Top Banner
5. ULUSAL 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ KALİTESİ KONGRESİ 11-12 Kasım 2016 Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi 20 Mayıs Amfisi, İzmir www.saykad.net "Çocukluktan Yaşlılığa Yaşam Kalitesi"
197

5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

Aug 29, 2019

Download

Documents

ngothu
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

5. ULUSAL 5. ULUSAL

SAĞLIKTA YAŞAMSAĞLIKTA YAŞAM

KALİTESİ KONGRESİKALİTESİ KONGRESİ

11-12 Kasım 2016

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi 20 Mayıs Amfisi, İzmir

www.saykad.net

"Çocukluktan Yaşlılığa Yaşam Kalitesi"

Page 2: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

SAYKAD ADINA

ÖNSÖZ

Değerli meslektaşlarım,

Ülkemizde ilk kez 2004 yılında düzenlediğimiz “Sağlıkla İlgili Yaşam Kalitesi” bilimsel

toplantılarının beşincisine ulaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Gelişmiş ülkelerdeki sağlık

hizmetlerinin sunumunda ve tercihlerde alınan kararlarda algılanan sağlık ve yaşam

kalitesinin giderek artan düzeyde yer alması sürecine ülkemizi de dahil etmede bir katkımız

olduğunu düşünüyor, bundan gurur duyuyoruz.

Bu düşünceyle Sağlıkta Yaşam Kalitesi Derneği, ülkemizde alanda ve klinik uygulama

ortamında Sağlıkta Yaşam Kalitesi gereçlerinin uygulamasında geniş bir demografik yelpazede

karşılaşılan sorunlar ve elde edilen sonuçların yorumlanması amacıyla bu beşinci kongrenin

konusunu “Çocukluktan Yaşlılığa Klinik Uygulamalarda Yaşam Kalitesi“ olarak belirlemiştir. Bu

toplantıda öne çıkan konular, yaşam kalitesi yanında "iyilik hali"; "bakım verenler üzerindeki

yükün onların yaşam kalitesi üzerindeki etkileri"; "yaşlılığın" yaşam kalitesine etkileri ve

toplumdaki "bedensel ve/veya zihinsel engellilerde" yaşam kalitesi olmuştur.

Kongremizin gerçek bir bilimsel ortamda ve içerikte sürdürülmesine katkısı olan tüm

konuşmacı ve araştırmacılara; kongremize katkı sağlayan, başta Ege Üniversitesi Tıp

Fakültesi yöneticileri ve Prof. Dr. Hatice Mavioğlu olmak üzere tüm kişi ve kuruluşlara,

düzenleme kurulu üyelerine ve bu kongreyi üstün emekleriyle olanaklı kılan değerli

asistanlarımıza gönülden teşekkür ediyorum.

Saygılarımla.

Prof. Dr. Hayriye ELBİ

SAYKAD ve Kongre Düzenleme Kurulu adına

Başkan

Page 3: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

1

DÜZENLEME KURULU

BAŞKAN

Hayriye Elbi

KONGRE SEKRETERLERİ

Erhan Eser

Hakan Baydur

DÜZENLEME KURULU ÜYELERİ

Ömer Aydemir

Aylin Ermertcan

Dilek Ergin

Özlem Kuman

Aynur Çetinkaya

Gül Gerçeklioğlu

Page 4: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

2

BİLİMSEL KURUL

Prof. Dr. Arzu Yorgancıoğlu

Prof. Dr. Aylin Türel Ermertcan

Prof. Dr. Ayşe Küçükdeveci

Prof. Dr. Barış Toprak

Prof. Dr. Canan Tıkız

Prof. Dr. Cengiz Kırmaz

Prof. Dr. Demet Aydın

Prof. Dr. Demet Özbabalık

Prof. Dr. Erhan Eser

Prof. Dr. Erol Gökel

Prof. Dr. Ertuğrul Ercan

Prof. Dr. Fehmi Akçiçek

Prof. Dr. Gönül Tezcan Keleş

Prof. Dr. Görsev Gülmen Yener

Prof. Dr. Hasan Tekgül

Prof. Dr. Hasan Yüksel

Prof. Dr. Hatice Mavioğlu

Prof. Dr. Hayriye Elbi

Prof. Dr. İdil Tekin Mirzai

Prof. Dr. İpek Özunan

Prof. Dr. Kaan Kavaklı

Prof. Dr. Levent Yoleri

Prof. Dr. Leyla İyilikçi Karaoğlan

Prof. Dr. Mehmet Tuncay Duruöz

Prof. Dr. Muzaffer Polat

Prof. Dr. Ömer Aydemir

Prof. Dr. Pınar Dündar

Prof. Dr. Rukiye Pınar

Prof. Dr. Serap Öztürkcan

Prof. Dr. Sezgin Ulukaya

Prof. Dr. Sibel Canbaz Kabay

Prof. Dr. Talha Müezzinoğlu

Prof. Dr. Tuncay Göksel

Prof. Dr. Yücel Demiral

Prof. Dr. Zümrüt Başbakkal

Doç. Dr. Adalet Koca Kutlu

Doç. Dr. Beyhan Özyurt

Doç. Dr. Caner Fidaner

Doç. Dr. Cevad Seküri

Doç. Dr. Dilek Ergin

Doç. Dr. Emel Yılmaz

Doç. Dr. Gülay Ok

Doç. Dr. Sultan Eser

Doç. Dr. Şermin Yalın Sapmaz

Doç. Dr. Verda Toprak

Yrd. Doç. Dr. Aynur Çetinkaya

Yrd. Doç. Dr. Gül Gerçeklioğlu

Yrd. Doç. Dr. Hakan Baydur

Yrd. Doç. Dr. Nurgül Güngör Tavşanlı

Yrd. Doç. Dr. Nursen Bolsoy

Yrd. Doç. Dr. Saliha Özpınar

Page 5: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

3

İÇİNDEKİLER

DÜZENLEME KURULU .................................................................................. 1

BİLİMSEL KURUL ........................................................................................ 2

İÇİNDEKİLER ............................................................................................. 3

KONGRE PROGRAMI ................................................................................... 11

ANA PROGRAM .................................................................................................... 11

PARALEL DAL SEMPOZYUMLARI ................................................................................ 13

KONUŞMACI METİNLERİ .............................................................................. 20

AMELİYATHANEDE KIRILGAN BİR YAŞLI ....................................................................... 21

Doç. Dr. Verda TOPRAK ............................................................................................... 21

ANESTEZİDE MALİYET –MEMNUNİYET .......................................................................... 27

Doç. Dr. Verda TOPRAK ............................................................................................... 27

PSİKİYATRİK MORBİDİTELERDE BAKIM VEREN YÜKÜ VE YAŞAM KALİTESİ ................................ 29

Dr. Didem SÜCÜLLÜOĞLU DİKİCİ ..................................................................................... 29

DERİ KANSERLERİNDE YAŞAM KALİTESİ ....................................................................... 34

Prof. Dr. Aylin TÜREL ERMERTCAN .................................................................................. 34

YAŞLILARDA DÜŞMELER VE YAŞAM KALİTESİ ................................................................. 35

Yrd. Doç. Dr. Dilek ÇEÇEN ............................................................................................ 35

YAŞLILARDA CERRAHİ VE YAŞAM KALİTESİ ................................................................... 39

Prof. Dr. Fatma DEMİR KORKMAZ ................................................................................... 39

MEME KÜÇÜLTME CERRAHİSİNİN YAŞAM KALİTESİ ÜZERİNE ETKİSİ ....................................... 47

Doç. Dr. Yavuz Keçeçi ................................................................................................. 47

HASTA ÖZBİLDİRİM (PRO-HBS) ÖLÇEKLERİNİN, İLAÇLARIN ETKİLİLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

AMACIYLA KULLANIMI - ULUSLARARASI DÜZENLEMELER ................................................... 49

Prof. Dr. Erhan Eser, .................................................................................................. 49

ÇOCUKLARDA YAŞAM KALİTESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİNDE KULLANILAN GENEL AMAÇLI VE SORUNA

ÖZEL ÖLÇEKLER VE BUNLARIN TÜRKİYE’DEKİ KULLANIMI ................................................. 59

Doç.Dr.Dilek Ergin ..................................................................................................... 59

ÇOCUKLARDA YAŞAM KALİTESİ: KLİNİK UYGULAMALAR VE YAŞANAN GÜÇLÜKLER .................... 61

Doç. Dr. İlker Günay, İzmir Behçet Uz Çocuk Hastanesi ......................................................... 61

Page 6: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

4

YAŞAM KALİTESİNİN VEKİL (PROXY) DEĞERLENDİRMESİ: ÇOCUK ÖRNEĞİ ............................... 64

Yrd.Doç.Dr.Hakan Baydur ............................................................................................ 64

ÇOCUKLARDA SAĞLIK ALGISI VE YAŞAM KALİTESİNE PSİKOSOSYAL BAKIŞ ............................... 68

Dr.Şermin Yalın Sapmaz .............................................................................................. 68

BİLDİRİ ÖZETLERİ ...................................................................................... 70

ESANSİYEL TREMORLU HASTALARDA DENGE EĞİTİMİNİN DENGE, YÜRÜME VE YAŞAM KALİTESİ

ÜZERİNE ETKİSİ ................................................................................................... 71

1-Bilge Kara, 1-Turhan Kahraman, 1-Melda Soysal Tomruk, 2-Berril Dönmez Çolakoğlu, 3-Özge Yılmaz

Küspeci .................................................................................................................. 71

MULTİPL SKLEROZ’DA POSTURAL KONTROL EGZERSİZLERİNİN DENGE VE YAŞAM KALİTESİ ÜZERİNE

ETKİSİ .............................................................................................................. 73

Muhammed Zahid Uz , 2- Bilge Kara , 3- Egemen İdiman , 4- Derya Kaya .................................... 73

MULTİPLE SKLEROZLU KADINLARDA SEKSÜEL DİSFONKSİYON, YORGUNLUK VE DEPRESYONUN

YAŞAM KALİTESİNE ETKİSİ ....................................................................................... 75

1-Selin Akıncıoğlu, 2-Yrd.Doç.Dr. Nurgül Güngör Tavşanlı, 3-Prof. Dr. Hatice Mavioğlu ................... 75

MULTİPLE SKLEROZ HASTALARININ BAKIM VERENLERİNDE YAŞAM KALİTESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

...................................................................................................................... 77

1-Gülbin Ergin, 2-Ayşe Volkan, 3-Bilge Kara ....................................................................... 77

MULTİPL SKLEROZ HASTALARININ SPASTİSİTE DERECESİNİN UYKU VE YAŞAM KALİTESİ İLE İLİŞKİSİ 79

1-Çağdaş Balcı, 2-Adile Özkan, 3-Handan Işık Özışık Karaman .................................................. 79

İNME GEÇİRMİŞ HASTALARA BAKIM VERENLERİN AKUT VE KRONİK DÖNEMDEKİ DEPRESYON VE

YAŞAM KALİTESİ ALGILARI ...................................................................................... 81

1-Muhammed Arca, 2-Ali Ceylan .................................................................................... 81

EPİLEPSİ TANISIYLA İZLENEN HASTALAR VE ANNELERİNDE UYKU KALİTESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ83

Erhan Bayram, Yasemin Topcu, Pakize Karaoğlu, Uluç Yiş, Semra Hız Kurul ................................. 83

ORTAOKUL VE LİSE ÖĞRENCİLERİ ARASINDA VERTİGO SIKLIĞI VE YAŞAM KALİTESİNİN

DEĞERLENDİRİLMESİ ............................................................................................. 84

1-Ramazan Sağlan, 2-Saniye Göktaş, 3-Gülsüm Öztürk Emiral, 4-Egemen Ünal, 5-Didem Arslantaş, 6-

Alaettin Ünsal .......................................................................................................... 84

ROMATOİD ARTRİT HASTALARINDA JENKİNS UYKU DEĞERLENDİRME ANKETİ’NİN (JSEQ) TÜRKÇE

VERSİYONUNUN GEÇERLİLİK VE GÜVENİLİRLİĞİ ............................................................. 86

1-Mehmet Tuncay Duruöz, 2-Çağrı Ünal Ertekin, 2-Fırat Ulutatar, 3-Canan Şanal Toprak, 2- Osman

Hakan Gündüz .......................................................................................................... 86

Page 7: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

5

ARTRİT ETKİSİ ÖLÇÜM SKALASI-2 KISA FORMUNUN (AIMS2-SF) TÜRKÇE GEÇERLİLİK VE

GÜVENİLİRLİĞİNİN ARAŞTIRILMASI ............................................................................. 88

1- Mehmet Tuncay Duruöz, 2- Çağrı Ünal Ertekin, 3- Canan Şanal Toprak ............................... 88

YILLIK ZOLEDRONİK ASİT İNFÜZYONU YAPILAN OSTEOPOROZ HASTALARINDA MEMNUNİYET, HASTA

TERCİHİ VE YAN ETKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ .............................................................. 90

Banu Dilek, Ebru Şahin, Didem Erdem, Deniz Bulut, Selmin Gülbahar ........................................ 90

PSÖRİATİK ARTRİT HASTALARINDA DENGENİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE KLİNİK, FONKSİYONEL

PARAMETRELER İLE İLİŞKİSİNİN ARAŞTIRILMASI ............................................................. 91

1- Hatice Şule Baklacıoğlu, 2- Mehmet Tuncay Duruöz, 3- Canal Şanal Top, 4- Kardelen Gencer, 5-

Pamir Atagündüz ...................................................................................................... 91

JENKİNS UYKU DEĞERLENDİRME ANKETİNİN PSORİATİK ARTRİT TANILI HASTALARDA GEÇERLİLİK VE

GÜVENİLİRLİĞİ .................................................................................................... 93

1-Kardelen Gencer, 2-Tuncay Duruöz, 1-Fırat Ulutatar, 2-Hatice Şule Baklacioğlu, 2-Didem Erdem ..... 93

ANKİLOZAN SPONDİLİT TANILI HASTALARDA JENKİNS UYKU SKALASININ GEÇERLİLİK VE

GÜVENİLİRLİĞİ .................................................................................................... 95

1-Mehmet Tuncay Duruöz, 2-Fırat Ulutatar, 3-Ekim Can Öztürk, 4-Canan Şanal Toprak, 5-Anwar Suhaimi

........................................................................................................................... 95

TORONTO PSORİATİK ARTRİT TARAMA II (TOPAT-II) ANKETİNİN TÜRK TOPLUMUNDA GEÇERLİLİK

ÇALIŞMASI ......................................................................................................... 97

1-Canan Şanal Toprak, 2- Mehmet Tuncay Duruöz, 3-Fırat Ulutatar .......................................... 97

ANKİLOZAN SPONDİLİT HASTALARINDA HASTALIK AKTİVİTESİNİN VE FONKSİYONEL DÜZEYİN YAŞAM

KALİTESİ ÜZERİNE ETKİSİ........................................................................................ 99

1-Mine Pekesen Kurtça 1-Elif Gür Kabul 1- Bilge Başakçı Çalık 1- Ummuhan Baş Aslan 2- Murat Taşçı, 2-

Veli Çobankara ......................................................................................................... 99

ROMATOİD ARTRİT HASTALARINDA HASTALIK AKTİVİTESİ, YAŞAM KALİTESİ VE FONKSİYONEL

DURUMU ETKİLER Mİ? ........................................................................................... 101

1- Elif Gür Kabul, 1-Mine Pekesen Kurtça, 1-Bilge Başakcı Çalık, 1-Ummuhan Baş Aslan, 2-Murat

Taşçı 101

SPİNAL PATOLOJİSİ OLAN HASTALARDA YAŞAM KALİTESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ................... 103

1-Ayşe Kayalı, 2-Gülbin Ergin, 3-Bilge Kara ..................................................................... 103

OMURİLİK YARALANMALI HASTALARDA NÖROJENİK BARSAK DİSFONKSİYONU VE YAŞAM KALİTESİNE

ETKİSİ ............................................................................................................. 105

Engin Koyuncu, Güldal Funda Nakipoğlu Yüzer, Özlem Taşoğlu, Zerrin KASAP, Neşe Özgirgin .......... 105

Page 8: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

6

AİLEVİ AKDENİZ ATEŞİ HASTALIĞININ TEDAVİSİNDE KULLANILAN KOLŞİSİNİN HASTALARIN BİLİŞSEL

VE DUYGUSAL SÜREÇLERİNE ETKİSİ .......................................................................... 107

1- Özge Devezer, 2- Mehmet Tuncay Duruöz, 3- Sevda Bulduk........................................... 107

KARPAL TÜNEL SENDROMUNUN YAŞAM KALİTESİ VE UYKU KALİTESİ ÜZERİNE ETKİSİ (ÖN SONUÇLAR)

..................................................................................................................... 109

Burcu Karaca, Yusuf Yıdırım ....................................................................................... 109

SIRT VE BEL AĞRISI OLAN VE OLMAYAN TIBBİ SEKRETERLERİN KLİNİK FAKTÖRLERİNİN

KARŞILAŞTIRILMASI .............................................................................................. 110

Fatmanur Aybala Koçak, Emine Eda Kurt, Hatice Rana Erdem, Figen Tuncay .............................. 110

SAĞLIK ÇALIŞANLARINDA SİGARA KULLANIMININ UYKU, FİZİKSEL AKTİVİTE DÜZEYİ VE SOLUNUM

ÜZERİNE ETKİSİ .................................................................................................. 112

1-Özge Çakır, 2-Berna Calp, 3-Abdullah Koyuncu, 4-Mustafa Özer .......................................... 112

ANKSİYETE BOZUKLUĞU TANISI OLAN ÇOCUKLARDA UYKU VE YAŞAM KALİTESİNİN SAĞLIKLI

KONTROLLERLE KARŞILAŞTIRILMASI .......................................................................... 114

1.Gonca Özyurt, 2. Yusuf Öztürk, 3. Aynur Akay Pekcanlar ................................................... 114

OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU TANISI OLAN ÇOCUKLARDA TERAPÖTİK AT BİNME AKTİVİTELERİNİN

YAŞAM KALİTESİ VE OTİZM BELİRTİLERİ ÜZERİNE ETKİSİ .................................................. 116

1-Gonca Özyurt, 2- Çağla Dinsever, 3- Selçuk Akpınar, 4- Kürşat Özcan, 5- Yücel Şal, 6- Yusuf Öztürk 116

FONKSİYONEL KABIZLIKLI ÇOCUKLARDA YAŞAM KALİTESİ, HASTA VE EBEVEYNİN PSİKOSOSYAL

DEĞERLENDİRİLMESİ ............................................................................................ 118

1-Yeliz Çağan Appak, 2-Şermin Yalın Sapmaz, 1-Güzide Doğan, 2-Ahmet Herdem, 3-Beyhan Cengiz

Özyurt, 1-Erhun Kasırga ............................................................................................ 118

KONJENİTAL KALP HASTALIKLI ÇOCUKLARIN ANNELERİNİN TEPKİLERİ: YAŞAM KALİTESİ, ANKSİYETE

VE DEPRESYON İLİŞKİSİ, EBEVEYN TUTUMLARI, AİLE İŞLEVSELLİĞİ ..................................... 120

1-Fatoş Alkan, 2- Tamay Sertçelik, 3-Şermin Yalin Sapmaz, 4-Erhan Eser, 1-Şenol Coşkun .............. 120

KONJENİTAL KALP HASTALIKLI ÇOCUKLARDA YAŞAM KALİTESİ, ANKSİYETE VE DEPRESYON İLİŞKİSİ

..................................................................................................................... 122

1-Fatoş Alkan, 2-Tamay Sertçelik, 3-Şermin Yalin Sapmaz, 2- Şenol Coşkun, 4- Erhan Eser ............ 122

DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARDA UYKU VE YAŞAM KALİTESİNİN

SAĞLIKLI KONTROLLERLE KARŞILAŞTIRILMASI .............................................................. 124

1-Yusuf Öztürk, 2-Gonca Özyurt, 3-Aynur Pekcanlar Akay .................................................... 124

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU OLAN 7-17 YAŞ GRUBU ÇOCUKLARDA YAŞAM

KALİTESİ .......................................................................................................... 126

1-Öznur Bilaç, Canem Kavurma, Arif Önder, Yakup Doğan, 2-Şermin Yalın Sapmaz ....................... 126

Page 9: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

7

ASTIMLI ÇOCUK VE ADÖLESANLARIN ÖZ-ETKİLİLİKLERİNİN YAŞAM KALİTESİNE ETKİSİ ............... 127

1- Duygu Karaarslan, 2- Zümrüt Başbakkal .................................................................. 127

ALOPESİ AREATA TANILI ÇOCUK VE ERGENLERDE YAŞAM KALİTESİ, AİLE İŞLEVSELLİĞİ VE

PSİKOPATOLOJİ .................................................................................................. 129

1-Ayşe Kutlu, 2-Selcen Kundak .................................................................................... 129

OBEZİTESİ OLAN 7-17 YAŞ GRUBU ÇOCUKLARDA YAŞAM KALİTESİ ...................................... 131

1-Arif Önder, 2-Gamze Çelmeli, 1-Canem Kavurma, 1-Öznur Bilaç, 1-Yakup Doğan, 3-Esin Özatalay . 131

VİTİLİGO HASTALIĞI OLAN ÇOCUKLAR VE EBEVEYNLERİNİN YAŞAM KALİTESİ, DEPRESYON VE KAYGI

DÜZEYLERİ ....................................................................................................... 132

zlem Önen, Selcen Yamacı, Handan Özek Erkuran, Ayşe Kutlu, Burcu Çakaloz ............................ 132

ÇÖLYAK HASTASI ÇOCUKLARIN RUHSAL DURUMLARI, YAŞAM KALİTESİ VE EBEVEYN TUTUMLARININ

DEĞERLENDİRİLMESİ ............................................................................................ 134

1-Güzide Doğan, 2-Şermin Yalın Sapmaz, 1-Yeliz Çağan Apak, 2-Masum Öztürk, 3-Yeşim Yiğit, 4-Beyhan

Cengiz Özyurt, 1-Erhun Kasırga ................................................................................... 134

OTİZMDE YAŞAM KALİTESİ ANKETİ- EBEVEYN SÜRÜMÜNÜN TÜRKÇE GEÇERLİLİK VE GÜVENİLİRLİĞİ

..................................................................................................................... 136

1-Börte Gürbüz Özgür, 2-Hatice Aksu, 3-Erhan Eser ........................................................... 136

OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU TANISI OLAN ÇOCUKLARIN BAKIM VERENLERİNİN YAŞAM

KALİTELERİNİN ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ ......................................... 138

1-Börte Gürbüz Özgür, 2-Erhan Eser,3-Hatice Aksu ............................................................ 138

OBEZİTE TANILI ÇOCUK VE ERGENLERDE PSİKOPATOLOJİ, YAŞAM KALİTESİ VE DUYGUDURUM

DEĞERLENDİRİLMESi ............................................................................................ 140

1. Deniz Özalp Kızılay 2. Şermin Yalın Sapmaz 3. Semra Şen 4. Yekta Özkan 5. Beyhan Cengiz Özyurt 6.

Betül Ersoy, .......................................................................................................... 140

WEISS İŞLEVSELLİKTE BOZULMA ÖLÇEĞİ-ÖZBİLDİRİM FORMU TÜRKÇE GÜVENİLİRLİĞİ VE

GEÇERLİLİĞİ ...................................................................................................... 142

1-Şermin Yalın Sapmaz, 2-Dilek Ergin, 2-Nesrin Şen Celasin, 3- Öznur Bilaç, 1- Masum Öztürk, 2-Duygu

Karaarslan, 4- Mahmut Cem Tarakçıoğlu, 5-Ömer Aydemir ................................................... 142

ANKİLOZAN SPONDİLİTDE DOMİNANT MİZACIN AĞRI SEVİYESİ,HASTALIK AKTİVİTESİ VE YAŞAM

KALİTESİ İLE İLİŞKİSİ ............................................................................................ 144

1-Tülay Yıldırım, 2-Dilek Solmaz, 3-Murat Emul, 4-Gürkan Akgöl, 5-Dilek Yalvaç, 1-Yüksel Ersoy ..... 144

KRONİK AĞRILI HASTALARDA YAŞAM KALİTESİNİN İNCELENMESİ ........................................ 146

1-Ceyda Afacan, 2-Eren Yılmaz Afacan ........................................................................... 146

Page 10: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

8

YAŞLI OPERE KALÇA KIRIĞI OLAN HASTALARDA POSTOPERATİF MORTALİTE VE MORBİDİTE

BELİRLENMESİNDE ASA RİSK SINIFLAMASI İLE KIRILGANLIK SKORUNUN KARŞILAŞTIRILMASI VE HASTA

MEMNUNİYETİNİN SAPTANMASI: RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRME ...................................... 148

1-Verda Toprak, 1-Pelin Şen, 2-Emre Demirçay, 1-Leyla Çağlayan ........................................... 148

LOMBER DİSK HERNİSİ OLAN OLGULARDA FARKLI TEDAVİ YÖNTEMLERİNİN AĞRI VE YAŞAM KALİTESİ

ÜZERİNE ETKİSİ .................................................................................................. 150

1-Duygu Aktar Reyhanioğlu, 2-Fatih Sefil ........................................................................ 150

METASTATİK OLMAYAN NONMELANOM DERİ KANSERLİ HASTALARDA ‘SKIN CANCER INDEX’İN

TÜRKÇE’YE KÜLTÜREL UYARLAMASI VE TÜRKÇE SÜRÜMÜN GÜVENİLİRLİĞİ (ÖN SONUÇLAR) ...... 152

1-M. Kürşat Evrenos, 2-Aylin Türel Ermertcan, 2-Tubanur Çetinarslan, 3-Önder Karaarslan, 4-Mehmet

Dadacı, 5-Hakan Uzun, 6-Ferdi Öztürk, 7-İlgül Zeren Bilgin, 1-Yavuz Keçeci, 8-Erhan Eser .............. 152

HEREDİTER ANJİYOÖDEM HASTALARINDA YAŞAM KALİTESİ: HASTALIĞIN GETİRDİĞİ YÜK ........... 154

1-Özlem Kuman Tunçel, 2-Nihal Mete Gökmen, 3-Nazlı Kahraman, 4-Okan Gülbahar, 5-Şebnem Pırıldar

......................................................................................................................... 154

SEAATTLE ANJİNA SKALASININ TÜRK POPULASYONUNDA GEÇERLİLİĞİ ................................ 156

1-Mehmet Tuncay Duruöz, 2-Fırat Ulutatar, 3-Canan Şanal Toprak, 4-Anwar Suhaimi ................... 156

JİNEKOLOJİK SAĞLIK DAVRANIŞLARI İLE SAĞLIKLI YAŞAM BİÇİMİ DAVRANIŞLARI (SYBD) ARASINDAKİ

İLİŞKİ .............................................................................................................. 158

Pınar Koçkanat, Mine Bekar ........................................................................................ 158

GESTASYONEL DİYABETES MELLİTUSLU KADINLARIN YAŞADIĞI YORGUNLUĞUN YAŞAM KALİTESİ

ÜZERİNE ETKİSİ .................................................................................................. 160

1-Ticen Altın, 2-Nurgül Güngör Tavşanlı ......................................................................... 160

HOMEOPATİ KULLANAN KİŞİLERİN YAŞAM KALİTELERİ VE HOMEOPATİYE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİNİN

BELİRLENMESİ .................................................................................................... 162

Adalet Kutlu, Mehmet Gülşen ..................................................................................... 162

BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK KURULUŞUNA BAŞVURANLARDA FRAMİNGHAM RİSK PROFİLİ VE YAŞAM

KALİTESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ............................................................................ 164

1-Ramazan Sağlan, 2-Selma Metintaş ............................................................................. 164

ESKİŞEHİR MEVSİMLİK TARIM İŞÇİLERİ VE YEREL HALKIN ÇOCUKLARINDA YAŞAM KALİTESİ

KARŞILAŞTIRILMASI .............................................................................................. 166

Zeynep Demirtaş, Hatice Aygar, Gülsüm Öztürk Emiral, Melike Alaiye, Ece Elif Öcal, Muhammet Fatih

Önsüz, Selma Metintaş .............................................................................................. 166

İZMİR’DE BİR DEVLET HASTANESİNDE ÇALIŞAN HEMŞİRELERİN İŞYERİ ZORBALIĞINA MARUZ KALMA

DURUMLARI VE YAŞAM KALİTELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ............................................. 168

Page 11: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

9

1- Begüm Es, 2- Nurgül Güngör Tavşanlı..................................................................... 168

ÇOCUKLARDA YAŞAM KALİTESİ VE GENEL SAĞLIK ALGISI İLİŞKİSİNİN YAŞAM KOŞULLARI FARKLI İKİ

GRUPTA DEĞERLENDİRİLMESİ ................................................................................. 170

Ece Elif Öcal, Gülsüm Öztürk Emiral, Hatice Aygar, Zeynep Demirtaş, Melike Alaiye, Muhammet Fatih

Önsüz, Selma Metintaş .............................................................................................. 170

FARKLI BÖLÜMLERDE ÖĞRENİM GÖREN ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN GENEL YAŞAM KALİTELERİ VE

DEPRESYON DURUMLARI ....................................................................................... 172

Nihal Büker, Erdoğan Kavlak, Raziye Şavkın, Khalid Yahya Abdullah Alsayani ............................. 172

TIP FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİ ve ARAŞTIRMA GÖREVLİLERİNDE SAĞLIKLI YAŞAM BİÇİMİ

DAVRANIŞLARI ................................................................................................... 174

Pınar Özdemir Deniz, Ferhat Yıldız, Burak Çapacı, Ali Arıkan, Filiz Abacıgil, Erdal Beşer ............... 174

BALIKESİR’DE KENTSEL BİR BÖLGEDE YAŞAYAN KİŞİLERİN GENEL SAĞLIKLARINI ALGILAMA

DURUMLARININ İNCELENMESİ ................................................................................. 176

Celalettin Çevik, İbrahim Aldemir, Saliha Şence ............................................................... 176

BALIKESİR’DE KARESİ İLÇESİNE BAĞLI BİR MAHALLEDE YAŞAYAN KİŞİLERİN HASTALANMA VE

SAĞLIKLI YAŞAM BİÇİMİ DAVRANIŞLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ ........................................ 178

Celalettin Çevik, İbrahim Aldemir, Saliha Şence ............................................................... 178

BEDENSEL ENGELLİLERDE BAKIM KALİTESİNİN YAŞAM KALİTESİ İLE İLİŞKİSİ ........................... 180

1-Nadir Maşalacı, 2-Hakan Baydur ................................................................................ 180

DESTEKLEYİCİ BAKIM GEREKSİNİMLERİ ÖLÇEĞİ KISA FORMUNUN TÜRKÇE’YE UYARLANMASI ....... 182

Türkan Özbayır, Özlem Soyer, Arzu Aslan ...................................................................... 182

YAŞLI BİREYLERİN KRONİK HASTALIK DURUMU İLE YAŞAM KALİTESİ ARASINDAKİ İLİŞKİ, ÇANAKKALE

ÖRNEĞİ ........................................................................................................... 184

Buse Yüksel, Özgür Özerdoğan,Merve Çelik, Sibel Cevizci, Coşkun Bakar .................................. 184

ÇANAKKALE’DE YAŞLILARDA YAŞAM KALİTESİNİN COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ

..................................................................................................................... 186

Merve Çelik, Sibel Cevizci, Özgür Özerdoğan, Buse Yüksel, Coşkun Bakar .................................. 186

YAŞLI BİREYLERDE YAŞAM KALİTESİNİ ETKİYEN FAKTÖRLERİN İNCELENMESİ .......................... 188

Sibel Cevizci, Merve Çelik, Buse Yüksel, Özgür Özerdoğan, Coşkun Bakar .................................. 188

MANİSA ŞEHZADELER SAĞLIK EĞİTİM ARAŞTIRMA BÖLGESİNDE BAZI KENTSEL BÖLGELERDE

YAŞLILARDA YAŞAM KALİTESİNİN BELİRLEYİCİLERİ ......................................................... 190

1-Şebnem Güvenç, 2-Erhan Eser ................................................................................... 190

Page 12: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

10

HUZUREVİNDE YAŞAYAN BİREYLERİN GENEL SAĞLIK DURUMU, GÜNLÜK YAŞAM AKTİVİTELERİ VE

DEPRESİF BELİRTİ DÜZEYLERİ ................................................................................. 192

1-Şemsinnur Göçer, 2-Osman Günay, 3-R.Özlem Ulutabanca, 4-Tuncay Polat, 5-Zehra İncedal Sonkaya

......................................................................................................................... 192

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ YAŞAM KALİTESİ ÖLÇEĞİ YAŞLI MODÜLÜNÜN ALTERNATİF TÜRKÇE KISA

SÜRÜMLERİNİN (WHOQOL-OLD-Short) PSİKOMETRİK ÇÖZÜMLEMELERİ ................................. 194

1.Erhan Eser, 2.Sultan Eser ........................................................................................ 194

Page 13: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

11

KONGRE PROGRAMI

ANA PROGRAM

11 Kasım 2016 (1. Gün):

Kayıt ve Açılış 09:00 - 09:30

Konferans (09:30 – 10:15 )

Yönetici: Prof. Dr. Hayriye Elbi, Ege Üniv. Tıp Fak. Psikiyatri AD.

Yer: Ege Üniversitesi Tıp Fak. 20 Mayıs Amfisi

Dünyada ve Türkiye’de yaşam kalitesi, klinik

uygulamanın neresinde?

Prof. Dr. Ömer Aydemir

Manisa CBÜ. Tıp Fak. Psikiyatri AD.

Ara: 10:15 – 10:45

İkili konferans (10:45 – 12:00)

Yönetici:Prof. Dr.Şebnem Pırıldar, Ege Üniv. Tıp Fak. Psikiyatri AD.

Yer: Ege Üniversitesi Tıp Fak. 20 Mayıs Amfisi

İyilik durumu ve yaşam kalitesi: Kavramsal

değerlendirme

Prof. Dr. Hayriye Elbi

Ege Üniv. Tıp Fak. Psikiyatri AD.

Özbildirim ölçekleri hakkındaki FDA ve EMA

rehberleri

Prof. Dr. Erhan Eser

Manisa CBÜ. Tıp Fak. Halk Sağlığı AD.

12:00 – 13:00 Öğlen arası

Panel (13:00 – 14:15) Yaşlılık sorunları ve yaşam kalitesi

Yönetici: Prof. Dr. Fehmi Akçiçek, Ege Üniv. Tıp Fak. İç Hastalıkları AD. Nefroloji BD.

Yer: Ege Üniversitesi Tıp Fak. 20 Mayıs Amfisi

Yaşlılarda yaşam kalitesini etkileyen temel

özellikler ve risk faktörleri

Doç. Dr. Şevnaz Şahin

Ege Üniv. Tıp Fak. İç Hastalıkları AD. Geriatri BD

Yaşlılıkta ortaya çıkan nörolojik hastalıkların

yaşam kalitesi üzerine etkileri

Prof. Dr. Demet Özbabalık Adapınar

Eskişehir Acıbadem Hastanesi

Ameliyathanede kırılgan bir yaşlı Doç. Dr. Verda Toprak

Başkent Üniversitesi

İstanbul Araştırma ve Uygulama Hastanesi

İkili Konferans (14:15 – 15:15) Engellilik ve yaşam kalitesi

Yönetici: Prof. Dr. Ömer Aydemir, Manisa CBÜ. Tıp Fak. Psikiyatri AD.

Yer: Ege Üniversitesi Tıp Fak. 20 Mayıs Amfisi

Bedensel engellilerde yaşam kalitesi Prof. Dr. Ümmühan Baş Aslan

Denizli Pamukkale Üniv. Fizyoterapi ve Rehabilitasyon

Yüksekokulu

Zihinsel engellilerde yaşam kalitesi Prof. Dr. Berna Binnur Akdede

Dokuz Eylül Üniv. Tıp Fak. Psikiyatri AD.

Ara: 15:15 – 15:30

Paralel Dal Sempozyumları (15:30–18:00)

Page 14: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

12

12 Kasım 2016 (2. Gün):

Konferans (09:00 – 09:30)

Yönetici: Prof. Dr. Yücel Demiral

Dokuz Eylül Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı AD.

Yer: Ege Üniversitesi Tıp Fak. 20 Mayıs Amfisi

Yaşam kalitesinin vekil (proxy)

değerlendirmesi

Yrd. Doç. Dr. Hakan Baydur

Manisa CBÜ. Sağlık Bilimleri Fak. Sosyal Hizmet

Bölümü

İkili Konferans (09:30 – 10:30)

Bakım verenlerin yükü ve yaşam kalitesi

Yönetici: Prof. Dr. Rukiye Pınar, Sabahattin Zaim Üniv. Sağlık Bilimleri Fak.

Yer: Ege Üniversitesi Tıp Fak. 20 Mayıs Amfisi

Nörolojik sorunlarda bakım veren yükü

ve yaşam kalitesi

Yrd. Doç.Dr. Zeliha Tülek

İstanbul Üniv. Florence Nightingale Hemşirelik Fak. İç

Hast. Hemş. AD.

Psikiyatrik morbiditelerde bakım veren

yükü ve yaşam kalitesi

Uz. Dr. Didem Sücüllüoğlu Dikici

Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi

Ara: 10:30 – 11:00

Panel (13:00 – 14:15)

Çocuk sağlığında yaşam kalitesine yaklaşım

Yönetici: Prof. Dr. Mustafa Bak, Serbest Hekim

Yer: Ege Üniversitesi Tıp Fak. 20 Mayıs Amfisi

Kanserli çocuk ve yaşam kalitesi Prof. Dr. Mehmet Kantar

Ege Üniv. Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD

ve EÜPBM

Hemofilide yaşam kalitesi Prof. Dr. Can Balkan

Ege Üniv. Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hast. AD.,

Çocuk Hematolojisi BD.

Çocuk psikiyatrisinde yaşam kalitesi Prof. Dr. Özlem Gencer

DEÜ Tıp Fak. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve

Hastalıkları AD.

12:30 – 13:30 Öğlen arası

Paralel Dal Sempozyumları (13:30–17:00) (Ara: 15:30-15:45)

Bildiri Ödülleri sunumu ve kapanış (16:30–17:00)

Page 15: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

13

PARALEL DAL SEMPOZYUMLARI

11 Kasım 2016 Paralel Dal Sempozyumları (15:30–18:00) Yer: Ege Üniversitesi Tıp Fak.

Dekanlık Binası, Tıp Eğitimi AD.

Salon 1 Dal Sempozyumu 1: Nörolojik sorunlar ve yaşam kalitesi (15:30–18:00)

Yer: Ege Üniversitesi Tıp Fak. Dekanlık Binası, Tıp Eğitimi AD

Panel: Nörolojik hastalıklarda yaşam kalitesi

Genel Koordinatör: Prof.Dr. Hatice Mavioğlu, CBÜTF Nöroloji AD. TND Yaşam Kalitesi

ÇG. (Açılış)

Moderatörler:

Prof.Dr.Demet Özbabalık, Eskişehir Acıbadem Hastanesi

Prof.Dr.Görsev Gülmen Yener, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fak. Nöroloji AD.

Konuşma(cı)lar :

ALS hastalarında iletişim ve güncel teknolojiler

Uzm. Dr.Alper Kaya, ALS Derneği Başkan Yardımcısı

Parkinson hastalığında yaşam kalitesini ve toplumda farkındalığı arttırmaya yönelik

çalışmalar

Prof.Dr. Ayşe Bora Tokçaer, TND Genel Sekreteri

İzmir MS derneğinin MS’li hastaların yaşam kalitesini arttırmaya yönelik faaliyetleri

Prof.Dr.Egemen İdiman, İzmir MS Derneği Başkanı

Mersin’de aktif yaşlanma merkezi ve yaşlı dayanışma evleri ile yapılan yaşam kalitesi

odaklı çalışmalar

Prof.Dr. Aynur Özge, Türkiye Alzheimer Derneği Mersin Şubesi Başkanı

Sözel Bildiri Oturumu:

Moderatör:

Prof.Dr.Sibel Canbaz Kabay, Dumlupınar Üniv. Tıp Fak. Nöroloji AD.

Page 16: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

14

11 Kasım 2016 Paralel Dal Sempozyumları (15:30–18:00) Yer: Ege Üniversitesi Tıp Fak.

Dekanlık Binası, Tıp Eğitimi AD.

Salon 2 Dal Sempozyumu 2: Çocuk nörolojisi ve yaşam kalitesi (15:30–18:00)

Yer: Ege Üniversitesi Tıp Fak. Dekanlık Binası, Tıp Eğitimi AD

Panel: Çocuklarda önce çıkan nörolojik sorunların Yaşam Kalitesine etkisi

Moderatörler:

Prof. Dr. Sarenur Gökben, Ege Üniv. Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hast. AD. Çocuk Nörolojisi

BD.

Prof. Dr. Hasan Tekgül, Ege Üniv. Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hast. AD. Çocuk Nörolojisi

BD.

Konuşma(cı)lar :

Epilepside yaşam kalitesinin değerlendirilmesi

Prof.Dr. Gül Serdaroğlu, Ege Üniv. Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hast. AD. Çocuk Nörolojisi

BD.

Serebral palside yaşam kalitesi ölçeklerinin değerlendirilmesi

Prof.Dr. Ayşe Tosun, Adnan Menderes Üniv. Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hast. AD. Çocuk

Nörolojisi BD.

Nöromusküler hastalıklarda yaşam kalitesinin değerlendirilmesi gerekir mi?

Doç.Dr. Uluç Yiş, Dokuz Eylül Üniv. Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hast. AD. Çocuk Nörolojisi

BD.

Sözel Bildiri Oturumu:

Moderatörler:

Prof.Dr. Muzaffer Polat, Manisa CBÜ Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hast. AD. Çocuk

Nörolojisi BD.

Doç.Dr. Erhan Bayram, Dokuz Eylül Üniv. Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hast. AD. Çocuk

Nörolojisi BD.

Page 17: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

15

11 Kasım 2016 Paralel Dal Sempozyumları (15:30–18:00) Yer: Ege Üniversitesi Tıp Fak.

Dekanlık Binası, Tıp Eğitimi AD.

Salon 3 Dal Sempozyumu 3: Romatolojik sorunlar, rehabilitasyon ve yaşam kalitesi (15:30–

18:00)

Yer: Ege Üniversitesi Tıp Fak. Dekanlık Binası, Tıp Eğitimi AD.

Panel:

Moderatörler:

Prof.Dr. Berrin Durmaz - Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi FTR AD.

Prof.Dr. Elif Akalın - Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, FTR AD.

Konuşma(cı)lar :

Yaşlı artritli hastalarda yaşam kalitesini artırmak için öneriler

Prof. Dr. Yasemin Turan - Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi, FTR AD.

Yaşlılarda yaşam kalitesini artırmak için temel rehabilitasyon yaklaşımları

Prof. Dr. Sibel Eyigör, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi FTR AD.

Yaşlılarda yaşam kalitesini artırmada iş uğraşı terapisi uygulamaları

Yrd. Doç. Dr. Özge Çakır, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi, Lefkoşe, Kıbrıs

Sözel Bildiri Oturumu:

Moderatör:

Prof. Dr. Canan Tıkız, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, FTR AD.

Page 18: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

16

12 Kasım 2016 Paralel Dal Sempozyumları (13:30–17:00) (Ara: 15 30-15 45) Yer: Ege Üniversitesi

Tıp Fak. Amfileri Binası

Salon 1 Dal Sempozyumu 4: Çocuk sağlığı sorunları ve yaşam kalitesi

Yer: Ege Üniversitesi Tıp Fak. Amfileri Binası, Amfi 1

Panel: Moderatör: Prof. Dr. Erhun Kasırga, Manisa CBÜ. Tıp Fak. Çocuk Sağ. ve Hast.

AD.

Konuşma(cı)lar :

Çocuklarda sağlık algısı ve yaşam kalitesine psiko-sosyal bakış

Yrd. Doç. Dr. Şermin Yalın, Manisa CBÜ. Tıp Fak. Çocuk Psikiyatrisi AD.

Çocuklarda yaşam kalitesinin değerlendirmesinde kullanılan genel amaçlı ve soruna

özel ölçekler ve bunların Türkiye'deki kullanımı

Doç. Dr. Dilek Ergin, Manisa Manisa CBÜ. Sağlık Bilimleri Fak. Çocuk Sağ. ve Hast. Hem.

AD.

Çocuklarda yaşam kalitesi: Klinik uygulamalar ve yaşanan güçlükler

Doç. Dr. İlker Günay, İzmir Behçet Uz Çocuk Hastanesi

Sözel Bildiri Oturumu:

Moderatör: Prof. Dr. Zümrüt Başbakkal, Ege Üniv. Hemşirelik Fak., Çocuk Sağ. ve Hast.

Hemş. AD.

Yrd. Doç. Dr. Şermin Yalın, Manisa CBÜ. Tıp Fak. Çocuk Psikiyatrisi AD.

Page 19: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

17

12 Kasım 2016 Paralel Dal Sempozyumları (13:30–17:00) (Ara: 15 30-15 45) Yer: Ege Üniversitesi

Tıp Fak. Amfileri Binası

Salon 2 Dal Sempozyumu 5: Ağrı, anestezi ve yaşam kalitesi (13:30–17:00)

Yer: Ege Üniversitesi Tıp Fak. Amfileri Binası, Amfi 2

Panel: Yaşlı hasta, yaşam kalitesi ve anestezi: hastanın perspektifinden

Moderatör: Prof. Dr. Erol Gökel, Dokuz Eylül Üniv. Tıp Fak. Anesteziyoloji Ve

Reanimasyon AD.

Konuşma(cı)lar :

Geriatrik yaş sınırı belirleyici mi? Yaş mı/yandaş hastalık mı?

Prof. Dr. Gönül Tezcan Keleş., Manisa CBÜ. Tıp Fak. Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD.

Geriatrik anestezi tetikleyici mi? Neyi /ne kadar?

Prof. Dr. Leyla İyilikçi Karaoğlan; Dokuz Eylül Üniv. Tıp Fak. Anesteziyoloji ve

Reanimasyon AD.

Geriatrik anestezide maliyet/memnuniyet

Doç. Dr. Verda Toprak, Başkent Üniversitesi, İstanbul Hastanesi Anesteziyoloji ve

Reanimasyon AD.

Sözel Bildiri Oturumu:

Moderatörler: Prof. Dr. Sezgin Ulukaya, Ege Üniv. Tıp Fak. Anesteziyoloji ve

Reanimasyon AD.

Prof. Dr. Murat Aksun İzmir Katip Çelebi Üniv. Tıp Fak. Anesteziyoloji ve Reanimasyon

AD.

Page 20: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

18

12 Kasım 2016 Paralel Dal Sempozyumları (13:30–17:00) (Ara: 15 30-15 45) Yer: Ege Üniversitesi

Tıp Fak. Amfileri Binası

Salon 3 A-Dal Sempozyumu 6: Yaşam kalitesini tehdit eden süreğen hastalıklarda medikal

yaklaşım ve yaşam kalitesi (13:30–15:30)

Yer: Ege Üniversitesi Tıp Fak. Amfileri Binası, Amfi 3

Panel : Onkolojide yaşam kalitesi

Moderatör: Prof.Dr. Ender Ellidokuz, Dokuz Eylül Üniv. Tıp Fak. İç Hastalıkları AD.

Gastroenteroloji BD.

Konuşma(cı)lar :

Onkolojide bir sonuç ölçütü olarak yaşam kalitesi

Prof.Dr.Rukiye Pınar, Sabahattin Zaim Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi

Hemşirelik Bölümü

Deri kanserlerinde yaşam kalitesi

Prof. Dr. Aylin Ermertcan Manisa CBÜ. Tıp Fak. Dermatoloji AD.

Sözel Bildiri Oturumu:

Moderatör: Prof. Dr. Aynur Türeyen, Ege Üniversitesi Hemşirelik Fak. İç Hastalıkları

Hemş. AD.

B-Dal Sempozyumu 7: Yaşam kalitesin tehdit eden süreğen hastalıklarda cerrahi

yaklaşım ve yaşam kalitesi (15:30–17:00)

Yer: Ege Üniversitesi Tıp Fak. Amfileri Binası, Amfi 3

Panel : Cerrahisi sonrası yaşam yalitesi

Moderatör: Doç. Dr. Adalet Koca Kutlu, Manisa CBÜ. Sağlık Bilimleri Fak. Cerrahi Hast.

Hemş. AD.

Konuşma(cı)lar :

Yaşlılarda cerrahi ve yaşam kalitesi

Prof. Dr. Fatma Demir Korkmaz, Ege Üniversitesi Hemşirelik Fak. Cerrahi Hast. Hemş.

AD.

Yaşlılarda omurga cerrahisinde yaşam kalitesi

Prof. Dr. Ömer Akçalı, Dokuz Eylül Üniv. Tıp Fak. Ortopedi ve Travmatoloji AD.

Yaşlılarda düşmeler ve yaşam kalitesi

Yrd.Doç.Dr. Dilek Çeçen, Manisa CBÜ. Sağlık Bilimleri Fak. Cerrahi Hast. Hemş. AD.

Meme küçültme cerrahisi ve yaşam kalitesi

Doç. Dr. Yavuz Keçeci, Manisa CBÜ Tıp Fak. Plastik ve Rekonstürktif Cerrahi AD.

Sözel Bildiri Oturumu:

Moderatör:

Doç. Dr. Emel YILMAZ, Manisa CBÜ. Sağlık Bilimleri Fak. Cerrahi Hast. Hemş. AD.

Page 21: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

19

12 Kasım 2016 Paralel Dal Sempozyumları (13:30–17:00) (Ara: 15 30-15 45) Yer: Ege Üniversitesi

Tıp Fak. Amfileri Binası

Salon 4 Dal Sempozyumu 8: Yaşam kalitesinde metodoloji ve halk sağlığı oturumu (13:30–

17:00)

Yer: Ege Üniversitesi Tıp Fak. Amfileri Binası, Amfi 4

Sözel Bildiri Oturumu:

Moderatörler: Prof. Dr. Süheyla Özsoy, Ege Üniv. Hemşirelik Fak. Halk Sağlığı Hemş.

AD.

Doç. Dr. Mustafa Tözün, İzmir Katip Çelebi Üniv. Tıp Fak, Halk Sağlığı AD.

Page 22: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

20

KONUŞMACI METİNLERİ

Page 23: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

21

AMELİYATHANEDE KIRILGAN BİR YAŞLI

Doç. Dr. Verda TOPRAK

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Anesteziyoloji Ve Reanimasyon AD.

[email protected]

Yaşlılar için sağlıkta yaşam kalitesi

• Günümüzde, gerek gelişmiş ülkelerin, gerekse gelişmekte olan ülkelerin sağlık politikaları,

yaşlıların bağımsız biçimde yaşamalarına ve topluma entegre olmalarına öncelik

vermektedir.

• Yaşlı kişilerin sağlığı denildiğinde, belirleyici konu olarak yalnızca hastalık prevalansı ya da

hastalığın yokluğu görülemez ve görülmemelidir. Yaşlı kişilerin büyük bölümü hastalıkları

olsa da, hastalıklarının günlük hayatlarını ciddi olarak etkileyen olumsuz sonuçları ortadan

kaldırılabildiği takdirde, kendilerini bütünüyle sağlıklı olarak hissedebilir.”

• (World Health Organization, 1998 )

Kırılganlık Sendromu (Frailty)

• Patient frailty: the elephant in the operating theatre

Anaesthesia. 2014 Jan;69 Suppl 1:26-34 ;Hubbard RE1, Story DA

• Fark etmek kolay, fakat o anda ihmal edilen kavram

• Yalnızca “bakarak “farketmenin perioperatif dönemde istenmeyen yan etkilere olumsuz

etkisi ve sınırlamaları var

• 2005-2009 yılları arasında1 milyonun üzerinde hastada

• Önceden cerrahi riskleri ASA ve diğer tüm risk skorları ile belirlenmiş ,

• tüm cerrahi gruplarda,

• 30 günlük morbidite ve mortalitenin daha çok ve daha güvenilir olarak saptamıştır.

Anesth Analg. 2016 Sep 12. Frailty, Aging, and Cardiovascular Surgery. Graham A1, Brown CH 4th.

• Özellikle kardiyak cerrahide ( transkateter aortik valv implantasyonu), kırılganlık

postoperatif mortalite ve morbidite ile yüksek risk hastaları belirlemede bilinen tüm risk

skorları içinde daha belirleyicidir.

• (1) preoperatif dönemde yüksek riskli hastaların belirlenmesi

(2) Kırılgan hastalar için perioperatif optimizasyon stratejilerinin belirlenmesi

Are the frail destined to fail? Frailty index as predictor of surgical mobidity and mortality in the

elderly.

Page 24: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

22

• J Trauma Acute Care Surg. 2012 Jun;72(6):

• Farhat JS1, Velanovich V, Falvo AJ, Horst HM, Swartz A, Patton JH Jr, Rubinfeld IS.

• BACKGROUND:

• America's aging population has led to an increase in the number of elderly patients

necessitating emergency general surgery. Previous studies have demonstrated that

increased frailty is a predictor of outcomes in medicine and surgical patients. We

hypothesized that use of a modification of the Canadian Study of Health and

Aging Frailty Index would be a predictor of morbidity and mortality in patients older than 60

years undergoing emergency general surgery.

• METHODS:

• Data were obtained from the National Surgical Quality Improvement Program Participant

Use Files database in compliance with the National Surgical Quality Improvement Program

Data Use Agreement. We selected all emergency cases in patients older than 60 years

performed by general surgeons from 2005 to 2009. The effect of increasing frailty on

multiple outcomes including wound infection, wound occurrence, any infection, any

occurrence, and mortality was then evaluated.

• RESULTS:

• Total sample size was 35,334 patients. As the modified frailty index increased, associated

increases occurred in wound infection, wound occurrence, any infection, any occurrence,

and mortality. Logistic regression of multiple variables demonstrated that the frailty index

was associated with increased mortality with an odds ratio of 11.70 (p < 0.001).

• CONCLUSION:

• Frailty index is an important predictive variable in emergency general surgery patients older

than 60 years. The modified frailtyindex can be used to evaluate risk of both morbidity and

mortality in these patients. Frailty index will be a valuable preoperative risk assessment

tool for the acute care surgeon.

• LEVEL OF EVIDENCE:

• Prognostic study, level II.

Can routine preoperative data predict adverse outcomes in the elderly? Development and validation

of a simple risk model incorporating a chart-derived frailty score.

• J Am Coll Surg. 2014 Oct;219(4):684-94.

• Amrock. LG1, Neuman MD2, Lin, HM3, Deiner S4.

Page 25: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

23

◦ Hayır!

Anaesthesia 2016, 71 611-626

K. Richardson, J. Hopker

• Editorial

• One minute to assess frailty, but what should we do next?

Anaesthesia 2016, 71, 684–691

• Do first impressions count? Frailty judged by initial clinical impression predicts medium-

term mortality in vascular surgical patients.

• O'Neill BR1, Batterham AM2, Hollingsworth AC3, Durrand JW4, Danjoux GR5,2.

• Yanlızca bakarak bile (ilk klinik izlenim) kırılgan hastayı tanımlamak ve perioperatif önlem

almada anlamlı.

Anaesthesia. 2016 Jun;71(6):622-6.

Editor yazısı

• One minute to assess frailty, but what should we do next?

Tanım

“nöromuskuler, metabolik ve immun sistemlerin fizyolojik rezervlerinde yaşa bağlı azalma ve

stresörlere duyarlılık durumu”

Kırılganlık

• Yaşlanmaya bağlı

• Olumsuz istenmeyen olaylarda bağımsız risk faktörü

• Yaygın

• İlerleyici

• Epizodik

• Önlenebilir komponentler

• Yaşam kalitesine etkili

• Pahallı

Harrison J, Clegg A, Conroy S, Young J. Managing frailty

as along-term condition. Age Ageing 2015;44:732-5.

Pratik uygulamada nasıl tanı koyacağız?

Page 26: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

24

1. Ayrıntılı geriatrik değerlendirme (Comprehensive geriatric assessment) (CGA)

◦ Yapısal, multidisipliner değerlendirme

◦ Basit değerlendirme

◦ Yürüme hızı

◦ Timed-up-and-go test (TUGT)

◦ PRISMA-7 anketi

◦ Rutin veri

◦ Electronik kırılganlık indeksi (eFI)

Yürüme hızının ölçülmesi

Van Kan G, et al. Gait speed at usual pace as a predictor of adverse outcomes in community-

dwelling older people. JNHA 2009;13:881-9.

