Top Banner
gençIMO s:7 . GENÇ-İMO’NUN GÜNDEMİ KONSEYDEN, BASIN AÇIKLAMALARI, GENÇ-İMO ŞUBE HABERLERİ, HES ÇALIŞTAYI, GENÇ-İMO 5. YAZ EĞİTİM KAMPIMIZI TAMAMLADIK RÖPORTAJ: VEYSEL YILMAZ, MEHMET ÖZDEMİR, ENGİN SAKİN, OZAN IŞIKCEVAHİR RANTSAL DÖNÜŞÜM HALKI VURUYOR EZGİ ÇİMEN, CESUR KARDOĞAN TOPLU KAZIK İDARESİ RÖPORTAJ: ALPER ULUŞAN PROF. DR. METİN HÜSEM İLE İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ EĞİTİMİ İLE İLGİLİ RÖPORTAJ ALPER ULUŞAN YAPIYI ANLAMAK EZGİ ÇİMEN, HANDAN AYDIN MÜHENDİS HANIM DİLAN TAŞGİT PROF. DR. MUSTAFA İNAN DERLEYEN: BARAN BULUT BALKAN ONLARIN GÖZÜNDEN VAN DEPREMİ ÖZKAN OKŞAR 1860’TAN BUGÜNE MARMARAY BARIŞ ALİ AYDIN O YİNE EN ÖNDE… BARAN BULUT BALKAN BİR TELEFON KADAR YAKIN CUMALİ DEDE ÜNİVERSİTE A.Ş’YE GEÇİT YØK CAN SOYASLAN DÜŞÜNMEKTEN KORKAN SİSTEM: 4+4+4 FERHAT KOYUN BİR DEMOKRASİ HAVARİSİ ABD
56

genç-İMO 7.Bülten

Jan 03, 2017

Download

Documents

ledan
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: genç-İMO 7.Bülten

gençIMO s:7

.

GENÇ-İMO’NUN GÜNDEMİ KONSEYDEN, BASIN AÇIKLAMALARI, GENÇ-İMO ŞUBE HABERLERİ, HES ÇALIŞTAYI, GENÇ-İMO 5. YAZ EĞİTİM KAMPIMIZI TAMAMLADIK RÖPORTAJ: VEYSEL YILMAZ, MEHMET ÖZDEMİR, ENGİN SAKİN, OZAN IŞIKCEVAHİR RANTSAL DÖNÜŞÜM HALKI VURUYOR EZGİ ÇİMEN, CESUR KARDOĞAN TOPLU KAZIK İDARESİ RÖPORTAJ: ALPER ULUŞAN PROF. DR. METİN HÜSEM İLE İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ EĞİTİMİ İLE İLGİLİ RÖPORTAJ ALPER ULUŞAN YAPIYI ANLAMAK EZGİ ÇİMEN, HANDAN AYDIN MÜHENDİS HANIM DİLAN TAŞGİT PROF. DR. MUSTAFA İNAN DERLEYEN: BARAN BULUT BALKAN ONLARIN GÖZÜNDEN VAN DEPREMİ ÖZKAN OKŞAR 1860’TAN BUGÜNE MARMARAY BARIŞ ALİ AYDIN O YİNE EN ÖNDE… BARAN BULUT BALKAN BİR TELEFON KADAR YAKIN CUMALİ DEDE ÜNİVERSİTE A.Ş’YE GEÇİT YØK CAN SOYASLAN DÜŞÜNMEKTEN KORKAN SİSTEM: 4+4+4 FERHAT KOYUN BİR DEMOKRASİ HAVARİSİ ABD

Page 2: genç-İMO 7.Bülten
Page 3: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 1

Yönetim Yeri: TMMOB İnşaat Mühendisleri OdasıNecatibey Cad. No: 57 06440 Kızılay / AnkaraTel: 0.312.294 30 00 Faks: 294 30 88 E-posta: [email protected]: www.imo.org.tr/gencimo

Ocak 2014 genç-İMO özel sayısı, yerel süreli yayın. ISSN: 1307-2412Baskı: Mattek Matbaacılık Basın, Yayın Tan. Tic. San. Ltd. Şti. Tel: 0.312.433 23 10Baskı Tarihi: 25 Ocak 2014 / 4.000 adet basılmıştır. Üyelerine parasız dağıtılır.

genç -İMO Ö ğrenci KonseyiAlper Uluşan Barış Ali Aydın

Ezgi Çimen Veysel Yılmaz

Rojda Varhan Ömer Örgü

Ferhat Koyun İlke Özkaptan

Aycan Gündüz H. Batuhan KaplankıranLevent DARI

Taner Yüzgeç

İ Ç İ N D E K İ L E R

GENÇ-İMO’NUN GÜNDEMİ2

KONSEYDEN

3BASIN AÇIKLAMALARI

5GENÇ-İMO ŞUBE HABERLERİ

17HES ÇALIŞTAYI

24GENÇ-İMO 5. YAZ EĞİTİM KAMPIMIZI TAMAMLADIK

MÜHENDİSİN GÜNDEMİ26

RÖPORTAJ: VEYSEL YILMAZ, MEHMET ÖZDEMİR, ENGİN SAKİN, OZAN IŞIKCEVAHİR

RANTSAL DÖNÜŞÜM HALKI VURUYOR

31EZGİ ÇİMEN, CESUR KARDOĞAN

TOPLU KAZIK İDARESİ

33RÖPORTAJ: ALPER ULUŞAN

PROF. DR. METİN HÜSEM İLE İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ EĞİTİMİ İLE İLGİLİ RÖPORTAJ

35ALPER ULUŞAN

YAPIYI ANLAMAK

36EZGİ ÇİMEN, HANDAN AYDIN

MÜHENDİS HANIM

38DİLAN TAŞGİT

PROF. DR. MUSTAFA İNAN

40DERLEYEN: BARAN BULUT BALKANONLARIN GÖZÜNDEN VAN DEPREMİ

42ÖZKAN OKŞAR

1860’TAN BUGÜNE MARMARAY

45BARIŞ ALİ AYDIN

O YİNE EN ÖNDE…

ÜLKE GÜNDEMİ47

BARAN BULUT BALKANBİR TELEFON KADAR YAKIN

49CUMALİ DEDE

ÜNİVERSİTE A.Ş’YE GEÇİT YØK

51CAN SOYASLAN

DÜŞÜNMEKTEN KORKAN SİSTEM: 4+4+4

52FERHAT KOYUN

BİR DEMOKRASİ HAVARİSİ ABD

Page 4: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 72

K O N S E Y D E NMerhaba arkadaşlar,

Henüz ilk satırlarını okuduğunuz bu dergiyi belki takip ediyor ve basımını bekliyorsunuz, belki içinde yazılarınız var, belki biri dersten sonra elinize tutuşturdu, belki de arkadaşınızı beklerken sehpanın üzerinde görüp göz atmaya başladınız. Bunlardan herhangi biriyseniz genç-İMO yayın organlarından biri olan bültenimizde bir parça genç-İMO’yu, kim olduğunu neden örgütlendiğini ve neden gerekli olduğunu anlayabilirsiniz.

Üniversite öğrencileri olarak artık sloganlaşmış barınma hakkına, staj imkanına, parasız, bilimsel ve teknik eğitime kavuşamama sorunları hepimizin dilinde. Bunun yanında mezun olduğunda mühendisin sorumluluğu olan prob-lemleri çözüme kavuşturma işi dışında patronun gözünde bir ‘diploma’dan ileri geçemeyen ve aldığı eğitimin gerek-lerini yerine getirmektense patronunun istekleri doğrul-tusunda çalışan bir mekanizmaya dönüşür mühendisler. Her kesimden mühendisi ve mühendis adaylarını mağdur eden bu ‘böyle gelmiş böyle gider’ düzenine karşı durur genç-İMO. Kapsamı oldukça geniş, eğitiminden pratiğine kadar sorunlarla dolu bu mesleği ve yaşamlarımızın mes-leklerimiz üzerine kurulu olduğunu düşündüğümüzde ‘öz örgütlülük’ kelimesi büyük anlam kazanır. genç-İMO’ da bu bağlamda çalışmalar yürütür. Bu yüzden ‘Suyumuzu vermeyeceğiz!’ diyen HES karşıtı direnişçilerin yanında olur. Bu yüzden 1 Mayıs’larda alanlardadır. Bu yüzden ODTÜ, Osmangazi ve nice üniversite öğrencisinin haklı mücadelesini destekler. Bu sebeptendir ‘Toplumcu mü-hendisler olma yolunda gücümüz örgütlülüğümüzdür.’ ilkesiyle hareket etmesi, dışarıdan bakan değil karışan olması.

Yeni döneminde de temsilcileriyle, kampıyla, bülteniyle, toplumcu mühendislik anlayışını benimsemiş üyeleriyle çalışmalarına devam edecektir genç-İMO. Üniversitelerin eksik kaldığı her alanda üyelerini destekleyecektir.

Son olarak elinizdeki bültenin hazırlanması sürecinde bazı ek yayınlarımız ortaya çıktı. Biraz bunlardan bah-sedelim size. Haziran ayında gezi direnişi birdenbire ülkemizin gündemine oturdu. Çoğumuzun sadece oku-yup dinlemekle yetinmeyip bizzat katıldığı, “direndiği”, dilini yutmuş medyaya karşı hepimizin adeta birer basın mensubu olduğu, ana akım medya ile sosyal medyanın hayatımızda yer değiştirdiği o günlere dair; yaşanan süreci size aksettirmeye çalıştık ve buram buram Haziran direnişi kokan ek bültenimizi hazırladık. Teknik öğretmen-lere mühendislik yolunun açılması ile ilgili yazılarımızın da yer aldığı ek bültenimizi ilkin 5. Genç-İMO Yaz Eğitim Kampına katılan arkadaşlarımızla paylaştık. İkinci ek yayınımız ise önceki bültenlerimizde yer alarak oldukça dikkat çeken ve ilgi gören “staj defteri” bölümünün geniş-letilmesi ile oluştu. genç-İMO 6. Dönem Öğrenci Konseyi olarak umarız ki yaptığımız bu değişikliklerden memnun kalırsınız.

Son olarak 7. Genç-İMO bülteni ve ek yayınları ortaya çıkarken emeği geçen herkese teşekkürlerimizle…

genç-İMO Öğrenci Konseyi

BASIN AÇIKLAMALARI

MÜHENDİSLER ŞANTİYEYE, ÖĞRETMENLER DERSE (14.06.2013)

Teknik Eğitim Fakültelerine mühendislik yolu açılması için gerçekleştirilen değişiklik, 21 Temmuz 2013 tarihin-de Ankara`da gerçekleştirilecek sınavla vücut buluyor...Mühendislik eğitimi; mühendislik fakültelerine ait ilgili bölümlerde temel mühendislik ve ilgili ana bilim dallarının derslerinin oluşturduğu disiplinli bir eğitim programı ile gerçekleştirilmektedir. Bilimi ve tekniği halkın hizmetine sunma gayesi ile ortaya çıkan inşaat mühendisliğinin eğitimi de ancak bu koşullar altında sağlanabilir.Birçok meslek disiplinini bir arada bulunduran ve 4 yıl içinde hidrolik mekanik, ulaşım, yapı geoteknik gibi birçok ana bilim dalı ile ilgili eğitimler aldığımız, zorlu sınavlardan geçtiğimiz proje çalışmaları yürüttüğümüz meslek alanlarımızın, mühendislik fakültesi bünyesinde yer almayan bölümlerin mezunlarına yeni bir iş alanı olarak açılması; bizlerin, ailelerimizin ve değerli akade-misyenlerin emeklerini hiçe saymaktır.Bu koşullarda eğitim görmeden, bilimsel yeterlilik sağlanmadan halkın yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayacak olan tüm yapıların güvenilirliğini sağlamak müm-kün olmayacaktır. Bu yüzden bu süreçle sadece ilgili mühendislik fakültelerinde okuyanlar için bir haksızlık oluşmaktadır. Bu aynı zamanda kamusal alanın güvenli-ğini tehdit eden bir adımdır.Sürekli artan kontenjanlar ile sürekli artan inşaat mü-hendisi sayısı, birde teknik öğretmenlerin eklenmesi ile bugün mezun olduğunda birçok zorluk yaşayan arkadaşlarımızın sıkıntılarını daha da arttıracaktır.Bizler gecelerini gündüzlerine katarak sıkıntılı ders geç-me sistemlerine rağmen tutkulu ve idealist bir anlayışla bu topraklara değer katma isteğimizle, bin bir zorlukla bitirdiğimiz ve bitirmeye çalıştığımız bölümlerimizin itibarsızlaştırılmasına karşı çıkıyoruz.Eğer betonarmenin davranışını anlamadan, çelik yapıların sistematiğini çözmeden, zemin mekaniğinin prensiplerini anlamdan, hidroliğe kafa yormadan ve demiryolu, karayolu mühendisliği üzerine çalışmadan inşaat mühendisliği mümkün diyorsanız;Bizler genç-İMO olarak her ne olursa olsun bilime, mesleğimize ve geleceğimize sahip çıkmaya devam edeceğimizi ilan ediyoruz.Türkiye`nin her yerinden inşaat mühendisliği bölümü öğrencisi arkadaşlarımızı da mesleğimizi itibarsızlaştı-ran, sıradanlaştıran ve yıllarca verdiğimiz emekleri yok sayan bu anlayışa karşı çıkmaya çağırıyoruz.Mesleğimiz onurumuzdur.

genç-İMO 6. Dönem Öğrenci Konseyi

Page 5: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 3

BASIN AÇIKLAMALARI

ÜNİVERSİTELER REKTÖR-ÖGB-POLİS KISKACINDA (14.03.2013)

Bilindiği gibi, Osmangazi Üniversitesi öğrencileri uzun süredir niteliksiz, sağlıksız ve pahalı yemek çıkartılma-sına karşı seslerini üniversite yönetimine duyurmaya çalışmış, üniversite yönetiminin öğrencilerin tepkisine duyarsız kalması nedeniyle yemekleri boykot kararı almıştır. Bu kapsamda bir dizi etkinlik düzenleyen Osmangazi Üniversitesi öğrencileri, imza kampanyası açarak binlerce imza toplamış, forum düzenlemiş, ye-mekhane düzeni ve beslenmeyle ilgili alternatif öneriler geliştirmiş ve üniversite kamuoyunu bilgilendirmiştir.

Bu gelişmeler karşısında üniversite yönetiminin tavrı ise şaşırtıcı olmuştur. Öğrencilerin görüşme talebini redde-den Rektör Hasan Gönen, toplanan imzaların Rektörlü-ğe bırakılmasına bile izin vermemiştir. Rektörlük tepki-leri görmezden gelmekle kalmamış, demokratik hakkını kullanarak etkinlik düzenleyen öğrencileri, ÖGB ve polis marifetiyle engellemeye çalışmış, Osmangazi Üniversite öğrencileri ÖGB ve polis şiddetine maruz kalmıştır.

11 Mart 2013 Pazartesi günü yaşanan ve tüm ulusal-yerel medyada yer alan olaylar ise okul yönetiminin sal-dırgan, tahammülsüz tutumunun son örneği olmuştur. Yemekhaneyi boykot eden öğrencilerin karşısına özel güvenlik güçleri çıkmış, doğal ve demokratik tepkilerini barışçıl yöntemlerle gösteren öğrenciler özel güvenli-ğin elemanlarının saldırısına uğramış, birçok öğrenci ağır bir şekilde darp edilmiştir. Beş öğrenci ise ÖGB tarafından kelepçelenerek polise teslim edilmiştir.

Ne yazık ki, üniversitelerimiz bu manzaraya alışmıştır.

Parasız eğitim söyleminin iktidarın dilinde pelesenk haline geldiği günlerde Osmangazi Üniversitesi`nde ya-şananlar başka bir yoruma gerek bırakmayacak oranda açık ve nettir. Hızla piyasanın kollarına itilen üniversi-telerin kapısı yoksul gençlere kapatılmakta, öğrenciler niteliksiz koşullarda eğitim görmeye zorlanmaktadır. Sorunlar karşısında tepki verenler ise karşısında ÖGB-polis işbirliğini bulmaktadır.

Osmangazi Üniversitesi`nde yaşanalar piyasacılığın üniversite hayatı açısından ne anlam taşıdığını açığa çıkartmış, aynı zamanda parasız, demokratik ve nitelikli eğitim talebinin güncelliğini ve haklılığını bir kez daha görünür kılmıştır.

Bizler kamusal demokratik nitelikli bir eğitimden yana olduğumuzu birçok defa dile getirdik. Paralı ve nitelik-siz bir eğitim sisteminin karşısında olduğumuz ifade ettik. Açıktır ki kazanım elde etmenin yolu mücadele etmekten ve direnmekten geçiyor. Osmangazi Üniver-sitesi öğrencileri talepleri için mücadele etmiş ve gü-venlik güçlerinin şiddetine maruz kalmıştır. Dün ODTÜ öğrencilerinin yaşadığı şiddetin bir benzerini bugün Osmangazi Üniversitesi yaşamıştır.

Bütün bunlar siyasi iktidarın nasıl bir üniversite özlemi içinde olduğunu açıkça göstermektedir: Üniversiteler piyasa ilişkilerinin bir unsuru haline getirilecek, buna karşı çıkanlar ise şiddetle susturulacaktır.

Açıktır ki tüm yaşananlar gelişen demokratik tepkilere bir saldırı niteliğindedir. ÖGB ve polise tanınan sınırsız yetki ile birlikte üniversitelerimizde baskı artmaktadır.

Ancak biz genç-İMO üyeleri olarak, parasız, demokratik ve nitelikli üniversite şiarını yük-

seltmeye ve bu taleplerin savunucusu olmaya devam edeceğiz.

genç-İMO 6. Dönem Öğrenci Konseyi

Page 6: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 74

BİR CANIMIZI DAHA YİTİRDİK (12.09.2013)

Eylül ayının gelmesiyle Ankara`nın 100. Yıl semtinde ODTÜ içinden geçecek yolu ve Tuzluçayır` da Cami-Cemevi-Aşevi projesini protesto etmek için başlayan eylemlere Hatay ve İstanbul`da destek eylemleri düzenlendi. Düzenlenen bu eylemlerde Ahmet Atakan hayatını kaybetti.

Ahmet Atakan; yaşı 22, 10 Eylül gecesi Antakya`da ODTÜ`ye destek ve Gezi direnişinde yaşamını yitiren-lerin faillerinin bulunması için düzenlenen yürüyüşte kafasına 5 metreden isabet eden gaz fişeği ölümüne sebep oldu. Hastaneye kaldırıldığında hala yaşıyordu. Hastane önünde bekleyen yakınlarına gaz bombası atı-lırken onun kalbi durdu. 22 yaşında bir fidan daha polis şiddeti nedeniyle hayatını kaybetti. Hatay Valiliği ise ‘ yüksek bir yerden düşmüş` olabileceğini iddia ederken, otopsi raporunda ‘künt genel beden travmasına bağlı etraf ve kafatası kemiği kırıkları ile omurilik kopması, beyin kanaması ve iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama` sebebiyle hayatını kaybettiği yazıldı.

Haziran ayından beri yaşları 18, 19, 20, 22, 22 ve 26 olan altı arkadaşımız hayatını kaybetti. Katilleri aramızda.

Arkadaşlarımız, bizzat Başbakanın konuşmalarıyla meş-rulaştırılan şiddetin kurbanı oldu.

Ahmet Atakan`ı ve Gezi direnişinde kaybettiğimiz diğer arkadaşlarımızı unutmayacağız. Faillerin ve azmettirici-lerin yargılanmasını talep ediyoruz.

genç-İMO 6. Dönem Öğrenci Konseyi

DİRENDİK, DİRENİYORUZ, DİRENECEĞİZ! (16.07.2013)

AKP`nin son dönemlerde süregelen hukuk dışı ‘torba`lı saldırılarına bir yenisi daha eklendi. TBMM İç Tüzüğü`ne aykırı olarak, bir gece yarısı önergesiyle, görüşülmekte olan Torba Yasa`ya 3194 sayılı İmar Yasası`nda değişik-lik gerçekleştirildi. Değişikliğe göre; TMMOB ve bağlı Odalarının görev ve yetkileri kısıtlandı; mesleki denetim kanalları kapatıldı, gelirleri tırpanlandı. Şüphesiz bu, gezi direnişinin faturasını TMMOB`a çıkarma, TMMOB`yi ceza-landırma niyetinin bir yansımasıdır.

AKP hükümeti son birkaç yıldır, gerek Kanun Hükmünde Kararnameler gerek ilgili Kanun ve Yönetmeliklerde de-ğişikliğe giderek, meslek odalarını işlevsizleştirmek, yet-kilerini daraltmak, üyeleriyle ilişkisini kesmek, gelirlerini ortadan kaldırarak güçsüzleştirmek istemektedir. Amaç bellidir; siyasi iktidar denetim altına alamadığı meslek odalarının kapısına kilit vurmak. 1980 12 Eylül askeri darbe döneminde bile buna cesaret edilememiş, askeri yönetim Meslek Odalarına zorunlu üyeliği kaldırmıştı.

Bugünün egemenleri, ülke kaynaklarının ve doğal güzel-liklerinin talanına karşı çıkan halkçı, toplumcu mühendis ve mimarlara ve onların örgütü TMMOB`ye tahammül edemiyor. Çünkü TMMOB ve bağlı Odaları kentsel de-ğerlerin, su havzalarının, yeşilin talan edilmesine direni-yor, özelleştirmeler yoluyla kamusal değerlerin satılması-

na karşı çıkıyor, plansızlığa, programsızlığa, hayatın rant esasıyla düzenlemesine itiraz ediyor; bilimin ve tekniğin toplum yararına kullanılması ve mesleki alanların buna uygun olacak şekilde düzenlenmesi gerektiğini savunu-yor. TMMOB`nin Gezi Parkı eylemliklerinde aktif rol oy-naması, Taksim Dayanışması bileşenleri içinde yer alması bu nedenledir. Siyasi iktidarın hazmedemediği budur. Taksim Dayanışması`nda yer alan TMMOB üyelerinin gözaltına alındığı gece, Meclis`te Kanunun değiştirilmesi tesadüfi değildir.

Hatırlanacaktır, bu iktidar döneminde palazlanan bir müteahhit “Elimde olsa meslek odalarını ve STK`larını kapatırım” demiştir. Müteahhit demiş, siyasi iktidar bunu sağlayacak mevzuat değişikliklerini gerçekleştirmeye başlamıştır.

Meydanı bu iktidara ve yandaş müteahhitlerine bırak-mayacağımızı, halkımızın ve mesleğimizin yanında, mühendis abilerimiz ve ablalarımızla birlikte saf tutaca-ğımızı genç mühendis adayları olarak kamuoyuna duyu-ruyoruz. Teoman Öztürk`le simgeleşen ilerici, yurtsever, halkçı, toplumcu geleneği yarınlara taşıyamaya, AKP`nin yeni saldırısına direnmeye, mesleğimizi ve örgütümüzü korumaya kararlıyız.

genç-İMO 6. Dönem Öğrenci Konseyi

BASIN AÇIKLAMALARI

Page 7: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 5

genç-İMO ŞUBE HABERLERİ

ADANA ŞUBE20 MART 2013 Çukurova Üniversitesi öğrencileri İMO Adana Şube Baş-kanı Abdullah Bakır’ın da konuşmacı olarak katıldığı İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği seminerinde buluştu.

23 VE 30 MART 201323 Mart’ta İstasyon meydanında yapımı süren alt geçite ve 30 Mart’ta ise Seyhan Barajı’na teknik gezi düzenlendi.

1 MAYIS 2013İşçi sınıfının birlik mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ta düzenlenen mitinge genç-İMO üyeleri de flama-larıyla katıldı.

10 MAYIS 2013Çukurova Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümü öğ-rencileri ile Kambeton’a teknik gezi düzenlendi.

HAZİRAN 2013 Adana’daki genç-İMO üyeleri etkinliklere katılarak Gezi direnişine destek verdi.

4 HAZİRAN 2013Adana genç –İMO üyelerinin hazırladığı “Çatlak Baret” fan-zini okuyucuyla buluştu.

7 EKİM 2013Üniversite yaşamına yeni başlayan genç inşaat mü-hendisi adayları için İMO Adana Şube hizmet bina-sında bir tanışma kokteyli düzenlenerek genç-İMO örgütlülüğüne ilişkin bilgi-lendirme yapıldı.

Page 8: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 76

genç-İMO ŞUBE HABERLERİ

7 KASIM 2013genç-İMO üyeleri Üniversite’de «Mega Yapılar» belgeseli gösterimi düzenledi.

29 KASIM 2013Çukurova Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğ-rencilerine yönelik “Geoteknik” konulu seminer düzen-lendi.

ANKARA ŞUBETEKNİK GEZİ Kırıkkale Üniversitesi genç-İMO üyelerine yönelik CSO Konser Salonu inşaatına teknik gezi düzenlendi.

PİKNİK VE TANIŞMA KAHVALTISIAnkara Kızılcahamam’da düzenlenen piknikte bir araya gelen ODTÜ genç-İMO üyeleri, birinci sınıf öğrencileri

ile tanışmak ve genç-İMO örgütlülüğü konusunda bilgi alışverişinde bulunmak için Eymir Gölünde tanışma kahvaltısı düzenledi.

ÜNİVERSİTE STANTLARIODTÜ, Gazi ve Kırıkkale Üniversitelerinde genç-İMO örgütlülüğü ve İnşaat Mühendisleri Odası ile ilgili bilgi paylaşımında bulunmak için tanışma stantları açıldı.

4 KASIM 2013Kırıkkale Üniversitesinde genç-İMO’yu tanıtmak için düzenlenen tanışma toplantısına ve kokteyle öğrenciler yoğun ilgi gösterdi.

Page 9: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 7

genç-İMO ŞUBE HABERLERİ

18-19 MAYIS 2013genç-İMO üyeleri tarafından organize edilen Toplumcu Mühendislik ve Mimarlık Günleri yoğun ilgiyle karşılandı.

