Top Banner
Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın etkisiyle, sağlık çalışanlarının özlük haklarının artan oranda gasp edildiği, vatandaşların sağlık hizmetine erişiminde başta katkı/katılım payları olmak üzere her gün yeni engeller çıkarıldığı ortamda 14 Mart’ı “Tıp Bayramı” olarak kutlamak uzun süredir imkansız hale geldi. Sağlık çalışanları, hekimler bir 14 Mart’ta daha sorunları konuştular. Farklı kurumlarda görev yapan, farklı hekim gruplarından temsilciler, yaşadıkları sorunları, sıkıntıları ve taleplerini Tıp Dünyası için kaleme aldılar. “örgütlü emek, sağlıklı toplum” www.ttb.org.tr Sayı: 212 Mart 2015 g ün dem... Dr. Bayazıt İlhan’ın yazısı sayfa 3’te Bu şirket kimin? 14 Dr. Ata Soyer anıldı 15 ‘Bu 8 Mart’ta hayatlarımıza sahip çıkıyoruz!’ 14 İşkencenin tedavisine ambargo konulamaz! 14 255 sanıklı Gezi davası 12 Haziran’a ertelendi Bayram mı dediniz? Sağlık çalışanları, sağlık alanındaki sorunları ve özlük haklarıyla ilgili taleplerini dile getirmek amacıyla, 13 Mart 2015 Cuma günü Türkiye'nin her yerinde G(ö)REV yaptı. 14 Mart 2015 Cumartesi günü de ASM'lerde nöbet tutulmadı. 8-9 Sağlıkçılar tüm yurtta G(ö)REV’deydi Edebiyatın büyük ustasına hekimlerden veda: “Yaşar Kemal, Büyük Usta! Yerin kalbimizde Dede Korkut'un, Karacaoğlan'ın, Yunus Emre'nin, Nazım Hikmet'in yanıdır. Türkiyeli hekimler olarak saygıyla önünde eğiliyoruz.” “Türkiyeli hekimler olarak saygıyla önünde eğil iyoruz” TTB’den Yaşar Kemal’in vefatıyla ilgili açıklama: 3 Fotoğraf: Ara Güler Sağlık Bakanlığı'nın, Gezi Parkı olayları sırasında ihtiyacı olanlara ilk yardım hizmeti sunduğu gerekçesiyle Ankara Tabip Odası hakkında açtığı dava reddedildi. 5 “TTB bize bir hekim örgütünün nasıl davranması gerektiğini gösterdi” İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü temsilcisi Dede Dunevant ile Dünya Tabipler Birliği, Norveç Tabipler Birliği ve Avrupa Birliği Daimi Hekimler Komitesi temsilcisi Björn Hoftved davayı ve süreci Tıp Dünyası’na değerlendirdiler. 4 ATO davası reddedildi Ankara Tabip Odası Kültür ve Sanat Komisyonu üyesi, şair Dr. Serdar Koç’un üçüncü şiir kitabı Kül’Efil, Şubat ayı itibarıyla Kanguru Yayınları’ndan çıktı. Soruları uzatmadan; Şair Dr. Serdar Koç ile hekimliği, şiiri, Kül’efil’i, ATO’yu, TTB’yi, şiir akşamlarını konuştuk. 2 “Şiir benim vazgeçilmezim” Aile Hekimleri 7 Toplum Sağlığı Merkezleri 6 Emekli Hekimler 10 İşyeri Hekimleri 11 Kadın Hekimler 12 Eğitim Araştırma Hastaneleri 13 Öğretim Üyeleri 13
16

Bayram mı - tipdunyasi.dr.tr

Nov 17, 2021

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Bayram mı - tipdunyasi.dr.tr

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nınetkisiyle, sağlık çalışanlarınınözlük haklarının artan orandagasp edildiği, vatandaşların sağlıkhizmetine erişiminde baştakatkı/katılım payları olmak üzereher gün yeni engeller çıkarıldığıortamda 14 Mart’ı “Tıp Bayramı”olarak kutlamak uzun süredirimkansız hale geldi. Sağlıkçalışanları, hekimler bir 14Mart’ta daha sorunları konuştular.Farklı kurumlarda görev yapan,farklı hekim gruplarındantemsilciler, yaşadıkları sorunları,sıkıntıları ve taleplerini TıpDünyası için kaleme aldılar.

“örgütlü emek, sağlıklı toplum”www.ttb.org.tr Sayı: 212 Mart 2015

gündem...

Dr. Bayazıt İlhan’ın yazısı sayfa 3’te

Bu şirket kimin? 14Dr. Ata Soyer anıldı

15‘Bu 8 Mart’ta hayatlarımızasahip çıkıyoruz!’

14İşkencenin tedavisineambargo konulamaz!

14255 sanıklı Gezi davası 12Haziran’a ertelendi

Bayram mıdediniz?

Sağlık çalışanları, sağlık alanındakisorunları ve özlük haklarıyla ilgilitaleplerini dile getirmek amacıyla, 13 Mart2015 Cuma günü Türkiye'nin her yerindeG(ö)REV yaptı. 14 Mart 2015 Cumartesigünü de ASM'lerde nöbet tutulmadı. 8-9

Sağlıkçılar tümyurttaG(ö)REV’deydi

Edebiyatın büyük ustasına hekimlerden veda: “YaşarKemal, Büyük Usta! Yerin kalbimizde Dede Korkut'un,Karacaoğlan'ın, Yunus Emre'nin, Nazım Hikmet'in yanıdır.Türkiyeli hekimler olarak saygıyla önünde eğiliyoruz.”

“Türkiyeli hekimlerolarak saygıyla önünde eğiliyoruz”

TTB’den Yaşar Kemal’in vefatıyla ilgili açıklama:

3

Fotoğraf: A

ra Güler

Sağlık Bakanlığı'nın, Gezi Parkıolayları sırasında ihtiyacı olanlara ilkyardım hizmeti sunduğu gerekçesiyleAnkara Tabip Odası hakkındaaçtığı dava reddedildi. 5

“TTB bize bir hekimörgütünün nasıl davranmasıgerektiğini gösterdi”İnsan Hakları İçin HekimlerÖrgütü temsilcisi Dede Dunevantile Dünya Tabipler Birliği, NorveçTabipler Birliği ve Avrupa BirliğiDaimi Hekimler Komitesitemsilcisi Björn Hoftved davayı vesüreci Tıp Dünyası’nadeğerlendirdiler. 4

ATO davasıreddedildi

Ankara Tabip Odası Kültür ve SanatKomisyonu üyesi, şair Dr. Serdar Koç’unüçüncü şiir kitabı Kül’Efil, Şubat ayıitibarıyla Kanguru Yayınları’ndan çıktı.Soruları uzatmadan; Şair Dr. Serdar Koçile hekimliği, şiiri, Kül’efil’i, ATO’yu,TTB’yi, şiir akşamlarını konuştuk. 2

“Şiir benimvazgeçilmezim”

Aile Hekimleri 7Toplum Sağlığı Merkezleri 6

Emekli Hekimler 10İşyeri Hekimleri 11Kadın Hekimler 12Eğitim Araştırma Hastaneleri 13Öğretim Üyeleri 13

Page 2: Bayram mı - tipdunyasi.dr.tr

2Mart 2015

Hesap Numarası: Türkiye Vakıflar Bankası Maltepe Şubesi Hesap No: 00158007281178784

Baskı Öncesi Hazırlık: GEO Tanıtım ve Reklam Hizmetleri Turgut Reis Cad. 47/6 Tandoğan Ank. [email protected]

Basım yeri ve tarihi:İhlas Gazetecilik AŞ. Turgut Özal Bulvarı Demirciler Sitesi1. Cadde No: 68 Siteler Ankara 353 29 61 / 22 Mart 2015

Tıp Dünyası Dergisi Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü:Türk Tabipleri Birliği adına Dr. Bayazıt İlhanGenel Yayın Yönetmeni:Mutlu Sereli Kaan

Katkıda bulunanlar: Dr. Hande Arpat, Dr. Eriş Bilaloğlu, Dr. Seyfi Durmaz, Dr. ArzuErbilici, Dr. Deniz Erdoğdu, Dr. Bayazıt İlhan,Dr. Tufan Kaan, Dr. Burhanettin Kaya,Dr. Osman Öztürk, Dr. H. Özden Şener,Dr. Feride Aksu Tanık, Dr. Cavit Işık Yavuz

Yayımlayan: Türk Tabipleri BirliğiYayın İdare Merkezi: GMK Bulvarı,Şehit Daniş Tunalıgil Sok. No: 2 Kat: 4Maltepe/Ankara Tel: (0312) 231 31 79 (pbx)Faks: (0312) 231 19 52 - 53 Yayının Türü: Yerel, süreli

Yıl: 21 Sayı: 212 [email protected]://www.ttb.org.tr Tıp Dünyası Dergisi, Türk TabipleriBirliği tarafından ayda bir yayımlanır.Ücretsizdir. 8.800 adet basılmıştır.

- Çocukluğunuz?Babam köy kökenli ve köy enstitüsü mezu-

nuydu ve evde çok okunurdu. Bizim ev kütüphanegibiydi. Aylık dergiler, günlük gazeteler gelirdi.Okumayı çok severdim. İlkokuldan sonra önceöğretmen okuluna girdim. Sonra da CerrahpaşaTıp Fakültesi’ne… Benim için bir anlamda taş-radan çıkıştı.

- Tıp fakültesi ve hekimlik? Tıpta da ilk 1-2 sene çok başarılıydım. Çok

politize bir dönemdi. Ben de bir taraftan tıp öğ-renmeye çalışıyorum. Devrim, sosyalizm tartı-şılıyor. Bir sürü sol siyaset oluşum aşamasında.Dersleri takip ediyorum ama bu tartışmalarla dailgileniyorum. Birinin şöyle bir sözü oldu:İstersen oturursun, çok ders çalışırsın, tıbbı 6senede bitirirsin. Ama İstanbul tahsil etmek isti-yorsan, okulu 7-8 senede bitirirsin, rahat edersin.Bana mantıklı geldi. Okulu biraz gevşettim.Edebiyat, siyaset ve sokaklar daha cazipti.

- Şiir?O zaman şiir bende nüve halindeydi. Aklımda

vardı ama henüz yazmaya başlamamıştım. Şiiriçok okurdum. Ama yazma aşamasına geldiğimzaman şiirin bir gayya kuyusu olduğunu ve çokdaha fazla okumam gerektiğini anladım.

- Şairler?Ahmet Arif, Enver Gökçe. Derken, Cemal

Süreyya, Edip Cansever, ikinci yeni hareketi.Bir taraftan da yeni şairler sökün etmeye başla-mıştı. Onları keşfediyordum. Şiirin muhteşembir şey olduğunu, devasa bir şey olduğunu veçok emek vermem gerektiğini anladım. Atillaİlhan’ı mesela daha geç keşfettik. Bize perde-lenmişti, okuyunca fark ettim. Örneğin, NazımHikmet’in, Yahya Kemal’in, Ahmet Haşim’invb. kaleminden çıkmış her satırı okudum. Ula-şabildiğim her şairi okumaya başladım. Birdaha, bir daha okudum. Sonra halk edebiyatıörneklerini okumaya başladım. Karacaoğlan,Köroğlu, Dadaloğlu, Pir Sultan, Ruhsati Mesle-ki… tabii ki Yunus, aklıma ne geliyorsa, birdaha bir daha okudum. Halk türkülerini keşfettim,divan edebiyatını okumaya başladım. Sonradünya şiirini keşfettim. Bir tarafta dev gibi birPablo Neruda var. Benim için gökyüzünden yer-yüzüne inmiş bir şiir tanrısı. Çok etkilendim,hayran oldum. Bir tarafta Kavafis var, Ritsosvar, Aragon var, Mahmut Derviş var… Burayadaldığın zaman bu sefer halkların şiirini fark et-meye başlıyorsun. Bir tarafta Çin şiiri var, Japonşiiri var. Rus şiirini keşfettim mesela, Arap,Filistin, Bulgar, İran, Balkan… Ben aldım başımıgittim. Oku, oku, oku… Sonra 12 Eylül darbesininolduğu dönemde bir de baktım ki ben de şiir ya-zıyorum. Farkına varmadan yazıyorum…

- Kitaplarınız?Bazı şiirlerimi derleyip, toplayıp TTB Behçet

Aysan Şiir Ödülü’nün ilkine başvurduğum zaman,Temmuz Ayazı, kitaptan daha önceki bir aşama-daydı dosya, seçici kurul özel ödülü almıştı. Bubeni yüreklendirdi. Oradaki şiirlerden birkaçınıdergilere gönderdim. Ama düzenli şiir yayımla-mam 2000’lerdedir. Son kitaptaki şiirlerin ta-mamına yakını Deliler Tekkesi’nde yayımlan-mıştır. İlk kitabım Temmuz Ayazı’dır. Aslındaikinci kitabım Çığlık, ilk kitabım olacaktı. AmaSivas olayı beni o kadar etkiledi ki, önce TemmuzAyazı kitaplaştı. 70’li yıllar boyunca yaşadıklarımda ikinci kitabımdadır; Çığlık’tadır.