• Kronometreli saat ve 4 metre mesafe

• Median yaşam beklentisi 0.8 m/s

• > 5 saniyeden az sürede 4 metre

• İyi, geçerli, basit tek seferde disabiliteyi uzun dönem bakım hastası mı olacak, düşme,

mortaliteyi öngörebilir,

• 0.6 m/s daha yavaş yüründüğünde neler oluyor sorusunun yanıtı için daha kapsamlı

çalışmalar gerekli??

• Eğer hasta kendi fonksiyon azalmasını tanımlamıyorsa daha da kıymetli

Kalk ve git testi

Podsiadlo, D. et al. The timed, Up & Go: a test of basic functional mobility for frail elderly

persons. Journal of American Geriatric Society 1991;39:142-8.

• TUGT > 10 saniye

• Positif prediktif değer = 0.17

• Negatif prediktif değer = 0.99

• “Kırılgan değil” demek için çok kıymetli

Page 27: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

25

Kırılgan tanımı alan hastaya ne oluyor?

• İstenmeyen yan etkiler

• Disabilitenin artması

• Düşmeler

• Yeniden hastaneye yatış

• Hastane yatış süresinin artması

• Yoğun bakımda uzun yatış riski

• Ölüm

A hastası, 78 yaşında K, KOAH ve TipII diyabet, geçirilmiş MI, depresyon ve osteoartrit ve…………….

• 11 ilaç

• 10 yeni eklenecek ilaç

• 9 yaşam şekli değişikliği önerisi

• 8–10 rutin doktor randevusu

• Sigara bırakma polikliniği

Hughes et al. Guidelines for people not diseases. Age Ageing 2013;42:62-9.

• Hem hazırlanmak hem de erteleyebilmeyi amaçlamak için önemli

Basit stresor olaylarla iyileşememeye yatkınlığın artmasını fark etmek açısından önemli (sonucu

etkilemeyecek testler hastaya zarar verebilir)

Page 28: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

26

Kırılganlığın tanınmaması hastaları yarar görmeyecekleri ve hatta zarar görecekleri girişimlerle

yüzyüze bırakır.

Kırılganlığı tanımak hasta için proaktif bir nem taşır.

Page 29: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

27

ANESTEZİDE MALİYET –MEMNUNİYET

Doç. Dr. Verda TOPRAK

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Anesteziyoloji Ve Reanimasyon AD.

[email protected]

Anestezide Hasta Memnuniyetini Ölçme Yöntemleri

Hasta memnuniyeti sağlıkta yaşam kalitesinin önemli ölçeklerinden biridir. Anesteziden memnuniyet

klinik çalışmalarda bir sonuç olarak ve toplam sağlıkta yaşam kalitesinin bir parçası olarak

değerlendirilir. Klinik deneyimde anestezi ve sağlıkta yaşam kalitesi ölçeklerinin yeterince

geliştirilmediği ve yeterince de klinikte kullanılmadığını göstermiştir.

Pascoe hasta memnuniyetini; aldığı bakımı, “kognitif fonksiyon” ve “duygusal yanıt” verdiği hasta

reaksiyonu olarak tanımlar. Hasta memnuniyetini belirleyen hastaların sosyodemografik, kültürel

etkileşmeler ve hastaların kognitif durumları hasta memnuniyetinde önemlidir.

Hasta memnuniyeti ölçeği geliştirilirken

Aile memnuniyeti

Rejyonel anestezi

Monitorize anesstezi bakısı

Çocuk hastalar

Perioperatif Memnuniyet

Perioperatif değerlendirme

Perioperatif Bakım’la ilgii ölçekler vardır ve Tablo’da gösterilmiştir.

Anestezi alacak hastalar için optimum anket süresi belli değildir. Anketin uygulanma yeri ve

zamanlaması ile de ilgili çelişkiler vardır. Erken derlenme döneminde hastalar hala anestezinin

etkisi altında olabilirler. İlerleyen zamanlarda taburculuktan sonar hastaya ulaşmak mümkn

olmayabilir.

Hasta demografisiinin de hasta memnuniyeti üzerine etkisi vardır:

Anestezide maliyeti etkileyen en önemli faktor hastande yatış süresidir. Hastanede beklenen yatış

süresinin 3 günden fazla uzaması; hasta maliyetini belirgin arttırmaktadır. Postoperatif dönemden

sonra beklenmeyen yoğun bakım yatışları yine maliyet artışının en önemli nedenidir.

Sonuç:

Şimdiye kadar hasta memnunyetini ölçen 7000’den çok makale pubmed’de izlense de ancak 71’I

doğru ölçeklerle izlenmiştir. Anesteziye yönelik pek çok gelişmiş ölçme yöntemi geliştirilmiştir.

Ancak anestezi çalışmalarının çok büyük bir bölümü bu ölçme yöntemlerini kullanmamaktadırlar.

Page 30: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

28

Hem eksik olan anesteziye yönelik ölçekler geliştirilmeli ; hem de klinisyenleri bu lçme yöntemlerini

kullanmaya teşvik etmek gereklidir. Hasta güvenliği ve kaliteyi arttırmayı hedeflerken bu ölçeklerin

kullanılması esas olmalıdır.

Farklı klinik durumlarda Hasta memnuniyeti anketleri önerileri

Ölçeğin adı Yazarlar Anestezi

yöntemi

Nerede

uygulanabilir

Notlar

ISAS Dexter ve

ark.

Monitorize

Anestezi Bakı

Araştırma ve

kalite

geliştirme

Sık kullanılır. İzlem

çalışmalarında. Hasta ve

klinisyenler tarafından kabul

görür. Hızlı uygulanabilir.

Preanestetik

vizit kalitesi

Snyder-

Ramos ve

ark.

Ön

değerlendirme

Kalite

geliştirme

Preanestezik vizit için

geliştirilmiş çok iyi bir anker.

Ancak Almanca, diğer diller için

geçerlik güvenilirlik testleri

yok.

Perioperatif

anket

Capuzzo

ve ark.

Perioperatif Kalite

geliştirme

İyi gliştirilmiş, kısa, genel ve

rejyonel anesteziden sonra

hasta memnuniyetini

ölçebiliyor.

Perioperatif

anket

Bauer ve

ark.

Perioperatif Kalite

geliştirme

İyi kalitede,

Soruları anlaşılır, anesteziye

bağlı hasta memnuniyetini ve

anesteziye ilişkin istenmeyen

durumları ölçebilir.

LPPSq’nun

İngilizce

adaptasyonu

Jlala ve

ark.

Perioperatif Araştırma Uzun, ama hastaların en uyum

gösterdiği anket

Heidelberg’in

Perianestetik

Anketi

Schiff ve

ark.

Perioperatif Araştırma Uzun, daha çok araştırmalar

için uygun

Derlenme

Kalitesi-40

Derlenme odası Araşırma ve

kalite

geliştirme

Derlenme odası için geliştirilmiş

Page 31: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

29

PSİKİYATRİK MORBİDİTELERDE BAKIM VEREN YÜKÜ VE YAŞAM KALİTESİ

Dr. Didem SÜCÜLLÜOĞLU DİKİCİ

Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi. [email protected]

Yüzyıldan fazla süredir geleneksel psikiyatri, semptom ve tanılar üzerinde odaklanmış, ancak son

birkaç 10 yıldır bilimsel ve pratik uygulamalarda önemli hale gelen “yaşam kalitesi”, “aile yükü” ve

“hasta memnuniyeti” gibi konularda ruhsal hastalığın hastalık olmayan kısımlarıyla da

ilgilenmektedir. Ruhsal hastalıklarda tedavilerin toplum temelli olmaya başlaması bunun en önemli

nedenidir. Çünkü hastaların yataklı kurumlar dışında aile içinde geçirdikleri süre uzamakta ve aileler

hastaların bakımında daha aktif rol üstlenmektedirler. Psikiyatrik hastalığı olan bir kişiyle birlikte

yaşayan aile üyeleri üzerinde bir takım sorunlar oluşturabileceği gösterilmiş ve bu aileye yük olarak

tanımlanmaktadır (1).

Özellikle fiziksel hastalıklarda bakım veren yükü olarak adlandırılan aile yükü, bakım sunarken

yaşanabilen fiziksel, psikolojik, sosyal ve finansal tepkileri ifade etmede kullanılır. Yük kavramı

nesnel ve öznel yük olmak üzere iki grupta incelenmektedir. Nesnel yük gelir kaybı, sağlık üzerine

etkiler, sosyal etkinliklerin kısıtlanması, ev ortamındaki gerginlik gibi zorlukları ifade ederken, öznel

yük ise hastanın rahatsızlık verici davranışları ile ilişkili sıkıntı, huzursuzluk, umutusuzluk,

tükenmişlik gibi olumsuz duygularını içermektedir (1,2). Reinhart ve Horwitz öznel yükün utanç,

damgalama, suçluluk, gücenme, küskünlük, bıkkınlık gibi duygusal boyutları olduğunu ifade

etmişlerdir (3). Diğer taraftan bakım veren yükü toplumsal, kültürel, aile birimlerinin yapılanmaları

ile ilgili özellikler, sağlık sistemiyle ilgili özellikler ve bakım verenin yaşı, etnik kökeni, cinsiyeti,

hastaya olan yakınlığı, eğitim durumu, ekonomik durumu, inançları, sosyal desteği gibi hastalıktan

bağımsız kavramlardan da etkilenmektedir.

Ruhsal bozuklukların aileler üzerinde yarattıkları yük alanında ilk çalışmalar daha çok şizofreni hasta

yakınlarında yapılmıştır. Zamanla duygudurum bozuklukları ve anksiyete bozukluklarıyla ilgili de aile

yükü çalışmaları artmıştır. Ruhsal hastalıkların doğasının, seyrinin birbirinden farklı olması aile yükü

açısından karşılaştırma yapmayı zorlaştırsa da şizofreni hasta yakınlarında yüksek aile yükü

bulunmuş, çalışmalarda anksiyete bozukluklarında da azımsanmayacak oranda aile yükü yaşanmakta

olduğu gösterilmiştir (4,5). Ruhsal hastalıklarda bakım veren yükünü ortak olarak etkileyen faktörler

arasında hastalıkların klinik belirtileri yanında bakım verenin başa çıkma stratejileri gösterilmiştir.

Magliano ve arkadaşları şizofreni hastalarının yakın çevrelerindeki insanların %83’üne finansal,

duygusal ve günlük hayatla ilgili yükler getirdiklerini tespit etmiştir (6). Bakım veren yüküne neden

olan faktörlerle ilgili çalışmalar hastalığın farklı özelliklerine odaklanmışlardır. Pozitif belirtilerin

yüke daha fazla sebep olduklarını bildiren çalışmaların yanısıra pozitif ve negatif belirtilerin birlikte

yüke neden olduklarını bildiren çalışmalar da bulunmaktadır (7,8). Farklı bir sonuç olarak Dyck

vearkadaşlarına göre negatif belirtiler daha fazla yüke neden olabilmektedir (9). Tersten bakarsak

sosyal olarak daha aktif, ev dışında da zaman geçirebilen, bilişsel kapasitesi yeterli olan ve üretken

Page 32: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

30

biçimde çalışabilen, kişiler arası ilişkilerinde başarılı ve bakım verenlerinden ihtiyaçları olabildiğince

az olan kişilerin bakım verenlerine getirebilecekleri yük de doğal olarak daha az olacaktır. Perlick ve

arkadaşlarının kapsamlı çalışmasına CATIE (Clinical Antipsychotic Trials of Effectiveness

Interventions) katılan 1423 hasta davet edilmiş ve 623 hasta ve bunların birincil bakım vereni

çalışmaya katılmayı kabul etmiştir (10). Hastalık belirtilerinin bakım veren yükü açısından belirleyici

olduğu bildirilmiştir. Buna göre bakım verenlerin etkilendikleri sorunlu davranışın pozitif belirtiler,

bakım verenlerin işlevselliklerinin en çok etkilendiği faktörün negatif belirtiler ve kaynak

gereksinimi; günlük aktivitelerinin kesintiye uğramasının en büyük nedeninin ise her iki belirti alanı

olduğu tespit edilmiştir. Ülkemizde yapılan Aydın ve arkadaşlarının 50 şizofrenik hasta ile yaptıkları

araştırmalarında bakım veren yükünün hastanın yaşı, alevlenme ve hastanede yatarak tedavi görme

sayıları ile ilişkili olduğu gösterilmiş, ancak literatürden farklı olarak hastalık belirtileriyle ilişki

bulunmamıştır (11). Gülseren ve arkadaşlarının 239 hasta ve yakınıyla yaptıkları araştırmalarında ise

bakım veren yükü ile pozitif ve negatif belirtiler, işlevsellik puanları, anksiyete ve depresyon

puanları arasında anlamlı ilişki bulunmustur (12). Yazarlar ayrıca hastanın erkek, bakım verenin

kadın olması, ekonomik sorunların varlığı, hastanın aynı zamanda süreğen bedensel bir hastalığının

olması ve sosyal desteğin yetersiz olması durumunda bakım veren yükünün arttığını bildirmişlerdir.

Aslantaş ve Adana ise hastalık süresi ve şiddetinin bakım veren yüküyle doğrusal bir ilişkide olduğunu

belirtmişlerdir (13)

Bipolar bozukluğu olan hastaların yakınlarının da algıladığı yük yüksek oranda bildirilmiş (14,16)

ancak bipolar bozukluğun doğası gereği mani ve depresif epizodlar arası belirtilerin etkilerini

araştırmada kısıtlılıklar oluşturmaktadır. Reinares ve arkadaşlarının en az üç aydır remisyonda olan

86 Bipolar (I ve II) bozukluklu hasta ve yakını ile yaptıkları çalışmada öznel yükle, hastanın zayıf

sosyal ve mesleki işlevselliği, son iki yıl içinde geçirilmiş bir dönem varlığı, hızlı döngülülük öyküsü

ve bakım verenin hastanın ilaç alımından sorumlu olması arasında anlamlı derecede ilişki

bulunmuştur (15). Hastalık tanısı, yaş, eğitim düzeyi, cinsiyet, hastalık süresi, geçirilmiş dönem

sayısı ile öznel yük arasında ilişki saptanmamıştır. Geçirilmiş dönem sayısıyla öznel yük arasında bir

ilişki olmamasına rağmen, önceki 2 yıl içinde bir atak yaşamış bipolar hastaların bakım

verenlerindeki yük seviyesi anlamlı derecede yüksek saptanmıştır. Bu bulgular bakım veren yükünün

yakın zamandaki krizlerden etkilenebileceğini göstermektedir (15,16)

Obsesif Kompulsif Bozukluk tanılı hasta yakınlarında bakım veren yükünün şizofreni ve bipolar

bozukluktakine benzer şekilde ağır olduğu bildirilmiştir. OKB hastalığının klinik özelliklerinden dolayı

hasta yakınları günlük aktivitelerini değiştirerek hastalığın belirtilerine uyum sağlamak zorunda

kalabilirler. Hastanın kuşku obsesyonları, kararsızlığı, güven arama davranışı, kaçınma davranışları

ve ritüelleri aile bireylerine aşırı bağımlılık ile sonuçlanabilir (17). Hastanın hastalıkla ilgili

ihtiyaçlarını karşılamak üzere aile bireylerinin hastanın ritüellerine katılımı olarak tanımlanan aile

uyumu, hastanın anksiyetesini azaltıyor gibi görünmekle birlikte bu uyum, hastalığın gidişini

kötüleştirmekte, aile içi işlevselliği bozmakta ve aile bireyleri için bir stres faktörü haline

gelmektedir (17,18). OKB hastalarının yakınları hastanın kompulsiyonlarına dahil olduklarında bir çok

psikiyatrik hastalığa göre hastalıktan daha fazla etkilenmektedirler (4,19). Gururaj ve ark.(20)nın

Page 33: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

31

OKB ve şizofreni hastalarının birinci derece yakınlarını değerlendirdikleri çalışmada şizofreni ve OKB

li hasta yakınlarında, aile içi ilişkilerde ve boş zaman aktivitelerinde bozulma, aile bireylerinin

fiziksel ve ruhsal sağlığı üzerine olumsuz etkiler benzer bulunmuştur. Ekonomik yük, günlük

aktivitelerde bozulma ve tüm aile yükü değerleri ise şizofreniden daha az bulunmuştur. Bu

çalışmada hastalık şiddeti ve aile yükü arasında korelasyon bulunmamıştır. Ancak Magliano ve ark.

(21) çalışmasında ise obsesif kompulsif hastalık şiddeti ve yeti yitimi ile aile yükü orantılı

bulunmuştur. OKB ve şizofreni hastalarının birinci derecede yakınlarını değerlendirildiği diğer bir

çalışmada da şizofreni ve OKB’li hasta yakınlarında aile yükü benzer bulunmuştur. Her iki grupta

hastalığın şiddeti ve yeti yitimi ile aile yükü orantılı bulunmuştur. Yaş, cinsiyet, ikamet, aile yapısı,

eğitim durumu, hastaya yakınlık durumu gibi sosyodemografik özelliklerin ise aile yükünü

etkilemediği saptanmıştır (22). Gupta ve ark. (23) ile Chakarborti ve ark.nın (24) çalışmalarında ise

hastalık süresinin uzun olmasının aile yükünü artırdığı saptanmıştır. Vikas ve ark. nın OKB ve

depresif bozukluklu hastalarda yaptığı çalışmada OKB’li hastaların yaşam kalitelerinin ve

işlevselliklerinin daha iyi olmasına rağmen, bakımveren yükünün OKB hasta yakınlarında daha fazla

olduğu saptanmıştır (25).

Psikiyatrik hasta yakınlarında aile yükü kavramının yaygınlaşması, bununla ilgili araştırmaların

artması ve sonuçları, hem hastanın rehabilitasyonu hem de yakının genel sağlığı ve memnuniyeti için

hasta yakınlarında yaşam kalitesini araştırmayı zorunlu hale getirmiştir. Ruhsal hastalığı olan

bireylerin bakım verenlerinde yaşam kalitesi boyut skorları, sağlıklı populasyona göre düşük

bulunmuştur (26, 27,28). Bakım veren yükü ile bakım verenin yaşam kalitesi arasında ters yönde

ilişki saptanmıştır. Süreğenleşme eğilimi olan ruhsal hastalıkları olan bireylere bakım verenlerde yük

fazla dolayısıyla yaşam kalitesi skorları daha düşük bulunmuştur. Bakım veren yükünde olduğu gibi

hasta yakınlarının yaşam kalitesi skorlarının hasta ve yakınlarının sosyodemografik özelliklerinin

yanında hastalık süresi, hastalık şiddeti, hastaneye yatış sayısı gibi hastalığın klinik özelliklerinden

olumsuz etkilendiği gösterilmiştir. Diğer taraftan bakım verenin algıladığı öznel yük sonucu oluşan

anksiyete ve depresif bozukluk tanılarının eklenmesi kişinin yaşam kalitesini doğrudan olumsuz

etkilemektedir (29,30)

Tüm bu bilgiler ışığında ruhsal bozukluğu olan hasta yakınlarında yaşam kalitesini arttırabilmek,

hastalık yükünü ve etkilenmeyi azaltabilmek için daha fazla destek, eğitim ve aile görüşmelerine

ihtiyaç vardır. Klinisyenler hastalığın belirtilerinin ve şiddetinin tedavisi yanında, hastanın

kendisinden sosyal ve mesleki performans beklentisine, birlikte yaşadığı kişilerle ilişkilerine, onların

hastalığa ve hastaya karşı tutumlarına da odaklanmalı, bu konuda hasta yakınlarını bilgilendirmeli ve

ailenin ihtiyaçlarını da gözardı etmemelidir. Hasta ve birlikte yaşadığı kişilerin yaşam kalitesinin bu

denli olumsuz etkilendiği sık görülen hastalıklara yönelik rehabilitasyon hizmetlerinin geliştirilmesi

önemlidir.

Kaynaklar

Page 34: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

32

1- Gülseren L.Şizofreni ve Aile: Güçlükler, Yükler, Duygular, Gereksinimler. Türk Psikiyatri Dergisi

2002; 13/2, 143-151.

2- Özütek SZ. Şizofrenide Aile ve Hasta Arasındaki Etkileşiminin Hastalık Belirtileri ve Yaşam Kalitesi

Üzerine Etkisi. Uzmanlık Tezi. 2002 İstanbul.

3- Gümüş Ö.Alkol ve opiyat bağımlılarının ailelerinde oluşturduğu psikososyal ve ekonomik

zorlukların araştırılması(uzmanlık tezi). İstanbul, Bakırköy Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve

Araştırma Hastanesi, 2001.

4- Cooper M. Obsessive-compulsive disorder: effects on family members. Am J Orthopsychiatry

1996; 66:296–304.

5- Kalra H, Kamath P, Trivedi JK, Janca A. Caregiver burden in anxiety disorders. Curr Opin

Psychiatry 2008; 21:70-3

6- Magliano L, Marasco C, Fiorillo A, Malangone C, Guarneri M, Maj M et al. The impact of

professional and social network support on the burden of families of patients with schizophrenia in

Italy. Acta Psychiatr Scand 2002; 106:291-298.

7- Magliano L, Fiorillo A, Malangone C, De Rosa C, Maj M. Patient functioning and family burden in a

controlled, real-world trial of family psychoeducation for schizophrenia. Psychiatr Serv 2006;

57:1784-1791.

8- Wong DFK. Stress factors and mental health of carers with relatives suffering from schizophrenia

in Hong Kong: implications for culturally sensitive practices. Br J Soc Work 2000; 30:365–382.

9- Dyck DG, Short R, Vitaliano PP. Predictors of burden and infectious illness in schizophrenia

caregivers. Psychosom Med 1999; 61:411-419.

10- Perlick D, Rosenheck R, Kaczynski R, Swartz MS, Cañive JM, Lieberman J.Components and

correlates of family burden in schizophrenia. Psychiatr Serv 2006; 57:1117-1125.

11- Aydın A, Eker SS, Cangür Ş, Sarandöl A, Kırlı S. Şizofreni hastalarında bakım veren külfet

düzeyinin, sosyodemografik değişkenler ve hastalığın özellikleri ile ilişkisi. Nöropsikiyatri Arşivi-

Archives of Neuropsychiatry 2009; 46(Özel Sayı):10-14.

12- Gülseren L, Çam B, Karakoç B, Yiğit T, Danacı AE, Çubukçuoğlu Z et al. Şizofrenide ailenin

yükünü etkileyen etmenler. Turk Psikiyatri Derg 2010; 21:203-212.

13- Arslantaş H, Adana F. Şizofreninin bakım verenlere yükü. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-

Current Approaches in Psychiatry 2011; 3:251-277.

14- Perlick DA, Rosenheck RA, Clarkin JF, Maciejewski PK, Sirey J, Struening E, et al. Impact of

family burden and affective response on clinical outcome among patients with bipolar disorder.

Psychiatr Serv 2004; 55:1029-1035.

15- Reinares M, Vieta E, Colom F, Martínez-Arán A, Torrent C, Comes M et al. What really matters to

bipolar patients’ caregivers: Sources of family burden. J Affect Disord 2006; 94:157-163.

Page 35: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

33

16- Perlick D, Clarkin JF, Sirey J, Raue P, Greenfield S, Struening E et. al. Burden experienced by

care-givers of persons with bipolar affective disorder. Br J Psychiatry 1999; 175:56-62.

17 Laidlaw TM, Fallon IRH, Barnfather D, Coverdale JH. Thestress of caring for people with

obsessive compulsive disorders. CommMentalHealth J 1999;35:443–449.

18- Ferrao YA, Shavitt RG, Bedin NR, Mathis ME, Lopes AC, Fontenelle LF, et al. Clinical features

associated to refractory obsessive-compulsive disorder. J Affective Disorder 2006;94:199–209.

19- Renshaw KD, Steketee G, Chambless DL: Involving family members in the treatment of OCD.

Cognitive and Behaviour Therapy. 2005; 34:164–175.

20- Gruraj GP, Math SB,Reddy JYC. Chandrashekar CR. Family burden, quality of life and disability

in obsessive compulsive disorder:An Indian perspective.J Postgrad Med 2008;54:91-7

21- Magliano L, Tosini P, Guarneri M, Marasco C, Catapano F. Burden on the families of patients

with obsessive-compulsive disorder: A pilot study. Eur Psychiatry 1996;11:192-7.

22- Kalra H, Nischal A, Trivedi JK, Dalal PK. & Sinha, P.K. Extent and determinants of burden of

care in Indian families: A comparison between obsessive-compulsive disorder and schizophrenia.

International Journalof Social Psychiatry 2009; 55:28–38

23- Gupta M, Giridhar C, Kulhara P. Burden of care of neurotic patients: correlates and coping

strategies in relatives. Indian J Soc Psychiatry 1991; 7:8–21.

24- Chakarborti S, Kulhara P, Verma SL. Extent and determinants of burden among families of

patients with affective disorder. Acta Psychiatrica Scandinavica,1992; 86, 247–252.

25- Vikasn A, Avasthı A, Sharan P.Psychological impact of obsessive compulsive disorder on

patients and their caregivers: a comparative study with depressive disorder. International Journal of

social Psychiatry 2009;10:1160-1271

26- Wenzke KS, Kroll M, Matschinger H, Matthias C. Angermeyer. Quality of life of relatives of

patients with obsessive-compulsive disorder. Comprehensive Psychiatry. 2006;47: 523– 527

27- Albert U, Salvi V, Saracco P, Bogetto F, GiuseppeMainaG. Health-Related Quality of Life

Among First-Degree Relatives of Patients With Obsessive-Compulsive Disorder in Italy. Psychiatric

Services 2007; Vol. 58; 970-976

28- SandeepGrover, MD* and Alakananda Dutt, MD.Perceived burden and quality of life of caregivers

inobsessive–compulsive disorderp.Psychiatry and Clinical Neurosciences2011; 65: 416–422

29- Black DW, Gaffney G, Schlosser S, Gabel J. The impact of obsessivecompulsive disorder on the

family: preliminary findings. J Nerv Ment Dis 1998; 186:440–442

30- Cicek Erdinc, et al. "Quality of life, family burden and associated factors in relatives with

obsessive–compulsive disorder." General hospital psychiatry 35.3 (2013): 253-258.

Page 36: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

34

DERİ KANSERLERİNDE YAŞAM KALİTESİ

Prof. Dr. Aylin TÜREL ERMERTCAN

Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı, MANİSA

Yaşam kalitesi fiziksel, fonksiyonel, duygusal, sosyal ve ailesel iyilik halini kapsayan çok

boyutlu bir yapıdır. Hasta-doktor iletişimini kolaylaştıran, semptomları ortaya çıkaran ve tedavi

kararını etkileyebilen, gittikçe önemi artan, hasta tarafından bildirilen bir sonuç ölçütü olarak kabul

edilmektedir.

Deri kanseri sıklığı dünyada ve ülkemizde giderek artmaktadır ve önemli morbidite ve mortalite

nedenidir. Böyle olmasına rağmen, erken tanı sayesinde hastalıkların önemli kısmı metastaz

yapmadan tanı alır. Melanoma dışı deri kanserleri genellikle yaşamı tehdit etmemekle birlikte,

hastalığın vücudun en büyük organını tutması, kişinin kendisinin ve diğer insanların çok dikkatini

çekmesi nedeniyle benlik ve vücut imajını önemli ölçüde etkileyebilmektedir. Bu hastalarda yaşam

kalitesinin ölçülmesi, tedavi etkinliğinin değerlendirilmesi ve tedavinin yönlendirilmesinde kritik

öneme sahiptir.

Özellikle malign melanomalı hastaların tanı anından itibaren yaşam kaliteleri belirgin olarak

etkilenmektedir. Etkili bir tedavisinin olmaması nedeniyle, malign melanom tedavisinde başlıca

hedef palyasyondur. Bunun için melanomlu hastaların tedavisinde hastaların yaşam kalitesini

düzeltmeye odaklanmak gerekmektedir.

Bu konuşmada deri kanserlerinin yaşam kalitesine etkileri ve kullanılan spesifik ölçekler gözden

geçirilecektir.

Page 37: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

35

YAŞLILARDA DÜŞMELER VE YAŞAM KALİTESİ

Yrd. Doç. Dr. Dilek ÇEÇEN

Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği

A. D. Öğretim üyesi

[email protected]

Yaşlanma süreciyle birlikte meydana gelen biyolojik, psikolojik, fizyolojik değişiklikler nedeniyle

yaşlı bireylerde günlük yaşam aktivitelerini yerine getirirken güçlükler yaşamakta ve bazı

fonksiyonlarında yetersizlikler ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte yaşlılarda yandaş hastalıkların

varlığı nedeniyle kendi kendilerine yeterlilik durumları giderek azalmakta kaza ve düşme oranlarında

artışlar görülmektedir. Yaşlılarda meydana gelen bu değişimler, bireylerin günlük yaşam

aktivitelerini sınırlayarak yaşam kalitelerini olumsuz yönde etkilemektedir

Yaşlanma süreci bireysel farklılıklar göstermesine karşın, yaşlı bireylerde bilişsel sorunlar, yürüme

ve denge sorunları, inkontinans, kronik/yandaş hastalıklar, düşmelere bağlı yaralanma ve kırıklar

oldukça sık görülmektedir. Yaşlı bakımında amaç, hastalıkların tedavisi kadar yaşlı bireyin fiziksel,

mental, ruhsal ve fonksiyonel kapasitesini en üst düzeyde tutarak yaşam kalitesini arttırmak,

mümkün olduğu kadar sağlıklı ve bağımsız olmasını sağlamaktır.

Yaşlılarda, yaşın ilerlemesiyle düşme oranlarında da artış olduğu bildirilmektedir. Düşmeye bağlı

minör travmalar olsa bile bu durum yaşlı bireylerde düşme korkusuna neden olup yaşam kalitelerini

etkilemekte ve günlük aktivitelerinde kısıtlılık, sosyal izolasyon, depresyon gibi durumlara yol

açmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü düşmeyi yaşlılık döneminin en önemli sağlık problemlerinden biri olarak

görmekte ve 2004 yılında yayınladığı bir raporda yaşlıların üçte birinin her yıl düştüğünü, 75 yaş

üzeri olan yaşlılarda bu oranın daha yüksek olduğunu, düşen yaşlıların %20 ile %30’unda düşmelere

bağlı olarak meydana gelen yaralanmaların yaşlılarda hareket ve bağımsızlığı azalttığını ve erken

ölüm riskini artırdığını bildirmektedir.

Düşmeler yaşlı bireylerde yaşlanmaya bağlı değişikliklerin yanı sıra uygunsuz çevre koşulları

nedeniyle de ortaya çıkabilir. Düşmelere neden olan sorunun belirlenmesi, giderilmesi ve

rehabilitasyonun yanı sıra düşme riskini ve düşme sonucu yaralanmanın şiddetini azaltacak çevre

koşullarının düzenlenmesi ve önlemlerin alınması da önemlidir. Yaşlanmaya bağlı ortaya çıkan

görsel, işitsel algı sorunları, denge ve koordinasyon bozuklukları nedeniyle kuvvet azalması düşme

riskini arttırmaktadır.

Yaşlılarda düşme nedenleri ve risk faktörlerini değerlendirmeye yönelik yapılan çalışmalara göre;

sosyo-demografik değişkenler, ileri yaş, akut ve kronik sağlık problemleri, baş dönmesi, halsizlik,

fiziksel aktivite, alt ekstremite problemleri, denge kaybı, yürüme bozuklukları, idrar ve gaita

inkontinansı, görme kaybı, mobilite kısıtlılığı, kognitif bozukluklar, konfüzyon, sedatize/hipnotize ve

Page 38: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

36

diyabet ilaçları ve postüral hipotansiyon gibi faktörlerin yaşlılarda düşme riskini artırdığı

bildirilmiştir.

Yaşlılarda meydana gelen düşmeler, yaşlı bireylerin %20-30’unda hareket ve bağımsızlık kaybına,

%10’unda ise ciddi yaralanmalara neden olmakta, bakım süresini uzatmakta, tıbbi bakım ve tedaviye

olan ihtiyacı artırmakta ve sağlık bakım harcamalarını etkileyerek sağlık bakım maliyetini

arttırmaktadır. Bu konuda yapılan bir çalışmada, düşme olayının yaşlıların %81,6’sında hasta

odasında, %45,9’unda ayağa kalkarken, %18,4’ünde tuvalet ihtiyacını karşılamak hareket ederken

meydana geldiği, düşme ile ilgi primer nedenin %35,7’inde kas güçsüzlüğü, %12,2’sinde baş dönmesi

ve bayılma olduğu, düşenlerin %93.9’unda yürüme-denge bozukluğu veya düşük ekstremite problemi

bulunduğu, %35,7’sinde görme bozukluğu belirlendiği ve %50.0’ının geçen altı ay içinde düştüğü

bildirilmiştir.

Yaşlılarda düşmeler; genellikle birden fazla faktör nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Bu düşmelerin %70

‘i yaralanmaya neden olmakta, en fazla kalça ve ön kol kırıkları meydana gelmektedir. Düşmelere

bağlı olarak; ağrılı yumuşak doku yaralanmaları, kalça, femur, humerus, el bileği ve kosta kırıkları,

hospitalisazyon gereksinimi ve süresinde artış, uzun süre yatmaya bağlı komplikasyonlar, fiziksel

yaralanmaya ve düşme korkusuna bağlı yeti yitimi, bakım evine sevk edilme riski, ölüm korkusu gibi

komplikasyonlar görülmektedir.

Yapılan çalışmalarda, yaşlıların birçoğunun düşme korkusu yaşadıkları, düşme korkusu prevelansının

daha önce düşme olayı deneyimleyen bireylerde daha yüksek olduğu, düşme korkusunun da en az

düşmeler kadar sağlık bakım maliyetini arttırdığı, bireyin duygu ve davranışlarında önemli farklılıklar

yaratarak günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştirme yeteneğini azalttığı, fiziksel aktiviteleri

kısıtlayarak fonksiyonel gerilemelere ve sosyal katılımda sınırlamalara ve yaşam kalitesinde

azalmaya neden olduğu, özellikle yürüme ve banyo yapma aktivitelerinde tam yardıma ihtiyacı olan

yaşlıların, aktivitelerinde bağımsız olan yaşlılara göre düşmekten daha çok korktukları

bildirilmektedir.

Yaşlı bireylerde düşmeler; aydınlatmanın yetersizliği, yerlerin ıslak ve kaygan oluşu, oda zemininde

ve koridorda gereksiz ve uygunsuz şekilde bırakılan ekipmanlar, uygun olmayan ayakkabı yada

terlikler, zemindeki halı vb. örtülerin durumu vb. çevresel faktörlerden de kaynaklanmaktadır. Bu

nedenle yaşlı bireylerin yaşadıkları ortamlar dizayn edilirken bu koşullar dikkate alınmalıdır.

Hospitalizasyonu yapılan yaşlı hastaların özellikle mobilizasyonları öncesi, düşme risk faktörleri

tanımlanması önemlidir. Bunun için; genel durum, uygulanan ilaçlar, yaşam bulgular göz önüne

alınmalıdır. Düşme riskini değerlendirmede, skorlama geçerlilik ve güvenirliliği çalışılmış bir skala ile

yapılmalıdır. Çıkan puanlama sonucuna göre değerlendirme tekrarlanmalıdır. Düşme için risk

faktörleri tespit edilmeli ve gerekli durumlarda uygun müdahaleler yapılmalıdır. Daha önceki

düşmenin değerlendirilmesi, düştüğü (çevre kaygan ya da düz olmayan yürüme yüzeyleri, zayıf

aydınlatma) düştüğü dönemde hastanın yardımcı cihaz kullanıp kullanmadığı, düşme öncesi baş

dönmesi olup olmadığı, yaralanmanın tipi sorgulanmalıdır. Denge ve yürümenin değerlendirilmesi de

düşme için risk tanılamada önemlidir. Hastanın yürüme ve denge durumu, yardımcı araç sandalye

Page 39: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

37

kullanımı belirlenmelidir. Yaşlı hastalarda kronik hastalıklara bağlı olarak çoklu ilaç kullanımı söz

konusudur. Kullanılan ilaçların düşme eğilimi üzerine etkisini belirlemek için İlaç öyküsünün ≥4 ilaç

kullanımının özellikle değerlendirilmesi gerekmektedir. Görme keskinliği, görme duyusunu

etkileyecek katarakt vb. kusurların olup olmadığı değerlendirilmelidir. Hastanın bilinç durumu,

oryantasyonunu etkileyen nörolojik faktörlerin gözden geçirilmesi yaşlı bireyde düşmeye neden

olabilecek faktörlerin erkenden belirlenip gerekli önlemlerin alınmasında etkili olacaktır.

Düşmeye yatkınlığı olduğu belirlenen yaşlı hastalarda, iki saatte bir ve çevre güvenlik açısından

izlenmeli, aile bireyleri ile gözlemin devamlılığının faydası hakkında konuşulmalı ve bilgi

verilmelidir. Bu tür düşme riski olan yaşlı bireyler, hemşire bankosundan rahatça görülebilecek bir

odaya yatışı sağlanmalı ve nöbet raporunda ve transferlerde hastanın “düşme riskinin yüksek”

olduğu iletilerek, yeşil kol bandı takılmalıdır.

Yaşlı hastalara bakım ya da işlem yapılmadığında yatak seviyesi en alt seviyede tutulması, yatak

kenarlıklarının kaldırılması, sandalye ve yatak her zaman kilitlerinin kilitli tutulması klinik ortamda

meydana gelebilecek düşmelerin önlenmesinde önemlidir. Ayrıca yaşlılarda varsa görsel ve işitsel

cihaz kullanımı etkinliği, tedavideki ilaçların etki ve yan etkileri kontrol edilmelidir. Aydınlatmanın

sağlanması için gerekirse odasında gece lambası kullanılmalı, çağrı cihazı yaşlı hastanın ulaşabileceği

yere yerleştirilmelidir. Yürüteç değnek ve tekerlekli sandalye ihtiyacı olan yaşlı hastalara bu

ekipman sağlanmalıdır. İlk ve yeniden değerlendirmelerde düşme riski skoru; orta risk veya yüksek

risk çıkan hastalara yeşil kol bandı takılır.

Cerrahi girişim nedeniyle kliniğe yatırılan yaşlı hastalarda bunlara ek olarak, ameliyat öncesinde

yapılan ilaçların, ameliyat sırasında kullanılan anestezik maddelerin, ameliyat sonrasında yapılan

invaziv uygulamalar ve kataterlerin, yoğun bakımda bulunma gibi durumlar nedeniyle duyu algı

kapasitesinde yaşanılan problemlerin, ameliyat anksiyetesine bağlı olarak yaşanılan dikkat

eksikliğinin düşmeye neden olan olası faktörler olduğu bilinmektedir.

Yaşlılarda düşmelerin önlenmesi, günlük yaşam aktiviteleri ile ilgili bağımlılık durumunu azaltacak,

yaşam kalitesini arttıracak ve sağlık bakım maliyetini düşürecektir. Yaşlı bireylerde düşme

korkusunun günlük yaşam aktivitelerinde bağımlılığa neden olduğu ve yaşam kalitesini önemli ölçüde

azalttığı sonucu göz önünde bulundurularak, düşme korkusuna neden olan faktörlerin belirlenmesi

ve bu konuda gerekli önlemlerin alınması büyük önem arz etmektedir.

KAYNAKLAR

Çeçen D, Özbayır T. (2011) Cerrahi Kliniklerinde Yatan Yaşlı Hastalarda Düşme Riskinin Belirlenmesi

ve Düşmeyi Önlemeye Yönelik Yapılan Girişimlerin Değerlendirilmesi, Ege Üniversitesi Hemşirelik

Yüksekokulu Dergisi, Cilt:27, Sayı:1, Sf:11-23.

Çınarli T. Koç Z. (2015) 65 Yaş ve Üzeri Yaşlılarda Düşme Risk ve Korkusunun Günlük Yaşam

Aktiviteleri ve Yaşam Kalitesi Üzerine Etkisi, Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi;

Cilt:4(4)

Page 40: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

38

Chu LW, Chi I, Chiu AYY (2005), Incidence and Predictors of Falls in the Chinese Elderly. Ann Acad

Med Singapore ; 34:60-72.

Uz S (2008), Geriyatrik Hastalarsa Düşme Risk Faktörlerinin Günlük Yaşam Aktiviteleri Ve Yaşam

Kalitesine Etkisi, İ.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Programı Yüksek lisans

Tezi, İstanbul.

World Health Organization Global Health and Ageing. National institute on aging, National Institute

of Health. NIH Publication: No. 11-7737, October 2011.

Aktaş B. Doktora Tezi; “Yaşlı Bireylerde Düşmeleri Önlemeye Yönelik Rehber Geliştirme ve Rehber

Doğrultusunda Verilen Eğitimin Düşmeye Etkisi” Atatürk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tez

Yöneticisi; Prof.Dr. Behice Erci Erzurum-2012.

Dönmez G. Yüksek Lisans Tezi; “Yaşlılarda Yaşam Kalitesini Etkileyen Faktörler” Abant İzzet Baysal

Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tez Yöneticisi; Yrd.Doç.Dr.Necmiye Ün Yıldırım Bolu-2010.

Yıldırım YK, Karadakovan A. Yaşlı Bireylerde Düşme Korkusu ile Günlük Yaşam Aktiviteleri ve Yaşam

Kalitesi Arasındaki İlişki. Turkish Journal of Geriatrics 2004; 7 (2): 78-83.

Beyazay S. Yüksek Lisans Tezi; “Yaşlı Hastalarda Tedavi Süreçlerindeki Düşme Riskinin ve Etkileyen

Faktörlerin Değerlendirilmesi” İstanbul Bilim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tez Yöneticisi;

Prof.Dr. Zehra Durna İstanbul-2011.

Tinetti M. Preventing Falls in Elderly Persons. The New England Journal of Medicine 2003; 348:42-49

Atay E, Akdeniz M. Yaşlılarda Düşme, Düşme Korkusu ve Bedensel Etkinlik. GeroFam-Kanıta Dayalı,

Hakemli Gerontoloji Yönelimli Aile Hekimliği Dergisi 2011; 2 (1): 11-28.

Kaya T, Karatepe AG, Avcı A, Günaydın R. Yaşlılarda Düşme Korkusu ve Düşmeye Karşı Yetkinlik.

Turkish Journal of Geriatrics 2012; 15 (3): 260-265.

Page 41: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

39

YAŞLILARDA CERRAHİ VE YAŞAM KALİTESİ

Prof. Dr. Fatma DEMİR KORKMAZ

Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi

[email protected]

Giriş

Yaşam süresinin uzaması ve sağlık alanındaki gelişmeler hastaneye yatan yaşlı bireylerin

sayısında artışa yol açmıştır. Amerika Birleşik Devletler’inde tüm acil servis hizmetlerinin %38’i

yaşlılara verilmekte, hastanede kalan hastaların %40’ını, cerrahi hastaların %60’ını yaşlılar

oluşturmaktadır. Altmış beş yaş üstü bireylerin yaklaşık %50’sinde hayatları boyunca en az bir

cerrahi gereksinim söz konusudur. Ayrıca yaşlıların cerrahi gereksinimi yaşlı sayısından daha hızlı

artmaktadır. Diğer cerrahi disiplinlerin yanı sıra yaşlılarda ortopedik cerrahinin de önemli bir artış

göstereceği belirtilmektedir. Osteoartrit, posttravmatik artrit, kalça kırığı ve obesite nedeniyle

kalça ve diz cerrahisi oranının artması ile birlikte revizyon ameliyatları gereksinimlerinin de yaş ile

birlikte artacağı öngörülmektedir. Öngörülere bakıldığında 2030’da total kalça artroplastisinin %101-

174 artacağı, diz artroplastisinin % 565-643’e çıkacağı tahmin edilmektedir. Yaşlıların 2005-2030

yılları arasında öngörülen cerrahi geresinim artış yüzdesi aşağıda verilmiştir.

Genel cerrahi: 31.5%

Kanser cerrahisi: 46%

Kalça artroplasitisi: 101%–174%

Diz artroplastisi: 565%–643%

Kalça revizyonu: 137%–175%

Diz revizyonu: 600%

Bu beklentiler cerrahiye gereksinim duyanlar arasında en büyük grubu yaşlıların

oluşturacağını göstermektedir. Yaşlılar 15-44 yaş grubundaki bireylerden tan 3 kat, 45-64 yaş

grubundaki bireylerden 1.6 kat fazla cerrahi geçirmektedir. Tüm planlı ameliyatların 1/3’ü ve acil

cerrahilerin yarısı 65 yaş üstü hastalara uygulanmaktadır. Günümüzde yaşlılar en fazla

gastrointestinal, meme ve yumuşak doku cerrahisi geçirmektedir. Yaşlılarda onkolojik-cerrahi ise

meme, kolon, mide, rektum, pankreas ve özefagus alanındadır. Kanser cerrahisi 70-90 yaş grubunda

daha sık uygulanmaktadır. Kanser ile ilişkili cerrahinin 2020 yılında %46 artacağı ve bunların %45-

51’inin gastrointestinal sistem cerrahisi alanında olacağı öngörülmektedir.

Yaşlı bireyin genel sağlığını; sosyal çevre, sağlık alışkanlıkları, yaşam biçimi, sosyal

etkileşim, eğitim, yoksulluk ve sağlık hizmetlerine ulaşabilme durumları etkilemektedir. Bununla

birlikte geleneksel sağlık uygulamalarında hem sağlık çalışanlarında hem de hasta ve ailesinde

cerrahinin yaşlıya yarardan çok zarar getireceği, yaşam kalitesinin yükselmeyeceği endişesi

bulunmakta idi. Yaşlıların cerrahi kararında ailelerin tutumu da önem taşımaktadır. Aşırı koruyucu

olan ya da «ageist» olan aileler yaşlının cerrahi travmayı kaldıramayacağını düşünebilir. Cerrahi

Page 42: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

40

kararı yaşlı alabileceği halde ve cerrahiden yarar sağlanacağı halde sağlık çalışanları ve aileler yaşlı

cerrahisine olumsuz yaklaşabilir. Literatürde yaşlı hastalara genellikle cerrahi bir tedavi

seçeneğinden bahsedilmediği belirtilmektedir. Öte yandan yaşlı bireylerin de cerrahi tedaviye karşı

tutumları olabilir. Bu alandaki çalışmalar; bir seçenek olarak verilse bile yaşlıların cerrahiyi ret

edebileceğini belirtmektedir. Meiner ve Lueckenotte (2006)’in çalışmasında 226 yaşlıdan 36’sının

tıbbi/cerrahi tedaviyi ret ettiği, en fazla ret edilen girişimin kalp kateterizasyonu ve kalp cerrahisi

olduğu belirtilmektedir. Literatürde yaşlıların cerrahiyi ret etme gerekçesi olarak;

Çok fazla yaşlı olduğu

Yan etkileri kaldıramayacağı

Tedavinin etkili olmayacağı

Eve dönemeyeceği endişeleri olarak tanımlanmıştır.

Literatürde yalnızca ileri yaş nedeniyle yaşlılara cerrahi uygulanamayacağı düşüncelerinin

yaşlı ayrımcılığı olduğu belirtilmektedir. “Hangi tıbbi ya da cerrahi girişim uygulanırsa uygulansın

yaşlılık zindeliğin azalacağının habercisidir” ya da “Beklenen yaşam süresi ne olursa olsun insanlar

sonunda öleceklerdir” şeklindeki düşüncelerin aslında bu düşünceye sahip bireylerin kendi yaşlılığı

ve onun getireceklerine karşı duyduğu korku/yas ile ilgili olabileceği belirtilmektedir. Bu tür

düşüncelerin etrafımızdaki yaşlılara karşı gösterdiğimiz bilinçli/bilinçsiz olumsuz tutumlar olduğu

ileri sürülmektedir. Bu tür ayrımcılığın önlenmesi için sağlık çalışanlarının yaşlı cerrahisi konusunda

uzmanlaşması ve “gero-sensitif” yaklaşımları benimsemesi önemlidir. Artan yaşlı nüfusun artan

cerrahi gereksinimlerini karşılayacak sağlık bakım çalışanlarına ve sağlık hizmetlerinin sunumuna

gereksinim bulunmaktadır. Literatürde yaşlı cerrahisi bakımı veren sağlık çalışanlarının %2’den

azının geriatri ve gerontoloji hakkında yeterli eğitiminin olduğu, geriatri sertifikasına sahip hekim

sayısının da oldukça düşük olduğu belirtilmektedir. Son yıllarda uluslararası alanlarda olduğu gibi

ülkemizde de yaşlı cerrahisi konusunda dergi ve kitap sayısının ve bu alanda yapılan bilimsel

toplantıların arttırılmasının bu alana katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

Öte yandan tüm tıbbi gelişmelere rağmen cerrahinin yaşlılar için bir risk faktörü olduğu göz

ardı edilmemelidir. Azalmış fizyolojik rezerv nedeniyle geriatri hastası cerrahi öncesi dönemde risk

altındadır. Cerrahi uygulanan bazı yaşlılarda fazladan komplikasyon gelişmesi, hastanede kalma

süresinde artış, iyileşmenin gecikmesi, yaşam kalitesinin düşmesi ve hatta yaşamın kaybı söz

konusudur. Buna karşın yaşlıların çoğunluğunda cerrahi yaşam kalitesini yükseltir ve yaşamı uzatır.

Altmış beş yaş üstü hastalarda cerrahi morbidite gençlerden daha yüksek olmakla birlikte kronolojik

yaş bu riskin belirleyicisi değildir. Cerrahi komplikasyonların sayısı ve şiddetini yaştan çok, yaşlı

hastanın genel sağlık durumu, komorbiditeleri, kognitif fonksiyon durumu, cerrahinin tipi, ameliyat

ötesi, sırası ve sonrası döneme ilişkin faktörler, cerrahi öncesi ve sonrası anksiyete ve

komplikasyonların erken dönemde fark edilmesi ile ilişkilidir.

Son yıllarda 80 hatta 90’lı yaşlarda cerrahi uygulanan hasta sayısı gittikçe artmaktadır. Yaşlı

cerrahisinde mortalite ve morbiditenin incelendiği çoğu çalışma yaşlı cerrahisini destekler

niteliktedir. Yaşlılarda ameliyat sonrası yaşam beklentisinin en az genel yaşlı populasyon kadar hatta

Page 43: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

41

ondan daha fazla olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Yaşlılarda koroner arter baypas cerrahisi

sonrası sağ kalım gençlerden daha fazladır. Benign hastalıklar için uygulanan minimal invazif

torakotomi cerrahisinde mortalite %2-5’dir. Erken akciğer kanserinde rezeksiyon sonrası yaşlı

bireylerde prognoz gençlerle aynı bulunmuştur. Yaşlıların endokrin sistemleri daha fazla etkilenmiş

olmasına rağmen tiroidektomi ve paratiroidektomi sonrası mortalite ve morbidite oranı gençlerden

daha fazla değildir. Seksenli yaşlardaki bireylere uygulanan radikal nefrektomi ve sistektomide

cerrahi mortalite oranı <%10 bulunmuştur. Yine 70 yaş üstü skuamöz hücreli bireylerde ameliyat

sonrası hastalığa spesifik sağ kalım 70 yaş altı bireylere benzer bulunmuştur. Major baş ve boyun

cerrahisi (boyun diseksiyonu, larinjektomi, maksillektomi ve rekonstrüktif cerrahi) sonrası

hastalarda komorbiditenin komplikasyonları etkilediği ancak yaşın etkilemediği belirtilmiştir.

Yaşlılarda beyin cerrahisi sonuçları incelendiğinde benzer bulgulara rastlanmaktadır. Altmış beş yaş

üstü ASA sınıf 1-2 meningioma (benign olmasına rağmen kitle etkisinden dolayı yaşamı tehdit

edebilir) hastalarının komplikasyon ve mortalite oranı genç hastaların sonuçlarına benzerdir. Bu

gruptaki hastalardan cerrahi geçirenlerin performansları düzelme gösterirken geçirmeyenlerin

performanslarında bozulma saptanmıştır. Altmış beş yaş üstü bireylerde en sık görülen malignite

olan kolorektal kanserde hastalığı tedavi etmek ve geç komplikasyonlardan kaçınmak için cerrahi

yapılır. Küratif amaçlı cerrahi uygulanan kolorektal kanserli yaşlı hastalarda kanser-spesifik sağ

kalım oranı genç hastalara benzer bulunmuştur.

Yaşlı cerrahisinin güvenli olduğunu gösteren tüm çalışmalara rağmen yaşlı cerrahisini

savunmak için cerrahinin hem yaşam süresini hem de yaşam kalitesini arttırması beklenir. Kronik

hastalıkların varlığı yaşlı cerrahisinde hem hasta sonuçlarını hem de yaşam kalitesini etkilemektedir.

Pek çok hasta ve sağlık çalışanına göre yaşam kalitesi sağ kalım kadar önemli bir konu ve bu nedenle

cerrahi karar vermede anahtar faktördür. Yaşlıların %80’inde en az bir kronik hastalık

bulunmaktadır. Yaşlılarda en sık görülen kronik hastalıklar; artrit, hipertansiyon, kalp hastalığı,

kanser ve diyabettir. Bu kronik hastalıklar yaşam kalitesini düşürür, işlevlerde bozulmaya ve cerrahi

yan etkilere, komplikasyonlara yol açmaktadır. Bu nedenle kronik hastalığın tedavisi cerrahi

tedavide ve cerrahi ile ilişkili komplikasyonların önlenmesinde oldukça önemlidir. Yaşam kalitesi

hastanın sadece fiziksel fonksiyonlarını değil, emosyonel ve mental iyilik halini, sosyal

fonksiyonlarını da kapsar. Çoğu hekim/hasta için yaşam kalitesi sağ kalımdan daha önemlidir. Bu

nedenle “yaşlılara cerrahi uygulanabilir mi?” sorusu, “yaşlılara cerrahi uygulanmalı mı? sorusuna

dönüşmüştür. Bu amaçla yaşlının fizyolojik durumu ameliyattan önce çok iyi değerlendirilmeli;

cerrahiye gereksinim duyulan hastalığın yanında eşlik eden diğer hastalıklar, beslenme durumu,

çevre ile oryantasyonu, yeniden aktif ve bağımsız bir yaşama dönebilme isteği göz önüne

alınmalıdır. Cerrahi kararda yaşlıların iyi değerlendirilmesi, hasta seçim algoritmalarının ve

kılavuzların kullanılması gerekir. Retrospektif incelemeler sonucunda preoperatif risk faktörlerine

(Tablo 1) dayanarak geliştirilen morbidite ve mortalite puanlama cetveli hastaların ameliyattan ne

kadar yararlanabileceği konusunda fikir edinmek için kullanılabilecek iyi bir göstergedir. Yaşlı

cerrahisine karar verirken aşağıdaki faktörler göz önünde bulundurulmalıdır.

Hastalığın ilerleme olasılığı da dahil cerrahi endikasyon ne kadar kesindir?

Page 44: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

42

Hastalık süreci nedeniyle hangi uygulama kısıtlılıkları bulunmaktadır?

Ameliyattan sonra gelişme (düzelme) sağ kalma olasılığı ne kadardır?

Ameliyat ile ve ameliyatsız yaşam kalitesi beklentisi nedir?

Hasta ve ailesi problemi ve öneriyi anlamış mıdır?

İşlemin olası olumsuz sonuçları nelerdir?

Tablo 1: Risk Puanlama Cetveli

Ameliyat Öncesi Faktörler Skor

Acil ameliyat 6

Serum kreatinin, mg/dl

> 1.6 ve < 1.8

>1.9

1

4

Ciddi sol ventrikül işlev bozukluğu 3

Reoperasyon 3

Girişim gerektiren mitral yetmezliği 3

Yaş > 65 ve 75 2

Damar ameliyatı 2

KOAH 2

Anemi (hct <%34) 2

Girişim gerektiren aort kapak hastalığı 1

Kilo (> 65 kg) 1

Diabet (Oral veya insülin tedavisinde) 1

Serebrovasküler hastalık 1

Gero-sensitif bakım modelinde cerrahiye karar verirken hastanın değerlerinin öğrenilmesi

gerektiği belirtilmektedir. Yaşlının yaşamında onun için neyin önemli olduğu sorusu kritiktir.

