Top Banner
Ekim 2012
64

Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

Aug 11, 2020

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

Ekim 2012

Page 2: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

Bu taslak rapor;

12 Eylül 2012 tarihinde Burdur’da

gerçekleştirilen 1. Bölge Çalıştayı

sonuçları dikkate alınarak, 12 Ekim

2012’de Afyonkarahisar’da

düzenlenecek 2. Bölge Çalıştayı için bir

tartışma metni olarak hazırlanmıştır.

Afyonkarahisar Çalıştayı’ndan elde

edilecek sonuçlar doğrultusunda

sonlandırılacak olan “Göller Bölgesi

Etkileşim Planı”; Kültür Öncelikli

Bölgesel Yol Haritaları Programı

kapsamında, Tarihi Kentler Birliği adına

ve Türkiye Belediyeler Birliği’nin

desteğiyle, ÇEKÜL Vakfı tarafından

hazırlanmaktadır.

Page 3: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

İÇERİK

Bölüm1 ÜÇLÜ BAKIŞ: GÖLLERİN ETKİLEŞİMİ

1. SINIRSIZ SINIRLAR: HAVZALARIN BULUŞMASI – 5

1.1. ANADOLU – 5

1.2. BATI AKDENİZ – 6

2. GEÇMİŞTEN GELECEĞE BAKMAK:

DÜN, BUGÜN, YARIN – 7

2.1. DÜN: Değerler – 7 2.1.1. Tarihsel Bağlam – 7 2.1.2. Doğal Çevre – 7 2.1.3. Uygarlık Katmanları – 8

2.2. BUGÜN: Bölgeye Bakış – 16 2.2.1. Bölgesel Değerler – 16 2.2.2. Koruma Alanları – 21 2.2.3. Ekonomik Kaynaklar – 21 2.2.4. Sorun ve Tehditler – 22

2.3. YARIN: Bölgenin Geleceği – 23 2.3.1. Yerel - Ulusal Planlama Çalışmaları – 23 2.3.2. Temel Beklentiler – 24

3. GÖLLERİN ETKİLEŞİMİ – 26

Bölüm2 BEK ANALİZİ

B ANALİZİ – 29

E ANALİZİ – 35

K ANALİZİ – 39

Bölüm3 TEMATİK STRATEJİLER, TEMEL ÜRÜNLER

Tematik Strateji 1. EKO: Ekoloji ve Ekonomi – 46

Tematik Strateji 2. YOL: Kesişen İzler – 50

Tematik Strateji 2. KIYI: Kıyı Yaşamı – 56

Tematik Strateji 4. SU: Suyun Gücü – 58

Bölüm4 ÇARPAN ETKİLEŞİM STRATEJİ ÇERÇEVESİ – 58

Page 4: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

4

Bölüm 1

ÜÇLÜ BAKIŞ:

GÖLLERİN ETKİLEŞİMİ

1. SINIRSIZ SINIRLAR: HAVZALARIN

BULUŞMASI

Coğrafi açıdan Batı Akdeniz bölgesinde yer

alan Göller Bölgesi, Burdur ve Isparta

illerinin tamamını, Konya’nın batısını,

Afyonkarahisar’un güneyini, Denizli’nin

doğusunu ve Antalya’nın kuzey kesimlerini

kapsamaktadır. Bölgede özellikle göllerin

baskın olduğu coğrafi yapının meydana

getirdiği bir bütünlük izlenir. Aynı zamanda,

tarihsel açıdan bakıldığında izlenen bu

bütünsellik, Göller Bölgesi’nde idari

sınırların ötesine geçen bir değerler

sisteminin varlığını işaret eder.

Burdur, Acıgöl, Işıklı, Eber, Akşehir, Eğirdir,

Beyşehir ve Suğla başta olmak üzere, irili

ufaklı ve her biri kendine özgü karakterleri

olan çok sayıda gölün ve çayların meydana

getirdiği havzalar bölgenin

tümünü kapsamaktadır. Bu

nedenle, Göller

Bölgesi’nin, havzaların

buluştuğu ve buna bağlı

olarak ortak bir su

kültürünün ortaya çıktığı

bir coğrafya olduğu

söylenebilir.

1.1. ANADOLU

Anadolu, coğrafi yapısının çeşitliliği,

bereketli toprakları ve Asya ile Avrupa

arasında sınırları kaldıran bir geçiş alanı

olması nedeniyle, tarih öncesi

dönemlerden günümüze birçok uygarlığın

izlerini taşımıştır. Bu uygarlıklar

zenginliğinin içinde ise Göller Bölgesi’nde

yaşamış olanlar Pisidya ve Frigya’dır.

Göller Bölgesi, barındırdığı tarih öncesi

izlerin yoğunluğu ve niteliğiyle Anadolu’nun

bu devirlerine ışık tutmakta ve diğer

bölgelerden bu özelliğiyle ayrışmaktadır.

Bunun yanında, coğrafyadaki yoğun göl

varlığı da bu bölgenin ayırt edici

değerlerindendir. Antik dönemde bölgenin

büyük kısmında

Page 5: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

5

Pisidya uygarlığının izleri görülürken, kuzey

kesimlerde Frigya Devleti’nin hüküm

sürdüğü bilinir. Bölge; güneyinde Pamfilya

ve Likya, batısında Karya ve İyonya,

doğusunda ise Isaura ile komşudur.

Bölgenin Anadolu coğrafyasındaki tarihsel

rolü incelendiğinde, öncelikle iç

kesimlerden Akdeniz’e geçiş alanı üzerinde

olduğu görülür. Tarih boyunca önemli

ticaret yolları üzerinde bulunması, sahip

olduğu geçitlerle ise Akdeniz ve Ege’ye

geçiş vermesi bölgenin tarihsel önemini

işaret etmektedir.

1.2. BATI AKDENİZ

Coğrafi açıdan Batı Akdeniz Bölgesi’nde yer

alan Göller Bölgesi, Isparta ve Burdur

illerinin tamamına yayılır. Bunun yanında

Antalya’nın kuzeyi, Konya’nın batısı ve

Afyonkarahisar’un güneyine uzanan

bölgede bu idari sınırları aşan bir değerler

sistemi ve bütünlüğü mevcuttur. Bu

nedenle, başta gölleri olmak üzere,

bölgenin değerler sistemi idari sınırlarından

bağımsız bir bütün olarak

değerlendirilmelidir.

Kentsel ilişkileri açısından incelendiğinde,

günümüzde Burdur ve Isparta illerinin daha

Antalya ile ilişkide oldukları,

Afyonkarahisar’ın ise bu sistemden daha

ayrı olduğu görülmektedir.

Türkiye’nin kapsadığı 26 akarsu ve göl

havzasının beşi Göller Bölgesi’nde

buluşmaktadır.

1. Burdur Gölü Kapalı Havzası: Burdur

Gölü, Acıgöl, Salda Gölü, Bozçay

2. Orta Akdeniz Suları Havzası: Eğirdir

Gölü, Kovada Gölü, Aksu ve Köprüçay

nehirleri

3. Orta Anadolu Kapalı Havzası: Beyşehir

Gölü, Suğla Gölü, Çarşamba Çayı

4. Afyonkarahisar Suları Kapalı Havzası:

Eber Gölü, Akşehir Gölü, Akarçay

5. Büyük Menderes Havzası: Işıklı Gölü ve

havzanın doğu kesimi çayları

Page 6: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

6

2. GEÇMİŞTEN GELECEĞE BAKMAK:

DÜN, BUGÜN, YARIN

Göller Bölgesi’nin geleceğini ilgilendiren

temel kavramlar, temalar ve stratejik

yönlerin belirlenmesi amacıyla, bölgenin

değerleri, sorunları ve potansiyelleri “dün,

bugün, yarın” zaman dilimleri çerçevesinde

ele alınmalıdır. Bu bağlamda,

- Dün: Tarihsel bağlam, bölgenin geçmiş

bileşenleri ve değerleri,

- Bugün: Dünden bugüne taşınmış izler

ile mevcut durumun özellikle sorun ve

tehditler bağlamında

değerlendirilmesi,

- Yarın: Geleceğe ilişkin mevcut

projeler, potansiyeller ve beklentiler,

başlıklarıyla şekillenen bir bakış açısıyla,

geçmişten geleceğe doğru bir

değerlendirme yapılmalıdır.

2.1. DÜN: Değerler

Göller Bölgesi’nde sürdürülen araştırma ve

kazı çalışmaları sonucunda, bu coğrafyanın

tarih öncesi devirlerden beri yerleşime

sahne olduğu bilinmektedir. Karstik toprak

yapısına bağlı olarak oluşmuş tektonik

göller ve diğer su kaynakları, bölgenin

Paleolitik çağdan beri iskan edilmesinde

öncelikli tercih sebebi olmuştur. Zengin

tarihsel derinliği ve karakteristik doğal

yapısıyla Göller bölgesi, öncelikle “doğal

çevre” ile bu çevre üzerindeki olanak ve

kısıtlara bağlı olarak gelişen bir “kültür

coğrafyası” olarak incelenebilir. Bu

bağlamda, ilk olarak bölgenin çevresiyle

kurduğu ilişki ve konumuyla ilgili tarihsel

bağlamı, ardından doğal çevre

incelenmiştir. Sonuçta, bu coğrafya

üzerinde şekillenen yerleşim katmanları

ana hatlarıyla ele alınmıştır.

2.1.1. Tarihsel Bağlam

Göller Bölgesi bulunduğu konuma bağlı

olarak, tarih boyunca İç Anadolu’nun güney

ve batıya açıldığı güzergahlar üzerinde

önemli bir durak noktası olmuştur. Bugün

Burdur ve Isparta illeri ile Antalya’nın kuzey

kesimini içeren alan antik dönemde Pisidya

olarak anılmışken, bu bölgenin kuzeyinde

ve günümüz Afyonkarahisar il sınırlarında

kalan kesim ise Frigya uygarlığının güney

bölgesini oluşturmuştur. Bölge, kuzeyinde

yer alan Frigya devletinin, güneydeki

Pamfilya uygarlığı ve Akdeniz’e geçişi

üzerinde, aynı zamanda, doğudan gelen

önemli yolların güneybatı komşuları Likya

ve Karya uygarlıklarına, oradan da Ege’ye

ulaşmalarında önemli bir durak noktası

olmuştur.

Bölge verimli araziler ve Anadolu’nun

önemli ticaret yolları üzerinde olması

nedeniyle, tarih öncesi dönemlerden beri

yerleşime sahne olmuştur. Göller Bölgesi,

Antik dönem Psidyası iken genel anlamda

Anadolu uygarlıkları tarihi içerisinde önemli

bir role sahip olmamakla beraber, Selçuklu

devrinde -başta Beyşehir olmak üzere-

bölgenin önemi artmış, Osmanlı da ise bu

önemi tekrar yitirilmiştir.

2.1.2. Doğal Çevre

Göller Bölgesi’nde ilk yerleşimlerden bu

yana izlenen yerleşim dokusu ile kültürel ve

ekonomik yapı; bölgenin yer aldığı karstik

toprak yapısı, su kaynakları ve geçitler

doğrultusunda şekillenmiştir. Bölgedeki

dağlar, Toros sıradağlarının kuzeybatı-

güneydoğu doğrultusundan, kuzeydoğu-

Page 7: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

7

güneybatı doğrultusuna geçtiği kırılma

bölgesi görünümündedir. Yöredeki dağlar

kendi içlerinde vadiler, kanyonlar ve

geçitler barındırır.

Tarım arazilerinin verimli yapısı ve su

kaynaklarının bolluğuna bağlı olarak,

yörenin eğimli arazilerde konumlanmış ilk

yerleşimleri bu avantajlardan

faydalanmıştır. Meyve yetiştiriciliği ve keçi

yetiştiriciliği başta olmak üzere hayvancılığa

izin veren iklim ve toprak yapısı, bölgenin

geçmişindeki ekonomik hayatı

şekillendirmiştir. Güneyde hakim olan

ılıman Akdeniz iklimi, Toroslar’ın kuzeyine

geçemediği için Göller Bölgesi’nde daha

sert bir geçiş iklimi izlenir. Bitki örtüsü alçak

kesimlerde step ve maki iken, yükseklere

çıkıldıkça çam ormanlarına rastlanır.

Bölgenin geçmişten günümüze kültürel ve

ekonomik yapısını şekillendiren doğal çevre

öğeleri; göller, sazlıklar, dere ve çaylar,

dağlar, kanyon ve geçitler, mağaralar, yer

altı kaynakları, yaylalar ve flora-fauna

karakteridir.

Bölgedeki başlıca göller; Burdur Gölü

(Ascania), Salda, Gölhisar, Yarışlı (Takina),

Karataş, Eğirdir (Limnae), Kovada, Gölcük,

Beyşehir (Karalis), Suğla (Trogitis), Acıgöl

(Anaua), Akşehir, Eber, Kestel (Paludes) ve

Karagöl krater gölüdür.

Bölgedeki akarsuların başlıcaları ise

kaynağını Isparta Çayı’ndan alan Aksu

(Kestros), Köprü Suyu (Eurymedon), Bozçay

(Tauros) ve sularını Eğirdir Gölü’ne

boşaltan Pupa Çay (Hippophoras) ile

Akçay’dır(Anthios).

2.1.3. Uygarlık Katmanları

Göller Bölgesi, tarih öncesi dönemlerden

itibaren kesintisiz bir yerleşim dokusuna

sahne olmuştur. Konumu ve çevresel

kaynakları nedeniyle tarihte birçok

uygarlığa ev sahipliği yapan bölge,

günümüzde de izleri okunabilen çok

katmanlı bir kültürel miras dokusunu

sergilemektedir. Antik dönemde güney

kesimi (günümüzde; Burdur- Isparta-

Antalya’nın kuzey kesimi) Pisidya, kuzey

kesimi ise (günümüzde; Afyonkarahisar)

Frigya olarak anılan coğrafyanın tarihsel

yerleşim dönemleri; tarih öncesi ve Neolitik

dönem, Hellenistik, Roma, Bizans, Selçuklu,

Beylikler, Osmanlı ve Cumhuriyet

dönemleri şeklinde özetlenebilir.

Bölgede sürdürülen araştırma ve kazı

çalışmaları, burada Üst Paleolitik devirden

itibaren kesintisiz bir yerleşim dokusunun

varlığını göstermektedir. Bölge, tarihi

boyunca en canlı ve zengin zamanlarını

Roma İmparatorluğu ve Selçuklu

dönemlerinde yaşamış, Osmanlı hakimiyeti

ile birlikte ise eski önemini kaybetmiştir.

Göller Bölgesi’nin en erken buluntularından

günümüze dek geçirdiği dönemler ve

bunların genel özellikleri aşağıdaki gibi

özetlenebilir;

Paleolitik (Yontma Taş) Devir:

Bölgedeki yerleşim tarihi, Ağlasun

çevresinden edinilen buluntularla en erken

Üst Paleolitik devre (M.Ö. 40.000-12.000)

tarihlenmiştir. Bunun yanında, bölgede

Paleolitik devri kanıtlayan esas buluntular;

Isparta civarında, Senirce- Bozanönü

mağaralarından olan Kapalıin

Mağarası’nda 1944 yılında elde edilmiştir.

Ayrıca, Ağlasun yakınlarında keşfedilen

Page 8: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

8

Dereköy– Karain Mağarası ve Harmancık

köyü– Sandal Asar (Sandalion) da bu devre

ve daha sonrasına tarihlenen buluntular

sunmuştur.

Neolitik (Cilalı Taş) ve Kalkolitik

(Bakır) Devirler: Göller Bölgesi, yerleşik

yaşama geçilmeye başlanan Neolitik devire

ait izler bakımından oldukça zengindir. Bu

devre tarihlenen Hacılar Höyüğü’nün

önemi Anadolu arkeolojisinde öne çıkar.

Günümüz Burdur il merkezinin 26 km.

güneybatısında yer alan Hacılar Höyüğü

M.Ö. 7000 – 5000 tarihleri arasında,

yaklaşık 2000 yıllık bir yerleşim sürecine

sahne olmuştur. Bunun yanında Höyücek,

Kuruçay, Bademağacı, Gölde, Çamur,

Düden ve Keçili yerleşimleri dahil 52

yerleşim merkezi Neolitik devre

tarihlenmiştir. Bölgenin doğusunda ise,

Beyşehir’in 10 km. kuzeybatısında bulunan

ve M.Ö. 6000’e tarihlenen Neolitik Çağ

höyüğü Erbaa Höyüğü bulunmaktadır.

Yerleşik yaşama geçilmesiyle birlikte

gelişen alet ve çanak-çömlek üretiminde

maden kullanımı, Kalkolitik devire (Bakır

Çağı) denk gelir. Hacılar ve Kuruçay

örneklerinde olduğu gibi, bu devre ait

Göller Bölgesi’ndeki tarih öncesi yerleşimlerin dağılımı

Page 9: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

9

yerleşimler, genellikle Neolitik devrin

yerleşimleri üzerinde devam etmiştir.

Tunç Çağı: Göller Bölgesi’nde

yapılan yüzey araştırmalarında bu devre

tarihlenen yaklaşık 125 yerleşim yeri tespit

edilmiş, sonuç olarak bölgenin Tunç

Çağı’nın ilk devirlerinde yoğun bir

yerleşime sahne olduğunu anlaşılmıştır. Bu

yoğunluğun bir dönem azalmış olmasının

nedeni henüz tam olarak bilinmese de,

Tunç Çağı’nın ortalarında yerleşim

sayısında tekrar artış olduğu bilinmektedir.

Orta Tunç Çağı’nda kurulan ve giderek

gelişip, Pamfilya’yı da sınırlarına katan Hitit

İmparatorluğu’nun bu bölgeyi de

hakimiyeti altına almış olabileceği

düşünülmektedir. Bu devire ait en belirgin

eserler Beyşehir’de bulunan Eflatunpınar,

Kurtbeşiği ve Fasıllar anıtlarıdır. Ne var ki

kazı çalışmalarının eksikliği, konuyla ilgili

verileri sınırlı tutmaktadır. M.Ö. 1190’da

Frig Devleti’nin Hitit İmparatorluğu’nu

yıkmasıyla, Anadolu’da Demir Çağı’na

geçilir.

Demir Çağı: Frigler, M.Ö. 8.

yüzyılda bir devlet haline ulaşmış ve

güneydeki sınırları Pisidya’nın batısına

kadar genişlemiştir. M.Ö. 547’de ise Pers

Devleti, Lidya Krallığı’nı yenerek Ege

sahillerine kadar Anadolu’yu hakimiyeti

altına almıştır. Bu devirde Göller Bölgesi de

Pers egemenliğine girmiştir, ne var ki bu

devre ait arkeolojik buluntular sınırlıdır.

Hellenistik Dönem: Büyük

İskender, M.Ö. 333’de Likya- Pamfilya

satraplığı adıyla güney kesimleri idaresine

alır ve buradan Pisidya’ya ilerler. Sagalassos

kentinin işgal eden İskender’in Pisidya’nın

diğer kentlerinden hangilerini işgal ettiği

hakkındaki bilgiler sınırlıdır. İskender’in

M.Ö. 323’te ölümünün ardından Pisidya ile

ilgili veriler yine kısıtlıdır. Antik

kaynaklarda, bölgede yaklaşık 20 yerleşim

yerinin adı verilmektedir, ancak bunlar

dışında da yazıtlar ve sikkeler yardımıyla

yerleşim tespitleri yapılmıştır. İskender

sonrasında bölgede kentleşmenin

hızlandığı bilinmektedir.

İskenderin ölümünün ardından Makedonya

İmparatorluğu yıkılmış ve dört yeni

Hellenistik krallık inşa edilmiştir. Bunlardan,

İskender’in kumandanlarından Lysimakhos

ve Seleukos tarafından kurulan yeni

krallıklar bölgeyi sırasıyla yönetmiş,

Seleukos Krallığı, Göller Bölgesi’ni M.Ö.

281-188 arasında idaresinde

bulundurmuştur. M.Ö. 188’de ise Seleukos

Krallığı Magnesia Savaşı’nda yenilip

Anadolu topraklarından çekilmiş ve Roma

burada hakim güç haline gelmiştir. Göller

Bölgesi toprakları ise Roma tarafından,

Bergama Krallığı’na bırakılmıştır.

Bölgedeki önemli merkezlerin başında

Sagalassos, Antiokheia, Termessos,

Kremna, Olbasa, Kibyra, Apameia, Comana,

Pednelissos, Adada ve Selge kentleri

sayılabilir.

Roma Dönemi: Romalıların M.Ö.

129 yılında Anadolu’ya egemen olup, Asya

Eyaletini kurmalarının ardından, Pisidya

M.Ö. 102 yılında Kilikya Eyaleti’ne dahil

edilmiştir. M.Ö. 25’te ise Galatya

Eyaleti’nin kuruluşu sırasında, Pisidya’da

bölgeyi kontrol altında tutma amacıyla

Roma kolonileri kurulmuştur; Pisidya

Antiokheia (Yalvaç), Parlais (Barla), Olbasa

(Belenli), Comana (Şeref Höyük), Kremna

(Çamlık Köyü), Sagalassos (Ağlasun).

Page 10: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

10

Bölgenin antik dönem tarihi için önemli bir

gelişme sayılan kolonileşme sürecinde, Via

Sebaste yolu inşa edilmiş, Pisidya

Antiokheia merkezde olmak üzere birçok

kent bu yol ve diğer tali yollarla birbirine

bağlanmıştır.

Roma döneminde kentleşme hareketlerinin

oldukça ileri düzeylere taşındığı Göller

Bölgesi’nde bu dönemin önemli yerleşim

merkezleri Seleukia Sidera (Bayat), Apollonia

(Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç), Dabenae

(Gelendost), Adada (Sütçüler), Neopolis

(Karaağaç), Sagalassos (Ağlasun), Kremna

(Bucak), Prostanna (Eğirdir), Parlais (Barla)

ve Komama (Şerefönü)’dır.

Roma döneminde bölgede ticaret hayatı

yeni inşa edilen yolların da katkısıyla

canlanmıştır. Via Sebaste başta olmak üzere

bu dönemde geliştirilen yol ağına ek olarak,

günümüzde Zindan Köprüsü (Aksu) ve Barla

Köprüsü (Barla Deresi) gibi örneklerinin

izlendiği çok sayıda köprü de inşa edilmiştir.

M.S. 395 yılında, Roma İmparatorluğu Batı

ve Doğu olarak ikiye ayrılmış, Göller Bölgesi

Doğu Roma: Bizans sınırlarında kalmıştır.

Göller Bölgesi’ndeki antik dönem yerleşimlerinin dağılımı

Page 11: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

11

Göller Bölgesi’nin tarihsel yerleşim

dokusu;

Bölgede en yoğun yerleşim alanları göller

ve bataklıklarla kaplı, verimli çukurluklarda

toplanmıştır. Bölgenin tarih öncesi

devirlerden beri en yoğun iskan gören

düzlükleri; batıda Burdur, Keçiborlu,

Tefenni, ve Bozova; orta kesimde Isparta ve

çevresi; kuzey kesimde Senirkent ve çevresi

ile doğuda Yalvaç ve çevresi, Karaağaç

Ovası’dır.

