-neoliberal rejimin geleceğiaçısından da gerekli olduğundan, Erdoğan’ınkurduğu sağ birliğin tek bir seçimlik olmadığıanlaşılmaktadır. Bu da Erdoğan’ın referandu-ma giderken dediklerinin ve yaptıklarınınreferandumdan sonra yapacaklarının gösterge-si olacağı anlamına gelmektedir. Bu anlamıylaAKP emek düşmanı, anti-demokratik ve Kürthareketini tasfiyeye yönelik politikalara hızverecek, bu süreçte meşruiyet ve kitle desteğisağlamak için de liberallerin yalancıtanıklığından ve sağ söylemden azami ölçüdefaydalanmanın yollarına bakacaktır.

AKP’nin, referandum sonucunda sa¤ taban›,geçmiflin Milliyetçi Cephe siyasetini and›r›rbiçimde etraf›nda toplamay› baflard›¤› görüldü.

AKP, referandum kampanyas›n› milliyetçi-muhafazakar tabana seslenen sa¤ bir söylemüzerine kurdu ve MHP taban›ndan kendisinedo¤ru bir kopma yaratma hedefiyle hareket etti.

Erdo¤an, referandum mitinglerinde MHP’yiCHP’nin kuyru¤una tak›lmakla elefltirdi.MHP’lilere seslenerek partilerinin Komünistlerle,PKK’yle ayn› safa düfltü¤ünü söyledi. MHP’ninsiyasi çizgisine dönük d›flar›dan elefltirilerin yan›s›ra faflist hareketin bir di¤er siyasi partisi olanBBP’yle kurdu¤u ittifak, ‘ba¤›ms›z ülkücüler’olarak adland›r›lan grubun destegi AKP’nin iste-di¤ini elde etmesini sa¤lad›. Oylar›n da¤›l›m›MHP seçmeninin önemli bir k›sm›n›n ‘Evet’dedi¤ini gösterdi.

Oylar›n da¤›l›m› 2009 yerel seçimlerinin

sonuçlar›yla k›yasland›¤›nda MHP’nin erimeyaflad›¤›n› gösteriyor. Örne¤in Kastamonu’da2009 y›l›nda MHP yüzde 49.3, AKP yüzde 38.7,CHP yüzde 8.6 oy alm›flt›. Referandumsonuçlar›na bak›ld›¤›nda kentin yüzde 62.77’sievet, yüzde 37.23’ü hay›r oyu vermifl. MHPaç›s›ndan benzer bir erimenin Bart›n, Karabük,Aksaray, Erzurum, hatta MHP’nin kalesi say›lanOsmaniye’de bile yafland›¤› görüldü.

Bu erimede AKP’nin MHP’li seçmene dönükstratejisi kadar MHP’nin izledi¤i siyasi çizginin deetkisi var. Görünen o ki MHP seçmeni referan-dum kampanyas›n› Kürt aç›l›m›n› hedefe koyanve ‘Habur Sendromunu’ hat›rlatarak ‘Hay›r’isteyen Bahçeli’yi yeterince ikna edici bulmam›fl.Elbette bunda anayasa de¤iflikli¤i ile bu karfl›tl›¤›ba¤daflt›ramamak ya da Kürt düflmanl›¤›nadayanan türden milliyeçili¤i art›k inand›r›c› bul-mamak gibi tutumlar da etkili olmufltur.

Bu nedenle sa¤ seçmenin AKP etraf›ndakibirli¤inin MHP’ye alternatif olabilecek yeni birmilliyetçi-muhafazakar söylemin temelleriniatmas› beklenebilir. Öte yandan MHP’nin, seç-men bas›nc› ile AKP ile uzlaflan bir siyasetizlemesi ya da aksine AKP’ye karfl› muhalefetisertlefltirmesi iki muhtemel seçenek olarak yeral›yor. Tabii partinin yönetici kadrolar›n›n ak›betide parti içi muhalefet ve demokrasinin gücüneba¤l› olarak de¤iflecektir.

Bu de¤erlendirmelerle yola ç›kmadan öncesomut durumu hat›rlamakta yarar var.Referanduma ait her konuda farkl› görüfllerisavunanlar›n üstünde birleflti¤i tek konuMHP’nin seçimin ‘gerçek kaybedeni’ oldu¤u.Fakat Bahçeli’nin oylama sonuçlar› aç›kland›ktanhemen sonra yapt›¤› erken seçim ça¤r›s› MHPkurmaylar›n›n durumun ay›rd›na varmad›¤›n›gösteriyor.

EErrddoo¤¤aann hheerr nnee kkaaddaarr mmiittiinngglleerrddee tteekk aaddaamm ggöörrüünnttüüssüü sseerrggiilleessee ddee AAKKPP’’yyee ggüüçç vveerreenn bbiirrddeenn ççookk ttoopplluummssaall kkeessiimmddeenn oolluuflflaann bbiirr iittttiiffaakk.. RReeffeerraanndduummssoonnuuççllaarr›› sseerrmmaayyee--cceemmaaaatt iilliiflflkkiissiinnee ddaayyaannaann bbuu iittttiiffaakk››nn bbüünnyyeessiinnee KKüürrtt bbuurrjjuuvvaazziissii vvee lliibbeerraalllleerrii ddee eekklleemmlleemmeeyyii bbaaflflaarrdd››¤¤››nn›› ggöösstteerriiyyoorr..

Referandum sürecine Kılıçdaroğlu rüz-garıyla giren CHP, sonuçta kaybeden

tarafta yer alsa da etkili olduğu illerde hayıroylarının yüksek çıkmasıyla ve Kılıçdaroğlu’-nun etkili kampanyası nedeniyle bu süreçtegücünü korudu ve kısmen de artırdı.

Referandum kampanyası CHP’nin politikçizgisindeki değişimin de görünür halegeldiği bir süreç oldu. Kılıçdaroğlu sermayeyirahatsız etmeyen iş-aş-yoksulluk söylemini bukampanyada da kullandı; ancak paketiniçeriği ile bu söylem arasında bağ kurma nok-tasında sıkıntılı bir manzara çizdi.

Kılıçdaroğlu’nun halkın taleplerini içerensöylemleri, daha önce CHP ile yollarınıayıran Mustafa Sarıgül, Rahşan Ecevit gibikimi aktörler tarafından destek bulurkensosyal demokratları da etkiledi. CHP’ninyüzde 30’luk geleneksel tabanı, Baykal döne-mindeki ırkçı-milliyetçi söylem sebebiyledağılmış ve yüzde 19’lara kadar düşmüştü.

Kılıçdaroğlu, CHP’nin geleneksel tabanınıhareketlendirmesine rağmen politik söylemi-ni netleştirmedi ve anayasa değişiklik pake-tinin içeriği konusunda net bir söylem tut-turamadı. Bu durum kampanya dönemindeCHP tarafından kullanılan “İşçiyi ve işvereniköleleştiren anayasaya Hayır” gibi pankartlarve referandum mitinglerinde yapılankonuşmalara karşı parti içinden yapılan farklıyöndeki açıklamalarla açığa çıktı.Kılıçdaroğlu, son mitinglerine doğru tümmaddelere karşı olduğunu açıklarkenMYK’daki Gürsel Tekin’in “iki maddedışında hepsine evet” açıklaması;Kılıçdaroğlu “türban sorununu biz çözeriz”dediği sırada CHP’li Avcılar BelediyeBaşkanı’nın rahibe benzetmesiyle gerilimyaratan afişler astırması bu tür farklılaşmala-rın örneği oldu. Bu ‘hayır’ kampanyasınıntutarlılığının da zedelenmesine yol açtı.

Politik söylemin netleşmemesi, CHP’ninçizgisini bir kez daha içeriksiz bir AKPkarşıtlığına daralttı. Bu karşıtlık, AKP’ye oyvermiş ancak anayasa değişikliğinden zarargörecek olan kararsız nitelikteki seçmeninAKP’ye kenetlenmesine yaradı.

CHP’nin‘Hayır’ sınırı

Kendi değilse de fikri ve kitlesi iktidar

AKP dışında referandumda hedefle-diği sonuca ulaşan tek aktör BDP

oldu. Hakkari, Diyarbakır, Şırnak, Van,Batman gibi Kürt illerinde seçmeninyarısından fazlası sandığa gitmedi. Boykotözellikle BDP’nin 2009 yerel seçimlerindeyüksek oranda oy aldığı 10 ilde etkili oldu.Seçim stratejisini ‘bizi yok sayanları 12Eylül’de yok sayacağız’ çağrısı üzerineoturtan BDP, açılım sürecinde kendileriaçısından ikna edici bir gelişme olursa butercihten vazgeçebilecekleri yönündekiaçıklamalarıyla bir süre kafa karışıklığıyaşadı, yaşattı. Fakat boykot tavrındantaviz vermeyen hareketin bu siyasetindebaşarılı olduğu görüldü.

Hakkari’de seçmenin yüzde 94’üsandığa gitmezken BDP’nin kalesiDiyarbakır’da boykot yüzde 67’lik birkatılımla gerçekleşti. Üstelik bu kentte2009 Yerel Seçimleri İl Genel Meclisioylamasında DTP yüzde 59, 44, AKP iseyüzde 31,50 oranında oy almıştı. DTP’nin

ardılı olan BDP’nin oy oranının arttığıgörülüyor. Artış ve boykota katılım oranıana akım medya tarafından bile BDP’nintartışmasız başarısı ve Kürt seçmeninsiyasi iradesi olduğu kabulünü sağladı.

KÜRT BURJUVAZİSİNİN ÇIKIŞIBoykota katılım oranının yüksek olmasıKürt hareketinin başarısına işaret ederkenreferandum sürecinde Kürt burjuvazisininevet çıkışı, AKP’nin Kürt hareketini sınıftemelli bölme projesinin de bir ölçüdebaşarılı olduğunu gösterdi. Bölgedeseçime katılanların oy oranlarının ezicibiçimde ‘evet’ çıkması da cemaatlerin vefeodal ilişkilerin etkisiyle açıklanabilir.

