Dünya Bankası kredileri tartışma yaratıyor • Dünya Bankası kredili bilgi teknolojisi ihalelerinde Türk şirketleri bir kez daha şansını yitirdi. Geçtiğimiz hartalarda bir kamu kuruluşunun Dünya Bankası kredili BT projeleri için açtığı ihale, sektörde çeşitli yorumlara yol açtı. İhale şartnamelerinde ilk göze çarpan konu, Türk şirketlerinin katılamaması idi. İş ve İşçi Bulma Kurumu'nun açtığı yeniden yapılanma ve geliştirme projesi ihalesine katılacak şirketlerde aranan özelliklerden biri, şirketin son 3 yıldaki yıllık ortalama cirosunun 200 milyon dolar ve son 2 yıldır da kâr eder durumda olması. Bu durumda, 1994 yılında yaklaşık 125 milyon dolar ciro yapan ve Interpro Pazar Araştırma Merkezi'nin İlk 100 BT Şirketi sıralamasında ilk sırada yer alan IBM Türk'ün bile ihaleye teklif vermesi olası değil. • Dünya Bankası projelerini değerlendiren sektör şirketleri, Dünya Bankası'nın kendi yatıramlarını güvenceye almak için bu derece kapsamlı BT ihalelerinde birtakım sınırlamalar getirmesini olumlu karşılarken, öte yandan Türkiye BT sektöründe hiç bir şirketin söz konusu ciroya erişememesini de garip ve düşündürücü buluyor. Yetkililer, Türkiye BT sektörünün 1995 yılı cirosunun 960 milyon dolar olduğunu kabul ederek bu sektörün büyük bir sektör olmadığını; gelecekte pazarın ve şirket gelirlerinin büyütülerek iyileştirilmesi gerektiğini savunuyor. Bunun yolunun da devletin bir BT politikasının olmasından geçtiğini dile getiriyorlar. (Ayrıntılı haber sayfa 3'de) 107 proje Ar-Ge desteği bekliyor TÜBİTAK tarafından sağ- lanan Ar-Ge desteğinden yararlanmak amacıyla yapı- lan proje başvurusu 107'e ulaştı. TÜBİTAK'a bugüne kadar gelen ve 1 Haziran-31 Aralık 1995 dönemini kap- sayan bu projelerin parasal büyüklüğü 115 milyon do- lar .Ar-Ge desteği için yapı- lan proje başvurularında ilk sırayı 26 proje ile bilgi tek- nolojisi alanı alıyor. Bu sek- törü 16 proje ile savunma ve 14 proje ile malzeme ve meteoroloji izliyor. Yazılım- la ilgili olarak Ar-Ge desteği almak için ise 9 proje baş- vurusu olduğu öğrenildi. (Ayrıntılı haber sayfa 6'da) Beko, bütünleşik otomasyona geçiyor Bekoteknik, tasarımdan üretime tüm birimlerini bütün- leşik bir otomasyona kavuş- turmak için uzun süreli bir ye- niden yapılanma içine girdi. Yeniden yapılanma sürecinin ilk aşamasında depo otomas- yonu var. Şu andaki uluslara- rası standartlara göre Beko'da- ki otomasyon oram, yüzde 70 civarında. Hedef, bu oranı yüzde 90-95'lere çekmek. Bu- nun yolu da komple otomas- yondan geçiyor. (Ayrıntılı haber sayfa 2'de) Sağlık Projeleri hızla ilerliyor Dünya Bankası desteği ile yürü- tülen Birinci ve İkinci Sağlık Proje- leri için önemli adımlar atıldı. Bi- rinci Sağlık Projesi Sağlık Enfor- masyon Sistemleri çerçevesinde 79 ilde bulunan 11 Sağlık Müdürlükle- rine kurulacak olan bilgi sistemle- rinin ilk ihalesi yapıldı. İkinci iha- lenin ise önümüzdeki günlerde so- nuçlanması bekleniyor. Kalkınma- da öncelikli illeri kapsayan İkinci Sağlık Projesi için yürütülen fizibi- lite çalışmaları da önümüzdeki ay tamamlanıyor. Birinci Sağlık Projesi, 1990 yılın- da yapılan bir anlaşma sonucu yüzde 51'i Dünya Bankası kredisi, yüzde 49'u Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından sağlanacak toplam 146.7 milyon dolar bütçe ile başladı. İkinci Sağlık Projesi'nin toplam bütçesinin ise 200 milyon dolar olduğu öğrenildi. (Ayrıntılı haber sayfa 4'de) İnterpro 1996 Türkiye Bilgisayar Rehberi çıktı Türkiye bilgisayar pazarındaki ürünler ve bunları üreten/ithal eden/satan şirkedere ilişkin bilgi- lerin bir araya getirildiği "İnterpro 1996 Türkiye Bilgisayar Rehberi" çıktı. Rehber ürün, ana şirketler (üretici/ithalatçı/montajcı) ve bayi- ler olmak üzere 3 ana bölümden oluşuyor. Ürün bölümünde Bilgi- sayar, Çevre Birimleri, OT/VT Sis- temleri, Yazılım, lletişim/Network ve Hizmet olmak üzere 6 ana baş- lıkta ürün ve ana şiirketi bilgileri yer alıyor. İnterpro 1996 Türkiye Bilgisayar Rehberi'nde toplam 3 bin 200'e yakın şirkete ait kimlik bilgileri de bulunuyor. (Ayrıntılı haber sayfa 6'da) BT Pazarı, GSMH'dan iki kat daha hızlı büyüyor! Türkiye'de GSMH 1986' dan bu yana yılda ortalama yüzde 10.79 artarken, BT pazarının büyüme hızı yüz- de 19.2 oranında oldu. "Türkiye BT Pazarının Son On Yılı: 1986/1995" adlı ra- por yayınlandı. Interpro Pa- zar Araştırma Merkezi'nce hazırlanan rapora göre, 1986 yılında 247.2 milyon dolar olan BT pazarı, 2 kat artışla 1995'de 964 milyon dolara ulaşacak. (Ayrıntılı haber sayfa 8 'de)
24
Embed
Dünya Bankası kredileri tartışma yaratıyorbthaber.com/PDF/22YilOncesi/50.pdf · lan proje başvurularında ilk sırayı 26 proje ile bilgi tek nolojisi alanı alıyor. Bu sek
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Dünya Bankası kredileri tartışma yaratıyor
• Dünya Bankası kredili bilgi teknolojisi ihalelerinde Türk
şirketleri bir kez daha şansını yitirdi. Geçtiğimiz hartalarda bir
kamu kuruluşunun Dünya Bankası kredili BT projeleri için
açtığı ihale, sektörde çeşitli yorumlara yol açtı. İhale
şartnamelerinde ilk göze çarpan konu, Türk şirketlerinin
katılamaması idi. İş ve İşçi Bulma Kurumu'nun açtığı yeniden
yapılanma ve geliştirme projesi ihalesine katılacak şirketlerde
aranan özelliklerden biri, şirketin son 3 yıldaki yıllık ortalama
cirosunun 2 0 0 milyon dolar ve son 2 yıldır da kâr eder
durumda olması. Bu durumda, 1 9 9 4 yılında yaklaşık 1 2 5
milyon dolar ciro yapan ve Interpro Pazar Araştırma
Merkezi'nin İlk 1 0 0 BT Şirketi sıralamasında ilk sırada yer alan
IBM Türk'ün bile ihaleye teklif vermesi olası değil.