Literatürde gençlerin ölümden korktuğu, yaşlıların ise ölümden çok bağımsızlık ve otonomi

kaybından, uzun süreli yeti kaybından, başkalarına maddi manevi yük olmaktan, mental yetilerin

kaybından korktuğu belirtilmektedir. Sağlıklı bireyler ve kritik hastalığı olan bireylerin bir kısmı ileri

düzeydeki demansı “ölümden daha kötü bir durum” olarak tanımlamışlardır. İleri yaştaki bireylerin

bir kısmı ölümü, dertlerden kurtulma olarak ta algılayabilir, bir kısmı ise mücadelecidir ve yaşamı

uzatmak için bir takım riskleri ve rahatsızlıkları göze alabilir. Literatürde cerrahi karar vermede

sağlık çalışanlarının genellikle kendi yaşam kalitesi algılarını hastaya yansıttıkları, hastanın algısını

görmezden geldikleri ifade edilmektedir. Bu nedenle hastanın algıladığı «yaşam kalitesi» kavramı

Page 45: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

43

incelenmelidir. Hastanın şimdiki sağlık durumu hakkında hissettikleri, yaşamayı istemediği koşulların

olup olmadığı, inanç sisteminin ölüme yaklaşımı, ileriye yönelik sağlık talimatları (advanced

directives), vekalet konuları, yaşamda nelerden hoşlandığı sorulmalıdır. Cerrahiye karar verirken

hastaların cerrahiye başvurma nedeni (aile üyelerinin isteği, palyatif amaçlı, tedavi amaçlı vb) göz

önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca eşlik eden kronik hastalıklar: (böbrek yetersizliği ve solunum

yetersizliği olan yaşlılarda mortalite yüksek olduğu için cerrahi kararda dikkatli olunmalıdır), çoklu

ilaç kullanımı ve değişmiş ilaç metabolizması, fonksiyonel durum, beslenme durumu, iletişim ve

anlayış, kırılganlık durumu ve sosyal gereksinimler değerlendirilmelidir. Özet olarak cerrahi kararda

aşağıdaki faktörler göz önünde bulundurulmalıdır.

Yaşlı Hastalarda Cerrahi Öncesi Risk

Fonksiyonel durum

Kognitif yeti

Kırılganlık

Skorlama sistemleri

Yaşlı Hastalarda Cerrahi Öncesi Değerlendirme

Tıbbi testler

Yaşlıya özel testler

Ameliyat öncesi koşulların en iyi düzeye getirilmesi

Multidisipliner geriatri ekibince hastanın değerlendirilmesi sonuçları iyileştirir.

Son yıllardaki yayınlar yaşlı bireylerin ameliyat öncesi risk tanılamasına kırılganlık

tanılamasının da mutlaka eklenmesi gerektiğini belirtmektedir. Kırılganlık tanımlanabilir fiziksel

değişimler ve azalmış fizyolojik rezerv ile birlikte olan geriatrik bir sendromdur. Yaşlı bireylerde

kırılganlığın tanılanması ameliyat sonrası hasta sonuçları ve mortalite ile ilişkili bulunmuştur.

Yaşlı cerrahisi ve Yaşam Kalitesi

Literatürde yaşlılara uygulanan cerrahinin yaşam kalitesi üzerindeki etkileri konusundaki

çalışmalar sınırlıdır. Çalışmalar;

Cerrahi işlemlerin kısa süreli sonuçları

Fayda ölçümleri: Maliyet, kaynakların tüketilmesi, hastanede kalma süresi, yeniden

hastaneye başvurma,

Klinik ölçümler: Semptomlar, analjezi kullanımı, iyileşme döneminin ölçülmesi, işe dönüş

süresi, günlük aktivitelere dönüş zamanı,

Fonksiyonel durum/ yaşam kalitesi ölçümü konularındadır.

Bazı yayınlarda yaşam kalitesi alanında yapılan çalışmalarda yanıtlayıcı biası söz konusu

olduğundan bahsedilmektedir. Cerrahi sonrası durumu/fonksiyonu kötü olan hastaların anketi

Page 46: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

44

doldurmak istemediklerinden dolayı yaşam kalitesinin literatürde belirtilenlerden daha düşük

olabileceği belirtilmektedir.

Yaşlılarda Major Cerrahi ve Yaşam Kalitesi

Maillard ve ark (2015) yaşlılarda major cerrahinin yaşam kalitesine etkisini incelemişlerdir.

Major cerrahinin metabolik strese ve enflamatuar yanıta neden olduğu, stres tepkisi ve

inflamasyonun tükenmişlik, motivasyon bozukluğu gibi hastalıklara yol açtığı bilinmektedir.

Beyinde proinflamatuar sitokin reaksiyonunun iştah kaybı, uyku hali, ateş, eklem ağrıları,

yorgunluk ve sosyal yaşantıdan uzaklaşmaya yol açtığı düşünülmektedir. Ameliyat öncesi

dönemde yaşam kalitesi zaten azalmış olan yaşlılarda bu sürecin ameliyat sonrası yaşam

kalitesini de olumsuz etkilemesi beklenmektedir. Ameliyat sonrası hızlı iyileşme beklentisi olan

yaşlı hastalarda yaşam kalitesinin düşük olması tekrarlı sağlık hizmetlerine başvuru oranını

yükseltir. Bu stres reaksiyonunu anestezi ve ameliyat sonrası ağrı tedavisi yalnızca biraz

hafifletir. Bu gerekçeden yola çıkarak geçekleştirilen bu çalışmaya 100 hasta dahil edilmiştir.

Araştırmaya dahil edilen hastalara uygulanan cerrahi işlemler aşağıda belirtilmiştir.

Kalp kapağı cerrahisi

Kalça replasmanı

Kolorektal rezeksiyon

Özefagus, mide, pankreas rezeksiyonu

Femoropopliteal, femorotibial, femoro-femoral, aksillofemoral baypas cerrahisi

Araştırma sonucunda; major cerrahi sonrası 30. günde sağlıkla ilgili yaşam kalitesinin fiziksel

kompanentin azaldığı, mental kompanentin etkilenmediği saptanmıştır.

Yaşlılarda Kalp Cerrahisi ve Yaşam Kalitesi

Yaşlılarda kalp cerrahisinin en önemli hedefi, yaşamı uzatmaktan çok yaşam kalitesini

arttırmak en azından korumak, semptomları azaltmak, rahatlatmaktır. Yaşlılarda cerrahi sonrası

yaşam kalitesi kalp ve kalp ile ilgili olmayan çoklu faktörlerden etkilenmekle birlikte kalp cerrahisi

sonrası fonksiyonel durumları gelişeceği ve yaşam kaliteleri artacağı için cerrahiden yarar

sağlayabilirler. Son çalışmalar 80 yaş ve üzerinde kalp cerrahisi sonrası mortalite, cerrahi sonrası

komplikasyon insidansı ve yaşam süresine odaklanmıştır.

Kalp cerrahisi hastalarında ameliyat sonrası fonksiyonel kapasiteyi değerlendirmek için

geleneksel olarak New York Kalp Birliğinin, (NYHA) sınıflandırılması kullanılırdı. Ancak bu sınıflama

ameliyat sonrası yaşam kalitesini tam olarak yansıtmamaktadır. Krane ve ark. (2011), 80 yaş ve üstü

hastalara uygulanan kalp cerrahisinin riskleri ve yararları konusunda bir çalışma yapmışlardır.

Araştırma sonucunda 80 yaş ve üzeri hastalarda kreatinin konsantrasyonu (> 1.3 mg/dL , p <0.001),

cerrahi öncesi atriyal fibrilasyon (p < 0.005) ve cerrahi sonrası uzamış ventilasyonun (p < 0.001)

yaşam süresi için bağımsız prediktör olduğu, 30-günlük mortalite için serum kreatinin

Page 47: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

45

konsantrasyonu (> 1.3 mg/dL), cerrahi öncesi stroke ve cerrahinin acil olmasının preoperatif

bağımsız risk faktörleri olduğu saptanmıştır.

Literatürde yaşlılarda ameliyat riskine karşı uzun süreli yaşam ve yaşam kalitesinin

hesaplanmasının (yarar/zarar) gerektiği belirtilmektedir. Seksen yaş üzeri (80-94 yaş) aort kapağı,

koroner arter baypas cerrahisi ve her iki cerrahinin birlikte uygulandığı 1,003 hasta hastanın dahil

edildiği bir çalışmada bu hastaların yaşam kalitesi (SF 36) ve yaşam süresi Alman 80 yaş ve üzeri

sağlıklı bireylerden oldukça yüksek bulunmuştur. Ayrıca 80 yaş ve üstü bireylerde cerrahi sonuçları

iyileştirmek için erken ve geç mortaliteyi belirleyen, ameliyat öncesi bağımsız prediktörlerin iyi

değerlendirilerek cerrahiye karar verilmesi önerilmektedir.

Sonuç

Geriatrik bireyler fiziksel, kognitif ve mental fonksiyonlarda değişimlere rağmen fonksiyonel

yetileri ve sağlık durumları açısından çeşitlilik gösterirler. Her birey gençlikte de olduğu gibi

“yegane” dir. Bu çeşitlilik nedeniyle cerrahi gereksiniminin belirlenmesinde en önemli konu bireysel

farklılıklar ve hasta tercihleri göz önünde bulundurularak fayda/zarar analizi yapılmalıdır. Bu analiz

için hasta seçim algoritmalarından ve cerrahi risk skorlama sistemlerinden faydalanılması

önerilmektedir. Son çalışmalarda 60 yaş ve üzeri hastalarda cerrahi için yaşın tek başına risk faktörü

olmadığı, elektif şartlardaki gibi iyi bir cerrahi hazırlık uygulandığında cerrahinin güvenle

yapılabileceği kanaatine varılmıştır. Bununla birlikte yaşlılara uygulanan cerrahinin yaşam kalitesi

üzerindeki etkileri konusundaki çalışmalar sınırlıdır. Yaşlı cerrahisi alanındaki çalışmalar daha çok

cerrahinin mortalite, morbidite, maliyet etkinlik, kaynakların kullanımı, iyileşmeye etkisi ve

kırılganlık konularındadır. Yaşlılara uygulanan cerrahi girişimlerin yaşam kalitesine etkisi konusunda

çalışmalara gereksinim vardır.

KAYNAKLAR

1. Ghanta RK, Shekar PS, McGurk S, et al. Long-term survival and quality of life justify cardiac surgery

in the very elderly patient. Ann Thorac Surg 2011;92:851–7.

2. Krane M, Voss B, Hiebinger A et al. Twenty years of cardiac surgery in patients aged 80 years and

older: risks and benefits. Ann Thorac Surg 2011;91: 506-13

3. Udekwu P, Gurkin B, Oller D, Lapio L, Bourbina J. Quality of life and functional level in elderly

patients survining surgical intensive care. J Am Coll Surg. 2001; 193(3):245-9

4. Maillard J, Elia N, et al. Preoperative and early postoperative quality of life after major surgery- a

prospective observational. Health and Quality of life Outcomes. 2015 ; 13:12.

5. Violi V1, Detullio P, Zinicola R, Costi R, Oneda P, Iusco D, Sarli L, Roncoroni L. Quality of life

assessment in geriatric surgery. Acta Biomed. 2005;76 Suppl 1:59-63.

6. Kutsal A. Yaşlıda Kalp Cerrahisi. Turkish Journal of Geriatrics. Özel sayı (2):115-123,2010.

Page 48: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

46

7. Desserud K.F, Veen T, Soreide K. Emergency general surgery in the geriatric patients. BJS Society

2016; 103:e52-e61.

8. Holmes H.M, Quality of life and ethical concerns in the elderly thoracic surgery patient. Thorac

Surg Clin 19 ; 2009: 401-407.

9. Lin H, Watts J. N, et al. Frailty and post-operative outcomes in older surgical patients: a systematic

review. BMC Geriatrics. 2016; 16:157.

10. Buigues C, Juarros-Falgado P, et al. Frailty syndrome and pre-operative risk evaluation: A

systematic review. Archives of Gerontology and Geriatrics 61; 2015: 305-321.

11. Min L, Mazzurco L, et al. Longitudinal functional recovery after geriartric cardiac surgery. Journal of

Surgical Research. 194; 2015: 25-33.

12. Preston S. D, Southall AR, D, et al. Geriatric surgery is about disease, not age. Journal of the Royal

Society of Medicine. 2008; 101: 409-415.

13. Ronning B, Wyller T, B, et al. Quality of life in older and frail patients after surgery for colorectal

cancer- A follow-up study. Journal of Geriatric Oncology. 7; 2016:195-200.

14. Kolh P, Hert S, Rango P. The concept of risk assessment and being unfit for surgery. Eur J Vasc

Endovasc Surg. 2016; 51: 857-866.

15. Hornick T, R. Surgical Innovations: Impact on the Quality of Life of the Older Patient. Clin Geriatr

Med. 22; 2006: 499-513.

16. Shippee-Rice R, Fetzer S, R, Long J, V. Gerioperative Demographics. In Gerioperative nursing care.

Principles and practices of surgical care for the older adult. Chapter 1; Springer, c2012.

17. Shippee-Rice R, Fetzer S, R, Long J, V. Introduction to Gerioperative Care. In Gerioperative nursing

care. Principles and practices of surgical care for the older adult. Chapter 2; Springer, c2012.

18. Donovan A. Preoperative evaluation of the elderly patient: It’ s not just about age anymore.

ErişimTarihi:01.10.2016 http://www.ucsfcme.com/2016/MAN16001/slides/7.Donovan.PreopEval.pdf

. 2015.

19. Raelene V. Shippee-Rice, Susan J. Fetzer, and Jennifer V. Long . Gerioperative Demographics,

Gerioperative Nursing Care: Principles and Practices of Surgical Care for the older adult, Springer

publishing company, 2012, p:4-19.

20. Maillard et al. Preoperative and early postoperative quality of life after major surgery - a

prospective observational study. Health and Quality of Life Outcomes 2015. DOI: 10.1186/s12955-

014-0194-0.

21. Rosenthal, Ronnie Ann, Zenilman, Michael E., Katlic, Mark R. (Eds.). Principles and Practice of

Geriatric Surgery.2011. Springer International Publishing Switzerland.

Page 49: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

47

MEME KÜÇÜLTME CERRAHİSİNİN YAŞAM KALİTESİ ÜZERİNE ETKİSİ

Doç. Dr. Yavuz Keçeçi

Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi

[email protected]

Giriş: Meme hipertrofisi (MH), vücut ölçülerine oranla memenin belirgin olarak büyük olmasına

denir. MH hemen her zaman memenin sarkmasıyla beraber olmakta ve kadın için önemli bir estetik

sorun yaratmaktadır. Ancak iri memeler kadının hayat kalitesinin etkileyen fiziksel ve psikolojik

sorunlara da neden olmaktadır.

MH artmış kitle etkisiyle ağırlık merkezini değiştirerek omurganın öne doğru eğimini artırır. Bunu

dengelemek için paraspinal kasların aşırı kasılması boyun, sırt ve bel ağrılarına neden olur. Memenin

ağırlığına bağlı olarak sutyen askıları omuzlarda oluk şeklinde çökmeler oluşturur. Hastaların

memelerde ağrı, meme altlarında intertrigo, giysilerini değiştirmede güçlük ve uyurken rahatsızlık

gibi fiziksel şikâyetleri vardır. Ayrıca iri memeler kadının rahatsız edici bakışlara maruz kalmasına,

kendine güveninin azalmasına ve sosyal ilişkilerini kısıtlamasına sebebiyet vererek psikolojik olarak

etkiler.

Meme küçültme cerrahisi yapılan kadınların, estetik olarak daha güzel memelere sahip olmanın

yanında bu şikâyetlerinin bir kısmının veya tümünün düzeldiğini bildirmesi üzerine bu şikâyetlerin

kadının hayatı üzerine etkisinin büyüklüğünü ve ameliyatın bu olumsuz durumu ne ölçüde

düzeltebildiğini saptamak için bir çalışma yapmaya karar verdik.

Metod: MH olan kadınlarla popülasyon ortalamasını karşılaştırmak için jenerik hayat kalite ölçeği

olan SF-36 kullanılarak, MH’nin hastaların hayatını ne ölçüde etkilediği saptandı. Ayrıca daha hassas

bir değerlendirme amacıyla, MH’nin oluşturduğu semptomların şiddetini ölçmek için MH’ne özgün bir

ölçek kullanılmaya karar verildi. Literatürü araştırdığımızda güvenilirliği ve geçerliliği kanıtlanmış

MH’ne özgün 3 tane ölçek bulundu. Bunlardan Breast Reduction Assessed Severity Scale (BRASS)

isimli olan ölçeğin bizim hastalarımız için uygun olacağına karar verildi. Ayrıca hastaların kendilerine

güvenini ölçmek için Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği kullanıldı.

Öncelikle SF-36 ve Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği sonuçları da kullanılarak BRASS ölçeğinin Türkçe

geçerlilik ve güvenilirliği yapıldı. MH olan 94 hastanın ameliyat öncesi sorgulamaları doldurması

istendi. Ameliyatın hastaların hayat kalitesine etkisinin ve ölçeklerin ameliyatın yarattığı

değişikliklere duyarlılığı saptayabilmek için ameliyat sonrası 3. ayda sorgulamalar tekrarlandı.

Bulgular: Ameliyat öncesi ve sonrası sorgulamaları 78 hasta tamamladı. SF-36 jenerik hayat kalite

ölçeğindeki 2 toplam ölçeğin birinde ve 8 alt ölçeğin beşinde MH olan kadınların ameliyat öncesi

değerleri popülasyon değerlerinden düşük bulundu. Ameliyat sonrası tüm alt ölçeklerde belirgin

iyileşme olmasına rağmen ağrı alt ölçeği hala popülasyon ortalamasından daha düşüktü.

Page 50: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

48

BRASS ölçeğinin 5 alt ölçeğinin ortalama değerleri ameliyat sonrasında, ameliyat öncesine göre çok

belirgin ilerleme gösterdi.

Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği sonucu da ameliyat sonrasında belirgin iyileşme gösterdi.

Sonuç: MH kadınların, özellikle fiziksel alanlar olmak üzere, yaşam kalitesini önemli oranda

düşürmektedir. Meme küçültme ameliyatı MH’nin oluşturduğu gerek fiziksel gerek psikolojik

şikayetleri belirgin olarak düzelten ve MH’nin yaşam kalitesi üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri

gideren çok etkin bir tedavi yöntemidir.

Page 51: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

49

HASTA ÖZBİLDİRİM (PRO-HBS) ÖLÇEKLERİNİN, İLAÇLARIN ETKİLİLİĞİNİN

DEĞERLENDİRİLMESİ AMACIYLA KULLANIMI - ULUSLARARASI DÜZENLEMELER

Prof. Dr. Erhan Eser,

SAYKAD YK üyesi; Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fak. Halk Sağlığı AD

AMAÇ:

Bu yazının amacı, Hasta Özbildirim değerlendirmelerinin başta ilaç olmak üzere alternatif sağaltım

teknolojilerinin etkililiğini göstermek için kullanımları hakkında ABD ve Avrupa İlaç Ruhsatlandırma

Kuruluşlarının (FDA ve EMA) düzenlemelerini (rehberler) özetlemek ve okuyucuya bu konuda

yönlendirici kaynak sunmaktır.

FDA ve EMA’nın ürettiği rehberler:

FDA açılımı, "US Food & Drug Administration" dır ve Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç

Uygulamaları kuruluşu olarak Türkçeye çevrilebilir. EMA ise, (kimi kaynaklarda EMEA olarak kısaltılsa

da) " European Medicines Agency" kuruluşunun kısa yazılışıdır ve Türkçe'ye Avrupa İlaç Ajansı olarak

çevrilir. Her iki kuruluşun da - bu yazıda daha sonra kısaca tanımlanacak olan- Hasta Özbildirim

Sonuç (HBS) Ölçeklerinin kullanımı hakkında çıkarttıkları rehberler mevcuttur. Burada bundan sonra

HBS kısalmasıyla ifade edilecek olan kavram İngilzce'de "Patient Reported Outcome" olarak

kullanılan ve yaygın olarak "PRO" kısaltmasıyla bilinen kavramdır.

İlk taslak rehber, öncesinde yapılan uzman çalıştayları önerileri doğrultusunda 2006 yılında

bütün FDA departmanları için süpervizör grup olan FDA'nin yeni ilaçlar ofisi "Study Endpoints & Label

development (SEALD) " tarafından çıkarıldı. Bunu 2009 yılında çıkarılan son rehber izledi. EMA ise

ilaç geliştirme ve ruhsatlandırma sürecinde HBS hakkında bir rehber çıkarma kararını 2003 yılında

alıyor ve rehberi de 2006 yılında çıkarıyordu.

İlaç geliştirme sürecinde Sonlanım Noktası:

Bu rehberlerden söz etmeden önce, ilaç geliştirme sürecine kısaca bir göz atmakta yarar var

(tablo 1). Tablo 1'de özellikle Klinik Çalışmalar aşamasında (Faz 1-4) sonlanım noktasının önemi

vurgulanmaktadır. Klinik sonuç/sonlanım değerlendirmeleri, öznel ve nesnel sonlanım noktaları

olarak bilinir. Öznel olanlar içinde Klinisyen Bildirim Sonuçları (ClinRO), Gözlemci (Vekil) bildirim

Sonuçları (ObsRO) ve Hasta Özbildirim Sonuçları (PRO = HBS) ; Nesnel olanlar içinde ise, vital

bulgular, doku incelemeleri, Tıbbi ve görüntüleme ölçümleri ve Treadmill gibi makinelerde

değerlendirilen işlevsellik gibi "Biyolojik ve antropometrik sonuçlar " (İngilizce'de "biyomarker"

olarak geçer) ve kayıtlara dayanan bir sonlanım göstergesi olan Ölüm ve Sağkalım sayılabilir.

Tablo 1- İlaç geliştirmede izlenen süreç

Page 52: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

50

Burada kullanılan Sonuç (veya sonlanım) terimi ise kısaca " Bir ölçüm ya da sağlıklılık

durumunda beklenen ya da aranan değişme" olarak tanımlanabilir. Hasta Özbildirim Sonucu ise,

"sağlığın her hangi bir boyutunun doğrudan hastalar tarafından (başka kimse tarafından

yorumlanmaksızın) ölçümü" olarak tanılanan öznel bir değerlendirmedir. HBS'ları, hastaların kendi

sağlık durumları hakkında hissettiklerini ve İşlev durumlarını ve bunlardaki değişimleri ifade eder.

HBS'ları "semptomlar" gibi basit olabileceği gibi farklı boyutların bileşeni olarak tanımlanan "Sağlıkla

İlgili Yaşam Kalitesi" karmaşık bir kavram da olabilir. Aşağıda sıralanan HBS için örnekler

sıralanmıştır.

• Ağrı (şiddet, sıklık, geçme zamanı)

• Nöbet sıklığı

• İşeme ve idrar/gaita kaçırma olay sayısı

• Kaşınma

• Ağız kuruluğu

• Cinsel işlevsellik

• Belirtilerin geçme süresi

• Bulantı/Kusma

• Tatmin/hoşnutuk

• Yaşam Kalitesi, Sağlıkla İlgili Yaşam Kalitesi (SYK)

FDA,ilaç geliştirme ve ruhsatlandırma sürecinde sonlanım noktası seçimini, 1-hasta

popülasyonunun belirlenmesi, 2-çalışmanın yapılacağı ortam ve koşulların belirlenmesi, 3-sağaltımın

yararını göstermede kullanılacak olan kavramların ve sonlanım göstergelerinin belirlenmesi ve 4-

Page 53: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

51

önerilen her bir kavramın ve sonlanım göstergesinin ölçülmesinde kullanılacak olan iyi tanımlanmış,

geçerli ve güvenilir bir ölçüm gerecini geliştirmek veya seçmek olarak basamaklandırmaktadır.

Sonuçların gözlenebilir olduğu durumlarda, klinik karar mümkünse klinisyen kararı (bildirimi)

sonlanım noktası olarak kullanılır. Sağaltım sonuçları açısından klinik kararın mümkün olmadığı ve

hasta özbildirimin mümkün olduğu koşulda HBS kullanılabilirken, hasta özbildirimin mümkün

olmadığı koşulda gözlemci bildirimi/vekil bildirim (ObsRO = VBS) kullanılmaktadır. Sonuçlar

gözlenebilir değilse o zaman zorunlu olarak sonlanım noktası olarak HBS kullanılır.

HBS çeşitleri olarak ilaç ürün etiketlerinin (Pro-label) içeriğinde sempomlar, işlevler, sağlıkla

İlgili Yaşam Kalitesi (SYK) ve hastanın genel değerlendirmesi (algılanan sağlık) olabilir. Bir ürün

etiketi bunlardan birini veya birden fazlasını içerebilir. HBS, ilaç geliştirilme ve ruhsatlandırma

sürecinde birincil, ikincil ve eşlik eden birincil sonlanım noktası olabilir. Örneğin bir ilacın etikette

belirttiği iddia/endikasyon (Label claim) bu hastalığın sağaltımı ise, birincil sonlanım noktası

fizyolojik etki değerlendirmesidir (HBS dışı ). Bu örnekte hastalığın bulgu ve belirtilerindeki

düzelmeler ise ikincil sonlanım noktası olan (bulgu ve belirtilerin günlük durumu ve bedensel

performans gibi HBS ile değerlendirilebilir. Ancak ilacın endikasyonu hastalığın bulgu ve

belirtilerinin sağaltımı ise burada birincil sonlanım noktası HBS'dir (örneğin hastalığın semptom skoru

gibi). Sağaltımın diğer yararları ise yine (bedensel performans , fiziksel kısıtlılıklar gibi) ikincil

sonlanım noktası olan bazı HBS ile değerlendirilebilir. Ayrıca tablo 2'deki örnekte görüldüğü gibi

HBS, çoklu sonlanım noktaları arasında da yer alabilir.

EMA Rehberlerinin Geliştirilmesindeki Gerekçeler:

EMA rehberlerinin geliştirilmesi HBS göstergeleri hakkındaki bir dizi saptamayı izlemektedir. Aslında

HBS göstergeleri içinde SYK'nin yeri henüz daha bu aşamada sorgulanmamaktadır. Bu saptamalar

şöyledir:

1-2006 yılı öncesinde, ilaç ruhsatlandırması sürecinde etkililik değerlendirmesinde sonlanım

göstergeleri içinde HBS’nın yerinin kısıtlı olması,

Page 54: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

52

2-HBS’nin çok geniş bir şemsiye terim olması (SYK bu şemsiye altında çok kısıtlı bir yer tutuyor- oysa

ki HBS altında SYK daha önemli bir yer tutmalı)

3-SYK ölçeklerinin geliştirilmesi ve validasyonu konusunda hiçbir öneri yoktur.

4-Bu güne dek, bir ilacın ruhsat almasında temel kavramlar –sadece- etkililik ve güvenliktir

olmuştur.

5-SYK hiçbir zaman Birincil Sonlanım Noktası OLAMAMIŞTIR

6-Ruhsatlandırmada SYK değerlendirmesi keyfidir.

7-İncelenen soruna yönelik ölçeklerle değerlendirme yapılmalıdır.

8-Genel amaçlı ya da hastalığa ölçeklerden sadece birisi kullanılabilir (bu ölçeklerin kullanım

hedefleri farklıdır)

2006 sonrası EMA Rehberlerinde, ilaç ruhsatı dosyasında ve prospektüsteki GENEL İFADE "Bu İlaç

Yaşam Kalitesini Geliştirir" ifadesi ise,

1-YK’nin tüm boyutları değerlendirilmelidir.

2-SYK’nin tüm boyutlarında, ya da boyutlarının çoğunda KLİNİK iyileşme olmalıdır.

3-Bu değerlendirmeler, önceden geliştirilmiş ve geçerliliği gösterilmiş SYK ölçekleri ile yapılmalıdır.

(Aynı anda hem SYK geçerlillik, hem de ilaç etki çalışması iyi bir kanıt oluşturmaz)

4- Ölçek boyutları önceden belirlenmelidir

İlaç ruhsatı sürecinde araştırmada hangi durumda SYK kullanımına onay verileceğine karar verirken

şu sorulara yanıt aranır:

a-SYK –bu ilaç için- uygun bir sonlanım noktası mıdır? Yani birincil veya ikincil ya da eşlik eden

birincil sonlanım noktası olarak SYK uygun mudur?

b-Neden bu SYK ölçeği seçilmiştir?

c-SYK’indeki değişim öngörüsü nedir? SYK ölçeğinden elde edilen puan ne kadar artarsa veya azalırsa

bunun bir etki olduğundan söz edebiliriz?

d-Bu –SYK- ölçeğin geçerlilik kanıtları nelerdir?

e- İyi bir araştırma düzeni kurulmuş mudur?

f- Gözlenen değişikliklerin SYK tarafından ölçülebileceğinin sorgulanması gerekir.

EMA rehberlerinde ayrıca, ilaç geliştirme sürecinde yararlanılan SYK araştırmalarının randomize

plasebo kontrollü çift kör olması gerektiği vurgulanmıştır. İlacın ruhsatı yoksa SYK çalışması,

Etkililik/Güvenlik çalışmaları (faz 3) ile aynı anda yürütülmelidir. SYK, eşlik eden-primer ya da kilit

sekonder sonlanım noktası olmalı; İlacın Ruhsatı varsa veya ruhsatı olmasa da etkililiği ve

güvenilirliği önceden gösterilmişse sonlanım noktası, hem Etkililik/Güvenlik hem de SYK değişimi

olmalıdır. Burada en küçük klinik anlamlı fark (EKAD) da ortaya konmalıdır.

Page 55: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

53

FDA-EMA rehberlerinin , HBS göstergelerinin ruhsatlandırma sürecindeki kullanımlarına olan etkisi

değerlendirildiğinde , ABD’de FDA tarafından 1997-2002 yılları arasında ruhsat verilen yeni ilaçların

%30’u diğer kanıtlara ek olarak PRO kanıtlarına dayanarak, %11 ‘ise SADECE PRO kanıtlarına

dayanarak onaylandığını görüyoruz. ABD’de FDA tarafından 2006-2010 yılları arasında ise, ruhsat

verilen 116 yeni ilacın %24’ü (n=28) PRO (HBS) kanıtlarına dayanarak onaylanmıştır. Bunların büyük

çoğunluğu (%86) semptomlara dayalıdır. Semptomların da %38’i ağrıdır. HBS kanıtlarına göre ruhsat

almış bu 28 ilacın 20’sinin (%71) onaylanmasında PRO Birincil Sonlanım noktasıydı. Geri kalan 8

çalışmada ikincil sonlanım noktası olarak kullanılan HBS’ları distres, tatmin, SYK ve işlevsellik idi.

Rehberlerde, yapacağımız taramada ölçekler için incelenecek noktalar : 1-Maddelerin dikkatli

incelenmesi (yanıt seçenekleri dahil) ; 2-Sorgulanan kavramlara yönelik doyurucu açıklamalar; 3-

Geriye dönük hatırlama periyodu?;4- Uygulanış biçimi; ve 5- Kavramsal Çatısı var mı? (kavramların

her bir soru için gerekirse açıklandığı metinler). Yoksa geliştirilmelidir şeklidendir. FDA, bir ölçeğin

klinik araştırmada kullanılması için 3 koşul öne sürmektedir. Bunlar, ölçeğin geliştirilmesi sürecinde

mutlaka Kalitatif süreçler olması gerektiği (Odak grup, Kavramsal sorgulama); kalitatif

uygulamalarda veri toplama sürecinin toplumu ve sorunu yeterince temsil eden bir içerikte mi

yapılıp yapılmadığı (Kültürel geçerlilik de böyle olmalı) ve görüşme bulgularının kapsayıcı ve sorunla

uygun olup olmadığıdır. FDA'nun HBS ölçek değerlendirmelerinde dikkate aldığı özelliklere ise tablo

3 'de sunulmuştur.

FDA ve EMA rehberlerinde bir HBS ölçeğinin geliştirilme aşamaları Şekil 1'de izlenmektedir. Bu

süreçte üzerinde özelikle durulan nokta içerik geçerliliğinin ortaya konması sürecinde hastalarla

yapılan derinlemesine görüşmelerin ve kavramsal sorgulamaların yapılmasıdır. Yani niteliksel

değerlendirmelerin yapılmadığı bir sürecin onaylanması zordur.

Page 56: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

54

İçerik geçerliliğini tehdit eden 4 temel unsur ise,

1-Tedavi iddiası ile HBS ölçeğinin kavramsal uyumsuzluğu

2-HBS soru içeriğine, hedef nüfusta yer alan hastalardan doğrudan katkı sağlanamaması

(derinlemesine görüşmelerle- geliştirilen nüfus başka uygulanan klinik popülasyon başka?)

3-Madde içeriğinin, hastalar açısından incelenen kavramı yeterinde doyuramaması (derinlemesine

görüşmelerle)

4-Modifikasyon (çeviri, uygulama biçimi, psikometrik göstergelerdeki yetersizlikler)

olarak sıralanmaktadır.

Burada özellikle Türkiye'de farklı görüşlerin olduğu bir SYK ölçeğini modifiye etme ya da

soru silme konusunda FDA'nin önerilerine kısaca değinmekte yarar vardır. FDA'nın, bir ölçeği

modifiye ederken soru silme ya da değiştirme için kabul edilen nedenleri tablo 4'de sunulmuştur.

Page 57: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

55

Özetle FDA, HBS rehberlerinin temel içeriği başlıklara göre şöyledir:

Kavramsal Konular[Rothman ML et al, 2007 ]:

1-Kullanılan HBS kavramının tanımlanması

2-Yeterli bir kavramsal çerçeve ne anlama gelir?

3-İyi bir kavramsal çerçeve oluşturmadan ölçek geliştirmenin sonuçları nelerdir?

4-Kavramsal durum, Tıbbi ürün geliştirme fazlarına (Faz 1,2,3,4) göre değişiklik veya gelişme

gösterebilir mi?

HBS Ölçek Seçimi [Snyder CF et al. 2007]:

1- Ölçek seçiminde önerilen süreç nedir?

2-Bir HBS ölçeği ne zaman gelştirilr, modifiye edilir ya da uyarlanır?

3-Ölçek alt boyutlarının veya sorularının bağımsız olarak araştırma sonlanım noktası olarak

kullanılması ne zaman uygun olabilir?

4- Bir HBS ölçeğini modifiye ederseniz tüm geçerlilik sürecini bir anda yok etmiş mi olursunuz?

Geçerlilik sürecinde, orginal geçerlilik sonuçlarından hangileri kullanabilirim?

5- Seçmiş olduğunuz ölçeğin orijinal geçerlilik sonuçları (dokumanı) yetersiz ise ne yapmalısınız?

Page 58: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

56

HBS Ölçek geliştirme [Turner RR, et al. 2007]:

1- Ölçek geliştirme sürecindeki temel niteliksel araştırma gereksinmeleri nelerdir?

2- Sadece bir soru, ne zaman bir HBS sonlanım noktası olarak kullanılabilir? Ve ne zaman birden

fazla madde kullanmak gerekir?

3- Bir özet (toplam ) skor oluşturmanın en iyi yöntemi nedir? Yanıtlayıcı yükü ile nasıl dikkate

alırsınız?

HBS Ölçek geliştirme [Turner RR, et al. 2007]:

1- Ölçek geliştirme sürecindeki temel niteliksel araştırma gereksinmeleri nelerdir?

2- Sadece bir soru, ne zaman bir HBS sonlanım noktası olarak kullanılabilir? Ve ne zaman birden

fazla madde kullanmak gerekir?

3- Bir özet (toplam ) skor oluşturmanın en iyi yöntemi nedir? Yanıtlayıcı yükü ile nasıl dikkate

alırsınız?

HBS ölçeklerinin geçerliliği ve güvenilirliği? [Frost MH, et al.2007 ]:

1- Bir klinik araştırmada kullanacağınız HBS ölçeği ile ilgili hangi geçerlilik kanıtlarını ortaya

koymalısınız?

2- Çeşitli araştırmalarda ( Faz 1-4) hangi geçerlilik yaklaşımlarını kullanmalısınız?

3- Çevirilerin eşdeğerliğinin geçerliliğini nasıl ölçersiniz?

4- Ölçek geliştirme ve geçerlilik gösteriminde kullanılabilecek en uygun IRT (Soru yanıt teorisi)

hangisidir?

HBS ölçeklerinden elde edilen bulguların Analizi, Yorumlaması ve raporlaması:

1- Hangi analizler yapılmalı, hataların önüne nasıl geçilmeli (ör yanıtsız veri) ?

2- Klinik anlamlılığı ölçmedeki en iyi alternatif yöntem hangisidir?

3- Bulgularını en iyi nasıl sunarsınız?

GENEL DEĞERLENDİRMELER VE SONUÇ:

Sağlık bilimleri alanında Hasta Özbidirim Sonuçları alternatif sağaltım yöntemlerinin seçimi

konusunda giderek artan düzeyde klinik uygulamalarda kullanılmaktadır. Bu saaltım yöntemlerinni

başında ise "ilaçlar" gelmektedir. Dünyada ilaç üretiminde Kuzey Amerika ve Avrupa Birliği çok bütük

bir pay almaktadır. Endikasyon olarak, özellikle klinik olarak gözlenemeyen sağlık sorunlarının ve

hastalık semptomlarının giderilmesini hedefleyen ilaçların etki değerlendirmesinde HBS ölçekleri

FDA ve EMA rehberleri çerçevesinde giderek artarak kullanılmaktadır. Ancak bu artışta HBS ölçekleri

içinde Sağlıkla İlgili Yaşam Kalitesi Ölçekleri sınırlı yer tutmaya devam etmektedir.

Page 59: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

57

Gerek sağaltım seçeneklerine karar vermede SYK'ni kullanan Türkiye'deki sağlık profesyonellerinin,

gerekse İlaç geliştirilme sürecindeki klinik aşamalarda giderek artan sıklıkta yer aldığını

düşündüğümüz Türk hekimlerinin söz konusu bu düzenlemeler konusunda bilgi sahibi olmaları

önemlidir.

Kaynaklar

Anfray C, & Emery MP. Use of PRO instruments: Licensing and copyright issues. 2006 International

Society for Quality of Life Research meeting abstracts [www.isoqol.org/ 2006mtgabstracts.pdf].

Quality of Life Research supplement, 2006; A-112, Abstract #1658.

Anfray C, Emery M P. Patient-reported outcome (PRO) instruments: Bridging the gap between

international copyright laws and common practice for developers and users- a case example. Qual

Life Res 2009; 18:1281–1283.

Caroline Anfray, Marie-Pierre Emery, Katrin Conway and Catherine Acquadro. Questions of Copyright

. Health and Quality of Life Outcomes 2012, 10:16.

European Medicines Agency: Reflection paper on the regulatory guidance for the use of health-

related quality of life (HRQL) measures in the evaluation of medicinal products. London 2006,

Available at http://www.ema.europa.eu/

docs/en_GB/document_library/Scientific_guideline/2009/09/WC500003637. pdf.

Frost MH, Reeve BB, Liepa AM, et al. What is sufficient evidence for the reliability and validity of

patient-reported outcome measures? Value Health 2007;10(Suppl. 2):S94–105.

Juniper E F. Modification, translation and adaptation of questionnaires. Should copyright laws be

observed? Quality of Life Research, 2009;18(5), 531–533.

Patient-reported outcome measures: use in medical product development to support labeling

claims. Federal Register 2009, 74(35):65132-133, Available at http://

www.fda.gov/downloads/Drugs/

GuidanceComplianceRegulatoryInformation/Guidances/UCM193282.pdf.

Revicki DA, Schwartz CE: Intellectual property rights and good research practice. Qual Life Res

2009, 18(10):1279-1280.

Rothman ML, Beltran P, Cappelleri JC, et al. Patientreported outcomes: conceptual issues. Value

Health 2007;10(Suppl. 2):S66–75.

Snyder CF, Watson ME, Jackson JD, et al. Patientreported outcome instrument selection: designing

a measurement strategy. Value Health 2007;10(Suppl. 2):S76–85.

Turner RR, Quittner AL, Parasuraman BM, et al. Patient-reported outcomes: instrument

development and selection issues. Value Health 2007;10(Suppl. 2):S86–93.

Page 60: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

58

US Department of Health, Food and Drug Administration: Patient-reported outcome measures: use

in medical product development to support labeling claims. Federal Register 2009, 74(35):65132-

133, Available at http:// www.fda.gov/downloads/Drugs/

GuidanceComplianceRegulatoryInformation/Guidances/UCM193282.pdf.

http://www.ema.europa.eu/

docs/en_GB/document_library/Scientific_guideline/2009/09/WC500003637. pdf.

http://www.emea.europa.eu/pdfs/human/sciadvice/426001en.pdf

http://www.emea.europa.eu/pdfs/human/biomarkers/7289408en.pdf

http://www.emea.europa.eu/htms/human/humanguidelines/backgroun d.htm

Wild D, Grove A, Martin M, et al. Principles of good practice for the translation and cultural

adaptation process for patient-reported outcomes (PRO) measures: report of the ISPOR Task Force

for Translation and Cultural Adaptation. Val Health 2005;8:94–104.

Page 61: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

59

ÇOCUKLARDA YAŞAM KALİTESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİNDE KULLANILAN

GENEL AMAÇLI VE SORUNA ÖZEL ÖLÇEKLER VE BUNLARIN TÜRKİYE’DEKİ

KULLANIMI

Doç.Dr.Dilek Ergin

Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Çocuk

Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı.

Genel olarak yaşam kalitesi kavramı, geleneksel sağlık ve işlevsellik kavramlarının tamamlayıcısı

olarak kabul edilmektedir. Sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi hastanın fiziksel, duygusal, mental ve

sosyal davranışlar bakımından iyilik halini kapsayan çok boyutlu bir kavram olup, bir hastalığın ve

tedavisinin yarattığı etkilerin hasta tarafından algılanışı olarak tanımlanmaktadır. Hasta çocuk veya

ergenin, hatta bazı durumlarda ebeveynlerin sosyal, psikolojik ve duygusal işlevselliğini yansıtan bir

kavramdır.

Yaşam kalitesi çeşitli yaşam kalitesi ölçekleri ile değerlendirilerek standardize edilmekte ve veriler

karşılaştırılabilir hale getirilmektedir. Sağlıkla ilişkili yaşam kalitesini değerlendirmede bu konuya

özel ölçekler kullanılmaktadır. Bu tür ölçekler hastanın klinik durumu yanında işlevsel becerisini,

psikososyal iyilik halini, sosyal destek durumunu ve yaşamdan memnuniyetini de

değerlendirmektedir. Elde edilen sonuçlar sağlık alanında yeni politikaların planlanması ve hasta ve

hasta yakınlarının hastalık sürecine en iyi şekilde uyum göstermesini sağlayan planların yapılması

için kullanılmaktadır.

Çocukluk çağı hastalıklarında epidemiyolojik özelliklerin değişmesiyle birlikte yaşam kalitesi ölçme

gerekliliği ve yöntem arayışları ortaya çıkmıştır.

Çocuklarda yaşam kalitesinin değerlendirilmesinde genel iyilik ölçenler ve hastalık için geliştirilmiş

ölçekler kullanılabilmektedir.

Çocuk ve ergen yaş grubu için geliştirilmiş olan genel amaçlı yaşam kalitesi ölçekleri vardır.

Bunlardan bazıları Çocuk-Ergen Sağlık ve Hastalık Profili (CHIP),Çocuk Sağlığı Anketi (CHQ), Çocuk

Yaşam Kalitesi Anketi (CQOL), Exter Sağlıkla İlgili Yaşam Kalitesi Ölçeği (EHRQL), Pediatrik Yaşam

Kalitesi Anketi (PEDSQL),Warwick Çocuk Sağlığı ve Morbidite Profili (WCHMP), Yaşam Kalitesi Çocuk

Anketidir (KINDL).

Genel yaşam kalitesi ölçekleri hem hastalığı olan hem de sağlıklı olan çocuk ve ergenlerde

kullanılabilmektedir. Bir hastalık grubundaki çocukların yaşam kalitesinin belirlenmesi için başka bir

hastalık grubundaki çocuklarla karşılaştırma yapmak uygun değildir. Bunun yerine sağlıklı

popülasyonla karşılaştırma yapılmalıdır. Bu ölçekler hastalığın ciddiyeti veya tedavilerden bağımsız

olarak uygulanabilecek şekilde geniş değerlendirmeye olanak sağlayan araçlardır. Özellikle toplum

sağlığı alanında kaynak ayırma planlamasında tercih edilmekle birlikte; kinik çalışmalarda veya yeni

tedavilerin denenmesi kapsamında duyarlılık açısından yetersiz kalmaktadır. Genel yaşam kalitesi

Page 62: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

60

ölçeklerinin duyarlılıklarının düşük olması, çoğunlukla uzun olmaları ve çocuk ergenlerdeki küçük

değişiklikleri hastalığa özgü yaşam kalitesi ölçeklerine göre daha az göstermeleri olumsuz

özellikleridir. Bu nedenle hastalığa özgü ölçekler geliştirilmiştir.

Hastalığa özgü yaşam kalitesi ölçekleri sadece geliştirilmiş olduğu hastalığın değerlendirilmesinde

geçerlidir. Çocukluk çağında sıklıkla kullanılan hastalığa özgü ölçekler arasında, “Pediatrik Astım

Yaşam Kalitesi Ölçeği ”, “Pediatrik Onkoloji Yaşam Kalitesi Ölçeği”, “Dikkat Eksikliği Hiperaktivite

Bozukluğu Yaşam Kalitesi Ölçeği”, “Çocuklarda Dermatoloji Yaşam Kalitesi İndeksi”, sayılabilir. Bu

ölçekler tek bir hastalığın değerlendirilmesine yönelik bölümler içerdiğinden geçerlik yönünden en

üst düzeyde olup, daha yüksek duyarlılık ve özgüllük sağlamaktadır. Hastalığa özgü yaşam kalitesi

ölçeklerinin kullanımı farklı tedavi yöntemlerinin karşılaştırılmasında, tedavi yaklaşımlarının

değerlendirilmesinde ve değişik tedavilerin etkinlik ve yan etkilerinin karşılaştırılmasında uygundur.

Bütün bu avantajlara rağmen, bunların kullanımında bazı kısıtlamalar söz konusudur. Bazı hastaların

birden fazla hastalığının olması ve farklı ölçeklerin kullanılması gerekliliği ile bazı hastaların ölçek

geliştirilmemiş olan nadir hastalıklara sahip olması bunlar arasında sayılmaktadır.

Page 63: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

61

ÇOCUKLARDA YAŞAM KALİTESİ: KLİNİK UYGULAMALAR VE YAŞANAN

GÜÇLÜKLER

Doç. Dr. İlker Günay, İzmir Behçet Uz Çocuk Hastanesi

Tıp uygulamalarının daha çok hasta merkezli olmaya başlamasıyla birlikte, yaşam kalitesi ölçeği

uygulamalarının kullanımı da artmaktadır. Sağlıkla ilgili yaşam kalitesi ölçeklerinin kullanımı,

erişkinlerde olduğu kadar olmasa da çocukluk yaş grubunda da giderek yaygınlaşmaktadır. Yaşam

kalitesi (YK) ölçekleri daha çok araştırma amaçlı kullanılmakta ise de, klinik yararları ve etkileri de

olabilmektedir. YK ölçümlerinin klinik uygulamaya girmesiyle bir takım olumlu sonuçlar

beklenmektedir. Bunlardan ilki, hasta-hekim ilişkilerine katkıdır. YK ölçümleri hastayla hekimin

iletişimini arttıran uygulamalardır. Hasta çocuk olduğunda iletişim özellikle önem kazanmaktadır.

Ölçekler uygulanırken çocuğun kendini ifade edebilmesi, iletişim kanallarını açarken çocuğun da

rahatlamasını sağlar. YK ölçümlerinin bir diğer yararı, hasta memnuniyetini arttırmasıdır. Hasta

çocuklarda genellikle gözden kaçan bir durum, doğrudan ya da dolaylı olarak hastalık sonucu gelişen

psikososyal sorunlardır. Sağlıkla ilgili yaşam kalitesi ölçümleri, bu standart bir tarama aracı olarak

kullanılabilir. Yaşam kalitesi ölçümlerinden beklenen bir diğer yarar da klinik karar verme

süreçlerine katkıda bulunmasıdır. Çocuğun dil bilgisi ve bilişsel gelişim derecesine uygun hazırlanmış

ölçeklerle elde edilen bilgiler, diğer klinik yöntemlerle elde edilemeyebilen verileri sağlayabilir. Bu

etki özellikle kronik hastalıklarda daha çok ortaya çıkar. Belirli aralıklarla yapılan ardışık ölçümler,

gerek tedavi ve girişimlerin sonuçlarını, gerekse hastalığın gidişindeki değişimleri belirleyebilir.

Ancak YK ölçeklerinin klinik karar verme süreçlerinde kullanılabilmesi için kolay uygulanabilir ve

yorumlanabilir olması, hekimin konuya ilişkin bilgi ve deneyimi olması gerekmektedir. YK

ölçümlerinin semptom ve sorunları saptaması, uzun dönemde hasta durumuna olumlu katkı

sağlayabilir.

Sağlıkla ilgili yaşam kalitesi ölçeklerinin kullanımı belirli katkılar sağlayabilme potansiyeline

sahiptir. Ancak günlük klinik kullanıma girmelerini güçleştiren bazı durumlar da söz konusudur.

Klinik sorumlulukları olan sağlık çalışanlarının YK ölçekleri kullanımı konusunda genellikle yeterli

deneyimleri bulunmamaktadır. Ayrıca ölçeklerden elde edilen verilerin klinikte kullanılacak bilgilere

dönüştürülmesi de belirli bir deneyimi gerektirmektedir. YK ölçeklerinin kullanımındaki isteksizliğin

altında, sorun oluşturabileceği düşünülen bazı durumlar bulunmaktadır. Bunlar kaynaklarla ilgili

endişeler ve tutumla bağlantılı engeller olarak ikiye ayrılabilir.

Kaynaklarla ilgili sorun olabileceği düşünülen ilk ve en önemli konu zaman sıkışıklığıdır. Sağlık

çalışanları, yaşam kalitesi ölçeklerinin rutin kullanımında, uygulama, değerlendirme ve yorumlama

süreçlerinin yoğun çalışma ortamı için fazla zaman alıcı olduğunu düşünebilirler. Bunun yanında

uygulamayı yapacak personelin eksikliği ya da veri işlemeyi kolaylaştıracak bilgisayar sisteminin

yokluğu da rutinde yaşam kalitesi ölçeklerinin kullanımına karşı engel oluşturabilir. Ölçeklerin

poliklinik bekleme sürelerinde uygulanması, zaman ve iş yükü yönünden oluşabilecek sorunları

azaltabilir. Ayrıca yapılan çalışmalarda yaşam kalitesi ölçeklerinin rutinde kullanımının hastaya

Page 64: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

62

ayrılan zamanı anlamlı ölçüde yükseltmediği de bulunmuştur (1, 2). Veri girişi ve değerlendirmede

bilgisayar kullanımı, gerek zaman, gerekse personel yönünden destek sağlar.

Sağlık çalışanlarının tutumları da rutin kullanımı güçleştirebilir. Olumsuz tutumun en önemli

nedenlerinden biri, sağlık çalışanının ölçeklerden elde edilecek verinin değerine inanmamasıdır.

Sağlık çalışanları, fizyolojik değişkenlerdeki küçük oynamaların yaşam kalitesi ölçeklerine

yansımadığı, dolayısıyla kliniğe olumlu katkısının sınırlı olduğunu düşündüklerini belirtilmişlerdir (3,

4). Oysa yaşam kalitesi ölçekleri fizyolojik durumun yansıması olmaktan çok, hastanın ve hastalığın

başka bir boyutuyla ilgilenmektedir. Bu durum, kendini ifade etmekte erişkinlere göre kısıtlı

olanaklara sahip olan çocukluk yaş grubunda daha da fazla önem kazanmaktadır.

Araştırma amaçlı yaşam kalitesi ölçeklerini kullanan sağlık çalışanlarının konuya bakışlarının daha

yumuşak olduğu ve rutin uygulamaya daha olumlu baktıkları bildirilmiştir.

Çocuklara yönelik yaşam kalitesi ölçeklerinin kullanımı ile ilgili bir diğer sorun da çocuğun kendi

bildirimi ya da ebeveyn vekil (proksi) uygulamasıdır. Çocukların kendileri daha çok yaşam konforu ve

psikolojik bileşenlerdeki düzelmeleri yaşam kalitesi artışı olarak ifade ederken, ebeveynlerin

bildirdikleri yaşam kalitesi değişimleri daha çok klinik durumun yansıması biçiminde olmaktadır.

Genel ve hastalığa özgü ölçeklerin pediatrik uygulamada farklı yerleri bulunmaktadır. Genel ölçekler

farklı hasta ve hastalık gruplarını ya da hastalarla sağlıklı çocukları karşılaştırmak için uygunken,

hastalığa özgü ölçekler klinik durumda oluşan değişiklikleri saptayabilme yeteneğinden ötürü klinik

gidişi izlemede kullanılabilir.

Çocuk sağlığında rutin kullanım için yaşam kalitesi ölçeği seçiminde bazı özellikleri gözetmek

gerekmektedir. Ölçek olabildiğince kısa olmalı ancak gerekli veriyi toplama gücü de bulunmalıdır.

Gerek hastaların ya da ebeveynlerin yanıtlama, gerekse sağlık çalışanlarının değerlendirme ve

yorumlamasını kolaylaştıracak kullanım kolaylıkta olmalıdır. Ayrıca ölçekler hastanın kliniğindeki

değişimlere de duyarlı olmalıdır. Ölçekler anket, görüşme ya da gözlem yöntemleriyle uygulanabilir.

Anketler kullanım kolaylığı ve psikometrik kalite kriterlerine yüksek uyumluluk nedeniyle genellikle

tercih edilmektedirler. Ölçeği uzman gözlemcinin doldurması veri niteliğinin arttırmakla birlikte,

çocuğun kendini ifade etmesi yaşam kalitesi değerlendirmesinin özü, bireyin kendisini nasıl

hissettiğidir. Çocuğun durumu ve yaşı, yöntem seçimi konusunda belirleyici olabilir.

Uygun ölçeklerin geliştirilmesinden belki de daha önemli olan konu ise bu ölçekleri kullanacak sağlık

çalışanlarının varlığıdır. Bu konuda erişkin öğrenme ilkelerine uygun olarak hazırlanmış eğitim

programlarının olumlu katkısı gösterilmiştir (5). Ölçekler rutin uygulamada kullanılmaya

başlanmadan önce planlama aşamasına sağlık çalışanlarının katılımı da olumlu destek sağlamıştır (6)

Kaynaklar

1. Detmar SB, Aaronson NK: Quality of life assessment in daily clinical oncology practice: A

feasibility study. Eur J Cancer 1998, 34: 1181–1186. 10.1016/S0959-8049(98)00018-5

Page 65: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

63

2. Detmar SB, Muller MJ, Schornagel JH, Wever LD, Aaronson NK: Health-related quality of life

assessments and patient-physician communication: a randomized controlled

trial. JAMA 2002, 288: 3027–3034. 10.1001/jama.288.23.3027

3.Carlson L, Speca M, Hagen N, Taenzer P: Computerized quality of life screening in a cancer pain

clinic. J Palliat Care2001, 17: 46–52.

4. Frost MH, Bonomi AE, Ferrans CE, Wong GY, Hays RD, Clinical Significance Consensus Meeting

Group: Patient, clinician, and population perspectives on determining the clinical significance of

quality-of-life scores. Mayo Clin Proc 2002, 77: 488–494.

5. SANTANA, Maria J., et al. Training clinicians in how to use patient-reported outcome measures

in routine clinical practice. Quality of Life Research, 2015, 24.7: 1707-1718.