- Kül’efil?Kül’efil daha bu hafta çıktı. Derler ya; mü-

rekkebi kurumadı. Birkaç gün sonra hemenAnkara Kitap Fuarı’na gitti. Ben eksiltme yön-temini çok kullanıyorum. Dize benim için biryontu gibi. Rodin sanırım, heykel mermerde,taşta gizlidir, ben onu sadece açığa çıkarırımdiyor ya. Şiir de benim için öyle. Dizeler öncedaha ham olarak geliyor. Sürekli çapaklar yon-tuluyor, atılıyor. İşliyorsun dizeleri ve ben fazlalığatahammül edemiyorum. Olmasa da olur her şeyiatmaya çalışıyorum. Yer yer kırık dizelere gidi-yorum hatta. Şairler bir nevi sözcük arıtma ci-hazıdır. Arkeolojik kazı yapar gibi. Sözcükleriniçerisinde; matruşkalar gibi, helezonik, bütünzaman katmanları gizlidir aslında. Her sözcüğünbin yıllara uzanan bir yaşamı vardır. Bizimkisiaslında sözcük işçiliği. Bütün bu çabalarınsonunda bizden geriye bir iki kırık dize kalırsa,bizim büyük mutluluğumuz olur aslında. Bile-meyiz.

- Hekimlik ve şairlik?Cerrahpaşa’da bizim öğrenciliğimizde: Cer-

rahpaşa’dan her şey yetişir, arada bir de doktoryetişir derlerdi. Tıp inanılmaz ağır bir eğitim.Ya tamamen kendini tıbba hapsedeceksin. Birsüre sonra gerçekten asosyalleşiyorsun. İnsanıtüketiyor, ya da kendine başka kanallar açacaksın.Kimi gidiyor bir çalgı aleti çalıyor, kimi resimyapıyor. Ben de şiirden kendime bir pencerearaladım. Oradan nefes almaya çalıştım. İyi kide öyle yaptım. Yoksa öbür türlü bunalırdım.Şiir beni diriltti, sağalttı, ayakta tuttu. İyi geldibana.

-Düzyazı? Öykü de yazıyorum. Aslında 1 kitap, belki de

2 kitaplık öykü var elimde. Bizim Deliler Tek-kesi’nin Öykü Tekkesi diye bir ikizi vardı. Amaekonomik güçlükler işin içine girince DelilerTekkesi ile birleşti. Öykü Tekkesi’nde yayımlandıbir dönem öykülerim. Öykü de; şiirime yeni pa-tikalar, yeni yollar açmaya çalışırken önümeçıktı. Oradan kısa öykü yazdığımı fark ettim.Ben öykü diyorum ama bazı arkadaşlar bununda şiir olduğunu söylüyorlar. Bunları toplamayı

da düşünüyorum. Öykülerim kısa benim, hattakıp kısa. Ben ona cimcik öykü diyorum. Zaten8-10 sayfalık bir şey yazarsam o roman olurherhalde.

- Şiir gecesi etkinlikleri?Tabip odasında istikrarlı olarak sürdürdüğümüz

bir etkinlik Behçet Aysan Şiir Akşamları. Her14 Mart haftasında düzenliyoruz. Bu yılkini 17Mart salı akşamı saat 19.00’da, ATO’da gerçek-leştireceğiz.

Şeb-i Yelda gecelerini düzenliyoruz. Bu coğ-rafyada bir rakı kardeşliği var, rakı bu coğrafyayahas bir içki. Rakı ve şiiri iç içe geçiren bir gecedüşünüyordum ben. Bunun için aralığı ve gündönümünü düşündüm. Sonra fark ettim ki bununFarsi kültürde bir adı var: Şeb-i Yelda. Bunufark edince bu etkinliğin adı Şeb-i Yelda olsundedim. Divan şiirinde de var bu kavram. 7-8yıldır düzenli gidiyor.

Gezi’den bir yıl önce de 21 Haziran’da direnişşiirleri gecesi yapmıştık. Bunu sürdürecektikama benim sağlık sorunlarım araya girdi. Amadaha önemlisi direnişin kendisi geldi. Bir yılsonra şiirin kendisi sokaklardaydı. Bütün sokaklarşiirdi. Bizim için bu Haziran ilk değildi ki, 15-16 Haziranımız vardı. Bu ikinci hazirandı. Bu21 Haziran gecemizi yeniden yapmayı düşünü-yoruz. Ayrıca Eylül’de de kadın şairler günü ya-palım diye düşünüyoruz. Yılın 4 gündönümünde4 şiir gecesi yapalım istiyoruz.

- Eklemek istedikleriniz?Birincisi; her şairin esin perisi ile arasının iyi

olduğu bir dönemi vardır, bizi terk ettiği zamanne olur bilemiyorum. İkincisi de; iyi şiir er yada geç geleceğe kalır, kalır ama şairi yokturartık. Ölmüştür. Şair geçici, şiir kalıcıdır.

Mutlu SERELİ KAAN

Ankara Tabip Odası Kültür ve Sanat Komisyonu üyesi, şair Dr. Serdar Koç’un üçüncü şiir kitabı Kül’Efil,Şubat ayı itibarıyla Kanguru Yayınları’ndan çıktı. Soruları uzatmadan; Şair Dr. Serdar Koç ile hekimliği, şiiri,Kül’efil’i, ATO’yu, TTB’yi, şiir akşamlarını konuştuk.

ve ÖZGECAN

Özgecan’ın gözlerindekihaziranı gördün mü?yüreklerdeki mührü söken

ve Özgecan…gözlerinde yanankahrolan; insan-

özgecanözgecanözgecan…

Serdar Koç(2 Mart 2015, saat; 22.30)Ankara, Hazarevi

Özgecan Aslan’a

RAŞİT AMCA

Raşit amca rektör seçilmişduydunuz mu çocuklarhe/ vallahi de billahi/ he

İstanbul Üniversitesi tarihinde bir-ilk olduğunu söyler Gencay hocahe/ vallahi de billahi/ he

yeni bir yaşama filizleniyoruzduydunuz mu çocuklarhe/ vallahi de billahi/ he

Serdar Koç14 Mart 2015, Ankara

İstanbul Üniversitesi Rektörlük seçimlerini açık farkla kazanan

Prof. Dr. Raşit Tükel’e

1955 Amasya doğumlu.Kayabaşı, Eymir, Yavucuk,Armutlu… İlkokulu AmasyaKaleköy’ü İlkokulu veSuluova Merkezİlkokulu’nda, ortaöğrenimini Lâdik AkpınarÖğretmen Okulu ve AnkaraYüksek Öğretmen OkuluHazırlık Lisesi’nde okudu.İstanbul ÜniversitesiCerrahpaşa Tıp Fakültesimezunu.İstanbul. Sinop. Erzurum.Ankara’da yerleşik biryaşam…Edebiyat ve Eleştiri, EkinSanat, Deliler Teknesi, ÖyküTeknesi, Damar, Eylülce,Nikbinlik, Turnalar, Şehirgibi edebiyat dergilerinde yazıve şiirleri yayınlandı. SağlıktaSınıf Tavrı, Sağlık ToplumSiyaset, Allı Turnam, ÇağdaşAkpınar, Fabrika gibi kültürve siyaset dergilerinde şiirleriyayınlandı. HekimdenHekime, Sürekli Tıp EğitimiDergisi, Hekim Postası,Klinik Gelişim gibi TürkTabipleri Birliği’nin çeşitliperiyodik yayınlarında vebazı yerel gazetelerde yazı veşiirleri yayınlandı. HekimPostası ve Deliler TeknesiDergisi’nin yayın kuruluüyesidir.Halen Ankara’da hekimlikyapmaktadır.

Şair Dr. Serdar Koç:

“Şiir benim vazgeçilmezim”

Page 3: Bayram mı - tipdunyasi.dr.tr

“Türkiyeli hekimlerolarak saygıyla önündeeğiliyoruz”

Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilen ilkTürkiyeli yazar Yaşar Kemal, Van’ın Muradiye il-çesine bağlı Ernis köyünden Adana’ya taşınan,kendi deyimiyle “Cumhuriyetin ilk yıllarında birTürkmen köyünde tek Kürt ailenin çocuğu" olarakdoğdu. Yaşar Kemal doğduğu toprakları, o toprak-ların geçmişini, yaşadığı dönemle birlikte örenbüyük bir edebiyat insanıydı.

Yaşar Kemal, İnce Memed adlı eseriyle adınıölümsüz yazarlar arasına yazdırdı. Anadolu'nunsözlü kültürünü, deyişlerini modern edebiyatataşıdı, yeni sözcükler yarattı. Türkçe'yi zenginleştiren

edebiyatçıların başında geldi.Yaşar Kemal halk için mücadeleden hiç kopmadı,

Türkiye'nin vicdanı oldu. Yaşar Kemal’in vasiyeti niteliğindeki sözlerini

unutmayacağız:“Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyo-

rum. Şunu söylemek istiyorum ki ben 'angaje'bağımlı bir yazarım. Kendime ve söze ve insanınonuruna bağımlıyım. Bilinçli olarak ben aydınlığıntürküsünü, iyiliğin, güzelliğin türküsünü söylemekistedim. Romanlarım yaşam gibi doğru söylesin,yaşamla birlik olsun istedim. Çünkü yaşam umut-suzluktan umut üretmektir. İnsan umutsuzluktanumut üreterek bugüne kadar gelmiştir.

Bir, benim kitaplarımı okuyan katil olmasın,savaş düşmanı olsun. İki, insanın insanı sömürmesinekarşı çıksın. Kimse kimseyi aşağılayamasın. Kimsekimseyi asimile edemesin. İnsanları asimile etmeyecan atan devletlere, hükümetlere olanak verilmesin."Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki, birkültürü yok edenlerin kendi kültürleri, insanlıklarıellerinden uçmuş gitmiştir. "Benim kitaplarımıokuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksullukbütün insanlığın utancıdır. Benim kitaplarımı oku-yanlar cümle kötülüklerden arınsınlar."

Yaşar Kemal, Büyük Usta!Yerin kalbimizde Dede Korkut'un, Karacaoğlan'ın,

Yunus Emre'nin, Nazım Hikmet'in yanıdır. Türkiyeli hekimler olarak saygıyla önünde eği-

liyoruz.

Mart 20153

Dr. Bayazıt İlhanTTB Merkez Konseyi Başkanı

gündem...

Yazımıza büyük şairlerimizin dizelerinden esinlenerek baş-layalım.

Dört nala gelip uzak AsyadanAkdenize bir kısrak başı gibi uzananBu şirket bu halkın değil…

***

Cumhurbaşkanı her fırsatta Başkan olmak istediğini söylüyor.Kuvvetler ayrılığını eleştiriyor, elindeki gücü yetersiz buluyor,tüm gücü kendinde toplamak istiyor.

Ancak geçtiğimiz hafta Balıkesir’deki konuşmasında vitesbüyüttü, zihninin gerilerindekilerini daha açık söyledi: “Türkiye’yianonim şirket gibi yönetmek istiyorum.”

Yıllardır sağlık hakkından söz ediyor ve kamusal sağlık hiz-metlerinin geliştirilmesini talep ediyoruz. Meğer 13 yıldır butaleplerimizi ülkeyi şirket gibi yönetmek isteyen, CEO olmakisteyen bir kişiye anlatmaya çalışıyormuşuz!

Sağlığın piyasaya terk edilmesine itiraz ediyoruz. Ediyoruzama CEO’lar bundan anlamaz ki, onlar için kritik olan şirketikara geçirmektir.

Eğitim, sağlık, doğa, kent, yaşlı, genç, bebek, asker, polis,işçi, öğretim üyesi, doktor, avukat, mühendis, her şeye, herkesekar üzerinden bakılması şirket mantığı açısından esastır. Bu ül-kenin Cumhurbaşkanı da hayata böyle bakmaktadır.

Daha fazlasına gerek yok, bu söylem, bu bakış açısı sağlığazararlıdır.

Sağlığın böyle yönetilmesi halkın sağlığı için önemli bir teh-likedir.

Alınacak çok yol olduğu ve aklımıza sahip olmamız gerektiğianlaşılmaktadır.

***

Bir 14 Mart’ı daha sağlık çalışanları hem kendi özlük haklarıile tıp ve sağlık eğitimi hem de yurttaşların sağlık hakkı adınabir dizi eylem ve etkinliklerle geçirdiler. Bir kez daha tüm çıp-laklığıyla sağlıktaki halleri ortaya koydular.

Bu performans sistemiyle, ciro baskısıyla, şirketleşmiş mem-leketin şirketleşmiş hastaneleriyle hekimlerin ve sağlık çalı-şanlarının emeklerinin karşılığını alması mümkün değil.

3-5 dakikalık muayenelerle, günde 120 hasta “bakmakla”,sağlık hizmetinin önünde bu kadar parasal engelle yurttaşlarınhak ettikleri sağlığa kavuşmaları da mümkün değil.

