_____________________________________________________________________________________ Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240 Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date Yayınlanma Tarihi / The Published Date 17.08.2016 12.10.2016 Dr. Beyazıt Bilge METİN M.E.B. Erzurum Anadolu Lisesi, Türk Dili ve Edebiyatı [email protected]SÂ’ATİ’NİN TERCEME-İ HADİS-İ ERBA’İN’İNDE ARKAİK SÖZCÜKLER Öz Fransızca kökenli olan arkaik kelimesine Türkçe Sözlük’te iki anlam verilmiştir: 1. Güzel sanatlarda klasik çağ öncesinden kalan. 2. Edebiyatta arkaizmle ilgili, eskimiş (söz veya eser). Edebiyatta arkaik söz ifadesi; bugün artık kullanımdan düşmüş bulunan ya da sadece ağızlarda kullanılan Türkçe kelimeler için kullanılmıştır. Sâ’atî’nin “Terceme-i Hadis-i Erba’in”i önemli bir birikime sahip arkaik sözler içerir. “Terceme-i Hadis-i Erba’in”in yardımıyla metnin ait olduğu dönemin söz varlığı hatta bazı gramer şekilleri arkaik unsurlar bakımından incelenip ortaya konulabilir. Bu konu çerçevesinde incelenen “Terceme-i Hadis-i Erba’in” XVI. yüzyıl Türkçesinde yaşayan ancak günümüz yazı diline ulaşamamış bazı arkaik sözlere sahip olduğu için önemlidir. Bu sözler, ait olduğu devrin Türkçesinin sözcük dağarcığı ile ilgili önemli bilgiler sunar. Anahtar kelimeler: Arkaik Sözcük, Sâ’atî-Terceme-i Hadis-i Erba’in, XVI. yy.
18
Embed
e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Fransızca kökenli olan arkaik kelimesine Türkçe Sözlük’te iki anlam verilmiştir: 1.
Güzel sanatlarda klasik çağ öncesinden kalan. 2. Edebiyatta arkaizmle ilgili,
eskimiş (söz veya eser). Edebiyatta arkaik söz ifadesi; bugün artık kullanımdan
düşmüş bulunan ya da sadece ağızlarda kullanılan Türkçe kelimeler için
kullanılmıştır. Sâ’atî’nin “Terceme-i Hadis-i Erba’in”i önemli bir birikime sahip
arkaik sözler içerir. “Terceme-i Hadis-i Erba’in”in yardımıyla metnin ait olduğu
dönemin söz varlığı hatta bazı gramer şekilleri arkaik unsurlar bakımından
incelenip ortaya konulabilir. Bu konu çerçevesinde incelenen “Terceme-i Hadis-i Erba’in” XVI. yüzyıl Türkçesinde yaşayan ancak günümüz yazı diline ulaşamamış
bazı arkaik sözlere sahip olduğu için önemlidir. Bu sözler, ait olduğu devrin
Türkçesinin sözcük dağarcığı ile ilgili önemli bilgiler sunar.
Anahtar kelimeler: Arkaik Sözcük, Sâ’atî-Terceme-i Hadis-i Erba’in, XVI.
OsT) Selçuklu ve Osmanlıda para birimi (YTS 17): Ol §arrâf Na§rânµ idi, hemân-dem Müslimân oldı, bir filorisine bi% a…çe virdi. 15a/05
ana: (ET ana / aba / apa; ana EAT) anne: Bir kimseyi incitse elbette lâzım gelür ki o da atasına anasına söge. 37a/11
ata: (ET, EAT ata = baba) baba (ÖTS/1 340): Bir kimseyi incitse elbette lâzım gelür ki o da atasına anasına söge. 37a/11
avurt: (ET aḏurt > avurt EAT) söz, laf (YTS 29): Bu senü% söyledügü% bir eski avurtdur, hemân bir …uru sözdür. 22a/09
aya: (ET adak > aḏak > ayak; at-[*ad-]+-ak) ayak: Babası anası a¡vânı, oπlancu…ları §ıfatında kimi başı ucunda kimi aya ucında oturup aπlaşalar. 39a/13
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240
227
bilekcek: (EAT bilek+çek) kelepçe (YTS 45): Hem şimdiye degin cehenneme gelenler[i] elleri bilekceklü, boynı zencirli, birer şey†ân …oşulmış, yüzleri …ara ve yüzleri üzerine süriyü süriyü getürdiler. 31a/05
