Top Banner
Barış ve İhtilaf Çözümü Reşat Bayer I. Giriş Uluslararası ilişkiler temelde çatışma ve savaşlar inceler. Siyasi birimler mevcut olduğu sürece savaş da olmuştur. Arkeolojik bulgular, siyasi kurumların gelişimiyle savaş teknikleri arasında bir paralellik olduğunu gösterirken; araştırmacılar da savaş ve çatışmaların devlet oluşumundaki rolüne işaret etmişlerdir (Cioffi-Revilla 2000; Tilly 1985). Günümüzde savaşlar, uluslararası sistemlerin, rejimlerin, ekonomilerin, yerel politikaların ve güncel yaşamların istikrarına şok etkisi yapmaya devam etmektedirler. Dolayısıyla savaş ve çatışmanın uluslararası ilişkiler biliminde gördüğü ilgi şaşırtıcı olmamalıdır. Kitap ve makale başlıklarının söyle üstünkörü bir taranması bile savaşın akademik olarak ne kadar yoğun çalışılmış bir konu olduğunu gösterecektir. Bununla birlikte savaşın, temelde her dönemde uluslararası sistemde çok ender bir durum olduğu ve ayrıca değişik savaş tipleri arasında
78

Barış ve İhtilaf Çözümü

May 09, 2023

Download

Documents

Aysen Ustubici
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Barış ve İhtilaf Çözümü

Barış ve İhtilaf Çözümü

Reşat Bayer

 

I.         Giriş

Uluslararası ilişkiler temelde çatışma ve savaşlar

inceler. Siyasi birimler mevcut olduğu sürece savaş da

olmuştur. Arkeolojik bulgular, siyasi kurumların

gelişimiyle savaş teknikleri arasında bir paralellik

olduğunu gösterirken; araştırmacılar da savaş ve

çatışmaların devlet oluşumundaki rolüne işaret etmişlerdir

(Cioffi-Revilla 2000; Tilly 1985). Günümüzde savaşlar,

uluslararası sistemlerin, rejimlerin, ekonomilerin, yerel

politikaların ve güncel yaşamların istikrarına şok etkisi

yapmaya devam etmektedirler. Dolayısıyla savaş ve çatışmanın

uluslararası ilişkiler biliminde gördüğü ilgi şaşırtıcı

olmamalıdır. Kitap ve makale başlıklarının söyle üstünkörü

bir taranması bile savaşın akademik olarak ne kadar yoğun

çalışılmış bir konu olduğunu gösterecektir. Bununla birlikte

savaşın, temelde her dönemde uluslararası sistemde çok ender

bir durum olduğu ve ayrıca değişik savaş tipleri arasında

Page 2: Barış ve İhtilaf Çözümü

devletlerarası savaşın son 100 yılı aşkın dönemde özellikle

ne kadar ender olduğu düşünülürse, savaşa olan bu ilgi daha

da ilginçleşmektedir.

Savaş ve çatışma üzerine en fazla veri toplayan Savaş

Korelasyonları Projesinin Devletlerarası Savaşlar

Veritabanıdır. Bu proje, devletlerin müdahil oldukları

askeri olaylara ilişkin ve verilen asker kaybına odaklanan,

çatışmalardaki yoğunluk seviyesini belirleme amacını

güden veritabanları içermektedir. Bu proje göre 1816’dan

beri sadece 79 devletlerarası savaş olmuştur. Bununla

birlikte uluslararası sistemin üyeleri arasında anlaşmazlık

çıkması da doğaldır. Uluslararası anlaşmazlıkları

birbirinden ayıran ise siyasi aktörlerin ihtilaflarını nasıl

dile getirdikleri, ne kadar sıklıkla anlaşmazlık yaşadıkları

ve sorunlarının üstesinden nasıl geldikleridir. Fransa ve

Almanya’nın II. Dünya Savaşı sonrasında sorunları çözme

konusunda gösterdikleri başarının ne kadar özel olduğu

reddedilemez. Soru, bunun ender, kendine özgül bir durum

olup olmadığıdır. İsrail ile komşularının çoğu arasındaki

düşmanlık ve aynı şekilde Kuzey Kore ile Kore savaşındaki

2

2

Page 3: Barış ve İhtilaf Çözümü

muhasımlarının hala süren karşıtlığına dair her gün

karşılaştığımız haber bombardımanı, yukarıda bahsi geçen iki

Avrupa ülkesinin başarılarının istisnai olduğuna işaret

etmektedir. Ancak, birçok ülkenin birbirleriyle bir kez

savaştıktan sonra başka bir savaş yaşamamış oldukları gözden

kaçmaktadır. Örneğin, Meksika ve Amerika Birleşik

Devletleri, 1846’daki savaşlarından beri bazı durumlarda

savaşa çok yaklaşmalarına rağmen ikinci bir savaşı

yaşamadılar. Benzer şekilde yüzyıllar boyunca birçok kez

rakip taraflarda yer alsalar da, Rusya ve Türkiye en son I.

Dünya Savaşı döneminde savaşmıştır. Görüldüğü üzere,

ilişkilerin geliştirilmesi sadece Fransa ve Almanya’ya özgü

bir durum değildir ve savaş olgusu üzerinde gereğinden fazla

odaklanmak küresel barışı algılamamızı sınırlayabilmektedir.

Dünya politikasının incelenmesinde barışın yeri

nerededir? Hinsley’e (1963) göre sürekli barış planları, en

az savaş kadar eski bir tarihi olan bir durumdur.   Immanuel

Kant, batı geleneği içerisinde “Ebedi Barış” (1795)

çalışmasıyla bugün çok ilgi çekse de, Avrupa’da ondan hemen

önceki yüzyıllarda antik Yunan, Roma ve Charlemangne’dan

3

3

Page 4: Barış ve İhtilaf Çözümü

ilham alan birçok kişi de benzer fikirler üzerinde durmuştur

(Hinsley 1963; Rapaport 1992; Aksu 2008).  Bu sebeple,

yüzyıllardır barışı anlamak yönünde giderek artan bir ilgi

vardır demek yanlış olmayacaktır.1 ‘Demokratik barış,’

‘barış harekâtı’ ve ‘barış temettüsü’ gibi terimler, hem

bilimsel hem de siyasi dile girmiştir. Örneğin, İran ve

diğer ülkeler arasındaki son yıllarda tartışmaların bir

boyutu İran’ın nükleer programının barışçıl olup olmadığı

üzerindir. Birçok kamu projesi barışla

irtibatlandırıldığında daha fazla destek bulabiliyor. Yine

de, barışın tanımı ve nasıl ortaya çıktığı dâhil olmak üzere

birçok anlaşmazlık noktası bulunmaktadır. Johnson’ın

1976’daki “barışın ender olarak doğrudan ve her boyutuyla

tartışılan bir kavram olduğu” (8) yolundaki görüşü hala

geçerliğini korumaktadır.

Bu çalışmada öncelikle barış kavramını, özellikle

uluslararası ilişkiler  bağlamında tartışacağım. 

Uluslararası ilişkiler barış konusuna nasıl yaklaşmaktadır?

1 Rusları ve Türkleri bu projeleri bağlamında genelde rakipler olarakniteleyip dışlasalar da, (bkz Owen 2000 ortak kimliğin nasıl ortak düşman gerektirdiği ile ilgili tartışma için), bu tasarımlar varmak istedikleri noktalar itibarıyla etkileyicidir.

4

4

Page 5: Barış ve İhtilaf Çözümü

Bu çerçevede, geleneksel yaklaşım dahilinde barışın hiç bir

gelişme olmayan bir dönem şeklinde ele alınmasının temelde

sorunlu bir kavramlaştırma olduğunu ileri sürüyorum. Buna

karşın, barışın çeşitli katmanlardan oluştuğunu düşünmenin

daha yarar sağlayacağını vurgulayarak, barışın farklı

derecelerini betimleyen bir şema sunmayı

öngörüyorum. Dolayısıyla barış, bu çalışmada sadece savaşın

olmadığı durum olarak tanımlanmamış, daha katmanlı ve

karmaşık bir olgu olarak ele alınmıştır. Bazı

devletlerarasında şiddetin önlenmesi önemli bir başarı olsa

da barışın nasıl daha ilerletilebileceğini değerlendirmek de

önemlidir. Bazı devletlerin birbirlerinin var olma haklarını

tanımadığı ve diğerlerinin ise derinlemesine bütünleştiği

bir uluslararası sistemden süregelmektedir. Bu durumda

barışın daha nasıl ilerleyebileceği ve bu olgunun değişik

devletlerarasında nasıl farklı tanımlandığı önemlidir. Bu

çalışmada  barış ve ihtilafların çözümü (veya başka deyimle

uyuşmazlık çözümü veya çatışmaların çözümü) arasındaki

ilişkiyi inceleyeceğim. Bu bağlamda odak noktam,

ihtilafların çözümünü hem bir sonuç hem de bir süreç olarak

5

5

Page 6: Barış ve İhtilaf Çözümü

ele almak ve değişik ihtilaflar çözümü taktikleri üzerinde

durmak olacaktır. Aşağıdaki bölümlerde  Türkiye’deki barış

tartışmalarına da değineceğim ve özellikle Türkiye’nin yakın

geçmişindeki dış ilişkilerini bu çerçevede inceleyeceğim.

II. Uluslararası İlişkiler ve Barış Kavramı

A. Barış ve Savaş

Uluslararası ilişkilerde barış, genelde şiddetin mevcut

olmaması şeklinde tanımlanır. Ancak, hangi tür şiddetin var

olmaması gerektiği konusunda belirgin görüş ayrılılıkları

mevcuttur. Bu durum Nobel Barış Ödülünü kazananlar

bağlamında da ortaya çıkmaktadır. Mısır devlet başkanı

Mohamed Anwar Al-Sadat, İsrail başbakanı Menachem Begin ve

Amerika Birleşik Devletleri dışişleri bakanı Henry Kissenger

gibi devlet adamları; 14. Dalai Lama, Tenzin Gyatso gibi

ruhani liderler ve Uluslararası Kızıl Haç Komitesi,

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği,

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ve Uluslararası Af Örgütü

gibi çeşitli hükümetler arası kuruluşlar ve sivil toplum

örgütleri Norveç Parlamentosu tarafından seçilen bir

6

6

Page 7: Barış ve İhtilaf Çözümü

komitece savaşlara son vermekteki rollerinden,

silahsızlanmaya ve insani yardım projelerine kadar değişen

bir dizi etkinlik için Nobel ödülüne layık görülmüşlerdir.

Diğer taraftan barış ödülü niteliği taşıyıp taşımadıkları

eleştiren seçimler de olmuştur. Örneğin Amerikalı Al Gore ve

Uluslararası İklim Değişikliği Paneli’nin insanlığa iklim

değişikliği dolayısıyla bilgi sağlaması nedeniyle 2007’de

veya Kenyalı Wangari Maathai’nin sürdürülebilir kalkınma ve

çevre konusunda 2004 yılında aldıkları ödüller tartışma

konusu olmuştur.

Barış ödülünü kazananların barışın ne olduğu ve nasıl

desteklendiği konusunda oldukça farklı anlayışları

bulunmaktadır.2 Bu durum, barışın çeşitli kavramsal

tanımları olan akademik plandan çok da farklı değildir.

Sosyal bilimlerde, Norveçli Johan Galtung (1985) gibi bilim

adamları, barışı, kişileri temel insan ihtiyaçlarını

karşılamaktan alıkoyan yapısal şiddetin yokluğu olarak ve

eşitlik, sosyal adalet ve sosyoekonomik etkenleri de 2 Seçimlerin güncel olaylardan etkilendiği açıktır. Dalia Lama Çin’deki Tiananmen olaylarının olduğu yıl seçilmiştir. 2005’de Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın seçilmesi ise, ABD yönetiminin Irak’a müdahale için bu ülkede nükleer silah bulunduğu savını gerekçe olarak kullanmasıyla ilintili olduğu söylenebilir.

7

7

Page 8: Barış ve İhtilaf Çözümü

içerecek şekilde tanımlayarak çıtayı yükseltmişlerdir. Bu

yaklaşım; şiddet içermeyen sosyal hareketlere özellikle iç

politikada eşitlik için verilen mücadeleye gösterilen ve

giderek artan ilgide de görülebilir (Ackerman ve Duvall

2000). Gerçekten barış kelimesinin çeşitli dillerdeki,

peace, eireinei, mir, ping, salam, shalom ve shanti gibi

ifadelerinin incelenmesi, bu terimin uyum, iyilik ve

entegrasyon anlamlarını içerdiğini (Barash ve Webel 2002),

ve dolayısıyla Galtung’un yaklaşımının toplumların barışı

nasıl algıladıklarını belirlemeye yakın olduğunu

göstermektedir.

Barışın daha minimalist bir tanımı, siyasi birimler

özellikle devletlerarasında fiziki yani askeri şiddetin

yokluğuna odaklanır. Barışı savaşın yokluğu gibi görmek

uluslararası ilişkiler  alanında düşünce üretenler açısından

birincil yaklaşım olarak görülmektedir. Uluslararası

ilişkiler alanında özellikle Batıda çalışan bilim adamları

yirminci yüzyılda vuku bulan büyük devletlerarası

savaşlardan ve Soğuk Savaş’tan önemli ölçüde

etkilenmişlerdir. Dolayısıyla savaşın engellenmesi yirminci

8

8

Page 9: Barış ve İhtilaf Çözümü

yüzyıl yazımının temel konusunu teşkil etmiştir.

