Top Banner
MÜDDESSİR 05/02/2011 NUZUL: 4 MUSHAF: 74 MEKKİ BİR SUREDİR 56 AYETTİR. Adını ilk ayetinden alır. Kelime sadece burada yer alır ve surenin tek adı budur. Müzzemil suresinin mukabilidir(zıttıdır), tezemmele: üstüne bir şey aldı, tedessera: altına bir şey aldı, manasına gelir. Onun için yatak bu isimle adlandırılır. Tartışmasız ilk surelerdendir. Hz. Aişe’den gelen rivayette, “vahiy kesintisi”nin ardından inmiştir(Buhari ve Müslim). Cabir b. Zeyd rivayeti de aynısını söyler (Müslim). Rivayetlere göre Allah Rasulü vahiy kesintisi (Fetretu’l vahiy) sırasında derin bir üzüntü ve boşluk yaşamıştır. Bu kesintiyle amaçlananın vahyin ağırlığı altında inleyen Nebi’ yi vahye hasret gitmenin daha büyük ıztırap olduğuna ikna etmek olduğu anlaşılır. Bu durumda “fetretu’l vahiy” denilen ara verme olayı, ilahi inşanın bir parçası olmuş olur. Bu kesintinin 3,13,15,25,40 gün ya da 6 ay veya 2,5 yıl sürdüğüne dair rivayetler vardır. 3,13,15 ve hatta 25 günlük bir ara “ fetret” adlandırılmayı hak etmez. Zira 6 bin küsür ayetlik bir mesaj 23 yıllık bir zaman diliminde inmiştir. Kurulacak bir vahiy –zaman orantısında üç beş haftalık kesinti değil normal iniş aralığına tekabül eder. 2,5 yıl rivayeti ise inandırıcı değildir. Eğer 2,5 yıllık kesinti olsaydı, 3,13,15,25 günden söz edilmesi abes olurdu. Zira günlü rakamlarla yıllı rakamlar arasında uçurum var. Olay şöyle izah edilebilir: Vahiy sürecinin başında Allah rasulü vahiy kesildi zannederek endişeye kapılmıştır. Duha 3.ayet bunun şahididir. Bu endişe de bir rahmet olmuş, böylece vahiyden ayrı kalmanın acısının vahyin sorumluluğundan daha büyük olduğu anlaşılmıştır. Efendimizi endişeye sevk eden şey, vahiy süreci içinde tabii karşılanması gereken ve aylarla ifade edilebilecek bir aradır. Fakat vahyin iniş sıklığı henüz tam bilinmediği için bu ara kesinti (fetret) olarak anlaşılmış olmalıdır. Sure tüm ilk tertiplerde Müzemmil’den sonra yer alır. Zaten iki sure arasında Kur’an’ın çift kutuplu yapısına (mesani) uygun bir bağ vardır. Müzemmil “eylem ahlakı” Müddessir “söylem ahlakı” inşa eder. Muhtevayı esas aldığımızda bu sureyi Fatiha, ‘Alak, Duha ve Müzzemmil’in ardından 5.sıraya yerleştirebiliriz. Bu sıralama “kafirler” ‘in ilk kez burada kullanılmasını da izah eder niteliktedir (10). Surenin tek celsede inip inmediği konusunda kesin bir şey söylenemez. Müddessir suresi konusu itibariyla Kur’an’ın fihristi niteliğindedir. İlk yedi ayette yer alan yedi emir, surenin amacının muhatabını inşa olduğunu gösterir. Bismillahirrahmanirrahim RAHMAN RAHİM ALLAH’IN ADIYLA - Özünde merhametli, işinde de merhametli Alla’ın adıyla/adına - Rahman Allah’ın zatından eşyanın cevherine, Rahim Allah’ın fiilinden eşyanın fiiline. Rahman Allah’ın Zatına dönüktür, Rahim İnsana dönüktür. Onun için Rahman tecellisinde Müslüman, kafir fark etmez, her şeye ve herkese iner. Ama Rahim ineceği insanın fiiline bakar. İşte Allahın fiilinden, insanın fiiline olmasının nedeni budur. Rahman Allahın zati sıfatı, Rahim fiili sıfatıdır. Eylemlerimizle Rabbimizin Rahim ismini harekete geçiririz. Onun için Rahim’in rahmetinden bir pay düşsün için gayret ederiz. 1. Ya eyyuhelmuddessir. “SEN ey içine kapanan kişi!” - Ey yatan kişi, müzzemmil üste bir şey almak, müddessir alta bir şey almak demiştik. Müzzemmil ve müddessir arasında mütekabiliyet vardır, yani zıtlık. Zımnen: İçine kapanıp yatan, uzlete çekilen kişi... Muddessir kelimesinin türetildiği te-dessera fiili, "alta alınan şey" ile ilgilidir. Hatırlanacağı
14

Bismillahirrahmanirrahim - WordPress.comadanahilalderorg.files.wordpress.com/2018/05/4_ders_muddessir_suresi_tefsiri...Bismillahirrahmanirrahim RAHMAN RAHİM ALLAH’IN ADIYLA-Özünde

Aug 05, 2020

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Bismillahirrahmanirrahim - WordPress.comadanahilalderorg.files.wordpress.com/2018/05/4_ders_muddessir_suresi_tefsiri...Bismillahirrahmanirrahim RAHMAN RAHİM ALLAH’IN ADIYLA-Özünde

MÜDDESSİR

05/02/2011

NUZUL: 4

MUSHAF: 74

MEKKİ BİR SUREDİR 56 AYETTİR.

Adını ilk ayetinden alır. Kelime sadece burada yer alır ve surenin tek adı budur. Müzzemil suresinin

mukabilidir(zıttıdır), tezemmele: üstüne bir şey aldı, tedessera: altına bir şey aldı, manasına gelir.

Onun için yatak bu isimle adlandırılır.

Tartışmasız ilk surelerdendir. Hz. Aişe’den gelen rivayette, “vahiy kesintisi”nin ardından

inmiştir(Buhari ve Müslim). Cabir b. Zeyd rivayeti de aynısını söyler (Müslim). Rivayetlere göre

Allah Rasulü vahiy kesintisi (Fetretu’l vahiy) sırasında derin bir üzüntü ve boşluk yaşamıştır. Bu

kesintiyle amaçlananın vahyin ağırlığı altında inleyen Nebi’ yi vahye hasret gitmenin daha büyük

ıztırap olduğuna ikna etmek olduğu anlaşılır. Bu durumda “fetretu’l vahiy” denilen ara verme olayı,

ilahi inşanın bir parçası olmuş olur. Bu kesintinin 3,13,15,25,40 gün ya da 6 ay veya 2,5 yıl

sürdüğüne dair rivayetler vardır. 3,13,15 ve hatta 25 günlük bir ara “ fetret” adlandırılmayı hak

etmez. Zira 6 bin küsür ayetlik bir mesaj 23 yıllık bir zaman diliminde inmiştir. Kurulacak bir vahiy

–zaman orantısında üç beş haftalık kesinti değil normal iniş aralığına tekabül eder. 2,5 yıl rivayeti ise

inandırıcı değildir. Eğer 2,5 yıllık kesinti olsaydı, 3,13,15,25 günden söz edilmesi abes olurdu. Zira

günlü rakamlarla yıllı rakamlar arasında uçurum var.

Olay şöyle izah edilebilir: Vahiy sürecinin başında Allah rasulü vahiy kesildi zannederek endişeye

kapılmıştır. Duha 3.ayet bunun şahididir. Bu endişe de bir rahmet olmuş, böylece vahiyden ayrı

kalmanın acısının vahyin sorumluluğundan daha büyük olduğu anlaşılmıştır. Efendimizi endişeye

sevk eden şey, vahiy süreci içinde tabii karşılanması gereken ve aylarla ifade edilebilecek bir aradır.

Fakat vahyin iniş sıklığı henüz tam bilinmediği için bu ara kesinti (fetret) olarak anlaşılmış olmalıdır.

Sure tüm ilk tertiplerde Müzemmil’den sonra yer alır. Zaten iki sure arasında Kur’an’ın çift kutuplu

yapısına (mesani) uygun bir bağ vardır. Müzemmil “eylem ahlakı” Müddessir “söylem ahlakı” inşa

eder. Muhtevayı esas aldığımızda bu sureyi Fatiha, ‘Alak, Duha ve Müzzemmil’in ardından 5.sıraya

yerleştirebiliriz. Bu sıralama “kafirler” ‘in ilk kez burada kullanılmasını da izah eder niteliktedir

(10).