Bu ayrışma bir hesaplaşmaya zeminhazırlayabilir. Hesaplaşmanın yönünüKürt hareketi içindeki sınıfsal çelişkilerbelirleyecek. Bu noktada burjuvazininsınıfsal karakterinin temel niteliklerindenbirinin çıkarları doğrultusunda hızla yönve tutum değiştirmek olduğu

düşünüdüğünde ayrışmanın mutlak birdurum olmadığı söylenebilir.

Yine de bundan sonrası için Kürthareketinin hem iç hesaplaşmasında hemde genel siyasal stratejisini belirlemesindesavaşın devam etmesi ya da müzakeresürecinin başlaması gibi ‘dışsal’ koşullarbelirleyici olacaktır.

Fakat Kürt hareketinin tasfiyesi ve Kürtburjuvazisinin bir ittifak unsuru halinegetirilmesini öngören açılım projesi hesa-ba katıldığında, ikinci durumun tercihedilmesinin Kürt hareketini neoliberalasimilasyona sürükleyebileceği görülüyor.

Boykot siyasetinin Kürt illeri dışındaçok da etkili olmadığını söylemek gerek.BDPnin ‘batı’ya göç etmiş ve bundan daöte işçileşmiş, kent yoksulu haline gelmişKürt seçmenle bağlarının ‘doğu’daki kadarkuvvetli olmadığı söylenebilir. Bu seç-menin BDP’nin içinde bulunduğu siyasalkavşakta emek eksenli bir yön çizmesineetki edebileceği söylenebilir.

Galip demokrasi mi otoriterleşme mi?

Kürthareketikavşakta

Page 13: Halkın Sesi 115

REFERANDUMHalk›n Sesi

1317 Eylül 2010 / 30 Eylül 2010

S A N D I K T A N S O L A Ç I K A N G Ö R E V

R eferandum sonuçlarına göreAKP’ye karşı çıkanlarınsağdan büyük ölçüde arındığı

ve esas olarak kendini solda ifadeeden toplumsal kesimler olduğugörülüyor. Bununla birlikte, CHP seç-meninden Kürt hareketine uzanan biryelpazedeki bu kesimlerin AKP’yekarşı çıkışını halkın bağımsız çıkarlarıtemelinde ifade eden yalnızca sosyal-istler ve ilerici emek örgütleri oldu.

SOSYALİSTLERİN HAYIRISosyalistler ve ilerici emek örgüt-

leri, referandum sürecinde AKP’ninanayasa değişikliğine karşı halkınçıkarlarını temel alan bir eleştiri getir-erek “Hayır” tavrı içinde CHP’denbağımsız bir pozisyon oluşturdular.Halkevleri, EMEP, ÖDP ve TKP’ninortak yürüttüğü “12 Eylül Anayasasınada AKP Anayasasına da Hayır” kam-panyası, bu bağımsız sosyalist konum-lanışın görünürlük kazanması vesiyasetin ekseninin sola kaydırılmasınoktasında önemli bir görevi yerinegetirdi. Dörtlü dışında Sosyalist Parti,TBİP, İşçi Cephesi ve Ürün gibi bazısosyalist gruplar da hayır tavrını ben-imsedi. İlerici emek örgütleri arasındaise DİSK ve TMMOB ile merkezikarar açıklamayan Türk-İş ve KESK’ebağlı pek çok sendika da ‘hayır’ dedi.

Anayasa değişikliğinin özelleştirme-leri, kamusal zenginliklerin talanını,temel hizmetlere yönelik zamlarıkolaylaştırmak ve emekçilerin siyasalve ekonomik mücadele kanallarınıdaraltmak için yapıldığını dile getirensosyalistlerdi. CHP ise, değişiklikpaketi eleştirisini HSYK ve AnayasaMahkemesi’nin mevcut halini korumakaygısına daraltmış, başka itirazlarınınbulunmadığını dile getirerek içeriksizbir AKP karşıtlığını öne çıkarmıştı.Sağ siyasetin etkisi altındaki halkkitlelerini ikna etme şansı olmayan veotomatik olarak AKP cephesine iten

CHP siyaseti karşısında sosyalistlerinemek eksenli muhalefeti, oy sayılarıylasınırlanamayacak bir etkide bulundu.Egemen siyasetin “yüzde 70 sağ -yüzde 30 sol” denklemi ile malulyukarıdan cepheleşmesine sıkışmayanve emeğin çıkarlarını temel alan birbaşka cepheleşmenin henüz çok müte-vazı bir aşamada da olsa mümkünolduğu görüldü. Bunun somut örnek-leri HES’lere karşı doğaya ve su hak-larına sahip çıkan Karadeniz halkınınya da Barınma Hakkı Bürolarının,

idari yargının bundan böyle kamuyararını gözetmesini imkansız halegetiren değişiklik maddesine karşı‘hayır’ı; Dev Sağlık-İş’li işçilerinsendikal hakları ve iş güvencesini savu-nan ‘hayır’ı vb. ile yaratıldı.

Bu süreçte CHP tüm tutarsızlığınakarşın zamanla söylemini değiştirip sözkonusu iki madde dışındaki maddeleride sosyalistlerin argümanlarıylaeleştirmeye başladı. Yani ‘hayır’ diyensosyalistlerin bağımsız konumlanışı,siyasetin eksenini sola kaydırmış ve

nicel katkılarıyla kıyaslanamayacak birnitel katkıda bulunmuş oldu.

ÇATIŞMA BİTMEDİ SERTLEŞECEKAKP’nin hem bir güvenoyu olarak

değerlendirdiği hem de neoliberalpolitikaları önündeki engellerden kur-tulduğu değişikliğin ardından, anti-demokratik ve emek düşmanı uygula-maları tırmandıracağını söylemek içinmüneccim olmaya gerek yok. Üstelikreferandum itibariyle AKP projesinedestek veren kitleler, şoven bir söylem-le bir araya getirilmiş ve AKP’ningenel seçime kadar taşımayı tasarladığıbu kitleyi kaybetmemesi Kürt hareketikarşısında çatışmacı bir çizgi izleme-siyle mümkün olacaktır. Yaniönümüzdeki dönem AKP, siyasetinidaha da sağa çekerek; emekçileri,Kürt hareketini ve tüm demokrasi güç-lerini karşısına alacaktır. Bunu da,referandumun hemen ardından uzlaşımesajları veren TÜSİAD’ından Kürtburjuvazisine egemen sınıfları yanınaçekerek ve yine liberallerin meşrulaş-tırma çabaları eşliğinde yapmayaçalışacaktır. Sermaye gruplarınınreferandum sonrası adeta bayram ilanederek askıya aldıkları milyar dolarlıkprojeleri başlatacaklarını açıklaması,liberallerin bu açık talan sürecini“demokratikleştik, yetmez dahafazlasını istiyoruz” yalanlarıylakarşılaması yeterince açıklayıcıdır.

Bu sermaye saldırısının sosyalist-lerin önüne koyduğu görev de, oto-riterleşmeyi demokratikleştirme diyeyutturmaya çalışan liberalizmin panze-hiri de emek eksenli mücadeledir.

Egemenler cephesinde aynılar aynıyerde toplanmaktadır. Ezilenler cep-hesinde birliğin sağlanması ise ikti-darın açık ajanlığını yapan liberal saf-ranın atılması ve AKP karşısında emekeksenli bir çizginin ilerici muhalefetgüçleri tarafından birleştirici zeminolarak kabul edilmesiyle mümkündür.

Sosyalistlere ihtiyaç artıyor

Aynılar aynı yere

Ezilenler cephesinde birliğin sağlanması, iktidarın açık ajanlığını yapan liberalsafranın atılması ve AKP karşısında emek eksenli bir çizginin ilerici muhalefetgüçleri tarafından birleştirici zemin olarak kabul edilmesiyle mümkün

Cumhuriyet gazetesi yazarı Ergin Yıldızoğlu referandum sonuçlarını Halkın Sesi’ne değerlen-dirdi. Yıldızoğlu sosyalistlerin egemenler tarafından bir güç olarak algılandığına dikkat çekti

Referandum 2010, siyasiaktörler açısından bir dönümnoktası olduğu kadarTürkiye’de liberalizmin bun-dan sonraki macerası için deönemli sonuçlar doğurdu.Liberal sol ile sosyalist solarasında Ergenekon davası ilebaşlayan ayrışma süreci,anayasa değişikliği için kurulan‘Yetmez Ama Evet’ inisiyat-ifinin varlığı ve izlediği siyase-tle artık geri dönülemez birnoktaya ulaştı.

Başını ÖDP’den ayrılan‘Özgürlükçü Sol’un çektiğiEşitlik ve Demokrasi Partisi(EDP), Başbakan’ın teşekkürkonuşmasında kendine yerbulan DSİP, “askeri vesayetrejimine ve 12 EylülAnayasası’na karşı” AKP’ninAnayasasını desteklemek içinazılı sol düşmanı Nazlı Ilıcak,Abdurrahman Dilipak gibiisimlerle yan yana geldi.Bununla da yetinmeyerekanayasa değişikliğine ‘hayır’diyen sosyalistleri ‘darbecilik-le’, ‘statüko yanlısı olmak’lasuçladı.

Liberallerin Evet cephesineilhak etmesi üç boyutlu bir etkiyarattı:

Bunlardan ilki anayasadeğişikliğinin içeriğine dönükAKP çarpıtmalarınainandırıcılık kazandırmak.

İkincisi ilkiyle de ilintiliolarak seçim sonuçlarının dagösterdiği üzere verdikleridesteğin ve söylemlerinin, geri-ci şoven bir tarihsel ittifakındemokratik atılım hareketiy-miş gibi sunulmasına hizmetetmesi.

Üçüncüsüyse geçmişte ismisol ile anılan aydın vesanatçıların ‘evet’ demesininetkisiyle sol tabanda kafakarışıklığına yol açmışolmaları.