6. BOYCE, Maria B.; BROWNE, John P.; GREENHALGH, Joanne. The experiences of professionals

with using information from patient-reported outcome measures to improve the quality of

healthcare: a systematic review of qualitative research. BMJ quality & safety, 2014, bmjqs-2013-

00

Page 66: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

64

YAŞAM KALİTESİNİN VEKİL (PROXY) DEĞERLENDİRMESİ: ÇOCUK ÖRNEĞİ

Yrd.Doç.Dr.Hakan Baydur

Celal Bayar Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sosyal Hizmet Bölümü

Sağlığın değerlendirilmesinde ve tıbbi girişimlerin başarısının ölçümünde, hekim merkezli geleneksel

ve nesnel klinik sonuç ölçümleri ile yetinilmemeli, buna ek olarak hastaların algıladıkları sağlık

durumu da bu değerlendirme de hesaba katılmalıdır. Özellikle izleme dayalı tıbbi girişimler ve rutin

sağlık hizmetlerinde, algılanan sağlık durumunu yansıtan hasta merkezli Sağlıkla İlişkili Yaşam

Kalitesi (SYK) sonuçlarının değerlendirilmesi şiddetle önerilmektedir(Bullinger, Schmidt, & Petersen,

2002; Guyatt, Juniper, Griffith, Feeny, & Ferrie, 1997; Kozinetzve ark., 1999; Seid, Varni, & Jacobs,

2000; Varni, Burwinkle, Seid, & Skarr, 2003). Birey merkezli değerlendirmenin iki özel sonucundan

birisi değerlendirmenin öznel olması, diğeri ise çok boyutlu bir bakış açısının yer almasıdır. Bu iki

açıdan incelendiğinde yetişkinlerdekinden farklı olarak çocukların SYK’ni oluşturan farklı etmenlerin

olduğu görülmektedir(Matza, Swensen, Flood, Secnik, & Leidy, 2004). Bu nedenle çocuklar için çok

sayıda genel ve hastalığa özel SYK ölçeğinin geliştirildiği, yıllar içerisinde ölçek sayısının da arttığı

bildirilmektedir(C Eiser & R Morse, 2001; Solansve ark., 2008). Genel amaçlı ölçekler tüm toplumda

kesimlerinde ve sağlık ile ilgili sonuçların karşılaştırılmasında uygulanırken, hastalığa özel ölçekler

ise belirlenmiş bir hastalığı olan gruplarda değişimi öngörmede ya da etkileyen faktörleri

belirlemede uygulanabilmektedir.

SYK ölçeklerinde öz bildirime dayalı değerlendirmenin yanı sıra çocuğun yaşam kalitesinin ebeveyni

aracılığıyla değerlendirilmesi gerekliliği de (örneğin; yaş, dil ve anlama becerisinin yetersizliği,

mental sorunlar, zeka gelişim yetersizliği, sosyalleşmede yetersizlik, bağımlılık vb.) söz konusudur

(Davisve ark., 2007; C. Eiser & R. Morse, 2001). Özellikle yaş ve ağır hastalık durumlarında çocuk

hakkında daha etkili bilgi alabilmenin önemli bir yolu vekil-ebeveyn değerlendirmesidir(C. Eiser & R.

Morse, 2001). Bu nedenlerden dolayı çocuklar için geliştirilmiş birçok ölçeğin birer vekil-ebeveyn

sürümü bulunmaktadır.

Literatürde özellikle çocuklar için geliştirilmiş yaşam kalitesi gereçlerinin geliştirilme güçlüğü yanı

sıra, ebeveyn sürümlerinin çocuğun yaşam kalitesini öngörebilmedeki uyumsuzluğuna da dikkat

çekilmektedir(Eiser, Mohay, & Morse, 2000; C. Eiser & R. Morse, 2001). Özellikle sorgulanan

kavramlar benzer şekilde algılansa bile verilen yanıtların birbiriyle uyumsuz olabileceği, çünkü

çocuğun çevresiyle bir bütün olarak gerçekliği algılayışı ile ebeveynin algılayışı arasındaki farklılığın

elde edilen bu uyumsuzlukta belirleyici olduğu ifade edilmektedir(Davisve ark., 2007; Eiserve ark.,

2000). Bu amaçla geliştirilen ölçeklerin güvenilirliğinin bir göstergesi de vekil ile öz bildirim

sürümlerindeki tutarlılıktır(C. Eiser & R. Morse, 2001).

Araştırmalar öz bildirime dayalı değerlendirmenin öncelikli olarak kullanılması gerektiği yönünde

bulgular verse de vekil değerlendirmenin kaçınılmaz ya da önemli olduğu durumlarda yaşam

kalitesinin nasıl elde edileceği sorunundan bahseder. Bu tür durumlarda yapılması gereken en iyi

uyumu sağlayan araçlar ile değerlendirmenin yapılması olacaktır (Sattoe, van Staa, & Moll, 2012).

Ayrıca küçük yaşlarda ve ağır hastalık durumunda gereksinim duyulan bilginin de elde edilmesinde

Page 67: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

65

vekil değerlendirmesinin önemli olabileceği bildirilmektedir (Rajmil, Lopez, Lopez-Aguila, & Alonso,

2013). Bununla birlikte özellikle yaşam kalitesinin gözlenebilir yanlarında yüksek tutarlılık,

gözlenemeyen taraflarında daha düşük tutarlılık elde edilme olasılığı vardır. Özellikle ebeveyn-vekil

değerlendirmesinde yaşam kalitesinin bedensel etkinlik, işlevsel ve belirti düzeyinde özbildirim ile

iyi düzeyde uyum sergilediği görülürken, sosyal ve duygusal boyutlarda çocuğun yanıtları ile olan

tutarlılık düzeyinin azaldığı görülmektedir(Davisve ark., 2007). Ayrıca değerlendirilen çocuğun yaşı

ve değerlendiricinin cinsiyeti uyumu etkileyen önemli faktörler arasındadır. Örneğin çocuk kendini

ifade edemeyecek kadar küçük olabilir, ya da anne tarafından değerlendiriliyor olması çocuğu daha

fazla gözlemleyen tarafından durumu hakkında değerlendirme yapılmasını sağlayabilir.

Özbildirim-Vekil değerlendirmesinde uyumun karşılaştırılması:

Gerçeğe en yakın vekil değerlendirmesi yapabilecek araçlarda bazı özelliklerin olması

gerekmektedir. Öncelikle bu tür araçlarda özbildirim ile vekil sürümleri arasındaki tutarlılığın

gösterilmesi esastır. Bunun için çeşitli istatistiki yöntemler tercih edilmektedir. Bunlardan ilk akla

gelen ölçüm değerleri arasında korelasyon katsayısının varlığıdır. Bu tür karşılaştırmalarda genellikle

0.5’in üzerindeki birliktelikler iyi uyum düzeyinin göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Bununla

birlikte yalın bir şekilde iki ölçüm arasında korelasyon aramak bu tür analitik yaklaşımlarda çoğu

zaman ortalamalarda görülen sapmaların dışarıda bırakılmasına neden olacaktır. Bu nedenle

genellikle ölçüm değerleri arasında uyumu karşılaştırmada sınıf içi korelasyon katsayısı (Intraclass

correlation coeffience, ICC) kullanılır. ICC için 0.7’nin üzeri kabul edilebilir, 0.5-0.7 arası sınırda ve

0.5’den aşağıdaki değerler zayıf uyumun göstergesi olarak değerlendirilmektedir (Dixon &

Cunningham, 2006). Her ne kadar ICC için 0.7’lik bir değerin kesme noktası olarak alınabileceği

belirtilse de bu uyum değeri mutlak bir rakam değildir. Bu nedenle araştırmacıların özbildirim-vekil

uyumunu değerlendirmede sayısal büyüklüğün düzeyine bakmaları önerilir. Çünkü hiçbir zaman vekil

sürümünün özbildirim sürümü ile tam uyumlu olması mümkün görünmemektedir.

Tüm bu uyumsuzlukları da dikkate alan araştırmacıların uyumu değerlendirmede bir başka analitik

yaklaşımı hesapladıkları görülmektedir. Blant-Altman grafiği olarak adlandırılan ve uyumun görsel

olarak değerlendirilmesini amaçlayan bu yöntemde iyi bir uyumun göstergesi olarak özbildirim-vekil

ortalamaları arası farkın sıfır etrafında ±2 standart sapma aralığında dağılması beklenmektedir

(Bland & Altman, 1986). Bu grafiğin görsel açıdan sonucu iki ölçüm arasındaki uyumu gösterecektir.

Öz bildirim ve vekil yaşam kalitesi boyut puanları arasındaki fark için paired t testi ile birlikte farkın

büyüklüğünü de gösterecek olan Cohen’s d değeri de hesaplanabilir. Ortalamalar arası fark için etki

büyüklüğü 0.3 düşük, 0.5 orta ve 0.8 yüksek olarak değerlendirilir (Cohen, 1988). Bunun dışında

özbildirim-vekil değerlendirmesi arasındaki korelasyonun tanımlayıcılık katsayısı (R2) için doğrusal

regresyon analizi de uygulanabilir.Kategorik veriler için iyi uyum göstergelerinden birisi Kappa

değeridir. Kappa değeri için 0.8 ve üzeri değer mükemmel uyumu gösterir.

Sonuç olarak vekil değerlendirilmesinin kaçınılmaz olduğu durumlarda özellikle yaşam kalitesinin

gözlenebilir boyutları için tutarlılığın yüksek, gözlenemeyen boyutlarda düşük düzeyde olacağı

unutulmamalıdır. Ayrıca ebeveynlerin çocuklara göre olayları ve durumları algılayışının farklı

olacağı, bu nedenle vekil değerlendirmesinde daha çoğunlukla somut durumlara odaklanılması

Page 68: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

66

gerektiği dikkate alınmalıdır. Özellikle ebeveynlerin çocuğa ilişkin beklentileri ile çocuğun kendi

beklentileri arasındaki farklarında bu uyumsuzlukta etkili olduğu hatırda tutulmalıdır. Çocuğun yaşı,

cinsiyeti, hastalığı, değerlendiricinin kim olduğu (anne-baba-bakıcı vb.) ve değerlendirmenin ne tür

araçlarla ve hangi koşullarda yapıldığı da gözden geçirilmelidir. Ayrıca iyi uyum düzeyine sahip olan

araçların kullanılması yararlı olacaktır.

KAYNAKLAR

Bland, J. M., & Altman, D. G. (1986). Statistical methods for assessing agreement between two

methods of clinical measurement. Lancet, 1(8476), 307-310.

Bullinger, M., Schmidt, S., & Petersen, C. (2002). Assessing quality of life of children with chronic

health conditions and disabilities: a European approach. Int J Rehabil Res, 25(3), 197-206.

Cohen, J. (1988). Statistical power analysis for the behavioral sciences (2 ed.). Hillsdale, New Jersey:

Lawrence Erlbaum.

Davis, E., Nicolas, C., Waters, E., Cook, K., Gibbs, L., Gosch, A., & Ravens-Sieberer, U. (2007). Parent-

proxy and child self-reported health-related quality of life: using qualitative methods to

explain the discordance. Quality of Life Research, 16(5), 863-871. doi: 10.1007/s11136-007-

9187-3

Dixon, M. A., & Cunningham, G. B. (2006). Data aggregation in multilevel analysis: a review of

conceptual and statistical issues. Measurement in Physical Education and Exercise Science,

10(2), 85-107.

Eiser, C., Mohay, H., & Morse, R. (2000). The measurement of quality of life in young children. Child

Care Health Dev, 26(5), 401-414.

Eiser, C., & Morse, R. (2001). Can parents rate their child's health-related quality of life? Results of a

systematic review. Quality of Life Research, 10(4), 347-357.

Eiser, C., & Morse, R. (2001). A review of measures of quality of life for children with chronic illness.

Arch Dis Child, 84(3), 205-211. doi: 10.1136/adc.84.3.205

Guyatt, G. H., Juniper, E. F., Griffith, L. E., Feeny, D. H., & Ferrie, P. J. (1997). Children and adult

perceptions of childhood asthma. Pediatrics, 99(2), 165-168.

Kozinetz, C. A., Warren, R. W., Berseth, C. L., Aday, L. A., Sachdeva, R., & Kirkland, R. T. (1999). Health

status of children with special health care needs: measurement issues and instruments. Clin

Pediatr (Phila), 38(9), 525-533.

Matza, L. S., Swensen, A. R., Flood, E. M., Secnik, K., & Leidy, N. K. (2004). Assessment of Health-

Related Quality of Life in Children: A Review of Conceptual, Methodological, and Regulatory

Issues. Value in Health, 7(1), 79-92. doi: http://dx.doi.org/10.1111/j.1524-4733.2004.71273.x

Page 69: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

67

Rajmil, L., Lopez, A. R., Lopez-Aguila, S., & Alonso, J. (2013). Parent-child agreement on health-related

quality of life (HRQOL): a longitudinal study. Health Qual Life Outcomes, 11, 101. doi:

10.1186/1477-7525-11-101

Sattoe, J. N., van Staa, A., & Moll, H. A. (2012). The proxy problem anatomized: child-parent

disagreement in health related quality of life reports of chronically ill adolescents. Health

Qual Life Outcomes, 10, 10. doi: 10.1186/1477-7525-10-10

Seid, M., Varni, J., & Jacobs, J. (2000). Pediatric Health-Related Quality-of-Life Measurement

Technology: Intersections between Science, Managed Care, and Clinical Care. J Clin Psychol

Med Settings, 7(1), 17-27. doi: 10.1023/a:1009541218764

Solans, M., Pane, S., Estrada, M.-D., Serra-Sutton, V., Berra, S., Herdman, M., . . . Rajmil, L. (2008).

Health-Related Quality of Life Measurement in Children and Adolescents: A Systematic

Review of Generic and Disease-Specific Instruments. Value in Health, 11(4), 742-764. doi:

10.1111/j.1524-4733.2007.00293.x

Varni, J. W., Burwinkle, T. M., Seid, M., & Skarr, D. (2003). The PedsQL™* 4.0 as a Pediatric

Population Health Measure: Feasibility, Reliability, and Validity. Ambulatory Pediatrics, 3(6),

329-341. doi: http://dx.doi.org/10.1367/1539-4409(2003)003<0329:TPAAPP>2.0.CO;2

Page 70: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

68

ÇOCUKLARDA SAĞLIK ALGISI VE YAŞAM KALİTESİNE PSİKOSOSYAL BAKIŞ

Dr.Şermin Yalın Sapmaz

Manisa CBÜ Tıp Fakültesi Çocuk Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları

Yaşam kalitesi, bireyin kendi durumunu içinde yaşadığı kültürel yapı ve değerler sistemi içinde

algılayış biçimi olarak tanımlanırken, sağlıkla ilgili yaşam kalitesi ise bir hastalığın ya da tedavisinin

hastada yarattığı etkinin algılanışı olarak tanımlanmaktadır. Yaşam kalitesi kavramında bireyin

kendine özgü fiziksel ve ruhsal sağlığı, bağımsızlık düzeyi, sosyal ilişkileri, çevre etkenleri ve kişisel

inançları yer almaktadır. Yaşam kalitesi değerlendirilirken bireye kendi yaşamı ile ilgili ne hissettiği

sorulmakta ve bireyi tüm özellikleriyle bir bütün olarak ele alarak bireyin fiziksel, ruhsal ve sosyal

iyilik halini derecelendirmek amaçlamaktadır.

Kronik hastalık, normalden sapma veya bozukluk gösteren, kalıcı yetersizlik bırakan, geriye dönüşü

olmayan, patolojik değişiklikler sonucu oluşan, hastanın rehabilitasyonu için özel eğitim gerektiren,

uzun süre boyunca bakım, gözetim ve denetim gerektirmesi beklenen durum olarak

tanımlanmaktadır.

Kronik çocukluk hastalıkları çeşitlidir; doğuştan anomaliler, doğuştan kalp hastalıkları, epilepsi,

böbrek yetmezliği, kanserler, hemofili, diyabet, kistik fibrozis, astım gibi. Tıp bilimlerinin ilerlemesi

ve yeni yapılan çalışmalarla, çocukluk çağındaki kronik ve ölümcül hastalıklarda yaşam süreleri

uzamaktadır. Yaşam süresinin uzaması ile birlikte hasta çocuk ve ailesi, hastalığın getirdiği olumsuz

psikososyal etkenlere daha uzun süre maruz kalmaktadırlar. Kronik hastalığı olan bütün çocuklar

belirli sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Bu sorunlar hastalığın ve tedavisinin bedensel etkileri (ağrı,

halsizlik, isteksizlik, iştahsızlık, uykusuzluk, çabuk yorulma, dikkatsizlik vb.), gelişimsel ve ruhsal

etkileri (gelişim basamaklarında duraklama ve gecikme, yaşamsal kontrol duygusunun yitirilmesi,

duygu durum ve kaygı bozuklukları, uyum sorunları vb.), çevresel etkileri (aile ve kardeşlerin ruhsal

sağlıklarındaki bozulmalar, ailenin sosyal ve ekonomik yapısının etkilenmesi vb.) olarak belirtilebilir.

Kronik hastalığın çocukta yarattığı sosyal ve psikolojik sorunlar çocuğa, aileye, hastalığın tipine,

sosyal çevreye ve aldığı tıbbi bakıma göre değişmekte ve çocuğun hastalığa uyumunu kolay-

laştırmakta ya da zorlaştırmaktadır. Kronik hastalığı olan çocuklarda sağlıklı çocuklara oranla iki kat

daha fazla uyum sorunları görülmekle birlikte yapılan araştırmalara göre çocukta uyum bozukluğunu

etkileyen en önemli faktörlerin başında, hastalığın yarattığı yetersizlik duyguları ve sınırlamalar

gelmektedir. Kronik hastalığı olan çocuklar, sadece hastalığın semptomlarını azaltmaya çalışmakla

kalmayıp, aynı zamanda çeşitli etkenlere bağlı olarak sosyal, psikolojik, gelişimsel ve çevresel

sorunları da hastalığın beraberinde yaşamaktadırlar. Bu sorunlara rağmen kronik hastalığı olan

çocuklar normal yaşantılarını sürdürmeye çalışmakta, ancak günlük yaşam aktivitelerindeki

kısıtlamalar yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Kronik hastalıklar ve tedavisi, bireyin

yaşam tarzında değişikliklere neden olduğundan yaşam kalitesini doğrudan etkilemektedir. Her

bireyin zorlanma karşısında etkilenme ve baş etme biçimleri tamamen farklıdır. Her birey farklı

Page 71: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

69

bedensel, kişisel ve toplumsal koşullara sahiptir. Bütün bunlar hastanın medikal ve ruhsal açıdan

prognozunu olumlu ya da olumsuz yönde etkiler. Son yıllarda hangi etkenlerin hasta çocuğun sıkıntı

ve sorunlarını azalttığı, hangilerinin arttırdığı ve tıbbi hastalığı olan çocuğa yaklaşımın nasıl

yapılacağı konusu önem kazanmıştır.

Yaşamı destekleyen birçok teknolojik gelişmenin, yeni ilaçların, alternatif tedavi ve bakım

yaklaşımlarının sağlık hizmetlerinde kullanılması sonucu yaşamı korumak, yaşam süresini uzatmak

mümkün olurken, bu gelişmelerin yaşama olumlu ya da olumsuz etkilerinin kapsamlı olarak

değerlendirilmesi gerekliliği daha fazla hissedilmeye başlanmıştır. Sağlıkla ilgili yaşam kalitesi

ölçümleri, bireylerin kendilerini nasıl hissettiklerini, günlük yaşam aktivitelerini nasıl yaptıklarını,

hastalık durumu ve hastalığın tedavisinden nasıl etkilendiklerini, bireyin bakış açısıyla

değerlendirme olanağı vermektedir. Yaşam kalitesinin ölçümü hastalıklar ve bu hastalıkların birey

üzerindeki etkisini anlamamızda, tedavi planlanması ve sağlık politikalarının düzenlenmesinde ve

sağlık çalışanlarının, ebeveynler ve çocuklara uygun bakımın ve stratejilerin belirlemesinde önem

kazanmaktadır.

Page 72: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

70

BİLDİRİ ÖZETLERİ

Page 73: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

71

ESANSİYEL TREMORLU HASTALARDA DENGE EĞİTİMİNİN DENGE, YÜRÜME VE

YAŞAM KALİTESİ ÜZERİNE ETKİSİ

1-Bilge Kara, 1-Turhan Kahraman, 1-Melda Soysal Tomruk, 2-Berril Dönmez Çolakoğlu, 3-Özge

Yılmaz Küspeci

1- Dokuz Eylül Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu, İzmir

2-Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı, İzmir

3-Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Anabilim Dalı, İzmir

Giriş ve Amaç:

Esansiyel tremorlu hastaların tedavisinde çeşitli cerrahi ve medikal yöntemler etkin bir biçimde

uygulanmaktadır. Ancak hastaların yürüme ve denge yakınmalarının tedavisine yönelik tedavi

seçenekleri son derece kısıtlıdır. Daha önceki pek çok çalışma denge eğitiminin çeşitli hastalık

gruplarında etkili bir tedavi yöntemi olduğunu göstermiştir. Ancak esansiyel tremorlu hastalarda

denge eğitiminin etkilerini inceleyen herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı,

esansiyel tremorlu hastalarda uygulanan denge eğitiminin hastaların denge, yürüme performansı ve

sağlıkla ilişkili yaşam kaliteleri üzerine olan etkilerini incelemektir.

Yöntem:

Kontrollü olmayan longitudinal tipte olan bu çalışmaya uzman hekim tarafından tanısı konmuş

esansiyel tremorlu hastalar dahil edildi. Sonuç ölçümleri olarak Postural Stabilite Testi, Karalılık

Sınırları Testi, Düşme Riski Testi, Aktiviteye Özgü Denge Güven Ölçeği, Dinamik Yürüme İndeksi ve

Kısa Form-36 kullanıldı ve hastalar denge eğitimi öncesi ve sonrası olmak üzere iki kez

değerlendirildi. Katılımcılara Balance System SD isimli denge ölçümü ve eğitimi için geliştirilmiş olan

cihazla hafta 1 kez olmak üzere 8 haftalık denge eğitimi uygulandı.

Bulgular:

Toplam 24 esansiyel tremorlu hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların yaş ortancası 63,5 (çeyrekler

aralığı 54,0 – 70,75) yıldı. 3 hasta 8 haftalık denge eğitimini çeşitli nedenlerle tamamlayamadığından

çalışmaya katılım oranı %87,5 olarak hesaplandı. Postural Stabilite Testi, Karalılık Sınırları Testi,

Düşme Riski Testi, Aktiviteye Özgü Denge Güven Ölçeği ve Dinamik Yürüme İndeksi skorlarında

anlamlı iyileşmeler gözlendi (p<0,05). Kısa form-36’nın fiziksel bileşeninde de denge eğitimi sonrası

anlamlı artış gözlenmesine (p<0,05) rağmen mental bileşeninde anlamlı bir artış gözlenmedi

(p>0,05).

Bildiri No: 1

Page 74: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

72

Sonuç:

Bu çalışmanın sonuçları, 8 haftalık denge eğitiminin esansiyel tremorlu hastalarda denge

performansını ve güvenini, yürüme performansını geliştirmede ve düşme riskini azaltmada etkin

olduğunu düşündürmektedir. Ayrıca denge eğitimi hastaların özellikle fiziksel olmak üzere sağlıkla

ilişkili yaşam kalitelerinde de artış sağlamaktadır. Bu çalışmanın ileride yapılacak geniş örnek

büyüklüğüne sahip randomize kontrollü çalışmalar için teşvik edici olacağı düşünülmektedir.

Anahtar kelimeler:

Esansiyel tremor, denge eğitimi, yaşam kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Bilge Kara, [email protected]

Page 75: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

73

MULTİPL SKLEROZ’DA POSTURAL KONTROL EGZERSİZLERİNİN DENGE VE

YAŞAM KALİTESİ ÜZERİNE ETKİSİ

Muhammed Zahid Uz , 2- Bilge Kara , 3- Egemen İdiman , 4- Derya Kaya

1- İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, İzmir

2- Dokuz Eylül Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu, İzmir

3- Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı, İzmir

4- Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Geriatri Anabilim Dalı, İzmir

Giriş:

Multipl Sklerozlu hastaların çoğu denge bozukları ve kayıpları yaşamaktadır. Denge bozuklarında

egzersiz tedavisi etkilidir ve farklı egzersiz yaklaşımları uygulanmaktadır. Yapılan çalışmalarda daha

çok grup egzersizleri şeklinde yaklaşımlar vardır. Çalışmamızda bireysel olarak yapılan

değerlendirme sonuçlarına göre postural kontrol egzersizleri verilmiştir.

Amaç:

Multipl Skleroz hastalarında postural kontrol egzersizlerinin; özürlülük, denge, vestibuler sistem ve

yaşam kalitesi üzerine olan etkilerini incelenmektir.

Yöntem:

Olgu-Kontrol çalışması olan araştırmamıza tanısı konmuş 31 MS hastası ve 25 sağlıklı kontrol

katılmıştır. Hastaları değerlendirirken; Özürlülük için EDSS, Denge için, Berg Denge Ölçeği,

Vestibüler sistem için Nöro-otolojik testler, Yaşam kalitesi için Uluslararası MS Yaşam Kalitesi Skalası

(Musiqol) kullanıldı ve hastalar tedavi öncesi ve sonrası olmak üzere iki kez değerlendirildi.

Katılımcılara Balance System SD isimli denge ölçümü ve eğitimi için geliştirilmiş olan cihazla haftada

2 kez olmak üzere 8 haftalık postural kontrol egzersizleri uygulandı.

Bulgular:

Toplam 31 Multipl Sklerozlu hasta ve 25 sağlıklı kontrol çalışmaya dahil edildi. Hastaların yaş

ortalaması 49.32 ± 8.20 (35-65) yıldı. MS hastalarının egzersiz öncesi ve sonrası EDSS skorlarında

anlamlı farklılıklar bulundu (p<0.05). MS hastalarının egzersiz öncesi ve sonrası; denge ve

nörootolojik değerlendirmelerinde anlamlı farklılıklar bulundu (p<0,05). MS hastalarının egzersiz

öncesi ve sonrasındaki yaşam kalitesi skorlarında farklılık saptanmadı (p>0.05).

Bildiri No: 2

Page 76: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

74

Sonuç:

Multipl Skleroz hastalarında postural kontrol egzersizleri özürlülük, denge ve vestibüler sistem,

yaşam kalitesi üzerine etkilidir. Multipl Skleroz hastalarında postural kontrol egzersizleri faydalı

olabilir.

Anahtar kelimeler:

Multipl Skleroz, Denge, Yaşam Kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Bilge KARA, [email protected]

Page 77: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

75

MULTİPLE SKLEROZLU KADINLARDA SEKSÜEL DİSFONKSİYON, YORGUNLUK VE

DEPRESYONUN YAŞAM KALİTESİNE ETKİSİ

1-Selin Akıncıoğlu, 2-Yrd.Doç.Dr. Nurgül Güngör Tavşanlı, 3-Prof. Dr. Hatice Mavioğlu

1- Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Ebelik Yüksek Lisans Öğrencisi,

2- Celal Bayar Üniversitesi Manisa Sağlık Yüksek Okulu Ebelik AD.,

3-Celal Bayar Üniversitesi Hafsa Sultan Hastanesi Nöroloji AD.

Amaç:

Bu çalışmanın amacı Multiple Sklerozlu kadınlarda seksüel disfonksiyon, yorgunluk ve depresyonun

yaşam kalitesine olan etkisinin değerlendirilmesidir.

Gereç ve Yöntem:

Vaka-Kontrol olarak yapılan çalışmamıza Celal Bayar Üniversitesi Hafsa Sultan Hastanesi MS

polikliniğe başvuran 30 MS'li kadın ve Celal Bayar Üniversitesi Hafsa Sultan Hastanesi polikliniklerine

basit yakınmalarla başvurup kronik hastalığı olmayan 60 kadın alınmıştır. Veri toplama işlemi yüz

yüze görüşme tekniği ile gerçekleşmiştir. Vaka grubuna; EDSS Skalası, sosyodemografik form,

Arizona Cinsel Yaşantılar Ölçeği (ACYÖ), Beck Depresyon ölçeği (BDÖ), Yorgunluk Şiddet Ölçeği

(YŞÖ), Multiple Sclerosis International Quality of Life – Multipl Skleroz Uluslararası Yaşam Kalitesi

(MuSiQoL) yaşam kalitesi ölçeği ve Short Form 36 (SF-36) yaşam kalitesi ölçeği uygulanmıştır. Kontrol

grubuna; sosyodemografik form, Arizona Cinsel Yaşantılar Ölçeği (ACYÖ), Yorgunluk Şiddet Ölçeği

(YŞÖ), Beck Depresyon ölçeği (BDÖ) ve Short Form 36 (SF-36) yaşam kalitesi ölçeği uygulanmıştır.

Bulgular:

Her iki grupta yaş 24 ile 40 arasında değişmekte olup ortalama yaş 34 olarak bulunmuştur. Vaka

grubunda ortalama ACYÖ 19,5 ± 5,4; kontrol grubunda ortalama ACYÖ 8,2 ± 3,2 olarak bulunmuştur.

Araştırmamızda vaka grubunda 29 kişi 11 puan ve üzerinde almışken, kontrol grubunda 10 kişi 11

puan ve üzerinde almıştır. Vaka grubunda 29 kişi seksüel disfonksiyonlu bulunurken kontrol grubunda

10 kişi seksüel disfonksiyonlu bulunmuştur. ACYÖ’ ye göre vaka ve kontrol grupları arasında

istatistiksel olarak anlamlı düzeyde ilişki olduğu saptanmıştır (t= -12.2 p=0,00). Araştırmamızda

YŞÖ’den 4 puan ve altı alanlar grup I, 4 puan ve üstü alanlar grup II olarak adlandırıldı. YŞÖ’ ye göre

4 puan ve altı ‘yorgun değil’, 4 puan ve üstü ‘yorgun’ olarak değerlendirilir. Araştırmamızda vaka

grubundan 27 kişi 4 puan ve üzerinde değer alarak yorgun bulunmuştur. Kontrol grubunda 4 kişi 4

puan ve üzerinde değer alarak yorgun bulunmuştur. YŞÖ açısından her iki grup arasında istatistiksel

olarak anlamlı düzeyde ilişki olduğu saptanmıştır (t= -13,7 p=0,00). Araştırmamızda, BDÖ toplam

puan vaka grubunda 16 ± 7,9, kontrol grubunda 2,1 ± 2,6 olarak bulunmuştur. Vaka grubunda 6

Bildiri No: 3

Page 78: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

76

kişinin depresyonda olmadığı ya da minimal depresyonda olduğu, 13 kişinin (%43,3) hafif

depresyonda, 9 kişinin (%30,0) orta depresyonda, 2 kişinin de (%6,7) şiddetli depresyonda olduğu

görülmüştür. Kontrol grubunda ise 58 kişinin depresyonda olmadığı ya da minimal depresyonda

olduğu görülmüştür. BDÖ açısından her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde ilişki

olduğu saptanmıştır (x2= 57,7 p=0,03).Vaka grubunda SF-36’ya göre toplam puan min=142.0,

max=504.67 (365.33 ±96.62) olarak bulunmuştur. Vaka ve kontrol gruplarının SF-36 toplam puanları

karşılaştırıldığında, Kontrol grubunda bulunan bireylerin puanlarının (t= -6,30, p= 0,00) vaka

grubunda bulunan bireylerin puanlarından (t= -6,71, p=0,00) istatistiksel olarak anlamlı düzeyde

yüksek olduğu bulunmuştur.

Sonuç:

MS’li kadınlarda seksüel disfonksiyon, yorgunluk ve depresyonun yaşam kalitesini etkilediği

bulunmuştur. Sağlıklı kadınlarda da MS’li kadınlara göre seksüel disfonksiyon, yorgunluk ve

depresyon daha az sıklıkta bulunmasına rağmen yaşam kalitesini etkilediği bulunmuştur. MS’li

kadınların ve sağlıklı kadınların yaşam kaliteleri değerlendirildiğinde MS’li kadınlarda yaşam kalitesi

sağlıklı kadınlara göre düşük bulunmuştur.

Anahtar kelimeler:

Multiple Skleroz, Yaşam kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Selin Akıncıoğlu, [email protected]

Page 79: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

77

MULTİPLE SKLEROZ HASTALARININ BAKIM VERENLERİNDE YAŞAM KALİTESİNİN

DEĞERLENDİRİLMESİ

1-Gülbin Ergin, 2-Ayşe Volkan, 3-Bilge Kara

1- Lefke Üniversitesi, Kıbrıs, 2-Özel Arma Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi, İzmir, 3-

Dokuz Eylül Üniversitesi Fizik Tedavi ve REH. Y.O., İzmir

Giriş-Amaç:

Multipl Skleroz (MS), hareket bozukluklarına neden, semptomlarının çeşidi ve süresi değişken olan

kronik bir hastalıktır. MS’te hastalık bulgularının şiddeti arttıkça, kişinin bakımı konusunda sorunlar

yaşanmakta, bakım verenlerin yükü de gittikçe artmaktadır. Artan bakım yükü ise hem sosyal

sorunları hem de sağlık sorunlarını beraberinde getirmektedir. MS hastalarına bakım verenlerde

bakım yükü arttıkça yaşam kaliteleri ciddi oranda etkilenmektedir. Bu çalışmanın amacı; MS

hastalarına bakım verenlerinin yaşam kalitelerinin bakım yüküne göre ne derece etkilendiğini

göstermektir.

Gereç-Yöntem:

Çalışmaya Dokuz Eylül Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalının MS polikliniğinde MS tanısı alan

hastaların bakım vereni olan (anne-baba, eşi, çocuğu, kardeşi ve diğer) 39 kişi alındı. Çalışma

grubunun demografik bilgileri yanında grubun bakım yükleri Zarit Bakım Verme Yükü Ölçeği ile,

yaşam kaliteleri Kısa Form 36 (SF-36) ile değerlendirildi. Bakım süreleri 6 ay-1 yıl, 1-3 yıl, 3-5 yıl ve

üzeri olmak üzere 4 gruba ayrıldı. Çalışma grubunun yakınlarına karşı bakım alanları 3 gruba (maddi

destek sağlama, psikolojik destek sağlama, bütün ihtiyaçları karşılama) ayrıldı ve değerlendirildi.

Zorlanılan bakım alanları parametresi de 3 ayrı grup (maddi destek sağlama, hijyenik gereksinimler,

bütün ihtiyaçları karşılama) olarak kaydedildi. Tüm değerlendirmeler ve anketler aynı kişi

tarafından 1 kez yapıldı.

Bulgular:

Çalışma grubuna 21 kadın ve 18 erkek (52,74±12,61) alındı. Yapılan istatistiksel analizler sonucunda

bakım süresi arttıkça zarit bakım yükünün pozitif yönde anlamlı artış gösterdiği bulundu (p<0.05).

Zorlanılan bakım alanları arttıkça Zarit bakım yükünde anlamlı değişiklikler olduğu saptandı

(p<0.05). SF-36 Yaşam Kalitesi Ölçeği’nin tüm alt parametrelerinin Zarit Bakım Verme Yükü Ölçeği

ile anlamlı ve negatif yönde korelasyonlar gösterdiği ortaya çıktı (p<0.05).

Sonuç:

Bildiri No: 4

Page 80: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

78

MS’li hastalara bakım verenlerinin yaşam kalitelerinin ciddi anlamda azaldığı ve bakım süresi ve

zorlanılan bakım alanı arttıkça olumsuz yönde etkilendiği görüldü. Yaptığımız çalışmanın sonuçlarına

göre rehabilitasyon sürecinde; MS hastaları yanında, MS’li hastalara bakım verenlere yönelik onların

bakım yükünü azaltacak ve yaşam kalitelerini artıracak yönde yaklaşımların olması gereklidir.

Anahtar kelimeler:

multiple skleroz, bakım yükü, yaşam kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Ayşe Volkan, [email protected]

Page 81: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

79

MULTİPL SKLEROZ HASTALARININ SPASTİSİTE DERECESİNİN UYKU VE YAŞAM

KALİTESİ İLE İLİŞKİSİ

1-Çağdaş Balcı, 2-Adile Özkan, 3-Handan Işık Özışık Karaman

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji AD

Amaç:

Bu çalışmada klinik, radyolojik ve elektrofizyolojik çalışmalarla Multipl Skleroz tanısı almış ve

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Nöroloji Kliniği

tarafından takipte olan hastaların uyku kalitesinin ve yaşam kalitesinin spastisite derecesiyle

arasındaki ilişkinin saptanması planlandı.

Yöntem:

Çalışmaya Multipl Skleroz tanısı olan, yazılı onamları alınmış gönüllüler dahil edilmiştir. Çalışma 102

kişilik bir gruptan oluşmuştur. Çalışmaya 18 yaşından büyük ve McDonald kriterlerine göre MS tanısı

alanlar dahil edilmiştir. Çalışma için ret kriterleri arasında ise, Multipl Skleroz dışında spastisiteye

sebep olma ihtimali olan başka bir kronik hastalığa sahip olmak ve mental retardasyon yer

almaktadır. Öncelikle Modifiye Ashworth Skalasına (MAS) göre spastisite derecesi saptanmıştır.

Ardından anket yoluyla sosyodemografik veriler öğrenilmiştir. PittsburghUyku Kalitesi Ölçeği (PUKÖ)

ile uyku kalitesi sorgulanmış, yaşam kalitesi değerlendirmesi için ise WHOQOL-BREF(TR)

kullanılmıştır. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi bilgi

yönetim sisteminde yer alan multipl skleroz hastalarına ait sosyodemografik veriler, MS tipi, EDSS

skoru, BOS'ta Oligoklonal Bant varlığı, Uyarılmış Potansiyellerin sonuçları(VEP-SEP-BAEP) ile

demiyelinizan plakların sayısı/lokalizasyonu verileri de incelenmiştir.Elde edilen data elektronik

ortamda SPSS 21.0 istatistik programına aktarılmıştır ve analizler bu programda yapılmıştır.

Araştırma alanındaki verilerin bileşenleri arasındaki İstatistiksel analiz için Mann-Whitney U testi, Ki-

kare testi, Kendall's Tau sıra korelasyon analizi kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık için p<0,05

olarak kabul edilmiştir.

Bulgular:

102 katılımcının %75,4'ü kadın cinsiyettedir ve yaş ortalaması 40,8±10,5 olarak gözlenmiştir. EDSS

puanı 2,7±2,1iken, PUKÖ puanları 6,1±3,6 olarak saptanmıştır. Pittsburgh Uyku Kalitesi Ölçeği Puanı

normal(≤5 puan) olanlar ile anormal(>5 puan) olan grupların spastisite derecesiyle karşılaştırması

incelendiğinde, istatistiksel olarak anlamlı sonuç elde edilmiştir. Multipl Skleroz hastalarında

spastisite derecesi arttıkça uyku kalitesi kötüleşmektedir (p=0,005). EDSS ile uyku kalitesi arasında

anlamlı ilişki saptanamamıştır (p=0,121).Multipl skleroz Hastalarının yaşam kalitesini inceleyen

WHOQOL-Bref(TR) ölçekleri incelendiğinde, her bir alt tipi için geçerli olmak üzere spastisite değeri,

Bildiri No: 5

Page 82: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

80

EDSS puanı ve uyku kalitesi arasında istatiksel olarak anlamlı, negatif zayıf korelasyon saptanmış

olup MAS derecesi arttıkça yaşam kalitesi tüm ölçeklerde düşmektedir. Aynı şekilde, EDSS skoru

arttıkça ve uyku kalitesi bozuldukça da benzer biçimde daha düşük yaşam kalitesi saptanmıştır.

Sonuç:

Gerek EDSS gerekse de MAS ile saptanan spastisite derecesi arttıkça yaşam kalitesi düşmektedir.

Ancak EDSS'nin uyku kalitesine doğrudan etkisi yoktur. Multipl Skleroz hastalığında sık rastlanan ve

çeşitli klinik testlerle kolaylıkla açığa çıkarılabilen en büyük sorunlardan biri uyku bozukluklarıdır.

Uyku problemlerinin etiyolojisinde spastisite anlamlı bir rol oynamaktadır ve hastalarda tedavi

stratejisi belirlerken spastisitenin ve uyku bozukluklarının üzerinde durulması önem taşımaktadır.

Anahtar kelimeler:

Multipl Skleroz, Spastisite, Yaşam kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Çağdaş Balcı, [email protected]

Page 83: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

81

İNME GEÇİRMİŞ HASTALARA BAKIM VERENLERİN AKUT VE KRONİK DÖNEMDEKİ

DEPRESYON VE YAŞAM KALİTESİ ALGILARI

1-Muhammed Arca, 2-Ali Ceylan

1-Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD.Yüksek Lisans, 2-Dicle Üniversitesi Tıp

Fakültesi Halk Sağlığı AD.

Amaç:

Bu çalışma, İnme geçirmiş olan hastalara bakım verenlerinin akut dönem ve kronik dönem hasta

bakımına ilişkin olarak depresyon ve yaşam kalitesini algılarını karşılaştırmak amacıyla yapılmıştır.

Gereç-Yöntem:

Araştırma evrenini, Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Nöroloji ve Fizik

Tedavi kliniklerinde Nisan-Haziran 2016 tarihlerinde inme tanısı ile yatan 86 hastaya bakım veren

yakınları oluşturmuştur. Hastaya bakım verenlerin demografik bilgileri için Kişisel Bilgi Formu

kullanılmıştır. Depresyon durumu için Beck Depresyon Ölçeği ile değerlendirilmiştir. Yaşam Kalitesini

ölçmek için WHOQOL-Bref yaşam kalitesi skalası kullanılmıştır.

Bulgular:

Hastaya bakım verenlerin %46.5’i erkek (n=40), %53.5’i kadın (n=46) , %48.8’i evli, %29.1’ lise

mezunu, % 53.5’i hastanın çocuğu , %12.8’i hastaların eşleri idi. Hasta bakım verenlerinin yaş

ortalaması 33.48±12.59 (min=18, ortanca=33, max=72) yıl idi. Akut dönemde hastaya bakım verenler

sırasıyla %48.1’i (n=25) normal, %34.6’sı (n=18) hafif, %13.5’i (n=7) orta, %3.8’i (n=2) şiddetli

derecede depresyondaydı. Kronik dönemde hastaya bakım verenler de sırasıyla %35.3’ü (n=12)

normal, %29.4’ü (n=10) hafif, %11.8’i (n=4) orta, %23.5’i (n=8) şiddetli derecede depresyondaydı.

Hasta bakım verenlerin Akut dönem ve Kronik dönemdeki Yaşam kalitesi skorlarını

karşılaştırdığımızda, fiziksel sağlık (p=0.063) , psikolojik sağlık (p=0.212) , sosyal ilişkiler (p=0.001)

ve çevre alanı (p=0.114) olarak görüldü.

Sonuçlar:

İnme rehabilitasyonunda yalnızca hasta odaklı yaklaşım yerine hasta ve bakım veren bireylere odaklı

bir yaklaşım benimsenerek doktor , hemşire, fizyoterapist, psikolog ve sosyal çalışmacıdan oluşan

multidisipliner bir rehabilitasyon ekibinin danışmanlık ve tedavi hizmeti sunması gerekmektedir

Bildiri No: 6

Page 84: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

82

Anahtar kelimeler:

İnme,bakım veren, depresyon, yaşam kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Muhammed Arca, [email protected]

Page 85: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

83

EPİLEPSİ TANISIYLA İZLENEN HASTALAR VE ANNELERİNDE UYKU KALİTESİNİN

DEĞERLENDİRİLMESİ

Erhan Bayram, Yasemin Topcu, Pakize Karaoğlu, Uluç Yiş, Semra Hız Kurul

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Nöroloji B.D.

Amaç:

Epilepsi tanısıyla izlenen olgular ve annelerinde uyku bozukluklarını ve eşlik eden nedenleri

saptamak.

Yöntemler:

Çalışmaya idiopatik epilepsi tanısıyla izlenen yetmiş olgu ve anneleri dahil edildi. Çalışmaya dâhil

edilen olgular ve annelerine Pittsburg Uyku Kalite İndeksi uygulandı. Çalışma öncesi Dokuz Eylül

Üniversitesi Etik Kurulu’ndan onay alındı.

Bulgular:

Olguların 31 (%44.3)’i kız, 39 (%55.7)’u erkek idi. Yaş ortalaması 11.39±2.76 yıl olarak belirlendi. Sık

nöbet geçiren çocuklarda uyku bozukluğunun daha sık görüldüğü saptandı. Epileptik nöbet tipi ve

elektroensefalografi anormal¬liği ile uyku bozukluğu arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı.

Çocuklarında uyku kalite skoru yükseldikçe annelerinde de uyku bozukluğu görülme sıklığının arttığı

belirlendi.

Sonuç:

Sık epileptik nöbet geçiren hastalar ve anneleri uyku bozuklukları açısından da değerlendirilmelidir.

Anahtar kelimeler:

Epilepsi, uyku bozukluğu, çocuk, antiepileptik ilaç

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Erhan Bayram, [email protected]

Bildiri No: 7

Page 86: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

84

ORTAOKUL VE LİSE ÖĞRENCİLERİ ARASINDA VERTİGO SIKLIĞI VE YAŞAM

KALİTESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

1-Ramazan Sağlan, 2-Saniye Göktaş, 3-Gülsüm Öztürk Emiral, 4-Egemen Ünal, 5-Didem

Arslantaş, 6- Alaettin Ünsal

1, 2, 3, 4, 5, 6. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Halk Sağlığı AD.

Amaç:

Ortaokul ve lise öğrencileri arasında vertigo sıklığının saptanması, ilişkili olduğu düşünülen

değişkenlerin incelenmesi ve yaşam kalitesinin değerlendirilmesidir.

Gereç ve yöntem:

Bu çalışma, 19 Eylül – 07 Ekim 2016 tarihleri arasında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi

Halk Sağlığı Anabilim Dalı Eğitim ve Araştırma Bölgesinde bulunan Beylikova ve Sivrihisar ilçelerinde

öğrenim görmekte olan ortaokul ve lise öğrencileri üzerinde gerçekleştirilen kesitsel tipte bir

araştırmadır. Toplam 1958 öğrenci (%73.3) çalışma grubunu oluşturmuştur. Önceden hazırlanmış

olan anket formlar, gözlem altında öğrenciler tarafından doldurulmuştur. Bu çalışmada son üç ay

içerisinde baş dönmesi öyküsü olanlar “vertigo” olarak kabul edildi. Vertigo şiddetinin

değerlendirilmesinde Visual Analog Skala kullanıldı. Öğrencilerin yaşam kalitesi, Çocuklar İçin Yaşam

Kalitesi Ölçeği (ÇİYKO) ile değerlendirildi. Veriler, IBM SPSS (versıyon 20.0) istatistik paket

programında değerlendirildi. Analizler için Ki-Kare, Mann-Whitney U ve Kruskal Wallis testleri ile

Lojistik Regresyon Backward: Wald yöntemi kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık değeri olarak p≤0.05

olarak kabul edildi.

Bulgular:

Çalışma grubunu oluşturanların 911’i (%46.5) erkek, 1047’si (%53.5) ise kadındır. Yaşları 10-19

arasında değişmekte olup, ortalama 14.60±2.23 yıl idi. Bu çalışmada öğrenciler arasında vertigo

görülme sıklığı %30.8 (n=603) olarak saptanmıştır. Çalışmada yaş grubu, cinsiyet, kişilik tipi, işitme

problemi, görme problemi, sürekli ilaç kullanmayı gerektiren hekim tanılı hastalık öyküsü, yolculuk

sırasında taşıt tutması öyküsü, son 1 yıl içinde - tekrarlayan sırt/boyun ağrısı, kafa travması, üzücü

bir olay yaşama, Grip-nezle, Sinüzit ve Tonsillit - öyküsü olması vertigo için önemli risk faktörleri

olarak bulundu (her biri için; p<0.05). Çalışma grubunda vertigo şikayeti olan öğrencilerin yaşam

kalitesi olmayanlara göre daha düşük saptandı(p<0.05).Vertigo tipleri ile yaşam kalitesi arasında bir

ilişki yoktur(p>0.05). Çalışma grubumuzda vertigo şiddet durumuna göre hafif şiddet durumuna

sahip öğrencilerin yaşam kalitesi, orta ve ağır şiddet durumuna sahip öğrencilere göre daha yüksek

bulundu. (p<0.05).

Bildiri No: 8

Page 87: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

85

Sonuç:

Vertigo, çocuk ve gençler arasında görülen birçok nedenden kaynaklanabilen önemli semptomlardan

biridir. Çoğu zaman altında önemli bir hastalık bulunmayan ve kendiliğinden düzelen bir belirti

olarak ifade edilir. Ancak bazen çok ciddi nörolojik bir hastalığa da işaret edebilir. Erken tanı ve

tedavi amacıyla zaman zaman taramalar yapılması, saptanan olguların uzman hekime

yönlendirilmesi, farkındalık yaratmak için bilgilendirme çalışmalarının yapılması yararlı olabilir.

Vertigo ile yaşam kalitesi arasındaki ilişkinin ortaya konması için daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç

vardır.

Anahtar kelimeler:

Vertigo, yaşam kalitesi, adölesan

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Ramazan Sağlan, [email protected]

Page 88: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

86

ROMATOİD ARTRİT HASTALARINDA JENKİNS UYKU DEĞERLENDİRME

ANKETİ’NİN (JSEQ) TÜRKÇE VERSİYONUNUN GEÇERLİLİK VE GÜVENİLİRLİĞİ

1-Mehmet Tuncay Duruöz, 2-Çağrı Ünal Ertekin, 2-Fırat Ulutatar, 3-Canan Şanal Toprak, 2-

Osman Hakan Gündüz

1- Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı, Romatoloji Bilim Dalı, Marmara

Üniversitesi Tıp Fakültesi, İstanbul.

2- Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi,

İstanbul.

3- Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı, Horasan Devlet Hastanesi, Erzurum.

Amaç

Jenkins Uyku Değerlendirme Anketi (JSEQ) 4 sorudan oluşan klinik araştırmalarda uyku problemlerini

değerlendirmek amacıyla kullanılan, Amerika'da geliştirilmiş bir soru formudur. Bu çalışmanın amacı

Türk toplumundaki romatoid artrit (RA) hastalarında JSEQ skalasının Türkçe versiyonunun (TR-JSEQ)

geçerlilik ve güvenilirliğini değerlendirmektir.

Gereç ve Yöntem

JSEQ yüksek derecede İngilizce bilen 2 yazar tarafından İngilizce’den Türkçe’ye çevrilmiştir.

Türkçe’den İngilizce’ye ise farklı iki kişi tarafından geri çeviri yöntemiyle çevrilmiştir. Çalışmaya

2010 ACR kriterlerine göre RA tanısı ile takip edilen hastalar alınmıştır. TR-JSEQ skalasının;

Pittsburgh Uyku Kalitesi Ölçeği (PSQI), Yorgunluğun Çok Boyutlu Değerlendirmesi Ölçeği (MAF),

Nottingham Sağlık Profili (NHP) alt bileşenleri, Sağlık Değerlendirme Anketi (HAQ) gibi fonksiyonel

parametrelerle korelasyonu konverjan geçerliliği için değerlendirilmiştir. Fonksiyonel olmayan

parametreler (yaş, hastalık süresi, VAS-genel sağlık, DAS-28) ile anketin diverjan geçerliliği

değerlendirilmiştir. Spearman’nın rho katsayısı kuantitatif parametrelerle ilişkiyi değerlendirmek

amacıyla kullanılmıştır. P<0.05 için sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.

Bulgular

Çalışmaya ortalama yaşı 50.52 (SD:10.84) olan 61 RA hastası (48 kadın, 13 erkek) katılmıştır. TR-

JSEQ’in iç tutarlılığı (Cronbach’s alpha) 0.80 bulunmuştur. Tüm soru ve seçenekler katılımcılar

tarafından kolay anlaşılmış olup skalanın görünüş geçerliliğini (face validity) göstermektedir. Yapısal

geçerlilikte TR-JSEQ’in fonksiyonel (konverjan) olan parametrelerle korelasyonun iyi olduğu

görülmüştür. TR-JSEQ, en iyi PSQI ile korrelasyon göstermektedir (rho=0.76). NHP yaşam kalitesi

skalasının “emosyonel reaksiyon” ve “ağrı” alt bileşenleri ile korelasyonu diğer alt bileşenlerden

Bildiri No: 9

Page 89: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

87

fazla bulunmuştur (rho 0.60 ve 0.57). TR-JSEQ anketinin fonksiyonel olmayan (diverjan)

parametrelerle korelasyonu zayıf bulunmuş veya anlamlı bulunmamıştır.

Sonuç

Türk populasyonundaki RA hastalarında uygulanan Jenkins Uyku Değerlendirme Anketi geçerli ve

güvenilir bir ölçek olarak bulunmuştur. Bu ölçek pratik, kolay uygulanabilir, kolay anlaşılır bir anket

olup günlük pratikte ve klinik araştırmalarda kullanılanılabilir.

Anahtar kelimeler:

jenkins uyku, türkçe geçerlilik, RA uyku, jseq Türkçe

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Çağrı Ünal Ertekin, [email protected]

Page 90: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

88

ARTRİT ETKİSİ ÖLÇÜM SKALASI-2 KISA FORMUNUN (AIMS2-SF) TÜRKÇE

GEÇERLİLİK VE GÜVENİLİRLİĞİNİN ARAŞTIRILMASI

1- Mehmet Tuncay Duruöz, 2- Çağrı Ünal Ertekin, 3- Canan Şanal Toprak

1- Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon AD., Romatoloji Bilim Dalı, Marmara Üni. Tıp Fakültesi,

İstanbul.

2- Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi,

İstanbul.

3- Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı, Horasan Devlet Hastanesi, Erzurum.

Giriş/Amaç:

Romatoid Artrit (RA) sağlıkla ilişkili yaşam kalitesini etkiler. Revize edilmiş AIMS-2 romatolojik

hastalıklarda sağlıkla ilişkili yaşam kalitesini değerlendiren temel ölçektir. Guillemin ve ark. AIMS-

2’ye kıyasla daha pratik olan ve daha az zaman alan AIMS-2 kısa formunu (AIMS-2 SF)

geliştirmişlerdir. Bu çalımanın amacı AİMS2-SF’in Türkçe versiyonun geçerlilik ve güvenilirliğini

araştırmaktır.

Yöntem:

Türkçe AIMS2-SF (TR AIMS2-SF) orjinal dilden Türkçe’ye çeviri ve orjinal dile tekrar çeviri ile

geliştirildi. AIMS2-SF 26 soru içeren 5 bileşenden (üst ekstremite fonksiyonu, alt ekstremite

fonksiyonu, etki, ağrı ve sosyal etkileşim) oluşmaktadır. Bu çalışmaya ACR/EULAR 2010 RA tanı

kriterlerini karşılayan hastalar dahil edildi. Malignite, fibromiyalji ve diğer sistemik inflamatuar

hastalığı olanlar çalışmadan dışlandı. Demografik veriler, vücut kitle indeksi (VKİ), ağrı şiddeti

(VAS), hastalık süresi (ay) ve diğer klinik bulgular değerlendirildi. Güvenilirlik; test-retest

güvenilirlik (sınıfiçi korelasyon katsayısı-ICC) ve içsel tutarlılık (Cronbach’s alpha) ile değerlendirildi.

Spearman korelasyon katsayısı kullanılarak geçerlilik değerlendirildi. Yapısal geçerlilik; TR AIMS2-SF

ile diğer klinik parametreler (yaş, hastalık süresi, VAS ağrı, DAS-28) ve Nottingham Sağlık Profili

(NHP), Sağlık Değerlendirme Anketi (HAQ), Beck Depresyon Envanteri (BDI), Duruoz El İndeksi (DHİ)

gibi fonksiyonel parametrelerin korelasyonuna bakılarak değerlendirildi. İstatistiksel analizler SPSS

20 versiyonu kullanılarak yapıldı ve p değerinin 0.05’den küçük olması anlamlı kabul edildi.

Bulgular:

Çalışmaya 60 hasta (54 kadın, 6 erkek) alındı. Ortalama yaş ve hastalık süreleri sırasıyla 51.8 ± 12.5

ve 71.4 ± 69.3 idi. Ortalama TR AIMS2-SF skorları; üst ekstremite fonksiyonu 7.3 ± 6.9, alt

ekstremite fonksiyonu 7.7 ± 4.7, duygulanım 7.4 ± 3.2, ağrı 6 ± 3.1, sosyal etkileşim 4 ± 2.3 ve total

skor 35.5 ± 16.6 olarak bulundu. TR AIMS2-SF’nin taban ve tavan etkisi sırasıyla 1.6 ve 3.3 olarak

Bildiri No: 10

Page 91: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

89

hesaplandı. Cronbach’s alpha ve ICC değerlerinin ikisi de 0.83 idi ve güvenilirliğin iyi olduğunu

gösteriyordu. Direkt olarak yaşam kalitesi ile ilişkili olan NHP alt- grupları (eneji düzeyi: 0,46, ağrı:

0,63, emosyonel reaksiyon: 0,55, uyku: 0,33, sosyal etkileşim: 0,60, fiziksel aktivite: 0,63;

p<0.0001), BDI (0.54, p<0.0001), DHİ (0.60, p<0.0001) ve HAQ (0.70, p<0.0001) parametreleriyle

anlamlı korelasyon saptandı. Yaşam kalitesi ile direk olarak ilişkili olmayan yaş (-0.004, p=0.97),

hastalık süresi (0.21, p=0.09), VAS ağrı (0.37, p<0.05) ile korelasyon zayıf veya anlamsız bulunurken;

hastalık aktivitesi (0.49, p<0.0001) ile orta dereceli korelasyon bulundu.