Surenin tek celsede inip inmediği konusunda kesin bir şey söylenemez. Müddessir suresi konusu

itibariyla Kur’an’ın fihristi niteliğindedir. İlk yedi ayette yer alan yedi emir, surenin amacının

muhatabını inşa olduğunu gösterir.

Bismillahirrahmanirrahim RAHMAN RAHİM ALLAH’IN ADIYLA

- Özünde merhametli, işinde de merhametli Alla’ın adıyla/adına

- Rahman Allah’ın zatından eşyanın cevherine, Rahim Allah’ın fiilinden eşyanın fiiline. Rahman

Allah’ın Zatına dönüktür, Rahim İnsana dönüktür. Onun için Rahman tecellisinde Müslüman, kafir

fark etmez, her şeye ve herkese iner. Ama Rahim ineceği insanın fiiline bakar. İşte Allahın fiilinden,

insanın fiiline olmasının nedeni budur. Rahman Allahın zati sıfatı, Rahim fiili sıfatıdır.

Eylemlerimizle Rabbimizin Rahim ismini harekete geçiririz. Onun için Rahim’in rahmetinden bir

pay düşsün için gayret ederiz.

1. Ya eyyuhelmuddessir.

“SEN ey içine kapanan kişi!”

- Ey yatan kişi, müzzemmil üste bir şey almak, müddessir alta bir şey almak demiştik. Müzzemmil ve

müddessir arasında mütekabiliyet vardır, yani zıtlık. Zımnen: İçine kapanıp yatan, uzlete çekilen

kişi... Muddessir kelimesinin türetildiği te-dessera fiili, "alta alınan şey" ile ilgilidir. Hatırlanacağı

Page 2: Bismillahirrahmanirrahim - WordPress.comadanahilalderorg.files.wordpress.com/2018/05/4_ders_muddessir_suresi_tefsiri...Bismillahirrahmanirrahim RAHMAN RAHİM ALLAH’IN ADIYLA-Özünde

gibi Muzzemmil'in türetildiği tezemmele de "üste alınan şey" ile ilgiliydi. "Erkek devenin dişi deveyi

altına almasına" tedessera'l-fahlu'n-nâkate denilir. Tedessera'r-raculu feresehu, "Adam atına bindi"

demektir. Mecazen sahibi sırtına bindiği için, ed-desr "çok mal" demektir. Yine hadiste geçen zehe-

be eshabu'd-dusûri bi'l-ucûr (Mal sahipleri ecrin tamamını alıp götürdü) hadisi de bu anlamı teyit

eder (Mekâyîs ve Müfredât). Kelime bu yatağı izleyerek "değerin üzerine binmeyi, uzanmayı" ifade

eder.

2. Kum feenzir.

“Kalk ve(insanları) uyar!”

- Şöyle bir vurgusu var; Ve inneke le'ala hulukın 'azıym; “çünkü sen muhteşem bir ahlaka

sahipsin” (Kalem:4)diyen Kur’an olduğuna göre, “ey yatan iyi”, yatan iyi iyi değildir, kalk ve uyar.

Sen pasif iyi olma kalk ve aktif iyi ol. Kalk ve uyar ki, iyilik de ayağa kalksın. - Nezr: adak demektir. Adakta da bir uyarı ve korku olduğu için. - Artık uyar diyor, tebliğ bu ayetle başlıyor.

3. Ve rabbeke fekebbir.

“Sadece Rabbini yücelt!”

- Müslüman hayatının kodlarından olan tekbir (Allahu Ekber) bu emrin dile gelişidir. - Ve Rabbini yücelt. Yücelt mi? Zaten Allah tek yücedir, o halde mana şöyle olmalı “Rabbinin

yüceliğini tasdik et”. Rabbinin yüceliğini dillendir. İlk defa “tekbir” emri burada gelmiştir. Namazın

içindeki “AllahuEkber” buradan namaza iktibas edilmiştir. Ve namazımızın parçası olmuştur.

AllahuEkber, Allah en büyüktür manası yerine “Allah tek büyüktür” manası vermek daha doğrudur.

Çünkü ekber “ismi tafdil” değil (ism-i tafdil; bir kimsenin/şeyin diğerinden bir hususta daha üstün/

daha fazla olduğunu bildiren isim türüdür.), sıfat olarak alınmalıdır. En büyük deyince bir küçüğü

mü var? Sorusunu dahi akla getirmez. Tek büyük Allah ‘tır ve “büyüklükte eşsizdir.”

4. Ve siyabeke fetahhir.

“Elbiseni temiz tut!”

- Elbiseni temizle. Siyab: lafzen elbise demektir. Elbisenin altındaki deriyi de ifade eder, bedenini

temizle. Derinin altında ki kalbi de ifade eder Kalbini de temizle. Kalp temizliği mecazi anlamdır,

akleden kalbi ifade eder. Hakiki anlamda almamızın bir sakıncası yok, elbiseyi temiz tutmak; artık

toplumun önüne vahyi tebliği için çıkacak Allah Rasulün de bir vizyon inşasıdır. Bu âyetler hem

misyon hem vizyon inşa etmektedir.

- Namaz abdesti, bu emrin neticesi olsa gerektir.

5. Verrucze fehcur.

“Bütün pisliklerden uzak dur!”

- Şirkten, günahtan, isyandan uzak dur. Hicret et. Emirler ardı ardına yağıyor. İnsanın içine olan

hicreti. Efendimiz ilk hicretini içine yapmıştır. Emirler ardı ardına yağıyor. Rucz, ricz den farklıdır.

Ricz; pislik, rucz; şirk. Yani biri maddi pislik, öbürü manevi pislik anlamına gelir. İlk indiğinde

harekenin olmadığından dolayı her ikisini de anlamamız daha doğrudur. Hem maddi hem manevi

pisliklerden uzak dur, hicret et. - Fehcur; Heccera’nın emridir. Heccera emri ile hacera’nın emri arasında şöyle bir fark vardır;

birincisinin amacı bir şeyin özüyle alakayı kesmek için yola çıkmak, ikincisinin amacı bir şeye

kavuşmak için yola çıkmaktır.

Page 3: Bismillahirrahmanirrahim - WordPress.comadanahilalderorg.files.wordpress.com/2018/05/4_ders_muddessir_suresi_tefsiri...Bismillahirrahmanirrahim RAHMAN RAHİM ALLAH’IN ADIYLA-Özünde

6. Ve la temnun testeksir.

“İyilik yapmayı kazanç kapısı haline getirme!”

- Veya: "(Allah için) yaptığın iyiliği çok görme!" el-Mennu, yardım edenin yardım alana iyiliğini

hatırlatması, bir tür baş kakıncı yapması. Zemahşerî, Hasan Basri'nin okuyuşuna dayanarak şöyle

der: "Hasan Basri bunu vela temnun testeksiru şeklinde lafzen merfu fakat hal olmak üzere mahallen

mansub okumuştur. Yani "çok görerek verme; verdiğini çok sanarak verme" veya "daha çoğunu

umarak vermemezlik etme" anlamına gelir. Bu âyet istiksafı yasaklar. İstiksaf, bir kimsenin daha

fazlasını alma beklentisiyle vermesidir. Bu mantığı "kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez" sözü iyi

özetler. - 1- Büyük için yapılan hiçbir şey küçük değildir, 2- Allah unutmaz, 3- Allah için yapıyorsan Allah

Allah kadar verir. Yetmez mi?

7. Ve lirabbike fasbir.

“Rabbin hatırına sabret!”

- Rabbike, “senin Rabbin” anlamına gelir. Nebi’nin Rab tarafından “benimsendiğini” gösterir. Bunu

yanlış anlayan Mekke inkarcıları uzun süre “Muhammed’in Rabbi” demeyi sürdürmüşlerdir. - Bir önceki sure de, müzzemmil suresinde bahsedildiği gibi sabr Kuran’da üç edatla birlikte kullanılır

ve üç ayrı anlama gelir: vasbir ala veya Sabera ‘ala..”…karşı göğüs gerdi” sana yapılan zulumlere

saldırılara sözlere karşı göğüs ger demektir. Hepimizin kullandığı mana bu, fakat iki mana daha var;

vasbir an veya sabera ‘an “…rağmen hakta direndi” diren, sebat et, mevzini koru, geri adım atma

demektir. Vasbirli veya Sabera ‘li “…için sebat etti” lehine sabret, yani cenneti elde etmek için

insanların kahrına karşı sabret veya Allah’ın rububiyetine sabır, yani kulluğa sabır, ibadete sabır.