bun: (ET muΣ > buΣ) zaruret, felaket, sıkıntı, gam, şiddetli ihtiyaç (YTS 52): Ol beni yaradan Rezzâ… bunu% gibi bu% deminde benüm rız…umı …arπa sebebile yitişdürdi.” 21a/09
buyruk: (EAT *buy-ur-u… > buyur-u…) emir, hüküm ( BP 114): Ebû Berrin ¡Abdu’llâhi Mervezµ rivâyet eyler ki geçmiş beglerden bir temerrüd beg varıdı ki rabbine ¡â§µ olurdı, cemµ¡-i zamanda emrine mu«âlifet eylerdi, buyruπın †utmazdı, nehy itdügi yirden …açmazdı. 15b/11
çaruk: (ET çar-(sar-, dola-)+ -uk > çar-u… > çarı…) ip veya deri şeritlerle ayağa bağlanan, ham deriden yapılmış pabuç (DS/II 1085): Şol kepenegü%i ve çaruπu%ı ba%a vir ki dervµşlik pâdişâhlıπımış. 21b/01
egen: [ET eg-(+)-in / eΣin / aΣın] (sırt, arka (egin YTS 90): Ayaπına çarı… geydi ve egenine kepenek geydi ve eline bir ¡a§â aldı. 21b/03
etmek: (ET, EAT, OsT, etmek) ekmek (YTS 98): Hemân-dem-ki elini etmek dilimine §undı. 20b/06
eylük: (ET edgü+lük > eḏgülük > eyülük > eylük OsT) iyilik (YTS 100): Öyle ba%a eylük itmiş olursın. 52b/12
gönşü: (ET konşı - koşnı; konuş-: birlikte yakın yerlere kon-, yerleşmek. konuş-ı > konşı > koñşı > koñşu > komşu) komşu: Gö%line Allâh te¡âlâ şöyle ilhâm bıra…dı-ki Yâ Bâyezµd! Senü% cennetdeki gö%şü% ¡Abdu’llâh dirler fulân ma√alde bir kimsene var. 61b/04
hik: (OsT hah / hak / hık / hik yansıma) gülmeyi, kahkaha atmayı anlatan kök (ÖTS/2 1963): Yâ«ûd birisi-de √ik dise kâfir olur. 68a/11
ilenç: (EAT, OsT ilen-ç) beddua (YTS126, DS II/2520): Pes ol gişinü% atası anası incinüp ancılayın bir ilenç eyleye. 37a/12
kayu: (ET *kaḏ-: endişe et-: kaḏġu > kayġu > kayu EAT, OsT) kaygı, endişe, tasa (YTS 144): Ol-da«ı kendü başı …ayusından beni a%maz ne du¡â-yıla ne §ada…a-yıla. 36b/03
kepenek: (EAT *kap+a-n-ak KBS 497)3 keçeden yapılan kolsuz çoban yağmurluğu (YTS 146): Şol kepenegü%i ve çaruπu%ı ba%a vir ki dervµşlik pâdişâhlıπımış. 21b/01
kıyı4: (…ıd-(+)-ıπ) aşağı Pes buyura bu riyâcıları da«ı yüzi …ıyı sürüyi sürüyi cehenneme bıraπalar 48a/01
kısaç: (EAT, OsT kıs-aç) 1. kıskaç [DS], 2. kerpeten (ÖTS/3 2632): Bir …ı§ac bir …ı§acına be%zemez. 26b/14
koca: (ET, EAT, OsT …oca) ihtiyar, yaşlı (YTS 153): Andan-§o%ra Mâlik bunları süre; ö%lerince …ocalar, ardlarınca yigitler. 32a/10
kocalık: (EAT, OsT …oca+lı…) ihtiyarlık, yaşlılık (YTS 153): Eyedi: “Yigit olu% size …ocalı… yo….” 49b/01 3 Farsça olarak alanlar da var: bk. ÖTS/3 2553 4 Yüzü “koyun / kıyın”daki “kıyı” kelimesi
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240
228
konşı: (ET konşı - koşnı; konuş-: birlikte yakın yerlere kon-, yerleşmek. konuş-ı > konşı > koñşı) komşu (BP 345): Şol benüm-ile cennetde …o%şı olaca… kimse bu §ıfat-ıla olma… ne münâsibet didüm. 61b/12.
konşu: (ET konşı - koşnı; konuş-: birlikte yakın yerlere kon-, yerleşmek. konuş-ı > konşı > koñşı > koñşu) komşu (BP 345): Şu …o%şum bostânına gelüp §u §alıvirmedi §u yâbâna a…-duπından nolur. 58b/15.
kuzπun: (ET, OT6 …uz+gun) kara kargaya verilen bu isim (ÖTS 2877), metinde âlimler için
kullanılan istihza sözüdür: Bir gişi dânişmendleri göricek dâne birinci yiyici geldi dise kâfir olur. Dânişmendler …uzπunlar dise µmânında …or…u vardur. 68b/02
kütüldi: (EAT yansıma küt’ten: küt+ül-di) gümbürtü, gürültü, kütürtü (YTS/163. ve BP 388): Mi¡râc gicesi Cebr♵l ile giderken bir kütüldi işitdüm. ~ordum-ki yâ …arındaşum Cebr♵l! Bu kütüldi ne kütüldidür?” 31b/02, 31b/03.