Yürekli sağlık çalışanları mücadelelerini bir kez daha sergi-lediler, yurttaşları ortak mücadeleye çağırdılar. Sağlık örgütleride kararlılığını ortaya koydu:

Durmak yok, mücadeleye devam.

Bu şirket kimin?

Edebiyatın büyük ustası Yaşar Kemal’in 2Mart 2015 Zincirlikuyu Mezarlığı’nda ger-çekleştirilen cenaze töreninden sonra LütfüKırdar Kongre Merkezi’nde anma etkinliğidüzenlendi. Anmaya, HDP ve CHP’li millet-vekillerinin de aralarında bulunduğu çok sayıdasiyasetçi, yazar, sanatçı, akademisyen ile TTBve İstanbul Tabip Odası yöneticileri katıldı.

Anmada Yaşar Kemal’in hayatını anlatanbir sinevizyon gösteriminin ardından TilbeSaran, Meltem Cumbul, Selçuk Yöntem veCihan Ünal tarafından Yaşar Kemal’in eserle-rinden kısa kesitler okundu.

Yaşar Kemal için Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde anma düzenlendi

TTB’den Yaşar Kemal’in vefatıyla ilgili açıklama:

Edebiyatın büyük ustasınahekimlerden veda: “Yaşar Kemal,Büyük Usta! Yerin kalbimizde DedeKorkut'un, Karacaoğlan'ın, YunusEmre'nin, Nazım Hikmet'in yanıdır.Türkiyeli hekimler olarak saygıylaönünde eğiliyoruz.”

Tıp DünyasıANKARA

Fotoğraf: A

ra Güler

Page 4: Bayram mı - tipdunyasi.dr.tr

4Mart 2015

- Ankara Tabip Odası’nın GeziParkı olayları sırasında yarala-nanlara ilk yardım hizmeti sun-ması dolayısıyla yargılandığı da-vanın 3. duruşmasını izlemeküzere Türkiye’desiniz. Öncelikledava konusu ile ilgili bir sorusormak istiyorum; yaralılaraacil sağlık hizmeti sunmak ne-deniyle bir hekim örgütünün yar-gılanmasını nasıl değerlendiri-yorsunuz?

Dede Dunevant: Ben İnsanHakları İçin Hekimler Örgütü’ndengeliyorum. Kurumum adına şunusöyleyebilirim ki, biz Türkiye’desağlık personeline karşı gerçek-leştirilen tehdit faaliyetlerini eseflekarşıladık. Sadece biz değiliz as-lında; uluslararası örgütlerle deiletişim halindeyiz, onlar da aynıfikirdeler. Tüm bu olayları eseflekarşılıyorlar. Çünkü, TTB’nin yap-tığı aslında etik bir görevi yerinegetirmekti. Çünkü ihtiyaç halindeyaralılara yardım etmek ve onlarasağlık hizmeti sunmak etik birgörevdir. O nedenle başlatılmışolan bu davanın kesinlikle yersiz

olduğunu ve hukuki bir zeminiolmadığını düşünüyoruz. Bu ne-denle de bugün davanın redde-dilmesini memnuniyetle karşıladık.

Hoftved: Öncelikle şunu söy-lemek isterim. Yıllardır biz deTTB ile iletişim halindeyiz kurumolarak. Ve Dünya Tabipler Birliğide zaten bu konuyla ilgili olarakTürkiye hükümetine pek çok resmiyazı yazdı, bu olaylarla ilgili en-dişelerini dile getirdi ve davanıngeri çekilmesini istedi. Çünkü,gönüllü hekimlerin yaptığı etikbir görevi yerine getirmekti. Buetik görev de aslında tüm tıp dok-torlarının bir görevi. O nedenlebugün davanın düşmesinden vereddedilmesinden biz de çok mem-nun olduk.

- Gezi parkı sürecinde olağan-üstü bir durum yaşandı ve polisşiddeti dolayısıyla çok sayıda kişiyaralandı, acil sağlık hizmeti ih-tiyacı doğdu. Böyle bir ortamdabir hekim örgütünün tavrı ne ol-malıdır sizce?

Dunevant: Ben şanslıydım;çünkü Gezi Parkı olayları meydanageldiğinde Türkiye’ye gelip olay-ları bizzat izleme fırsatım oldu.Kurumumuzdan iki hekim arka-

daşımızla beraber Türkiye’ye ge-lerek soruşturmalar yaptık. Bizzathastanelere gittik, yaralılarla gör-üştük. Hatta hastanede kafatasındaçatlak olan bir yaralıyla görüştük,gaz bombası çarptığını söyledi.Gözünü kaybeden bir yaralıylagörüştüm. Bu koşullar altında he-kimlerin yaptığı etik görevini ye-rine getirmekti. TTB de tam olarakbunu yaptı. Tüm uluslararası hekimörgütleri de böyle düşünüyor.TTB’nin yaptığı kesinlikle doğrudavranıştır. Tüm hekimler de aynışeyi yapardı. Bizim konuştuğumuztüm sağlık personeli aynı şekildedüşünüyor. Böyle sıradışı koşullaraltında TTB’nin bu olaylara gözyumması şüphesiz beklenemezdi.Göz yumsaydı şayet bu tıp etiğineaykırı olurdu.

Hoftved: Ne yazık ki ben mes-lektaşım kadar şanslı değildimçünkü Gezi Parkı olayları sırasındaburada bulunma fırsatım olmadı.Ama medya aracılığıyla veTTB’nin basın açıklamaları ara-cılıyla olayları yakından takip et-tim. TTB ve Türkiye’deki hekimlerkesinlikle yapması gerekeni yap-tılar. Bugün zaten duruşma esna-sında milletvekillerinden bir tanesişöyle söylemişti: “Şu an buradabenim tanıklık ediyor olmam bileçok saçma. Buradaki hekimlerinyargılanması değil, ödüllendiril-mesi gerekiyor” demişti. Kesinliklekatılıyorum kendisine…

- Bu tür davalar ya da siyasiiktidarın bu tür müdahaleleri,hekimlerin mesleki bağımsızlığınınasıl etkiler?

Hoftved: Tabii ki eğer hekimlerşöyle bir olasılık olduğunu düşü-nürlerse; “biz insanlara yardımedersek bize karşı dava açılabilir”şeklinde bir olasılık olduğunu dü-şünürlerse insanlara yardım et-mekten vazgeçebilirler, böyle birolasılık vardır her zaman. Kendi-lerine sansür uygulayabilirler. He-kimlerin yapabilecekleri yardımlarıengelleyebilir bu tür müdahaleler.Umut ediyoruz ki bir daha böyle

bir dava olmaz. Olursa büyük birşanssızlık olur zaten.

Dunevant: Biz insan haklarıiçin hekimler birliği olarak TTBile çok uzun zamandır çok faydalıilişkiler kurmuş bulunmaktayız.Kurumum adına söyleyebilirimki, TTB uluslararası tabip birlikleritarafından da son derece saygıduyulan bir birlik. Bu Gezi Parkıolayları başladığından beri bizbunu bildiğimiz için Türk hükü-metine sürekli çağrılarda bulundukve resmi yazılar yazdık. TTB’ninözerkliğini ve bağımsızlığını ta-nıması gerektiğini vurguladık sık-lıkla. Çünkü hekimlerin baskı veyatehdit korkusu olmaksızın görev-lerini yapabilmesi gerektiğini söy-lüyorduk hükümete. Bu tür dav-ranışların doktorları oldukça et-kileyebileceğini düşünüyorum.Görevlerini yapmadan önce ikikez düşünmek durumunda kala-bilirler bu tür davalar yüzünden.

Fakat öte yandan şöyle ilginçbir durum var. Bildiğiniz gibiTCK şöyle bir madde var: Acildurumlarda ve sıradışı durumlardaihtiyacı olana yardım etmek zo-rundasınız gibi bir düzenleme var.Diğer taraftan bu davaya baktığı-nızda bu iki durumun hiç uyuş-madığını ve birbiriyle çatıştığınıgörüyoruz. O nedenle bu davanın

aslında yasal bir zemini olmadığınıda görüyoruz. Son olarak bu türmüdahalelerin hekimlerin meslekiözerkliğini olumsuz etkileyeceğinidüşünüyorum.

- Bir parça değindiniz ama aç-mak için soruyorum, bu süreçdünya tabip birlikleri arasındanasıl karşılandı?

Hoftved: Türkiye’de hekimlerinbaşına gelen bu olay bizler içinde oldukça üzücü. Hatırlarsanız,birkaç yıl önce Bahreyn’de dehükümetin hekimler üzerinde böy-le bir baskısı olmuştu. O zamanda Bahreyn hükümetine benzeryazılar yazmıştık. Yine olsa yineaynı şeyi yaparız.

Dunevant: İnanıyorum ki, dün-ya genelindeki tüm hekimler bunakatılacaklardır: Dünyada hiçbirhekim önlerine bir hasta geldiğindeona hangi partiyi tutuyorsun yada dini inancın ne diye sormazlar.Sadece yardım ihtiyacı olana yar-dım etmeye, onları tedavi etmeyeçalışırlar. Türkiye’deki durum daböyleydi. O nedenle biz Türki-ye’deki hekimlerle dayanışmaiçinde olmaktan büyük onur du-yuyoruz. Kişinin hangi tarafta ol-duğuna bakmaksızın onlara yardımgötürmeye çalıştılar. Bizim he-kimlerimizin aynı zamanda şöyle

“TTB bize bir hekim örgütünün nasıldavranması gerektiğini gösterdi”

Tıp DünyasıANKARA

Ankara Tabip Odası’nın yargılandığı davayı izlemek üzere Türkiye’ye gelen İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü (PHR) temsilcisi DedeDunevant ile Dünya Tabipler Birliği, Norveç Tabipler Birliği ve Avrupa Birliği Daimi Hekimler Komitesi temsilcisi Björn Hoftved davayı vesüreci Tıp Dünyası’na değerlendirdiler.

Davanın reddedilmesinden büyük bir memnuniyet duyduklarını belirten Dunevant, Gezi olayları sırasında yaralılara yardım eden gönüllühekimlerin tıp mesleğinin en iyi nasıl yapılacağını, TTB’nin de bir hekim birliğinin nasıl davranması gerektiğini dünyaya gösterdiğini söyledi.Dunevant, “TTB’yi ortağımız olarak görmekten büyük onur ve gurur duyuyoruz” diye konuştu.

Page 5: Bayram mı - tipdunyasi.dr.tr

5Mart 2015

bir düşüncesi var: Türkiye’dekiolaylar evet çok talihsiz bir olaydıama bir taraftan da çok etkileyi-ciydi. Çünkü Sağlık Bakanlığıkendi işini yapmazken, TTB dev-reye girdi ve Sağlık Bakanlığı’nınyapması gerekeni yaptı ve ihtiyacıolanlara sağlık hizmeti sundu. As-lında bu tüm doktorların görevidünya genelinde. Uluslararası top-lum da bunun tamamıyla farkında.

- Bahreyn örneğini hatırlattınızaz önce; dünyada benzer başkaörnekler var mı?

Dunevant: Çok uç bir örnekverebilirim evet. Suriye’de hergün doktorlar bizzat hedef alın-maktalar silahlı gruplar tarafından.Doktorların öldürüldüğünü de gör-mekteyiz Suriye’de her gün. Vebu doktorlar çapraz ateş arasındakaldıkları için ölmüyorlar, bunlarbizzat tutuklanıyorlar, işkence gö-rüyorlar. Çünkü onlara göre yanlıştarafı tedavi ettikleri söyleniyor,bu yüzden şiddet görüyorlar. Azönce şunu söylemiştim; hekimlerbirini tedavi ederken, siyasi gö-rüşünü vb. sormazlar. Bu bir savaşzamanı ya da siyasi bir boşlukzamanı olabilir, hiç farketmez.Genel ilkeler o zaman da uygu-lanmalıdır, doktorlar her tür ko-şulda mesleklerini bağımsız birşekilde, baskı olmaksızın sürdü-rebilmelidir.

- Eklemek istedikleriniz varmı?

Hoftved: Biz 1998 yılından beriTTB ile yakın ilişkiler içerisindeolan bir örgütüz. 1998 yılındanberi zaman zaman ne yazık kibazı gözlemlerimiz oldu. Türki-ye’de hekimlerin bağımsızlığınave özerkliğine müdahaleler oldu.Umuyoruz ki bugün bu davanınreddedilmesi bu tür bağımsızlığave özerkliğe yapılan negatif faa-liyetlerin bir sonu olacaktır vebunları durduracaktır.

Dunevant: İnsan hakları içinhekimler adlı kuruluşum adınaşunu söylemek istiyorum; bizTTB’yi ortağımız olarak görmek-ten fazlasıyla ve fazlasıyla onurve gurur duyuyoruz. TTB’nin geziparkı protestoları esnasında gös-termiş olduğu faaliyetler, aynı za-manda birliğe bağlı gönüllü he-kimlerin gösterdiği faaliyetler tıpmesleği en iyi nasıl yapılır onugösterdiler bize. TTB bir birlikne yapmalı onu da gösterdi bizlere.Umut ediyoruz ki, bugünkü da-vanın reddedilmesi Türkiye’deyeni bir dönem başlatacaklardırve böylece hekimlere karşı baş-latılan bu negatif ve tehditvarifaaliyetler son bulacaktır bundansonra.