Girilen ittifakın anagövdesini oluşturan islamcı-sağgeleneği demokrasi bayraktarı

ilan eden liberaller anayasadeğişikliğini ‘askeri vesayetrejimini tasfiye edeceği’, ‘dar-becilerle hesaplaşmaya olanaktanıyacağı’ için destekledikleri-ni duyurdu. AKP’nin değişiklikpaketinin içeriğini çarpıtarakkamu çalışanına toplusözleşme hakkı verdiği, birdençok sendikaya üyelik olanağıgetirerek sendikal haklarıgenişlettiği, kadın-erkekeşitliğinin yasal zemininioluşturduğu gibi 26 ayrı yalan,bu cephenin çabalarıylagerçekmiş gibi sunuldu.Anayasa değişikliğinindemokratik bir dönüşümolduğu fikrininkanıksanmasında sol liberal-lerin gayreti yadsınamayacakkadar çoktu.

Anayasa değişikliğinindemokratik bir içeriğe sahipolduğunu iddia eden bu cenah‘Evet’ tavrını bir demokrasimücadelesi cephesi ilan etti.Liberaller AKP’yi bu cepheninöncü kuvveti olarak ilanedince yılların İslamcı-faşistsiyasi güçleri birden demokrasikahramanı oluverdi. Alanlardageleneksel sağ söylemi terketmeyen Başbakan’ın seçimsandığına sağda birlik olarakyansıyan söylemi bile bu imajısarsamadı. Üstelik liberaller‘demokrasi savaşına’tutuşurken savaşta her yolmübahtır diyerek sola saldırdı.Tarihsel ve teorik çarpıtmalaryaparak ‘hayır’ tavrının altınıoymaya çalıştı.

Evet cephesine destekveren ve geçmişte sol cepheiçerisinde yer alan isimler vesiyasi oluşumların bu tavrıAKP’nin fikri hegemonyasınıgüçlendirirken sol tabandakısmi de olsa bir kafakarışıklığına yol açtı.

Referandum sonucunudemokrasinin zaferi ilan edenliberaller, AKP’ye hizmetisürdüreceklerini gösteriyor.

SSoossyyaalliissttlleerriinn ‘‘1122 EEyyllüüll AAnnaallaassaass››’’nnaa ddaa AAKKPP AAnnaayyaassaass››nnaa’’ddaa HHaayy››rr’’ mmiittiinnggii

Yazar Ergin Yıldızoğ-lu’ndan referanum sonuçlarıhakkında görüşlerini bizimlepaylaşmasını istedik.Yıldızoğlu’nun sandıksonuçları hakkındaki izlenim-leri şöyle:

Referandum süreci,Türkiye’nin siyasi coğrafyasın-da, 1970’lerden bu yangörülmeyen bir netleşmeyarattı. Bir tarafta, ABD veAB tarafından da desteklenen“Evet” cephesi (siyasal İslamve masasının altına sığınmışliberaller)karşısında, CHP vesosyalist hareketten oluşanhayır cephesi. MHP tabanınınbüyük ölçüde tasfiye

olduğunu gösteren sonuçlarabakarak, milliyetçi ideolojininetkisinin kırıldığını, siyasimanzaranın çok büyük ölçüdenetleştiğini söyleyebiliriz.

Referandum, hemen tümulusalcı hareketlerde biraşamada kaçınılmaz olarakyaşanan bir süreci Kürthareketi içinde de tetikledi,Kürt hareketi üzerindeayrıştırıcı bir etki yarattı.Sermaye -toprak ağalığı kesi-mi, BDP’nin kendilerinibağlamadığını açıklayarak“Evet” kampına katıldılar.BDP’nin boykotu başarılıoldu, ama tüm potansiyeller-ine ulaşamadı. Şimdi Kürt

egemen sınıflarının, BDP’ninliderliğindeki ulusalcı enteli-jansiyaya karşı bir hegemonyaatağının başladığını düşünüyo-rum.

Saflaşma ekonomik değilde ideolojik kültürel etkenlerüzerinden, Siyasal İslammuhafazakarlığı ile Liberal“pasif nihilizm”ininoluşturduğu reaksiyoner kes-imle, Aydınlanma geleneğinin“hakikat rejimine” (dünyayeniden inşa edilebilir!) bağlıCumhuriyetçi ve sosyalistkesim arasında şekillendi.

BDP’nin ideolojisi, söylemive hedefleriyle, ulusalcı birhareket olarak, ikinci kampa

ait olduğunu, eğer buna uygunsiyasi bir çizgi izleyemezse, 30yılda oluşturduğu kimliğininsiyasal İslam’ın cemaat söyle-mi altında bir kuşak sonraeriyip gidebileceğini düşünü-yorum.

Sosyalist hareketin, hayırve boykot kanatlarıyla, yapınınönlerine koyduğu seçenekleriredderek referandum sürecin-den başarıyla çıktığınıdüşünüyorum. Sosyalisthareketin belli bir eylembirliğini, eş güdümü vedayanışmayı sağlaması, aktifbir hayır kampanyası, kendiiçinde seviyeli bir tartışmayürümesi de önümüzdeki

süreç açısından umut vericibir gelişme oldu. Tüm bunedenlerden dolayı 1980’denbu yana sosyalist hareket ilkkez ülke siyasal coğrafyasında,egemen güçler tarafındanönemli bir güç olarakalgılandı. Şimdi sosyalistlerinbu güçlerinin ayırtına var-maları gerekiyor. Kürthareketinin de başlayanbölünmeyi görmezden gele-rek, sağa kaymaya boyuneğmek yerine, daha halkçı veeşitlikçi bir özellik kazanmayaçalışırken, tek gerçek, güve-nilir dostunun Türkiye sosya-list hareketi olduğunu artıkkavraması gerekiyor.

Solun ortak duruşu umut verdi

Referandumun hemenardından gelen “İMKB tari-

hi rekora imza attı” haberini,Türkiye İstatistik Kurumu’nun,yılın ikinci çeyreğinde ekono-minin yüzde 11,7 büyüdüğüaçıklaması takip etti. Bu açıkla-malar yatırımcıların da keyfiniyerine getirdi ve yandaşmedyanın “Yüzde 58’lik referan-dum zaferinin arkasında yüzde11’lik ekonomik büyüme var”söylemiyle “Ekonomi iyiye gidiy-or” izlenimini yaymasına zeminoluşturdu.

TÜİK’in açıkladığı büyümerakamları AKP ve yandaşlarınaekonomi açısından olumlu bir yılgeçeceğini anlatırken ekonomiuzmanı Mustafa Sönmez’e göre

durum o kadar iyi değil.

SÖNMEZ UYARIYORBüyüme rakamlarını 2009

yılındaki rakamlarla kıyaslamanınyanıltıcı olduğunu defalarcabelirten Sönmez, sağlam birkıyaslamanın kriz öncesinebakılarak yani bugünü 2008rakamlarıyla kıyaslanarak eldeedileceğini söylüyor. Bu rakam-lara göre 2010’un ilk altı aylıkbüyümesi 2009’daki kaybı telafietmiyor. Sönmez, ülkeye sıcakpara girişiyle yaşanan büyümeninistihdamı artırmadığını belirtiyorve cari açığın çığ gibi artacağınaişaret ediyor. Sönmez, sıcak paragirişinin kamçıladığı ithalatadayalı ihracat artışın etkilediği

gelir vergilerinde yaşanacakartışın bir süreliğine bütçeninfazla vereceğini söylüyor.

Sönmez’e göre AKP, referan-dum öncesinde yaptığı kamuemekçisinin maaşlarına bekle-nenden fazla zam yapması,esnafın borç kredi faizinidüşürmesi gibi icraatları referan-dumdan sonra da tekrarlayacak.Referandum öncesinde malikuralı rafa kaldıran AKP’nin2011 yılındaki seçimi gözeterekbütçe açığını büyütmeyi göze alanpolitikalar izleyeceğini söyleyenSönmez, hükümetin çığ gibibüyüyen cari açık konusundaciddi sıkıntılarlakarşılaşabileceğini söylüyor.

Ekonomi de yalan

““YYeettmmeezz aammaa EEvveett”” ggrruubbuu,, ‹‹ssttaannbbuull’’ddaakkii ppaanneelliinnddee ÖÖ¤¤rreennccii KKoolleekkttiifflleerriittaarraaff››nnddaann yyuummuurrttaa ff››rrllaatt››llaarraakk pprrootteessttoo eeddiillddii.. EEyylleemmlleerr ssoonnuunnddaa ggrruupp,, kköörrflfliiddddeettee mmaarruuzz kkaalldd››kkllaarr››nn›› iiddddiiaa eeddeerrkkeenn;; yyuummuurrttaa,, ssoollccuu kkiimmllii¤¤ii iillee bbiilliinneennaayydd››nn vvee yyaazzaarrllaarr››nn AAKKPP’’llii aayydd››nnllaarr oollaarraakk tteesscciilllleennmmeessiinnii ssaa¤¤llaadd››..

Yumurtan›n kerameti

Page 14: Halkın Sesi 115

BİLİM-SPORHalk›n Sesi

1417 Eylül 2010 / 30 Eylül 2010

Emilie Chatelet k›ymeti az bilinen bir biliminsan›d›r. Yaflad›¤› dönemde kad›n olmas›n›n onayükledi¤i sorunlar› büyük bir cesaretle aflmas›n›bilmifl, bilim ve düflünce dünyas›nda önemli bir yeredinmifltir. 1706 y›l›nda Fransa’da do¤mufl vehenüz 43 yafl›ndayken hayata veda etmifltir.

Babas›, XIV. Louis'in bafl dan›flman› ve özel elçisiolan Émilie Chatelet, küçük yafltan itibaren, eskrim,binicilik, jimnastik gibi derslerin yan›nda s›k› bire¤itim almaya bafllad›. 12 yafl›na geldi¤inde,Latince, ‹talyanca, Yunanca ve Almanca'y› ak›c› birdille konuflabiliyor veçevirmenlik yapabili-yordu. Felsefe, mate-matik, edebiyat ve bil-imsel konularda e¤itimalmas›na karfl›n,danstan hofllan›yor, arpçal›yor, opera flark›lar›söylüyordu. 19yafl›ndayken ailebask›s›ndan ve s›k› di-siplinli e¤itimçal›flmalar›ndankaçarak evlendi. Efliarac›l›¤›yla Frans›zyazar ve filozof Voltaire ile tan›flan Chatelet, ünlüyazarla birlikte kiliseyle devletin ayr›lmas› vedevletin gücünün s›n›rlanmas› ihtiyac› gibi konular-da çal›flmalar yapt›. 20 yafl›na geldi¤inde e¤itiminisürdürmek amac›yla, Frans›z Bilimler Akademisi'nebaflvurdu ancak cinsiyeti nedeniyle reddedildi. Buakademi, ilerleyen y›llarda Chatelet'in Tabiat Üzeri-ne Tezler adl› kitab›n› yay›mlamay› üstlenmifltir.