Burada lam geçişlilik için alındığında “Rabbine Sabret”, yani “Rabbinin (inşasına) sabret”. Aslı

“Fasbir li Rabbik” dir. Sadece rabbin hatırına sabret. Bir insan Allah için ne kadar katlanıyorsa,

katlandığını o kadar çok seviyordur. Kulluk için sabr, cennete sabr. Sabret ki ahiret senin olsun.

Fakat Tercihimiz “lam” ‘ın gerekçe vurgusuna dayanır ve devamındaki ayetlerle uyumludur.

Zımnen: onların tavırlarına karşı Rabbin hatırına sabret.

8. Feiza nukıre fiynnakur.

“Ve (şu haberi ilet): (sur) borusuna üflendiği zaman;”

9. Fezalike yevmeizin yevmun 'asiyr.

“evet işte o gün, pek zor birgün olacaktır,”

- Sur borusuna üflendiği zaman/gün kafirlerin işi çok zor olacak. Hesap gününün zorluğuna atıfta

bulunup, bu inkarcı prototiplerin yaşayacağı durumu anlatıyor.

10. 'Alelkafiriyne ğayru yesiyr.

“Kafirlerin tümü için hiç de kolay olmayacaktır.”

- Kafirin ilk geçtiği yer. Kafir Kuran da haberdar olmayan değil, kendisine gelen gerçeği bilerek inkar

eden kimsedir. Yani kendisine hakikat sunulmuş oda ısrarla inkar etmişse kafir ismini almaya

mustehaktır. - El-Kafirin: “hakikati inkara saplananlar” örtmek, kapatmak anlamındaki “kufr” ‘den türetilir. Amene

nin (iman) zıttıdır. Çiftçi tohumun üstünü toprakla örttüğü için kafir diye adlandırılır. Cahiliye

döneminde “iyilik edene teşekkür etmeyen” manasında kullanılan kafir, Kur’an da hem hakikati

inkar eden, hem de “nimeti örten nankör” anlamında kullanılır. Birincisi imanın reddini, ikincisi

iman ahlakının reddini ifade eder. Her ikisi de hakikatın inkarıdır. Bu nedenle küfrü “imanın zıddı”

olarak tarif eden İbn Faris “çünkü o hakikati örtmektedir” der. Şu halde birine “kafir” demek için ona

mutlaka hakikatin sunulmuş olması ve onun kendisine sunulan hakikati kesin bir dille inkar etmesi

gerekir. Kafirin ism’i fail kalıbı olduğu dikkate alınırsa “hakikatı inkarı kendisine hayat tarzı olarak

seçen” vurgusunu taşır.

Page 4: Bismillahirrahmanirrahim - WordPress.comadanahilalderorg.files.wordpress.com/2018/05/4_ders_muddessir_suresi_tefsiri...Bismillahirrahmanirrahim RAHMAN RAHİM ALLAH’IN ADIYLA-Özünde

11. Zernuy ve men halaktu ve hıyden.

“BENİ tek başıma yarattığımla baş başa bırak!”

- Veya tek yarattığım adamı bana bırak. İki vurguyu da bu cümle barındırmaktadır. Burada Velid Bin

Muğire ( Halid b. Velid’in babası) olduğu söylenmiş, gerçektende kimi kimsesi olmadığı halde ilerde

öyle bir dünyalığa öyle evlatlara kavuşmuş ki, 12-13 evladı ve büyük bir serveti olmuştur. Fakat

burada geneldir, “ sebeblerin hususiliği, hükümlerin umumiliğine mani değildir.” Kural budur.

Burada Velid b. Muğire özelinde genel kafir prototip anlatılmaktadır.

12. Ve ce'altu lehu malen memduden.

“Ki, geniş maddi imkanlar vermiştim ona!”

13. Ve beniyne şuhuden.

“Bir de (cömertliğimin) şahitleri olan çocuklar…”

- Yukarda da bahsedildiği gibi, kimsesizken hem servet hem de 12-13 evlada kavuşmuştur.

14. Ve mehhedtu lehu temhiyden.

“Ve onu bir (bebek gibi)eleyip belemiştim;”

- Mehd: beşik demektir. Adeta bebek gibi bakmıştım manasına geliyor. Yani adam sıfır doğdu, sıfır

yaşadı ama dünyalıkların hepsine kavuştu. Bunun anlamı “ hiç sıkıntı çektirmemiştim” demektir.

15. Summe yatme'u en eziyd.

“şimdi de kalkmış hırsla daha fazlasını istiyor.”

- Elindekilerine şükür etmek şöyle dursun, daha da fazlasını istiyor (bu tipler).

16. Kella innehu kane liayatina 'aniyden.

“Öyle yağma yok! Madem ki o ayetlerimizi inatla (inkara) saplanmıştır;”

- Kella: “harfi red”. Yoo, hayır, evet evet gibi vurgulara sahiptir. Fakat burada bağlama en uygun

mana budur.

17. Seurhikuhu sa'uden.

“Ben de onu sarp yokuşa süreceğim.”

- İşte şimdi bir kafirin tipolojisi çiziliyor.

18. İnnehu fekkere ve kaddere.

“Çünkü o(vahiy hakkında) sığ ve yanlış düşündü, ölçüp biçti;”

- Bu pasaj tümüyle vahiy hakkındadır. Ve üzerinde fikir yürütülende vahiydir. Bu ayetler vahye

yamuk ve sığ bakan herkesi kapsar. Fakat bu tipin vahiy nuzul ortamında prototipi Velid b.

Muğire’dir. Bu arap dil ve belagat dahisi, Kur’an karşısında yaşadığı derin iç çatışma ve teredütle

sabahlara kadar kıskançlıktan kıvranıyordu. - Bu ayet tarihte geçmiş bir kişiden bahsetmiyor. Her an, her zeminde, her ortamda bu tip var.

Fekkera: sığ düşünme (önyargı) anlamındadır. Kuran da 16 yerde geçer bu kelime hepside fiil dir,

tefekkera ile fekkara ayrıdır. Tefekkür; olumlu düşünme, doğru, iyi düşünme. Fikr ise kötü düşünme

anlamına geldiğini Kuran’da kullanımlarının istikrai okunması sonucundan anlıyoruz.

19. Fekutile keyfe kaddere.

“canı çıkası, nasıl da ölçüp biçti!”

Page 5: Bismillahirrahmanirrahim - WordPress.comadanahilalderorg.files.wordpress.com/2018/05/4_ders_muddessir_suresi_tefsiri...Bismillahirrahmanirrahim RAHMAN RAHİM ALLAH’IN ADIYLA-Özünde

20. Summe kutile keyfe kaddere.

“Bir daha canı çıkası, nasıl da ölçüp biçti!”

- Dikkat buyurun, 2 sefer tekrar ediyor. Kutile: avam dilinde “geberesice” gibi hem övgü hem yergi

için kullanılır. - Niye? Çünkü metresi yanlış, kilosu yanlış, aslında aklı yanlış. Yanlış metreyle ölçerseniz yanlış

sonuç alırsınız. Çünkü akıl kilonuz ve metreniz yanlış. Akıl kilonuzu Kur’an vahyi ile kalibre

etmeden ölçmeyin manasına gelir.

21. Summe nezare.

“Sonra (etrafı) süzdü;”

22. Summe 'abese ve besere.

“ardından surat astı ve rengi attı.”

- Kur’an’ın karşısında aciz düştü ve rengi attı.

23. Summe edbere vestekbere.

“En sonunda (hakikate)sırtını döndü ve kibir abidesi kesildi.”

- Hakikate karşı, Kur’an a karşı, Allah’a karşı kibirlendi. - İdbar, istikbarın sebebi ve tevelli'nin sonucudur. Bu üç hal (tevelli;yüz çevirmek-idbar; geriye

dönmek/gitmek-istikbar; Allah’a isyan, büyüklenme), kâfirin küfründe inadının üç aşamasıdır.

Tevelliye karşı mü'minin tavrı i'rad'dır. Nisâ 63'ün de gösterdiği gibi i'rad ilişki kesmeyi değil

kontrollü ilişkiyi ifade eder. Fakat idbar a karşı ilişki kesme (zerhum) önerilmektedir (46/Me'aric:17

ve 42). Müstekbirin yeri ise cehennemdir.