• Dünya Bankası projelerini değerlendiren sektör şirketleri,
Dünya Bankası'nın kendi yatıramlarını güvenceye almak için
bu derece kapsamlı BT ihalelerinde birtakım sınırlamalar
getirmesini olumlu karşılarken, öte yandan Türkiye BT
sektöründe hiç bir şirketin söz konusu ciroya erişememesini
de garip ve düşündürücü buluyor. Yetkililer, Türkiye BT
sektörünün 1 9 9 5 yılı cirosunun 9 6 0 milyon dolar olduğunu
kabul ederek bu sektörün büyük bir sektör olmadığını;
gelecekte pazarın ve şirket gelirlerinin büyütülerek
iyileştirilmesi gerektiğini savunuyor. Bunun yolunun da
devletin bir BT politikasının olmasından geçtiğini dile
getiriyorlar.
(Ayrıntılı haber sayfa 3'de)
107 proje
Ar-Ge desteği
bekliyor TÜBİTAK tarafından sağ
lanan Ar-Ge desteğinden
yararlanmak amacıyla yapı
lan proje başvurusu 107'e
ulaştı. TÜBİTAK'a bugüne
kadar gelen ve 1 Haziran-31
Aralık 1995 dönemini kap
sayan bu projelerin parasal
büyüklüğü 115 milyon do
lar .Ar-Ge desteği için yapı
lan proje başvurularında ilk
sırayı 26 proje ile bilgi tek
nolojisi alanı alıyor. Bu sek
törü 16 proje ile savunma
ve 14 proje ile malzeme ve
meteoroloji izliyor. Yazılım
la ilgili olarak Ar-Ge desteği
almak için ise 9 proje baş
vurusu olduğu öğrenildi.
(Ayrıntılı haber sayfa 6'da)
Beko, bütünleşik otomasyona geçiyor
Bekoteknik, tasarımdan
üretime tüm birimlerini bütün
leşik bir otomasyona kavuş
turmak için uzun süreli bir ye
niden yapılanma içine girdi.
Yeniden yapılanma sürecinin
ilk aşamasında depo otomas
yonu var. Şu andaki uluslara
rası standartlara göre Beko'da-
ki otomasyon oram, yüzde 70
civarında. Hedef, bu oranı
yüzde 90-95'lere çekmek. Bu
nun yolu da komple otomas
yondan geçiyor.
(Ayrıntılı haber sayfa 2'de)
Sağlık Projeleri hızla ilerliyor Dünya Bankası desteği ile yürü
tülen Birinci ve İkinci Sağlık Proje
leri için önemli adımlar atıldı. Bi
rinci Sağlık Projesi Sağlık Enfor
masyon Sistemleri çerçevesinde 79
ilde bulunan 11 Sağlık Müdürlükle
rine kurulacak olan bilgi sistemle
rinin ilk ihalesi yapıldı. İkinci iha
lenin ise önümüzdeki günlerde so
nuçlanması bekleniyor. Kalkınma
da öncelikli illeri kapsayan İkinci
Sağlık Projesi için yürütülen fizibi
lite çalışmaları da önümüzdeki ay
tamamlanıyor.
Birinci Sağlık Projesi, 1990 yılın
da yapılan bir anlaşma sonucu
yüzde 51'i Dünya Bankası kredisi,
yüzde 49'u Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti tarafından sağlanacak
toplam 146.7 milyon dolar bütçe
ile başladı. İkinci Sağlık Projesi'nin
toplam bütçesinin ise 200 milyon
dolar olduğu öğrenildi.
(Ayrıntılı haber sayfa 4'de)
İnterpro 1996 Türkiye
Bilgisayar Rehberi çıktı Türkiye bilgisayar pazarındaki
ürünler ve bunları üreten/ithal
eden/satan şirkedere ilişkin bilgi
lerin bir araya getirildiği "İnterpro
1996 Türkiye Bilgisayar Rehberi"
çıktı. Rehber ürün, ana şirketler
(üretici/ithalatçı/montajcı) ve bayi
ler olmak üzere 3 ana bölümden
oluşuyor. Ürün bölümünde Bilgi
sayar, Çevre Birimleri, OT/VT Sis
temleri, Yazılım, lletişim/Network
ve Hizmet olmak üzere 6 ana baş
lıkta ürün ve ana şiirketi bilgileri
yer alıyor. İnterpro 1996 Türkiye
Bilgisayar Rehberi'nde toplam 3
bin 200'e yakın şirkete ait kimlik
bilgileri de bulunuyor.
(Ayrıntılı haber sayfa 6'da)
BT Pazarı,
GSMH'dan iki
kat daha hızlı
büyüyor!
Türkiye'de GSMH 1986'
dan bu yana yılda ortalama
yüzde 10.79 artarken, BT
pazarının büyüme hızı yüz
de 19.2 oranında oldu.
"Türkiye BT Pazarının Son
On Yılı: 1986/1995" adlı ra
por yayınlandı. Interpro Pa
zar Araştırma Merkezi'nce
hazırlanan rapora göre,
1986 yılında 247.2 milyon
dolar olan BT pazarı, 2 kat
artışla 1995'de 964 milyon
dolara ulaşacak.
(Ayrıntılı haber sayfa 8 'de)
2 h a b e r 8-14 Ocak 1 9 9 6 . Sayı: 50
Beko, bütünleşik otomasyona geçiyor NURAY ÖZKAN
Bekoteknik, bugüne
kadar daha çok her
birimin kendi içinde
yürüttüğü bilgi sistemi proje
lerini kuruluşun bütününü
kapsayan tek şemsiye altın
da toplama kararı aldı. Yeni
den yapılanma projesi çerçe
vesinde ilk aşamada depo
otomasyonunun optimizas-
yon çalışmaları yürütülüyor.