Chatelet'in en önemli eserlerinden biri, IsaacNewton'›n Principia (Prensipler) kitab›n›nFrans›zca'ya çevirisidir. Fransa'n›n, Newton'›tan›mas›nda, Chatelet'nin bu çevirisi büyük önemtafl›r. Newton’a göre; hareket eden cismin ener-jisinin kütlesi ile do¤rudan orant›l› olmad›¤›düflüncesinin tersini savunan Emilie du Chatelet,kütle ve h›z›n›n karesi ile orant›l› oldu¤unukan›tlad›. Einstein’in teorisini destekleyen budüflünce bilim dünyas›nda ilgi gördü.

Kad›n olmas›ndan dolay› sürekli olarak gölgedeb›rak›lmak istenen Chatelet’in bilim ve felsefealan›ndaki mücadelesi ayn› zamanda erkek egementoplumun kendisini s›k›flt›rmak istedi¤i cendereyik›rma mücadelesi de oldu. Hayat›n›n son gün-lerinde bu bask›ya afla¤›daki konuflmas›yla isyanederek kad›n haklar› mücadelesinin de etkin birsavunucusu oldu¤unu gösterdi.

“Beni kendi meziyetlerimle ya da meziyetleriminolmamas› ile de¤erlendirin, fakat, beni flu büyükgeneralin, bu büyük bilginin, Fransa’da parlayan biry›ld›z veya meflhur bir yazara eklenti olarakgörmeyin. Ben kendi do¤rumla tüm söyledikleri veyapt›klar› ile sadece kendisine karfl› sorumlu olanbütün bir kifliyim. Henüz karfl›laflmam›fl olmamara¤men benden bilgisi daha fazla olan metafizikçiveya filozoflar olabilir. Ancak, onlar da beflerizaafiyetleri olan insanlard›r. Dolay›s›yla, tüm fazilet-lerimin toplam›n› ald›¤›mda, itiraf etmeliyim ki,kimseden afla¤› kalmamaktay›m."

Bilimsel düflüncenindo€uflu -16: Chatelet

BİLİM

Yordam Kitap, Marx'ın temeleseri Kapital'in manga (çizgiroman) uyarlamasından sonra birbaşka çığır açıcı klasik olanTürlerin Kökeni'nin mangasınıyayınlıyor. Kapital Manga gibiyine Japon yayınevi East Presstarafından hazırlanan TürlerinKökeni Manga, Darwin'in yaşamöyküsünü, Galapagos Adaları'nauzanan ünlü yolculuğunu biyolojibiliminde devrim yaratan TürlerinKökeni ile iç içe anlatıpöyküleştiriyor. Bu vesileyleTürlerin Kökeni’nin, insanlığın veevrim teorisinin tarihindeki yerinihatırlatmakta fayda var.

Evrimsel biyoloji çalışmaları19’uncu yüzyılın ortalarındabaşladı. Fosil kayıtlarındakiincelemeler bilimcilerinçoğunluğunu organizmalarındeğiştiği konusunda ikna etmişti.Ancak bu değişimlerin

arkasındaki mekanizma, CharlesDarwin tarafından doğal seleksi-yon teorisi ortaya atılana kadarbelirsiz kaldı. Darwin’in 1859’dayayımladığı çalışması TürlerinKökeni yeni evrim teorileriningeniş bir kitleye ulaşmasınısağladı. 1930’larda Darwincidoğal seleksiyon Mendelci kalıtımile birleştirilerek modern evrimteorisinin temelleri atıldı.

Darwin, teorisini açıkladığındadoğal olarak dini kesimlerden çoktepki aldı çünkü insanların daevrimin ürünü olduğunu ilerisürüyordu. Darwin, TürlerinKökeni’nde fosil kayıtlarında ara-formların bulunması gerektiğinibelirtmişti. Ancak 19. yüzyıldafosiller arasındaki boşluklar çokfazlaydı ve bu teorinininandırıcılığını olumsuz yöndeetkiliyordu. Kambriyen dönem(günümüzden 495 milyon ile 545

milyon öncesi) öncesine ait hiçbircanlı fosili bulunamıyordu.

Teorideki bir başka eksiklik dekalıtsal özelliklerin nasıl birmekanizma ile ve ne ile nesildennesile aktarıldığı sorusunun odönemde henüz yanıtlanamamışolmasıdır. Bu soruya daha sonraMendel’in çalışmaları ışık tut-maya başlayacaktı.

Darwin sadece evriminmekanizması üzerine değil,yaşamın tarihi üzerine de kafayormuştu. Darwin daha 1830’lar-daki notlarında türlerinatalarından farklılaşaraktürleşmelerini ağaç benzerişemalar çizerek anlamayaçalışmıştı ve her grup canlı içinböyle bir şema çizilebileceğinisavunuyordu. Büyük bir ihtimalleinsanların primatlardan geldiğinibiliyordu ancak bunu söylemeyigelecek kuşaklara bırakmıştı.

Darwin çizgi dünyasında

Heyecanla beklenen turnuva sona erdi. Takım oyununun öne çıktığı turnuvada ABD şampiyonoldu. AKP de salondan nasibini aldı. Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül salonu yuhalanarak terk etti

Türkiye’de basketbol kazandı

A ylardır heyecanla bekle-nen Dünya BasketbolŞampiyonası sona erdi.

Seyir zevki olarak hemen herkesitatmin eden şampiyonada ABDşampiyonluğa erişti. Uyguladığıbaşarılı takım oyunuyla turnuvadasivrilen ve sürpriz yapan Türkiyeise final maçında ABD’ye yenile-rek ikinci oldu.

C Grubu’nda mücadele edenTürkiye grup maçlarını zorlan-madan tamamladı. Fildişi Sahil-leri, Çin, Rusya, Yunanistan vePorto Riko’yla karşılaşan Türkiyetüm maçlardan galibiyetle ayrıldı.Türkiye ikinci turda D Grubu’nudördüncü olarak tamamlayanFransa’yla karşılaştı. Dünyanın enbaşarılı basketbolcularından biriolan Tony Parker’dan yoksunolan Fransa’yı da kolayca geçenTürkiye çeyrek finaldeSlovenya’yla karşılaştı. Slovenyakarşısında da takım oyunu veseyirci desteğiyle galip gelenTürkiye adını yarı finale yazdırdı.Yarı finale kadar çok zorlan-madan gelen Türkiye dünya bas-ketbolunda söz sahibi olan Sırbis-tan’la karşı karşıya geldi. Basket-bolda çok önemli bir yer tutanYugoslav ekolünün günümüzdekien güçlü temsilcisi olan Sırbistanözellikle dünyanın en zeki oyunkurucularından biri olanTeodosic’i durdurmakta çok zor-

landı. Her türlü savunma karşı-sında çıkış yolu bulan Teodosic’inasistleri ve sayılarıyla tüm maçıönde götüren Sırbistan maçın son-larına doğru konsantrasyon soru-nu yaşayınca Türkiye adını finaleyazdırdı. Finalde ABD’nin yıldızoyuncularının takım oyunu vegeçen yılın NBA sayı kralı KevinDurant’e engel olamayınca maç-tan 81-64 mağlup ayrıldı ve ikincioldu.

TAKIM OYUNU KAZANDITurnuvanın en büyük favo-

rilerinden olan İspanya’nınKatalan yıldızı Pau Gasol’unyokluğunda ne yapacağı meraklabekleniyordu. Son dünya şampi-yonu Katalan oyun kurucusuNavarro’nun önderliğinde grubu2. sırada tamamlayan İspanya,çeyrek finalde Teodosic’i durdu-ramadı ve elendi. FIBA sırala-masında 1. sırada bulunan Arjan-

tin en büyük yıldızı Ginobili’ninyokluğunda çeyrek finalde, turnu-vada beklenenin üstünde perfor-mans gösteren Litvanya’ya elen-mekten kurtulamadı.Turnuvadaki en büyük hayalkırıklığı şüphesiz Almanya oldu.Uluslararası turnuvalarda geneldebaşarılı olan Almanya oyun olarakhiçbir şey ortaya koyamayınca tur-nuvayı 17. sırada tamamladı.

Turnuvada seyir zevkini ve

heyecanı artıran en önemli etkenşüphesiz takım oyununun öne çık-masıydı. Bireysel yeteneklere da-yalı oyun oynamaya çalışan takım-lar topu iyi paylaşan, yardımlaşantakımlar karşısında direnemedi.Öyle ki bugüne kadar bireyselyeteneklerle öne çıkan ABDtakımı bile turnuvada önceliğitakım oyununa verdi. Turnuvayadamgasını vuran oyuncular da butakım oyununun içinden çıktı.

SALONDAN AKP’YE UYARITurnuva aynı zamanda AKP

karşıtı eylemlere de sahne oldu. 2Eylül’de İstanbul’da oynananABD-Tunus maçında ÖğrenciKolektifleri “AKP’nin yalanınaüniversite HAYIR diyor” yazılıpankart açtı. Salonda bulunanlarda öğrencilere destek verdi. Yakapaça dışarı çıkarılan öğrenciler“Eylemimiz AKP’ye ve sahibiABD’ye uyarımızdır” dedi.

AKP karşıtı eylemlerin en sesgetireni ise final maçından sonrayaşandı. Ödül töreni için sahayainen Abdullah Gül ve TayyipErdoğan seyirciler tarafındanuzun süre yuhalandı. Eylemsırasında ve maç çıkışındaErdoğan ve Gül’ü protesto eden-ler gözaltına alındı. Tam dareferandum günü AKP demokra-sisi bir kez daha sahaya indi veturnuva sona erdi.

