Top Banner
Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğrenci Uygulama Gazetesi Sayı: 31 Eylül-Ekim-Kasım 2012 D oğu Akdeniz Üniversitesi bünyesinde yapılan 2012- 2013 Eğitim-Öğretim yılı Öğrenci Konseyi seçimini İletişim Fakültesi temsilcisi Soner Öztürk kazandı. Öztürk, başkanlık görevini 2 Kasım’da Aktivite Merkezi’nde yapılan bir törenle eski başkan Ekrem Soyşen’den devraldı. Yükseköğretim Denetleme Akreditasyon ve Koordinasyon Ku- rulu’nun (YÖDAK) KKTC Öğrenci Konseyi Başkanlığı’na seçilen Ekrem Soyşen DAÜ Öğrenci Konseyi Başkanlığı görevini Soner Öztürk’e devrederken mutluluğunu ifade etti. Devir teslim töreninde her iki başkan da yepyeni projelerle göreve geldiklerini ve ko- ordineli çalışacaklarını söyleyerek birlik mesajı verdiler. Öğrenci Konseyi seçimlerine bu yıl 5 bine yakın seçmen ve 168 aday öğrenci katıldı. DAÜ’de ilk defa bu kadar yoğun katılımın gerçek- leştiği seçimlerde, İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü öğrencisi Soner Öztürk, Öğrenci Kon- seyi Başkanı seçilirken, Başkan Yardımcılığına Hasan Doğan, Genel Sekreterliğe Çağrı Çetin ve Mali İşler Sorumluluğuna Doğukan Demir getirildi. 13 fakülte, yüksekokul ve okul temsilcilerinin yanında bir de ya- bancı öğrenci temsilcisiyle 14 kişilik Öğrenci Konseyi Yönetim Kurulu oluşturuldu. Konseyin diğer üyeleri şunlar: İsmail Ak- deniz (Sosyal İşler Sorumlusu), Mehmet Ali Akıl (Sosyal İşler Sorumlu Yardımcısı), Subhi N. S. Abu Hussin (Dış İlişkiler Sorumlusu), Ufuk Özel (Kantin ve Kafetaryalar Sorumlusu), Melik Fırat (Kantin ve Kafeteryalar Sorumlu Yardımcısı), Mehmet Ali Aksoy (Disiplin Kurulu Sorumlusu), Erdal Yazgülü (Disiplin Kurulu Sorumlu Yardımcısı), Gurban Bayramlı (Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu), Reha Sertaç İlhan (Eğitim Sorumlusu), Abubakar M. Saleh (Yabancı Öğrencilerle İletişim ve Koordinasyon Sorumlusu). Bölüm temsilcileri seçimleri Seçim süreci 18 Ekim’de bölüm temsilcilerinin öğrenciler tarafından elektronik oylamayla seçilmesiyle başladı. İletişim Fakültesi’nde Medya Takip Merkezi’nde yapılan seçimlerin ilk ayağında, bölüm temsilciliğine Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü’nden Soner Öztürk ile Hasan Çağın Tezbaşar, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü’nden Çağdaş Engin Kırlangıç ile Ömer Gündem, Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Bölümü’nden Muhammed Bukar Seyrek ile Bita Rezaei Saveh, Gazetecilik Bölümü’nden ise Duygu Okur ile Emine Bayır aday oldu. Bu isimler arasından Soner Öztürk, Ömer Gün- dem, Bita Rezaei Saveh ve Emine Bayır bölümlerini temsil et- meye hak kazandılar ve takip eden süreçte İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın osinde gerçekleştirilen fakülte temsilciliği seçiminde Soner Öztürk bu göreve layık görüldü. Soner Öztürk’ün başkanlığa seçildiği seçimlerde 5 bine yakın öğrenci oy kullandı Öğrenci Konseyi Başkanı İletişim Fakültesi’nden Narin Demirci http://gundem.emu.edu.tr K KTC’de bulunan üniversitelerin öğrenci temsilcilerinin çatı kuru- luşu olarak bu yıl faaliyete geçen KKTC Öğrenci Konseyi’nin başkan- lığına DAÜ Öğrenci Konseyi Eski Başkanı Ekrem Soyşen seçildi. Yüksek- öğretim Denetleme Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu’na (YÖDAK) bağlı olarak faaliyet gösterecek olan KKTC Öğrenci Konseyi’nin başkan yardımcılıklarına Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nden Mehmet Çakmakçı ile Girne Amerikan Üniversitesi’nden Mübeccel Özel getirildi. Konseyde, Yakın Doğu Üniversitesi, Akdeniz Karpaz Üniversitesi, Lefke Avrupa Üniversitesi, ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü ile İTÜ Kuzey Kıbrıs Kam- püsü’nün öğrenci temsilcileri de yer alıyor. Konseyin çalışmalarına Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektörlük Koordi- natörü Tuncer Tuncergil ile Yakındoğu Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tülen Saner rehberlik ediyor. KKTC Öğrenci Konseyi Başkanlığına seçilen Ekrem Soyşen, KKTC’nin tüm öğrencileri için yapacakları hizmetler konusunda Gündem Gazetesi’ne açık- lama yaptı. DAÜ Öğrenci Konseyi Başkanlığı döneminde başarılı çalış- malar yaptıklarını vurgulayan Soyşen, yeni görevinde de başarılı olacağına inandığını kaydetti. Soyşen, “Yıllardır DAÜ’nün Öğrenci Konseyinde görev yaptım. Çünkü öğrencilere yardımcı ol- maktan, onların dertlerini yetkililere iletmekten mutluluk duyuyorum. Bu zamana kadar birçok projeye imza attık ve güzel sonuçlar elde ettik. Üniver- sitemize bir kongre merkezi kazandır- manın gururunu her zaman taşıdık. Ayrıca Türkiye’den gelen TC uyruklu öğrencilerin Kredi ve Yurtlar Kuru- mu’na başvurabilmelerini sağladık. Servis araçları talebinde bulunduk ve üniversitemize üç servis aracı kazandırdık ve buna benzer birçok güzel şeyler yaptık. Şimdi daha geniş çalışarak KKTC’nin bütün öğrenci- lerinin sesini duyurmanın peşindeyiz” şeklinde konuştu. Türkiye Öğrenci Konseyi ile işbir- liği içinde olacaklarını ifade eden Soyşen, Türkiye Öğrenci Konseyi Başkanı Nihat Buğra ile Başkan Yardımcısı Feyzullah Tecirli’yi KKTC’ye davet ettiklerini; bu iki ismin önümüzdeki günlerde KKTC’ye geleceklerini kaydetti. Görsel Sanatlar İstanbul Tasarım Bienali’nde DAÜ’de uluslararası kadın konferansı Ah şu feministler... (Yeni başkan projeleriyle konuştu sayfa 5’te) İletişim Fakültesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Bölümü, yüksek lisans öğrencilerinin çalışmalarından oluşan “I’M (NOT) PERFECT – KUSURSUZ (UM) DEĞİLİM” sergisiyle İstanbul Tasarım Bienali’ne katıldı. Türkiye’den 25 üniversitenin tasarım bölümlerinin kabul edildiği bienal, 12 Aralık tarihine kadar sürecek. Sayfa 4 DAÜ Kadın Araştırmaları ve Eğitimi Merkezi tarafından düzenlenen 4. Uluslararası Kadın/Toplumsal Cinsiyet Çalış- maları Konferansı, 3-5 Ekim 2012 tarihlerinde DAÜ Rauf Raif Denktaş Kültür ve Kongre Sarayı’nda gerçekleşti. Koç ve Ankara Üniversitelerinin işbirliğiyle düzenlenen konfe- ransa, 26 farklı ülkeden yüzün üzerinde akademisyen katıldı. Sayfa 6-7 Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Prof.Dr.Şebnem Korur Fincancı ile toplumun feminizme bakışını tartıştık. Gün- dem’in sorularını yanıtlayan Fincancı, “Aman şu feministler, erkek düşmanları” gibi yaklaşımlarla feminizme yönelik ka- ralamaların her zaman olageldiğini söylüyor. Fincancı, “Kadın mücadelesinin içinde yer almak gerekiyor” diyor. Semra Ergenç’in röportajı Sayfa 8 İletişim Fakültesi bölüm temsilciliklerine Emine Bayır, Ömer Gündem, Bita Rezaei Saveh ve Soner Öztürk seçildiler. KKTC Öğrenci Konseyi Başkanı Ekrem Soyşen DAÜ Öğrenci Konseyi Başkanı Soner Öztürk KKTC Öğrenci Konseyi’ne DAÜ’lü Başkan
12

Gündem Gazetesi Sayıları (31, Türkçe

Mar 07, 2016

Download

Documents

Engin Aluc

Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğrenci Uygulama Gazetesi
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Gündem Gazetesi Sayıları (31, Türkçe

Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğrenci Uygulama Gazetesi Sayı: 31 Eylül-Ekim-Kasım 2012

Doğu Akdeniz Üniversitesi bünyesinde yapılan 2012-2013 Eğitim-Öğretim yılı Öğrenci Konseyi seçiminiİletişim Fakültesi temsilcisi Soner Öztürk kazandı.

Öztürk, başkanlık görevini 2 Kasım’da Aktivite Merkezi’ndeyapılan bir törenle eski başkan Ekrem Soyşen’den devraldı.Yükseköğretim Denetleme Akreditasyon ve Koordinasyon Ku-rulu’nun (YÖDAK) KKTC Öğrenci Konseyi Başkanlığı’naseçilen Ekrem Soyşen DAÜ Öğrenci Konseyi Başkanlığı

görevini Soner Öztürk’e devrederkenmutluluğunu ifade etti. Devir teslimtöreninde her iki başkan da yepyeniprojelerle göreve geldiklerini ve ko-ordineli çalışacaklarını söyleyerekbirlik mesajı verdiler.

Öğrenci Konseyi seçimlerine bu yıl 5bine yakın seçmen ve 168 adayöğrenci katıldı. DAÜ’de ilk defa bu

kadar yoğun katılımın gerçek-leştiği seçimlerde, İletişimFakültesi Radyo Televizyon veSinema Bölümü öğrencisiSoner Öztürk, Öğrenci Kon-seyi Başkanı seçilirken, Başkan

Yardımcılığına Hasan Doğan, Genel Sekreterliğe Çağrı Çetinve Mali İşler Sorumluluğuna Doğukan Demir getirildi. 13fakülte, yüksekokul ve okul temsilcilerinin yanında bir de ya-bancı öğrenci temsilcisiyle 14 kişilik Öğrenci Konseyi YönetimKurulu oluşturuldu. Konseyin diğer üyeleri şunlar: İsmail Ak-deniz (Sosyal İşler Sorumlusu), Mehmet Ali Akıl (Sosyal İşlerSorumlu Yardımcısı), Subhi N. S. Abu Hussin (Dış İlişkilerSorumlusu), Ufuk Özel (Kantin ve Kafetaryalar Sorumlusu),Melik Fırat (Kantin ve Kafeteryalar Sorumlu Yardımcısı),Mehmet Ali Aksoy (Disiplin Kurulu Sorumlusu), ErdalYazgülü (Disiplin Kurulu Sorumlu Yardımcısı), GurbanBayramlı (Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Sorumlusu), RehaSertaç İlhan (Eğitim Sorumlusu), Abubakar M. Saleh (YabancıÖğrencilerle İletişim ve Koordinasyon Sorumlusu).

BBööllüümm tteemmssiillcciilleerrii sseeççiimmlleerriiSeçim süreci 18 Ekim’de bölüm temsilcilerinin öğrenciler

tarafından elektronik oylamayla seçilmesiyle başladı. İletişimFakültesi’nde Medya Takip Merkezi’nde yapılan seçimlerin ilkayağında, bölüm temsilciliğine Radyo Televizyon ve SinemaBölümü’nden Soner Öztürk ile Hasan Çağın Tezbaşar, Halklaİlişkiler ve Reklamcılık Bölümü’nden Çağdaş Engin Kırlangıçile Ömer Gündem, Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim TasarımıBölümü’nden Muhammed Bukar Seyrek ile Bita Rezaei Saveh,

Gazetecilik Bölümü’nden ise Duygu Okur ile Emine Bayıraday oldu. Bu isimler arasından Soner Öztürk, Ömer Gün-dem, Bita Rezaei Saveh ve Emine Bayır bölümlerini temsil et-meye hak kazandılar ve takip eden süreçte İletişim FakültesiDekanı Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın oWsinde gerçekleştirilenfakülte temsilciliği seçiminde Soner Öztürk bu göreve layıkgörüldü.

Soner Öztürk’ün başkanlığa seçildiği seçimlerde 5 bine yakın öğrenci oy kullandı

Öğrenci Konseyi Başkanı İletişim Fakültesi’ndenNarin Demirci

http://gundem.emu.edu.tr

KKTC’de bulunan üniversitelerinöğrenci temsilcilerinin çatı kuru-luşu olarak bu yıl faaliyete geçen

KKTC Öğrenci Konseyi’nin başkan-lığına DAÜ Öğrenci Konseyi EskiBaşkanı Ekrem Soyşen seçildi. Yüksek-öğretim Denetleme Akreditasyon veKoordinasyon Kurulu’na (YÖDAK)bağlı olarak faaliyet gösterecek olanKKTC Öğrenci Konseyi’nin başkanyardımcılıklarına Uluslararası KıbrısÜniversitesi’nden Mehmet Çakmakçı ileGirne Amerikan Üniversitesi’ndenMübeccel Özel getirildi. Konseyde,Yakın Doğu Üniversitesi, Akdeniz

Karpaz Üniversitesi, Lefke AvrupaÜniversitesi, ODTÜ Kuzey KıbrısKampüsü ile İTÜ Kuzey Kıbrıs Kam-püsü’nün öğrenci temsilcileri de yeralıyor. Konseyin çalışmalarına DoğuAkdeniz Üniversitesi Rektörlük Koordi-natörü Tuncer Tuncergil ile YakındoğuÜniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. Tülen Saner rehberlik ediyor. KKTC Öğrenci Konseyi Başkanlığınaseçilen Ekrem Soyşen, KKTC’nin tümöğrencileri için yapacakları hizmetlerkonusunda Gündem Gazetesi’ne açık-lama yaptı. DAÜ Öğrenci KonseyiBaşkanlığı döneminde başarılı çalış-

malar yaptıklarını vurgulayan Soyşen,yeni görevinde de başarılı olacağınainandığını kaydetti. Soyşen, “YıllardırDAÜ’nün Öğrenci Konseyinde görevyaptım. Çünkü öğrencilere yardımcı ol-maktan, onların dertlerini yetkililereiletmekten mutluluk duyuyorum. Buzamana kadar birçok projeye imza attıkve güzel sonuçlar elde ettik. Üniver-sitemize bir kongre merkezi kazandır-manın gururunu her zaman taşıdık.Ayrıca Türkiye’den gelen TC uyrukluöğrencilerin Kredi ve Yurtlar Kuru-mu’na başvurabilmelerini sağladık.Servis araçları talebinde bulunduk ve

üniversitemize üç servis aracıkazandırdık ve buna benzer birçokgüzel şeyler yaptık. Şimdi daha genişçalışarak KKTC’nin bütün öğrenci-lerinin sesini duyurmanınpeşindeyiz” şeklinde konuştu. Türkiye Öğrenci Konseyi ile işbir-liği içinde olacaklarını ifade edenSoyşen, Türkiye Öğrenci KonseyiBaşkanı Nihat Buğra ile BaşkanYardımcısı Feyzullah Tecirli’yiKKTC’ye davet ettiklerini; buiki ismin önümüzdeki günlerdeKKTC’ye geleceklerini kaydetti.

Görsel Sanatlar İstanbulTasarım Bienali’nde

DAÜ’de uluslararası kadın konferansı

Ah şu feministler...

(Yeni başkan projeleriyle konuştu sayfa 5’te)

İletişim Fakültesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişimBölümü, yüksek lisans öğrencilerinin çalışmalarındanoluşan “I’M (NOT) PERFECT – KUSURSUZ (UM)DEĞİLİM” sergisiyle İstanbul Tasarım Bienali’ne katıldı.Türkiye’den 25 üniversitenin tasarım bölümlerinin kabuledildiği bienal, 12 Aralık tarihine kadar sürecek.

Sayfa 4

DAÜ Kadın Araştırmaları ve Eğitimi Merkezi tarafındandüzenlenen 4. Uluslararası Kadın/Toplumsal Cinsiyet Çalış-maları Konferansı, 3-5 Ekim 2012 tarihlerinde DAÜ RaufRaif Denktaş Kültür ve Kongre Sarayı’nda gerçekleşti. Koçve Ankara Üniversitelerinin işbirliğiyle düzenlenen konfe-ransa, 26 farklı ülkeden yüzün üzerinde akademisyen katıldı.