Sonuç:

AIMS2-SF’in Türkçe versiyonu güvenilir ve geçerli bir sonuç ölçütü olup RA tanılı hastalarda yaşam

kalitesini değerlendirmek için kullanılabilir. TR AIMS2-SF klinik pratik ve çalışmalarda kolay

uygulanabilir yaşam kalitesi anketidir.

Anahtar kelimeler:

Romatoid Artrit Yaşam Kalitesi, Artrit Etkisi Ölçeği, Aims2-sf Türkçe

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Çağrı Ünal Ertekin, [email protected]

Page 92: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

90

YILLIK ZOLEDRONİK ASİT İNFÜZYONU YAPILAN OSTEOPOROZ HASTALARINDA

MEMNUNİYET, HASTA TERCİHİ VE YAN ETKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Banu Dilek, Ebru Şahin, Didem Erdem, Deniz Bulut, Selmin Gülbahar

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı

Amaç:

Bu çalışmada osteoporoz tedavisi için yıllık zoledronik asit (ZA) infüzyonu yapılan hastalarda

memnuniyet, hasta tercihi ve yan etki değerlendirilmesinin yapılması amaçlanmıştır.

Yöntem: Çalışmaya ZA infüzyonu yapılmış 59 hasta katıldı. Hastaların demografik ve osteoporoz

özellikleri ve ZA infüzyon sayısı sorgulandı. Daha sonra hasta tercihinin sorgulanmasında 7 soruluk

bir anket kullanıldı. Hasta genel memnuniyeti, ilacın uygulanması sırasındaki memnuniyet düzeyi,

yaşam kalitesi üzerine etkileri Likert skalası ile değerlendirildi.

Bulgular:

Çalışmaya alınan 59 (50 kadın, 9 erkek) hastanın yaş ortalaması 68.49 ± 8.65 olarak bulundu.

Hastaların % 86.4 (51)’ i aynı tedaviye devam etmek istediğini, % 64.4 (36)’ i uygulamanın fazlasıyla

kolay olduğunu, % 61 (36)’ sı yaşam tarzı ile fazlasıyla uyumlu olduğunu bildirilmiştir. İlaca devam ya

da kullanımında etkili en önemli faktörlerin yıllık kullanım kolaylığı ve hekimin önerisi olduğu

görülmüştür. Hastaların % 23.7 (14) ‘inde ilk infüzyonda hafif yan etkiler [myalji, artralji, flu like

sendrom, ateş, başağrısı ve kaşıntı] olduğu bildirilmiştir. ZA infüzyon uygulamasından hastaların %

37.3 (22) ’inin oldukça, % 40.7 (24)’ inin fazlasıyla memnun olduğunu bildirmiştir. İlacın yaşam

kalitesine etkisi sorgulandığında hastaların % 42.4 (25)’ u oldukça, % 37.3 (22)’ si fazlasıyla etkili

olduğunu belirtmiştir. Hastaların % 47.5 (28)’si ilk kez ZA infüzyonu yaptırırken, %52.5 (31)’si birden

fazla infüzyon (2-4) yaptırmıştı. İnfüzyon sayısındaki artışın yaşam kalitesi, memnuniyet ve hasta

tercihini etkilemediği saptanmıştır.

Sonuç:

ZA infuzyonu hastalarda tercih edilen, memnuniyet düzeyi yüksek, yaşam kalitesini olumlu etkileyen

uygulaması kolay ve yan etkileri tolere edilebilen bir tedavi yöntemidir.

Anahtar kelimeler:

osteoporoz, zoledronik asit, hasta memnuniyeti, hasta uyumu, adherans,yan etki

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Banu Dilek, [email protected]

Bildiri No: 11

Page 93: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

91

PSÖRİATİK ARTRİT HASTALARINDA DENGENİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE KLİNİK,

FONKSİYONEL PARAMETRELER İLE İLİŞKİSİNİN ARAŞTIRILMASI

1- Hatice Şule Baklacıoğlu, 2- Mehmet Tuncay Duruöz, 3- Canal Şanal Top, 4- Kardelen Gencer,

5- Pamir Atagündüz

1-Marmara Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji Bilimdalı

2-Marmara Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji Bilimdalı

3-Horasan Devlet Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü

4-Marmara Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon AD

5-Marmara Üniversitesi İç Hastalıkları AD, Romatoloji Bilimdalı

Amaç:

PsA’da dengenin değerlendirilmesi ve ilişkili klinik ve fonksiyonel parametrelerin araştırılması

Yöntem:

CASPAR kriterlerine göre PsA tanısı konmuş hastalar ile yaş ve cinsiyet uyumlu sağlıklı kontrol grubu

çalışmaya alındı. Katılımcıların yaş, cinsiyet, beden kitle indeksi (BMI) biligileri kaydedildi. DAS-28

ve PASİ hastalık aktivitesini değerlendirmek için kullanıldı. Düşme korkusu olup olmadığı ve son bir

sene içindeki düşme sayısı not edildi. Hastaların ayak deformitelerini saptamak için direk

radyografileri çekildi. Ayağın fonksiyonel durumu Ayak-Ayak Bileği Araştırma Anketi (FAOS) ile

değerlendirildi. Yorgunluk, depresyon ve uyku bozuklukları sırasıyla, Çok-Boyutlu Yorgunluk

Değerlendirme Ölçeği (MAF), Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ)

ile değerlendirildi. Denge değerlendirmesi için Berg Denge Skalası, ve ‘Neurocom Balance Master’

cihazı kullanıldı. Çalışmaya 50 PsA hastası ve 50 kişilik kontrol grubu dahil edildi. Her iki gruptada

40 kadın, 10 erkek mevcuttu. Hastalar ve kontrol grubunun yaş ortalaması sırasıyla 45.02±12.81 ve

45.12±10.56 idi. Her iki grubun yaş, cinsiyet dağılımı ve BMI’leri benzerdi (p<0.05). Ortalama DAS-28

ve PASİ skorları srasıyla 45±0.87 and 7.80±1.05 idi.

Gözler kapalı köpük yüzeyde salınım hızı, adım genişliği, tandem yürüyüş hızı, sol bacak ile vücut

kalkış indeksi, impakt indeksi dışındaki parametreler dışındaki değerler her iki grup arasında

anlamlı farklılık gösteriyordu (p<0.05). Hastaların %41.7’sinde depresyon, %76’sında uyku problem,

%88’inde yorgunluk vardı, ancak denge parametreleri ve bu semptomlar arasında ilişki bulunmadı.

Ayrıca düşme korkusu veya düşme hikayesi ile aralarında bir ilişki bulunmadı. Hastaların %98’inde

radyolojik olarak tesbit edilen ayak deformitesi vardı ama bu durum ayak fonksiyonları veya denge

ile ilişkili bulunmadı.

Bildiri No: 12

Page 94: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

92

Sonuç:

Denge bozukluğu PsA tanılı hastalarda diğer bulgu ve semptomlardan bağımsız olarak olarak

karşımıza çıkmaktadır.

Anahtar kelimeler:

psöriatik artrit, denge, ayak deformitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Hatice Şule Baklacıoğlu, [email protected]

Page 95: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

93

JENKİNS UYKU DEĞERLENDİRME ANKETİNİN PSORİATİK ARTRİT TANILI

HASTALARDA GEÇERLİLİK VE GÜVENİLİRLİĞİ

1-Kardelen Gencer, 2-Tuncay Duruöz, 1-Fırat Ulutatar, 2-Hatice Şule Baklacioğlu, 2-Didem

Erdem

1-Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı,

2- Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı,

Romatoloji

Amaç:

Psoriatik artrit (PsA) psoriyazis ile ilişkili kronik, progresif, inflamatuar bir hastalıktır. PsA’ da uyku

bozukluğu düşük yaşam kalitesi, artmış depresyon, ciddi anksiyete ve ağrı ile ilişkili bulunmuştur.

Klinik araştırmalarda uyku problemini değerlendirmede en sık kullanılan anketler Pittsburgh Uyku

Kalitesi İndeksi (PSQI) ve Jenkins Uyku Değerlendirme Anketi (JSS)’ dir. JSS uyku problemleriyle ilgili

dört soru içerir. Uygulaması kolay ve vakit almadığı için günlük pratikte ve klinik çalışmalarda

kullanılması açısından faydalıdır. Çalışmamızın amacı JSS anketinin Türkçe versiyonun Psoriatik

artritli hastalarda geçerlilik ve güvenirliğini değerlendirmektir.

Gereç Ve Yöntem:

Çalışmaya Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Romatoloji

polikliniğinde takip edilen Caspar kriterlerine göre PsA tanısı konulmuş olan 56 hasta alınmıştır.

Hastaların klinik ve sosyodemografik özellikleri kayıt edilmiştir. Hastalık aktivitesini

değerlendirmede DAS28, ağrı ve fonksiyon değerlendirmesinde VAS (Vizüel Analog Skala), uyku

değerlendirmesinde Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PSQI), yaşam kalitesinin değerlendirilmesinde

PsAQoL (Psoriatik Artrit Yaşam Kalitesi Soru Formu) ve yorgunluğun değerlendirilmesinde MAF skalası

(Yorgunluğu Çok Boyutlu Değerlendirme Ölçeği) kullanılmıştır. Güvenirlik değerlendirmesi için içsel

tutarlılık (Cronbah’s alpha katsayısı) hesaplanmıştır. Yapısal geçerlilik için JSS ile PSQI, MAF ve

PsAQoL arasında korelasyon incelemiştir. JSS ile yaş, hastalık süresi ve semptom süresi arasındaki

ilişki değerlendirilmiştir. p<0,05 anlamlı olarak kabul edilmiştir.

Bulgular:

Çalışmaya katılan 56 PsA tanılı hastanın ( 44 kadın, 12 erkek) yaş ortalaması 42,71 (SD: 11,79) olarak

saptanmıştır. Ortalama hastalık süresi 38,77 (SD: 42,66) ve ortalama semptom süresi 61,38 (SD:

57,97) ay olarak belirlenmiştir. JSS anketinin güvenirliğini değerlendirmek için bakılan Cronbach-alfa

katsayısı 0,84 olarak bulunmuştur. JSS anketi PSQI, MAF ve PsAQoL skalaları ile istatistiksel olarak

anlamlı korelasyon göstermiştir (p<0.05). JSS anketi ile PSQI indeksinin beş alt grubu arasında

Bildiri No: 13

Page 96: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

94

anlamlı korelasyon saptanmıştır (p<0.05) ancak “uyku latansı” ve “uyumak için ilaç gereksinimi” alt

gruplarıyla arasında anlamlı korelasyon saptanmamıştır (p>0.05). JSS anketi ile yaş, hastalık süresi

ve semptom süresi arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır (p>0.05).

Sonuç:

Jenkins Uyku Değerlendirme Anketinin Türkçe versiyonu, Psoriatik Artrit tanılı hastalarda uykuyu

değerlendirmede geçerli ve güvenilirdir.

Anahtar kelimeler:

Psoriatik Artrit, Jenkins Uyku Değerlendirme Anketi, uyku kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Didem Erdem, [email protected]

Page 97: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

95

ANKİLOZAN SPONDİLİT TANILI HASTALARDA JENKİNS UYKU SKALASININ

GEÇERLİLİK VE GÜVENİLİRLİĞİ

1-Mehmet Tuncay Duruöz, 2-Fırat Ulutatar, 3-Ekim Can Öztürk, 4-Canan Şanal Toprak, 5-

Anwar Suhaimi

1-Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD.

2-Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon AD.

3-Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon AD.

4-Horasan Devlet Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümü.

5-University of Malaya PM&R department

Giriş

Ankilozan spondilit, sakroileit ve spondilit ile karakterize olan, bel ağrısı ve omurga hareketlerinde

kısıtlanma ile giden romatolojik bir hastalıktır. Hastalar genellikle fiziksel, sosyal ve psikolojik

sorunlar ile karşı karşıyadır. Uyku bozuklukları genellikle romatolojik hastalıklarda gözükmektedir.

Uyku bozukluğunun genel sağlık üzerindeki etkileri nedeniyle uyku bozukluğunun

değerlendirilmesine yönelik skalalar geliştirilmiştir. Jenkins Uyku Skalası bu sebeple Amerika Birleşik

Devletlerinde geliştirilmiş bir skala olup Türkçe geçerlilik ve güvenilirliği bulunmamaktadır.

Amaç

Türk ankilozan spondilit hastalarında Jenkins Uyku Skalasının geçerlilik ve güvenilirliğinin

değerlendirilmesi.

Yöntem

Jenkins Uyku Skalasının orijinal versiyonu geliştiren yazarlar tarafından tarafımıza gönderilmiştir.

Skala çeviri-geri çeviri yöntemi ile Türkçeye çevrilmiştir. Vücut kitle indeksi, hastalık süresi, genel

ağrı ve uyku algısı değerlendirilmiştir. Ayrıca omurga hareketlerinin değerlendirilmesi amacıyla el

yer mesafesi, modifiye schober testi, göğüs ekspansiyonu ve oksiput-duvar mesafesi ölçülmüştür.

Hastalık aktivitesi ve fonksiyonel durum değerlendirmesinde Bath Ankylosing Spondylitis Disease

Activity Index( BASDAI) kullanılmıştır. Yaşam kalitesi ve yorgunluğun değerlendirilmesinde sırasıyla

Ankylosing Spondylitis Quality of Life Questionairre ve Yorgunluğu Çok Boyutlu Değerlendirme Ölçeği

kullanılmıştır. Uyku değerlendirmesinde Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi ve Jenkins Uyku Skalası

kullanılmıştır. Güvenilirliğin değerlendirilmesi için iç tutarlılık( cronbach alfa) değerlendirilmiştir.

Görünüm geçerliliği ve yapı geçerliliği( benzer ölçek geçerliliği ve ayırt edici geçerlilik)

Bildiri No: 14

Page 98: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

96

değerlendirilmiştir. Kantitatif parametrelerin incelenmesinde pearson korelasyon katsayısı

kullanılmıştır. P<0.05 anlamlı olarak kabul edilmiştir.

Bulgular

Çalışmaya modifiye New York kriterlerine göre Ankilozan Spondilit tanısı olan ve romatoloji

kliniğimizde takip edilen ortalama yaşı 39.55( SS:10.84) olan 60 hasta dahil edilmiştir. Jenkins Uyku

Skalasının Cronbach alfa değeri 0.83 saptanmıştır. Jenkins Uyku Skalası fonksiyonel ve klinik

parametreler ile iyi korelasyon gösterirken( benzer ölçek geçerliliği); non-klinik parametreler ile

korelasyon göstermemektedir. Jenkins Uyku Skalası Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi ile yüksek

korelasyon göstermektedir.(r=0.75)

Sonuç

Jenkins Uyku Skalasının türkçe versiyonu ankilozan spondilit hastalarında basit, kısa sürede

uygulanabilen kullanışlı, geçerlilik ve güveniliriği olan bir skaladır.

Anahtar kelimeler:

Ankilozan Spondilit, uyku, jenkins uyku skalası

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Fırat Ulutatar, [email protected]

Page 99: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

97

TORONTO PSORİATİK ARTRİT TARAMA II (TOPAT-II) ANKETİNİN TÜRK

TOPLUMUNDA GEÇERLİLİK ÇALIŞMASI

1-Canan Şanal Toprak, 2- Mehmet Tuncay Duruöz, 3-Fırat Ulutatar

1- Horasan Devlet Hastanesi, Fizik Tedavi ve Rehablitasyon

2- Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon AD

3- Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon AD

Giriş

Psöriatik artrit (PsA) tanısı genellikle klinik deneyimlere göre konmakta olup sınıflama kriterleri

etkili sonuçlar vermektedir. Ancak birçok PSA hastasının tanısı gecikmekte ve hastalar romatoloji

doktorları tarafından görülmeden ve tedavisi başlamadan hayatına devam etmektedir. Bu yüzden

genel popülasyonda psoriatik artrit tanısının erken saptanmasını sağlamak amaçlı kullanılan

anketler geliştirilmiştir. Bu anketlerden Toronto Psöriatik Artrit Tarama II (TOPAS-II)1 anketi

Kanada’da geliştirilmiş ve geçerliliği gösterilmiştir. Psöriatik artriti olanlar ile psöriatik artriti

olmayanların sınıflamasında geniş kitlelerce kolaylıkla kullanılabilecek bir ankettir.

Amaç

Türk toplumunda TOPAS II anketinin geçerliliğini araştırmak

Yöntem

TOPAS-II anketinin Türkçe versiyonu orijinal testi geliştiren araştırmacılar tarafından gönderilmiştir.

Çalışmaya psöriazis (dermatoloji), PsA, romatoloji (PsA olmayan) ve fiziksel tıp ve rehabiltasyon

(FTR) genel polikliniklerine başvuran 18-75 yaş arası 150 kişi alındı. Bu kişilerin demografik, klinik

verileri ve TOPAS-II sonuçları kaydedildi. Daha sonra hastalar bir romatolog tarafından

değerlendirilerek ve CASPAR kriterleri dikkate alınarak psöriatik artrit olup olmadıkları araştırıldı.

Anketin PsA sınıflandırmasındaki sensitivite ve spesifitesi ROC eğrisi analizi ile değerlendirildi.

Bulgular

Çalışmaya dahil edilen 150 kişinin 87’si (%58) kadın, 63’ü (%42) erkek olup yaş ortalaması 41,07 yıl

olarak belirlendi. Bunların 46'sı psöriazis, 43'ü PsA, 41'i FTR ve 20'si romatoloji polikliniğine başvuran

kişilerdi. ROC eğrisinin altında kalan alan 0.99 olarak bulunması TOPAS II anketinin iyi düzeyde

prediktör olduğunu göstermektedir. “Optimum cut off” değeri 8 olarak belirlendi. Bu değere göre

Caspar kriterlerine göre PsA tanısı konulan 48 hastanın 46 sında TOPAS II testi pozitif çıkarken, PsA

Bildiri No: 15

Page 100: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

98

olmayan 102 hastanın sadece 2’sinde pozitif çıktı. Bu sonuçalar ile TOPAS-II’ nin sensitivite ve

spesifisite değerleri %95,83 ve %98,04 olarak hesaplandı.

Sonuç

TOPAS-II anketi Türk toplumunda PsA varlığını göstermede yüksek sensitivite ve spesifiteye sahip

olup kısa sürede uygulanabilen, pratik bir tarama yöntemidir. Erken tanı ile tedavinin erken

başlaması hastalığın ilerlemesini önlemek, yaşam kalitesini arttırmak ve oluşabilecek deformiteleri

azaltmak açısından son derece önemlidir.

Anahtar kelimeler:

psoriasis, psoriatik artrit, erken tanı,

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Canan Şanal Toprak, [email protected]

Page 101: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

99

ANKİLOZAN SPONDİLİT HASTALARINDA HASTALIK AKTİVİTESİNİN VE

FONKSİYONEL DÜZEYİN YAŞAM KALİTESİ ÜZERİNE ETKİSİ

1-Mine Pekesen Kurtça 1-Elif Gür Kabul 1- Bilge Başakçı Çalık 1- Ummuhan Baş Aslan 2- Murat

Taşçı, 2- Veli Çobankara

1- Pamukkale Üniversitesi Fizik Tedavi Ve Rehabilitasyon Yüksekokulu Ortopedik

Rehabilitasyon Anabilimdalı

2- Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Anabilim Dalı Romatoloji Bilim

Dalı

Giriş:

Ankilozan spondilit (AS) sıklıkla sakroiliak eklem ve spinal kolonu tutan, diğer eklemleri ve eklem

dışı yapıları da tutabilen, entezitlerin görülebildiği kronik, progresif, inflamatuar bir hastalıktır.

Diğer romatizmal hastalıkların aksine ankilozan spondilitin yaşam kalitesi üzerine etkileri yeterli

düzeyde tanımlanmamıştır. Çalışmamızın amacı ankilozan spondilitli hastalarda hastalık aktivitesi ve

fonksiyonel düzeyin yaşam kalitesi üzerine etkilerini incelemektir.

Gereç-Yöntem:

Bu çalışmaya, Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı tarafından, Modifiye New

York Kriterlerine göre AS tanısı alan 38 hasta dahil edildi. Hastaların demografik verileri yaş,

cinsiyet, vücut kitle indeksi (VKI), medeni durumu, eğitim durumu, meslekleri, sigara kullanımı

olarak kaydedildi. Ayrıca, hastaların hastalık aktivitesi Bath AS Hastalık Aktivite İndeksi (BASDAI) ile

fonksiyonel düzeyi ise Bath AS fonksiyonel indeksi (BASFI) ile değerlendirildi. BASDAI puanının

artması kişinin hastalık aktivitesinin arttığını, BASFI puanının artması ise kişinin fonksiyonel

düzeyinin azaldığını göstermektedir Olguların hastalık aktivitesini gösteren BASDAI (0-10) puanlarının

ortancası 3 olarak hesaplandı, bu değerin altında kalanlar hastalık aktivitesi düşük üstünde kalanlar

ise hastalık aktivitesi yüksek olarak iki gruba ayrıldı. Benzer şekilde olguların fonksiyonel düzeyini

belirlemek için kullandığımız BASFI puanlarının (0-10) ortancası 2.55 olarak hesaplandı, bu değerin

altında kalanlar fonksiyonel düzeyi yüksek üstünde kalanlar ise fonksiyonel düzeyi düşük olarak iki

gruba ayrıldı. Önceki çalışmalarda AS’de BASDAI ve BASFI indekslerinin geçerlilik ve güvenirliliği ile

tekrarlanabilirlik ve değişime duyarlılık özellikleri kanıtlanmıştır. Katılımcıların yaşam kaliteleri

emosyonel düzey (ED), ağrı (A), enerji seviyesi (ES), uyku (U), fiziksel aktivite (FA) ve sosyal

etkilenim (SE) olmak üzere altı alt parametresi bulunan Nottingham Sağlık Profili (NSP) ile

değerlendirildi.

Bulgular:

Bildiri No: 16

Page 102: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

100

Çalışmaya katılan 38 hastanın (17 Kadın, 21 Erkek) yaş ortalaması 41.37±11.2 yıl idi. Hastaların

vücut kitle indekslerinin ortalaması 27.95±4.78 kg/cm2, eğitim yılı ortalaması ise 8.4±4.23 yıldı. Yaş

ve eğitim yılı açısından iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur (p>0.05).Hastaların

mesleki durumları incelendiğinde % 50’sinin çalışan, % 31.6’sının ev hanımı, % 10.5’inin emekli ve %

7.9’unun öğrenci olduğu saptandı. Hastaların medeni durumları incelendiğinde % 73.7’sinin evli

olduğu görüldü. Hastaların % 50’si sigara kullanıyor ve % 73.7’sinin egzersiz alışkanlığı

bulunmuyordu. Her iki değerlendirmede düşük puan almak hastalar için iyi bir durumdu. Grupları

hastalık aktivitesi açısından karşılaştırdığımızda, düşük hastalık aktivitesi olan grup lehine yaşam

kalitesinin emosyonel düzey, ağrı, fiziksel aktivite alt parametreleri ile toplam yaşam kalitesi puanı

istatistiksel olarak fark yaratırken(p<0.05), fonksiyel düzeye göre karşılaştırdığımızda ise,

fonksiyonel düzeyi daha iyi olan grup lehine emosyonel düzey, ağrı, enerji seviyesi, sosyal etkilenim,

fiziksel aktivite, uyku puanları ve toplam yaşam kalitesi puanları istatistiksel olarak anlamlı farka

sahipti (p<0.05).

Sonuç:

Ankilozan spondilitte hastalık aktivitesindeki artış yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemekte

özellikle yaşam kalitesi bileşenlerinden olan emosyonel düzey, ağrı ve fiziksel aktivitenin etkilenimi

görülmektedir. Hastanın fonksiyonel düzeyindeki düşüşler ise yaşam kalitesinin tüm alt bileşenlerini

olumsuz yönde etkileyerek kişinin yaşam kalitesini azaltmaktadır. Fonksiyonel düzey yaşam

kalitesinin tüm alt bileşenlerini etkilemekteyken hastalık aktivitesi ağrı, fiziksel aktivite ve

emosyonel düzey üzerinde etkilidir. Ankilozan spondilitli hastalarda hastalık aktivitesi medikal

yaklaşımlarla kontrol altına alınmaya çalışılırken kişinin fonksiyonel düzeyini korumak ve arttırmak

için hastaya özel, hastanın ihtiyaçlarının göz önünde bulundurularak planlanan düzenli egzersiz

programlarının önemli rol oynayacağını düşünmekteyiz.

Anahtar kelimeler:

Anahtar kelimeler: Ankilozan Spondilit, Yaşam Kalitesi, Fonksiyonel Düzey, Hastalık Aktivitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Mine Pekesen Kurtça, [email protected]

Page 103: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

101

ROMATOİD ARTRİT HASTALARINDA HASTALIK AKTİVİTESİ, YAŞAM KALİTESİ VE

FONKSİYONEL DURUMU ETKİLER Mİ?

1- Elif Gür Kabul, 1-Mine Pekesen Kurtça, 1-Bilge Başakcı Çalık, 1-Ummuhan Baş Aslan, 2-Murat

Taşçı

1-Pamukkale Üniversitesi Fizik Tedavi Ve Rehabilitasyon Yüksek Okulu, Denizli

2-Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Romotoloji Bilim Dalı,

Denizli

Amaç:

Romatoid artrit(RA) en sık görülen inflamatuar poliartrittir. Kalıcı eklem ağrısına, eklem hasarına ve

uzun süreli özre yol açabilen kronik bir hastalıktır. Hastalar; eklem ağrısı ve sertliği, eklem hareket

açıklığı kaybı, kavrama kuvveti ve kas gücünde azalma semptomlarına sahiptirler ve günlük yaşam

aktivitelerini gerçekleştirirken zorlanmaktadırlar. RA semptomları hastaların yaşam kalitelerini

olumsuz yönde etkilemekte, bağımsızlıklarını azaltmakta, sosyal izolasyona ve depresyona neden

olmaktadır. RA’da bozukluk düzeyini gösteren, değişik hastalık aktivite göstergeleri

kullanılmaktadır. Bunlar içerisinde son yıllarda klinikte en yaygın kullanılan yöntem Disease Activity

Score-28 (DAS28) skorudur. Hastanın hastalık aktivitesi remisyon –düşük -orta -yüksek şeklinde

sınıflandırılabilmektedir. Bu çalışma RA’lı hastalarda hastalık aktivitesinin, yaşam kalitesi ve

fonksiyonel duruma etkisini incelemek amacıyla planlandı.

Yöntem:

Çalışmaya Amerikan Romatizma Birliği (ACR) kriterlerine göre RA tanısı almış 25 hasta(6 erkek, 19

kadın; ortalama yaş: 53.60±9.26) alındı. Hastaların hastalık aktivite skoru, Disease activity score-

DAS-28 kullanılarak belirlendi. Hastaların yaşam kaliteleri Sağlık Değerlendirme Anketi (HAQ) ile; el

fonksiyonları Duruöz El Ölçeği (DEÖ) ile değerlendirildi. El kavrama kuvveti Jamar dinamometrisi

kullanılarak ölçüldü. El becerisini değerlendirmek için 9 Delikli Çivi Testi kullanıldı. İstatistiksel

analizde DAS28 puanına göre hastalar remisyon ve aktif dönem olmak üzere iki gruba ayrıldı.

Grupları karşılaştırmak için Mann-Whitney U testi kullanıldı. Hastalık aktivitesi ile yaşam kalitesi ve

fonksiyonel durum arasındaki ilişkiyi incelemede Spearman korelasyon analizi kullanıldı.

Bulgular:

Hastalık aktivitesine göre gruplar ayrılarak karşılaştırıldığında, Sağlık Değerlendirme Anketi (HAQ) ve

Duruöz skorları arasında düşük hastalık aktivitesine sahip hastalar lehine anlamlı fark

bulunurken(p<0,05); kaba kavrama kuvveti ve beceri testi arasında herhangi bir istatistiksel fark

bulunamadı(p>0,05). Hastalık aktivitesi skoru ile yaşam kalitesi(r=0,733) ve fonksiyonel

Bildiri No: 17

Page 104: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

102

durum(r=0,755) arasında istatistiksel olarak pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunurken(p<0,01); kaba

kavrama kuvveti(r=-0,368) ve beceri skoru (r=0,102) arasında herhangi bir ilişki bulunamadı(p<0,01).

Sonuç:

Çalışmadan elde ettiğimiz sonuçlar, RA hastalarının hastalık aktivitesi azaldıkça yaşam kalitelerinin

ve fonksiyonel düzeylerinin arttığını gösterdi. RA gibi kronik bir hastalıkta yaşam kalitesi ve günlük

yaşamdaki fonksiyonel durumun artabilmesi için, hastalık aktivitesinin düşük tutulmasının gerekli

olduğunu düşünmekteyiz. Hastalık aktivitesini düşürmek amacıyla hasta eğitimi ve hastaya özel

egzersiz programlarının klinik tedaviyle birlikte olması önerilmektedir.

Anahtar kelimeler:

Romatoid artrit,yaşam kalitesi.

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Elif Gür Kabul, [email protected]

Page 105: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

103

SPİNAL PATOLOJİSİ OLAN HASTALARDA YAŞAM KALİTESİNİN

DEĞERLENDİRİLMESİ

1-Ayşe Kayalı, 2-Gülbin Ergin, 3-Bilge Kara

1-İsmail Atabek Fizik Tedavi ve Reh. Dal Merkezi, İzmir

2-Lefke Üniversitesi, Kıbrıs

3-Dokuz Eylül Üniverstesi Fizik Tedavi ve REH. Y.O., İzmir

Giriş-Amaç

Spinal patolojisi olan kişilerin yaşam kaliteleri; ağrı, kas kuvvetinde değişiklikler ve duyu

kayıpları nedeniyle ciddi oranda etkilenmektedir. Bu çalışmanın amacı; spinal patolojisi olan

hastaların yaşam kalitelerinin ne derece etkilendiğini göstermek ve geleneksel fizyoterapinin

bu hastaların yaşam kalitesi üzerine klinik etkisini incelemektir.

Gereç-Yöntem

Çalışmaya spinal patoloji (bel ve boyun problemi) şikayeti ile kliniğe başvuran ve fizyoterapi

uygulanan 19 hasta ve kontrol grubu olarak 19 sağlıklı olgu alındı. Hastaların 11’inde bel, 8’inde

boyun patolojisi vardı. Hastaların ağrı değerlendirmeleri; görsel analog skalasıyla (VAS) ve Kısa Form

‘McGill’ Ağrı Anketi ile özürlülükleri; boyun için Boyun Ağrı ve Dizabilite Skalası (BADS) ve bel için

‘Oswestry’ Skalası ile ölçüldü. Yaşam kalitesi değerlendirmesinde; Kısa Form 36 (SF-36) kullanıldı.

Tüm değerlendirmeler aynı kişi tarafından, çalışma grubuna tedaviden önce ve sonra olmak üzere 2

kez, kontrol grubuna 1 kez yapıldı. Hastalara ağrı, kas kuvvet kayıplarını gidermek için elektroterapi

ve egzersizden oluşan geleneksel fizyoterapi 5 gün/haftada toplam 15 seans ve her seans toplam 45

dakika olarak uygulandı. Elde edilen verilerin analizi için SPSS 20.0 programından yararlanılmıştır.

Bağımlı ve bağımsız değişkenlerin tanımlayıcı istatistikleri frekans değerleriyle gösterilecek olup

ortalama, standart sapma ve yüzdeler belirtilecektir. Elde edilen veriler non parametrik koşullarda

Mann Whitney U testi ile yapılmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0.05 göre %95 güven aralığında

belirlenmiştir.

Bulgular

Çalışma grubunda 11 kadın ve 8 erkek (yaş ortalaması=50.42±9.47yıl), kontrol grubunda ise 12 kadın,

7 erkek (yaş ortalaması=47.16±10.43 yıl) bulunmaktadır. Bel patolojisi olan hastalarda tedavi sonrası

‘Oswestry’ Dizabilite anketine göre özürlülük düzeylerinde değişim olmadığı (p=0.157), boyun

problemi olan hastaların BADS’a göre tedavi sonrası değerlerinde azalma olmasına rağmen

istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı görülmüştür (p=0.017). Çalışma grubunda tedavi

sonrasında bel-boyun patolojisi olan tüm hastaların ağrı şiddetinde istatistiksel olarak anlamlı

Bildiri No: 18

Page 106: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

104

azalma olduğu görüldü (p<0.005). Yaşam kalitesinin çalışma grubunda kontrol grubuna göre

bütün alt parametrelerin daha düşük olduğu bulundu (p<0.005). Çalıma grubunun tedavi

sonrasında SF-36 yaşam kalitesi ölçeğinin alt parametrelerinde anlamlı iyileşme gözlenmemiştir

(p>0.05).

Sonuç

Bu çalışmanın sonuçları, bel veya boyun patolojisi olan hastalarda geleneksel olarak uygulanan

fizyoterapi yöntemlerinin dizabilite düzeylerinde ve yaşam kalitelerinde etkin olmadığı

ama ağrı düzeylerinde ise etkili olduğunu göstermektedir. Ayrıca sağlıklı bireylere göre bel veya

boyun patolojsi olan kişilerin yaşam kaliteleri ciddi oranda azaldığı saptanmıştır. Buna

göre, bel veya boyun problemi olan hastalarda erken dönemde yaşam kalitesini arttırmaya yönelik

geleneksel yöntemler dışında yeni fizyoterapi yaklaşımlarının planlanması uygun görülmektedir.

Anahtar kelimeler: spinal patoloji, ağrı, yaşam kalitesi

Anahtar kelimeler:

Spinal patoloji, ağrı, yaşam kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Ayşe Kayalı, [email protected]

Page 107: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

105

OMURİLİK YARALANMALI HASTALARDA NÖROJENİK BARSAK DİSFONKSİYONU VE

YAŞAM KALİTESİNE ETKİSİ

Engin Koyuncu, Güldal Funda Nakipoğlu Yüzer, Özlem Taşoğlu, Zerrin KASAP, Neşe Özgirgin

Ankara Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Fizik Tedavi ve

Rehabilitasyon Kliniği

Amaç:

Omurilik yaralanmalı (OY) hastalarda nörojenik barsak disfonksiyonu (NBD) yaşam kalitesini

etkileyen önemli bir sorundur. Çalışmamızda OY hastalarda NBD ciddiyetini, klinik-demografik

özelliklerin NBD ile ilişkisini ve NBD’nin yaşam kalitesine etkisini araştırmayı amaçladık.

Yöntem:

Çalışmamıza 55 OY hasta dahil edildi. Yaş, cinsiyet, hastalık süresi, etiyoloji, ambulasyon düzeyi,

AIS [ASIA (American Spinal Cord Injury Association) Impairment Scale] sınıflamasına göre nörolojik

lezyon derecesi ve lezyon seviyesi kaydedildi. Nörojenik barsak disfonksiyonunu değerlendirmek için

NBD skoru kullanıldı. NBD skoru 10 sorudan oluşmakta ve total skor 0-47 arasında değişmektedir.

NBD derecesi 0-6 çok hafif, 7-9 hafif, 10-13 orta, ≥14 ciddi NBD olarak tanımlanmıştır. Yaşam

kalitesi ise; sağlığın genel algılanması (5 madde), fiziksel fonksiyon (10 madde), sosyal fonksiyon (2

madde), fiziksel fonksiyonlara bağlı rol kısıtlılıkları (4 madde), emosyonel sorunlara bağlı rol

kısıtlılıkları (3 madde), mental sağlık (5 madde), vitalite (4 madde) ve ağrı (2 madde) alt

parametrelerinden oluşan Short Form 36 (SF-36) ile değerlendirildi.

Bulgular:

42’si erkek, 13’ü kadın olan hastaların ortalama yaşı 35.6±12.4 yıl, ortanca hastalık süresi 321 (36-

8488) gündü. NBD skoru ortancası 10 (1-18) olarak bulundu. 19 (%34.5) hastada çok hafif, 6 (%10.9)

hastada hafif, 16 (%29.1) hastada orta, 14 (%25.5) hastada ise ciddi NBD saptandı. NBD skoru ile yaş,

cinsiyet, hastalık süresi, OY etiyolojisi ve lezyon seviyesi arasında ilişki saptanmadı (p>0.05). Ancak

NBD skoru; komplet OY hastalarda inkomplet hastalara göre ve ambule olamayan hastalarda

fonksiyonel ambule olabilen hastalara göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulundu (p

değerleri sırasıyla 0.044 ve 0.002). NBD skoru dereceleri ile SF 36’nın 8 alt parametresi arasında

istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmadı.

Sonuç:

OY hastaların yarısından fazlasında orta-ciddi düzeyde NBD gelişmektedir. Komplet OY ve ambule

olamayan OY hastalarda NBD ciddiyeti daha fazladır. Çalışmamız sonucunda ve çalışmamıza benzer

Bildiri No: 19

Page 108: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

106

şekilde yatan hastalarda yapılan bir çalışmada beklenilenin aksine yaşam kalitesi ile NBD arasında

istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Ancak ayaktan hastalarda yapılan bazı

çalışmalarda NBD ile yaşam kalitesi arasında ilişki olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle yatan hastalarda

hastane koşulları nedeniyle NBD’nin yaşam kalitesini önemli bir şekilde etkilemediği, ancak hastane

dışındaki daha sosyal yaşamda NBD’nin yaşam kalitesini olumsuz etkilediği düşünülmüştür.

Anahtar kelimeler:

Nörojenik barsak disfonksiyonu, omurilik yaralanması, yaşam kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Engin KOYUNCU, [email protected]

Page 109: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

107

AİLEVİ AKDENİZ ATEŞİ HASTALIĞININ TEDAVİSİNDE KULLANILAN KOLŞİSİNİN

HASTALARIN BİLİŞSEL VE DUYGUSAL SÜREÇLERİNE ETKİSİ

1- Özge Devezer, 2- Mehmet Tuncay Duruöz, 3- Sevda Bulduk

1- T.C. İstanbul Bilim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uygulamalı Psikoloji YL

2- T.C. Marmara Üniversitesi, Romatoloji ABD

3- Emekli öğretim üyesi

Amaç

Ailevi Akdeniz Ateşi (AAA), yaygın olarak kolşisinle tedavi edilen ağrı atakları ve yüksek ateşle

seyreden genetik kökenli, kronik otoinflamatuvar bir hastalıktır. Kronik hastalıkların ve uzun süreli

ilaç tedavilerinin bazı heyecansal ve bilişsel etkiler yaratması söz konusudur. Bu araştırmadaki

amacımız, dopaminerjik sistemi kolşisin tedavisi gören AAA hastalarının, depresyon ve bilişsel

kontrol puanlarının, hasta olmayan gruba göre anlamlı düzeyde daha iyi olacağı yönündedir.

Yöntem

Katılımcılar: Araştırma verileri, kolşisin kullanan AAA hastası ve hasta olmayan gönüllü

katılımcılardan toplanmıştır (N=60). Kolşisin kullanan hasta grup, Marmara Üniversitesi Hastanesi

Romatoloji bölümünden AAA tanısı almış ve başka herhangi bir rahatsızlığı olmayan 20-65 yaş

aralığındaki (n=30; 15 kadın ve 15 erkek) katılımcılardan oluşmaktadır. Hasta olmayan grup ise

(n=30) cinsiyet ve eğitim açısından hasta grupla eşlenmiştir.

Testler ve İşlem: Veriler Beck Depresyon Ölçeği (BDS), Raven Renkli Progresif Matrisler (RCPM),

Stroop ve Rey Osterrieth Karmaşık Şekil testlerinden (ROCFT) sabit sunum sırasıyla ve tek bir

oturumda elde edilmiştir.

Desen ve Analiz: Araştırmada eşlenmiş gruplar deney deseni kullanılmıştır. ROCF Testi ise, karma

desen; 2 Grup (Madde Kullanan/ Kullanmayan) X Çizim Tekrarı (Kopyalama/Kısa Süreli Hatırlama/

Uzun Süreli Hatırlama) doğrultusunda Karma desen ANOVA (GLM) ile analiz edilmiştir.

Gruplar arası karşılaştırmada, ölçek ve testlerden elde edilen veriler eşlenmiş gruplar t-Testiyle

analiz edilmiştir

Bulgular

Her iki grubun ROCFT çizim puanlarında, araya giren zamanın üç farklı çizim aşamasına etkisi

anlamlıdır; F(2,69)=335.73 ,p< .001, ?2 =.86.1. Katılımcıların kopyalama performansı (Ort.=31.94;

SS=4.77), kısa süreli ara (Ort=17.93, SD=6.54) ve 30 dk aradan sonra (Ort=17.33, SS=6.79) yapılan

hatırlama puanlarına oranla anlamlı düzeyde daha doğru olmuştur. ROCFT çizim aşamasındaki

Bildiri No: 20

Page 110: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

108

performansı üzerinde grubun (AAA Hastası/ Hasta olmayan ) temel etkisi anlamlıdır. AAA grubunun

doğru kopyalama performansı (Ort=24.10, SD=.93), hasta olmayan gruba (Ort=20.71, SD=.93) göre

anlamlı düzeyde daha iyi olmuştur; F(1,56)=6.64, p=.01, ?2 =.11 (Bkz, Şekil 1). Testin 30 dk sonraki

hatırlama aşamasında, AAA grubu ortalama puanları (Ort=18.98 SS=6.60), hasta olmayan gruba

(Ort=15.67, SS=6.67) göre anlamlılık sınırına yakın bir farklılık göstermiştir; F(1,59)= 3.75, p=.058.

AAA grubunun RCPM testini tamamlama süresi (Ort=11.7, SD=4.5) ve normal grubun toplam süresi

(Ort=10.13, SD=3.7) arasında anlamlı düzeyde bir fark bulunmamıştır; t(29)=-.21, p=.23. AAA

grubunun RCPM toplam doğru sayısı (Ort= 25.2, SD=5.7) ve normal grubun (Ort= 27.5, SD=6.2)

arasında anlamlı bir fark yoktur; t=(29)=-.43, p=.16.

AAA grubunun Stroop interferans süresi (Ort=45.9, SD=15.5), normal gruba göre (Ort=41.6,

SD=19.47) anlamlı bir fark bulunmamıştır; t(29)=.69, p=.49.

AAA grubunun BDS puanı ile (Ort=15.5, SD=10.12) normal grubun BDS puanı (Ort=10.3, SD=9.8)

arasındaki fark anlamlı değildir; t(29)=.76, p=.08.

Sonuç

Bu araştırmada ROCFT ölçümlerinden elde edilen kopyalama ve hatırlama puanları dikkate

alındığında, AAA grubunun daha iyi performans gösterdiği saptanmıştır. ROCFT kısa ve uzun süreli

aradan sonra hatırlamaya dayanan çizim bulguları, çalışmamızın hipotezini kısmen

desteklememektedir. Ancak, bilişsel kontrol performansı arasında anlamlı ve anlamlılık sınırına

yakın farklar saptanmıştır. Stroop ve RCPM test bulguları, hipotezimizi destekler yönde değildir.

AAA grubunun BDS ortalama puanı, normal gruptan daha yüksektir. Depresyon semptomlarının

arasında bilişsel yavaşlama da bulunmaktadır. Bu durumda, AAA grubunun BDS skorunun yüksek

çıkmasına rağmen, ROCFT performansı iyi durumdadır ve diğer bilişsel kontrol puanları açısından da

hasta olmayan katılımcılarla eşdeğer bir performans göstermişlerdir.

Anahtar kelimeler:

Akdeniz Ateşi, Kolşisin, Beck Depresyon Ölçeği, Bilişsel Kontrol

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Özge Devezer, [email protected]

Page 111: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

109

KARPAL TÜNEL SENDROMUNUN YAŞAM KALİTESİ VE UYKU KALİTESİ ÜZERİNE

ETKİSİ (ÖN SONUÇLAR)

Burcu Karaca, Yusuf Yıdırım

Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi FTR AD

Amaç

Karpal Tünel Sendromu (KTS) üst ekstremitede en sık görülen tuzak nöropatidir. Prevalansı

kadınlarda %9,2, erkeklerde %6’dır. Çalışmamızın amacı KTS’nin yaşam kalitesi ve uyku kalitesi

üzerine negatif etkilerini ortaya koymaktır.

Yöntem

Bu çalışma Aralık 2015 tarihinde Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılmaya başlanmış olup

halen devam etmektedir. Hastalarda Boston semptom şiddet skalası ve fonksiyon durum skalası ile

dizabilite değerlendirilmiş, Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ) ile uyku kaitesi, Epworth

uykululuk skalası ile gündüz olan uykululuk hali, Kısa form 36 ile yaşam kalitesi değerlendirilmiştir.

Bulgular

Çalışmaya 34’ü kadın 13’ü erkek 47 hasta alınmıştır. Hastaların yaş ortalaması 44,5’dir. Ortalama

Boston semptom şiddeti skalası değerleri 2,56, fonksiyon durumu skalası değerleri 2,49 bulunmuştur.

PUKİ ortalama değeri 6,8 iken hastaların %63,82’inde zayıf uyku kalitesi tespit edilmiştir. Hastaların

gündüz uykululuk halleri Epworth uykululuk skalası ile değerlendirildiğinde %17,02 hastada çeşitli

seviyelerde etkilenme bulunmuştur. SF-36 ile yaşam kalitesi değerlendirmesinde fiziksel fonksiyon

skoru %66,06, fiziksel rol güçlüğü skoru %55,85, ağrı skoru %51,42, genel sağlık algısı skoru %50,38,

enerji/canlılık/vitalite skoru %48,91, sosyal işlevsellik skoru %67,25, emosyonel rol güçlüğü skoru

%54,46 ve ruhsal sağlık skoru %53,70 olarak saptanmış ve bu değerler toplum ortalama değerlerine

göre düşük olarak bulunmuştur.

Sonuç

KTS yaşam kalitesini ve uyku kalitesini negatif olarak etkilemektedir. KTS tedavisi sadece hastanın

semptomları ve fonksiyonları üzerine değil hastanın yaşam kalitesi ve uyku kalitesinde de olumlu

katkılar sağlayacağı düşünülmüştür.

Anahtar kelimeler:

Karpal tünel sendromu, yaşam kalitesi, uyku kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Burcu Karaca, [email protected]

Bildiri No: 21

Page 112: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

110

SIRT VE BEL AĞRISI OLAN VE OLMAYAN TIBBİ SEKRETERLERİN KLİNİK

FAKTÖRLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Fatmanur Aybala Koçak, Emine Eda Kurt, Hatice Rana Erdem, Figen Tuncay

Ahi Evran Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı, Kırşehir

Amaç:

Tıbbi sekreterlerin ayakta duruş ve oturma pozisyonunda sagittal düzlemdeki omurga eğriliği ve

mobilitesinin ölçülmesi; sırt ve bel ağrısının omurga eğriliği, omurga mobilitesi ve yaşam kalitesi

düzeyleri ile ilişkisini belirlemektir.

Gereç ve Yöntem:

“Spinal Mouse™” omurgadaki segmental ve total eğrilikleri, omurganın şeklini ve hareketlerini,

frontal ve sagittal düzlemde ölçebilen non-invaziv bir alettir. Bu alet kullanılarak, Ahi Evran

Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalışan 111 tıbbi sekreterin omurgası sagittal

düzlemde ayakta dururken ve oturma pozisyonunda değerlendirildi. Tıbbi sekreterler sırt ağrısı olan

ve olmayan olarak iki gruba; bel ağrısı olan ve olmayan olarak diğer iki gruba ayrıldılar. Ağrı şiddeti

Vizüel Analog Skala (VAS) ile değerlendirildi. Oswestry Dizabilite Ölçeği (ODÖ) kullanılarak

fonksiyonel durum, Notthigham Sağlık Profili (NSP) kullanılarak yaşam kalitesi değerlendirildi.

Bulgular:

Çalışmaya yaş ortalamaları 30,73±5,74 (20-44) yıl olan 75 kadın (%67,6) ve 36 erkek (%67,6) tıbbi

sekreter dahil edildi. Sekreterlerin beden kitle indeksi (BKİ) ortalamaları 24,14±3,69 idi. 3 sekreter

(%2,7) ortaokul mezunu, 72 sekreter (%64.9) lise mezunu ve 36 sekreter (%32,7) üniversite mezunu

idi. Sekreterlerin 66’sı (%59,5) evli, 45’i (%40,5) bekardı. Sırt ağrısı olan sekreter sayısı 51 (%45,9)’di

ve sırt ağrısı olanların VAS ortalaması 5,47±2,67 idi. Bel ağrısı olan sekreter sayısı 63 (%56,8)’tü ve

bel ağrısı olanlanların VAS ortalaması 5,52±2,66 idi. Sekreterler sırt ağrısı olan ve sırt ağrısı olmayan

olarak iki gruba ayrıldıklarında, iki grup arasında yaş, cinsiyet ve BKİ açısından istatistiksel olarak

anlamlı fark olmadığı görüldü. Sırt ağrısı olan sekreterlerin ayakta duruşta ve oturur pozisyonda iken

ölçülen torakal kifoz açısı, sırt ağrısı olmayan sekreterlere göre istatistiksel olarak anlamlı derecede

daha yüksekti (p sırasıyla ˂0,001, ˂0,032). Her iki grup arasında ayakta duruşta ve oturur pozisyonda

iken ölçülen torakal vertebra hareketliliği açısından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. İki grup

arasında NSP-total, NSP-enerji, NSP-ağrı, NSP-duygusal reaksiyonlar ve NSP-fiziksel hareketlilik alt

grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark vardı (p sırasıyla ˂0,001, 0,001, ˂0,001, 0,001,

0,001). Sırt ağrısı olan grupta NSP-uyku, NSP-sosyal izolasyon ve ODÖ değerleri; olmayan gruba göre

daha yüksekti ancak istatistiksel olarak anlamlı değildi. Sekreterler bel ağrısı olan ve bel ağrısı

olmayan olarak iki gruba ayrıldıklarında, iki grup arasında yaş, cinsiyet ve BKİ açısından istatistiksel

Bildiri No: 22

Page 113: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

111

olarak anlamlı fark olmadığı görüldü. Bel ağrısı olan sekreterlerin ayakta duruşta ölçülen lomber

lordoz açısı, bel ağrısı olmayan sekreterlere göre istatistiksel olarak anlamlı derecede daha düşüktü

(p ˂0,001). Her iki grup arasında oturur pozisyonda iken ölçülen lomber lordoz açısı ile ayakta

duruşta ve oturur pozisyonda iken ölçülen lomber vertebra hareketliliği açısından istatistiksel olarak

anlamlı fark yoktu. İki grup arasında ODÖ, NSP-total, NSP-enerji, NSP-ağrı, ve NSP-fiziksel

hareketlilik alt grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark vardı (p sırasıyla ˂0,001, 0,025,

0,042, 0,039, 0,019). Bel ağrısı olan grupta NSP-duygusal reaksiyonlar, NSP-uyku, NSP-sosyal

izolasyon değerleri; olmayan gruba göre daha yüksekti ancak istatistiksel olarak anlamlı değildi.

Sonuç:

Spinal Mouse™ kullanılarak yapılan ölçümlerde, omurga hareketliliğinde azalma olmamasına rağmen;

sırt ağrısı olan sekretelerde torakal omurgada kifoz artışı, bel ağrısı olan sekreterlerde de lumbar

omurgada lordoz azalması olduğu görülmüştür. Sırt ağrısı ile NSP kullanılarak değerlendirilen yaşam

kalitesi arasında; bel ağrısı ile ODÖ kullanılarak değerlendirilen fonksiyonellik ve NSP kullanılarak

değerlendirilen yaşam kalitesi arasında ilişki mevcuttur.

Anahtar kelimeler:

Bilgisayar kullanımı, duruş bozukluğu, hayat kalitesi, Spinal Mouse™

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Fatmanur Aybala Koçak, [email protected]

Page 114: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

112

SAĞLIK ÇALIŞANLARINDA SİGARA KULLANIMININ UYKU, FİZİKSEL AKTİVİTE

DÜZEYİ VE SOLUNUM ÜZERİNE ETKİSİ

1-Özge Çakır, 2-Berna Calp, 3-Abdullah Koyuncu, 4-Mustafa Özer

1-Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon

Bölümü, 2-Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve

Rehabilitasyon Bölümü, 3-Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi

Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü, 4-Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Sağlık Bilimleri

Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü

Amaç:

Sigara kullanımı, yaşam kalitesinin etkilendiği birçok kronik hastalıkta önemli bir risk faktörü olarak

dikkat çekmektedir . Bu çalışmanın amacı, sağlık çalışanlarında sigara kullanımının uyku kalitesi,

fiziksel aktivite düzeyi ve solunum kapasiteleri üzerine etkisini araştırmaktır.

Yöntem:

Çalışma evrenimizi Lefkoşa, Gaziantep, Van ve Uşak illerinde özel ve kamu hastanelerinde görevli,

çalışmaya katılmaya gönüllü, en az 2 yıldır sigara kullanan(çalışma grubu) ve sigara alışkanlığı

olmayan(kontrol grubu) sağlık personelleri oluşturdu. Çalışmamıza her bir grupta 41 katılımcı olmak

üzere toplam 82 gönüllü dâhil edildi. Herhangi bir kronik rahatsızlığı bulunmayan katılımcılara,

Uluslararası Fiziksel Aktivite Anketi Kısa Formu(IPAQ), Pittsburg Uyku Kalite Ölçeği(PUKİ) uygulandı ;

solunum değerlendirmesi için katılımcıların üç bölgeden (subkostal , xphoid ve aksillar) alınan

maksimum ekspirasyon ve inspirasyondaki göğüs çevre ölçümlerinin farkı kaydedildi. Solunum

kapasitesi, bu farkın 5 değerinin üstünde ya da altında olmasına göre normal ve düşük olarak

sınıflandırıldı. Gruplar arasındaki fark, SPSS 15.0 istatistiksel analiz paket veri programıyla

karşılaştırıldı.

Bulgular:

Çalışma grubundaki katılımcıların yaş ortalaması 34.24±7.84(20 kadın, 21 erkek); kontrol grubundaki

katılımcıların yaş ortalaması 31.68±6.61(22 kadın, 19 erkek) idi. Gruplar arasında yaş ortalaması ve

cinsiyet açısından fark yoktu, gruplar homojen dağılım göstermekteydi ( p> 0.05). Çalışma

grubundaki katılımcıların beden kitle indeksi ortalaması 24.12±4.18 idi; grubun günlük sigara

kullanım adedi ortalaması 17.12±8.74’tü ve ay bazında sigara kullanım alışkanlığı ortalaması

119.41±61.83 idi. Kontrol grubundaki katılımcıların beden kitle indeksi ortalaması 24.20±4.04 idi.

Kontrol grubundaki katılımcıların %34’ü lise mezunuyken çalışma grubundakilerin tamamı yüksek

tahsilliydi. Sigara kullanmayan bireylerde sigara kullanan bireylere göre fiziksel aktivite düzeyi

istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulunurken (p<0.05); uyku kalitesi karşılaştırmasında iki

Bildiri No: 23

Page 115: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

113

grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı ( p> 0.05). Göğüs ekpansiyonuyla

değerlendirilen solunum kapasitesi parametresinde çalışma grubundaki katılımcıların %46,3’ü normal

kabul edilen değerin altında kalarak gruplar arasında kontrol grubu lehine istatistiksel olarak anlamlı

bir fark oluşturdu (p<0.05).

Sonuç:

Bu çalışmanın sonucunda sigara kullanan bireylerin fiziksel aktivite düzeylerinin ve solunum

kapasitelerinin sigara kullanmayan bireylere göre olumsuz yönde etkilendiği görülmüştür. Bu

çalışmayla sigara alışkanlığının zararları konusunda toplumsal bilinçlendirmenin önemi

vurgulanmaktadır.