DDEENNEEMMEE -- YYAANNIILLMMAA -- ÖÖĞĞRREENNMMEE

Dünya suyunun çok azı tatlı sudur.Dünyadaki tatlı suların büyük kısmıda buzul şeklindedir. Bu bilgiler bile,tatlı su kaynaklarını korumamız, sutüketiminde bilinçli olmamızgerektiğini göstermeye yeterli. Tatlı sukaynakları, göller, nehirler, dereler veyeraltı sularıdır. Bu suların nedentemiz olduğunu merak ediyormusunuz? Köylerde çeşmelerdenakan ve tüm köyün içme suyu olarakkullandığı suyu düşünün. Nasıl olur dakayalar içinden çıkan bu su temizoluyor? Büyüklerinize sorun.Küçükken bir dereden su içmiş ola-bilirler. Bugün buna her zamancesaret edemezler. Nedeni basit. İnsannüfusu arttıkça, atıklarımız daçoğalıyor ve tatlı su kaynakları dahaçok kirleniyor. Yeraltı suları, kirliliğinsöz konusu olmadığı durumlardaçoğunlukla temiz olur. Doğanın mil-yonlarca yıldır suyu arıtmak içinkendine özgü yöntemleri var. Kaya vetoprak katmanları, süzgeç gibi davra-narak, birçok yabancı madde ve bak-

terileri tutar. Sudaki canlılık etkinlik-leri sayesinde oluşan oksijen de, ölmüşcanlıların parçalanmasınısağladığından suyun temiz kalmasındarol oynar. Suyun içindeki kimyasalmaddeler, suyosunları tarafından tutu-lur ve su yumuşar. Sözünü ettiğimizyöntemlerden ilkine aklınız takılmışolabilir. Hatta toprağın suyu nasıltemizlediğine şaşırmış da olabilirsiniz.Basit bir deney yaparak bunun nasılgerçekleştiğini inceleyelim.

HAYDİ BAŞLAYALIMAmacımız, kullanacağımız üç farklı

toprağın suyu nasıl temizlediğinigözlemlemek. Deneye başlamadanönce, kullanacağınız plastik bardak-ların cam bardakların içine rahatçaoturup oturmadığını kontrol edin. Bu,işinizi kolaylaştıracak. Çevrenizden üçfarklı toprak çeşidi bulun. Bunlarındokusunu inceleyin. Biz, deneyimizdekum, bitki toprağı ve akvaryum kumukullandık.

Saydam plastik bardakların altını

bir kalem yardımıyla delin. Her birinefarklı bir toprak çeşidi koyun. Dahasonra bunları diğer cam bardaklarıniçine yerleştirin. Ölçme kabına vişnesuyunu doldurun. Eşit miktarlardavişne suyunu sırayla üç farklı toprağadikkatlice dökün. Vişne suyununtopraktan süzülerek zamanla cam bar-dakta biriktiğini gözleyeceksiniz. Cambardaklarda biriken vişne suyununrengine dikkat edin. Cam bardaklarınher birindeki vişne suyunun renginibirbirleriyle ve ölçme kabındaki vişnesuyunun rengiyle karşılaştırın. Bitkitoprağında süzülen vişne suyununrenginin berrak, neredeyse saydamolduğunu göreceksiniz. Kumdansüzülen vişne suyunun rengi birazdaha koyu, akvaryum kumundaysa enkoyu olacak. Toprağın dokusu önemli.Kum ve kumdan daha iri tanecikliolan akvaryum kumu bitki toprağınagöre hafif olur. Bunlar, vişne suyunuçabucak sızdırır. Killi toprak ağıdır,suyu uzun sürede sızdırır. Killi toprakbulup onu da deneyin.

GGEERREEKKLL‹‹ MMAALLZZEEMMEE33 ssaayyddaamm ccaamm bbaarrddaakk,, 33 ssaayyddaamm ppllaassttiikk bbaarrddaakk,,33 ffaarrkkll›› ttiippttee ttoopprraakk ((öörrnnee¤¤iinn,, kkuumm,, bbiittkkii ttoopprraa¤¤››,,aakkvvaarryyuumm kkuummuu)),, ÖÖllççmmee kkaabb››,, VViiflflnnee ssuuyyuu

Farklı tür topraklar suyu nasıl temizler?

Marks’ın Kapital’inden sonra Charles Darwin’inTürlerin Kökeni adlı eserinin çizgi romanı çıktı

İtalya’dafutbolcular

grevde‹talya Birinci Futbol Ligi Serie A’da 5’inci hafta müsa-

bakalar› oynanmayacak; çünkü futbolcular greve gidiyor.Serie A Futbolcular Birli¤i (L’Aic), Serie A Birli¤i’nin uygu-lamaya koymak istedi¤i yeni sözleflme flartlar›n› protestoamac›yla 24-25 Eylül’de karfl›laflmalar›n yap›lmayaca¤›n›duyurdu. Grev karar›n› birlik ad›na aç›klayan AC Milan'›n34 yafl›ndaki savunma oyuncusu Massimo Oddo, 5. haftamaçlar›nda forma giymeyeceklerini belirtirken; yeni getiri-len sözleflme flartlar›yla oyuncular›n herhangi bir metagibi al›n›p sat›labilece¤ini, bu durumun insan haklar›naayk›r› oldu¤unu ifade etti. Oddo, grev karar›n›n haklar›gözden geçirilinceye kadar devam edece¤ini söyledi.

Oyuncular, imzalad›klar› kontratlar›n sonuna kadardevam etmesini sa¤layan mevcut sözleflme sisteminsürmesini talep ediyor. Kulüpler ise performanslar›ndanmemnun olmad›klar› futbolcular›n sözleflmelerini sony›l›nda baflka kulüplere satmak ya da maafllar›n› düflüre-mek istiyor. Serie A Baflkan›, ülkenin ekonomik bir krizdengeçti¤ini, kulüpleri ve futbolcular› ekonomik aç›dankoruyabilmek için böyle bir karar ald›klar›n› söylüyor.

EEvvrriimmsseellttaarriihh iiççiinnDDaarrwwiinn’’ddeennbbuu yyaannaaççoo¤¤uunnlluukkllaa““yyaaflflaammaa¤¤aacc››””mmeettaaffoorruukkuullllaann››ll››rr..YYaaflflaamm››bbooyyuunnccaabbööyyllee bbiirrflfleemmaaççiizzmmeeyyeennDDaarrwwiinn,, bbuuggöörreevvii ggeellee--cceekk kkuuflflaakkbbiilliimm iinnssaann--llaarr››nnaabb››rraakktt››..

Page 15: Halkın Sesi 115

D evrimci 78’liler Federasyonu, Ankara’da 3-15Eylül tarihleri arasında Çağdaş SanatlarKültür Merkezi'nde açtığı Utanç Müzesi'yle

12 Eylül faşizmini teşhir etti. 12 Eylül 1980 darbesinindemokrasi tarihine çaldığı karayı, ölen insanların hayathikayeleriyle ve fotoğraflarıyla anlattı. Çağdaş SanatlarMerkezi'ndeki müzeyi görmeye gelenler darbeyle ilgilimektup, işkence aletleri, devrimcilerin giysileri gibibir çok önemli ayrıntılara da tanık olabildiler. Müzeaçık olduğu süre boyunca binlerce kişi tarafındanziyaret edildi. Müzenin amacına ulaştığını belirten78'liler Federasyonu, bu projenin daha kalıcı olmasıiçin çalışmalara başladıklarını belirtti.

Ankara 78'liler Derneği Başkanı Hüseyin Ertürk’ünverdiği bilgiye göre serginin temel hedefi 12 Eylül'deyaşananları tüm gerçekliğiyle halka anlatma, sergisayesinde daha fazla tanığa ulaşmak. Katılımcılarişkence aletlerinde sistemin vahşetini, devrimcilerinmektuplarında onların direncini, halkın geleceğinedair umutlarını ve bağımsız özgür bir ülke taleplerinigördüler. Çağdaş Sanatlar Kültür Merkezi konferanssalonunda her gün iki akademisyenin sunumuyla pa-neller ve konferansların gerçekleştirildiği etkinliktemüzik dinletileri, fotoğraf sergileri, mahkemeyazışmaları da sunuldu.

Sergide Denizlerin asıldığı darağacının bir örneğive 18'ine değmeden asılan Erdal Eren'in ceketi degünyüzüne çıkarılıyor. Darağacının orijinali şu andaUlucanlar cezaevinde. AKP’li Altındağ BelediyeBaşkanı, 78’liler Federasyonu'na darağacını sergilen-mek üzere alabileceklerine dair söz vermiş, ancak buhaber gazetelerde manşetten yer bulunca darağacınıvermekten vazgeçmiş. AKP’nin darbe karşıtlığıyla ilgilibu çarpıcı anekdot da sergide yer alan verilerden biri.

ÖLÜR MÜ YIĞIT OLANLARSerginin girişinde Deniz’in, Yusuf’un, Hüseyin’in

darağacında söylediği son sözler sizi karşılıyor. Üç ta-

ne ağaç parçası ve bir ip nasıl da öldürme fiilinin başmimarı haline gelebiliyor. Ve Filistin askısı; kollarınızarkadan bağlı, kollarınız tüm vücudunuzu taşıyacakşekilde havada kalıyorsunuz. Ve nedense coca-colamarkalı şişeler, mahkumu boğmak için kullanılan nay-lon poşetler... Dünyanın her yerinde darbelerden son-ra kurulan tezgahlar ve araçların aynı olması, sermaye-nin ve şiddetinin sınırının olmadığı ve tezgahları ku-ranların aynı kişiler olduğu hakkında ipuçları veriyor.

Bu topraklar üzerinde mücadele etmiş bütündevrimciler sizi bekliyor müzede. Soner İlhan, HıdırAslan, Necdet Adalı, Mazlum Doğan, ErkanUzuneminağaoğlu ve diğerleri. Hepsi müzedetoplanmış ve bütün insanlığa şu mesajı veriyorlar“Görün bu düzenin vahşiliğini, caniliğini.” Aklıma osırada Grup Yorum’un Ertuğrul’a Ağıt parçasının“Ölür mü yiğit olanlar Ertuğrul benzer diriye” dizelerigeliyor. Gerçekten de bu ülkenin yiğit çocukları ölme-mişti. Utanç müzesinde toplanmışlardı ve 12 Eylülfaşizmini tüm insanlığa teşhir ediyorlardı.