Beko'da yaklaşık 4 yıl önce
kurulan bir otomatik mamul
deposu var. Depo I olarak
adlandırılan Arnold depo
sistemi, tam otomatik bir sis
tem. Bu yapının görevi, ürü
nü ambalaj noktasından ala
rak otomatik olarak sırala
yıp, aynı türden olan TV'leri
aynı paletin üzerine yarleşti-
rerek depo üstündeki raflar
üzerinde yer bulmak, o gü
nün planlaması gereği hangi
ürünler sevkedilecekse bu
sevk emirlerinin girilmesi so
nucunda kapıya otomatik
olarak ürünleri göndermek.
Beko Otomasyon Sistemleri
Şefi Hüseyin Hamarat, söz
konusu sistemin o zamanlar
daki maliyetinin 6 milyon
Alman Markı'nı bulduğunu
söyleyerek, bugün sistemin
tüm bakım ve desteğini Be
ko'da yürüttüklerini dile ge
tirdi. Beko'da depo birimi
fiktif ve mamul depo olmak
üzere ikiye ayrılıyor. Mamul
depoda şu anda 4 bin palet-
lik ürünün stoklanması iş
lemleri yapılıyor. 1 palet or
talama 8-12 adet TV alıyor.
Dolayısıyla depodaki ürün
sayısı 20-30 bin arasında de
ğişiyor. Depoda 998 çeşit
ürün bulunuyor. Fiktif depo
nun hacmi ise 800 paletlik.
Hüseyin Hamarat, bunun
dışında komponent depo
denilen ikinci bir depola
rının daha olduğunu söyle
yerek, burada 9 bin kutunun
yer aldığını belirtiyor. Bu de
ponun daha çok MRP'den
çıkan iş emirlerini işleyen bir
yapısı var. Hamarat, kompo
nent depodaki temel ilkeleri
şöyle açıklıyor. "Bu depoda
kayıtlar palet ve ürün bazın
da tutuluyor. Ancak seri nu
marası bazında tutulmuyor.
Böyle bir sisteme gereksini
mimiz oldu. Bir şirket ile sis
temdeki veritabanını yenile
me işlemleri başlattık. Ancak
istediğimiz sonucu alama
dık. Bu arada bir gereksini
mimiz daha oldu. Arnold
mamul depomuzun yanı sıra
bir de üretim bantlarımız
var. Bantlarda ayrı bir oto
masyonumuz var, anlık ne
üretiliyorsa bunlar depolar
da toplanıyor ve tasnif edili
yor. Bunların ikisi arasında
bir ilişki yoktu. Hatta ana
bilgisayar arasında da bir
ilişki yoktu. İki yapıyı da Ar-
nold'un yazılımına dokun
madan dışarıda ilişkilendir
mek istedik. Bu arada kapa
sitenin de yetmediği görül
dü. TV ve TV olmayan ürün
lerin de bu sistemde yer al
ması gereği ortaya çıktı. Do
layısıyla bir de Depo II gibi
fiziksel bir yer bulduk. Depo
II'de RF teknolojisi var ve bu
depo yarı otomatik. İki de
poyu da ilişkilendirecek bir
sistem geliştirildi. RF el ter
minallerini Exim'den temin
ettik. Yazılımı ise Sistek üst
lendi. Sistek'in geliştirdiği
sistemin adı, Mamul Hare
ketlerin Rasyonalizasyonu
(MHR). Söz konusu proje,
Ocak ayının başında devre
ye girmiş durumda."
Projenin donanım maliye
ti 50 bin, yazılım maliyeti ise
30 bin doları buluyor. Be
ko'da bu noktada başlatılan
entegrasyon ileride bütün
birimleri de kapsayacak bi
çimde yürütülecek.
Hüseyin Hamarat, gele
cekteki projelerini ise şöyle
özetledi: "Veritabanını yeni
den tasarlamamız gerekiyor.
Gelecekte bu yenilemenin
iki bölümü olacak. 1996 yı
lında buna başlanacak. Şu
anda TV dışı ürünler yan sa
nayide üretiliyor ve buraya
gelip tasnif ediliyor. Sonra
bölge depolarına gönderili
yor. Bu noktada yan sanayi
lere de RF terminaller verile
cek. Böylece kabul ve sevk
işlemleri doğrudan buradan
yapılacak. Bu işlemler 1996
yılında düşünülüyor. Bu ara
da komponent depoda ger
çekleştireceğimiz bir işlem
var. Depodaki hammaddeler
çıkarken tutulduğu nokta
dan arabalara kadar insanlar
ürünleri elleriyle taşıyor. Bu
noktada otomatik bir siste
me geçme söz konusu. He-
nüz ara stokları ölçemiyo
ruz. Sonuçta depoda eşza
manlı mühendisliğe geçilme
si gerekiyor. Beko'daki oto
masyon oranı şu anda yüzde
70. Uluslararası standartlarda
ise bu oranın yüzde 90-95
olması gerekiyor. Bizim de
hedefimiz bu orana eriş
mek."
Böyle bir sistemin kurulu
şa ne kazandırdığı sorusunu
ise Hamarat şöyle yanıtlıyor:
"Dinamizm kazandırıyor, ne
rede hangi ürünün olduğu
bilgisine hızla erişebilme, es-
neklik ve planlı davranma."
Beko'da depo otomasyonunun işleyişi
Bekoteknik'teki depo oto
masyonunun işleyişi konu
sunda ayrıntılı bir rapor ha
zırlanmış. Depo otomasyo
nunun işleyişini, yazılımı
gerçekleştiren Sistek'in Pa
zarlama Müdürü Mustafa
Onar şöyle anlatıyor: "Be
ko'da başlattığımız projenin
adı MHR diye kodlandırılan
Beko Mamul Depo II Oto
masyonu. Depo I olarak ad
landırılan bölüm ise tam oto
matik olan Arnold sistemi.
Yarı otomatik olan Depo
IFde RF el terminalli sistem
ler mevcut. Burada sistem
donanımları yeni kuruluyor.
Arnold'da iki adet PLC
(programlanabilir logic kont
roller) var. Bunlar Arnold'a
giren ve bizim depoya akta
rılan konveyörlere kumanda
ediyorlar. Bu kumanda ci
hazları, TV kutularının Ar
nold'a ya da Depo II'ye gi
deceğine karar veriyor. Yön
lendirmeden sonra Depo
II'ye gelen TV kutuları kon-
veyör üzerinden alınıp palet
lere yerleştiriliyor. Palet eti
ketleri yapıştırılıyor. TV'lerin
üzerinde ürün etiketleri var.