Teşekkür ederim…

Sağlık Bakanlığı'nın, Gezi Parkı olaylarısırasında ihtiyacı olanlara ilk yardım hizmetisunduğu gerekçesiyle Ankara Tabip Odasıhakkında açtığı dava reddedildi. 20 Şubat2015 Cuma günü saat 09.45'de Ankara 23.Asliye Hukuk Mahkemesi'nde üçüncü du-ruşması görülen dava, tanıkların dinlen-mesinin ardından sona erdi.

Dava öncesi basın açıklamasıTürk Tabipleri Birliği ve Ankara Tabip

Odası yöneticileri, tabip odaları, sendikalar,meslek ve sivil toplum örgütü temsilcileri,yurtdışından gelen hekim örgütlerinin tem-silcileri, milletvekilleri ve hekimler, du-ruşmanın görüleceği Ankara Adliyesi önündesabah saatlerinden itibaren biraraya geldiler.TTB ve ATO yöneticileri burada ortakbasın açıklaması yaparak, iyi hekimlik de-ğerlerinin yargılanamayacağını dile getir-diler. Ortak açıklamayı ATO Başkanı Prof.Dr. Çetin Atasoy okudu.

Duruşmaya CHP milletvekilleri AylinNazlı Aka, Levent Gök, Mahmut Tanal,Orhan Düzgün, HDP Milletvekili DemirÇelik, TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı,Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Fey-zioğlu, eski Çankaya Belediye BaşkanıBülent Tanık, Türkiye İnsan Hakları VakfıGenel Sekreteri Dr. Metin Bakkalcı, KayaGüvenç, Halk Evleri Genel Başkanı OyaErsoy, Dünya Tabipler Birliği, Norveç Ta-bipler Birliği ve Avrupa Birliği Daimi He-kimler Komitesi adına Björn Hoftved ileİnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü (PHR)temsilcisi Dede Dunevant da destek verdi.

Davayı izlemek üzere Türkiye'ye gelenİnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü (PHR)temsilcisi Dede Dunevant, sağlık çalışan-larının üzerine bu şekilde gidilmesini gör-mekten üzüntü duyduklarını dile getirirken,davanın bunu ortaya koyduğunu dile getirdi.Doktorların ve sağlık çalışanlarının etikgörevlerini hiçbir korku duymadan yerinegetirmeleri gerektiğini belirten Dunevant,dünyanın pek çok yerindeki hekimin Tür-kiye'deki bu davanın düşürülmesi için he-kimlerin yanında olduklarını aktardı. Du-nevant, burada olmaktan gurur duyduğunu,TTB ve ATO ile dayanışma içinde olduk-larını belirtti.

Tanıklar dinlendi Duruşma saat 09.45'te başladı. Sırasıyla

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Fey-zioğlu, CHP Milletvekilleri Aylin NazlıAka ve Levent Gök, dönemin ÇankayaBelediye Başkanı Bülent Tanık, Dr. AytuğBalcıoğlu, Mimarlar Odası Ankara Şube-

si’nden Tezcan Karakuş ve Gezi Parkıolayları sırasında yaralandıktan sonra gö-nüllü hekimlerin sunduğu ilk yardım hiz-metinden yararlanan Akın Can, KazımAslan ve Duran Eren Şahin’in ifadeleridinlendi.

Tanıklar ifadelerinde esas olarak, GeziParkı olayları sırasında yaşanan yoğunpolis şiddeti nedeniyle, çok sayıda insanınacil sağlık hizmetine ihtiyaç duyduğunu,Sağlık Bakanlığı’nın bu ihtiyacı karşıla-madığını, ayrıca yaralıların “fişlenme” kay-gısıyla Sağlık Bakanlığı hastanelerine gö-türülmekten çekindiklerini, gönüllü hekim-lerin verdiği sağlık hizmetlerinin ölüm vekalıcı sakatlık oranlarının daha da artmasınıönlediğini, bunun hekimlerin mesleki gö-revleri olmasının yanı sıra insani bir so-rumluluk olduğunu vurguladılar.

Tanıkların dinlenmesinin ardından, davahakimi davanın reddedildiğini açıkladı.

“Utanç davası sona erdi”Davanın sona ermesinin ardından, TTB

ve ATO yöneticileri basın mensuplarınabir açıklama yaptılar. ATO Başkanı Prof.Dr. Çetin Atasoy, ATO’nun Gezi olaylarısırasında yaralananlara “izinsiz” olarakyardım ettiği gerekçesiyle açılan davanınreddedildiğini belirterek, “Bu bize bir kezdaha gösterdi ki, iyi hekimler yargılanamaz”diye konuştu. Hekimlerin acil durumda ih-tiyacı olanlara yardım etmek için kimsedenizin almaya ihtiyaçları olmadığını belirtenAtasoy, “Bu aslında gönüllü bir hekimlikhizmeti değil, zorunlu bir hekimlik hizme-tidir. Bizim mesleki etiğimiz de bunuzorunlu kılar. Bundan kaçınmak meslekietik açısından suçtur aslına bakarsanız”diye konuştu. Atasoy, yargı kararının da

bunu ortaya koyduğunu belirtti.TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt

İlhan da, “utanç davası”nın sona erdiğinibelirterek, şöyle konuştu:

“Bu duruşma üç şeyi net olarak ortayaçıkarmıştır. Tanıkların ifadeleri net olarakortaya koymuştur ki; Gezi olayları sırasındapolis şiddeti sonrası yaralanan yurttaşlarailk yardım hizmeti vermek için kılını bilekıpırdatmamıştır ve açık biçimde yaralananyurttaşlarımızın aleyhine ayrımcılık yap-mıştır. İkincisi, İnsanlık yararına hekimlikyapmak suç ilan edilemez. Ankara’dakiduyarlı hekimler, polis şiddetinden dolayıyaralanan yurttaşların yardımına koştular,kimi zaman sokakta, kimi zaman kurulansağlık noktalarında yaralananlara yardımettiler. Bunun da engellenemeyeceğinekarar verildi. Ayrıca, insanlık yararına he-kimlik ile iyi hekimlik değerleriyle toplumunbuluşmasını önlemek için açılmış bir davaydıbu. Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı özündebuydu. Bunun da yapılamayacağı ortayaçıktı. Siyasi otoritenin bunu suç ilan edil-mesinin bir karşılığı yoktur. Bu davanınreddedilmesi hukuk adına çok önemlidir.”

Ne olmuştu?Sağlık Bakanlığı Ankara Tabip Odası

yöneticilerini Gezi Parkı protestosu sırasında“izinsiz ve kontrolsüz olarak revir açarakgöstericilere sağlık yardımı yaptıkları ge-rekçesiyle, Ankara Tabip Odası’nın Yönetimve Onur Kurulları’nın görevden alınmasıtalebiyle dava açmıştı. İlk duruşması 30Eylül 2014, ikinci duruşması 23 Aralık2014’te gerçekleştirilen davanın üçüncüduruşmasında karar verilerek, dava redde-dildi.

Tıp DünyasıANKARA

Sağlık Bakanlığı'nın, Gezi Parkı olayları sırasında ihtiyacı olanlara ilk yardım hizmeti sunduğugerekçesiyle Ankara Tabip Odası hakkında açtığı dava reddedildi.

ATO davası reddedildi

Page 6: Bayram mı - tipdunyasi.dr.tr

Bu tür yazılara başlamak ya da neredenbaşlanacağını tespit etmek işin en zor ya-nıdır. Çünkü daha baştan olumsuzluklar,sıkıntılar, düş kırıklıkları, tükenmişlik, ya-bancılaşma anlatılacağından var olan sı-kıntının yazıya izdüşümü de öyle olur.Doğrusu Toplum Sağlığı Merkezleri (TSM)üzerine yazılacak her türlü yazıda bunlarınhepsine bolca değinmek gerekir. Ama bizimkaramsarlığı büyütmek değil güzel günleriyazmak düşlemek gibi bir görevimiz olmalı.Yine de var olan tabloyu ortaya koymaktançekinmemeliyiz.

Aile Hekimliği Sistemi 10 yılını doldur-mak üzere. Sağlıktaki yıkımın en önemliayaklarından biri olan birinci basamağınparçalanması ve her bir parçanın hem bir-birine tabi hem birbirine karşı olmasınınüzerinden 10 yıl geçti. Başlangıçta anlatılan

masalımsı dünya (toplum sağlığı merkezleribu masalımsı dünyanın görünmez kara de-likleriydi) çoktan çok acıtıcı gerçekleredöndü.

TSM ilk zamanlardaki kontrollü dağı-nıklığının plansızlığının özensizliğinin ça-lışanları özellikle hekimleri terbiye etmeningizli-açık göreviyle kurgulanmasının üze-rinden çok şey değişmedi. Ama bir türlüyerine oturtulamayan sistem için önemiher geçen gün daha çok kavranan bu ölçüdedaha sistematik bir planlamaya alınanyapılar halinde işlevini sürdürüyor.

Sağlık Bakanlığı’nın birkaç yıl önce ye-niden teşkilatlandırılması Halk sağlığı Mü-dürlüklerinin kurulması birinci basamağınyeniden organize edilmesi TSM’ye biçilenrolün daha belirgin hale gelmesine yol açtı.

TSM en başta adının gereklerinin hiçbirini yerine getirmeyerek işini sürdürüyor.Özellikle büyükşehirlerde tam bir lojistikmerkezi olarak, her gün yeni, farklı bir işiyürütmek üzere değerlendiriliyor. Aşılar,

su kontrolü, evde sağlık hizmetleri ceza-evleri, obozite kontrol, okul aşıları, saymaklabitmeyen diğer işler ve hepsinden dahasık ve önemli olarak geçici görev dayat-maları. Yasaya uygun olarak her ilçede birtane olması gereken toplum sağlığı mer-kezleri yüzlerce küçük ilçede neredeysesadece bir tabeladan ibaret. Ve günü kur-tarmak adına günübirlik çalıştırılıyorlar.Personelin tayin edilip dağıtılması için birdepo işlevi taşıyorlar. İlk günlerde buralardatoplanmış direngen çalışma ekibi de giderekdağılmış. Yerine göreve ilk kez başlayanhekimlerin geçici ve bir çok olumsuzluğabu amaçla katlanılan merkezleri olmuş.

Teşbihte hata olmaz derler. Tam bir ırgatpazarı. Her sabah toplanılıp bir bardak çayiçerken veya bir fırt sigara çekerken bugünhangi işin hangi kişiyle nasıl yapılacağınıbeklemek gibi. Ya da biten bir aylık nöbetprogramının ardından yeni geçici görevangaryalarının tarihini ve yerini tartışmakgibi. İlk zamanlarda ülke çapında gündemolmuştu TSM’de hekimlere dayatılan geçicigörevlendirmeler sürgünler. Bir cezalan-dırma aracı olarak kullanılan bu yöntemaslında çok hız kesmedi. Artık kanıksandı.TSM’nin aslı görevleri gibi algılanmayabaşlandı desek çokta yanlış düşünmeyizherhalde.

TSM hekim dışı diğer çalışanlar içindeçok farklı değil. Hele onlar için birde kim-liksizleştirme boyutu çok daha belirgin.Yani ne hemşire hemşireliğini yapabiliyor.Ne ebe ebeliğini. Herkes her şeyi her yerdeyapar durumda. Ne güzel değil mi? Tamda yöneticilerin istediği gibi olmuş.

Öte yandan aslında bir madalyanın ikiyüzü olan ASM/TSM ayrımı rekabeti öte-kileştirilmesi de sürdürülmeye devam ediyor.Kuşkusuz bunda ilk günlerin yoğun tepkiseldöneminin izleri bulunsa da siyasi iktidarın

ustalıkla izlediği politikaları bunu sürdü-rüyor. Çalışanların giderek artan bir kısmıbu yapay ayrımın ayırdına vararak birliktemücadele etmeninin olanaklarını araştırırkenbir kısmı iktidarla el ele sadece gündelikayrıcalıklarının şımartılmışlıklarının deva-mından öte bir şey düşünmüyor.

Oysa gerçekler artık bir propagandafigürü olmaktan çoktan çıkmış canımızıyakan olgular haline gelmiştir. YıllardırTSM çalışanlarına dayatılan angaryalar ge-çici görevlendirmeler nöbet adıyla ASMçalışanlarına da vurmaya başlamış, dahaileri angaryaların ayak sesleri gelmeye baş-lamıştır. Ücretlerdeki reel düşüşler sürmekte,esnek kuralsız keyfi çalıştırma tüm hızıylasürmektedir. Hele bunlara eklenen örgüt-süzlük ya da yandaş sendika dernek vb ör-gütlenme düşünüldüğünde gidişatın tehlikeliboyutu daha görünür olmaktadır.