7- 8 ARALIK 2013genç-İMO üyeleri 3. Su Yapıları Sempozyumunda bir araya geldiler.

YAPI FUARINA ZİYARETCumhuriyet Üniversitesi ve Erciyes Üniversitesi genç-İMO üyeleri Kayseri Yapı Fuarında bir araya geldiler.

1 MAYIS 2013İşçi sınıfının birlik mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ta düzenlenen mitingde genç-İMO üyeleri de “3 Köprünün değil Devrimci Gençlik Köprüsünün Mühen-disleriyiz” yazılı pankart ve flamalarıyla katıldılar.

9 KASIM 2013genç-İMO Ankara üniversite temsilcileri bir araya gelerek geçmiş ve gelecek dönem faaliyetlerini değerlendirdiler.

MART 2013ODTÜ, Gazi, Kırıkkale ve Atılım Üniversiteleri öğrencileri için SAP2000 kursu düzenlendi.

BELGESEL GÖSTERİMİKırıkkale Üniversitesinde Burj Al Arab adlı belgesel gös-terimi gerçekleştirildi.

8 MART 2013Kırıkkale Üniversitesi genç-İMO üyeleri 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününde stand açtı.

Page 10: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 78

genç-İMO ŞUBE HABERLERİ

ANTALYA ŞUBE15-19 MAYIS 2013Akdeniz Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü 4. Sınıflara yönelik genç-İMO üyelerinin mesleki bilgi ve becerilerine katkı sunmak amacıyla “Probina - Depreme Güvenli Bina Tasarımı” kursu düzenlendi. Akdeniz Üniver-sitesi Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Laboratuvarında gerçekleştirilen kursa iki grup halinde toplamda 40 kişi katıldı.

20 MAYIS 2013Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi bahçesinde gerçekleştirilen “3. Kısır- Mısır Günü” etkinlikleri büyük ilgi gördü.

14 KASIM 2013Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğrencileri ile tanışma toplantısı düzenlendi. Toplantıda İMO Antalya Şube Başkanı Cem Oğuz’un yaptığı açılış konuşmasının ardından genç-İMO’nun dünden bugüne gerçekleştirdiği çalışmaları içeren bir multivizyon gösterisi yapılarak bilgi verildi.

15 KASIM 2013İMO Antalya Şube’de Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü genç-İMO öğrenci üye seçimi gerçekleştirildi.

BALIKESİR ŞUBE28 MART – 1NİSAN 2013genç-İMO üyelerinin kişisel ve mesleki gelişimlerine katkı sunan “Beton Teknoloji’sindeki Yenilikler ve Yüksek Per-formanslı Betonlar” ve “İnşaat Mühendisliğinde Sorunlar ve Çözüm Yaklaşımları” başlıklarında iki ayrı seminer düzenlendi.

MART 2013İMO Balıkesir Şube’de Sta4CAD eğitim günleri gerçekleş-tirildi.

Page 11: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 9

genç-İMO ŞUBE HABERLERİ

MAYIS 2013genç-İMO üyelerine yönelik sosyal bir etkinlik olan halı saha turnuvası sonucunda finale kalan iki takım oyuncu-larına forma ve madalyaları takdim edildi.

DENİZLİ ŞUBETANIŞMA TOPLANTISININ ARDINDAN TEKNİK GEZİİnşaat Mühendisliği Bölümü 1. sınıf öğrencilerine genç-İMO’ yu tanıtmak amacıyla düzenlenen tanışma toplan-tısının ardından Denizli otogar şantiyesine teknik gezi düzenlendi

8 MART 20138 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününde film gösterimi düzenlendi.

1 MAYIS 2013Mesleğine ve geleceğine sahip çıkmak için 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde Denizli genç-İMO üyeleri de baretleri ve flamalarıyla alanlarda yerlerini aldılar.

DİĞER TEKNİK GEZİLERgenç-İMO üyelerinin mesleki gelişimine katkı sunmak amacıyla 2013 yılı içerisinde İzmir ve Antalya yapı fuarla-rına teknik geziler düzenlendi.

DİYARBAKIR ŞUBETANITIM TOPLANTISIHer yıl düzenli olarak gerçekleştirilen genç-İMO tanıtım günleri kapsamında Dicle Üniversitesinde 1.sınıf öğren-cilerine yönelik genç-İMO tanıtım slayt gösterisi gerçek-leştirildi ve soru cevap kısmının ardından üye kayıtları alındı.

GELENEKSEL FUTBOL TURNUVASIGeleneksel futbol turnuvası bu yıl da farklı sınıflardaki inşaat mühendisliği bölümü öğrencilerin bir araya gel-mesini sağladı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da galip gelen takımın oyuncularına formaları hediye edildi.

Page 12: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 710

genç-İMO ŞUBE HABERLERİ

BETON FABRİKASINA TEKNİK GEZİHer yıl malzeme dersi alan sınıflara yönelik olarak düzen-lenen beton fabrikası teknik gezisi bu yıl da Yrd. Doç. Dr. İdris Bedirhanoğlu’nun eşliğinde gerçekleştirildi.

1 MAYIS 20131 Mayıs işçi sınıfının birlik mücadele ve dayanışma gü-nünde genç-İMO üyeleri de TMMOB kortejinde yerlerini aldılar.

TEKNİK GEZİLEROrtadoğu inşaat fuarını ziyaret eden genç-İMO üyeleri, Mardin Çimentoya düzenlenen teknik gezi ve İMO Di-yarbakır Şube’de gerçekleştirilen IDE-CAD kursularına da yoğun ilgi gösterdi.

IDE-CAD KURSU

ESKİŞEHİR ŞUBE25 EYLÜL-4 EKİM 2013genç-İMO üyeleri dönem başında İnşaat Mühendisliği Bölümü girişinde stant açarak İnşaat Mühendisleri Odası ve genç-İMO hakkında bilgi paylaşımında bulunmanın yanısıra yeni kayıtlar da aldılar.

6 EKİM 2013Genç-İMO üyeleri İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şube yönetim kurulu üyelerinin de katılımıyla gerçekleş-tirilen kahvaltıda bir araya geldi.

24 EKİM 2013İnşaat Mühendisleri Odası Es-kişehir Şubesi’nde Dünya’nın en yüksek yapısı olan Burj Khalifa’nın yapımına ilişkin belgeselin gösterimi gerçek-leştirildi.

27 EKİM 2013Öğrencilerin yoğun ilgi gös-terdiği Ankara Yapı Fuarına düzenlenen teknik gezinin

standında genç- İMO’ya yeni katılan üyeler görev aldılar.

Page 13: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 11

genç-İMO ŞUBE HABERLERİ

31 EKİM 2013İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Erkul’un konuş-macı olarak katıldığı İnşaat Mühendisliği konulu panel öğrencilerin ilgisiyle karşılandı.

29 KASIM 2013genç-İMO üyeleri arasındaki ilişkileri güçlendirmeye hizmet eden Bowling turnuvası yoğun ilgi gördü.

20 KASIM 2013Marmaray belgeseli gösteriminin ardından genç-İMO üyeleri ve İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Yönetim Kurulu üyeleri bir araya gelme ve gerek projeye gerekse mesleğe ilişkin sohbet etme imkânı buldu.

GAZİANTEP ŞUBE13 NİSAN 2013genç-İMO üyelerine yönelik Sta4CAD statik analiz eğitimi düzenlendi. 18 NİSAN 2013genç-İMO halı saha final turnuvası sonucunda dereceye giren takımlara kupa ve madalyaları İMO Gaziantep Şube Sekreter Üyesi Gökhan Çeliktürk ve İMO Gaziantep Şube Yönetim Kurulu Üyesi Burkay Güçyetmez tarafın-dan takdim edildi.

28 EYLÜL 2013genç-İMO üyelerine yönelik Kambeton’un beton üretim tesisine teknik gezi düzenlendi.

İSTANBUL ŞUBE13 OCAK 2013İMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu üyeleri ile şube öğ-renci kurulu üyeleri 22-23 Şubat 2013 tarihinde gerçekle-şecek olan genç-İMO Meclisi hazırlık çalışmaları günde-miyle toplandı.

Page 14: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 712

genç-İMO ŞUBE HABERLERİ

19 ŞUBAT 2013 genç-İMO üniversite ve sınıf temsilcileri önümüzdeki dönemde yapılacak etkinlikler gündemiyle İstanbul Şube binasında bir araya geldi.

6 MART 2013İTÜ İnşaat Fakültesi genç-İMO üyeleri tarafından organize edilen Kentsel Dönüşüm konulu konferansa İMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe konuşmacı olarak katıldı.

4 MAYIS 2013genç-İMO’nun Akçansa Büyükçekmece Çimento Fabrika-sına ve Betonsa Hazır Beton Tesisi ’ne düzenlediği teknik gezide çimento ve betona ilişkin teknik bilgilendirme de yapıldı.

11 NİSAN 2013İstanbul Kültür Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünün, 2012-2013 Bahar Yarıyılı se-minerleri kapsamında gerçekleştirdiği Kentsel Dönüşüm başlıklı seminerde İMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe “Kentsel Dönüşüm ve Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanuna ilişkin bilgiler aktardı.

26 NİSAN 2013 İMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu üyeleri ile Şube Öğrenci Kurulu üyeleri bir araya geldi. Öğrenci Kurulu

üyelerinin Antalya’da yapılan genç-İMO Meclis toplantı-sına ilişkin bilgilendirme yaptığı toplantıda önümüzdeki döneme ilişkin genç-İMO çalışmaları üzerine de görüşler dile getirildi. 3 ARALIK 2013İstanbul Teknik Üniversitesi genç-İMO üyeleri tarafından İTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Konferans Salonu’nda İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Paneli düzenlendi. Konuşmacı olarak Doç. Dr. Emre GÜRCANLI’nın katıldığı panelde işçi sağlığı ve güvenliği konularında şantiyelerde yaşanan sorunlar, dikkat edilmesi gereken konular ve işçi sağlığı ve güvenliğine yönelik mevzuata ilişkin bilgiler aktarıldı.

24-25 EYLÜL 2013İstanbul Teknik Üniversitesi genç-İMO üyelerinin İTÜ Kulüpler Şenliğinde kurdukları genç-İMO stantlarında öğrenciler genç-İMO ve İnşaat Mühendisleri Odası hak-kında bilgi alma fırsatı buldular. Ayrıca Maçka Kampü-sünde açılan stant ile genç-İMO örgütlülüğü hakkıdna bilgi verildi.

Page 15: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 13

genç-İMO ŞUBE HABERLERİ

26 EYLÜL 2013genç-İMO çağrısıyla İTÜ’de tanışma toplantısı gerçekleş-tirildi.

9 KASIM 2013İMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu üyeleri ile öğrenci üyeler İnşaat Mühendisleri Odası Öğrenci Üye Yönet-meliği kapsamında 2013-2014 akademik yılı takvimi çerçevesinde inşaat mühendisliği bölümlerindeki sınıf ve üniversite temsilciliği seçimlerine ilişkin bir toplantı gerçekleştirdiler. Toplantıda çalışma dönemine ilişkin değerlendirme yapıldı ve önümüzdeki dönem yapılması düşünülen çalışmalar üzerine görüşler aktarıldı.

7 ARALIK 2013genç-İMO öğrencilerine yönelik düzenlenen teknik gezi-de Doğuş İnşaat’ın Üsküdar-Ümraniye-Çekmeköy- San-caktepe Metrosu İnşaatları gezildi. Gezide Kalite müdürü Ziya Geçmez tarafından Üsküdar-Ümraniye-Çekmeköy-

Sancaktepe Metro Hattında Üsküdar-Çekmeköy istas-yonları arasında yer alan yaklaşık 17 km uzunluğundaki ana hat tünelleri ve üzerinde delme ve aç-kapa tipinde toplam 16 adet yer altı istasyonu, yaklaşık 2,7 km’lik depo sahası bağlantı tüneli, depo sahası ve bakım alanı ve binalarına yönelik bilgilendirmeler yapıldı.

İZMİR ŞUBE4-5-6 MART 2013TMMOB İzmir İKK tara-fından Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğrenci üyeleriyle birlikte Toplumcu Mühendislik Günleri düzenlendi. Açılışta TMMOB için öğrenci üyelik kavramının önemine vurgu yapan bir konuşma gerçek-leştiren TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet So-ğancı “Mühendislik, insan hayatının her noktasına değen bir meslektir ve bu nedenle toplumcu mühendislik önemlidir” dedi.Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Turgut Yazıcıoğlu Konferans Salonu`nda gerçekleştirilen Toplumcu Mühen-dislik Günleri kapsamında “Enerji Politikaları”, “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği”, “Kentsel Dönüşüm” gibi başlıklarda söy-leşiler, film gösterimleri ve fotoğraf sergisi düzenlendi.

9 MART 20138 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle İMO İzmir Şubesi bünyesindeki genç-İMO üyesi kadınların düzenlediği “Tersine Dünya” tiyatro etkinliği Karşıyaka

Page 16: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 714

genç-İMO ŞUBE HABERLERİ

Ziya Gökalp sahnesinde gerçekleştirildi. Kadın –erkek ilişkilerinin eleştirel bir bakışla ele alındığı oyunda günü-müz Türkiye’sinde kadını mağdur olmaya mahkûm eden toplumsal tabulara da değinilmiştir. Oyunun sahnelen-mesinin ardından yönetmeni Zekeriya Hocalar’ın da söz aldığı etkinlik sonunda genç-İMO üyesi kadınlar adına kendilerine çiçek takdim edildi ve emeği geçen tüm oyunculara teşekkür edildi.

16 MART 2013İMO İzmir Şubesi konferans salonunda ağırlıklı olarak in-şaat mühendisliği bölümü 1. sınıf öğrencilerinin katıldığı “Mesleğimiz ve İMO” başlıklı panel düzenlendi. Panelde İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Galip Kılınç Oda örgütlülüğü ve işleyişi ile ilgili bir konuşma yaparken Erkin Özer ve Hüseyin Kuzu ise şantiyecilik ve kamu alanlarındaki çalışma koşullarına ilişkin konuşma-larını gerçekleştirdiler. Soru-cevap kısmından sonra da genç-İMO üyeleri konuşmacılarla birebir görüşme fırsatı buldu.

11 MAYIS 2013genç-İMO üyelerine yönelik düzenlenen İzban teknik gezisine İMO İzmir Şube Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Emekli, İzban Genel Müdürü İnş. Müh. Sabahattin Eriş ve İzmir Metro A.Ş Genel Müdürü Sönmez Alev de katıldı. Bilgilendirme konuşmalarının ardından soru-cevap kıs-mında genç-İMO üyeleri kenti ilgilendiren İzmir`in raylı ulaşımı ile ilgili sorularını sorma imkânı buldular. Gezinin sonunda tüm katılımcılar ile hatıra fotoğrafı çektirildi.

24 MAYIS 2013Ege Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü bitirme tezi poster sunumlarına İMO İzmir Şube Yönetim Kurulu Üyesi Şahin Tüzen de katıldı ve ilk üçe giren proje ekibi üyelerine 50 yılda 50 eser kitabı hediye edildi.

1 TEMMUZ 2013Dokuz Eylül Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü bitirme tezi poster sunumlarında dereceye giren proje sahiplerine 50 Yılda 50 Eser kitabı hediye edildi.

1 TEMMUZ 2013Gemi Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin her yıl De-nizcilik ve Kabotaj Bayramı kapsamında düzenlediği Kartondan Tekneler Yarışması’na genç-İMO olarak katılım sağlandı. Gezi direnişinin damgasını vurduğu yarışmaya genç-İMO üyeleri “Mühendislik YÖK Oluyor!” sloganlı tişörtler ile katıldı. Sloganlar eşliğinde Konak Rıhtımı’na gerçekleştiren yürüyüş yoğun ilgi gördü.

11 TEMMUZ 2013Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi mezu-niyet töreninde dereceye giren ve mezun olan tüm

Page 17: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 15

genç-İMO ŞUBE HABERLERİ

öğrencilere İMO İzmir Şubesi tarafından çeşitli hediyeler verildi. Törene katılan Mühendislik Fakültesi öğrencileri TMMOB`ye yönelik torba yasa, teknik öğretmenlere mühendislik hakkı verilmesi ve gezi eylemleriyle ilgili pankart ve posterler açtılar.İnşaat Mühendisliği bölümü öğrencileri «Örgütlü Gücüne ve Halkına Güvenen TMMOB Susturulamaz - #TMMO-Badokunma”, “Göstermelik Mühendislik Sınavını YÖK Sayıyoruz”, “Demokrasiyi Siz Yıktınız Biz İnşa Edeceğiz!” pankartları ile birlikte Gezi Parkı eylemlerinin sembolleri-nin yer aldığı posterleri açtılar.

19 TEMMUZ 2013Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi mezuniyet töreninde dereceye giren ve mezun olan tüm öğrenci-lere İMO İzmir Şubesi tarafından çeşitli hediyeler verildi. Törende mezun olan İnşaat Mühendisliği bölümü öğren-cileri teknik öğretmenlere mühendislik unvanı verilmesi ve Gezi Parkı eylemleriyle ilgili yaşananlara tepkilerini pankart açarak dile getirdiler.

KOCAELİ ŞUBE23 MART 2013genç-İMO üyelerine yönelik Bursa Timsah Arena’ya teknik gezi düzenlendi.

29 MART 2013 İMO Kocaeli Şube Yönetim Kurulu üyelerinin katılımıyla Kocaeli Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğrenci-lerine yönelik ‘Staj Bilgilendirme Söyleşisi’ gerçekleştirildi. Öğrencilerin yoğun katılım gösterdiği söyleşide staj süre-ci ile ilgili soruları da ayrıntılı bir şekilde cevaplandırıldı.

MUĞLA ŞUBE8 MART 20138 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamaları kapsamında kampüs içerisinde “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” fotoğ-raf sergisi düzenlendi ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversite-sinde çalışan emekçi kadınlara karanfil verildi.

1 MAYIS 2013İşçi sınıfının birlik mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ta düzenlenen mitingde genç-İMO üyeleri de meydanlardaydı.

29 KASIM 2013Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi genç-İMO Üniversite Temsilciliği seçimleri yapıldı.

Page 18: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 716

genç-İMO ŞUBE HABERLERİ

TRABZON ŞUBE14 MART 2013Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde genç-İMO üyeleri ara-sında, üçer kişilik takımlardan oluşan 8 grubun yarıştığı spagettiden Köprü Yarışması düzenlendi. Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Metin Hüsem, Yrd. Doç. Dr. Temel Türker, İMO Trabzon Şube Yönetim Kurulu Üyesi Yavuz Usta, Zehra Gül Turhan ve Semih Nehar Nalbantoğlu’nun jüri üyesi olduğu yarışmada “Pasta-faryan” takımı birinci oldu.

NİSAN 2013 Boğaziçi Üniversitesi Yapı Kulübü’nün 2007’den bu yana, üniversite öğrenci-lerinin katılımıyla gerçekleştirdiği ge-leneksel Uluslararası Çelik Köprü Yarışma-sı Deco’nun (Design & Construct) 7.’si 2013 yılında ger-çekleştirildi. İMO Trabzon Şube’nin destekleriyle birlikte Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencisi genç-İMO üyeleri de yarışmaya kurmuş oldukları ekiplerle katıldılar. Köprülerin, estetik ve özgünlük, işçi-süre verimliliği, deplasman verimliliği, ağırlık verimliliği ve organizas-yon/ yarışma programına uyum kategorisi olarak 5 ana dalda değerlendirildiği yarışmada “Karadeniz Teknik Üniversitesi-STORM” Ekibi 3.lük ve “Karadeniz Teknik Üni-versitesi-ZIRGAM” Ekibi ise 4.lük alarak dereceye girmeye hak kazandılar. Yarışmanın ilk gününde köprüler, Boğaziçi Üniversitesi Güney Meydanı’nına kuruldu. İlk gün köprülerin este-tiği ve imalat aşamasındaki teknik detaylara oy verildi.Üzerinde Osmanlı Kültüründen izler bulunan ve modern yaşam alanlarına sa-hip köprü tasarımıyla ZIRGAM Ekibi bu dal-da 1.liğe laik görüldü.STORM Ekibi yara-sadan esinlenerek tasarladığı köprüyle estetik-özgünlük dalında 4. oldu.

20 NİSAN 2013genç-İMO üyelerine yönelik olarak Trabzon Belediyesi Asfalt Plenti Fabrikası’na düzenlenen teknik geziye 100 öğrenci katıldı.

13 MAYIS 2013 genç – İMO spor şenlikleri kapsa-mında İMO Trabzon Şube üyeleri ve Karadeniz Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü`nde öğrenim görmekte olan genç İMO üyesi öğrencilerin katıldığı bir Futbol turnuvası düzenlendi.

UŞAK ŞUBE7 ARALIK 2013 İnşaat Mühendisleri Odası Uşak Şube Yönetim Kurulu üyeleri, Uşak Üniversitesi Öğretim Görevlileri ve genç-İMO üyelerinin katılımıyla bir toplantı gerçekleştirildi. Bu yıl ilk defa öğrenci alımına başlayan İnşaat Fakültesi genç-İMO üyelerinin İnşaat Mühendisleri Odası Uşak şubesi bünyesinde çalışmalarına başladığı kaydedildi. genç-İMO örgütlülüğünün önemine değinilen toplantıda genç-İMO’nun önümüzdeki dönemde aktif bir şekilde çalışması ve önemli etkinlikler düzenlemesi yönündeki karşılıklı temennilerin ifade edilmesi ile son buldu.

Page 19: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 17

genç‐İMO merkezi etkinliklerinden biri de HES’ler üzerine bir çalıştay toplamak oldu. Çalıştayın Trabzon’da yapılması, Karadeniz bölgesinde çok sayıda HES bulunması ve Karadeniz halkının HES’lere karşı yürütülen mücadelenin motor gücü olmasıydı. genç‐İMO üyelerinin Çalıştaya katılı-mı konusunda hassasiyet gösterildi.

Her üniversiteden bir genç-İMO üyesi Çalıştay çalışmalarına dahil edildi. Karadeniz Teknik Üniversite-si genç‐İMO üyeleri ise çalıştayda eksiksiz yer aldı. Çalıştay üç güne yayılan bir programla gerçekleştirildi

ve oturumlar, konuşmacılar, sunumlarla zenginleştirildi. Çalıştaya sunulan veriler ve çalıştay tartışmalarını baz alarak hazırlanan “HES Raporu” ise önemli bir metin olarak genç‐İMO örgütlülü-ğüne kazandırıldı. Çalıştayın ilk gününde Odamızın Su Yapıları Kurulu Başkanı Murat Gökdemir “Suyun

Ticarileştirilmesi” ve Araştırmacı Ya-zar Metin Yeğin ise “Dünya Su Hakkı Mücadelesi” konulu birer konuşma yaptılar. Aynı gün akşam saatlerinde Odamızın desteğiyle hazırlanan “Su-daki Suretler” adlı belgesel gösterimi gerçekleştirildi. Çalıştayın ikinci günü ise, İMO Su Yapıları Kurulu Üyesi Yük. İnş. Müh. Taylan Ulaş Evcimen`in “HES nedir? Can Suyu Nedir?” başlıklı sunumu ve KTÜ İnşaat Mühendis-liği bölümünden Prof. Dr Ömer Yüksek`in “Havza Planlaması Nedir” başlıklı sunumundan oluşan sabah seminerleri ile başladı. Aynı gün öğleden sonra seminerlerinde ise “HES’ler ve Özelleştirme Politikaları” başlığını taşıyan sunumuyla İMO Su Yapıları Kurulu Üyesi Yük. İnş. Müh. Gökhan Marım’ın ardından KTÜ Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu`nun “HES`lerin Çevreye Etkileri” başlıklı konuşması gerçekleş-

tirildi. Oturum EMO İstanbul Şube-sinden Ateş Koç`un “Enerji Eşitsizliği” konulu semineri ile son buldu. HES çalıştayının son gününde ise prog-ramda yer alan “Vadi Ziyareti” ger-çekleştirilerek Rize Fındıklı’dan gelen Derelerin Kardeşliği Platformu üyesi Avni Ertaş ve yerel halkla toplantı yapılarak Trabzon`dan ayrılındı.

Çalıştay Raporunun Özeti:HES nedir:

Hidroelektrik santraller (HES) akan suyun gücünü elektriğe dönüştürür-ler. Akan su içindeki enerji miktarını suyun akış veya düşüş hızı tayin eder. Büyük bir nehirde akan su büyük miktarda enerji taşımaktadır. Ya da su çok yüksek bir noktadan düşürüldü-ğünde de yine yüksek miktarda ener-ji elde edilir. Her iki yolla da kanal ya da borular içine alınan su, türbinlere doğru akar, elektrik üretimi için pervane gibi kolları olan türbinlerin dönmesini sağlar. Türbinler jenera-törlere bağlıdır ve mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürürler.

1. Akarsu Tipi (Barajsız) Hidroelektrik Santraller

Elektrik üretmek için baraj yapılmaz. Akarsu, bir kanal veya tünele alınarak belli bir meyil kazandırılır. Türbin ise bir köprü gibi kanalın üzerine kuru-lur. Barajsız hidroelektrik santrallerin kurulacağı akarsuyun, türbin milini çevirebilecek potansiyele ve yıllık debisinin asgari elektrik üretimine yetecek kadar olması gerekir. Kara-denizde ve bir çok yerde yapılan ve tartışılan santral tipidir.

2. Depo Tipi (Barajlı) Hidroelektrik Santraller

Akarsu üzerine barajlar yapılarak, önce büyükçe bir yapay göl meyda-na getirilir ve burada su biriktirilir.