od: (ET ôt / ôd EAT) ateş (YTS 171): Yâ Mu√ammed! Sen bunda cennetde, tena¡umda. ≤a¡µf ümmetlerü% od issisine §abr idemezler, sizden şefâ¡at ve meded isterler. 32b/08
oda tapucı: (ET od+a †ap-ucı) Mecûsµ (ÖTS/4 3583): Bir zamânda iki …ardaşlar varıdı. Mecûsµlerdi, oda †apucılardı. 12b/09
sagış: (EAT, OsT; *§a-π-ış) sayı, adet, mikdar, hesap (YTS/189, ÖTS/4 4015): Cehennem odunı ben ol …uluma √arâm eyleyem eger …umlar §aπışınca günâhı da«ı olursa ve her gün ol …ulumu% yitmiş √âcetin devâ eyleyem”60b/06
sanca: (ET sançıġ. sānç-: sapla-, sanç-ıπ, > sancı ~ sanca): Fa≥ıl işidüp yine §anca eyledi, düşdi, ¡a…lı gitdi. 56a/14
sırça: (ET sırıçġa. sırıçπa > sırça DS) şişe (ÖTS/4 4212): Yâ Mûsâ di imdi ümmetü%e bu iki cihân benüm …udretüm altında birer §ırça mi&âlindedür. 47a/03
sucu7: (su+cu) su: Nolaydı ben bir …uş olaydum, §a√râlarda uçaydum, †aπlar yemişlerinden yiseydüm, ırma…lar §ucularından içeydüm, yücelerde tüneyeydüm. 27a/06
süci: (ET sǖçig: tatlı olan şey, şarap; sǖçi-(tatlılaş-)+-g EAT, OsT) içki, şarap (ÖTS/4 4343 ve BP 506): Bir gişi …umbâra oynaruken ve yâ«ûd süci içse yâ«ûd zinâ itmege …a§d eylese bi’smi’llâh dise kâfir olur. 68a/03
taşra: (ET, EAT, OsT taşra, taş (dış) + yön ekinin kalıplaşması: †aş+…aru > taş+ra) dışarı (YTS 217) ‰aşra çı…dı. 15a/14. ‰urma çı… †aşra. 45b/12. Tµz †aşra çıkdı. 42a/08.
ton: (ET, EAT, OsT) elbise (KAL/1 744): Resûl ◊a≥ireti bu işe πâyet münfa¡il olup döndi, evine gitdi, gördi yolda yaşıl †onlar geymiş bir er gelür ammâ …atı heybetlü gelür. 42a/16
ugrı: (ET oπ+rı) hırsız, yol kesen (ÖTS/5 4968 ve HE 421): Mâlı uπrıdan «ırsızdan §a…larsın, ≠a√metler çekersin. ¡İlmi ne uπrı alur ne «ırsız. 8a/12
5 Köprücük kemikleri omuz yerine kullanılmış olmalı. 6 Orta Türkçe 7 Dönemin diğer metinlerinde geçmediğinden olsa gerek sözlüklerde tespit edilemedi.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240
229
ulam: (ET ula-m) sıra, arka (YTS/230), zümre, grup (KBS 964): Elli mi…dârı var …âfir ardımuzdan gördük. Ulam ulam olup geliyörür bizüm-ile cenk itmege. 61a/01
urk: (ET ur-uk > ur… DLT) ip, urgan: (DLT/2 696; BP 614 ve HE 423-424): Ol begü% âdemleri bunı göricek bu gişi «ırsuza be%zer deyü †utdılar. Pâdişâha iletdiler, ur… itmek istediler. 66a/03
us: (ET, EAT, OsT u-(anla-)+-s ) akıl, fikir (YTS 232): Ol da«ı va…tâki bu âyete geldi 8 حسبهك الله
ن اتبعك ومن نين م ؤم المه ol-da«ı düşdi u§§ı gitdi. 57a/06
üz: (ET üz) üst, yukarı taraf (KAL/3 3281): Gördi-ki bir √arµfi ol aπacu% üzüne elini mu√kem baπlamışlar. 20b/13
yaşmacuk: (yaş-mak+cuk) metinde, âlimlerin yaşmaklarıyla (örtüleriyle) dalga geçmek için
kullanılan istihza sözü: Bir gişi dânişmendlerü% yaşmaπına yaşmacu… dise †a¡n-ile, kâfir olur. 68a/13
yaşmak: (ET yaş-(gizlen-)+-mak) yüz örtüsü (ÖTS/5 5243): Bir gişi dânişmendlerü% yaşmaπına yaşmacu… dise †a¡n-ile, kâfir olur 68a/13
yazuk: (ET, EAT, OsT yazuk: günah; yaz-(yanıl-, hatâ yap-)+-uk) günah, cürüm, suç hata, kusur (ÖTS/5 5267): Ol va…tin bu √adµ&i buyurdılar ki …açan …ıyâmet güni olsa …ızıl yâ…utdan bir ta«t
getüreler ini ve uzunı yigirmi mil ola, yazuπı olmaya, yaması olmaya, yek pâre ola. 29b/07
yezek: (ET ezê-: keşfe çık-; yezê-(+)-k OsT) asker müfrezesi, karakol (YTS/255) asker öncüsü, karakol (BP 685): ¢ay§er-i Rûm eyitdi: “Hey! Bu gerçekden dönepdür, hemân bu%a berât, yezek [virin].” 53b/13
yimecük: (EAT ye-mek+cük > yimecük) yiyecek (YTS 258): Ben eyitdüm: Sende yüz a…çesi varımış. Al-beru ol a…çeyi. Cânı-çun yimecük ideyin. 32b/12
B. Zarflar:
an: (yansıma) anırma, haykırma ve bağırmayı anlatan kök: an-ır-mak, an-ı-la-mak... (ÖTS/1 238): Mafsallarım a% a% ditredi. 3a/17.