Bunlar eşleştiriliyor ve siste
me tanıtılıyor. Cihaz olarak
Exim'in 3 adet PTC 960'ları
kullanılacak. Şu anda depo
da raf sistemi yok. Biz sis
temde, kutuları rafa benzer
bir yapıda istifleyeceğiz. Sis
tem paletlenmiş ürünün ne
reye gönderileceğine karar
veriyor, yerleştiriyor ve sev-
kiyat sırasında nereden alı
nacağını söylüyor. Bu işin
içeri giriş yönü. Bir de TV dı
şı ürünlerin içeriye alınması
kısmı var. Kamyonlarla de
ponun kapısından geçirilen
bu ürünlere de aynı işlemler
yapılıyor. Bunun yanı sıra
'rework' denilen yeniden iş
leme uygulaması da yapılı
yor. Bu işlemde satışın dışın
da herhangi bir nedenle de
podan dışarı çıkan TV'leri
kontrol ediyor. Kısacası ge
liştirilen sistem, giriş ve çı
kışları kontrol ediyor. Bunla
rın dışında bir de depo oto
masyonu dışında tutacağı
mız bant etiketleme sistemi
geliştirdik. TV ürünlerine
tüm kontrollerden sonra tüm
bilgilerini içeren bir kimlik
numarası veriliyor ve üründe
herhangi bir sorun olduğun
da geri dönüşleri yapılıp
arızanın nereden kaynaklan
mış olabileceği araştırılıyor.
Bekoteknik, tasarımdan üretime tüm birimlerini
bütünleşik bir otomasyona kavuşturmak için
uzun süreli bir yeniden yapılanma içine girdi.
Yeniden yapılanma sürecinin ilk aşamasında
depo otomasyonu var. Şu andaki uluslararası
standartlara göre Beko'daki otomasyon oranı,
yüzde 70 civarında. Hedef, bu oranı yüzde
90-95'lere çekmek. Bunun yolu da komple
otomasyondan geçiyor.
8-14 Ocak 1 9 9 6 - Sayı: 50 h a b e r 3
Dünya Bankası kredileri tartışma yaratıyor
NURAY ÖZKAN
Geçtiğimiz haftalarda
İş ve İşçi Bulma Ku
rumu, Dünya Banka
sı kredili BT projesi için iha
le açtı. İhale şartnamesinde
ilk göze çarpan konu, Türk
şirketlerinin katılamaması
idi. Şartnamede, katılacak
şirketlerin son 3 yıldaki yıllık
ortalama cirosunun 200 mil
yon dolar ve son 2 yıldır da
kâr eder durumda olması
öngörülüyor Bu durumda,
1994 yılında yaklaşık 125
milyon dolar ciro yapan ve
Interpro Pazar Araştırma
Merkezi'nin İlk 100 BT Şir
keti sıralamasında ilk sırada
yer alan IBM Türk'ün bile
ihaleye teklif vermesi olası
değil.
Türk şirketlerinin Dünya
Bankası projelerine katıla
maması sektörde çeşitli yo
rumlara yol açtı. Dünya Ban
kası projelerini değerlendi
ren şirket yetkilileri, Dünya
Bankası'nın kendi yatırımla
rını güvenceye almak için
bu derece kapsamlı BT iha
lelerinde birtakım sınırlama
lar getirmesini olumlu karşı
larken, öte yandan Türkiye
BT sektöründe hiç bir şirke
tin söz konusu ciroya erişe-
memesini de garip ve dü
şündürücü buluyor. Yetkili
ler, Türkiye BT sektörünün
1995 yılı cirosunun 960 mil
yon dolar olduğunu kabul
ederek bu sektörün büyük
bir sektör olmadığını, gele
cekte pazarın ve şirket gelir
lerinin büyütülerek iyileşti
rilmesi gerektiğini savunu
yor. Bunun yolunun da dev
letin bir bilişim politikasının
olmasından geçtiğini dile ge
tiriyorlar.
Bunun yanı sıra bu türden
ihalelerde genellikle dikkati
çeken bir başka konu da,
Türkiye'de ofisi bulunan
uluslararası şirketlerin bağlı
oldukları yurtdışı şirketleri
aracılığıyla ihaleye katılması
ve ihale soncunda işlemleri
ni Türkiye ofisi üzerinden
yürütmeleri. Ancak buna
karşın yerel kuruluşlar Dün
ya Bankası ihalelerine gire
memekte. Bu durum bazı
kesimlerce haksızlık olarak
nitelendirilirken, bir kesim
yetkili tarafından da böylesi
ne kapsamlı ihalelerde belli
bir iş yapma gücü ölçeği ko
nulmadığı sürece çok ciddi
bir haksız rekabetin yaşana
bileceği savunuluyor.
Özellikle devlet ihalele
rinde kadrosu, bilgi birikimi
ve altyapısı ile büyük olan
şirketlerin, çok küçük olan
şirketlerle karşı karşıya kal
ması ve sonunda fiyatı ucuz
olanın tercih edilmesi duru
munda projenin sağlıklı biti-
rilememesinin söz konusu
olduğu ileri sürülüyor.
Herşey BT politikasının
oluşturulmasına bağlı
Öte yandan, Dünya Ban
kası'nın uygulamasını kına
mak yerine, 'neden Türkiye
BT sektöründen hiçbir şirket
bu ihaleye katılamıyor, eksi
ğimiz ne?' diye kendimizi
sorgulamamızın daha doğru
olacağı görüşünü dile geti
renler de var. Türkiye BT
sektörünün küçük bir sektör
olduğunu, dolayısıyla top
lam pazarı büyütmek için
çok daha fazla çaba harca
mamız gerektiği öne sürülü
yor. Bunun yolunun da dev
letin sağlam bir bilgi tekno
lojisi politikası oluşturmasın
dan geçtiği görüşü üzerinde
birleşiliyor. Bu politika ger
çekleştirildiği takdirde, bu
politika çerçevesinde yalnız
devlet ihaleleri için değil, ay
nı zamanda özel sektörün de
bilgi teknolojisi kullanmasını
yönlendirici bir faktör olaca
ğı savunuluyor. Oysa bugün
devlet tarafında hem yazılım,
hem de donanım konusunda
herhangi bir politika üretil
miş değil.
Yetkililer özellikle yazılım
alanında gerçekten de özel
bir politika geliştirilmesi ve
uygulamasının oldukça zo
runlu olduğu görüşünde bir
leşiyor. Gümrük Birliği ve
dünya ile bütünleşme gibi
kavramların gündeme geldi
ği bir ortamda, Türkiye yazı
lım sektörünün belirli bir
politika çerçevesinde yön-
lendirilemediği takdirde, ya-'
zilim sektörümüzün geliş
mesi mümkün gibi görün
müyor.