Sağlıkta dönüşümün ilk yıllarından son-raki günler boyunca süren duygusal bö-lünmüşlük ortak mücadele zeminlerini deolumsuz etkilemişti. Uzun yıllar TSM’lerinyaşadığı sıkıntıları SES ve TTB dışında(onunda yeterli olduğunu söylemek sürekliolduğunu söylemek mümkün değil) kimsedillendirmedi. Ne zaman madalyanın diğerkısmına angaryalar değmeye başladı o za-man kıyamet kopmaya başladı. Ve o zamananlaşıldı ki angaryalar keyfiyet kuralsızlıkesnek çalışma tüm sağlık emekçilerine kar-şıdır. Ve ancak birlikte ısrarlı bir mücadeleyleortadan kaldırılır. Sadece kendimizi kendigrubumuzu değil tüm sağlık emekçilerininortak taleplerini önceleyen mücadele hattıylabaşarabiliriz. Zaman ayrıştırma değil bir-leştirme zamanıdır. Halkımızın ve sağlıkçalışanlarının ortak düşü olan halkçı birsağlık sistemini kurmak mümkündür. Bunaher zamankinden daha çok ihtiyacımız var-dır.

Dr. Birtürk ÖzkavakTTB Pratisyen Hekimler Kolu

Başkanı

Birlikte düşünmeyi yeniden deneme zamanı

Mart 20156

Page 7: Bayram mı - tipdunyasi.dr.tr

Mart 2015

Hükümet, 663 sayılı torba yasaile 2014 Haziranı’ndan sonra ailehekimleri ve diğer aile sağlığıçalışanlarına yataklı tedavi ku-rumları, seyyar hastaneler, ağızve diş sağlığı merkezleri ve 112acil sağlık hizmetlerinde haftalıkçalışma süresi dışında acil nöbetiuygulamasını başlatmıştır. Hemde 8 TL/saat ücretini layık görerek.Evlere temizlik için giden gün-delikçilerin 100 TL aldığı düşü-nülünce aile hekimlerine reva gö-rülen ücretin vahameti ortaya çık-maktadır. Tabii bu haksız uygu-lama karşısında aile hekimleri veASM çalışanları nöbetleri protestoederek bu nöbetlere gitmemişler-dir. Adana’da yapılan bir çalış-mada 530 nöbet sorgulanmış gi-dilmeyen nöbetlerin oranı 303(%57,2) dür. Gidilen 227 (%42,8)nöbette bakılan toplam hasta sayısıise yirmi ikidir. Yani nöbet başınabir hasta bile bakılmamıştır. Tür-kiye genelindeki oranlarda aşağıyukarı buna yakındır.

Beklenmedik bir defansla kar-şılaşan Sağlık Bakanlığı ve Hü-kümet yeni bir torba yasa çıkara-rak diğer nöbetlere ilave olarakOcak 2015 itibarıyla aile hekim-lerine ve diğer ASM çalışanlarına,Aile Sağlığı ve Toplum SağlığıMerkezleri’nde cumartesi günleri8 saat nöbet daha koymuştur.Hatta Sağlık Bakanı, medyayayaptığı açılamalarda aile hekim-lerini Pazar günleri de çalıştıra-cağını hatta hafta içi sabah 8 ak-şam 8 günde 12 saat çalıştıracak-larını ifade etmiştir. Böylelikleyüzyıllardır ağır bedeller ödenerekkazanılan günde 8 saat, hafta da40 saat çalışma hakkı yok sayılı-yor, dinlenme hakkı gasp edili-yor.

Zaten hastane nöbetlerini be-nimsemeyen ASM çalışanları, budefa başta TTB, dernekler ve sen-dikaların da aldığı iş bırakma ey-lemi çerçevesinde yurt genelinde% 80’lere varan oranda nöbetegitmemişlerdir. Adana’da bu oran% 90’lar civarındadır. Halk sağlığı

müdürlüklerinin (HSM) baskıla-rına tehditlerine rağmen yapılanbu eylemler çok değerlidir. İzmirHSM nöbetlere gitmeyen aile he-kimlerinin sözleşmelerini feshe-deceğini bile söylemiştir. Nöbet-lere gitmeyen aile Hekimleri veASM çalışanlarından savunmalarıistenmiş cezalar gelmeye başla-mıştır. Yönetmelik gereği ASMçalışanlarının 2 yıllık olan birsözleşme döneminde 100 cezapuanını doldurmaları durumundasözleşmeleri fesih edilmektedir.Her nöbet için 5 ceza puanı ön-görülmektedir.

Uzun, esnek ve fazla çalışmakarşısında ASM çalışanlarının al-dığı bu ilkeli tavrı değersizleştir-mek için kapı kapı dolaşıp de-zenformasyan yapan Sağlık Ba-kanı bütün çağrılara rağmen Cu-

martesi günleri ASM’lerde bakılanhasta sayılarını açıklama cesaretinigösterememektedir.

75 milyon nüfusu bulunan ül-kemizde bir yılda acillere başvurusayısı 90 milyonu aşmıştır. Kış-kırtılmış bir sağlık hizmet arzıve talebi karşısında acil servistekisayısal yetersizliklerin çözümünübirinci basamakta aramak olsaolsa koruyucu hekimliği önceleyenbirinci basamağın çökmesi vetoplum sağlığının daha kötüyegitmesinden başka bir amaca hiz-met etmeyecektir.

Sonuç olarak; Sağlık Bakanlı-ğının sağlık hizmetlerini toplumungereksinmelerine göre planlayanve uygulayan politikaları yaşamageçirmesi ve halkın konuya du-yarlı kılınmasının gerekliliği or-tadır.

Yaşar UlutaşTTB Aile Hekimliği Kolu

Sekreteri Nöbet Sorunu

Aile Hekimliği

“Kışkırtılmış bir sağlık hizmet arzı ve talebikarşısında acil servisteki sayısal yetersizliklerinçözümünü birinci basamakta aramak olsa olsakoruyucu hekimliği önceleyen birinci basamağınçökmesi ve toplum sağlığının daha kötüyegitmesinden başka bir amaca hizmet etmeyecektir.”

“Hatta Sağlık Bakanı, medyaya yaptığı açılamalardaaile hekimlerini Pazar günleri de çalıştıracağınıhatta hafta içi sabah 8 akşam 8 günde 12 saatçalıştıracaklarını ifade etmiştir. Böylelikleyüzyıllardır ağır bedeller ödenerek kazanılan günde8 saat, hafta da 40 saat çalışma hakkı yok sayılıyor,dinlenme hakkı gasp ediliyor.”

Bugünlerde Birinci Basamak oldukça hareketli günler yaşıyor. Ülke gündemi o kadar hızlı değişiyor ve o kadar önemli gündemler oluyor kiHaziran ayından bu yana devam eden sessiz sedasız bir direniş gözden kaçıyor, aile hekimliğinde buzdağının görünen kısmı olan nöbetsorununa karşı direniş.

Sessiz sedasız bir direniş öyküsü…

7

Page 8: Bayram mı - tipdunyasi.dr.tr

Mart 2015

Sağlık çalışanları, sağlık alanın-daki sorunları ve özlük haklarıylailgili taleplerini dile getirmek ama-cıyla, 13 Mart 2015 Cuma günüTürkiye'nin her yerinde G(ö)REVyaptı. 14 Mart 2015 Cumartesigünü de ASM'lerde nöbet tutulmadı.

Ankara'daki eylem hekimler vesağlık çalışanlarının saat 11.30'danitibaren Numune Hastanesi bah-çesinde toplanmasıyla başladı. TTBve Ankara Tabip Odası üyesi he-kimler ve sağlık çalışanları saat12.15'den itibaren buradan SağlıkBakanlığı önüne yürüyüşe geçtiler."Ölümüne çalışmaya da, çalışırkenölmeye de hayır" pankartı taşıyansağlık çalışanları, yürüyüş boyunca"AKP sağlığa zararlıdır", "Sağlıktatasarruf ölüm demektir" sloganlarıattı.

Sağlık Bakanlığı önüne gelengrup burada ortak basın açıklamasıyaptı. Ortak açıklamayı SES EşGenel Başkanı İbrahim Kara okudu.Kara, "Çalışma koşullarımızın dü-zeltilmesini, insanca yaşayacak birgelir ve fiili hizmet zamlarının ve-rilmesini, sağlık eğitiminin ve ve-rilen sağlık hizmetinin nitelikli,ücretsiz, ana dilinde olmasını talepediyoruz" dedi.

Basın açıklamasının ardından birkonuşma yapan TTB Merkez Kon-seyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan da,Türkiye'de insanların daha çok has-taneye başvurduğunu, ancak nite-likli sağlık hizmeti alamadıklarınıanlattı. Sağlık emekçilerinin de zorkoşullarda, dinlenemeden hizmetverdiğini ifade eden İlhan, bugünsağlıkçıların haklarını alabilmekve iyi sağlık hizmeti verebilmekiçin alanlarda olduğunu dile getirdi."Böyle sağlık sistemi olmaz" diyenİlhan, sağlıkçılara yapılan nöbetzammının da, yetkililerin şiddetiçözeceğiz demesinin de samimiolmadığını bildirdi. İlhan SağlıkBakanlığı'nı ve Hükümet'i samimiadımlar atmaya çağırdı.

Basın açıklamasının ardından,Sağlık Bakanlığı yanındaki Apdiİpekçi Parkı'na geçen sağlık çalı-şanları, burada TTB Merkez Kon-seyi üyesi Prof. Dr. Nilay Etilertarafından verilen "Sağlık Hakkı"dersine katıldılar. Dersi, tıp fakültesiöğrencileri ve vatandaşlar da izledi.Dersin ardından, vatandaşlar dasöz alarak, sağlık hizmeti alırkenyaşadıkları sorunları anlattılar. Birvatandaş, aldığı sağlık hizmetininücretinin eczanede ilaç alırken kar-şısına çıktığını belirterek, "Bunun

Tıp Dünyası HABER MERKEZİ

Sağlık çalışanları,sağlık alanındaki

sorunları ve özlükhaklarıyla ilgilitaleplerini dile

getirmek amacıyla,13 Mart 2015

Cuma günüTürkiye'nin her

yerinde G(ö)REVyaptı. 14 Mart

2015 Cumartesigünü de ASM'lerde

nöbet tutulmadı.

Sağlıkçılar tüm yurtta

Mardin

Ağrı

Batman

Manisa

Kırklareli

Ankara

8

Page 9: Bayram mı - tipdunyasi.dr.tr

Mart 2015

1İnsanüstü bir çabayla, insanlık dışıkoşullarda çalışıyoruz. Esnek, 36saat kesintisiz, ihtiyaç molası dahi

veremeden, performans/ciro baskısıaltında, sağlıksız koşullarda, şiddetbaskısı altında, taşeron sistemiyleçalışıyoruz. Çalışma koşullarımızınacilen düzeltilmesini talep ediyor;yetkilileri yeni nöbetler eklemegayretlerine, taşeron sistemine “çağdaşköleliğe” son vermeye çağırıyoruz.

2Çalışırken de emeklilikte deinsanca yaşayabilecek güvencelibir gelir talep ediyoruz. TTB

tarafından hazırlanıp SağlıkBakanlığı’na ve TBMM’de grupbaşkanvekillerine iletilen teklifte yeralan, mevcut emekli hekimleringelirlerini de yoksulluk sınırınınüzerine, iki katına çıkaracak biçimde,emekliliğe yansıyan temel ücretlerimizinartırılmasını talep ediyoruz.

3Yıllarca haftada 40 saatlik yasalsürenin çok üzerinde ve ağırkoşullarda çalıştığımız halde

bugüne dek bir türlü verilemeyen fiilihizmet zammını talep ediyoruz.

4Başta tıp eğitimi olmak üzeresağlık alanındaki mesleki eğitiminniteliğinin giderek bozulduğunu,

bunun halkımızın geleceğini tehditettiğini görüyoruz. Tıp ve sağlıkeğitiminde meslek örgütleriyle ve ilgilikuruluşlarla işbirliği yapılmasını, sayıyıdeğil niteliği önceleyen bir politikayıtalep ediyoruz.

5Katkı, katılım paylarıyla, istisnaihizmet tanımıyla, fark ücretleriyle,5 dakikalık randevu süreleriyle

halkımızın nitelikli sağlık hizmetineerişimi kısıtlanmaktadır. Nitelikli sağlıkhizmetine bütün yurttaşlarımızın ücretsizulaşabilmesini talep ediyoruz.

9

G(ö)REV’deydi

ne belgesi var, ne kime gittiğibelli. Bari bir fiş verseler de,elimizde belgesi olsa" diye ko-nuştu.

Tüm Türkiye’debüyük katılım

İstanbul’da da Haseki Eğitimve Araştırma Hastanesi önündebir araya gelen binlerce sağlıkemekçisi İstanbul İl Sağlık Mü-dürlüğü'ne yürüdü. Eyleme has-tanelerden gelen hasta ve hastayakınları da destek verdi.