Uluslararası ilişkilerde hakim düşünce ekolleri olan 

liberalizm ve realizm, uluslararası düzende var olan anarşik

yapıyı, dünyada merkezi bir hükümet olmamasına bağlamışlar

ve bunu devletler açısından temel bir sorun olarak

addetmişlerdir. Bununla birlikte bu ekoller, devletlerarası

işbirliği ve çatışmalara merkezi bir hükümetin olmamasının

nasıl etkide bulunacağı konusunda farklılık arz eden

görüşler içermektedirler. Uluslararası ilişkilerin iki temel

yaklaşımı olan liberal ve realist anlayışlar incelendiğinde,

her ekolün de savaşın engellenmesi için reçeteler

içerdiğini, ancak özellikle realizmin barış konusundaki

kavramsal çalışmalarının çok sınırlı olduğunu görmekteyiz

(bakınız Doyle 1997).3 Oluşturmacılık, Marksizm ve feminizm

gibi uluslararası ilişkilere değişik vurgularla yaklaşan

düşünce akımlarının barış konusunda daha geniş bir yelpazeye

yayılan anlayışları olmasına ve de bu akımlar Galtung’un

yapısal şiddete dair fikirlerini daha ileriye taşısalar da,

3 Polat (2007) barışı 19. yüzyıl Türkiye’sinde realizm ve idealist bakış açısıyla derinlemesine incelemektedir.

9

9

Page 10: Barış ve İhtilaf Çözümü

bu ekoller uluslararası ilişkilerde  hakim  yaklaşımları

teşkil etmemektedirler.

Akademik çevreler barış üzerine yapılan çalışmaları

yeterli bulmamaktadırlar. Örneğin, bu konuda Vasquez:

“Uluslararası ilişkiler teorisi ve araştırmaları bize barış

hakkında ne söyleyebilir? Akılda tutulması gereken ilk husus

devletlerarası barış konusunda fazla bir bilimsel  bilgi

yoktur” demektedir (Vasquez 1996b: 274, italik direk

alıntıdır).  Ayni anda birçok çalışmada, özellikle deney

yöntemine dayalı çalışmalarda, araştırmacılar barışla ilgini

dekleri yazarlar ve çalışmalarında barış olasılığının neler

etkilediğini belirttikleri de hatırda tutulmalıdır. Örneğin

bazı araştırmacılar iki ülke arasında ticari ilişkiler

yüksek olduğunda barışçıl ilişkilerden bahsedileceğini

söylerler (Russett ve Oneal?).  Bu çelişki esasında barışın

deney yönetimine dayalı çalışmalarında ki kavramsal

yaklaşımlıya bağlantılıdır. Deneye dayalı çalışmalar barışı,

savaşın veya silahlı çatışmanın yokluğu olarak tanımlayan

hakim kavramsal yaklaşımı benimsiyorlar. Ancak, böyle bir

yaklaşım savaşın ve barışın sadece kısmen anlaşılmasına yol

10

10

Page 11: Barış ve İhtilaf Çözümü

açacaktır. Birçok çalışma Savaş Korelasyonları Projesi veya

Prio/Uppsala Çatışma Veri Programı dan sağlanan veri

tabanına  dayanmaktadır (Ghosn, Palmer ve Bremer 2004;

Harborm ve Wallensteen 2007; bakınız Büyükakıncı 2003).

Örneğin, her iki veri tabanı da bir çatışmayı savaş olarak

nitelendirmek için hükümet kuvvetleri tarafından bin ölü

verilmesini zaruri görmektedir. Dolayısıyla, bu veri

tabanlarına dayanan çalışmalara göre, barış ancak bir

çatışma olmadığı durumlarda vuku bulmaktadır. 

Bu veri tabanlarının kodlamadığı durumlarda, barışı içerdiği

cihetle anılan yaklaşım sorun yaratabilir. Klein, Goertz, ve

Diehl’in örneksemesi özellikle bu duruma uygundur (2008:

67): “Eğer bazı insanların neden ‘zengin’ olduğunu açıklamak

istiyorsak, onları “fakir değiller’ diye tanımlamamız

yeterli olmayacaktır”.   Benzer şekilde, barışı savaşın

olmamasıyla eş koşmak, savaşsız yıllar arasıdaki

farklılıkları göz ardı etmeye sebebiyet verir. Savaş

geçirmeyen birimler veya savaş seviyesine çıkmamış askeri

olayları da yaşamayan birimlerin arasındaki  ilişkilerin

nitelikleri aynı mıdır?

11

11

Page 12: Barış ve İhtilaf Çözümü

Akademik çevrelerde barışın dikkate alınmaya değmez bir

düzeye indirgenmesini eleştiren araştırmacılar da mevcuttur.

Galtung’a (1975) göre, barışı savaşın yokluğu olarak

tanımlamak, (ki o bunu menfi barış veya başka bir deyimle

negatif barış olarak nitelendirmektedir), eksik ve yüzeysel

olacaktır. Yapısal şiddet gibi  sosyoekonomik etkenleri ve

sosyal adaleti göz önüne almaya başladığımız aşamada  olumlu

barıştan söz etmekteyiz. Buna karşın Galtung (1975: 226)

olumlu barışı (veya başka bir deyimle pozitif barış)

“işbirliği, kalkınma, çoğulculuk, dinamizm, adalet,

özgürlük” olarak tanımlamıştır. Galtung, tarafların sadece

şiddet içeren bir anlaşmazlık yaşayıp yaşamadıklarına

odaklanmanın yeterli anlayışı sağlamadığını belirtmekte

haklıdır (Sancar 2005). Bununla beraber, onun olumlu barış

yaklaşımı, akademisyenlerin tercihleri doğrultusunda  farklı

yönlere doğru yayabilecekleri ve esasen çoğu kendi başlarına

ayrı birer araştırma sahası olabilecek kadar geniştir.

Ayrıca eski Almanya Federal Cumhuriyeti

Şansölyesi Willy Brandt’ın 1971 yılında Nobel Barış Ödülünü

alırken yaptığı konuşmayı da hatırlamaya değerdir: “Barış

12

12

Page 13: Barış ve İhtilaf Çözümü

savaşın yokluğundan daha fazla bir şeydir. Ancak bugün bazı

ülkeler bu tarife bile şükredebilirler” (Abrams 1995: 8–9;

ayrıca bakınız Vasquez 1996a).  Bu bağlamda, Boulding benzer

şekilde “kargaşa, gerginlik, çatışma ve savaşın yokluğunun”

olumsuz barış olduğunu, olumlu bir barışın ise  “iyi bir

yönetim durumu, çatışmaların düzenli bir şekilde

sonuçlandırılması, olgun ilişkilerle bağlantılı bir uyum,

yumuşaklık ve sevgi”yi (Boulding 1978: 3) içermesi

gerektiğini ifade etmiştir. Boulding ve Galtung arasında

olumlu ve olumsuz barış kavramlarının neyi içerdiği

konusunda anlaşmazlık bulunsa da, her iki kavram üzerine

bilimsel çalışma yapılması önemlidir ve çalışmalar hem

savaşlar nasıl önlenir ve kontrol edilir üzerine olmalı hem

de barışçıl ilişkiler üzerine olmalıdır (Galtung 1985: 145;

bakınız Aydın 2001). 

Olumlu barışı nasıl düşünürsek düşünelim ulaşılması

mümkün bile olmayabilir. Ancak, bu bizim sadece olumsuz

barışı incelememiz anlamına da gelmemelidir. Bu bağlamda,

iki devlet veya daha çok sayıdaki devletlerarasında süren

barışın kalitesini anlamak önem kazanacaktır (Ericson 2000:

13

13

Page 14: Barış ve İhtilaf Çözümü

146). Barışın kalitesindeki farklılaşma; tarihteki

örneklerinin yanı sıra bugün de rekabetlerini sürdüren

ülkeleri ve diğer birimleri incelerken daha belirgin hale

gelmektedir. Bu durum aşağıdaki örneklerden de görülebilir.

Fransa ve Almanya 1870 ila 1945 arasında üç kez

savaşmıştır. 1870’teki Fransız-Prusya savaşı, Alsace-

Lorraine’in kaybının Fransa’da yol açtığı burukluk  I. Dünya

Savaşını hazırlamıştır. Dünyanın o güne kadar gördüğü en

büyük savaş olan I. Dünya Savaşı ise, Almanya’nın  savaş

sonrası karşılaştığı aşağılanma ve ekonomik kriz  nedeniyle

içine düştüğü bunalım sonucu, II. Dünya Savaşı için gerekli

şartları yaratmıştır. Ancak, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana

Fransa ile Almanya arasındaki ilişkiler artık bu iki ülke

arasında savaşın bir olasılık olarak dahi düşünülemeyeceği

bir noktaya gelmiştir.  Bu iki ülke Avrupa entegrasyonu gibi

önemli konularda farklı görüşlere sahip olmalarına karşın,

bugün Fransa ile Almanya arasında bir savaş olasılık

dışıdır.

 Buna mukabil, Hindistan ile Pakistan, Birleşmiş

Milletlerde birçok konuda aynı görüşü paylaşsalar da

14

14

Page 15: Barış ve İhtilaf Çözümü

aralarındaki ilişki, zaman zaman askeri olayları da içeren

bir çatışma ilişkisi konumundadır. Aralarındaki savaşların

ortalaması yaklaşık olarak on yılda bir olmaktadır. Büyük

Britanya’dan özgürlüklerini 1948’de kazanmalarını takiben

ilk Hindistan-Pakistan savaşı Keşmir konusunda patlak

vermiştir. Sorunun çözümlenmesinde ilerleme sağlanamaması

üzerine, aynı ülkeler arasında İkinci Keşmir Savaşı aradan

daha yirmi yıl bile geçmeden ortaya çıkmış, ancak askeri

açıdan sonuçsuz kalmıştır. Müteakip savaş Hindistan’ın,

rakibini zayıflatmak amacıyla Doğu ve Batı Pakistan

arasındaki bölünmeyi desteklemesi sonucu meydana gelmiştir.

1971’teki bu savaş, doğu bölümün ayrıldığını ve Bangladeş

olarak meydana çıktığını gören Pakistan için yıkım olmuştur.

O zamandan beri iki ülke arasındaki gerginlik yüksektir ve

Mayıs 1998’de Hindistan ve Pakistan’ın nükleer kapasiteye

ulaşmalarıyla, aralarında çıkabilecek müstakbel bir savaşın

yol açabileceği sonuçlar daha vahim hale gelmiştir. İki ülke

arasındaki savaş hala ciddi bir olasılıktır.

Bugün Amerika Birleşik Devletleri’nin yirminci yüzyılda

savaştığı üç Asya ülkesi, Japonya, Kuzey Kore ve Vietnam ile

15

15

Page 16: Barış ve İhtilaf Çözümü

çok farklı ilişkileri bulunmaktadır. Amerika Birleşik

Devletleri’nin Japonya ve Kuzey Kore’yle mevcut ilişkilerini

incelemek barış konusundaki genel kabul gören, geleneksel

bakış açısının eksik olan bazı noktalarına ışık tutacaktır.

Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya arasındaki çatışmalar

14 Ağustos 1945’de bitmiş, Kore Savaşı ise 27 Temmuz 1953’te

kabul edilen bir ateşkesle resmen sona ermiştir. 1950lerin

ortalarından itibaren; karşılıklı ticaret, ortak dış

politika çıkarları, karar vericilerin öncelik verdikleri

hususlar ve devletlerarası askeri anlaşmazlıklara ilişkin

istatistikler incelendiğinde, ABD’nin Kuzey Kore’yle olan

ilişkilerinin Japonya’yla olanlara oranla daha düşmanca

olduğu her bir bağlamda ortaya çıkmaktadır. Ancak, eğer

savaş olmaması durumunu barışa eşit olarak kabul edersek, o

takdirde ABD her ikisiyle de elli yılı aşkın bir süredir

barış halinde olduğu sonucuna varmamız gerekir. Ancak,

Amerika’nın Japonya’yla sürdürdüğü ‘barış’ Kuzey Kore’yle

olandan çok daha farklıdır. Aynı şekilde, Vietnam Savaşı’nın

ABD üzerinde yaptığı etki ancak çok kısıtlı sayıda

uluslararası olayda görülebilir. Bununla birlikte, 2000li

16

16

Page 17: Barış ve İhtilaf Çözümü

yıllarda, bazı alanlarda aralarındaki görüş ayrılıklarının

sürmesine rağmen, ABD ve Vietnam karşılıklı olarak büyükelçi

atamışlar, aynı şekilde Amerikan sermayesi ve malları

Vietnam pazarına önemli ölçüde dönmüştür. Bu ülkelerin

ABD’yle savaş halinde olmamaları, farklı yoğunluklarda

devletlerarası çatışmalar görülebileceği gibi, barışın da

değişik  boyutlarda ortaya çıkabileceğine kanıt teşkil

etmektedir.   

Başka benzer örnekler de mevcuttur. Her ne kadar

savaşın eşiğinde olmasalar da, Yunanistan ve Türkiye’nin

ilişkileri Fransa ve Almanya’nın ilişkisinden açıkça

farklıdır. Uluslararası topluluğun yıllar süren özel

ilgisine rağmen, İsrail ve komşuları arasında ancak sınırlı

oranda gelişme sağlanabilmiştir. Eritire ve Etiyopya

arasındaki ilişkiler Soğuk Savaş sonrası dönem boyunca

sorunlu olmuştur. Tüm bu örneklerde, devletlerarasındaki

ilişkiler bir düşmanlık geçmişine dayansa da, mevcut

ilişkileri birbirlerinden ciddi boyutlarda farklılıklar

içermektedir. 

17

17

Page 18: Barış ve İhtilaf Çözümü

B.        İstikrarlı Barış

Barış konusu tartışılırken istikrarlı barış üzerindeki

eserler özellikle önem  taşımaktadırlar (Kacowicz ve Bar-

Siman-Tov 2000).  Bu literatürün yöneldiği odak noktası,

Boulding’in (1973: 13) de tarif ettiği şekilde, “savaş

olasılığının kimsenin hesaba katmayacağı kadar az olduğu”

istikrarlı barışa ulaşılmasıdır. Boulding bu ilişkileri dört

basamak şeklinde nitelendirmektedir. İlk üç basamak: süre

giden savaş (“savaşın kesilmeden aralıksız devam ettiği

durum”), istikrarsız savaş (“savaşın sürmesi bir norm olarak

kabul edilmekle beraber, bunun bazı göreceli barış

dönemleriyle kesilmesi durumu”) ve istikrarsız barış

(“barışın esas, savaşın ise barışın çökmesi olarak

algılandığı ve  savaş bittiği zaman barışın yeniden

kurulacağı durum”)  (Boulding 1978: 12–13).  Dördüncü

basamağı teşkil eden istikrarlı barış en üst seviye olarak

belirlenmektedir.