Anahtar kelimeler:

Sigara, fiziksel aktivite, uyku, solunum kapasitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Özge Çakır, [email protected]

Page 116: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

114

ANKSİYETE BOZUKLUĞU TANISI OLAN ÇOCUKLARDA UYKU VE YAŞAM

KALİTESİNİN SAĞLIKLI KONTROLLERLE KARŞILAŞTIRILMASI

1.Gonca Özyurt, 2. Yusuf Öztürk, 3. Aynur Akay Pekcanlar

1- Nevşehir Devlet Hastanesi Çocuk Psikiyatri Birimi

2- İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri Birimi

3- Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri AD

Amaç:

Anksiyete bozukluğu (AB) çocukluk döneminde çok sık görülen bir psikopatolojidir ve çocukluk

çağında %12’den fazla çocuk bir anksiyete bozukluğu tanısı almaktadır. Ülkemizde Bilaç ve ark

(2014) tarafından yapılan çalışmada 6-14 yaş grubu çocuklarda AB prevalansı %13.9 olarak

bulunmuştur. AB okul, aile ilişkileri ve sosyal işlevsellikte olumsuz sonuçlara yol açabilir ve

çocukların yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Yine çocukluk çağında AB tanısı olanların %90’ının

uyku sorunları yaşadığı önceki çalışmalarda gösterilmiştir. Bu çalışmada AB tanısı olan çocuklarda

uyku ve yaşam kalitesinin sağlıklı kontroller ile karşılaştırılması amaçlanmıştır.

Yöntem:

Bu çalışmaya bir devlet hastanesi ve bir eğitim ve araştırma hastanesi çocuk psikiyatri

polikliniklerine Haziran- Eylül 2016 tarihleri arasında başvurup değerlendirmeye alındıktan sonra

DSM 5 ve Okul çağı çocukları için duygulanım bozuklukları ve şizofreni görüşme çizelgesi- Şimdi ve

yaşam boyu versiyonu (ÇDŞG-ŞY)’e göre AB tanısı almış olan ve herhangi bir psikotrop kullanmayan

8-12 yaş arası 62 olgu olgu grubu olarak ve aynı hastanelerin farklı polikliniklerine başvuran,

herhangi bir psikiyatrik bozukluğu olmayan, kronik bir rahatsızlığı olmayan (diabetes mellitus,

hipertansiyon, romatizmal ve immunolojik hastalıklar, epilepsi ve genetik rahatsızlıklar) ve

çalışmaya katılmayı kabul eden yaş ve cinsiyet olarak olgu grubu ile benzer 67 çocuk kontrol grubu

olarak çalışmaya alınmıştır. Çocukların uyku kalitesi çocukluk uyku alışkanlıkları anketi (ÇUAA) ile

değerlendirilirken; çocukların yaşam kalitesi Çocuklar İçin Yaşam Kalitesi Ölçeği (ÇİYKÖ) ile

değerlendirilmiştir.

Bulgular:

Olgu ve kontrol grubunun sosyo demografik özellikleri arasında faklılık bulunmamıştır. Olgu

grubunun uyku kalitesi değerlendirilirken yatma zamanı direnci, uykuya dalmanın gecikmesi, uyku

süresi, uyku kaygısı, gece uyanmaları, parasomnialar, uykuda solunumun bozulması, gün içinde

uykululuk şeklinde 8 alt ölçekten yatma zamanı direnci alt ölçeğinde gruplar arasında farklılık

bulunmazken; diğer alt ölçeklerde istatistiksel açıdan anlamlı farklılık bulunmuştur. ÇİYKÖ ölçeğinin

Bildiri No: 24

Page 117: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

115

hem ebeveyn hem de çocuk formunda fiziksel, duygusal, sosyal ve okul alt ölçeklerinde; fiziksel ve

psikososyal yaşam kalitesi puanlarında gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklılık

bulunmuştur.

Sonuç:

AB tanısı olan çocukların yaşam kalitesinin tüm alanlarında sağlıklı kontrollerden daha kötü

bulunmuştur. olması Bulgular yazınla uyumlu bir bulgudur. Çalışmamızda AB grubundaki ebeveyn

tarafından değerlendirilen uyku alışkanlıklarındaki sorunların sağlıklı kontrollere göre güncel yazın

ile benzer şekilde fazla bulunmuştur. Ancak daha geniş örneklemli ve aktigrafi ve polisonografi gibi

daha objektif ölçümlerle yapılan çalışmalar bu alanda daha fazla bilgi sahibi olmamıza olanak

sağlayabilir. Çocukluk çağında görülen AB çocuğun okul, arkadaş ve aile ilişkilerini etkilediği gibi

erişkin dönemde psikiyatrik bozukluk gelişimine de sebep olabilir. AB’nin uyku ve yaşam kalitesi

üzerine etkilerini anlamak çocuklara terapötik yaklaşımımız üzerine katkıda bulunacaktır.

Anahtar kelimeler:

Anksiyete bozukluğu, uyku alışkanlıkları, yaşam kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Yusuf Öztürk, [email protected]

Page 118: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

116

OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU TANISI OLAN ÇOCUKLARDA TERAPÖTİK AT

BİNME AKTİVİTELERİNİN YAŞAM KALİTESİ VE OTİZM BELİRTİLERİ ÜZERİNE

ETKİSİ

1-Gonca Özyurt, 2- Çağla Dinsever, 3- Selçuk Akpınar, 4- Kürşat Özcan, 5- Yücel Şal, 6- Yusuf

Öztürk

1- Nevşehir Devlet Hastanesi Çocuk Psikiyatri Birimi

2- Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Gelişim Birimi

3-4- Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Beden Eğitimi Yüksek Okulu

5-Nevşehir Devlet Hastanesi

6- İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri Birimi

Amaç:

Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), 3 yaşından önce gözlemlenebilen ve yaşam boyu devam edebilen

sosyal etkileşim ile birlikte iletişimi de olumsuz yönde etkileyen, kişiye özgü ve tekrarlanan

davranışlara yol açan bir rahatsızlıktır. OSB tanısında özellikle son yıllarda artış göstermektedir ve

tedavisi giderek daha da önem kazanmaktadır. Gelişmiş toplumlarda OSB tedavisinde tıbbi

tedavilerin yanında yardımcı aktiviteler de çok kullanılmaktadır. Bu aktivitelerden birisi de terapötik

at binme aktiviteleridir. Bu çalışmadaki amaç terapötik at binme aktivitelerinin OSB tanılı

çocuklarda yaşam kalitesi ve otizm belirtileri üzerine etkisinin araştırılmasıdır.

Yöntem:

Nevşehir Devlet Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları polikliniğinde takipli ve özel

eğitime en az bir yıldır devam eden ve medikasyon kullanmayan 24 OSB tanılı, yaşları 6 ve 13

arasında değişen çocuk dahil edilmiştir. Çocuklar randomize edilerek bir gruba terapötik at binme

etkinlikleri uygulanırken diğer gruba özel eğitim ve aylık düzenli çocuk psikiyatri kontrolleri dışında

herhangi bir eğitim veya tedavi uygulanmamıştır. Çocukların yaş ve cinsiyetleri arasında istatistiksel

anlamlı farklılık bulunmamaktadır. Çocuklar 8 hafta boyunca haftada 1 saat terapötik at binme

eğitimi almışlardır. Terapötik at binmeeğitiminin başlangıcından önce ve bitiminden hemen sonra

çocukların yaşam kalitesi ölçümleri ve otizm belirtileri değerlendirilmiştir. Yaşam kalitesi ölçümü

için Çocuklar İçin Yaşam Kalitesi Ölçeği (ÇİYKÖ) kullanılmıştır. Otizm belirtileri ise Otizm Davranış

Kontrol Listesi (Autism Behavior Checklist-ABC) ile değerlendirilmiştir.

Bulgular:

Randomize edilen iki grubun başlangıç yaşam kalitesi ölçümleri ve otizm spektrum belirtileri

arasında istatistiksel anlamlı farklılık bulunmazken; terapötik at binme aktivitesine katılmayan

çocukların 8 hafta sonunda yapılan değerlendirme ile başlangıç değerlendirmesindeki yaşam kalitesi

ölçümleri ve otizm spektrum belirtileri arasında istatistiksel anlamlı farklılık saptanmamıştır.

Bildiri No: 25

Page 119: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

117

Terapötik at binme aktivitesine katılan çocukların katılmayan çocuklar ile 8 hafta sonunda

değerlendirildiğinde fiziksel yaşam kalitesi puanlarında ve otizm davranış kontrol listesi ilişki kurma

alt ölçeğinde istatistiksel açıdan anlamlı farklılık sağlanırken ÇİYKÖ ve otizm davranış kontrol

listesinin diğer alt ölçeklerinde iki grup arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklılık bulunmamıştır.

Terapötik at binme aktivitesine katılan çocukların başlangıç ve aktivite sonrası değerlendirildiğinde

de ÇİYKÖ fiziksel, duygusal ve psikososyal skorları arasında ve otizm davranış kontrol listesinin

duyusal, ilişki kurma, beden ve nesne kullanımı, dil becerileri, sosyal ve öz bakım becerileri ve

toplam otizm davranış kontrol listesi skoru açısından istatistiksel açıdan farklılık bulunmuştur.

Sonuç:

Araştırma sonucunda yaşam kalitesi ile ilgili FSTP ve PSTP puanlarının son-test ölçümlerinde daha

yüksek olduğu ve OSB belirtilerinin şiddetinin azaldığı bulunmuştur ancak bu bulgular kontroller ile

kıyaslandığında fiziksel yaşam kalitesi ve otizm davranış kontrol listesi ilişki kurma bölümlerinde bu

farklılık vardır . OSB tanılı çocukların terapötik at binme aktivitelerinden sonra hem fiziksel hem de

psikososyal boyutta olumlu yönde geliştiklerini ve OSB’nin şiddetinin bir miktar azaldığını

göstermektedir. Bu sonuç, alan yazındaki diğer çalışma sonuçları ile paralellik göstermektedir.

Örneğin, Bass ve arkadaşları tarafından (2009) yapılan çalışmada terapötik at binme aktivitelerinin

otistik çocuklarda sosyal motivasyonu arttırdığı ve otistik seviyeyi az da olsa düşürdüğü

bulunmuştur. Terapötik at binme aktivitelerinin OSB tanısı olan çocuklarda primer tedavi olmasa da

alternatif rehabilitasyon olarak kullanılabilineceğini düşündürmektedir.

Anahtar kelimeler:

Otizm spektrum bozukluğu, terapötik at binme, yaşam kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Yusuf Öztürk, [email protected]

Page 120: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

118

VEHASTAKALİTESİ,YAŞAMFONKSİYONEL KABIZLIKLI ÇOCUKLARDA

EBEVEYNİN PSİKOSOSYAL DEĞERLENDİRİLMESİ

1-Yeliz Çağan Appak, 2-Şermin Yalın Sapmaz, 1-Güzide Doğan, 2-Ahmet Herdem, 3-Beyhan

Cengiz Özyurt, 1-Erhun Kasırga

1-Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Gastroenteroloji BD.

2-Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi AD.

3-Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD.

Amaç:

Fonksiyonel kabızlık çocukluk çağının sık rastlanan bir sorunudur. Bu çalışmada fonksiyonel kabızlığı

olan hastaların klinik ve sosyodemografik bulguları, yaşam kaliteleri, çocukların ve ailelerin

psikolojik durumlarının değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.

Yöntem:

Roma III tanı kriterlerine göre fonksiyonel kabızlığı olan 32 hasta ve 31 sağlıklı kontrol çalışmaya

alınmıştır. Hastaların kabızlıkla ilişkili klinik ve sosyodemografik verileri belirlenmiş, yaşam kalitesi

Çocuklar için Yaşam Kalitesi Ölçeği ile değerlendirilmiştir. Çocuklarda duygusal ve davranışsal

sorunları taramada Güçler ve Güçlükler Anketi kullanılmıştır. Ebeveyn ve aileyi değerlendirmek için

Beck Depresyon Ölçeği, Durumluk ve Sürekli Kaygı Envanteri, Aile Değerlendirme Ölçeği, Aile Hayatı

ve Çocuk Yetiştirme Tutumu Ölçeği kullanılmıştır.

Bulgular:

Fonksiyonel kabızlıklı hastaların %44’ü erkek, %56’sı kız, ortalama yaşları 8.6±2.9 yıl idi. Hastaların

ortalama kabızlık süresi 34.5 ay (en az 2-en çok 132 ay) ve ortalama dışkılama sıklığı 2.4±1.4/hafta

saptandı. Hastaların %65.6’sında retentive postür, %96.9’unda ağrılı dışkılama, %84.4’ünde karın

ağrısı, %40.1’inde tuvaleti tıkayan büyük çaplı dışkı öyküsü mevcuttu. Hasta ve sağlıklı kontrol

grupları arasında tuvalet eğitiminde zorlama açısından anlamlı farklılık saptanmadı (p=0.7).

Hastalarda ve sağlıklı kontrollerde liften zengin meyve ve sebze tüketimi benzer saptandı. Okula

giden hastaların %29.6’sı okul tuvaletini kullanamamaktaydı ve sağlıklı kontroller ile aralarında

anlamlı fark saptanmadı (p=0.7). Hastaların ve sağlıklı kontrollerin kullandığı tuvalet tipleri

karşılaştırıldığında anlamlı farklılık bulunmadı (p=0.7). Hastaların ailelerinde kabızlık öyküsü sağlıklı

kontrollerden daha fazla saptandı. Hastalarımızın %43.8’inde enürezis olup, sağlıklı kontroller ile

karşılaştırıldığında anlamlı fark bulundu (p=0.001). Enkoprezis ise hastaların %28.1’inde saptandı.

Çalışmamızda anne ve baba eğitim düzeyi arttıkça kabızlık oranının azaldığı, geliri giderine göre az

olanlarda kabızlık oranının daha fazla olduğu, kabızlığı olan hastalarda anne çalışma oranlarının

daha düşük olduğu belirlendi. Fonksiyonel kabızlıklı çocukların hem kendi bildirimi hem de

ebeveynlerinin bildirimi Çocuklar için Yaşam Kalitesi Ölçeğinde değerlendirildiğinde fiziksel sağlık

toplam puanı, duygusal işlevsellik toplam puanı, sosyal işlevsellik toplam puanı, okul işlevselliği

Bildiri No: 26

Page 121: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

119

toplam puanı, psikososyal sağlık toplam puanı ve ölçek toplam puanı alanlarında sağlıklı

kontrollerden anlamlı düzeyde düşük puan aldığı saptandı (p=0.0001). Çalışmamızda güçler ve

güçlükler anketi duygusal sorunlar (p=0.0001) ve akran sorunları alt alan puanı (p=0.001) fonksiyonel

kabızlıklı çocuklarda anlamlı yüksek bulundu. Hem ebeveynlerin kaygı düzeyleri (p=0.005) hem de

aşırı annelik boyutu (p=0.014) sağlıklı kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha yüksek saptandı.

Baskı ve disiplin boyutu puan ortalamaları bakımından da gruplar arası istatistiksel olarak anlamlı

fark belirlendi (p=0.0001). Çalışmamızda fonksiyonel kabızlıklı ve sağlıklı çocukların ebeveyn

bildirimleri değerlendirildiğinde eşlerin geçimsizliği (p=0.016) ve ev kadınlığını reddetme boyutunun

(p=0.036) sağlıklı kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha yüksek olduğu saptandı.

Sonuç:

Fonksiyonel kabızlık çocukların sosyal ve fonksiyonel işlevlerini etkileyebilir, hasta ve ailesinin

psikolojisinde bozulmalara, yaşam kalitelerinde düşüklüğe neden olabilir. Bu nedenle bu hastalar

mutlaka psikososyal yönden değerlendirilmelidir.

Anahtar kelimeler:

Fonksiyonel kabızlık, yaşam kalitesi, çocuk, ebeveyn

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Yeliz Çağan Appak, [email protected]

Page 122: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

120

KONJENİTAL KALP HASTALIKLI ÇOCUKLARIN ANNELERİNİN TEPKİLERİ: YAŞAM

KALİTESİ, ANKSİYETE VE DEPRESYON İLİŞKİSİ, EBEVEYN TUTUMLARI, AİLE

İŞLEVSELLİĞİ

1-Fatoş Alkan, 2- Tamay Sertçelik, 3-Şermin Yalin Sapmaz, 4-Erhan Eser, 1-Şenol Coşkun

1-Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı, Manisa

2-Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı,

Manisa

3-Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Psikiyatrisi Bilim Dalı, Manisa

4-Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Manisa

Giriş-Amaç:

Konjenital kalp hastalıklı çocukların ailelerinde anksiyete ve depresyon durumu, duygusal ve

davranışsal sorunlar, aile fonksiyonları ve çocuk yetiştirme tutumları ile yaşam kalitesinin

değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Gereç-Yöntem:

Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Kardiyoloji Kliniğinde izlenen 6–16 yaş arasındaki 40’ı

siyanotik, 40’ı asiyanotik konjenital hastalığına sahip 80 hasta çocuk ve kardiyolojik ve kronik

hastalığı olmayan, rutin kontrol amaçlı hasta çocuk polikliniğine başvuran 40 sağlıklı çocuk, toplam

120 çocuk annesi ile görüşülerek yapıldı. Araştırmada sosyodemografik veri formu, yaşam kalitesi

için Kısa Form-36 ( SF-36 ), anksiyete ve depresyon için Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği

(HAD), aile fonksiyonlarını etkileyen problemlerin tespiti için Aile Değerlendirme Ölçeği (ADO),

çocuk yetiştirme tutumlarını ölçmeye yönelik Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutumları Ölçeği

(PARİ) kullanıldı. Tüm verilerin değerlendirilmesinde SPSS-15 programı kullanılmıştır.

Bulgular:

Anne ve baba yaş ortalaması değerlendirildiğinde 3 gup arasında anlamlı fark saptanmadı. Anne-

baba eğitim düzeylerine bakıldığında anne-baba eğitim düzeyi siyanotik grupta anlamlı olarak daha

düşük saptandı (sırasıyla p:0,006 ve p:0,010 ). Anne, baba ve kardeş sağlık durumu, akrabalık

durumu, ailelerin gelir düzeyleri değerlendirildiğinde ise gruplar arasında istatiksel fark

saptanmadı. Kardeş varlığı ve sayısı siyanotik grupta anlamlı olarak daha yüksek saptandı (p:0,001).

Annelerin yaşam kalitesine bakıldığında emosyonel ve fiziksel rol güçlüğü ve genel sağlık

boyutlarında anlamlı farklılık saptanmıştır. İstatistiksel olarak anlamlı düşüklük genel sağlık

boyutunda asiyanotik gruptaki annelerde (p:0,035 ) ve emosyonel ve fiziksel rol güçlüğü boyutunda

Bildiri No: 27

Page 123: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

121

siyanotik gruptaki annelerde (p:0.006, p:0.010) saptanmıştır. Ebeveynlerin anksiyete ve depresyon

duygu durumuna bakıldığında siyanotik gruptaki annelerde diğer iki gruba göre anksiyete düzeyi

anlamlı daha yüksek saptanmıştır (p:0,031). Aile davranışları değerlendirildiğinde (ADÖ) roller

boyutu siyanotik konjenital kalp hastalığı olan ailelerde istatistiksel olarak anlamlı düşüklük

saptanmıştır, siyonotik grupta aile bireyleri arasındaki rol dağılımının daha başarılı olduğu

görülmektedir (p:0,035). Aile hayatı ve çocuk yetiştirme tutumlarında (PARİ) karı-koca geçimsizliği

alt boyutu siyanotik konjenital kalp hastalığı olan grupta istatistiksel olarak anlamlı daha düşük

saptanmıştır, siyanotik grupta anne-baba geçimsizliği daha az görülmektedir (p:0,030).

Tartışma:

Kronik çocuk hastalıkları düşünüldüğünde çocuklar kadar aileleri de etkilenmektedir. Bizim

çalışmamızda da ebeveyn tutumları, aile işlevselliği, ebeveynlerin kendi yaşam kalitelerini algılayışı

açısından bakıldığında anlamlı farklılıklar saptanmıştır. Multidisipliner yaklaşım ve tüm ailenin

değerlendirilmesi önemlidir. Kronik hastalığı olan çocukların ailelerinin hepsinde psikososyal

sorunların gelişmemiş olması, bu sorunların gelişimini engelleyen bireysel, aile veya sosyal çevreyle

ilgili koruyucu etmenlerin varlığına işaret etmektedir. İleride gerçekleştirilecek araştırmalarda

psikososyal sorunların gelişimini önleyen etmenlerin belirlenmesi bu çocuklara ve ailelerine

verilecek hizmetlerin planlanmasında önemli olabilir.

Anahtar kelimeler:

Konjenital Kalp Hastalığı, aile işlevselliği, yaşam kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Fatoş Alkan, [email protected]

Page 124: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

122

KONJENİTAL KALP HASTALIKLI ÇOCUKLARDA YAŞAM KALİTESİ, ANKSİYETE VE

DEPRESYON İLİŞKİSİ

1-Fatoş Alkan, 2-Tamay Sertçelik, 3-Şermin Yalin Sapmaz, 2- Şenol Coşkun, 4- Erhan Eser

1-Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı, Manisa

2-Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı,

Manisa

3-Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Psikiyatrisi Bilim Dalı, Manisa

4-Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Manisa

Giriş-Amaç:

Konjenital kalp hastalıklı çocuklarda semptomların varlığı, cerrahi müdahele, ilaç kullanımı öyküsü

gibi değişkenleri de göz önüne alarak konjenital kalp hastalığının şiddeti ve bulguları ile konjenital

kalp hastalıklı çocukların anksiyete ve depresyon durumu, duygusal ve davranıssal sorunları

arasındaki ilişkiyi açıklamayı ve yaşam kalitelerinin geliştirilmesi amaçlanmıştır.

Gereç-Yöntem:

Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Kardiyoloji Kliniğinde izlenen 6 – 16 yaş arasındaki 40’ı

siyanotik, 40’ı asiyanotik konjenital hastalığına sahip 80 hasta çocuk ve kardiyolojik ve kronik

hastalığı olmayan, rutin kontrol amaçlı hasta çocuk polikliniğine başvuran 40 sağlıklı çocuk olmak

üzere toplam 120 çocuk ve anneleri ile görüşülerek bu çalışma yapıldı. Araştırmada sosyodemografik

veri formu, Çocuklarda Anksiyete Bozukluklarını Tarama Ölçeği (ÇATÖ), Çocuklar İçin Depresyon

Ölçeği (CDI ), Çocuk ve Ergenler İçin Genel Amaçlı Yaşam Kalitesi Ölçeği (KINDL), ebeveynlerin

çocukları için doldurduğu duygusal ve davranışsal sorunları değerlendirmeye yönelik Güçler ve

Güçlükler Anketi (GGA) kullanılmıştır. Tüm verilerin değerlendirilmesinde SPSS-15 programı

kullanılmıştır.

Bulgular:

Üç grup arasında yaş (p:0,653) ve cinsiyet (p:0,151) açısından anlamlı bir fark saptanmadı. Gruplar

arasında anne, baba ve kardeş sağlık durumu, akrabalık durumu, ailelerin gelir düzeyleri

değerlendirildiğinde gruplar arasında istatiksel fark saptanmadı. Anne ve baba eğitim düzeyi

siyanotik grupta anlamlı olarak daha düşük saptandı (sırasıyla p:0,006 ve p:0,010 ). Kardeş varlığı ve

sayısı siyanotik grupta anlamlı olarak daha yüksek saptandı (p:0,001). Operasyon öyküsü (%87.5) ve

medikal tedavi (%37.5) alma siyanotik grupta anlamlı yüksek (p<0.001) saptandı. Semptomlar (göğüs

ağrısı, siyanoz, dispne, çabuk yorulma, çarpıntı, diğer) açısından değerlendirildiğinde çabuk yorulma

siyanotik grupta daha yüksek (p:0,000) saptanırken, diğer semptomlar açısından 3 grupta anlamlı bir

Bildiri No: 28

Page 125: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

123

fark saptanmadı. Siyanotik grupta ÇATÖ ve CDI puanları diğer iki gruba göre daha yüksek saptanmış

olup anlamlı bir istatiksel farklılık saptanmadı. Ebeveynlerin çocuklarını değerlendirdiği GGA'da

siyanotik grupta tüm alt alanlar daha yüksek puan bildirirken, davranış sorunları, dikkat eksikliği

hiperaktivite sorunları alt alanlarında ve toplam puanda istatiksel olarak anlamlı farklılık saptandı

(p değerleri sırasıyla 0,002, 0,001, 0,014). Yaşam kalitesi açısından yapılan değerlendirmede

çocuklarıın bildirimi esas alındığında duygusal iyilik, öz saygı ve toplam puan alt boyutlarında

anlamlı farklılık saptanmıştır. Siyanotik grup, yaşam kalitesi ölçeğinin bu alt boyutlarında asiyanotik

ve kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı daha düşük (sırasıyla P değerleri 0,016, 0,005,

0,005) yaşam kalitesine sahiptir. Anneler çocuklarını yaşam kalitesi açısından değerlendirdiğinde

duygusal iyilik hali, fiziksel iyilik hali, okul ve toplam puan alt boyutlarında anlamlı farklılık saptandı

(p:0.010, p:0.001, p:0.005, p:0.001).

Tartışma:

Siyanotik grupta ruhsal davranış sorunları ve yaşam kalitesi alt alanlarında anlamlı farklılıklar

saptanmıştır. Bu grubu değerlendirirken multidispliner yaklaşım önemlidir. Çünkü bu gruptaki

çocukların hiçbirinin ruhsal yardım almadığı göz önüne alındığnda bu durum önemlidir.

Anahtar kelimeler:

Konjenital kalp hastalığı, yaşam kalitesi, anksiyete, depresyon

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Fatoş Alkan, [email protected]

Page 126: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

124

DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARDA UYKU

VE YAŞAM KALİTESİNİN SAĞLIKLI KONTROLLERLE KARŞILAŞTIRILMASI

1-Yusuf Öztürk, 2-Gonca Özyurt, 3-Aynur Pekcanlar Akay

1-İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk ve Ergen

Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniği

2-Nevşehir Devlet Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniği

3-Dokuz Eylül Üniversitesi tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD

Amaç:

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) çocukluk çağında en sık görülen nörogelişimsel

bozukluklardan biridir (APA 2013). Yaygınlığı dünya genelinde %8-12 arasında değişmektedir. Kronik

gidişli nöropsikiyatrik bir bozukluk olan DEHB'nin hem çocuk hem de ebeveyn bildirimlerinde yaşam

kalitesi algısını olumsuz yönde etkilediği hem ülkemizde hem de yurt dışında yapılan çalışmalarda

gösterilmiştir. DEHB’li çocukların %24 ila %54’ünde uyku bozuklukları görülmektedir . Bu çalışmada

DEHB olan çocuklarda uyku ve yaşam kalitesinin sağlıklı kontroller ile karşılaştırılması

amaçlanmıştır.

Yöntem:

Bu çalışmaya bir devlet hastanesi ve bir eğitim ve araştırma hastanesi çocuk psikiyatri

polikliniklerine Haziran- Eylül 2016 tarihleri arasında başvurup değerlendirmeye alındıktan sonra

DSM 5 ve Okul çağı çocukları için duygulanım bozuklukları ve şizofreni görüşme çizelgesi- Şimdi ve

yaşam boyu versiyonu (ÇDŞG-ŞY)’e göre DEHB tanısı almış olan ve herhangi bir psikotrop

kullanmayan 8-12 yaş arası 61 DEHB tanılı olgu olgu grubu olarak ve aynı hastanelerin farklı

polikliniklerine başvuran, herhangi bir psikiyatrik bozukluğu olmayan, kronik bir rahatsızlığı olmayan

(diabetes mellitus, hipertansiyon, romatizmal ve immunolojik hastalıklar, epilepsi ve genetik

rahatsızlıklar) ve çalışmaya katılmayı kabul eden yaş ve cinsiyet olarak olgu grubu ile benzer 87

çocuk kontrol grubu olarak çalışmaya alınmıştır. Çocukların uyku kalitesi çocukluk uyku alışkanlıkları

anketi (ÇUAA) ile değerlendirilirken; çocukların yaşam kalitesi Çocuklar İçin Yaşam Kalitesi Ölçeği

(ÇİYKÖ) ile değerlendirilmiştir.

Bulgular:

Olgu ve kontrol grubunun sosyo demografik özellikleri arasında faklılık bulunmamıştır. Olgu

grubunun uyku kalitesi değerlendirilirken yatma zamanı direnci, uykuya dalmanın gecikmesi, uyku

süresi, uyku kaygısı, gece uyanmaları, parasomnialar, uykuda solunumun bozulması,gün içinde

uykululuk şeklinde 8 alt ölçekten uykuda solunum bozulması alt ölçeğinde gruplar arasında farklılık

Bildiri No: 29

Page 127: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

125

bulunmazken; diğer alt ölçeklerde istatistiksel açıdan anlamlı farklılık bulunmuştur. ÇİYKÖ ölçeğinin

hem ebeveyn hem de çocuk formunda fiziksel, duygusal, sosyal ve okul alt ölçeklerinde; fiziksel ve

psikososyal yaşam kalitesi puanlarında gruplar arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklılık

bulunmuştur.

Sonuç:

DEHB tanısı olan çocukların yaşam kalitesinin tüm alanlarında sağlıklı kontrollerden daha kötü olması

yazınla uyumlu bir bulgudur. Çalışmamızda DEHB grubundaki ebeveyn tarafından değerlendirilen

uyku alışkanlıklarındaki sorunların sağlıklı kontrollere göre güncel yazın ile benzer şekilde fazla

bulunmuştur. Ancak daha geniş örneklemli çalışmalarda uykuyu daha objektif bir şekilde ölçebilen

aktigrafi ve polisonografi gibi yöntemlerle yapılan çalışmalarla daha fazla bilgi sahibi olmamıza

olanak sağlayabilir. Çocukluk çağında görülen DEHB çocuğun okul, arkadaş ve aile ilişkilerini

etkilediği gibi erişkin dönemde psikiyatrik bozukluk gelişimine de sebep olabilir. DEHB’nin uyku ve

yaşam kalitesi üzerine olumsuz etkilerinin bilinmesi tedavide bu alanda girişimler yapılması

gerekliliğini düşündürmektedir.

Anahtar kelimeler:

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, uyku alışkanlıkları, yaşam kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Yusuf Öztürk, [email protected]

Page 128: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

126

DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU OLAN 7-17 YAŞ GRUBU

ÇOCUKLARDA YAŞAM KALİTESİ

1-Öznur Bilaç, Canem Kavurma, Arif Önder, Yakup Doğan, 2-Şermin Yalın Sapmaz

1-Manisa Ruh Sağlığı Hastanesi Çocuk Ergen Psikiyatrisi Polikliniği

2-Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ergen Psikiyatrisi AD.

Amaç:

Bu çalışmada Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) tanısı konan, tedavisi başlanmamış, 7-

17 yaş grubu çocuklarda yaşam kalitesinin değerlendirilmesi ve sağlıklı çocuklarla karşılaştırılması

amaçlanmıştır.

Yöntem:

Çalışma örneklemi 41’i DEHB tanılı, 33’ü sağlıklı 74 olgudan oluşmaktadır. Çalışmamızda yaşam

kalitesi (YK) değerlendirmesinde Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılmış, Çocuklar İçin

Yaşam Kalitesi Ölçeği (ÇİYKÖ) kullanılmıştır. Sağlıklı kontrol grubu herhangi bir psikiyatrik hastalığı

olmayan sağlıklı olgulardan oluşmaktadır.

Sonuçlar:

DEHB tanısının ebeveyn ÇİYKÖ formlarında ölçek toplam puanının ve istatistiksel olarak anlamlı

oranda etkilediği görülmüş, ölçek puanlarının kontrol grubuna göre düşük olduğu saptanmıştır.

Çocuk formunda ise tanı ve kontrol gruplarının Psikososyal Sağlık Toplam Puanı (PSTP) puanlarının

istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük olduğu tespit edilmiştir.

Tartışma:

DEHB hastalarının yaşam kalitesi tanı esnasında bozulmuştur ve tedavinin başlanmasında önemli bir

rol oynamaktadır. Çalışma sonuçları DEHB’nin çocukların yaşamının hemen her alanını olumsuz

yönde etkilediğini göstermektedir. DEHB tedavi edilirken; tedavinin yalnızca okulu değil tüm yaşam

alanlarını kapsaması gerekmektedir.

Anahtar kelimeler:

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu, Yaşam Kalitesi, Çocuk

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Arif Önder, [email protected]

Bildiri No: 30

Page 129: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

127

ASTIMLI ÇOCUK VE ADÖLESANLARIN ÖZ-ETKİLİLİKLERİNİN YAŞAM KALİTESİNE

ETKİSİ

1- Duygu Karaarslan, 2- Zümrüt Başbakkal

1- Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Çocuk

Sağlığı Ve Hastalıkları Hemşireliği AD.

2- Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları Hemşireliği AD.

Giriş-amaç:

Astım sonuçları ile bireyi, aileyi ve toplumu önemli düzeyde etkiler. Astımlı çocukların öz-etkililik

düzeylerinin yüksek olması, astımı yönetme (ilaçlar, problem çözme), astımdan korumaya yönelik

becerileri (alerjenlerden sakınma) ve rutin günlük davranışlarıyla ilgili başa çıkma umutlarını

artırmada oldukça önemlidir. Bu çalışmada astımlı çocuk ve adölesanların öz-etkililiklerinin yaşam

kalitesine etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Gereç-yöntem:

Celal Bayar Üniversitesi Hafsa Sultan Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Solunum-

Alerji Polikliniği’nde takip edilen daha önce astım tanısı almış, 10-18 yaşları arasında,137 astımlı

çocuk ve adölesan oluşturmuştur. Araştırmada, ”Astımlı Çocuk ve Adölesan Bilgi Formu”, “Astımlı

Çocuk ve Adölesanlar için Öz-Etkililik Ölçeği (AÇAÖÖ)” ve “Çocuklar İçin Astım Yaşam Kalitesi Ölçeği

(ÇAYKÖ)”kullanılmıştır. Öz-etkililik ile yaşam kalitesi ve alt boyutları verilerinin incelemesinde

korelasyon analizi yapılmıştır.

Bulgular:

Astımlı çocuk ve adölesanların % 34.3’ü kız, % 65.7’si erkek, yaş ortalamaları 13.7±2.2’dir. Astımlı

çocuk ve adölesanların %35.8’sinin evde, okulda, sokakta sigara dumanına maruz kaldığı; %77.4’ünün

1-50 ay arasında astım tanısı ile takip edildiği belirlenmiştir. Astım nöbetini tetikleyen faktörlerin

%34.3’ünde polenlerin, %27.7’sinde ev tozu akarının, %16.8’inde hayvanların olduğu saptanmıştır.

Astımlı çocuk ve adölesanların hastalıkları süresince %36.5’ inin astım eğitimi aldıkları ancak

ailelerin %70.8’i aldıkları astım eğitiminin yeterli olmadığını belirtmişlerdir. Çalışmamızda astımlı

çocuk ve adölesanların öz-etkililik düzeyleri ile yaşam kalitesi alt boyutu olan “belirtiler” (r: -0.083,

p: 0.33) ve “toplam yaşam kalitesi” (r: -0.035, p:0.68) düzeyleri arasında negatif yönlü, çok zayıf ve

anlamsız (p>0.05) bir ilişki saptanmıştır. Astımlı çocuk ve adölesanların toplam yaşam kalitesi ve alt

boyutlarının puanları orta ve üst düzeyde; öz-etkililik ve alt boyutlarının puanları ise orta düzeyde

belirlenmiştir.

Bildiri No: 31

Page 130: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

128

Sonuç:

Astımlı çocuk ve adölesanların öz-etkililik ve yaşam kalitelerinin arttırılması için tanı aşamasında

başlayarak, hemşirelerin yazılı ve görsel eğitim materyali kullanarak bilgi vermeleri, eğitimlerin

düzenli olarak sürdürülmesi ve bu eğitime mutlaka ailenin de katılması önerilmiştir.

Anahtar kelimeler:

Astım, çocuk, adölesan, öz-etkililik, yaşam kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Duygu Karaarslan, [email protected]

Page 131: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

129

ALOPESİ AREATA TANILI ÇOCUK VE ERGENLERDE YAŞAM KALİTESİ, AİLE

İŞLEVSELLİĞİ VE PSİKOPATOLOJİ

1-Ayşe Kutlu, 2-Selcen Kundak

1.İzmir Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi Çocuk ve

Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği

2.İzmir Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi

Dermatoloji Kliniği

Amaç:

Dünyada ve ülkemizde çocukluk çağı Alopesi Areata (AA) hasta grubunda yaşam kalitesini ve/veya

aile işlevselliğini araştıran çalışmalar çok sınırlıdır. Bu çalışmada AA' lı çocuk ve ergenlerde yaşam

kalitesi, aile işlevselliği ve psikopatolojiyi belirlemek ve bunların ve hastalık ile ilgili değişkenlerle

ilişkisini araştırmak amaçlanmıştır.

Yöntem:

İzmir Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi EAH' de 01.01.2013-01.06.2016 tarihleri arasında

AA tanısı alan 2-18 yaş aralığındaki olguların retrospektif olarak dosyaları taranmıştır. Organik

etiyolojik bir neden saptanmayan, mental retardasyon, şizofreni, bipolar bozukluk, otistik spektrum

bozukluğu ve sistemik kronik tıbbi hastalık tanısı olmayan 45 hasta çalışma örneklemini

oluşturmuştur. Çalışmada; Aile Değerlendirme Ölçeği(ADÖ), Çocuklar ve Gençler İçin Yaşam Kalitesi

Ölçekleri (ÇYKÖ) ile Sosyodemografik veri formu kullanılmıştır. İstatistiksel analizlerde SPSS 18.0

programı kullanılmıştır.

Bulgular:

Çalışma grubunun yaş ortalaması 9.22±3.79 yıldır ve %55.6' sı kadındır. Ailelerin 22'si (%48.9) orta

sosyoekonomik düzeyde, annelerin 34 'ü (%75.6) ev hanımıdır. AA lezyon yaygınlığı, 31 (% 68.9)

vakada %25 ve daha az, ilk atak AA ise 27 (%60) oranındadır. ADÖ' nün gereken ilgiyi gösterme ve

davranış kontrolü alt ölçek puan ortalamaları işlevsel bozukluk düzeyindedir (2.31±0.45 ve

2.16±0.29). ÇYKÖ ebeveyn ve çocuk psikososyal sağlık puanı ile sadece ADÖ genel işlevler alt ölçeği

arasında negatif karelasyon saptanmıştır ( r=.-389, p=0.025 ve r=.-379p= 0.047). Olguların 19 'u

(%42.2) en az bir psikiyatrik tanı almıştır. Psikiyatrik tanı alan grupta almayanlara göre ADÖ genel

işlevler puanları anlamlı düzeyde yüksek saptanmıştır (n=14/19, z=-2.011 p=0.044). ÇYKÖ ebeveyn

formunda sadece psikososyal sağlık puanı (n=14/19, z=-2.116, p=0.034), çocuk formunda ise tüm alt

ölçek puanları (fiziksel, psikososyal ve toplam sağlık) (n=13/15, z=-3.057, p=0.002; z=-3.489,

p<0.0001, z=-3.594, p<0.0001); psikiyatrik tanı alan grupta, almayanlara göre anlamlı düzeyde

Bildiri No: 32

Page 132: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

130

düşüktür. Hastaların 23' ünde (%51.1) psikososyal tetikleyici yaşam olayı tariflenmiştir. ÇYKÖ çocuk

formu tüm alt ölçek puanlarının; psikososyal tetikleyici olan olgularda (n=15) , olmayanlara göre

(n=13) anlamlı düzeyde yüksek olduğu ( n=15/13; z=-2.570, p=0.01; z=-2.958, p=0.002; z=-3.433,

p=0.001) saptanmıştır. Ebeveyn ÇYKÖ ve ADÖ ile psikososyal tetikleyici olay arasında hiçbir alt

ölçekte anlamlı fark oluşmamıştır (p>0.05). Lezyon yaygınlığı %25' den az ve % 25' den fazla olmak

üzere 2 gruba ayrılarak analiz edilmiştir. Lezyon yaygınlığı grupları ile, ÇYKÖ ebeveyn ve çocuk

formları ve ADÖ alt ölçeklerinin hiçbiriyle arasında istatistiksel düzeyde anlamlı fark oluşmamıştır

(p>0.05). Atak sayısı; ilk atak ve çoklu atak olarak iki gruba ayrılarak istatistiksel analiz yapılmıştır.

Atak sayısı ile diğer hastalık değişkenleri, ÇYKÖ ve ADÖ alt ölçekleri ile atak sayısı arasında anlamlı

bir ilişki saptanmamıştır (p>0.05).

Sonuç:

AA hastalarında aile işlevselliği gereken ilgiyi gösterme ve davranış kontrolü alanlarında bozuktur

ama yaşam kalitesi ile ilişkili değildir. Bozukluk sınırında olmasa da ailenin genel işlevi bozuldukça

psikososyal sağlık alanında, ebeveyn ve çocukta yaşam kalitesi bozulmaktadır. Psikosoyal tetikleyici

olay olması; psikopatoloji, yaşam kalitesi ve aile işlevselliği ile ilişkili olmayabilir. AA oluşumunda

psikososyal stresörün psikopatoloji oluşturmadan daha önce nöroendokrin immünolojik yollar

üzerinde önemli rol oynuyor olabilir . AA' ya en sık eşlik eden tanılar anksiyete bozuklukları ve

depresyondur ve psikiyatrik komorbidite varlığı, yaşam kalitesini en fazla bozan faktör olmuştur ve

yazın ile uyumludur. Atak sayısı veya lezyon yaygınlığı ise ne yaşam kalitesi ne de aile işlevi ile

ilişkili bulunmamıştır.

Anahtar kelimeler:

Alopesi areata, yaşam kalitesi, aile işlevselliği, çocuk ve ergen, psikopatoloji

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Ayşe Kutlu, [email protected]

Page 133: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

131

OBEZİTESİ OLAN 7-17 YAŞ GRUBU ÇOCUKLARDA YAŞAM KALİTESİ

1-Arif Önder, 2-Gamze Çelmeli, 1-Canem Kavurma, 1-Öznur Bilaç, 1-Yakup Doğan, 3-Esin

Özatalay

1-Manisa Ruh Sağlığı Hastalıkları Hastanesi Çocuk Ergen Psikiyatrisi Kliniği

2-Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokronoloji ABD

3-Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Çocuk Psikiyatrisi ABD

Amaç:

Bu çalışmada obezitesi olan 7-17 yaş grubu çocuklarda yaşam kalitesinin değerlendirilmesi ve sağlıklı

çocuklarla karşılaştırılması amaçlanmıştır.

Yöntem:

Çalışma örneklemi 30’u obez, 30’ü obez olmayan daha önce psikiyati başvurusu olmayan 60 olgudan

oluşmaktadır. Çalışmamızda yaşam kalitesi (YK) değerlendirmesinde Türkçe geçerlik ve güvenirlik

çalışması yapılmış, Çocuklar İçin Yaşam Kalitesi Ölçeği (ÇİYKÖ) kullanılmıştır. Sağlıklı kontrol grubu

herhangi bir psikiyatrik hastalığı olmayan sağlıklı olgulardan oluşmaktadır.

Bulgular:

Obez ve kontrol grubu aile ve çocuk yaşam kalitesi alt ölçek puanları açısından karşılaştırıldığına

obez grupta ailenin değerlendirdiği yaşam kalitesi puanları istatistiki olarak anlamlı derecede daha

düşük çıktı. Çocuk yaşam kalitesi alt ölçek puanlarında ise anlamlı bir fark saptanmadı

Sonuç:

Obezitesi olan çocuklarda yaşam kalitesi olmayanlara göre bozulmuştur. Tedaviye başlanması

önemlidir. Obezite ve meydana getirdiği sorunlarla ilgili çocukların farkındalığı henüz tam

gelişmemişken anne babanın farkındalığı tam olabilir.

Anahtar kelimeler:

Obezite, Yaşam Kalitesi, Çocuk

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Arif Önder, [email protected]

Bildiri No: 33

Page 134: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

132

VİTİLİGO HASTALIĞI OLAN ÇOCUKLAR VE EBEVEYNLERİNİN YAŞAM KALİTESİ,

DEPRESYON VE KAYGI DÜZEYLERİ

zlem Önen, Selcen Yamacı, Handan Özek Erkuran, Ayşe Kutlu, Burcu Çakaloz

1-Behçet Uz Çocuk Hastanesi Çocuk Psikiyatrisi Polikliniği

2-Behçet Uz Çocuk Hastanesi Dermatoloji Polikliniği

Amaç :

Bu çalışmada; Vitiligo tanısı almış çocuklarda yaşam kalitesi düzeyleri ile birlikte çocukların ve

ebeveynlerinin anksiyete ve depresyon düzeylerinin araştırılması amaçlanmıştır.

Gereç Ve Yöntem:

01.02.2016- 01.08.2016 tarihleri arasındaki 6 aylık dönemde Behçet Uz Çocuk Hastanesi (BUÇH)

Dermatoloji polikliniğine söz konusu tarihler arasında ardışık olarak başvuran ve Vitiligo tanısı ile

izlenen 9- 16 yaş grubu hastalar ve ebeveynleri (ya da primer bakım veren kişi) , Çocuk ve Ergen

Psikiyatrisi Polikliniğinde anksiyete, depresyon ve yaşam kalitesi ölçekleri ile değerlendirilmiştir.

G-power programı yardımıyla hesaplanan örnek büyüklüğü 41 vaka, 41 kontrol olacak şekilde 82 kişi

olarak belirlenmiştir. Çalışmanın planlanmış olan veri toplama süreci olan 3 ay içerisinde polikliniğe

başvuran ve onam alınan 41 gönüllü çocuk ve ergenin verileri çalışmaya dahil edilmiş; kontrol grubu

olarak yaş ve cinsiyetleri eşleştirilmiş olan 30 sağlıklı çocuk ve ergenin verilerine ulaşılabilmiş ve bu

veriler karşılaştırılmıştır. Sağlıklı gönüllü grubuna, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları polikliniğine kronik

hastalık dışı nedenlerle başvuran olgular dahil edilmiştir. Başka bir kronik fiziksel hastalığı ya da

sistemik ilaç kullanımı olan çocuklar ve ebeveynleri çalışma dışı bırakılmıştır.

Bulgular:

İki grup arasında ÇİYKÖ-Ç ortalamaları açısından anlamlı fark saptanan alt testlerin OİP, PSTP ve

ÖTP olduğu saptanmıştır (sırasıyla p= 0,022, 0,049 ve 0,034). ÇİYKÖ-E ortalamaları açısından iki grup

arasında anlamlı fark saptanan alt testlerin ise FSTP, SİP ve ÖTP olduğu belirlenmiştir (sırasıyla p=

0,044, 0,004 ve 0,005). Ebeveynlere uygulanan BAÖ ve BDÖ puanları karşılaştırıldığında, BDÖ

yönünden anlamlı farklılık saptanmıştır (p=0,013). ÇDÖ (Çocuk Depresyon Ölçeği) , ÇSKÖ ve ÇDKÖ

(Çocuklar için Durumluk-Sürekli Kaygı Ölçeği ) puanları açından ise iki grup arasında istatistiksel

olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır.

Sonuç:

Bildiri No: 34

Page 135: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

133

Bireyin yaşam kalitesini standardize edilmiş yöntemlerle belirlemenin; hem hastaların tedavi öncesi

ve sonrası durumlarını belirleyebilmek, hem de tedavi yöntemlerinin etkinliği ve sonuçlarını

değerlendirebilmek açısından önemli olduğu düşünülmektedir. Çalışmamızın sonuçları Vitiligo’ lu

hastalarında yaşam kalitesinin daha düşük olduğu yönündeki önceki bulguları desteklemektedir

Anahtar kelimeler:

Yaşam kalitesi, vitiligo, anksiyete, depresyon

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Özlem Önen, [email protected]

Page 136: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

134

ÇÖLYAK HASTASI ÇOCUKLARIN RUHSAL DURUMLARI, YAŞAM KALİTESİ VE

EBEVEYN TUTUMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

1-Güzide Doğan, 2-Şermin Yalın Sapmaz, 1-Yeliz Çağan Apak, 2-Masum Öztürk, 3-Yeşim Yiğit,

4-Beyhan Cengiz Özyurt, 1-Erhun Kasırga

1-Celal Bayar Üniversitesi Çocuk Gatroenteroloji Hepatoloji ve Beslenme BD.

2-Celal Bayar Üniversitesi Çocuk Psikiyatrisi AD.

3-Celal Bayar Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD.

4-Celal Bayar Üniversitesi Halk Sağlığı AD.

Giriş:

Çölyak hastalığı genetik olarak duyarlı kişilerde gluten ve ilgili prolaminlerin neden olduğu immun

bağımlı sistemik bir bozukluktur. Çölyak hastalığının (ÇH) tedavisi yaşam boyu glutensiz diyet

yapmaktır. Glutensiz diyet tedavisi çölyak hastalarının yaşam kalitesini bozarak, anksiyete ve

depresyona neden olabilmektedir. Bu çalışmada çölyak hastalığı olan çocukların, beslenme

alışkanlıkları, ruhsal durumları, yaşam kalitesi ve aile işlevlerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Gereç Yöntem:

4-18 yaş arasında, en az 6 aydır çölyak hastalığı tanısı olan hastalar, prospektif olarak olarak

değerlendirildi. 36 çölyak hastası ve 36 sağlıklı çocuk ve ebeveynleri çalışmaya alındı. İki grup yaşam

kaliteleri, psikolojik durumları, ebeveyn tutumları ve aile işlevleri açısından karşılaştırıldı. Çocuklar

için yaşam kalitesi ölçeği, güçler ve güçlükler anketi uygulandı. Aile işlevlerini ve ebeveyn

tutumlarını değerlendirmek için aile değerlendirme ölçeği, aile hayatı çocuk yetiştirme tutum ölçeği

verildi. Kaç yıldır glutensiz diyet yaptığı, diyetine uyma durumu, ailenin gelir düzeyi (gelir giderden

az, gelir gider dengeli, gelir giderden fazla), anne ve babanın eğitim durumu, annenin çalışıp

çalışmadığı, kardeş sayısı, hastalıkla ilgili bilgisi, diyete uymasını zorlaştıran faktörler, en çok

yemeyi özlediği besinler ve en çok tükettikleri besinler sorgulandı. Çocuk psikiyatrisi hekimi

tarafından çocukların ruhsal durum muayenesi yapıldı.

Bulgular:

36 çölyak hastası (diyetine uyan 15 kişi, uymayan 21 kişi) ve 36 sağlıklı çocuk değerlendirildi.

Diyetine uyanların ortalama tanı süresi (3,57 ± 2,65 yıl) diyetine uymayanlara (5,3 ± 2,71 yıl) göre

anlamlı şekilde kısaydı (p<0.05). Hastaların %83,3’ü okullarda ve restoranlarda glutensiz ürünlerin

pek bulunmadığını, %61,1’i glutensiz ürünlerin marketlerde az çeşitte olduğunu, %47,2’si ürünlerin

çoğunda gluten ile ilgili bilginin yetersiz olduğunu, %19,4 ‘ü ise tadlarının normal yiyeceklere göre

kötü olduğunu belirtti. Hastaların %27,8’i ise şikayeti olmadığı ve kendini sağlıklı hissettiği için

Bildiri No: 35

Page 137: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

135

diyetine uymadığını belirtti. Çölyak hastalarının en çok yemeyi özledikleri besinin simit olduğu

(%72,2) saptandı. Kekler (% 36,1), beyaz ekmek (%30,6), makarna (%27,8), çorbalar (%27,8), bulgur

pilavı (%16,7), irmik (%13,9), kısır (%11,1) ve kağıt helva (%5,6) diğer yemeyi özlediği besinler olarak

saptandı. Ebeveynler tarafından doldurulan Beck Depresyon envanteri (BDE), durumluk/sürekli kaygı

envanteri, aile değerlendirme ölçeği (ADÖ), aile hayatı çocuk yetiştirme tutum ölçeği (PARI)

sonuçları değerlendirildiğinde çölyak tanısı alan çocukların ebeveynlerinin BDE, durumluk/ sürekli

kaygı envanteri puan ortalamaları, kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek

bulunmuştur (sırasıyla; p=0.007, p=0.025, p=0.018). ADÖ’ nün gereken ilgiyi gösterme alt ölçeği

puan ortalaması bakımından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark belirlenmiştir

(p=0.023). Ölçeğin diğer alt ölçekleri puan ortalamaları bakımından gruplar arasında istatistiksel

olarak anlamlı fark saptanmamıştır(p>0.05). PARI'nın aşırı annelik boyutu, ev kadınlığını reddetme

boyutu, baskı ve disiplin boyutu puan ortalamaları bakımından gruplar arası istatistiksel olarak

anlamlı fark belirlenmiştir (sırasıyla p=0.0001, p=0.037, p=0.0001). Ebeveynler ve çocuklar

tarafından doldurulan Çocuklar İçin Yaşam Kalitesi Ölçeği sonuçlarında çölyak tanısı alan çocukların

yaşam kalitesi alt ölçek puanları (fiziksel sağlık toplam puanı dışında diğer alt ölçek puanları ve

psikosoyal sağlık toplam puanı, ölçek toplam puanı) sağlıklı çocuklarla karşılaştırıldığında hem

ebeveyn formunda hem de çocuk formunda daha düşük olup istatistiksel olarak anlamlı farklılık

belirlenmiştir. Çölyak tanısı alan çocukların duygusal sorunlar alt ölçeği, akran sorunları alt ölçeği

puan ortalamaları kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur

(sırasıyla p=0.003, p=0.020).

Sonuç:

Çölyak hastalarının ve ailelerinin ruhsal durumlarında ve yaşam kalitelerinde saptanan sorunlar

nedeniyle, bu hastaların ve ailelerinin psikiyatrik açıdan desteklenmesi önemlidir.

Anahtar kelimeler:

Çölyak, yaşam kalitesi, kronik hastalık

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Güzide Doğan, [email protected]

Page 138: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

136

OTİZMDE YAŞAM KALİTESİ ANKETİ- EBEVEYN SÜRÜMÜNÜN TÜRKÇE GEÇERLİLİK

VE GÜVENİLİRLİĞİ

1-Börte Gürbüz Özgür, 2-Hatice Aksu, 3-Erhan Eser

1,2-Adnan Menderes Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD.

3-Celal Bayar Üniversitesi Halk Sağlığı AD.

Amaç:

Otizm spektrum bozukluğuna (OSB) özgü olan Otizmde Yaşam Kalitesi Anketi- Ebeveyn Sürümünün

(OYKA-E) Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışmasının yapılması amaçlandı.

Yöntem:

Eapen ve ark. tarafından OYKA-E anket geliştirme sürecinde 1) yaşam kalitesinin günümüzde geçerli

modelleri 2) birkaç tane sık kullanılan yaşam kalitesi ölçeklerinin derlemesi ve 3) otizm spektrum

bozukluğunun tanı kriterleri göz önünde bulundurulmuştur. Ölçeğin klinik kullanımına yardımcı

olmak için ve OSB’ye özgüllük sağlayacak şekilde ölçek iki alt bölüme (Bölüm A ve B) ayrılmıştır.

Bölüm A ebeveynlerin kendi yaşam kalitelerini nasıl algıladıklarını ölçen toplam 28 soru içerir. Her

bir soru birden (hiç) beşe (çok fazla) kadar beşli Likert tipi ölçüm ile puanlanır (2,4,17 ve 21. sorular

tersten puanlanır). Bu nedenle Bölüm A’dan 28 ile 140 arasında puan alınabilir. Bölüm B,

çocuklarının otizme özgü yaşadıkları zorluklarının kendileri için ne kadar sorun olduğu ile ilgili

ebeveynlerin algısını değerlendirmektedir. Bunun için OSB tanısı olan çocukların yaşadıkları

zorlukları içeren 20 tane değerlendirme sorusu vardır. Bu durumların ebeveynler için ne kadar sorun

olduğunu değerlendirdikleri beşli Likert tipi değerlendirme ölçümünde beş (benim için hiç sorun

değildi) iken bir (benim için çok fazla sorundu) şeklinde puanlanmaktadır. Bölüm B’nin puan aralığı

20 ile 100 arasında değişebilmektedir. Yazarlar her iki bölümün ayrı ayrı puanlanması ve

kullanılmasını önermektedir. Çalışmamıza 2-18 yaş arasında DSM-IV-TR tanı ölçütlerine göre yaygın

gelişimsel bozukluk tanısı konmuş olan 162 olgu ve ebeveynleri alındı. Ebeveynler OYKA-E, Otizm

Davranış Kontrol Listesi, KINDL-ebeveyn sürümü, WHOQOL-BREF, WHO-5 iyilik durumu indeksi ve

sosyodemografik veri formlarını doldurdu. Hastalığın şiddeti klinisyen tarafından Klinik Global

İzlenim Ölçeği doldurularak belirlendi. Güvenilirlik analizinde madde-toplam puan korelasyonu,

tavan-taban etkisi, iç tutarlılık, test-tekrar test yöntemi uygulandı. Geçerlilik analizinde yapı

geçerliliği ve ölçüt geçerliliği uygulandı. Orijinal sürümde her biri birer indeks (alt boyutu olmayan)

olan A ve B bölümlerinin olası alt boyutları hakkında bir fikir oluşturma için açıklayıcı yaklaşım

kullanılarak açıklayıcı faktör çözümlemesi yapıldı.