Sayfa 6-7

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Prof.Dr.Şebnem KorurFincancı ile toplumun feminizme bakışını tartıştık. Gün-dem’in sorularını yanıtlayan Fincancı, “Aman şu feministler,erkek düşmanları” gibi yaklaşımlarla feminizme yönelik ka-ralamaların her zaman olageldiğini söylüyor. Fincancı,“Kadın mücadelesinin içinde yer almak gerekiyor” diyor.Semra Ergenç’in röportajı

Sayfa 8

İletişim Fakültesi bölüm temsilciliklerine Emine Bayır, Ömer Gündem, BitaRezaei Saveh ve Soner Öztürk seçildiler.

KKTC Öğrenci Konseyi Başkanı Ekrem Soyşen

DAÜ Öğrenci Konseyi Başkanı Soner Öztürk

KKTC Öğrenci Konseyi’ne DAÜ’lü Başkan

Page 2: Gündem Gazetesi Sayıları (31, Türkçe

Kıbrıs’a yeni gelen öğrencilerinDoğu Akdeniz Üniversitesi’ne(DAÜ) ve adadaki yeni yaşam-larına uyum sağlamalarını kolay-laştırmak amacıyla düzenlenenOryantasyon Günleri’nin onbeşincisi bu yıl 3-23 Eylül tarih-lerinde yapıldı. Öğrencilerin Ercan Havalimanı,Gazimağusa ve Girne Liman-ları’nda karşılanıp yurtlarına yer-

leştirilmesi ile başlayan Oryan-tasyon Günleri kapsamında yeniöğrencilere fakülte ve yük-sekokullar ile yönetsel birimlertanıtıldı; DAÜ Psikolojik Danış-manlık ve Rehberlik Merkezitarafından “Kültür Şoku” konulubir konferans düzenlendi. Gazi-mağusa Polis Müdürlüğü deöğrencileri “KKTC’de Yapılmasıve Yapılmaması Gerekenler”konusunda bilgilendirdi.

Oryantasyon Günleri kap-samında ayrıca yerli ve yabancıWlmlerin gösterildiği açık havasinema geceleri ile Gazimağusa,Lefkoşa, Girne ve Karpaz’agünübirlik turlar düzenlendi.

HHooşşggeellddiinniizz ggeecceessiiYeni gelen öğrencilere eğlenceli

bir akşam yaşatmak amacıyla 21Eylül akşamı Atatürk Mey-danı’nda bir gece düzenlendi.“Hoşgeldiniz Gecesi” temalıetkinlikte, yerel müzik grup-larının konserleri ve bir folklörgösterisi yer aldı. Etkinlik kap-samında ayrıca, idari ve akademikbirimler ile öğrenci kulüpleri deöğrencilere kendilerini tanıtmakamacıyla birer stand açtı. Gün-dem gazetesinin de stand açtığıgeceye katılım yoğundu.

PPllaajj ppaarrttiissii 26 Eylül akşamı ise DAÜ Deniz

Tesisleri’nde, “MediterraneanBreeze” (Akdeniz Esintisi) temalı

bir plaj partisi düzenlendi. Ge-ceye DAÜ Rektörü Prof. Dr. Ab-dullah Y. Öztoprak, rektöryardımcıları, rektör koordinatör-leri ile yönetsel personel dekatıldı. Kumsalı dolduran farklıkültürlerden gelen yaklaşık 1500öğrenci, yakılan ateş etrafında

toplandı. Ateş şov ile başlayan eğ-lence, öğrencilerin DJ Haşim’inçaldığı hareketli müziklereşliğinde dans etmesiyle devametti. Eski ve yeni öğrencilerin biraraya geldiği renkli gecede öğren-ciler gönüllerince eğlendiler.

Kültürler arası iletişimi artırmakve güçlendirmek amacıyla yapılan“Uluslararası Gün ve Gece” 19Ekim’de DAÜ Atatürk Mey-danı'nda gerçekleştirildi. 33 farklıülkenin standının açıldığı geceye,75 farklı ülkeden öğrenci katıldı.

Her ülkeden öğrencinin kendidillerinde 'iyi akşamlar' demesiylebaşlanan gecede, ülkeler kendikültürlerine ait olan yemekleritanıtırken, ulusal kıyafetlerinigiyip dans ettiler.

DAÜ Uluslararası İlişkilerdenSorumlu Rektörü Yardımcılığı'nabağlı Uluslararası Merkez tarafın-dan organize edilen gecede;Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan,Kazakistan, Tacikistan, Ahıska,İran, Irak, Filistin, Ürdün, Rusya,Nijerya ve Kamerun'dan öğrencigrupları, kendi kültürlerini tanı-tan müziklerle birlikte dans eder-ken, DAÜ Folklor Ekibi deKıbrıs Türk folklöründen örnek-ler sergiledi.

DAÜ Rektörü Prof. Dr. Abdul-lah Öztoprak'ın da katıldığı

Uluslararası Gece’ye, 2 bindenfazla kişi gelirken, öğrenciler,

farklı ülkelerden ve kültürlerdengelen diğer insanlarla kaynaştılar.

DAÜ’deki yeni yaşama ilk adımlarGündem Haber

Kaan Töngelci

Uluslararası gecede 75 farklı kültür buluştu

Eylül-Ekim-Kasım 2012 Gündem

Azerbaycan’ın bağımsızlığını kazan-masının 21. yıldönümü, Doğu Akdeniz

Üniversitesi (DAÜ) Azerbaycan ÖğrenciBirliği’nin 18 Ekim’de DAÜDeniz Tesis-leri’nde düzen-lediği birgeceyle kutlandı. Geceye DAÜ Rektörü Prof.Dr.AbdullahÖztoprak, rektör yardımcıları ve çok sayıdaöğretim üyesinin yanı sıra, Azerbaycanlıöğrenciler ile 68 ülkeden öğrenciler katıldı. Gecenin açılış konuşmasını DAÜ Azerbay-can Öğrenci Birliği Başkanı Elçin Süley-manov yaptı. Azerbaycan’ın tarihi ve kültürühakkında bilgi veren Süleymanov, tümkonuklara teşekkür ederek, Prof. Dr. Öz-toprak’ı kürsüye davet etti. Geceye katılan konukları Azerice selamlayanÖztoprak, konuşmasında Azerbaycan ileKıbrıs arasındaki dostluk bağını vurguladı.Azerbaycan’ın bağımsızlık gününün yediyıldır DAÜ’de kutlanmakta olduğunu

söyleyen Öztoprak, yakın-larda Azerbaycan’ı ziyaretettiğini ifade etti. Azerbay-

can’ın her geçengün daha dagüzelleştiğini

kaydeden Öztoprak, tümAzerilerin bayramını kut-layarak konuşmasını sonaerdirdi.

Azeri tarihi ve kültürüile ilgili bir tanıtımvideosunun izlenmesininardından, Azeri sanatçıBesti Sevdiyeva sahneyeçıktı. Sevdiyeva kendişarkıları ve halk müzikleri

ile geceye renk katarken,Azerbaycan Öğrenci Bir-

liği’nin dans grubu dabir halk dansları gös-terisi sundu. Gecede

konuklara Azeri mutfağından örneklerikram edildi.

Vusal Hasanov Azerbaycan’ın bağımsızlık günü coşkuyla kutlandı

Hoşgeldiniz Gecesi’nde Gündem gazetesinin standı yoğun ilgi gördü

Uluslararası Gece’de 33 farklı ülkenin tanıtım standları açıldı

DAÜ’de kayıtlı 33 farklı ülkenin öğrencileri gecede tanıtım standları açtı

Azeri tarihi ve kültürünün tanıtıldığı gecede Azerbaycan Öğrenci Birliği de bir halk dansı gösterisi sundu

Page 3: Gündem Gazetesi Sayıları (31, Türkçe

Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde (DAÜ)2012-2013 Akademik Yılı’nın ilk dersiniTürkiye Cumhuriyeti Kıbrıs İşlerinden

Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan YardımcısıProf. Dr. Beşir Atalay verdi. Mustafa Afşin ErsoySalonu’nda 27 Eylül 2012’de yapılan akademikyılın açılış törenine Atalay’ın yanı sıra KKTCMilli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı MutluAtasayan da katıldı.Açılış töreni, DAÜ Rektörü Prof. Dr. AbdullahÖztoprak’ın üniversite hakkında bilgi vermesi veTürkiye ile KKTC hükümetlerine alınan destek-ler için teşekkür etmesiyle başladı.Öztoprak’ın ardından, KKTC Milli EğitimGençlik ve Spor Bakanı Mutlu Atasayan kısa birkonuşma yaptı. Atasayan konuşmasında, üniver-sitelerin bilgiyi üreten, işleyen, öğreten vebünyesinde barındıran en önemli değerlerden

biri olduğunu belirtti. Üniversitelerin KKTC’ninlokomotif sektörü olduğunu söyleyen Atasayan,bu kurumların haksız ambargolar altındakiülke’nin tanıtımına büyük katkı sunduklarınıifade etti. DAÜ’nün dünyanın en iyi1025.üniversitesi olduğunu kaydeden Atasayan,bu başarıdan dolayı başta Rektör Prof. Dr. Ab-dullah Öztoprak olmak üzere tüm hocalaraKKTC halkı adına teşekkür etti. Daha sonra günün onur konuğu olan TürkiyeCumhuriyeti Kıbrıs İşlerinden Sorumlu DevletBakanı ve Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. BeşirAtalay, dönemin ilk dersini vermek üzere kürsüyedavet edildi. Yıllar sonra bir üniversitede dersvereceğini söyleyen Atalay, “Heyecanlı bir gün.Yıllar sonra bir üniversite hocası olarak, eski birrektör olarak ders veriyor olacağım” dedi. Atalay, Kuzey Kıbrıs toplumunu ve üniver-sitelerini işaret ederek, “Devletlerin hem sosyal,hem de ekonomik gelişmelerinde üniversiteleröncüdür. Üniversiteleri gelişmiş olan ülkeler,sosyo-ekonomik açıdan belli bir düzeye

gelmişlerdir” dedi. KKTC’de gayrisaW millihasılanın yüzde 25’inin üniversite sektöründensağlandığını kaydeden Atalay, “Seçkin eğitimkadrosu ve kampüsüyle DAÜ çok farklı biryerde. Akreditasyon önemli. Türkiye olarak katkıvermeye çalıştık. İzolasyon içinde bu kadar genişpopülariteye ulaşmak kolay değil” dedi. Kıbrıs’taki üniversitelere Türkiye’den gelenöğrenci sayısının düştüğünü, ambargoya rağmenüçüncü ülkelerden gelen öğrenci sayısındaysaartış olduğunu söyleyen Atalay, DAÜ’nünüçüncü ülkelerden en fazla öğrenci çeken üniver-site olduğunu ifade etti.

““KKııbbrrııss AAnnaaddoolluu ccooğğrraaffyyaassıınnıınn bbiirr ppaarrççaassııddıırr””KKTC’nin sorunlarına da değinen

Atalay,“Kıbrıs adası, Anadolu coğrafyasının birparçasıdır. Adadakiler hangi millete ait olursaolsun, birlikte uzun zaman yaşamışlardır veülkelerin kaderlerini de coğrafyaları belirler.Bizler, başından beri adada, adil ve eşit bir birlik-teliğin yolunu aradık. Hatta, Birleşmiş Milletler

bu birliktelik için bir plan ortaya koydu ve KıbrısTürkleri de ‘evet’ diyerek görüşünü belirtti; amauluslararası camia bu birlikteliğin hakkını ver-medi. Tüm yapılanlara rağmen, Rum yönetimineüstünlük sağlanmıştır. Her ne olursa olsun,KKTC ve Kıbrıs Türkleri yalnız değildir. Türkiyedaima onların yanında olacaktır” diyerekKKTC’nin Türkiye’nin milli meselesi olduğununaltını çizdi.Sözlerini “KKTC’nin geleceğinde ümitsizlik ol-mayacaktır. Burada daha mutlu bir hayat devamedecektir” diyerek sonlandıran Atalay, daha sonraöğrencilerin sorularını yanıtladı.Açılış konferansının sonunda Atalay’a Doğu Ak-deniz Üniversitesi tarafından plaket verilirken,Türkiye Cumhuriyeti hükümeti tarafından daüniversitemize işlemeli bir tabak hediye edildi.

Kaan Töngelci

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) İletişim Kulübü,Türkiye’nin dijital reklamcılık alanındaki önde gelenajanslarından C-Section’ın kıdemli reklam yazarlarındanFatih Tüylüoğlu’nu ağırladı. Kendisi de DAÜ İletişimFakültesi mezunu olan Tüylüoğlu, 18 Ekim’de İletişimFakültesi’nde gerçekleşen etkinlikte, genç iletişimcilereesprili bir dille mesleğin püf noktalarını anlattı. Tüylüoğlu, “Klasik reklam ajansı var, dijital ajans var,event ajansı var, halkla ilişkiler ajansı var, haber ajansıvar... Sektör nasıl çalışıyor? Ben burayı bitirdikten sonrane yapmalıyım?” sorusuyla başladığı konuşmasıyla,reklam sektörünün işleyişi hakkında bilgiler verdi.

“Marka sahipleri markalarına bayılıyor. Markasınındünyanın en iyi markası olduğuna kanaat getirmişoluyor” diyen Tüylüoğlu, iyi reklam ile kötü reklamarasındaki farkı şöyle anlattı: “Örneğin bir havlu Wrmasısizden ‘uzaydan atlayan havlu’ konseptinde bir çalışma is-terse, sizin onu başka yöne çekmeniz lazım. Eğer çek-mezseniz, eğer reklam sahibi muktedir değilse sonuçtrajik oluyor.”

KKaallaabbaallııkk şşeehhrriinn oottooppaarrkkççııssııReklam sektörünün bir halkası olan medya ajanslarını

kalabalık bir şehirdeki otoparkçıya benzeten Tüylüoğlu,“Dijital ya da basılı reklam alanlarıyla billboardlarınsahipleri medya ajansları. Siz örneğin Michael Jackson’u

geri getirip bir ayakkabı Wrmasınınçekimlerinde kullansanız, kendi başınızanerede yayınlayacaksınız? Hürriyet’iGaranti almış, Vatan’ı Ağaoğlu tutmuş.Yerleri yurtları belli” dedi.

““YYeeddii sseenneeddiirr kkoovvuullmmaayyıı bbeekklliiyyoo--rruumm””

“Başarısızlık yaşadığınızda nasıldevam ediyorsunuz?” sorusunaiçtenlikle yanıt veren Tüylüoğluşunları söyledi: “Bir ajanstayazarsınız. Coca-Cola size ‘Banamutlulukla ilgili bir şey yap’ diyor.Başarı ve başarısızlığa dair en kötühissettiğim nokta şu: Pazartesisabahı sekizde bu Wkri anlatmamlazım. Pazar gecesi saat on olmuş;ortada bir şey yok; ben hiçbir şeybulamıyorum. Ben yedi senedirkovulmayı bekliyorum. Herzaman iş son gün çıkar. Fikir bu-lamamak diye bir şey yok. Dahaiyi bir Wkir bulmak var. Çıtayıyukarı koyarsanız başarılı ola-mamak diye bir şey yok. Dahabaşarılı şeyler var; dahabaşarısız şeyler var.”

Nasıl reklamcı olunurGündem Haber

?

Geçen yıl lenf kanserine yakalanan21 yaşındaki Sevim Pire, bütünuğraşlara rağmen tedavi için gittiğiİsrail’de hayata gözlerini kapadı.Kıbrıs halkının maddi ve manevidesteği Sevim Pire’nin yanındaydı.Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ),Girne Amerikan Üniversitesi(GAÜ) ve daha birçok kuruluşSevim Pire için geceler, tiyatro gös-terileri, kermesler ve çeşitli etkinlik-ler düzenlemişti. Sevim Pire’yeannesi Meryem Pire’den dört ay iliknakli yapılmıştı Sevim Pire’nin iy-ileşmesi beklenirken gelen ölüm

haberi KKTC halkını ve tümöğrencileri yasa boğdu. Gazimağusahalkı, Sevim Pire’yi 18 Ekim’de LalaMustafa Paşa Camisi’nde yapılantörenle son yolculuğuna uğurladı.

Sevim Pire’yi kaybettik Doğu Akdeniz Üniversitesi

(DAÜ) Uluslararası İlişkilerBölümü Yüksek Lisans

öğrencisi Elena Gnedova kanserliçocuklar yararına bir kan bağışı kam-panyası düzenledi. “Bir Damla, BirHayat” adlı kan bağış kampanyası15-19 Ekim tarihleri arasındaAtatürk (CL) Meydanı'nda yapıldı.Kan bağışı kampanyasına Doğu Ak-deniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.Abdullah Öztoprak da katıldı.Yoğun ilgi gören kampanyada ken-disi de kan bağışında bulunan DAÜRektörü Prof. Dr. Öztoprak, kanbağışının çok önemli olduğunu vebu tür etkinlikleri her zaman destek-lediklerini söylerken, bütün öğrenci

ve personeli kan vermeye davet etti.Dört gün süren kampanyaya, Gazi-mağusa Devlet Hastanesi teçhizat ve

personel yardımıyla destek verirken,DAÜ Sağlık Merkezi de katkıda bu-lundu.

