Page 1
12
haz
ırla
yan:
arkeo
log
lar
der
neğ
i is
tanbu
l şu
besi
Göz
den
Ka
çan
lar
engin akyürek
Ortodoks Kilisesi’nin önemli “kut-
sal kadın”larından (azize) biri olan
Euphemia’nın yaşamına ilişkin
fazla bilgimiz yok. İS 307 yılında
Khalkedon’da (Kadıköy) Romalılar
tarafından öldürülen bir Hıristiyan
lider olduğunu biliyoruz. Ölümün-
den yüzyıllar sonra yazılmış olan Bi-
zans kaynaklarında anlatılan yaşam
öyküsü, onun biyografisi olmaktan
çok ondan bir kült yaratmaya yö-
neliktir. Euphemia’ya ilişkin bu me-
tinler, 9. yüzyılda Theodoros Bestos
ve 10. yüzyıl sonlarında Symeon
Metaphrastes’e aittir. Anlatılan-
lardan çıkartabildiğimiz kadarıyla
Euphemia, Khalkedon’da Tanrı Ares
adına düzenlenen bir pagan festivale
katılmayı reddettiği ve Khalkedonlu
Hıristiyanların haklarını savunduğu
için tutuklanmış ve vali Priscus’un
emriyle uzun süren işkenceler-
den sonra öldürülmüştür. Azizenin
ölüm tarihi kaynaklarda 16 Eylül
307 olarak bildirilmektedir. Bugün
AZİZE EUPHEMIA KİLİSESİ VE AKIBETİ
Temmuz sayısında Gözden Kaçanlar dizimizde Batu Bayülgen’in Antiokhos ve
Lausos Sarayları yazısına yer vermiştik. Bu ay ise Koç Üniversitesi’nden Prof.Dr.
Engin Akyürek, Antiokhos Sarayı’nın MS 5. yüzyılda Azize Euphemia Kilisesi’ne
dönüştürülmesini bize yazdı. Akyürek, bir yandan bu dönüşümün izlerini, bir yandan
da bu izlerin korunması için yapılanları aktarıyor. İTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim
Görevlisi Dr. Deniz Aslan (DS Mimarlık) ise Euphemia Kilisesi’nin kalıntılarının
korunması için tasarladıkları üst örtüyü tanıtıyor. İki farklı katmanıyla Gözden
Kaçanlar’ın iki sayısına konu olan bu alan için son sözde alanın bir diğer katmanı
olarak eski Adliye Sarayı’nı tasarım ve inşa sürecindeki tartışmalarla anıyoruz.
Engin Akyürek ve Deniz Aslan’a değerli katkıları için teşekkür ederiz.
[email protected]
EUPHEMIA KİLİSESİ
Resim 11939 yılında ortaya çıkan batı duvarı.
Alman Arkeoloji Enstitüsü.
Page 2
TOP
LU
MS
AL
TA
R‹H
284
AĞ
US
TOS
201
7
13
Sultanahmet’te bulunan Euphemia
Kilisesi’ndeki 13. yüzyıl sonlarına ait
duvar resimlerinde yer alan azizenin
yaşamına ilişkin sahneler, Theodoros
Bestos ve Symeon Metaphrastes’in
metinlerinden alınmıştır. Euphemia
kültünün Bizans Kilisesi’nde önem
kazanması, esas olarak 451 yılında
toplanan Khalkedon Konsili’nde ger-
çekleştirdiği mucize ile ilişkilidir. Bu
konsil, Euphemia’nın Khalkedon’daki
bazilikal planlı büyük kilisesinde top-
lanmıştır. Bu kilisenin yeri bugün tam
olarak bilinemiyorsa da, kentin 1-2
km dışında ve “Konstantinopolis’in
muhteşem manzarasına karşı” oldu-
ğu kaynaklarda yer almaktadır. Kon-
sil toplantısında sonuç metni üzerin-
de piskoposlar bir uzlaşmaya vara-
mayınca Euphemia’nın hakemliğine
başvurmuşlar, hazırladıkları iki met-
ni azizenin tabutunun içine koymuş-
lar, ertesi sabah tabutu açtıklarında
Ortodoks çizginin hazırladığı met-
nin azizenin elinde, monofizitlerin
metninin ise ayak ucunda olduğunu
görmüşlerdir. Euphemia kültünü po-
püler yapan bir diğer mucize de, azi-
zenin tabutundan sürekli sızan kanın
şifalı olduğuna inanılıyor olmasıdır.