Bulgular:

Bildiri No: 36

Page 139: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

137

Olguların 34’ü (%21) kız, 128’i (%79) erkekti. Tüm olguların yaş ortalaması 6,3±4,0 yıldı. Cronbach

alfa katsayısı OYKA-E Bölüm A için 0,928, Bölüm B için 0,944 bulundu. Test-tekrar test sınıf içi

korelasyon katsayısı Bölüm A ve B için sırası ile 0,68 ve 0,76 saptandı. Bölüm A puanları ile

WHOQOL-BREF, WHO-5; Bölüm B puanları ile KINDL-ebeveyn formunun pozitif yönde korelasyonu

olduğu belirlendi. Ölçüt geçerlilik analizi (duyarlılık) sonucuna göre hastalığın şiddeti artarken

anketin ilgili bölüm puanlarında kötüleşme olduğu saptandı. Açıklayıcı faktör çözümlemesi

sonuçlarına göre Bölüm A için 6 alt boyut; Bölüm B için 3 alt boyut belirlendi.

Sonuç:

Yapılan geçerlilik ve güvenilirlik analizi sonuçlarına göre OYKA-E ölçeği Türkçe formunun psikometrik

özellikleri yüksek düzeyde geçerli ve güvenilirdir. Bölüm A için belirlenen 6 alt boyuttaki soru

dağılımları incelendiğinde bağımsızlık boyutu, psikolojik-duygusal iyilik hali boyutu, sosyal ilişkiler

ve çevre boyutu, fiziksel boyut ve ekonomik ve finansal durum boyutu şeklinde isimlendirilebilir.

Bölüm B için belirlenen 3 boyutun ise DSM-5 OSB tanı ölçütlerini sorgulayan sosyal ilişkiler ve

toplumsal etkileşimdeki eksiklikleri, duyusal girdilere karşı tepki gösterme ve sınırlı tekrarlayıcı,

basmakalıp davranış örüntülerini içeren özellikte olduğu gözlendi. Otizm spektrum bozukluğu tanılı

çocuğa sahip ebeveynlerin yaşam kalitesini değerlendirmede ve tedavi müdahalelerinin yaşam

kalitesine olan etkilerini belirlemede OYKA-E ölçeği kullanılabilir.

Anahtar kelimeler:

Bakıcılar, DSM-IV, DSM-V, geçerlilik ve güvenilirlik, otizm, yaşam kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Börte Gürbüz Özgür, [email protected]

Page 140: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

138

OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU TANISI OLAN ÇOCUKLARIN BAKIM

VERENLERİNİN YAŞAM KALİTELERİNİN ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLER AÇISINDAN

İNCELENMESİ

1-Börte Gürbüz Özgür, 2-Erhan Eser,3-Hatice Aksu

1,3-Adnan Menderes Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD.

2-Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD.

Amaç:

Otizm spektrum bozukluğunun (OSB) yaşam boyu sürmesi ve hastalığın doğası itibarı ile gerek

hastanın gerekse bakım verenin yaşam kalitesine olumsuz etkilerinin varlığı yadsınamaz. Bu

çalışmada hem ebeveyn hem de çocuk ile ilgili çeşitli değişkenlerin OSB tanılı çocukların

ebeveynlerindeki yaşam kalitesi puanlarına etkisinin değerlendirilmesi amaçlandı.

Yöntem:

Toplam 162 OSB tanılı çocuğun ebeveynleri çalışmaya alındı. Ebeveynlerin yaşam kalitesinin

değerlendirilmesin için Otizmde Yaşam Kalitesi Anketi-Ebeveyn Sürümü kullanıldı. Çocukların ve

ebeveynlerin sosyodemografik özellikleri, çocukların hastalık ile ilgili değişkenleri (ilaç kullanım

durumu, özel eğitim, okula gitme, komorbidite, tedavi takibi, hastalık şiddeti), bakım verenin sosyal

destek durumu, ebeveynlerdeki psikopatoloji gibi değişkenler gruplandırıldı. Verilerin normal

dağılıma uygunluğu Shapiro-Wilk testi ile değerlendirildi. Parametrik testlerden iki grubun

karşılaştırılmasında bağımsız gruplarda t testi, ikiden fazla grubun karşılaştırılmasında tek yön

ANOVA; parametrik olmayan testlerden ise iki grubun karşılaştırılmasında Mann-Whitney U testi,

ikiden fazla grubun karşılaştırılmasında Kruskal-Wallis testi kullanıldı.

Bulgular:

Değerlendirilen 162 ebeveynden annelerin yaş ortalaması 34,2±6,7, babaların yaş ortalaması

38,5±7,3 yıldı. Annelerin %10,5’inde, babaların ise %3,7’sinde psikiyatrik hastalık vardı. Ailelerin

%6,2’sinin (n=10) evde bakmakla yükümlü oldukları başka bir kronik hastalığı olan kişi vardı. Bakım

verenlerin yalnızca %16,7’sine (n=27) evde yardımcı olan ücretli çalışan ya da aile yakını vardı.

Babanın çocuğa ayırdığı süre arttıkça annenin yaşam kalitesi puanlarında iyileşme olmasına rağmen

annenin çocuğa ayırdığı sürenin artışının yaşam kalitesi puanlarında değişiklik yaratmadığı saptandı.

Bunun yanı sıra şehir merkezinde yaşıyor olmak, annenin meslek sahibi olması ve gelir seviyesinin

yüksek olması bakım verenin yaşam kalitesi puanlarını iyileştirirken babanın eğitim seviyesinin düşük

olması, çocuğun okula gitmiyor olması, medikal tedavi alması, hastalık şiddetinin ağır olması,

Bildiri No: 37

Page 141: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

139

babanın alkol kullanıyor olması, ebeveynde psikiyatrik hastalık olması, çocuğun tanı süresinin 5

yıldan uzun olması durumlarında annenin yaşam kalitesi puanlarında kötüleşme olduğu saptandı.

Sonuç:

Bakım veren ebeveyenlerin psikososyal destek alması, çocuğun bakımında babanın daha fazla yer

alması ve annelerin toplumda gelir getiren işlerde çalışıyor olması hastalığın şiddetinden bağımsız

olarak yaşam kalitesi üzerine önemli katkılar sunmaktadır.

Anahtar kelimeler:

Otizm, Yaşam kalitesi, Bakımveren

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Börte Gürbüz Özgür, [email protected]

Page 142: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

140

OBEZİTE TANILI ÇOCUK VE ERGENLERDE PSİKOPATOLOJİ, YAŞAM KALİTESİ VE

DUYGUDURUM DEĞERLENDİRİLMESi

1. Deniz Özalp Kızılay 2. Şermin Yalın Sapmaz 3. Semra Şen 4. Yekta Özkan 5. Beyhan Cengiz

Özyurt 6. Betül Ersoy,

1. Celal Bayar Üniversitesi, Çocuk Endokrin BD 2. Celal Bayar Üniversitesi, Çocuk

Psikiyatrisi ABD, 3. Celal Bayar Üniversitesi, Çocuk Enfeksiyon BD 4. Celal Bayar

Üniversitesi, Çocuk Psikiyatrisi ABD, 5.CBÜ Halk Sağlığı ABD, 6. CBÜ Çocuk Endokrin BD

Amaç:

Bu çalışmada obezite tanısı ile izlenen çocuklarda, ruhsal bozukluk varlığını ve yaşam kalitesini

değerlendirmek, aile işlevselliği ve ebeveyn tutumları sorgulamak, ruhsal bozukluklar ile obezite

ilişkisini belirlemek amaçlanmaktadır.

Yöntem:

Çalışmamız CBÜTF Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıları Anabilim Dalı Çocuk Endokrinoloji

Bölümüne başvuran, 11-16 yaşında, zihinsel gelişim geriliği, kronik hastalığı ve psikiyatrik başvurusu

olmayan 89 obez ve 31 obez olmayan hasta ile yürütülmüştür. Tüm hastaların vücut kütle indeksi

hesaplanarak (kg olarak vücut ağırlığı/ (metre olarak boy)2yaşına ve cinsiyetine göre

değerlendirilerek, %85-95 persantil fazla kilolu, %95 persantil üzeri obezite olarak kabul edildi.

OGTT Normal obez (n=41), OGTT 30.dk bozuk obez olanlar (n=24), OGTT 120. dk bozuk obez olanlar

(n=24), obez olmayan kontrol grubu (n=31) olarak 4 grup oluşturuldu. Tüm hastalar ve kontrol grubu

ile psikiyatrik görüşme yapıldı ve çocuklar için yaşam kalitesi ölçeği (ÇİYKÖ–Pediatric Quality of Life

Questionnare), aile işlevsellik ölçeği, aile hayatı çocuk yetiştirme tutum ölçeği uygulandı.

Bulgular:

Çocukların okula gitme durumu, anne veya baba eğitim durumu, anne veya baba iş durumu, anne ve

babanın birlikte olması, ailede psikiyatrik hastalık veya kronik hastalık (kardiyak, hipertansiyon,

diabetes mellitus) olmasına göre OGTT normal obez, OGTT 30. dk bozuk obez ve OGTT 120. dk

bozuk obez hastalar ile obez olmayan kontrol grubu arasında istatistiksel olarak anlamlı fark

saptanmadı. Her 4 grup arasında cinsiyet dağılımında istatistiksel anlamlı fark saptanmadı

(p=0,337). Obez hastalar ile obez olmayanlar arasında ruhsal bozukluklar açısından istatistiksel

anlamlı fark saptandı (p=0,022). Obez hasta grubunda (OGTT Normal, 30. dk ve 120. dk); 2(%2.2)

olguda depresif bozukluk, 31(%34.4) olguda anksiyete bozukluğu, 1(%1.1) olguda travma ile ilişkili

bozukluk, 2(%2.2) olguda anne baba çocuk ilişki sorunu, 5(%5,6) olguda depresif bozukluk ve

anksiyete bozukluğu eş tanısı saptandı. Kontrol grubunda ise 5(%16.1) olguda anksiyete bozukluğu,

Bildiri No: 38

Page 143: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

141

1(%3.2) olguda DEHB, 1(%3.2) olguda obsesif kompulsif bozukluk saptandı. Obez olgu grubundan 49

çocuk, kontrol grubunda 24 çocuk ruhsal bozukluk tanısı almadı.

Çocuklar yaşam kalitesi açısından değerlendirildiğinde çocuklar için yaşam kalitesi ölçeğinde hem

ebeveyn hem de çocuk formlarında fiziksel sağlık toplam puanı, sosyal işlevsellik puanı, psikosoyal

sağlık toplam puanı ve ölçek toplam puanı anlamlı farklı saptanmıştır.(çocuk formunda sırası ile

p=0.016, p=0.017, p=0.048, p=0.023; ebeveyn formunda sırası ile p=0.030, p=0.017, p=0.049,

p=0.021). Ebeveyn tutumları açısından değerlendirildiğinde anlamlı fark saptanmadı. Aile

işlevlerinde ise sadece genel işlevler alt ölçeğinde anlamlı fark saptandı(p=0.044).

Sonuç:

Obezite ruhsal bozukluklara neden olarak yaşam kalitesini etkilemektedir.

Anahtar kelimeler:

Obezite, Yaşam Kalitesi, Anne Baba Tutumları, Çocuk, Ergen

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Deniz Kızılay Özalp, [email protected]

Page 144: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

142

WEISS İŞLEVSELLİKTE BOZULMA ÖLÇEĞİ-ÖZBİLDİRİM FORMU TÜRKÇE

GÜVENİLİRLİĞİ VE GEÇERLİLİĞİ

1-Şermin Yalın Sapmaz, 2-Dilek Ergin, 2-Nesrin Şen Celasin, 3- Öznur Bilaç, 1- Masum Öztürk,

2-Duygu Karaarslan, 4- Mahmut Cem Tarakçıoğlu, 5-Ömer Aydemir

1 -CBÜ Tıp Fakültesi Çocuk Ergen Ruh Sağlığı Hastalıkları AD.

2- Manisa Sağlık Bilimleri Fakültesi

3-Manisa Ruh Sağlığı Hastanesi Çocuk Ergen Ruh Sağlığı Hastalıkları Birimi

4-Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Ergen Ruh Sağlığı

Hastalıkları Birimi

5-CBÜ Tıp Fakültesi Psikiyatri AD.

Giriş:

Yapılan çalışmalarda psikiyatrik tanı alan çocukların sayısının, işlevsellikte bozulma ölçütü ile

yeniden değerlendirildiğinde dramatik şekilde düştüğü görülmektedir. Hastalık belirtileri ile

işlevsellikte bozulma arasında bire bir ilişkinin olmaması, bunların farklı kavramlar olduklarını ve

dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) tanılı çocuğun yaşadığı tüm zorlukların

değerlendirilmesinde bu kavramların tümünün ele alınması gerektiğini göstermektedir. Hatta çok

boyutlu genel işlevsellik ve yaşam kalitesi ölçeklerine göre, hastalığa özgü ölçekler DEHB’nin

araştırılmasında daha büyük önemdedir. DEHB için geliştirilmiş ölçeklerden Weiss İşlevsellikte

Bozulma Ölçeği-Ebeveyn Formu (WİBÖ-E) Türkçe için uyarlanmıştır ve güvenilirlik-geçerlilik çalışması

tamamlanmıştır, ancak halihazırda kullanılabilecek bir özbildirim ölçeği yoktur. DEHB için özbildirim

ölçeklerinden birisi Weiss İşlevsellikte Bozluma Ölçeği-Özbildirim Formudur (WİBÖ-Ö). WİBÖ-Ö 4

dereceli Likert tipi değerlendirme sağlayan 69 maddeli bir özbildirim ölçeğidir. Toplam yedi alt

boyuttan oluşmaktadır: aile, okul, davranış, yaşam becerileri, çocuğun benlik algısı, sosyal

etkinlikler ve riskli eylemler alanlarını kapsamaktadır. Bu çalışmada amaç WİBÖ-Ö Formu Türkçe

sürümünün güvenilirliği ve geçerliliğini göstermektir.

Yöntem:

Araştırmanın örneklem grubu iki alt gruptan oluşmuştur. Gruplardan birisi DSM-IV ölçütlerine göre

dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanısı konulan ve izlenen 35 hastadan oluşmuştur.

Hastaların yaş aralığı 15-18’dir. Diğer araştırma grubunu ise lise düzeyinde eğitim gören 510 sağlıklı

gönüllü oluşturmuştur. Araştırma ölçeğimiz WİBÖ-Ö Formu dışında birlikte geçerlilik

değerlendirmesini sağlamak açısından bir genel yaşam kalitesi ve işlevsellik ölçeği olan Çocuklar ve

Gençler İçin Sağlık Anketi (KIDSCREEN-10 Index) uygulanmıştır.

Bildiri No: 39

Page 145: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

143

Bulgular:

Tüm ölçek için Cronbach alfa katsayısı 0.939 olarak elde edilmiştir. Madde-toplam puan korelasyon

katsayıları 0.049 ila 0.564 arasında elde edilmiştir. Test-yeniden test güvenilirliğinde, iki hafta

arayla yapılan iki ölçüm arasındaki korelasyon yüksek düzeydedir (r=0.804, p<0.0001). Ölçeğin

ortalama toplam puanı KIDSCREEN-10 Index toplam puanı ile anlamlı korelasyon göstermektedir

(r=-0.467, p<0.0001). Yapı geçerliliğinde varyansın %63.6’sını açıklayan 17 faktör elde edilmiştir.

Tüm maddeler bir faktöre dahil olmuştur.

Sonuç: WİBÖ-Ö Formu Türkçe sürümünün hem klinik uygulamada hem araştırmalarda güvenilir ve

geçerli biçimde kullanılabiliceği gösterilmiştir.

Anahtar kelimeler:

DEHB, işvsellikte bozulma,geçerlilik, güvenilirlik

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Şermin Yalın Sapmaz, [email protected]

Page 146: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

144

ANKİLOZAN SPONDİLİTDE DOMİNANT MİZACIN AĞRI SEVİYESİ,HASTALIK

AKTİVİTESİ VE YAŞAM KALİTESİ İLE İLİŞKİSİ

1-Tülay Yıldırım, 2-Dilek Solmaz, 3-Murat Emul, 4-Gürkan Akgöl, 5-Dilek Yalvaç, 1-Yüksel

Ersoy

1-İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon AD.

2-Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji BD.

3- Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD.

4- Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon AD.

5- Dr. Abdurahman Yurtaslan Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri AD.

Amaç:

Ankilozan Spondilit (AS) hastalarında psikiyatrik semptomların prevalansının genel populasyondan

daha yüksek olduğu bulunmuştur. En yaygın psikolojik belirti ise depresyon ve anksiyetedir. Beş

dominant mizaç; depresif, hipertimik, siklotimik, iritabl ve anksiyöz olarak tanımlanmaktadır.

Depresyon ve anksiyete mizacın alt tipleri olabilir ya da AS hastalığının komorbitidesi olarak

gelişebilir. Psikiyatrik durumlar süreci, prognozu, hatta tedavi sonuçlarını bile etkileyebilir. Bu

yüzden, AS hastalarında dominant mizacı araştırmak, hastaların endişelerini ve sıkıntılarını

azaltmaya çalışırken, alternatif yaklaşımlar sağlayabilir. Bu çalışmada, the Temperament Evaluation

of Memphis, Pisa, Paris ve San Diego Auto Questionnaire (TEMPS-A) skalasının Türkçe versiyonu

kulanılarak; AS hastalarındaki en yaygın dominant mizaç ile sağlıklı kontrollerin kıyaslanması ve

dominant mizacın AS hastalarındaki ağrı seviyeleri, hastalık aktivitesi, yaşam kalitesi ve mevcut

depresyon ve anksiyete seviyeleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlandı.

Gereç veYöntem:

Çalışmaya Aksiyel Aksiyel (Spondiloartropati)SPA tanılı hastalar (n:51) ve yaş ve cinsiyet uyumlu

kontrol grubu (n:42) dahil edildi. Demografik özelikler (yaş, cinsiyet, eğitim), hastalık süresi ve

medikasyon durumu (non-steroidal anti-inflammatory drugs (NSAIDs), anti-tumour necrosis factor

(TNF) kaydedildi. Erythrocyte sedimentation rate (ESR), and serum C-reactive protein (CRP) gibi

laboratuvar ölçümler yapıldı. Visual Analog Scale (VAS) ile ağrı, Bath Ankylosing Spondylitis Disease

Activity Index (BASDAI) ile hastalık aktivitesi, The Bath Ankylosing Spondylitis Functional Index

(BASFI) ile fonksiyonel durum, Beck Depression Inventory (BDI) ve Beck Anxiety Inventory (BAI) ile

psikolojik durum, Ankylosing Spondylitis Quality of Life Scale (ASQoL) ile yaşam kalitesi

değerlendirildi. Temperament Evaluation of Memphis, Pisa, Paris and San Diego Auto Questionnaire

scale (TEMPS)’in türkçe versiyonu ile dominant mizaç saptandı.

Bildiri No: 40

Page 147: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

145

Bulgular:

AS ve kontroller arasında mizaç alt tiplerinin dağılımında istatistiksel bir fark saptanmadı. Kadın

cinsiyette Depresif, Siklotimik ve Anksiyöz mizaç skorları daha yüksekdi. Anksiyöz ve Depresif mizaç

skorları eğitim süresi düşük olanlarda daha yüksek idi. İritabl mizaçla semptom süresi arasında

anlamlı pozitif korelasyon vardı. BASDAI ve VAS değerleri yüksek olanlarda Depresif, Siklotimik ve

Anksiyöz mizaç skorları daha yüksek idi. Anksiyöz affective mizaç skorları ile ASQOL değerleri

arasında korelasyon mevcut idi. Depresif, Siklotimik, İritabl ve Anksiyöz mizaç ve psikiyatrik

semtomlar arasında anlamlı ilişki saptandı.

Sonuç:

AS hastalarında mizaç; depresyon ve anksiyete semptomlarını artırıp, hastalık aktivitesi yükseltip,

yaşam kalitesini ise kötüleştirebilmektedir. Psikososyal desteğin prognozdaki önemi göz önüne

alındığında; dominant mizacı saptamak; AS hastalarında tedavi ve hasta motivasyonunda klinisyene

yardımcı olabilir.

Anahtar kelimeler:

Ankilozan Spondilit,mizaç,yaşam kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Tülay Yıldırım, [email protected]

Page 148: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

146

KRONİK AĞRILI HASTALARDA YAŞAM KALİTESİNİN İNCELENMESİ

1-Ceyda Afacan, 2-Eren Yılmaz Afacan

1-Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü İstatistik Bölümü

2-Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Ayniyat ve Staj Bürosu

Amaç:

Ağrı ve yaşam kalitesi arasındaki ilişki her zaman bilinmekle beraber ancak yakın zamanda doğası

anlaşılmıştır. Her ne kadar ağrı fiziksel bir durum olsa da ağrının yaşam kalitesinin tüm boyutları

üzerine etkili olduğu bilinmektedir. Özellikle kronik ağrının; hastanın, sağlığı ve genel durumu

üzerinde çok önemli etkisi olduğu, hastada psikolojik ve sosyal yönden istenmeyen sonuçlara yol

açtığı kendi sağlık durumuna olan güvenini azalttığını ortaya koymuştur. Kronik ağrı, 3 aydan uzun

süren ve olağan iyileşme sürecinden sonra devam eden ağrı olarak tanımlanır. Bu araştırma, kronik

ağrısı olan hastaların yaşam kalitesi ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak

gerçekleştirildi.

Yöntem:

Araştırmanın örneklemini, Marmara Üniversitesi Hastanesi Algoloji Polikliniği’ne kronik ağrı

nedeniyle başvuran 160 hasta oluşturdu. Analiz için SPSS 21.0 paket programı kullanıldı.

Parametrelerin Normal Dağılımı Kolmogorov-Smirnov testi ile incelendi. Ağrı bulgularının yaşam

kalitesi ile ilişkilerini incelemek için Mann Whitney, Kruskal Wallis testi ve Spearman Korelasyon

Analizi kullanıldı. Araştırmaya katılan kronik ağrılı hastaların sosyo-demografik özellikleri ve ağrı

süresi, yeri, sıklığı, şiddeti, daha önce tedavisi, eşlik eden bulgularının yanı sıra ağrının

ölçülmesinde VAS ve Sözel Kategori Ölçeği; Yaşam kalitesinin ölçülmesinde ise SF-36 kullanıldı.

Bulgular:

Araştırmaya katılanların %69’u kadın, %40’ı 14-44 yaş arası, %21’i 65 yaş ve üstündeydi. Kronik ağrılı

hastalarda yaşam kalitesi alt boyutları; Fiziksel Fonksiyon 49,44 ± 29,83; Sosyal Fonksiyon 60,00 ±

32,28; Ağrı 31,04 ± 21,33; Vitalite/Enerji 35,09 ± 19,34; Fiziksel Rol Kısıtlılığı 27,97 ± 34,38;

Emosyonel Rol Kısıtlılığı 44,17 ± 41,89; Mental Sağlık 50,75 ± 20,52; Sağlığın Genel Olarak

Algılanması 47,72 ± 21,62 olarak bulundu. Ağrı süresi 1 yıldan uzun olan hastalarda Fiziksel

Fonksiyon, Fiziksel ve Emosyonel Rol Kısıtlılığı açısından yaşam kalitesi, 1 yıldan az ağrısı olanlara

göre yüksekti (p<0,05). Baş bölgesindeki kronik ağrılarda Fiziksel Fonksiyon, diğer bölgelere göre

yüksekti (p<0,05) ancak diğer açılardan ağrı bölgesinin yaşam kalitesine etkisi anlamlı değildi

(p>0,05). Ağrı sıklığı sürekli olan hastalarda Fiziksel Fonksiyon, Ağrı, Mental Sağlık ve Zindelik

açısından yaşam kalitesi düzeyi, aralıklarla gelen ağrıya sahip hastalara göre düşüktü (p<0,05). Sözel

Bildiri No: 41

Page 149: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

147

Kategori Ölçeği’ne verilen yanıtlarda ağrının şiddeti arttıkça Fiziksel Fonksiyon ve Ağrı açısından

yaşam kalitesi azalıyordu (p<0,05). VAS ile Yaşam kalitesi alt boyutları negatif korelasyona sahipti ve

Fiziksel Fonksiyon, Sosyal Fonksiyon, Ağrı, Vitalite, Fiziksel Rol Kısıtlılığı ile ilişkisi anlamlıydı

(p<0,05). Ağrıya Eşlik eden başka bulgular olması durumunda Emosyonel Rol Kısıtlılığı açısından

yaşam kalitesi düşüktü(p<0,05).

Sonuç:

Kronik ağrının yerinin yaşam kalitesi üzerinde etkisi çok anlamlı değilken, şiddeti ve sıklığının etkili

olduğu görüldü. Her iki ağrı şiddeti skalasına verilen yanıtlarda; hastaların ağrı şiddetinin arttığını

söylediği durumlarda yaşam kalitesinin düştüğü ve birçok alt boyutta anlamlı olduğu bulundu. Ağrıya

eşlik eden başka bir hastalık olduğunda yaşam kalitesi düşerken, ağrı süresi 1 yılı geçtiğinde

hastaların yaşam kalitesinin artıyor olması dikkat çekmekteydi. Ağrı özellikle Fiziksel Fonksiyon

düzeyi açısından yaşam kalitesini düşürüyordu. Bu sonuçlara göre; hastaların yaşam kalitelerini

etkileyen faktörlerin belirlenmesi ve bunlarla başa çıkma yollarının geliştirilmesi önemlidir.

Ağrı yönetimine yönelik stratejilerin belirlenmesi, bireysel baş etme yöntemleri belirlenmesi

hastalara öğretilmesi önerilebilir.

Anahtar kelimeler:

Kronik Ağrı, Yaşam Kalitesi, VAS, Sözel Kategori Ölçeği, SF36

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Ceyda Afacan, [email protected]

Page 150: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

148

YAŞLI OPERE KALÇA KIRIĞI OLAN HASTALARDA POSTOPERATİF MORTALİTE VE

MORBİDİTE BELİRLENMESİNDE ASA RİSK SINIFLAMASI İLE KIRILGANLIK

SKORUNUN KARŞILAŞTIRILMASI VE HASTA MEMNUNİYETİNİN SAPTANMASI:

RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRME

1-Verda Toprak, 1-Pelin Şen, 2-Emre Demirçay, 1-Leyla Çağlayan

1-Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD.

2-Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi AD. İstanbul Sağlık Uygulama ve Araştırma

Merkezi

Amaç:

Yaşlı Opere Kalça Kırığı Olan Hastalarda Postoperatif Mortalite ve Morbidite Belirlenmesinde ASA risk

sınıflaması ile Kırılganlık Skorunun Karşılaştırılması ve Hasta Memnuniyetinin saptanması.

Gereç ve Yöntem:

Fakülte Etik Kurul onayı sonrasında, 2014-2016 yılları arasında opere olmuş, 65 yaş üstü, kalça

kırığı, 166 hasta, anestezi ve hastane kayıtlarından morbidite (postoperative dönemde yoğun

bakımda yatma gereksinimi), ve mortalite (30 gün içinde mortalite) değerlendirildi. Eksik kayıtlar ve

ameliyat öncesi fiziksel performans telefon görüşmeleri fiziksel performans (Fried kırılganlık ölçeği)

hastanın kendisinden ya da yakınlarından sorgulanarak değerlendirildi.

Bulgular:

2012-2016 tarihleri arasında 166 hasta kalça kırığı nedeni ile opere olan 166 hasta çalışmaya alındı.

Kayıt eksikleri nedeni ile 28 hasta çalışma dışı bırakıldı. Toplam 5 hastada erken postoperatif

dönemde mortalite gelişti. (% 3.6). Genel anestezi (GA) alan hastalarda 3, RA alan hastaların 2’sinde

mortalite gelişti. 138 hastanın 78’i RA, (%56); 60’ı (%43,4) GA ile opere oldu. Morbidite (YB’da

kalma gereksinimi RA grubunda 25 hastada (%32), GA grubunda 32 (%53) hastada izlendi. ASA skorları

GA grubunda ort 3,4; RA grubunda 3,8 idi. Ölen ve sağ kalan hastalar arasında ASA skoru açısından

fark yoktu. Yoğunbakımda kalma açısından da ASA skorlarında fark saptanmadı. Kırılganlık skoru,

mortalite gelişen ve gelişmeyenler hastalarda anlamlı farklılık gösterdi (p=0.0048). Yine kırılganlık

indeksi, yoğunbakım gereksinimi olan hastalarda anlamlı olarak yüksek saptandı (p=0.048). Anestezi

yöntemi ve hasta memnuniyeti açısından fark saptanmadı. Kırılganlık indeks skoru arttıkça

hastalarda morbidite ve mortalitede artış görüldü.

Sonuç:

Bildiri No: 42

Page 151: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

149

Yaşlı ortopedi hastalarında, perioperatif dönemde kırılganlık skoru mortalite ve morbiditeyi

belirlemede anestezistlere katkı sağlayabilir. Hastanın riskini hasta ve hasta yakınları ile paylaşmak

hasta güvenliği için önemlidir.

Anahtar kelimeler:

Yaşlı, Yaşam Kalitesi, Asa Risk Sınıflaması, Kırılganlık, Hasta Memnuniyeti

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Verda Toprak, [email protected]

Page 152: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

150

LOMBER DİSK HERNİSİ OLAN OLGULARDA FARKLI TEDAVİ YÖNTEMLERİNİN AĞRI

VE YAŞAM KALİTESİ ÜZERİNE ETKİSİ

1-Duygu Aktar Reyhanioğlu, 2-Fatih Sefil

1-Dokuz Eylül Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon

Bölümü

2-Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı

Amaç:

Lomber disk hernili olgularda kor stabilizasyon egzersizlerinin ve myofasial tetik nokta (mTrP)

tedavisinin ağrı ve yaşam kalitesi üzerine etkisini değerlendirmektir.

Gereç Ve Yöntem:

Çalışmaya 34 lomber disk hernili, 19 sağlıklı olmak üzere, 54 olgu alındı. Lomber disk hernili

hastalara hot pack, US ve TENS’ten oluşan tedavinin yanında, hastalardan 15’ ine haftada 3 gün kor

stabilite egzersizleri, 19’una haftada 2 gün quadratus lumborum ve gluteus medius kaslarına mTrP

tedavisi verildi. Tedaviler 4 hafta boyunca uygulandı. Disk hernili hastaların ağrı

değerlendirmelerinde VAS kullanıldı. Yaşam kalitesi değerlendirmesi SF 36 anketi ile yapıldı. Disk

hernisi olan hastalarda değerlendirmeler tedavi öncesi ve sonrası yapıldı. Sağlıklı grup 1 kez

değerlendirildi.

Bulgular:

Sağlıklı grubun yaş ortalaması (47.15±2.85) yıl, kor egzersiz grubu (52.00±6.69), mTrP grubu

(49.47±4.83) yıldır. Disk hernisi olan hastaların ayrı ayrı grup içi ölçümlerde tedavi öncesine göre

tedavi sonrasında ağrıda azalma yönünde istatistiksel olarak anlamlı fark gözlenmiştir (p<0.05).

Grupların yaşam kalitesi değerlendirmeside, mTrP tedavi grubundaki olgularda sadece fiziksel

parametrelerde iyileşme yönünde anlamlı fark gözlenirken, egzersiz grubundaki olgularda hem

mental hem de fiziksel parametrelerde istatistiksel anlamlılıkla farklılıklar saptandı

Sonuç:

Lomber disk hernili olgularda her iki tedavi yönteminin ağrıyı azaltmada etkin olduğu ancak yaşam

kalitesinin mental parametresine olumlu etkileri sebebiyle egzersizin, mTrP tedavisine göre üstün

olduğu sonucuna varılabilir.

Bildiri No: 43

Page 153: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

151

Anahtar kelimeler:

Lumbar, herni, esneklik, tetik nokta ağrısı, egzersiz

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Duygu Aktar Reyhanioğlu, [email protected]

Page 154: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

152

METASTATİK OLMAYAN NONMELANOM DERİ KANSERLİ HASTALARDA ‘SKIN

CANCER INDEX’İN TÜRKÇE’YE KÜLTÜREL UYARLAMASI VE TÜRKÇE SÜRÜMÜN

GÜVENİLİRLİĞİ (ÖN SONUÇLAR)

1-M. Kürşat Evrenos, 2-Aylin Türel Ermertcan, 2-Tubanur Çetinarslan, 3-Önder Karaarslan, 4-

Mehmet Dadacı, 5-Hakan Uzun, 6-Ferdi Öztürk, 7-İlgül Zeren Bilgin, 1-Yavuz Keçeci, 8-Erhan

Eser

1-Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD.

2-Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar AD.

3-Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Kliniği

4-Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi

AD.

5-Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi AD.

6.Bursa Devlet Hastanesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Kliniği

7.Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Kliniği

8-Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD.

Amaç:

Nonmelanom Deri Kanserleri (NMDK) olgularında yaşam kalitesinin ölçülmesi, tedavi etkinliğinin

değerlendirilmesi ve tedavinin yönlendirilmesinde kritik öneme sahiptir. Bu amaçla John S. Rhee ve

ark. tarafından geliştirilen ‘Skin Cancer Index’in genel amaçlı anketlerden (DLQI, SF12) daha spesifik

değerlendirme olanağı sağladığı görülmüştür. Deri kanserine spesifik kullanılan herhangi bir Türkçe

ölçek mevcut değildir. Bu hastalığa spesifik Türkçe ölçek olmayışı ve Skin Cancer Index’in başarılı bir

şekilde İspanyolca’ya çevrilerek validasyonunun sağlanmış olması, aynı indeksin dilimize validasyonu

konusunda çalışma fikrinin oluşmasını sağlamıştır. Bu amaçla sadece deri kanserlerine spesifik bu

indeksi geliştiren merkezden yazılı izin alınarak geçerlilik-güvenilirlik çalışması planlanmıştır.

Yöntem:

“Skin Cancer Index” toplam 15 sorudan ve üç boyuttan oluşmaktadır. Ölçeğin boyutları şunlardır:

Emosyonel Durum (7 soru); Sosyal İlişkiler (4 soru) ve Fiziksel görünüm (4 soru). Çalışma yeterli

hasta sayısının toplanması ve homojenitenin sağlanması amacıyla çok merkezli planlanmıştır. Çok

merkezli yürütülecek çalışma iki fazlı olarak planlanmıştır. Faz 1: Bu fazın ilk aşamasında, Kültürel

Adaptasyon amacıyla ölçeğin İleri ve geri çevirisi yapıldı. Bu amaçla Anadili Türkçe olan iki uzman

tarafından, birbirinden bağımsız olarak indeks Türkçe’ye tercüme edildi ve daha sonra araştımacılar

tarafından bir konsensus sürüm oluşturuldu. Faz 1’in ikinci aşaması olan Kavramsal sorgulamada,

Bildiri No: 44

Page 155: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

153

konsensus sağlanan metin ile, çalışma koordinatörü ana merkezinde (CBÜ) bir uygulayıcı tarafından

çalışma koşullarına uygun randomize seçilmiş beş hastayla, her bir sorunun kavramsal eşdeğerliği

üzerinde görüşme yapıldı (anlaşılmayan sözcük olup olmadığı; anlaşılma güçlüğü varsa hastanın bu

soru metninde nasıl bir değişikliği önerdiği not edildi). Öneriler doğrultusunda son saha sürümü

oluşturuldu. Faz 2: Türkçe sürümün alanda, kriterleri karşılayan ve çalışma yürütülecek merkezlerde

baş-boyun yerleşimli non-metastatik NMDK tanısı almış ve çalışmaya dahil olma özelliği taşıyan 180

hasta üzerinde uygulanması ve bu veriler üzerinden psikometrik analizler (geçerlilik ve güvenilirlik

analizleri) planlandı. Burada, bu çalışmanın Celal Bayar merkezi verilerinin (n=44) güvenilirlik

sonuçları sunulmuştur. Ölçeğin güvenilirliği, test-tekrar test ve iç tutarlılık (Cronbach alfa değeri

ile) yöntemleriyle gösterildi. Çalışmaya dahil olma kriterleri olarak; 1-) Doku biyopsisi ile daha

önce NMDK tanısı almış olması, 2-) 18 yaşından büyük olması, 3-) Mevcut tanılı NMDK metastazı

olmaması, 4-) Yaşam kalitesini bozacak ağır komorbiditesinin olmaması, 5-) İletişim kurulabilecek,

soruları algılayacak mental yeterlilikte olması olarak belirlenirken dışlanma kriterleri ise; 1-)

Soruların tamamına cevap verilmemesi, 2-) Yeterli klinik ve dosya bilgisi edinilememesi olarak

belirlendi. Analizlerde SPSS 21.0 paketi kullanılarak Spearman Rho katsayıları ve Cronbach alfa

değeri elde edilerek yorumlandı.

Bulgular:

Çalışmaya dahil edilen hastalarda K/E: 17/27 olarak tespit edildi. Yaş aralığı 43-88 idi (ort: 60.4).

Test tekrar test Spearman korelasyon katsayıları Toplam boyut skoru için 0.87; Emosyonel Durum

için 0.83; Sosyal İlişkiler boyutu için 0.80 ve Fiziksel görünüm boyutu için 0.72 olarak hesaplanmıştır.

İç tutarlılık analizlerinde Cronbach alfa değeri ise Emosyonel Durum için 0.92; Sosyal İlişkiler boyutu

için 0.74 ve Fiziksel görünüm boyutu için 0.79 olarak elde edilmiştir. Madde çıkarılarak yapılan iç

tutarlılık çözümlemelerinde hiçbir soruda sorun saptanmamıştır.

Sonuç:

Ön güvenilirlik analizi sonucundaki bulgular değerlendirildiğinde; hem indeksin genelinde, hem de

her bir alt grup ayrı olarak karşılaştırıldığında, testin güvenilirliği gösterilmiştir. Bu veriler, indeksin

Türkçe güvenilirliği açısından olumlu bulgular ortaya koymaktadır.

Anahtar kelimeler:

Deri kanseri, Yaşam kalitesi, Güvenilirlik

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Mustafa Kürşat Evrenos, [email protected]

Page 156: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

154

HEREDİTER ANJİYOÖDEM HASTALARINDA YAŞAM KALİTESİ: HASTALIĞIN

GETİRDİĞİ YÜK

1-Özlem Kuman Tunçel, 2-Nihal Mete Gökmen, 3-Nazlı Kahraman, 4-Okan Gülbahar, 5-Şebnem

Pırıldar

1-Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD.

2-Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AD, Allerji ve Klinik İmmünoloji Bilim Dalı

3-Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD.

4-Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AD, Allerji ve Klinik İmmünoloji Bilim Dalı

5-Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD.

Amaç:

Herediter anjiyoödem (HA) işlevselliği ciddi derecede bozan, hayatı tehdit edebilen, zamanlaması

öngörülemeyen ataklarla seyreden bir hastalıktır. Böyle bir kronik hastalıkla yaşamak hastalara ayrı

bir yük getirmektedir. Bu çalışmada HA hastalığının, hastaların yaşam kalitelerini ne yönde

etkilediğini ve hastaların hayat içinde yaşadıkları sorunları araştırmak amaçlanmıştır.

Yöntem:

Tanımlayıcı ve kesitsel desendeki bu çalışmada toplam 33 HA hastasına, bir psikiyatri uzmanı

tarafından hastalığın getirdiği yükü belirlemeye yönelik yarı yapılandırılmış bir görüşme, yaşam

kalitesini değerlendirmek için Kısa Form (SF 36) ve cinsel sorunlarını değerlendirmek için Arizona

cinsel yaşantılar ölçeği uygulanmıştır.

Bulgular:

Örneklemin yaş ortalaması 38,8±10,9 idi; %57,6’sını kadınlar oluşturmaktaydı. Yapılan görüşmede

katılımcıların %27,3’ü HA ile evlilik; %66,7’si HA ile çocuk sahibi olma arasında olumsuz bir ilişki

kurmuştur. Katılımcıların %63,3'ünde cinsel sorun saptanmıştır. Hastalıkları nedeniyle kendilerini, HA

olmayan kişilerden ne kadar farklı hissettikleri sorulduğunda %48,5’i; ne kadar kısıtlanmış

hissettikleri sorulduğunda %30,3’ü 10 üzerinden 5’in üstünde puan vermişlerdir. Hastalara, HA ile

ilgili hayatlarındaki en büyük korku sorulduğunda 15’i (%45,5) larinksödem, 4’ü (%12,1) ölmek, 2’si

(%6,1) çocuklarının da hasta olması, 1’i (%3) özel günlerde hasta olmak, 1’i (%3) yüzünün şişmesi,

1’i (%3) ilaç bulamamak, 1’i (%3) ileride hayatının kısıtlanması, 1’i (%3) yalnızken abdominal atak

yaşamak yanıtını vermiştir. Yedi (%21,2) hasta, hastalıkla ilgili korkusu olmadığını belirtmiştir.

Yaşam kalitesi sonuçları incelendiğinde fiziksel rol güçlüğü, ağrı, genel sağlık algısı, sosyal

işlevsellik, emosyonel rol güçlüğü ve ruhsal sağlık alt ölçeklerinde HA hastalarının istatistiksel

Bildiri No: 45

Page 157: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

155

anlamlı olarak Türk toplumu standartlarının altında yaşam kalitesine sahip olduğu saptanmıştır. SF

36 alt ölçeğinden alınan skorlar ile yaş, hastalık başlangıç yaşı, hastalık süresi, hastalık başladıktan

tanıya kadar geçen süre, tanı konduktan itibaren geçen süre, son ataktan itibaren geçen süre,

ortalama atak süresi ve C1 inhibitör düzeyi ile korelasyon saptanmamıştır. C1q ile sosyal işlevsellik

(p=0,007; r=0,482), vitalite (p=0,012; r=0,453), genel sağlık (p=0,001; r=0,556), fiziksel rol güçlüğü

(p=0,045; r=0,368), fiziksel işlevsellik (p=0,011; r=0,457) arasında korelasyon saptanmıştır. C1

inhibitör fonksiyon düzeyi ile ruhsal sağlık (p=0,047; r=0,365), vitalite (p=0,041; r=0,375), fiziksel

fonksiyon (p=0,029; r=0,399) arasında korelasyon saptanmıştır. HA nedeniyle kendini kısıtlanmış

hissetme düzeyi ile (10 üzerinden puanlama) HA nedeni ile kendisini HA olmayan kişilerden farklı

hissetme düzeyi (10 üzerinden puanlama) (p<0,0001; r=0,620); fiziksel fonksiyon (p=0,011; r=-

0,436); fiziksel rol güçlüğü (p=0,017; r=-0,413); genel sağlık algısı ile (p=0,002;r=-0,516) ve vitalite

(p=0,040;r=-0,360) arasında korelasyon saptanmıştır. HA nedeniyle kendini farklı hissetme düzeyi ile

C1q (p=0,003; r=-0,516); fiziksel fonksiyon (p=0,012;r=-0,432); ağrı (p=0,047; r=-0,348); genel sağlık

(p=0,001; r=-0,569); vitalite (p=0,003; r=-0,497); sosyal fonksiyon (p=0,031; r=-0,377) ve mental

sağlık ile (p=0,006; r=-0,470) korelasyon saptanmıştır.

Sonuç:

Çalışmamızda literatürle uyumlu olarak HA hastalarının yaşam kalitesinin birçok alanda bozulmuş

olduğu tespit edilmiştir. Yaşam kalitesi alt ölçeklerinden bazıları ile C1 inhibitör ve C1q düzeyi

arasında pozitif korelasyon saptanmıştır. Bu kompleman proteinlerinin hastalık şiddeti ile ilişkisi

olup olmadığına dair kesin veriler mevcut değildir ancak, sonuçlarımız yüksek kompleman

değerlerinin daha iyi yaşam kalitesini öngördürdüğü yönündedir. Bu konuda yapılacak ileri

psikoimmünolojik çalışmalara ihtiyaç vardır. HA hastalarının yaşam kalitesi ve psikolojik durumu ile

ilgili yapılan çalışmalar genellikle internet/telefon üzerinden yapılan; özbildirim ölçekleri/anketleri

ile yapılan çalışmalardır. İlk defa bir psikiyatrist ile yüz yüze görüşme ile elde edilen verileri

açısından çalışmamız literatüre önemli katkılar sunmaktadır.

Anahtar kelimeler:

Herediter anjioödem, hastalık yükü, yaşam kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Özlem Kuman Tunçel, [email protected]

Page 158: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

156

SEAATTLE ANJİNA SKALASININ TÜRK POPULASYONUNDA GEÇERLİLİĞİ

1-Mehmet Tuncay Duruöz, 2-Fırat Ulutatar, 3-Canan Şanal Toprak, 4-Anwar Suhaimi

1-Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon AD, Romatoloji BD.

2-Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon AD.

3-Horasan Devlet Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümü

4-University of Malaya PM&R Department

Giriş Koroner Arter Hastalığı(KAH) Türkiye’de önemli bir mortalite ve morbidite sebebidir. Anjina

Pektoris çoğu hastada KAH tanısının önemli bir belirtecidir. Anjina hayat kalitesini, fiziksel

fonksiyonu ve sosyal rolü negatif etkilemektedir. Sağlık ile ilişkili hayat kalitesi değerlendirmesinde

genel ve spesifik ölçütler bulunmaktadır. Genel ölçütler sağlığın genel durumunu yansıtmaktadır ve

farklı klinik durumlar arasında karşılaştırma yapılmasına olanak sağlar. Spesifik ölçütler daha

spesifik fonksiyonu inceler ve değişime daha duyarlıdır. Seattle anjina skalası hastalığa spesifik

yaşam kalitesi ölçütleri arasındadır. Dünyada anjina tanılı hastalarda en sık kullanılan ölçütlerden

biridir.

Amaç:

Seattle Anjina Skalasının Türkçe versiyonunun, anjiografik olarak tanı konulmuş Koroner Arter

Hastalığı tanısı olan hastalarda geçerliliğini değerlendirmektir.

Yöntem

Seattle Anjina Skalasının orijinal versiyonu, geliştiren yazarlar tarafından tarafımıza gönderilmiştir.

Skala çeviri-geri çeviri yöntemi ile Türkçeye çevrilmiştir. Seattle Anjina Skalası Amerika Birleşik

Devletleri’nde geliştirilmiş ve anjinalı hastalarda geçerliliği yapılmıştır. Seattle Anjina Skalası 19

sorudan oluşmaktadır. Sorular 1 ile 5-6 arası puanlanmaktadır ve fiziksel, psikolojik durum ve

semptomları değerlendirmektedir. Mac New Kalp Yetmezliği anketi Miyokard enfarktüsü geçiren

hastalar için geliştirilmiş olup anjina hastalarında da geçerliliği saptanmıştır. Güvenilirliğin

değerlendirilmesi için iç tutarlılık( cronbach alfa) değerlendirilmiştir. Görünüm geçerliliği ve yapı

geçerliliği( benzer ölçek geçerliliği ve ayırt edici geçerlilik) değerlendirilmiştir. Benzer ölçek

geçerliliği değerlendirilmesinde Seattle Anjina Skalası ile Nottingham Health Profile ve Mac New

kalp yetmezliği anketleri arasındaki ilişki değerlendirilmiştir. Ayırt edici geçerlilik

değerlendirilmesinde Seattle Anjina Skalasının non-fonksiyonel parametreler ile ilişkisine

bakılmıştır. Kantitatif parametrelerin incelenmesinde spearman korelasyon katsayısı kullanılmıştır.

P<0.05 anlamlı olarak kabul edilmiştir.

Bildiri No: 46

Page 159: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

157

Bulgular

Kardiyoloji kliniğinde anjiyografi uygulanan 67 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Seattle Anjina

Skalasının alt gruplarının cronbach alfa değerleri 0.52 ile 0.90 arasında değişmekte olup iyi düzeyde

iç tutarlılığı göstermektedir. Seattle Anjina Skalasının alt gruplarının hepsi Notingham Health

Profile ve Mac New Kalp Yetmezliği anketleriyle anlamlı düzeyde korele saptanmış olup benzer ölçek

geçerliliği’ni göstermektedir. Yaş, vücut kitle indeksi ve Eğitim düzeyi ile korelasyon saptanmamış

olup bu da ayırt edici geçerliliğin göstergesidir.

Sonuç

Seattle Anjina Skalası Türk popülasyonunda iyi geçerlilik ve güvenilirlik düzeyine sahiptir; anjina

pektoris ve koroner arter hastalığı tanılı hastalarda basit, kısa sürede uygulanabilen kullanışlı bir

skaladır.

Anahtar kelimeler:

Anjina Pektoris, Koroner Arter Hastalığı, Seattle Anjina Skalası

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Fırat Ulutatar, [email protected]

Page 160: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

158

JİNEKOLOJİK SAĞLIK DAVRANIŞLARI İLE SAĞLIKLI YAŞAM BİÇİMİ DAVRANIŞLARI

(SYBD) ARASINDAKİ İLİŞKİ

Pınar Koçkanat, Mine Bekar

Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü

Amaç:

Araştırma Cumhuriyet Üniversitesi Kredi Yurtlar Kurumunda kalan kız öğrencilerin jinekolojik sağlık

davranışları ile sağlıklı yaşam biçimi davranışları (SYBD) arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla

tanımlayıcı olarak yapılmıştır.

Yöntem:

Araştırmanın evrenini 2014-2015 öğretim yılında Cumhuriyet Üniversitesi Kredi Yurtlar Kurumunda

kalan 2938 kız öğrenci oluşturmuş ve örnekleme 802 kız öğrenci alınmıştır. Veriler “Kişisel Bilgi

Formu”, “Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği” aracılığı ile toplanmıştır. Verilerin

değerlendirilmesinde ortalama, standart sapma ve yüzdelik dağılımı gibi tanımlayıcı istatistik

ölçülerinin yanı sıra Chi-square test, t test, ANOVA testi ve Korelasyon katsayısı kullanılmıştır.

Anlamlılık düzeyi 0.05 olarak alınmıştır.

Bulgular:

Öğrencilerin %20,9’unun Sağlık Bilimleri ile ilgili bölümlerde, %29,3’ünün Fen-Edebiyat Fakültesinde,

%33.2’sinin 1.sınıfta, %27,4’ünün 2.sınıfta öğrenim gördüğü, yaş ortalamalarının 20,71+1,68 olduğu,

%77,1’inin Beden Kitle İndeksinin (BKİ) normal, %1,4’ünün ise obez olduğu belirlenmiştir.

Öğrencilerin %7.1’inin jinekolojik enfeksiyon geçirdiği, jinekolojik enfeksiyon geçirenlerin de

%55.4’ünün mantar enfeksiyonu, %1.8’inin HPV enfeksiyonu geçirdiği, %69.3’ünün Kendi Kendine

Vulva Muayenesi (KKVM) yapmadığı, %98.5’inin Pap smear yaptırmadığı, %82’sinin jinekolojik

muayene yaptırmadığı belirlenmiştir. Öğrencilerin SYBD’dan egzersiz (p=0.012<0.005), kişiler arası

destek (p=0.047<0.05) ile beden kitle indeksi arasında, beslenme (p=0.039<0.05) ile jinekolojik

muayene yaptırma arasında, kendini gerçekleştirme (p=0.050<0.05), stres yönetimi (p=0.016<0.05)

ile KKVM yapmamaları arasındaki fark anlamlı bulunmuştur. Öğrencilerin SYBD ile jinekolojik

enfeksiyon geçiren ve geçirmeyenler arasındaki farkın anlamlı olduğu görülmüştür (p=0.046>0.05).

Öğrencilerin SYBD (p=0.001<0.05) ve alt ölçeklere bakıldığında, sağlık Bildiri Sunucusuluğu

(p=0.000<0.05), egzersiz (p= 0.014<0.05), beslenme (p= 0.006<0.05) ve stres yönetimi

(p=0.003<0.05) için; jinekolojik muayene yaptıranlar ile yaptırmayanlar arasında anlamlı bir fark

vardır. SYBD (p=0.000>0.05) ve tüm alt ölçekler arasında KKVM yapanlar ve yapmayanlar arasında

anlamlı bir fark bulunmuştur.

Bildiri No: 47

Page 161: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

159

Sonuç:

Öğrencilerin jinekolojik sağlık davranışları ile sağlıklı yaşam biçimi davranışlarının (SYBD) arasında

anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Üniversite öğrencilerinin ve yurtta kalan kız öğrencilerinin

sağlıklı yaşam biçimi davranışları ve jinekolojik sağlık davranışları yönünden düzenli olarak

bilgilendirilmeleri önerilebilir.

Anahtar kelimeler:

Jinekolojik Sağlık Davranışları, Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları, Üniversite öğrencileri.

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Pınar Koçkanat, [email protected]

Page 162: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

160

GESTASYONEL DİYABETES MELLİTUSLU KADINLARIN YAŞADIĞI YORGUNLUĞUN

YAŞAM KALİTESİ ÜZERİNE ETKİSİ

1-Ticen Altın, 2-Nurgül Güngör Tavşanlı

1. Manisa Kamu Hastaneler Birliği Turgutlu Devlet Hastanesi, Kadın Sağlığı ve Doğum

Kliniği

2. Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü

Amaç:

Gestasyonel diyabet (GDM) ilk kez gebelikte ortaya çıkan ya da gebelik sırasında tanı konulan glukoz

tolerans bozukluğudur. GD’li kadınların, ebeler ve sağlık profesyonelleri açısından diyabet

yönetimlerinin sağlanmasında, yaşadıkları yorgunluğun saptanması ve yaşam kalitelerinin

değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada, GD’li kadınların yaşadığı yorgunluğun

yaşam kalitesi üzerine etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem:

Araştırma TC Sağlık Bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneler Kurumu, Manisa İli Kamu Hastaneler Birliği

Genel Sekreterliğine bağlı Turgutlu Devlet Hastanesi Dahiliye Polikliniği ve Kadın Doğum

Polikliniklerine başvuran, yasal izinler ilgili kurumlardan alındıktan sonra Mart 2015 – Eylül 2015

tarihleri arasında araştırma hakkında bilgi verilen ve araştırmaya katılmayı kabul eden,

bilgilendirilmiş onamları alınan basit rastgele örnekleme yöntemi ile seçilmiş 148 gestasyonel

diyabetli kadınla yürütülmüştür. Veri toplama araçları olarak sosyo-demografik bilgileri almak

amacıyla literatür doğrultusunda hazırlanan 26 soruluk bir form, 9 sorudan oluşan likert tipi

''Yorgunluk Şiddet Ölçeği'', 40 sorudan oluşan likert tipi ''Yorgunluk Etki Ölçeği'' ve yaşam kalitesini

değerlendirmek için likert tipi 8 maddeden oluşan ''EUROHIS-QOL- Dünya Sağlık Örgütü Yaşam

Kalitesi Anketi'' kullanılmıştır. Verilerin analizinde SPSS 15.00 for Windows programı kullanılmıştır.

Verilen değerlendirilmesinde korelasyon, ANOVA, İndependite Simple T Testi, Mann Whitney U ,

Kruskal Wallis testleri kullanılmıştır.

Bulgular:

Araştırmaya katılan GDM'li kadınların yaş ortalaması 30,30±4.84 (min:19, max:39) olarak

belirlenmiştir. Kadınların %46,1’i ilköğretim mezunu, %83,8'i çalışmamaktadır. Kadınların %50,0’sinin

ailesinde diyabet öyküsü olduğu, %5,0’inin gebelik öncesi diyabetinin olduğu belirlenmiştir.

Araştırmaya katılan GDM'li kadınların yorgunluk şiddet ölçeği puan ortalaması ve standart sapması

37.17±13.13 (en düşük:13 en yüksek:61), Yorgunluk Etki Ölçeği kognitif alan puan ortalaması ve

standart sapması 8.53±7.59, fiziksel alan puan ortalaması ve standart sapması 14.10 ± 8.91,

Bildiri No: 48

Page 163: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

161

psikolojik alan puan ortalaması ve standart sapması 20.28±16.77 olarak bulunmuştur. Yaşam Kalitesi

Ölçeği puan ortalamasının 28.23±4.07 (en düşük: 17 en yüksek:38) olarak orta düzeyde olduğu

saptanmıştır.