DAÜ öğrencisinden kan bağışı kampanyası Kaan Töngelci

Gündem Eylül-Ekim-Kasım 2012

İletişim Fakültesi bünyesinde kurulan Genesis IMC Agency’nin katkılarıyla gerçekleşen etkinliğe öğrenciler yoğun ilgi gösterdiFatih Tüylüoğlu, genç iletişimcilere esprili bir dillemesleğin püf noklarını anlattı

Akademik yılın ilk dersi Beşir Atalay’dan

DAÜ Rektörü Prof.Dr.Abdullah Öztoprak da kan bağışında bulunda

Page 4: Gündem Gazetesi Sayıları (31, Türkçe

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ)İletişim Fakültesi, Görsel Sanatlar

ve Görsel İletişim Tasarımı Bölümü,gerek yurtiçinde gerekse uluslararasısanat ve tasarım platformlarında gerçek-leştirdiği etkinliklerle ses getirmeyedevam ediyor. Oyun tasarımı alanındauluslararası üne sahip İranlı çizgi Wlm veoyun tasarımcısı Farhoud Farmand, 15-20 Ekim 2012 tarihleri arasında İletişim

Fakültesi, Görsel Sanatlar ve Görselİletişim Tasarımı Bölümü’nde “Anima-tion & Game Design” (Animasyon veOyun Tasarımı) adı altında bir atölyeçalışması gerçekleştirdi.

Farhoud Farmand, öğrencilere ve alanailgi duyan katılımcılara önce UluslararasıTahran Game Expo’dan En İyi VideoOyunu Tasarımı ve En İyi Video OyunHikâyesi alanlarında birincilik ödülüalmış çalışmalarını tanıtan bir sunuş

yaptı.Beş gün süren ve oldukçayoğun bir ilgi gören a-tölye çalışmasındakatılımcılar, önce çizgikarakterlerini oluşturdu;ardından da kendivideo oyunlarınıyaratmaolanağını eldeetti.

Doğu Akdeniz Üniversitesi(DAÜ) İletişim FakültesiGörsel Sanatlar ve Görsel

İletişim Bölümü, Bilgi Üniver-sitesi Görsel İletişim TasarımıBölümü ile ortaklaşa hazırladık-ları “I’M (NOT) PERFECT –KUSURSUZ (UM) DEĞİLİM”sergisiyle İstanbul Tasarım Bie-nali’ne katıldı.Görsel Sanatlar ve Görsel İletişimBölümü yüksek lisans öğrenci-

lerinin geçen dönem hazırladık-ları, dijital sanat ve video artniteliğindeki çalışmalarındanoluşan sergi, Santralistanbul,Eski Silahtarağa Elektrik Santralımekânlarında sanatseverlerle bu-luştu. DAÜ dışında Türkiye’den25 üniversitenin tasarımla ilgili76 bölümünün kabul edildiği İs-tanbul Tasarım Bienali, 12 Aralıktarihine kadar sürecek. Görsel Sanatlar ve Görselİletişim Bölümü Başkanı Doç.Dr. Senih Çavuşoğlu, İstanbul

Tasarım Bienali’nin uluslararasınitelikte olduğunu, bu bianeldeDAÜ’nün de yer almasındanmutluluk duyduklarını belirtti.Değişik ülkelerden gelen ve kendialanlarında başarılı çalışmalaryürüten yüksek lisans öğrenci-lerinin bölüm öğretim üyeleriProf. Ebrahim Haghighi, Doç.Dr. Ümit İnatçı, Doç. Dr. SenihÇavuşoğlu, Yrd. Doç. Dr. FıratTüzünkan ve Yrd. Doç. Dr. AysuArsoy denetiminde yaptıklarıçalışmalardan bir seçki hazırladık-larını söyleyen Doç. Dr.Çavuşoğlu, bu tür etkinliklerekatılımın bölüm açısından çokönemli olduğunu ifade etti.

İstanbul Tasarım Bienali AkademiProgramı kapsamında sunulansergi, gerek bienal komitesigerekse izleyici tarafından büyükbir beğeni ve takdir gördüğünden,serginin katalogları bienalin anamekânlarından İstanbul Mo-dern’de de izleyicilere sunuldu.

BBööllüümmüünn bbaaşşaarrııllaarrıınnddaann gguurruurrdduuyyuuyyoorruuzz

DAÜ İletişim Fakültesi DekanıProf. Dr. Süleyman İrvan da,Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim

Tasarımı Bölümü’nün uluslararasıdüzeyde kendisini kabul et-tirdiğini, bölüm öğrencilerininçalışmalarıyla İstanbul TasarımBienali gibi çok kapsamlı biretkinlikte yer almasından gururduyduklarını ifade etti. İstanbulTasarım Bienali’ne Kıbrıs’tansadece Doğu Akdeniz Üniversite-si’nin katıldığını belirten Prof. Dr.İrvan, bölümün, uluslararasıdüzeyde ses getirecek etkinliklerekatılmaya devam edeceğinisöyledi.

İletişim Fakültesi GörselSanatlar ve Görselİletişim Tasarımı

Bölümü artık Kuzey Kam-püs’teki yeni binasındafaaliyet gösteriyor. Yeni bi-nanın açılışı 12 Ekim’deyapıldı. Açılış törenine Rek-tör Prof. Dr. Abdullah Öz-toprak, İletişim FakültesiDekanı Prof. Dr. Süleymanİrvan, Görsel Sanatlar veGörsel İletişim TasarımıBölümü Başkanı Doç.Dr.Senih Çavuşoğlu'nun yanısıra çok sayıda öğrenci veöğretim görevlisi katıldı.Prof.Dr. Öztoprak konuş-masında, üniversite olaraksanata her zaman önemverdiklerini söyledi. İletişim

Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Süleyman İrvan ise,bölümün dünya çapındaişler yaptığını, bu yıl da çokönemli etkinliklere evsahipliği yapacaklarını açık-larken bölümün fakülteninyüz akı olduğunu söyledi.İrvan, “Üniversitenin en faalfakültelerinden biriyiz ve bubölümün de fakültesindenayrılıp buraya gelmesi içimepek sinmiyor” dedi.Görsel Sanatlar ve Görselİletişim Tasarım Bölümüöğretim üyelerinden Doç.Dr.Ümit İnatçı ise, üniver-sitelerin, felsefe, bilim vesanat olmak üzere üç ayaküzerinde durması gerektiğinivurguladı. İnatçı, “Amacımızsadece etkinlik yapmak

değil, çalışmalarımızı pratiğedökerek iyi bir gelecek hazır-lamaktır” diye konuştu.

Eşyanın Sesi - Sesin Eşyası Açılışta ayrıca, Doç.Dr.Senih Çavuşoğlu ve Doç.Dr.Ümit İnatçı'nın fo-

toğraXarından oluşan“Eşyanın Sesi-Sesin Eşyası”adlı yeni medya sanat ser-gisinin de açılışı yapıldı.Sergide, “şey” diye tabiredilen ve gündelik yaşamdaçokça kullandığımız eşyalarafarklı bir açıdan bakılıyor.

Görsel Sanatlar Bölümü Kuzey Kampüs’e taşındıKaan Töngelci

DAÜ Haber

İranlı ünlü oyun tasarımcısından atölye çalışması

DAÜ İletişim İstanbul Tasarım Bienali’nde

DAÜ Haber

Eylül-Ekim-Kasım 2012 Gündem

Doç.Dr.Senih Çavuşoğlu ve Doç.Dr.Ümit İnatçı’nın fotoğra:arından oluşan“Eşyanın Sesi-Sesin Eşyası” sergisi izleyenlerin beğenisini topladı.

İletişim Fakültesi Dekanı İrvan(solda), Görsel Sanatlar ve Görselİletişim Tasarımı Bölümü’nün dünya çapında işler yaptığını söyledi.

Farhoud Farmand

Page 5: Gündem Gazetesi Sayıları (31, Türkçe

Yeni seçilen DAÜ Öğrenci KonseyiBaşkanı Soner Öztürk yapacaklarıçalışmalar hakkında gazetemize bilgi

verdi. Bir İletişim Fakültesi öğrencisi olarakiletişim konusuna hassas yaklaşan BaşkanÖztürk, İletişim Fakültesi’nin sosyal olmasıgerektiğine değindi. “Amaçlarımızdan biri defakültemizin üniversite etkinliklerinde önplanda yer almasını sağlamaktır. Çünküİletişim Fakültesi’nin diğer fakültelere göredaha sosyal bir fakülte olduğu düşünülüyor kiöyle olmalıdır” diyerek sözlerine şöyle devametti: “Biz fakültemizde bu sosyalliği sağlayıpdaha iyi aktiviteler yapmayı düşünüyoruz.Çoğu zaman bir araya gelemiyoruz. Çoköğrenci var ama çok azını görebiliyoruz. O sı-caklığı sağlayıp daha sonra renkli aktiviteleryapmayı düşünüyoruz. Ayrıca konsey baharşenliklerinde anketler düzenleyip, öğrenci-lerin isteği doğrultusunda tercih edilensanatçıları getirtebiliyor. Bütün yetkilerhemen hemen Öğrenci Konseyi vegörevlendirdiği kişiler tarafından yürütülüyordiyebiliriz.”

KKaannttiinn WWyyaattllaarrıınnddaa iinnddiirriimm ttaalleebbiiFakülte kantininde satılan ürün Wyatların-

daki yüksek rakamlara da değinen Öztürk, buWyatların aşağıya

çekilmesi içinçaba gösterecek-lerini de ifadeetti. Öztürk

“Kantin Wyatlarıdiğer fakültelere

göre dahayüksekolduğuiçin bu

yönde çalışmalarımız olacak. Fakülteiçerisinde belli noktalara büfe açılması içintalepte bulunmayı da planlıyoruz. Bu şekildedengeyi sağlamaya çalışacağız. Çünkü GüneyKampüsü’nün buna ihtiyacı var” dedi.

ÖÖğğrreennccii KKoonnsseeyyii’’nniinn iişşlleeyyiişşii Öğrenci Konseyi’nin çalışmaları ve işleyişi

hakkında konuşan Başkan Öztürk, öncelikliolarak konseyin öğrenciler tarafından tanın-ması gerektiğinin altını çizerek, “Öğrencilerinsorunu önce bölüm temsilcilerine, bölümtemsilcilerinden fakülte temsilcilerine, fakültetemsilcilerinden ise ya dekanlara ya daöğrenci konseyi başkanına iletilir. Bizler derektör veya rektör yardımcısıyla köprü vazifesigörürüz ve en hızlı şekilde talebin veya soru-nun çözümlenmesi için çalışırız” diyekonuştu.

On beş günlük periyotlar halinde rektörle,öğrenci talep ve sorunlarının görüşüleceğinikaydeden Öztürk, “Rektörümüz katılmasabile yardımcılarıyla sürekli irtibat halinde ola-cağız. Aslında bütün fakülte temsilcileri veöğrenci konseyinin olduğu toplantılar on beşgünde bir gerçekleştirilecek. Bunun dışındafarklı zaman ve aralıklarla da toplantılarımıztabii ki olacak” şeklinde konuştu.

Konsey Başkanı Öztürk, “Beş yıldır buokuldayım. Dolayısıyla Öğrenci Konseyi’ninhangi aşamalardan geçtiğini adım adım takipettim. Şu an gerçekten iyi durumda. Dahaönceki öğrenci konseyi seçimlerindekikatılıma bakıldığı zaman bu rakam bin veyabin beş yüz öğrenci civarında. Fakat bu yılbeş bine yakın oy kullanıldı. Ayrıca yüz alt-mışın üzerinde de aday vardı. Zaten bu nok-tada konseyin ne kadar ilerleme kaydettiğinigörebiliyoruz. Hâlâ konseyin işleyişikonusunda bilgi sahibi olmayanlar da vartabii. Bunlar aslında ilgi alanları olmayanlar.Bunu böyle bırakmayacağız elbette. Sadece

ilgi alanı olanları kabullenip, olmayanlarıdışlamayacağız. Zaten son yıllarda ÖğrenciKonseyi’nin adını daha fazla duyurmayabaşlamıştık. Bundan sonra da devraldığımızgörevde ileri düzeyde hizmet vermeyeçalışarak konseyimizi öğrencilerimize daha iyitanıtacağız” dedi.

KKoonnsseeyy’’ee yyeennii yyöönneettmmeelliikk Öğrenci Konseyi yönetiminin önceki yıl-

larda dört kişiden oluştuğunu fakat yeniyönetmelikle üniversitede bulunan on üçfakültenin bütün temsilcilerine farklı görevlerverildiğini sözlerine ekleyen Öztürk, “Öncekiyıllarda konsey yönetimine mevcut on üçfakülteden dört kişi seçiliyordu. Bu yıldeğiştirilen yönetmelikle bütün temsilcilerefarklı görevler verildi. Bunlar içerisinde sosyalaktivitelerden, dış ilişkilerden, disiplin kuru-lundan, kantin kafeteryalardan, eğitimden,basın-yayın ve halkla ilişkilerden sorumlukonsey üyelikleri oluşturularak oylamayasunuldu. Dolayısıyla bütün fakültelerin tem-

silcileri görev almış oldu ve sorumluluklarınındağıldığı bir ortamda daha rahat çalışmaimkanı bulunmuş oldu” diye konuştu.

““ÜÜnniivveerrssiitteemmii sseevviiyyoorruumm””Görevini severek ve aşkla yaptığını; başkan-

lığa da bu sebeple aday olduğunu açıklayanÖztürk, konseyde aktif görev alışını üniversi-teye olan sevgisine bağlayarak şöyle konuştu:“Konseyde olmamda en önemli etken üniver-sitemi sevmemdir. Öğrenciler Kıbrıs’a ilkgeldiklerinde kalacak yer sıkıntıları gibi birtakım sorunlar yaşıyorlar. Aileden de uzak o-lunca sorunlar kaçınılmaz hale geliyor elbetteama insanları motive eden tek şey üniver-sitenin çok güzel ve öğrencisine gerekli has-sasiyeti gösteriyor olmasıdır. Kıbrıs’ageldiğimden beri Öğrenci Konseyi’nde bulu-nan arkadaşlarımla beraberim. Onların çalış-malarını gördükçe, üniversiteme olan sevgimde büyüdü ve görev alma arzum arttı.Görevde olmamın sebebi üniversiteye olansevgimdir.”

İletişim Fakültesi’nin yeni öğrencileriyle okul hakkındaki düşüncelerini konuştuk. Neden DAÜ İletişim Fakültesi’ni seçmişlerdi; tercihlerindenmemnun muydular? Çiçeği burnunda DAÜ’lüler Emir Sönmüş, Metehan Dinç, Uğurcan Özcan ve Devrim Temel, sorularımızı yanıtladılar.

Yeni başkan projeleriyle konuştu

“DAÜ’de olmaktan mutluyuz”

DDeevvrriimm TTeemmeell:: ”Ben DAÜ’ ye bu senegeldim. Radyo Televizyon ve Sinema(Türkçe) Bölümü 1.sınıf öğrencisiyim.Üniversiteye gelmeden önce okul hakkındaaraştırma yaptığım için, eğitimin çokkaliteli olduğunu biliyordum. Burayagelince ise bunu tekrar görmüş oldum. Al-makta olduğum eğitimin kalitesinden veüniversitenin sağladığı sosyal aktivitelersayesinde kendimi daha çok geliştireceğimive bir DAÜ öğrencisi olarak her zamanönde olacağımı düşünüyorum. Bizlere hertürlü materyal sağlanıyor. Her öğrencisağlanan materyallere sıra beklemedenulaşıp, meslek hayatında yapacağı uygula-maları öğrenmektedir. Ben DAÜ’de olmak-tan çok mutluyum”

MMeetteehhaann DDiinnçç:: “Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne, Radyo Tele-vizyon ve Sinema Bölümü olduğu ve Türkiye’deki birçok okul-dan daha geniş imkanları bulunduğunu öğrendiğim içingeldim. Uluslararası alanda geçerliliği olan ve kabul gören birokul olduğu, bana gerekli bütün bilgi ve pratiği kazandıra-cağına inandığım için gelmiş bulunuyorum. Geleceğime dahabüyük hedeXerle devam edebilmemi sağlamaktadır. DAÜ’de ol-maktan çok mutluyum.”