– Tarih öncesi yerleşimleri: (1) Burdur

Gölü çevresinde, (2) Acıgöl-Burdur Gölü-

Davras Dağı aksının güney kesiminde,

Tefenni Ovası’nda, (3) Beyşehir

Gölü’nün doğu kenarında, (4) Suğla

Gölü’nün kuzeybatısında

– Tunç Çağı yerleşimleri: Acıgöl-Burdur

Gölü-Davras Dağı aksının güney

kesiminde, Tefenni Ovası’nda

– Antik Dönemde: (1) Eğirdir Gölü’nün

batısında, (2) Eğirdir ve Burdur

göllerinin güneyindeki bölgede

Bizans Dönemi: Göller Bölgesi,

Hristiyanlığın yayılmaya başladığı Geç antik

ve Bizans dönemlerinde önemli bir

merkezdir ve St. Paul ile anılmaktadır.

Antalya’dan başlayan yolculuğunu Pisidya

Antiokheia’da sonlandıran St. Paul,

misyonerlik görevinde yaptığı ilk vaazı bu

kentte bulunan sinagogda

gerçekleştirmiştir. Daha sonra bu yapının

üzerine, St. Paul adına yapılmış bilinen en

eski kilise olan St. Paul Kilisesi inşa

edilmiştir. M.S. 4. yüzyılda Pisidya

Antiokheia, Bizans döneminde bölgenin

ana merkezi haline gelmiştir. Burdur’un

Gölhisar ve Çeltikçi ilçelerinde tescil edilen

Erken Bizans kiliseleri, Dinar ve Beyşehir

ilçelerinde bulunan kiliseler,

Afyonkarahisar’ın İhsaniye, İscehisar ve

Bolvadin ilçelerindeki kaya oyma kiliseler,

(Ayaz İni Kilisesi, Ağın Kaya Kilisesi, Yedi

Kapılar Manastırı…) bölge genelinde inşa

edilen kiliselere örnek olarak verilebilir.

Bu dönemde bölgede kiliselerin yanı sıra

kale ve köprülerin inşa edildiği

bilinmektedir. Örneğin, Eğirdir Kalesi’nin

yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle

birlikte, bugün izlenen kalıntıları Bizans

dönemine tarihlenmektedir. Isparta,

Sütçüler ilçesinde bulunan Sığırlık I ve II

Kaleleri ise Erken Bizans döneminde inşa

edilmiştir. Köprülere örnek olarak,

Afyonkarahisar, Bolvadin’deki Kırkgöz

Köprüsü ile İscehisar Köprüsü verilebilir.

Kırkgöz Köprüsü’nün inşasına Bizans

döneminde başlanmış, Osmanlı’da ise

yapıya Mimar Sinan tarafından eklemeler

yapılmıştır.

Bölgede 518 yılında büyük bir deprem

gerçekleşmiş, 541-543 yılları arasındaysa

veba salgını sürmüştür. Yedinci yüzyılın

ortalarındaysa Arap akınlarının başladığı

bölgede, bu olumsuz gelişmelere bağlı

olarak nüfus azalmış, bölge eski önemini

kaybetmeye başlamıştır. 1176’ya kadar

Bizans ve Selçuklular arasında el değiştiren

bölge, bu tarihte gerçekleştirilen

Miryokefalon Savaşı’yla birlikte tamamen

Selçuklu idaresine girmiştir.

Selçuklular Dönemi: Bölge 11.

yüzyılda Selçuklu egemenliğine girmiştir.

Selçuklular güvenlik, eğitim ve ticaret

alanlarında önemli kurumların gelişmesini

sağlamıştır. Başta Konya olmak üzere tüm

Anadolu’da kaleler, camiler, hamamlar ve

bedestenler inşa edilmiş; eğitimi

Page 12: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

12

yaygınlaştırmak ve geliştirmek için

kentlerde medrese; kırsal kesimlerde ise

tekke ve zaviyeler kurulmuştur. Ticaretin

gelişmesi içinse Bronz Çağı’ndan itibaren

kullanılan ancak 5. yüzyıldan itibaren ihmal

edilmiş olan ticaret yolları ıslah edilmiş,

eski yollar onarılmış, mevcut köprüler tamir

edilmiş, yeni köprüler ve kervansaraylar

inşa edilmiştir. Günümüzde de izleri

sürülebilen tüm bu Selçuklu mirası içinde

11. yy’dan 14 yy’a kadar Anadolu’yu

baştanbaşa saran İpek Yolu ve üzerindeki

kervansaraylar gerek sayıca çoklukları,

gerekse kendilerine has plan ve kuruluş

özellikleri ile öne çıkmaktadır.

Anadolu Selçukluların günümüze

bıraktıkları eserler Göller Bölgesi’nde de

izlenmektedir. Selçukluların yazlık saray

olarak kullandıkları Beyşehir ilçesindeki

Kubad Abad Sarayı bu miras içinde en

sağlam biçimde günümüze ulaşmayı

başaranlardandır. Saray, 1220-1236 yılları

arasında I. Alaaddin Keykubad tarafından

yaptırılmış olup, günümüze ulaşmış tek

Selçuklu sarayı olarak bilinmektedir. 1237

yılında Anadolu Selçuklu Sultanı II.

Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından

yaptırılmış olan ve Eğirdir ilçesinin 3 km

güneyinde bulunan Eğirdir Hanı ise

Göller Bölgesi’ndeki Selçuklu Dönemi eserlerinin dağılımı

Page 13: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

13

bölgedeki Selçuklu hanları içinde en büyük

olanıdır. Ayrıca;

– Burdur’da Susuz Han (Bucak), İncir

Han (Bucak), Konya-Antalya kervan

yolu üzerinde bulunan Selçuklu

Hamamı (Ağlasun),

– Isparta’da Afşar Köprüsü (Gelendost),

Ertokuş Hanı (Gelendost), Çandır

Köprüsü (Sütçüler), Gazi Ertokuş

Medresesi ve kümbeti (Atabey), Ulu

(Hızır Bey) Camii (Eğirdir), Dündar Bey

Medresesi (başta han olarak) (Eğirdir),

II. Gıyaseddin Keyhüsrev Kervansarayı

(Eğirdir), Esma Sultan Hamamı

(Eğirdir),

– Afyonkarahisar’da Ulu Cami, İshaklı

Kervansarayı (Sultandağı) ve Çay

Kervansarayı (Çay)

– Konya Akşehir’de Taş Medrese ve Ulu

Cami

Selçuklu mimarisinin bölgedeki başlıca

anıtsal örnekleri arasında sayılabilir.

Beylikler Dönemi: Selçuklu

devletinin son dönemlerinde Göller

Bölgesi’nde Hamid ve Eşref Oğulları ayrı

ayrı bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.

Anadolu Selçukluların uç beylerinden olan

Eşrefoğlu Seyfettin Süleyman Bey

tarafından 1280 yılında Beyşehir’de kurulan

Eşrefoğulları Beyliği (1280-1326) ve 1301

yılında Feleküddin Dündar Bey tarafından

Isparta ve çevresinde kurulan Hamitoğulları

Beyliği (1301-1391) bölgede varlık

göstermiş ve günümüze önemli eserler

bırakmış iki önemli beyliktir.

Beyşehir’de kurulan Eşrefoğulları Beyliği

zamanla genişleyerek Seydişehir, Ilgın,

Akşehir ve Bolvadin’i de sınırları içine almış

ve Hamitoğulları’na kadar olan coğrafyada

hüküm sürmüştür. Beyliğin başkenti olan

Beyşehir’deki Beyşehir Kalesi ve Eşrefoğlu

Cami, 65 şehir ve 155 köye sahip olduğu

bilinen Eşrefoğulları Beyliği’nden geriye

kalmış en önemli eserlerdir. Anadolu’daki

ağaç direkli camilerin en büyüğü ve özgünü

olan Eşrefoğlu Cami dikdörtgen planlı

mabedi ve ağaç işçiliğinin inceliğiyle dikkat

çeker.

İlk merkezi Uluborlu, ikincisi ise Eğirdir olan

Hamitoğulları Beyliği ise Uluborlu, Eğirdir,

Yalvaç, Isparta ve Burdur yörelerine

hükmetmiş; zamanla sınırlarını Antalya’ya

kadar genişletmiştir. Özellikle Eğirdir ve

Burdur’da pek çok imar faaliyetlerinde

bulunan Hamitoğulları’ndan günümüze

kalan eserlerin en önemlileri Eğirdir’de Ulu

Cami, Hızır Bey Camii ve Dündar Bey

Medresesi, Burdur’da Mustafa Bey

Medresesi ile Ulu Cami ve Şuhud

kasabasında İbrahim bin Hızır’a ait olan

mescittir. Hamitoğulları dönemine ait

yöredeki en güzel eserlerden biri olan Hızır

Bey Camii’nin özgün bir özelliği ise Cami ile

bitişiğindeki Dündar Bey Medresesi’ni

birleştiren taç kapı üzerindeki minarenin

Anadolu’da bir başka benzerinin

olmamasıdır.

Beylikler döneminin Göller Bölgesi’nde

izlenen mirasının diğer yapıları arasında

Isparta, Uluborlu’daki Gargılı Lala

Medresesi (Taş Medrese), Alaaddin Cami,

Karabey Hamamı, Baltabey Hamamı, Büyük

Çeşme, Muhittin Çeşmesi; Yalvaç’taki

Devlethan Camii; Afyonkarahisar’daki Eğret

Kervansarayı ile Akarçay üzerindeki Altıgöz

Köprüsü sayılabilir.

Osmanlı Dönemi: Göller Bölgesi 14.

yüzyılın sonlarında tamamen Osmanlı

egemenliğine alınmıştır ve bu tarihten

Page 14: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

14

itibaren Selçuklu ve Beylikler dönemlerinin

başlıca merkezleri olan Beyşehir, Eğirdir ve

Uluborlu yerleşimleri sahip oldukları önem

Burdur ve Isparta’ya taşınmıştır. Osmanlı

döneminin günümüze taşınan kültürel

mirasının başında sivil mimari örnekleri ve

anıtsal yapıları gelir. Bölge aynı zamanda

Osmanlı döneminde yapılmış kiliselere ev

sahipliği yapmaktadır. Eğirdir’deki Aya

Stefanos ve Aya Georgios kiliseleri ile

Isparta’daki Aya Baniya ve Aya Ishotya

kiliseleri bu dönemin kilise

örneklerindendir.

Bölgenin Osmanlı dönemi anıtsal yapılarını

öncelikle camiler, hamamlar, türbeler,

mescitler, çeşmeler, istasyon binaları ve

eğitim yapıları oluşturur. Afyonkarahisar,

Burdur ve Isparta kentlerindeki başlıca

anıtsal yapılar ve sivil mimarlık örnekleri:

– Afyonkarahisar: Taşhan, Bedesten,

İmaret Cami, Mısri Cami, Ot Pazarı

Cami, Mevlevi Cami, çeşmeler,

geleneksel konutlar, Rüstem Paşa

Cami (Bolvadin), Döğer Kervansarayı

(İhsaniye)

– Burdur: Ulu Cami, Sadrazam Derviş

Mehmet Paşa Kütüphanesi, Pirkulzade

Medresesi ve Kütüphanesi, Tabak

Hamamı, Dörtayak Türbesi, Baki Bey

Konağı, Taş Oda, Mısırlılar Evi,

Piribaşlar Evi, Dengere Cami (Çavdır),

Mülazımoğlu Cami, Eski Bayır Cami

(Ağlasun), Hacı Musa Cami (Gölhisar)

– Isparta: Mimar Sinan (Firdevs Paşa)

Cami, İplikçi Cami, Kavaklı Cami,

Firdevs Bey Bedesteni, Dalboyunoğlu

Hamamı, Karbuz Çeşmesi, Aya Baniya

Kilisesi, Aya Ishotya Kilisesi, Feyzullah

Paşa Cami, Sinan (Kurşunlu) Cami

(Aksu), Aya Stefanos ve Aya Georgios

kiliseleri (Eğirdir)

Osmanlının son dönemlerine ait, günümüze

ulaşmış yapılarını ise istasyon binaları ile

fabrikalar, okullar ve karargâhlar oluşturur.

Akşehir’deki İstasyon Binası ve Batı Cephesi

Karargahı; Yalvaç’taki Eski Ortaokul ve Eski

Deri Fabrikası ile Dinar’daki 100 yıllık Un

Fabrikası geç dönem Osmanlı eserleri

arasındadır.

Cumhuriyet Dönemi: Burdur, 1920

yılına kadar Konya Vilayetine bağlıyken, bu

tarihten sonra ayrılıp sancak ilan edilmiş,

Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte il

statüsüne geçmiştir. Aynı vilayete bağlı

Hamideli sancağı olan Isparta ise

Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte Burdur

gibi il statüsü kazanmıştır.

Cumhuriyet döneminin izlerini bölgedeki

endüstri yapıları, bankalar, eğitim

kurumları ve sivil mimarlık örneklerinde

görmek mümkündür. Akşehir’deki

Cumhuriyet Okulu ve Eski Osmanlı Bankası

Cumhuriyet dönemi mimarisinin

örneklerindir. Yine Afyonkarahisar’da

bulunan 18 tane okul, istasyon binası vb.

tescilli idari yapının da büyük bir kısmı

Cumhuriyet döneminden kalmıştır. Burdur

merkezde bulunan ve 1936 yılında yapılmış

olan Saat Kulesi ile Eğirdir’de 1926 yılında

Talimgah olarak kurulan ve günümüzde

Dağ Komando Okulu olarak kullanılan

Eğitim Merkezi, Yalvaç’ta bulunan Eski Deri

Fabrikası da Cumhuriyet dönemi mirasının

diğer örneklerindendir.

Page 15: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

15

Dönem Temel Özellikler T

ari

h Ö

nce

si D

ev

irle

r

Paleolitik • Kapalıin Mağarası • Karain Mağarası • Sandal Asar

Neolitik & Kalkolitik

Hacılar, Höyücek, Kuruçay, Bademağacı, Gölde, Çamur, Düden, Keçili, Erbaa Höyüğü yerleşimleri dahil 52 yerleşim merkezi

Ta

rih

De

vir

leri

Tunç Çağı

• Yaklaşık 125 yerleşim yeri tespiti

• Hitit Devleti’nin gelişimi • Beyşehir’de;

– Eflatunpınar – Kurtbeşiği – Fasıllar

Demir Çağı • Frig Devleti’nin gelişmesi • Bölgede Pers hakimiyeti

Hellenistik

• Büyük İskender’in seferi • Lysimakhos ve Seleukos

Krallıkları • Önemli merkezler:

Sagalassos, Antiokheia, Termessos, Kremna, Olbasa, Kibyra, Apameia, Comana, Pednelissos, Adada ve Selge

Roma

• Kilikya Eyaleti kontrolü • Roma kolonileri: Pisidya

Antiokheia (Yalvaç), Parlais (Barla), Olbasa (Belenli), Comana (Şeref Höyük), Kremna (Çamlık Köyü), Sagalassos (Ağlasun)

• Yol ağlarının geliştirilmesi; Via Sebaste

Geç Antik & Bizans

• Hristiyanlığın yayılışı • St. Paul’ün kenti ziyareti ve

ilk vaazı • M.S. 4. yüzyılda Pisidya

Antiokheia, bölgenin ana merkezi

• Kilise, kale ve köprülerin inşası

• Büyük deprem (518) ve veba salgını (541-543), 7. Yüzyıl ortalarında Arap Akınları

Ta

rih

De

vir

leri

Dönem Temel Özellikler

Selçuklu

• 1176 Miryokefalon Savaşı ile Selçuklu hakimiyeti

• Ticaret yollarının yenilenmesi • Han, kervansaray, cami ve

köprülerin inşası • Başlıca eserler;

– Kubad Abad Sarayı (Beyşehir)

– Eğirdir Hanı, – Susuz Han (Bucak) – Dündar Bey Medresesi

(Eğirdir) – Taş Medrese (Akşehir) – Ulu Camiler …

Beylikler

• Eşrefoğulları (1280-1326), merkez: Beyşehir

– Beyşehir Kalesi – Eşrefoğlu Camii

(Beyşehir) … • Hamidoğulları (1301-1391),

merkez: Eğirdir – Hızır Bey Camii (Eğirdir) – Dündar Bey

Medresesi(Eğirdir) – Taş Medrese (Uluborlu) – Devlethan Cami

(Yalvaç)… • Hamamlar, çeşmeler,

köprüler

Osmanlı

• 14. yüzyıl sonunda tamamen Osmanlı idaresine geçiş

• Konya Vilayetine bağlı Burdur ve Hamid sancakları

• Anıtsal yapı mirası (cami, kilise, hamam, türbe, mescit, çeşme, eğitim yapıları, istasyon binaları vb.)

• Sivil mimarlık örnekleri

Cumhuriyet

• Sivil mimarlık örnekleri • Endüstri yapıları • Bankalar • Eğitim kurumları • Başlıca örnekler; • Eski deri fabrikası (Yalvaç,

1924) • Talimgah, Dağ Komando

Okulu (Eğirdir, 1926) • Saat Kulesi (Burdur, 1936)

Page 16: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

16

2.2. BUGÜN: Bölgeye Bakış

Göller Bölgesi’nin geçmişine ait değerlerin

günümüz bağlamı ve bölgenin mevcut

durumu, gelecek stratejilerini

yönlendirmeleri açısından irdelenmelidir.

Bu coğrafyaya dair kültür öncelikli bir yol

haritasının geliştirilebilmesi için, bölgedeki

özgün değerler anlaşılmalı ve

değerlendirilmeli, diğer bir deyişle değer

grupları tanımlanmalıdır.

Bu değerlendirmenin üzerine ise bölgenin

mevcut dinamikleri; ekonomisi ve koruma

alanları gibi bölgesel göstergeler üzerinden

tariflenebilir. Son olarak, yine stratejileri

yönlendirmesi açısından kültürel ve doğal

değerler ile bölgesel kalkınma için tehdit

unsuru konular ortaya konmalıdır.

2.2.1. Bölgesel Değerler

Göller Bölgesi’ne ilişkin tarihsel veriler

incelendiğinde, doğal çeşitlilik ve kültürel

izler olmak üzere iki ana değer teması öne

çıkmaktadır. Coğrafyanın sahip olduğu

öğeler tarih boyunca kültürel ve ekonomik

yaşamı yönlendirmiş, bu yaşamın izleri ise

günümüze zengin bir tarihsel derinlilik ve

çeşitlilik olarak taşınmıştır.

Doğal Çeşitlilik

Bölgedeki doğal varlıkların yarattığı

çeşitlilik, tarih boyunca gerek kültürel yapı

gerekse ekonomik yapıyı şekillendirmiştir.

Coğrafya geneline yayılmış göller, dağ

sıraları ve hakim iklim yapısı yerleşimlerin

yer seçimlerini etkilemiş, dolayısıyla

kültürel yapı ve ekonomik faaliyetleri de

yönlendirmiştir.

Gerek tarihsel bağlam üzerindeki

şekillendirici etkisi, gerekse günümüz

ekosisteminin devamlılığı açısından, doğal

değerlerin korunması ve geleceğe

taşınması öncelikli ilkelerden biri olarak

kabul görmelidir. Göller Bölgesi’nin sahip

olduğu doğal varlık grupları aşağıdaki

gibidir.

Göller: Bölgeye adını veren göller, doğal ve

baraj gölleri olarak çeşitlenir. Doğal

göllerinin çoğu tektonik olmakla birlikte,

Gölcük ve Karagöl gölleri gibi volkanik

göllere de rastlanır. Bölgedeki başlıca

göller; Ramsar Antlaşması gereğince

korunan Burdur Gölü; Salda, Gölhisar,

Yarışlı, Karataş, Eğirdir, Kovada, Gölcük,

Beyşehir, Suğla, Acıgöl, Akşehir, Eber,

Kestel gölleri ile Karagöl krater gölüdür.

Göller, bölgedeki tarih boyunca tarım ve

balıkçılık gibi ekonomik faaliyetleri

beslediği gibi, günümüzde su sporları, kuş

gözlemciliği gibi aktivitelere de olanak

sağlamaktadır.

Akarsular ve çaylar: Bölgedeki göllerin ana

kaynaklarından olan akarsu ve çaylar doğal

yapının önemli öğelerindendir. Her ne

kadar bölgede büyük bir akarsu bulunmasa

da, dağlardan doğan suyu göllere ulaştıran

dere ve çaylar, coğrafyanın ve ekolojik

dengenin sürekliliği açısından hassas

kaynaklardır.

Sazlıklar: Göller Bölgesi’ndeki sulak alanları

içerisinde sazlıklar önemli bir yere sahiptir.

Gerek yerel halkın ekonomik yaşamı için,

gerekse ekolojik yaşam için önemli alanlar

olan sazlıkların başında Afyonkarahisar’da

bulunan Karamık Sazlıkları ve Burdur’da

bulunan Karakuyu Sazlıkları gelir.

Dağlar: Göller Bölgesi’nde izlenen

yükseltiler çoğunlukla Orta Toroslar’ın

güneydoğu - kuzeybatı doğrultusundan,

kuzeydoğu - güneybatı doğrultusuna

Page 17: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

17

geçtikleri kırılma alanında kalır. Kuzeybatı-

güneydoğu doğrultusunda Dedegöl, Sultan

ve Gölcük dağları ile Orta Toroslar’ın

uzantısı olan Geyik Dağı; kuzeydoğu-

güneybatı doğrultusunda ise Sandıklı,

Karakuş, Barla, Davras ve Katrancık dağları

bulunur. Bölgenin en kuzeydeki yükseltisini

ise Emir Dağı oluşturur.

Dağ sıraları açısından zengin olan

coğrafyada önemli bir doğal değer de

kanyonlar ve geçitlerdir. Çandır Yazılı

Kanyon, Karanlıkdere, Kasımlar, Yaka,

Gökbüvet, Serençay, Tokalı, Akdağ ve Frig

Vadisi bölgenin önde gelen kanyonları

arasında sayılabilir.

Özellikle Toros sıradağlarının uzantıları olan

yükseltilerde Yörük kültürü ve hayvancılık

faaliyetlerinin devamlılığı, bölgedeki

kültürel yaşamın önemli değerlerindendir.

Bu noktada yaylalar, doğal yapıda kültürel

önem taşıyan değerler olarak öne çıkar.

Mağaralar: Bölgede, jeolojik yapıya bağlı

olarak çok sayıda mağara bulunmaktadır.

Barındırdığı mağara sayısıyla bölgede

Isparta ili öne çıkmaktadır. Başlıca

mağaraları; Isparta’da Pınargözü, Zindan,

Sorgun, Ayıini, Damlataş, Delikönü, İntepe;

Burdur’da İnsuyu, Seferyitiği, Kızılin;

Beyşehir’de Kızılin ve Afyonkarahisar’da

Suçıkan mağaraları oluşturur. Ayrıca, bu

Page 18: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

18

mağaraların bazılarında bulunan yer altı

gölleri ve dereleri de bölgenin doğal yapısı

içinde farklılık yaratan öğelerdir. Ayrıca,

Dedegöl Dağı’nda 1996 yılında keşfedilen

Kuyukuyu Mağarası 832 m. derinliği ve

1231 m. uzunluğu ile en derin mağaralar

içinde dünyada 118. ülkemizde 2. sırada

bulunmaktadır. Göller Bölgesi’nde bulunan

mağaraların bazıları turizm amaçlı

kullanılmaktadır.

Yer altı kaynakları: Jeotermal kaynaklar,

coğrafyanın yer altı zenginliğinin başlıca

değerlerindendir. Ağırlıklı olarak

Afyonkarahisar (Sandıklı, Ömer, Gecek vb.)

ve Denizli’de görülen termal alanlara Göller

Bölgesinin diğer kısımlarında da

rastlanmaktadır. Burdur ilinde sıcaklığı 20

dereceden yüksek Kemer Pınarbaşı ve

Tefenni Barutlu su kaynağı bulunmaktadır.