HES Çalıştayı GENÇ-İMO ÖĞRENCİ KONSEYİ

Page 20: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 718

Akarsu Tipi (Barajsız) Hidroelektrik Santral Depo Tipi (Barajlı) Hidroelektrik Santral

Med-Cezir (Gel-Git) Hidroelektrik Santral

Depresiyon Hidroelektrik Santral

Pompaj depolamalı HES

Page 21: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 19

Page 22: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 720

Bu suyun belli bir potansiyel enerjisi vardır. Klasik anlamda gördüğümüz HES’lerdir

• Ağırlıklı Beton Gövdeli Barajlı HES

• Beton Kemer Gövdeli Barajlı HES

• Kaya Dolgu Gövdeli Barajlı HES

• Toprak Dolgulu Gövdeli HES vb.

3. Med-Cezir (Gel-Git) Hidroelektrik Santraller

Okyanuslarda meydana gelen gel-git olayından yararlanılarak elektrik enerjisi üreten santrallerdir. Yükselen denizin suyu bir koya (haliç) alınır. Su alma işi kapaklar yardımıyla yapılır. Su yükselirken (hazneye dolarken) türbin çalışmaya başlar. Yükselme tamamlanınca, su alma kapağı ka-panır ve tutulan su kanal yardımıyla türbine verilir. Su çekilirken de türbin çalışır ve elektrik üretir. Yani hazneye su dolarken de boşalırken de türbin çalışır ve elektrik üretir.

4. Depresiyon Hidroelektrik Santraller

Denizden alçakta olan çöllerde veya denize kıyısı olan çok sıcak bölge-

lerde, suyun fazla buharlaşmasın-dan yararlanılarak elektrik üreten santrallerdir

Pompaj depolamalı HES pompaj HES’ler, elektrik talebinin az olduğu zamanlarda suyu yüksek bir haznede depolamak ve bu biriktirilen sudan elektrik talebinin yüksek olduğu (pu-ant) zamanlarda hidroelektrik enerji elde etmek için yapılmaktadırlar.

HES nasıl inşaa edilir ile ilgili bigi-leri staj defteri hatırası bölümünde bulabılırsınız.

Türkiyede Elektrik Üretimi 2012 sonu itibarıyla Türkiye`de elektrik enerjisi kurulu gücü 57.072 MW`tır.

2011 sonu itibarıyla Türkiye`de elektrik enerjisi kurulu gücü 52.911 MW`tır.

2012 yılı elektrik enerjisi üretimi toplam 239,1 milyar kWh`tir.

2011 yılı elektrik enerjisi üretimi toplam 229,4 milyar kWh`tir.

2010 yılı elektrik enerjisi üretimi toplam 211,2 milyar kWh`tir.

2012 yılında sistemin maksimum ani puantı 27 Temmuz`da 39.045

MW olarak gerçekleşmiştir. 2011 yılında sistemin maksimum ani puantı 28 Temmuz 2011`de 36.122 MW olarak gerçekleşmiştir rakamları incelediğimizde Türkiye’nin kurulu gücünün 57.000 mww olduğunu ancak maksimum anti puantının 39.000 mw’ta kaldığını görüyoruz ve pik saatler dışında kullanılan elektrik maksimum anti puantın yarısına kadar düşüyor. Türkiye’nin büyük bir elektrik ihtiyacı olduğunu kabul ede-rek rakamları biraz daha inceleyelim.

Doğu Karadeniz’de yapılmış olan-lar ve daha inşaatına başlanmayan santrallerle (2000 tane) Türkiye’nin elektrik üretimi sadece % 5 arttırıla-caktı. Örneğin Doğu Karadeniz böl-gesinde herhangi bir üretim faaliyeti olmadığı için bölgede kullanılma-yacak, üretimin olduğu merkezlere aktarılacaktır. Bu aktarım sırasında bile üretilen enerjinin önemli bir kısmı iletim hatlarında kaybolur.2000 tane proje yerine mevcut trafoları yenilemek, iletim hatlarını yenilemek ve kayıp kaçağı önlemek 2000 tane HES’ ten üretilecek enerjiden daha fazlasını bize geri kazandırmaktadır.

HES’ lerden elektrik üretimi konusun-

Page 23: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 21

da en çok vurgulanan kısımlardan birisi ise yerli enerjiyi üretmek ülkü-südür. Bu şekilde dışarı bağımlılık engellenmeye çalışmaktadır. Bugün devletin kurumları bile elektriği özel şirketlerden satın alırken ve yabancı tekstil ve gıda devleri Türkiye’deki yerli taşeronlarla elektriği dışardan alırken, yerli kaynaktan ne kadar bahsedilir buna gelin siz karar verin.

Çevreye etkileri: HES’ ler ekosistemi olumsuz etkiliyor

Hidroelektrik santrallerin yapım ve işletme süreçlerinde ekosistemde çeşitli olumsuz etkileri görülmekte-dir. Bu etkileri kaynağı bakımından 2’ye ayırmak olanaklıdır. Bunlar; A)Yol, tünel, kanal, regülatör, yükleme havuzu, cebri boru ve santral gibi in-şaat faaliyetlerinin doğurduğu etkiler B) İnşaat sonrası oluşacak çevresel problemler

HES’ lerin flora üzerine etkisi

Ülkemizin Kuzeydoğu bölümü bitki zenginliği bakımından sadece ulusal değil uluslararası anlamda önemli bir coğrafyadır. NT-HES tesislerinin ya-pılma aşamasında ve sonraki işletme aşamasında, bitki örtüsü üzerinde yarattığı ve/veya yaratacağı olumsuz etkiler, bitki örtüsünün doğrudan tahribi, orman ve diğer doğal ekosis-temlerin bölünmesi (fragmentasyon) ve akarsu sistemlerine doğrudan bağlı olarak varlığını sürdüren dere kenarı (aluvial/riperian) vejetasyonu-nun tahrip edilmesidir.

Topoğrafya’ nın genel durumu itibariyle, inşaat alanlarının çok sarp ve dik, vadilerin dar oluşu, NT-HES tesislerinin inşaası sırasında özellikle de tünel yaklaşım ve yeni ulaşım yolları ile iletim tüneli ve kanallarının yapımı aşamasında ortaya çıkan bü-yük miktarlardaki hafriyatın düzenli bir şekilde depolanması söz konusu olamamaktadır. Gerçekten de en küçük çaplı ve 10 km uzunluğundaki bir tünelden yaklaşık 120 bin m3 (yaklaşık 300 bin ton) kaya çıkarıl-makta, yeni açılan yollarla birlikte bu miktar bazen iki katına ulaşmaktadır. Ortaya çıkan bu hafriyat vadilerde

depolanamamakta, en kolay yol ola-rak şevlerden aşağıya dökülmektedir.

Bu uygulama dereye kadar olan bölümdeki bitki örtüsünün tama-men yok olmasına, habitatların geniş alanlarda ayrılmasına/parçalanma-sına, dere yatağının dolarak sucul sistemin de bozulmasına neden olmaktadır.

HES’ lerin fauna üzerine etkileri

Proje alanındaki inşaat ve habitat bölünmeleri nedeniyle beslenme ve üreme alanlarının tahribi, hayvan topluluklarının doğrudan zarar gör-mesi anlamına gelmektedir. Yıllardır süren inşaat, patlatma, iş makineleri ve taş kırma şantiyelerinin oluştur-duğu yüksek toz miktarı, titreşim ve gürültüler, yaban hayvanlarını bu etkilerin olmadığı benzer başka alanlara yönlendirmektedir. Kimi ÇED raporlarında olumlu bir gelişme olarak gösterilen bu durum, aslında göç edilen habitatlarda bulunan benzer ve farklı türler nedeniyle tür içi ve türler arası rekabet ya da habitatların yetmemesi sonucunu doğurmaktadır. Doğaldır ki taşıma kapasitesinin üzerindeki popülas-yonlarda azalmalar yaşanacak, bu da doğrudan yaban hayvanlarının sayısını etkileyecektir.

Can suyu sorunu

HES projelerindeki en temel tartışma konusunu, derelerdeki su miktarının ne kadarının kullanılacağı oluştur-

maktadır. Kadim su haklarının ve alışılagelmiş kullanımların değişe-ceği endişesi, özellikle yerel halkın NT-HES’lere karşı ciddi direnç oluş-turmasına neden olmuştur. Ayrıca in-şaat faaliyetlerinin oluşturduğu doğa tahribatı ve çevresel kirliliğin yakın yerleşimleri etkilemeye başlaması var olan tartışmaları arttırmaktadır. Telafi suyu (can suyu), derelerdeki doğal yaşamın sürdürülmesini en-gellemeyecek ekolojik bir eşik olarak düşünülen ancak herkesçe kabul edilmiş geçerli bir tanımı/miktarı be-lirlenmemiş olan su miktarıdır. Can suyu, hem ekolojik işleyişi kesintiye uğratmayacak hem de içme suyu, kullanma suyu ve varsa balık çiftliği ve sulama suyu ihtiyaçlarını da karşı-layacak miktarlarda olmalıdır.

Enerji nakil hatlarının oluşturacağı sorunlar

Şimdilik görülmeyen ancak NT-HES projelerindeki en önemli sorun-lardan birisi de üretilen enerjinin nakledilmesi için geçirilecek enerji iletim hatlarının durumudur. HES projelerine dâhil edilmeyen iletim hatlarının maliyeti, hangi alanlardan geçirileceği, geçtiği alanda yarata-cağı orman tahribatı projelerde ve dolayısıyla ÇED sürecinde yer alma-maktadır. Oysa bu hatların ulusal şebekeye bağlanacağı yere kadar binlerce kilometrelik iletim hatlarına ihtiyaç vardır ve geçirileceği orman-lık alanlarda 20-50 m arasındaki tüm bitki örtüsünün tamamen ve sürekli temizlenmesi söz konusudur. Bu çok

Türkiye Rüzgar Enerjisi Potansiyeli(Yıllık Ortalama Rüzgar hızı > 6,5 m/s – 50 m a.g.l.)

Yıllık Ortalama Rüzgar Hızı (m/s)

Ortalama Rüzgar Güç Yoğunluğu (w/m2)

Toplam Kurulabilecek Güç Miktarı (MW)

6,5 – 7,0 300 – 400 83 609,96

7,0 – 7,5 400 – 500 29 259,36

7,5 – 8,0 500 – 600 12 994,32

8,0 – 9,0 600 – 800 5 339,92

> 9,0 > 800 195,84

Toplam 131 756,40

Not: Hesaplamalarda; rüzgar enerjisi uygulamaları açısından kullanılabilir alanlara 5 MW/km2 gücünde RES kurulabileceği kabul edilmiştir.

Page 24: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 722

büyük bir orman tahribatı demektir. Bu tahribat, zaten parçalanmış olan ormanların yeniden daha küçük adalara bölünerek ekosistemin sağlığının bozulmasına yol açacaktır. Konusu hidrolik enerjiler olan bazı uzmanların, her projenin kendi enerji nakil hattını inşa etme zorunluluğu bulunduğu için, en önemli sorun olarak elde edilen enerjilerin toplan-ması ve iletilmesi konusunu görmesi ve gereksiz enerji iletim hatlarının yapımından uzaklaşılmasını öner-mesi üzerinde dikkatle durulması gereken bir durumdur.

Çevresel etki değerlendirme süreci

2872 Sayılı Çevre Kanunu’nun 10. Maddesine göre; gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler.

ÇED Yönetmeliğine göre daha önce kurulu gücü 50 MW ve üzeri olan NT-santraller ÇED Yönetmeliği Ek-I listesinde, kurulu gücü 10 MW ve üzeri olan santraller ise Ek-II listesin-de sayılırken, kurulu gücü 10 MW’ten küçük olan HES projeleri ÇED süre-cinden muaf tutulmuştu. 17 Temmuz 2008’de yapılan değişiklikle kurulu gücü 25 MW ve üzeri olan santraller ÇED uygulanacak projeler listesi olan Ek-I’de, kurulu gücü 0,5 MW ve üzeri

olan NT-HES ise Yönetmeliğin Seçme Eleme Kriterleri uygulanacak projeler listesi olan Ek-2’de bulunmaktadır. Ancak bu tarihten daha önce kabul edilen projeler eski yönetmeliğe tabi olup ÇED sürecinden muaf kalmak-tadır.

Alternatif Enerji KaynaklarıRüzgar enerjisi: Danimarka 2020 yılında elektrik enerjisinin %50 sini rüzgardan karşılamayı hedeflerken,toplam enerji ihtiyacının da % 35 ini yenilenebilir kaynak-lardan karşılamak istiyor. 2050 yılı hedefi ise %100 yenilenebilir enerji kullanmak.

Güneş enerjisi: Almanya’da 1.43 milyon kilovat saat, Japonya’da 1.42 milyon kilovat saat ve ABD’de 480 bin kilovat saat kapasiteli kurulu fotovoltaik sistemleri var. Ancak ABD’de önümüzdeki birkaç yıl içinde kapasitenin hızla artarak 3000 megavat (MW) seviyesine çıkacağı bekleniyor. Yukarıdaki değerleri incelediğimizde bugün solar enerji konusunda dünyada en fazla yol almış olan ülkeler Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Japonya ve hızla büyüyen ekonomisinin bir kısmını bu işe yönlendiren Çin Halk Cumhu-riyeti ve İspanya olarak sıralanabilir.

Dalga enerjisi: Dalgalar güçlü ve sınırsız bir doğal yenilenebilir enerji kaynağıdır. Bu enerji, dalganın yüze-

yinden ya da yüzey altındaki dalga-ların basıncından elde edilmektedir. Dalgalanma bilindiği gibi rüzgarın su yüzeyinde yaptığı salınım hare-ketidir. Dalga enerjisi makineleri de bu hareketten ve bu hareket sonucu oluşan basıncı kullanarak enerji üretirler.

Yeryüzünün % 70 den fazlası su ile kaplıdır. Buna bağlı olarak dalgaların oluşturduğu bu enerji yılda 80.000 TWh ye kadar üretim potansiyeline sahiptir. Bu da dünyanın enerji tale-binin 1/5 ini karşılamak için yeterli bir rakam.

Alternatif kaynaklardan bahseder-ken sadece başlıcalarından bahset-tik bunların dışında daha bir çok alternatif enerji üretme yöntemi vardır. Burda aslolan meta kavramını algılayabilmektir.Doğa her yönüyle insanoğlunun yaşamına kolaylık sağlayabilme gücüne sahiptir.Bu da ancak insanoğlunun kendini doğanın sahibi değil bir parçası olarak görmesiyle mümkün olabilir.Alternatif enerji kaynaklarından enerji üretebiliriz ve buda çevreci bir yaklaşım olur ancak zamanında bir bakanımızın dediği gibi özel sektör eliyle Akdeniz’i güneş tarlalarına çe-vireceğiz mantığı doğayı alınır satılır hale getirir ve o zaman Karadeniz’de evinin önündeki geçen dereden 1 bardak su alma hakkı olmayan in-sanlar, başka yaşam kaynaklarını da kaybetmekle karşı karşıya kalırlar..

Türkiye’nin Yıllık Toplam Güneş Enerjisi Potansiyelinin Bölgelere Göre Dağılımı

Bölge

Toplam ortalama

güneş enerjisi

En çok güneş enerjisi

(Haziran)

En az güneş enerjisi (Aralık)

Ortalama güneşlenme

süresi

En çok güneşlenme

süresi (Haziran)

En az güneşlenme

süresi (Aralık)

kWh/m3 - yıl kWh/m2 kWh/m2 Saat/yıl saat saat

Güneydoğu Anadolu 1.460 1.980 729 2.993 407 126

Akdeniz 1.390 1.869 476 2.956 360 101

Doğu Anadolu 1.365 1.863 431 2.664 371 96

İç Anadolu 1.314 1.855 412 2.628 381 98

Ege 1.304 1.723 420 2.738 373 165

Marmara 1.168 1.529 345 2.409 351 87

Karadeniz 1.120 1.315 409 1.971 273 82

Page 25: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 23

Suyun Ticarileştirilmesi:Bugün ülkemizde yapılan nehir tipi HES’ lerde bir vadide akan su boruların içine alınarak santrale ulaştırılmaktadır. Bu süreçte 50 km’lik vadi üzerine 4-5 santral 10 km ara ile yapılmakta ve su mevcut vadisi üzerinden akmadan başka bir yere aktarılmaktadır. Yani bir santralin bittiği yerden su alınmakta başka bir santrale aktarılmak üzere bir tünele aktarılmaktadır. Can suyu adında küçük bir miktarda su eski yatağına bırakılmaktadır ancak can suyunun adından da anlaşılacağı gibi ölüm döşeğinde olan bir kişinin ağzına damlatılan birkaç damla sudan farkı bulunmamaktadır

Yapılan anlaşmalarla suyun kullanım hakkı 49 yıllığına şirketlere verilmek-te olup su ile ilgili karar mekanizması şirkete bırakılmaktadır. Bu da sizin evinizin önünden akan kamuya ait suya şirketin sahip olması ve siz 1 ka-şık bile almadan suyu şişeleyip satma hakkını ona vermektedir.

Daha önceki kısımlardan, derdin elektrik üretmek olmadığını anlamak pek de zor değil. Peki o zaman asıl dert ne diye sorulacak olursa asıl dert suyun kendisidir.

Çünkü dünyadaki suyun %3 ü içilebi-lir sudur ve bu suyun bu güne kadar % 7 si özelleşmiştir. Bu orana rağmen şirketlerin elde ettiği gelir petrol-den elde edilen gelirin yarısından fazladır.

Suyun ticarileşmesinin ilk sürecinin Dünya Su Forumu ve Dünya Su Konseyi ile başlamadığını görüyoruz. Mesela 18. ve 19. yy’ da Avrupa’da ulus devletlerin inşası döneminde, Londra, Paris, Berlin gibi başkent-lerde, bugün ismi dünyaca çok iyi bilinen ulus ötesi su şirketlerinin var olduğunu ve kentlerin su dağıtımı-nın bu şirketlerce yapıldığını görüyo-ruz. 1996’ya gelindiğinde ise, artık, dünyada ilk defa Dünya Su Konseyi oluşuyor. Bu konsey de şirketlerden oluşuyor. Konseyde inşaat, enerji ve su şirketleri önde geliyor, içerisinde başka şirketler de var. Ama Dünya Su Konseyi, tüm dünya tarafından ciddi bir tepkiyle karşılanacağını düşündü-ğü için, 1 yıl sonra kendi forumunu kuruyor. (Çünkü forumlar her zaman insanlara çok sempatik gözükmüş-tür).

Su konusunda ülkeler kategorize hale getirilmiş durumda. Su zengi-ni, su fakiri ve bir de orta derecede kendine yeter düzeyde suya sahip ülkeler var. Türkiye, Meksika, İspanya vb. pek çok ülke, bu üçüncü gruba giriyor. Yani suyu var aslında ve şu anda kendine de yetiyor. Yine bu ülkelerde zengin yeraltı su kaynakları var. Bu kaynaklar zengin ve henüz aktive edilmemiş, kapitalistlerin emrine amade hale getirilmemiş durumda. Mesela Türkiye’de, yeraltı yerüstü toplam su kaynağının yüzde 35’i kullanılır durumda.

Kısacası bugün suyun ticarileşmesi süreci planlı ve sistemli bir şekilde

ilerlemektedir. Dünyadaki örnekleri incelendiğinde aslında bunun ne kadar korkunç bir durum olduğu daha iyi kavranabilir. Güney Amerika suyun ticarileştiği yani iletim ve da-ğıtımının da özel şirketlere verildiği yerlerden (Türkiye’de belediyeler yapar). Suyun özelleştiği yerlerde ilk yapılan öncelikle kontörlü sayaç-ları eskileriyle değiştirmek oluyor. Kontörlü sayaç tam anlamıyla derdin gerçek yansıması.Kontörlü sayacı-nız varsa o ay kullanacağınız suyun parasını 1 ay önce ödemeniz gerekir ve eğer ödemezseniz de susuz kalırsınız.Güney Amerika’da insanlar paraları olmadığı için su alamamakta ve günlük ihtiyaçlarını karşılamak için çatılarındaki varilleri ile yağmur sularını biriktirmeye başlamışlardır.Bunu öğrenen şirket yetkililerinin devlete şikayeti üzerine o insanların kendi ülkelerinin kendi askerleri ma-hallerine operasyonlar düzenlemiş ve çatısındaki varili kaldırmamak için direnen insanları öldürmüşlerdir.

Tüm Bu Saydıklarımızdan Dolayı Diyoruz ki;genç-İMO HES Çalıştayı (Trabzon) Sonuç Değerlendirmesi

genç-İMO yenilenebilir ve sür-dürülebilir yöntemlerle elektrik enerjisi üretilmesine karşı değildir. Enerji bahanesiyle halkın yaşam alanlarının tahrip edilmesine, en önemli yaşam kaynaklarının yok edilmesine, suyun ticarileştiril-mesine karşıdır. Halkın ihtiyacı dışında, sermayenin daha fazla kar edebilmesi için her gün artan elektrik ihtiyacının sorumlusu halk değildir. Bu yüzden bunun faturasını halk ödemeyecektir. Doğanın herhangi bir parçasının alınır satılır hale getirilmesi, telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Çünkü yaşam hakkı, temiz ve içilebilir su kaynaklarına ulaşma hakkını da kapsamaktadır.

Su hayattır ve bu yüzden HAYAT SATILAMAZ!

genç-İMO Öğrenci Konseyi

Page 26: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 724

“Bu Daha Başlangıç” Odamızın 2007 yılında hazırlanan “Öğrenci Üye Yönetmeliği” doğ-rultusunda kurulan genç-İMO örgütlülüğü kuruluşundan bu yana faaliyetlerini sürdürmekte ve bugün ülke genelindeki birçok üniversitede varlık göstermektedir.

genç-İMO örgütlülüğünün inşa-at mühendisi adayları arasındaki dayanışmaya katkı sunan çalışmaları, toplumcu mühendislik anlayışının yaygınlaştırılması, meslek aday-larının niteliklerinin yükseltilmesi yönündeki faaliyetler aracılığıyla hayata geçirilmektedir. Bu bağlamda düzenlenen en önemli faaliyetlerden biri de yaz eğitim kamplarıdır.

Bu yıl 5.si düzenlenen genç-İMO Yaz Eğitim Kampı yine ülkenin dört bir yanından gelen inşaat mühendisleri adaylarına ev sahipliği yaptı ve aday-ların Oda yöneticileri ile bir araya gelmesine ve meslek odalarını yakın-dan tanımalarına imkân sağladı.

İnşaat mühendisliği bölümü öğ-rencilerinin mesleki gelişimlerine katkı sunan seminerlerden film gösterimlerine, kişisel gelişimlerine katkı sunan atölye çalışmalarından, güncel konulara ilişkin söyleşilere kadar birçok konunun ele alındığı 5. Yaz Eğitim Kampı 21 Ağustos 2013 tarihinde başlamış ve 29 Ağustos’ta son buldu.

Kampın il günü kayıtların alınması, çadırların kurulması, tanışma toplan-tısı ve atölye tanıtımlarının yapılma-sının ardından minik bir yanı sıra açı-lış konseri gerçekleştirildi. İkinci gün ise “Mühendislik Eğitiminin Felsefesi” başlığı altıda gerçekleştirilen sabah semineri ile başladı. Prof. Dr. Beno Kuryel’in konuşmacı olarak katıldığı oturumda, mühendislik, matematik ve felsefe disiplinlerinin işleyişi ara-sındaki farklara dikkat çekildi, söz ko-nusu disiplinlerin temel kabullerine ve sorunlarına vurgu yapıldı. İnşaat mühendisi adaylarının sorularına ve hocamızın yanıtlarına da yer verilen

oturum öğle saatlerine kadar sürdü. Aynı günün akşam söyleşisi ise CHP Hatay Milletvekili Hasan Akgöl’ün katılımıyla gerçekleştirildi. “Suriye Politikaları” başlıklı oturumda AKP hükümetinin Suriye politikaları ve söz konusu politikaların yol açtığı tahribata değinildi. Moderatörlüğü-nü İMO Yönetim Kurulu üyesi Cihat Mazmanoğlu’nun gerçekleştirdiği söyleşiye CHP İzmir Milletvekili Hülya Güven de katıldı. Söyleşi İnşaat Mü-hendisliği öğrencilerinin soruları ve katkılarıyla son buldu.

23 Ağustos’ta “Ulaşım Politikala-rı” başlığı altında gerçekleştirilen seminerde konuşmacı olarak mimar ve şehir plancısı Erhan Öncü yer aldı. Ülkemizde uygulanan ulaşım politikalarına değinen Öncü kentsel ulaşım planlarında dikkate alınması gereken hususlara ve karar alma süreçlerine de vurgu yaptı. Soru ve cevapların ardından son bulan semi-nerin akşamında ise “Gezi Direnişi ve Taksim Dayanışma” konulu bir söyleşi

genç-İMO 5. Yaz Eğitim Kampımızı Tamamladık

GENÇ-İMO ÖĞRENCİ KONSEYİ

Page 27: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 25

gerçekleştirildi. Direniş boyunca hayatını kaybedenlerin anılması ile başlayan söyleşide aynı zamanda “Taksim Dayanışma” üyesi olan Avukat Can Atalay konuşmacı olarak yer aldı. Gezi Parkı ile ilgili direnişteki deneyimlerini gençlerle paylaşan Atalay yaşanan hak ihlallerinin altını çizdi. Öğrencilerin soru ve cevapları ile devam eden söyleşi geç saatlere kadar sürdü.

genç-İMO 5. Yaz Eğitim kampının dördüncü günü “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği” konulu sabah semineri ile başladı. İş güvenliği uzmanı Beste Ardıç ve iş cinayetlerinde hayatlarını kaybedenlerin yakınlarının avukatı Erbay Yucak’ın konuşmacı olarak katıldığı oturumda, mühendislerin sorumluluklarına ve çalışma koşul-larının vahametine vurgu yapıldı. Mühendis adaylarının soru ve cevap-ları ile son bulan oturumun ardından atölye çalışmalarına geçildi.