UUğğuurrccaann ÖÖzzccaann:: “Doğu Akdeniz Üni-versitesi’ne gelirkenki düşüncelerimciddi anlamda çok değişikti. Ben dahabasit düşünmüştüm, sonuçta üniver-site alt tarafı diyordum ama burayageldiğimde öyle olmadığını gördüm.Bölümüm Radyo TV ve Sinema. Bubölüme gelirken mezun olunca nasıl işbulabilirim, nasıl pişebilirim diyedüşünüyordum ama burayageldiğimde DAÜ-TV bunu yapmamayardımcı olmaya başladı. DAÜ’denmezun olduğum zaman hayata biradım önde başlayacağımı söyleye-bilirim. Şimdiden teşekkürler DoğuAkdeniz Üniversitesi.”

EEmmiirr SSöönnmmüüşş:: “Ben 1.sınıföğrencisiyim ve Alanya’dangeldim. Benim Doğu AkdenizÜniversitesi’ni seçmemdeki enbüyük etken başarı oranının yük-sek olması ve uluslararasıdiploma seçeneğininin bizesunulmasıdır. Tercihlerimi yap-tıktan sonra, kazandığımı öğren-diğimde, bu üniversitede olmak-tan dolayı çok mutlu oldum.Benim için farklı bir yer olduğupek söylenemez, çünkü yaşadı-ğım yer ile Kıbrıs’ın iklim şartlarıve yaşam koşulları uyuşmaktadır.Bunların yanı sıra üniversiteninuluslararası bir ortamı olması,

farklı ülkelerden gelen arkadaşlarile diyalog kurmam ve farklı or-tamlar görmem okulumun banasunduğu güzel olanaklardan ilkhaftalardan itibaren Kıbrıs’ı ve buokulu tercih ettiğim için mutlu-luğumu yaşayarak gördüm, veson olarak, okulumun genişolanaklara sahip olması, eğitimkalitesinin yüksek olması, benimbaşarı ile çok yakın süreiçerisinde tanışmamı sağladı.DAÜ’ de okuyup öğrenimsürecini tamamlamak, benimiçin hayata bir adım önde başla-mamı sağlayacaktır, işte bu yüz-den iyi ki DAÜ’yü seçmişim”

Narin Demirci

Gündem Eylül-Ekim-Kasım 2012

DAÜ Öğrenci Konseyi Başkanı Soner Öztürk

DAÜ Rektörü Prof.Dr.Abdullah Öztoprak Öğrenci Konseyi’nin çalışmalarına destek sözü verdi.

Barış Özer

Page 6: Gündem Gazetesi Sayıları (31, Türkçe

Eylül-Ekim-Kasım 2012 Gündem

DAÜ Kadın Araştırmaları ve Eğitimi Merkezi tarafın-dan, Koç Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın

Araştırmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi ile AnkaraÜniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve AraştırmaMerkezi’nin işbirliğiyle düzenlenen 4. Uluslararası

Kadın/Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Konferansı, 3-5Ekim 2012 tarihlerinde DAÜ Rauf Raif Denktaş Kültürve Kongre Sarayı’nda gerçekleşti. Konferansta, dünyanın26 farklı ülkesinden çok sayıda akademisyen, toplumsalcinsiyet eşitliği ve hukuk temasını tartıştı.

Konferansın açılış konuşmasını DAÜ Rektör YardımcısıProf. Dr. Ülker Vancı Osam yaptı. Vancı Osam, 35 ülke-den 13 bini aşkın öğrencisi ve 32 binin üzerindemezunuyla KKTC’nin en büyük üniversitesi olanDAÜ’nün kadın araştırmalarına önem veren bir üniver-site olduğunu vurguladı. Vancı Osam’ın konuşmasınınardından konferans, Kıbrıslı Türk İnsan Hakları VakfıBaşkanı Emine Çolak ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın konuşmacı olarakyer aldığı açılış paneli ile başladı.

Üç gün süren konferansta, Çolak ve Korur Fincancı’nınyanı sıra, İsrailli akademisyen ve barış aktivisti AnatBiletzki ve dünyaca tanınmış felsefeci İoanna Kuçuradi dedavetli konuşmacı olarak birer konuşma yaptı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye’nin yanı sıraGüney Kıbrıs, Hollanda, Avustralya, İran, Mısır, Polonya,Tayvan, Norveç, İsrail, Fas, Nijerya, Hindistan, ÇekCumhuriyeti, İspanya, İngiltere, Güney Afrika, Portekiz,Singapur, Yeni Zelanda, Pakistan, Ürdün, Gana, Senegal,Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerden 138 araştırmacı,akademisyen ve aktivisin yer aldığı konferansta, 33 ayrı

oturum gerçekleştirildi. Oturumlarda “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Hukuk”

genel teması altında, kadınların deneyimlerinin hukuksistemi tarafından nasıl yapılandırılıp, kontrol edildiğiveya görmezden gelindiğine dair bilimsel çalışmalar pay-laşıldı.

Konferans ayrıca bir çalıştay, bir özel gösterim ve resimsergisine de ev sahipliği yaptı. Nilgün Güney AtölyesiGrup Mormavi resim sergisi konferans boyunca ziyareteaçıktı. “Üniversitelerde Cinsel Taciz ve Cinsel SaldırıyaKarşı Neler Yapılabilir?”çalıştayının ikincisi 4 Ekim’deyapılırken, “Amargi'li Kadınlardan Dijital HikayeleriYeniden Ziyaret” isimli özel gösterim ise konferansın songününde gerçekleşti.

Gündem Haber

DAÜ-KAEM’den 4.Uluslararası Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Konferansı

Konferans Notları

Doğu Akdeniz Üniversitesi Ekonomi BölümüAraştırma Görevlisi Hasan Rüstemoğlu konfe-ransta yaptığı “Ekolojik Sorunlara FeministBakış” başlıklı sunumunda, kapitalist sisteminkadınları ve doğayı sömürdüğünü söyledi.Ekofeminizm düşünce akımı hakkında bilgiveren Rüstemoğlu, ekoloji ve kadın sorunlarınınbirbiriyle ilişkili olduğunu belirtti. Rüstemoğlu,

“Bu sorunlar, doğa ve kadının çiftesömürülmesi, dualist düşünce yapısı, cinsiyet veırk ayrımcılığı ile kapitalist sistemin doğayıaraçsallaştırıp tüketmesidir” dedi.Ekofeminist yaklaşımın 1970’li yıllarda Hindis-tan’da kadınların ağaçları kucaklama hareketiolarak başladığını anlatan Rüstemoğlu, ekofemi-nizmi ortaya çıkaran nedenlerin 2.Dünya Savaşıve nüfus artışı ile nükleer enerjinin kontrolsüzkullanımı olduğunu ifade etti.

Ekolojik sorunlara feminist bakış Ümran İnce

İletişim Fakültesi öğretim üyelerindenDoç.Dr.Hanife Aliefendioğlu konferansta gerçek-leştirdiği sunumunda Kıbrıs’ta göçmen kadınemeği sömürüsü sorununu ele aldı. Kıbrıs’ın yakınbir geçmişte yasal ve yasadışı göçün çekim nokta-larından biri olmaya başladığını söyleyenAliefendioğlu, uluslararası kuruluşların ve gözlem-cilerin raporlarının Kıbrıs’ın göçmen işgücünesıcak bakmayan ülkelerden olduğunu gösterdiğinikaydetti.Aliefendioğlu şöyle konuştu: “Kıbrıs’ın kuzeyindeve güneyinde kadın emeği sömürüsü iki alandagerçekleşiyor: Ev hizmetleri ve seks endüstrisi.Güney Kıbrıs’ta hafta sonu izinleri olmayan, sigor-taları ödenmeyen ve temel insan hakları ihlaledilen 20 binden fazla kadın ev hizmetindeçalıştırılıyor. Ev işlerinde çalışan göçmen kadın-

ların eline geçen ücret, hala asgari ücretin altında.İkinci emek sömürüsüyse seks işçiliği alanındagerçekleşiyor. Gece kulüpleri ve kabarelerdeçalışan göçmen kadınlar seks işçiliği de yapıyor.Bu konuda kuzey ve güneyde farklılıklar var.Güneyde fuhuş yasadışı değil ancak fuhuşla ilgilitanımlanmış suçlar var. Kuzeyde ise yasak.Kıbrıs’ın her iki yakasına artist vizesiyle gelen bukadınlar insan ticareti ve kaçakçılığının kurbanıolabiliyor ya da kabul ettikleri işin seks işçiliğiniiçerdiğini bilmeyebiliyorlar.” Kıbrıs’taki ataerkil cinsiyetçi yapının, etnik mil-liyetçilikle birleşerek göçmen kadın emeğisömürüsünü normalleştirdiğini söyleyenDoç.Dr.Aliefendioğlu, “bizden olmayan”ı dışardatutan önyargı ve ayrımcılıkların körüklendiğiniifade etti. Göçmen kadın emeği sömürüsünün medya

metinlerindeki temsilini de ele alan Aliefendioğlukonuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Medyametinlerine baktığımızda hemen her şey gibi busorun da Kıbrıs sorununun gölgesinde kalıyor;insan öyküleri olarak değil olgular, önlemler, plan-lar, politikalar ve düzenlemeler olarak karşımızaçıkıyor. Medyada sorunun temsili açısından güneyve kuzey Kıbrıs karşılaştırması yapacak olursak,güneyde politik haberler, toplantı ve seminerhaberlerine daha çok yer verildiği görülüyor.Güneyde ‘toplumsal cinsiyeti ana akımlara dahiletme’ ve Avrupa Birliği yasalarına dayalı yeniliklersıkça haber olurken, kuzeyde haberler daha çokaraştırmacıların ve gönüllülerin çağrılarıyla sınırlıkalıyor. Kıbrıs medyasında göçmen kadınlar dahaçok suç haberleriyle gündeme geliyor. Bu sorunadeğinirken yapıcı olmayan, olumsuz ya da duy-gusal bir dil kullandığı görülüyor.”

“Kıbrıs’ta göçmen kadınlar sömürülüyor”Gündem Haber

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ÖğretimÜyesi Yrd.Doç.Dr.Ülker Yükselbaba, konferanstagerçekleştirdiği “AKP’nin Kadına Yönelik Söylemve Politikaları” başlıklı sunumunda, AKP’ninkadınlara yönelik politikalarını ağır şekildeeleştirdi.

KKaaddıınn iişş ggüüccüü ppiiyyaassaaddaann ssiilliinniiyyoorrYükselbaba, Türkiye’de ihracata yönelik

ekonomi politikasına sahip olunmasına karşınkadın iş gücünün giderek piyasadan silindiğinisöyledi. Durumu AKP’nin kadınlara yönelikpolitikalarına bağlayan Yükselbaba, “Kadın kut-saldır. Aile içinde kalmalı ve ev işlerini yürütmelidüşüncesiyle kadının kamusal alana çıkması en-gelleniyor. Kadın, adeta ikinci sınıf insanmuamelesi görüyor. Böylelikle kadının ev işleri

olağanlaştırılıp, emeği değersizleştiriliyor” dedi.Yükselbaba, devletin bu tür kamu politikalarıylaçocuk ve yaşlıların bakım hizmetlerini yerine ge-tirmediğini iddia etti.

BBaaşşbbaakkaann eeşşiittlliiğğee iinnaannmmııyyoorrYükselbaba, “Birleşmiş Milletler şartında, İnsan

Hakları Evrensel Bildirgesi’nde kadın-erkekeşitliği yasalara konmuştur. Fakat bu ulaşılmak is-tenen bir hedef gibi karşımıza koyuluyor. Nekadar gerçekleştiği ise uygulamalarla ortayaçıkıyor” diyerek Türkiye Cumhuriyeti BaşbakanıRecep Tayyip Erdoğan’ın kadın-erkek eşitliğineinanmadığını ifade etti. Yükselbaba, hükümetin yaptığı çalışmaları dinaracılığıyla meşrulaştırdığını söyledi. “AKPhükümeti eşitsizliğin doğal olduğu yolunda çoktemel çalışmalar yapıyor. Küçük dilimler halinde

birçok belediye broşürler bastırıp, toplantılaryapıyor” diyen Yükselbaba, “Özellikle belirtmekisterim ki, İslam’ı ya da Kur’an’ı doğrudantartışmıyorum. Din benim alanım değil. Buradayapılmak istenilen, erkeklerin üstünlüğüdüşüncesi din aracılığı ile meşrulaştırılmayaçalışılıyor” şeklinde konuştu.

MMeecclliiss’’ttee kkadın oranı arttı ama ... Bir yandan kadının eve kapatıldığını ve kadın iş

gücünün piyasadan silindiğini öne süren Yüksel-baba, diğer taraftan kadının siyasete katılımoranının arttığına ilişkin bilgiler verdi. Yüksel-baba, “Bu bir çelişki değil midir?” sorusuna ise,“Kadının meclisteki sayısı artmasına karşınkonuşan milletvekili sayısı az. Kadın meclise gir-miştir ama siyasete katılmamıştır. Sadece sayıolarak artmıştır” yanıtını verdi.

AKP’nin kadın politikalarına eleştiri Narin Demirci

Konferansın davetli konuşmacılarından İsrailliakademisyen ve barış aktivisti Prof.Dr.AnatBiletzki, 4 Ekim’de, İsrail ordusundaki kadınaskerlerin durumunu ele aldı. Tel Aviv ve Quin-nipiac Üniversitelerinde felsefe hocası olarakgörev yapan Biletzki, “Militarist Kadınlar: İsrailFeminizmi için Garip Bir Vaka” başlıklı konuş-masında, İsrail feminizmini eleştirerek, “İsrail,militarist bir toplum. Militarist bir toplumda vekültürde, militarizm her türlü “izm”e karşı galipgelir; buna feminizm de dahil. İsrail feminizmi,militarist bir toplumun parçası olarak askerimodeli bağrına bastı” dedi. İsrail’in kadınların zorunlu askerlik yaptığıdünyadaki tek ülke olduğunu söyleyen Biletzki,liberal feminizmin kadınların ordudaki varlığınıeşitlik açısından bir başarı olarak gördüğünü,radikal feminizmin ise bunu eleştirdiğini kay-detti. “Orduya girebilmek feminizm açısından birbaşarı mı?” sorusunu soran Biletzki, “Ordu herzaman ülkedeki en güçlü kurum olmuştur.

Ulusal bütçenin yüzde ellisi orduya gidiyor.Sivillerin toplumdaki konumu da onların asker-lik hizmeti yapmasına bağlı. Siyasetçilerimizinönemli bir bölümü asker kökenli. İsrail çok de-rinlerde askerî bir toplumdur” diye konuştu.1949 yılında yürürlüğe giren Savunma HizmetiYasası’na göre, askerî hizmetin kadınlar ve erkek-ler için zorunlu kılındığını anlatan Biletzki,kadınların üç halde askere gitmesinin gerekliğiolmadığını ifade etti. Biletzki, “Eğer anneysenizaskere gitmezsiniz; evliyseniz gitmezsiniz; hami-leyseniz gitmezsiniz. Onun dışında askerlikerkekler için üç yıl, kadınlar için iki yıldır.Yasada bir hüküm vardır; o da pasiWstseniz vebunu komite önünde ispatlayabiliyorsanız,inancınız gereği askerlikten muaf sayılırsınız. Bukadınlar için de, erkekler için de geçerlidir.Ancak vicdani retçiyseniz hapse gidersiniz” dedi. Kadınların 1980’lere kadar sekreterlik gibi geripozisyonlarda görev yaptığını ifade eden Biletzki,bu durumun daha sonra değiştiğini; günümüzdeerkeklerin yüzde 10’u, kadınlarınsa yüzde3’ünün savaş pozisyonlarında görev yaptığınısöyledi.

“İsrail’de feminizm militarizme yenildi”Gündem Haber

Prof.Dr. İoanna Kuçuradi de konferansın davetli konuşmacılarındandı

Page 7: Gündem Gazetesi Sayıları (31, Türkçe

Gündem Eylül-Ekim-Kasım 2012

4. Uluslararası Kadın/Toplumsal CinsiyetÇalışmaları Konferansı kapsamında Nil-gün Güney Atölyesi - Grup Mormavi birkarma sergi açtı. 10 kadının emeğinin yeraldığı sergide, birbirinden güzel 76 esersanatseverlerle buluştu. Atölye sahibi Nil-gün Günay sergideki resimleri kadınlarınbastırılmış duygularının ürünü olarakdeğerlendirdi ve kadınların her iştebaşarılı olduğu gibi sanat konusunda daiddialı olduklarını söyledi. Nilgün Güney, üyelerinin resim yapmayıhayatlarının vazgeçilmez bir parçası olarakdeğerlendirdiğini belirtti. Ayrıca büyükbir özveriyle çalıştıklarını kaydedenGüney, “Atölye üyelerimiz resme yenibaşlayan veya uzun yıllar resim yapankişilerden oluşmaktadır. Atölye deneyim-lerini yaşamı yeniden öğrenme ve yorum-lama serüveni olarak algılamakta,deneyimlerini ise kişisel kazanım ve bakışaçılarına göre yorumlayıp, resim, fotoğraf,

graWk gibi farklı disiplinlerden ürünlerüretmektedirler. Sergimiz bu öğrenme veüretim sürecinin küçük bir yansımasıolarak düşünülmüştür” dedi.