24. Fekale in haza illa sıhrun yu'seru.

“Nihayet şöyle dedi: “ Bu sadece geçmişten miras kalan bir büyüdür,”

- Veya: "göz kamaştırıcı bir büyüdür". Sihr, nüzul sürecinde ilk kez burada geçer (Krş: 94/Bakara:

102, not 183, 56/A'râf: 116, not 87). Dilde "gizli bir sebeple insanın gözünü ya da gönlünü yanıltan

şey" demektir. Görenin görüleni olduğundan farklı algılamasıdır. Görülen, aslında görüldüğü gibi

değildir. Eğer dişi keçinin memesi dolu dolu göründüğü halde sütü az çıkarsa Araplar 'anzun

meshurun der ler. Sabahın alaca karanlığına sehar(seher), seherde yenen Ramazan yemeğine de aynı

kökten gelen "sahur" ismi verilmiştir. Seher, karanlıkla aydınlığın birbirine karışmış olması halidir

ki, hakikatle hayalin, hakla batılın, gerçekle yalanın birbirine karıştığı hali çağrıştırır. Sihir, sebebi

bilinmeyen herhangi bir şey olarak da tanımlanmıştır. Yukarıdaki birinci tanım özneyi (gören), bu

ikinci tanım da nesneyi (görülen) esas alan tanımlardır ve ikisi de birbirini tamamlar. İster özne

açısından ister nesne açısından tanımlansın, sihir her halükarda hakikatin zıddı olan hayali, ilmin

zıddı olan cehaleti, yakinin zıddı olan zannı ve itminanın zıddı olan vehmi ifade eder. Bunlar bazen

görenden, bazen görülenden bazen de her ikisinden kaynaklanır. Mesela "Eğer onlara gökten bir kapı

aralasak da onlar oraya çıkacak olsalardı 'Herhalde gözlerimiz döndürüldü, biz sihirlenmiş bir

topluluğuz' derlerdi." (72/Hicr: 14-15) âyetinde geçen "sihir" gören açısındandır. Çünkü kaynağı

hakikat olduğu halde gören farklı algılamıştır. "Kimi (zaman) söz, bir büyüdür" hadisinde de

dinleyen açısındandır. Bu anlamda Türkçe'de "İki söz, bir büyü" atasözü vardır ve tabi ki mecazdır.

Şu âyette ise hem gören hem de görülen açısındandır: "(Musa) bir de ne görsün: Onların ipleri ve

değnekleri, yaptıkları sihir marifetiyle, ona hızla akıyormuş gibi göründü (yuhayyelu ileyhi)"

(56/A'râf: 116, 44/Tâhâ: 66). Velid, Allah Rasulü'nün ömründe sihre örnek gösterecek bir olağan

dışılık bulamayınca "Ebeveynle evladın arasını ayırıyor" dedi. Hiç şüphesiz müşrikler bu vahye

sözlü bir sihir olarak bakıyorlardı.

Page 6: Bismillahirrahmanirrahim - WordPress.comadanahilalderorg.files.wordpress.com/2018/05/4_ders_muddessir_suresi_tefsiri...Bismillahirrahmanirrahim RAHMAN RAHİM ALLAH’IN ADIYLA-Özünde

25. İn haza illa kavlulbeşeri.

“bu sadece ölümlü bir insan sözüdür.”

- Bir tipoloji çiziyor bu ayetler. Sadece sebebi nuzül’e hasredilemez. Sözün gücünü görüyor, sihr diyor

fakat yine de insan sözüdür diyor. Bir insan neresiyle düşünüyor, ön bilgiyle mi? Ön yargıyla mı?

Küfr; önyargıdır, İman; ön bilgidir. Burada aslında küfr önyargısıyla düşünen bu tipoloji eksik

kiloyla tartıp, eksik metreyle ölçüyor. - Bütün bu ayetlerin bize verdiği ders aslında şu; tasavvurda ki yamukluk eğer

giderilmezse, akla yansır. Akıl hüküm verirken yamuk kilo, yamuk metreyle verir. Yanlış tasavvur yanlış akıl inşa eder, yanlış akıl da yanlış eylem inşa eder. Bir adamın eylemleri yanlışsa siz o eylemleri amelden düzeltmeye başlayamazsınız, o yanlışı düzelteceğiniz yer tasavvurdur. Doğru ve yanlış kavramlarını yanlış kullanıyorsanız,

şu doğru, şu yanlış dediğiniz her şey yanlıştır. Şimdi bu tipe ne yapılacağı söyleniyor;

26. Seusliyhi sekare.

“Onu Sekar’a yaslayacağım.”

- Günü gelecek onu Ben sekar’a yaslayacağım. Sekar nedir? Sonraki ayetlerde anlatılıyor.

27. Ve ma edrake ma sekaru.

“Sekar’ın ne olduğunu nasıl bilebilirsin ki sen?”

- Sana sekarın ne olduğunu kim bildirdi? Sen sekarı idrak(edrake) edemezsin.Yani sen bu sekarı

dirayetle bilemezsin ey peygamber! ancak rivayetle bilebilirsin, onu da ben söyleyeyim sana

demektir.

28. La tubkıy ve la tezeru.

“O ne (diri) bırakır, ne de (ölüme) terk eder;”

- Ne tam ölebilirsin , ne de tam yaşayabilirsin. Yani orada ölemez ki yaşasın. - Nuzül surecinde cehennem’den sekar adıyla ilk burada sözedilir. Kelime Kamer 48 de bir kez daha

görülür ve yerini cehennemin diğer isimlerine bırakarak kullanımdan çekilir. Sekar; ateşle kızarmak,

ateşi yansıtmak” köküne nisbet edilir. 26. Ayette geçen el-ısla: “yakmak için yaslamak” veya

“yanmak için yaslanmak”

29. Levvahatun lilbeşeri.

“o insana kendi özünü gösterir;”

- Veya: "insan türünü aslına döndürür" ya da "beşer için bir ekrandır". Levvâha'nın türetildi-ği lâha

fiili "yansıttı, parladı, gördü, gösterdi, rengini belli etti" demektir. Serap, deniz ve havaya da yansıtan

özelliği nedeniyle levha denir (Mekâyîs). Levh, "parlak ve düz satıh" anlamına geldiği gibi, "acıdan

dolayı bir şeyin özündeki değişiklik" anlamına da gelir. Zımnen: Cehennem maskeleri yakacak ve

emanet edilen ruhunu ne hale getirdiğini insana açık bir biçimde gösterecektir. Özetle: insan, kendine

verdiği zararı cehennem ekranında seyredecektir.

- O insana kendi özünü gösteren bir levhadır. Levha, levveha aynı kökten. Levveha; çöldeki seraba da

denir, yansıdığı için. İnsana kendisini gösteren her şeye denir. Suyun yansımasına da bu isim verilir.

Sisli puslu havalarda bir yansıma varsa ona da denir. Parlak yüzeylere, parlak satıhlara da levveha

denir. Bu manada aslında levveha veya levha günümüzde ki gibi bir tv ekranını çağrıştırmıyor mu?.

O bir ekrandır ki insanlık kendisini onda seyredecek. Beşer kendisini onda seyredecek, insanlığa

geçememiş, beşerlikte kalmış bu düşünceden dolayı, sığ düşünceden. Yani sekar (cehennem) onu

öyle bir yakacak ki, yanınca maskesi yanacak asıl yüzü ortaya çıkacak. Sekar; maskesini yakan,

gerçek yüzünü ortaya çıkarıp kendisine yansıtan bir ekran. Akıl sır ermez bir şey.

Page 7: Bismillahirrahmanirrahim - WordPress.comadanahilalderorg.files.wordpress.com/2018/05/4_ders_muddessir_suresi_tefsiri...Bismillahirrahmanirrahim RAHMAN RAHİM ALLAH’IN ADIYLA-Özünde

30. 'Aleyha tis'ate 'aşere.

“onun üzerinde on dokuz (melek/e) vardır.”

- Bu surenin en kapalı, en müteşabih ayetlerinden biri. Onun üstünde on dokuz vardır. 19 melek olarak

anlamıştır tüm otoritelerimiz. Meleke olarak da anlayabiliriz; bu durumda, insanın inkâr ile

öldürdüğü melekelerine bir atıf var demektir. Bir sonraki ayete dayanarak burada ki aleyha da ki

“ha” zamirinin nereye gittiğini çözmemiz lazım. Bir sonraki ayete göre bu ha zamiri “sekar” ‘a

gittiğini düşünebiliriz. Sekar cehennemin sıfatlarından bir sıfat olduğuna göre bu da HA zamiri sekar

cehennemine gider. Cehennem ile nefse delalet de edebilir. Cehennem de yanan manevi nefis. - İbn Mes'ud, 19 harften oluşan besmele ile bu âyet arasında bağ kurmuş, cehenneme karşı besmeleyle

korunmayı tavsiye etmiştir (Kurtubî I, 92). Enes b. Malik 'ajerı 'aşûr şeklinde çoğul olarak

okumuştur. Bu durumda rakam 90 sayısını ifade eder (Râzî). Şöyle bir yorum da yapılmıştır: 19

nedir? Birler basamağının en büyük sayısı 9 ile, onlar basamağının en küçük sayısı 10’un toplamıdır.