ERDAL’IN CEKETİMüzedeki ilgi çekici eşyalardan biri de Erdal

Eren’in idama götürüldüğü sırada üzerinde bulunanceketi. Ceketi gördüğünüzde 12 Eylül’e karşı olannefretiniz büyüyor ve anlıyorsunuz devrimcilerinmücadelelerinin büyüklüğünü. O küçük ceketesığmayan büyük hayaller ve ondan korkanları.

DEVRİM FİKRİ HAPİSHANELERİ BİLEÖZGÜRLEŞTİRMİŞ

12 Eylül'ün hatıralarından biri de içleri ağzınakadar dolu hapishaneler. Darbecilerin yaratmayaçalıştığı tüketim ruhuna karşı devrimciler hapishane-lerde de hayatı üretmeye başarmışlar. Müzede devrim-cilerin hapishanede yapmış oldukları resimler,heykeller, şiirler de sergileniyor. İşkencelere rağmenhayal etmekten vazgeçmemişler. “Hayal etmek herşeydir… Özgürlüğün olmadığı yerde en büyükdirençtir” demesini iyi bilmişler.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1517 Eylül 2010 / 30 Eylül 2010

Chabrol hayata veda ettiFransız yönetmen Claude Chabrol 80 yaşında yaşamınıyitirdi. Fransız Yeni Dalga hareketinin kurucularındanChabrol, ilk filmi 'Yakışıklı Serge'nin ardından LeBoucher, Une Affair de Femmes, Madame Bovary, LaFemme Infidéle gibi çok sayıda önemli filme imza attı.

67. Venedik Film Festivali sona erdi. Festivalde AltınAslan ödülü ünlü yönetmen Francis Ford Coppola'nınkızı Sofia Coppola'nın ''Somewhere'' adlı filmine verilir-ken, genç Türkiyeli yönetmen Seren Yüce'nin Çoğunlukfilmi 'Geleceğin Aslanı' ödülüne layık görüldü.

Beşinci SineMardinUluslararası FilmFestivali başlıyor.Festivalin bu yılkiteması "Çocuk". 17 -23 Eylül tarihleriarasında Mardin veSuriye'nin Halepkentinde eş zamanlıolarak yapılacak fes-tivalde çocuk film-leri, gezici tır sahne-siyle Mardinli çocuk-ların mahallelerinegötürülecek.

Türkiye'nin ilkmübadele müzesiÇatalca'da açılıyor.Mübadele öncesindeRum mahallesi olan vebugün kurul kararıylakoruma altındakiKaleiçi'nde yer alacak.Müzeyle birliktebinalar tarihi dokuyukoruyacak şekilderestore edilecek, mey-dan yaşayan bir Rummahallesi görüntüsünekavuşacak.

Temas›‘çocuk’

Alt›n Aslan Coppolo’ya

Mübadelemüzesi

Beklenen U2 konseri 6 Eylülgünü Olimpiyat Stadı'nda

yapıldı. 30 yıllık repertuarından çoksayıda şarkıyla dinleyenleri coşturangrubun Türkiye ile ilgili mesajları isedinleyicileri kızdırdı. Grubun solistiBono, AKP'yi öven mesajlar verme-ye kalkınca seyirciden büyük tepkigördü.

Oysa Bono’yu biraz dahayakından tanıyanların bildiği üzeresanatçının dünyadaki siyasi liderlerleyakın ilişkileri var. ABD BaşkanıGeorge W. Bush, mevcut BaşkanBarrack Obama, Brezilya DevletBaşkanı Luiz Inácio Lula da Silva,Rusya lideri Dimitri Medvedev, eskiPapa II. John Paul, eski GüneyAfrika Devlet Başkanı NelsonMandela, eski Britanya BaşkanıTony Blair Bono’nun görüştüğüisimlerden sadece bir kısmı.

İktidarlarla kurduğu ilişkiye karşıhayranları sanatçının ‘yardımsever’hareketlerin öncülüğünesoyunduğunu söylüyor.

Bono LiveAid gibi yardım organi-zasyonlarında, Live8 gibi yoksulülkeler yararına düzenlenen proje-lerde yer alsa da bu projeleri kapita-lizmin halkla ilişkiler faaliyeti olarakniteleyenler olduğunu da bilmekgerekiyor.

Bono’yaseyircidentepki

Dünya sineması seyirciyle festivalde buluşuyorSonbahara girerken film festivalleri, dünyanın önde

gelen festivallerinde gösterilen ve ses getiren filmleriseyirciyle buluşturuyor.

İstanbul’da İKSV’nin düzenlediği Filmekimi için gerisayım başladı. Bu yıl dokuzuncusu düzenlenen ve 8-14Ekim tarihleri arasında düzenlenecek festivalinprogramında otuza yakın film yer alıyor. Festival kap-samında 67. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslanödülünün sahibi olan, Sofia Coppola’nın Somewhere filmide sinemaseverlerle buluşacak. Mayıs ayında Cannes FilmFestivali’nde Altın Palmiye’yi kazanan Taylandlı yönet-men Apichatpong Weerasethakul’un son filmi deFilmekimi programında yer alıyor. Altın Palmiye kazananilk Tayland filmi olan Uncle Boonmee Who Can RecallHis Past Lives, metafizik konuların yanı sıra animizm vereenkarnasyona da göndermeler yapsa da aslen şefkathakkında.

Adana’da Altın Koza Film Festivali 20 Eylül’debaşlıyor. Haziran ayında düzenlenmesi planlanan festi-

valin, İsrail’in Mavi Marmara gemisine saldırısı bahaneedilerek Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından ertelen-mesi sinema çevrelerinde tepkiyle karşılanmıştı. Festivalinbu yıl onur konuğu ünlü Yunan yönetmen TheoAngelopoulos. Festival kapsamında Ulusal Öğrenci FilmYarışması ve Akdeniz Ülkeleri Kısa Film Yarışması dagerçekleştirilecek. Festivalde Geleneksel Yaşam BoyuOnur Ödülleri ise oyuncu Müjde Ar ile sinema eleştir-meni Atilla Dorsay'a verilecek.

Festival hazırlıklarının başladığı bir diğer il de Antalya.Bu yıl 47.si düzenlenecek Altın Portakal Uluslararası FilmFestivali 4 Ekim’de başlıyor. Festivalin Ulusal UzunMetraj Film Yarışması’nda bu yıl 15 film yarışacak. Ayrıcabu yıl Türk ve dünya sinema arşivinde saklı kaldıklarıtozlu raflardan yıllar sonra çıkarılıp restore edilen, sine-manın ilk dönem örneklerinden dört film izleyiciylebuluşacak. Fimlerden ilki Türk sinema tarihikaynaklarında adı geçmeyen “Enis Aldjelis, DoğununÇiçeği.” Çekiminden 93 yıl sonra Türkiye’de ilk defa gös-

terilecek film, İstanbul’da çekilen ilk yabancı film olmaözelliğini de taşıyor. Sessiz olan filme Baba Zula gösterimisırasında canlı performansı ile eşlik edecek. Bir diğer günyüzüne çıkan film ise Muhsin Ertuğrul’un yönettiği “KaraLale Bayramı.” Muhsin Ertuğrul’un 1918-1921 yıllarıarasında Almanya ve Rusya’da çektiği söylenen ve bugünekadar bir- iki fotoğrafı dışında herhangi bir kaydı bulun-mayan filmin Flamanca arayazılı bilenen tek kopyasıHollanda Eye Film Enstitüsü arşivinde bulundu. Sinemadünyasının uzun yıllardır peşinde olduğu ve artık hiç birkopyasının var olmadığına inanılan Sam Wood imzalı1922 yapımlı film “Beyond The Rocks” da festivaldeizleyiciyle buluşacak. Bu bölümde gösterilecek son film iseClarence G. Badger’ın yönettiği “The Floor Below” .“Kadın Charlie Chaplin” olarak isimlendirilen MabelNormand’ın oynadığı ve kayıp olan 1918 yapımı bu filmde “Beyond The Rocks” gibi kayıp olduğunainanılıyordu. Film, Hollandalı bir koleksiyoncununarşivinde, ölümünden sonra bulundu.

Erdal’ın ceketi, Deniz’in darağacı

H alkevleri ve Filistin Halk KurtuluşCephesi’nin (FHKC) “Ortadoğu

Halklarıyla Kardeşlik ve DayanışmaBuluşması” etkinlikleri başlıyor.Buluşma, Mahmud Abbas ve BenyaminNetenyahu'nun ABD kontrolündeki"barış" görüşmeleri devam ederkençözümün "Ortadoğu halklarının ortakmücadelesinden" geçtiğine vurgu yap-mayı amaçlıyor. 29 Eylül-3 Ekim tarih-leri içerisinde gerçekleşecek etkinliklerdizisinin üç günü Suriye’de, iki günü iseTürkiye’de gerçekleştirilecek.

SURİYE’DE ÜÇ GÜNEtkinliğin Suriye programı 29 Eylül

tarihinde başlıyor. 1 Ekim’e kadar süre-cek Suriye ziyaretinin ilk günündeHama şehrindeki tarihi su değirmenlerigezisinin ardından Halep’e varılacak.Unesco Dünya Mirası ListesindekiHalep'te yapılacak şehir turunda; Hıris-

tiyan Mahallesi, surlarından kentinbütün mahalleri ile gören Halep Kalesi,Souq El Medine, Kapalıçarşı görülecek.

Gezinin ikinci gününde Şam’ahareket edilecek ve Şam yakınlarında,epeyce yüksekte, kayalara sırtınıdayamış bir kasaba olan ve inanışa göreMeryem’in Hz. İsa'yı alarak Romalılar-dan kaçırıp 12 yıl yaşadıkları Malulakenti görülecek. Kent halkı ilk Hıris-tiyan dili olan Arami'ce konuşuyor vehalen Hıristiyan inancını sürdürüyor.Burada kendilerini Hz. İsa'ya adamışrahiplerin ilahiler okudukları SaintTakla Manastırı da ziyaret edilecek.İnanışa göre Kabil'in Habil'i öldürdüğüyer olan Kasyon Dağı da ikinci güngörülecek yerler arasında.