Sinap Suyu, Tota İçmesi ve Kükürtlü kaynar

suyu ise Isparta’da bulunmaktadır.

Sıcaklıkları 25 ile 45 derece arasında

değişen Beyşehir, Seydişehir, Cihanbeyli ve

Ereğli-Karapınar Konya ilindeki termal

alanlardır.

Jeotermal zenginliğinin yanında, mermer kaynakları da bölgenin zenginliklerinden biridir. Bugün bölge ekonomisinde önemli bir rol oynayan mermercilik, diğer doğal kaynaklarla uyumlu olabildiği ölçüde, bölgesel kalkınmada önemli bir girdi olmaya devam edebilir.

Flora- fauna: Göller Bölgesi’nin başta gelen

doğal değerleri arasında biyolojik çeşitlilik

yer alır. Bölgedeki sulak alan zenginliği balık

çeşitliliğini arttırırken, bölgenin önemli kuş

göç yolları üzerinde bulunması özellikle

endemik kuş türlerinin bu coğrafyada

konaklamasını sağlamaktadır. Önemli kuş

alanı statüsünde olan Burdur, Eğirdir ve

Beyşehir gölleri dikkuyruk, küçük

karabatak, Macar ördeği, angut gibi çok

sayıda kuşu barındırır.

Özellikle nesli tükenme tehlikesi altında

olan dikkuyruklar için kışlama alanı olan

Burdur Gölü bu değeriyle öne çıkar. Benzer

şekilde, Beyşehir Gölü de endemik bir tür

olan gölce balığına ev sahipliği

yapmaktadır, ancak günümüzde göle

yapılan yanlış müdahaleler sonucu bu

türün neslinin tükendiği bilinmektedir.

Bölgenin flora zenginliğine bakıldığında,

sedir ve çam ormanları öne çıkar.

Burdur’un Ağlasun, Altınyayla ve Gölhisar

ilçelerinde görülebileceği gibi anıt ağaçlar

Göller Bölgesi için önemli bir doğal değer

grubunu oluşturmaktadır.

Kültürel İzler

Göller Bölgesi’ndeki tarihsel izler ele

alındığında; tarih öncesi zenginliği, Pisidya

kimliği, Beylikler ve Selçuklu mirası, yollar,

doğa–insan birlikteliği ve geleneksel yaşam

izleri şeklinde altı kültürel değer grubu

tanımlanabilir.

Tarih öncesi zenginliği: Göller Bölgesi’nin

tarihine bakıldığında öncelikle öne çıkan

değer tarih öncesi izlerinin zenginliğidir. En

erken Üst Paleolitik döneme tarihlenen

bölge geçmişi, tüm coğrafyada tespit edilen

çok sayıda höyükte izlenmektedir. Anadolu

arkeolojisi için de son derece önemli izler

barındıran Göller Bölgesi; Paleolitik,

Neolitik ve Kalkolitik döneme ait yerleşim

yerleri ve buluntularıyla arkeolojik ve

bilimsel bir değer taşımaktadır.

Pisidya kimliği: Kuzey kısmında Frigya

uygarlığının var olmuş olmasıyla birlikte,

Göller Bölgesi’nin büyük kısmında Pisidya

uygarlığının izleri takip edilmektedir.

Page 19: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

19

Burdur ve Isparta illerinin tamamı,

Afyonkarahisar’un güneyi ve Antalya’nın

kuzey kesiminde var olmuş Pisidya

uygarlığı, günümüze ulaşmış yerleşimleri,

anıtsal yapıları, yolları ve taşınabilir kültürel

mirasıyla (heykel, seramik vb.) bölge için

önemli bir kültürel kimlik unsurudur.

Demir çağından Hellenistik döneme, Roma

hakimiyetinden Bizans devrine dek farklı

dönem ve uygarlık etkilerini yaşamış

Pisidya bölgesinin Dünya ve Anadolu

arkeolojisinde taşıdığı önem büyüktür. Kazı

çalışmaları sürdürülen Sagalassos,

Antiokheia, Kibyra gibi kentlerin bölge

arkeolojisindeki önemi de bu kimliğin

başlıca girdisidir.

Selçuklu ve Beylikler mirası: 12. ve 13.

yüzyıllarda bölgede hüküm süren Selçuklu

Devleti, bu coğrafyadaki gelişmeye önem

vermiş, günümüze ise bu yaklaşımın eseri

olan çok sayıda anıtsal yapı mirası

ulaşmıştır. Özellikle Beyşehir, Eğirdir,

Yalvaç, Burdur ve yakın çevrelerinde

hanlar, kervansaraylar, camiler ve köprüler

inşa eden Selçuklular, aynı zamanda ticaret

yollarını da ıslah etmiş ve bölgedeki

ekonomik ve kültürel yaşamı

zenginleştirmiştir.

14. yüzyılda ise Eşrefoğulları ve

Hamidoğulları Beyliklerinin yaşam alanı

olan Göller Bölgesi, bu devirlere ait bir

kültürel miras grubunu da

barındırmaktadır. Anıtsal mimari alanında

önemli eserler bırakan Beyliklerin izleri

özellikle Uluborlu, Eğirdir ve Beyşehir

civarında görülmektedir.

Yol İzleri: Göller Bölgesi bulunduğu konum

nedeniyle tarih boyunca İç Anadolu’nun

Akdeniz ve Ege Bölgelerine bağlandığı

güzergahlar üzerinde bir geçiş alanı

olmuştur. Bölgede izlenebilen en eski yol

ağını Roma dönemi yolları oluşturmaktadır.

Başta Via Sebaste olmak üzere, çok sayıda

güzergahın birleştirilmesiyle oluşmuş yol

ağı gerek tarihsel bağlam gerekse kültürel

miras için önemli bir değerdir.

Geç Antik dönem ve Bizans dönemi için ayrı

bir önem taşıyan St. Paul yolu ise

Anadolu’da Hristiyanlığın yayılışı

konusunda özel bir değerdir. St. Paul’ün

Antiokheia kentine ulaşmak için kullandığı

güzergah günümüzde de yürüyüş amaçlı bir

kültür rotası olarak işaretlenmiş ve

kullanılmaktadır.

Selçuklular döneminde ise eski ticaret

yollarını ıslah edilmiş, aynı zamanda yeni

kervansaraylar ve köprüler inşa edilerek

Anadolu önemli bir ticaret merkezi haline

getirilmiştir. 11. ve 14. yüzyıllar arasında en

ihtişamlı zamanını yaşamış ve Anadolu’yu

bir ağ gibi sarmış olan İpek Yolu da siyasi ve

ticari hayattaki canlılığın en önemli

göstergelerindendir. Günümüzde izlerinin

kervansaraylar, hanlar ve köprüler

üzerinden sürülebildiği İpek Yolu’nun en

belirgin izleri dönemin başkenti olan Konya

ve çevresinde yoğunlaşmaktadır. Bunun

yanında Antalya ve Ege’ye geçiş yolunda

bulunan Göller Bölgesi’nde de birçoğu

ayakta kalmayı başarmış çok sayıda esere

rastlamak mümkündür.

Doğa-insan birlikteliği: Göller Bölgesi’nin

sahip olduğu yoğun su kaynakları ve buna

bağlı olarak verimli tarım arazilerinin

varlığı, tarih boyunca doğa ve insan

birlikteliği süreçlerini yönlendirmiştir.

Yörede yaşamışların göllerle kurduğu ilişki,

bu birlikteliğin öne çıkan bileşenlerinden

sayılabilir. Günümüzde zayıflamış olan bu

ilişkiler sisteminin geçmiş izleri ise geleceği

yönlendirebilecek bir değerdir.

Page 20: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

20

Geleneksel yaşam izleri: Bölgenin sahip

olduğu doğal yapı gereği gelişen yörük

kültürü, beraberinde günlük yaşama dair

birçok değeri de şekillendirmiştir. Bölgenin

zengin folklorik değerlerinde zeybek ve

efelik, yemek kültüründe keşkek, el

sanatlarında ise dokumacılık öne

çıkmaktadır. Teke yöresi olarak anılan

bölgede teke sütü ve süt ürünleri de önemli

yer tutar.

Bölgedeki en eski faaliyetlerden olan teke

yetiştiriciliğine paralel dokumacılık ve

keçecilik de gelişmiştir. Alaca ve İbecik

dokumaları ile Yalvaç keçeciliği örnekleri

gibi bölgeye özgü el sanatlar geleneksel

yaşam mirasının önemli bir bileşenidir.

Sosyal yaşama bakıldığında ise bölgenin

düğün ve cenaze gelenekleri öne

çıkmaktadır. Sipsi, cura ve kabak kemane

gibi yerel çalgılar ise geleneksel halk

müziğinin önemli unsurlarındandır.

Kültürel İzler

Öne Çıkan Öğeler

Değer Grupları

Tarih Öncesi Zenginliği

*Paleolitik Neolitik Kalkolitik dönem izleri *Höyükler *Taşınabilir buluntular

Arkeolojik değer

Araştırma &

Bilgi değeri

Pisidya Kimliği

*Antik kentler *Antik yollar *Taşınabilir buluntular

Arkeolojik, Mimari, Estetik değerler

Selçuklu ve Beylikler Mirası

*Anıtsal yapılar *Tarihsel yollar

Tarihi, Mimari, Estetik değerler

Yol İzleri

Roma yolları, Via Sebaste St. Paul Yolu İpek Yolu ve kervan yolları

Arkeolojik, tarihsel değerler

Doğa-İnsan Birlikteliği

*Göl kullanımı *Tarım mirası

Tarihsel ve ekonomik değer

Geleneksel Yaşam İzleri

Müzik, yemek, el sanatları ve diğer sosyal gelenekler

*Yerellik değeri, *Tinsel ve sosyal değer

Page 21: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

21

2.2.2. Koruma Alanları

Bölgenin sahip olduğu doğal ve kültürel

varlıklar gerek nitelik gerekse nicelik

bakımından yüksek bir zenginlik

sunmaktadır ve farklı yasal statülerle

koruma altına alınmıştır. Göller Bölgesi’nde

bulunan doğa koruma alanları; milli parklar,

tabiat parkları ile yaban hayatı koruma ve

geliştirme sahaları şeklinde sınıflanabilir.

– Milli Parklar: Kızıldağ Milli Parkı, Kovada

Gölü Milli Parkı (Isparta), Beyşehir Gölü

Milli Parkı (Isparta-Konya),

– Tabiat Parkları: Yazılı Kanyon Tabiat

Parkı, Gölcük Tabiat Parkı, Gelincik Dağı

Tabiat Parkı (Isparta), Akdağ Tabiat

Parkı, 26 Ağustos Tabiat Parkı

(Afyonkarahisar)

– Yaban Hayatı Koruma ve Geliştirme

Sahaları: Burdur Gölü, Karataş Gölü

(Burdur), Karakuyu Gölü, Akdağ

(Afyonkarahisar)

2.2.3. Ekonomik Kaynaklar

Tarım ve hayvancılık mevcut durumda

bölgedeki başlıca ekonomik sektörlerdir.

Özellikle süt ve süt ürünleri, meyve üretimi,

tıbbi bitkiler ve gül üretimi bölgede öne

çıkar. Bunun yanında doğal taş ve mermer

kaynakları da ekonomiyi yönlendiren ikincil

unsurlardır. Son on yıldır gelişen

mermercilik sektörü ve açılan mermer

ocakları bunun bir göstergesidir. Son olarak

Afyonkarahisar, Burdur ve Isparta

illerindeki üniversiteler ve öğrenci nüfusu

göz önüne alınırsa, eğitim sektörü de

ekonominin kaynaklarından biri arasında

sayılabilir.

Afyonkarahisar: İlin en gelişmiş sanayi

kolları mermercilik ve tarıma dayalı gıda

sanayidir. Tarım sektörüne bakıldığında,

özellikle tahıl üretiminin ilin temel ürün

grubunu oluşturduğu görülür. Bunun

yanında sulanabilen tarım arazilerinin

bolluğu nedeniyle meyve ve sebzecilik de

yaygın tarım kollarıdır.

Burdur: Temel sektör tarım ve hayvancılık

(süt sığırcılığı ve süt üretimi başta). İlde

günlük yaklaşık 800 ton süt üretilmektedir.

Ancak, kentte büyük ölçekli bir süt işleme

fabrikasının olmamasından dolayı, üretilen

sütün %27’si yörede işlenmekte, %73’ü ise

Marmara ve Ege bölgelerinde olmak üzere

Burdur dışında işlenmektedir. Bunun

yanında ilde meyve ve sebzecilik

yapılmaktadır. Sanayi sektörüne

bakıldığında ise mermercilik başta olmak

üzere, tarım makineleri imalatı, gıda sanayi,

silah sanayi ve orman ürünleri imalatı gibi

sanayi kollarının ön sıralarda olduğu

görülür.

Bölgenin geçmişinde önemli bir yere sahip

olan göl balıkçılığı, son yıllarda göllerdeki

suların çekilmesi, su kirliliği, türlerin

azalması vb. nedenlerle gerilemiş ve

ekonomik yapıdaki eski önemini yitirmiştir.

Buna karşın, Isparta ve Afyonkarahisar

başta olmak üzere; gül, gül yağı ve haşhaş

yağı üretimi bölgenin tıbbi ve kozmetik

ürünler sektöründeki yerini önemli kılar.

Isparta: İlin öne çıkan sanayi kolları

arasında dokuma ve giyim, gıda, kereste ile

kozmetik ve gül sanayileri bulunmaktadır.

Tarım sektöründe tahıl ürünleri, meyve ve

yağ gülü (Türkiye’deki üretimin %80’i)

üretimi gelişmiştir. Hayvancılıkta ise balık,

küçükbaş ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği

ile arıcılık ön plandadır. Ayrıca, Isparta’nın

sahip olduğu metalik maden ve enerji

hammaddeleri de ilin ekonomisinde önemli

bir paya sahiptir.

Page 22: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

22

2.2.4. Sorun ve Tehditler

Göller Bölgesi’nin ayırt edici özelliği doğal

yapısının niteliği ve çeşitliliği ile kültürel

mirasının derinliğidir. Bu doğal ve kültürel

mirasın günümüze ulaşmış izleri, nasıl ki

geçmişten bugüne üstüne yeni değerler

eklenerek ulaşmışsa, bugünden de yarına

aynı şekilde ve tahrip edilmeden taşınması

gerekmektedir. Bölgedeki doğal ve kültürel

zenginliğin mevcut durumda karşı karşıya

bulunduğu sorunlar ve geleceği ilgilendiren

tehdit unsurları aşağıdaki başlıklarda

özetlenebilir.

Doğal değerlerin yitirilmesi: Bölgenin

tehdit altındaki doğal değerlerinin başında

göller gelmektedir. Bugün göllerin karşı

karşıya olduğu sorun ve tehditlerin başında

şu etkenler sayılabilir;

– Tarımsal ve kentsel su temini sağlama

amacıyla, gölleri besleyen su

kaynaklarının barajlarla kısıtlanması,

– Yine tarımsal amaçlarla yapılan sondaj

çalışmaları nedeniyle yer altı sularının

azaltılması,

– Tarım topraklarının sulanması amacıyla

göllerden doğrudan su çekilmesi,

– Sanayi ve evsel atıklar nedeniyle su

kirliliği yaratılması.

Yukarıda sayılan sorunlara bağlı olarak göl

sularının çekilmesi, göl ekosistemlerinin de

tahribine neden olmaktadır. Bu nedenle,

göl balıkları ve su kuşları türlerinin de

azaldığı izlenmektedir. Bölgenin sulak

alanlarını tehdit eden bu faaliyetler, aynı

oranda zengin biyolojik çeşitliliği de tehdit

etmektedir.

Bunun yanında, bölgede son on yıldır

büyük ölçüde artan mermer ocaklarının

sayısı, doğal yapıyı olumsuz etkileyen bir

diğer unsurdur. Gerekli kontroller ve

değerlendirmeler yerine getirilmeden

açılan mermer ocaklarının gerek bitki

örtüsü ve biyolojik çeşitlilik, gerekse su

kaynakları ve arkeolojik peyzaj üzerindeki

geri döndürülemez zararı öncelikle ele

alınması gereken tehdit konularındandır.

Tarım ve hayvancılıktaki bilinçsiz

uygulamalar doğal yapıyı tehdit eden diğer

etkenlerdir. Aşırı otlatma, kimyasal ilaç ve

gübre kullanımı ve bilinçsiz sulama; bitki

örtüsünün tahribine yol açarken, aynı

zamanda toprak ve su kirliliğiyle de

sonuçlanmaktadır.

Planlama ve yönetim eksikliği: Göller

Bölgesi’ndeki doğal ve kültürel yapıyı tehdit

eden, dolayısıyla dengeli gelişmeyi

kısıtlayan önemli bir etken de planlama

çalışmaları ve yönetim sisteminin

eksikliğidir. Bölgenin öncelikle ihtiyaç

duyduğu su yönetimi konusu, Burdur Gölü

örneğinde olduğu gibi, ele alınmış olsa da

uygulama süreçlerinin etkinleştirilmesi

gerekir.

Ayrıca bölgenin temel geçim kaynakları

olması nedeniyle; tarım, sanayi ve

mermercilik gibi ekonomik faaliyet

alanlarının dışlanmadan fakat bölgesel

değerlerle de uyum içerisinde sürdürülmesi

için planlama ve yönetim çalışmalarının

bölge ölçeğinde tamamlanması gerekir.

Arkeolojik alanların tahribi: Özellikle tarih

öncesi devirlere ait izleriyle ve Pisidya

karakteriyle öne çıkan bölgede, arkeolojik

alanlar üzerindeki temel tehditlerden biri

kaçak kazılar, diğer bir deyişle definecilik

faaliyetleridir. Bölgedeki bilimsel araştırma

ve kazı çalışmalarının eksikliği üzerine

eklenen kaçak kazılar, kültürel mirasın

tahribatına yol açarken, aynı zamanda

arkeolojik verinin de elde edilmeden

yitirilmesine neden olmaktadır.

Page 23: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

23

Bunun yanında, tarım ve mermercilik

faaliyetlerinin höyükler ve arkeolojik

alanlara kadar uzanması, yine bu eserleri

tahrip eden bir unsur olarak ortaya

çıkmaktadır.

Geleneksel yaşam değerlerinin yok olması:

Günümüzde yaşam tarzları ve üretim

biçimlerinin değişmesiyle birlikte

geleneksel üretim de yok olmaya yüz

tutmuştur. Makineleşmenin bir sonucu

olarak tarımsal faaliyetler modernleşirken,

sanayileşmenin etkisiyle de geleneksel el

sanatları unutulmaya başlanmıştır.

Günümüz yaşamının gereklilikleri olan bu

faktörlerin, dışlanmamakla beraber,

bölgesel kimlik üzerindeki olumsuz

etkilerinin de en aza indirgenmesi

gerekmektedir. Bölgenin sahip olduğu yerel

değerlerden olan meyvecilik ve hayvancılık

gibi temel faaliyetler ile dokumacılık ve

keçecilik gibi geleneksel üretim dallarının

yaşatılması, yerel kimliğin sürdürülmesinin

bir ön koşuludur.

2.3. YARIN: Bölgenin Geleceği

2.3.1. Yerel ve Ulusal Planlama

Çalışmaları

Antalya, Burdur ve Isparta illerini kapsayan

bölge için Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı’nın

hazırladığı 2010-2013 Bölge Planı, temelde

bölgesel bir vizyon ve gelişme eksenleri

belirlemiştir. Planın belirlediği vizyon;

“Sürdürülebilir yerel kalkınmada

öncü, istihdam ve rekabet gücünü

artırarak Türkiye’nin yaşam kalitesi

en yüksek bölgesi olmak.”

Bölge Planı’nda; tarım, turizm, sanayi,

ulaşım, çevre ve sosyal altyapı başlıklarının

vurgulandığı 6 temel amaç belirlenmiştir;

1. Tarımın geliştirilmesi ve kırsal

kalkınmanın sağlanması

2. Turizmin geliştirilmesi ve

kullanılmayan potansiyelin

değerlendirilmesi

3. Sanayide rekabet edebilirliğin

güçlendirilmesi

4. Ulaşım altyapısının güçlendirilmesi

5. Çevre altyapısının geliştirilmesi

6. Sosyal sermaye ve sosyal altyapının

geliştirilmesi

Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı’nın tanımı

dışında bölgesel bir vizyon bulunmamakla

birlikte;

• Burdur Gölü Yönetim Planı’nda, Göl ve

çevresini ilgilendiren 6 ideal hedef

sunulmuştur. Bunlar;

– Burdur Gölü’ne gelen kirliliğin

önlenmesi,

– Alana yönelik toplumsal ilginin ve

çevre duyarlılığının artırılması,

Page 24: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

24

– Burdur Gölü’ndeki biyolojik

çeşitliliğin korunması ve

iyileştirilmesi,

– Göl çevresinde tarım, hayvancılık,

eko-turizm gibi faaliyetlerin alanla

uyumlu ve sürdürülebilir şekilde

yapılmasının sağlanması,

– Alan hakkındaki bilgilerin toplanması

ve paylaşımı, ve

– Alanın uzun vadeli geleceği için

katılımcı ve çok aktörlü bir yönetim

ve izleme mekanizmasının

oluşturulmasıdır.

• Burdur Havzası- Havza Koruma Eylem

Planı’nda göl ekosistemini ilgilendiren

ve korumaya yönelik öneriler

sunulmuştur.

• Burdur, Isparta ve Afyonkarahisar

Belediyelerinin stratejik planlarında

kurumsal belediye vizyonları

tanımlanmıştır.

• Antalya- Burdur Planlama Bölgesi

1/100000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın

amacı; “2025 yılını hedef alarak;

bölgenin tarihi, kültürel ve doğal

değerlerini koruma-kullanma dengesini

gözeterek sürdürülebilir kalkınmasını

sağlamak” şeklinde tanımlanmıştır.

Türkiye Turizm Stratejisi 2023’te ise bölge,

“Göller Bölgesi Eko-Turizm Gelişim Bölgesi”

şeklinde tanımlanmıştır. Bölgedeki göller

esas alınarak, doğa turizmine yönelik

alanlar ve turizmi destekleyen trekking,

araçlı ve çadırlı kamp, yamaç paraşütü,

dağcılık, mağaracılık, avcılık, binicilik,

bisiklet, sörf, foto safari vb. gibi faaliyetler

öngörülmüştür. Bunun yanında belirlenen

hedefler;

– Bölgenin habitat ve ekosistemlerini

bozmayan sürdürülebilir bir turizm

yaklaşımının sunulması

– Ziyaretçilerin doğa ve koruma

konularında bilgilendirilmesi, yöredeki

doğa koruma çabalarına katkı

sağlanması

– Göl odaklı yeni “turizm merkez”lerinin

ilan edilmesi, turizm yatırımcılarına fiziki

planlar doğrultusunda tahsis sağlanması

– Bölgedeki nitelikli tesis sayısının, mevcut

konaklama kapasitesinin ve niteliğin

arttırılması şeklinde özetlenebilir.

Bunun yanında, Turizm Stratejisi

Afyonkarahisar’ı, “Frigya Kültür ve Termal

Turizm Gelişim Bölgesi” kapsamında, sağlık

ve termal turizmin geliştirileceği alanlar

arasında saymıştır.