İstikrarlı barış, diğer araştırmacılar tarafından da

“iki devlet arasında bir anlaşmazlık, hatta ciddi bir

anlaşmazlık durumunda bile taraflardan birinin güce

18

18

Page 19: Barış ve İhtilaf Çözümü

başvurmayı, hatta güce başvurma tehdidinde bulunmayı

düşünmeyeceği bir ilişki” (George 2000: xiii) olarak tarif

edilmiştir. Kacowicz ve Bar-Siman-Tav’a göre istikrarlı

barışın bir düşünsel, bir de zaman boyutu olup, bu konudaki

değerlendirme, istikrarlı barışın her iki tarafın da savaşın

anlaşmazlıkları çözmek için bir yol olmadığına dair

inançları ve bu ilişkinin ne kadar süredir devam ettiğine

bağlıdır  (2000: 12). Bu bağlamda, askeri kuvvet

kullanılmasının karar alıcıların başvurabileceği bir seçenek

olmaması nedeniyle, Fransa ve Almanya istikrarlı barış

içinde bulunmakta ve bu nedenle de ilginç bir örnek teşkil

etmektedirler. Esasında istikrarlı barış sorunlu bir

tanımdır çünkü her barış seviyesinde uzun bir süre

kalabilirler; rekabetin temel boyutlarından birisi

istikrarlı olmasıdır.

Birbirlerine karşı düşmanlık besleyen ve dolayısıyla

aralarında bir savaş çıkması ihtimali bulunan ülkeler olduğu

gibi, birbirlerine karşı askeri seçeneği düşünmeden kendi

çıkarlarını geliştirmek isteyen ülkeler de vardır (Rapaport

1992; Wendt 1999).  İstikrarlı barış iki aktör arasında

19

19

Page 20: Barış ve İhtilaf Çözümü

gerçekleşen bir durumdur, yani bir ülkenin başka bir ülkeyle

savaşa girmeyi düşünmesi, başka bir ülkeyle böyle bir

olasılığı reddetmesini dışlamaz. Örneğin, ABD’nin nesiller

boyunca Büyük Britanya ile savaşı düşünmemesine karşın aynı

durum Rusya’yla olan ilişkileri için söylenemez.  İsveç

(bakınız Elgstrom ve Jerneck 2000) gibi belirli ölçüde

herkese karsı pasifizmi benimseyen ülkeler bulunmakla

birlikte, bu tür örnekler istikrarlı barış kavramı içinde

yer almaz.   

Doğal olarak istikrarlı barış, iki veya daha çok

aktörle bağlantılı olarak tartışılabilir. Burada, Deutsch ve

meslektaşlarının, “bir güvenlik topluluğu olarak entegre

olmuş bir dünyada savaşların otomatik şekilde biteceğine,”

bu güvenlik topluluğunun  “üyelerinin birbirleriyle fiziki

olarak savaşmayacağını, anlaşmazlıklarını başka yöntemlerle

çözümleyecekleri yolunda gerçek güvenceler ” verecekleri 

görüşünü hatırlamakta yarar vardır (1957: 5).  Adler ve

Barnett, “çoğulcu bir güvenlik topluluğunu, egemen

devletlerden oluşan ve halklarının güvenilir barışçıl

değişim beklentileri bulunan  bağımsız devletlerden oluşan

20

20

Page 21: Barış ve İhtilaf Çözümü

devletler üstü bir bölge” olarak tanımlamıştır (1998: 30).

Bu kavram, Kacowicz ve Bar-Siman-Tov’un savunduğu üzere,

istikrarlı barış “tamamen savaşın olmaması durumundan

çoğulcu güvenlik topluluklarının konsolidasyonu  ve

genişlemesine uzanan bir süreklilikte yer aldığı” görüşüyle

de irtibatlandırılabilinir (2000: 11). Görüldüğü üzerine

nasıl iki ülke arasındaki ilişki için daha barışçıl diye

bilirsek bunu bazı bölgeler içinde söylemek mümkündür

(Miller 2001???????). Bu literatürü özellikle ilginç kılan

ise barışı çok katmanlı bir şekilde  kavramlaştırmasıdır.

Sadece şiddetin olup olmadığının üzerinde durmaktansa, bu

yaklaşım  barışın farklı yoğunluklarda da yaşanabileceği

temeli üzerine kuruludur. Böylece, barışın farklı

yoğunluklarda oluştuğunu görmekteyiz: Eski çatışan taraflar

arasında, çatışmanın durmasından başka bir şey olmayan alt

düzeyde bir barış, donmuş bir savaştır. Buna karşın, yüksek

düzeyli bir barış ise, ilişkilerin kurumsallaşmasını ve

karşılıklı yararlı etkileşimleri içerir. Böyle bir yaklaşım,

pratik ve teorik temelli soruların, barışa farklı açılardan

bakılarak incelenmesine olanak sağlamaktadır.   

21

21

Page 22: Barış ve İhtilaf Çözümü

C.        Barışın Seviyeleri

İstikrarlı barış konusunda çalışan bazı araştırmacılar

barışın değişik seviyeleri  olduğunu ileri sürmüşlerdir

(Kacowicz ve Bar-Siman-Tov 2000).  Bazı örnekler arasında,

Boulding'in, istikrarlı ve istikrarlı olmayan barışı (1978),

Vasquez’in asgari ve derin barışı (1996b), George'un hassas,

koşullara bağlı ve istikrarlı barışı (2000), Miller'ın sıcak

savaş, soğuk savaş, soğuk barış ve sıcak barışı (2001),

Kacowicz ve Bar-Siman-Tov'un istikrar ve konsolidasyon

safhaları (2000), ve Klein, Goertz, ve Diehl’un rekabet,

negatif ve pozitif barışı (2008) bulunmaktadır.

Araştırmacılar ‘Olaysız geçen’ yıllara daha fazla önem

atfedilmeye başlanmıştır. Şiddet sonrası döneme verilen

yeni önem çerçevesinde (bakınız Long ve Brecke 2003; Fortna

2004), çatışma ve işbirliğini de inceleyen daha kapsayıcı

bir yaklaş görülmektedir dönüşmüştür.

Ancak, barışın sınırlarının belirlenmesi için evvelce

yapılmış çalışmaların çoğu, barış seviyelerini

farklılaştırmak için kullandıkları kriterlere bağlı olarak

22

22

Page 23: Barış ve İhtilaf Çözümü

belirsizlikler içermiştir.  Araştırmacıların çoğunluğu,

şiddetin bir seçenek olarak düşünülmediği durumlarda

ülkelerin istikrarlı bir barış içinde olduklarına işaret

etmişlerdir. Çalışmalarda esas alınan tek faktörün şiddetin

yokluğu olması bu çalışmalarda sorun yaratacaktır.

İstikrarlı barışı olumsuz barışa indirgememek de önem

taşımaktadır: Eğer fiziksel şiddet yoksa ilişkilerde,

ülkelerin şiddeti bir seçenek olmaktan tamamıyla çıkarmış

oldukları ve dolayısıyla istikrarlı barış içinde

bulundukları şeklinde bir sonuç hatalı olacaktır. Bunun da

ötesinde, şiddetin bir seçenek olarak kimler tarafından

düşünülmemesi gerekiyor: liderler mi veya toplum mu? Çok

yüksek standartlar belirleyerek istikrarlı barışı

ulaşılamayacak bir hayale çevirmek tehlikesi de mevcuttur.

Örneğin, Kanada ve ABD arasında, özellikle balıkçılık

bağlamında karşılıklı tehditler, kuvvet gösterileri ve

kuvvet kullanımı görülmekle birlikte, eğer bu iki ülke

birbiriyle çatışan ülkeler olarak tanımlanırsa uluslararası

toplumun geri kalan üyeleri için nasıl bir ümit olabilir?   

23

23

Page 24: Barış ve İhtilaf Çözümü

Bu sorunlar barışın çeşitli seviyelerinin incelenmesi

gerektiğini yadsımamaktadır: “temel soru, iki ülkenin alt

düzeylerde barıştan istikrarlı barışa nasıl

geçebilecekleridir. Bu, sadece pratik açıdan önemli bir

kaygı değil, fakat aynı zamanda araştırma için ciddi bir

soru da teşkil etmektedir” (George 1992: 9). Birçok

araştırma barışın çeşitli safhalarını incelemiş; ancak

bunlarda bile söz konusu  aşamaların uygulanması sınırlı

ölçüde yapılabilmiştir. Örneğin, Rock'ın (1989) geçen

yüzyılın sonunda dört büyük gücün rekabetlerini etraflı

olarak incelediği çalışması bu türün en kapsamlı

araştırmalarından birini teşkil etmiştir. Bu araştırmada,

muhasım güçler arasında iki aşamalı bir barış olabileceğine

değinilmekte, ilk aşamada ülkelerin silahlı şiddetin

sorunlarının çözümüne bir yanıt teşkil etmediğini

kararlaştırdıkları; ikinci aşamada ise sorunlarını

çözümledikleri ve “şiddetsizlik beklentisinin oluştuğu”

kaydedilmekte, ancak sonuçta sadece ilk aşama incelenerek

“devletlerin silahlı çatışmanın anlaşmazlıkları çözmek için

uygun bir yöntem olmadığına karar vermelerine yol açan

24

24

Page 25: Barış ve İhtilaf Çözümü

etkenleri belirlemeye” çalışılmaktadır (1989: 5, italik

direk alıntıdır). Görüldüğü üzere barışın seviyeleri

literatüründe de barışın tarifi daha fazla yapılmakla

birlikte, kavramlaştırma ve işlemselleştirme konularında

birçok uygulama henüz gerçekleşmemiştir. Bu uygulamaların

barışın seviyeleri literatürüne katkıda bulunabilmesi için

farklı zaman dilimlerinde daha geniş yelpazede devletleri

kapsaması ve onları farklı seviyelerde incelemesi gerekir.

Bu çalışmada, yukarıda belirtmiş olduğum gözlemlerden yola

çıkarak üç farklı barış seviyesi öneriyorum.

D. Donmuş (ben donmuşu tercih ediyorum ama

dondurulmuş sizce daha mı iyi?) Barış, Soğuk Barış

ve Sıcak Barış

Burada birbirleriyle savaşmış olan ya da düşmanca bir

ilişki yaşamış ülke çiftlerine odaklanmaktayım.4 Bu bağlamda

ötekinin kabullenilmesi, etkileşim ve ihtilaf konularının

çözümü kullandığım barış seviyeleri kavramının temelini 4 Burada kullanılan yaklaşım devletler arası sistemdeki bütün ülkeleregenişletilebilir; fakat birbirleriyle etkileşim kurmak için daha az nedenleri olması açısından coğrafi olarak uzak olan ülkeler için bilgisizlikten ve ilgisizlikten doğan ayrı bir barış düzeyi olabileceği akılda tutulmalıdır.

25

25

Page 26: Barış ve İhtilaf Çözümü

oluşturan göstergelerdir.. Ötekinin kabullenilmesi

ilişkilerde önemli bir kilometre taşıdır. Kabullenmeye

dayalı bu ilk kıstas genellikle gözden kaçırılmaktadır. Buna

karşın, birbirini eşit görmeyen iki ülkenin bir uzlaşma

sürecini başlatabileceğini düşünmek oldukça zordur.5

Ackermann’a göre, (1994: 230), “uzlaşma; ülkelerin çözüm-

sonrası ya da uyuşmazlık-sonrası döneme girdiklerinde, eski

düşmanlarıyla kalıcı barışı sağlayabilmek amacıyla yapı ve

prosedürleri oluşturabilecekleri bir süreç”tir. Ancak,

ülkeler birbirlerini eşit olarak kabul etmiyorlar ise var

olma haklarını sorgulamaktadır. Diğer ülkeler tarafından

tanınmak devlet tanımlamasının ana unsurudur. İki tarafın da

birbirinin mevcudiyetini tanımadığı bir durumda bu, ötekine

temel bir meydan okuma anlamına gelmekte ve uzlaşma

gerçekleşememektedir. Bu nedenle, uyuşmazlıklarda diğer

5 Uzlaşma, düşman ya da eski düşman taraflar arasında “göreceli olarakdostane bir ilişki kurmaya” işaret etmektedir (Kriesberg 1998, 184). Uzlaşma konusundaki çalışmalar artış göstermektedir (bakınız Abu-Nimer 2001; Bar-Siman-Tov 2004). Uzlaşma literatürün çoğunluğu kişisel düzeyi ele almakta (Lederach 1997) ve özellikle toplumsal ihtilafları konu edinmektedir (bakınız Lerche ve Jeong 2002). Bu yüzden adalet ve bağışlamaya vurgu yapılmıştır (Cohen 2004). Buna karşın Long ve Brecke (2003) bu niteliklerin devletlerarası ihtilaflarda, iç savaşlarda olduğu kadar önemli olmadığını öne sürmüşlerdir.

26

26

Page 27: Barış ve İhtilaf Çözümü

tarafın kabul edildiğinin açıkça gösterilmesi önemli bir

adımdır.

Yine de iki ülke arasında karşılıklı kabullenme olmakla

beraber etkileşim azlığı  sorunlara yol açabilir. Deutsch ve

ortakları “daha çok ve daha iyi iletişim”in önemine işaret

etmiştir (1957: 201). Uluslararası ilişkilerdeki liberal,

neoliberal ve yapısalcı yaklaşımlar, “tarafların barış

ilişkilerinin değerini öğrenmesi ve karşılıklı güvenin

güçlenmesi”ne bağlı olarak aralarındaki kapsamlı bağların

rolünün altını çizmişlerdir (Bar-Siman-Tov 2004: 67–68).