RReessssaammllııkk aaiillee mmiirraassıı Ressamlığın kendisine ailesinden miras

kaldığını kaydeden Güney, aile mesleğiniicra etmenin mutluluğunu yaşadığınısöyledi. Resimlerinde hep insanlardanyola çıktığını ve kendi içine bakıp başkainsanları tanımaya çalıştığını aktaranGüney, “Sergideki eserde kadınlar içineşitlik, ezilmişlik, şiddet ve ayrılık gibikonuları baz alarak her kadının bakışaçısına göre farklı çalışmalar ortaya çıkar-maya çalıştık. Dolayısıyla soyut vegerçekçi birçok resme yer verildi” diyekonuştu.

““DDıışşaavvuurruumm bbiirr nneevvii tteerraappiiddiirr”” Yapılan resimlerin sadece kadınların

duygularını değil aynı zamandadüşüncelerini de yansıttığını ifade edenGüney, sanatın insan içinde sönmeyen birateş olduğunu savundu. Güney, “Sanataşkı öyle bir şeydir ki insanın içinde sön-mek bilmeden yanan bir ateştir. Bu,yaşam süresince ortaya çıkan bir olgudur.Sanat aşkı ortaya çıktığı zaman kişi bunasımsıkı sarılır. Dışavurum dediğimizbastırılmış duyguların aktarılma isteği vebu ihtiyaçtan doğan bir nevi psikolojik te-davi yöntemidir. Bu terapi müzik veyaedebiyat gibi sanat dallarıyla da ortayaçıkabilir. Sonuçta sanat öylesine yapılanbir şey değil ve bizler de sanatımızı büyükciddiyetle icra ediyoruz” dedi.

Narin Demirci

Üniversitelerde cinsel taciz çalıştayıCinsel taciz ve saldırı bir ayrımcılık ve hak ihlali

sorunu olarak görülmesi gerektiği halde marjinalbir konu olarak görülüyor ve üniversitelerde genelsoruşturma ilkelerine tabi olması nedeniyle du-yarsızlığı pekiştiriyor ve mağdurları rapor etmek-ten alıkoyabiliyor. Ancak dünyada birçoküniversitede öğrenciler, öğretim üyeleri ve idaripersonel arasındaki cinsel taciz ve saldırıvakalarını özel bir titizlik ve duyarlılıkla ele alandisiplin yönetmelikleri, politika metinleri ya dadestek birimleri bulunuyor.

Doğu Akdeniz Üniversitesi Kadın Araştırmalarıve Eğitimi Merkezi 3-5 Ekim tarihleri arasındagerçekleştirdiği 4. Uluslararası Kadın/ToplumsalCinsiyet Çalışmaları Konferansı’nın birbölümünü “Üniversitelerde Cinsel Taciz ve CinselSaldırıya Karşı Neler Yapılabilir?” konulu çalış-tayın ikincisine ayırdı.

Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’taki üniversitelerinkadın çalışmaları merkezleri 28 Mayıs 2011 tari-hinde Ankara Üniversitesi Kadın ÇalışmalarıAraştırma ve Uygulama Merkezi (KASAUM)’ninçağrısıyla biraraya gelerek “Üniversitelerde CinselTaciz ve Cinsel Saldırıya Karşı Neler Yapılabilir?”çalıştayının birincisini gerçekleştirmişlerdi.Üniversitelerde öğrenciler, akademisyenler ve idaripersonel arasında cinsel taciz ve saldırı vakalarınınolduğunu bu konuya yönelik bir hukuki metin yada merci bulunmadığına dikkat çekilmişti. Şu anakadar Ankara Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi ve

Boğaziçi Üniversitesi’nin konuya ilişkin politikametinleri bulunuyor. Ankara Üniversitesi’ndeayrıca bir destek birimi de oluşturdu. Ağustosayında ise Anadolu Üniversitesi Senatosu Yük-seköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanıve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 12. Mad-desinin Uygunlanması Yönergesi ile Yüksek Öğre-tim Kurumu Öğrenci DisiplinYönetmeliği’nin 10.Maddesi I bendinin uygulama yönergerisini onay-ladı.

Çalıştay katılımcılarından biri olan DAÜ-KAEM tarafından ev sahipliği üstlenilen çalış-tayın ikincisinde ise Yüksek Öğretim Kurulu(YÖK) tarafından önerilen disiplin düzen-lemelerinin cinsel özgürlüğün korunması vesağlanması açısından çözüm sağlamaktan uzak ol-ması nedeniyle gerekli değişikliğin yapılaması içinher üniversitenin ayrı ayrı harekete geçmesi gerek-tiğine vurgu yapıldı. Ayrıca her üniversite kendialt yapısına uygun farklı destek mekanizmalarıgeliştirmeye davet edildi. Çalıştayda üniver-sitelerin örgütlenmelerindeki farklılıklara rağmenyapılması gerekenler konusunda üzerindenuzlaşılan konulardan bazıları şunlardı: Üniver-sitelerin disiplin yönetmeliklerinde cinsel saldırıve cinsel tacizin açık bir tanımının yapılması, cin-sel taciz ve saldırı vakalarında soruşturmacılardanbirinin toplumsal cinsiyet bakış açısına sahip birkadın olması, bu yeni politika ya da yönergeninüniversite içinde çeşitli etkinliklerle tanıtılması,soruşturmacılar için el kitabı hazırlanması, öğren-cilerin bu konuda örgütlenmeye teşvik edilmesi.

Hanife Aliefendioğlu

eşitsizlik ve şiddet Kadınların fırça darbelerinde

DAÜ Kadın Araştırmaları ve Eğitimi Merkezi tarafın-dan, Koç Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın

Araştırmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi ile AnkaraÜniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve AraştırmaMerkezi’nin işbirliğiyle düzenlenen 4. Uluslararası

Kadın/Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Konferansı, 3-5Ekim 2012 tarihlerinde DAÜ Rauf Raif Denktaş Kültürve Kongre Sarayı’nda gerçekleşti. Konferansta, dünyanın26 farklı ülkesinden çok sayıda akademisyen, toplumsalcinsiyet eşitliği ve hukuk temasını tartıştı.

Konferansın açılış konuşmasını DAÜ Rektör YardımcısıProf. Dr. Ülker Vancı Osam yaptı. Vancı Osam, 35 ülke-den 13 bini aşkın öğrencisi ve 32 binin üzerindemezunuyla KKTC’nin en büyük üniversitesi olanDAÜ’nün kadın araştırmalarına önem veren bir üniver-site olduğunu vurguladı. Vancı Osam’ın konuşmasınınardından konferans, Kıbrıslı Türk İnsan Hakları VakfıBaşkanı Emine Çolak ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın konuşmacı olarakyer aldığı açılış paneli ile başladı.

Üç gün süren konferansta, Çolak ve Korur Fincancı’nınyanı sıra, İsrailli akademisyen ve barış aktivisti AnatBiletzki ve dünyaca tanınmış felsefeci İoanna Kuçuradi dedavetli konuşmacı olarak birer konuşma yaptı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye’nin yanı sıraGüney Kıbrıs, Hollanda, Avustralya, İran, Mısır, Polonya,Tayvan, Norveç, İsrail, Fas, Nijerya, Hindistan, ÇekCumhuriyeti, İspanya, İngiltere, Güney Afrika, Portekiz,Singapur, Yeni Zelanda, Pakistan, Ürdün, Gana, Senegal,Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerden 138 araştırmacı,akademisyen ve aktivisin yer aldığı konferansta, 33 ayrı

oturum gerçekleştirildi. Oturumlarda “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Hukuk”

genel teması altında, kadınların deneyimlerinin hukuksistemi tarafından nasıl yapılandırılıp, kontrol edildiğiveya görmezden gelindiğine dair bilimsel çalışmalar pay-laşıldı.

Konferans ayrıca bir çalıştay, bir özel gösterim ve resimsergisine de ev sahipliği yaptı. Nilgün Güney AtölyesiGrup Mormavi resim sergisi konferans boyunca ziyareteaçıktı. “Üniversitelerde Cinsel Taciz ve Cinsel SaldırıyaKarşı Neler Yapılabilir?”çalıştayının ikincisi 4 Ekim’deyapılırken, “Amargi'li Kadınlardan Dijital HikayeleriYeniden Ziyaret” isimli özel gösterim ise konferansın songününde gerçekleşti.

DAÜ-KAEM’den 4.Uluslararası Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Konferansı

Konferans Notları

Konferansta “Kuzey Kıbrıs’ta LGBT Haksızlık-ları ve Eşitsizlik” başlıklı bir sunum yapanKıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı’ndanAv.Öncel Polili, Kıbrıs toplumunun yüzde64'ünün eşcinsel evlilikleri desteklemediğini,yüzde 68 ise eşcinseller ile komşu olmak is-temediğini ifade etti.KKTC’de eşcinsel ilişkilerin yasak olduğunubelirten Polili, “Bu yasa, İngiltere zamanındankalmadır. İngiltere'de kaldırıldı, ama KKTC'dehalen yürürlükte” dedi.KKTC’de şu ana kadar 12 kişinin cinsiyetdeğişikliği yaptığını söyleyen Polili, cinsiyetdeğişikliği operasyonunun KKTC'de yasalolduğunu ama değişiklikten sonraki haklar içinherhangi bir hukuki düzenleme olmadığını be-lirtti. Bir kişinin eşcinsel bir ilişki sırasında yakalan-ması durumunda, yakalanan kişilere analmuayene adı altında işkence yapılmasınıeleştiren Polili, psikoseksüel hastalık olarakgörüldüğü için eşcinsel erkeklerin askerliğealınmadığını söyledi.

Kaan Töngelci

İletişim Fakültesi öğretim üyelerindenDoç.Dr.Hanife Aliefendioğlu konferansta gerçek-leştirdiği sunumunda Kıbrıs’ta göçmen kadınemeği sömürüsü sorununu ele aldı. Kıbrıs’ın yakınbir geçmişte yasal ve yasadışı göçün çekim nokta-larından biri olmaya başladığını söyleyenAliefendioğlu, uluslararası kuruluşların ve gözlem-cilerin raporlarının Kıbrıs’ın göçmen işgücünesıcak bakmayan ülkelerden olduğunu gösterdiğinikaydetti.Aliefendioğlu şöyle konuştu: “Kıbrıs’ın kuzeyindeve güneyinde kadın emeği sömürüsü iki alandagerçekleşiyor: Ev hizmetleri ve seks endüstrisi.Güney Kıbrıs’ta hafta sonu izinleri olmayan, sigor-taları ödenmeyen ve temel insan hakları ihlaledilen 20 binden fazla kadın ev hizmetindeçalıştırılıyor. Ev işlerinde çalışan göçmen kadın-

ların eline geçen ücret, hala asgari ücretin altında.İkinci emek sömürüsüyse seks işçiliği alanındagerçekleşiyor. Gece kulüpleri ve kabarelerdeçalışan göçmen kadınlar seks işçiliği de yapıyor.Bu konuda kuzey ve güneyde farklılıklar var.Güneyde fuhuş yasadışı değil ancak fuhuşla ilgilitanımlanmış suçlar var. Kuzeyde ise yasak.Kıbrıs’ın her iki yakasına artist vizesiyle gelen bukadınlar insan ticareti ve kaçakçılığının kurbanıolabiliyor ya da kabul ettikleri işin seks işçiliğiniiçerdiğini bilmeyebiliyorlar.” Kıbrıs’taki ataerkil cinsiyetçi yapının, etnik mil-liyetçilikle birleşerek göçmen kadın emeğisömürüsünü normalleştirdiğini söyleyenDoç.Dr.Aliefendioğlu, “bizden olmayan”ı dışardatutan önyargı ve ayrımcılıkların körüklendiğiniifade etti. Göçmen kadın emeği sömürüsünün medya

metinlerindeki temsilini de ele alan Aliefendioğlukonuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Medyametinlerine baktığımızda hemen her şey gibi busorun da Kıbrıs sorununun gölgesinde kalıyor;insan öyküleri olarak değil olgular, önlemler, plan-lar, politikalar ve düzenlemeler olarak karşımızaçıkıyor. Medyada sorunun temsili açısından güneyve kuzey Kıbrıs karşılaştırması yapacak olursak,güneyde politik haberler, toplantı ve seminerhaberlerine daha çok yer verildiği görülüyor.Güneyde ‘toplumsal cinsiyeti ana akımlara dahiletme’ ve Avrupa Birliği yasalarına dayalı yeniliklersıkça haber olurken, kuzeyde haberler daha çokaraştırmacıların ve gönüllülerin çağrılarıyla sınırlıkalıyor. Kıbrıs medyasında göçmen kadınlar dahaçok suç haberleriyle gündeme geliyor. Bu sorunadeğinirken yapıcı olmayan, olumsuz ya da duy-gusal bir dil kullandığı görülüyor.”

“Kıbrıs’ta göçmen kadınlar sömürülüyor”

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ÖğretimÜyesi Yrd.Doç.Dr.Ülker Yükselbaba, konferanstagerçekleştirdiği “AKP’nin Kadına Yönelik Söylemve Politikaları” başlıklı sunumunda, AKP’ninkadınlara yönelik politikalarını ağır şekildeeleştirdi.

Kadın iş gücü piyasadan siliniyorYükselbaba, Türkiye’de ihracata yönelik

ekonomi politikasına sahip olunmasına karşınkadın iş gücünün giderek piyasadan silindiğinisöyledi. Durumu AKP’nin kadınlara yönelikpolitikalarına bağlayan Yükselbaba, “Kadın kut-saldır. Aile içinde kalmalı ve ev işlerini yürütmelidüşüncesiyle kadının kamusal alana çıkması en-gelleniyor. Kadın, adeta ikinci sınıf insanmuamelesi görüyor. Böylelikle kadının ev işleri

olağanlaştırılıp, emeği değersizleştiriliyor” dedi.Yükselbaba, devletin bu tür kamu politikalarıylaçocuk ve yaşlıların bakım hizmetlerini yerine ge-tirmediğini iddia etti.

Başbakan eşitliğe inanmıyorYükselbaba, “Birleşmiş Milletler şartında, İnsan

Hakları Evrensel Bildirgesi’nde kadın-erkekeşitliği yasalara konmuştur. Fakat bu ulaşılmak is-tenen bir hedef gibi karşımıza koyuluyor. Nekadar gerçekleştiği ise uygulamalarla ortayaçıkıyor” diyerek Türkiye Cumhuriyeti BaşbakanıRecep Tayyip Erdoğan’ın kadın-erkek eşitliğineinanmadığını ifade etti. Yükselbaba, hükümetin yaptığı çalışmaları dinaracılığıyla meşrulaştırdığını söyledi. “AKPhükümeti eşitsizliğin doğal olduğu yolunda çoktemel çalışmalar yapıyor. Küçük dilimler halinde

birçok belediye broşürler bastırıp, toplantılaryapıyor” diyen Yükselbaba, “Özellikle belirtmekisterim ki, İslam’ı ya da Kur’an’ı doğrudantartışmıyorum. Din benim alanım değil. Buradayapılmak istenilen, erkeklerin üstünlüğüdüşüncesi din aracılığı ile meşrulaştırılmayaçalışılıyor” şeklinde konuştu.

Meclis’tee kkaaddıınn oorraannıı aarrttttıı aammaa ...... Bir yandan kadının eve kapatıldığını ve kadın iş

gücünün piyasadan silindiğini öne süren Yüksel-baba, diğer taraftan kadının siyasete katılımoranının arttığına ilişkin bilgiler verdi. Yüksel-baba, “Bu bir çelişki değil midir?” sorusuna ise,“Kadının meclisteki sayısı artmasına karşınkonuşan milletvekili sayısı az. Kadın meclise gir-miştir ama siyasete katılmamıştır. Sadece sayıolarak artmıştır” yanıtını verdi.

Kıbrıslılar eşcinselkomşu istemiyor

Page 8: Gündem Gazetesi Sayıları (31, Türkçe

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Prof. Dr.Şebnem Korur Fincancı, “Aman şu feministler, erkek düşmanları. Zatençirkindirler, onlar koca bulamazlar, onun için böyle yaparlar” gibi yaklaşımlarla feminizme yönelik karalamaların herzaman olageldiğini söylüyor. Bazı kesimlerin feminizmi bir küçük burjuva ideolojisi olarak görmesini de eleştiren Fin-cancı, “Kadınlar eziliyor, işçiler sömürülüyor; fakat kadınlar iki kat eziliyor ve sömürülüyorlar. Kadın mücadelesininiçinde yer almak gerekiyor” diyor.

Türkiye’de insan hakları mücadelesininönemli isimlerinden olan Prof.Dr.Şeb-nem Korur Fincancı ile toplumun fem-

inizme bakışını tartıştık. DAÜ KadınAraştırmaları ve Eğitimi Merkezi’nin düzen-lediği 4.Uluslararası Kadın/Toplumsal Cin-siyet Çalışmaları Konferansı’na katılmak içinDAÜ’ye gelen Fincancı, Gündem’in sorularınıiçten bir dille yanıtladı.