2.3.2. Temel Beklentiler

Bölgenin geleceğine yönelik beklentiler ve

temalar;

– Doğal değerlerin ve 9000 yıllık yerleşim

izlerinin geleceğe taşınması,

– Ekonomi- ekoloji dengesinin elde

edilmesi

– Sektörler arası uzlaşma ve denge için

ilke kararlarının alınması

– Su havzalarının ve ekolojik çeşitliliğin

korunması amacıyla üniversite ve kamu

kurum ve kuruluşlarının işbirliği ile

yönetim planının hazırlanması ve

uygulanması, göllerin kaybının

engellenmesi

– Yerel yönetimlerin tarım ve hayvancılığı

geliştirme konusunda destek olması

– Köylerin kalkınması

– Turizm sektörüne yönelik altyapının

hazırlanması ve kentlerde daha nitelikli

yaşam alanları yaratılması

– Değerlere, insan ve çevre sağlığına

yönelik eğitim ve bilinçlendirme

Page 25: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

25

çalışmaları ve uygulama alanları

yaratılması, su kullanım bilincinin

özellikle vurgulanması

– Çevre kirliliği açısından özel sektörün

sorumluluk alması

– Yönetim karmaşasının çözülmesi, işlem

süreçlerinin kolaylaştırılması ve yapılan

planların uygulanabilir kılınması

– Üniversitenin işbirliği kurması

– Eko-kapasitenin etkin kullanılması ve

bölge için ortak bir stratejik yaklaşım ve

ortak bir plan geliştirilmesi

Page 26: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

26

3. GÖLLERİN ETKİLEŞİMİ

Page 27: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

27

Page 28: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

28

Page 29: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

29

Bölüm 2

BEK ANALİZİ

Kentsel Strateji tarafından geliştirilen BEK

Analizi, bölgelerin gelecek planlarına altlık

oluşturacak, dinamiklerini canlandıracak ve

toplumsal yarar ilkesiyle hayata geçmesini

sağlayacak stratejileri tespit etmek

amacıyla uygulanır. Analiz, bölgelerin sahip

olduğu zenginlik ve birikimi tespit ederken,

aynı zamanda bu değerlerin yerel bir

kalkınma modeline dönüşmesini

engelleyen ve destekleyen etkenleri

inceleme fırsatı sunan bir yöntemle

kurgulanmıştır.

BEK Analizi, genel toplantı düzeninde 6B

[Birikim, Bereket, Beceri, , Bakış, Büyüme,

Beklenti+ ve Tematik Gruplar düzeninde 6E

*Ekoloji, Ekonomi, Eşitlik, Etkinleştirme,

Edinim, Entegrasyon] ve 6K [Koruma,

Kapasite, Kalkınma, Kimlik, Katılım, Kurgu+

başlıklarında gerçekleştirilen katılımcı bir

yöntemle uygulanır.

B ANALİZİ

B Analizi bölgenin bereket, birikim ve

becerilerini; kamu, yerel, sivil ve özel

kesimlerin karşılıklı beklentilerini ve

geleceğe yönelik büyüme olanaklarını

ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. B Analizi;

Bereket, Beceri, Birikim, Bakış, Büyüme,

Beklenti kavramları üzerinden tartışılmıştır.

BİRİKİM

Bölgenin özgün konumu ve doğal yapısı

sebebiyle önemli derinliğe sahip tarihinin

getirdiği birikim, bu bölümde bölgeden

geçen uygarlıkların bıraktığı somut miras ve

yaşam kültürü üzerinden tanımlanmıştır.

Bölgenin sahip olduğu en büyük birikim,

ortak su kültürü ve yaşam derinliğidir.

Göller, buraya yaşamın ve en eski

yerleşimlerini getirmiştir. İlk yerleşimler,

göllerin ve sulak alanların etrafında

kurulmuştur. Yerleşim ve kültür katmanları,

bölgeye 9000 yıllık derin bir yaşam

zenginliği ve kültür birikimi sunmuştur.

Kesişen İzler

Bölge, birçok uygarlığın yollarının kesiştiği

bir noktada yer almaktadır. Bu nedenle

tarihin ayak izlerini barındırır. Bölgede En

eski yerleşimler Frigya ve Lidya

uygarlıklarına aittir. İlk yerleşimlerinden bu

yana katmanları ve birikimi arkeolojik

açıdan en iyi izlenebilen bölgedir.

Bölgeden Hanlar Yolu olarak bahsetmek

mümkündür. Saint Paul Yolu ve Kral Yolu da

bölgeden geçmektedir. Ayrıca Selçuklular

döneminde bölgeye verilen değer ve Kuvayi

Milliye planlarının burada yapılması da

bölgeyi tarihsel birikim açısından zengin

kılmaktadır. Bölgeye Selçuklular

döneminde verilen değerin en güzel örneği,

İslamköy’ün 16 dönümlük külliyesinden

okunabilmektedir.

Yörük Kültürü

Doğal yapısı gereği gelişen yörük kültürü,

beraberinde günlük yaşama dair birçok

değeri şekillendirmiştir. Bölgenin zengin

folklorik değerlerinde yemek kültüründe

keşkek, zeybek ve efelik, el sanatlarında

dokumacılık öne çıkmaktadır. Teke yöresi

olarak anılan bölgede teke sütü ve süt

ürünleri önemli yer tutmaktadır. Bölgenin

tarihsel derinliğini ortaya koymak amacıyla

Page 30: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

30

Burdur’da tarihi miras üzerine çalışmalar

yapılmıştır.

BEREKET

Bereket bölgenin arkeolojik, doğal

bereketine ve bunların ortaya koyduğu

kültürel yapının bereketine ilişkin değerler

ortaya konulmuştur. Bereket anlamında ön

plana çıkan iki alan arkeoloji ve ekolojidir.

Ekolojik bereket, aynı zamanda bölgede

ekonomik bereketi de temsil ettiğinden bu

iki kavram “eko bereket” olarak

tanımlanmıştır.

Bölgenin ortak bereketi, ortak bir değer

olan sulardan gelmektedir. Suyun getirdiği

ekolojik bereket, bölgede bulunan ilk

uygarlıklardan “Pisidya”nın kelime

anlamının, Anadolu’nun en eski dillerinden

kabul edilen Luvi dilinde “reçineli çam

ormanı ülkesi” anlamına gelmesiyle en iyi

şekilde anlatılmıştır. Ekolojik bereket,

yerleşimlerle birlikte tarihsel ve kültürel

derinliği bölgeye taşımıştır. Günümüze

bölgedeki yerleşimlerin arkeolojik ve

kültürel bereketi ulaşmıştır.

Arkeolojik Bereket

Bölge, antik kentlerin hem nitelik hem de

niceliği açısından Türkiye’nin en bereketli

bölgelerindendir. Yeri tespit edilen ve

edilemeyen toplam 330 antik kent

barındıran bölge, antropolojik açıdan

sürecin en iyi takip edilebildiği bölge olma

özelliği taşımaktadır.

Kibyra ve Sagalassos gibi önemli antik

başkentler bölgede bulunmaktadır.

Selçuklular döneminden ise günümüzde en

çok eseri barındırdığı bilinen bölgedir.

Eko-Bereket

Bölgenin bereketinin en önemli kaynağı

ekolojik ve jeolojik yapısıdır. Bölgenin

ekolojik yapısından doğan değerlerinin

büyük kısmı, ekonomik bereketini de

besleyen ya da besleyebilecek değerlerdir.

Bölgenin eko-değerleri:

Göller ve sulak alanlar: Bölgenin ortak

değeri olan, Ege, Akdeniz ve orta Anadolu

coğrafyalarının kesişiminde yer alan

bölgenin sulak alanları, göçmen kuşların

konaklama noktası olarak çok önemli bir

kuş gözlem bölgesi. Ancak kurulan barajlar

ve yanlış su politikası sebebiyle Burdur,

Eber ve Akşehir gölleri tehdit altındadır.

1990’dan bu yana Burdur Gölü’nün su

seviyesi 15 m düştü, günümüzde de gölün

çekilmesi devam etmektedir ve kuş türleri

ile sayısı doğal tahribattan dolayı giderek

azalmaktadır.

Doğal peyzaj: Kanyonlar, Dağlar, Mağaralar

Yeraltı kaynakları: Bölge, yeraltı kaynakları

açısından çok zengindir. Termal kaynaklar

ve mermer, bölgenin en önemli yeraltı

zenginlikleridir. Ancak özellikle

Afyonkarahisar’da bulunan termal

kaynaklar yeterince iyi

değerlendirilememektedir.

Mermerin merkezi niteliğindeki bölgede,

çıkarılan mermerin kalitesi çok iyidir.

Özellikle “bej” adı verilen mermer türü,

dünyaca bilinen türde bir taştır.

Tarım ve hayvancılık: Tarım alanında

bölgede ön plana meyve, gül ve kozmetik

alanında kullanılabilen tıbbi aromatik

bitkiler çıkmaktadır. Ayrıca elma üretimi

konusunda Isparta, Türkiye’nin genelinde

%22 paya sahiptir.

Page 31: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

31

Bölge, hayvancılık konusunda Türkiye’nin

en verimli bölgesidir. Özellikle bölgenin

yöresel değeri olan teke hayvancılıkta ön

plandadır. Günlük 900 ton süt üretimi

yapılmaktadır ve süt ürünleri çok kalitelidir.

Ancak doğal değerlerin tahribatı sebebiyle

hayvancılık da tehdit altındadır.

BECERİ

Bölgenin birikim ve bereketini oluşturan

değerlerin yönetimine ve dengesine ilişkin

becerinin boyutu incelenmiştir. Bu bölümde

öne çıkan kavramlar; denge, uyum,

koruma, ekonomi, girişim, yönetim ve

politikadır.

Doğal bereket açısından çok sayıda değere

sahip olan bölgede çeşitli sebeplerden

dolayı değerlerin denge içinde yönetimi,

günümüze dek zayıf kalmıştır. Bölgede

beceriye dair en büyük sorun, eko

kapasitenin (hem koruma açısından, hem

de ekonomik açıdan) iyi kullanılmıyor

olmasıdır. Bunun en önemli nedenleri:

– Harekete geçme konusunda

eksiklikler,

– Yasal süreçlerde yaşanan

problemler,

– Yönetim karmaşası,

– Kaynaklara ilişkin politikaların

bulunmaması,

– İletişim ve tanıtım eksikliği

– Hazırlanan projelerin hayata

geçmemesi.

Ekonomi-Değerler Dengesinin

Sağlanması

Bölgenin yaşam kaynağı olması nedeniyle

en önemli değerleri olan göller ve sulak

alanlar, yönetim karmaşası, koruma

politikaları eksikliği sebepleriyle tehdit

altındadır. Birçok göl, yanlış politikalar ve

korumanın hayata geçirilememesi

sebebiyle kurumuştur. Bununla birlikte bu

değerleri korumaya ilişkin hazırlanan

projelerin hayata geçirilemiyor olması,

mevcut çabaları da hükümsüz kılmaktadır.

Bölge, tarım ekonomisine yönelmesi

gerekirken kalkınma politikaları yetersizliği

sebebiyle öncelik farklı sektörlere

verilmiştir. Süt ürünleri bölgede çok önemli

bir yer tutarken 1980’lerde bölgedeki

önemli sanayi tesisleri kapatılmıştır. Tıbbi

aromatik bitkiler, bölgede işlenmeyip

hammadde olarak dışarıya satılmaktadır ve

katma değeri düşüktür. Kozmetik alanında

yaygınlaşan salyangoz kremi de bölgede

düşük maliyete üretilmektedir ancak ihraç

edilmekte ve yüksek ücretlerle farklı

bölgelerde pazarlanmaktadır.

Bölgenin tarım, hayvancılık, mermer,

tarihsel derinlik gibi değerleri arasında bir

uyum stratejisi geliştirilememiştir. Son

dönemde bölgede ekonomik değer olarak

yükselen mermercilik, yasal eksiklikler,

koruma politikaları eksikliği gibi nedenlerle

hem doğal ve ekolojik yapının bozulmasına,

hem de antik kentlerin çevresinde görüntü

kirliliğine sebep olmuştur. Kibyra yolu

üzerinde yaklaşık 80 km boyunca doğal

peyzaj mermer ocaklarıyla bozulmuştur.

Mermer ocaklarından hammadde olarak

mermerin ihraç edilmesi, hem ekonomik

olarak nitelikli mermerin katma değer

açısından yeterince iyi

değerlendirilememesine, hem de bölgenin

yerel değerinin kendi kültürel ve fiziksel

çevresinde değerlendirilememesine sebep

olmaktadır. Afyonkarahisar’un jeotermal

kaynaklarını tanıtma ve kullanma açısından

da eksiklikler söz konusudur.

Yörük kültürü, özellikle yemekleri, günlük

yaşam kültürü, el sanatları; bölge insanının

Page 32: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

32

becerisini ortaya koyan en önemli kültürel

değerlerdir. Ancak tanıtım, iletişim,

sahiplenme eksikliği, kültür değerlerinin

hem kültürel hem de ekonomik anlamda

yönetme konusunda problemler olduğunu

ortaya koymaktadır.

Tüm bunların yanı sıra, bölge, kırsal

dokusunu ve ekonomisini ayakta tutma

konusunda güçlüdür. Bölge, kırsal

kalkınmayı başarmış ender yerleşimleri

barındırmaktadır. Şehir merkezine göç

yoktur; merkez köyler altyapı ve sunduğu

imkanlar açısından yeterlidir. Ayrıca

köylerde eğitim kalitesi üst düzeydedir.

Değer yönetiminde beceriyi

geliştirmeye yönelik adımlar

- Gölün sorunları, yönetimi,

ekonomisi üzerine BAKA’nın

projeleri

- Burdur gölünü gezdirerek tanıtmak

üzere “Mavi Lekeler” projesi

BAKIŞ

Bölgeye, sınırsız sınırlar ilkesi ile bakarak

ortak değerlerin çizdiği sınırlar ve

tanımladığı ilişkiler ve ilişki potansiyelleri

tartışılmıştır. Ön plana çıkan kavramlar

ortak su kültürü, sakin kent, ruh ve stratejik

yoldur.

Bölgenin en önemli bütünleştirici gücü,

ortak su kültürüdür. Coğrafya, aslen

planlama sınırlarını doğanın sunduğu bir

coğrafyadır; bu nedenle ortak özellikleri

taşıyan bölgeye bütüncül bir bakış

gerekmektedir. Bütüncül bakış açısı için

öncelikle bir çerçeve belirlenmelidir.

Göller Bölgesi, Ege, Akdeniz ve orta

Anadolu’nun kesişim bölgesindedir.

Isparta, Burdur ve Afyonkarahisar doğal

yapı ve kültür açısından aynı özelliklere

sahiptir ancak Antalya bu illerden daha

farklı bir karaktere sahip bir çekim gücüdür.

Bölge kentleri için “huzurlu kent” kavramı

uygun düşmektedir.

Bölgenin illerinin en önemli özelliği,

hepsinin idari sınırları içindeki göllerin

tehdit altında olması ve su yönetiminin

bulunmamasıdır. Burdur ve Isparta,

kültürel ve ekolojik değerler açısından aynı

yapıya sahiptir ancak Isparta, ekonomik

açıdan kendisini daha çok geliştirme fırsatı

bulmuş bir kenttir. Afyonkarahisar ise

İstanbul, Ankara ve İzmir kavşağında

bulunmaktadır, stratejik bir konuma

sahiptir. Tamamı Göller Bölgesi’nde yer

alan Isparta Burdur ve Afyonkarahisar’un

bir diğer ortak özelliği, her kentte

üniversitenin varlığıdır. Sadece Burdur’da

50.000 öğrenci bulunmaktadır. Üniversite,

bölgenin standartlarının gelişimi için önemli

bir çark görevi üstlenmelidir. Kent ruhunu

ayağa kaldırmak için öğrencinin varlığı

önemsenmelidir.

Bölge için, Antalya’nın verimli arka bahçesi

demek yanlış değildir. Antalya’nın güçlü

konumu ve yakınlığı bölge için hem bir

avantaj, hem de dezavantajdır. Antalya’nın

bu yönünü değerlendirerek avantaja

çevirmek için doğru işbirlikleri ile kurulmuş

doğru bir etkileşim gereklidir.

Göller Bölgesi’ne bütüncül yaklaşımda

Burdur, Isparta, Afyonkarahisar’un tamamı,

Konya’dan Beyşehir ve Akşehir, Antalya’nın

kuzey kesimi ele alınmalı ve Antalya ile

etkileşim içinde bir stratejik yol çizilmelidir.

Page 33: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

33

BÜYÜME

Büyüme başlığı altında bölgenin değerleri

ve mevcut dinamikleri ile birlikte

büyümesinin önündeki engeller ve

büyümeye yönelik stratejiler ve temalar

ortaya çıkmıştır.

Ekonomik anlamda bölgede 3 lokomotif

sektör mevcuttur: tarım – hayvancılık, son

10 yılda gelişen doğal taş - mermercilik ile

eğitim. Ancak bu sektörlerin doğru şekilde

yönetilememesi kaynaklı birçok sıkıntı,

bölgeyi büyüme anlamında ileri taşımak

yerine değerlerine zarar vermektedir.

Büyümede eko-denge ve katma değer

Bölgenin ekonomik ve kültürel

büyümesinin önündeki en büyük engel,

sektörler ve değerler arası dengenin

kurulamaması, yanlış ekonomik politikalar

nedeniyle ekonomi ile ekolojinin arasındaki

dengenin bozulmasıdır. Özellikle tarım,

hayvancılık ve mermercilik arasındaki

denge kurulamamıştır. Bu durum

günümüzde bölgenin taşıdığı alternatif

turizm (kültür turizmi) potansiyelini de

tehdit etmektedir.

Tarımsal gelişimde özellikle süt üretiminin

devamlılığı açısından barajların inşa

edilmesi, su yönetimi planlarının eksikliği

ile birlikte su kaynaklarının göllere

ulaşamamasına ve göllerin bir kısmının

tamamen kurumasına bir kısmının ise

kurumaya yüz tutmasına sebep olmuştur.

Mermercilik bölgede son 10 yılda hızla,

altyapı kurulmadan ve çevre

değerlendirilmesi yapılmadan gelişmiş bir

sektördür. Küçük işletmelerin karlılık

üzerinde durması ve büyürken ekolojik

açıdan sorumluluk üstlenmemesi,

dengelerin bozulmasına sebep olmuştur.

Yeraltı sularının kaymasına sebep olduğu,

hayvanların davranışlarının değişmesi

nedeniyle ekolojik denge bozulmuştur.

Ayrıca antik kentler yolu üzerindeki doğal

peyzaj alanında konumlanan mermer

ocakları, görüntü kirliliği de yaratmakta ve

bu alanların cazibesini yitirmesine sebep

olmaktadır. Bölgede işlenmediği için katma

değeri yüksek olmayan mermerciliğin,

fayda-maliyet hesaplaması yapıldığında

ekonomik gelişime katkısının ekolojik

açıdan verdiği zararın üstüne çıkmadığı

açıktır. Atıklar bilinçsizce doğaya

bırakılmıştır ve işlenerek bölgede yöresel

bir malzeme olarak kullanılabilecekken

değerlendirilmemiştir.

Kozmetik ürünlerinin üretimi için kullanılan

tıbbi ve aromatik bitkiler de hammadde

olarak satılmaktadır. Yerel girişimcilik

eksikliği, hammadde olarak değil de

işlenerek pazarlandığı takdirde ekonomiye

katkısı olabilecek mermer konusunda

olduğu gibi bölgenin diğer değerlerinin

sunumunda da büyümede katma değer

eksikliği olarak bölgede kendini

hissettirmektedir. Ayrıca koruma ve işletme

konularındaki yasal eksiklikler de işletmeler

için rahat bir hareket alanı sunarken

aslında büyüme için olumsuz etkiler

doğurmaktadır.

Büyüme strateji ve temaları:

Bölgenin tüm kentleri için ortak kanaat,

tarım kenti, doğal taş zengini, hayvancılıkta

ileri bir noktaya gelmek ve turizmden pay

almaya yöneliktir. Bu bağlamda bazı

kavramlar ve öncelikler bulunmaktadır:

Yeraltı – yerüstü etkileşimi ve ekoloji-

ekonomi ilişkisi:

Madencilik, tarım – hayvancılık ve alternatif

turizm sektörlerinin birlikte kurgulanması

Page 34: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

34

gereklidir. Alternatif turizm için doğal

peyzajın bozulmasını önlemek adına

madencilik başta olmak üzere tüm olumsuz

faktörlere kısıt ve ilke getirilmelidir.

Mermer ocaklarından çıkan küçük

parçaların kentlerde girdi olarak

kullanılması, hem kültürel hem de

ekonomik anlamda önemli bir faktördür.

Ayrıca kozmetik hammaddeleri, süt

ürünleri ve özellikle Türkiye’nin meyve

deposu niteliğindeki Isparta’da meyve

üretimi alanlarında girişimcilik ve büyüme

için iyi bir fırsattır.

Suyun yönetimi:

Bölgede “tarihin yarattığı su, suyun

yarattığı tarım, tarımın yarattığı sonuçlar”

çerçevesinde öncelikle su yönetimi konusu

ele alınmalıdır, su yönetiminde ise damla

sulama sistemine geçiş, suyun daha verimli

kullanılmasını sağlayacaktır. Suyun

yönetimi, tarımsal büyümeyi de

beraberinde getirecektir.

Yerel kültürün önceliği:

“Önce yerel, sonra genel” yaklaşımıyla el

sanatları ve günlük yaşam kültürü değerleri

hakkında bilinçlendirme ve eğitim

faaliyetleri, öncelikle kültürel sürekliliğin

sağlanmasında birincil öneme sahiptir. Bu

değerlerin tanıtımı ve sunumu

metalaştırılmamalıdır ancak ekonomik

fayda sağlayacak bir yön çizilmelidir.

Alternatif turizm:

Özellikle Burdur ve Isparta’da yörük

kültürü, yayla turizmi kapsamında

değerlendirilebilir niteliktedir ve bunu

hayata geçirmek için bir program

gerekmektedir. Böyle bir stratejide

Antalya’nın çekici gücü önem

kazanmaktadır.

Bölgenin antik kentlerinin bir envanteri

yapılmalı ve bölgenin antik kent bereketi

ekonomik bir girdi olarak

değerlendirilmelidir.

Bölgede değerlendirilebilecek bir diğer

turizm alternatifi ise eko-turizmdir. Göllerin

sunduğu kuş gözlem imkanları, barajlarda

olta avcılığı, su sporları, eko turizm için

alternatif olarak değerlendirilebilir. Turizme

yönelik kültür ve turizm kümelenmesi

çalışması, sürecin başında yapılmalıdır.

Bölgenin ruhu:

Yerleşimleri ayakta tutan en önemli güç

ruhtur. Göller Bölgesi’nin de rekabet

edebilir ve büyüyen bir bölge olabilmesi

için bu ortak ruhun yakalanması çok

önemlidir. Bölgeyi ekonomik ve kültürel

açıdan canlı tutmak ve potansiyel göçleri

engellemek için ortak ruhun ortaya çıkması

adına ise bölgede en önemli dinamiklerden

biri üniversitelerin ve öğrencilerin varlığıdır.

Üniversiteler bölgeyi hem ekonomik açıdan

ayakta tutmak hem de yapılacak işbirlikleri

ve çalışmalar sayesinde bölgenin ileri

taşınmasına ivme kazandıracak bir ruh

taşımaktadır.