Bu inanç, azizenin mezarının bu sa-
ğaltıcı kandan bir şişe almak isteyen
büyük kalabalıklar tarafından ziyaret
edilen bir kült merkezine dönüşme-
sine yol açmıştır. Khalkedon’daki
Euphemia Kilisesi 7. yüzyıla kadar
azizenin kutsal kalıntılarını barın-
dırmış, 7. yüzyılda Pers ordusunun
Khalkedon’a yaklaşması nedeniyle
bu kalıntılar Khalkedon’daki kilise-
den alınarak bugün Sultanahmet’te
bulunan kiliseye taşınmıştır.
Sultanahmet’teki bu yapı 5. yüzyılın
ilk yarısı içerisinde, II. Theodosius’un
sarayında önemli mevkilere gel-
miş Pers asıllı Antiokhos’un sarayı
olarak yapılmıştır. Antiokhos 439
yılında gözden düşünce sarayına
el konulmuş ve sarayın kubbeli ka-
bul salonu (triklinium) bir kiliseye
dönüştürülmüş, Euphemia’nın kut-
sal kalıntılarının bu kiliseye taşın-
masıyla da yapı Euphemia’nın yeni
kült merkezi olmuştur. 14. yüzyılın
sonlarına kadar yapının varlığını ve
işlevini sürdürdüğünü, bu kült mer-
kezini ziyaret eden Rus hacılardan
Resim 2Euphemia’nın yaşam öyküsü çevriminden sahneler.
Alman Arkeoloji Enstitüsü.
Resim 3Euphemia’nın tuzaktan mucizevi kurtulması.
Fotoğraf: Naumann – Belting.
Resim 4Euphemia’nın tuzaktan mucizevi kurtulması.
Çizim: Naumann – Belting.
Page 3
14
haz
ırla
yan:
arkeo
log
lar
der
neğ
i is
tanbu
l şu
besi
Göz
den
Ka
çan
lar
Resim 5Freskoları korumak üzere inşa edilen muhdes yapı.
Fotoğraf: E. Akyürek.
öğreniyoruz. Ancak, IV. Haçlı ordu-
sunun Konstantinopolis’i ele geçir-
mesiyle kurulan Latin Krallığı süre-
since (1204-1261) kentin birçok yapısı
gibi Euphemia Kilisesi de büyük zarar
görmüş, Latin işgali sonrasında 13.
yüzyılın sonlarında restore edilmiş,
içindeki duvar resimleri yenilen-
miştir. İstanbul’un fethinden sonra
işlevsiz kalan yapı zamanla yıkılarak
gözden kaybolmuştur. 1939 yılında
bölgedeki cezaevi binası (İbrahim
Paşa Sarayı’nın bir bölümü) ve bazı
konutlar yıkıldığında, Euphemia’nın
yaşam öyküsünün anlatıldığı 14 sah-
neden oluşan fresko çevriminin yer
aldığı batı duvarı ortaya çıkmış, (Re-
sim 1) bunun üzerine Alman Arkeolo-
ji Enstitüsü, Alfons Maria Schneider
başkanlığında 1942 yılında bir kazı
çalışması gerçekleştirmiştir. 1950 yı-
lında başlayan Adalet Sarayı inşaatı
Euphemia kilisesi gibi, İbrahim Paşa
Sarayı’na da büyük zarar vermiş, An-
tiokhos Sarayı’nın birçok yapısı yok
olmuştur. Neyse ki İstanbul Arkeo-
loji Müzeleri’nin büyük gayretleriyle
Euphemia kilisesi bugün görüldüğü
kısmıyla yıkımdan kurtarılabilmiştir.