Aralık ayı bekleneni vermedi Türkiye'de BT şirketleri
yıllık satışlarının nere
deyse yüzde 50'sini
son 3 ayda yapar. Her ne ka
dar son yıllarda yaz sezonu
geçmiş yıllara oranla biraz
canlansa da, bu gerçeği pek
değiştirmedi. Ancak, geride
bıraktığımız Aralık ayı, nere
deyse 1995 yılının en durgun
aylarından biri niteliğindey
di. Bu da pek çok şirketi ve
genelde BT sektörünü olum
suz etkiledi.
Aralık ayının durgun geç
mesinin en önemli nedeni,
kuşkusuz seçimlerdi. Seçim
öncesi gerek politik, gerekse
ekonomik alandaki belirsiz
lik, tüm gözleri ve beklenti
leri seçim sonrasına odakla-
mıştı. Ancak, seçim sonrası
dövizde yaşanan dalgalanma
ve politik belirsizliğin devam
etmesi 'son hafta' umutlarını
da boşa çıkardı.
Kamuda genellikle Aralık
ayına yığılan BT alımları se
çim nedeniyle neredeyse ta
mamen dururken, PC pazarı
da oldukça umutlu girilen bu
ayda beklenen satışları yapa
madı. Özellikle 1995'in yaz
aylarının beklenenin üzerin
de hareketli geçmesi, tüm
sektörde yılın son aylarına
ilişkin beklentileri artırmıştı.
Yaşanan hayal kırıklığında
bu yüksek beklentilerin de
etkisi olduğu tahmin edili
yor.
Aralık ayındaki durgunluk
Ocak ayının ilk haftasına da
yansımış durumda. Gerek
şirketlerde yeni yıla hazırlık
çalışmaları, gerek politik ve
ekonomik belirsizliğin de
vam etmesi, gerekse Güm
rük Birliği sonucu gümrük
lerde yaşanan sıkıntılar
Ocak ayının da isteneni ve-
remeyebileceğini gösteriyor.
Özellikle Gümrük Birliği'ne
ilişkin mevzuatın uygulama
ya geçirilmesine ilişkin güm
rüklerde yaşanan tıkanıklık
lar da, gümrüklerden mal
çekimini güçleştirmiş du
rumda.
Son dönemdeki tüm
olumsuz gelişmelere karşın,
genelde BT sektörü 1996'
dan oldukça umutlu. Sektö
rün 1995 yılında gösterdiği
büyümeyi 1996 yılında da
devam ettireceği tahmin edi
liyor.
Seçim öncesi ve sonrası belirsizlikler nedeniyle BT
sektörünün satışlarının büyük bir kısmını yaptığı Aralık
ayı, bu yıl umutlan boşa çıkardı. Aralık ayının 1995 yılı
hedeflerini de olumsuz etkilemesinden endişe ediliyor.
Her kesim BT'den yararlanabilir. Ama nasıl?
T I N A Z T İ T İ Z
Toplumumuz ç o k sayıda ilgi ve çıkar kesiminden
(İÇK) oluşan bileşik bir yapıdadır. Bireyler ise en az
bir ilgi veya çıkar kesiminin üyesidirler. Bir kişi, Fener
bahçel i , yazı l ımcı, hayvansever, bedensel özürlü, kadın
ve aynı zamanda da A partisinin sempatizanı olabilir.
Bu kesimlerin her birinin, bilgi teknolojileri (BT)nden
yararlanabileceği ortak alanlar kuşkusuz ki vardır. Örne
ğin, her kesim, üyelerine ait bazı bilgileri bir veri teme
linde toplamak ister.
Bir de, her kesime özgü BT kullanım alanları vardır.
Örneğin görme özürlüler, ses ile yöneltim (voice naviga
tion) yoluyla bilgisayar kullanıp, yazılım ürünleri ürete
rek hayatlarını kazanmaya ilgi duyarlarken, kadınlar (ya
da erkekler) bir "elektronik mor çatı ağı" kurmak isteye
bilirler.
Evde ç o c u ğ u n a bakmak ama aile bütçesine katkıda
bulunmak isteyen kadınlardan oluşan kesim ise BT'nden
daha farklı yararlanabilirler. Onlar, "büro yönetimi" ya
zılımlarını kullanarak "evden sekreterya" hizmeti vere
bilirler.
Diğer yandan, belediye başkanları ise hizmet verdik
leri yöre halkının ihtiyaç profillerinin elleri altında bu
lundurulmasında BT 'nden yararlanabilirler.
Toplumumuzun bir "bilgi toplumu"na dönüşebi lme-
sinin anahtarı, "sorunların bilgiyle çözülmesi"dir. Bu
ise daha somut olarak şu demektir: Her İÇK, ilgi veya çı
karlarını -ki sorunları denilebilir- BT yoluyla tatmin ede
bilmelidir. Sorunlarını bu yolla çözebilen bir kesim, bil
gi toplumuna katılmaya hak kazanmış bir kesim demek
tir. Bu tür kesimlerden oluşan bir toplum ise bilgi toplu
munun ta kendisidir.
Çeşit l i İÇK'nin durup dururken BT'nden yararlanma
ya kalkmalarını beklemek ise gerçekçi değildir. Bu an
cak bilinçli çabalar ın sonunda olabilir.
İşte bu yazıma konu etmek istediğim düşünce, bilişim
sektörümüzü oluşturan kuruluşların birlikte ya da ayrı
ayrı biçimde harekete geçerek şunu yapmalarıdır:
(a) Her İÇK için birer ça l ı şma grubu oluşturmaları,
(b) Bu çalışma gruplarının, birer A r a m a Konferansı yapıp, o kesimin sorunlarını ve o sorunların analiz
ve çözümlenmesinde BT'nden yararlanma yollarını
belirlemeleri,
(c) Belir lenen bu yolların birer pilot uygulama ile
hayata geçirilmesi,
(d) Sonuçlar ın, o kesimin tümüne yaygınlaştırılması
rın ilk anda böyle bir düşünce çevres inde toplanmaları
güç olabilir.
Bu nedenle BT/haber'in böyle bir girişimin en az baş
langıcını üst lenebileceğini düşünüyorum.
BT'nden en kolay yarar lanabi lecek olan -ve halen
pek yararlanmayan- kesim(ler)i sıralayıp, bunların varsa
bilişim ilgililerini, yoksa bu işlere yatkınlarını bir araya
getirip projeyi açıklamak bir ilk adım olabilir.
4 h a b e r 8-14 Ocak 1 9 9 6 - Sayı: 50
Bekleyiş devam ediyor M. SİNAN OYMACI
Trio Çözümevi Yönetici Ortağı
Oldukça uzun bir süredir, bilgi teknolojisi sektöründe, Türkiye pazarındaki gelişme
lerin neler olduğu konusunda, sizlere haber ve-remiyordum. Bu hem köşede yer alacak başka konuların oluşmasından, hem de sektörün yıl sonu hareketinin beklenmesinden ortaya çıkıyordu.