BEKLENTİ

Beklenti başlığı altında işbirliğine,

çalışmaları hayata geçirmeye, ileride nasıl

bir bölge hayal edildiğine yönelik konulara

ve bu konularda kurumların üstüne düşen

sorumluluklara değinilmiştir.

Bölgenin en büyük beklentisi huzurlu ve

kendine yeten, medeniyetler koridorunda

Göller Yöresi olmaktır.

- Doğal değerleri, 9000 yıllık yerleşim

izlerini ve kültürü geleceğe taşımak.

Ekonomi-ekoloji dengesi – birlikteliği:

Page 35: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

35

Doğa alınıp satılan bir meta haline

dönüştürülmemesi, sektörler arası

uzlaşma ve denge için ilke kararlarının

alınması

- Su havzalarının ve ekolojik çeşitliliğin

korunması amacıyla üniversite ve kamu

kurum ve kuruluşlarının işbirliği ile

yönetim planının hazırlanması ve

uygulanması, göllerin kaybının

engellenmesi

- Yerel yönetimlerin tarım ve hayvancılığı

geliştirme konusunda desteği

- Yaptığı işten mutlu, topoğrafyaya,

coğrafyaya sahip çıkan köylü; Gelir

edinen, kalkınan köyler.

- Turizm için altyapı hazırlanması ve

kentlerde daha çok yaşamsal alanlar

yaratılması

- Değerlere, insan ve çevre sağlığına

yönelik eğitim ve bilinçlendirme

çalışmaları ve sonrasında bir uygulama

alanı oluşturmak ve su kullanım

bilincine ayrı bir önem atfetmek

- Çevre kirliliği açısından özel sektörün

sorumluluk alınması

- Yönetim karmaşasının çözülmesi, işlem

süreçlerinin kolaylaşması ve böylelikle

yapılan planların uygulanabilir kılınması

- Uygulanabilir ve sürekliliği sağlanabilir

projelerin üretilmesi

- Üç üniversitenin işbirliği

- Eko kapasitenin iyi kullanılması

- Bölge için ortak bir stratejik yaklaşım

- Ne, nerede, ne zaman, kim, nasıl?

Sorularına kesin yanıtlar verilmesi.

- Planlı çalışma

- Söylemden eyleme geçmek

- Ve tüm bunların uygulanabilmesi için

gerekli bir üst çerçeve olarak Göller

bölgesi ortak strateji planı: Her kentin

hazırladığı stratejilerin ortak yönleri

alınarak yapılan ortak bir plan.

E ANALİZİ

Çalıştay katılımcıları tarafından

sürdürülebilir kalkınmanın temel bileşenleri

Ekoloji, Ekonomi, Eşitlik ve bu hedefin

gerçekleşmesinin anahtarı olan

Etkinleştirme, Edinim, Entegrasyon

kavramları tartışılmıştır.

EKOLOJİ

Göller Bölgesi’nin doğal çeşitliliği, ekoloji-

ekonomi dengesi, yeşil ağlar, eko tasarım

ve yeşil ekonomi gibi kavramlar önemli

tartışma konuları olmuştur.

Çeşitlilik

Göl eko sistemi, sulak alanları, milli parklar,

Ramsar alanı, doğal sit alanları, yaban

hayatı geliştirme sahası, kıyı ekosistemi,

endemik türleri, flora ve fauna çeşitliliği,

kuş göç yolları, jeotermal kaynakları ile

bölge doğal çeşitlilik açısından çok zengin

ve hassas bir alandadır. Bölge bu nitelikleri

ile uluslararası öneme sahiptir ve

değerlerinin gelecek kuşaklara aktarılması

önemlidir.

Doğal çeşitliliği tehdit eden en önemli

bileşen bilinçsiz insan faaliyetleridir. Sorun

insan odaklı olduğu için, insan odaklı

çözümler ortaya konulmalıdır.

Katılımcılar tarafından göllerin merkezi,

çam ormanı ülkesi, gen merkezi olarak

nitelendirilen bölgede doğanın alınıp

satılan bir meta olarak görülmemesi ve

korunması gerektiği mesajı verilmiştir.

Bölgede öne çıkan doğal değerler:

- Göller

- Bataklık ve sazlık alanlar

- Ormanlar: sedir ve çamlık ormanlar

- Akarsular

Page 36: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

36

- Kuşlar ve kuş göç yolları: Türkiye’deki

kuş türlerinin üçte biri bu bölgededir.

(dik kuyruk ördeği, uzunbacak, arı

kuşu).

- Dağlar

- Vadiler, kayalık alanlar

- Balık türleri: Burdur dişli sazancığı

- Doğal taş: mermer, boza taşı

Sorunlar

Baraj, göletler ve sondaj: Tarımsal sulama,

kentsel kullanım amacıyla gölü besleyen

akarsular üzerine inşa edilmiş baraj ve

göletler, bilinçsiz ve denetimsiz sondajlar

sulak alanlara zarar vermektedir. Örneğin

Bozçay üzerinde kurulmuş olan 14 baraj ve

gölet bulunmaktadır.

Burdur Gölü günümüzde 12m çekilmiş,

Eber Gölü de kurumaya yüz tutmuştur.

Bölgedeki diğer göllerde benzer biçimde

küçülmektedir. Gereken önlemler

alınmadığı sürece uygarlıkların beşiği olmuş

göller kaybedilecektir.

İklim değişikliği: Bölge hassas eko sistemi

ile Türkiye’de iklim değişikliğinden en çok

etkilenecek alanlar arasındadır. Göller

bölgesi ve iklim değişikliği süreci üzerinde

geniş çaplı araştırmalar yapılmalıdır.

Yönetim planı eksikliği: Göller bölgesinin

tümünü kapsayan yönetim planının

eksikliği önemli bir sorundur. Bölgede;

Burdur Gölü yönetim planı bulunmasına

karşın planın uygulanamaması ve plan

sınırlarının gölü etkileyen alanların hepsini

kapsamaması; bölgenin yalnızca Burdur

gölünü değil, tüm sulak alanları kapsayıcı

bir yönetim planına ihtiyaç olduğunu

göstermektedir.

Bilinçsiz tarım ve hayvancılık faaliyetleri:

Kimyasal gübre, ilaç kullanımı ve bilinçsiz

sulama toprak ve su kirliliğine sebep

olmaktadır. Bölgede 950 endemik bitki türü

bulunmaktadır. Aşırı otlatma bu bitki

türlerinin geleceğini tehdit etmektedir.

Balık çiftlikleri akarsuları kirletmektedir.

Mermer ve taş ocakları: Bölgede bilinçsiz

mermercilik faaliyetleri doğal peyzajı geri

döndürülemez biçimde zarar vermektedir.

Kentsel atıklar: Atık su arıtma ve geri

dönüşüm tesislerinin eksik olduğu

belirtilmiştir. Aynı zamanda bölge halkının

bu konuda bilinç eksikliği, tüketim

biçimlerinin değerlendirilmesi, geri

dönüşümün yaygınlaştırılması

gerekmektedir.

EKONOMİ

Bölgenin ekonomik değerleri, temel

ekonomik sektörleri, yenilikçi sektörler,

girişimcilik fırsatları ve istihdam olanakları

tartışılmıştır.

Bölgenin lokomotif sektörleri;

– Hayvancılık ve tarım: et, süt, süt

ürünleri, meyve, sebze, gül, tıbbi bitkiler

– Doğal taş, mermercilik

– Eğitim ve öğrenci ekonomisi olarak öne

çıkmaktadır.

Katılımcılar bölgenin temel sektörlerinin;

doğal değerlere zarar vermeden

geliştirilmesi gerektiği görüşündedir.

Gelişim fırsatları

Yerinde üretim: Bölgede yerinde üretim

desteklenmelidir. Hammaddelerin bölge

içinde işlenmemesi sebebiyle katma değer

yaratılamadığı belirtilmiştir. Bu duruma;

mermerin bloklar halinde satılması, sütün

Page 37: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

37

bölge dışında işlenip satılması örnek

gösterilebilir.

Hayvancılığın gelişim potansiyeli:

Hayvancılık açısından Türkiye’nin en önemli

bölgeleri arasındadır. Süt ve süt ürünleri

üretimi geliştirilmeli ve süt ürünleri bölge

içinde işlenmelidir.

Organik ürünler: Organik tarım ve organik

gübre üretimi açısından uygun bir

coğrafyaya sahiptir.

Tarımsal ürün çeşitliliği: Bölgede tarımsal

ürün çeşitliliği arttırılmalıdır. Kapari üretimi

örnek olarak gösterilebilir.

Turizm: Bölgede alternatif turizm türlerinin

gelişme potansiyeli yüksektir: arkeo turizm,

termal turizm, doğa turizmi, eko turizm,

yayla turizmi örnek olarak sayılabilir.

Tanıtım stratejileri oluşturulmalı, turizm

acenteleri ile etkin çalışıp Göller Bölgesi

turları arttırılmalıdır. Eko turizm projeleri

kurgulanmalıdır.

Tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliği: Gül, gül

yağı, haşhaş yağı, haşhaş kapsülü kozmetik

ve tıp alanında önemli bir yere sahiptir.

Doğa ve su sporları: Yürüyüş, kayak, kuş

gözlemciliği, olta balıkçılığı vb. aktiviteler

için bölgenin coğrafi yapısı uygundur.

Orman ürünleri: Bölgenin ormanlık alanları

ekonomik gelişim için önemli potansiyeller

taşımaktadır. Örneğin bölgenin dağlık ve

ormanlık alanlarında doğal olarak yetişen

mantar kekik gibi ürünler

değerlendirilebilir.

Su ürünleri: Balıkçılık, kontrollü saz

hasadının bölge ekonomisine getirileri

olacaktır.

Geleneksel üretim: Dokumacılık, el işleri

gibi geleneksel ürünler üretilip

pazarlanmalıdır.

EŞİTLİK

Kaynaklara erişim, katılımcılık, değer,

kaynakların paylaşımı, toplumsal yapıya

ilişkin değerlendirmeler eşitlik kavramı

çerçevesinde tartışılmıştır.

Bölge, kırsal kalkınma açısından önemli

almış ve katılımcılar toprağından kopmayan

köylülerin bölgesi olma beklentisi içindedir.

Köylerin eğitim ve alt yapı durumları

Türkiye geneline göre iyidir. Buna rağmen

bölgenin dağıtılan destek fonlarından az

yararlandığı ve bölgeye teşviklerin

çekilmesi önemli sıkıntılar yaratmaktadır.

Yine de bölge illeri göç vermektedir.

Ekonomik getirisi olan ürünlerin bölge

halkına geri dönüşünün az olması, sosyal

imkânların yetersiz olması bu durumun en

önemli sebepleri arasındadır.

Sivil toplum kuruluşlarına katılım ve destek

oranı azdır. Üniversiteler ve genç nüfus

sivilleşme hareketlerine uzak durmaktadır

bu sebeple sivilleşme hareketleri

desteklenmelidir.

ETKİNLEŞTİRME

İşbirliği ve uzlaşma imkânları, paylaşım,

buluşma ve erk konuları tartışılmıştır.

Bölgede işbirliği az fakat üniversiteler, sivil

toplum kuruluşları, kamu kuruluşları, yerel

yönetimler, ticaret ve sanayi odaları,

işbirliğine açık ve uzlaşma konusunda

isteklidir.

İşbirliği başlıkları:

- Kamu- özel- sivil birlikteliği

desteklenmelidir.

Page 38: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

38

- Kamu kuruluşları sivil toplum kuruluşları

ile ortak projeler yürütmelidir.

- Stratejik planlama süreçlerinde

üniversiteler etkin olmalıdır

üniversitelerin bilimsel araştırmaları

projelere altlık oluşturmalıdır.

- Bölge üniversiteleri arasında işbirliği

platformu oluşturulmalıdır.

- BAKA ve yerel halk etkileşimi

sağlanmalıdır.

- Kalkınma Ajansı daha aktif bir yapıya

kavuşmalıdır. Yerel ticaret odaları ve

sivil toplum örgütlerinin BAKA

toplantılarına katılması, bölgeyi

ilgilendiren süreçlere gereken katılımı

sağlaması gerekir.

- Koruma kurulları ve yerel yönetimler

ortak çalışmalar yürütmelidir.

- Yukarıdakilere benzer işbirlikleri

çeşitlendirilmeli ve geliştirilmelidir.

EDİNİM

Kaynak ve değer yaratımı, ortak aklın

kurgulanması ve yerel gücün ortaya

çıkarılmasının olanakları öncelikli olarak ele

alınmıştır.

Göller Bölgesi’nde mali kaynak önemli bir

sorundur, buna rağmen merkezi yönetim

kaynak aktarımını doğru

yönlendirememektedir. Kaynakların

yönetimi yerel iradeler ile işbirliği içinde

yapılmalı, yerelleşme desteklenmelidir.

Bölge halkı başarıya ulaştığını gördüğü

projelere yanaşmaktadır. Bu sebeple halkla

etkileşimli pilot uygulamalar yapılmalıdır.

Kalkınma Ajansları vb. kurumların yarattığı

destek fonlarına erişim için gereken

prosedür kolaylaştırılmalıdır. Girişimcinin

proje geliştirme kapasitesini geliştirecek ve

hızlandıracak mekanizmalar kurulmalıdır.

Mekân yaratım ve edinim biçimleri tarihsel

ve kültürel değerler ile örtüşmelidir. Göl

sulak alanlar vb. hassas noktalarda arazi

edinimi, yapılaşma şartları belirlenmelidir.

Güneş, rüzgâr enerjisi, bio-gaz, jeotermal,

alternatif enerji üretim olanakları

araştırılmalıdır; Ar-Ge faaliyetleri

yapılmalıdır.

ENTEGRASYON

Toplumsal, mekânsal ve ekonomik

dinamiklerin entegrasyonunun nasıl

sağlanacağı ve buna yönelik plan

kararlarının neler olabileceği önemli

sorulardır.

Üç il; Isparta, Afyonkarahisar ve Burdur

entegre olmalı; Antalya, Konya ve Denizlide

bu etkileşim içinde yer almalıdır. Bölgedeki

üç kentin birlikte hareket etmesi, bölgenin

gelişimine destek olacak, rekabet gücünün

artmasını sağlayacaktır.

Kurumlar arası entegrasyon ve eşgüdüm

eksiktir. Kurumlar ortak çalışmalıdır.

Bölgenin lokomotif sektörleri birbirini zarar

verici değil destekleyici biçimde

örgütlenmelidir. Örneğin tarım, sanayi,

mermercilik, turizm sektörleri arasında

uyum stratejileri katılımcı ortamlarda

oluşturulmalıdır.

Öğrenci ekonomisi bölgenin geleceği

açısından önemlidir. Üniversiteler yaşama

ve kentlere entegre olmalı, etkileşimleri

arttırılmalıdır. Bu soruna yönelik öncelikli

eylem, kentlerde öğrencilerin sosyal ve

kültürel imkânlarının arttırılması olmalıdır.

Göller Bölgesi illeri ortak etkinlikler

düzenlemelidir. Fuar ve festival gibi

etkinlikler bölgenin tanıtımı ve ekonomik

gelişimi için önemli roller oynayacaktır.

Page 39: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

39

Göller yöresi festivali, tarım fuarı gibi

başlıklar altında bu etkinlikler

düzenlenebilir.

Göller Bölgesi’nin turizm gelişimi için

Antalya ile entegrasyonu önemlidir.

Kır ve kent entegrasyonu güçlendirilmelidir.

Merkez köylerin alt yapıları daha da

güçlendirilmeli, kentlere günlük gidiş

gelişler kolaylaştırılmalıdır.

Göllerin insan yaşamına entegrasyonu

sağlanmalı ve su kültürü geliştirilmelidir.

K ANALİZİ

Koruma, Kapasite, Kalkınma, Kimlik, Katılım

ve Kurgu başlıkları altında Göller

Bölgesi’nin geleceği tartışılmıştır. Bölgenin

kimliğinin ve kültürel değerlerinin

korunması yaklaşımıyla, kalkınmaya yönelik

kapasiteyi geliştirecek ve yeni bir bölgesel

ve kentsel kurguyu oluşturacak anahtar

kavramları ortaya çıkmıştır.

KORUMA

Göller Bölgesi’nin olduğu doğal değerleri

bölge kimliğinin en önemli bileşenini

oluşturmaktadır. Bu oturumda

katılımcılarla bölgenin korunması gerekli

doğal ve kültürel mirası, koruma bilinci ve

bölgenin doğal ve kültürel değerlerinin

sahiplenilmesi konuları tartışılmıştır.

Sahip olduğu doğal mirasıyla öne çıkan

Göller Bölgesinin Anadolu’da ilk Neolitik

çağdan günümüze kadar net olarak

izlenebilen 7000 yıllık kesintisiz bir

medeniyete ev sahipliği yapıyor olması

bölgenin zengin kültürel mirasının en

önemli göstergesidir.

Doğal miras

Bölgenin doğal mirasını oluşturan öğeler;

göller, kanyonlar, dağlar, ormanlık araziler,

yaylalar, çayır ve meralar, tarım ve

hayvancılığa imkan veren araziler şeklinde

sıralanmıştır.

Bölgedeki göllerin başlıcaları: Burdur,

Beyşehir, Kovada, Eğirdir, Gölcük Gölhisar,

Karataş, Salda, Yarışlı, Eber, Acıgöl, Akşehir

ve Uyuz Gölü olarak belirtilmiştir.

Kanyonlar: Çandır Yazılı Kanyon,

Karanlıkdere Kanyonu, Kasımlar Kanyonu

(tehdit altında, baraj yapılacak), Yaka

Page 40: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

40

Kanyonu, Gökbüvet Kanyonu, Serençay

Kanyonu, Tokalı Kanyon, Akdağ Kanyonu ve

Frig Vadisidir.

Giden gelmez Dağları, Sultan Dağları ve

Kızıldağ ise bölgedeki en önemli dağlar

arasındadır.

Bölgenin korunması gerekli flora ve fauna

başlığında bölgeye özgü bir kuş türü olan ve

Burdur Gölü’nde kışlayan ‘dikkuyruk’,

dünyaca ünlü ‘sedir’ ağaçları, sütü ve süt

ürünleri çok kıymetli olan ‘Honanlı keçisi’

belirtilmiştir.

Kültürel Miras

Arkeolojik miras: Sagalassos, Kibyra, Psidia

Antiochia, Kremna, Adada, Tekesarayı

yollar (St. Paul Yolu ve Roma Yolları)

Mimari miras: Sivil mimarlık örnekleri,

Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinin anıtsal

yapıları, Çeşmeler

Geleneksel yaşam kültürü: Düğün ve

cenaze gelenekleri, el sanatları (Alaca

dokuma, İbecik el bezi dokuması, İbecik

üçeteği), Hacılar seramikleri, bakır rölyef,

keçecilik, yerel halk çalgıları, sipsi, cura,

kabak kemane ve halk müziği, zengin şive

mozaiği, yemek kültürü (keşkek), tarımsal

birikim, 3000 yıllık hamam kültürü, Yörük

kültürü

Korumanın bölgesel sorunları

Bölgenin zengin doğal mirası ve hala ayakta

duran derin tarihsel geçmişin izlerine

rağmen, bu değerlerin korunması

konusunda ortak sorunlar mevcuttur.

Sorunlar genel olarak sulak alanların

kullanımı, arkeolojik alanların karşı karşıya

olduğu tehlike ve bilinçsiz kaynak kullanımı

konusunda yaşanmaktadır.

- Sulak alanlar ve göllerin çeşitli

sebeplerle kuruması ve bunun

sonucunda kuş türlerinin yok olması,

tarım ve hayvancılığın azalması ve

insan yaşamına olumsuz etkisi )

- Gölleri besleyen suların barajlarla

kesilmesi

- Mermer ve taş ocaklarının hem tarıma

hem arkeolojiye hem de çevreye

verdiği zarar

- İşlevini yitirmiş mermer ve taş

ocaklarının atıl olarak kalması ve

çevreye karşı yasal yükümlülüklerinin

olmaması

- İzinsiz sondaj yapılarak yeraltı sularının

kontrolsüz çekilmesi

- Define bulma amaçlı kaçak kazı

yapılması

- Afyonkarahisar’daki peri bacalarında

meydana gelen tahribat

- Teke ve keçinin ormanlara zarar

verdiği gerekçesiyle Orman Müdürlüğü

tarafından yok edilmesi

- Göller Bölgesi’ndeki her göl için

yönetim planı gerekliliği buna karşın

sadece Burdur Gölü’nün yönetim

planının varlığı

Koruma bilincini arttırma önerileri

Doğal ve kültürel mirasın korunması

konusunda yaşanan sorunlara rağmen bu

konuda yerelde ve sivil toplum örgütleri

tarafından sürdürülen çalışmalar vardır.

Lisinia grubunun çevresel kirlenmeye karşı

halkı bilinçlendirme amacı taşıyan Anti

Kanser Projesi bu örneklerden biridir.

Atılması gereken ilk adımın ortak bir

koruma bilincinin oluşturulması ve

değerlere karşı sahiplenme duygusunun

güçlendirilmesi olduğu tüm katılımcılar

tarafından dile getirilmiştir. Maden

ocaklarıyla ilgili 1960’dan beri değişmeyen

Page 41: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

41

mevzuatla ilgili yeni bir düzenlenme

ihtiyacı, koruma - önlem derecelerinin

yeniden belirlenmesi, sulak ve tarım

alanlarının kullanımı konusunda eğitim,

eski eser kaçakçılığı konusunda eğitim, ilk-

orta-lise seviyesinde verilecek doğa koruma

ve çevre bilinci oluşturma eğitimleri,

damlama sulama yönteminin

yaygınlaştırılması, kimyasalsız tarımsal

üretim ve toprak-tohum-zirai ilaçlar

konusunda bilgilendirme, flora ve fauna

çeşitliliğini vurgulayan ilkelerin belirlenmesi

gerekliliği katılımcılar tarafından

vurgulanan konulardı.

KAPASİTE

Bölgenin insan, mekân, kaynak, gelişim ve

yatırım kapasitesinin tartışıldığı bu başlıkta

bölgenin kapasitesini tehdit eden etkenler

de dile getirilmiştir.

İnsan – Mekân Kapasitesi

Burdur il genelinde nüfus azalırken, merkez

çevresindeki köyler nüfus kaybı

yaşamamaktadır. Kentsel her türlü

altyapıya sahip olan köyler sakin ve huzurlu

yaşam imkânı sunmaktadır. Yazın artan kır

nüfusu buranın sunduğu doğal yaşamın

niteliğini göstermektedir.

Yaşam kalitesi açısından yüksek imkânlar

sunan bölgede nüfus açısından iller

arasında dengeli bir dağılım

görülmemektedir. Üniversiteli genç

nüfusun ve kalifiye nüfusun kentte

kalmasını engelleyecek ekonomik ve sosyal

alt yapı sorunları mevcuttur. Üniversite

sonrasında bölgede istihdam edilemeyen

kalifiye genç nüfus Antalya ve Konya gibi

daha büyük illere göç etmektedirler. Bu

durum bölge kentlerini gelişim açısından

önemli bir potansiyelden mahrum

etmektedir.

Kaynak- Gelişim – Yatırım Kapasitesi

Bölge doğal ve kültürel kaynaklar açısından

zengin olup, çeşitli sebeplerle bu kaynakları

ekonomik getiriye dönüştürmek konusunda

zayıf kalmaktadır. Bölgenin en önemli doğal

kaynakları; mermer yatakları, kozmetik ve

ilaç sanayisinde kullanılan gül ve sudur.