Gezi programının son günüSuriye'nin Kuneytra kenti başlayacak.Resmi olarak Açık Hava Savaş Müzesiolarak adlandırılan şehir, İsrail

sınırında bulunuyor. 1967 yılındakiSuriye-İsrail savaşına (Altı Gün Savaşı)kadar yaklaşık 50 bin kişinin yaşadığıhastanesi, okulu, kilisesi, camiisi olanKuneytra kenti bugün, savaşın bütünizlerini hala duvarlarında taşıyanharabe bir yerleşim alanıgörünümünde. Kuneyra kentininardından Mimar Sinan tarafındanyapılan ve arka bahçesinde son HalifeVahdettin ve yakınlarının mezarı bulu-nan Süleymaniye Medresesi, TarihiHamidiye Çarşısı, Sıtti Zeynep Cami veAskeri Müze gezilecek. Gezinin sondurağı ise Şam'da bulunan FHKC mül-teci kamplarından birinin bulunduğuMüheyyama kasabası olacak. Saat17.00’deki Kardeş Türküler konserininardından Antakya’ya hareket edilecek.

Suriye ziyareti için araçlarAntakya’dan 1 Eylül günü sat 12.00’dehareket edecek. Suriye'ye vize uygula-

masının kalkmasıyla sadece pasoportyeterli olurken Suriye sınırında 15 TLyurtdışına çıkış vergisi ödenecek.Etkinliğin diğer ayrıntılarına dairHalkevleri şubelerinden bilgi alınabilir.

ANTAKYA’DA ORTADOĞUGÜNLERİ

Halkevleri tarafından hazırlananAntakya programı ise 2 Ekim tarihindeKardeş Türküler ve FHKC MüzikGrubu El Avde’nin vereceği konserlebaşlayacak. Konser 2 Ekim tarihindesaat 19.00 Antakya Açık Anfi Tiyatrodagerçekleşecek. 3 Ekim tarihinde iseAntakya Kültür Merkezi’nde FHKCDış Siyasi İlişkiler Temsilcisi AbuAhmed Fuat, yazar Faik Bulut veSendika.Org yazarı Ali ErginDemirhan’ın katılımıyla bir söyleşigerçekleşecek. Aynı gün tiyatro ve filmgösterimleri de yapılacak.

Halkevleri ve FHKC'den dayanışma etkinliği

ABDULLAH AKBIYIK

Page 16: Halkın Sesi 115

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi17 Eylül 2010 / 30 Eylül 2010

Ü R E T E N B ‹ Z ‹ Z Y Ö N E T E N D E B ‹ Z O L A C A ⁄ I Z

“Geçici ‹flçi Kartlar›n›At›yoruz, Yeni ‹flHukukumuzu Yarataca¤›z!”

Bu sözler, Adana Balcal›Hastanesi’ndeki ilk eylem-lerde o dönemin DevSa¤l›k-‹fl Genel Baflkan›Do¤an Halis’e ait

‹lk eylemlerAral›k 2005’te Çukurova

Üniversitesi Balcal›Hastanesinde örgütlenmeyebafllayan Dev Sa¤l›k-‹flsendikas› üyesi 250 iflçi,hastane yönetimi veRektörlü¤ün uzun zamand›royalama ve iflçilerin sesiniduymazdan gelme tavr›nakarfl›l›k 4 May›s 2006’da iflb›rakt›.

Dicle Üniversitesi T›pFakültesi Hastanesi’ndetafleron flirket arac›l›¤›ylaçal›flt›r›lan iflçiler, sendikalbask›lara karfl› bafl kald›rd›.‹flten at›lan iki arkadafllar›nasahip ç›kan iflçiler, bir saat iflb›rakarak, “Baflhekim istifa”slogan›yla 8 May›s 2007’debaflhekimli¤in önüneyürüdüler.

Hileyi bozdularDev Sa¤l›k-‹fl’in mücade-

lesi sonucu Adana ÇukurovaÜniversitesi T›p FakültesiBalcal› Hastanesi’ndey›llard›r tafleron flirketlerarac›l›¤›yla çal›flt›r›lan 1100sa¤l›k çal›flan› 13 Ocak2010’da Çal›flma Bakanl›¤›karar›yla as›l iflveren olanhastanenin iflçisi olaraktescil edildi. Ayn› flekilde 26Mart 2010’da da Bursa’dakiUluda¤ ÜniversitesiHastanesi’nde çal›flan 1262sa¤l›k emekçisinin de as›liflvereninin üniversite has-tanesi oldu¤u tespit edildi.

Direnifl ve kazan›mOkmeydan› E¤itim ve

Araflt›rma Hastanesi’ndeDev Sa¤l›k-‹fl sendikas›naüye olduklar› gerekçesiyleiflten at›lan ve direniflegeçen 18 tafleron sa¤l›kiflçisinin mücadelesi 45günün sonunda 16 Kas›m2009’da zafere ulaflt›.

Kartal Kofluyolu Kalp veDamar Hastal›klar›Hastanesi, sendikal› olduk-lar› için iflten ç›kard›¤›iflçilerin direnifline 35 gündayanabildi. 1 Temmuz2010 günü iflçiler ifllerinegeri döndü.

H acettepe Üniversitesi has-tanelerinde çalışan yaklaşık bintaşeron sağlık işçisi dört yıldır

süren maaş çilesine isyan etti. Bayramınyaklaştığı, okulların açılmasına kısa bir sürekaldığı bir dönemde bir buçuk aylıkmaaşlarını alamayan işçiler kararlı işbırakma eylemleri ile haklarını elde ettiler.

KIVILCIM ATEfiLEN‹YORDört yıldır süren maaşların düzensiz

yatırılmasının biriktirdiklerinin üzerine,bayramın ve okulların yaklaştığı birdönemde bir buçuk aydır maaşlarını ala-mayan işçiler Devrimci Sağlık-İş ve Sağlıkve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası(SES) öncülüğünde 6 Eylül günü bir eylemyapma kararı aldı.

Ellerinde düzenli ücret alma talebinibelirten bir pankartla yemekhane önündetoplanmaya başlayan işçilerin eyleminekendilerinin bile beklediğinin üzerinde birkatılım gerçekleşti. Taşeron firma yetk-ililerinin, işçilerin fotoğraflarını çekerek ve“biz sizi tehdit etmiyoruz” söylemiyle tehditetmelerine aldırmayan 700 işçi haklarınıalmanın yolunun yemekhane önündetoplanıp hep birlikte eylem yapmaktangeçtiğini gördü.

Yemekhane önünde gerçekleştirilenbasın açıklamasının ardından alandandağılmak istemeyen işçiler hep berabereylem alanında karar alarak yaptıklarıbasın açıklamasını bir anda iş bırakma

eylemine çevirdiler. İş bırakma eylemiylehastanede üretilen sağlık hizmetininaksamasına sebebiyet veren işçiler, sağlıkhizmetinin asli ve vazgeçilmez unsurlarıolduklarını gösterdiler.

Yemekhane önünden kalkarakRektörlük binasının önüne giden işçilerburada üniversite genel sekreteryardımcısıyla görüştüler. Rektörlük, işçilerikoordinatörlük bölümüne yönlendirdi.Koordinatörlükle görüşen işçiler 7 Eylülgünü saat 11.00’e kadar paralarınyatırılmasını; aksi takdirde tam gün işbırakma haklarını kullanacaklarını belirtti-ler.

‘BU ‹fi BUGÜN B‹TECEK’Saat 11.00’e kadar bekleyen işçiler

tekrar yemekhanenin önünde toplanmayabaşladılar. Her bölümden beşer onarlı gru-plar halinde gelen işçiler adeta sel olupaktılar. Hizmet üretimden doğan güçlerinikullanan sağlık işçilerinin eylemi sonucun-da yemek dağıtılmadı, evraklar taşınmadı,hastane temizlenmedi. Hastanelerindeböyle bir sorunun yaşanmasına daha fazladayanamayan “Yönetim” işçi temsilcileriylegörüşerek “Bundan sonra her ayınyedisinde maaşınız şirket tarafındanyatırılacak. Eğer yatırılmazsa HacettepeÜniversitesi olarak ertesi gün parayı bizkendi elimizle yatıracağız. Şu an yarımmaaşınız yattı, alacağınız bir buçuk aylıkmaaş da bayramdan sonra yatacak” dedi.

İşçi temsilcileri bunu yemekhaneninönünde toplanan işçilere iletti ve orada birtoplantı gerçekleştirildi.

Toplantı sonucunda hep beraber kararalan işçiler maaşlarının bayramdan sonrayatırılması önerisini kesinlikle reddetti vehep bir ağızdan “Bu iş burada bugün bite-cek” sloganını atmaya başladı.

‘ÖRGÜTLÜ ‹fiÇ‹LER YEN‹LMEZ’Mesai bitimine kadar iş bırakma eylemi

yapan işçiler ertesi gün sabah 07.00’detekrar buluşmak için hastaneden ayrıldı. Ogünün akşamında şirket bütün işçilere“Yarın maaşlarınız yatacak” haberini verdi.Sabah 07.00’de çocuk hastanesi önündetoplanan işçiler burada toplantı yaparak“Maaşlarımız ister yatsın ister yatmasınbundan sonra ücretlerimizin düzenli yat-ması için sendika üyesi olmamız gerekli”dediler.

İşçiler, öğle paydosunda yemektençıkarak Devrimci Sağlık-İş’in yemekhanedekurduğu üye masasına akın ettiler veyüzlerce işçi toplu bir şekilde sendika üyesioldu. Bu sırada maaşlarının yattığı haberinialan işçiler örgütlü bir mücadele ile hak-larını alabileceklerini gördüklerini belirtti-ler.

Bundan sonraki mücadelelerinin,“Taşeronu Hacettepe’den süpürmek”olduğunu belirten işçiler hep berabermücadeleyi büyütme sözü verdiler.