Esasen taraflar arasındaki bağ unsuru, uzlaşma ile de

ilişkilendirilmiştir: “Devletlerarası uyuşmazlık söz konusu

olduğunda uzlaşma, politik ve güvenliğe dayalı kaygılardan

bağımsız olarak, belirli bir coğrafi bölgede yer alan ve

benzer ekonomik gelişmişlik düzeyine sahip ülkeler arasında

normalde görülmesi beklenen düzenli diplomatik, sosyal ve

ekonomik bağların kurulmasını içerir” (Borris ve Diehl 1998:

214). Aynı şekilde, etkileşim, “paylaşılan bir gelecek” için

altyapıyı da oluşturmakta (Pruitt, Rubin ve Kim 2004: 218;

Lederach 1997), “çatışma taraflarının karşılıklı olarak

27

27

Page 28: Barış ve İhtilaf Çözümü

‘yeniden insanileştirilmesi’ne” yardımcı olmakta (Lerche ve

Jeong 2002: 114). . Etkileşim, tarafların ortak çıkar

alanları üzerinde anlaşabilme ve bu alanlarda ilerleme

olasılığının olup olmadığını gösterir. Etkileşim, aynı

zamanda fazladan bilgi sağlayarak, uluslararası ilişkiler

alanındaki rasyonel tercih tartışmalarında özel önem taşıyan

belirsizliği azaltır (Fearon 1995). Özellikle devletlerin

tam bilgiye sahip oldukları durumda taraflar, karşıdan talep

edebilecekleri son noktayı bilecekleri için savaşı

önleyebilirler. Artan derecelerde etkileşim, karşı tarafın

neye gerçekten değer verdiğinin ortaya çıkmasıyla

sonuçlanabilecektir. Bu etkileşim tiplerinin “karşılıklı

güvenin güçlendiği, aktörlerin kimliklerinin şekillendiği,

güvenliğin yeni tanımlarının desteklendiği, kolektif

kimliğin geliştiği ve hatta bölgenin kendisinin yeniden

tanımlandığı” sosyal algılamaya katkıda bulunduğu

düşünülmektedir (Bar-Siman-Tov 2004: 71; Adler ve Barnett

1998). Bu etkileşimler ticaret, turizm, kültür, eğitim ya da

güvenlik alanları üzerinde olabilir. Bu nedenle ilişkilerin

28

28

Page 29: Barış ve İhtilaf Çözümü

durumunu değerlendirirken ikili bağların düzeyini göz önünde

bulundurmak gerekir.

Buna karşın temelde yatan ihtilaf konuları var olmaya

devam ettiği sürece iki ülkenin yüksek düzeyde bir barış

sürdüreceklerini düşünmek zordur. Bu durumda birbirlerine

karşı şiddet uygulamayı meşru gösterecek daha çok neden

bulabileceklerdir.

Çözümlenememiş sorunların varlığı şiddet kullanımı

olasılığını anlamak için faydalıdır. Buradaki sorun,

“muhasımların hedefleri arasındaki uyumsuzluğun karşılıklı

etkileşimine de ilişkindir” (Mitchell 1981: 41). Bu ülkeler

birbirlerini rakip görüyor olabilirler. Vasquez’e göre,

“rekabeti sıradan bir ihtilaftan ayıran, rekabet durumunda

konuların bir taraf için ne değerde olduğu değil,; bahse

konu olan şeylerin kazanılması ya da kaybedilmesinin rakip

için ne anlama geldiği ile tanımlanması”dır (1996a: 76). İki

ülkenin devamlı ve ciddi bir rekabet sürdürdüğü bu dönemde

rakip taraflar yüksek derecelerde gerginlik yaşarlar (Diehl

ve Goertz 2000; Thomspon 2001). Bu nedenle, yüksek düzeyde

29

29

Page 30: Barış ve İhtilaf Çözümü

barışa erişebilmek için tarafların birbirlerini rakip olarak

görmesinin sona ermesi gerekmektedir.

Bu üç boyuta dayalı olarak, üç barış seviyesi ortaya

çıkmaktadır: donmuş barış, soğuk barış ve sıcak barış.

Donmuş barışta, taraflar birbirlerini eşit kabul etmiyor gibi

gözükmektedirler ve savaşın sona ermesi dışında, ilişkilerde

çok az bir yol alınmıştır. Yapıcı bir etkileşim neredeyse

yoktur ve ötekinin suçlanmasına sık sık rastlanmaktadır

(Spector 1998). Etkileşim resmi kanallar arasındaki

görüşmelerle sınırlıdır ve muhtemelen karşılıklı olarak

önemli ölçüde askeri yığınak bulunmaktadır. İhtilafa konu

hususlar devam etmektedir. Böyle bir ortamda iki toplumun

üyeleri birbirlerini tehdit olarak göreceklerdir. Yeni bir

savaşın olasılığına dair beklenti vardır. Uzlaşma

başlamamıştır (Ackermann 1994). Kore Savaşı’nın sona

ermesinden elli yıl sonra bile Kuzey Kore’nin Amerika

Birleşik Devletleri ile ilişkisi halen bir donmuş barış

durumudur. Benzer şekilde İsrail, Soğuk Savaş yılları

süresince Arap ülkelerinin çoğu ile bir donmuş barış

yaşamıştır. Evvelce savaşmış iki ülkenin donmuş bir barış

30

30

Page 31: Barış ve İhtilaf Çözümü

içerisinde olmaları için birbirlerini tanımamaları

gerekmektedir. Bu durum diplomatik bağların veya barış

antlaşmalarının mevcudiyeti yoluyla incelenebilir6. Eğer

eski muharipler arasında bir barış antlaşması ve diplomatik

ilişkiler varsa, onların soğuk barışa geçtikleri

söylenebilir.

Soğuk barış durumunda, taraflar birbirlerinin var olma

hakkını tanımaktadırlar; ancak ilişkilerin temelini

çözümlenememiş ihtilaf konuları teşkil etmektedir. Taraflar,

geçmişten gelen düşmanlık nedeniyle, önemli derecede

sınırlanmış olsa bile, belirli düzeyde yapıcı bir etkileşim

de kurabilirler. Buna karşın, sınırlı bile olsa toplumlar

arasındaki etkileşim karşı taraf hakkında daha çok bilgi

edinilmesiyle sonuçlanacak ve bilgi her ne kadar iyi niyet

ve güveni garantilemese de, birbirlerinin anlaşılmasına

katkıda bulunabilecektir. Bununla birlikte, karşı taraf ile

gelecekte şiddet içeren büyük bir yüzleşme fikri hala

varlığını sürdürmektedir. Belirli ölçüde etkileşim 6 Elbette diplomatik tanıma, diplomatik temsilci değişimi olmadan da gerçekleşebilir. Fakat özellikle tarafların sorunlu bir geçmişi olduğu durumlarda, (resmi tanıma gerçekleşmiş olsa bile) diplomatik temsilci değişiminin olmamasının taraflar arasında hala kapsamlı sorunlar bulunduğuna işaret ettiğini unutmamak gerekir.

31

31

Page 32: Barış ve İhtilaf Çözümü

gerçekleşirken, ihtilaf konularının da varlığını

sürdürmesinin, karşı tarafın ne derecede bir tehdit

oluşturduğu konusunda, toplumun içinde bölünmelerin ortaya

çıkmasına yol açması mümkündür. Bu bölünme liderlerin

dikkatli davranmasını gerektirecektir. Günümüzde Yunanistan

ile Türkiye arasında, Mısır ve İsrail arasında olduğu gibi

soğuk barış hakimdir. Donmuş barışın, diplomatik ilişkilerin

kurulması ve/veya bir barış antlaşmasının imzalanması ile

sonlanması, ikilinin soğuk barışta olduğuna işaret eder. Bu

şartların varlığı tarafların birbirlerinin var olma hakkını

tanıdığını gösterir. Çoğunlukla öncelikle barış antlaşması

imzalanır. Mısır ve İsrail’in 1979’da bir barış antlaşması

imzalayarak bu seviyeye geçmiş olmaları örnek olarak

gösterilebilir. Buna karşın, diplomatik ilişkiler barış

antlaşmasının imzalanmasından önce de başlayabilir. Ayrıca

Soğuk Savaş döneminin büyük kısmında barış antlaşmalarına

daha az öncelik verilmiştir ki, bu durum anılan aracın artık

eski önemini yitirdiğinin bir göstergesi olarak da

yorumlanabilir.

32

32

Page 33: Barış ve İhtilaf Çözümü

Sıcak barış durumunda taraflar birbirini tanımaktadır,

bütün ihtilaf konularını çözüme ulaştırmışlardır ve

aralarında oldukça yapıcı bir etkileşim bulunmaktadır.

Benzer şekilde, Kelman’a göre “uzun bir çatışma geçmişine

sahip uluslar ya da toplumlar arasındaki pozitif barış

ilişkisinin dört temel unsuru bulunmaktadır: karşılıklı

kabullenme ve uzlaşma; her iki ulus ya da toplumda da

güvenlik ve saygınlık hissi; uluslar ya da toplumlar

arasında yapıcı bir etkileşim; ve dinamik bir problem çözme

sürecinin kurumsallaşması” (1999: 197). İlişkilerin

kurumsallaşmaşı aktörlerin sorunlar çıktıkça onların

büyümeden çözümlemesinde yardımcı olan oluşumlardır, örneğin

ihtisare toplantıları. Toplumun çoğunluğu artık diğer tarafı

milli güvenliğine önemli bir tehdit olarak görmemektedir.

Günümüzde Fransa ve Almanya bir sıcak barış yaşamaktadır7.

Bu düzeyde barışçıl değişim, Deutsch ve mesteklaşlarının,

“genellikle kurumlaşmış yöntemler aracılığıyla ve büyük

ölçekli fiziksel kuvvete başvurmadan sosyal sorunların 7 Daha fazla sayıda barış seviyesinin olması mümkündür. Örnek olarak, dördüncü bir barış seviyesi bir birlik kurma düşüncesine sahip aktörleriiçerebilir. Fakat bu, konuyu diğer boyutlara taşıyarak tartışmayı karmaşıklaştıracaktır ve bu çalışmanın amacı çerçevesinde ele alınmamaktadır.

33

33

Page 34: Barış ve İhtilaf Çözümü

çözümü” (1957: 5) olarak tanımladıkları bir normdur. Sıcak

barış için birkaç unsura bakılması gerekir. Taraflar

birbirlerini diplomatik ilişkiler kurarak tanırlar ve önemli

bir antlaşma imzalayarak savaşın bittiğini belirlerler. Bu

antlaşma, genellikle bir barış antlaşması olmasına karşın,

bazı ikili durumlarda güvenlik ya da işbirliği anlaşmaları

gibi farklı tipte anlaşmalar da tarih boyunca aynı işlevi

görmüştür. Buna ek olarak, yapıcı etkileşimler kurabilmeleri

amacıyla, tarafların birbirleriyle farklı alanlarda resmi

ikili anlaşma da imzalamış olmaları gerekmektedir.

Anlaşmaların, tek bir konu ile sınırlı kalmasını engellemek

ve askeri alanın ötesinde de ilişkiler kurulmasını sağlamak

amacıyla, ekonomik, çevresel, sosyal ve siyasi alanlarda da

güvenliği sağlayacak geniş bir yelpazeye yayılması gerekir

(Bar-Siman-Tov 2004). Ayrıca, tarafların temel ihtilaf

konularını çözdüklerini ve rekabeti sonlandırdıklarını

göstermeleri de gerekir (Thompson 2001).

Şekil 1. Barış Seviyeleri

34

34

Page 35: Barış ve İhtilaf Çözümü

Kabul Etkileşim İhtilaf

Çözümü

Donmuş Barış Hayır Hayır Hayır

Soğuk Barış Evet Evet/Sınırlı Hayır

Sıçak Barış Evet Evet Evet

Devletlerarasındaki eski savaşların ve taraflarının

incelenmesi 1816’dan bu yana birlerliyle savaştıkları yıldan

itibaren her yıl sayarsak dünyada toplam 2,234 donmuş barış

yılı yaşandığını ve donmuş barış içinde bulunan eski

savaşanlar arasında 254 adet soğuk barışa geçiş olduğunu

göstermektedir. Ayni şekilde 5,675 adet soğuk barış yılından

130 adet sıcak barışa geçiş yaşanmıştır. 3,333 adet sıcak

barış yılı vardır eski muharipler arasında. Ülkelerin daha

yüksek düzeylerdeki barış seviyelerine ulaşmasının ne kadar

sorun içerdiği düşünülürse, soğuk barıştan sıcak barışa daha

yüksek oranda geçilmesinin zor olduğu söylenebilir. Bu

bakımdan, sıcak barışa geçişin soğuk barışa geçişe oranla

daha düşük düzeyde olması ölçütlerin geçerliliğine kanıt

oluşturmaktadır. Sonuçlar, donmuş barışın çoğunlukla savaşın

35

35

Page 36: Barış ve İhtilaf Çözümü

bitişini takip ettiğini ve örneklerin sadece %10’unda

savaşın bitişinden sonra doğrudan soğuk barışa geçildiğini

göstermektedir (%90’ı donmuş barışa geçiyor). Buna ek olarak

ülkeler, soğuk barıştan sıcak barışa geçişten daha büyük bir

oranda, donmuş barıştan soğuk barışa geçmektedir. Örneklerin

%11’i donmuş barıştan soğuk barışa geçerken, sadece %2’si

soğuk barıştan sıcak barışa geçmiştir. Sıcak barışa

ulaşmanın farklılıkların çözümü dahil muhtelif zorlu şartlar

gerektirdiği düşünülürse bu sonuç pek şaşırtıcı değildir.8

III. İhtilaf Çözümü

Barışın seviyeleri literatüründe soğuk barıştan sıcak

barışa ulaşamama sorunsalına bir açılım, ihtilaf çözümü

yaklaşımından gelebilir. İhtilaf çözümü burada, siyasi

birimler arasında kurulmuş bir ilişkiler düzeyi olarak

8 Bu üç barış seviyesi aynı zamanda istikrarlı barış teriminin sorunluolabileceğine işaret etmektedir (ayrıca bakınız Klein, Goertz ve Diehl 2006). İki ülke donmuş barış, soğuk barış ya da sıcak barış içinde de uzun dönemler boyunca istikrarlı bir şekilde kalabilir. Soğuk barış içinde süreklilik gösteren Mısır ve İsrail burada örnek olabilir. Elbette herkesin uzun dönemli barışın arzu edilebilir olduğunu düşüneceği söylenemez. Bununla ilgili olarak 1917’de ilk basılan makalelerinden birinde Mao “Uzun bir barış dönemi, hiçbir kargaşanın olmadığı saf barış, katlanılmaz bir durum olurdu” diye yazmıştır (MacMillan 2007: 78).