25 Ağustos’taki sabah seminerinde TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi şehir plancısı Ayşe Işık Ezer ve Hacette-pe Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Gülsüm Depeli’nin konuşmacı olarak katıldığı “Mü-hendislikte Kadın” başlıklı oturum gerçekleştirildi. Gülsüm Depeli’nin kadının medyadaki sunuluş biçi-mine ilişkin sunumuyla başlayan oturumda ikinci olarak söz alan Ayşe Işık toplumsal cinsiyet bakımından kadın mühendislerin sorunlarına ve TMMOB örgütlülüğü içerisinde-ki kadın örgütlenmesine değindi.

genç-İMO üyelerinin yoğun ilgisiyle karşılanan oturum soru cevap bölü-müyle son buldu. Aynı günün akşamı “Persepolis” filminin gösterildiği kamp programı 26 Ağustos sabahı “TMMOB ve Oda Politikaları” başlıklı oturum ile devam etti.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ve İMO Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç’in konuşmacı olarak katıldığı oturum-da meslek odalarının tarihinden, toplumcu mühendisliğin öneminden ve son dönemde gittikçe artan ve meslek odalarını etkisizleştirmeyi amaçlayan politikalardan söz edildi. Genç-İMO üyelerinin soruları ile devam eden oturum öğle saatlerine kadar sürdü. Aynı günün akşamı “Redhack Belgeseli” gösteriminin ardından “Alternatif Bilişim Derneği Başkanı” Ali Rıza Keleş’in katıldığı ve sosyal medyadan hacker’ lığa kadar bir çok konunun ele alındığı bir söy-leşi gerçekleştirildi.

Kampın yedinci günü sabah oturu-munda inşaat mühendisliği mesle-ğini ve tüm toplumumuzu yakın-dan ilgilendiren kentsel dönüşüm konusunun da masaya yatırıldığı “Kent Dönüşürken Muhalefet” baş-lıklı seminer gerçekleştirildi. Prof. Dr. Tarık Şengül’ün ve aktivist ve yazar Metin Yeğin’in konuşmacı olarak katıldığı seminerde, kentsel dönü-şüm adı altında sürdürülen politi-kalardan, söz konusu politikaların amaçlarına, muhalefet imkânlarının geliştirilmesinden, bu yöndeki dünya

deneyimlerine kadar birçok konu ele alındı. Moderatörlüğünü İMO Yöne-tim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç’in gerçekleştirdiği oturum mühendis adaylarının sorularına verilen yanıtla-rın ardından son buldu.

Aynı günün akşamı yine yakıcı so-runlardan biri olan “Toplumsal Barış” konusu, Prof. Dr. Aziz Konukman’ın ve Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloku Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün konuşmacı olarak katıldı-ğı bir söyleşi ile masaya yatırıldı. Barış süreci, gezi direnişi ve toplumsal barışı tahsis etmenin yolları ve yön-temleri konularının yanı sıra Suriye ve Ortadoğu’da yaşananların da ele alındığı söyleşi gece geç saatlere kadar sürdü.

28 Ağustos Çarşamba günü ise “Su Yapılarında Çevresel Duyarlılık” baş-lıklı sabah semineri ile başladı. ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümünde Profesör olarak görev yapan Şahnaz Tiğrek ve yine aynı bölümde görev yapan Doç Dr. Elçin Kentel’in katıldığı oturumda çeşitli örnekler ışığında su yapılarının inşasında dikkat edilmesi gereken çevresel faktörlere değinildi. Öğrencilerin soru ve cevaplarına da yer verilen seminerin ardından kam-pa katılan öğrenciler, atölye çalışma-larını sunacakları kapanış gecesi için hazırlıklarını tamamladılar.

Kampın son akşamı Fotoğraf, Sinema, Tiyatro, Ritim, Felsefe, Kamp Gazetesi ve Örgütlenme gibi atölye faaliyetlerinin sunumlarının gerçekleştirildiği, merkez ve şube yöneticilerinin atölye yürütücülerine plaketlerini takdim ettiği ve tüm öğrencilere katılım belgelerinin veril-diği kapanış gecesi gerçekleştirildi.

Gecede söz alan İMO Yönetim Kurulu Başkanı Taner Yüzgeç İnşaat Mü-hendisleri Odamızın geleceğini inşa eden genç-İMO örgütlülüğünün en önemli faaliyetlerinden biri olan yaz eğitim kampında emeği geçen herkese teşekkür etti.

Odamızın savunduğu değerlerin yaygınlaştırılmasında ve genç ku-şaklara aktarılarak geliştirilmesinde önemli bir yere sahip olan genç-İMO örgütlülüğünün gücüne güç katan yaz eğitim kampı 29 Ağustos’ta son buldu.

Page 28: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 726

Türkiye’nin pek çok şehrinde olduğu gibi Adana’da da bir ‘Kentsel Dönüşüm’ furyasıyla karşı karşıyayız. Büyük tartışmala-ra neden olan bu konu üzerine Çukurova Üniversiteli genç-İMO’cular olarak, İMO Adana Şube Başkanı Abdullah Bakır’la görüştük. Gerek Türkiye’deki gerekse Adana’daki kentsel dönüşüm politikaları üzerine konuştuk; İMO’nun bu konuya bakış açısını sorarak ülke gündemini uzun zamandır meşgul eden bu meseleyi Abdullah Bakır ile her açıdan değerlendirdik.

Kentsel Dönüşüm nedir? Nasıl uygulanır?

Abdullah Bakır: Kentsel dönüşüm, kentsel alanın ekonomik, toplum-sal, fiziksel ve çevresel koşullarının, kapsamlı, bilimsel, ilgili tüm yönlerini göz önünde bulundurarak yapılan çalışma ve planlamalarla, iyileştiril-mesine yönelik olarak uygulanan strateji ve eylemlerin bütününü ifade ediyor. Kentsel Dönüşüm, nüfu-su her geçen gün artan kentlerin yeniden planlanması, yapılanması ve halkın daha rahat, daha sağlıklı, daha modern bir çevrede yaşaması, sosyal donatı ve yeşil alanlarıyla daha ferah ve daha güzel bir kent yaratma isteği açısından artık bir gereksinim haline gelmiştir. Çok boyutlu yönleri olan kentsel dönüşüm, hem ekonomik,

hem politik, hem hukuksal ve yönet-sel hem de sosyolojik bir konudur. Bu alanlar birbiriyle olan bağları açısından değerlendirilmesi gerekti-ği gibi, tarihsel arka planları da göz önünde bulundurulmalıdır. Dolayı-sıyla kentsel dönüşüm, birden çok değişkeni içerisinde barındıran, eko-nomik, sosyolojik, kültürel, tarihsel, siyasal ve her şeyden önemlisi insani boyutları da içeren bir konudur.

Tüm bunlardan anlayacağımız üzere kentsel dönüşüm, şehrin yapısını ve burada yaşayan insanların geleceğini etkileyen değişimleri içermektedir. Bu nedenle de, kentin ve kentte yaşayanların bugününü, geleceğini etkileyen bu planlama aşamalarında ve uygulamalarında sosyologlar, ekonomistler, mühendisler, mimar-

lar, plancılar ve peyzaj mimarları gibi farklı disiplinlerle birlikte çalışılması gerekiyor.

‘Projeler Ayrıcalık Sağlama Aracı Olmamalıdır!’

Kentsel dönüşüm projelerinde temel neden rant artışı sağlamak değil, depreme karşı can güvenliğinin sağlanması ve yaşam düzeyinin yük-seltilmesi olmalıdır. Projeler ayrıca-lıklı imar hakkı sağlama aracı olarak kullanılmamalıdır. Bu kapsamda tüm yapılaşmalara yönelik güçlü, kamusal yapı denetim sistemi yaşama geçiril-melidir. Ayrıca süreçler şeffaf olmalı, karar süreçleri ilgili toplum kesimle-riyle paylaşılmalı, sürecin tamamında projeden etkilenen toplum kesimle-rinin bilgiye kolayca erişebilme ola-

Rantsal Dönüşüm Halkı Vuruyor

RÖPORTAJ: VEYSEL YILMAZ, MEHMET ÖZDEMİR, ENGİN SAKİN, OZAN IŞIKCEVAHİRÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

Page 29: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 27

nağı yaratılmalıdır; dönüşüme konu olan sakinlerin sosyal açıdan zarara uğramaması ve yerinde dönüşüm ilkesi en önemli hedeflerden birisi olmalıdır.

Türkiye’deki Kentsel Dönüşüm politikalarını nasıl değerlendiri-yorsunuz?

Abdullah Bakır: Türkiye’de, bugüne dek uygulanan yanlış planlamalarla oluşan çarpık kentleşme ve sağlıksız yapılaşma sorunlarıyla karşı karşıya-yız. Mevcut yapıların büyük çoğun-luğu afet riski altındadır. Bu bağ-lamda, bir deprem ülkesi olmamız gerçeğiyle birlikte, yapı stokunun yenilenmesi, güçlendirilmesi mutlak gerekmektedir. Devletin anayasal görevlerinden birisi kentleri sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir kılmaktır.

‘Van Depremi Sonrası Ülke Toprak-ları Ranta Açıldı’

Ancak iktidarda bulundukları onca yılda Türkiye‘deki çarpık yapılaşma-ya, plansız kentleşmeye karşı hiçbir somut adım atmayan hükümet,Van depremi sonrası hızla, deprem teh-likesi gerekçesiyle, tüm ülke toprak-larını hiçbir kurala ve koşula bağlı olmaksızın ranta açan “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi “ adlı kanunu çıkardı. Kentsel dönü-şüm uygulamalarına öncelikle riskin yüksek olduğu alanlarda değil, rantın yüksek olduğu yerlerde başladılar. Uygulamalara baktığımızda, plan-lamalarda, insanı ve insanca yaşamı temel hedefine koyan bir planlama sürecinin değil rantın esas alındığını görmekteyiz. Azami rant beklenti-lerinin, yağmanın kıskacına sokulan kentlerimizin doğal ve kültürel değerleri, ormanları, yeşil alanları, sa-hilleri yok edilmekte, kamu arazileri elden çıkarılmaktadır. Çıkarılan özel düzenlemelerle bu değerleri koru-mak ve gelecek nesillere aktarmak yerine bu değerlerin yerine konan rantın önündeki engeller kaldırılmış, doğal ve kültürel değerlerimiz ile birlikte yaşam alanlarımızın geleceği de tehdit altına alınmıştır.

Biz ortaya konulan kentsel dönüşüm projeleriyle sorunların çözülmesi şöyle dursun, yeni sorunlu bölgeler yaratıldığını düşünüyoruz. Bu durum büyük mağduriyetlere yol açmakta,

dar gelirlileri borçlandırmakta, yeni kurulacak mahallelerle yoksulları kent dışına atacak özellikler içer-mektedir. Tüm bunlar kentlerimizde büyük sorunlar doğuracaktır.

Adana’daki Kentsel Dönüşüm uygulamaları nasıldır?

Abdullah Bakır: Yaşadığımız kent olan Adana’da da durum farklı değildir. Adana’da da yapı stokunun mevcut durumu içler acısıdır. Ken-timiz, imarsız, ruhsatsız, denetimsiz binalarıyla çarpık bir kentleşme süre-ci yaşamış, zamanla da artan altyapı, ulaşım sorunlarıyla birlikte kentte yaşam kalitesi düşmüştür. Sağlıksız olan yapılaşma yeni projelerle düzel-tilmek bir yana daha da kötüleştiril-mektedir.

Yeni ve çağdaş imarlı kent olarak gösterilen Kuzey Adana’da çok katlı binaların çağdaşlaşmanın değil çarpık kentleşmenin bir ürünü olarak karşımıza çıktığı, son derece sağlıksız betonlaşma ve yüksek yoğunluklar bulunduğu görülmektedir; mekânsal düzenlemelere önem vermeden, şehrin dokusunu çirkinleştiren konut yığını bir bölge haline dönüştürül-müştür. Güney Adana’da, Yüreğir ve Sarıçam ise, iç içe geçmiş iki katlı düzensiz, çarpık binalar yığını ile bir köy görünümündedir. Eskinin nezih mahallelerinin yer aldığı Seyhan ise yeni yapılan çok katlı binalarla yaşam kalitesi düşürülen bir bölge haline getirildiği gibi, ulaşım sorunu da arttırılmıştır.

Adana’da, Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri tarafından kentsel

dönüşüm uygulamalarının yapılaca-ğı bilinmektedir. Ancak kentsel dö-nüşüme ilişkin sağlıklı bir bakış acısı olmadan, insanı odağına koymadan, kent dokusunu korumak esas alın-madan, kentlinin yaşam standardı gözetilmeden yapılan projelerle Ada-

Kentsel dönüşüm, şehrin yapısını ve

burada yaşayan insanların geleceğini etkileyen değişimleri

içermektedir. Bu nedenle de, kentin ve

kentte yaşayanların bugününü,

geleceğini etkileyen bu planlama

aşamalarında ve uygulamalarında

sosyologlar, ekonomistler, mühendisler,

mimarlar, plancılar ve peyzaj mimarları

gibi farklı disiplinlerle birlikte çalışılması

gerekiyor.

Page 30: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 728

na kenti geriletilir; bunun vebalini de uygulayıcıları taşırlar.

En son örneğinde gördüğümüz gibi 5 Ocak Stadyumu alanına TOKİ pro-jesi ile kentlinin hiç düşünülmediği sergilenmiştir. Şehrin rant getirisi yüksek bu alanına AVM ve konut ya-pılmak istenmektedir. Bu da var olan projelerin gerçek niteliğini açıkça sergilemektedir. Kent yaşamı ranta feda edilmektedir.

Şube Başkanı olarak, Odanızın görüşlerinden de kısaca bahseder misiniz?

Abdullah Bakır: Odamız, toplumsal gelişme ve çağdaş yaşamın ge-rektirdiği kentsel yaşam kalitesine ulaşılabilmesi için kentlere ilişkin sorumluluğunu yerine getirmeyi, mevcut politika ve uygulamalar-dan farklı bakış açıları sunmayı ve kentlerin daha yaşanabilir niteliklere kavuşmasını hedeflemektedir.

TMMOB kent sorunlarına ilişkin ola-rak yerel yönetimler, kamu kaynakla-rının dağılımı, afetler, çevre, altyapı, doğalgaz, ulaşım, konut, turizm, kentsel koruma, kentsel dönüşüm temalarında sorun tespitlerini ve çözüm önerilerini bugüne kadar bir-çok kez kamuoyuna sunmuştur. Bu belgelerde, kentlerimizde yaşanan sorunlar tanımlanmakta, bunların nedenleri açıklanmakta, kentlerin daha yaşanabilir olması için izlen-mesi gereken politika ve yöntemler üzerine öneriler sunulmaktadır.

İMO Adana şubesi olarak kenti-mizdeki tüm kentsel dönüşüm planlarını, uygulamalarını yakından takip ediyoruz. Bu konudaki düşün-celerimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz. Düzenlediğimiz sempozyumlar ile kent sorunlarının, kentsel dönüşü-mün tüm yönleri ile tartışılmasını

sağlıyoruz. Kentsel dönüşümün enine boyuna tartışıldığı, irdelen-diği, konunun tüm aktörlerinin yer aldığı bilimsel tabanlı etkinliklerimiz devam edecektir.

‘Odamız Tüm Kentsel Dönüşüm Uygulamalarını Yakından Takip Edecek’

Kentimizde, riskli yapıları içeren, acil dönüşüm gerektiren yerlerin tespitinin, ilgili kurumların, meslek örgütlerinin, üniversitelerin, mahalle halkının görüşü alınarak yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Yerinde dönüşümün sağlandığı, ekonomik, demografik, sosyal, kültürel, fizik-sel ve tarihsel yapının korunduğu, aynı yoğunlukta depreme dayanıklı konutlar inşa edilerek, sosyal donatı alanları ile yeşil alanların sayısının arttırıldığı, alt yapının yeterli olduğu kentsel dönüşüm projelerinin hayata geçirilmesini savunuyoruz. Ayrıca ilgili alanlardaki çalışmaların, altyapı ve ulaşım sorunlarıyla beraber ve kentin bütünselliği içerisinde değer-lendirilmesi gerektiğini düşünüyo-ruz.

Odamız, Adana’da tüm kentsel dönü-şüm uygulamalarını yakından takip ederek, bilimsel ve doğru uygula-maların yapılması için çalışmalarına devam edecektir.

Kentsel Dönüşümde TOKİ’nin yeri nedir? Son dönemde ülkeyi kasıp kavuran TOKİ bu sürece nasıl dâhil oluyor?

Abdullah Bakır: TOKİ bir kamu kuruluşudur, kamu yönetiminin bir parçasıdır, dayanağını yasalardan al-maktadır. Bu gerçeklik tek bir nokta-ya işaret etmektedir. Kamu kurumları kamusal yararı, toplumsal çıkarları ön planda tutmalı ve kamu hizmeti vermeli, denetime açık olmalıdır ki, yasa ile kendisine verilen görevleri yerine getirip getirmediği kontrol altında tutulsun. Bu, kamu yönetimi-nin olmazsa olmazıdır.

‘TOKİ Denetim Dışı Tutuluyor’

Oysa bu şartlar TOKİ için geçerli de-ğildir. TOKİ denetim dışı tutulmuştur. Kuruluş amacı olan sosyal konut ya-pımının çok ötesine geçerek lüks ko-nut üretiminden arsa alım satımına kadar neredeyse her alanda faaliyet gösteren TOKİ, “Afet Riski Altındaki Alanlar Hakkındaki Kanun” ile birlikte görülmemiş yetkilerle donatılmıştır. Artık, Bakanlar Kurulu, Bakanlık ve TOKİ, ülke toprağını, hiçbir kayıt ve koşula bağlı olmaksızın istediği imar hareketine açabilmektedir. Bir kamu kuruluşu olarak TOKİ, hem kamu olanaklarından yararlanarak hem de vergiden muaf tutularak pek çok imtiyaza sahip kılınmıştır.

TOKİ gerçekleştirdiği konutlar, altya-pı yatırımları, lüks konutlara verilen ağırlık, yoksullara kalitesiz konut yapılması, ağırlıkla siyasi iktidar yakın sermaye gruplarına verilen büyük bütçeli işler, denetimden muaf tu-tulması ve tarifsiz ve sınırsız yetkiyle donatılması, yarattığı haksız rekabet ve benzeri nedenlerle çok şaibeli bir kurumdur ve daha çok tartışılacağa benzemektedir.

Page 31: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 29

Türkiye’de 6,5 milyon riskli konut olduğu söyleniyor. Bu sayı doğ-ru mu? Riskli konutların yerine yapılması düşünülen ‘Yeşil Binalar’ gerçeği yansıtıyor mu?

Abdullah Bakır: Türkiye nüfusunun %90’dan fazlası deprem bölgesinde yaşamaktadır. Nitekim Anadolu, tarihte yaşanmış birçok depremin izlerini taşımaktadır. Ülkemizdeki, 19 milyon civarında olduğu bilinen yapı stokunun ayrıntılı bir değerlendir-mesi yapılamamıştır henüz. Mevcut binaların yüzde 67’si iskânsızdır; yüzde 60’ı 20 yaş üzeri konutlardan oluşmakta ve yüzde 40’ı depreme karşı güçlendirilmesi gerekir durum-dadır.

Yapı stokumuzun büyük çoğunluğu-nu oluşturan denetlenmemiş yapılar incelenerek, bunlardan güçlendirile-bilmeye uygun olanlar güçlendirilir-ken, diğerleri ise sağlıklı bir kentsel dönüşüm projesi içerisinde değer-lendirilmelidir. Bu çalışmaların doğru bir şekilde ve çok yönlü yönetilmesi şarttır.

Yeşil binalara gelince; bugün dünya-daki en önemli sorunun iklim deği-şikliği olduğunu hepimiz biliyoruz. Son 35 yıldır yaşanan bu değişiklik, canlıları sürekli tehdit eder duruma geldi. Bilim insanlarının yaptığı araş-tırmaya göre önlem alınmaz ise son 10 yıl içinde tehdit kontrol edilemez duruma gelecektir, denilmektedir. Ayrıca, dünyadaki karbondioksit emisyonunun %28’inin binalardan yayıldığını uzmanlar söylemektedir.

‘Dünyada Yeşil Bina Bilinci Artmak-ta’

Bina yapım konseptinde doğaya duyarlı planlama yapmak, sürdürü-lebilir yapı sınıflandırma modelini oluşturmak zorundayız. Yapının arazi seçiminden başlayarak yaşam döngüsü çerçevesinde değerlendiril-diği, bütüncül bir anlayışla ve sosyal ve çevresel sorumluluk anlayışıyla tasarlanan, iklim verilerine ve o yere özgü koşullara uygun, ihtiyacı kadar tüketen, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiş, doğal ve atık üretmeyen malzemelerin kullanıldığı katılımı teşvik eden, ekosistemlere duyarlı sertifikalı yapılar oluştur-mak gerekiyor. Bu yapılara doğaya

duyarlı yeşil binalar denilmektedir. Yeşil binalarda, klasik binalara göre ortalama yüzde 30 oranında daha az enerji tüketiliyor. Dünyada “Yeşil Bina” bilinci her geçen gün artmak-tadır. Türkiye’de de yeşil binalara verilen önemin giderek artacağını düşünüyorum. Ancak her konuda olduğu gibi bunu da insanı, yaşanır kentler yaratmayı hedefine koyan bir anlayışın ürünü olarak hayata geçirmek gerekiyor.

Kentsel Dönüşüme karşı halkın verdiği tepki ne? Yeterli düzeyde mi?

Abdullah Bakır: Kentsel dönüşü-mün ne olduğunu, nasıl uygulan-ması gerektiğini anlattım biraz önce, Türkiye’deki uygulamaların olması gerekeninin dışında olduğunu da. Halkı bu sürecin dışında gören bir anlayışın uygulamalarını denetimsiz TOKİ eliyle sürdürdüğünü düşü-nürsek gelişmelerin arka planında olanlar hakkında insanların çoğu-nun yeterli bilgiye sahip olmadığını düşünüyorum. Eğitim, kültür, toplu yaşam, kentlilik konusunda insan-ların bilinçlendirilmesine yönelik bir anlayış da ne yazık ki mevcut değil. Bunu mevcut politikalarının sağlıksızlığını bildiğimiz iktidardan beklememiz mümkün değil zaten. Tam tersine onun yerleştirmeye çalış-tıklarına karşı mücadele etmeliyiz.

Biz İnşaat Mühendisleri Odası Adana Şubesi olarak, kentsel dönüşüm konusunda faaliyetlerimizi sürdü-rüyoruz. Kentimize karşı duyarlıyız, Adana’da bu konuda atılan her yanlış adımın karşındayız. Sivil toplum örgütleri kentsel dönüşümü ka-muoyuna taşıyarak, Adana’daki ve

tüm Türkiye’deki kentsel dönüşüm uygulamaları konusunda düşün-celerini duyurarak, Adanalılarla birlikte kentimizin yaşanır bir kent olması için uğraş vererek, Adana’da-ki ve Türkiye’deki kentlilik bilincini arttıracaktır. Tüm bunlar kentsel dönüşümün öneminin kavranmasına hizmet edecek ve ülkemize fayda sağlayacaktır.

Değerli düşüncelerinizi paylaştığı-nız için çok teşekkür ediyoruz…

Çukurova Üniversitesi genç-İMO’cular olarak ‘Kentsel Dö-nüşüm’ ün somut olarak uygulan-dığı ve yöre halkının yaşantısını alt üst eden, Adana-Seyhan Yeşilev-lere bağlı İsmetpaşa mahallesini ziyarete gittik. Mahallelinin ürkek bakışları arasında duyduklarımız ve öğrendiklerimizle şoke olduk. Rant-sal Dönüşüm’ün çarpıklıklarını bir de Adanalılardan öğrenin istedik…

Bize kendinizi tanıtır mısınız?

Adım Hatice Kuzu. Uzun yıllardır bu mahallede oturuyorum. Son zaman-larda çok sorun yaşadık, bize kan ağlattılar ama umarım kendileri de kan ağlarlar, bizi yağın içine koyup kavurdular.

Kentsel dönüşüm mahallenizde nasıl başladı? Size nasıl haber verdiler?

Biz evlerimizi yaptığımız zaman yıkılsın diye yapmadık. Tırnakları-mızla kazıyarak yaptık. Çocuklarımız için yaptık ama sonunda evsiz kaldık. Yolları çiziyorlardı. Sorduğumuzda yolları genişleteceklerini söylüyorlar-dı. Sonra imar işi çıkarttılar. Sonradan

Page 32: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 730

TOKİ’den ev vereceğiz dediler ama hakkımızı vermediler. Çalışmaları yaparken bize fikirlerimizi hiç sor-madılar. Eğer sorsaydılar hakkımızı isterdik. Hakkımızı verseydiler hiçbir sorun olmazdı ama vermediler, biz de direndik.

‘Hakkımızı Vermediler’

Bize en başından bu süreci tekrar anlatır mısınız?

Biz en başından beri soruyorduk. Bize en başlarda TOKİ’den bahsetme-diler, sonradan öğrendik. Şimdi karşı mahalleyi de yıkıyorlar ama onlara söylediler TOKİ olduğunu. Evimize geldiler, ölçülerini aldılar, evinizin güzelliklerini gösterin dediler. Evimiz bize yetiyordu. İyi kötü idare edi-yorduk. Hakkımızı vermediler. Her gittiğimizde evimizin fiyatını düşür-düler. Önce evimizin değeri 125 bin TL dediler. Sonra 112 bin TL’ye kadar düşürdüler. İlk önce TOKİ’den 3+1 vereceklerini söylediler. Sonra 2+1’e düştüler. Ben de eve dönünce eşimle konuştum. Kabul edelim dedim. Belediye’ye gittik, hesap yaptırdık. 3 katlı ev, bahçesinde garajına karşılık 2+1 ev vereceklerdi.

‘Barınma Bürosu Açtık’

Mahalleli de sizinle benzer sorun-lar yaşadı. Sizler aranızdan temsil-ciler seçtiniz. Örgütlenme süreci-nizden biraz bahseder misiniz?