ancılayın: (EAT *a+n+cı+layın / *a+n+çu+layın) onun gibi (ÖTS/1 246): Kişinü% atası anası incinüp ancılayın bir ilenç eyleye. 37a/12.
3. bundan sonra (Bir fikirden başka bir fikre geçişi belirten kelime, ÖTS/2 2160): Büyük …ardaşı nola didi. Küçük …ardaşı eyitdi: “Gel imdi evvel senü%le pµr isteyelüm, mürşid isteyelüm tâ ki bizi ol a§ıl Ta%rı'ya …ulavuzlaya ve dµn-i İslâm ögrede.” 13a/07
gelecek, sabah, yarın (YTS 129): Ümµddür ki irte ücretüm vire. 14a/04, İrte üç gün olur. 14a/08
kaçan: (ET: *ka+çan: nasıl, OT: kaçan ne vakit, ne zaman, nasıl) ne zaman, her ne zaman, ne
vakit (YTS 133): ¢açan bir kimse pµr olsa ◊a… süb√ânehû ve te¡âlâ ol …ocaya her §abâ√ ve her a«şam na@ar eyleyüp dir ki yâ …ulum yaşu% uzadı, kemüklerü% döküldi, derü% yumuşandı, ecelü% ya…ın geldi. 5a/10.
katı: (ET kat- (sert ol-), kat-ıπ > …atı EAT) 1. haşin, sert, kırıcı, acı (KAL/2 1602): Yaşıl †onlar geymiş bir er gelür ammâ …atı heybetlü gelür. 42b/01.
2. (EAT, OsT) çok, pek, pek çok (KAL/2 1602.): Yâ Mâlik! Bize azacu… mühlet vir …atı aπlaşup birübirmizle …ucuşı …ucuşı zârµlı…lar eylemeyelüm bu mu§µbetü% üzerinde. Andan bizi neylerse% eyle. 31b/10.
kolayına: (EAT, OsT kol’dan, kol+ay+ı+n+a) kolay bir şekilde (ÖTS/3 2716): Şu πaru…a benüm etmegimi …olayına almadı. 20b/09
onatça: (ET o%:sağ, sâlim; o%+at: iyi, mükemmel; o%+at+ça DS) iyice, güzelce, uygun şekilde (BP 414, ÖTS/4 3618): O%atça fikir eyle da«ı nice «ayır işledü%?” 50b/03
önürdi: (OT ö%+ür-t-i) önce (BP 436): Zµrâ ö%ürdi cehennemde [Müslimân] ¡â§µlere kâfirler diseler gerekdür ki “Sizi%-ile bügün bizüm far…umuz ne? Siz da«ı cehennemdesiz biz da«ı cehennemdeyüz.” 30b/03
yanuz: (ET yalıΣ(çıplak)+us = yalıΣ+us > yalıΣ+uz = yalıΣuz > yalΣuz > yaΣuz) yalnız, tek başına (yaπuz YTS 243): ◊a≥iret-i ¡Ömer ra∂ıyallâhu ¡anhu eyitdi ki va…tâki beni …ara yirü% içe §o…up üstüme †opra… döküp ya%uz, bµ-çâre …oyup gitdiler. 3a/11
kandan: (ET, EAT, OsT *…a+n+dan) nereden (YTS 136): Gişi bildi-ki bu †aba… …andan geldi: Cânib-i Ra√mân'dan geldi. 15a/14.
kangı / kankı: (EAT *ka+n+kı > *ka+n+πı) hangi (YTS 136): Ben eyitdüm ana% senü% …anπı şehirde olur ve …an…ı ma√allededür? 36b/05, Ben ol a§ıl kimseye ra√met eylemeyüp …an…ı günâhkâre eylerin. 39b/12
kanı: (ET, EAT, OsT kangı > …anı) hani, nerede (YTS 136): Ben eyitdüm yâ Rabbµ bu altı güni hep Peyπamberlerü%e üleşdürüp «â§ eyledü% yâ ümmetümü% «â§ √i§§e§i …anı? 19b/09.