Ancak, son sıralarda yaptığım pek çok görüşmede, fikir alışverişinde, 1995'in son bir iki haftası (seçimlerden önceki hafta ile içinde bulunduğumuz haftalar), sektördeki şirketlerin, hayatlarından pek memnun olmadıklarını ortaya çıkarttı.
Hemen hemen herkes, çok daha iyi olması gerektiğini belirttiler. Gümrük Birliği anlaşmasının yürürlüğe girmesi, seçim atmosferi, dövizdeki dalgalanmalar, siyasette neler olacağının henüz açıklığa kavuşmaması, bilgi işlem ile ilgili yatırımların istenilen seviyede gerçekleşmesini engellemiş gözüküyor.
İthalat rakamlarının Aralık 1995 için düşük olacağını tahmin ediyorum. Aynı şekilde, 1996'nın ilk aylarında da, ithalatta bir düşüş söz konusu olabilir.
Gümrük rejiminin yerleşmesi, yeni tarifelerin yürürlüğe girmesi, dövizdeki belirsizlik ortamının aşılması sonucunda, ithalat yapan firmalar, yeni sene ile ilgili planlarını gözden geçirecekler.
Bir başka açıdan yaklaşırsak, piyasada bazı ürünlere, son kullanıcılardan gelen talep vardı. Ancak, ithalatçı firmaların, çok ihtiyatlı davranmaları, birtakım ürünlerin pazara sunulmasını geciktirdi. Bunu çok doğal karşılamak gerekiyor. Geçmişte yaşadığımız olaylardan, özellikle bilgi teknolojisi sektörü olarak, yeterince ders aldık. Yaşadığımız tecrübeleri, günlük yaşamımızda uygulamaya başladık. Sektörün sorunlarının diğer sektörlerin sorunlarından soyutlana-mayacağını biliyoruz.
Önümüzdeki günlerde, Amerika ve Uzak Doğu'dan ithalatı yapılan ürünlerle, Avrupa'dan ithalatı yapılan ürünlerin rekabetini, daha fazla yaşamaya başlayacağız. Çok sıcak, rekabetçi bir ortam sektörümüzü bekliyor. Türkiye pazarında oluşacak fiyatlarda büyük dalga
lanmalar oluşabilir. Pazarı dikkatle takip etmekte yarar var.
1996'da "3D grafik kartlarım" ve "Java"yı da yakından izleyin. Internet'i izleyin dememe gerek yok, medyanın tüm araçlarında, bu konuya yeterince yer ayrılıyor. Internet oluşumunda, hangi ülkelerde ne tür yaptırımlar uygulanacağını göreceğimiz bir yıl olacak.
* * * * *
Okuduğunuz yazı benim BT/haber'de sizlere ulaştırdığım ellinci yazı Zaman ne kadar çabuk akıp gidiyor. Elli yazıdır sizlerle birlikteyim. Daha çok katılım bekliyorum Görüşlerinizi ulaştırmaya devam edin.
Son günlerde, bana ulaşmaya başlayan elektronik posta adedinde bir artış görüyorum. Gelen elektronik postalardan bir özeti ve farklı işletim sistemlerinde kullanılan Türkçe karakterlerin sayesinde, dedektiflik yaparak çözmeye uğraştığım kelimeleri, önümüzdeki haftaların birisinde, yazıma konu yapacağım.
Internet'ten bana ulaşan, içerisinde Türkçe karakterler bulunduran mesajlar, elektronik posta işinin çok kolay olamayacağını gözler önüne seriyor. Bir an önce, bir şeyler yaparak, çare bulunmasında fayda var.
* * * * *
Başrollerini Emma Thompson ve Jonathan Pryce'nin paylaştıkları "Carrington", sinemaya değer verenlerin zevkle izleyebilecekleri bir film. Sanatçının fırtınalı yaşamını, tablo kadar güzel nitelemesinde bulunabileceğiniz görüntüler eşliğinde, sinemaseverlerin beğenisine sunuyor. Belki vizyondan kalkar ancak, kalksa bile ileride bir fırsatını bulursanız, izleyebilirsiniz.
* * * * *
Samuel Johnson'ın bir deyişini aktarmak istiyorum. "Bilgisiz dürüstlük, güçsüz ve yararsızdır. Dürüst olmayan bilgi ise tehlikeli ve korkunçtur."
Bilgisayar kullanımına karşı direnen bu üç yer; siya
set, seçim ve sayımdır. Siyasetin merkezi olan Meclis
Genel kurulunda oylamalar asla bilgisayarla yapılmaz.
Gümrük Birliği'ne girişimizin oylandığı Avrupa Parla-
mentosu'nda (AP) oylama o kadar kısa süreye sığdırıldı
ki, televizyondan naklen izleyenler doğrusu işin farkına
bile varamadılar.
AP'de birkaç saniye süren oylama, bizim parlamentoda bazen saatlerce sürebilir. Bizim meclisimizde oylamaların elektronik sistemle yapılmasını mümkün kılacak düzenleme var. Ama, yıllardır kullanılmaz. Çünkü milletvekilleri kendi sıralarına asla oturmazlar. Oturanlar da oylama sırasında gelmeyen üyenin oyunu kullanmayı alışkanlık edinmiştir. Oylamaya katılanların sayısı çok az da olsa, sonuç şaşırtıcı biçimde tam katılıma eşit bir rakama ulaşır. Eğer ciddi bir bilgisayar sistemi kullanılsa, hiç bir oylamada haksızlık yapılamaz. Ama bu da bizim siyasetçilerin, özellikle de iktidar çoğunluğunu elinde tutanların işine gelmez. Biz de en ucuz, harcaması en kolay, üretimi ise sürekli olan kavram zaman olduğu için, saatler süren oylamaya kimse ses çıkarmaz. Güçlü olan da, haksızlık yapma imkanı elde eder.
Bilgisayar kullanımı bizim ülkemizde nüfus sayımında da kolay kolay kullanılamaz. Her 5 yılda bir ev hapsine alınırız. Nüfusumuzun 5 yılda ne kadar arttığı evlere gelen sayım memurlarınca tek tek yazılarak saptanır. Bu sistemde ilçe nüfuslarının kabarıklığı önem taşır. Çünkü devletten belediyelere yapılacak hazine yardımında nüfus öğesi belirleyicidir. Durum bu olunca, belediyeler nüfus sayımında ahaliyi kabarık göstermenin en kolay yolu olan yazım memurlarını iknada her zaman başarı sağlarlar. Oysa doğum ve ölüm resmi kayıtlara göre tutuluyorsa bilgisayarla her an ülke nüfusunu ölçme imkanı vardır. Yurtdışı çıkışları ve göçler de resmi kayıtlara alındığına göre nüfusu saptayacak bir program yazmak, çocukların bile kolayca başaracağı bir iştir. Ama bilgisayar bu alana da giremez.