Barınma hakkı bürosu açtık. Başlarda

buraya gelip bizi destekleyenlere de güvenmedik. Sonra bu süreçte onları tanıdıkça güvenip beraber çalışma-ya başladık. Defalarca Belediye’ye gittik geldik. Belediye’ye gitmek için minibüs tuttuk. Yolda minibüsleri durdurup yolumuzu kestiler. Bizler minibüsten inip dolmuş ve otobüs-lerle Belediye’ye gittik. Belediye Başkanı çıkıp bizimle konuşmadı. Çıksaydı başına gelecekleri Allah bilir. Büyük bir toplantı yaptık. Sonrasında Belediye’ye gittik. Orada güvenlik görevlileri çocuklarımızı dövdüler. Ama bunların hepsini bize yapma se-bepleri direnmemizdi. Direnmesey-dik evimizi elimizden ucuza alacak-lardı. Hakkımızın tamamını alamasak da direnerek bir kısmını alabildik.

‘Kandırmak İçin Ellerinden Geleni Yaptılar!’

Peki, şuan ki durumunuz nedir?

Evimize bir miktar para ödediler, evimizi yıktılar ve verdikleri parayla ev alamadık. Şu an kirada oturuyo-rum. Önceki evim bahçeli, 3 katlı ve yan tarafında garajı vardı. Bilirkişi evi-mizin değerini çok düşürdü. 1 metre temel derinliği olan garajıma kerpiç dedi. Bizi kandırmak için ellerinden geleni yaptılar.

Diğer mahalle sakinleri ne durum-dalar?

Hepsi kan ağlıyor. TOKİ’ye yazıldık-larına pişmanlar. ‘Keşke paramızı alıp çıksaydık’ diyorlar. Tabi apart-

man sevdalısı olanlar pişman değil. Ayrıca şimdi çamur içinde oralar, yeni yapılan evler daha bitmemiş. Bence parasını alanlar kurtuldu.

‘Onların Çayı Bana Zehirdir’

Kentsel dönüşümü siz yapsaydınız nasıl yapardınız?

Tabi ki Adana’nın sorunları var ama çözümü bu değildi. Öncelikle herkesi memnun etmeleri lazımdı ve herke-sin hakkı verilmeliydi. Mesela parklar güzelleştirip, yolları genişletebilirler-di. Ama bunlar tersini yaptılar ve her şeyi yıktılar. Halen Belediye’ye gitti-ğimde avukatın yüzüne karşı beddua ediyorum. Belediye’nin avukatı bile haklı olduğumu söylüyor. Geçen-lerde gittiğimde çay ısmarlamak istediler ve ben içmedim. Onların çayı benim için zehirdir.

Daha kötü durumda mahalleler vardı peki neden sizin mahalleniz-den başladılar?

Hazine arazisi fazlaydı. Bu arazilere yapılan evleri satınca bu para nereye gidecek sizce? Hazineye mi? Tabi bizim insanımız da onların gözünde pasifti. Öyle de oldu ilk etapta, ma-halleli teslim oldu. Gerçek anlamda direnmediler. Sonuç olarak büyük balık küçük balığı yuttu.

Bize evinizi açtığınız ve yaşadıkla-rınızı anlattığınız için çok teşek-kürler. Direnişinizde her daim yanınızdayız…

Page 33: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 31

Türkiye Cumhuriyeti Başkanlığına bağlı, dar ve orta gelirli vatandaşların nitelikli konut ihtiyacını karşılamak için kamu kuruluşu niteliğindeki TOKİ, 1984 yılında kuruldu. Otuz yıllık bir kurum olmasına rağmen biz neden son yıllarda ve kuruluş amacı-nın dışına saparak adını duyuyoruz?

TOKİ, hükümetin acil eylem planla-rının merkezine 2003 yılının Ocak ayında oturdu. Bunu izleyen yıllar içinde yetkileri genişletildi ve kamu kuruluşluğundan çıkarılarak özerk bir idare haline getirildi.

Bu acil eylem planı neleri kapsıyor-du?

• 2002 yılında görev alanları turizmden sanayi işletmelerine eğitimden sağlığa kadar genişle-tilmiş,

• 2003 yılında şirket kurmak ve şirketlere ortak olma hakları veril-miş,

• 2004 yılında Arsa Ofis Genel Müdürlüğünün bütün görev ve yükümlülükleri devredilmiş,

• 2007 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığının gecekondu alanın-daki tüm yetkileri devredilmiş,

• 2007 yılında yine hazineye ait araziler başbakan onayıyla bedel-siz olarak devralma hakkına sahip olmuştur.

Bu yetkilerle de anlaşılacağı gibi TOKİ krallık haline gelmiş; denetlenemez ve karşı gelinemez bir hal almıştır.

Ülkemizin gelişiminde önde gelen turizm, sanayi, konut, eğitim ve sağlık sektörlerinde pay sahibi olmak amacıyla önce bütçe, denetleme, arsa seçimi gibi engelleri ortadan kaldıran TOKİ daha sonra piyasa-da tutunmak için büyük şirketlere rakip olmak yerine ortaklık kurmayı tercih etti. Bu ortaklıkların arkasında TOKİ’nin tam bağımsız olmaması yatmaktadır. Yani ihaleye gireme-mesinden dolayı, ihale sonucunda şirketlerin büyük maddi gelir elde etmesi ve bu geliri kendi lehine çevirebilmesi için rant odaklı olarak bu şirketlerle ortaklığa girişmiştir. Devamında bu büyük geliri devlet hazinesine aktarmak yerine kişisel kasalarına aktarmayı yeğlemişlerdir ve pastanın büyük dilimini yiyen, TOKİ’ye bu yetkileri veren siyasi ikti-dar, acil eylem planı başlığı altında tüm bunları hesaplayarak yapmıştır.

Hükümet, devletin bütün kurumla-

rını, küresel sermayenin elinin içine sokmak için özelleştirirken, dosyası tozlu raflara kaldırılmış TOKİ’ ye, yeniden hayat vererek vatandaşın hakkı olan devletin bütün kaynak-larını süresiz bir şekilde TOKİ’nin himayesine vererek, bu hakkı gasp etmeye başlamıştır. Devlet malını

Toplu Kazık İdaresi

EZGİ ÇİMEN, CESUR KARDOĞANKIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ

Anketi Kırıkkale Hacıbey TOKİ’ de yaptık ve oradaki

evlerin hepsi 1+1 ve kurayla satılan

evler. Ödemeler ise, 23 yıl süreyle aylık

100 liralık taksitlerle yapılıyor. Bu uygun ücret TOKİ’yi tercih

etmelerinin en büyük sebebi ama

23 yıl oraya mahkum olmalarının da

sebebi.

Page 34: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 732

meta haline getirerek halktan haksız kazanç elde etmiştir. Bütün bunlar yetmezmiş gibi yüz kızartıcı suçları halkın gözüne sokarak bunu normal bir şeymiş gibi lanse ettirmişlerdir. On katlı binalarda C20 beton kulla-nılması, binaların yalıtımsız olması, yeni dairelerin bir ay sonra dökülme-ye başlaması hırsızlıkların kanıtıdır.

Halk yıllarca yandaş medyadan TOKİ şehirlerinin ‘güzelliklerini’ dinledi ama mağdur insanlarımızı anlatan, hataları gösteren ve doğruları söyleyenler hep susturuldu. Hal böyle olunca sesini duyuramayan mağdurların sayısı da her geçen gün arttı. Biz de kendi nazarımızda onların sesi olabilmek için TOKİ’de yaşayan vatandaşlarımızın ya-şadıkları sıkıntıları, sorduğumuz basit sorularla kendi ağızlarından dinledik. Çaldığımız her kapıda şaşkın yüzlerle karşılaştık. Neden geldiğimizi söylediğimizde ise yüzlerindeki şaşkınlık yerini hayal kırıklığı ve çaresizliğe bıraktı. Evi aldıktan sonra hiçbir devlet erkânı onlarla ilgilenmemiş, onların şika-yetlerini dile getirmek için gittikleri makamlar huzurlarına bile kabul etmemiş. Hal böyle olunca dertle-rini duyurabilmek için bize umut bağladılar ve biz daha ankette yer alan sorularımızı sormaya başlama-

dan kendileri içlerini dökmeye başladılar. Refik amcanın “Bura-nın köpek kulübesin-den hiçbir farkı yok ve bizi de köpek gibi yaşamaya mecbur bı-rakıyorlar.’” lafı bütün sorunu özetliyor. Böy-le yaşamaya mecbur-lar çünkü kiraya verip başka yere gitmeleri, evlerini satmaları bile yasak. Bu anketi Kı-rıkkale Hacıbey TOKİ’ de yaptık ve oradaki evlerin hepsi 1+1 ve kurayla satılan evler. Ödemeler ise, 23 yıl süreyle aylık 100 liralık taksitlerle yapılıyor. Bu uygun ücret TOKİ’yi tercih etmelerinin en büyük sebebi ama 23 yıl oraya mahkum olmalarının da sebebi.

Daire dağılımı için yapılan kurada çoğu engelli vatandaşlarımızın asan-sörü olmayan binaların üst katlarına yerleştirilmesi de mağduriyetlerinin başka bir çarpıcı örneğidir. Proje-lendirme ve yapım aşamasında bu durumlar göz önünde bile bulundu-rulmamış ve dairesine yerleştirilen her engelli vatandaşımız 1+1 35 m2’lik daireye ve katının koridoruna mahkum edilmiştir.

Zaten şehir merkezine uzak yaşayan bu insanlarımız için site içinde oyun parkı yürüyüş ve spor alanları gibi hiçbir sosyal tesis bulunmazken, bir dağın başına atılmış onlarca insan için düşünülen tek ortak paylaşım alanı bir cami ve kadınlar için açılmış kuran kurslarıdır. Bu sosyal kıtlık insanların ilgi ve enerjilerini yön-lendirecek bir uğraş bulamadıkça, birbirleriyle çatışma haline girmele-rine sebep olmuştur. Bu durum site içinde bir kaos ortamı yaratmış ve insanlar birbirleriyle küçük sebep-lerden ötürü tartışmaya girmeye hazır hale gelmişlerdir. Bölge polisi bu yaşananları bildiği halde kayıtsız kalmayı tercih ediyor ve bu da kaos ortamının devamlılığına sebebiyet verdiği için ailelerin hiç biri kendini güvende ve huzurlu hissetmiyor. Orada yaşayanlar TOKİ projesinin, devletin Kırıkkale’nin içinde yaşayan sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan aileleri belli bir bölgeye yığmak ve daha sonra da onları eliyle koymuş gibi bulmak için yaptığı bir politika olduğunu düşünüyor. Bunun daha ne kadar böyle süreceğini kestireme-diklerini ve imkanları olsa bir dakika bile orada yaşamak istemediklerini söylüyorlar.

TOKİ sakinleriyle yaptığımız görüş-melerle onların devlet tarafından mağduriyetine tanık olduk ve hükü-metin ‘sosyal devlet’ kavramını yanlış yorumladığını kanıtlamış olduk!

Page 35: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 33

Merhabalar sayın hocam başlar-ken aslında biraz eğitim sürecinin kendisinden ve öğrenciye neler kattığından bahsedelim. İnşaat Mühendisliği eğitim süreci öğren-ciye ne katar?

İnşaat mühendisliğinin uğraş alanı karmaşık fiziksel olayları anlamak ve bunları matematikten yararla-narak çözümlemektir. Bu nedenle de inşaat mühendisliği eğitimi alan öğrencilerden doğal çevre ve kaynakları iyi kullanan kamusal özel ve akademik sektörler arasında fikir ve teknolojinin seçimi ve bunların bütünleştiricisi olan, belirsizlikleri yöneten, kamusal alan ve alt yapı problemlerini şekillendirebilen karar ve tartışmalarında lider olan bir mühendis olabilmeleri için gerekli altyapıyı edinmeleri gerekir. Eğitim

sürecinde gerek dersler gerekse farklı aktivitelerle öğrencilerin bu becerileri edinmesi, analitik düşünce gücüne sahip olması arzulanır.

İnşaat mühendisliği eğitimi bu-gün geçmişten günümüze nasıl gelişmeler gösterdi? İleriye ya da geriye giden nelerdir?

İnşaat mühendisliği eğitimi her geçen gün kendisini teknolojik geliş-melere paralel olarak yenilemektedir. Bugün artık bilgisayarlar, iletişim teknolojisindeki gelişmeler bilgiye ulaşmayı çok daha kolaylaştırdı. İnşaat mühendisliği eğitiminde ve-rilen dersler öğrenciye bir kapı açar, her konu tam anlamıyla adım adım anlatılmaz ki buna süre de yetmez. Öğrenci açılan bu kapılardan yararla-narak kendisini yetiştirmek zorun-dadır çünkü inşaat mühendisliğinde

bilinmeyen çoktur. Bakış açısını daha geniş tutmalı, analitik düşünme gücünü iyi kullanmalıdır. Buradan hareketle öğrenci verilen derslerden yetiniyorsa elbette o öğrenci için eği-timin geriye gittiği söylenebilir her şey bu kadar ilerlerken. Ama sunulan imkanları da değerlendirebiliyor, okuyup araştırıyor ve irdeleyebili-yor ise, bugün inşaat mühendisliği eğitimi daha ileri düzeyde olduğu söylenebilir.

Bu saydığımız şeyler ile birlikte değişim mezun profiline gerçek anlamda nasıl yansıdı?

Günümüzde teknoloji hızla gelişiyor ve dolayısıyla inşaat mühendisleri de bu değişime ayak uydurması ge-reken mesleklerden. İnşaat mühen-disliği eğitimi boyunca öğrenmeyi, bilgiye ulaşmayı bilerek yetişen bir

Prof. Dr. Metin Hüsem ile İnşaat Mühendisliği Eğitimi

ile ilgili Röportaj

RÖPORTAJ: ALPER ULUŞANKARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

Metin Hüsem kimdir ?Metin Hüsem1964 yılında Ordu’da Gülyalı ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini 1970-1978 yılları arasında Gülyalı’da, lise öğrenimini ise 1978-1981 yılları arasında Ordu’da tamamlayarak 1982-1983 öğretim yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Mü-hendislik-Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’ne girdi. 1985-1986 yılında bu bölümden Haziran döneminde mezun oldu. Aynı yıl girdiği sınavı kazanarak mezun olduğu bölümde yüksek lisans öğrenimine kaydoldu. Ocak 1987’de Karayolları Genel Müdürlüğü’nde yol yapım mühendisi olarak göreve başladı. Kasım 1987’de Karayolları 10. Bölge Müdürlüğü’ne Etüt Ekip Mühendisi olarak atandı. 1989 yılında girdiği Araş-tırma Görevlisi sınavını kazanarak aynı yıl Karayolları Genel Müdürlüğü’nün oluruyla mezun olduğu üniversiteye Araştırma Görevlisi olarak atandı. 1990 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı Yapı bilim dalında, İnşaat Yüksek Mühendisi, 1995 yılında ise Doktor unvanını alarak Aralık 1995 tarihinde K. T. Ü. İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı Anabilim Dalı’na Yardımcı Doçent

olarak atandı. 21 Mart-31 Temmuz 1998 tarihleri arasında askerlik görevini yaptı. Ocak 1999-2004 tarihlerinde Bölüm Başkan yardımcılığı görevini yürüttü. Nisan 1999 tarihinde staj komisyon başkanlığına, Şubat 2003 de Yapı ve Malzeme Laboratuarı Yöneticiliği’ne atandı. Kasım 2002’de üniversite doçenti unvanını, 2008 yılında da Profesör unvanını alan Me-tin Hüsem. Evli ve iki çocuk babası olup, halen KTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde öğretim üyeliği görevine ve İnşaat mühendisleri odası 43. İnşaat Mühendisliği Eğitim Komisyonunda çalışmalarına devam etmektedir

Page 36: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 734

mühendis bu değişimlere de kolayca ayak uydurabiliyor. Bu nedenle de öğrenmeyi öğrenen ve hayat boyu öğrenme disiplinini almış bir mühen-dislik öğrencisi, mezun olduktan son-ra da öğrenmeye devam etmektedir. Böylece geleceğin teknolojisine de kolayca uyum gösterebilmekte, kendisini her zaman yenileyebilmek-tedir.

Günümüzde inşaat mühendisliği bölümlerinin öğrenciler gözünden baktığımızda bazı sorunları var peki sizce bir akademisyen olarak en büyük sorunlar nelerdir?

Bugün inşaat mühendisliği bölümle-rinde, karşılaşılan en önemli sorunla-rın başında, fiziki imkanlar düşünül-meksizin yapılan kontenjan artışları, gelmektedir. Kontenjan artışları eğitimin ve öğretimin tüm aşama-larında hantallık getirmekte, eğitim kontrolsüzce devam etmektedir. Bunun yanında laboratuar imkan-larının olmaması, olanların ise sayı fazlalığı nedeniyle etkin kullanıla-maması eğitimde, hem öğrenci hem de öğretim üyesi bakımından sıkıntı yaratmaktadır. İnşaat mühendisliği bölümlerinin diğer sıkıntıları da yeterli sayıda yardımcı eleman (Arş.Gör.) olmamasıdır. Özellikle yeni ku-rulan bölümlerde, öğretim üyesinin azlığı büyük bir sorun oluşturmakta-dır. Tüm bu sorunlar bu bölümlerde öğrenim gören inşaat mühendisi adaylarını, araştırmaya, öğrenmeye yeterince yönlendirilmesine engel olmaktadır.

Yeni açılan bölümlerdeki sıkıntı-ların bir tanesinden şimdi bah-settiniz peki alt yapısız sürekli her şehirde inşaat mühendisliği bölümü açılmasının kısa ve uzun vadede yansımaları nelerdir?

Ülkemizde üniversitelileşme ora-nı gelişmiş ülkelere göre oldukça düşüktür. Bu nedenle de yeni üniversiteler açmak yüksek öğreni-mi yaygınlaştırmak gerekmektedir. Ancak bunu yaparken planlamanın daha iyi yapılması gerekir. Gelecekte hangi meslek dalından ne kadar ve hangi ölçütte insana ihtiyaç olduğu iyi analiz edilmeli, her bölüm her üniversitede açılmamalıdır. Bölüm-ler açılmadan altyapının, eğitim ve öğretimin sürdürülebilmesini

sağlayacak düzeye getirilmesi sonra öğrenci alınması çok önemlidir. Bu şartların ortaya çıkardığı belli so-nuçlar var tabiî ki. Her üniversiteden mezun olacak öğrencilerin aynı işi yapması ve aynı kazanca ulaşması da beklenmemektedir. Bu nedenle de öğrenciler kendilerini en iyi şekilde yetiştirmek zorundadır. Diğer bir değişle öğretim üyesi en mükem-mel şekilde öğretmeli öğrencide en iyisini yapabilmek için çaba göster-melidir. Bugün inşaat mühendisliği eğitimi ortalamanın üzerinde veren bir çok kurum bulunmaktadır. Yeni kurulanlar da belki zamanla bugün-kü durumlarından daha iyi konum-lara gelebileceklerdir. Ancak inşaat mühendisi ihtiyacı ve gelecekte bu mühendislerden beklentilerin ne olacağı ortaya konmalı, aşırı kon-tenjan artışı yerine sürdürülebilir bir eğitim sağlayacak şartlar yerine geti-rilmeli ve mühendislik eğitimine çok da uygun olmayan ikinci öğretimi hiçbir üniversite de izin verilmeme-lidir. Çünkü sayı arttıkça ve eğitim niteliği değiştikçe güvencesizlik kaçınılmazlaşmaya başlar.

Nasıl bir üniversite ve nasıl bir in-şaat mühendisliği eğitimi nitelikli mühendisler ortaya çıkarır?

Bir kere inşaat mühendisleri insana ve insanlığa hizmet eder. Dolayısıyla da mühendis adaylarına kazandırıl-ması gereken bilgi beceri ve dav-ranış biçimleri de önem kazanır. Bu nedenle bir inşaat mühendisi hayat boyu öğrenmeyi sağlayacak bilgi ve becerileri kazanmış duyarlı belli bir kültür düzeyine ulaşmış olarak me-zun olmalıdır. Üniversitelerde bunları sağlayacak şekilde programlarını güncellemeli, özgüveni yüksek birey-ler yetiştirmelidir. Üniversitelerimiz temel eğitimde sözlü ve yazılı ifade yeteneği ile matematik kullanım yeteneğinin gelişimini, her düzeyde öğrenciye yaratıcı olmayı, eleştirisel düşünmeye teşvik eden, düşünebi-len, araştırabilen tartışıp yorumlaya-bilen, çözüm üretebilen mühendis yetiştirme amacına yönelik prog-ramlar geliştirmeli, bu yönde yeterli ve bilgili öğretim üyesi sayısını da arttırmalıdır. Bunu sağlamak için tüm üniversitelerin inşaat mühendisliği bölümleri eğitim felsefesini, öğretim

üyesi programlarını, yöntemlerini ve kadrolarını gözden geçirmelidir. Günümüzde inşaat mühendisleri, anadilinden başka yabancı bir dili iyi bilmelidir. Ancak bunu öğren-mek meslek derslerinin bir kısmının yabancı dille verilmesi ile mümkün olamaz. Mühendis adayı eğer bir yabancı dil öğrenmek istiyorsa üni-versiteler bunun için yeterli imkanı sağlamalı ancak mesleğini anadi-linden başka bir dil ile öğretmeye kalkışmamalıdır.

Sadece kariyer ve bireysel başarı odaklı bir kültür içerisinde yoğru-lan ve toplum için bir şeyler ortaya koymanın öncelik sıralamasında bile yer almadığı bir anlayış gittik-çe yaygınlaşmakta. Mühendislik öğrencisi nasıl düşünmeli nasıl hareket etmeli?

Öncelikle inşaat mühendislerinin topluma hizmet ettiğini belirtmem gerekiyor. Topluma hizmet eden, kişilerin kendilerini yukarda değin-diğim şekilde çok iyi yetiştirmeleri, topluma önderlik yapabilecek düzeye gelmeleri gerekmektedir. Bu ise farklı disiplinlerle ortak çalışma anlayışı ve becerisi, belli bir kültür birikimi, belli bir mesleki etik anla-yışı ile mümkün olur. Bugün inşaat mühendisliği öğrencilerinin büyük çoğunluğunda öğrenme isteği ve merak kaybolmuştur. Öncelikle üniversitelerde öğrencilerin bu kay-bolan değerlerinin kazandırılması, kendine güven duyması, yani özgü-veni yüksek birey haline gelmesine için öncelikle çalışmalar yapılması gerekir. Mühendislik öğrencisi, tek-nik ya da teknik olmayan dinleyiciye sözlü yazılı, sanal ve grafik olanaklar-la bir projeyi sunabilme becerisine, bir grubun çalışmasını düzenleyip yönetebilme becerisine, mesleki uygulamada ömür boyu öğrenmeyi uygulama yeteneğine, sosyal bilimle-rin önemini mühendislik uygulama-larında gösterebilme ve mühendislik uygulamaları için gerekli modern mühendislik araçlarını, becerilerini ve tekniğini kullanma yeteneğine sahip olmalıdır. Bilime, mesleki etik kurallarına ve toplum yararını gözet-me ilkelerine bağlı kalarak tüm bu saydıklarımı sağlayacak ömür boyu geliştirerek sürdürebilecek şekilde hareket etmelidir.

Page 37: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 35

Yaşam her gün kendini anlamlandır-mayı bekleyen insanlarına doğru ko-şar, insanlarda yaşamlarının sonuna. Her son bir başlangıç denir ama hiç-bir zaman bir kimsenin sonu kendi başlangıcı olmaz.mn Karanlıkla ifade edilirken yaşamın sonu aynı karan-lıkla birlikte saydamlaşan karanlığı unutturan yaşam ve yaşamı değiştir-me hevesi yeniden var edenler için

her zaman bir başka türkü söyler..

Çünkü onların yaşamını anlamlan-dıran diğerlerinin hayallerinden dokunuşlarından farklıdır ve o yüzden duydukları gördükleri de farklı olacaktır. Bir yapıya bakanlar duvar görürler taş görürler çamur görürler.Ama onlar alın teri görürler.. emeği sevdayı görürler.. arkadaşlığı görürler..

Yapı onların çocuklarıdır..Sayılar yapı-nın derdini anlatır onlara..Formüller ilacı olur dertlerinin..Ve bazen her şey o kadar iç içe geçer ki onlar ya-pıyı anlamaya çalışırken bir bakarlar yapı onları anlamaya başlamış..

İnsanoğlu kalabalığın içinde sürekli yalnızlaşırken mutluluğun formülü-nü onlar fısıldar kulağına….As/Bw*d

Yapıyı Anlamak

ALPER ULUŞANKARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

Page 38: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 736

Günümüzdeki tarihçilerin bazılarına göre 12.yüzyılda Anadolu’da anaer-kil toplumlar yaşıyordu ve kadınlar savaşçı özelliklerinden dolayı Ama-zonlar diye adlandırılıyorlardı. Fakat erkek iş gücü sebebiyle, kadınlar zamanla eve kapatılmaya, çocuk bakmaya ve yemek yapmaya yön-lendirildi. Kadınların iş alanlarından uzaklaştırılması, günümüze kadar uzanan kadına yönelik toplumsal problemleri de beraberinde getirdi.

Bugün Türkiye’de ve Dünya’da cinsiyet ayrımcılığı, aile içinde, üniversitelerde, çalışma alanlarında hala devam etmektedir. Kadınlar ikinci planda tutulmaktadır. Erkek hegomanyası altında ezilen kadın-lar, iş alanlarında yer ararken birçok problemle karşı karşıya geliyorlar. İş alanlarında kadınların çalışması-na uygun koşulların bulunmayışı, toplumun kadına bakışı, idareci ve yöneticilerin ağırlıklı olarak erkekler-den oluşması ve aile içinde dayatı-lan görevler kadın sorununu daha da büyütüp, kadınların iş alanlarının dışına itilmesine sebep oluyor.