kimsene: (EAT kim+er-se+ne) kimse (YTS 152): Bir kimsene varıdı cum¡a gün üç ma§la√atı vâ…ı¡ oldı. 58b/01,
kimesne: (EAT, OsT kim+ise+ne) kimse (YTS 153): Se«µ kimse Allâh'a ya…ındur, nâsa ya…ındur, cennete ya…ındur; oddan ıraπdur ammâ ba«µl kimesne Allâh'dan ıra…dur, nâsdan ıra…dur, cennetden [ıra…dur]; oda ya…ındur. 49b/08
ol: (ET, EAT) o (ÖTS/4 3604) Ben o%a ra√met eyledüm, günâhlarından giçdüm zµrâ ol, dünyâda bir serçüge mer√amet eyleyüp âzâd eylemişdi. 3b/04
D. Sıfatlar:
10 Şahıs ve işaret zamiri olarak kullanılan bu şekil metinde şöyledir: a%a 6a/14, a%dan 36b/08, a%ı 3b/05,
a%ın 35a/09, a%u% 8b/11, a%da (o şeyde) 11b/15, (orada) 24b/13
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240
232
anıcı: (ET aΣ11- > an-, aΣ-ıcı > anıcı, EAT) düşünen, öğüt kabul eden (ÖTS/1 253): Ölümü%üzi ço… ço… a%ıcı olu% ki hµç bir gün geçmez ki ma…bereler bu feryâdı eylemeyeler. 34a/01
eyü: (ET edgü > eḏgü > eygü > eyü EAT, OsT) iyi (YTS 99): Allâh ra√met eyleye, eyü gişi idi diseler. 55a/01.
(YTS 251): Fikir eyledüm-ki yalancılı… «al… içinde bir yavuz töhmet ve zinâ eylemek da«ı bir yaramaz fi¡il. 59b/04
yol kesici: (OsT yol kes-ici ) soygun yapan, yol vuran (KAL): ◊arâmiyidi, yol kesiciyidi. 55b/13
yuvalak: (EAT, OsT yuv-ala-k / yuv-a(r)+la-k) yuvarlak (YTS 265): Kim kimi bilür. Benµ-Hâşim'e yuvala… †aş üstine düşdi öldürdi. Bizüm ne «aberimüz var diyelüm πavπa götürülür. 40b/11
E. Edatlar:
bigi: (ET gibi / kµb / kibµ > bigi EAT) gibi (BP 84): Kişinü% rız…ını her ne yirde olur bigi kendü …adar kendiye †âlib olduπına µmân getürüp geldiler. 23b/01.
bilece: (EAT bile+ce) birlikte, beraber (YTS 45): Mâlı burda …or gidersin ammâ ¡ilim senü%le bilece gider …anda giderse%. 8a/09
11 Σ: nun ve kef ile yazılan nazal n (ك (ك) kef ile yazılan nazal n :% ,(ن
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240
233
birle: (ET, bir+il-(bağlan-)+-e DLT, EUTS) ile (YTS 47): Bunu% birle ki ol √ürmet itdügi kimse Yahûdµ idi. 6a/11.
eyle olsa: (o+ile > öyle / eyle (ET, EAT, OsT) ol-sa) bunun üzerine, bundan dolayı, o hâlde,
öyle ise (ÖTS/2 1527): Ya¡nµ …an…ı …ulum ki efendüm beni yarlıπar @an eyleye, i…rârına göre bulur ve …an…ı …ulum ki beni yarlıπamaz fikir itse â«ir ol-da«ı i¡ti…âdına göre bulur.” Eyle olsa üzerine …ula lâyı… budur ki ne …adar günâh-kâr ise de ra√meti حم د المؤمن على الص يلاح 12ço… Ta%rı beni yarlıπar, cennete …oyar deyü i¡ti…âd eyleye kim ◊a… …atında buncılayın i¡ti…âd sevgülidür. 4b/15
girü: (EAT) yine, tekrar, geri (ÖTS/2 1723): Pes Resûlu’llâh döndi girü √areme girdi. 42b/12.
işbu: (EAT, OsT üş (işte) + bu > üşbu > işbu) işte bu (uşbu YTS 130): Ba%a sekiz kerre Cebr♵l geldüginü% ma¡nâsı işbudur.” dedi. 9b/07
işbura: (EAT iş bu ara) bura, (ÖTS/2 2252): Bir …âfile ol yire ya…ın gelicek …âfile «al…ı eyitdiler: Fa≥ıl yoldaşlarıla işburadadur. 55b/14
öyle olsa: (o+ile / eyle (ET, EAT, OsT) ol-sa) bunun üzerine, bundan dolayı, öyle olunca, o hâlde, öyle ise (): Yâ ¡Alµ! Bil-ki …ullarına rızı… viren Allâhu te¡âlâdur. Senü% rız…u% içün πamlandugu% ne nef¡ ider ne ≥arar ider anca… ecir bulursın. Öyle olsa şâkir olup mu†µ¡ olma… a√sendür. 45b/07
uşda: (ET uş+da) 1. anlatılan bir sözün sonucunu gösterir, işte (ÖTS/ 5001, YTS 233): Pes istedü%üz uşda ben bildügümleyin bildü%üz. 66b/02
2. bir şey gösterilirken, bir şeye işaret edilirken söylenen bir söz, aha, ahacık; işte (ÖTS/ 5001, YTS 233): İbrâhµm nola diyüp aldı bu √arµfi, ma…bereler içine getürdi-ki “Uşda abâdânlı… budur.” deyü. 52a/15
anlan-: (ET aΣ(anlayış, idrak)+la- = aΣ+la- EAT) anlaşıl- (YTS 23): ¡Azµz-i men! Bundan a%landı ki πurbet ve şiddet ve ... ve √icret gişinü% cemµ¡-i günâhlarına keffâret olurmış. 39b/15.