Mermerin hammadde olarak ihraç edilmesi

nedeniyle katma değeri düşüktür. Değerli

bir ürün olan gülün de işlenmesi bölgede

yapılamamakta, yüksek katma değer elde

edilememektedir.

Göl ve kaynak sularının kuruması ve

azalması en önemli ekolojik sorunu

oluşturmaktadır.

Yapı stokuyla ilgili en büyük sorun tarihi

yapılar konusunda yaşanmaktadır. Yıkılan

yapıların restore edilmesi için kaynak

sorunu yaşanmaktadır. Bu anlamda sadece

doğal kaynakların değil, insanların da

haklarından mahrum olduğu dile

getirilmiştir.

Çözüm önerileri

- Öncelikle kalkınmaya yönelik bölgenin

öncelikleri tanımlanmalıdır.

- Mevcutta birbirleriyle çelişen tarım ve

hayvancılık ile taş ve madenciliğin

dengeli bir politika ile yeniden ele

alınması gereklidir.

- Kaynak yönetimi ile koruma ilişkisi

gerçekleştirilmelidir.

- Özellikle genç nüfusun büyük kentlere

göçünü engellemek amacıyla bölgenin

ortak paylaşımla büyümesini

sağlayacak bir büyüme sistemi

geliştirilmelidir. Bölgenin kalkınma

gücü paylaşılmalıdır.

- Kaliteli nüfusun kapasitesini kullanmak

için geniş kapsamlı bir istihdam

politikası ve mesleki eğitime

Page 42: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

42

yönlendirme programları

geliştirilmelidir. İhtisaslaşma eğitimleri

verilmelidir.

- Sanayi ve turizm yatırımı planlaması

yapılmalıdır.

- Organize hayvancılık için girişimler

desteklenmelidir.

- Suyun kullanım hakkının düzenlenmesi

için yönetim planı yapılmalıdır.

- Korumanın sürdürülebilir hale gelmesi

için yasa değişiklikleri yapılmalıdır.

- Mermerlerden çıkan parçalar gibi atıl

malzemelerin yeniden kullanılabilir

hale gelmesini sağlayacak projeler

geliştirilmelidir.

KALKINMA

Göller Bölgesi’nin kalkınması konusunda

mermer ocaklarının mevcut durumları ve

etkileri, tarım sektörünün geleceği öncelikle

tartışılan başlıklar olmuştur.

Mermer Ocakları

Bölgedeki 3 il Türkiye geneline bakıldığında

ekonomik yönden zayıf durumdadır.

Ekonominin iki temel sektörü olan

madencilik ve tarım, koruma ve kalkınma

arasındaki karşıtlığı yansıtmaktadır, bu

sebeple zıt kutupları ifade etmektedir.

Sadece Burdur ilinde yaklaşık 900

işletmenin mermer ocağı ruhsatına sahip

düşük kapasiteli yatırımlar olması sektörün

lokomotif bir sektör olarak işlemesini

engellemektedir. Önemli bir mirası olan

mermerin bu hızla tüketilmesi, verimli

görülmemektedir. Diğer sektörlerle işbirliği

içinde olmaması nedeniyle de kendine

yarayan bir sektör olarak nitelenmektedir.

Atıl duruma geçen ocakların ıslahının

yapılmaması çevresel tahribata yol açan

büyük bir sorundur.

Kalkınmaya yönelik neler yapılabilir?

Kalkınmanın en önemli iki bileşeni olan

yerel girişimcilik ve yatırım gücünün

desteklenmesi ve geliştirilmesi gereklidir.

Bölgede su yönetimine gidilmelidir.

Tarım, hayvancılık, eğitim ve madenciliğe

kalkınmada öncelikler verilmelidir. Bölgesel

gelişim politikaları belirlenmelidir. Hangi

ilde neyin geliştirileceğinin belirlendiği,

ihtisaslaşma ve öncelikleri kapsayan bir

bölgesel organizasyon planlanmalıdır.

Kalkınma ve korumanın birlikteliğini

mümkün kılmak için mermer ve tarım

kaynaklarının doğru şekilde işlenmesi

sağlanmalıdır. Bu konuyla ilgili öncelikli

ilkeler ve dengeli üretim için bilinçlendirme

altyapısı hazırlanmalıdır.

- Uranyum ve bor bakımından zengin

olan bölge, yeni kalkınma araçları

olarak bu kaynakları kullanmalıdır.

- Yenilenebilir enerji yatırımları

yapılmalıdır: güneş ve rüzgar bölgenin

en önemli doğal kaynaklarıdır.

- Madencilik yasasında korumaya ilişkin

maddelerin uygulama konusundaki

eksikliklerinin giderilmesi ve bunun

denetlenmesi gereklidir.

- İdari mekanizmalarda yasa

değişikliğine gidilmelidir.

- Altyapı, ulaşım, tanıtım ve iletişim

geliştirilmelidir.

- Bölge temaları belirlenmelidir: “Suya

ve Huzura Dayalı Sakin Öğrenci Kenti”

gibi.

Arkeolojinin bölgenin kalkınmasında

önemli bir faktör olabilmesi için kazı

çalışmalarına ayrılan ödeneklerin

arttırılması, kazı çalışmalarının takibinin

yapılması ve sonuçların kamuoyuyla

Page 43: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

43

paylaşılması gibi birçok altyapı çalışmasının

yapılması gerekliliği belirtildi.

KİMLİK

Kimliğin kaybolması

Bölgeye kimliğini veren doğal yapılar ve

kültürel değerler ekonomik ve sosyal

sebepler nedeniyle tehlike altındadır.

Kimliğin kaybolmasına neden olan bu

etkenlerin çözümü için ise bölgesel bir

politika mevcut değildir. Antik kentlerin

çevresinde ve doğal peyzaj çevresinde yer

alan maden ocakları bölgenin kimliğini

oluşturan doğa ve kültürün somut varlığını

ve saygıdan dolayı soyut varlığını

zedelemektedir.

Köylerin kimliğinin kaybolmaması için

mekan kullanımı ve koruma konusunda

bilinçlendirme çalışmalarının yapılması

gereklidir.

Kimliği korumaya yönelik

yapılabilecekler:

- Bölge kimliğinin tanıtımı faaliyetleri

- Kültür varlıkları envanteri hazırlanması

- Görüntü kirliliğine ve çevresel zarar

neden olan maden faaliyetlerinin

ortadan kaldırılması

Kimliği şekillendiren kültür varlıkları:

- Teke Yöresi - Yirmi dört Oğuz boyundan on

altısının bu bölgede olması.

- Folklör (Aziziye Köyü)

- Psidya Bölgesi (Kremna dahil)

- Hamitoğulları beyliği

- Tekeoğulları

- Göller

- Orta Asya kültürünün en önemli değeri olan

Yörükler. Burdur’da Orta Asya Türklerinin 12

köyü mevcuttur. Isparta – Yalvaç,

Şarkikaraağaç, Afyonkarahisar-Sandıklı ve

Dinar’ın dağlık kırsal kesiminde, Burdur’da

Gölhisar, Dirmil, Yarengeceler Bölgesi

- Çancılık (Dimril)

- Güller diyarı olması

- Hitit kültürü

- Frigler: Toroslardan Burdur Gölüne kadar

kendine has bir ortak kültür – Kuruçay

höyücek, Antalya –bademağacı (psidya

burası da)

- Kendine has bir neolitik kültür: Kendine

has, Konya neolitik kültürüyle karışmamış,

etkisi sınırlı ve kültürü kendi içine kapalı bir

bölge özelliği göstermektedir. M.Ö. 12000

den yazının bulunmasına kadar tarihin en iyi

izlendiği bölge. Ayrıca ilk tunç çağı izleri de

görülmektedir. Ege’de ve Anadolu’nun en

derin yerleşimlerinde bile net izlenemeyen

bu süreç kültür turizmi açısından çok önemli

bir veridir.

- Güçlü kent devletleri oluşması

- Roma izleri

- Göçer kültürü : Turizm için hala yaşayan bir

değer olarak kullanılmalı .

- Yol kültürü

KATILIM

Katılımın bölgesel veya kentsel projeler

bazında sağlanmasının bölgeyi sahiplenme

ile doğru orantılı olduğu tüm katılımcılar

tarafından ifade edilmiştir. Aidiyet eksikliği

ve bölgesel bakış açısının yerleşmemiş

olmasından dolayı katılım yeterli ölçüde

sağlanamamaktadır. Farkındalık katılımı

doğrudan etkileyen bir etken olarak

sağlanması gerekli bir bileşendir. Bölgeyle

ilgili bilgi paylaşımının geniş bir platformda

yapılması gerekmektedir.

Kurumlar arası diyalogların zayıf olması

karar ve projelerin hayata geçmesini

zorlaştırırken, yerel ve sivil arasındaki

koordinasyonun da yavaşlamasına neden

olmaktadır. Kaynak sorunu bölge ve

yerelde katılım mekanizmalarının

gelişmesini engelleyen bir sorun olarak

ortaya çıkmıştır.

Page 44: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

44

Katılımın her ölçekte sağlanması için fikir

üretenle mali kaynak sahibini bir araya

getiren, bilgi ve kaynak paylaşımını

sağlayan bir platform oluşturulması

Beş üniversitenin ortak çabası ile sağlıklı

yeni alan araştırmaları yapılabilir.

KURGU

Afyonkarahisar, Burdur ve Isparta illerini

kapsayan Göller Bölgesi için ‘bölgesel

kalkınma senaryosu’ için yapılması

gerekenler tartışıldı.

Ortak Değerler

Bölgenin ortak kimlik değerlerinin bilinmesi

ve bu değerlerin ortak bir yönetim

çevresinde bölge kentleri arasında

paylaşımı bu kurgunun temelini

oluşturmaktadır.

Hem doğal hem de kültürel bir zenginliği

paylaşan coğrafyada, ortak bir ‘bölge’

anlayışını pekiştirmek için hazırlanan

yayınlar tüm bölgeyi kapsamalıdır. Bu,

manevi kültür alışverişinin sağlanması

açısından önemli bir adımdır.

Bölgenin yukarıda açıklanan ortak kimlik

unsurları, ‘Göller Bölgesi Kültür Turizmi’

stratejilerinin temellerini oluşturacaktır.

Oluşturulacak yeni bölgesel kalkınma

kurgusunda kültür ile sanayinin koruma

ilkeleri çerçevesinde kaynaştırılması

gerekmektedir.

Sektörde profesyonelleşme, katma

değerinin yükseltmeyi hedefleyen üretim

ve satış stratejilerin benimsenmesi

kalkınma kurgusunun bir parçasıdır.

Kuzey – güney aksında bölgenin etkisinin

artması için ulaşımın çeşitlendirilmesi ve

güçlendirilmesi gerekmektedir.

Nüfus azalmasına karşı konfor- kapasite

bağlamında kent mekânı yeniden ele

alınmalıdır. Yörük kültürünün izlendiği

coğrafyada yaylaların kentle etkileşimi

kurgulanmalı, bu değer kültür turizmi için

bir potansiyel olarak değerlendirilmelidir.

Page 45: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

45

Bölüm 4

TEMATİK STRATEJİLER, TEMEL ÜRÜNLER

Tematik Strateji 1

EKO Ekoloji & Ekonomi

Hedef 1: Öncelikler Çerçevesinin

Oluşturulması

Hedef 2: Eko-Denge Gelişim Modelinin

Oluşturulması

Hedef 3: “EKO Vizyon Planı”nın

Hazırlanması

Tematik Strateji 3

KIYI Kıyı Yaşamı

Hedef 1: Kıyısal Coğrafya Çeşitliliğinin

Saptanması

Hedef 2: Kıyı ve Yaşam Bütünleşmesinin

Sağlanması

Hedef 3: “Kıyı Yaşamı Rehberi”nin

Hazırlanması

Tematik Strateji 2

YOL Kesişen İzler

Hedef 1: Bölgesel İzler Sistematiğinin

Kurgulanması

Hedef 2: Kesişen İzler Senaryosunun

Yazılması

Hedef 3: “Kültürel Erişilebilirlik Ağ

Çalışması”nın Yapılması

Tematik Strateji 4

SU Suyun Gücü

Hedef 1: Su Kümelenme Analizinin

Yapılması

Hedef 2: Su Yönetim Çerçevesinin

Oluşturulması

Hedef 3: “Su Yönetim Planı”nın

Hazırlanması

Page 46: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

46

Tematik Strateji 1.

EKO: Ekoloji ve Ekonomi Göller Bölgesi’nin doğal çeşitliliği tarih

öncesi dönemlerden günümüze coğrafyada

sürdürülen ekonomik faaliyetler ile sosyal

ve kültürel yapıyı doğrudan etkilemiştir.

Bugün bölgenin temel geçim kaynakları

tarım ve hayvancılık ile mermerciliktir. Ne

var ki, her geçen yıl bu faaliyetlerin doğal

ve kültürel zenginlik üzerindeki olumsuz

etkileri artmakta ve geri kazanılması zor

olan doğal değerler yitirilmektedir.

Bu nedenle, bölgede öncelikle ele alınması

gereken konuların başında ekolojik koruma

ve ekonomik gelişme arasındaki dengenin

sağlandığı, yeni bir kalkınma modeli

geliştirilmesi gelir.

Hedef 1. Öncelikler Çerçevesinin

Oluşturulması

Bölgede ekoloji ve ekonomi dengesine

dayanan yeni bir kalkınma modeli

geliştirilmesine dair ilk hedef öncelikler

çerçevesinin belirlenmesidir. Gerek ekolojik

açıdan hassas ve özel noktaların, gerekse

ekonomik anlamda atılması gereken

adımlar ve alınması gereken önlemlerin

önceliklendirilmesi bu çerçevenin ana

konusunu oluşturur.

Bu çerçeve kapsamında ele alınan ve

değerlendirilen konular doğrultusunda,

bölgenin kalkınma modelini, dolayısıyla

ekonomik geleceğini, yönlendirecek esas

faktörler ortaya konacaktır.

Adım 1. Ekoloji- ekonomi çatışma

alanlarını tespit etmek

Öncelikler çerçevesinin ilk adımı bölge

ölçeğinde ekoloji ve ekonominin çatışma

alanlarının tespit edilmesidir. Coğrafyanın

hangi değerlerinin, ne tür ekonomik

faaliyet alanları tarafından etkilendiğini ve

bu etkinin derecesini, nedenlerini anlamak

açısından çatışma alanları ortaya

konulmalıdır. Böylece, öncelikler çerçevesi

kapsamında belirlenecek ve gelecek

stratejilerini yönlendirecek müdahale

alanları da tespit edilmiş olacaktır.

Göller Bölgesi ölçeğinde, ekoloji- ekonomi

çatışma alanlarına örnek olarak;

– Tarımsal faaliyetlerin göl ekosistemlerini

olumsuz yönde etkilemesi,

– Baraj uygulamalarının su kaynaklarını

kısıtlaması

– Mermer ocaklarının, nitelikli doğal ve

kültürel peyzaj parçaları içeren

çevrelere zarar vermesi

– Endüstriyel faaliyetlerin atık yönetimi

eksikliğine bağlı olarak çevre kirliliği

yaratması verilebilir.

Mevcut durumda ekonomik sektörlerin

olumsuz etkilerini yaşayan ekolojik

bileşenlere yönelik alınacak önlemler,

ekoloji-ekonomi dengesinin kurulmasındaki

temel adımlardan olacaktır. Aynı zamanda,

ekolojik hassasiyete bağlı kısıtlamalar

nedeniyle engellenen ekonomik faaliyetler

için de alternatif gelişme senaryoları

sunulabilecektir.

Adım 2. Eko-potansiyel taşıyan

alanları belirlemek

Bölge için tasarlanacak yeni ekonomi

modelinin; bölgenin değerleri ile uyum

içerisinde olması, doğal ve kültürel kimliği

katma değere dönüştürmesi, yeni iş alanları

yaratması ve bölgede yaşayanların hayat

kalitesini yükseltmesi hedeflenmelidir.

Yukarıdaki hedefler ve ilk adımda tespit

edilen ekoloji- ekonomi çatışma alanları

Page 47: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

47

doğrultusunda, Göller Bölgesi genelinde

ekonomik kalkınma için potansiyel taşıyan

ekolojik yaklaşımlar ve mekansal odaklar

belirlenmelidir. Bu şekilde, ekolojik

yaklaşımlar ve değerlerle beslenen,

sürdürülebilir bir ekonomik yapı elde

edilebilir.

Ekoloji ve ekonomi dengesinin kurulması

yönünde potansiyel taşıyan, (tematik ve

mekansal) alanlar için “eko-potansiyel”

tanımlaması yapılabilir. Diğer bir deyişle,

ekoloji ve ekonominin buluşma noktaları

belirlenerek, harekete geçmesi beklenen

potansiyeller ortaya çıkarılmalıdır. Örneğin;

– Çevreye duyarlı endüstri faaliyetleri

– Yenilikçi tarım uygulamaları

– Doğa ve kültür odaklı turizm gelişmesi

(doğa turizmi, su sporları, kuş

gözlemciliği vb.)

Adım 3. Çatışma ve buluşma

alanlarını derecelendirmek

Göller Bölgesi için geliştirilecek yeni

kalkınma modelinin gelecek stratejilerini

yönlendirmesi açısından; ekoloji- ekonomi

çatışma/buluşma alanları “öncelikler

çerçevesi” içerisinde derecelendirilmelidir.

Bu adımda göz önünde bulundurulması

gereken üç derecelendirme ilkesi sayılabilir;

– Coğrafyanın öne çıkan değer grupları ve

mekansal odaklarına yönelik

müdahalelerin geliştirilmesi

– Hassas ve geri döndürülemez doğal

kaynakların korunması

– Ekolojik önemi vurgulayacak ve dengeyi

destekleyecek ekonomik yatırım

alanlarının hareketlendirilmesi

Önceliklerin derecelendirilmesi; yerinde ve

yerelle birlikte yapılacak araştırma ve

değerlendirme çalışmalarına bağlı olarak

değişebilir. Bu noktada, bir başlangıç olarak

temel konuların ele alındığı çerçeve örneği

aşağıdaki şekliyle sunulabilir:

ÖRNEK: Ekoloji & Ekonomi;

çatışması buluşması

Öncelik 1. Tarım Uygulamaları

X Su ve toprak

Eko-tarım uygulamaları

Öncelik 2.

Mermercilik X

Doğal ve kültürel çevre

Doğal ve kültürel kaynaklarla

beslenen turizm alternatifleri

Öncelik 3. Endüstriyel faaliyet

X Doğal kaynaklar

Eko-endüstri çözümleri

… … …

Hedef 2. Eko-Denge Gelişim Modelinin

Oluşturulması

Göller Bölgesi “eko-denge gelişim modeli”,

en temelde coğrafyanın barındırdığı doğal

değerlerin gözetilmesi ve kullanılması

üzerinden şekillenen bir gelişme

senaryosunu işaret etmelidir. Modelin esas

vurgusu ise ekoloji ve ekonomi dengesinin

kurulması, gelişme stratejilerinin bu

dengenin ilkelerine bağlı olarak

kurgulanmasıdır.

Adım 1. Bölgesel gelişme aktörlerini

belirlemek

Eko-denge gelişme modeli daha etkin ve

uygulanabilir süreçler elde etmek adına

yerel kesimler tarafından katılımcı bir süreç

içerisinde hazırlanmalıdır. Bu bağlamda,

bölgesel gelişme aktörlerinin belirlenmesi

ve bu kesimlerin beklentilerinin anlaşılması

öncelikli adım olarak ele alınmalıdır. Göller

Bölgesi eko-denge gelişme modelinin ana

aktörleri, Afyonkarahisar-Burdur-Isparta

illeri ile Antalya ve Konya illerinin ilgili

ilçeleri çerçevesinde ortaya konulmalıdır.

Page 48: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

48

Eko-denge gelişme modelinin oluşturulması

sürecinde rol alması gereken bölgesel

gelişme aktörleri aşağıdaki gibidir.

Yerel yönetimler: Gelişme modelinin ana

aktörleri, bölgesel değerlerin sahibi olan il

ve ilçe belediyeleridir.

Ekonomik aktörler: Özel sektör, üreticiler,

zanaatçılar, KOBİ’ler ve kooperatifler yerel

ekonomik faaliyetlerin ana aktörleri olarak

gelişme modelinin temel tarafları

arasındadır.

Kalkınma Ajansları: Kalkınma faaliyetlerini

bölgesel ölçekte destekleyecek olan Batı

Akdeniz Kalkınma Ajansı (Antalya-Burdur-

Isparta), Zafer Kalkınma Ajansı

(Afyonkarahisar) ve Mevlana Kalkınma

Ajansı (Konya) ve ulusal kalkınma

politikalarını belirleyen ilgili Bakanlıklar,

yerel çıkarların korunması ve yönetilmesi

sürecinde eşgüdüm halinde çalışmalıdır.

Sivil toplum örgütleri: Yörede yaşayan ve

çalışanların beklentilerini sürece yansıtacak

olan sivil toplum kuruluşları, gelişme

modelinin geliştirilmesinde rol alması

gereken temel aktörlerdendir.

Meslek örgütleri: Meslek odaları ve üretici

örgütlenmeleri eko-denge gelişme

modelinin oluşturulması sürecinde önemli

katılımcılarıdır.

Üniversiteler: Göller Bölgesi üniversiteleri

ekoloji ve ekonomi dengesinin elde edildiği

bir gelişme modelinin oluşturulması için

çalışması gereken önemli bir paydaş

kesimini oluşturur.

Adım 2. Eko-Denge ilkelerini

tanımlamak

Eko-denge gelişme modelinin tutarlı ve

etkin bir çerçeve sunabilmesi için ortak bir

anlayışa dayanan ilkelerinin tanımlanması

gerekmektedir. Bölgenin bütününü

kapsayacak modelin benimsemesi gereken

temel ilkelerin başında;

Bölge bütününde ortak bir ekolojik

yaşam anlayışının geliştirilmesi ve

benimsetilmesi,

Ekoloji ve ekonomi dengesinin elde

edilmesi,

Kentsel ittifaklar yoluyla yerel

dengelerin sağlanması, ve

Eko-denge konusunda yenilikçi

yaklaşımların geliştirilmesi ve

uygulanması sayılabilir.

Bu temek ilkelere ek olarak, doğal ve

kültürel değerlerin ekonomik kalkınmanın

ana girdisi olarak kurgulanması gerekir.

Bölgedeki çeşitliliğin ekonomik gelişmedeki

itici güç olduğu bir model sayesinde,

yerelde özel girişim desteklenebilir ve

değerlerin katma değeri arttırılabilir.

Adım 3. Gelişme modeli yönlerini

ortaya koymak

Bölgenin sahip olduğu doğal yapı

bileşenlerini değerlendirerek elde edilecek

eko-denge gelişme modelinin yönleri,

mevcut durum analizleri ve yerel kesimin

beklentileri doğrultusunda tespit

edilmelidir. Gelişme yönlerinin doğru

belirlenmesi, eko-denge hedefleri ve

eylemlerine yönelik bütüncül ve etkin bir

çerçeve çizilebilmesini sağlayacaktır. Eko-

denge kavramı gözetildiğinde, bölgenin

gelişme yönleri öncelikle tarım ve

Page 49: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

49

hayvancılık, tarıma dayalı sanayi ve eko-

turizm başlıklarında tanımlanabilir.