Bilgisayarın seçimlerde kullanımı da gelecek yüzyıla
bırakılan işlerdendir. Çünkü, hem vatandaş eziyetten
kurtulur hem de mükerrer oy kullanılamaz. Bunlarsa yö
netenlerin işine gelmez. Ülkemizde bilgisayarın üç S'ler-
de kullanıldığı an bilgi çağına girmiş olduğumuza ina
nacağım. Yoksa bilgisizlik çağı sürüyor olacak.
BT Pazarı, GSMH'dan iki kat hızlı büyüyor!
SEVGİ CAN
Türkiye BT Paza
rının Son On Yı
lı: 1986/1995"
adlı rapor yayınlandı. İn
terpro Pazar Araştırma Mer-
kezi'nce hazırlanan rapora
göre, 1986 yılında 247.2
milyon dolar olan BT paza
rı, 2 kat artışla 1995'de 964
milyon dolara ulaşacak.
Raporda, pazarın büyü
mesinde donanım satışların
dan elde edilen gelirlerdeki
artışın etkin olduğu, özellik
le PC pazarının son on yıl
da önemli gelişme gösterdi
ği vurgulanıyor. Yazılım ge
lirleri son on yılda, toplam
pazarın iki katı bir büyüme
hızına sahip olmuş. Yılda
ortalama yüzde 42.3 büyü
yen yazılım pazarı, yine de
toplam pazarın yalnızca
yüzde 12.55'ini oluşturuyor.
Kişi başına düşen PC adedi
Raporun en ilginç bö
lümlerinden biri de kişi ba
şına düşen PC adedi. 1994
yılında dünyada 29. sırada
olan Türkiye'de, 1994 yılı
sonunda bin kişiye yaklaşık
8 PC düşüyor.
Türkiye'nin son on yılda
ki ekonomik göstergeleri
nin de yer aldığı raporda
son on yılın verilerinin su
nulduğu başlıklardan bazı
ları şunlar:
Türkiye'de GSMH 1986' dan bu yana yılda
ortalama yüzde 10.79 artarken, BT pazarının
büyüme hızı yüzde 19.2 oranında oldu.
• BT pazarının GSMH
içindeki payı
• Donanım, yazılım ve
hizmet gelirleri
• BT sektörü ithalatı
• Türk BT sektörünün
katma değeri
• PC satış adetleri
• Kurulu PC adetleri
• PC gelirleri
• İlk 100 içinde yer alan
şirketlerin on yıl boyunca,
cirosu, sırası ve ilk 100 için
deki payları
• 2000 yılına kadar pazar
tahminleri
Rapordaki ayrıntılı bilgi
lere sahip olmak isteyenler,
250 dolar karşılığında, İn
terpro Pazar Araştırma Mer-
kezi'nden raporu edinebilir
ler.
EYE, endüstri şirkederine
bilgi sisteminde ışık tutuyor ŞEBNEM NURAYDIN
Endüstriyel Yönetim
Enstitüsü (Derneği),
endüstriyel şirketlerin
bilgi sistemleri seçiminde
metodolojik yaklaşımlarının
ne olması gerektiğine ilişkin
bir doküman yayımlamaya
hazırlanıyor. Akademisyen
ler ve endüstriyel yönetim
alanındaki uzmanların der
nek bünyesinde yaptıkları
çalışmalar sonucunda ya
yımlanacak olan doküman
da, endüstriyel yönetimde
kullanılan sistemlerin stan-
dardizasyonunun nasıl sağ
lanması gerektiği gibi sistem
seçimine yönelik birçok so
ruya yanıt aranıyor.
Endüstriyel Yönetim Ens
titüsü (EYE) Yönetim Kurulu
Başkanı Bülent Yurdum,
Türkiye pazarında endüstri
şirketlerine yönelik yaklaşık
50 paket yazılımın çeşitli do
nanım olanağı ile bulundu
ğunu; ancak bu yazılımların
kendi aralarında bir standar-
dizasyona sahip olmadığını
belirtiyor. Yazılımlarını pa
ket halinde alan şirketlerin
destek gibi bir takım sorun
larla karşılaştıklarını belirten
Yurdum, kendi yazılımlarını
geliştiren şirketlerin de iç so
runları bulunduğunu vurgu
luyor.
Tüm bunlardan yola çı
kan EYE, "Endüstri şirketleri,
bilgi sistemlerinde kendi ge
liştirdikleri iç yazılımı mı
kullanmalı, yoksa hazır pa
ket mi almalı?" sorusuna çe
şitli toplantılarda yanıt ara
mış. Sonuçta endüstriyel yö
netim alanındaki uzmanların
görüşleri ile akademi dünya
sının görüşlerini birleştiren
EYE, ortaya çıkan bilgileri
1996 yılının Mart ayı sonuna
kadar bir kitapta toplamayı
amaçlıyor.
Yurdum, Türkiye'de ilk
denilebilecek olan bu dokü
manın şirketlere, endüstriyel
yönetim yöntemlerinin uy
gulanmasında yardımcı ola
cağını vurguluyor. EYE ku
rulduğu zaman ilk yönetim
kurulu toplantısında olaylara
hangi başlıklar altında yakla
şabileceklerini tartıştıklarını
ve 25'ten fazla başlık belirle
diklerini belirten Yurdum,
şunları söylüyor:
"Akademisyen başkanlı
ğındaki bir eğitim kurulun
da, bu başlıklar altında pro
fesyonellerden gelen bilgiler
ile akademik düzeydeki bil
gileri biraraya getirerek bir
sentez oluşturmayı kararlaş
tırdık. Daha sonra da elde
ettiğimiz bilgileri dokümante
etmeye karar verdik. İlk top
lantımızı sistem seçimleri ile
ilgili olarak yaptık.
"Bir sonraki başlığımız ise
"Lojistik organizasyonların
şirketler içindeki yeri ne ol
malıdır?" sorusu olacak. Biz
EYE olarak bu konuya çok
önem veriyoruz. Çünkü,
dünyada 1991'den sonra 'çe
vik yaklaşımı' başladı. Çevik
yaklaşımı çevik karar, çevik
üretim ve çevik lojistik ol
mak üzere üç ana grupta
toplanıyor.