bekit-: (ET berk+i- > berki-t- > bekit- EAT) sıkıca kapat- (KBS 127, YTS 41): Ol begi †utalar bir …um…umaya …oyalar aπzın bekideler ol …um…umayı oda vuralar, içinde …aynayı …aynayı yana gide. 15b/13
biliş-13: (bil-iş-) bekle-, dur-: Andan ayru varup ol gişinü% baπın çezüp «aber §ordı ki ne gişisin, burada neden bilişsin? 21a/04
birle-: (EAT bir+le-) Allah'ın birliğini kabul et-, şirk koşma- (YTS 47): Nice zamândur ki bunlar gönüllerile beni birlerlerdi. 32a/16.
12 “Müminin bulunduğu hal üzere hamd etmesi gerekir.” 13 Sözlüklerde bu anlamıyla mevcut değil. Muhtemelen diğer metinlerde bu anlamda kullanılmadı.
çikşet- : (EAT çik+şe-t) çığış çığış sesi çıkarttır- (çigşeş-, çıπşat- YTS 66): ‰urdum, arayura… ol ma√alleyi buldum ve ol evi buldum, …apusın çikşettüm. 61b/06
çiz-: (ET çöz- > çiz- EAT. [ÖTS/1 1019]) çöz- (YTS/69, DS/2 1253): İbrâhµm bu √âli göricek tµz ol kimseyi bendden çizüp atı ardına aldı. 21a/10
depin-: (ET tep-in- > dep-in- EAT) (mec.) diret-, karşı koy-, kabul etme- (DS/2 1429): Cümle ¡âlem söz-ile açılmışdur, sözi begenmezsin.” didi. Mütevellµ eyitdi, depindi. 22a/12
dın-: (ET tın-: soluk al-, dinlen- > dın- EAT) ses çıkar- (ÖTS/2 1202, BP 168): Dınmayaca… yirde §uheyl urur kişner. 44b/03
döy-: (ET tȫz-? > döy- EAT) hararete dayan-, katlan- (ÖTS/2 1297): Güzel †a¡âmlar yirken za……ûm †a¡âmına nice döyevüz? 27a/15
ey-: (ET Orhun Yazıtları ay-: söyle-, emret-; OT ay-, ayt-, ay-ıt-): söyle-, de-, anlat- (YTS 99): Eydi: Sul†ân-ı kerem ben bir ulu bâzirgânidüm... 21a/04
eye-: (ET Orhun Yazıtları ay-: söyle-, emret-; OT ay-, ayt-, ay-ıt-): söyle-, de-, anlat- (YTS 99): Eyedi: “Size ölüm yo… ebedµ §aπ olu%, size «astelik yo….” 49a/15,
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240
235
kıgır- / kıkır-: (EAT, OsT, …ı: ses taklidi. …ı+ġır-, …ı+kır-; ET Orhun Yazıtları: kıgır- bağır- < kı
(yansıma)+kır-) çağır-, davet et-, seslen-, haykır- (YTS 148): Pes pâdişâh ol mu¡µn olan mürµdi …ıπırup eyitdi: “Be gişi! Sen velµ misin, benµ[âdem] misin?” 66a/10, Allâhu te¡âlâ vâktâki Cennât-i ¡Adn'i yaratdı. Cebr♵l ¡aleyhi’s-selâm'ı …ı…ırdı. 48b/02
kındur-: (EAT kın-(+)-tur-?) teşvik et- (YTS/149; BP 321): Server-i Enbiyâ §allallâhu ¡aleyhi ve sellem §a√âbesini †â¡ata ve ¡ibâdete şol …adar …ındururdı ki a§√âb gicelerde uyumazlardı. 56b/14
ko-: (EAT ko- / koḏ) bir şey oluştur-, ortaya koy-; vazet- (ÖTS/3 2724): »avâric segirdişüp Peyπamber ◊a≥iretine geldiler ki “Ba…! ¡Alµ'ye şol …adar yüz virdü% ki peyπamberlik da¡vâsın eyler belki da«ı artu… …oma… ister ki Peyπambere Cebr♵l günde dört kerre gelürse ba%a sekiz kerre gelür didi.” didiler. 9a/13
koşul-: (ET, EAT, OsT koş-ul-) katıl-, (bir işte) birbirine katıl-, terfik edil- bir şeyle görevlendiril-, bir işte kullanıl- (YTS 157): Hem şimdiye degin cehenneme gelenler elleri bilekceklü, boynı zencirli, birer şey†ân …oşulmış, yüzleri …ara ve yüzleri üzerine süriyü süriyü getürdiler. 31a/06
közkür-: (EAT, OsT köz+kür-) göster- (BP 368): Cebr♵l ¡aleyhi’s-selâm Resûl ◊a≥iretine §allallâhu ¡aleyhi ve sellem cum¡a gününi bir âyine §ûretinde getürdi ki cemµ¡-i ¡âlemü% §ûreti anda közkürdi. 18a/15
kucuş-: (ET kuç-: *kuç-uş- ET, EAT) kucaklaş- (BP 369): Yâ Mâlik! Bize azacu… mühlet vir …atı aπlaşup birübirmizle …ucuşı …ucuşı zârµlı…lar eylemeyelüm 31b/12
kulavuzla- (ET, OT kulabuz ~ …ulavuz14, kulavuz+la- DLT) yol göster-, kılavuzluk et- ( BP 371): Gel imdi evvel senü%le pµr isteyelüm, mürşid isteyelüm tâ ki bizi ol a§ıl Ta%rı'ya …ulavuzlaya ve dµn-i İslâm ögrede. 13a/08
ögül-15: (ög-ül-) taneli maddeleri un durumuna getir-: Göz görmez, †aπ daş yo…, dübdüz a… …um, §anasın ögülmiş una be%zer. 3b/12. 3b/12 → ögün-
ögün-16: (ög-ün-) öğütül-: Şöyle ki …udret-i √a…dan hµç ol a§ıl un ögünmemişdi. 58b/12.