Yani tüm sayıları kapsar diyen müfessirlerimiz olmuş. Arkada gelen “ Allahın ordularını Allahtan

başka kimse bilmez” ayetinden yola çıkarak, Rabbinin ordularının bir kısmı diyebiliriz ki müşrikler

içerisinden dalga geçerek “ onunu ben hallederim, dokuzunu sen al” diyen kafirler çıkmıştır. Bu

19’un sekara ait melekler olduğunu söyleyenleri destekler bir ifade. 19 ‘un bir imtihan olduğunu

açıkça bir sonraki ayet söylüyor; “biz onların sayısını küfürde direnenler için bir fitne (imtihan)

kıldık. Bu âyet müşriklerin Yahudilere aracılık yaptığı soruya bir cevap olarak gelmiştir. Sayısal bir

değeri ifadeden çok, kalpleri İslâm'a ısındırma amacı taşımaktadır. Kur'an "şifreli" bir söz değil,

kendi ifadesiyle 'mübin' bir hitaptır. Maksadı da, bir sonraki âyette açıkça ifade edildiği gibi uyarı ve

öğüt yoluyla hidayete yöneltmektir. Dolayısıyla bu 19’un bir imtihan olduğunu söyleyen ayetle

düşünüldüğünde; 19 nedir? Sorusuna “imtihandır” cevabı vermek doğrudur. Tıpkı cehennem ağacı,

ashab-ı keyf’in sayısı, Nuh peygamberin yaşı gibi. Kur’anda imtihandır denen ayetlerin arasında 19

da vardır. Kur’an hidayettir, şifre kitabı değildir ki biz onu çözülecek bir kitap olarak görelim.

Kur’an da 19 örgüsü olabilir, başka örgülerde olabilir, Kur’an mucizi beyandır. Fakat Kur’anın

maksadı özel örgüler, şifreler değildir ki hidayettir, furkandır, beyyinattır. Hidayet ve furkanın

beyanıdır. 31. Ayet 30. Ayetin gerekçesidir. Ve burada Kur’an bir mucize olarak önümüze geliyor ve

bir imtihan olarak da arasına bazı hususları yerleştiriyor.

31. Ve ma ce'alna ashabennari illa melaiketen

“Zira yalnızca melaikeyi ateşin muhafızları kıldık;

ve ma ce'alna 'ıddetehum illa fitneten lilleziyne keferu

ve onların sayısını inkarda ısrar edenler için bir sınav yaptık;

- Fitne, altının sahte olup olmadığını anlamak için ateşte sınamaya verilen isim.

liyesteykınelleziyne utulkitabe

ki böylece önceki vahyin mensupları gönülden ikna olsun

ve yezdadelleziyne amenu iymanen

ve (ona) iman edenlerin imanları artsın;

- “Ve ona iman edenlerin İMANLARI ARTSIN” iman artar mı? Eksilir mi? Sualinin cevabı. Evet

iman artar ve azalır.

ve la yertabelleziyne utulkitabe velmu'minun

hem önceki vahyin mensupları hem de (bu vahye) iman edenler bütün kuşkulardan

arınsın;

Page 8: Bismillahirrahmanirrahim - WordPress.comadanahilalderorg.files.wordpress.com/2018/05/4_ders_muddessir_suresi_tefsiri...Bismillahirrahmanirrahim RAHMAN RAHİM ALLAH’IN ADIYLA-Özünde

ve liyekulelleziyne fiy kulubihim meredun

ve kalplerinde hastalık olanlar

- “Kalplerinde hastalık bulunanlar”; bunlar münafıklardan ayrı bir zümredir. Kuranda ki bu ibarenin

geçtiği tüm ayetlerde ki ibareleri alt alta dizdiğimizde kalplerinde hastalık bulunanların

münafıklardan, kafirlerden farklı bir kategori olduğunu açıklıkla söyleyebiliriz. Bu kategoriye dahil

olanların şifa bulması da, hastalıkları ilerlediği için manen ölmesi de mümkündür. - Yukarda ki ayette zaten hemen sonra “kafirler” ibaresi de gelmektedir.

velkafirune

ve inkara gömülenler ise,

maza eradallahu bihaza meselen

“Allah bu temsil ile ne yapmayı diledi” diye sorsun.

- İrade, kullanıldığı 140 yerin tamamında da tıpkı akıl gibi fiil olarak gelir. Mesaj açıktır: İrade

kullanılıyorsa vardır, değilse yoktur. Hepsi de mazi ve muzari kipiyle gelmiş, hiç emir kipi

kullanılmamıştır. Zira irade emirle kullanılmaz. Bu Allah ‘ın iradeye verdiği değerdir. - “Üzerinde 19 vardır” ayetinin içeriği bir yerde mesel olarak da anlaşılabilirmiş, bir temsil. Temsili

hakikate atfettiğimiz de işte problem orda başlar. Mecazı hakikate atfeden problemi kendisi çıkarır.

kezalike yudillullahu men yeşa'u

İşte böylece Allah (sapmayı) dileyeni saptırır, (hidayeti) dileyeni ise doğru yola yöneltir.

- İnsanın hidayet ve dalaleti seçimine bağlıdır. Yehdi/yu-dillu men yeşa: dilediğini/dileyeni doğru yola

ulaştırır/saptırır. Ra'd 27, bunun en açık delilidir. Bunu, mezkur (58/Ra'd: 27) âyette, "hidayet"in

zıddı olan "dalalet"le birlikte geçince anlıyoruz: İnnallahe yudillu men yeşau ve yehdi ileyhi men

enab. Bu âyet yeşa fiilinin çift özneli kullanımına güzel bir örnektir. Saptıran da, doğru yola ileten de

O’dur. Fakat kimi? Elbette dileyeni saptırır, Allah saptırmaz sapmayı dileyeni saptırır, hidayet

dileyene de hidayet eder. Sözün özü : “ve eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunan herkes

topyekün iman ederdi(fakat dilemedi)”(yunus 99)

ve ma ya'lemu cunude rabbike illa huve

Ve Rabbinin ordularını(n sayısını) Zatından başka kimse bilemez.

- Rabbinin ordularını bilemezsin, rabbin katında ne ordular vardır bir bilsen. Dolayısıyla yukarda ki 19

vardır ayeti de Rabbimizin ordularından biri olabilir. Bu zımni vurgulama burada gözüküyor. - 27 Hiye dişil zamirinin mercii çoğul olarak 30. âyetteki "on dokuz" ve hemen öncesindeki

"ordular"dır. Zamirin tekil olarak mercii ise sekar adıyla anılan cehennem, anlatılan kıssa, veya

Kur'an'ın âyetleri veya 29. âyetteki levvâha olabilir. Bu Kur'an'ın eşsiz belagatına ve iç örgüsüne

çarpıcı bir örnektir. Bu özelliğiyle bu âyet, lisan-ı hal ile "ehline ve erbabına benim söyleyecek çok

sözüm var" der gibidir.

ve ma hiyeilla zikra lilbeşer.

Nihayet bunlar,ölümlü insan için bir uyarı ve öğütten ibarettir. ”

- 19 üzerine Kur’anı bina etmek yerine, birtakım sırlı şifreli rakamlar bulmak yerine, vahyin

maksadını bu ayetin sonunda ki ibare verdi. Bu vahiy bir şifre kitabı değil, bu vahiy rakamlarla

bulmaca kitabı değil bu vahiy hiyeilla zikra lilbeşer. “insanlık için bir öğüt, bir uyarı Allahın bir

hatırlatmasıdır.” Unutmayın uyaran Allah ‘tır.

Page 9: Bismillahirrahmanirrahim - WordPress.comadanahilalderorg.files.wordpress.com/2018/05/4_ders_muddessir_suresi_tefsiri...Bismillahirrahmanirrahim RAHMAN RAHİM ALLAH’IN ADIYLA-Özünde

32. Kella velkamer.

“EVET, ay şahit olsun!”