EErrkkeekklleerriinn vvee kkaaddıınnllaarrıınn ggöözzüünnddee ffeemmiinniizzmmnneeddiirr?? FFeemmiinniizzmmee eerrkkeekk ddüüşşmmaannllıığğıı oollaarraakkbbaakkaannllaarr ddaa vvaarr.. SSiizziinn bbuu kkoonnuuddaa ggöörrüüşşlleerriinniizznneelleerrddiirr??

Feminizm hakkında bütün dünyada benzerşekilde “erkek düşmanlığı”, “erkek hakimiyetiyerine, kadın hakimiyetinin savunulması” gibialgılar var, Türkiye’de bu çok daha belirgin.Özellikle aşağılayıcı bir ifade olarak kul-lanılıyor. “Aman şu feministler, erkek düşman-ları. Zaten çirkindir onlar. Koca bulamazlar,onun için böyle yaparlar” gibi yaklaşımlar,aslında farklı görüşlere yönelik karalamalar herzaman olagelmiştir. Belki feminizm, kadınlarındünyada var oluş biçimlerini kadın bakışaçısıyla tanımlama çabaları ve bunun yerleşiktoplumsal cinsiyet rolleri karşısında, toplumsalcinsiyet eşitliği yönünde bir mücadele perspek-tiWne oturtulması yaklaşımı olarak tanımlan-abilir.

GGüüllnnaazz aaddllıı bbiirr kkaaddıınn hhüükküümmllüü bbiirr ggaazzeetteeyyeevveerrddiiğğii rrööppoorrttaajjddaa,, ““BBeenn kkoonnuuşşuurrkkeenn kkeennddiimmiiffeemmiinniisstt hhiisssseeddiiyyoorruumm”” ddiiyyoorr.. BBaasskkııccıı bbiirrdduurruumm ssöözz kkoonnuussuu.. KKaaddıınnllaarrıınn kkeennddiinnii iiffaaddeeeettmmeessii,, kkaaddıınnllaarrıınn kkeennddiinnii ffeemmiinniisstt hhiisssseettmmee--ssiinnee mmii yyooll aaççaarr??

Değişik feminist anlayışlar var. Sosyalistfeministler, daha muhafazakar, hatta Müslü-man feministler var; radikal feministler var.Tabii radikal feministler, sürece bütün buyaşanan baskıcı şiddet ortamının, erkeklereliyle bilinçli bir biçimde gerçekleştirildiğidüşüncesiyle, erkekleri toptan reddeden biryaklaşım benimseyebiliyorlar. Farklı feministanlayışlarını gözetmek gerekiyor. Kadınlarınkendini gerçekten özgürce ifade edebilecekleribir ortamın yaratılması mücadelesinde femi-nizmin çok büyük bir yeri var. 2000’li yıllarınortalarında Avrupa’da Türkiye’den giden işçi-lerin derneğine katıldım ve burada feminizminbir küçük burjuva ideolojisi olduğunu düşü-nen insanlar vardı. Erkek düşmanlığınınötesinde, bir küçük burjuva ideolojisi olduğu,küçük burjuvazinin bu mücadeleyi yavaşlat-mak ya da ortadan kaldırmak için mü-cadeleleri ayrıştırdığını, kadın mücadelesininaslında devrimci mücadele olması gerektiğinive feminizm başlığı altında ideolojik bir sis-temin olamayacağını savunan insanlardı. Beno dönemde kadına yönelik şiddetle ilgili birkonuşmaya davetliydim ve o dönemde “Femi-nizm nedir?” sorusu sorularak tartışmayabaşlayınca bir süre sonra bir kadın kurultayıtopladılar; feminizm enine boyuna tartışıldı ve

sonunda öyle bir yere gelindi ki AvrupaTürkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK)

içindeki, feminizme kötü yaklaşanerkek arkadaşlar bile ‘Ben de feminis-

tim’ demeye başladılar. Tabii kibir kadın bakış

açısına ihtiyaç var, kadınlar eziliyorlar, işçilersömürülüyor. Fakat kadınlar iki kat eziliyorlarve sömürülüyorlar, kadın mücadelesininiçinde yer almak gerekiyor.

BBiillggee OOllggaaçç,, TTüürrkkiiyyee’’nniinn iillkk kkaaddıınn yyöönneettmmeenniivvee iillkk WWllmmiinnii ççeekkttiiğğii zzaammaann ““ÇÇookk sseerrtt vveebbaağğıırrııpp ççaağğıırraann bbiirr rroollüü bbeenniimmsseeddiimm.. SSoonn--rraaddaann bbuu rroollüü bbıırraakkttıımm,, ççüünnkküü iinnssaannllaarr aarrttııkkbbaannaa iinnaannııyyoorr vvee ggüüvveenniiyyoorrdduu”” ddiiyyoorr.. İİnnaann--mmaakk vvee ggüüvveennmmeekk kkaaddıınnllaarrıı iisstteeddiiğğii yyeerreeuullaaşşttıırrıırr mmıı??

Her mücadele başarıya ulaşmak için birsamimiyete sahip olmak zorundadır, mücadel-enizde samimi değilseniz, inandırıcılıktan yok-sunsanız, herhangi bir şekilde ilişki kurup builişkiyi sonuna kadar sürdüremezsiniz. Mü-cadele dediğimiz, insanlar arası ilişkilerindoğru yönde ve ilerleme olarak tanımlaya-cağımız geleceğe dönük olumlu gelişmelerinolması demek. Bunu insan ilişkileriyle sağla-mak mümkün. İnsan ilişkisi ne kadar samimi,ne kadar dürüstse, ne kadar inandırıcı ise okadar mümkün olur. Bu nedenle asıl olaninandırıcılıktır. Siz inandırıcı olmalısınız, buyalnızca bağırıp çağırmak ya da sessiz kalmakgibi bir değişim değil bence. Öncelikle herkeskendi yaşamını sorgulamalı, kendi yaşamıiçindeki yerleşik toplumsal cinsiyet rollerinibenimsediğini, toplumsal cinsiyetinin ne kadarkadın ve erkek olduğunu sorgulamalı. Çünkübazen hepimiz fark etmeden erkek egemen birdünyada eril yöntemlerle var olma mücadelesiveriyoruz. Bunun dışında bir mücadele seçmek

gerekiyor. Biz neysekoyuz, olduğumuz gibi

mücadele etmemizgerekiyor kiinandırıcı ola-bilelim.

İİnnssaann hhaakkllaarrıı kkaaddıınnllaarrıınn hhaakkllaarrıınnaa nnee kkaaddaarrppaayy aayyıırrııyyoorr??

Kadının insan hakları kavramı kendi başınabir kavram ve bu alanda emek veren mücadeleeden örgütler var. İnsan hakları mücadelesibaşladığı zaman, paralel olarak feministler dekadının insan hakları için mücadeleyebaşlamışlardı. İnsan hakları ihlalleridediğimizde kadının insan hakları ihlallerinide anlıyoruz, sonuç olarak bunlar zamaniçinde kendi mücadele alanlarını ve yollarınıoluşturdular; çünkü her biri için ayrı donanımve emek gerekiyor. Kadının insan hakları ihlal-lerinde mücadele ederken, aynı zamandabütün insanlığa dair insanlık suçlarını, insanınişkenceye uğramasını, kaybedilmesini, göçezorlanmasını ele almak ve tartışmak mümkün.Benzer bir takım insanları farklı farklı alan-larda görüyoruz. Örneğin, Türkiye’de yasalarınolabildiğince kadınlar yararına değiştirilme-sinde büyük etkileri var ve çok güçlüler. İnsanhakları mücadelesi verenlerin onlar kadargüçlü ve direngen olamadıkları bazı durum-larda değişiklik yapabilmemiz çok olanaklı ol-madı. İnsan hakları deyince bütün hepsiyleuğraşırım yaklaşımı doğru değil. Bu gücünakılcı kullanımı olmaz.

KKoonnffeerraannssllaarr yyaappııyyoorruuzz,, kkaaddıınn hhaakkllaarrıınnııkkoonnuuşşuuyyoorruuzz,, kkaaddıınnllaarrıınn kkeennddiilleerriinnii iiffaaddee eeddee--bbiillmmeelleerrii iiççiinn ççaallıışşmmaallaarr vvaarr.. 3300 vveeyyaa 5500 yyııllssoonnrraa kkaaddıınnllaarrıı nnaassııll bbiirr yyeerrddee ggöörrüüyyoorrssuunnuuzz??

30 yılda feminist mücadele çok yol kat etti.Çok büyük değişikler oldu ama yeterli değil,bundan bir 30 yıl sonrasında çok olumlugelişmeler olacağına eminim. Sonuç olarakkadının insan hakları mücadelesini verirken,bir taraftan da sisteme karşı mücadele veri-yoruz. Sistem kadının toplumsal cinsiyeteşitliği bağlamında ayakları üzerinde sağlamdurmasından çok büyük yarar görmeyeceğinidüşünüyor. Kitle iletişim araçları bunu en-gelleyici bir takım yaklaşımlar da benim-siyor. Bir taraftan kadının korunması gibibir yaklaşım benimser gibi görünüyor; fakatbir taraftan da, bunu engelleyecek yaklaşım-lar benimsiyor. Çünkü biliyoruz ki aile veailenin ürünü olan çocuklar, sistemin ihti-yacı olan işçi sınıfını yaratacak. Kadınlar vefeministler mücadele ediyor, fakat birtaraftan onları iteleyen, öteleyen bir güç devar. Bunu haWfe almayalım. Bu sebeple yavaşbir ilerleme olacaktır. Ben özellikle inter-netin bağımsız bilgiye ulaşmada çağımızınen önemli araçlarından biri olduğunudüşünüyorum. Özellikle de bağımsız bilgiyeulaşmada önümüzdeki 30 yılı şekillendire-ceğini, bilginin daha eşit ve adil dağılımınaolanak sağlayacak; bu sebeple medyanınspekülatif ve manipülatif davranışlarını birbiçimde etkileyecektir.

Semra Ergenç

Eylül-Ekim-Kasım 2012 Gündem

Ah şu feministler...

Prof.Dr.Fincancı (sağda) “Her mücadele başarıya ulaşmak için samimi olmak zorundadır. Asıl olan inandırıcılıktır. Öncelikle herkes kendi yaşamını sorgulamalı” diyor.

Prof.Dr. Şebnem Korur Fincancı toplumda bir kadınbakış açısına ihtiyaç olduğunu söylüyor.

Page 9: Gündem Gazetesi Sayıları (31, Türkçe

Gündem Eylül-Ekim-Kasım 2012

Kampüs üniversiteleri sakinlerineWziksel mekânın yanı sıra sosyaletkileşim ortamı da sağlar. Kam-

püsler üniversitenin kimlikleridir ve sakin-lerine barınma, öğretim, eğitim, eğlence veboş vakit değerlendirme imkanlarıylahuzurlu ve konforlu bir yaşam sunmalarıbeklenir. Kuzey Kıbrıs’a gelen öğrencilerinöncelikle tercih ettiği kampüs üniver-sitelerinden biri olan Doğu Akdeniz Üniver-sitesi, birçok kampüs sakininindeneyimlediği bir meydana ve ortak ders-lerin işlendiği bir binaya sahip. AtatürkMeydanı’na bakan genel derslikler anlamınagelen Central Lecture Halls Türkçekonuşanlar tarafından CeLe, İngilizce Sielolarak bilinir.Güzel bir görsellik ve mekânın kullanıcılarıiçin çeşitli etkinlikler içeren CL, kampüsiçinde yürüyerek ya da bisikletle ulaşılabile-cek koruyucu, tanıdık bir kamusal alandır.Bir özelliği ve kişiliği olan CL herkese biraidiyet sağlarken sosyal ve akademik et-kileşimi güçlendiriyor ve teşvik ediyor.

CCLL’’nniinn aannllaammııCL öğrencilerin yaşamında nasıl bir yere

sahip? Öğrenciler için ne anlama geliyor? Busoruların yanıtını CL binası ve çevresinderastladığımız öğrencilere sorduk. Soru-larımızdan biri CL binası ve çevresindekiöğrencilerin CL’nin ne demek olduğunubilip bilmedikleriydi. CL binasında veetrafında yaptığımız kısa görüşmelerdebütün öğrenciler CL’nin açılımını bildik-lerini söylediler. Ancak çok azı CL’ninaçılımını söyleyebildi. Bazıları ise bilmedik-lerini ya da hiç düşünmediklerini belirttiler.

Görüştüğümüz öğrencilerin, mezunların,çevredeki işyerlerinde çalışanların CL’yi nasılnitelediklerine bakalım: CL’nin “herkesinbuluşma noktası” olması en yaygınniteleme-lerden biri. Emir, “olması gerekenher şeyin olduğu ve yeterince büyük bir yer”olarak nitelerken, Kırgızistanlı Aittila içinCL binası ve etrafı bütün gün sizi meşgultutabilir. CL binası derslerdeki meşguliyetinve yorgunluğun atıldığı yer iken, meydanbaşka türden bir meşguliyetin başladığı yer.

İran’dan gelen Maryam için ise sadeceöğrencilerin değil, onlarla birlikte gelen,değişik kültürlerin ve dillerin de buluştuğubir yer. Bir başka İranlı öğrenci Kayvan içinise “başka kültürleri deneyimlediği bir yer vesadece atmosferin tadını çıkarmak için bilegelmeye değer”. Farnaz ise CL’yi ve etrafınıöğrenciler için yararlı ve ilginç birçok etkin-liğin ve hizmetin olduğu bir yer olarakgördüğünü söylüyor.

CL binasının içinde çok derslik olduğuiçin zaman zaman sınıXarı bulmakta zor-lananlar var. Özellikle ana kampüste okuyanöğrenciler için hemen hemen her bölümeuzaklığı aynı olan CL binası ortak derslerinyapıldığı vazgeçilmez mekân. Ana kampüsteolanlar için CL’ye gelmek ya da önündengeçmek neredeyse kaçınılmaz. Arkadaşlarlabuluşmak, yeni arkadaşlarla karşılaşmak içiniyi bir nokta. Bu arkadaşlıklar arasında ro-mantik ilişkiler de var. Örneğin Nura kız veerkek öğrencilere Xört için CL’nin uygun biryer olduğunu söylüyor. Hürrem ise “CL’yeçok gelmem ama benim için önemi büyük-tür. Kız arkadaşımla burada tanıştık. O yüz-den bende yeri bir başkadır.” diyor.

BBiirr mmeeccbbuurriiyyeett ccaaddddeessiiCL’ye gelmeyen öğrenci yok. CL’ye her

gün gelenler, sadece gündüz gelenler,gündüz ve akşamları gelenler var. Günde 2-3 saatini geçirenler de var; haftada 2-3 kez

gelenler de. Geçerken göz atanlar kadar hergün ya da iki günde bir özellikle uğrayanlarvar.CL bir pazar yeri çarşı meydanı. Yolgeçenhanı. Mecburiyet caddesi. CL derslerle boşvakitlerin, öğrencilerle hocaların birbiriylekarşılaştığı yer. Bu karşılaşmalar kampüshavası dediğimiz şeyi yaşatır. Bir aidiyetgelişmesine yardımcı olur. Gizem “Okuldaolduğum her gün mutlaka gelirim” derken,İrfan ise Eğitim Fakültesi’nde olduğu içingenelde derslerinin CL’de olduğunu, o yüz-den çoğu zaman burada zaman geçirdiğinisöylüyor. Hürrem çok sık gelmeyen, sadecegelip geçenlerden. Hukuk öğrencisi Mikailise “Vallahi her gün burdayım. Günümünçoğu kütüphanede geçtiği için her gün çalış-malarımdan sonra burada oturup kahvemiiçerim” diyor.

CL ve çevresini nasıl kullandığımızabakalım biraz da. En yaygın cevap vakitgeçirmek. CL’ye çoğunlukla arkadaşlarlagörüşebilmek için geliniyor. Bunun yanısıra, kontör almak, internet ve fotokopihizmetlerinden, kablosuz internet bağlan-tısından yararlanmak için, otobüs durağına

yakın olduğundan servis saatlerini beklemekiçin gelenler de yok değil. Rohila’nınsözcükleriyle aktaracak olursak “Mesela şuan dersim yok. Öylesine arkadaşlarla buluş-maya geldim. Burada vakit geçirmeyi sevi-yorum”. Naci ise “Kampüste en sevdiğimyerlerden birisi. Kalabalığı seviyorum” diyor.