Kilise ve yakın çevresindeki arkeo-
lojik kazılar, 1951-1952 ve 1964 yılla-
rında İstanbul Arkeoloji Müzeleri ve
Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafın-
dan gerçekleştirilmiş ve sonuçları bir
kitap olarak yayımlanmıştır: Rudolf
Naumann ve Hans Belting, Die Eup-
hemia-Kirche am Hippodrom zu
Istanbul und ihre Fresken (Berlin
1966).
Yapının batı tarafındaki nişinde
yer alan iki sıra halindeki 14 sahne-
den oluşan fresko çevriminde, azize
Euphemia’nın yaşam öyküsü resim-
lenmiştir. Azizenin doğumu ile baş-
layan çevrim, Euphemia’nın Khalke-
donlu Hıristiyanları savunması, mah-
kemede yargılanması, yapılan çeşitli
işkencelerden mucizelerle kurtulma-
sı ve ölümü sahneleriyle devam ede-
rek, azizenin Khalkedon Konsili’nde
gerçekleştirdiği mucize betimiyle son
bulur (Resim 2). Bizans dünyasında
aziz yaşamlarını öyküleyici biçimde
betimleyen anıtsal resim çevrimleri-
ne çok sık olarak rastlanmaz. Bizans
kaynaklarında yaşam öyküsü bilinen
150’nin üzerindeki azizden yalnızca
on sekizinin yaşam öyküsü anıtsal
bir resim programı olarak günümüze
ulaşabilmiştir. Bunlardan tek kadın
azize Euphemia’dır ve Euphemia’nın
duvar resmine konu olmuş yaşam
öyküsü çevrimi de Sultanahmet’teki
Resim 6Koruma çalışmalarına başlandığında freskoların olduğu duvar.
Fotoğraf: E. Akyürek.
Resim 7İlk yüzey temizliği sonrası freskoların durumu (en altta).
Fotoğraf: G. Dikilitaş.
Page 4
TOP
LU
MS
AL
TA
R‹H
284
AĞ
US
TOS
201
7
15
bu yapıdadır. Duvar resimleri kazı
sürecinde ilk ortaya çıkartıldıkların-
da iyi korunmuş vaziyetteydiler. Bu
aşamada fotoğraf ve çizimlerle bel-
gelenmiş olan sahneler Naumann ve
Belting tarafından yayımlanmıştır.
Bugün sahnelerin bir kısmı tamamen
ya da büyük ölçüde tahrip olmuşsa
da, onların çektikleri fotoğraflar ve
yaptıkları çizimlerle sahnelerin hepsi
belgelenmiştir (Resim 3, 4).
1964 yılında gerçekleştirilen kazıların
ardından, freskoların bulunduğu batı
duvarı muhdes bir yapı ile koruma
altına alınmaya çalışılmıştır (Resim
5). Ancak bu baraka aradan geçen
on yıllar boyunca duvar resimlerinin
korunabilmesi için yeterli olmamış,
resim yüzeylerinde büyük bozulma-
lar ve kayıplar yaşanmıştır (Resim
6, 7). Uzun yıllar boyunca Sultanah-
met’teki adliye binasının otopark
alanı içerisinde sahipsiz olarak ka-
lan Euphemia Kilisesi, bakımsızlık-
tan büyük ölçüde harap olmuştur.
Adliye binası 2011 yılında terk edil-
miş, bina 2015 yılında İl Milli Eğitim
Müdürlüğü’ne tahsis edilmiştir. 2012
yılında Vehbi Koç Vakfı sponsorlu-
ğunda yapının konservasyonu ve
çevre düzenlemesi çalışmaları başla-
dığında, duvar resimleri yer yer dö-
külmüş, Sebasteialı Kırk Martyr gibi
birkaç önemli sahne ise tamamen
yok olup gitmiş vaziyetteydi. Muhdes
yapının çatısı kısmen çökmüş, duvar-
ları çatlamış, etrafında ve duvarların
üzerinde büyük odunsu bitkiler çık-
mıştı. Naos zemini 20 santim kadar
asfalt kaplanmıştı. Bu değerli eser,
adliye binasının bir köşesine sıkış-
mış, zamanın yok edici gücüne teslim
edilmişti (Resim 8).