ögürne-: (ögür+ne-) alış-; öğür: (canılar için) birbirine alışmış olan, eş, alışımış (ÖTS/4 3679); ögür: eş birbirne alışmış olan (YTS/179); öğür: öğrenmiş, alışmış, (KBS 654); eş, birbirine alışmış olan (BP 429): Eger varaca… yirimüz cehennem olursa yumuşa… bez …aftânlara ögürnemişken …a†rândan giyesileri nice giyevüz? 27a/14
salurlan-: (sal-ur+la-n-) kendini deliliğe vur-, deli gibi davran- ( salma: başıboş, serbest [ DS/5 3550]; sel- başı boş kal- [DS/5 3579], sal-: salla- [KBS 727]): Ol √arµf πa≥aba gelüp bir iki yirde başını yardı. “Ba… ba… §alurlanursın da«ı.” deyü. 52b/01
sataş-: (ET satġaş-: rastgel-; satġa-(iki yol kesiş-)+-ş-) (ÖTS: *satâ- / sat-πa-ş- / sa-ta-ş-) rast gel-, rastlaş-, karşılaş- (BP 467): ◊a≥iret-i ¡Alµ kerramallâhu vechehû cemâ¡ata ¡aceleyle geliyörürdi. Bir pµre §ataşdı. 6a/04
14 KAL’e göre eski bir İran dilinden, ÖTS’ye göre Soğdçadan Eski Türkçeye girmiştir. KBS’de (507) kök
belirtilmemiştir 15 Dönemin diğer metinlerinde geçmediğinden olsa gerek sözlüklerde tespit edilemedi. 16 Dönemin diğer metinlerinde geçmediğinden olsa gerek sözlüklerde tespit edilemedi.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240
236
segird-: (ET sēkrit-: atlat-, sēkri-t- > segird- DLT, DS) koş- (segirt- YTS 195)Yâ ¡abdi’llâh! Va…tâkim ben ol «âtûnu% bu sözin işitdüm ve bu a√vâlin bildüm, segirddüm eve geldüm. 51a/03
ugurla-: (ET oπ+rı+la-, oπur+la- > uπurla- DS) çal-, aşır-: (ÖTS/5 4972): Neden bildü% ki benüm altun legenümi ol †â™ife[nü%] uπurladuπını. 66a/11
ugurlan-: (ET oπ+rı+la-n, oπur+la-n > uπurlan- DS) çalın-, aşırıl-: (ÖTS/5 4972): Ol şehir beginü% ol gice «azinesinden bir altun legen uπurlanmışdı. 65b/14
ulula-: (ET uluπ+la- > ulula- EAT) üstün kıl-, aziz kıl- (YTS 231): Ol sebebden bu üç fi¡ilden kendümi men¡ eyledüm ve Allâhu te¡âlâ da«ı -bu üç fi¡ilden kendümi çekdüm- anu%-ıçun beni ululadı 59b/10
urul-: (ET ur-, ur+ul- EAT, OsT) giydiril-, takıl-, konul-; dikil-, kurul- (YTS/232); ur-: tak- (DLT/2 694): Na¡lı tersine urulmış 21b/02
17 Metinde edilgen değil etken çatılıdır. 18 KAL: ET tala- < Moğ. tala-: yağmala-
üş-: (ET üş-: delik aç-, toplan-; üş- EAT) 1. bir kişiye topluca saldır- (ÖTS/5 5064): Bu §a√râdan kârubânumile gice yörürken √arâmµler üşdiler. 21a/05.