DDAAÜÜ’’nnüünn kkaallbbiiCL’ye sessiz saatlerde kafa dinlemeye gelen

de var gürültülü zamanda kafa dağıtmayagelen de. Gelene geçene bakanlar kadargelip geçenler de CL’nin konuğu oluyor.Gelip geçenler bir niyetleri yoksa da etkin-liklere kayıtsız kalamıyorlar. Kermesler,sergiler, konserler, bilet satışları ve promos-yonlar... Kampüsün kalbinin attığı yer CL.Derslerden önce ve sonra çimenlerde otur-manın keyWni tatmayan DAÜ’lü var mıdır?Sınav dönemlerinde heyecanını yatıştır-mayan? Bu arada sorularımızdan biri olan“CL DAÜ’nün kalbi, merkezi mi?”sorusuna bütün katılımcıların “Evet, kesin-likle” yanıtı verdiğini belirtelim. Kısacaherkesin CL binasına gelmişliği CL mey-danında vakit geçirmişliği var.

CL’deki kalabalığın tadını çıkaranlarınyanı sıra akşam üzerine doğru gelip ses-sizliğin tadını çıkarıp fıskiyelerdeki su sesinidinleyenler de var. Emir bunlardan biri. CLmeydanına akşam ve gece gelenler “internet-ten bir şey indirenler” olarak adlandırılabilir.

Akşam ve hafta sonu gelenler CL’nin dinginyanını sevenler. Binaya değil de dışına ilişkinyorumlar yapan öğrenciler, Fatmagül gibi çi-menlerin ve çiçeklerin verdiği sakinlik vehuzuru dile getirdiler.

Elçin “okul hakkındaki hemen her şeyiburada öğrendiğini” söylüyor. Şule ve Melishemen her gün CL’ye uğradıklarını,kütüphaneye ders çalışmaya gelmişkenkafelere de uğradıklarını söylüyorlar. Onlaragöre “burası okulun arkadaş edinme ku-rumu” gibi bir yer.Röportaj yapan öğrencilerimiz öğrencilikgünlerini hatırlattığı için CL’ye uğrayan birmezunla da karşılaştılar. Ona göre buradaoturan herkes üniversitede olduğunu biliyor.Temiz ve göze güzel görünen bir yer CL. Birkafe çalışanı olan Cemile Hanım ise “CL’ deçalıştığım için çok memnunum. Öğrenci-lerle vakit geçirmeyi seviyorum. Sıkıcı biryer değil” diyor.CL’yi kalabalık ve tekinsiz bulanlar da yokdeğil. “Ama burada herkes birbirine çokuzak. Kendi bölümüm küçük olduğu içinorada aile gibiyiz” diyen Gizem gibi.

Bazı öğrenciler masa ve sandalye sayısındaartış olduğunu söylerken bazıları son za-manlarda öğrenci sayısının arttığını ifadeediyor. Birçok öğrenci konumundan ve ve-rilen hizmetlerden dolayı CL’den çok mem-nun. Ancak bazı önerileri de yok değil.Daha çok bilgisayar kullanım alanı, dahakonforlu oturma araçları, daha fazla açıkhavada oturma alanı, daha çok kafe, ışık-landırma ve çiçeklendirme, dondurma satışıyapılması gibi.

Bu haber 2012 Bahar döneminde JOUR345 Jour-nalism and Media Ethnography (Gazetecilik veMedya Etnogra4si) dersine katılan Ahmed RufaiAhmed, Kaan Kırtız, Emre Yılmaz, Ertan Eryıl-maz, Yunus Yamalak ve Murat Özer’in katkılarıylahazırlandı.

Hanife Aliefendioğlu

Ce Le: Bu kampüs nasıl çalışır?

CL’ye çoğunlukla arkadaşlarla buluşmak için geliniyor.

CL Meydanı’ndaki kafeler, öğrencilerin kampüs içinde en fazla zaman geçirdiği yer.

Kuzey Kampüs’ün merkezinde yer alan CL Meydanı, üniversitenin kalbinin attığı yer.

Page 10: Gündem Gazetesi Sayıları (31, Türkçe

ÖÖnncceelliikkllee ppuullccuulluukk kkııssaaccaa ttaannıımmııyyllaanneeddiirr?? SSiizziinn bbaakkıışş aaççıınnıızzddaa ppuullccuulluukknneeddiirr??

Pulculuğu ben iki şekilde tanımlaya-bilirim. Birincisi amatör koleksiyoncu-luk, ikincisi ise profesyonel Wlatelistlikyani bu işten bir kazanç sağlamaamacıyla yapılan boyutu. Kendimitanımlamak gerekirse, sadece bir hobisahibi amatör bir koleksiyoncu olaraktanımlıyorum.

PPuull mmeerraakkıı nnee zzaammaann bbaaşşllaaddıı?? Dayım meraklıydı. Onun koleksiyo-

nuna bakardım, kendi koleksiyonunapek dokundurtmazdı ama onun kon-trolüyle pullara bakardım. Pullarla ilktanışmam böyle oldu, sonra ben debaşladım bir iki pul toplamaya birik-tirmeye. Birde baktım ki bu iş bayağısardı beni. O zamanların sosyal vekültürel iklimini de unutmamak lazım.Televizyonun olmadığı bir dönemdenbahsediyorum. Cep telefonunun, bil-gisayarın ve internetin olmadığı dönem-den bahsediyorum. Bilmiyorum bunlarkulağınıza uzaylı gibi mi geliyor? Çokfarklı bir sosyal ve kültürel iklimdi. Eğ-lencemiz radyo ve gazeteydi, arada birtiyatroya ve sinemaya gidilirdi. Şimdikizaman gibi dünyanın her noktasına tele-fonla, internetle televizyonla ulaşamı-yorduk. Dünyanın bir yerlerineulaşabilmemiz için elle tutulur aracılaraihtiyaç vardı, ansiklopediler gibi. O za-manlar mesela çevresine meraklı pekçok çocuğun resimli bilgiler ansiklope-disi vardı ve ansiklopedilere bakardı.İlkokulda teneffüslerde yarışma ya-pardık. Şu ülke nerede? Bolivya nerede?Peru nerede? Peru’nun başkenti nerede?Şimdi ise bu sorular ilkokullarda yok. Ozaman biz oralara coğraW atlaslarlagidiyorduk. Pullar sayesinde Japonya’nındağlarındaki çiçekleri, Alman pullarıylaAlmanya’daki endüstrileşmenin neboyutlarda olduğunu, Rusya’daki sosya-list rejimlerde sürekli çalışan emekçi, işçipullarından Rusya’daki durumu algılaya-

biliyordum. Pul medyum ve aracıydı.Pullara bakarak seyahatlere çıkıyordum.İngiltere’ye, Almanya’ ya, Amerika’yagidiyordum. İlk başlarda abur cubur pultoplarken, daha sonrasında yaşım iler-ledikçe lise çağlarında, bu işin insanlartarafından sistematik olarak yapıldığınıöğrendim. O zaman Türkiye pullarıtoplamaya başladım.

DDüünnyyaannıınn eenn ppooppüülleerr hhoobbiissii oollaarraakk ppuullkkoolleekkssiiyyoonnccuulluuğğuu ggöösstteerriilliiyyoorr.. NNeeddeennbbiirr ppaarraa kkoolleekkssiiyyoonnuu ddeeğğiill yyaa ddaa bbiirr kkiibb--rriitt kkuuttuussuu kkoolleekkssiiyyoonnuu ddeeğğiill?? PPuull kkoolleekk--ssiiyyoonnuu iiççiinn kkrraallllaarrıınn hhoobbiissii ddeenniiyyoorr..SSiizziinn ggöörrüüşşüünnüüzz nneeddiirr??

İşin içine girdiğiniz zaman bir entelek-tüellik gerekiyor. Örneğin tematikpullarla ilgilenmeye başladığınız zamanderin bir arka planın olduğunu anlıyor-sunuz; entelektüel bir macerayadönüşüyor. Basit bir koleksiyonculuk-tan olayın boyutları büyüyor. Bu sadecepul için geçerli değil. Para koleksiyoncu-luğu için de bu geçerli. Pulun parayagöre avantajı şu: Pul sirkülasyonu dahafazla olan bir materyal. Bir ülkenin pa-ralarında üzerinde kullanacak temalar,motiXer, kişiler bellidir. Türk parasıyapıyorsanız, paranın turasında mutlakaAtatürk olacak, yazısında da bir rakambulunacak, bunun görsel anlamda çokcazibeli olduğunu söylemem. Para, pulgibi görsel ve bilgi anlamında derinliksağlamıyor, belki de bu yüzden insanlarapul koleksiyonculuğu cazip geliyordur.

Filateli sizin gözünüzde ilim midir?Filateliyi ilim olarak nitelendirebilirmiyiz?

Pulculuğu bir bilim olarak kabuletmek çok doğru değil. Pul bilimi olursaeğer kendi disiplini olmak zorunda,meto-dolojisi, bir tezi olmak zorunda.

PPuullllaarrıınn ddeeğğeerrii nnaassııll bbeellllii oolluurr vvee ppuulluunneesskkii oollmmaassıı ddeeğğeerriinnii aarrttıırrıırr mmıı??

Bir pulun iki değeri vardır. Birincisinominal değeri. Nominal değer pulunüzerinde yazan Wyattır. Pul basıldığındapara karşılığı ederidir. 10 kuruşluk pul,

1 liralık pul gibi. Buna nominal değerdenir. İkincisi ise koleksiyon değeridir.Bu değer rölatif bir değerdir, pulun üze-rindeki baskıdan kaynaklanan bir hata,ya da pulu çizen graWkerin yapacağı birhata olabilir. Bu hata pulların değeriniinanılmaz bir şekilde artırır; bu pullarçok nadir olur. Koleksiyoncular bupulları kendi koleksiyonuna katmakister, o pulun nominal değeri 10 kuruşbile olsa bir anda “errorlü pul” diye

adlandırılıyor. Hatalı bir pul iseörneğin, 10 kuruşluk bir hatalı pulundeğeri birkaç ay sonra 1000 liraya çıka-bilir. Bir diğer belirleyici özellik isepulun baskı, sayı miktarı, puldan kaçtane basıldığı, eğer bir puldan çok fazlabasılmadıysa ve basılan pullar bir ne-denden dolayı postaneler tarafından,kullanıcılar tarafından sirkülasyondakullanıldıysa piyasada pulu bulmak zor-laşır ve pul değer kazanır.

PPuullllaarrıınn bboorrssaaddaakkii hhiissssee sseenneettlleerriinnddeennddaahhaa ddeeğğeerrllii oolluuşşuunnuu nnaassııll aaççııkkllaayyaa--bbiilliirrssiinniizz??

Kıbrıs pullarından örnek vermekgerekirse ilk cemaat meclisi tarafındanbasılan sosyal yardım pulları... Bu seriiki puldan oluşur. Birkaç yıl önce birpulun Wyatı 300, 350 lira civarındaydı.Bu rakamlar büyük rakamlar. O dönem-de bir yakınınız bir nedenden dolayı opuldan aldığını ve size 100 tane pulbıraktığını düşünün, tanesi 350 liradan,35 bin lira yapar. O zaman ki pulunnominal değeri 1 kuruş veya 2 kuruştu,aradan belki 30 yıl geçti fakat bu sürezarfında hiçbir emtia veya ticari ürün budenli değer yükseltemez. Her pul içinbu geçerli değil.

TTüürrkkiiyyee’’ddee ggeennççlleerr WWllaatteellii iillee iillggiilleennmmeezz ,,‘‘GGeell ssaannaa ppuull kkoolleekkssiiyyoonnuummuuggöösstteerreeyyiimm’’ eesspprriissiiyyllee ppuullccuulluuğğuu kküüççüümm--sseerrlleerr.. BBuu kkoonnuuyyllaa iillggiillii ggöörrüüşşüünnüüzznneeddiirr??

Bu, Türk Wlmlerinde çokça kullanılan

bir espri. Halk arasında pulculuğailişkin pulun mizahi boyutu oluştu.Pulla ilgilenen insanlar akıllarında böylebir espriyle haşır neşir değiller. Pulcu-luğa ilgiyi azaltan, körelten, bu kötüespri değil, bunun başka sosyalgerekçeleri var. En başta postanelerdepulun yerine zarfı makinalardan geçiri-yorsunuz, elektrikli bir makine zarfınüzerine pul yerine geçen bir damgabasıyor. Artık arkasını ıslatıp

yapıştırdığımız pullar yok. Ayrıcamektup da ortadan kalktı. Kim mektupyazıyor? Hangi genç birbiriyle mektu-plaşıyor? Artık mesajlaşıyoruz mesajlaş-manın olduğu bir devirde, elimizezarfın, kalemin, kağıdın değmediği birdevirde, insanlar pula niye merak sarsın?Pulun bir anlamı, mahiyeti kalmadı. Pulmarjinalize olmuş koleksiyoncularınönem verdikleri bir eşya niteliğindedir.

BBiirr ppuull iiççiinn bbaayyrraakk vvee ppaarraaddaann ssoonnrraabbaağğıımmssıızzllıığğıınn sseemmbboollüüddüürr ddiiyyee ssööyylleebbiilliirrmmiiyyiizz??

Pulu bağımsız bir ülke bastığında, bubir anda o ülkenin ayrı devlet olduğunugösteren bir şey. Burada tanınma vetanınmama meseleleri düşündürür bizi.Kıbrıs bizim için bir devlet. KKTC’ninkendine ait pulları var ve pullarını1970’li yıllardan beri basıyor. Dünyada KKTC pulları toplayan ya-bancılar yok mu? Var. Türklerden dahafazla İngilizler ve Almanlar KKTC pulutopluyor. Bunun siyasi anlamda ülkenintanınmışlığına bir katkısı dokunuyormu veya dokunmuyor mu bu açıdanbakmak lazım.Kıbrıs’a geldikten sonra Kıbrıs Türkpulları biriktirmeye başladım. Elimdebir takım Kıbrıs Türk pulları vardı.1999-2000 yılından itibaren düzenliolarak KKTC pulu almaya başladım.Kıbrıs pullarım henüz tamamlanmışdeğil; 5-6 yıl eksikliğim var, bu eksikliğide tüccarlardan karşılamaya çalışıyo-rum.

“Pulculuk entelektüel bir maceradır” İletişim Fakültesi’nin sevilen hocalarından Ahmet Goran, aynı zamanda bir pul koleksiyoncusu. Çocukluğundan beri pul biriktiren Goran, kendi ifadesiyleamatör bir koleksiyoncu. Goran, pulculuğun entelektüel bir macera olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Hayata sonuç almak gözüyle bakıyorsanız koleksi-yoncu olmanız zor. Eğer pulculuğu bitmeyen bir süreç veya macera olarak düşünüyorsanız koleksiyoncu olabilirsiniz. Pul piyasaya ilk çıktığı gün postanedamgasıyla basılması gerekiyor. 20-30 tane pul için bütün bir yıl bekleyebilirseniz bu sizin yaşamınızın bir parçası haline gelecektir.” Ahmet Goran ile pulkoleksiyonculuğunun püf noktalarını konuştuk.

Semra Ergenç

Eylül-Ekim-Kasım 2012 Gündem

Ahmet Goran, baskıdan kaynaklanan hataların pulların değerini arttırdığını söylüyor.

Goran, günümüzde pulculuğa olan ilginin azaldığını ifade ediyor.

Page 11: Gündem Gazetesi Sayıları (31, Türkçe

Gündem

Obezite, en basit şekilde,vücutta aşırı yağ birikme-sidir. Diğer bir tanımla-

mayla yetişkin kadınlarda vücutyağ oranının yüzde 30 ‘danerkeklerde ise yüzde25’ten fazla olmasıdır.Yapılan araştırmalaragöre, Türk erkeklerinindörtte birinde (yüzde25), kadınların dayarıya yakınında (yüzde44) obezite belirlenmiştir.Bu oran 10 yıl önce çok dahaaz iken günümüzde erkeklerde ikikat artmış, 50 yaş üzeri kadınlardada yüzde 40'tan az iken yüzde50'ye yükselmiştir.Obeziteyi belirlemek için DünyaSağlık Örgütü'nün obezitesınıXandırılması kullanılmakta vegenellikle Beden Kitle İndeksi

(BKİ) ile ölçülmektedir. Bedenkitle indeksi, kilogram olarak ağır-lığın, metre cinsinden boy uzun-luğunun karesine bölünmesiyle

elde ediliyor. Beden kitle in-

deksiniz 18.5– 24,9kg/m²arasındaise normalkilo-

lusunuz.Bundan az

ise zayıf, çok isefazla kilolusunuz.