Hacettepe’de işçi bayramı

Üzerinde eski bir elbise, aya¤›nda y›rt›k bez ayakkab› ve elindeald›¤› asgari ücreti. Modern denilen köleli¤in, modern olmayanhalinin en bariz örne¤idir Hacettepe Üniversitesi hastanelerindeçal›flan tafleron sa¤l›k iflçileri. Yoksullu¤un vermifl oldu¤u çaresizli-¤i kullanan bir flirketin elinde ücretlerini dahi düzenli alamayaniflçiler…

Taşeronaçare

sendika

Ankara’daki Hacettepe Hastanesi’ndeki taşeron işçiler, maaşlarının ödenmemesine isyan etti.Dev Sağlık-İş ve SES öncülüğünde iki gün iş bırakma eylemi yapan bin işçi haklarını kazandı

‘Bu iş bugün burada bitecek’ slogan-ları arasında basit bir tepki eyleminiaşarak hak alma mücadelesine yönelenHacettepe Üniversitesi Hastaneleriişçilerinin direnişi güvencesizleştirmeyekarşı biriken tepkilerin hak mücadele-sine dönüşme seyrine ilişkin pek çokveriyi bir kez daha gözler önüne serdi.Direnişin en değerli yanı ise uzunsüredir ücretleri düzensiz yatmasınarağmen örgütlü bit tepki göstermediğiiçin örgütlenemez denilen işçilerinörgütlenebileceğini; eylem sırasında(kendiliğinden) hocalarınyuhalanmasıyla da görünür olankadrolu-güvenceli memur ile güvence-siz işçiler arasındaki geriliminin ortakmücadeleye, tecrübesizliğin direnişustalığına dönüşebileceğini ve birdurumdan diğerine geçişteki iradimüdahalenin rolünü göstermesiydi.

Söze ‘Hacettepe işçileri 4 yıldır ücret-lerini düzenli alamıyor’ diye başlayıncailk soru ‘4 yıldır bir şey yapmamışlarmı?’ oluyor.

Ülkenin en büyük hastanelerindenbiri olan ve 1000 taşeron şirket işçisininçalıştığı Hacettepe’de işçilerin ücretleri 4

yıldır çoğu zaman ikişer ay geridenödeniyordu. Bu durum karşısında işçilertamamen tepkisiz değildi. Ücretödemelerinin aksadığı aylarda işe gelişyol paralarını bile hastanede çalışankadrolu arkadaşlarından borçlananişçiler tepkilerini bugüne kadar yolparası bulamadıkları gerekçesiyle işegitmeyerek veya bu dönemlerde işyavaşlatarak gösterdi. Kimileri tazminat-larından da vazgeçerek işten ayrıldı.Sendikanın olmadığı dönemlerde sıkçatekrarlanan eylem denemeleribaşarısızlıkla sonuçlandı. Her başarısızlıkbirbirlerine olan güvenlerini zedelerkenbir yandan da bu işi sendikalı olarakyapmaları gerektiğine dair silik bilincipekiştirmeye başladı. Ama sendikalıolmadılar. Bu sırada gözlemlediler,biriktirdiler…

Bu döngü 4 yıl boyunca devam etti.Hak gasplarının ve ücret düzensizliğininörgütlü bir tepkiye dönüşmemesininpek çok gerekçesinin yanındaHacettepe’nin bir güvencesiz işçiler‘barınağı’ olması önemli bir rol oynadı.Çoğu daha önce yüksek ücretli ancaksigortasız, günlük çalışma süresi 12

saati bulan çalışma koşullarından kaçanveya art arda gelen krizlerde işini kaybe-dip, işyerlerini kapatan erkek işçiler veözellikle kadın işçiler için bir sığınaktıHacettepe. Çoğu ek iş yapan işçilerHacettepe’yi sigorta, ek işleri parakaynağı olarak gördüler. Ücretödemelerindeki düzensizlik güvencesiz-leştirilerek Hacettepe’de yolları kesişenişçiler için uzun süre katlanılabilir oldu.Ancak temmuz ayı ücretinin yarısının veağustos ayı ücretinin ancak bayramdansonra yatırılacağı bilgisi, bayrama enazından ceplerinde birkaç kuruşla girmebeklentisi olan işçilerin hoşnutsuzluk-larının patlamasına neden oldu. Bu, işeyürüyerek gidip gelen, karı koca farklıvardiyalarda çalışıp çocuğa bakıcı parasıvermemek için Kurtuluş Parkı’nda bir-birlerine çocuk teslim eden işçilerdekihoşnutsuzlukları artırıyordu.

Yıllardır kendini farklı biçimlerdeifade eden hoşnutsuzluklar bir patlamaşeklinde tepkiye dönüştü. Üç günboyunca yalnızca ücretini bayramdanönce almayı hedefleyen işçiler bir arayageldiklerinde bir şeyleri başarabildiklerinigördüler. Şimdi sendika üyelikleriyle

ücret güvencesini, iş güvencesinikazanıp kazanamayacaklarını sorgulu-yorlar. Büyük bir iştahla haklarını soru-yorlar öğrenmeye çalışıyorlar.

Sendikamızın taşeronlaştırmaya karşıyürüttüğü mücadelenin yanında SESişyeri temsilcilerinin ve üyelerinin sorunave taşeron işçilerin örgütlenmesineduyarlılığı da vardı ve bu, direnişintemel direklerinden biriydi. SES üyeleridireniş boyunca, işçilere kendi sendikaldeneyimlerini aktararak işçilerin korkuve kaygılarını aşmalarında yardımcıoldu; onları cesaretlendirdi. SESüyelerinin birçoğu işçilerle birlikte işbıraktı. İş bırakamayan üyeler iseservislerde şeflerine karşı işçileri savun-du ve sadece hayati önemdeki işleri(kan taşıma, hastalara yemek verme)yaparak işçilere acil-yaşamsal sağlıkhizmetlerini aksatmadan başarıyla nasıldirenileceğini gösterdi.

İşçiler SES üyeleriyle ortak birmücadele örgütlerken diğer memursendikalarının üyelerinin çoğunluktaolduğu birimlerde işçiler eylemekatılmamaları ve adında ‘devrimci’ olanbir sendikaya üye olmamaları için

uyarılıyordu. Hak gasplarının olduğuher yerde (kimi zaman biz göremesekve umudumuzu kessek de) tepkilerbirikiyor. Bizlerin bu tepkilerle temasedemediği; fiilen temas etsek deörneğin hastanelerde kamuçalışanlarının sendikalarının veüyelerinin mücadele birikimini kendiyanı başlarındaki güvencesiz işçiyeaktaramadığı her yerde, Hacettepeörneğinde olduğu gibi düzensendikaları işçilerin tepkilerini boğmayayelteniyor ve boğuyor…

Ücretlerin yatmamasına karşı birtepki olarak başlayan eylem bugünsendika üyelikleriyle devam ediyor.İşçilerin talebi artık, bir defalığına ücret-lerin vaktinde yatmasından öte ücret-lerin düzenli yatırılması oldu.Hacettepeli taşeron işçiler iş güvencesigibi daha ileri talepleri de gündemlerinealmaya başladı. Tabii bu bir başlangıç.Hacettepe işçileri kendi kısır döngüleri-ne son vermek ve güvenceli çalışmahakkı için yalnızca bir adım attılar. Oadımı attıklarında yanlarında birlikteyürüdükleri ve birlikte yürüyeceklerisendikaları vardı.

Hacettepe Hastanesi’nde tafleron iflçilerin eylem-lerinin kazan›ma ulaflmas›nda Dev Sa¤l›k-‹fl ile SES’inhastanede yürüttü¤ü ortak mücadele etkili oldu.

Halk›n Sesi’ne konuflan SES Ankara fiubesi Örgütlen-me Sekreteri fiinasi Dursun, iflçilerin ifl b›rakma eylemis›ras›nda SES üyelerinin büyük k›sm›n›n aktif bir rolald›¤›n› ifade ediyor. Dursun, eylemler bafllad›¤›ndaiflçileri yapt›klar› eylemin hakl›l›¤› ve meflrulu¤ukonusunda cesaretlendiren SES üyelerinin ifl b›rakmaeyleminden dolay› hastalar›n zarar görmemesi için kantafl›ma, hastalara yemeklerini verme gibi aciliyeti olaniflleri yapt›klar›n› söylüyor. Dursun, iflçilerle SES

üyelerinin ortak örgütlenme deneyimlerine 3 y›ll›k birfaaliyetin sonucunda ulaflt›klar›n› belirtiyor. Dursun,ortak örgütlenmenin temelinde sa¤l›k ifl kolunun birbütün olmas›n›n yaratt›¤› nesnel koflulun oldu¤unuifade ediyor ve bunu flu sözlerle anlat›yor: “Tafleron iflçibenim yan›mda çal›fl›yor, temizlik yap›yor, hastabak›m›n› yap›yor, bir sürü ifl yap›yor ama o arkadafl›mmutsuz. Maafl alm›yor ya da kredi kart›n›n taksitiniyat›racak paras› yok. Bu huzursuzluk iflyerine yans›yorve kadrolu arkadafl›m›z ister istemez taraf oluyor. SESde oradaki arkadafllara bu taraf oluflu anlat›yor.”Dursun, eskiden tafleron flirket bünyesinde çal›flan

iflçilerin u¤rad›klar› haks›zl›klar karfl›s›nda flirketi sorum-lu tuttuklar›n› ancak ilerleyen süreçte Dev Sa¤l›k-‹fl’inmücadelesinin de etkisiyle as›l iflverenin hastane yöne-timi yani üniversite yönetimi oldu¤unu gördüklerinisöylüyor.

Örgütlenme süreçlerinin bafl›ndan beri Türk Sa¤l›k-Sen’lilerin ç›kard›klar› “Yasa d›fl› örgüt” söylentileriylede mücadele ettiklerini belirten Dursun, bu süreçtebirçok MHP’li iflçinin devrimci bir sendikaya üye olmadaçekince yaflad›¤›n› belirtiyor. Dursun, MHP’nin de¤ilsendikan›n kendi haklar›n› savundu¤unu gören iflçilerinçekincelerini aflt›¤›n› söylüyor.

SevinçHocao¤lu

DEV SA⁄LIK-‹fi‹Ç ANADOLU BÖLGE TEMS‹LC‹S‹

Adımlarıartırmak

gerek

Görünmeyen kahraman, ortak mücadele