Türkiye’nin her yerindeG(ö)REV etkinliği, yoğun ka-tılımla gerçekleşti.

Aydın

Balıkesir

Bursa

Sağlık meslek örgütleri 13 MartCuma günü sağlık hizmeti sunmadı.14 Mart Cumartesi günü de, ailehekimlerinin, ASM çalışanlarınınnöbet direnişi sürdü. İşte, sağlıkçalışanlarının 5 acil talebi:

5 acil talep

Page 10: Bayram mı - tipdunyasi.dr.tr

Tespit edilenbaşlıcasorunlarımızşunlardı:

• Maaşların düşükolmasına bağlıekonomik sıkıntı,

• Huzurevi,Hekimevi hattalokal ihtiyacı,

• Sağlıkkurumlarınagidildiğinde gerekrandevu zorluğu,kuyruklardabekletilmek gereksedeontolojiyeuymayandavranışlara maruzkalmak,

• Hastalarından vemeslektaşlardanuzak kalmanıngetirdiği yalnızlıkhissi, depresyon,

• Toplantı, gezi vepiknik gibiaktivitelerden uzakkalmak.

Mart 2015

4 ay kadar önceydi... Tıp Dün-yası’nın Ekim sayısında ne de-miştik? “Emekli hekimlerin yıl-lardır ihmale uğramış sorunlarıyladaha yakından uğraşabilmek içinTürk Tabipleri Birliği MerkezKonseyi kararıyla 1 Haziran2014’te Emekli Hekimler Kolukurulduğundan” bahsetmiştik.

Ankara, İstanbul, İzmir, Manisa,Bursa ve Kocaeli Tabip Odala-rı’nın Emekli Hekimler Komisyon

temsilcileri TTB’de bir araya gel-miş ve Emekli Hekimler Kolukurulmuştu.

Emekli Hekimlerin sorunlarınıbire bir öğrenmek ve çözüm öne-rilerini birlikte değerlendirmekiçin, Kol toplantılarını her aybaşka bir ilde yaparak Türkiyesathında farkındalık yaratmayıamaçlayarak buna göre bir Yö-nerge hazırladık.

İlk Kol Toplantımızı 21 Ka-sım’da Ankara’da yaptıktan sonra25 Aralık’ta Antalya’da, 24Ocak’ta Adana’da ve son olarakda 28 Şubat’ta Hatay’da yaptık.Bu arada 21 Ocak’ta Denizli’deyapılan Ege Bölgesi Tabip OdalarıToplantısına da katılma şansı bul-duk.

Sonraki toplantılarımız, İllerdekiTabip Odaları’nın davetine göre

düzenlenerek 4-5 Nisan’da İz-mir’de ve 2-3 Mayısta da İstan-bul’da yapılacaktır. Bu konudaTabip Odalarımızdan davet bek-liyoruz. Yeter ki Odalarımız Emek-li Hekimler Komisyonlarını kur-sunlar.

Emekli Hekimler Kolu, maaşadaletsizliğini gündeme getirmekve çözüm aramak için, bu konudaTBMM’ne Antalya MilletvekiliDr. Arif Bulut tarafından verilenKanun teklifinde imzası bulunanİzmir Milletvekili Dr. Aytun Çı-ray’la görüşerek bilgi aldı. Dahasonra İstanbul Milletvekili Prof.Dr. Türkan Dağoğlu, Adana Mil-letvekili ve Sağlık KomisyonuBaşkanı Prof. Dr. Necdet Ünü-var’la, ardından da yeni bir teklifhazırlayan İzmir Milletvekili Prof.Dr. Hülya Güven’le birebir görü-

şerek bu konudaki haksızlıklardile getirildi. Özellikle de fakirliksınırının altında maaş alan SSK’lıve Bağ-Kur’lu emeklilerin durumuvurgulandı.

Bu çalışmalarımız Maliye Ba-kanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Kal-kınma Bakanlığı nezdinde yapılantemaslarımızla devam etmekte-dir.

Her Tabip Odası’nın kendi il-lerindeki hekim milletvekilleriylegörüşmesinin de çok etkili olacağıkanaatindeyiz.

Bu çalışmalar dışında Huzurevi,Hekimevi konularında da muhtelifgörüşmelerimiz devam etmekteolup, bize destek verebileceklerinisöyleyen Türk-Alman Sağlık VakfıBaşkanı Prof. Dr. Yaşar Bilgin’lede temaslarımız sürmektedir.

Özetlersek, yıllardır göz ardı

edilen emekli hekimleri, daha gü-zel günlerin beklediğini umut edi-yor ve aydınlık günlerde buluşalımdiyoruz.

Emekli Hekimlerin sorunlarını bire bir öğrenmek ve çözümönerilerini birlikte değerlendirmek için, Kol toplantılarını her aybaşka bir ilde yaparak Türkiye sathında farkındalık yaratmayıamaçlayarak buna göre bir Yönerge hazırladık.

Gün ağarıyor

10

Dr. Erdinç KöksalTTB Emekli Hekimler Kolu

Başkanı

Page 11: Bayram mı - tipdunyasi.dr.tr

Mart 2015

İktidar 2003’ten bu yana işçi sağlığı işgüvenliği alanında büyük hamleler yaptığıiddiasını hep yeniledi. Büyük büyük cüm-leler kurarak yasalar çıkarttı. Yasalarla ye-tinmedi alanı düzenleyecek birçok yönet-meliğin çevirisini yaparak kullanıma soktu.Yetmedi ya da olmadı. 6331 sayılı yasadiyerek, bu dört rakamı hemen herkeseezberletti, değişiklikler yaparak hemenhemen her torba yasanın içine birkaçmadde daha ekledi. Ama yine olmadı.

Dünya İşçi sağlığı Kongreleri düzenle-yerek onlarca ülkenin çalışma bakanınıülkemize davet etti, kocaman kocamantoplantılar düzenledi, canlı yayınlarla servisetti, büyük büyük cümleler kurdu, yineolmadı.

Binlerce emekçimiz yaşamını yitirmeyedevam etti.

“Stratejik Planlama Çalıştayı” diyerekhavalı isimlerle toplantılar tertipledi, sözdetarafları çağırarak görüşlerini aldı, dinlediama hiç birini yapmadı, yine olmadı. Buçalış taylarda hedefler koyarak kamuoyunaaçıkladı, “iş kazalarını % 20 azaltacağız,meslek hastaları tanı koyma oranının %500 arttıracağız” falan dedi, olmadı, ola-madı.

Şimdi önümüz seçim. Ülke seçim ha-vasına giriyor. İktidar hemen her konudalaf yetiştirmeye ve toplumu ikna etmeyeçalışıyor. İkna olmayanlara “iç güvenlikyasası” diyerek gazı ve sopayı hazırlıyorama işçi sağlığı iş güvenliği adına tekcümle kurmuyor. Çünkü olmadı.

Neden olmadı?Çok basit bir yanıtı var aslında, her şey

o sihirli kelimede gizli. Piyasa.

Ülkemiz küresel sermayenin en önemlirekabet gücü haline getirilmek isteninceve çalışma hayatı her türlü güvenliktenyoksun, örgütsüzleştirilmiş ucuz iş gücüolmaya devam edince kaçınılmaz olarakiş cinayetleri de meslek hastalıkları dakatlanarak artacaktı ve maalesef öyle oldu.

İşçi sağlığı alanı yine bir tür piyasa mo-deli olan OSGB’lere bırakılınca veOSGB’ler alanın temel yapıları haline ge-lince, artık işçi sağlığını alanının ihtiyaçlarıve bilimsel metotlar değil akçeli hesaplaralana hâkimiyet kurunca bu ölümler vefacialar kaçınılmaz olarak devam etti.

Dr. Bülent AslanhanTTB İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği

Kolu Sekreteri Ne yapabilir peki?Belki çok şey, belkihiçbir şey. İlk aklımızagelenler

• TTB’yi yeniden alanınbir aktörü halinegetirebiliriz, getirmeliyiz,

• Sermayenin, hükümetinyarattığı işçi sağlığıdüşmanı politikalarınaraştırmalarla, raporlarla,örgütlü mücadeleyledeşifre edebiliriz, çabayaihtiyaç var,

• Meslek hastalıklarımeselesinin gündemyapılması, meslek hastalığıtanı süreçleri ile ilgili yasaldüzenlemeleringeliştirilmesi için akademikbirikimleri arttırabiliriz,

• DKÖ ve sendikalarlaortak çalışma zeminleriniartırıp, örgütlü sınıfmücadelesine daha çokdestek verebiliriz,

• Tabip Odalarımızın İşyerihekimleri ile işlevsel birilişki kurmasınıgüçlendirebiliriz

• İşçilerle işçi sağlığımeslek hastalıkları ve işcinayetleri üzerinden temasnoktaları yaratabiliriz,

• Tabip odalarında işçisağlığı işyeri hekimliğikomisyonlarını,yapılandırılmış işlerüzerinden geliştirebiliriz.

Daha birçok iş yapabiliriz.Bu işlere bu ülkenin, buülkenin emekçilerinin çokihtiyacı var.

Hiçbir şey yapamıyorsakönümüz seçim. Bu seçimdeiş cinayetlerinin vepiyasanın yarattığı tümacıların hesabını sormayaçalışabiliriz.

Şimdi önümüz seçim.Ülke seçim havasınagiriyor. İktidar hemenher konuda lafyetiştirmeye ve toplumuikna etmeye çalışıyor.İkna olmayanlara “içgüvenlik yasası” diyerekgazı ve sopayı hazırlıyorama işçi sağlığı işgüvenliği adına tekcümle kurmuyor.Çünkü olmadı.Neden olmadı?Çok basit bir yanıtı varaslında, her şey o sihirlikelimede gizli. Piyasa.

11

Nasıl bir işçi sağlığı ortamı?

Page 12: Bayram mı - tipdunyasi.dr.tr

Kadın örgütleri ve Adalet bakanlığı ve-rilerinden, son 12 yılda 5 bin kadının öl-dürüldüğünü öğreniyoruz. Kadınlara yönelikbir cins kırımı, adı konmamış bir savaşhüküm sürüyor ve “kadının yaşam hakkı”nı daha yüksek sesle dillendirmenin elzemolduğu zamanları yaşıyoruz.

Rakamların konuya mesafe koyan so-ğukluğundan uzaklaşıp, faillerin hiç demeçhul olmadığı bu cins kırımının neden-lerine bakalım; kadınlar kolun kırılıp yeniçinde kaldığı aileden başlayarak sokakta,iş yerinde, toplu taşımda, okulda, karakolda,yaşamın her alanında tacize, tecavüze, da-yağa maruz kalıyorlar, öldürülüyorlar..

Kadın katliamının, artan taciz ve teca-vüzlerin AKP dönemi boyunca adım adımoluşturulmaya çalışılan “makbul kadın”resmiyle ve toplumsal cinsiyet rollerininyeniden belirlenmesi çabasıyla yakın ilgisivar. Aynı ideolojiden beslenen heteronor-matif yaklaşım, toplumda LGBTİ bireylerekarşı zaten varolan homofobik, ayrımcı,dışlayıcı tutumların nefret söylemindennefret suçlarına dönüştürülmesini teşvikediyor. Cezasızlık pratiği bu alanda da şid-detin her türlüsünün sürdürülmesine ve gi-derek yaygınlaşmasına katkı sağlıyor.

Kadınların en mahrem meseleleri devletinen önemli konuları arasında yeralıyor. Kah-

kahalarından kaç çocuk doğuracaklarına,bunu ne yolla yapacaklarına varıncayakadar belirlenmeye çalışılıyor. Kadınlarayönelik fetvalar söz konusu olduğunda,bunun gündem saptırma olduğu, filancaönemli yasanın meclisten geçmesinin ön-lenmeye çalışıldığı yorumları yapılıyorsada artık biliyoruz ki, kadınlar AKP nin enönemli gündemi…

Kadınları değersizleştiren, ikincilleştirenher türlü, dini, geleneksel, kültürel söylem,kadınlara şiddet ve katliam olarak geri dö-nüyor.

Kadın cinayetleri tıpkı gözaltında işkence,faili meçhuller, sistemik devlet katliamlarıve yoketmeler gibi politiktir. Patriyarkalsistemde yaşam kamusal ve özel olarakbölünmüş, toplumsal cinsiyetçi roller gereğikadın özel yaşamla özdeşleşmiş, kamusalalan ise erkeğe ait olmuştur. Şiddet kadınlarıkamusal yaşamdan uzaklaştırma, var olduğualanları sınırlama, özel alanda çizilmişrollere hapsetme görevi görür. Aile içindekişiddet de “özel” olarak olağanlaşır ve gö-rünmezleşir. Bu yüzden özel olan politiktir.Şiddet kadınları disiplinize etme, hizayasokma işlevi gördüğü için patriyarkal sis-teme içkindir , sistemin devamını sağlarve sistematiktir.