- Kella: harfi red. Öncesiyle sonrası arasında ki farkı vurgular(1), birden çok manası vardır, özellikle

Basra ve kufe ekolü arasında niza konusu olmuştur. Her dil okulu bir mana biçmiştir kellaya. Aslında

hepside bağlama göre kellanın manalar dizgesi içinde yer alır. Mesela öncesini red ederken arkadan

geleni tasdik etmeyi ifade eder. Öncesi ve sonrası arasında ki zihni bağı ifade eder. Veya kendisinden

öncekini nefy eder, kendisinden sonrakini isbat eder, veya teyit ve tekit için gelir, pekiştirme ve

güçlendirme için gelir. Veya muhatabını uyarı, tembih için gelir. Veya kendisinden sonrakini ısrarlı

tasdik için gelir, yani şu bir hakikattir ki! Şu bir gerçektir ki! Bu gerçeğe dikkat etmen gerekir ki!

Gibi zımni manaları içerir. Bağlamına göre vurguları farklı olabilir. Burada ki ise gerçektende

kendisinden önce anlatılan tipi nefy eder, kendisinden sonrakini de isbat eder. Yoo o tipe hayır, küfr önyargısıyla düşünen tipe hayır, sekara yaslanacak tipe hayır, ölçüp biçen

yanlış metreyle, yanlış kiloyla ölçüp tartan tipe hayır!!

- Niye ay şahit olsun? Görünen şeylerdir. Muksebun bih denilir kendisiyle yemin edilen şeylere.

Bunlar bilinen, görünen, somut, fiziki varlıklardır. Aslında bu yeminlerle muhataplar somuttan

soyuta doğru zihinlerini intikal ettirir. Bak görünene onu inkar edebiliyor musun? Edemiyorsun. Ay

Allahın varlığına şahittir. Ey müşrik ayı kim yarattı diye sorsam, elbette Allah diyeceksin. Ay halden

hale geçiyor, milyonlarca yıldır Allahın ay’a koyduğu yasa ile dönüyor. Ve ayın halleri ile insan

üzerinde etkileri var. Güneşten aldığı ışığı yansıtıyor muhteşem bir ayna vazifesi yapıyor. Görevini

yapıyor, gecenin ayeti oluyor. Karanlık gecelerde insana yolunu gösteriyor. Aynı zamanda geceyi

mutlaklaştırmıyor, gece yok hükmündedir demeye getiriyor. Aynı zamanda yeryüzünde med-cezir

hareketine neden oluyor. Bütün bunlar Allahın ayarlaması sayesinde. Ay ve insan arasında

koparılamaz ilişkiler var. Daha sayamadığımız bütün bu ayın faydaları, ayın tesadüf olmadığını

göstermiyor mu? Dercesine aya yemin ediliyor. - Velkamer: Nüzul sürecinde gelen ilk vav’lı yemin. Önce Allah ‘a şahit olsun, hiçbir şeyi tesadüfen

yaratmadığına şahit olsun. Allahın yasalarınada şahit olsun ki ay bir yasaya göre dönüyor. İnsanın

yaptıklarına da ay şahit olsun, gece yaptıkların gizlenmiyor ay şahit. Bu yeminlerle, yemin edilen şey

üzerinden bir ders verilmek istenmektedir. Burada ki muhtemel ders şudur. Allah’ın kötülük ve iyilik

için koyduğu yasa, ay için koyduğu yasa gibidir. Ay ışığının iyiliği, karanlığın kötülüğü temsil

ettiğini düşünelim, bakınız kötülük olmasaydı iyilik olmazdı, karanlık olmasaydı ay ışığının farkına

nasıl varacaktık, çünkü gündüzde ay orada ama göremiyoruz. Gece olması lazım ki aydınlığın

kıymetini bilelim. Şu dünya gecesinde de vahiy ışığının kıymetini bilmemiz gerekiyor.

33. Velleyli iz edbed.

“Geçip giden gece şahit olsun!”

- Veya izâ deber okuyuşuyla: "gecenin geçip gideceğini düşün"! Küfür gecesinin vahiy güneşiyle

geçip gideceğine atıf. Veya gecenin geçip gidişine yemin olsun manalarını da içerir. Zaten vav ile

yeminlerde bizim bildiğimiz “uksimu” ile başlayan ve kasem geçen yeminlerden bir farklılık

olmalıdır. Kuranda 16 yerde vav ile yemin edilir, bunların hepsinde bu yeminler Allah ‘a izafe

edilirler. Uksimu ile yeminlerden farklı olarak bir parça düşün,yoğunlaş, irtibatları sağla, soyut

düşünmeyi becer gibi zımni anlamlar vardır. Bizde bu anlamı burada zaten görüyoruz, küfür gecesi

vahiy güneşi ile aydınlandı. Işığın göze nisbeti neyse, vahyin akla nisbeti de odur. Akıl yetmez vahiy

lazım, akıl göz gibidir, vahiy ışık gibidir. İkisi birleşirse eğer insan hakikati görür. - "Onların durumu şu kimsenin durumuna benzer: O kimse bir meş'ale tutuşturdu, alevler etrafını

aydınlatır aydınlatmaz, Allah gözlerinin nurunu alıverdi ve kendilerini karanlıklar içinde bıraktı,

artık göremezler" (94/Bakara: 17).

34. Vessubhı iza esfer.

“Ve ağaracak olan sabah şahit olsun!”

- Sabah şahit olsun. Kadr suresin son ayetini hatırlayalım, “ta ki şafak atıncaya kadar” bir barış, bir

kurtuluş, bir mutluluk müjdesidir o. Ne? Vahiy tabiî ki. İndiği geceyi bin aydan hayırlı kılıyorsa

senin üzerine inerse seni ne yapmaz ey insan bir düşünsene! Burada da zımnen bu söyleniyor. Şöyle

Page 10: Bismillahirrahmanirrahim - WordPress.comadanahilalderorg.files.wordpress.com/2018/05/4_ders_muddessir_suresi_tefsiri...Bismillahirrahmanirrahim RAHMAN RAHİM ALLAH’IN ADIYLA-Özünde

de anlayabiliriz; dünya hayatı bir gece, ahiret hayatı ise gündüz. Çünkü ahiretten yakin diye de

bahsediliyor, çünkü ahirette her şey ortaya çıkacak burada iman ettiklerimizi orada göreceğiz.

Gördüğümüzde eğer iman etmemişsek iş işten geçmiş olacak. - Allah dünya hayatında da zifiri karanlıkta yol gösteren ay gibi vahyi göndermiştir. Her ay bir insan

gibi doğan, büyüyen ve ölen ayışığı, insana ömrünü hatırlatan bir uyarıcıdır. Her ay bir insan gibi

doğan, büyüyen ve ölen ay ışığı, insana ömrünü hatırlatan bir uyarıcıdır. İlk hilal çocukluğu, dolunay

olgunluğu, son hilal yaşlılığı temsil eder.

35. İnneha leıhdelkuber.

“şüphesiz o (cehennem ateşi, musibetlerin) en eşsizidir;”

- Kuber gelmiş, yani en büyüğü yerine, en eşsizi, en üzerinde durulması gereken vurgusunu taşır bu

kalıp. - İnneha da ki Ha’nın nereye gittiği konusunda 31. Ayette ki “…huve ve ma hiye illa zikra lilbeşer.”

“Hiye” sekara gidebilir, ayetlere gidebilir, surelere gidebilir, Kur’ana gidebilir, 19’a gidebilir

dolayısıyla burada ki “ha” da oralara gidebilir. O zaman en dikkat çekicisi budur diyor. Yine gaybi

bir durum söz konusudur. Kur’anın bize verdiği bilgi kadar konuşabiliriz. Gaybı taşlayamayız. Ne

kadar söylüyorsa onu söyleyebiliriz. Çünkü Kur’an’ın bilgi vermesi dışında hiçbir kaynak bize ahiret

konusunda bilgi sunamaz.

36. Neziyren lilbeşer.

“insan soyu için bir uyarıdır;”

- Bütün bunları Rabbimiz bize şefkatinden dolayı konuşuyor. Bütün bu ayetlerin bize söylediği şey

Allah sizi seviyor. Siz neden kendinizi cehenneme layık görüyorsunuz; Allah sizi cennet için yarattı,

daha doğrusu cenneti sizin için yaratmışken! Allahın uyarısı; şefkatinin ve sevgisinin(Rahman,

Rahim, Gafur, Vedud isimlerinin sahibi olan Allah merhametin, sevginin, bağışlamanın sonsuz

membağıdır.) sonucudur.