Yapının kurtarılması ve İstanbul’un
kültürel zenginliğine kazandırılabil-
mesi amacıyla hazırlamış olduğumuz
konservasyon, restorasyon ve çevre
düzenlemesi projesi Vehbi Koç Vakfı
tarafından kabul gördü ve vakıf ya-
pıda gerçekleştirilecek çalışmalara
sponsor olmak için 2012 yılında Kül-
tür ve Turizm Bakanlığı’na başvurdu.
28 Ocak 2013 tarihli Bakanlık izni ile,
İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlü-
ğü kontrolünde yapıda çalışmalara
başlandı. İlk olarak İstanbul Arkeo-
loji Müzeleri tarafından alanda bitki
temizliği yapıldı ve 1946 kazısından
sonra yapı zemininde birikmiş olan
moloz ve ne zaman yapıldığı belli ol-
mayan yaklaşık 30 cm kalınlığındaki
asfalt kaplama kaldırıldı. Hazırlanan
restorasyon ve çevre düzenlemesi
projesinin İstanbul 4 No’lu Kültür
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu
tarafından onaylamasının ardından
duvar resimleri ve duvarların res-
torasyonu çalışmalarına başlandı.
Freskoların konservasyonu restora-
tör Gülseren Dikilitaş başkanlığında
bir ekip tarafından, (Resim 9) duvar-
lardaki çalışmalar ise Doç. Dr. Ahmet
Güleç denetimindeki ekip tarafından
yürütülmektedir.
Duvar resimlerinin konservasyonu
büyük ölçüde tamamlanmıştır. Du-
varların konservasyonu ile ilgili ça-
lışmalar ise halen sürmektedir. Fres-
koların olduğu batı duvarının bir örtü
ile korumaya alınmasının ardından,
mevcut muhdes yapının kaldırılarak
freskolarda son rötuşların yapılması
planlanmaktadır. Batı duvarını ör-
terek freskoları çevre etkilerinden
koruyacak bir mimari strüktür pro-
jesi DS Mimarlık tarafından hazırlan-
mış, kurul tarafından onaylanarak
yapımına başlanmıştır. Yapının bu-
lunduğu alan Türk ve İslam Eserleri
Müzesi’nin kullanımında olduğundan
Euphemia Kilisesi de bu müzenin bir
parçası olarak işletilecek ve ziyaret
edilebilecektir. Çalışmaların 2017 yılı
içerisinde tamamlanması ve müzenin
ziyarete hazır hale gelmesi planlan-
maktadır. Böylece, yok olup gitmek-
te olan önemli bir yapı kurtarılmış,
İstanbul’un kültür yaşamına bir müze
olarak katılmış olacaktır.
engin akyürek koç üniversitesi
Resim 8Çalışmalara başlandığında Euphemia Kilisesi’nin genel görünümü.
Fotoğraf: E. Akyürek.
Resim 9Duvar resimleri üzerinde konservasyon çalışmaları.
Fotoğraf: E. Akyürek.
Page 5
16
haz
ırla
yan:
arkeo
log
lar
der
neğ
i is
tanbu
l şu
besi
Göz
den
Ka
çan
lar
deniz aslan
Proje başlangıcında Euphemia Kilise-
si ve yakın çevresi mevcut tüm izleri
de içine alacak şekilde çok daha ge-
niş bir bağlamda, çok daha bütünle-
şik bir algıyı benimseyerek ele alındı.
Freskoların sergilenmesinde ise yer-
den yükseltilmiş bir platform ile bir
tür yeni ek olarak okunabilecek bir
izlek yansıtma kaygısıyla 3 boyutlu
bir takının tasarlanması hedeflendi.