Barış zamanlarında yaşamın her alanındaüretilen cinsiyetçi roller, savaş / çatışmasüreçlerinde kışkırtılmış bir erkeklikle sür-dürülür. Kadın bedeninin toprakla özdeş-leşmesi onun savaş alanına dönüşmesineyolaçar. Savaşın ve göçün bir cinsiyetivardır. Kadınlar ve erkekler farklı etkilenir.Uluslararası Af Örgütü yayımladığı brifingdeIŞID tarafından kaçırılan Ezidi kadınlarınve kız çocukların maruz kaldığı işkenceyigözler önüne serdi. Irakta binlerce kadınIŞID savaşçılarına satıldı, hediye edildi ,taciz ve tecavüze maruz kaldı.

Kürt illerinde kolluk kuvvetlerinin taciz

ve tecavüzü bildiğimiz bir olgudur. İstatis-tikler 15 yılda 241 polis, 91 asker, 45 gar-diyan, 17 özel timci, 15 korucu tecavüzdenyargılanmış, ama hiçbiri ceza almamıştır.

Savaştan kaçan Suriyeli kadınlar da taciz,istismar ve tecavüzle yüzyüzeler. Ağır vevasıfsız işlerde çok ucuza çalıştırılıyorlar,para karşılığı satılabiliyorlar…

Erkek eliyle uygulanan şiddet, devletşiddetiyle kurumsallaşmıştır. Öteden beribir devlet politikası olarak uygulanan göz-altında taciz, tecavüz olayları, ileri demokrasivaadiyle iktidara gelen AKP iktidarındada hız kesmeden devam ediyor. Kadınlargözaltı arabalarında, emniyette, fizikselşiddetin yanında cinsel şiddete de maruzkalıyorlar. Transfobinin kimliklerini, be-denlerini ve hayatlarını değersizleştirdiğitranslar toplumsal nefretin hedefleri olduklarıkadar, kolluk güçlerinin sürekli taciz vetecavüzüne de uğruyorlar.

Son 10 yılda dozu giderek artan kadındüşmanı söylemler ve politikalar bize des-potik ve muhafazakar bir yaşam dayatıyor.AKP iktidarının kadınları erkeklerle eşitgörmeyen anlayışı “fıtrat” söyleminde so-mutlaşıyor. Bu söylem kadına ve erkeğedeğişmez, sabit roller biçiyor. Dini referanslıkavramlar yoluyla toplumsal rızanın ko-laylaşacağı öngörülüyor.

AKP politikalarında kadınlar sadece“anne” ve “eş” yurttaşlar olarak tanımla-nıyor, bağımsız bireyler olarak kabul edil-miyor. Aile ve Dinamik Nüfusun Korunmasıprogramını da, esasen muhafazakarlıklaneoliberal politikaların bir harmanı olanAKP nin, kadın- erkek eşitliğini fiilen or-tadan kaldırma girişimi olarak okumakmümkün. Bu programda hedeflenen, çeşitlivaatlerle kadınları çocuk doğurmaya teşviketmek, doğum izni gerekçe gösterilerektam zamanlı çalışma yerine esnek ve gü-vencesiz çalışmanın yaygınlaşmasıdır. Eksik

sigorta primleri ve düşük ücretlerin yanısıra kadınlar için emeklilik hayal olacaktır.Yarı zamanlı çalışma nedeniyle kadınlarınnitelikli işlerde çalışma ve yükselme ola-nakları kısıtlanmış olacak, nitelikli işgücüiçinde kadın işsizliği artacaktır. Çocuk ba-kımını sadece kadının sorumluluğundagören bu anlayış, kadınların çalışması içinöncelikli şartı bakım hizmetlerini yerinegetirmesine bağlamaktadır.

Yaşlı ve hasta bakımını ücretlendirerekve şartlı nakil transferleri yoluyla bir yandaneviçi kadın emeğini görünür kılar görünenAKP politikaları bunu hak temelli olarakdeğil, yardım temelli, gelire bağlı, değişkenve geri alınabilir biçimde uygulamakta.Bakım görevini kadınların sırtına yükleyerekcinsiyetçi rolleri sabitliyor, aile içinde vedışardaki cinsiyet eşitsizliğini derinleştiriyor,kadınları emek piyasasında eğreti ve geçicikılıyor.

Kadınlar hem teşviklerle, hem de kürtajagetirilen fiili engellemelerle doğurmayazorlanıyor. Ucuz işgücünü arttırmayı he-defleyen nüfus politikaları gereği kürtajaerişimin çeşitli yöntemlerle zorlaştırılmasısözkonusu. Bu, hekimler üzerinde baskıkurarak, kürtajı geri ödeme listesinden çı-kartmayı deneyerek, performans puanınıdüşürerek yapılmaya çalışılıyor. Devlethastanelerinde kürtaj neredeyse hiç yapıl-mıyor. Diğer yandan doğum kontrolü yön-temlerine de erişim zorlaşmış durumda.

Rıza ve zora dayalı tüm baskılara, kadınlariçin kamusal alanı daraltan, “hanımlaramahsus” çitlenmiş alanlar oluşturma ça-balarına rağmen kadınların mücadelesi sü-rüyor, sürecek…

Pandora’nın kutusu açılmış ve erkek şid-deti her yere saçılmış olsa bile orada umutkaldığını biliyoruz. Mücadelemiz ve da-yanışmamız bundan..

Kadının yaşam hakkı veözgürlüğü içindir mücadelemiz..

“Anıtsayaç’ta bu kadar kadınismi yeter,

Yeter artık, yeter çıkalımzıvanadan.”

Birhan Keskin / Aslı Serin

Mart 201512

Dr. Hafize Öztürk TürkmenDr. Müge Yetener

TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu

Page 13: Bayram mı - tipdunyasi.dr.tr

Mart 2015

Eğitim ve Araştırma Hastaneleri’nin du-rumunu mu sordunuz? Durun anlatayım.Bugün Eğitim ve Araştırma hastanelerinde;

• Polikliniklerde 110 - 120 hastaya bir işgününde çözüm üretmeye çalışan,

• Bu duruma isyan eden ama her baktığıhastanın 1,5 lira ve aylık 2000 hastanın3000 lira gibi performansa yansıması ol-duğunu bilip ses çıkaramayan, çıkarsa daişe yaramayan,

• Hastalık hikayesine 15-30 saniye, mua-yeneye ve muayene ettiğini bilgi işlem sis-temine kayıt etmeye 30-60 saniye, tetkikbakma, reçete ve önerilere 30-60 saniyezaman harcadığı için vicdan azabı çekenve bunun farkında olmayan hastaya acıyan,

• Hayatında muayenehane açmamış amahalkın cebinden elini çekmesi için tepesinevurulan ve halkın gözünde küçültülen,mesleği değersizleştirilen, insanın doğalolarak en hassas ve stresli olduğu sağlıksorunlarında sistemin getirdiği hatalardabile tüm şimşekleri üzerine çeken,

• Sistemdeki aksaklıkları en iyi gören,bilen, kendi aralarında sürekli eleştiren,çözüm üreten, ama bu fikirleri hastaneye,bakanlığa, tabip odalarına ulaştırmayı akıledemeyen veya cesaret edemeyen, ulaştır-manın sonuç vermeyeceğini düşünen yada fikirleri hiç sorulmayan doktorlar var!

• Günün 111. hastası olduğunu bilen amadurumun vahametini algılamayan,

• Şikayetlerini anlatmaya çalışan, eğerbeklentisi reçete ya da grafiyse, onu aldıysahayır duasını doktordan ve mevcut sağlıksisteminden eksik etmeyen,

• Sosyal gezi amaçlı, gelmişken 3 uzmanhekime birden muayene olayım mantığında,doğru hekimi kendi arayarak bulan ya dabulamayan hastalar var!

• Çok sayıda hasta bakmanın hastaneiçin kalite(!) göstergesi olduğuna inanan,

• Polikliniklere baskın yapılarak hastalargeri çevrilmeyecek, tüm hastalar muayeneedilecek diyen,

• Maliyetleri düşürmek için tıbbi sekreterçalıştırmayarak, hekimin üzerindeki iş yü-künü iyice artıran,

• Semtlere poliklinik açarak halkın ayağına

uzman hekim getirme gururu(!) yaşayanhastane yöneticileri var!

• Hastanelerdeki hasta yükünün doktoraçığından kaynakladığını düşünen,

• Kişi başına düşen doktor sayısı, hastalıkbaşına düşen doktor sayısı, hastalık hastasıbaşına düşen doktor sayısı gibi basit ana-lizleri yapamayan asıl yöneticiler var!

Tüm bunların sonucu olarak hekimin bi-limsel araştırma yapması için vakit yok.Mesleki olarak kendini geliştirmek mümkün

değil. Kongrelere katılım kısıtlanmış, bi-limsel gelişmeleri takip etmeye yarayanseminer, literatür ve eğitim saatleri ortadankaldırılmış, araştırma için destek yok.Komplike vakalara tanı koymak için araş-tırmak, diğer branş hekimleri ile konsülteetmek, etkin tedaviyi buluncaya kadar tümimkanları kullanmak, hastayı sık kontrolmuayenesine çağırmak zamansızlık nede-niyle mümkün değil.

Sunucu eski hakeme hitap ediyor: "Hocampozisyona ne diyorsunuz?" Akademik unvansahiplerine de böyle sesleniyorlar, aralarındabir hoca öğrenci ilişkisi olmasa da. Birhürmet ifadesi! Hocalık evvelce bugünkün-den daha muteber bir unvandı herhalde.Çok çeşitli nedenlerle hocalar başkalarınınfikrinden öte bizzat kendileri değersizlikhissediyorlar.

Tamam! Tıp fakülteleri "sağlıkta dönü-şüm"den nasiplerini almışlardır. Kamu fi-nansmandan çekildikçe kaynak yaratmagayretiyle fakülte yönetimleri sağlık hizmetiniönceleyen politikaları tercih etmişler, fa-külteler bilimsel bilginin üretildiği yerlerolmaktan uzaklaştırılmışlardır.

Tamam! Her gün daha çok hasta bakma,fakülteye gelir kazandırma motivasyonu önplana çıkmıştır. Öğretim üyeleri tanımlı gö-revlerini, eğitim ve araştırma faaliyetleriniikinci plana atmış ve hem kurumun hem dekendi gelirlerinin azalmasını engellemekiçin yönetimlerin daha çok hasta bakılmasıtaleplerine boyun eğmişlerdir.

Biliyoruz! Ne yazık ki performans verilen

her emeği yutan bir bataklık gibi, bir karadelik gibidir. Verilen hasta hizmeti artsa dageriye kalan; gelirleri giderek düşen amaaynı zamanda bilim kurumu olmaktan dauzaklaşan tıp fakülteleridir.

Pekala! Hocaları akademik hayattan so-ğutan yalnızca sağlık hizmeti baskısı değildir.Akademik unvanın dudak uçuklatan yön-temlerle kimileri için kolay erişilebilirolması, önemli bir emekle sahip olunanıdeğersizleştirmektedir. Böyle unvan sahibiolanlara karşılık üzücü olan bir husus daçeşitli nedenlerle akademik unvana sahipolmayan ama akademiye, eğitime katkıveren gerçek hocaların da varlığıdır. Özellikleeğitim hastanelerinde nice bu vasıfta hocavardır.

Evet! Kimi fakülte ya da üniversite yö-netimlerinin akademik kurulların talebi hattabilgisi dahi olmadan bölümlere kadro ihtiyacıbelirlemesi, sonra kişiye özel ilanlarla ken-dilerince bölümlerde, kurumda bir egemenlikkurma gayreti de pek çok fakültenin sorunuolarak karşımızda durmaktadır.

Doğru! Sağlıkta dönüşüm ve kadrolaşmapolitikasının bileşkesinin asistan dağılımlarınada yansımaları olmuştur. Yeni açılan fakül-telere ve 2. basamaktan dönüştürülen eğitim

hastanelerine de paylaştırınca yıllardır bellibir düzen içinde uzman hekim yetiştirenpek çok fakültede asistan kalmamış, buralardahocalar asistan nöbeti tutmaya başlamışlardır.

Tablo budur! Ve bu tablo karşısında elbette tıp fakülte-

lerinin sorunları herkesten çok, kendileride yönetici olabilen, yöneticilerin belirlen-mesinde söz sahibi olabilen, akademik ku-rullar aracılığıyla görüş ve talep bildirmeolanağına sahip olan öğretim üyelerini ilgi-lendirmelidir.

Ne var ki; öğretim üyeleri bu ilgiyi kay-betmiş görünmektedir. Daha ziyade bir et-kisizlik duygusu ve vazgeçmişlik görüntüsühakimdir. Bu duyguyla öğretim üyelerininfakültelerde yaşanan çöküşü engelleyebilmesimümkün değildir.

Bugün tıp fakültesi öğretim üyelerinintemel sorunu fakültelerin içinde bulunduğudurum olsa gerektir. Her şeye rağmen öyleolmak zorundadır. Fakülteleri diriltmek ho-calara düşen bir görevdir. Bu her şeydenönce bir onur mücadelesidir. Bu kuvvetbizde vardır. Ve ölümsüz Yaşar Kemal'inaşıladığı umut; "Çünkü yaşam umutsuzluktanumut üretmektir. İnsan umutsuzluktan umutüreterek bugüne kadar gelmiştir."