Toplumumuza göre meslekler ikiye ayrılır; kadın ve erkek meslekleri. Kadınlar hemşire, doktor, öğretmen ve bankacı olabilir; fakat mühendis olamaz. Halbuki en iyi aşçılar, en iyi terziler genellikle erkektir. Erkekler ataerkil toplumda yaşadığımız için bu önyargıyı daha rahat kırmış ve mesleklerinde başarılı olmuşlardır. Buna rağmen toplumun kadın-lar üzerindeki önyargısını kırmak oldukça zordur. Tıpkı Einstein’in ato-mu parçaladıktan sonra dediği gibi; ‘İnsanlardaki önyargıyı parçalamak, atomu parçalamaktan daha zordur.

Oysa kadın mühendislerimiz de kendi alanlarında büyük başarılar elde etmiştir. Örneğin; 2006 yı-lında Ordu’da yapılan Türkiye’nin

en uzun tüneli, adını yapımında emeği geçen ve tamamlandığını göremeden yaşamını yitiren başarılı kadın mühendisimiz Nefise Akçelik’ ten almıştır. Nefise Akçelik meslek hayatında 200’ün üzerinde tünel ve geoteknik proje çalışması gerçekleş-tirir. Tünel projelendirmesi ve inşaa-tı, karayolu mühendislik hizmetleri ile ilgili şartnameler hazırlar. “Tünel yapımında karşılaşılan problem-ler” ve “karayollarında zayıf zemin problemleri ve önlemleri” konulu iki kitap yazar. Ulusal ve uluslararası konferanslarda 21 makalesi yayınla-nır. Bir diğer başarılı kadın mühendi-simiz de Sabiha Gürayman. Ülkemi-zin ilk kadın mühendisi olan Sabiha Gürayman Ankara’nın Beypazarı İlçesi’ndeki Kemer Köprüsü’nün inşasında büyük emek harcamış ve ilçe halkı tarafından köprünün ismi değiştirilerek Sabiha Gürayman’ ı temsilen köprüye “kız köprüsü” adı verilmiştir.

Yönetimde kadın konusu da kadın-lar için büyük bir problem olmuştur. Mühendis kadınların çalışabileceği bir kurum olan DSİ’ de şu anda yö-

Mühendis Hanım

EZGİ ÇİMEN, HANDAN AYDINKIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ, NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ

Erkek egemen bu meslekte,

erkeklerin bu avantajlı

konumlarından kendiliğinden

vazgeçmelerini beklemek

iyimserlik olacaktır. Biz kadınları bir

araya getiren bir dayanışma

ağının varlığı mesleğimizdeki

erkek egemenliğini mutlaka

zayıflatacaktır.

Page 39: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 37

netim kadrosunda şube müdürün-den genel müdüre kadar hiç kadın idareci yoktur. Diğer iş alanlarında da bu durum pek farklı değildir. Kadın yönetici sayısı çok az, olanlar ise düşük mertebelerde idarecilik yapabiliyorlar.

Mühendis olacak kadın, üniver-siteye kayıt olduğundan itibaren toplumun hep olumsuz önyargısına maruz kalır. Üniversiteye hazır-landığını duyan duyarlı komşular ‘ öğretmenlik tam kadın mesleği, üç ay tatili var’ diye yorum yapar, üniversiteye ilk gittiğinde hocası ‘ siz neden buraya geldiniz?’ diye sorar, yakın akrabalar ‘neyse artık olsun, sen de ofiste çalışırsın’ der. İş alanına gelince de erkek meslektaşlarının ‘ işçilere söz geçiremezsin, şantiye koşulları kadınlara uygun değil’ gibi sözleriyle kadınlara köstek olmaya devam eder. Kadının bu önyargılar-la işe başlaması erkek egemen bu meslekte kendini gösterebilmesi için her şeyi bilmesi gerekiyormuş gibi düşünürler. Bunların hepsi üst üste gelince kadınlarda özgüven eksikliğine yol açar. Bu nedenle mesleklerini bırakan kadınların da sayısı bir hayli fazladır.

Kadınlarımız çalıştıkları yerlerde bir de tacize maruz kalırlar. Tacizin tanı-mı halkın bildiği üzere sadece cinsel istismar değildir. Taciz tedirgin etmek, rahatsız etmek anlamında

kullanılan bir kelimedir. O yüzden kadına yapılan bir el şakası, kılık kıyafetine karışmak da taciz unsu-rudur. Kılık kıyafetlerine karışanlar, mesleği yapamayacağına dair sözlü tacizlerin yanı sıra cinsel istismara da maruz kalıyorlar. Şantiye alanla-rında kadınlar için yapılmayan tuva-letler ya da yatacak yerler kadınların çalışma alanlarını zorlaştırıyor.

Erkek egemen bu meslekte, erkekle-rin bu avantajlı konumlarından ken-diliğinden vazgeçmelerini beklemek iyimserlik olacaktır. Biz kadınları bir araya getiren bir dayanışma ağının varlığı mesleğimizdeki erkek ege-menliğini mutlaka zayıflatacaktır. Kadınlar TMMOB gibi meslek örgüt-lerine politikalarını taşımalılardır. Biz genç-İMO’nun kadın mühendislik öğrencileri olarak çalışma yaşamın-daki cinsiyet ayrımcılığının medyada yer almasını sağlayarak toplumsal duyarlılığı arttırıyoruz. Bu konuyu ilk olarak kendi dergimize taşıdık. Foça’da yaptığımız bu sene 4.sü düzenlenen yaz eğitim kampımızda da ‘Mühendislikte Kadın’ semineriyle gelecekteki erkek meslektaşlarımızı bu konuda farkındalığa çağırdık. Kadınlarımızın bilinçlenmesi ve odamızın örgütlülüğüne dahil olması onları tek başına mücadele etmenin zorluklarından kurtarıp, haklarımızı daha iyi savunacağımız ortamları hep birlikte yaratmamızı sağlayacaktır.

Kadınlar TMMOB gibi

meslek örgütlerine politikalarını

taşımalılardır. Biz

genç-İMO’nun kadın

mühendislik öğrencileri

olarak çalışma yaşamındaki

cinsiyet ayrımcılığının medyada yer

almasını sağlayarak toplumsal duyarlılığı

arttırıyoruz.

Page 40: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 738

1911 yılında Adana’da doğan Mus-tafa İnan’ın babası seyyar posta memuru Hüseyin Avni Bey, annesi Rabia Hanım’dır. Mustafa İnan Rabia Hanım’dan doğan yedinci erkek ço-cuktur ancak ondan önceki tüm erkek kardeşleri fazla yaşayamadan ölmüş-tür. Bu yüzden ailesi Mustafa doğ-duğunda Azrail onu kız sansın diye kulağına küpe bile takmışlar. Küpe işe yaramış ve 4 yaşında Adana’da evlerinin damında uyurken damdan düşen Mustafa ölmemiştir. Ölme-miştir ama babası, Mustafa damdan düştü ya artık bu çocuk okumaz diye düşünmüştür. Napalım bizim çocuğu-muz da sinemalarda gazozculuk yapar der. Ama Mustafa İnan üstün zekalı bir çocuktur. Okula giderken bile defter kitap almadan gider. Hocanın sorduğu tüm sorulara ilk önce o par-mak kaldırır. Hocası Mustafa’yı biraz daha zorlamak ister ve üst sınıfların sorularını yazar Mustafa buna rağmen o sorulara da doğru cevap verir.

Mustafa İnan ve ailesi Kurtuluş Savaşı’nın başlamasıyla Fransız saldırısının sonucu 2,5 yıl kalacakları Konya’ya göç ederler.

Kurtuluş Savaşı’nın bitmesi ile bir-likte döndükleri Adana’da ilkokul ve ortaokulu bitirir. Ortaokulun son sınıfını parasız yatılı olarak okumuştur. Yatılı okuldaki lakabı, matematiğe olan ilgisinden dolayı riyaziyeci Mustafa’dır. 1931’de yatılı okulu birincilikle bitirir ve Teknik Üniversite’ye birincilikle girer.1

Mustafa İnan emekçi bir ailenin çocu-ğudur ve okumak onun için o kadar da kolay değildir. Çünkü okurken bir yandan da para kazanmak zorunda-dır. Ancak Mustafa İnan tüm yaşadığı zorluklara rağmen yılgınlığa düşmez ve matematik dersi vererek buradan kazandığı parayla okuluna devam eder. İnan Mühendisler Mektebini (İTÜ) birincilikle bitirir. Mustafa İnan ülkemizde yurtdışına gidip doktora

eğitimi alan ilk bilim insanıdır. Dok-tora eğitimini Zürih Üniversitesi’nde yapar. Üniversiteye ilk gittiğinde aldığı tepkiler çok garip ve aşağılayıcıdır. Zürih Üniversitesi’ne gittiği ilk gün matematik ve fizik bilip bilmediğini sorarlar. Doktora eğitimi almak için üniversiteye gelmiş olan bir insana bu sorunun sorulması gerçekten çok ilginçtir. Mustafa İnan’ın doktora eği-timi aldığı yıllarda İsviçre’de bir köprü yıkılır ve köprünün neden yıkıldığı bir türlü çözülemez. İsviçreli bilim adamları haftalarca bu köprü üzerine düşünür ve köprünün yıkılma nede-nini bulmaya çalışırlar. Mustafa İnan bir gece bu köprü üzerine düşünür ve köprünün neden yıkıldığını çözer. Ertesi gün hocalarının karşısına geçer ve bir kağıt uzatır. “Köprünüz işte bu matematik hatası yüzünden yıkıldı” der. Evet Mustafa İnan siz matematik fizik bilir misiniz diye soran hocala-rına bu olaydan sonra çok güzel bir karşılık vermiştir. İki yıl sonra eğitimi-ni tamamladıktan sonra ülkesine geri dönmeye karar verir. Ancak hocaları böyle bir dehayı kaçırmak istemezler ve onun üniversitede kalmasını teklif ederler. Mustafa İnan ise buna şaşırır: “matematik ve fizik bilgisinden şüphe ettiğiniz birisine böyle bir teklifi nasıl yaparsınız.” der.

Doktorasından sonra Türkiye’ye döner ve daha sonra adı İstanbul Teknik Üniversitesi olarak değiştirilen Yüksek Mühendis Okulu’nda Teknik Mekanik ve Mukavemet Muallim Muavinliği’ne tayin edilir. Daha sonraları Teknik Mekanik ve Genel Mukavemet Kürsü-sü başkanı, fakülte dekanı ve rektör olarak hizmet verir.

Mustafa inan matematiği ve Ömer Hayyam’ı çok sever, öyle ki Ömer Hayyam’ın bütün rubailerini ezbere bilir. Mustafa İnan bir de ders verdiği dönemin müzeler müdürü Aziz Ogan’ın kızı Jale Ogan’ı sever. Bir insan hem ma-tematiği hem de Hayyam’ı severse aşık

olduğu insana elbette gönlünü Ömer Hayyam’ın şu rubaisiyle açar:2

“Sevgilim seninle ben pergel gibiyiz

İki başımız var bir tek bedenimiz

Ne kadar dönersem döneyim etrafımda

Sonunda baş başa verecek değil miyiz”

Mustafa inan 1944 yılında Jale Hanım-la (Türkiye’nin ilk kadın arkeologu ) evlenir ve Hüseyin adında bir çocuk-ları olur.

Bilimin değerine, yaşamın bilgiyle kıy-met kazanacağına inanan öğrenme ve öğretmenin sınırının olmadığını bilen dürüst ve namuslu bir bilim adamı olan İnan kendisine gelen bakanlık tekliflerini tüm ısrarlara rağmen geri çevirmiştir. Çünkü onun için mü-hendis yetiştirmek her zaman daha

Prof. Dr. Mustafa İnan

DİLAN TAŞGİTKARDENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

1 http://tr.wikipedia.org/wiki/Mustafa_%C4%B0nan - 2 http://www.bicumle.net/cumle/577052

Page 41: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 39

önemli olmuştur. Mustafa İnan’ın şu sözlerinden de bilime ve öğretmeye ne kadar önem verdiğini bunun onun için ne kadar değerli bir şey olduğunu anlıyoruz.

“Bilim uzun ve çetin bir yoldur çocuk-lar. Bilimi yarı yolda bırakmayın, olur mu çocuklar? Oppenheimer gibi his-sediyorsanız, bırakın yüksek binaları başkası yapsın, büyük barajlarda baş-kası çalışsın. Bazılarına çok uzaklardan bile görünen yüksek yapılar kurmak çekici gelecektir. Bırakınız bu işleri öyleleri yapsın. Bazıları da insanları çalıştırmak, büyük teşebbüsleri idare etmek ihtirası ile yanarak kuvvetli olmak isteyeceklerdir. Bırakınız pa-rayla da onlar uğraşsın. Sizin kuvvetli olmak gibi bir derdiniz yoksa, siz de Leonardo Da Vinci gibi ‘Kuvvet nedir?’ diye merak ediyorsanız buyurun sizleri Mekanik kürsüsüne beklerim. Çünkü bazılarına göre ‘Kuvvet’ para ile organizasyonun çarpımına eşittir; bize göre de kuvvet ivme ve kütleyi ilgilendiren bir büyüklüktür. Bu iki formülü birbiriyle karıştırmayın olur mu çocuklar?”

İnan 1967 yılında kan kanserine yaka-lanır ve tedavisi sadece Almanya’nın Freiburg şehrinde yapılabilmektedir. Teknik üniversitenin senatosu toplanır ve inan’a hocam Almanya’ya tedavi olmaya gidin der. Ancak onun bunu karşılayacak durumu yoktur. “Neyle gideyim.” der. Senato : “Parayı biz veriyoruz. “ der. Ancak Mustafa inan buna itiraz eder “ O para sizin değil ki, o para üniversitenin, o para yeni Mustafa’nın.” der. Bunun üzerine ar-kadaşları kendi aralarında para toplar ve İnan’ı Jale Hanımla beraber tedavi olması için Almanya’ya gönderirler.

Mustafa İnan’ın son sözleri “Jale çok yoruldum beni affet ilacımı verin uyuyayım” olur. Ertesi sabah Mustafa İnan’ın henüz daha sıcağı soğuma-mışken hastanenin morgunda oğlu Hüseyin babasını bir din görevlisi olmadığı için inancımıza göre göz yaşı ve suyla yıkarken Jale Hanım oturmuş cebinde önünde çantasında her ye-rinde faturalar “Biz bu faturaları nasıl ödeyeceğiz” diye düşünür. Mustafa İnan’ın cansız bedeni Almanya’nın o hastanesinin morgunda tam üç gün rehin kalır. Türkiye’ye telefon açıp da “Mustafa öldü paramız yok para gön-

derin.” diyemezler, demezler.

Mustafa İnan çok yönlü bir insandır ve her zaman yalnızca bir alanda uzmanlaşmaya karşı çıkar. Bilimsel makalelerinin ve seminerlerinin dışın-da Kızılderililer’den Arya-Daharma’ya, düşünme sanatına kadar birçok konuyla ilgilenir, bunlar hakkında yazılar yazar, seminerler verir. Mustafa İnan yaşadığı tüm zorluklara rağmen pes etmemiş, hayata karşı umudunu asla kaybetmemiş, yaşadığı zorlukları hiçbir zaman bahane olarak göster-memiş bir insandır. O her zaman bilim için, öğretmek için büyük bir özveri göstermiştir, tüm dünyaya sesini duyurmuş bir bilim insanıdır. Böyle bir insanı bu kadar kısa bir yazıda anlatmak çok zor o yüzden ben tüm mühendislik okuyan arkadaşlarıma Mustafa İnan’ın öğrencisi olan Oğuz Atay’ın yazmış olduğu “Bir Bilim Ada-mının Romanı” adlı kitabını okuma-larını öneriyorum. O zaman Mustafa İnan’ı daha yakından tanıma fırsatı bularak onunla ilgili bir çok anıya ulaşabileceklerdir.

Akademik Kariyeri ve Başarıları

Mühendislik Mektebini Pekiyi derece ile birinci olarak bitiren Mustafa İnan, doktorasını İsviçre’deki Zürih üniver-sitesinde Eidgenössiche Technische Hochschule’de (ETH) yapıp, orada kalması için yapılan teklifi redderek Türkiye’ye geri döner.

Yapı Statiği konusunda önemli çalışma-larıyla tanınan Ernst Chwalla ‘Einfüh-rüng in die Baustatik’ (Yapı Statiğine Giriş) adlı 1954 yılında bastığı kitabında ‘Rijit Düğüm Noktalarındaki Gerilmele-rin Optik Yöntemlerle Ölçülmesi’ konu-sunu incelerken, sık sık Mustafa İnan’ın doktora çalışmasını ve 1943 yılında aynı konuda Mustafa İnan’ın yayınladığı raporu referans olarak gösterir.3

Mustafa İnan, doktorası sırasında ilgilenmeye başladığı Fotoelastisite konusunda araştırma yapmış ilk Türk bilim insanıdır.

Doktorası bittikten sonra yurda dönen Mustafa İnan, 30.09.1941 tarihinde Yüksek Mühendis Mektebinde (şimdi-ki İTÜ) Teknik Mekanik ve Mukavemet Muallim Muavinliği’ne tayin edilir.

Dr. Mustafa İnan, ‘Kayma Merkezi’ isimli ilk makalesini 1943 yılında yayınlar. 1944 yılında da Yüksek Mü-

hendislik Mektebi’nin isminin İstanbul Teknik Üniversitesi olarak değişti-rilmesi üzerine doçentliğe getirilir. Bir yıl sonra da profesörlüğe atanır. Tatbiki Mekanik dersi o zamanların ana mühendislik konusu olduğu için inşaat fakültesi öğrencilerinin yanı sıra makine, maden ve elektrik fakültesi-nin öğrencilerine de ders verir.

Prof. Dr. Mustafa İnan, 1954-1957 yıl-ları arasında İnşaat Fakültesi Dekanlığı yapar. 1957-1959 yılları arasında da rektörlük görevinde bulunur. Prof. Dr. Mustafa İnan, 1961 seçimlerinden sonra Türkiye Bilimsel ve Teknik Araş-tırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) kanunu çıkarıldıktan sonra oluşturulan bilim kurulunda, vefatına kadar görev alır.

1959-1964 yılları arasında, ilk ya-pay uyduların yeni yeni fırlatıldığı sıralarda ‘Suni Peyklerin Yörünge Hesaplarına Dair Bazı Sonuçlar’ isimli makalesiyle başlayarak, toplam 11 adet makale yayınlar. Bu süre zarfın-da (1961) ‘Taşıma Matrisi’ (Carryover Matrix) kavramını ‘Elastomekanikte İntikal Matrisi’ isimli makalesiyle tanımlayarak dünyada taşıma matrisi probleminde çalışma yapan ilk bilim insanlarından olur. Bu konuda İnşaat Fakültesinde dersler verir, Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde konferanslarla bu konuyu tanıtır.

1965 yılında ‘Cisimlerin Mukavemeti’ isimli kitabının ilk şekli ofsette 500 adet basılarak öğrenci notları olarak ortaya çıkarıldığında ilk 3 günde tümü satılınca ve 16 liraya olan öğrenci notları 55 liraya kadar öğrenciler arasında kara borsaya düşünce, Mustafa İnan hemen kitabın basılma-sı gerektiğine karar verir. İlk baskısı 1967 yılında yapılan kitap 3 ayda 10.000 adet satılır.İkinci baskısını ne yazık ki göremeyen Mustafa İnan’ın bu eseri halen referans kitap olarak kullanılmakla beraber, zamanının en kapsamlı eserlerinden biridir. Bu eser dışında ‘Elasto-Mekanik’te Başlangıç Değerleri Metodu ve Taşıma Matrisi’, ‘Elastik Çubukların Genel teorisi’ ve ‘Düzlemde Elastisite’ isimli üç eseri daha bulunmaktadır.

Vefatından 4 sene sonra Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Bilim Kurulu, 9 Ağustos gün ve 134 sayılı toplantısında Mustafa İnan’a 1971 Hizmet Ödülü vermeyi kararlaş-tırmıştır.

3 http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files/ozgecmis/MustafaInan.pdf

Page 42: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 740

Serhat Baran Özaydın (İnşaat Mühendisleri Odası Van Şube Başkanı)

Ülkemizin bir deprem ülkesi olduğunu bile bile bu durumu göz önünde bulundurmadan, acil afetler için gereken tedbirleri almadığımız bir kez daha ortaya çıktı. Bu sıkıntılar kendini depremden sonra daha fazla göstermeye başladı. Çadır konteynır ve prefabrikler konusunda stoklarımızın olmayışı depremden sonraki sıkıntıları gözler önüne serdi. 7.2 ve 5.6 büyüklüğündeki iki depremin art arda büyük zarar verdiği malumdur. Bunlardan en önemli eksiklik, özellikle halkımızın mühendisliğe, mühendislik emeğine, projeye vereceği paradan imtina etmesidir. Deprem anını anlatacak olursak eşim ve çocuklarımla birlikte evdeydim. Büyük bir travma yaşadık. Erciş ilçesinin çok kötü olduğunu duydum ve Patnos ilçesinde şantiyem vardı, aynı günün akşamı şantiyeye haber

vererek saat 6. 00 gibi sahsıma ait iş makinelerini Erciş belediyesinin önüne getirttim. Adamlar sordular bunları ne yapacağız, muhatap yok dediler. Amacımız anında enkazlara müdahale edip belki insanları sağ çıkartmaktı. Çok derin çelişkiler yaşadık. En çok üzüldüğüm olaylardan biri ise bizim mühendislik haberleri diye aylık bir dergimiz var. Abonelerimize postalamıştık. O dergilerin hepsi geri gelmişti. Çünkü adresler yok tüm binalar yıkılmıştı. Hepsinin üstünde ‘bina yıkık’ yazıyordu. . .

Şemsettin Bakır (TMMOB Van İKK Sekreteri)

İnşaat mühendisiyim. Van Erciş depremiyle ilgili yaptığımız bütün çalışmalar, büyük yıkımın en önemli nedenlerinden bir tanesinin denetim eksikliği olduğunu ortaya koymuştur. Arkasından da onları denetleyen ye-rel yönetimler, yani başta Belediye ve İmar işleri gelmektedir. Hasar gören

binalara baktığımızda her iki unsu-run da görevini yapmadığı görüldü. İşte bu unsurlar yüzünden kentte bu kadar bina hasar gördü. 99 Marmara depreminden önce düz demiri kulla-nılıyordu. Sonradan bir yasa değişik-liğiyle nervürlü demir kullanılmaya başlandı. Artık düz demir üretilmiyor. Ama başka ülkelerden bize standardı düşük olan demirler geliyor. Peki, vatandaş bunları nasıl tespit edecek. İşte laboratuar olduğu zaman deney-ler yapılacak belediyeden yetkili kişi bir nervürlü demir parçası alıp demir çekme deneyine bakacak standarda uygun mudur, hurda demirden mi yapılmış, yoksa gerçekten standart-lara göre üretilen demirden mi yapıl-mış. Bu tür kontroller olduktan sonra sıkıntı olmaz. Problem bu denetim mekanizmasından kaynaklanıyor. Di-ğer bir üzücü olay ise deprem süre-cinde Valilik-Belediye arasında ciddi bir koordinasyonsuzluk yaşandı. Ve bu olay da Van halkına pahalıya mal oldu ne yazık ki. . .

Onların Gözünden Van Depremi*

DERLEYEN: BARAN BULUT BALKANYÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ

* “Analiz Rapor Röportajlarla Van Erçiş Depremi” adlı kitaptan alıntılanmıştır.

Page 43: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 41

Yrd. Doç. Dr Mucip Tapan

İnşaat mühendisliği bölümün de öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Bi-zim mevcut yönetmeliklerimiz, onun dışında betonarme yapım yönet-meliklerimiz, dünya çapında kulla-nılan diğer yönetmeliklerden çok fazla eksiği olmayan, aslında onlara uyulursa depreme karşı dayanıklı ya-pıların inşa edilebileceği tüm şartları içeren haldeler. Bunların uygulayıcısı olan insanlar maalesef bunları ya gerektiği gibi uygulamıyorlar, ya da bilgisizlikten dolayı farkında olma-dan bu yanlışları halen yapabiliyorlar. Yerel yönetimler bunları takip edip düzeltmesi gerekiyor. Fakat maalesef hükümetler de, yerel yönetimlerde de ciddi anlamda personel sıkıntısı var. Binaları geziyoruz bir amca çok üzgündü ve bana dedi ki benim evi-me bakabilir misiniz bakarım dedim. Gittik 3 katlı bir evi vardı, birinci katın kolonları çok ciddi anlamda zarar görmüştü. Mühendislik hizmeti alıp almadığının sorduğumda bu hizmeti almadığını sorduğumda bu hizmeti almadığını söyledi. Yaklaşık buraya 300. 000 lira masraf yapmış, eğer 10 bin lira mühendislik hizmeti almış ol-saydı, muhtemelen bu zararı görme-yecekti. Mühendislik hizmeti alarak güçlendirme yapmak suretiyle bu evi kurtarabileceğini kendisine söyledim ve kendisi bunu kabul etti. Velhasıl zaman geçti bizim Japonya’dan misafir hocalarımız vardı. Onlarla be-raber bir çalışma yapıyorduk, bu evi de göstermek istedim onlara. Bir git-tik baktık adam evi güçlendirmeye

başlamış. Yani iki hafta önce yanlışını kabul eden adam zaman içerisinde üç kuruş cimrilik yaparak ve bilgi-sizliği ile beraber kendi kafasına göre güçlendirme yapıp, ilerleyen zamanda depreme karşı çok daha riskli bir bina yapıyor. Ve ilk yaptığı hatadan maalesef geri dönmüyor. Bizim insanları eğitmemiz lazım. İnsanlara bunun bilincini vermemiz lazım. Bu noktada hakaretle insanları ahlaki açıdan da bilgilendirmemiz gerekiyor.