Şu anki tasarım sadece bir örtü ve
freskolar önünde cam bir koruma-
dan ibaret olup, zemin tümüyle çakıl
olarak teşkil edilmiştir. Kanımızca
belirli bir anlam kaymasına rağmen
gelinen son noktada, korunacak ve
teşhir edilecek freskolarla dolaysız
bir iletişim fırsatı sağlanmıştır. Üst
örtü ise hem yeterince gölge oluştu-
racak hem de bir nebze boşlukta du-
rurmuşçasına mevcut duvar ve diğer
yapısal unsurların tümüyle dışında
kendi konstrüktif diliyle ayrışmakta
ve yeni olanı temsil etmektedir. Üst
örtü ön cephede herhangi bir taşıyıcı
olmaksızın 5 metal kolon tarafından
taşınan bir üniform olmayan, katlan-
mış kaset sistemdir. Kolonlar mevcut
yapının ve izlerin temel sistemleri-
ne dokunmayan münferit temeller
üzerinde ana kirişleri taşımakta, bu
ana doğrultulara dik yöndeki mer-
teklerde üst kaplamayı oluşturan
kontrplak ve metal kaplamaya altlık
teşkil etmektedir. Sergi alanına yak-
laşıldığında öncelik yapısal mevcut
duvarların ve freskoların algılanma-
sı olup, bunların önündeki yansımaz
camlar ve bronz bilgilendirme yüzey-
leri mevcut sisteme değmeden yer
almaktadır. Tümüyle takılır sökülür
nitelikte olan ek unsurlar, gelecekte
söz konusu olabilecek herhangi bir
değişiklikte hiçbir kalıcı iz bırakma-
dan yerlerinden kaldırılabilecekler-
dir. Tüm alanı kaplayan hücreli örtü
AZİZE EUPHEMIA KALINTILARI İÇİN KORUMA ÇATISI
Page 6
TOP
LU
MS
AL
TA
R‹H
284
AĞ
US
TOS
201
7
17
arkeologlar derneği istanbul şubesi
Henri Prost otuzlu yıllarda hazırladı-
ğı İstanbul planlarında Sultanahmet
bölgesini “arkeolojik park” olarak
gösterse de, İbrahim Paşa Sarayı ve
daha sonra Antiokhos ve Lausos Sa-
raylarının kalıntılarının bulunacağı
alan Vilayet ve Adalet Sarayı için ay-
rılır. 1939 yılından itibaren plan gere-
ği bu alanda yapılan yıkım ve kazılar-
la, kalıntıların gün yüzüne çıkmasına
rağmen bir Adalet Sarayı inşa edilme-
si için 1949 yılında bir yarışma açılır.
Sedad Hakkı Eldem ve Emin Onat’ın
birlikte hazırladıkları proje yarışma-
yı kazanır ancak arkeolojik kalıntılar
projenin yarışmada öngörüldüğü gibi
yapılmasını engelleyecektir. Projede-
ki duruşma salonu blokları İbrahim
Paşa Sarayı’nın yıktırılan bölümü
yerine inşa edilebilirken Antiokhos
Sarayı (Euphemia Kilisesi) ve Lausos
Sarayı kalıntılarının üzerine denk ge-
len giriş bölümü ve savcılık ofislerini
içeren kısımlar yapılamaz. Bu blokla-
rın inşa edilebilmesi için uzun yıllar
devam eden tartışmalar bu alanın
tarihine ilginç bir boyut katar. Bülent
Tanju’nun Sedad Hakkı Eldem Not-
ları 3: Adliye Sarayı yazısı bu tartış-
maları ve süreci özetler: Sedad Hakkı
Eldem, müellifi olduğu projenin uy-
gulanması için onayı gereken Koruma
Kurulu’nun bir üyesidir, aynı zaman-
da devlet memuru olması ve projenin
bir devlet projesi olması, ilgili kurul
kararlarını önemli ölçüde etkilemiş-
tir. Yine de az sayıda muhalif ses ve
finansal sorunların da etkisiyle tartış-
malar ve yapım süreci uzayınca, S.H.