Tarım: Göller Bölgesi’nin ilk çağlarından bu

yana temel geçim kaynağı olan tarım ve

hayvancılık sektörleri eko-denge

yaklaşımına dayalı modelin başlıca gelişme

yönlerindendir. Bu sektörlerin bölge

geleceğinde etkin bir role sahip olabilmesi

için mevcut kaynaklarla uyum içerisinde

sürdürülmesi gerekir. Bu nedenle, doğal

kaynakları tahrip etmeyen ve eko-denge

yaklaşımını destekleyen bir sektörel

yapılanma gerçekleştirilmelidir.

Tarıma dayalı sanayi: Bölgedeki sanayi

faaliyetlerinin tarımsal verimlilikle orantılı

şekilde dönüştürülmesi ve geliştirilmesi,

bölge için bütüncül bir ekonomik modele

erişilmesinde önemlidir. Süt ve mermer gibi

bölgeye özgü güçlü ürünlerin yerinde

işlenmesi için, yeni sanayi yatırımı alanları

açılmalı ve teşvik sağlanmalıdır. Bu şekilde,

yerel ürünlerin katma değerleri arttırılırken,

yerelde istihdam olanakları da çoğaltılabilir.

Eko-turizm: Yerel değerlerin turizm sektörü

aracılığıyla sunulması ve korunması, eko-

denge gelişme modeli için önemli bir

yöndür. Bölgenin doğal zenginliği ve

değerlerinin çeşitliliği göz önüne

alındığında, eko-turizm alternatifi öne

çıkmaktadır. Göller, göl adaları, mağaralar,

yaylalar ve köylere odaklanan ortak bir

eko-turizm çerçevesi bölge bütünü

düşünülerek oluşturulmalıdır.

Hedef 3. “EKO Vizyon Planı”nın

Hazırlanması

EKO Vizyon Planı, Göller Bölgesi’nin doğal

ve kültürel değerlerinin korunarak akılcı bir

şekilde yönetilmesi, ekonomik gelişmede

kurgulanması ve yerel çeşitlilikte yatan

potansiyellerin harekete geçirilmesini

mümkün kılacak bir yaklaşımın temellerini

atmalıdır. Bu bağlamda, ekoloji ve ekonomi

arasındaki çatışmalara çözüm getirirken,

eko-denge potansiyellerini değerlendiren

bir yaklaşım ve işbirliği sistematiği

oluşturulmalıdır.

Adım 1. Bölgesel eko-vizyonun

tanımlanması

Eko-vizyon Planı’nda belirlenecek bölge

vizyonu, tüm kesimlerin ortak beklenti ve

yaklaşımlarına dayandırılmalıdır. Katılımcı

ve etkin bir ortamda tartışılacak bölge

vizyonu, eko-denge ilkelerini gözetmeli ve

gelişme modeli yönleri ile hedeflerini

destekler nitelikte olmalıdır.

Bölgesel gelişme aktörlerinin, öncelikle

coğrafyanın tüm değerlerinden haberdar

olmaları, sonrasında ise bu değerler sistemi

içerisinde temsil ettikleri kesimleri ve

özgün değerleri konumlandırmaları

önemlidir. Böylece, ortak bir bölgesel eko-

vizyona ulaşılması için gereken yerel

yaklaşım altyapısı sağlanacaktır.

Adım 2. Eko-ekonomi yaklaşımının

geliştirilmesi

Katılımcı ortamlar yoluyla bölge için bir

eko-ekonomi yaklaşımının geliştirilmesi

Göller Bölgesi EKO Vizyon Planı’nın önemli

adımlarındandır. Bölgenin mevcut sorun ve

potansiyelleri göz önüne alınırsa;

Page 50: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

50

– Bölge ekonomisinin yerel kaynakların

korunması ve sürdürülebilirliği

ölçüsünde şekillendirilmesi,

– Tarım, sanayi ve mermercilik

sektörlerinin rehabilite edilerek

geliştirilmesi,

– Jeotermal ve güneş enerjisi gibi

yenilenebilir enerji kaynaklarının

değerlendirilmesi vb.

konular eko-ekonomi yaklaşımının

desteklemesi gereken temel yönlerdir.

Eko-ekonomi yaklaşımının geliştirilmesi,

sağlıklı ve bütüncül bir vizyon planı elde

edilmesi için önemli bir adımdır. Bu

konuda yapılacak bilimsel araştırma ve

değerlendirme çalışmaları, bölgenin

beklenti ve ihtiyaçlarını gözeten bir

yaklaşımın oluşturulmasını destekler.

Adım 3. Ekoloji ile beslenen

ekonominin kurgulanması

Göller Bölgesi için belirlenecek ortak vizyon

ve eko-ekonomi yaklaşımının üzerine, EKO

Vizyon Planı’nın esas vurgusu olarak ekoloji

ile beslenen ekonomi kurgusu yapılmalıdır.

Bu adımda, tekil olarak il ve ilçeler için

ekonomik senaryolar geliştirmekten öte,

ortak değerlere sahip Göller Bölgesi

bütününe yönelik bir ekonomik yapı

kurgusu geliştirilmelidir.

Ekolojik dengeyi gözetmesi beklenen bu

ekonomik kurguda, gelişme modeli

yönlerinin dikkate alınması gerekir. Tarım,

tarıma dayalı sanayi ve eko-turizm

alanlarının bölgesel ekoloji ve ekonomi

dengesi için yeniden ele alınması,

iyileştirilmesi ve canlandırılması

gerekmektedir.

Tematik Strateji 2.

YOL: Kesişen İzler Göller Bölgesi’nin 9000 yıllık bir geçmişe

yayılan kültürel mirası, günümüze ulaşmış

izlerin bütünü ve yol teması ele alınarak

değerlendirilebilir. Bu coğrafyanın özellikle

bulunduğu konum dolayısıyla önemli

ulaşım güzergahlarının üzerinde olması da

bu tematik bakışı destekleyen fiziksel bir

kanıttır.

Bölgenin ortak mirasının yeni bir anlayışla

ve bütüncül şekilde değerlendirilmesi

amacıyla, bölgedeki tüm kültürel izlerin

ortak bir kapsamda yeniden kurgulanması

ve erişilebilirlik bağlamında geliştirilmesi

gerekmektedir. Bu şekilde, bölgenin sahip

olduğu miras öğeleri birbirleriyle

ilişkilendirilip, özgün tarihsel bağlamlarında

konumlandırılabilir. Bölgesel kalkınma ise

mirasa dayalı bu ilişkiler sisteminden

beslenecektir.

Hedef 1. Bölgesel İzler Sistematiğinin

Kurgulanması

Bölgedeki kültürel izlerin gerek tarihsel

gerekse günümüz durumlarının anlaşılması

ve bir bütünün, Göller Bölgesi’nin, parçaları

olarak algılanmaları izler sistematiğinin

temelini oluşturacaktır. Bu değerlendirme

ise bölge ölçeğinde etkileşim konusunun

ele alınmasına ve özgün temaların ortaya

atılmasına altlık oluşturur.

Bölgesel izler sistematiği kurgusunun son

adımı ise mirasın tespiti ve temaların

belirlenmesi adımlarına dayanan bir

bölgeleme olmalıdır. Gerek mekansal

gerekse tematik bölge bileşenlerinin

etkileşimi üzerinden tanımlanacak alt-

bölgeler, bölge senaryosu için bir dayanak

noktası olarak düşünülebilir.

Page 51: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

51

Adım 1. Bölgesel mirası tespit etmek

Bölgesel izler sistematiğinin kurgulanması

için atılması gereken ilk adım sahip olunan

mirasın tüm bileşenleri ve yönleriyle tespit

edilip, değerlendirilmesidir. Bu adımda,

özellikle tarih öncesi yerleşimler,

Hellenistik ve Roma dönemleri ile Selçuklu

ve Beylikler dönemlerine ait mirasın

kapsamlı bir şekilde ve Göller Bölgesi

bütününde ele alınması gerekmektedir.

Her ne kadar günümüze dek bölgede

yapılmış arkeolojik ve mimari çalışmalar

bulunsa da, bu hedef ve adım aracılığıyla

bu çalışmalardan elde edilen verilerin de

toplulaştırılması ve bölge bütününe

yayılması gerekir. Mirasın tespitine konu

edilesi gereken öğelerin başında;

- Höyükler,

- Antik kentler,

- Tüm dönemlere ait anıtsal ve sivil

yapılar,

- Yol izleri,

- Tarihsel ilişki verileri ve

- Geleneksel yaşam izleri gelmelidir.

Adım 2. Etkileşim temalarını

belirlemek

Bölgesel izler sistematiğinin önemli bir

vurgu alanı olarak etkileşim konusunun ele

alınması gerekmektedir. Bölgesel senaryo

kararlarını yönlendirecek olan etkileşim

tespitleri önem taşır.

Bu adımda özellikle etkileşim temalarının

belirlenmesi ele alınmalıdır. Coğrafyanın

sahip olduğu miras değerleri üzerinden,

etkileşim kavramını destekleyen temaların

belirlenmesi, bölgenin daha iyi anlaşılması

ve tüm yönleriyle değerlendirilmesini

mümkün kılacaktır.

Göller Bölgesi’nin tarihsel bağlamı,

bileşenleri ve günümüz durumu ele

alındığında, gerek mekansal gerekse

tematik anlamda etkileşime konu

olabilecek temalar; tarım, su, kültür, olarak

ortaya çıkar.

Adım 3. Etkileşim coğrafyaları

bölgelemesi yapmak

Bölge bütünündeki mirasın tespit edilmesi

ve etkileşim temalarının belirlenmesine

dayanarak, Göller Bölgesi için etkileşim

coğrafyaları tanımlanmalıdır. Bu bölgeleme

çalışmasıyla birlikte, gelecek senaryoları ve

stratejilerinde nasıl bir yol izleneceğinin

ipuçları edinilebilir.

Bölgenin coğrafi yapısı, kültürel ve kentsel

ilişkileri incelendiğinde;

- Coğrafi,

- Kültürel,

- Kentsel

açılardan etkileşim bölgeleri tanımlanabilir.

Bu bölgelemenin temel çıktıları öncelikle

bölge ölçeğinde bir ilişkiler sistematiğini

coğrafya, kültür gibi çoklu başlıklar

üzerinden tanımlayabilmek ve bölgesel

senaryolara altlık oluşturmaktır.

Page 52: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

52

Hedef 2. Kesişen İzler Senaryosunun

Yazılması

Göller Bölgesi’nin coğrafi ve kültürel

etkileşim bölgelerinin tanımlanması,

kesişen izler senaryosunun yazılması için

bir altlık oluşturacaktır. Bu senaryonun ana

hedefi ise bölge genelinde tutarlı ve

bütüncül bir yaklaşımla yeni odak ve

aksların ortaya çıkarılması ve bunların

kültür öncelikli bölgesel kalkınmada

değerlendirilmesidir.

Adım 1. Potansiyel etkileşim düğüm

ve zincirlerini ortaya çıkarmak

Etkileşim bölgelerinin kesişim odaklarında,

değerlerin niteliksel ve niceliksel açıdan

yoğunlaştığı söylenebilir. Bu nedenle, bu

odaklar, bölgesel gelişmede rol

oynayabilecek potansiyel düğüm noktaları

şeklinde tanımlanabilir.

Yine etkileşim bölgelerinin kesişmesi ve

birbirlerini takip ettiği akslar içinse

etkileşim zincirleri kavramı ele alınabilir.

Etkileşim düğümleri ve zincirlerinin

potansiyelini ortaya çıkarmak, bölgesel

kesişen izler senaryosunun farklılık yaratan

noktalarını da harekete geçirmeyi

sağlayacaktır.

Adım 2. İşbirliği ağları yaratmak

Etkileşim bölgeleri ile onların içerdiği

düğüm ve zincirlerde gelişme ve proje

odaklı işbirliği ağları geliştirilmelidir. Yerel

ve özgün değerlerin ele alınmasıyla

kurulacak işbirliği ağlarının temel amacı;

bölgesel değerlerin ortak bir yaklaşımla

korunması ve geliştirilmesi olmalıdır.

İşbirliği ağlarının dayanacağı değer grupları

için;

– Göl coğrafyaları ve su kültürü etkileşim

düğümleri,

– Tarih öncesi yerleşim merkezleri

etkileşim zincirleri,

– Antik yollar ve kervan yolları etkileşim

zinciri,

– Dokuma geleneği etkileşim düğümleri,

öncelikli örnekler olarak ele alınabilir.

Adım 3. Düğüm ve zincirlerde vizyon

projeleri geliştirmek

Etkileşim düğüm ve zincirlerinde kurulan

işbirliği ağlarının hedeflerinden biri bu

noktalarda vizyon projeleri geliştirerek,

özgün değerlerin korunması ve gelişme

senaryosuna entegre edilmesine yönelik

çözüm üretmektir.

Kurulan işbirliği ağlarının birbirleriyle

ilişkilendirilmesi ise, doğa ve kültür öncelikli

gelişme dinamiklerini tetikleyecek program

ve projelerin bölge ölçeğinde ve bütüncül

bir yaklaşımla hayata geçirilmesini

sağlayacaktır.

Hedef 3. “Kültürel Erişilebilirlik Ağ

Çalışması”nın Yapılması

“Kesişen İzler” tematik stratejisinin son

hedefi olarak, Göller Bölgesi bütününde

ortak mirasa yönelik yeni bir yaklaşımın

geliştirileceği “kültürel erişilebilirlik ağ

çalışması” önerilebilir.

Erişilebilirlik ağının öncelikli hedefleri

arasında, bölgesel mirasın bütüncül olarak

algılanıp, anlaşılabildiği yeni koruma ve

sunum çözümleri üretmek, Göller Bölgesi

ölçeğinde mirasın ilişkilendirilip bir ağ

bağlamında değerlendirilmesini sağlamak

sayılabilir.

Page 53: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

53

Adım 1. Erişim temalarını belirlemek

Ağ çalışmasının esas belirleyicileri, bölgesel

mirasa ne şekilde bir erişim sağlanacağını

belirleyecek olan temalardır. Bölgesel miras

değerlendirildiğinde;

– Su kültürü,

– Arkeoloji,

– Tarım ve hayvancılık,

– Selçuklu dönemi,

– Beylikler dönemi ve

– Geleneksel yaşam öğeleri

öncelikli erişim temaları arasında sayılabilir.

Bu temalar aracılığıyla ele alınacak bölgesel

miras öğelerinin yenilikçi ve bütüncül

yaklaşımlarla korunması ve sunulması,

bölgesel gelişme senaryolarına entegre

edilmesi önemlidir.

Adım 2. Erişilebilirlik ağı çerçevesini

kurmak

Kamu, yerel, sivil ve özel kesimlerin

işbirliğinde kurgulanacak erişilebilirlik ağı

çerçevesinin temel vurgularından biri

etkileşim bölgeleri ve erişim temaları

doğrultusunda yeni sektörler ve yatırım

alanlarının yaratılmasıdır. Çerçevenin ana

başlıkları;

– Anlama; özgünlük ilkesi

– Yorumlama; tarihsel ve günüz bağlam

– Koruma; bütüncül yaklaşım

– Değerlendirme; gelişme senaryosu

rolleri

– Sunum; yenilikçi ve bütüncül

– Erişim; fiziksel erişim ve etkin iletişim

şeklinde, tüm etkileşim bölgeleri ve

bileşenleri için bölgesel bir ortaklık kurma

amacıyla ele alınabilir.

Kültürel erişilebilirlik ağı çerçevesinin ele

alması gereken öncelikli konular ise şu

şekilde sıralanabilir;

– Kültürel ve doğal etkileşim alanlarının

korunması ve geliştirilmesi,

– Kültürel mirasa erişilebilirliğin gerek

fiziksel gerekse algısal anlamda

arttırılması,

– Bölgesel mirasın ortak bir çatı altında

anlaşılması ve anlatılması,

– Erişilebilirlik ağı genelinde stratejik ilgi

alanları tanımlayarak, yatırım ve

istihdam olanaklarını arttırmak

Adım 3. Erişilebilirlik ağını

kurumsallaştırmak

Kültürel erişilebilirlik ağının proje odaklı

işbirlikleri temelinde kurumsallaşmasını

sağlarken, tematik alana bağlı olarak

Göller Bölgesi bütününde yerel yönetimler,

üniversiteler, sanayi ve ticaret odaları,

kalkınma ajansları, meslek odaları ve yerel

girişimcilerin bir araya getirilmesi

gerekmektedir.

Erişilebilirlik ağının kurumsallaştırılması, bu

yöndeki çalışmaların devamlılığına yardım

edebileceği gibi aslen çok taraflı ortamların

yaratılmasını da sağlayacaktır.

Page 54: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

54

Tematik Strateji 3.

KIYI: Kıyı Yaşamı

Coğrafyadaki göllerin çeşitliliği ve nitelikleri

bu bölgeyi gerek çevresinde gerekse tüm

Anadolu’da ayrıcalıklı kılmaktadır. Göller

Bölgesi’nin sahip olduğu su kaynaklarıyla

kurulan ilişki günümüzde tarım faaliyetleri,

belirli ölçüde balıkçılık ve kuş gözlemi gibi

aktivitelerle sınırlıdır.

Su öğesinin bu denli güçlü olduğu bir

coğrafyada, yaşam ve su kıyısı ilişkilerinin

diğer bölgelere göre daha güçlü olduğu

çevrelerin varlığı beklenir. Ne var ki, Göller

Bölgesi genelinde bugün izlenemeyen kıyı

yaşamı, mevcut duruma göllerin günden

güne yitirilmesi sorunu da eklenince,

zayıflama tehdidiyle karşı karşıyadır.

Göller Bölgesi’nin en temel ortak değeri

olan göller için bütüncül ve kapsamlı bir kıyı

stratejisinin ele alınması önemlidir. Yaşam

ve su öğesinin bütünleştirileceği bu

stratejinin esas amaçları;

Kıyıların barındırdığı çeşitlilikten

beslenerek kurgulanacak etkin bir kıyı

yaşamı ile daha yaşanabilir çevreler

yaratılması

Koruma ilkeleri doğrultusunda suya

yaklaşma ve suyu değerlendirme

olanaklarının yaratılması,

Su öğesine duyulan sahiplenme ve

saygının arttırılması, suyun yaşamın

temel bileşeni haline getirilmesi

şeklinde ifade edilebilir.

Hedef 1. Kıyısal Coğrafya Çeşitliliğinin

Saptanması

Su kıyılarının ne şekilde ele alınıp

değerlendirilebileceğini anlamak üzere

öncelikle var olan kıyısal çeşitliliğin

anlaşılması gerekmektedir. Bu bağlamda,

kıyısal coğrafya çeşitliliğinin saptanması

yolundaki temel adımları; yaşam-kıyı

etkileşimini araştırmak, hassas alanları

tespit etmek ve kıyısal temaları ortaya

koymak oluşturur.

Adım 1. Yaşam-kıyı etkileşim odak ve

akslarını belirlemek

Göller Bölgesi’nin gerek tarihteki gerekse

mevcuttaki yerleşim desenleri

incelendiğinde, göllerin çevresinde

konumlanmanın fazla olduğu izlenir. Ancak

yine de suyla doğrudan etkileşim kuran

yaşam alanları sınırlı sayıdadır; Eğirdir,

Beyşehir ve bazı köyler gibi.

Yerleşim ve su ilişkilerinin yeterince güçlü

olarak kurulamadığı bu doku içerisinde,

yaşam-kıyı etkileşim odakları ve akslarının

belirlenmesi, kıyısal coğrafya çeşitliliğinin

barındırdığı farklılaşan değerlerin de

tespitine karşılık gelir.

Bu noktada ele alınabilecek odak ve aksları,

öncelikle günümüze ulaşamamış geçmiş

etkileşim izleri, sonrasında ise günümüz

ilişki alanları oluşturur.

– Göl kıyılarında konumlanmış yerleşim

alanları (Antik kentler, höyükler vb.) ve

bunların oluşturduğu akslar için tarihsel

yaşam-kıyı etkileşiminin odak ve aksları

tanımlaması yapılabilir.

– Günümüzde göl kıyılarıyla ilişki

içerisinde bulunan yaşam alanları için

ise mevcut yaşam-kıyı etkileşiminin

odak ve aksları tanımlaması yapılabilir.

Page 55: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

55

Bu bileşenlerdeki etkileşimi belirleyen

öğeler; su ile doğrudan ilişkili faaliyet

alanlarıdır. (balıkçılık, tarım, su sporları,

kuş gözlemi, rekreasyon vb.)

Adım 2. Hassas kıyı bileşenlerini

saptamak

Kıyı yaşamının yaratılacağı veya

canlandırılacağı odak ve aksların tespitine

ek olarak, hassas kıyı bileşenlerinin

saptanması önemli bir adım olarak öne

çıkar. İnsan yaşamının su öğesiyle kurduğu

ilişkinin güçlendirilmesine yönelik alınacak

kararlar, her koşulda hassas ve

yenilenemeyen kaynakların korunması ve

sürdürülmesini gözetmelidir.

Göl coğrafyalarındaki hassas bileşenlerin

başında;

– Su, toprak ve hava kalitesi

– Biyolojik çeşitlilik

- Fauna çeşitliliği (kuş, balık, memeli,

sürüngen vb. türlerin varlığı),

- Bitki örtüsü ve endemik flora türleri

– İnsanın yaşam alanları

Adım 3. Kıyısal temaları ortaya

çıkarmak

Kıyı-yaşam etkileşiminin canlandırılması

için kullanılabilecek kıyısal temaların ortaya

çıkarılması, çeşitliliğin değerlendirilmesine

yönelik son adım olarak kabul edilebilir.

Kıyı yaşamı ilkeleri ve kararlarını

yönlendirmesi açısından önemli olan kıyısal

temaların başında;

– Suya yaklaşım,

– Su ve ekonomi birlikteliği,

– Su ve günlük yaşam,

– Kıyı kullanımı,

– Kıyısal sorumluluk, gibi başlıklar ele

alınabilir.

Hedef 2. Kıyı ve Yaşam Bütünleşmesinin

Sağlanması

Bölge genelinde kıyı ve yaşamın

bütünleşmesini sağlayacak olan temel

adımlar; kıyısal peyzajın iyileştirilmesi, su

kültürünün canlandırılması ve son olarak

sorumluluk alanları ile temel aktörlerin

belirlenmesidir.

Adım 1. Kıyı peyzajını rehabilite

etmek

Kıyı ve yaşamın entegrasyonu için

yaşanabilir ve sürdürülebilir kıyı alanlarının

yaratılması gerekmektedir. Bu bağlamda,

birçok alt başlığı kapsayan kıyı peyzajı

kavramı ele alınmalı ve etkin bir kıyı

yönetimi yaklaşımı geliştirilmelidir.

Doğal yapı elemanları ve kültürel öğeler

gibi bileşenleri içeren kıyı peyzajlarının

rehabilite edilmesi, bölge genelinde

geliştirilecek bir ortak yönetim anlayışına

bağlıdır. Değerlerin koruma ve kullanım

ilkelerinin belirlenmesi, yetki ve sorumluluk

alanlarının tanımlandığı bir kıyı yönetimi

çerçevesi, Göller Bölgesi’nde bulunan tüm

göller için ortak bir yaklaşımla kurulabilir.

Bunun yanında kıyı yönetimi çerçevesi; her

gölün kendine özgü nitelikleri üzerinden

geliştirilecek özel ilke ve kararları

içermelidir.