Burhan Kartal (Sosyolog ve Turizmci-Van)

Van’da olan bu deprem bütün olarak güzel olan bu kenti oldukça çok yönlü bir şekilde sarsmış durumda. Depremleri son 30 yılda yaşadığımız olaylarla birlikte daha önceden de yaşıyorduk. Turistik bir kent, tarihi, doğal zenginlikleri ile baktığımızda büyük gelişmeye aday ve Osmanlı döneminden beri farklı bir kent. An-cak bu deprem çok yönlü bir şekilde Van’ı sarstı ve yıktı. Bu yıkımın fiziki yönünde baktığımız zaman, tabi ki yapı bina konut bakımından dep-reme dayanıklı olmayışı veya imar planları ve kentsel dönüşüme uygun bir şeylerin olmaması gibi nedenler söz konusu olabilir. Ama fiziki bakım-dan bu yıkım söz konusu edildiğin-de, bir bina yıkıldığı zaman onun yenisini daha güçlüsünü yapmak mümkündür ve ya gerekiyor. Bunu da insanlar teknolojiyi kullanarak yapar. Ancak bu şekilde bu kentin

yapılanması daha iyi, daha çağdaş bir yapıya kavuşturulabilir. . .

Hamit Oflas (Hukukçu ve İşadamı-Van)

Depremin olduğu gün İstanbul’day-dım. Deprem haberini alır almaz vana ulaşmak için saat saat 7 uça-ğına bindiğimde sessiz ve tedirgin bir bekleyiş hâkimdi. Aynı zamanda Sabah havaalanına giderken beni evimden alan taksicinin duygusal-lığı ve sorumluluğu, geçmiş olsun dilekleri adeta toplumun Van için ortaya koyacağı tavrı sanki günler öncesinden haber veriyordu. Yorgun adımlarla varabildiğim bekleme salonundaki sessizliğimiz o gün kimliğimizdi. Uçaktaki ikramları geri çevirmek de o gün sanki bir kimlikti o an uçaktaki her Vanlı için. Uçak havaalanına inişe geçerken pilo-tun Vanlılara geçmiş olsun anonsu gözlerimizin uzun süre kapanmasına dramatik bir etki yapmıştı. Uçağın lastikleri yere değdikten sonra ancak gözlerimiz açılmıştı. Artık bakma sırası bizdeydi. Yıkılan emeklerimize, yitirdiğimiz canlara uçağın küçücük camından iç çekerek bakınıyorduk. Alandan çıktıktan sonra bir yakınım karşıladı beni kısa bir selamlaşmadan hemen sonra köyümüz olan Canik’e doğru yol aldık. Sessizlik içinde köy vardığımızda daha iyii anlamıştım sessizliğimin nedenini. Her taraf yıkılmıştı. Çok sayıda akrabamız vefat etmişti. O an bana doğru gelen bir kalabalığı fark ettim. Buğulu gözle-rimle ayıramadım kimler olduğunu ve ağlayıp feryat edenleri. Annemin bana sarılarak ağıtlar yaktığını fark ettim. 7’den 70’e herkes depremi konuşuyordu. O gece çocuklar bile deprem anında yaşadıklarını anlatırken demokrasi anlayışıyla orda bulunanlar birbirini dinliyordu. Bir ara gözüm dedemden hatıra kalan eve döndü, o da artık depremde bir enkazdı. İçim sızladı, belki de acımı yalnızlaştırmaktı bu çünkü dedemle o evde tanışmıştık ve onunla orada çok zaman geçirmiştik. Ve bir daha orası olmayacaktı. Orası benim için büyük bir kayıptı. Orayı ne ben, ne babam, ne de TOKİ bir daha onarıp eski haline döndüremeyecekti. . .

Page 44: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 742

Marmaray, temelleri 2004 yılın-da atılan ve yapımı devam eden, Avrupa ve Asya yakasını İstanbul Boğazı’nın altından birleştirecek, üç bölümden oluşan banliyö hattı iyi-leştirme projesidir. Marmaray, Manş Denizi’ndeki Eurotunnel benzeri bir demiryolu projesidir. Halkalı ile Gebze arasında çalışacaktır. Bununla beraber İstanbul metrosuna bağlan-tıları vardır. 1 milyon kişinin ulaşım süresini kısaltacak, enerji ve zaman tasarrufu yaptıracak proje, motorize araçların kullanımının da azalması ile hava kalitesine büyük fayda sağla-yacaktır. Boğaziçi Köprüsü ve FSM Köprüsü’nün de iş yükünü azalta-caktır.

İnşaat tamamlandığında Marmaray’a bağlı hat, 1,4 km. (Tüp tünel) ve 12,2 km. (Delmetünel) TBM boğaz geçişi ve Avrupa yakasında Halkalı-Sirkeci, Anadolu yakasında Gebze-Haydar-paşa arasındaki kısımlar olmak üzere yaklaşık olarak 76 km uzunluğun-da olması planlanmaktadır. Farklı kıtalardaki demiryolları İstanbul Boğazı’nın altından batırma tüp tü-neller ile birleştirilecektir. Marmaray Projesi 60,46 metre ile raylı sistemler tarafından kullanılan dünyanın en derin batırma tüneline sahiptir. Pro-jenin kullanım ömrü 100 yıldır.

İstanbul Boğazının altından geçecek bir demiryolu tüneli ile ilgili düşün-ce, ilk olarak 1860 yılında ortaya atılmıştır. Fakat İstanbul Boğazının altından geçirilmesi planlanan tüne-lin Boğazın en derin bölümlerinden geçeceği yerlerde, eski teknikler kullanılarak, tünelin deniz dibinin üzerinde veya altında inşa edilmesi mümkün olmayacaktı; ve bu nedenle bu tünel, tasarım kapsamında deniz dibi üzerine inşa edilen sütunların

üzerine yerleştirilen bir tünel olarak planlanmıştı.

Bu tür fikirler ve düşünceler, izleyen yirmi-otuz yıllık dönem içerisinde daha ileri düzeyde değerlendirildi ve 1902 yılında benzer bir tasarım geliştirildi; bu tasarımda da İstanbul Boğazının altından geçen bir demir-yolu tüneli öngörülmüştür; fakat bu tasarımda, deniz dibi üzerine yerleş-tirilen bir tünelden bahsedilmiştir. O zamandan bu yana, çok farklı fikir ve düşünceler denenmiş ve yeni tekno-

lojiler, tasarıma daha çok özgürlük kazandırmıştır.

İnşa edilen ilk batırma tüp tünel, 1894 yılında kanalizasyon amaçları için Kuzey Amerika’da inşa edilmiştir. Trafik amaçları için bu teknik kullanı-larak yapılan ilk tüneller de Amerika Birleşik Devletlerinde inşa edilmiştir. Bunlardan ilki, 1906-1910 yıllarında inşa edilen Michigan Merkezi Demir-yolları tünelidir. Avrupa’da, bu tek-niği ilk uygulayan ülke Hollanda ol-muştur; ve Rotterdam’da inşa edilen

1860’tan Bugüne Marmaray

ÖZKAN OKŞARKARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

Page 45: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 43

tünel 1942 yılında hizmete açılmıştır. Asya’da bu tekniği ilk uygulayan ülke Japonya olmuştur ve Osaka’da inşa edilen iki tüplü karayolu tüneli (Aji Nehri Tüneli) 1944 yılında hizmete açılmıştır. Buna karşılık bu tünellerin sayısı, 1950li yıllarda sağlam ve etkisi kanıtlanmış bir endüstriyel teknik geliştirilene kadar sınırlı düzeyde kal-mıştır; bu tekniğin geliştirilmesinden sonra ise birçok ülkede geniş ölçekli projelerin yapımına başlanabilmiştir.

İstanbul’da doğu ile batı arasın-da uzanan ve İstanbul Boğazının altından geçen bir demiryolu toplu ulaşım bağlantısının inşa edilmesine yönelik istek, 1980li yılların başların-da giderek tırmanmaya başlamış ve bunun sonucunda 1987 yılında ilk geniş kapsamlı fizibilite etüdü ger-çekleştirilmiş ve raporlanmıştır. Bu çalışma sonucunda, bu tür bir bağ-lantının teknik olarak uygulanabilir ve maliyet açısından fizibil olduğu belirlenmiş ve bugün projede gördü-ğümüz güzergah, bir dizi güzergah arasından en iyisi olarak seçilmiştir.

Tabii bu proje gerçekleştirildikten sonra ne tür yararlar ortaya çıkacağı önemlidir. Tahmini olarak 3-4 milyar dolara mal olacak projenin hizmete girmesiyle 2-10 dakikada bir sefer yapılacak ve her iki yakada saatte 75 bin yolcudan fazla olacaktır. Her gün 1 milyondan fazla insan için yolcu-luk süresi kısalacak, mevcut Boğaz köprülerinin trafiği hafifleyecek, trafik kazaları minimum seviyeye indirgenecek, trafikteki otomobil ve otobüs sayısı azalacak, araç trafiğinin

rahatlamasının yanı sıra, özel otomo-bil kullanıcılarına da hızlı bir ulaşım seçeneği sunulmuş olacaktır. Trafikte daha az motorlu taşıt kullanılması nedeniyle daha az hava kirliliği, gürültü kirliliği gerçekleşecek ve daha yüksek oranda enerji tasarrufu sağlanacaktır. Tabii bu sonuçla İs-tanbul daha yaşanılır bir kent haline dönüşecektir. Kentin değişik nok-talarının birbirine daha kısa sürede bağlanması sağlanacak, ekonomik yaşam da canlılık kazanacaktır.

Tüneller ve DepremBatırma Tüp Özellikleri

Eminönü ve Üsküdar arasında batı-rılmış tüp tünelin toplam uzunluğu 1.387 metredir. 8 tane 135 metre, 2 tane 110 metre ve 1 tane 98,5 metrelik tüplerin ağırlıkları 12 ile 18 bin ton arasında değişir. Bu tüpler iki bölümden oluşur. 30 santimetre kalınlığında bir çeşit conta ile emişle

birbirine bağlanmaktadır. Batırma tü-nelin yüksekliği 8,75 metre, genişliği ise 15,5 metredir.

Tüplerin Üretimi

Tuzla’da tüpleri üretmek için iki tane gemi havuzu bulunur. Ağızları kapalı biçimde çelikten üretilirler. Her bir tüp için yaklaşık olarak 1.000 ton çelik çubuk kullanıldı. Bu tüneller-de 100 metrede bir acil çıkış kapısı bulunur. Sistemin yangın güvenliği tünel içerisine ve istasyon binalarına inşa edilecek.

Tüplerin Yerleştirilmesi

Tüpleri yerleştirmek için deniz kumu kaldırılır. Tüneller 10 tane su tankının yardımıyla yerleştirilir. Tanklara su ilavesi yapılarak yön kontrolü yapılır. Üzeri 4 metre taş bloklar ve kum ile kaplanır. Bu, tüpleri gemi batıkların-dan korur.

Deprem

İstanbul, doğudan Marmara Denizin-deki Adaların güneybatısına doğru uzanan Kuzey Anadolu Fay Hattın-dan yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta-dır. Bu nedenle proje alanı, büyük bir deprem riskinin dikkate alınmasını gerektiren bir bölgede yer almakta-dır. Dünya genelinde benzer tipte birçok tünelin -bu bölgede beklenen büyüklüğe benzer büyüklükte- depremlere maruz kaldıkları ve bu depremleri büyük hasar görmeden atlattıkları bilinmektedir. Japon-ya’daki Kobe tüneli ve ABD’nin San Francisco şehrindeki BART Tüneli, bu tünellerin ne kadar sağlam inşa edilebildiklerini gösteren örnekler-dir. Marmaray Projesinde, mevcut verilere ek olarak, jeolojik, jeoteknik, jeofizik, hidrografik ve meteorolojik

Page 46: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 744

etüt ve araştırmalardan ek bilgi ve veriler toplanmış ve bu verilerle, en yeni ve modern inşaat mühendisliği teknolojileri kullanılarak inşa edilmiş olan tünellerin tasarımı ve yapımı için temel teşkil etmiştir. Buna bağlı olarak bu proje kapsamındaki tünel-ler, bölgede beklenebilecek olan en yüksek şiddetteki bir depreme karşı dayanıklı olacak şekilde tasarlanmış-tır. Yapılan çalışma ve değerlendir-melere en iyi ulusal ve uluslararası uzmanlardan bazıları katılmıştır. Japonya ve Amerika’daki deprem İzmit Bolu bölgesinde 1999 yılında yaşanan sismik olay sonucu elde edi-len en son tecrübeler özümlenmiştir ve bu deneyimler, İstanbul Boğaz Geçişi demiryolu Projesinin tasarımı-nın dayandığı temellerin bir par-çasını oluşturmuştur. Bölgelerinde daha önceden birçok benzer tünel inşa edilmiştir ve bu nedenle özel-likle Japon ve Amerikalı uzmanlar, tünellerin tasarımında karşılanması gereken şartnameler dizisinin geliş-tirilebilmesi için, Türkiye’deki bilim adamları ve uzmanlarla çok yakın bir işbirliği içerisinde çalışmaktadır. Türk bilim adamları ve uzmanlar, potan-siyel sismik olayların özelliklerinin tanımlanması üzerinde yoğun olarak çalışmaktadırlar ve bugüne kadar Türkiye’de toplanan ve tarihsel veri-lere dayanan tüm bilgiler İzmit Bolu bölgesinde 1999 yılında yaşanan olaydan elde edilen en son veriler dâhil olmak üzere analiz edilmiş ve kullanılmıştır. Japon ve Amerikalı uzmanlar, bu veri analizi çalışması-na yardım etmiş ve ilgili faaliyetleri desteklemişlerdir; bu uzmanlar, ayrıca tüneller ve diğer yapı ve istas-yonlardaki sismik ve esnek derzlerin

tasarımı ve yapımı ile ilgili geniş kapsamlı tüm bilgi ve tecrübelerinin Yükleniciler tarafından karşılanması öngörülen şartnamelerin kapsamına dâhil edilmesini sağlamıştır. Büyük depremler, tasarım kapsamında bu tür depremlerin etkilerinin yeterli düzeyde dikkate alınmaması duru-munda, büyük altyapı projelerinde ciddi düzeyde zarara neden olabil-mektedir. Bu nedenle Marmaray Pro-jesinde en gelişmiş bilgisayar tabanlı modeller kullanılacak ve Amerika, Japonya ve Türkiye’den en iyi uzman-lar, tasarım sürecine katılacaklardır. Böylece, özel bir organizasyonunun bir parçasını oluşturan uzmanlar eki-bi, en kötü senaryo koşullarının yani Marmaray bölgesinde çok büyük bir depremin oluşması durumunda, bu olayın o sırada tünellerden geçen veya tünellerde çalışan insanlar için bir afete dönüşmesinin önlenebilme-sini sağlamak amacıyla, yüklenicilere bağlı tasarımcılar ve uzmanlardan

oluşan ekiplere destek olabilecek ve bu konu ile ilgili tavsiyelerini sunabi-leceklerdir.

Proje planın yaklaşık 4,5 yıl gerisin-dedir. Bunun en büyük sebebi, 2005 yılında Avrupa tarafından karaya çıktığı yerde bulunan, Bizans İmpara-torluğu dönemine ait arkeolojik ka-lıntılar ve Üsküdar,Sirkeci ve Yenikapı bölgelerindeki yapılan arkeolojik çalışmalardır. Kazılar sonucu 4. yüzyıl döneminde şehrin en büyük limanı olan Theodosius Limanı gün yüzüne çıkmıştır.

Her şeyden önce ulaştırma planla-ması konusunda bir şeyler söylemek gerekirse, sürdürülebilir bir ulaştırma sistemi için, ilk olarak ulaştırma so-runlarını tanımlama ve bu sorunlara çözüm geliştirme konularında bir düşünce biçimi değişikliğine ihtiyaç duyduğumuz söylenebilir. Öncelikle kentlerin insanlar için olduğunu, ulaşım planlamasının da yine insana dönük bir planlama olması konusun-da anlaşmamız gerekiyor. Kentler motorlu araçlar için değil, insanlar içindir. Kentsel ulaşımda ana hedef, insanların hızlı, konforlu, güvenli ve ekonomik biçimde kentsel etkinlik-lere erişimlerini sağlamaktır. Kent-lerde ulaştırma çözümleri, taşıtların hareketlerini değil, insanların erişe bilirliklerini esas almalıdır.

* Yazılardaki alıntılar wikipedia.com, National Geographic Dergisi ve İMO İstanbul Ulaşım ve Marmaray Projesi broşürlerinden alınmıştır.

Page 47: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 45

AĞIT

Dün gece seyrime gömdüm cerenim.

Kızlar ne kadar da seviyorlarmış ki seni

Mosmor olmuş gülyazısı bedenin.

Mosmor olmuş gülyazısı bedenin.

Düşmüş sanki erguvanlar içinde

En genç burcu yıldızlardan bir kalenin.

En genç burcu yıldızlardan bir kalenin.

Uçmuş sanki uçsuz bir uçuruma

Gökyüzünün çakır gözlerinden.

Gökyüzünün çakır gözlerinden.

Düşmüş damla,bir deniz feneri

Işıklarıyla şile bezlerinin

Güdüyor çobansız kalmış tekneleri.

Can Yücel

*Zeki Erginbay için yazdığı şiir

Ülkemizde toplumsal mücadele tarihinin yüz akı olan odamız ve birliğimizin tarihinde büyük bir figürdür aslında Zeki Erginbay ve niceleri.

23 Ocak 1977 çalışmakta olduğu İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesinden çıkarken karanlık eller tarafından kaçırılmış ve 12 gün sonra vücudu işkence edilmiş bir şekilde Ömerli Barajı civarında göğ-süne sıkılmış bir kurşunla bulundu. Peki, kimdir Zeki Erginbay ve nedir onu hedef haline getiren?

1948 yılında doğan Zeki Erginbay, 1968 yılında İTÜ İnşaat fakültesine girmiştir. Öğrencilik yıllarında Dev-Genç faaliyetlerinde ön saflarda yer almıştır. 12 Mart 1971 de tutuklana-rak cezaevine girmiştir. 1974 yılında genel af kapsamında cezaevinden

çıkan Zeki toplumsal mücade-leyle bağını koparmamış ve 1976 yılından itibaren Kurtuluş hareketi içinde yer almıştır. Mücadelesinin temel eksenine, 1974 affından son-ra mesleki alanıyla ilgili çalışmaları koymuştur. Kendisini teknik ele-manların ekonomik ve demokratik mücadelesine adamıştır. O yıllarda toplumdaki tüm emekçi kesimler gibi teknik elamanların da grevli, toplu sözleşmeli sendikal hak mü-cadelesi önemli bir ivme kazanmış-tı. Tüm Teknik Elemanlar Derneği (TÜTED) içinde önemli görevler üstlendi. Derneğin eylem ve etkin-liklerinin kamuoyuna duyurulması, eli kalem tutan, dergicilik erbabı Zeki Erginbay’a düşmüştü. TÜTED örgütlülüğünün yaygınlaştırılması için memleketi karış karış dolaştı. Tıpkı O’ndan öncekiler gibi, tıpkı

“Dev” bir “Genç” gibi. Odamızla olan ilişkisi öğrencilik zamanların-dan başlamış ve 1975 yılında İnşaat Mühendisleri Odasında profesyonel olarak çalışmaya başlamıştır ve odamızın halen resmi yayını olan Teknik Güç’ün sorumlu yazı işleri müdürlüğünü üstlenmiştir.

Zeki Erginbay dan bahsetmek Teknik Güç den ve teknik elemanla-rın mücadelesinden bahsetmektir. İlk sayısı 1972 yılında İMO İstanbul şubesi tarafından çıkarılmıştır. Mü-hendislerin sorunları ve teknik bil-gilerle donatılmış bir gazete olarak yayın hayatına başlamıştır. Bugün olduğu gibi geçmişte de mühen-dislerin haklarının savunucusu olan İnşaat Mühendisleri Odasının yapmış olduğu mühendis kıyımına karşı kampanyaları duyurmak ve mühendislik adına yapılan rant

O Yine En Önde…

BARIŞ ALİ AYDINORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

Page 48: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 746

işlerini halka teşhir aracı olmuştur. Bu misyon esasında Teknik Güç ü İnşaat mühendislerinin ülke çapın-da yayını sesi soluğu ve aranan bir yayın haline getirmiştir.

Yayın hayatının başından beri tutarlı bir gazete olan teknik güç 1976 Zeki Erginbay’ın sorumlu yazı işleri müdürü olmasıyla birlikte egemen kesimlerin daha fazla gözüne batmıştır. Yurt dışı ve yurt içinden mühendislik haberlerinin daha fazla yer verildiği Teknik Güç, ücretli çalışan mühendis ve teknik elemanların sesi soluğu olmaya başlamıştır.

MC hükümetinin yolsuzluklarını hiçbir korku duymadan yayınla-mıştır. Kendisini sınıfın içerisinde gören ve bu bilinçle yayın hayatına devam etmekten hiç bir zaman çe-kinmemiştir Teknik Güç. Altınok ve Sisag’da teknik elemanların direniş-lerinde Teknik Güç olmuştur. Ancak Zeki Erginbay’ı ve Teknik Gücü hedef haline getiren sadece teknik elemanların ekonomik mücadelesi olmamıştır. Teknik Güç aynı za-manda faşizan DGM yasasına karşı da toplumun emekçi kesimleriyle birlikte demokrasi bayrağını en önde taşırken, teknik eğitim yapan üniversitelerde öğrencilerinin aka-demik özerk üniversite taleplerine de yer vermiştir. Ülkede kurulan emperyalizmin askeri üslerine de ilk tepkiler Teknik Güç’den gelmiştir.

Toplum yararına olan gerekli teknik bilgiyi sağlamanın mühendislik hizmeti olduğunu en iyi bilen meslektaşlarımızdan birisiydi Zeki Erginbay.

Kurtuluşun sadece kendi alanındaki sorunlardan geçmediğini, ancak ve ancak toplumsal mücadeleyle gerçekleşebilecek bir dönüşümün insanlığın kurtuluşu olduğunun farkında olan bir meslektaşımızdır. Kendisini halktan ve emekten yana olarak gören odamız ve birliğimiz, mücadele tarihi boyunca birçok Zeki Erginbay yetiştirmiştir. Ken-dimizi üçüncü köprünün değil de, devrimci gençlik köprüsünün mü-hendisi olarak tanımlıyorsak eğer kendisini teknik elemanların müca-

delesine adamış hayatlara olan Zeki gibi birçok değerimizi sahip çıkarak göstermeliyiz. Okullarımızda ve gelecekte meslek yaşantımızda temel prensibimiz olan toplumcu mühendislik anlayışının hangi bedeller ödenerek odamıza mal edildiğinin farkında olmak, Zeki’nin bize bıraktığı mirası en iyi şekilde değerlendirmek olacaktır.

Ülkenin içerisinde bulunduğu politik durumla paralel olarak ve devrimci gençlik hareketinin de etkisiyle kendisini emekten ve halktan yana konumlandırmış olan TMMOB ve İMO’nun tarihidir esasında Zeki Erginbay, Harun Kara-deniz ve Teoman Öztürk.

Page 49: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 47

23 Ekim 2011 Van depreminden sonra kilometrelerce uzaktan beni arayan ve ağlamaklı bir sesle ‘bizim dualarımız sizinle’ diyen onca arka-daştan birinden söz edeceğim. Onun bizle ortak noktası vardı. İlk defa biri duamız sizinle demişti. Genel çoğul bir tabirdi demek ki yaşayan birileri vardı bir şehir vardı ve anlıyordu Van’ı... Telefon İzmit’ten gelmişti ve hikâyesini bana daha önce anlatan o kişiydi. Hatta geçen sene İzmit’te düzenlenen ve bu sene şehrim Van’a alınan afetin yıldönümü vesilesiyle depreme duyarlılık yürüyüşünde bulunursam onu ve ailesini ziyaret edeceğime dair söz vermiştim.

Arkadaş yaşadıkları afet ve sonra-sını bana anlatmıştı. Davulun sesi uzaktan hoş gelir misali dinlemiştim sadece dinlemiştim, sadece etkile-miştim. 3-4 gün aklımda kalmıştı sonra uçup gitmişti. 1975 Van-

Muradiye depreminde babasının akrabaları ile batıya iş umuduyla gidip doğup büyüdükleri kazayla ilişkilerini kesmişler. İzmit’e yerleşen işçi bir ailenin çocuğuydu. Bir Ana-dolu ailesinin çocuğuydu. Yıllar önce bu yöreden çıkmak zorunda kalan, İzmit’te yaşayan gurbetçi bir ailenin hikâyesini anlatmıştı bana. Yaşadı-ğımız depremin üzerinden belli bir süre geçtikten sonra arkadaşımdan bir daha o hikâyeyi dinlemek iste-dim. Bu sefer anlayarak daha içten daha doğal olacaktı konuşmamız. Direkt hikâyeyi birinci ağızdan alarak anlatmak istiyorum.

Deprem bizi bir gece yarısı yakala-mıştı. Her yağış sonrası damlayan toprak ve kerpiç evimizden gelen döşeme sesleri hala kulağımda. Beni yatağımda uykuda o ısının tadını almışken yakalamıştı ya da kim bilir kardeşimi annemi babamı da güzel

bir rüya esnasında bulmuştu. İkinci bir hayat sunmuştu bize deprem; yeni bir hayat yeni bir dünya… O zaman anlam verememiştik olanlara. Hayatımıza devam ederiz hiç bir şey olmamış gibi...30 saniyelik bir titre-şim dalgası hayatımıza ne kadar etki edebilirdi? Tahmin bile edemezdik. Yok, artık daha neler derdik. Hepimi-zin dünyasına farklı bir etkisi oldu. Rüyamızın tam da güzel yerinde olmuştu. Rüyamızın diyorum çünkü ortak bir rüyamız vardı (o an bayağı bir duygulanmıştı) Babam o zaman-lar İzmit’te 7 nüfuslu bir işçi ailesine göre çok kral bir apartman dairesi almıştı. Babamın kendi emeğiyle kendi alın teriyle aldığı ev yerle bir olmuştu. Tamamıyla yere çökmüştü içler acısı. Özenle yastık altında top-lanan helal paranın karşılığı, 25 yıllık çaba, uğraş, gayret, hayal bir an da yok olmuştu. Olmadı, olmamalıydı

Bir Telefon kadar Yakın

BARAN BULUT BALKANYÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ

Page 50: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 748

bu kadar basit olmamalıydı demiştik ne de hayıflanmıştık. İnşaat halin-deyken her gün giderdik. Her biri, bir oda belirleyip sonra odalar için evimize gidene kadar kavga eden kardeşlerim, evin perde ölçülerini mutfak dolaplarının yerini şimdiden belirleyen annem, yeni evimde bir şark köşesi olacak ki dillere destan olacak. “Ee olsun artık o kadar onca yıl bunun için çalıştım” diyen babam ne de yorulmuştu o an. Ben de basit bir şey istemiştim oysa, hemen köşe-de ufak gözlü bir oda 10 metrekare dolayında. Burayı alırım çalışma odası yaparım. O zamanlar da şehrin en fiyakalı okulunda okurdum. En büyük umudumdu sessiz küçük bir oda da çalışmak. Emek için, uğraş için hayalimin şark köşesi olacaktı. Buradan babamın hayal ettiği hak adaleti iyi bilen haksızlığa taham-mülü olmayan bir avukat olacaktım; babamın okumuş diploma tahsilli hali...