Eldem daha önce yeterince görkemli
olmadıkları için ilgiliyi hak etmedik-
lerini düşündüğü kalıntılar için proje-
sinde bazı revizyonlar yapmıştır.
Sonuçta İstanbul’un Adliye Sarayı
için 16. yüzyıldan kalma İbrahim Paşa
Sarayı’nın önemli bir kısmı yıkılmış-
tır. Bizans kalıntılarının bulunduğu
alan ise, tüm baskıya rağmen yapı-
laşmamıştır. Ne var ki kent yaşamına
özgün kimliğini sergileyecek şekilde
de dahil edilmemiştir. Euphemia
Kilisesi’nin (Antiokhos Sarayı) freskli
bölümü uzun yıllar bir kulübe içinde
gözlerden uzak sağlıksız bir ortam-
da korunmaya çalışılmıştır. Lausos
Sarayı’nın kalıntılarının önemli bir
kısmı ise, bugün Fatih Belediyesi’nin
ahşap sahne yapısının altında dik-
katli gözlerin ilgisini beklemeye
devam etmektedir. Kalıntıların baş-
ka kısımları da ya çiçek tarhlarının
içinde birer peyzaj elemanına ya da
evsizlerin siper olarak kullandıkları
ve dibinde ateş yaktıkları bir koruma
duvarına dönüştürülmüştür.
İstanbul Adliyesi Çağlayan’daki yeni
yerine taşınınca Sultanahmet’teki
yapı İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne tah-
sis edilmiştir. Kaderin bir cilvesi ola-
rak eski Adliye Sarayı binası da artık
erken Cumhuriyet dönemi mimarlık
tarihinin önemli bir temsilcisi ola-
rak kültürel mirasımızın bir parçası
olmuştur.
Euphemia Kilisesi kalıntılarının ko-
runması için başlatılmış olan yeni
proje önemli bir umuttur. Bu umudun
büyümesinin, Antiokhos ve Lausos
Sarayı kalıntılarını kapsaması ve ken-
tin başka arkeolojik alanları için de
örnek teşkil etmesi dileğiyle...
* Bu yazı dizisi Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi adına Zeynep Kuban ve Yiğit Ozar tarafından hazırlanmaktadır.
SON SÖZ*
içinde serbest olarak duran çakıl,
yüzeyin mevcut zeminindeki döşeme
harç ve alt yapıların korunması ve
drenajın sağlanması için önerilmiştir.
Yeni kurguda önerilen çakıl altında
kalan ana drenaj hattı, hiçbir şekilde
mevcut zeminleri zedelememektedir.
Çatı suyu adliye cephesinden alın-
makta, böylece alana ek bir su yükü
getirilmemektedir. Aydınlatma, örtü
konstrüksiyonu içinden yapılmakta,
kamaşma yapacak hiçbir aydınlatma
unsuru kullanılmamaktadır. Fresko-
ların aydınlatması ise cam paneller
ve duvar arasından asimetrik ışık
kaynakları ile sağlanmakta olup, ay-
dınlatma için yine yansımaya ve ka-
maşmaya sebep olmayacak bir düze-
nek öngörülmektedir. Alanın çevre-
sel algısı sergiledikleri kadar önemli
oldu. Daha kentsel bir açılımı tercih
etmekle birlikte mevcut koşullar bu
anlamda en iyi şekilde değerlendiril-
miştir. Alana yaklaşım İbrahim Paşa
Sarayı doğrultusundan alanın güney
doğusunda olup, alanı çevreleyen
mevcut sınır duvarları bir miktar
ötelenerek yeni, geçirgen bir ritmi
sağlayan metal elemanlar ve içine
monte edilen perfore metal tanıtım
duvarı ile kimliklendirildi. Aydınlat-
ma karakteri bu hatta da taşınarak
gece algısında bir seçicilik sağlanmış
oldu. Bir anlamda da var olan yapılar,
kentsel konturlar ve Euphemia Kili-
sesi arasından toplayıcı ya da son-
landırıcı bir yer tarifi üretilmiş oldu.