36

36

Page 37: Barış ve İhtilaf Çözümü

tanımlanmaktadır. İhtilaf çözümü, aynı zamanda,

farklılıkların üstesinden gelmek için kullanılan muhtelif

yöntemleri kapsayan bir süreç olarak da ele alınabilir. Her

ne kadar ihtilaf çözümü barış ile aynı şey olmasa da,

aşağıda görüleceği gibi barış konusundaki tartışmalara özü

itibariyle bağlıdır.

A. Uyuşmazlıklar

Bir sonuç olarak ihtilaf çözümü, iki tarafın

pozisyonlarındaki uyumsuzlukların artık bir endişe kaynağı

teşkil etmediği duruma ilişkindir. Bu açıdan ihtilaf çözümü,

uyuşmazlık yönetiminden ayrı tutulmalıdır çünkü uyuşmazlık

yönetim, fiili savaşmaya bir son vermeye odaklanır; ancak

uyuşmazlıkların ortadan kaldırılmasını hedef almaz.

Devletlerarası ilişkilerde, temel uyuşmazlıklar toprak,

yönetim biçimi ve siyasa tipi olarak gruplandırılabilir

(Ghosn, Palmer ve Bremer 2004).

Toprak için yapılan savaşların sayısı İkinci Dünya

Savaşı’ndan beri azaltmaktadır. Ancak bu durum toprak

üzerinde taleplerin sona erdiği anlamına gelmemektedir.

37

37

Page 38: Barış ve İhtilaf Çözümü

Toprakla ilintili konuları yaşamsal önemde kabul eden birçok

ülke vardır. Toprak, stratejik, ekonomik veya sembolik

nedenlerle önem taşıyabilir. Irak ile Kuveyt ve Etiyopya ile

Eritire yakın zamanda toprak üzerine çatışan ülkelere örnek

gösterilebilir. Yunanistan ile Türkiye ya da İsrail ve

Suriye arasında da toprak, halen bir uyuşmazlık noktası

oluşturmaya devam etmektedir. Devlet olmanın temel

şartlarından birinin toprak olması nedeniyle, devlet sistemi

varlığını sürdürdükçe toprak üzerine uyuşmazlıkların ortadan

kalkması muhtemel gözükmemektedir.

Bununla birlikte, bütün büyük uyuşmazlıkların toprak

nedeniyle çıktığı söylenemez. ABD’nin 2003 yılında Irak’a

yaptığı müdahalede ABD açısından toprağa dayalı bir amaç

bulunmamaktadır. Bu daha ziyade diğer alanlardaki

anlaşmazlıkların bir yansımasıdır. Bir devletin yönetim

biçimi de temel bir anlaşmazlık ortaya çıkarabilir. Yönetim

biçimi hakkındaki tartışmalar, ülkelerin hükümet biçimlerine

özel dikkat atfedilmesine yol açmaktadır. Bir anlaşmazlık

konusu olarak yönetim biçimine dikkat edilmesinin nedeni,

bir sosyal bilim yasasına en çok yaklaştığı düşünülen

38

38

Page 39: Barış ve İhtilaf Çözümü

demokratik barış teorisiyle, yani demokrasilerin

birbirleriyle savaşmadığına dair hatırı sayılır derecede

kanıt olmasıyla ilgilidir. Bunun dışında, yönetim biçimine

dair anlaşmazlıklar lider ve rejim tipini değiştirmek

amacıyla yapılan dış müdahalelerle de bağlantılıdır.

Avusturya Veraset Savaşı örneğinde olduğu gibi, ülkeler

arasında tahta kimin geçeceğini tayin etmek için yapılan

veraset savaşlarının tarihte birçok örneği bulunabilir.

ABD’nin 1990lar’da askeri liderliği devirmek ve Jean-

Bertrand Aristide’i geri getirmek amacıyla Haiti’ye yaptığı

müdahale de bu bağlamda yorumlanabilir. Liderlerin mevcut

konumlarını sürdürmek isteyeceğini varsayarsak, bu tip bir

anlaşmazlığın süre giden bir endişe kaynağına yol

açabileceği açıkça görülecektir.

Diğer bir anlaşmazlık tipi, başka bir ülkenin

politikasının yol açtığı memnuniyetsizlikten

kaynaklanmaktadır. Burada hedef yönetim biçimi değil; fakat

sürdürdüğü bazı politikalardır. Günümüzdeki devletlerarası

sistemde dikkate değer bir hoşnutsuzluk kaynağı da komşu

ülkelerin topraklarından faaliyet gösteren isyancı orduların

39

39

Page 40: Barış ve İhtilaf Çözümü

ya da paramiliter grupların komşu ülkenin resmi ya da zımni

desteği ile hareket etmesidir. Bu sorun, Uganda ve Sudan

veya Papua Yeni Gine ve Solomon Adaları arasında olduğu

gibi, dünyanın birçok yerinde görülmektedir. 2006 yılında

İsrail, Hizbullah güçlerini Lübnan’da izlemiş ve çarpışmaya

girmiştir. 11 Eylül sonrasında, Bin Ladin ve El Kaide’ye

yardımcı olan politikaları nedeniyle ABD ve müttefikleri

tarafından işgal edilen Afganistan’daki Taliban rejiminin

geçirdiği deneyimin de işaret ettiği üzere, bu durum sadece

isyancı ordular ve komşu ülkelerle sınırlı kalmayabilir..

Bu yukarda sayılan anlaşmazlıklar barış konusundaki

herhangi bir tartışmanın merkezindedir. Burada soru

taraflar birbirlerinin topraklarında hak iddia ediyorlarsa

(ya da ettikleri düşünülüyorsa); liderlerini ya da yönetim

biçimini değiştirme amaçları varsa (ya da böyle bir amacın

olduğu düşünülüyorsa) ya da birbirlerine karşı düşmanca

politikalar yürütüyorlarsa (ya da yürüttüklerine

inanılıyorsa), bu aktörlerin birbirlerini rakip ve tehdit

olarak görmeye son vermelerinin mümkün olup olmadığıdır. Bu

tip anlaşmazlıkların varlığı barışın tesisi için elverişli

40

40

Page 41: Barış ve İhtilaf Çözümü

değildir. Bu nedenle yüksek düzeylerde barıştan bahsederken,

böyle anlaşmazlıkların çözümü gereklidir.

Wallensteen ihtilaf çözümünü, “çatışan tarafların

birlikte barışçıl şekilde yaşamak ve/veya aralarındaki temel

anlaşmazlıkları çözmek, ve dolayısıyla birbirlerine karşı

silah kullanmaya son vermek üzerinde –gönüllü- bir anlaşmaya

vardığı sosyal bir durum” (2007: 47) olarak tanımlar.

İhtilaf çözümünün bu tanımı, istikrarlı barış tanımları ile

örtüşmektedir. Nitekim, bu tanım esas alındığında daha önce

bahsedilen üç barış seviyesinin, ihtilaf çözümünün farklı

mertebelerine denk geldiği görülecektir. Özellikle donmuş

barış durumunda, diğer tarafı kabullenmeme durumu,

tarafların ihtilaf çözümünden uzak olduğunu gösterir.

Tarafların ötekini kabullenmesiyle birlikte, soğuk barış

ihtilaf çözümüne doğru atılmış bir adım konumuna geçer, buna

karşın anlaşmazlıklar henüz ortadan kaldırılamamıştır.

Şüphesiz taraflar soğuk barış, hatta donmuş barış döneminde

(ateşkes şeklinde) anlaşmalar yapabilirler; ancak yapılan bu

anlaşmalar bütün anlaşmazlıkları ortadan

kaldırmayabilecekleri gibi, 1919 Versailles Barış Antlaşması

41

41

Page 42: Barış ve İhtilaf Çözümü

örneğinde olduğu üzere, barış antlaşmaları yeni

uyuşmazlıkların önemli kaynaklarını da teşkil edebilirler.

Anlaşmazlığın bir savaş nedeni olarak gündemden düştüğü

ancak sıcak barış durumunda söylenebilir. Sıcak barış her ne

kadar anlaşmazlıkların çözümü ile sınırlı olmasa da, çözüm

gerçekleşmeden sıcak barışın ortaya çıkması mümkün değildir.

Bu nedenle ihtilaf çözümünü bir sonuç olarak kabul ettiğimiz

takdirde, sıcak barışla benzerlikler içerdiği; ancak aynı

şey olmadığı görülecektir çünkü kabul ve etkileşim olmadan

yüksek barıştan bahsetmek zor.

B. Bir Süreç olarak İhtilaf Çözümü ve Barış

İhtilaf çözümü, siyasi aktörlerin kullandığı bir dizi taktik

olarak da düşünülebilir. Bu bağlamda çok sayıda taktik

bulunmaktadır (bakınız Stern ve Druckman 2000). Burada,

yukarıda atıfta bulunduğum üç barış seviyesi üzerine,

aşağıdaki ihtilaf çözümü araçlarını kullanarak

odaklanıyorum: güç, müzakere, arabuluculuk, ikinci kanal

diplomasi (veya paralel diplomasi) ve kurumsal yöntemler.

a. Güç

42

42

Page 43: Barış ve İhtilaf Çözümü

Güç kullanımı ihtilaf çözümünden çok uyuşmazlık

yönetimine daha yakın durabilir. Yalnız Hitler gibi kişiler

düşünüldüğünde, gücün bir araç olarak gerekli olmadığını ya

da anlaşmazlıkların farklı şekillerde çözümlenebileceğini

söylemek anlamsızdır. Bu nedenle, anlaşmazlıkların

üstesinden gelebilmenin bir yolu güç ve özellikle güç

kullanma tehdididir. Burada, Türkiye’nin 1998 yılında

Suriye’nin PKK’ya verdiği desteği hoş görmeyeceği

konusundaki kararlılığını, askeri birliklerini müşterek

sınıra yığarak göstermesi örnek verilebilir.

Yine de ilişkileri geliştirmek için güç kullanılması

fikri rahatsızlık vericidir. Ancak güç kullanımının

alternatifinin, düşük bir barış düzeyinde uzun dönemler

süresince durgunluk yaşanması durumu olması da mümkündür ve

Galtung’un işaret ettiği yapısal şiddetin özellikle

kendisini hissettirebilir. Güç kullanma tehdidi ya da

kullanılmasının ilişkilerdeki monotonluk ve durgunluğu

kırması da olasıdır. Eğer savaş güçlü olan tarafı ortaya

koyacaksa, yenilen tarafın tutumunu değiştirmesi söz konusu

olduğu takdirde, anlaşmazlığın üstesinden gelinmesine bile

43

43

Page 44: Barış ve İhtilaf Çözümü

etki yapabilir (Blainey 1988). Japonya ve Almanya’nın

İkinci Dünya Savaşı’nı takiben ABD ile sıcak barış yaşamış

olmaları; güç kullanımı, savaşın yitirilmesi ve dışarıdan

dayatılmış barış koşullarının her zaman intikam hislerine

yol açmayabileceğine işaret etmektedir. Fakat, güç kullanma

tehditleri ve güç kullanımı esasen beklendiği cihetle

olağandışı bir nitelik taşımayacağı donmuş barış

durumlarında, güç kullanma tehdidini inandırıcı ve hatta

uygulanması gerekebilir olması gerek olumlu bir etkisi

olması için. Sıcak barış durumunda, güç kullanma tehdidi

mevcut ilişki düzeyinin çökmekte olduğuna işaret eder ve

ihtilaf çözümü bağlamında kesinlikle bir araç olarak kabul

edilemez. Soğuk barışta ise, böyle tehditler daha nadir

kullanıldığı ve başvurulması durumunda taraflara savaşmaya

geri dönülmesine ne kadar yakın olduklarını hatırlatacağı ve

onları sarsacağı cihetle zorlayıcı diplomasi açısından daha

olumlu olabilir. Buna karşın tehditlerin, ilişkileri

geliştirmesi bir yana, karşı tarafın tutumunu önemli ölçüde

değiştirebilmesi bile çok şüphelidir. Tehditlerin başarı

sağlayacağına dair hiçbir güvence yoktur. Aksine,

44

44

Page 45: Barış ve İhtilaf Çözümü

eskilerinin yanına yeni rekabet konuları da eklenebilir.

Üstelik, ölümlere, savaşa doğru tırmanmaya, silahlanma

yarışına, şiddetin yüceltilmesine, dolayısıyla itibar

kaybına da yol açabilecektir. Bu yüzden güç kullanımı ve güç

kullanma tehditlerinin kardan ziyade zarara neden olması

olasıdır. Güç, ihtilaf çözümü bağlamında, birincil yöntem

olarak çoğu durumda kabul edilmemelidir.

b. Müzakere

İkinci yaklaşım müzakeredir. Bireyler gibi, devletler

de sorunların barışçıl çözümü için müzakerelerde bulunur.

Müzakere, kendisine atfedilen değere göre çok daha başarı

sağlamaktadır ve bahse konu diğer araçlara öncelik verilmiş

olsa dahi, sürecin bir noktasında müzakerelerin

gerçekleşeceği şüphesizdir. Her üç barış seviyesinde de

müzakereler yapılmaktadır. Donmuş barış seviyesindeki ülkeler

için, masaya oturmak bile çok olumlu bir gelişmedir (Stein

1989) ve uzlaşmanın başlangıcına işaret eder. Diğer

taraftan, soğuk barış ve özellikle sıcak barış içindeki ülkeler

için müzakere olağan bir durumdur ve özellikle olumlu bir

gelişme olarak düşünmek yanıltıcı olur ve içeriğine bakmak

45

45

Page 46: Barış ve İhtilaf Çözümü

gerekir . Yinede müzakerelerin olmaları bu seviyelerde

olmamalarından daha iyidir. Bu nedenle, müzakere

incelenirken barışın seviyesi göz önünde bulundurulması

gereklidir.