Ne demeliydik peki nasıl davranma-lıydı? Hak hukukun önemiyle yaşa-yan babam kime kızmalıydı? Dere yatağına ev yapan, dere kumuyla ürettiği betonla katlar döşeyenlere mi yoksa onlara izin verenlere mi emeğinin hakkını kimde aramalıy-dı? Çocuk yaşta hayali alt üst olan kardeşlerim nasıl yorumlamalıydı bu tabloyu? Yeni evinin hayaliyle yaşa-yan annem ne demeliydi peki? Ya da şaşırtıcı değil mi kaldığım toprak ker-piç ev yıkılmamıştı. Betonarme çok

katlı bina babamın deyimiyle dağ gibi 5 katlı ev yıkılmıştı. O emektar insan gençken yakalandığı depre-me hayatının sonbaharın da yine yakalanmıştı. Depremi durduramayız ama etkilerini de durduramamışız. Babamın yaşadıklarından anlaşıla-cağı gibi... Hangi şey öldürmez de ömür boyu süründürür böyle? Bu sonucu hak etmedi. O adamın ömrü bu talana layık mıydı, ne demeli? Bizim gibi binlerce insan sence ne demeliydi?..

Konuşmasını bu soruyla bitirmişti. Şu an İzmir’de hukuk bölümünü okuyor. Yaşadıklarını anlatması için kitap sözü alarak bir kardeşini sosyolog yapmış, bir kardeşi de zorla İzmir’de şehir planlaması bölümüne yazdır-mış. Yaşadıktan ve gördükten sonra arkadaşım bu soruyu yine yöneltmiş-ti. Onu anlıyordum ve anlayacaktım. Cevabım ise yine yoktu ama sorum baya bir vardı. Bunları yıllar önce yaşayan bir aile ile buradaki aile arasında mağduriyet farkı var mıydı? Hep yapılan önce kendimizi sorgula-madan topu hep başkasına atmak… Peki, ne değişti? Ya da avantajımız bizi gece yarısı değil de bir öğlen vakti güllük gülistanlık bir hava da yakaladığı için daha az ölümün olması mıydı? Acıları bu şekilde tokuşturmak, geçiştirmek ne kadar doğrudur peki? Bir daha aynı acıların yaşanmaması için depremden önce çabamız gayretimiz oldu mu? Olduy-sa başarılı olduk mu? Bunun cevabını

halka sorsak objektif bir sonuca varsak daha esnek olmaz mı? Sağlam temeli, güçlü binaları, şehir planla-ması oturmuş bir şehirden bahset-sek çok büyük bir hayal mi kurmuş oluruz? Ya da büyük şehir olmak hayallerimizi büyütmekten başka bir şeye yaramayacaksa bunu değerlen-diremeyeceksek neye yarar? Varsın 3-5 evin olduğu mahalle olalım ama sağlam planlı olsun, düzgün olsun. Sadece bugün için değil yarının ço-cukları da yararlansın; yanlış mı olur? Sorularımızı o kadar genişletebiliriz ki ama cevabını bulmak için uğraş-madıktan sonra bizler yazıp çizelim ne anlamı olur? Sadece ‘evet güzel sanatsal bir yazı’ demek, anlamak için uğraşmamak ne kadar samimi olur? Bir kış akşamı çadırda bir futbol müsamahasını seyrederken ‘güne-şimi yolluyorum sana dayan VAN’ pankartını ekranda gören Vanlıların umut dolu gözleri yetmez mi? Ya da gölcük halkının acınızı paylaşıyoruz ve acınızı anlıyoruz demesi halen birbirimize karşı destek yerine köstek olmamamız gerektiği gerçeğini gözler önüne sermez mi? Ya da bizi harekete geçirmek için, sıkıntıların tekrarlanmaması için daha nasıl me-sajlar olabilir? Ya da herkes yaşamış biz de yaşasak ne olur diyip ders almak için uğraşmamak ne kazandı-rır bize?..

Evet, depremi engelleyemeyiz ama hayatımız da sürekli depremler olabi-lirken ve nerde olursak olalım her an yakalanabiliyorken bir şeyler yapsak. Oturduğumuz yerden eleştirmek yerine çözüm üretsek. Birbirimize ne kadar güzel, ne kadar değerli miras-lar bırakırız kim bilir. Ya da yazımda anlattıklarım hikâye olur, bu hikâye de biz de son bulsa... Birbirimizi anlayarak her şeye ve her olaya karşı cevabımız olabilir; olmalı, kesinlikle olmalı. 7’den 70’ e herkes elini taşın altına koymalı. Umuttan çok inadı-mız söz konusu olmalı. İnat edip bu şehri güzelleştirmeliyiz. Herkesi bi-linçlendirmeliyiz. Sonlarda yazdığım ‘meli, malı’ cümleleri uygulamaya geçirmeye gayret etmemiz dileğiy-le… Çünkü yazmak ya da konuşmak en kolayıdır. Zor olan o yolda çaba sarf edip ilerlemektir. Boşa kürek sal-lamadan yaşama umudu ve inadıyla yazımı noktalıyorum.

Page 51: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 49

YÖK, “Yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek, yükseköğre-tim kurumlarındaki eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetleri-ni yönlendirmek bu kurumların kanunda belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını, geliş-tirilmesini ve üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için plan-lama yapmak” gerekçesi (bahanesi) ile 6 Kasım 1981 tarihinde oluşturul-muş bir kurumdur.

1982 Anayasasını hazırlayan Kenan Evren ve arkadaşları 1970’ler boyun-ca büyük mücadelelere sahne olmuş üniversitelerde muhalefeti ezmek, öğrencileri sindirmek, üniversite yönetimlerinin özerkliğini yok etmek ve devlete bağlamak için oluştur-dukları YÖK, 1984 yılından itibaren öğrencilerden harç adı altında haraç kesmeye başlamıştır. Günümüzde de üvey evlat muamelesi gören II. Öğ-retimler halen harç zulmüne maruz kalmaktadır.

Yüksek Öğretim Kurumu üniversite-leri ticarethane, öğrenciyi müşteri,

akademik ve idari personeli ise ücretli köle haline getirmiştir.

Yıllar boyunca bilimsel gelişmelerin önünde engel olan YÖK, söz verilme-sine rağmen hiçbir iktidar tarafın-dan kaldırılmamış aksine her gelen iktidar kendi çıkarları ve ideolojisi doğrultusunda YÖK’ü güncellemiştir. Bir gecede çıkan yasalarla, başörtüsü takan kadın öğrencilerin üniversi-telerden atılması, Mustafa Kemal’i anmak isteyen öğrencilere soruştur-ma açılması, yemekhane ve ulaşım zamlarını protesto eden öğrencilerin uzaklaştırma cezası alması, en doğal hakkı olan anadilde eğitim hakkını talep eden öğrencilere terör örgütü üyesi damgasının vurulması(hatta tutuklanması) vb. gibi yaşanan olaylar, YÖK’ün her iktidarla kabuk değiştirdiğinin göstergesidir.

2000’li yılların başından itibaren, tüm dünyada uygulamaya konulan neoliberal eğitim sistemi YÖK üze-rinde de değişikliği zorunlu kılmıştır. Son dönemde iktidar tarafından “Devrim” diye adlandırılan YÖK yasası değişikliğinin asıl sebebi budur. Bu değişim sürecinin yeni YÖK yasasıyla uygulamaya gireceğini düşünmek

yanlış olur. Çünkü bu sürece yayıl-mış kapitalist bir plandır.Biz çeşitli üniversitelerde öğrenim gören öğ-renciler olarak, başta pilot okullarda (Kocaeli Üni.) başlayan daha sonra genele yayılan Bologna süreci ile de-ğişimin farkındayız.Yani YÖK yasası neoliberal eğitim sistemine geçişte bu değişimin devamı niteliğinde bir halkadır.

Sözde devrim diye nitelendirdikleri yeni YÖK yasası incelendiğinde, aslın-da öncekinden bir farkının olmadığı kolayca görebiliriz. Örneğin disiplin cezaları ve disiplin cezalarını gerekti-

Üniversite A.Ş’ye Geçit YØK

CUMALİ DEDESAKARYA ÜNİVERSİTESİ

Bu gelecek bizim geleceğimiz. Bu

bir kader değildir. Bunu değiştirmek bizim ellerimizde.

Geleceğimizi kazanmak için YÖK’e

karşı mücadelemizi yükseltmeliyiz.

Page 52: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 750

ren disiplin suçlarını incelediğimizde;

Madde 4 (1) b. Yükseköğretim ku-rumu yetkililerince tespit edilen yerler dışında ilan asmak (uyarı cezası)

Madde 5 (1) c. Yükseköğretim kurumu içinde izinsiz afiş ve pan-kart asmak (kınama cezası)

Madde 6 (1) ç. Yükseköğretim kurumunda kişilerin şeref ve haysiyetini zedeleyen sözlü veya yazılı eylemlerde bulunmak (uzaklaştırma cezası)

Madde 9 (1) a. Mahkeme kararıyla kesinleşmiş olmak kaydıyla, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, böyle bir örgütü yönetmek veya bu amaçla kurulan örgüte üye olmak, üye olmamakla birlikte örgüt adına faaliyette bulunmak veya yardım etmek (çıkarma/atıl-ma cezası)

Yani herhangi bir etkinliğin duyuru-su için, afiş asmaya izin verilmiş bir alana, afişinizi asabilmek için tekrar bir izin daha almanız gerekmektedir. Arkadaşlarımızla bir toplantı düzen-lemek istersek önce idareye danış-malı, idareden ‘toplantı yapabilirsiniz’ iznini aldıktan sonra toplantıya başlayabilirmişiz. Aksi takdirde uyarı ve kınama cezası alıp üzerine bir de hakkımızda soruşturma başlatılır. Eğer rektörünüz harç paralarının ya-tırıldığı bankadan alınan promosyon ile kendisine 480 bin TL’lik bir otomo-bil alıyorsa (Fırat Üni.), üniversite atadığı sahte akademisyeni bölüm başkanı yapıyorsa (Kastamonu Üni), üniversiteye bağışlanan 756 bin TL değerindeki 7 otomobil kayıp, aynı zamanda 1 milyon 537 bin TL

kayıtlarda yok ise(İstanbul Üni.) vb. olaylar karşısında yüksek öğretim kurumunda bulunan idarecilerimi-zin, rektörlerimizin yolsuzluklarını, vurgunlarını, yalanlarını ve hırsızlıkla-rını ifşa edersek onların şeref ve hay-siyetlerini (tabi kaldıysa) zedelemiş bulunmaktan uzaklaştırma cezası ile karşı karşıyayız demektir. Son olarak okulunuzda muhalif bir öğrenciyse-niz devlet sizi fişlemiş ve bir örgüte de uygun görmüştür, hatta örgüt üyesi olmanıza da gerek yok. Muhalif kimliğiniz tutuklanarak cezaevlerin-deki tutuklu öğrenci sayısına katkıda bulunmaya yetecektir.(Mahkeme so-nucunda ceza alırsanız okulunuzdan atılır ve hayatınız boyunca bir daha üniversite okuyamazsınız.)

YÖK’ün Geleceği

Yeni YÖK yasası taslağında en dikkat çeken maddelerden birisi, rektör se-çimleriyle ilgili olanı. Buna göre artık rektörleri cumhurbaşkanı atama-yacak. Öncelikle Üniversite Konseyi kurulacak. 11 kişiden oluşması planlanan konseyde, 5 üye mevcut üniversiteden, 2 üye Bakanlar Kurulu

tarafından, 2 üye YÖK tarafından, 1 üye ilgili üniversitenin mezunları arasından, son üye de üniversitenin bulunduğu ilde en çok vergi verenler arasından veya üniversiteye en çok bağışta bulunanlardan seçilecek.

Bu yasanın, sürecin devamı açısından sadece bir halka olduğundan daha önce bahsetmiştik. Üniversitelerde Konsey oluşturulmasından anlaşı-lıyor ki neoliberal eğitim politikala-rında üniversitelerin büyük şirket-lere satılmasını planlayan Bologna sürecinde YÖK gibi kurumların pek işlevinin kalmayacağıdır.”İleri faşizmi-ileri demokrasi” diye yutturmaya çalışanlar yarın YÖK’ü kaldırıyoruz diyerek üniversiteleri sermayeye peşkeş çektiklerinde de “İleri Devrim” derlerse hiç şaşırmayın.

Planlarını uygulayabilmeleri için şimdilik YÖK’e ihtiyaçları var ama bu ihtiyaç Üniversite Konseylerinin işlevselleşmesiyle ortadan kalkmış olacak. Başta hocalarımız ve biz ser-mayenin uşağı haline geleceğiz. Dü-zene sadık, biat eden, sorgulamayan, merak etmeyen, söyleyeni yapan, robotlaştırılmış bir nesil yaratılmak isteniyor.

Bu gelecek bizim geleceğimiz. Bu bir kader değildir. Bunu değiştirmek bi-zim ellerimizde. Geleceğimizi kazan-mak için YÖK’e karşı mücadelemizi yükseltmeliyiz. Aynı zamanda YÖK’e karşı yürüttüğümüz mücadeleyi ne-oliberal eğitim politikalarına ve onun Bologna sürecine karşı büyütmeli, örgütlülüğümüzü güçlendirmeliyiz.

YÖK’ü YOK edelim

YÖK’ün YÜKünden kurtulalım

Tutuklu Öğrencilere Özgürlük

Page 53: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 7 51

Descartes “Cogito ergo sum”(düşünüyorum öyleyse va-rım) derken bilginin ve maddenin doğrudan ilişkisini ıskalayıp, idealist bir bakış açısı yakalamış olsa da düşünmeyi insan olmanın merkezine taşıması itibariyle çok önemli bir akı-mın öncüsü olmuştur. Her düşünür gibi döneminin bir yansıması olarak yer bulan bu filozof, çağının yani 16.yüzyıl Rönesans’ının parçası, aynı zamanda meşruiyet kaynaklarından biridir.

Bugün Türkiye’de yaşanalar da, tıpkı o zamanlarda olduğu gibi, negatif ve pozitif çağrışımlarından ayrı olarak çağının düşünce yapısına uygun ve meşruiyetine yöneliktir. Günümü-zün dünyasında ise çıkar kalemleri, yağma, sömürü ve boyun eğmek-tir.”4+4+4” eğitim sistemi de tam bu noktada devreye girmektedir. Çünkü tüm bunları yapmak için tek şeye ihtiyaç vardır. Uyuyan bir halka!

Türkiye’de ise bunun sağlanması için gereken yol sanıldığı kadar uzak değildir. Halk şimdiye kadar yapılan tüm haksızlıklara sessiz kalmış, tep-kili olduğu konularda ise ya genele uyarak akıl tutulması yaşamış ya da çaresizlik duygusu içinde yanlızlaş-mıştır. Örgütlenemeyen halklara uygulanan acı reçeteler Türkiye halk-ları için de aynen geçerli olmuştur. Ancak her şeye rağmen tarih göster-miştir ki uyuyan halklar uyanabilir ve kendi güçlerinin farklarına varabilir. İşte tam burada toplumsal hipnoz egemenlerin kurtarıcısıdır. Bunun en iyi araçlarını ise günümüzde eğitim kurumları alır. Bu yüzdendir ki eğitim başlığı egemenler içim her daim çok büyük önem arz etmiş, en zor dönemlerinde yaslandıkları, kitlele-rin geleceğini ipotek altına alacakları

bir araç haline gelmiştir. “4+4+4” de gerici, piyasacı, bilimsellikten uzak yapısıyla tam da bu amaç için biçilmiş kaftandır. Temel bilimlerden korkan, gerici hurafelerin doldurul-duğu bu sistem kendi yönetim araç-larının sigortası, düşünmeyen veya düşünmekten korkan bir topluluğun yaratıcısıdır.

Bu yüzdendir ki temel bilimlerin yerini hızla hurafeler almış, sorgu-layan bir eğitim anlayışının yerine piyasacı, biat etmeyi öğreten bir anlayış benimsenmiştir. Bugün öğ-renciler evrim gibi bilimsel bilgiler-den yoksun kalmış, daha 11 yaşında piyasanın ucuz iş gücü olmuştur. Güvencesiz çalışmaya daha küçücük yaşlarda mahkum bırakılmış, kanık-sanmıştır. Burada şüphesiz tesadüfi değil bilinçli bir yapının müdahalesi bulunmaktadır.

İHL’ler vb. oluşumlar ise sadece bu sistemin at başı değil aynı zamanda referansıdır. Bizzat kurucu kadrolar döneminden başlayan ve günümüze ulaşan süreçte farklı şekillerde eğitim hayatının içinde bulunan bu kuru-luşlar her daim gericiliğin Truva atı olmuş ve söz alacağı günü beklemiş-tir. Daha önce darbeler vb. araçlarla aralanan kapı günümüzde tamamen açılmış bahsedilen gün gelmiştir.

Kara çarşafla okula girmek meşrulaş-mış, imamların okulda ders vermesi normalleşmiştir. Seçmeli dersler altında tek mezhebin propagandası yapılmış, özgür düşünce toplumsal bir değişimin parçası olarak eğitim alanından dışlanmıştır. Tüm bu yaşa-nanlar kimilerince özgün bir sürecin parçası olarak görülseler de gerçekte büyük bir resmin sadece küçük bir parçasıdır.

Buna benzer dönüşümler üniver-sitelerde Bologna süreci altında dünya çapında sürdürülürken, lise ve altı gruplarda ise biraz daha ülkenin kendi dinamiklerine uygun bir şekilde aynı gericilik ve piyasa-cılığın yaygınlaştırılması şeklinde tüm dünyada sürdürülmüştür. Lise ve altı gruplarda yaşanan özgünlük ise bu kurumların devlete, üni-versitelere oranla daha doğrudan göbekten bağlı olmasından başka bir şey değildir. Yaratılmak istenen ise kesindir. Makro ölçekte dünyada, mikro ölçekte ise bölgede uluslara-rası sermayenin hizmetine adanmış düşünemeyen halklar.

Burada sözü yine Descartes’le bitirmekte fayda var: ”De omnibus dubidantum” (Her şeyden şüphelen.Şüphelen ki doğruyu bulasın).

Düşünmekten Korkan Sistem: 4+4+4

CAN SOYASLANÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

Page 54: genç-İMO 7.Bülten

genç-İMO BÜLTEN 2014 / SAYI: 752

Dünya 15. yüzyılın en ağır sömürü ve kölelik koşullarından bugünün modern kölelik koşullarına büyük bir bölüşümün ve dönüşümün, yeniden bir şekillenmenin mekânı olarak in-sanların bilincinde ifadesini bulmaya devam ediyor. Bu tarihsel dönemin anlamı 2000’ler sonrası saldırı ve sömürü politikalarının kan, umut-suzluk ve gözyaşı olarak insanların zihinlerine kazınması ile sonuçlandı. Dünyanın bitmek tükenmek bilme-yen kaynaklarını tüketebilme hırsı 15-18. yüzyılın katliamlarını Ameri-kan toplumunun bir kaderi haline getirdiyse, bugün bitmek tükenmek bilmeyen bir hakimiyet hırsının so-nuçları Ortadoğu halklarının kaderi haline getirilmeye çalışılıyor.

Emperyalizmin yönelimleri doğrul-tusunda hakimiyet krizinin düğüm noktası haline gelmiş bu coğrafyada kapitalizme karşı gelişen isyan dalga-sı yeni iktidarlar aracılığı ile tekrar ka-pitalizmin ‘ılımlı rotasına’ kaydırılıyor. Gerçekleşen tüm bu emperyalist mü-dahalelerin yarattığı kaos içerisinden inşa edilen ‘yeni Ortadoğu düzeni’ kan ve gözyaşı deryasının mekanı-nı da inşa ediyor.Dönemin açıktan savaş koşullarının dışında gelişen en önemli yöntemi olan diploma-tik arayışlar çerçevesinde bugün Ortadoğu’da gelişen sürecin nereye evrileceğini az biraz kestirebiliyoruz. Bölgedeki hakimiyeti sürdürme arayışındaki ABD’nin son dönemde İsrail ve yeni düzenlemenin askeri ve psikolojik misyonunu üzerine görev edinen diğer bölgesel faktörlerin yeni arayışları Ortadoğu’da gerçek-leşecek yeni müdahalelerin meşru zeminini hazırlamaya dönük ‘diplo-matik’ çabaları olarak gerçekleşiyor. Bunun örneklerini Libya’dan Mısır’a süren ve bugün Suriye için gerçek-leştirilmeye çalışılan ‘kukla rejimleri’ yaratma sürecinde görebiliyoruz.

Dünya’nın girdiği ekonomik ve

politik krizi aşmaya dönük olarak hem bir pazar hem de bir hakimiyet kurma aracı olarak emperyalistlerin ağzı sulanarak gözünü diktiği Orta-doğu bugün bu açıdan bakıldığında toplumlar ve halklar için gayri insani bir gelecekten başka bir şey ifade etmiyor. Bugün bölgedeki diktator-yal rejimlerin karşısına koyularak yapılan ‘özgürlük’ propagandası sınırsız sömürü ve bunun sonucunda her çeşit baskı aracının kol gezdiği bir Ortadoğu’nun inşasından başka bir anlam taşımıyor.

Tüm bu gelişmeler dahilinde ABD ise bölgede müdahale konusundaki etkinliğini arttırsa da yaşanan kaotik ortamın kontrol edilmesi konusunda güçlük çektiği de aşikar. Bu süre da-hilinde Suriye’nin direnişi dengeler üzerinde emperyalist güçlerin yeni-den düşünmesine neden olurken, iç savaş müttefiklerini tek bir potada buluşturamama açmazı NATO’nun ve ABD’nin yeni müdahale sinyalleri vermesi ile yeni bir rotaya girildiğini gösteriyor.

Yakın gelecek bölgeye dair farklı tasavvurları olan Rusya ve Çin gibi diğer güçlerin diplomatik zeminde iknasına dair gelişmelerle karşımıza çıkabilecekken, Suriye’deki mütte-fiklere ekonomik ve özel olarak bir askeri desteği gündemde sürekli olarak güncel tutuluyor.

Bütün bu gelişmeler kısa vadede Suriye meselesinin çözümüne ilişkin bir çaba olarak görülebilirken, bir

araya getirilen bütün taşların bu süreçteki pratiği aslında bir anla-mıyla Ortadoğu’da İran gibi uzun bir süredir saldırgan tavrın geliştirildiği güçler açısından da bir müdahalenin hazırlığı olacak gözüküyor.

Türkiye ise bu süreç içerisindeki konumlanışını çok önceden ortaya koydu. ABD bloğunun bölgede ki taşeronu olarak sürecin önemli bir parçasını teşkil ediyor. Özellikle ılılmlı İslamcılık noktasında bölgesel ‘hamiliğe’ soyunan Türkiye, verili bu politikalarını derinleştirerek sürdü-rüyor. Ancak Suriye de açığa çıkan süreç Türkiye’nin pozisyonunu da oldukça zora sokmuş durumda. Suriye konusunda hayata geçirmek istediği politikalar ülkemizi gün be gün derinleşerek bir savaşın içerisine soktu. Bu mana da gerici çetelerle kurulan bağlar emperyalizmden yana bir iç savaşın türkiye’yi parçası kılıyor. Son yaşanan Reyhanlı saldı-rısı ve yitirdiğimiz canlar ise bunun somut durumunu ortaya koyuyor. Fiili olarak savaşın içerisinde bulunan Türkiye iktidarın ortaya koyduğu bu dış politika ekseninde yaraların sarılamayacağı kaybedilen canların artacağı bir sürecin açığa çıkmasına neden oluyor.

Tüm bu yaşananlar, siyasi ve ekono-mik hakimiyet karşısında, insanlığın ve toplumların barışın sesini yükselt-mekten, toplum için ortak ve kardeş-çe kurulacak bir yaşamı savunmak-tan başka çarenin olmadığını gözler önüne seriyor. Belki de Ortadoğu’da gelişen ve hakimiyet altına alınmak istenilen isyan dalgasının sonuç-ları, Ortadoğu halklarının kaderini -Latin Amerika’da 90’lardan bugüne yaşananlara benzer bir şekilde tanık olduğumuz- toplumsal hareket ve isyan dalgasının neoliberalizme ve emperyalizme karşı başka bir yaşamı kurmaya dönük bir iradenin gelişme-sine dönüştürebilecek.

Bir Demokrasi Havarisi ABD

FERHAT KOYUNİSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

Page 55: genç-İMO 7.Bülten
Page 56: genç-İMO 7.Bülten

TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisleri

Mehmet Akif Ersoy Mah. 295. Sok. No: 6 (ASELSAN Yanı) Macunköy / Ankara

Tel: 0.312.386 10 18 - Faks: 0.312.386 10 39

www.tmmob.org.tr