"İşte burada lojistik dedi
ğimiz yapının integral dü
zeyde olması yani planlama,
tedarik, depolama ve ürün
lerin dağıtımı yönündeki
zinciri tamamlayan yapıyı
kurması gerekiyor. Bu yapı
yı Türk Philips'de denedik
ve oldukça iyi işliyor. Bu ya
pıyı Türkiye'de tanıtmamız
gerekiyor. Şu ana kadar olan
toplantılarda yaptığımız tar
tışmalardan edindiğimiz bil
gilerden, lojistik yapının iş
leyiş olarak yeterli olmadığı
ve bunun da birçok negatif
sonucunun şirketleri etkile
diğini saptadık. Bunu tartış
maya açıyoruz. Daha sonra
lojistik yapının fonksiyonları
ve bu yapıda kullanılacak
olan bilgi sistemleri konusu
na geçeceğiz."
EYE nedir?
1994 yılında, Türkiye'nin
önde gelen şirkeüeri ve üni
versitelerinden bir grup tara
fından kurulan EYE, başta
üretim ve malzeme yönetimi
olmak üzere Türk şirketleri
nin ileri endüstriyel yönetim
yöntemlerini uygulamalarına
yardımcı olmayı hedefliyor.
Türkiye endüstrisinin kritik
gereksinimlerini karşılamaya
yönelik etkinliklerde bulu
nan EYE, çalışmalarını şim
dilik Boğaziçi Üniversite-
si'nde yürütüyor, Ankara ve
istanbul'da düzenli toplantı
lar ve eğitim programları su
nuyor. Türk Philips Sanayi
Lojistik Müdürü ve EYE Yö
netim Kurulu Başkanı olan
Bülent Yurdum, derneğin
kurulmasındaki amacı şöyle
özetliyor:
"Türkiye'deki endüstriyel
yönetimin özellikle malzeme
idaresi üretim bölümü ala
nındaki uzman insanları bi
raraya getirmek, gerekiyorsa
eğitim olanağı sağlamak ve
birbirleriyle bilgi alışverişin
de bulunarak iş yaşamında
karşılaştıkları sorunlara bir
likte çözüm aramalarını ve
bu konuda sinerji yaratmala
rını beklemek. Ve ayrıca uz
manlarla akademi dünyası
arasında köprü kurmak."
Türkiye'de akademi dün
yası ile uzman dünyanın bir
birinden kopuk olduğundan
sürekli yakınıldığını belirten
Yurdum, bu iki dünya ara
sında iletişim kurulmasını
sağlamayı amaçladıklarını
söylüyor.
Gloxo, STFA, Türk Phi
lips, 3M ve Beko gibi büyük
kuruluşların da aralarında
bulunduğu yaklaşık 50 şir
ketten 200'e yakın üyesi bu
lunan EYE, yöneticiler, mü
hendisler, ekonomistler, uz
manlar ve öğrenciler için
eğitim olanakları sağlıyor ve
uzmanlıklarını belirleyen
sertifikalar veriyor.
Diğer ülkelerdeki bilgi ve
deneyimin aktarılmasını sağ
lamak için gerekli iletişimle
ri kuran EYE'de, eğiticiler,
uzmanlar, donanım ve yazı
lım sağlayıcı şirketler dene
yimlerini paylaşıp uzmanlık
larını geliştirecekleri sosyal
bir ortam oluşturuyorlar. Bo
ğaziçi Üniversitesi, Orta Do
ğu Teknik Üniversitesi, Mar
mara ve Bilkent Üniversitesi
profesörlerinin aktif olarak
katkıda bulunduğu EYE,
APICS'in (American Produc
tion and Inventory Control
Society) geliştirdiği ve finan
se ettiği sertifika programla
rını da destekliyor.
APICS'ten alınan sertifika
nın, sertifika sahibinin uz
manlığını uluslararası düzey
de teyid eden bir belge ol
duğunu vurgulayan Yur
dum, bu sertifikaya şu anda
Türkiye'de 10 kişinin sahip
olduğunu belirtiyor. APICS
sertifikası sınavlarının istan
bul ve Ankara'da yılda 3 kez
yapıldığını belirten Yurdum,
EYE'nin bu sınavları sağladı
ğı eğitim ve dokümanlarla
desteklediğini söylüyor.
APICS sınavlarının konu
ları arasında malzeme yöne
timi, üretim kontrolü, tam
zamanında üretim (JIT), ka
pasite yönetimi, malzeme
gereksinim planlaması
(MRP) ve endüstriyel sistem
ler gibi konular yer alıyor.
Endüstriyel Yönetim Enstitüsü, Türk şirketlerinin
ileri endüstriyel yönetim yöntemlerini
uygulamalarına yardımcı olmayı hedefliyor.
10 d ü n y a d a n 8-14 Ocak 1996 . Sayı: 50
Siemens, 1995 yılı hedeflerine ulaştı Elektrik ve elektronik sektörünün
öncü kuruluşlarından biri olan Alman
Siemens şirketi, 1995 yılı büyüme he
deflerine ulaşarak kârını yüzde 26
oranında artırdığını duyurdu. Dünya
çapında satışlarını yüzde 5 oranında
artıran Siemens'in. 1995 yılı net kârı
ise 2,084 milyar DM olarak gerçekleş
ti.
Siemens'in, 1995 yılı faaliyetleri ile
ilgili olarak düzenlediği yıllık basın
toplantısı 14 Aralık 1995 tarihinde Al
manya'nın Münih kentinde yapıldı.
Çok sayıda basın mensubunun katıldı
ğı toplantıda bir konuşma yapan Si
emens Yönetim Kurulu Başkanı Dr.
Heinrich V. Pierer, 1995 yılı içinde
çok iyi bir performans gösterdiklerini
belirterek "Yenilikler, verimlilik artışı
ve yeni piyasalara açılma yoluyla kârı
mızı artırmaya devam edeceğiz" dedi.
1995 yılnda satışlarını yüzde 5 ora
nında artırdıklarını belirten Pierer, v e
rimlilikte ise yüzde 8lik bir artış ekle
ettiklerini ve 1996 yılında da aynı per
formansı göstermeyi hedeflediklerini
söyledi. 1995 yılı satışlarını 88.8 milyar
DM olarak gerçekleştiren Siemens'in,
1996 yılı satış hedefi ise 93 milyar DM
olarak açıklandı.
Progress bayi toplantısı
Progress'in Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bayileri-
Çek Cumhuruyeti'nin başkenti Prag'ta toplandı. 1995
yılı genel değerlendirilmesinin yapıldığı toplantıda
Progress bayileri kendi ülkelerindeki pazar durumlarını
ve hedeflerini sundular. Toplantının 1996 yılı stratejiler
ve hedefler bölümünde Progress'in AS/400 pazarında
sunduğu yeni uyarlamanın tanıtımı, bu pazardan bek
lentileri, Progress'in Dataserver ile uygulamaları, Raun-
table, Progress ürünlerine genel bakış, Progres Smar-