Kıyı peyzajının rehabilitasyonunda ele

alınabilecek temel konular;

– Kıyılarda, doğa uyumlu ve duyarlı

aktivite alanlarının geliştirilmesi,

– Göl ve çevresindeki ekosistemlerin

ıslah edilmesi,

– Biyolojik çeşitlilik, su ve toprak kalitesi

gibi hassas kıyı bileşenlerine yönelik

takip ve izleme mekanizmalarının

etkinleştirilmesi,

Page 56: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

56

– Koruma statüleri ve sınırlarının,

göllerin ve yaşayan kesimin

ihtiyaçlarına göre yeniden gözden

geçirilmesi şeklinde sıralanabilir.

Etkin, bütüncül ve tutarlı bir kıyı

rehabilitasyonu ile kıyı ve yaşam

bütünleşmesi için önemli bir altlık

oluşturulacaktır.

Adım 2. Bölgesel su kültürünü

canlandırmak

Göller Bölgesi’nin günümüzde tespit

edilebilen önemli sorunlarından biri insan

yaşamının su öğesi ile yeterince bir araya

gelememesidir. Bu eksikliğin giderilmesine

yönelik atılması gereken adım ise bölge

ölçeğinde geçerli bir su kültürü

yaklaşımının canlandırılmasıdır.

Göl kıyılarında yaratılabilecek su kültürü

odaklarının ele alınması bu adım için

öncelikli yaklaşımdır. Bu odaklarda su

öğesinin günlük yaşama eklenebileceği yeni

yaklaşımlar ve müdahale alanları

araştırılmalıdır. Kuş gözlemciliği, su

sporları, göl balıkçılığı gibi bölgede

yaygınlaştırılabilecek aktivite alanları için

gerekli altyapı ve tanıtım çalışmaları

tasarlanmalıdır.

Adım 3. Kıyısal sorumluluk alanları ve

taraflarını belirlemek

Kıyı peyzajının rehabilitasyonu ve su

kültürünün canlandırılması amaçlarıyla

hazırlanması gereken kıyı yönetimi

çerçevesinde, kıyısal sorumluluk alanları ve

taraflarının belirlenmesi önemli bir

adımdır.

Göller ve diğer sulak alanların, tüm

yerleşimler ve kesimler için ortak bir değer

olduğu coğrafyada, kıyı yönetimi çok taraflı

katılımın gerçekleştiği bir süreçte ele

alınmalıdır. Bu noktada, çerçeve

kapsamında “kıyısal sorumluluk” kavramı

gündeme getirilmeli ve bu sorumluluğu

taşıyan taraflar özel olarak belirlenmelidir.

Kıyısal sorumluluk tarafları aşağıdaki gibi

belirlenebilir;

– İl ve ilçe belediyeleri

– Köy muhtarlıkları

– Burdur ve Isparta İl Özel İdareleri

– İlgili Bakanlık birimleri

– Üniversiteler

– Sivil toplum örgütleri

– Özel sektör

– Turizm sektörü temsilcileri

Hedef 3. “Kıyı Yaşamı Rehberi”nin

Hazırlanması

Göller Bölgesi bütününde sulak alanların

korunması ve kıyı-yaşam bütünleşmesini

sağlayacak olan kıyı yönetimi çerçevesinin

uygulamaya yönelik ilkeleri, başta yerel

halk olmak üzere çeşitli hedef kitlelere “Kıyı

Yaşam Rehberi” yoluyla aktarılmalıdır.

Kıyısal yaşam anlayışının ve değerlerin

tanıtımı, kıyının kullanım ilkeleri ve

yatırımcı kesimleri yönlendirmeye yönelik

hazırlanacak Kıyı Yaşamı Rehberi,

sürdürülebilir kıyılar ve yaşam alanları

potansiyelinin kullanıcılara aktarılmasında

önemli bir araç olacaktır. Bu nedenle

çalışmanın; bölgede kıyı ile doğrudan ve

dolaylı olarak ilişkide bulunan tüm

kesimlerin ve doğal yapının ihtiyaçları

doğrultusunda hazırlanması gerekmektedir.

Adım 1. Hedef kitleleri belirlemek

Kıyı Yaşam Rehberi, kıyı alanlarındaki doğal

ve kültürel mirasın korunması, ekonomik

açıdan değerlendirilmesi ve kıyı yaşamı

ilkelerinin belirlenmesi konularıyla ilgili

kesimleri yönlendirecek ürünler olarak

tasarlanabilir.

Page 57: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

57

Rehber, kıyısal sorumluluk taşıyan ve kıyı

yaşam alanlarını doğrudan veya dolaylı

olarak kullanan kesimler için birer el kitabı

niteliğinde olacaktır. Hedef kitlelerin

beklentileri ve ihtiyaçlarını anlamak, sağlıklı

bir planlama süreci elde etmek açısından

önemlidir.

Kıyı Yaşamı Rehberi’nin hitap edeceği hedef

kitleler öncelikle;

- Kıyıda ve yakın çevresinde

yaşayanlar

- Turizm, spor vb. amaçlarla

kıyıyı günübirlik kullananlar

- Kıyıda tarım, balıkçılık gibi

ekonomik faaliyet sürdürenler

- Yerel yönetimler,

- Yerel girişimciler şeklinde

sayılabilir.

Adım 2. Rehber bileşenlerini

belirlemek

Kıyı Yaşamı Rehberi’nin temel amaçları

doğrultusunda anlaşılabilir ve ulaşılabilir bir

içerik oluşturulması önemlidir. Aynı

zamanda Rehber’in vurguladığı alanların

kıyı rehabilitasyonu ile kıyı ve yaşam

bütünleşmesini destekleyecek nitelikte

olması gerekir. Bu bağlamda, ele

alınabilecek rehber bileşenleri;

Yaşayanlar ve kullanıcılar için; - Kıyısal coğrafya çeşitliliği - Arazi kullanım ilkeleri - Tarım ve balıkçılık uygulama

ilkeleri - “Su ayak izi” uygulaması

Yerel yönetimler için; - Kıyı yönetimi ilkeleri - İşbirliği olanakları

Yatırımcılar için; - İşbirliği olanakları - Potansiyel yatırım alanları

Adım 3. Kaynakların kullanım

ilkelerini tanımlamak

Kıyı Yaşamı Rehberi’nin temel vurgu

alanlarından biri olarak kaynakların

kullanım ilkelerinin tanımlanması, eko-

denge yaklaşımının geliştirilmesi açısından

da önem taşır. Rehber’in esas amacı,

yaşayanların kıyısal kaynakları akılcı bir

yöntemle kullanmasını teşvik etmektir.

Böylece sürdürülebilirliği yüksek kıyı

coğrafyalarında insan yaşamının su ile

bütünleşmesi sağlanabilir.

Rehber kapsamında belirlenmesi gereken

kaynak kullanım ilkeleri;

– Eko-denge yaklaşımının gözetilmesi,

– Hassas ve yenilenemez kaynaklar için

özel yaklaşımların geliştirilmesi,

– İzleme ve değerlendirme süreçlerinin

etkinleştirilmesi,

gibi konuları göz önünde bulundurmalıdır.

Page 58: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

58

Tematik Strateji 4.

SU: Suyun Gücü Göller Bölgesi’nin mevcut durumu göz

önüne alındığında, öncelikli olarak kapsamlı

ve bütüncül bir su yönetim planının

gerekliliği görülmektedir. Tüm bölgesel

değerler içerisinde özel bir yere sahip olan

su öğesi için geliştirilmesi gereken yeni

yaklaşımın, su yönetim planı kapsamında

benimsenmesi ve tüm coğrafyaya yayılmış

her türlü su kaynağı (yer altı, yerüstü,

hareketli, durgun) için geçerli olması

gerekmektedir.

Hedef 1. Su Kümelenme Analizinin

Yapılması

Coğrafyanın barındırdığı her türlü su

kaynağının, mevcut durumları ve kullanım

potansiyelleri ile analiz edilmesi su yönetim

planının ilk hedefidir. Su kaynakları ve

kullanım talepleri üzerinden yapılacak

analiz çalışmaları, yönetim çerçevesinin

temel kararları için bir altlık oluşturacaktır.

Adım 1. Su kaynaklarını tespit etmek

Bölgenin sahip olduğu su kaynaklarının

tespiti bütüncül bir bakış açısıyla, diğer bir

deyişle noktasal analizlerden öte tüm bölge

için gerçekleştirilmelidir. Kaynak tespitinin;

Afyonkarahisar, Burdur, Isparta illeri ile

Konya ve Antalya illerinin ilgili ilçeleriyle

işbirliği içinde yapılmalıdır.

Göller coğrafyası bütününde tespiti

yapılacak su kaynakları;

– Göller

– Sazlık ve bataklıklar

– Karasal yüzey suları (nehir, dere, çay)

– Yer altı suları (yer altı nehirleri, yer altı

gölleri) şeklinde sınıflanabilir.

Adım 2. Su taleplerini belirlemek

Tespiti yapılan su kaynaklarının ardından,

bu kaynaklara ilişkin talep analizinin

yapılması gerekir. Bu noktada yine bölge

bütünselliği önem kazanır. Tüm Göller

Bölgesi için yapılacak bir su ihtiyaç analizi,

yine bölge ölçeğindeki kaynakların

değerlendirilmesi için altlık oluşturacaktır.

Su talepleri analizine konu edilmesi

gereken başlıklar;

– Sektörel ihtiyaçlar;

- Tarım faaliyetlerinin su ihtiyacı ve

su kullanım biçimleri,

- Endüstriyel tesislerin su ihtiyacı ve

su kullanım biçimleri,

– Kentsel ve evsel ihtiyaçlar,

şeklinde özetlenebileceği gibi yerinde

yapılacak araştırma ve değerlendirmelerle

çeşitlenebilir.

Adım 3. Su varlığı ve kullanımı

yoğunluk haritasını hazırlamak

Bölge ölçeğinde su kaynakları ve kullanım

taleplerinin tespit edilmesi ile Göller

Bölgesi için bir su varlığı ve kullanımı

yoğunluk haritasının elde edilmesi

mümkündür. Kaynakların toplandığı alanlar

ile su kullanımının yoğunlaştığı odak ve

aksların tespiti, su yönetimi karar

mekanizmalarını yönlendirecek veriler

sağlar.

Su kullanım alanı Tarım, endüstri, kentsel

Kullanılan su kaynağı Göl, yer altı suyu, dere vb.

Su kalitesi ve potansiyeli

Suyun kullanım derecesi

Az, orta, yoğun vb.

Suyun kullanım yöntemi

Salma sulama, damla sulama vb.

Page 59: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

59

Suyun nerede ve kim tarafından

kullanıldığını anlamanın yanı sıra, nasıl

kullanıldığı da yoğunluk haritasının temel

konularındandır. Örneğin, hangi

endüstri/tarım faaliyetinin hangi su

kaynağını nasıl bir yöntemle ve ne ölçüde

kullandığı verisi, bölge ölçeğinde

toplanması halinde önemli bir kümelenme

analizinin hazırlanmasına yarayacaktır.

Hedef 2. Su Yönetim Çerçevesinin

Oluşturulması

Su kümelenme analizine ek olarak, su

yönetim çerçevesinin oluşturulması

Yönetim Planı’nı yönlendirecek temel

çalışmadır. Plan’ın ele alacağı başlıkları ve

vurgulaması gereken esas alanları işaret

edecek olan çerçeve; süreç paydaşlarını

tayin ederken, yönetim stratejileri ve

hedeflerini yönlendirecek ilkeleri de

belirlemelidir.

Su yönetimi çerçevesinin, sadece

günümüze değil, aynı zamanda geleceğe

yönelik farklı yaklaşım ve önlemler

geliştirmesi gerekir. Ekonomik faaliyetler,

yapılaşma, değişen iklim koşulları gibi

birçok nedene bağlı olarak etkilenen su

kaynaklarının, tüm bu etkiler göz önünde

bulundurularak, alternatif gelecek

senaryoları kurgulanmalıdır.

Adım 1. Yönetim aktörleri ve işbirliği

taraflarını belirlemek

Ortak değerlere sahip ve ortak bir geleceği

paylaşan yönetim aktörleri tüm bölge

ölçeğinde tanımlanmalıdır. Bölgenin sulak

alanları ve diğer su kaynakları, öncelikle

Afyonkarahisar, Burdur ve Isparta

illerindeki kesimlerce ortak değerler olarak

benimsenmeli ve buna göre ortak bir

anlayışla yönetilmelidir. Bu nedenle, idari

sınırları aşan bir işbirliği yaklaşımı

geliştirilmeli, taraflar bu yaklaşım

doğrultusunda bir araya gelmeli ve

eşgüdüm sağlamalıdır. Öncelikli yönetim

aktörleri ve işbirliği tarafları aşağıdaki

gibidir;

– Su kaynaklarını, idari sınırları içinde

barındıran belediyeler ve muhtarlıklar

– Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile

yereldeki birimleri

– Su kullanıcıları (kentsel kullanıcılar,

ekonomik sektör kullanıcıları,

rekreasyon amaçlı kullanıcılar vb.)

– Sivil toplum kuruluşları

– Üniversitelerin ilgili bölümleri

Adım 2. Su yönetim ilkelerini

tanımlamak

Su Yönetim Planı’nın öne süreceği strateji,

hedef ve eylem alanlarını yönlendirmesi

açısından öncelikle yönetim ilkeleri

tanımlanmalıdır. Su yönetimi ilkelerinin

üzerinde durması gereken konular;

– Yüzey ve yer altı suları gibi her türlü su

kaynağının yönetim planına konu

edilmesi

– Tüm bölgesel aktörlerin katılımı sonucu

ortak ve ulaşılabilir bir vizyon

belirlenmesi

– Gözlenen sorun belirtileri yerine sorun

kaynaklarına dair çözüm üretilmesi

– Su-toprak-orman kaynakları arasında

etkileşimin sağlanması

– Su kalitesi ölçüm ve izleme sistemlerinin

geliştirilmesi

– Su kullanım standartlarının belirlenmesi

– Hassas ve yenilenemeyen kaynaklara

ilişkin öncelik çalışmasının yapılması

– Çevre ve ona bağımlı kullanıcılar

arasında ihtiyaç ve çıkarların

dengelenmesi

Page 60: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

60

– Kurumsal yapılar arasında entegre

yönetimin sağlanması

– Çok disiplinli çalışma zeminlerinin

yaratılması

– Kısa-orta-uzun vadeli önlemlerin

tanımlanması

– Su yönetim yaklaşımına sosyal ve

kültürel perspektif eklenmesi

– Suya eşit erişimin sağlanması

Adım 3. Farklı su kullanılabilirlik

senaryolarına göre değişecek

yaklaşımları belirlemek

Değişen çevresel koşullar ve insan

müdahalelerine bağlı olarak su

kaynaklarının kullanılabilirlik seviyelerinde

değişimler gözlenebilir. Bu nedenle

geleceğe yönelik alternatif yönetim

yaklaşımlarının geliştirilmesi önem

kazanmaktadır.

Değişen su kullanılabilirlik seviyelerine göre

yeni senaryoların yazılması için su

kaynaklarının olası durumları (kurumuş,

kuruma tehlikesinde, normal seviyede ve

iyi durumda gibi) ile değişen çevresel ve

yönetimsel amaçların çakıştırıldığı bir

senaryolar çerçevesi kurgulanmalıdır. Bu

çerçevede geçerli olacak temel ilkeler;

– Kurumuş veya kuruma tehlikesiyle

karşı karşıya olan sulak alanlar için;

olası tahribatın engellenmesi ve geri

kazanım potansiyelinin harekete

geçirilmesi

– Normal seviyede olan sulak alanlar

için; dayanıklılığın muhafaza edilmesi

– İyi durumda olan sulak alanlar içinse;

dayanıklılığın geliştirilmesi şeklinde

ifade edilebilir.

Hedef 3. “Su Yönetim Planı”nın

Hazırlanması

Adım 1. Yönetim kapsamını

belirlemek

Su Yönetim Planı hazırlık sürecinin ilk adımı

yönetim planı kapsamını belirlemektir. Su

kümelenme analizi ve yönetim ilkeleri

doğrultusunda, planın kapsayacağı alan

mekansal açıdan belirlenmeli, bunun

yanında vurgulanacak tematik başlıklar

tanımlanmalıdır.

Yönetim Planı’nın kapsamı belirlenirken göz

önünde bulundurulması gereken nokta; tek

başına sorun alanlarının değil, sorun

kaynaklarının çözümüne odaklanmak

olmalıdır. Örneğin, göllerin su seviyelerinin

azalmasındaki dış etkenler (göl sularını

besleyen yerüstü sularının barajlarla

kısıtlanması, yer altı sularının sondajlarla

azaltılması gibi) tespit edilmeli ve bunlara

yönelik çözümler araştırılmalıdır.

Adım 2. Su Yönetim Platformu’nu

kurmak

Göller Bölgesi Su Yönetim Planı

kapsamında yerel kesimlerden temsilcilerin

bir araya geleceği ve süreklilik esasıyla

çalışan bir Su Yönetim Platformu

kurulmalıdır. Bu Platform’un temel

eylemlerinin başında;

– Yerel ve merkezi yönetim birimleri

arasındaki eşgüdümün takip edilmesi,

– Yerel proje gruplarının yönlendirilmesi

ve desteklenmesi,

– Su yönetimi takip/izleme sisteminin

etkinleştirilmesi,

– Kıyı Yaşamı Rehberi”nin hazırlanması

ve ilgili kitlelerle paylaşılması,

Page 61: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

61

– Yerel ölçekte su yönetimi yaklaşımının

geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için

örgütlenmenin sağlanması,

sayılabilir.

Adım 3. Su yönetimi takip/izleme

sistemini kurmak

Su yönetimi sürecinin en önemli

adımlarından bir bölge genelinde aktif bir

takip/izleme sisteminin etkinleştirilmesidir.

Zaman içinde değişen çevre koşulları, su

kaynaklarının potansiyelleri, artan/azalan

tehdit seviyelerini tespit edecek olan

sistem sonuçta Su Yönetim Planı’nın

revizyonu için gerekli veriyi sağlayacaktır.

Page 62: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

62

Bölüm 5

ÇARPAN ETKİLEŞİM STRATEJİ ÇERÇEVESİ

Göller Bölgesi Etkileşim Planı’nın temel

odağı ve önermesi olan “Çarpan Etkileşim

Strateji Çerçevesi”, etkileşim coğrafyalarını

dün, bugün ve yarın zaman dilimleri ile

değerlendirerek, idari sınırlardan öte

coğrafyayı temel alan bir çerçeve

sunmaktadır. Bu coğrafyaya özgü

sayılabilecek kavramlardan yola çıkan 4

tematik stratejiyi de kapsayan çerçeve,

Göller Bölgesi coğrafyasının geleceğiyle

ilgili bütünsel ve yenilikçi bir kalkınma ve

yönetim anlayışı benimsetmeyi

amaçlamaktadır.

Çarpan Etkileşim Strateji Çerçevesi’nden

yola çıkarak Göller Bölgesi coğrafyasında

kültür öncelikli kalkınma ve ortak bir ekoloji

yönetim modeli için, “SU:Suyun

Gücü” temel stratejisinin

öngördüğü şekilde, “Su Yönetim

Planı” hazırlanmalıdır. Ekolojik

yapısı başta olmak üzere değerleri

ve aktörleri açısından zengin bir

çeşitlilik sunan bu coğrafyada,

öncelikle sınırsız sınırlar, etkileşim

coğrafyası ve etkileşim temaları

üzerinde durulmalı ve farklı bakış

ölçeklerindeki yönetim planı

rasyonelleri anlaşılmalıdır.

ÇARPAN ETKİLEŞİM STRATEJİ

ÇERÇEVESİNİN YAPISI

Göller Bölgesi Çarpan Etkileşim Strateji

Çerçevesi, bölgenin sahip olduğu tarihsel

derinlik ve çeşitliliğe bağlı olarak dün,

bugün ve yarın zaman dilimleri temel

alınarak oluşturulmalıdır. Aynı zamanda,

bölgenin fiziksel ve idari kapsamı; sınırsız

sınırlar, etkileşim coğrafyaları ve etkileşim

temaları kavramlarını ortaya çıkarmaktadır.

Tüm bu girdiler ışığında oluşturulan strateji

çerçevesi; “EKO Vizyon Planı”, “Kültürel

Erişilebilirlik Ağ Çalışması” ve “Kıyı Yaşamı

Rehberi” ve “Su Yönetim Planı” olmak

üzere 4 ürün ortaya koymalıdır.

Göller Bölgesi Çarpan Etkileşim Strateji Çerçevesi;

– Dün: Değerler

– Bugün: Bölgeye Bakış

– Yarın: Bölgenin Geleceği

zaman dilimleri çerçevesinde,

– Sınırsız sınırlar

– Etkileşim coğrafyaları

– Etkileşim temaları

bakış açılarını dikkate alarak, ortak gelecek için;

– EKO Vizyon Planı

– Kültürel Erişilebilirlik Ağ Çalışması

– Kıyı Yaşamı Rehberi

– Su Yönetim Planı

ürünlerini kapsamalıdır.

Page 63: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

63

Zaman Dilimleri: Dün – Bugün – Yarın

Göller Bölgesi Çarpan Etkileşim Strateji

Çerçevesi, bölgenin geçmişinden günümüze

taşıdığı ve geleceğine aktarılabilecek

değerler sisteminin anlaşılması ve

değerlendirilmesi amacıyla dün, bugün ve

yarın zaman dilimleri çerçevesinde

oluşturulmalıdır.

Bu bağlamda, Göller Bölgesi’nin

geçmişinden bugüne hangi değerleri

ulaşmış, bugünden geleceğine ise hangi

değerleri ne şekilde taşınabilir sorularının

cevapları aranmalıdır. Böylece, bölgesel

ekolojik kalkınma ve su yönetim stratejileri

bu kurguya paralel şekilde geliştirilecek ve

bölgenin dünü, bugünü ve yarını arasındaki

bağ kuvvetlendirilecektir.

Bakış

Göller Bölgesi’nin fiziksel kapsamı, idari

bölünüşü ve konumuna bağlı komşuluk

ilişkileri, bölgenin yönetiminde çoklu bir

bakış açısını gerekli kılar. Bu nedenle,

Çarpan Etkileşim Strateji Çerçevesi, en

temelde sınırsız sınırlar, etkileşim

coğrafyaları ve etkileşim temaları

kavramlarını benimsemeli ve stratejiler bu

bakış açısıyla geliştirilmelidir.

Page 64: Ekim 2012 - cekulyolharitalari.files.wordpress.com · İÇerİk bölüm1 ÜÇlÜ bakiŞ: gÖllerİn etkİleŞİmİ 1. sinirsiz sinirlar: havzalarin buluŞmasi – 5 1.1. anadolu –

64

4 Tematik Strateji

Göller Bölgesi Çarpan Etkileşim Strateji

Çerçevesi’ni oluşturan esas bileşenlerden

biri, yukarıda bahsedilen zaman dilimleri

(dün, bugün, yarın), bakış, etkileşim

coğrafyaları ve etkileşim temaları

kavramları gözetilerek geliştirilen 4 tematik

stratejidir.

Çerçeve Ürünleri

Çarpan Etkileşim Strateji Çerçevesi’nin,

“ortak değer, ortak beklenti, ortak vizyon”,

“dün, bugün, yarın” ve “göllerin etkileşimi”

eksenleri dikkate alınarak, 4 tematik

stratejinin son hedeflerinde tanımlanan;

– EKO Vizyon Planı

– Kültürel Erişilebilirlik Ağ Çalışması

– Kıyı Yaşamı Rehberi

– Su Yönetim Planı

ürünleri kısa vadede hazırlanmalıdır.