Beden kitle indeksi 30 –39,9 kg/m² arasında olanlar iseobez kategorisine giriyor; budeğerin üzerinde bulunanlar iseileri derecede obez olarak değer-lendiriliyor. 25-29.9 Beden kitle indeksinin

yanı sıra belçevresi ölçümüde, obezitetehlikesinindüzeyini belir-lemede kul-lanılıyor. Ayrıcayağ dokusununartık basit birdepolama şekliolmadığı, aynızamanda tümsistemleri etkileyen hormonal vekimyasal maddeler salgıladığı dabiliniyor. Bu salgılar, obezitenindaha da ağırlaşması yönünde etkigösteriyor ve iştahı arttırırkendoyma sınırını daileri itiyor. Yağdokusununvücudun neresindetoplandığı daoldukça önemlidir.Göbek çevresindebiriken yağ, basen-lerde ve kalçalardabirikenden dahatehlikeli olduğukabul ediliyor. Bunedenle, elma tipişişman hastalarınarmut tipi şişmanhastalara oranlaözellikle kalphastalıklarınayakalanma riskidaha fazla. Kısaca,erkeklerde belçevresi 94 cm'yi

geçerse artmış risk, 102 cm'yigeçerse yüksek riskten; kadınlardaise belçevresi 80cm'i

geçerse artmış risk, 88 cm'i geçerseyüksek riskten söz edilmektedir.

sağlığı tehdit ediyor

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) 2012-2013 Eğitim-Öğretim Yılı’na yeni açılan bölümlerden biri olan Zihin En-gelliler Öğretmenliği ile merhaba dedi. DAÜ EğitimFakültesi bünyesinde açılan Zihin Engelliler ÖğretmenliğiBölümü’nde bu yıl 80 öğrenciye alanında uzmanakademisyenler tarafından eğitim verilecek. Bölümhakkında gazetemize açıklama yapan DAÜ Eğitim FakültesiDekanı Prof.Dr. Halil İbrahim Yalın, Türkiye’de ciddioranda zihin engelliler öğretmeni açığı yaşandığını ve DAÜolarak amaçlarının bu açığı kapatmak olduğunu söyledi. T.C Milli Eğitim Bakanlığına bağlı 9 bin zihin engellileröğretmeni açığının yaşandığını ifade eden Yalın, “Zihin en-gelliler öğretmenliği açığını ancak eğitim fakülteleri kapata-bilir. Bizler de nitelikli ve köklü öğretmen yetiştiren birfakülte olarak böyle bir bölümü açma gereksinimi hissettik”şeklinde konuştu.

ÖÖğğrreenncciilleerriinn yyüüzzddee sseekksseennii TTüürrkkiiyyee’’ddeenn Üniversite olarak hedef kitlelerinin sadece Kıbrıs ile kısıtlı

olmadığını vurgulayan Yalın, öğrencilerini Türkiye için deyetiştirdiklerini söyledi. Yalın, “Öğretmenlerimizi yalnızcaKıbrıs için değil; Türkiye için de yetiştiriyoruz. Kıbrıs içinöğretmen yetiştirme işini öğretmen akademisi zatenyürütüyor. Bizim görevimiz ise sınırı genişletmek. Öğrenci-

lerimizin yüzde sekseni Türkiye’den geliyor. Büyük bir kısmıda tekrar ülkesine dönüyor. Türkiye’nin ihtiyacı olan alan-lara göre program açma fonksiyonumuz ve görevimiz var.Bunu en iyi şekilde değerlendirmek istedik” diye konuştu.

TTüürrkkiiyyee’’ddeenn ggeelleenn hhooccaallaarr ddaa vvaarr 2012-2013 Eğitim-Öğretim Yılı için altmış öğrencilik

kontenjan belirlendiğini ve kontenjanların tamamınındolduğunu belirten Yalın, öğrencilere en iyi eğitimin sunul-ması için Türkiye’nin en saygın üniversitelerinden hocalarınders verdiğinin altını çizdi. Şu an itibariyle alanında uzmanüç özel eğitim hocasının ders verdiğini açıklayan Yalın, “Üçözel eğitim hocamız, öğrencilerimize eğitim veriyor. Aynızamanda Türkiye’den, Marmara, Gazi ve Eskişehir AnadoluÜniversitesi’nden de hocalarımız var. Maksadımız öğrenci-lerimizin en iyi şekilde eğitim görmeleri, çocuklarımıza veülkemize faydalı öğretmenler olarak yetişmeleridir. Buçerçevede biz elimizden gelen çabayı sarf ediyor ve bütünplanları değerlendiriyoruz” dedi.

KKııbbrrııss’’ıınn aallttyyaappııssıı iiyyii “DAÜ olarak yeni bölümden mezun olacak öğrencileri-

mizin mezun olduktan sonra sıkıntı yaşamamaları için iyibir staj alt yapısını oluşturuyoruz” diyen Yalın, staj içinbirçok alternatiWn mevcut olduğunu söyledi. Öğrencileringerekirse Türkiye’de bile staj yapabileceklerini sözlerine

ekleyen Yalın, “Öğrencilerimiz stajlarını devlet ve özeleğitim kurumlarında yapabilirler. Bu anlamda Kıbrıs’ınaltyapısı son derece iyi. Eğer Kıbrıs yetersiz kalırsaTürkiye’den Milli Eğitim Bakanlığı ile anlaşma yapılıpTürkiye’deki kurumlarda, özellikle oralardan gelen öğrenci-lerin staj yapmaları sağlanabilir. Biz bu konuda üzerimizedüşen görevi yerine getiririz;fakat şu an itibariyleKıbrıs’ın bu konudakipotansiyeli yeterli”diye konuştu.

Zihin Engelliler Öğretmenliği bölümü açıldıNarin Demirci

OObbeezziittee

* Beslenme bireye özgü olmalıdır* Besin çeşitliliği sağlanmalıdır* Öğün atlanmamalıdır* Kolalı, asitli içeceklerin tüketimi sınırlandırılmalıdır* Vücut ağırlığı ideal düzeyde tutulmalıdır* Şeker ve tatlı tüketimi azaltılmalıdır* Tam tahıllı un ile yapılmış ekmek tercih edilmelidir* Sebze ve meyve tüketimi arttırılmalıdır* Yağ ve kolestrol oranı düşük besinler tüketilmelidir* Fast food tarzı besinler nadiren tüketilmelidir* Tuz tüketimi sınırlandırılmalıdır* Düzenli fiziksel aktivite gerçekleştirilmelidir

DAÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve DiyetetikBölümü Öğretim Görevlisi Asiye Y. Güngör obeziteyi

engellemek ve sağlıklı beslenme için şu önerilerde bulundu:

Batuhan Çitemel

* Tip 2 diyabet* Koroner arter hastalığı* Hipertansiyon * Kalp yetmezliği* Uyku apnesi* Solunum bozuklukları* Reflü* Depresyon* Kısırlık* Adet düzensizlikleri* Osteoartrit* Varis* Beyin kanaması ve felç* Safra kesesi taşı* Meme, kalın bağırsak ve prostat kanseri* İdrar inkontinansı* Uyku bozuklukları * Doğum zorlukları* Polikistik over sendromu* Aşırı kıllanma* Toplumsal uyumsuzluk* Metabolik sendromu * Kolesterol ve lipid yüksekliği

Obeziteden kurtularak bu hastalıklarla da savaşabilirsiniz

Eylül-Ekim-Kasım 2012

Fast food türü besinlerin aşırı tüketimi obeziteye neden olan etkenler arasında yer alıyor.

DAÜ Eğitim Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Halil İbrahim Yalın, amaçlarının zihinengelliler öğretmeni açığını kapatmak olduğunu söylüyor.

Page 12: Gündem Gazetesi Sayıları (31, Türkçe

Ada sakinleri olarak sokaklarda başıboşhayvanlara rastlamamız alışılagelmişbir durum. Ne yazık ki bu hayvanlar-

dan pek çoğunun cesetleriyle de karşılaşıyo-ruz yollarda. Bir kısmının kaderi bu olurken,diğerlerinin başına ne geldiğini merak ettinizmi hiç? Belki de içinde bulunduğumuz gün-lerde gündemde olan ve pek çok hayvansev-erin tepkisini çeken “Hayvan Refahı YasaTasarısı” sizi bu konuda düşünmeye teşviketmiş olabilir. Zira yasa tasarısına göre, sokakhayvanları belediyeler tarafından toplanıpöldürülebilecekler. Bu noktada, hayvan barı-naklarının ve belediyelerin tutumlarınıaraştırdık.

Barınaklar, sahipsiz hayvanlarını sokaklardışında görebileceğimiz yegâne mekânlar. Adagenelinde derneklere ait olan veya kişisel giri-şimle belli bir çapta da olsa hizmet vermeyeçalışan sayılı hayvan barınağı mevcut. Barı-naklardan hiçbiri devletten destek görmüyorve toplumsal duyarlılıkla hayatlarını sürdür-meye çalışıyorlar. Diğer barınaklardan aynışekilde söz etmek mümkün olmasa da GirneHayvanları Kurtarma Derneği organizasyonyapısı ve işlevselliğiyle isminden söz ettiriyorve kayda değer bir örnek teşkil ediyor.

Margaret Ray tarafından 1994 yılında kuru-lan ve bugün etkin bir biçimde toplumahizmet etmeye devam eden merkez Beşpar-

mak Dağları’nda bulunuyor. Arapköy yakın-larında bulunan ve Orman Müdürlüğündenkiralanan doğayla içiçe alanda pek çok kedi ve250'den fazla köpek barınıyor; ancak yenigelen hayvanlar bir yılı aşkın bir süredir ka-pasite limitlerinin aşılmış olması nedeniylebarındırılamıyor ve kısırlaştırıldıktan sonrasalıveriliyorlar.

Veterinerlik hizmeti veriliyorKısırlaştırmayla popülasyonun giderek

aşağıya çekilmesi ve mevcut hayvanların dahaiyi şartlarda yaşatılması hedeXeniyor. Sağlıksorunu bulunan veya kısırlaştırılacak hayvan-lar için veteriner hizmetleri salı ve perşembegünleri anlaşmalı veterinerler tarafındansağlanıyor. Normal şartlarda köpekler için220, kediler içinse 200 lira olan kısırlaştırmaücretleri dernek için 70 ve 50 lira olarakuygulanıyor; ayrıca, hayvan sahiplerinin de buWyatlardan yararlanmaları sağlanıyor.Derneğin halkla ilişkiler sorumlusu JulienChristof veteriner hizmetlerinin derneğemaliyetinin aylık olarak 7 - 8 bin liracivarında olduğunu belirtiyor.

Su ve elektrik hizmetleri, alan kirası veyavergi konularında dahi devlet desteği bula-

mayan ve yüksek maliyetlere sahip olanderneğin farklı gelir kaynakları var. Dernek,Girne’de çoğunlukla ikinci el ürünlerinsatıldığı bir dükkan işletiyor. Buraya eskieşyalarınızı bağışlayabilir veya alışveriş ya-parak katkıda bulunabilirsiniz. Eski ve yenikıyafetler, aksesuarlar, kitaplar... Neredeyseher türlü eşyayı bulmak mümkün. Yazıcı kar-tuşlarının geri dönüşümünden de derneğegelir elde ediliyor. Bir Wrmayla anlaşmalıolarak hazırlanan geri dönüşüm kutuları aynızamanda çevreyi de koruyor. Yaz aylarındadüzenlenen köpek yarışması ve daha pek çokproje de dernek için gelir oluşturuyor. Ayrıcaokullardan ve hastanelerden temin edilenartık yemekler de hayvanların beslenmesindekullanılıyor.

Aşıları barınak karşılıyorDileyen herkesin ziyaret edebildiği, hatta

köpeklerle birlikte yürüyüşe çıkabildiğimerkezde hayvanlar için yeni bir ev arayışı dasürüyor. İkâmet konusundaki geçici pozisyon-larından dolayı, asker ve öğrenciler haricindedileyen herkes bir hayvanı sahiplenebiliyor.Barınaktan sahiplenilen hayvanların aşıları dabarınak tarafından karşılanıyor. Onlarca kedi

ve köpeğin Almanya'ya gönderilerek yenievlere kavuşturulmuş olması da heyecan vericibir çalışma olarak derneği temsil ediyor.

Sokak hayvanlarını sahiplenerek anlamlı birhizmette bulunan derneğin çalışmaları pekçok açıdan örnek olabilecek durumda; ancakadanın her bölgesi Girne'deki bu ayrıcalığasahip değil. Gazimağusa Belediyesi Halklaİlişkiler Sorumlusu Ayşegül Sakallı'ya sokakhayvanlarıyla ilgili olarak neler yapıldığınısorduğumuzda, üzülerek “Henüz bir şey yok”cevabını veriyor. Bu Gazimağusa'ya özgü birdurum değil. Ada genelinde bir zaaWyet vekayıtsızlıktan söz etmek mümkün. GirneHayvanları Kurtarma'dan Julien Christof,sahipsiz hayvan ihbarı üzerine kimibelediyelerin hayvanları öldürdüklerini, kimibelediyelerin ise beklediklerini ve müdahaleiçin derneğe izin verdiklerini söylüyor; şunuda ekliyor: “Şikayeti yapanlar İngilizler oluyorama belediyenin hayvanları öldüreceğinibilmiyorlar”.

Sokak hayvanları duyarlılığımızı ve ilgimiziözellikle hak ediyorlar. Biz onlara alınır satılırbirer meta olarak yaklaştıkça, bir aksesuarveya telefon modeli gibi seçip, edilgenyapılarını sömürdükçe ve dilediğimizdesıradan bir eşya gibi fırlatıp attıkça bu dramınkaynağı oluyoruz. Hayvan ticaretinden uzakdurmak, barınakları doldurup taşan hayvan-lardan birini sahiplenmek veya en azındankimi zaman onları ziyaret ederek destekolmak hayvan sevgisinde samimiyetin işaret-leri olarak karşımıza çıkıyor. Yapabileceğinizdiğer önemli katkı ise sahip olduğunuz hay-vanları kısırlaştırarak yeni travmaların vedramların önüne geçmek.

Doğu Akdeniz Üniver-sitesi (DAÜ) Rektörü Prof.Dr.Ab-dullah Öztoprak, DAÜ SualtıAraştırma ve Görünteleme Merkezi(DAÜ-SAGAM) bünyesinde kuru-lan Kaplumbağa Kurtarma ve Reha-bilitasyon Merkezi’nde tedavi edilenyaralı bir kaplumbağaya isim babasıoldu. DAÜ Deniz Tesisleri’nde faaliyetgösteren merkezi ziyaret eden DAÜRektörü Prof.Dr.Abdullah Öztop-rak, denize bırakılan bir olta takımı

tarafındanyaralanan ve 28 Ekim’de

dalgıçlar tarafından bulu-nan Chelonia Mydas türü yeşilkaplumbağaya Prenses isminiverdi. Prof.Dr. Öztoprak,

farkındalığın öneminedeğinerek, bilim adamlarının butesise çekilmesi gerektiğini ve bu-ranın bir bilgi merkezi olarak değer-lendirilmesinin son derece önemliolduğuna dikkat çekti. Öztoprak,Kaplumbağa Kurtarma ve Rehabili-tasyon Merkezi’nin gelişmesi içindestek vereceklerini vurguladı.

DAÜ SAGAM Başkanı Dr. BurakAli Çiçek de, merkezin önceliklihedeWnin deniz kaplumbağalarınırehabilite etmek olduğunu ifadeederek, Prenses’in eski sağlığınakavuşması için gerekli bütün tedaviyöntemlerinin uygunlandığı söyledi.HedeXerinin yardıma muhtaç bütündeniz canlılarını tedavi ve rehabiliteetmek olduğunu ifade edenDr.Çiçek, çalışmalarının bu doğrul-tuda Çevre Koruma Dairesi’ndenalınan izinler ve diğer kamu kuru-luşları ile işbirliği içinde devam ede-ceğini sözlerine ekledi.

Prenses’in isim babası oldu Gündem Haber

Kaan Kırtız

Sokak hayvanları ilginize muhtaç

SAHİBİ

Doğu Akdeniz Üniversitesi adına

Rektör Prof.Dr. Abdullah Y. Öztoprak

DANIŞMA KURULU

Prof.Dr.Süleyman İrvan

Doç.Dr. Hanife Aliefendioğlu

Yrd.Doç.Dr. Pembe Behçetoğulları

Yrd.Doç. Dr. Metin Ersoy

YAYIN YÖNETMENİAyça Atay

FOTOĞRAF EDİTÖRÜMert Yusuf Özlük

GRAFİK TASARIMMehmet Balyemez

MUHABİRLER

Bahadır Konuk

Batuhan Çitemel

Barış Özer

Ertan Eryılmaz

Kaan Kırtız

Kaan Töngelci

Narin Demirci

Semra Ergenç

Ümran İnce

Vusal Hasanov

Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi

Tel: 0392 630 16 42

E-posta: [email protected]

DAÜ Basımevi’ndebasılmıştır

Hayvan Refahı Yasa Tasarısı, belediyelere sokakhayvanlarını öldürme yetkisi veriyor

Adadaki geçici pozisyonlarından dolayı asker ve öğrencilerin hayvan sahiplenmesi tercih edilmiyor.

Prenses’in sağlığına kavuşması için tüm tedavi yöntemleri uygulanıyor.