37. Limen şae minkum en yetekaddeme ev yeteahhar.

“içinizden öne geçmeyi veya arkada kalmayı dileyen herkes için…”

- “öne geçmeyi dilemek, arkada kalmayı dilemek” dikkat buyrun. İnsanın dilediğini Allah ‘ta diler. Siz

ne dilerseniz kendiniz için Allah ’ta onu diler. - Cennet ve cehennemin varlığı, emeğe saygının ilahi bir gerekçesidir. Emeğin kaynağı ise iradedir.

38. Kullu nefsin bima kesebet rehiynetun.

“Her insanın (akıbeti) kendi kazandıklarına bağlıdır;”

- Başka bir ifade ile “her can yaptığı tarafından rehin alınmıştır.” Bu ayet bu surenin BERCESTE

ayeti, bu surenin KALBİ. Biz rehineymişiz, neyin rehinesi? Yaptıklarımızın rehinesi. Peki ne

yapmışız iyilik mi? Kötülük mü? Sonra ki ayet;

39. İlla ashabelyemiyn.

“ancak iyiler müstesna.”

- Bel ki burada istisna edatını “ne var ki?”veya “Ancak?” Diye müstakil de, başlangıçta sayabiliriz.

Fakat bir öncesi ile birlikte düşündüğümüz de “her can yaptığı kötülüklerin rehinesidir” diye

parantez içi bir açıklama koymak durumunda kalırız. Ancak sağduyu sahipleri, akıl sahipleri, vicdan

sahipleri müstesna, “ashabelyemiyn” ‘e vicdanlılar manasını da vermek uygundur, çünkü “ashabı

meşeme” vicdansızlara delalet ediyor bazı ayetlerde.

Page 11: Bismillahirrahmanirrahim - WordPress.comadanahilalderorg.files.wordpress.com/2018/05/4_ders_muddessir_suresi_tefsiri...Bismillahirrahmanirrahim RAHMAN RAHİM ALLAH’IN ADIYLA-Özünde

40. Fiy cennatin yetesaelune.

“(Onlar) cennetlerde, hep bir ağızdan soracaklar;”

- Onlar cennettedirler, ve hep bir ağızdan soracaklar, kime soracaklar? Sonraki ayet;

41. 'Anilmucrimiyne.

“günahı hayat tarzı edinenlere:”

- Mucrim; günahı hayat tarzı haline getirmiş olmak. Bir tek günah işleyene mücrim denmese gerek.

Çünkü cürüm ona isim olmuş, bir şeyin ona isim olması için günahı ahlak haline getirmiş olması

lazım.

42. Ma selekekum fiy sekar.

“sizi, içinizi yansıtan bu ateşe ne soktu?”

- Sizi sekar’a sokan nedir? Veya sizi sekarın uydusu haline getiren ne. Kopmaz bir şekilde sizi sekara

bağlayan şey ne? Onlar sekardan kaçsa sekar onlara koşacak. Çünkü kendi içlerinde getirdiler. İnsan

kendinden kurtulamaz ki! İnsan cennetini de içinde taşır, cehennemini de içinde taşır.

43. Kalu lem neku minelmusalliyn.

“Cevap verecekler: “Biz hem Allah’la bağımızı koparmıştık, ”

- “Biz namaz kılanlardan değildik” diye çevirmemiz olmasa gerek. Çünkü çok sınırlı bir mana olur.

Musalliyn yalın kat namaz kılanlar manasına gelir, fakat kur’an da 18 ayrı mana da kullanılır.

Bunlardan biride daha sonra kıyamet suresinin 31ve 32 kullanılacak olan manadır ki gerçekten de

manidar bir manadır; “o ne tasdik etti hakikati, fakat yalanladı ve sırtdöndü” saddaka ve salla

yalanlama ve sırt dönmenin zıttıdır. O zaman sallaya namaz manası vermek yerine Allah’a yüzünü

dönmek manası vermek lazım. Çünkü tevella nın zıttıdır, tevella sırtını Allaha döndü, salla yüzünü

Allaha döndü. - Yani biz Allaha yüzümüzü dönmemiştik, yüzünü dönmeyen sırtını veya yanını döner. Yani namaz

kılmak yüzünü Allaha dönmektir.

44. Ve lem neku nut'ı mulmiskiyn.

“Hem de yoksulları doyurmazdık;”

- Yoksulları gönüllü bir biçimde doyurmadık. - Yani: Ne Allah'a ne de kullara karşı sorumlu davranırdık. Benzer bir üslûp için Mâ'ûn sûresi.

45. Ve kunna nehudu me'alhaidıyn.

“üstelik (günaha) dalanlarla birlikte biz de dalardık;”

- Günaha kim dalarsa onlarla bizde dalardık. Kuranın neresinde “hada” fiili gelmişse hep olumsuz

manada kullanılır. Peki günaha beraber daldığınıza mı mazeret göstereceksiniz? - Günaha dalmayan alternatif bir toplumla birlikte olmaya teşvik anlamını taşır.

46. Ve kunna nukezzibu biyevmiddiyn.

“hepsinden öte biz Hesap Günü’nü yalanlardık;”

- Din gününü, hesap gününü, ahiret gününü. Çünkü ahrete iman adalete imandır, ahrete iman hesaba

imandır bir gün hesap vereceğine inanmayan birini kim tutar, ne tutar. Hatta sorulacağına

inanmıyorsa? Bun önüne kim durur. İnsanoğlunun egosunu kim doyurur.

Page 12: Bismillahirrahmanirrahim - WordPress.comadanahilalderorg.files.wordpress.com/2018/05/4_ders_muddessir_suresi_tefsiri...Bismillahirrahmanirrahim RAHMAN RAHİM ALLAH’IN ADIYLA-Özünde

47. Hatta etanelyekıyn.

“ta ki ölüm hakikati bizi gelip buluncaya kadar…”

- Ve işte ölüm geldi. Ahiret gelip çatıncaya kadar biz ahrete inanmıyorduk. 4 husus cehenemliklerin

vasfı olarak sayılıyor; yüzümüz Allah ‘a dönük değildi, yoksulu doyurmuyorduk (namazla yoksulu

doyurmamayı maun suresinde daha girift görürüz. Yoksulu doyurmakla Allaha ibadetin arasındaki

ilişkiyi kopardığımızda; Allaha ibadet de etmemiş sayılıyoruz. ), günaha dalanlarla dalıyor ve hesap

gününü yalanlıyorduk.

48. Fema tenfe'uhum şefa'atuşşafi'ıyne.

“İşte bunlara hiçbir şefaatçinin şefaati fayda vermeyecek.”

- Bu ayetin bir özelliği, kuranın nuzul surecinde ki şefaat kelimesinin ilk geçtiği ayettir. Kuranda

şefaatle ilgili 25 ayet vardır, bu ayetlerin 23’ü olumsuz cümle yapısı ile gelir. Onun için ayetel

kürside olduğu gibi “kimmiş bakayım onun izni olmadan onun katında kayıracak olan” o izin

vermeden, burda şefaat 2 şekilde anlaşılabilir, onun kayırmadığını kayırmak ve onun şefaat

etmediğine şefaat edecek kimmiş? Niçin sualinin cevabı için 38. Ayet yeter, “ çünkü herkes

yaptıklarının rehinidir de onun için. 38. Ayet bu ayetin ışığında okunmalıdır. 37. Ayette böyle.

Demek ki biz kendi yaptıklarımızla böyle olduk ve hiçbir şefaatçinin şefaati fayda vermeyecek.

Müşrikler putlarının şefaat edeceklerine inanırlardı onun için 25 ayetden 23’ü olumsuzlayarak

geliyor. Yani müşriklerin kayırma anlayışını , arka çıkma anlayışını. Bu zihniyeti sıfırlamak için

böyle geliyor ayetler. Şefaat meselesinde tüm anlayışımızın mihenk taşı Sebe suresinin 23. Ayeti ve

Zumer suresinin 44. Ayeti olmalıdır. Ne diyor Sebe 23. Ayet; “hiç kimsenin şefaati fayda vermez,

ancak onun izin verdiği (lehine izin verdiği) kimse dışında.” Bu sen kayır denilen kimseye mi delalet

eder? Yoksa ben ona şefaat ettim sen şefaatimi bildir manasına mı gelir? Peki Zumer 44.ayet ne

diyor; “şefaatin tamamı Allaha aittir.” Peki çelişki mi var? Bazı istisna cümleleri ne anlama geliyor?