Aynı zamanda, sadece sonucu değil, süreci de dikkate

almak gerekir. Her iki tarafın da en öncelikli tercihlerini

elde edebildikleri müzakereler çok nadirdir ve bu bakımdan

anlaşmazlıklar genellikle müzakerelerin ilk turunda

çözümlenemezler. Dolayısıyla, müzakere somut bir sonuca

varmasa dahi, yapılmış olması anlaşmazlıkların kısmi çözümü

yolunda atılmış bir adım teşkil edecek ve uzun dönemli

katkıları olacaktır. Örnek olarak, müzakereler güvenin

kurulmasına, karşılıklı bilgi sağlanmasına ve iyi iletişimin

gelişmesine katkıda bulunacaktır. Buna mukabil müzakereler,

eğer gerektiği gibi planlanmamış ve yürütülmemiş ise

ilişkilere zarar da verebilir. On yıllardır devam eden Orta

Doğu barış görüşmeleri, çeşitli sonuçlara ulaşmakla

birlikte, temel

anlaşmazlıkları çözümleyememiştir. Ancak, bölgede

birbirleriyle en çok savaşan iki ülke olan Mısır ve

46

46

Page 47: Barış ve İhtilaf Çözümü

İsrail’in şu anda soğuk barış içinde olduğu da

unutulmamalıdır. Benzer şekilde, İsrail-Filistin

müzakereleri sayesinde, İsrail’in var olma hakkı da birçok

Filistinli lider tarafından kabul edilmiştir.

Mısır ve İsrail örneği aynı zamanda liderlerin önemini

de göstermektedir. Temel anlaşmazlıklar üzerine yapılan

müzakerelerin ilerlemesi, liderlerin bu yönde bir arzuları

yoksa, olası değildir. Donmuş barış durumundaki iki ülke

arasında müzakerede bulunulması, taraflar açısından düşmanla

uzlaşmakla eş olacak ve sorumsuzluk ve hatta hıyanet

şeklinde addedilecektir. Unutulmamalıdır ki Orta Doğu sorunu

hem Enver Sedat hem de Yitzhak Rabin’in hayatına mal

olmuştur. Kendi toplumlarında iki liderin uzlaştırıcı

tavırlarından memnuniyetsizlik duyan ve onaylamayan bireyler

her ikisine de suikast düzenlemişlerdir. Bu örnek,

toplumsal baskı nedeniyle müzakerelerin daha başlamadan

bitmesini önlemek için gizli tutulmaları gereğine işaret

ederken, toplumların karşılıklı ilişkilerin geliştirilebilme

olasılığına alıştırılmaları zorunluluğunu da göstermektedir.

47

47

Page 48: Barış ve İhtilaf Çözümü

Çıkmazların her iki tarafa da zarar vermesinin bu

tarafların konumlarını değiştirmeleri için önem taşıdığı

fikri sık sık belirtilmektedir. Buradaki sav, iki tarafın da

uyuşmazlıktan zarar görmesinin ve her iki tarafın da tek

yanlı politikalarla bu zararlardan kurtulamayacağını

algılamasının, görüşmelere başlanılması için uygun bir

aşamaya gelindiğini ortaya koyduğudur. Üçüncü bir tarafın,

müdahil olması için elverişli bir ortam oluşturması

nedeniyle bu durum özellikle arabuluculuk konusunda öne

çıkarılmıştır (Touval ve Zartman 1985). Fakat uygun zamanı

belirgin şekilde teşhis edebilmek kolay olmadığı gibi,

arabulucu bu zamanın kendiliğinden ortaya çıkmasını bekleme

şansına da sahip değildir. Uyuşmazlığın taraflar açısından

pahalıya mal olmaya başladığı aşamadan itibaren arabuluculuk

için imkanların arttığı yolundaki temel fikir tutarlıdır. Bu

durum soğuk barış döneminde oluşabileceği gibi, tarafların

dikkat ve enerjisinin ihtilaf konusuna yöneldiği donmuş

barış döneminde de ortaya çıkabilir, özellikle daha da ciddi

iç ve dış tehditler varsa. Liderler, karşı tarafla

iletişime geçilmesinden kaynaklanabilecek tepkileri dağıtmak

48

48

Page 49: Barış ve İhtilaf Çözümü

açısından, bir arabulucunun mevcut olduğu bir durumda masaya

oturmayı daha kolay bulabilirler.

c. Arabuluculuk ve İkinci Yol Diplomasisi

Arabuluculuk ikili bir ilişkiyi üç taraflı bir ilişki

haline dönüştürür. Arabulucunun işlevleri, ihtilafın türü ya

da arabulucunun kullanabileceği kaynaklar gibi birçok farklı

etmenlere göre değişebilir. İlişkiye üçüncü bir tarafın

dahil olması, ya iki tarafın mevcut ilişkilerinden memnun

olmadığını, ya da başka bir aktörün, büyük ihtimalle

arabuluculuk yapan tarafın, etkisiyle buna razı olduklarını

gösterir. Eğer taraflar arabuluculuğu zorlamalar sonucu

kabul etmişler ise, bu arabuluculuk çabasının ilişkilerde

gelişme sağlaması şüphelidir. Tarafların önemli kayba

uğramadığı soğuk barış durumunda, zorlamayla kabul ettirilmiş

arabuluculuğun sonuç vermemesi özellikle muhtemeldir. Bu

bakımdan arabuluculuk girişimlerinin çoğunun en iyi

ihtimalle sınırlı bir başarı sansı olabilecektir ve

özellikle olumlu bir katisi olmayabilir, özellikle donmuş

barışta. Her şeye rağmen arabuluculuk, güvenin kurulmasına,

49

49

Page 50: Barış ve İhtilaf Çözümü

kaynakların sağlanmasına ve yeni fikirler önerilmesine

katkıda bulunabilir.

Özellikle tarafların ihtilaftan fazla zarar

görmediği donmuş barış durumlarında ikinci yol diplomasi daha

elverişli olabilir. İkinci kanal diplomaside rol alan

bireyler resmi bir sıfat taşımadıkları cihetle, resmi

politikalarla daha az sınırlandırılmış olacaklardır. Sorunu

çözmeye odaklanmış bir çalıştay ortamında, resmi olmayan

temsilciler, bir arabulucuyla da bir araya gelerek mevcut

rekabeti ve çeşitli anlaşmazlık noktalarıyla bir bütün

olarak ihtilafı farklı boyutlarda inceleyebilirler (Fisher

1997). Her ne kadar bu girişimden somut sonuç çıkması kesin

olmasa da, iletişimin başlaması ve resmi temsilcilerce

yürütülecek arabuluculuk için yararlı bir ilk adım

oluşturması mümkündür. Böyle bir gelişme sağlanması donmuş

barış içinde bulunan iki ülke açısından önemsiz bir başarı

değildir.

d. Kurumsallaştırılmış Yöntemler ve Demokrasi

50

50

Page 51: Barış ve İhtilaf Çözümü

Kurumsallaştırılmış yöntemler oluşturulması hem

ilişkilerin gelişebilmesi, hem de çökmelerin engellemesi

için kullanılabilecek başka bir yoldur (Stern ve Druckman

2000). Bu yöntemler ülkelerin hem karsı karsıya kaldığı çoğu

sorun için zaten bir çözüm hazırlamış olabilirler hem de

yeni sorunları çözmeleri için bir ortam sağlayabilirler.

Ayni anda karşılıklı bilgi alışverişi yaratıkları için

birbirleri hakkında karşılıkla soru işaretleri azalabilir.

Bu bağlamda hükümetler arası kuruluşlar önemli roller

oynayabilirler. Aynı şekilde, hükümetler arası kuruluşlar

barışın her üç seviyesinde de önemli rollere sahip

olabilirler. Donmuş barış durumunda, iletişimin gizlice

sürdürüldüğü bir forum meydana getirebilir ve taraflara

ortak çıkarlarını hatırlatabilirler. İkinci kanal

diplomasiyi andırırlar ve olumlu bir katkıları olabilir.

Taraflar arasındaki çekişmenin bütün olarak örgütün çalışma

ve çıkarlarına zarar vermesinden endişelenmeleri durumunda,

örgütün diğer üyeleri, ilişkilerini geliştirmeleri yolunda

tarafları zorlayabilirler. Bu bakımdan, üyeleri arasındaki

farklılıkları ortadan kaldırma amacını taşımıyor olsa bile

51

51

Page 52: Barış ve İhtilaf Çözümü

örgüt faydalı bir işlev görebilir. Tarafların iletişim

kurmak için başka yollara sahip olmaları ve diğer örgüt

üyelerinin uyuşmazlığın etkilerinden donmuş barışta olduğu

derecede rahatsızlık duymamaları nedeniyle, bu tip

kuruluşlara üyelik, soğuk barış durumunda, anlaşmazlığın

giderilmesi bağlamında daha az rol oynayacaktır. Sıcak barış

durumunda, tarafların arasındaki bağlantıları arttıracağı ve

sorunlarını masaya yatırılabilecekleri bir forum sağlayacağı

için bu tip kuruluşlar yine olumlu olacaktır. Sıcak barışta

hükümetler arası kuruluşlar ilişkileri sağlamlaştırma

yönünde özellikle önem taşıyabilirler.

Doğal olarak, kurumsallaşmış yöntemlerin tamamının çok

taraflı olması gerekmemektedir. Taraflar özünde iki taraflı

olan özel bir takım kurumlar oluşturabilirler. Buna örnek

olarak, dünyanın bazı yerlerinde bulunan ve toprağa dair

konuların yeniden sorun haline gelmesini engellemek için

çalışan sınır komisyonları gösterilebilir. Ayrıca,

krizlerin kontrolden çıkmasını önlemek amacıyla karar-

vericiler arasında kurulan ve dolaysız irtibatı sağlayan

telefon hatları da mevcuttur.

52

52

Page 53: Barış ve İhtilaf Çözümü

Demokrasi de bu bağlamda göz önünde bulundurulmalıdır.

Demokrasinin temel nitelikleri olan katılım ve rekabet

(Dahl 1971) ihtilaf çözümünün her üç seviyesinde de rol

oynayabilir. Seçimler, hükümetin halk tarafından

denetlenmesi, ifade ve örgütlenme özgürlükleri (Stern ve

Druckman 2000) gibi demokrasinin kurumsal nitelikleri,

liderleri sadece şiddet kullanma konusunda sınırlamakla

kalmaz; halkın uzlaşmaya yönelik görüşlerini dikkate almaya

da yönlendirir. Hem sıcak hem de soğuk barış durumunda demokrasi

olumlu etki yapacaktır. Buna karşın, donmuş barış durumunda

demokrasi söz konusu olduğunda, sivil toplumun fazlaca barış

yanlısı bulduğu bir lideri cezalandırmayacağına dair bir

güvence yoktur ve bu durum, seçim kaybetme endişesi yaşayan

liderlerin, donmuş barış içinde bundukları ülkelere karşı

daha uzlaşmaz olmalarına yol açabilmektedir. Özetle, barışın

üç seviyesinde demokrasinin ihtilaf çözümü açısından etkisi

tekdüzelikten uzak olacaktır (bakınız Bayer, 2005).

IV. Türkiye ve Barışın Seviyeleri

53

53

Page 54: Barış ve İhtilaf Çözümü

İzleyen bölüm Türkiye’nin komşuları ile günümüzdeki

barış seviyeleri üzerine bir fikir pratiğidir. Türkiye’de

barışa ilişkin tartışmaların sadece komşu ülkelerle sınırlı

olmadığı malumdur. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler, Kuzey

Atlantik İttifakı ve diğer uluslararası kuruluşların çatısı

altında Kore, eski Yugoslavya, Afganistan ve Somali dahil

sayılı barış gücü harekatlarına aktif bir şekilde katıldığı

hatırlanmalıdır. Pax Ottomana (Ortaylı 2007; ayrıcana

bakınız Polat 2007) örneğinde olduğu gibi, Türkiye’ye dair

barış tartışmaları yakın zamanlarla da sınırlı değildir.

Türkiye’de özellikle düzen ve demokrasiye odaklanan barış

tartışmaları gün geçtikçe artmaktadır (bakınız Erbay 2007).

Fakat bu tartışmalar bu çalışmanın sınırları dışında

kalmaktadır.

Devletlerarası uyuşmazlığın komşular arasında çıkması

daha olası olduğu cihetle onlar üzerine odaklanılmaktadır.

Benzer incelemeler günümüzün önde gelen güçleri açısından da

yapılabilir. Türkiye’nin komşuları ile ilişkileri göz önünde

bulundurulduğunda, barışın üç seviyesini de görmek

mümkündür. Bu bağlamda, gözden kaçırılmaması gereken husus,

54

54

Page 55: Barış ve İhtilaf Çözümü

donmuş barış içinde bulunmanın savaşın kaçınılmaz olduğu

anlamına gelmediği gibi, sıcak barışın da mutlaka mükemmel

dostluk ilişkisine işaret etmediğidir.

Ermenistan ile Türkiye donmuş barış içindedirler.

Türkiye’nin, Ermenistan’ın bağımsızlığını ilk tanıyan

ülkeler arasında yer aldığı gerçeği genellikle

unutulmaktadır. Yinede iki ülke arasında diplomatik ilişki

yoktur ve karşılıklı olarak büyükelçiliklerin açılmadığı

gözden kaçırılmaz. İki komşunun birbirlerinin ülkesinde

büyükelçiliğe sahip olmamasının, ülkelerin birbirlerini

önemsiz addetmeleri veya bir büyükelçilik açmanın

maliyetinin, temsilin getirilerinden fazla olacağına

inanmaları gibi nedenleri bulunabilir. Ancak, ele aldığımız

iki ülke için gerçek nedenin bu tür yaklaşımlardan

kaynakladığını düşünmek zordur. Mevcut durum Ermenistan’ın

bağımsızlığını ilan ettiği 1990’ların başından bu yana iki

devlet arasında süre giden sağlıksız ilişkilerden

doğmaktadır. Donmuş barış seviyesinde kalınmasının nedenleri

sadece tarihte de aranmamalıdır. Ermenistan tarafından,

Türkiye’ye yönelik olarak öne sürülen toprak talepleri ve

55

55

Page 56: Barış ve İhtilaf Çözümü

Türkiye’nin Azerbaycan ile olan yakın bağları da özellikle

gözden kaçırılmamalıdır. Bu durumda, Türkiye’nin

kuzeydoğusuyla olan barış seviyesi, Sovyetler Birliği

döneminde daha yüksek iken, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle

kötüleşmiştir.