Prof. Dr. Özden ŞenerTTB Genel Sekreteri

Eğitim Araştırma Hastaneleri’ninbugünü

Hocam! Pozisyona ne diyorsunuz?

13

Eğitim ve Araştırma HastanesiBaşasistanı

Page 14: Bayram mı - tipdunyasi.dr.tr

14Mart 2015

Gezi Parkı direnişi sırasındaaralarında Dolmabahçe Bezm-iAlem Camii’ne sığınan eylemci-lerin de bulunduğu 255 sanıklıGezi direnişi davasının üçüncü du-ruşması 6 Mart 2015 Cuma günügörüldü.

Duruşma öncesinde TTB ve İs-tanbul Tabip Odası (İTO) yöneti-cileri, hekimler yargılanan mes-lektaşlarına destek vermek, “He-kimlik Yargılanamaz” demek içinadliye önünde bir basın açıklamasıgerçekleştirdiler. Basın açıklama-sına İstanbul Dişhekimleri Odası,İstanbul Eczacı Odası, Türkiyeİnsan Hakları Vakfı ve İstanbulVeteriner Hekimler Odası yöne-ticileri de katıldılar. HDP İstanbulEşbaşkanı Ayşe Erdem de basınaçıklamasına katılarak destek ver-di.

Açıklamayı okuyan İTO Yöne-tim Kurulu üyesi Dr. Ümit Şen,bütün hekimlerin Gezi’de oldu-ğunu söyleyerek “Bu nedenle bizide yargılayın ve bilin ki, her zamandüşünceleri, politik tutumları, cin-siyet ve cinsel yönelimleri, sosyaldurumları ne olursa olsun, ayrımsızolarak tüm insanlara, sağlık hiz-meti sunmaya devam edeceğiz”dedi.

Duruşmaya 22 tutuksuz sanıkile avukatları ve iddianamede“müşteki” olarak görülen GürcanTabağ katıldı.

İfadesi alınan Gürcan Tabağ,Şişli’deki bir otelin genel müdüryardımcısı olduğunu belirterek,“İşletmeye geldiğimde gündüz

vaktiydi, işyerinin giriş katındakalabalık gördüm. Daha sonra dı-şarıda bekleyen emniyet mensup-ları içeridekileri dışarı çıkartmayaçalıştılar. Bu esnada ben gerekiçeriden gerekse dışarıdan oteliniçine doğru herhangi bir nesneninveya zararlı birşeyin atıldığınıgörmedim. Olay nedeni ile şika-yetçi değilim. Davaya katılma ta-lebim yoktur” dedi.

Sanıklardan Yunanistan vatan-daşı Georgios İatridis’in avukatıErtuğ Aydın da müvekkili hak-kında 4 Haziran 2013’te Türki-ye’ye giriş yasağı konulduğunubelirtti. Sürenin dolmasına rağmenhala yasağın kaldırılmadığını ifadeeden avukat Aydın, “Yasak nede-niyle savunmasını vermek içinkendisini hazır edemiyorum. İlgilikurumlara gereğinin yapılmasıiçin yazı yazılmasını talep ediyo-rum” dedi.

Zorla getirme kararıHakim ara kararında, savunması

alınmayan sanık Onur Yener hak-kında yakalama kararı çıkarılma-sına hükmetti.

Mahkeme, hakkında savunmasıalınabilmesi için yakalama kararıbulunan 5 sanıkla ilgili durumunsorulmasına karar verdi.

Mahkeme, daha önce çağrılma-larına rağmen gelmeyen tanıklar,dönemin Dolmabahçe Bezm-iAlem Camii’nin imamı Halil Ne-cipoğlu ile Yaşar Tüylü hakkındazorla getirme kararı verdi.

Duruşma 12 Haziran 2015 tari-hine erteledi.

(İMC TV – Tıp Dünyası)

Tıp Dünyası HABER MERKEZİ

255 sanıklı Gezi direnişi davasının üçüncüduruşmasında Dolmabahçe Bezm-i Alem Camii imamıHalil Necipoğlu hakkında “tanık” olarak ifadesininalınabilmesi için zorla getirme kararı verildi.

Kurulduğu 1990 yılından buyana işkence mağdurlarına tedavive rehabilitasyon desteği sağlayanTürkiye İnsan Hakları Vakfı(THİV), Gezi olayları sürecindekitutumu dolayısıyla baskı altınaalınmaya çalışılıyor. SGK, GeziParkı olayları sürecinde işkencegörenlere yoğun olarak hizmetsunulan 18-21 Haziran 2013 ta-rihleri arasında THİV’e gerçek-leştirdiği denetim sonucunda,başka bir kurumda sigortalı veTHİV’de yarı zamanlı çalıştığıbelgeli olan bir personelin duru-munu gerekçe göstererek, TİHV’e130 bin lira para cezası verdi.THİV Genel Sekreteri Dr. MetinBakkalcı, “Bu parayı ödemeye-ceğiz” dedi.

THİV konuyla ilgili olarak bu-gün İstanbul, Diyarbakır ve An-kara’da eş zamanlı basın toplan-tıları düzenledi. Ankara’da THİVGenel Merkezi’nde düzenlenenbasın toplantısında THİV GenelSekreteri Dr. Metin Bakkalcı,THİV Yönetim Kurulu üyesi Dr.Sezai Berber, İnsan Hakları Der-

neği Başkanı Av. Öztürk Türk-doğan, İnsan Hakları DerneğiGenel Sekreteri Emrah Şeyhan-lıoğlu ve TTB Merkez KonseyiBaşkanı Dr. Bayazıt İlhan katıldı.Basın toplantısına insan haklarısavunucuları Esin Koman ve An-kara Üniversitesi Siyasal BilgilerFakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç.Dr. Kerem Altıparmak da destekverdi.

Bu parayı ödemeyeceğizTHİV Genel Sekreteri Dr. Me-

tin Bakkalcı, 20 aydır bu kasıtlıpara cezasının geri çekilmesi içinhukuki yollar da dahil olmaküzere bütün yolları denediklerinibelirterek, bugün gelinen noktadahiçbir sonuç alamadıklarını söy-ledi. Bu para cezasının THİVnezdinde hiçbir hükmü olmadı-ğını belirten Bakkalcı, “Bizimbütün emeklerimiz, temin etti-ğimiz her kuruş, işkence gören-lere, bu toplum adına bir özürdileme ortamı olan THİV bün-yesinde, tedavisi içindir. Tek birkuruşun bizim vicdanımızda he-sabı var. Vermeyiz, vermeyece-ğiz” diye konuştu.

TTB THİV’inyanındadır

TTB Merkez Konseyi BaşkanıDr. Bayazıt İlhan, Türkiye’de birsüredir yürütülmekte olan baskısüreçlerinin bir benzerinin THİVüzerinden devam ettiğini belir-terek, “Kamusal denetimin siyasibir baskı aracına dönüştürüldüğübir durumla karşı karşıyayız”diye konuştu. Bunun siyasi birbaskı olduğunun çok açık oldu-ğunu ifade eden İlhan, şunlarısöyledi:

“Bugün Gezi’nin sembol isim-lerinden Ali İsmail Korkmaz’ındoğum günü. Ali İsmail bütüngençliği ve dinamizmiyle yaşa-maya devam edecek. THİV deböyle. Gençliği ve dinamizmiyleyaşamaya devam edecek. THİVinsanlığı korumak için var olanbir kurum. Bizim insanlığımızıöldürmeye çalışıyorlar. Bizi entemel etik değerlerden, insanideğerlerden kopartmaya çalışı-yorlar. Biz Türkiye’deki hekimlersağlıkçılar olarak mesleğimizingereğini yapmaya devam edece-ğiz. THİV’in yanındayız. Ortakdayanışmamızı sürdüreceğiz.”

Türkiye toplumcu hekim ha-reketinin öncülerinden, Türk Ta-bipleri Birliği Merkez Konseyieski Genel Sekreteri Dr. Ata So-yer, aramızdan ayrılışının ikinciyılında, 19 Mart 2015 günü, me-zarı başında düzenlenen törenleanıldı. Ankara Karşıyaka Mezar-lığı'nda gerçekleştirilen anma et-kinliğine, Ata Soyer'in annesi Sı-dıka Soyer, babası Mustafa Soyer,TTB Merkez Konseyi BaşkanıDr. Bayazıt İlhan, TTB MerkezKonseyi üyesi Doç. Dr. DenizErdoğdu, Soyer'in yakınları, ar-kadaşları ve hekimler katıldılar.

Soyer için, aynı akşam biranma toplantısı gerçekleştirildi.TTB’de gerçekleştirilen toplan-

tıya Soyer’in yakın dostları, he-kimler, TTB ve ATO yöneticilerikatıldılar. Ata Soyer’in sunum-larından kesitlerin ve fotoğraflarınsunulduğu toplantıda, katılımcılarSoyer ile duygularını, anılarınıpaylaştılar.

Soyer, 21 Mart 2015 Cumartesigünü de, TTB, SES ve Ata SoyerSağlık ve Politika AraştırmalarıDerneği'nin İstanbul Tabip Oda-sı'nda düzenlediği etkinlikle anıl-dı.

AKP kamusal denetim mekanizmalarını siyasi baskı amacıyla çalıştırıyor. Şimdide THİV, Gezi olayları sürecindeki tutumu dolayısıyla cezalandırılmayaçalışılıyor.

Tıp DünyasıANKARA

Dr. Ata Soyer anıldıTıp Dünyası

HABER MERKEZİ

İşkencenin tedavisineambargo konulamaz!

255 sanıklı Gezi davası12 Haziran’a ertelendi

Page 15: Bayram mı - tipdunyasi.dr.tr

3Mart 2015

15

TTB Kadın Hekimlik ve Kadın SağlığıKolu, kadınların yaşamlarının iktidar sahipleritarafından kuşatılırken, sadece cinsiyetle-rinden dolayı en temel hak olan yaşam hak-larının ellerinden alındığını belirterek, “Bu8 Mart’ta öncelikle hayatlarımıza sahip çı-kıyoruz” açıklamasını yaptı.

Açıklama şöyle:

Mevcut iktidareril şiddeti besledi

“Mevcut iktidar, her türlü söylemi ile erilşiddeti, eril tahakkümü besledi büyüttü bizekarşı. Kutuplaştırıcı söylemlerle, kadınlarve ‘makbul’ kadınlar olarak iki sınıfa ayrıl-maya çalışıldık. Erkeklerin sözünden çık-

mayan, erkeklerin izin verdiği yerde, izinverdiği saatte, izin verdiği kıyafetle dolaşan,erkeklerin istediği zaman, erkeklerin istediğikadar çocuk doğuran kadınlar,  ‘makbul’kadınlar olarak tanımlandı. Kadınların ancak‘anne’ olurlarsa saygınlık kazanacağı dü-şüncesi pekiştirildi. Kendi yaşamını kendisiidare etmeye kalkan kadınların şiddete maruzkalması neredeyse olağanlaştırıldı.”

Kadınların yaşam hakkıellerinden alınıyor

“Kadınların yaşamları iktidar sahipleri ta-rafından kuşatılırken, sadece cinsiyetlerindendolayı en temel hak olan “yaşam hakkı” el-lerinden alınmaya hızla devam ediyor. Bizkadın hekimler, kadınlara yönelik her türlüşiddetin tanığıyız. Biliyoruz ki cinsel saldırıtoplumdaki her kadını farklı düzeylerde de

olsa etkiliyor. Kadınayönelik erkek şidde-tinin faillerinin ada-let sisteminin için-deki boşluklardanfaydalanarak “ceza-sız” kalması, şidde-te uğrayan kadın-ların ruhsal olarakiyileşmelerine en-gel oluyor.  Kadıncinayetlerine dahafazla tanık olmakistemiyoruz!”

Önce hayatlarımızasahip çıkıyoruz

“Biz kadın hekimler “güvenlik” kelime-sinden silah, toma, gaz, top tüfeği değil, en

temel insani ihtiyaç olan “güvende hisset-meyi” anlıyoruz. Özgecan Aslan,  çantasındakorktuğu için biber gazı spreyi taşıyorduama yetmedi! Bu 8 Mart’ta öncelikle hayat-larımıza sahip çıkıyoruz!”

TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu:

Kadınların yaşamları iktidar sahipleri tarafından kuşatılırken, sadece cinsiyetlerindendolayı en temel hak olan “yaşam hakkı” ellerinden alınmaya hızla devamediyor. Özgecan Aslan,  çantasında korktuğu için biber gazı spreyi taşıyordu amayetmedi! Bu 8 Mart’ta öncelikle hayatlarımıza sahip çıkıyoruz!

Tıp DünyasıANKARA

‘Bu 8 Mart’ta hayatlarımızasahip çıkıyoruz!’

Page 16: Bayram mı - tipdunyasi.dr.tr