“illa bi iznillah” gibi, Allahın izin verdikleri hariç gibi; asla çelişki yok. Şefaat ayetlerin ışığında

şöyle anlaşılmalıdır; Allah bağışlamıştır kulunu, ve af ödülünü vermek için başka bir kuluna “ey

kulum bu affımı, ödülümü bu kuluma sen ver.” Ödül tevdiidir şefaat, bu haberi vermekle seni

görevlendiriyorum demektir şefaat. Siz sahnede size ödülünüzü takdim etmek için çağrılan insana,

ödülü veren kişi/kurum gözüyle bakarsanız haksızlık olmaz mı? Aslında “ödülü ver” demek ona da

bir ödüldür, o da onurlandırılmış olur. İşte şefaati böyle anlayacağız; Allahın verdiği ödülü tevdi et

demektir şefaat.

49. Fema lehum 'anittezkireti mu'ridıyn.

“ŞU HALDE o öğüt ve uyarıdan yüz çevirmekle ellerine ne geçecek?”

- Yeni bir pasaja girdik, son pasaj. Yani bu tipler, birilerinin kendisine şefaat edeceğini sanan bu

tiplere kimsenin şefaat edeceği yok. Öğütten, vahiyden yüz çevirmekle Allaha sırt dönmekle ellerine

ne geçecek? Düşünebiliyormusunuz; falan beni kayıracak diye Allaha sırt dönüyor, hatta falan beni

kayıracak demesi Allaha sırt dönmesi olarak görülüyor. “Rabbimiz bizi her türlü sapmadan

muhafaza et, senin şefaatine nail et bizleri!”

50. Keennehum humurun mustenfiretun.

“Onlar ürkek yaban eşeklerine benziyorlar,”

- Benzetmede ki edebi ihtişama bakın.

51. Ferret min kasveretin.

“amansız avcıdan (kaçan eşeklere).”

- Hakikatten ve kendinden kaçma, dahası Allah'tan kaçma çabasının sembolik anlatımı. Zımnen:

Dostla düşmanı ayırt edemiyorlar.

Page 13: Bismillahirrahmanirrahim - WordPress.comadanahilalderorg.files.wordpress.com/2018/05/4_ders_muddessir_suresi_tefsiri...Bismillahirrahmanirrahim RAHMAN RAHİM ALLAH’IN ADIYLA-Özünde

- Yaban eşeği dostu düşmandan ayıramaz, onun için kendisine ot vermek isteyenden de kaçar,

kendisini yemek isteyenden de kaçar. Yaban eşeği her çığlığa kulak kabartır, her çığlığı aleyhine

sanar. Burada medeniyet düşmanlığı yaban eşeği üzerinden veriliyor, yabanilik. Kuran adamı

medenileştirir zımni manası var bu ayette. Bedevi bir toplumun içine indi; eşkiyadan evliya çıkardı.

Yesribin acı meyveli mekanın üzerine indi Medine yaptı. Medeniyetin beşiği yaptı. Kara bir

coğrafyaya indi orayı aydınlattı. O coğrafyanın içinde dün deve çobanı olan insanların arasından öyle

bir nesil çıkardı ki, bu insanlar gittiler yeryüzünün iki imparatorluğundan biri olan kisranın

huzurunda “biz işgale gelmedik, seni ve etrafındakileri kula kulluktan, Allaha kulluğa çağırmaya

geldik” diyebildiler. İşte vahiy bu kadar bir akıl, şuur vermişti.

52. Bel yuriydu kullumriin minhum en yu'ta suhufen muneşşereten.

“Evet, onların her biri kendilerine açık şeçik sayfalar verilmesini ister.”

- Talebe bakın. Şu azgınlığın verdiği saçmalığa bakın. Sana gelen bize de gelsin inanalım, vahiy

bizede gelsin. Zaten vahiy size gelmedi mi? Bu sefer onada bir bahane bulurdunuz. Sizin sorununuz

farklı, siz tefekkür etmiyorsunuz, sığ düşünüyorsunuz. Onun içinde algılayamıyorsunuz, siz iman

önbilgisiyle bakmıyorsunuz, küfür önyargısıyla bakıyorsunuz. Yaban eşekleri gibi, vahyin sizi

ateşten korumak için çıkardığı çığlığı siz aleyhinize bir çığlık gibi algılıyor ve kaçıyorsunuz.

Saadetinizden, cennetinizden kaçtığınızı bilmeden. Allah tan kaçılmayacağını bilmeden

kaçıyorsunuz.

53. Kella bella yehafunel'ahırete.

“YOO! Aksine onlar ahiret endişesi taşımıyorlar. ”

- Onların asıl problemi ahiretten korkmuyorlar. İman demek ki aslında insanın içine ahiret korkusunu,

sancısını yerleştirmek içindir. Ahiret korkusu yoksa insanı kim tutar, eğer devlet görmüyorsa, kolluk

kuvvetleri görmüyorsa, kimse fark etmiyorsa yap gitsin. Allah görüyor diyenle, görmüyor diyen aynı

davranabilir mi? Bu ikisinin hayatı aynı olur mu? - el-Âhira, "bir şeyin diğer yüzü, öteki tarafı" demektir. Hem kelimenin kök mânası hem Kur'an'ın

âhiret tasavvuru keskin bir dünya âhiret düalizmine izin vermez. Bu ikisi aynı gerçekliğin iki

yüzüdür. O gerçeklik el-Hayy olan Allah'tan neşet eden "hayat"tır. Hayatın iki yüzü arasında

bağlantılar, köprüler ve yollar vardır. İnfak kavramı iki ucu iki dünyaya bakan böyle bir tasavvura

dayanır.

54. Kella innehu tezkiretun.

“Evet, şüphesiz bu bir öğüttür;”

- Bütün bu okuduklarınız, bütün bu Kuran bir uyarıdır. Yine zımnen üzerinde 19 vardır ayetine bir atıf

(30. Ayete) olarak anlarsak, bu bir şifre kitabı değil, bu bir tılsım kitabı falan değil; bir hidayet, bir

öğüt kitabıdır.

55. Femen şae zekerehu.

“artık dileyen ondan öğüt alır;”

Page 14: Bismillahirrahmanirrahim - WordPress.comadanahilalderorg.files.wordpress.com/2018/05/4_ders_muddessir_suresi_tefsiri...Bismillahirrahmanirrahim RAHMAN RAHİM ALLAH’IN ADIYLA-Özünde

56. Ve ma yezkurune illa en yeşaallahu huve ehluttakva ve ehlulmağfireti.

“zaten onlar ancak Allah’ın dilemesi durumunda öğüt alabilirler. O, kendisine karşı

sorumluluk duyulmaya ve bağışlamaya en ehil olandır.”

- Bir önce ki ayetle çelişki mi var? Haşa. Allah irade vermiştir, ve insanın dilemesini diler. İnsanın

dilemesini istemeseydi dilemeyi vermezdi. Demek ki insanın mazereti yok, insan dileyecek. Allahın

verdiği iradeyi doğru kullanarak dileyecek. Burada iradeye hürmet var. Ama Allahın dilemesi

durumunda diyor, Allah iradeyi diledi, Allah kulun yerine dilemiyor, kulun yerine dileseydi eğer,

iradeyi yok saymış olurdu. O zaman ödül ve ceza gerekmez, otomatiğe bağlardı. Ama kul dilesin

diye insana iradeyi diliyor. İnsanın kaderi seçmektir. “eğer Allah dilemeseydi biz şirk koşmazdık”

diyordu müşrikler, görüyor musunuz mazereti? Böyle iftira olur mu? Bu kadar olmasa da bizler

etrafımızda görmüyor muyuz? Adam aklını kullanmadığı için pisliğe batıyor(ayet). Mahkum olduğu

pisliği kader olarak sunuyor, yani kaderimiz pisliğe gömülmek öyle mi? Ama Allah “aklını

kullanmayanları pisliğe mahkum eder.” Diyor, işte bunun gibi. - Sorumluluk duyulmaya en ehil olan Allah tır. Yani insanın kendisine karşı sorumluluk duymasına

müstehak olan Allah tır. Takva ehli bu manaya geliyor. Yine bağışlamaya müstehak olan varlık yine

Allah tır. Eğer birinden sakınacaksak Allah tan, birinden korkacaksak Allah tan, birine karşı sevginin

en büyük payını ayıracaksak Allah a, eğer bir kişiden yardım isteyeceksek Allah tan isteyeceğiz,

birine kul olacaksak Allah a kul olalım ki kurtulalım. Sadakallahulazim..

“ ve ahuru davana, en elhamdülilahi Rabbil Alemin.” İddiamızın, davamızın tüm hasılatı ve son sözümüz rabbimize Hamd’dir.