Kıbrıs adası çok sayıda çelişki ifade eder. Türkiye,

Güney Kıbrıs ile donmuş barış içindedir. Birleşmiş Milletler

Barış Güçleri on yıllardır adada bulunmaktadır. Türkiye,

Kıbrıs Rum tarafının bütün adayı temsil etme savını

tanımamıştır. Mevcut durum güç kullanımının olası

olabileceği ciddi bir anlaşmazlıktır. Türkiye’nin Güney

Kıbrıs ile ilişkileri Kuzey Kıbrıs ile olan ilişkilerine

bağlıdır. Her ne kadar Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs ile sıcak

barış içinde olduğu söylenebilirse de, Kuzey Kıbrıs’ın diğer

ülkelerce tanınmaması nedeniyle bu durum Türkiye’yi özgül

bir konuma getirmektedir. Türkiye’nin AB üyesi olmak

yolundaki çabaları Güney Kıbrıs’ın yeni bir pazarlık unsuru

elde etmesine yol açmıştır (Eralp ve Beriker 2005). Kıbrıslı

Türklerin geleceğine ilişkin olarak Türk karar vericileri

tatmin edecek bir çözüm öne sürülmediği sürece, adanın

56

56

Page 57: Barış ve İhtilaf Çözümü

güneyi ile Türkiye’nin ilişkilerinin belirgin bir düzelme

sağlanması olası gözükmemektedir.

Yunanistan ve Türkiye günümüzde soğuk barış

yaşamaktadırlar (ayrıcana bakınız Demirözü 2007). Karşılıklı

olarak birbirlerinin mevcudiyetini kabullendikleri açıktır.

Aynı zamanda iki ülke arasındaki ekonomik bağlar

artmaktadır. Buna karşın, toprak taleplerini ve çeşitli

konular da sürdürülen karşılıklı politikaları içeren bir

dizi anlaşmazlık da sürmektedir. İki ülkede milli

kimliklerin birbirlerine karşıtlık üzerine bina edilmiş

olması olasıdır. Her ne kadar 1999 yılında iki ülkede vuku

bulan depremlerin “öteki” olmanın getirdiği düşmanlaştırma

olgusunun azalmasına bir ölçüde yardımcı olduğu

söylenebilirse de, ortaya atılan yakınlaşma savlarına

rağmen, anlaşmazlıkların henüz çözümlenemediği ve rekabetin

sürdüğü göz ardı edilemez.

Azerbaycan ile ilişkiler de sıcak barış seviyesindedir.

Çok az sayıda güncel anlaşmazlık bulunmaktadır. Ekonomik

ilişkilerin artmasının yanı sıra, dikkat çekici bir insan

dolaşımı vardır. İlişkilerin zarar görmesini engelleyecek

57

57

Page 58: Barış ve İhtilaf Çözümü

birçok proje oluşturulmuştur. Aynı zamanda, bu ülke halen

devlet inşası sürecinde bulunmaktadırlar. Sorunlu ilişkiler

yaşadığı başka ülkeler de vardır. Bu ülkeye karşı vuku

bulabilecek yabancı bir müdahale, büyük rejim ve politika

değişikliklerine yol açabilir. Bu nedenle, ilişkilerin

mevcut seviyesinden duyulan memnuniyet tarafları

kayıtsızlığa sürüklememelidir. Aksine, bu toplumda meydana

gelebilecek önemli değişimlerin dahi ilişkilere darbe vurma

olasılığını peşinen engellemek için ilişkilerin

kurumsallaşması yolunda çalışmaya devam edilmelidir.

Azerbaycan için yazılanlar Gürcistan için de geçerlidir ama

eğer sıcak barış devam edecekse burada daha da gayret

şarttır.

Türkiye’nin Bulgaristan ile sıcak barış içinde olduğu

söylenebilir. Halen aralarında yok denecek kadar az sayıda

anlaşmazlık olduğu görülmektedir. Etkileşimler genellikle

ekonomik özellik taşımaktadır. Fakat zaman içinde

anlaşmazlıkların ortaya çıkması söz konusu olursa,

ilişkilerin kötüleşmesini engelleyebilecek sayıda

kurumlaşmış forumun mevcut olup olmadığı belli değildir.

58

58

Page 59: Barış ve İhtilaf Çözümü

Bulgaristan’ın NATO üyeliğine kabul edilmesine Türkiye’nin

büyük desteği akılda tutulmalıdır. Bu şekilde, ilişkilerin

bu seviyede sürdürülmesi için bir yatırım yapıldığı da

söylenebilir. Tarihteki savaşlar, 1980’lerdeki gelişmeler ve

Soğuk Savaş boyunca sürdürülen karşıt konumlar göz önüne

alındığında şu anki barış seviyesi takdire değerdir.

Türkiye ve Suriye ise soğuk barış yaşamaktadır.

Türkiye’nin zorlayıcı diplomasi girişiminden sonra

Suriye’nin 1990’larda politikasında değişikliğe giderek

PKK’ya verdiği aktif desteği kesmesi, PKK’nın saldırılarında

geçici bir azalma yaşanmasında oldukça etkili olmuştur. Buna

karşın, iki ülke arasındaki toprak iddiaları halen çözüme

ulaşmamıştır. Aynı zamanda, en temel ihtiyaçlardan olan su

sorunu devam etmektedir. Özetle, bu iki ülke arasında, halen

geri planda tutulan bir rekabet varlığını sürdürmekte olup,

Suriye diğer uluslararası sorunlarını giderebildiği

takdirde, bu rekabet yeniden canlanabilecektir. Her ne

kadar ekonomik bağlar, artan etkileşim ve gelişen kurumlaşma

faydalı olacaksa da, Suriye liderleri Türk toprakları

üzerinde hiçbir iddiaları olmadığını şüpheye mahal

59

59

Page 60: Barış ve İhtilaf Çözümü

bırakmayacak şekilde açıkça ilan etmedikleri sürece iki

ülkenin sıcak barış seviyesine yükselmesi mümkün

olmayacaktır.

Irak’ta 2003 yılından sonra yaşanan rejim değişikliği

ve onu takip eden gelişmeler, iki ülkeden birinde devlet

aygıtının çökmesi durumunda sıcak barışın gerçekleşmesinin

mümkün olamayacağına işaret etmektedir. Bu durum Mustafa

Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” deyişini akla

getirmektedir. Irak’ın dahilindeki çok sayıdaki farklı güç

odakları, Bağdat’ın anlaşmazlıkların çözümüne ilişkin yetisi

konusunda şüphe uyandırmaktadır. Kürt faktörünün gelecekteki

ilişkilerde temel bir rol oynayacağı açıktır. Bu nedenle,

Irak’la sıcak barış seviyesine gelinmesi konusunda

Ankara’nın Kürt liderlerle olan ilişkisi hayati önem

taşıyacaktır.

İran ve Türkiye soğuk barış yaşamaktadırlar. Her ne

kadar iki ülkenin birbirinden toprak talebi yoksa da, rejim

tiplerine karşılıklı olarak duyulan güvensizlik ve

birbirlerinin rejimini değiştirmeye teşebbüs edebilecekleri

yolundaki algılamalar varlığını sürdürmektedir. Aynı

60

60

Page 61: Barış ve İhtilaf Çözümü

zamanda, İran’ın nükleer programı örneğinde görüldüğü üzere,

ülkelerin bazı politikalarının karşı tarafta endişe

yaratması da mümkündür. Güç seviyelerinin göreceli olarak

birbirine yakın olması ve mevcut anlaşmazlıklar aradaki

rekabeti anlaşılır kılmaktadır. Bu rekabetin kısa zamanda

sona ermesi olası gözükmemektedir.

V. Sonuç

Bu çalışmada uluslararası ilişkilerin temel konuları olan

barış ve ihtilaf çözümü incelendi. Çok katmanlı bir barış

kavramı sunuldu ve değişik barış seviyeleri ve ihtilafların

çözüm yöntemleri irdelenip bu çerçevenin Türk Dış

politikasındaki barış seviyeleri bir uygulaması yapıldı.

Barışı savaşın olmadığı zamanlar olarak gören çalışmalar

önemlidir ve yapılmaya devam edilmelidirler. Yalnız barışı

savaşın olmadığı zamanlar olarak görmek yetersizdir. Barışın

en yüksek seviyelerinde barış, savaş artik bir seçenek

olmakta çıkmış ve karşılıklı saygı, temel uyuşmazlıkların

cözümü ve çok boyutlu ilişkiler bulunmaktadır. Barışın

daha fazla üzerinde düşünülmesi gereken bir kavram olduğu

61

61

Page 62: Barış ve İhtilaf Çözümü

açıktır. Şimdiye kadar ilgi daha fazla savaşın engellenmesi

üzerineydi. Bu çok önemli olsa bile bize daha kaliteli bir

barış nasıl yaratılır konusunda yardımcı olmuyor. Daha

fazla teorik ve deneye dayalı barış uzerine çalışma şart.

Barışı savaşın olmadığı durumlar olarak tasvir etmek

ihtilafların çözümünü olumsuz etkileyebilir. Böyle bir

yaklaşım, çözüm yöntemlerinin etkilerini değerlendirmeyi

zorlaştırır, hatta anlamsız kılar. Bu çözüm yöntemlerini

ne zaman basarıli saymamız doğru olur? Eğer ülkelerin barış

seviyesi çok düşük düzeyde değilse, arabuluculuk çabalarını

ve müzakereleri değerlendirirken bunların sürdüğü sırada ve

hemen sonrasında savaş çıkmamış olmasını başarı olarak

nitelendirmek anlamsız olur. Bu tür bir yaklaşım yanıltıcı

bir rahatlama bile yaratabilir. Herhangi bir sürecin

başarılı olup olmadığını ölçmek oldukça zordur. Bu nedenle

barışın seviyesi öncelikle belirlenebildiği takdirde, neyin

başarı olarak kabul edilebileceği de ortaya çıkar.

Türkiye'nin komşularının çoğu ile mevcut barış

seviyelerini geliştirmesi kolay olmayacaktır. Türkiye’nin

Avrupa Birliği’ne girme hedefi göz önüne alındığında,

62

62

Page 63: Barış ve İhtilaf Çözümü

Türkiye’nin komşuları ile ilişkileri ve özellikle soğuk

barış halindeki ilişkileri daha da öncelik kazanacaktır.

Yüksek seviyelerde barışa tek tarafın gayretleriyle

ulaşılması zordur ve tek yanlı taviz vermek bir ilerleme

sağlayamayabilir. İleri seviyelerdeki barışın kendi kendine

ortaya çıkmasını beklemekse Godot'yu beklemekten farklı

değildir. En yüksek seviyelere ulaşılmasında ise ihtilaf

çözümü taktikleri önemli rol oynayabilecektir. Aynı

şekilde, ihtilaf çözümünün taktileri en yüksek barış

seviyelerinde kalma olasılığını da olumlu yönde

etkileyebilir. İhtilaf çözümü taktikleri her seviyede

faydalı olabilir, fakat değişen ortamlarda değişik yöntemler

de daha başarı sağlayabilir. Bu nedenle, bu yöntemlere

stratejik bir şekilde yaklaşmak gerekir ve karşı karşıya

kalınan koşullara göre en uygun araçların seçilmesi gerekir.

Barışı daha kapsamlı bir şekilde düşünmediğimiz sürece

ihtilafların çözümleri zorlaşacak ve bu çaba dünyanın her

yerinde yüz yıllardır anlatılan masal gibi altı kör adamın

fili tanımlama çabasından farklı olmayacaktır. Bu bağlamda,

hangi barış seviyelerinde, hangi tür ihtilaf çözümü

63

63

Page 64: Barış ve İhtilaf Çözümü

yönteminin daha faydalı olduğunu görmek için daha yoğun

bilimsel araştırma şarttır.

Terminoloji

Arabulucuk (mediation): İki veya daha fazla aktör

arasındaki sürece bir diğer aktörün katılıp

antlaşmazlılarını çözümlerine yardımcı olmasıdır.

Barış harekâtı (peace operation): Siyasi aktörler arasında

ateşkesleri sürdürülmesinde üçünü aktörlerin, özellilikle

Birleşmiş Milletlerin üstlendiği denetim rolleridir ve

gitgide bu aktörlerin ilişkilerinde geliştirilmesi

bekleniyor bu harekatlârda.

Barış temettüsü (peace dividend): Bir ihtilafın bitmesi

sonucunda beklenen katkılardır, özellilikle daha az

savunmaya yapılacak harlamalar sonucunda ekonomiye beklenen

olumlu katkılardır.

Demokratik barış (democratic peace): Demokrasilerin

birbirleriye savaştığı görülmemiştir. Bazı çevreler göre

demokrasileri genelde daha az şiddet kullanırlar

ilişkilerinde

64

64

Page 65: Barış ve İhtilaf Çözümü

Donmuş Barış (frozen peace): Taraflar birbirlerinin var

olma hakkını tanımamaktadırlar; ihtilaf çözülmemiştir ve

etkileşim yoktur. En düşük barış seviyesidir.

Güvenlik Topluluğu (security community): Topluluğun üyeleri

tarafından, birbirleriyle olan anlaşmazlıkları çözmek için,

savaşın ve fiziki şiddetin kullanılmamasının benimsenmiş

olması.

İhtilafların çözümü (conflict resolution): “Çatışan

tarafların birlikte barışçıl şekilde yaşamak ve/veya

aralarındaki temel anlaşmazlıkları çözmek ve dolayısıyla

birbirlerine karşı silah kullanmaya son vermek üzerinde –

gönüllü- bir anlaşmaya vardığı sosyal bir durum”

(Wallensteen 2007: 47).

İkinci kanal diplomasi (track two diplomacy): Rakip olan

grupların temsilcileri tarafından yürütülen görüşmelerdir.