2. topluca gel-, toplanıver-, üşüş-; çokça gelip toplan-, üşüş- (YTS 237; KBS 999): Başı aşaπa a§ılmış; üstine yılanlar, ¡a…repler üşmiş; boπazında zencµr, elinde kelep; …ap…ara yanmış; kömür gibi olmış. 63a/10
vur-: (ET ur- > vur-) koy-, yerleştir- (DS/VI 4110): Ol …um…umayı oda vuralar, içinde …aynayı …aynayı yana gide. 15b/13.
yarlıga-: (EAT, OsT yarlıġ+a-) affet-, mağfiret et-, bağışla- (ÖTS/5 5230): Bir münâcâtı buyıdı ki eyitdi: Yâ Kerµm ve yâ Ra√µm! Eger günâhımı ¡afv idüp beni yarlıπarsa% cemµ¡-i enbiyâ% evliyâ% sevinür, şey†ân yirinür. 4a/07
yarlıgan-: (EAT, OsT yarlıg+a-n-) affedil-, mağfiret edil-, bağışlan- (YTS 248): Bunu% e% ednâ na§µbi oldur ki bir cum¡adan bir cum¡aya varınca günâh-ı §aπâyiri ma√v olup yarlıπanur 16b/12
yumuşan-: (ET yumşa-; *yum-(u)ş+a-n-) yumuşak duruma gel-, yumuşa-: ¢açan bir kimse pµr olsa ◊a… süb√ânehû ve te¡âlâ ol …ocaya her §abâ√ ve her a«şam na@ar eyleyüp dir ki yâ …ulum yaşu% uzadı, kemüklerü% döküldi, derü% yumuşandı, ecelü% ya…ın geldi. 5a/12
yuvala-: (EAT, OsT yuv-ala-) yuvarla- (YTS 265): Şehâb †urdı, Ka¡be damına çı…dı, ol büyük boy †aşını yuvaladı. 40b/15
Metindeki şu kelimeler EAT şekli ve yapısı taşıyarak (tonlulaşma, yuvarlaklaşma)
çok az değişiklikle günümüze ulaştığı için arkaik olarak değerlendirilmemiştir:
ad-: adım at- (12b/05), adum: (i.) adım (12b/05), aldad-: aldat- (42a/07), altun: altın (37a/02), and: yemin, kasem (64a/10), a%dur-: andır-, hatırlat- (47b/06), ayru: (zf.) ayrı, tek, yalnız (21a/02), ayruca: (zf.) ayrı ve farklı (54a/05), baπlu: bağlı (10b/11) berü 1. (zf.) yakın (36b/12) 2. (e.) +dAn beri (21a/07), bildür-: bildir-, (40a/15), bitür-: bitir- (4a/06), boynız: (i.) boynuz (3a/12), buyurul-: söylenil- (2a/06), bulın-: bulun- (37b/09), çalπu: (i.) çalgı (68a/01), çaldur-:
The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240
239
bulunduğu tarafın karşısı (60a/04), §aπ2: (i.) yaşamakta olan, diri, canlı (19a/06), §aπlı…: (i.) sağlık (38a/08), uπra-: uğra- (22b/09), yaπ-: yağ- (22b/11), yaπmur: (i.) yağmur (22b/11).
SONUÇ
Eski zamanlara ait, bugün yazı dilinde kullanılmayan “arkaik” sözcükler, Türk dilinin tarihî
gelişim sürecinde önemli bir vazife ifa eder. Geçmiş dönemlere ait metinler, bu sözcüklerin
bulunup ortaya çıkarılmasında önemli bir araçtır. Bu metinler incelenerek “arkaik” sözcüklerin
Türk dilinin gelişimindeki rolü ortaya konabilir. ‘
Sâ’atî’nin “Terceme-i Hadis-i Erba’ini” de XVI. yüzyıldaki arkaik sözcükler yönünden zengin
ve incelemeye değer eserlerinden biridir. Bunda da yazarın eserin meydana getirirken hedef
kitle olarak avam halkı seçmesi ana etkendir. Çünkü kırk hadis tercümelerinde amaç insanlara
hadisleri öğreterek, ezberleterek şefaat hak etmektir.
Sâ’atî; tercümesiyle birçok divan şairi, mütercim, nâsir gibi döneminin toplum hayatına,
gelenek ve göreneğine, kültürel zenginliklerine ışık tutmuştur. Bunu yaparken de devrinin
Türkçesi olan Eski Anadolu ve Osmanlı Türkçesinden faydalanmıştır.
Mütercim metinde hem devrin şartları / geleneği gereği hem de dinî içerikli bir eser vücuda
getirdiği için Arapça, Farsça sözcükleri kullanmıştır. Buna rağmen daha çok devrin ağızlarına
ait sözcükleri tercih etmiştir. Bu sözler yardımıyla okuyucu XVI. yüzyıldaki toplum hayatı,
inanç sistemi, gelenekler, görenekler, kültürel zenginlikler, döneme ait dil özellikleri vs.
hakkında bilgi edinebilir.
Sâ’atî’nin “Terceme-i Hadis-i Erba’ini”nde 178 tane arkaik kelime tespit edilmiştir. Bu