Devlet temsilcileri içermezler ve ihtilafın çözümü için

strateji geliştirler.

İstikrarlı Barış (stable peace): Savaşın ve fiziki şiddetin

iki ülke ilişkilerinde bir olasılık olarak ortadan kalkması.

65

65

Page 66: Barış ve İhtilaf Çözümü

Karşılıklı Acıtan Kilitlenme? (mutually hurting stalemate):

İki tarafında ihtilafın tek taraflı çözümün mümkün

olmadığını görmesi ve çatışmanın devam etmesi maliyeti iki

taraf içinde artması sonucunda tarafların arabulacağa daha

sıcak bakması.

Menfi Barış (negative peace): Barışı savaşın ve fiziki

şiddetin yokluğu olarak tanımlamak.

Müzakere (negotiation): İki veya daha fazla aktörün

sorunlarını çözmek için görüşmeleridir. Siyasetin her

alanında en fazla kullanan yöntemdir.

Olumlu Barış (positive peace): Barışı yapısal şiddetin

yokluğu ve adalet, işbirliği ve kalkınma olarak tanımlamak.

Sıcak Barış (warm peace): Tarafların birbirlerinin var olma

hakkını tanımaları, ihtilafın çözülmüş olması ve etkileşim

bulunması. Yüksek bir barış seviyesidir.

Sınır komisyonları (border commissions): Sınırların

çizilmesi dışında sınırlar konusunda çıkacak sorunları

çözmeye çalışırlar.

Soğuk Barış (cold peace): Taraflar birbirlerinin var olma

hakkını tanımaktadırlar; ancak ihtilaf çözülmemiştir ve

66

66

Page 67: Barış ve İhtilaf Çözümü

etkileşim sınırlıdır. Donmuş ve soğuk barışın arasındaki bir

barış seviyesidir.

Uyuşmazlık yöntemi (conflict management): Krizin veya

savaşın kontrol altına alınması için gösterilen çabalar ama

temel uyuşmazlıklar devam eder.

Yapısal şiddet (structural violence); Johnan Galtung’un

doğrudan şiddet dışında diğer şiddet katmanlarındandır ve

insanların temel ihtiyaçlarını karşılamasını engelleyen

sosyal kurumlardır.

Zorlayıcı diplomasi (coercive diplomacy): Tehditlere dayanan

bir diplomasi yöntemidir.

67

67

Page 68: Barış ve İhtilaf Çözümü

Kaynakça

Abrams, I. (1995) The Words of Peace: Selections from the Speeches of the

Winners of The Nobel Peace Prize, New York: Newmarket Press.

Abu-Nimer, M. (derl.) (2001) Reconciliation, Justice, and Coexistence:

Theory and Practice, Lanham, MD: Lexington Books.

Ackermann, A. (1994) ‘Reconciliation as a Peace-Building

Process in a Post-War Europe: The Franco-German Case’,

Peace and Change, 19: 229-250.

Ackermann, P. ve Duvall, J. (2000) A Force More Powerful: A Century

of Nonviolent Conflict. St. Martins Press

Adler, E. ve Barnett, M. (1998) ‘A Framework for the Study

of Security Communities’, E. Adler ve M. Barnett

(derl.) Security Communities içinde, Cambridge: Cambridge

University Press.

Aksu, E. (2008) ‘‘Perpetual Peace’: A Project by Europeans

for Europeans?’, Peace and

Change, 33: 368-387.

Aydın, M. (2001) ‘Barış Çalışmaları ve Çatışmaların Çözümü’,

Ankara Çalışmaları,

no. 10, Ankara: Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi.

68

68

Page 69: Barış ve İhtilaf Çözümü

Bar-Siman-Tov, Y. (2004) ‘Dialectics between Stable Peace

and Reconciliation’, Y. Bar-Siman-Tov (derl.) From

Conflict Resolution to Reconciliation içinde, New York: Oxford

University Press.

Barash, D. P. ve C. Webel. (2002) Peace and Conflict Studies,

Thousand Oaks, CA: Sage Publications.

Bayer, R. ‘Reconciliation and Democracy’, First Global

International Studies Conference, World International

Studies Committee, Bilgi Üniversitesi, Istanbul,

Turkey, Ağustos 2005.

Bayrak, M. O. (1990) Türk Savaş ve Barışları MÖ. 209 - MS. 1974,

İstanbul: Kastaş Yayınları.

Blainey, G. (1988) The Causes of War, ücüncü baskı, New

York: Free Press.

Borris, E. ve P. F. Diehl. (1998) ‘Forgiveness,

Reconciliation, and the Contribution of International

Peacekeeping’, H. Langholtz (derl.) The Psychology of

Peacekeeping içinde, Westport, CT: Praeger.

Boulding, K. E. (1978) Stable Peace, Austin: University of

Texas Press.

69

69

Page 70: Barış ve İhtilaf Çözümü

Büyükakıncı, E. (2003) ‘Uluslararası İlişkilerdeki Savaş

İncelemelerinde ‘Tarih’in

Metodolojik Araç Olarak Kullanımına Bir Bakış’, Doğu

Batı, 24: 83-103.

Cioffi-Revilla, C. (2000) ‘Ancient Warfare: Origins and

Systems’, M. Midlarsky (derl.)

Handbook of War Studies II içinde, Ann Arbor: University of

Michigan Press.

Cohen, R. (2004) ‘Apology and Reconciliation in

International Relations’, Y. Bar-Siman-Tov (derl.) From

Conflict Resolution to Reconciliation içinde, New York: Oxford

University Press.

Dahl, R. A. (1971) Polyarchy: Participation and Opposition, New

Haven: Yale

University Press.

Demirözü, D. (2007) Savaştan Barışa Giden Yol: Atatürk-Venizelos Dönemi

Türkiye-

Yunanistan İlişkileri, İstanbul: İletişim.

Deutsch, K. W., Burrell, S. A., Kann, R. A., Lee, Jr. M.,

Lichterman, M., Lindgren, R. E., Loewenheim, F. L. ve

70

70

Page 71: Barış ve İhtilaf Çözümü

van Wagenen, R. W. (1957) Political Community and the North

Atlantic Area: International Organization in the Light of Historical

Experience, Princeton: Princeton University Press.

Diehl, P. F. ve Goertz, G. (2000) War and Peace in International

Rivalry, Ann

Arbor: University of Michigan Press.

Doyle, M. W. (1997) Ways of War and Peace: Realism, Liberalism, and

Socialism, New York: W. W. Norton.

Eralp, D. U. ve Beriker, N. (2005) ‘Assessing the Conflict

Resolution Potential of the EU: The Cyprus Conflict and

Accession Negotiations’, Security Dialogue, 36: 175-192.

Erbay, V. (derl.) (2007) Türkiye Barışını Arıyor: Ya Gerçek Demokrasi Ya

Hiç! İstanbul:

Aram Yayıncılık.

Ericson, M. (2000) ‘Birds of a Feather? On the

Intersections of Stable Peace and Democratic Peace

Research Programs’, Stable Peace among Nations, (derl.) A.

Kacowicz ve ortakları içinde, Lanham, MD: Rowman and

Littlefield.

71

71

Page 72: Barış ve İhtilaf Çözümü

Elgstrom, O. ve Jerneck, M. (2000) ‘From Adaptation to

Foreign Policy Activism: Sweden as a Promoter of

Peace?’ A. Kacowicz ve ortakları, (derl.) Stable Peace

among Nations içinde, Lanham, MD: Rowman and

Littlefield.

Fearon, J. D. (1995) ‘Rationalist Expectations of War’,

International Organization, 49: 379-414.

Fisher, R. J. (1997) ‘Interactive Conflict Resolution’, I.

W. Zartman ve J. L. Rasmussen (derl.) Peacemaking in

International Conflict: Methods & Techniques içinde, Washington

D.C.: United States Institute of Peace.

Peacemaking in International Conflict: Methods & Techniques

Fortna, V. P. (2004) Peace Time: Cease-Fire Agreements and the

Durability of Peace, Princeton: Princeton University Press.

Galtung, J. (1975) Essays in Peace Research. Copenhagen: Ejlers.

—. (1985) ‘Twenty-Five Years of Peace Research: Ten

Challenges and Some Reponses’, Journal of Peace Research, 22:

141-158.

George, A. (1992) ‘From Conflict to Peace: Stages along the

Road’, United States Institute of Peace Journal, 5: 7-9.

72

72

Page 73: Barış ve İhtilaf Çözümü

—. (2000) ‘Foreword’, A. Kacowicz ve ortakları (derl.) Stable

Peace Among Nations, Lanham, MD: Rowman and Littlefield.

Ghosn, F., Palmer, G. ve Bremer, S. (2004) ‘The MID 3 Data

Set, 1993-

2001: Procedures, Coding Rules, and Description’,

Conflict Management and Peace Science, 21: 133-154.

Harborm, L. ve Wallensteen, P. (2007) ‘Armed Conflict, 1989—

2006’, Journal of Peace Research, 44: 623-634.

Hinsley, F. H. (1963) Power and the Pursuit of Peace: Theory and

Practice in the

History of Relations between States, Cambridge: Cambridge

University Press.

Johnson, L. G. (1976) Conflicting Concepts of Peace in Contemporary

Peace Studies, Beverly Hills, CA: Sage Publications.

Kacowicz, A. M., ve Bar-Siman-Tov, Y. (2000) ‘Stable Peace:

A Conceptual Framework’, A. Kacowicz ve ortakları

(derl.) Stable Peace among Nations içinde, Lanham, MD:

Rowman and Littlefield.

73

73

Page 74: Barış ve İhtilaf Çözümü

Kacowicz, A. M., Bar-Siman-Tov, Y., Elgstrom, O. ve

Jerneck. (derl.) (2000) Stable Peace Among Nations, Lanham,

MD: Rowman and Littlefield.

Kelman, H. C. (1999) ‘Transforming the Relationship between

Former Enemies: A

Social-Psychological Analysis’, R. L. Rothstein

(derl.) After the Peace: Resistance and Reconciliation içinde,

Boulder, CO: Lynne Rienner.

Klein, J., Goertz, G. ve Diehl, P. F. (2008) ‘The Peace

Scale: Conceptualizing and

Operationalizing Non-Rivalry and Peace’, Conflict

Management and Peace Science, 25: 67-80.

Kriesberg, L. (1998) Constructive Conflicts: From Escalation to

Resolution, Lanham, MD: Rowman and Littlefield.

Lederach, J. P. (1997) Building Peace: Sustainable Reconciliation in

Divided Societies, Washington, DC: United States Institute

of Peace Press.

Lerche, C. ve Jeong, H. (2002) “Reconciliation: Contexts and

Consequences,” H. Jeong (derl.) Approaches to Peacebuilding

içinde, Houndmills, England: Palgrave.

74

74

Page 75: Barış ve İhtilaf Çözümü

Long, W. J. ve Brecke, P. (2003) War and Reconciliation: Reason

and Emotion in

Conflict Resolution, Cambridge, MA: MIT Press.

MacMillan, M. (2007) Nixon and Mao: The week that changed the world,

New York: Random House.

Miller, B. (2001) ‘Hot Wars, Cold Peace’, Z. Maoz ve A. Gat

(derl.) War in a Changing World içinde, Ann Arbor:

University of Michigan Press.

Mitchell, C. R. (1981) The Structure of International Conflict, New

York: St.

Martin’s Press.

Ortaylı, İ. (2007) Osmanlı Barışı, İstanbul: Timaş Yayınları.

Owen, J. M. (2000) ‘Pieces of Maximal Peace: Common

Identities, Common Enemies’,

A. Kacowicz ve ortakları (derl.) Stable Peace among Nations

içinde, Lanham, MD: Rowman and Littlefield.

Polat, N. (2007) ‘Türkiye'de Barış Düşüncesi’, Uluslararsı

İlişkiler, 4: 217-253.

75

75

Page 76: Barış ve İhtilaf Çözümü

Pruitt, D. G., Rubin, J. Z. ve Kim, S. H. (2004) Social Conflict:

Escalation, Stalemate, and Settlement, üçüncü baskı, Boston:

McGraw-Hill.

Rapoport, A. (1992) Peace: An Idea whose Time has Come, Ann Arbor:

University

of Michigan Press.

Rock, S. (1989) Why Peace Breaks out. Chapel Hill: University

of North Carolina Press.

Sancar, M. (2005) ‘Hâlâ... barış, hemen şimdi!’, Radikal, 19

Haziran.

<http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?

ek=r2&haberno=4772>

[15 Kasım 2007]

Spector, B. (1998) ‘Deciding to Negotiate with Villains’,

Negotiation Journal, 14:

43-59.

Stein, J. G. (1989) ‘Getting to the Table: The Triggers,

Stages, Functions, and

Consequences of Prenegotiation’, International Journal, 44:

475–504.

76

76

Page 77: Barış ve İhtilaf Çözümü

Stern, P. C. ve Druckman, D. (2000) International Conflict Resolution

After the Cold

War, Washington, DC: National Academy Press.

Thompson, W. R. (2001) ‘Identifying Rivals and Rivalries in

World Politics’,

International Studies Quarterly, 45: 557-586.

Tilly, C. (1985) ‘War Making and State Making as Organized

Crime’, P. Evans,

D. Rueschemeyer, ve T. Skocpol (derl.) Bringing the State

Back In içinde, Cambridge: Cambridge University Press.

Touval, S., ve I. W. Zartman, I. W. (1985) International

mediation in theory and

practice, Boulder, CO: Westview Press.

Vasquez, J. (1996a) The War Puzzle, Cambridge: Cambridge

University Press.

—. (1996b) ‘Understanding Peace: Insights from

International Relations Theory and

Research’, T. Gregoer (derl.) A Natural History of Peace

içinde, Nashville: Vanderbilt University Press.

Veysal, Ç. (2006) Savaşın Felsefesi, İstanbul: Etik Yayınları.

77

77

Page 78: Barış ve İhtilaf Çözümü

Wallensteen, P. (2007) Understanding Conflict Resolution, ikinci

baskı, Thousand Oaks, CA: Sage Publications.

Wendt, A. (1999) Social Theory of International Politics, New York:

Cambridge University Press.

78

78