Sonuç:

Gestasyonel diyabetes mellitusun kadınlarda yorgunluğun yaşam kalitesi ile arasında negatif yönde

ve anlamlı bir ilişkisi olduğu saptanmıştır. GDM'li kadınlarda yorgunluk arttıkça yaşam kalitesinin

azaldığı belirlenmiştir.

Anahtar kelimeler:

Gestasyonel Diyabet, Yorgunluk, Yaşam Kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Nurgül Güngör Tavşanlı, [email protected]

Page 164: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

162

HOMEOPATİ KULLANAN KİŞİLERİN YAŞAM KALİTELERİ VE HOMEOPATİYE

İLİŞKİN GÖRÜŞLERİNİN BELİRLENMESİ

Adalet Kutlu, Mehmet Gülşen

Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü

Amaç:

Homeopati kullanan kişilerin yaşam kaliteleri ve homeopatiye ilişkin görüşlerinin belirlenmesi

amacıyla planlanmıştır.

Yöntem:

Bu çalışma tanımlayıcı kesitsel bir çalışmadır ve 15 Eylül-20 Ekim tarihleri arasında, Organon

Homeopati Derneği üyeleri ve Homeopati Danışmanlığı alan kişiler üzerinde yapılmıştır. Veriler,

Organon Homeopati Derneği internet grubuna internet üzerinden hazırlanan anket formu(çoktan

seçmeli ve açık uçlu 14 sorudan oluşmuştur) ve Yaşam Kalitesi Kısa Formu- WHOQOL BRIEF TR

gönderilerek elde edilmiştir. Doldurulmuş ve geri gönderilen 61 formun verileri değerlendirilmiştir.

Verilerin analizinde sayı, yüzde, ortalamalar, Mann Witney U ve Ki-kare testleri kullanılmıştır.

Bulgular:

Çalışmaya katılanların yaş ortalaması 42,71±10,68, %55,7’si 40 yaş üstü, %83,6’sı kadın, %52,5’i evli,

%85,2’si üniversite mezunu, %75,4’ü hem akut hem de kronik durumlarda Homeopati kullanmaktadır

ve %73,8’i gerektiğinde Homeopati dışında başka ilaç kullanmadığını ifade etmişlerdir. Homeopati

danışmanlığı alanların memnuniyet puanları 8,55±2,32 olarak bulunmuştur. Homeopati alanların

yaşam kaliteleri alt puanları ele alındığında; bedensel alan 15,82±2,42, ruhsal alan 14,79±2,26,

sosyal alan 13,81±2,89, Çevresel alan 14,87±2,08 belirlenmiştir. 40 yaş ve üstü olan grupta yaşam

kalitesi alt puanları daha yüksek olmasına rağmen anlamlı fark yoktur (p>0,05). Medeni durum ve

öğrenim durumlarına göre ölçek alt puanları arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Cinsiyete göre

ele alındığında; erkeklerin yaşam kalitesi ölçeği tüm alt grup puanları yüksek olmasına rağmen

anlamlı farklar bulunmamıştır (p>0,05). Homeopati’den memnun olma puanları 5’in üstünde

olanların ölçek alt puanları daha yüksektir ancak istatistiki bir fark belirlenmemiştir(p>0,05).

Homeopati dışında ilaç kullanmayanların ölçek alt puanları daha yüksek fakat anlamlı fark

bulunmamıştır (p>0,05). Hastalık tanısı konmamış olup Homeopati kullananların bedensel, ruhsal ve

çevresel alt puanları daha yüksek olmasına rağmen anlamlılık yoktur (p>0,05). Homeopati kullanan

danışanların Homeopati ile ilgili görüşlerinden bazıları ise; “muhteşem yöntem”, “insan tabiatına

uygun”, “ varlığımızı kavramamızı sağlayan felsefe”, “insana zarar vermeden iyileştiren bütünsel bir

tedavi yöntemi”, “hayatın mucizesi”,” bildiğim en doğru tedavi yöntemi”, “kullandığımda güzel

Bildiri No: 49

Page 165: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

163

sonuç alıyorum”, “ plasebo”,”süper sonuçlar, kısa sürede alıyorum”,”muhteşem, gerçeğin keşfi”

şeklinde ifade edilmiştir.

Sonuç:

Homeopati alanların yaşam kaliteleri belirli ölçütlere (yaş, cinsiyet, hastalık durumu, ilaç kullanma,

memnuniyet durumları) göre ele alındığında; yaşam kalitesi ölçeği alt boyutları puan ortalamalarının

Homeopati lehine yüksek olduğu ancak istatistiksel anlamlılık için örneklem sayısının arttırılması

gerektiği düşünülmektedir. Ayrıca Homeopati kullananların Homeopati ile ilgili görüşleri çok olumlu

bulunmuştur.

Anahtar kelimeler:

Homeopati, yaşam kalitesi, sağlık

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Mehmet Gülşen, [email protected]

Page 166: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

164

BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK KURULUŞUNA BAŞVURANLARDA FRAMİNGHAM RİSK

PROFİLİ VE YAŞAM KALİTESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

1-Ramazan Sağlan, 2-Selma Metintaş

1-Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD.

2-Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD.

Amaç:

Amerika Birleşik Devletleri’nin 2007 yılında yayınlanan ulusal sağlık raporuna göre koroner arter

hastalığının ilk prezantasyonu % 20 ani ölüm ve % 80 akut koroner sendromla olmaktadır. Erişkin yaşa

gelmiş olan kişilerde koroner kalp hastalığı gelişme riskinin tahmin edilmesi, gerek koruyucu

yaklaşımlar gerekse tedavi açısından çok önemlidir. Bu noktadan hareketle çalışma, birinci basamak

sağlık kuruluşuna başvuran erişkin bireyler arasında on yıllık koroner kalp hastalığı risk durumunun

saptanması, ilişkili olduğu düşünülen değişkenlerin incelenmesi ve yaşam kalitesinin

değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır.

Gereç ve yöntem:

Çalışma, 01–31 Ekim 2015 tarihleri arasında Eskişehir yarı kentsel alanında birinci basamak sağlık

kuruluşuna başvuran 20 yaş ve üzeri erişkin bireyler üzerinde gerçekleştirilen kesitsel tipte bir

araştırmadır. Çalışmada, 691 bireyden yüz yüze görüşme yöntemi kullanarak alınan bilgiler ve

bireylerin son üç ay içindeki laboratuvar değerleri (açlık kan şekeri, total kolesterol, HDL kolesterol)

anket formlara kaydedildi. NCEP / ATP III (National Cholesterol Education Program / Adult

Treatment Panel III) kılavuzu kriterleri (yaş, cinsiyet, total kolesterol, HDL kolesterol, sigara içme

durumu ve sistolik kan basıncı) kullanılarak, Framingham Risk Skoru ile, on yıllık. koroner kalp

hastalığı riski değerlendirildi. Bireylerin genel yaşam kalitesi EQ-5D (EuroQoL-5D ) ölçeği ile

değerlendirildi. Veriler, IBM SPSS (versiyon 20.0) istatistik paket programında analiz edildi. Analizler

için Ki-Kare ve Mann-Whitney U testi kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık değeri olarak p≤0.05 olarak

kabul edildi.

Bulgular:

Çalışma grubunu oluşturanların 264’ü (%38.2) erkek, 427’si (%61.2) ise kadındır. Yaşları 20-90

arasında değişmekte olup, ortalama (±SD) 56.20 (14.57) yıl idi. Çalışmada on yıllık koroner kalp

hastalığı riski %39.4 (n=272)’ünde yüksek, %16.5 (n=114)’inde orta ve %44.1 (n=305)’inde ise düşük

olarak saptandı. Çalışmada on yıllık koroner kalp hastalığı riski yüksek olanlar için sigara içmek, 50

yaş ve üzerinde olmak ve gelir getirici bir işte çalışmamak önemli risk faktörleri olarak bulundu (her

biri için; p<0.05). Çalışmada on yıllık koroner kalp hastalığı riski yüksek olan bireylerin EQ-5D yaşam

Bildiri No: 50

Page 167: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

165

kalitesinin beş boyutundan; endişe/moral bozukluğu, hareket ve olağanaktivite alt boyutunda

aldıkları puan düşük ve orta riskli bireylere göre, ağrı/rahatsızlık ve öz-bakım alt boyutunda

aldıkları puan ise düşük riskli bireylere göre daha yüksek bulundu (p<0.05).

Sonuç ve öneriler:

Birinci basamak sağlık kuruluşlarında on yıllık koroner kalp hastalığı riskini hesaplamak rutin

yapılabilecek kolay bir değerlendirme olup, bu sayede koroner kalp hastalığına yakalanmamış, fakat

risk taşıyan ve değiştirilebilir risk faktörleri bulunan bireyler saptanabilir. Kişisel ya da toplumsal

düzeyde sağlığı geliştirmek amacıyla, bu bireylere koruyucu hizmetler verilerek koroner kalp

hastalıklarının önlenebileceği ve bu yolla da yaşam kalitesinin artırılabileceği kanaatine varıldı.

Anahtar kelimeler:

Kardiyovasküler hastalık, framingham risk skoru, yaşam kalitesi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Ramazan Sağlan, [email protected]

Page 168: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

166

ESKİŞEHİR MEVSİMLİK TARIM İŞÇİLERİ VE YEREL HALKIN ÇOCUKLARINDA YAŞAM

KALİTESİ KARŞILAŞTIRILMASI

Zeynep Demirtaş, Hatice Aygar, Gülsüm Öztürk Emiral, Melike Alaiye, Ece Elif Öcal,

Muhammet Fatih Önsüz, Selma Metintaş

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD.

Amaç:

Yaşam kalitesi, kişinin sosyokültürel ortamda kendi sağlığını algılaması ile ilgili önemli bir sağlık

kavramıdır. Mevsimlik Tarım İşçi (MTİ)’leri, tarım işlerinde çalışmak için ürün desenine ve işçi

talebine göre çoğunlukla aileleriyle birlikte yer değiştiren işgücü grubudur. MTİ’leri, toplumun

genelinden farklı ve daha yoğun sosyal, ekonomik ve sağlık sorunlarıyla karşı karşıya bulunmaktadır.

Bu durum, MTİ’leri çocuklarının da gelişim, eğitim ve sağlıkları ile ilgili olumsuzluklara yol

açmaktadır. Çalışmada, Eskişehir MTİ’leri çocuklarında yaşam kalite düzeyleri ve etkileyen

faktörlerin belirlenmesi ve yarıkırsal bölgede yaşayan çocuklar ile karşılaştırılması amaçlandı.

Yöntem:

Çalışma, Temmuz-Ağustos 2016 tarihleri arasında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Araştırma

Bölgesi sınırları içinde çadır bölgelerinde yaşayan MTİ’lerinin 8-18 yaş arası çocukları ile çadır

bölgelerine en yakın yarı-kırsal alanında yaşayan çocuklar üzerinde yürütülen kesitsel bir

araştırmadır. Çalışma grupları, çadır bölgelerinde yapılan tarama sonucunda ulaşılabilen tüm

çocuklardan ve yarıkırsal bölgede ise birinci basamak sağlık kuruluşuna herhangi bir nedenle

başvuran bireylerin çocuklarından oluştu. Çalışmanın anket formu iki bölümden oluşmaktaydı. Birinci

bölüm, sosyodemografik özellikleri, barınma bilgilerini ve haftalık gıda tüketim sıklığını

içermekteydi. İkinci bölüm ise ‘Çocuklar İçin Yaşam Kalitesi Ölçeği’ (ÇİYKÖ)’ni içermekteydi. ÇİYKÖ,

Varni ve arkadaşları tarafından geliştirilmiş, Memik ve ark. tarafından da Türkçe geçerlik ve

güvenirlik çalışması yapılmıştır. ÇİYKÖ, genel sağlıkla ilişkili yaşam kalitesini ölçmeyi

amaçlamaktadır. Ölçek, beşli Likert tipi 23 maddeden oluşmakta ve üç alanda puanlanmaktadır.

Ölçek toplam puanı (ÖTP), fiziksel sağlık toplam puanı (FSTP), Psikososyal Sağlık Toplam Puanı

(PSTP) hesaplanmaktadır. PSTP duygusal, sosyal ve okul işlevselliğini değerlendiren Duygusal

İşlevsellik Puanı (DİP), Sosyal İşlevsellik Puanı (SİP), Okul İşlevsellik Puanı (OİP) madde puanlarından

hesaplanır. Ölçekte puan artıkça yaşam kalitesinin artmış olacağı kabul edilmektedir. Elde edilen

veriler, bilgisayar ortamına aktarılarak IBM SPSS (versiyon 20.0) paket programında değerlendirildi.

Ölçek puanlarının normal dağılıma uygunlukları Kolmogorov-Smirnov testi ile yapıldı. Verilerin tek

değişkenli analizlerinde X2, Mann Whitney U ve Kruskal Wallis testleri uygulandı. Çok değişkenli

analizde, çoklu lineer regresyon kullanıldı.

Bildiri No: 51

Page 169: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

167

Bulgular:

Çalışma grubu 324 (%55.9) MTİ’leri ve 256 (%44.1) yarıkırsalda yaşayan çocuklardan oluşmaktaydı.

MTİ’leri çocuklarının yaş ortalaması 11.6±2.6 yıl, yarıkırsalda yaşayan çocukların yaş ortalaması

12.2±2.5 yıl idi (p=0.150). MTİ’lerinde kız çocukların erkek çocuklara orantısı daha fazla idi

(p=0.03). MTİ’leri çocuklarının anne ve baba öğrenim düzeyi daha düşük (p<0.001), ailede çalışan

kişi sayısı daha fazlaydı (p<0.001). Okula gitme orantısı ise yarı kırsalda yaşayan çocuklarda daha

yüksekti (p<0.001). Çalışma grubunun ölçekten aldıkları toplam puan ortancaları (min-max) MTİ’leri

çocuklarında 78.3 (34.8-100.0) olup, yarı kırsalda yaşayan çocukların ölçekten aldıkları toplam

puandan (85.9 (39.1-100.0)) daha düşüktü (p<0.001). Çalışma gruplarında MTİ çocuklarının ÇİYKÖ

genelinden ve alt alanlarından (FSTP, PSTP, DİP, SİP) aldıkları puan ortancaları da yarı kırsal alanda

yaşayan çocuklara göre daha düşük saptandı (p≤0.001). OİP açısından iki grup arasında fark

bulunamadı (p=0.056). Yapılan çok değişkenli analizlere göre MTİ’leri çocuklarında ÖTP yaş ile

artıyordu (p<0.01). MTİ’leri ve yerel halkın çocuklarında tahıllı ürünlere hergün ulaşabilme imkanı

olanlarda ÖTP artarken (p<0.05), hekim tanılı bir hastalığa sahip olan çocuklarda ÖTP azalıyordu

(p<0.001).

Sonuç:

MTİ’lerin çocuklarında sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi düzeyi düşüktür. Riskli çocuk gruplarında sağlığı

sosyal belirleyicileri ile ele almanın ve olumsuz koşulların düzeltilmesinin gerekli olduğu kanaatine

varıldı.

Anahtar kelimeler:

Mevsimlik tarım işçisi, yaşam kalitesi, çocuk

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Gülsüm Öztürk Emiral, [email protected]

Page 170: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

168

İZMİR’DE BİR DEVLET HASTANESİNDE ÇALIŞAN HEMŞİRELERİN İŞYERİ

ZORBALIĞINA MARUZ KALMA DURUMLARI VE YAŞAM KALİTELERİNİN

DEĞERLENDİRİLMESİ

1- Begüm Es, 2- Nurgül Güngör Tavşanlı

1- Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Ebelik AD.

2- Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Ebelik Bölümü

Amaç:

Kamu hizmetlerinin yaygın olarak sunulduğu sağlık işyerlerinde, yoğun iş yükü, düzensiz ve belirsiz

çalışma koşulları sağlık çalışanlarının psikolojik şiddete uğrama riskini arttırmaktadır. Bu

araştırmanın amacı, hemşirelerin işyeri zorbalığına maruz kalma durumları ve yaşam kaliteleri

arasındaki ilişkiyi incelemektir.

Yöntem:

Tanımlayıcı tipte olan bu araştırmanın evrenini 109 hemşire oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında

sosyo-demografik soruların olduğu anket formu, Aydın ve Öcel tarafından geliştirilen İşyeri Zorbalığı

Ölçeği ve SF-36 kullanılmıştır. Verilerin analizinde SPSS paket programı kullanılarak frekans, yüzde,

ortalama, standart sapma ve korelasyona bakılmıştır.

Bulgular:

Hemşirelerin yaş ortalamaları 37,7± 9,07’dir. %94,5 bayan olup %50.5’i lisans mezunudur. Görev yıl

ortalamaları ise 17,02± 10,4 olarak bulunmuştur. Hemşirelerin SF 36 yaşam kalitesi puan

ortalamaları; Fiziksel Fonksiyon 89.77 ± 15.20, Fiziksel Fonksiyona Bağlı Rol Kısıtlılıkları 38.3 ±

44.94, Ağrı 52.21 ± 21.54, Sağlığın Genel Algılanması 44.40 ± 6.36, Vitalite / Enerji 61.74 ± 14.27,

Sosyal Fonksiyon 43.34 ± 13.45, Emosyonel Sorunlara Bağlı Rol Kısıtlılıkları 31.19 ± 39.35, Mental

Sağlık 68,91 ± 12.86’dır. Hemşirelerin iş yeri zorbalığı toplam puanı 34.78 ± 5.5 olarak bulunmuştur.

Hemşirelerin iş yeri zorbalığı toplam puan ortalaması orta düzeyden biraz yüksek bulunmuştur.

Hemşirelerin işyeri zorbalığı toplam puanı ile yaşam kalitesi ölçek alt gruplarından fiziksel fonksiyon,

fiziksel fonksiyona bağlı rol kısıtlılıkları, vitalite / enerji, ağrı, emosyonel sorunlara bağlı rol

kısıtlılıkları arasında istatistiksel olarak ters yönlü anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır (p<0.05).

Sonuç:

Bildiri No: 52

Page 171: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

169

Hemşirelerin işyeri zorbalığı puanları arttıkça yaşam kalitesi alt alanlarından fiziksel fonksiyon,

fiziksel fonksiyona bağlı rol kısıtlılıkları, vitalite / enerji, ağrı, emosyonel sorunlara bağlı rol

kısıtlılıkları puanlarının düştüğü saptanmıştır.

Anahtar kelimeler:

İşyeri Zorbalığı, Yaşam Kalitesi, Hemşire

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Begüm Es, [email protected]

Page 172: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

170

ÇOCUKLARDA YAŞAM KALİTESİ VE GENEL SAĞLIK ALGISI İLİŞKİSİNİN YAŞAM

KOŞULLARI FARKLI İKİ GRUPTA DEĞERLENDİRİLMESİ

Ece Elif Öcal, Gülsüm Öztürk Emiral, Hatice Aygar, Zeynep Demirtaş, Melike Alaiye,

Muhammet Fatih Önsüz, Selma Metintaş

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD.

Giriş-Amaç

Yaşam kalitesi, bireylerin içinde yaşadıkları kültür ve değerler sisteminde kendi yaşam algıları

şeklinde tanımlamıştır. Çocuk sağlığında yaşam kalitesi çalışmaları, ağırlıklı olarak sağlık sorunu olan

çocuklara yönelmiştir. Toplum tabanlı örneklemlerde, çocuklarda çevrenin fiziksel ve sosyal

koşullarını da dikkate alarak sağlık algıları ile birlikte yaşam kalitesini değerlendirmek konusunda

bilgiler sınırlıdır. Çalışmanın amacı, çocuklarda yaşam koşulları farklı iki grupta genel sağlık algısı ve

yaşam kalitesi uyumlarını değerlendirmektir.

Gereç-Yöntem

Çalışma, Temmuz-Ağustos 2016 tarihinde farklı iki grupta 8-18 yaş arası çocuklarda yaşam kalitesi

ve genel sağlık algısı ilişkisini değerlendirmek üzere yapılan kesitsel tipte bir araştırmadır. Çalışma

grupları, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nin Eğitim araştırma bölgesinde bulunan 20 ve üzerinde

çadıra sahip geçici kamp bölgelerindeki Mevsimlik Tarım İşçileri (MTİ) ve bu kamp bölgelerine en

yakın yarı-kırsal yerleşim yerlerinde yaşayan halkın çocuklarından oluşturuldu. Çalışma için gerekli

etik ve idari izinler ve çalışmaya katılan bireylerden de onamlar alındı. Çalışma grupları, çadır

bölgelerinde tarama yöntemiyle, yarıkırsal bölgede ise birinci basamak sağlık kuruluşuna herhangi

bir nedenle başvuran bireylerin çocuklarından oluşturuldu. Çalışmanın anket formunun birinci

bölümü, sosyodemografik özellikler, hekim tanılı hastalıkları sorgulayan sorulardan, ikinci bölüm ise

Çocuklar İçin Yaşam Kalitesi Ölçeği (ÇİYKÖ) ve Genel Sağlık Algısı (GSA) skalasından oluşmaktaydı.

ÇİYKÖ, genel sağlıkla ilişkili yaşam kalitesini ölçmeyi amaçlayan, Varni ve arkadaşları tarafından

geliştirilmiş, Memik ve ekibi tarafından Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılmış beşli Likert

tipi 23 maddeden oluşan ölçektir. Ölçek toplam puanı (ÖTP) artıkça, yaşam kalitesinin arttığı kabul

edilmektedir. Çocuklar anket formunu doldurulduktan sonra ‘Genel olarak sağlığınızı 0 ile 100 puan

arasında değerlendirirseniz kendinize kaç puan verirsiniz’ sorusunun cevabını, Vizuel Analog

Skalasına benzer şekilde hazırlanmış, uçlarında iki uç tanımın yazılı olduğu 100 mm lik bir çizgiye

işaretlemeleri istendi. Elde edilen veriler, bilgisayar ortamında IBM SPSS (versiyon 20.0) paket

programında değerlendirildi. Ölçek puanları normal dağılım göstermediğinden parametrik olmayan

testler kullanıldı. GSA’na etkili değişkenleri belirlemede çoklu lineer regresyon uygulandı.

Bulgular

Bildiri No: 53

Page 173: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

171

Çalışma grubu 324 (%55.9) MTİ ve 256 (%44.1) yarıkırsalda yaşayan çocuktan oluşmaktaydı. MTİ

(11.0) ve yarıkırsalda yaşayan çocukların yaş ortancası (12.0) benzerdi (p=0.15). MTİ çocuklarında,

hekim tanılı kronik hastalık orantısı (%17.3), yarıkırsal alandaki çocuklardan (%9.8) daha yüksekti

(p=0.009).

MTİ çocuklarında GSA puan ortancası (80.0) , yarı kırsalda yaşayan çocuklarda ortancasından (90.0)

daha düşüktü (p<0.001). MTİ çocuklarında ÇİYKÖ’nin ÖTP ortancası (78.3), yarı kırsalda yaşayan

çocukların puan ortancasından (85.9) daha düşüktü (p<0.001). MTİ çocuklarında, GSA puanı ve

ÇİYKÖ’nin ÖTP arasında zayıf düzeyde (r:0.20/p<0.001) ve yerel halkın çocuklarında

(r:0.33/p<0.001) orta düzeyde pozitif ilişki bulunmaktaydı.

GSA üzerine etkili olan değişkenler, anne öğrenim düzeyi (p<0.001), baba öğrenim düzeyi (p=0.004),

arasında pozitif, ailede çalışan kişi sayısı (p<0.001), evde oda başına düşen kişi sayısı (p<0.001), MTİ

olma durumu (p<0.001), kronik hastalık tanısı olma (p<0.001) ile negatif ilişki bulundu. Çoklu lineer

analizde GSA, diğer değişkenlerin etkisi kontrol edildikten sonra GSA’na, ÇİYKÖ’nin ÖTP ve kronik

hastalık tanısı olma değişkenleriyle ve yaşam alanıyla ilişkili bulundu (R2 =0.113, F=25.560, p<0.001)

saptandı.

Sonuç

MTİ çocuklarının GSA ve yaşam kalite düzeyi düşüktür. Hekim tanılı kronik hastalık varlığı GSA’yı

önemli ölçüde bozmaktadır.

Çocuklarda GSA’nın iyi olması çevre koşullarından bağımsız olarak yaşam kalitesini arttırmaktadır.

Anahtar kelimeler:

Genel sağlık algısı, yaşam kalitesi, tarım işçisi

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Ece Elif Öcal, [email protected]

Page 174: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

172

FARKLI BÖLÜMLERDE ÖĞRENİM GÖREN ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN GENEL

YAŞAM KALİTELERİ VE DEPRESYON DURUMLARI

Nihal Büker, Erdoğan Kavlak, Raziye Şavkın, Khalid Yahya Abdullah Alsayani

Pamukkale Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu

Amaç:

Bu çalışma farklı bölümlerde öğrenim gören üniversite öğrencilerinin genel yaşam kaliteleri ile

depresyon durumlarını belirlemek ve karşılaştırmak amacıyla planlandı.

Yöntem:

Çalışmaya Pamukkale Üniversitesinde farklı bölümlerde öğrenim gören ve gönüllü olarak çalışmaya

katılmayı kabul eden yaş ortalaması 20.37±1.75 yıl olan, 322 (%64.1) kız ve 180 (%35.9) erkek olmak

üzere toplam 502 öğrenci katıldı. Hazırlanan bir form aracılığı ile öğrencilerin tanımlayıcı verileri

(yaş, cinsiyet, vücut ağırlığı, boy uzunluğu gibi), okuduğu bölüm ile ilgili verileri (üniversiteye giriş

puanı, haftalık ders saati, akademik ortalama), yaşam ve çalışma ortamı, gelir düzeyi ile ilgili

veriler ve özgeçmiş özellikleri kaydedildi. Öğrencilerin yaşam kalitelerini değerlendirmek amacı ile

Kısa Form 36, depresif semptomları belirlemek amacı ile Beck Depresyon Ölçeği kullanıldı.

Bulgular:

Öğrencilerin genel yaşam kalitesi ölçeği alt parametrelerinden orta ve iyi düzeyde puan aldıkları ve

depresif semptomlarının bulunmadığı saptandı.Cinsiyetler arası karşılaştırma yapıldığında; genel

yaşam kalitesinin emosyonel sorunlara bağlı rol kısıtlamaları, genel sağlık, enerji/vitalite, ağrı ve

sağlığın genel olarak algılanması alt parametrelerinde erkek öğrenciler lehine istatistiksel olarak

anlamlı fark gözlenirken (p<0.05), genel yaşam kalitesinin diğer alt parametrelerinde ve depresyon

durumları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p>0.05). Bölümler arası karşılaştırma

yapıldığında; genel yaşam kalitesi ve depresyon durumları açısından sağlık ile ilgili bölümlerde

öğrenim gören öğrenciler ile sosyal bölümlerde öğrenim gören öğrenciler arasında istatistiksel olarak

anlamlı bir farklılığın olmadığı görüldü (p>0.05). Ayrıca öğrencilerin genel yaşam kalitelerinin;

üniversite giriş puanı, haftalık ders saati, akademik ortalama, ailesinin ve öğrencinin kendi gelir

miktarı gibi değişkenler ile istatistiksel olarak herhangi bir ilişkisinin bulunmadığı belirlendi

(p>0.05).

Sonuç:

Pamukkale Üniversitesinde farklı bölümlerde öğrenim gören ve çalışmamıza katılan öğrencilerin

genel yaşam kalitelerinin erkek öğrenciler daha iyi olmak üzere orta ve iyi düzeyde olduğu ve

belirgin depresif semptomlarının bulunmadığı saptandı. Ayrıca genel yaşam kalitesinin, üzerinde

Bildiri No: 54

Page 175: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

173

olumlu ya da olumsuz yönde etkisi olacağı düşünülen, haftalık ders saati, akademik ortalama ya da

gelir düzeyi gibi değişkenler ile istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkisinin olmadığı gözlendi. Bu

konuda genelleme yapılabilmesi için farklı üniversitelerde ve daha fazla sayıda katılım ile

çalışmaların tekrarlanması gerektiğini düşünüyoruz.

Anahtar kelimeler:

Yaşam kalitesi, depresyon, üniversite öğrencileri

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Raziye Şavkın, [email protected]

Page 176: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

174

TIP FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİ ve ARAŞTIRMA GÖREVLİLERİNDE SAĞLIKLI YAŞAM

BİÇİMİ DAVRANIŞLARI

Pınar Özdemir Deniz, Ferhat Yıldız, Burak Çapacı, Ali Arıkan, Filiz Abacıgil, Erdal Beşer

Adnan Menderes Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı, AYDIN

Amaç:

Sağlıklı olmak, yaşadığımız yüzyılın önemli hedeflerindendir. Hekimlerin, sağlıklı yaşam biçimi

davranışları açısından rol model olmaları gerekir. Bu araştırmanın amacı, tıp fakültesi dönem-1 ve

dönem-6 öğrencileri ile araştırma görevlisi hekimlerin sağlıklı yaşam biçimi davranışlarını ve

etkileyen faktörleri belirlemektir.

Yöntem:

Araştırmaya Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde, 2016-2017 eğitim-öğretim yılında

öğrenim gören, tüm dönem-1 ve dönem-6 ögrencileri ile araştırma görevlileri dahil edilmiştir(

n=441). Çalışma ile ilgili gerekli izinler ve etik onay alınmıştır. Katılımcılara 26 Ağustos-22 Eylül 2016

tarihleri arasında, toplum hekimliği stajı eğitim hedefi doğrultusunda stajer dönem 4 öğrencileri ve

araştırma görevlileri tarafından, iki bölümden oluşan bir anket uygulandı. Birinci bölümde

katılımcıların sosyodemografik bilgileri, alışkanlıkları sorgulandı. İkinci bölümde altı alt gruptan

oluşan 52 soruluk Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması Bahar Z. ve ark. tarafından yapılmış,

dörtlü likert tipinde “Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği-2” (SYBDÖ-II) uygulandı. Ölçekten

alınabilecek puan minimum 52, maksimum 208’dir. Ölçek puanının artması ile farkındalık düzeyi de

artmaktadır. Tanımlayıcı istatistiklerde, ortalama ± standart sapma, ortanca (minimum-maksimum)

olarak sunuldu. Normal dağılıma uygunluğu Kolmogorov Smirnov testi ile değerlendirildi. Analitik

değerlendirmede, Mann-Whitney U testi ve Kruskal Wallis varyans testi kullanıldı. Tip 1 hata düzeyi

0,05 olarak alındı.

Bulgular:

Katılımcıların %53,5’i erkek, %46,5’i kadın olup; yaş ortalaması 24,3 ± 4,7’dir. Katılımcıların %27,2’si

(n=120) dönem-1, %30,8’i (n=136) dönem-6 ve %42,0’ı (n=185) araştırma görevlisidir. Araştırma

görevlilerinin %65,4’ü dahili bilimler, %27,6’sı cerrahi bilimler, %7,0’ı temel bilimlerde görev

yapmakta; %76,2’si gece nöbetine kalmaktadır. Araştırmamızda tıp fakültesi eğitiminin ve / veya

hastane çalışma ortamının, beslenme (%66,9), uyku (%80,0), hijyen (%45,8) üzerine etkisinin olumsuz

olduğu, kahve tüketiminde artışa neden olduğu (%54,6) belirtilmiştir. Sigara (%66,0) ve alkol

tüketimi (%74,6), ilaç kullanımı (%74,8) üzerine herhangi bir etkisinin olmadığı belirtilmiştir

(p<0,01). Katılımcıların tamamında SYBDÖ-II ortanca skoru 122 (min. 72- maks. 187); araştırma

görevlilerinde 121(min. 72- maks.176), dönem-1 123 (min. 89- maks. 179) ve dönem-6 122 (min. 84-

Bildiri No: 55

Page 177: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

175

maks.187)’lara göre daha düşük bulunmuştur (p=0,03). Yapılan ikili grup alt analizlerinde bu farkın

dönem-1 ve araştırma görevlileri arasındaki SYBDÖ-II skorundan kaynaklandığı gözlendi(p<0,01).

Araştırma görevlileri cerrahi, dahili ve temel tıp bilimleri olarak üç grupta incelendiğinde, ölçek

skoru açısından anlamlı fark saptanmadı (p=0,49). Tüm katılımcılar değerlendirildiğinde kadınlarda,

erkeklere göre SYBDÖ-II skoru daha yüksek bulundu (p=0,012).

Sonuç:

Tıp öğrenimi ve hastanede çalışma durumunun yıllar içerisinde SYBDÖ-II skorunu olumsuz etkilediği

görülmüştür. İş yoğunluğunun artması ile birlikte katılımcıların sağlıklı yaşam biçimi davranışlarına

dikkat etmediği görülmüş, bu nedenle uygun çalışma ortamının ve uygun koşulların sağlanması

önemli olacaktır.

Anahtar kelimeler:

Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği II, tıp eğitimi, asistanlık ve intörnlük, sağlık hizmeti

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Ferhat Yıldız, [email protected]

Page 178: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

176

BALIKESİR’DE KENTSEL BİR BÖLGEDE YAŞAYAN KİŞİLERİN GENEL SAĞLIKLARINI

ALGILAMA DURUMLARININ İNCELENMESİ

Celalettin Çevik, İbrahim Aldemir, Saliha Şence

Balıkesir Üniversitesi Balıkesir Sağlık Yüksekokulu, Hemşirelik Bölümü

Amaç

Bu çalışmanın amacı Balıkesir ilinde kentsel bir mahallede yaşayan kişilerin genel sağlıklarını

algılama durumlarının ve etkileyen faktörlerin saptanmasıdır.

Gereç ve Yöntem

Araştırma kesitsel tipte olup, Temmuz-Ekim 2016 tarihleri arasında Balıkesir ilinde kentsel bir

mahallede yürütülmüştür. Araştırmanın bağımlı değişkeni genel sağlığı algılama durumu, bağımsız

değişkenleri, yaş, cinsiyet, medeni durum, çalışma durumu, sağlık güvencesi varlığı, gelir durumu,

yaşanılan kişi ve kronik hastalığı olma durumudur. Araştırmanın evrenini 12812 kişinin yaşadığı bir

mahalle oluşturmakta olup bu evrene küme örnekleme yöntemiyle, olayın görülme sıklığı %30, %95

güven düzeyi, %5 sapma, 1.2 desen etkisi göz önünde bulundurularak 388 kişiye ulaşılmıştır. Veri

katılımcılarla yüz yüze görüşülerek sosyodemografik özelliklerden oluşan kişisel bilgi formu ve genel

sağlığı algılama ölçeği ile toplanmıştır. Genel Sağlığı algılama ölçeği; toplum taramalarında ve hasta

gruplarında genel ruhsal belirtileri taramak amacıyla David Goldberg tarafından 1972’de geliştirilen

"Hiç olmuyor, her zamanki kadar, her zamankinden sık ve çok sık" olmak üzere dörtlü likert tipi bir

ölçek olup, Türkçe’ye çevirisi ve geçerlilik-güvenilirlik çalışması 1996 yılında yapılmıştır. Ölçek

puanı hesaplanırken sorulardaki ilk iki seçenek 0, son iki seçenek 1 puan üzerinden hesaplanmıştır.

Bu şekilde katılımcıların alabilecekleri en düşük puan 0, en yüksek puan 24 olup anketten 2 ve

üzerinde puan alanların, genel ruhsal sağlık durumu kötü olarak tanımlanmıştır. Tanımlayıcı

istatistiklerde sayı ve yüzdeler, oranlar arasındaki farklar ki-kare testi ile değerlendirilmiştir. Tek

değişkenli analizlerde anlamlı çıkan değişkenler lojistik regresyon modelinde değerlendirilmiştir.

Bulgular

Araştırma grubunun %34.5'i kadın olup yaş ortalaması 38.39±14.60'dır. Katılımcıların %33.0'ı lise

mezunu, %56.9'u evli, %47.2'si çalışan, %13.5'i emekli, %89.8'i sigortası olan, %43.1'i maddi durumu

yetersiz, %67.8'i ailesiyle birlikte yaşayan, %31.0'ı kronik hastalığı olan kişilerden oluşmaktadır.

Araştırma grubunda kişilerin genel sağlığı algılama ölçeği puan ortalaması 1.81±2.34 olup araştırma

grubunun %40.1'inin ruhsal sağlığı kötüdür. Kadınlarda, okuryazar olmayanlarda, evli kişilerde,

niteliksiz işlerde çalışanlarda, hastalandığında sağlık kurumuna başvuran kişilerde ve halen okula

devam etmeyen kişilerin genel ruhsal sağlıkları anlamlı olarak daha kötüdür (Ki kare testi, p<0.05).

Yaş grupları, gelir durumu, sosyal güvence durumu, yaşanılan kişiler, evin kendine ait olma durumu

Bildiri No: 56

Page 179: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

177

ve kronik hastalık olma durumuna göre genel ruhsal sağlık durumları benzerdir (Ki kare testi,

p>0.05). Lojistik regresyon modeline göre kadınlarda erkeklere göre 2.16 kat, okula devam

etmeyenlerde edenlere göre 4.26 kat genel ruhsal sağlığı kötü algılama durumu yüksektir.

Sonuç

Araştırma grubundaki kişilerin yaklaşık yarısının ruhsal durumu kötüdür. Kadınlar ve niteliksiz işlerde

çalışanların ruhsal durumu diğer gruplara göre daha kötüdür.

Anahtar kelimeler:

Algılanan sağlık, kentsel bölge, kesitsel çalışma

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Celalettin Çevik, [email protected]

Page 180: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

178

BALIKESİR’DE KARESİ İLÇESİNE BAĞLI BİR MAHALLEDE YAŞAYAN KİŞİLERİN

HASTALANMA VE SAĞLIKLI YAŞAM BİÇİMİ DAVRANIŞLARININ

DEĞERLENDİRİLMESİ

Celalettin Çevik, İbrahim Aldemir, Saliha Şence

Balıkesir Üniversitesi Balıkesir Sağlık Yüksekokulu, Hemşirelik Bölümü

Amaç

Bu çalışmada Balıkesir kent merkezindeki bir mahallede yaşayan kişilerin hastalanma ve sağlıklı

yaşam biçimi davranışlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Gereç Ve Yöntem

Kesitsel tipteki bu çalışma Balıkesir ilinde bir mahallede yaşayan kişilerle yüz yüze görüşülerek

yürütülmüştür. Sağlık sorunu yaşama ve sağlıklı yaşam biçimi davranışları puan araştırmanın bağımlı

değişkenleri olup yaş, cinsiyet, medeni durum, sağlık güvencesi, gelir durumu, çalışma durumu, aile

tipi, kronik hastalık varlığı bağımsız değişkenlerdir. Araştırmada örnek büyüklüğü, olayın görülme

sıklığı %15, %95 güven düzeyi, %5 sapma, 2 desen etkisi göz önünde bulundurularak 394 kişiye

ulaşılmıştır. Bu kişiler tabakalı küme örnekleme yöntemi ile seçilmiştir. Ankette sağlık hizmet

kullanımı soru formu ve sağlıklı yaşam biçimi davranışları ölçeği kullanılmıştır. Sağlık hizmet

kullanımı soru formunda son 15 gün içinde sağlık sorunu yaşama, sağlık kurumuna başvurmaya

yönelik sorular, 1987 yılında Walker, Sechrist ve Pender tarafından sağlığı geliştirme modelini test

etmek amacıyla geliştirilen sağlıklı yaşam biçimi davranışları ölçeğinde ise bireyin sağlıklı yaşam

biçimi ile ilişkili olarak sağlığı geliştiren davranışları ölçen sorular yer almaktadır. Ölçek kendini

gerçekleştirme, sağlık sorumluluğu, fiziksel aktivite, beslenme, kişilerarası ilişki ve stres yönetimi

olmak üzere 6 alt grubu olan toplam 52 maddeden oluşmaktadır. Ölçeğin tümünün puanı sağlıklı

yaşam biçimi davranışları puanını verir. Çözümlemede sayı ve yüzdeler, ki-kare testi, t testi, Mann-

Whitney U testi, ANOVA, Kruskal Wallis Varyans analizi kullanılmıştır.

Bulgular

Araştırma grubundaki kişilerin %65.5'i kadın, %62.2'si lise ve üzeri öğrenime sahip,%56.9'u evli,

%89.8'i sağlık sigortası olan, %56.9'u gelir durumu yeterli kişilerden oluşmaktadır. Ayrıca

katılımcıların %31.0'ının kronik hastalığı vardır. Katılımcıların %23.1'inin son 15 gün içinde bir sağlık

sorunu olmuş olup, sağlık sorunu sonrasında %24.2'si hiçbir şey yapmadığını, %61.5'i sağlık

kuruluşlarına başvurduğunu, %50.6'sı devlet hastanelerine başvurduğunu belirtmiştir. Araştırma

grubunun %18.0'ı son 1 yılda yatarak tanı ve tedavi gördüğünü, %22.1'i daha önce evde bakım

hizmeti aldığını,%56.6'sı toplumun sağlık alanındaki bilinç düzeyinin düşük olduğunu belirtmiştir.

Bildiri No: 57

Page 181: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

179

Araştırma grubunda cinsiyete, medeni duruma, gelir durumuna, aile tipine, kronik hastalığı olma

durumuna göre hastalanma sıklığı anlamlı fark yok iken (p>0.05), 35 yaş ve üzeri kişilerde 35 yaş

altına göre, ilköğretim ve altında öğrenime sahip olanlarda lise ve üzerinde öğrenime sahip olanlara

göre, sağlık güvencesi olmayanlarda olanlara göre hastalanma sıklığı anlamlı olarak daha yüksektir

(p<0.05). Araştırma grubunun sağlıklı yaşam biçimi puan ortalaması 136.78±20.22'dir. Yaş, cinsiyet,

medeni durum, eğitim durumu, sağlık güvencesi olma durumu, maddi durum, kronik hastalığı olma

göre anlamlı fark yokken, yalnız yaşayanlarda ailesiyle birlikte yaşayanlara göre düzenli olarak

hekime gidenlerde gitmeyenlere göre, genellikle devlet hastanesine başvuranlarda diğer kurumlara

başvuranlara göre sağlıkla ilgili bilgileri TV programlarından edinenlerde takip edenlerde diğer

kaynaklardan edinenlere göre anlamlı olarak yüksektir (p<0.05).

Sonuç

Katılımcıların yaklaşık dörtte biri son 15 gün içinde hastalanmıştır. Hastalanmayı ileri yaş grubunda

olma, düşük öğrenime sahip olma etkilemektedir. Araştırma grubunun sağlıklı yaşam biçimi

davranışları ölçeği puan ortalaması yüksektir. Yalnız yaşayanlarda, düzenli olarak bir hekime

gidenlerde, genellikle devlet hastanesine başvuranlarda ve sağlıkla ilgili bilgileri TV'den elde

edenlerde sağlıklı yaşam biçimi davranışları ölçeği puan ortalaması yüksektir.

Anahtar kelimeler:

Hastalanma, sağlıklı yaşam biçimi davranışları ölçeği

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Celalettin Çevik, [email protected]

Page 182: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

180

BEDENSEL ENGELLİLERDE BAKIM KALİTESİNİN YAŞAM KALİTESİ İLE İLİŞKİSİ

1-Nadir Maşalacı, 2-Hakan Baydur

1- Celal Bayar Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Sosyal Hizmet Anabilim Dalı Yüksek

Lisan Öğrencisi, Manisa

2- Celal Bayar Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sosyal Hizmet Bölümü, Manisa

Amaç:

Bu araştırmanın amacı bedensel engellilerin bakım kalitesi ile yaşam kalitesi arasındaki ilişkiyi

belirlemektir.

Yöntem:

Araştırma kesitsel olarak yürütülmüş ilişkisel bir tarama çalışmasıdır. Araştırmaya İzmir ili Konak

ilçesinde yaşayan ve engelli evde bakım hizmetleri için bakıcılarının ücret aldığı bedensel engelliler

dahil edilmiştir. Araştırma evreni Konak ilçesinde yaşayan ve evde bakım ücretinden yararlanan 117

bedensel engelliden oluşmaktadır. Bu engelliler tamamına ulaşılması hedeflenmiş olup, 109 engelli

ve bakıcı ile yüzyüze görüşme yapılmıştır (ulaşma oranı %93.2). Araştırmada engelli ve bakıcının

sosyodemografik özellikleri yanı sıra, engellinin yaşam kalitesi WHOQOL-BREF-D ölçeği ile belirlemiş,

bakım kalitesi için “engelli bakım ve destek kalitesi ölçeği (QOCS-D)” uygulanmıştır. Ayrıca

engellinin engellilik durumunu belirlemek için WHODAS-II uygulanmıştır. Araştırma verileri 5-22 Eylül

2016 tarihleri arasında araştırmacılar tarafından yüzyüze görüşme yöntemi uygulanarak toplanmıştır.

Araştırmanın verileri SPSS 21 ve Stata 14 kullanılarak analiz edilmiştir. Analizde tanımlayıcı bulgular

için sayı ve yüzde dağılımları ile ortalama±standart sapma, ortanca, en düşük ve en yüksek değerler

sunulmuştur. Araştırma verilerinin analizinde tek değişkenli ve çok değişkenli ordinal lojistik

regresyon analizi uygulanmıştır. Ayrıca engelli yaşam kalitesini üzerinde etkili olan değişkenlerinin

yer aldığı bir yapısal eşitlik modellemesi ile oluşturulana kavramsal model sınanmıştır.

Bulgular:

Araştırmaya alınan engellilerin yarısı erkek olup, yaş ortalaması 58.8±18.3’tür. Engellilerin %48.6’sı

evli, %32.17i ilkokul mezunu, %89.9’unun engeli sonradan meydana gelmiş olup ortalama engellilik

süresi 18.5±16.7 yıldır. Araştırmaya katılan engellilerin %64.2’sinin bir sosyal güvenceden

yararlandığı ve %77.1’inin gelirlerini yetersiz bulduğu belirlenmiştir. Engelli bakıcılarının %76.1’i

kadın olup ortalama yaş 51.5±14.5’tir. Bakıcıların %53.2’si ilkokul mezunu olup, %35.8’i eşidir.

Bakıcıların yalnızca iki tanesi bakım konusunda eğitim almış kişilerden oluşmaktadır.

Engellinin yaşam kalitesi bedensel, ruhsal, sosyal, çevresel ve engellilik modülünden aldıkları puan

dağılımları sırasıyla 25.4±11.0, 30.5±15.1, 27.9±17.2, 36.0±12.0 ve 29.9±11.9’dur. Engellilerin bakım

Bildiri No: 58

Page 183: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

181

kalitesi ölçeğinin profesyonel bakımın kalitesi, profesyonel bakıma erişim, evde bakımın kalitesi,

bilgiye erişim ve toplam bakım kalitesi puan dağılımı sırasıyla 63.6±13.9, 60.6±15.9, 43.4±8.7,

43.9±19.4 ve 55.5±9.1’dir. WHODAS II ölçeği ile yapılan engellilik değerlendirmesinde ise

katılımcıların anlama-ileşim kurma, hareket etme, kendine bakım, insan ilişkileri, yaşam faaliyetleri

toplumsal yaşama katılım ve WHODAS toplam puanı için elde ettikleri değerler sırasıyla 63.1±28,

90.3±19.4, 88.9±19.8, 65.7±26.1, 31.7±17.1, 67.6±17.1 ve 67.8±14.0’tür.

Tek değişkenli analiz sonucunda bakım kalitesi ile sosyal alan [OR:1.10 %95GA(1.06-1.14)], çevresel

alan [1.14 (1.09-1.19)] ve engellilik modülü [1.08 (1.04-1.12)] arasında anlamlı ilişki elde edilirken,

WHODAS engellilik değerlendirmesinde yaşam kalitesinin tüm boyutları ile anlamlı düzeyde ilişki

olduğu görülmektedir. Ayrıca bedensel alanda bakıcının eğitim düzeyi, sosyal alanda bakıcının

cinsiyeti ve çevresel alanda engellinin yaşı anlamlı ilişki gösteren değişkenlerdendir.

Oluşturulan çok değişkenli analiz modelleri sonucunda da bakım kalitesinin, yaşam kalitesi sosyal

alanı [1.08 (1.04-1.13)], çevresel alanı [1.11 (1.06-1.16)] ve engellilik modülü [1.05 (1.01-1.1)] ile

anlamlı düzeyde ilişkili olduğu belirlenmiştir. Ayrıca WHODAS engellilik değerlendirmesi, yaşam

kalitesinin tüm boyutları ile anlamlı düzeyde ilişki ve bakıcı eğitim düzeyi bedensel iyilik düzeyi

üzerinden etkili bulunmuştur. Elde edilen bu model için oluşturulan yapısal eşitlik modellemesinin

uyum iyiliği ki-kare değeri 8.11 (sd=7), ki-kare/sd=1.2 ile kabul edilen uyum düzeyini göstermektedir

(p>0.05).

Sonuç:

Araştırmadan elde edilen bulgular evde bakım hizmetlerinden yararlanan bedensel engellilerin

bakım kalitesinin yaşam kalitesi sosyal alan, çevresel alan ve engellilik boyutu üzerinde anlamlı

düzeyde etkisinin olduğunu göstermektedir. Bu ilişki bireyin engellilik düzeyine göre düzeltildiğinde

de belirgindir. Ayrıca bireyin engellilik düzeyi yaşam kalitesinin tüm boyutları üzerinde anlamlı

etkiye sahiptir.

Anahtar kelimeler:

Engelli, yaşam kalitesi, bakım kalitesi, WHODAS 2

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Hakan Baydur, [email protected]

Page 184: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

182

DESTEKLEYİCİ BAKIM GEREKSİNİMLERİ ÖLÇEĞİ KISA FORMUNUN TÜRKÇE’YE

UYARLANMASI

Türkan Özbayır, Özlem Soyer, Arzu Aslan

Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi, Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı

Giriş:

Kanser hastalarının desteklenmemiş bakım gereksinimlerin bilinmesi, bakımın planlanmasında

önemli rol oynamaktadır. Meme kanseri Türkiye’de kadınlar arasında en sık görülen kanser tipidir.

New South Wales Kanser Konseyi Sağlık Araştırmaları ve Psiko-Onkoloji Merkezi tarafından

geliştirilen Destekleyici Bakım Gereksinimleri Ölçeği Kısa Formu’nun Türkçeye uyarlanması,

geçerlilik ve güvenilirliğinin incelenmesi amaçlanmıştır.

Gereç Yöntem:

Metodolojik bir araştırmadır. Etik kurul, kurum ve hastalardan izin alındı. Araştırma, Mayıs-Temmuz

2016 tarihleri arasında araştırmaya katılmayı kabul eden 170 meme kanseri tanısı almış hasta ile

yürütüldü. Veriler Sosyodemografik ve Klinik Özellikler Formu, Destekleyici Bakım Gereksinimleri

Ölçeği Kısa Formu ile toplandı. Hastaların sosyodemografik ve klinik özellikleri tanımlayıcı

testlerden sayı yüzde, ortalama ve standart sapma ile analiz edildi. Dil geçerliği sağlandıktan sonra

kapsam geçerlik indeksi hesaplandı. Güvenilirlik iç tutarlılık testleri olan bölünmüş ölçek

çözümlemeleri, Cronbach α katsayısı ve madde-toplam puan korelasyonu ile yapıldı. Yapı Geçerliliği

için açıklayıcı faktör çözümlemesi kullanıldı.

Bulgular:

Araştırmada yer alan hastaların yaş ortalaması 55,53±11,43 yıldır. %97,1’i kadın, %44,1’i Evre I

meme kanseri tanısı almıştır. Tanı almasından beri geçen süre ortalaması 5,69 ±5,06 yıldır. Ölçeğin

kapsam geçerlik indeksi 0,83 bulundu. İç tutarlık analizinde bölünmüş ölçek çözümlemesinde ölçeğin

ilk yarısı için alfa değeri 0,87, ikinci yarısı için 0,92’dir. Sperman-Brown katsayısı 0,74, Guttman

Split-Half katsayısı 0,73’tür. Hotelling T2 testi=425,742, F=10,45, p<0.001’dir. Ölçeğin Cronbach alfa

katsayısı 0,93 olup yüksek güvenirlik derecesine sahip olduğu belirlendi. Madde toplam puan

korelasyonunda 18 ve 19. maddeler hariç diğer tüm maddelerin korelasyon katsayıları 0,36 ile 0,81

arasında ve p<0,001 olarak bulundu. 18 ve 19. maddeler çıkarıldı. Yapılan açıklayıcı faktör

analizinde 13,17, 32. maddenin saptanan yüksek iki yük değeri 0.10’dan düşük olması nedeniyle

çıkarıldı. 29 madde ile yapılan açıklayıcı faktör analizinde özdeğeri biri aşan dört faktör elde edildi

ve bu dört faktörün açıkladığı toplam varyans %68,83 olarak bulundu. Faktörler, sağlık hizmeti ve

bilgilendirme, psikoloji, cinsellik ve günlük yaşam olarak belirlendi. Cronbach alfa değerleri 0,83 ile

0,95 arasında bulundu.

Bildiri No: 59

Page 185: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

183

Sonuç ve Öneriler:

Destekleyici Bakım Gereksinimleri Ölçeği Kısa Formu (DeBGÖ)’nun meme kanseri tanısı alan

hastalarda destekleyici bakım gereksinimlerinin belirlenmesinde Türk toplumu için geçerli ve

güvenilir bir araç olduğu saptanmıştır. Meme kanseri tanısı alan hastalarda Destekleyici Bakım

Gereksinimleri Ölçeği Kısa Türkçe Formu’nun destekleyici bakım gereksinimlerinin belirlenmesinde

kullanılması, diğer kanser gruplarındaki hastaların destekleyici bakım gereksinimlerinin

belirlenmesinde sınanması, daha büyük hasta grupları ile çalışılması önerilmektedir.

Anahtar kelimeler:

Destekleyici Bakım, Meme Kanseri, Geçerlik, Güvenilirlik

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Özlem SOYER, [email protected]

Page 186: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

184

YAŞLI BİREYLERİN KRONİK HASTALIK DURUMU İLE YAŞAM KALİTESİ ARASINDAKİ

İLİŞKİ, ÇANAKKALE ÖRNEĞİ

Buse Yüksel, Özgür Özerdoğan,Merve Çelik, Sibel Cevizci, Coşkun Bakar

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı AD.

Giriş ve amaç:

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de toplam nüfus içindeki yaşlı nüfus oranı artmaktadır.

Doğumda beklenen yaşam süresinin artması ve yaşlılıkta geçirilen yılların artmasıyla birlikte sağlıklı

yaşlanma ve yaşlılıkta yaşam kalitesi kavramları daha da önem kazanmıştır. Yaşlı nüfusunun artması

ile birlikte hastalık yükü ve kronik hastalık sıklığı da artmaktadır. Tüm ölümlerin %75’inin nedenini

kronik hastalıklar oluşturmaktadır. Kronik hastalıkların yaşam kalitesini düşürdüğü yapılan birçok

çalışma ile gösterilmiştir. Bu çalışmanın amacı, Çanakkale’de 65 yaş ve üzeri bireylerde kronik

hastalık durumu ile yaşam kalitesinin arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Bu bildiride kronik hastalık

durumunun yaşam kalitesi alt bileşenleri ile ilişkisi sunulmuştur.

Yöntem:

Kesitsel tipteki bu çalışma, Mayıs-Ekim 2013 tarihleri arasında Çanakkale il merkezinde yaşayan yaşlı

nüfusuna (N=9565) göre yapılan örnekleme sonucunda 1001 kişi ile anket formları kullanılarak yüz

yüze anket yöntemiyle yürütüldü. Anket formu demografik özellikler, yaşam kalitesi ve sosyal

network, sağlık hizmeti kullanımı ve sağlık sorunları, zararlı alışkanlıklar ile Avrupa Sağlık Etki

Ölçeği (EUROHIS) bölümlerinden oluştuşmaktadır. Geçerlilik ve Güvenilirlik çalışması, 2010 yılında

yapılan bu ölçek, WHOQOL-Bref ölçeğinden üretilmiş olan genel amaçlı sağlıkta yaşam kalitesi

ölçeğidir. İkisi genel soru olmak üzere 8 sorudan oluşmaktadır. Yanıt seçenekleri 5’li Likert

tipindedir. Puan arttıkça yaşam kalitesi de iyileşmektedir.

Elde edilen verilerin analizi SPSS versiyon 19.0 yazılımı kullanılarak yapıldı. Tanımlayıcı verilerin

sunumunda ortalama, standart sapma, frekans ve yüzde değerleri kullanıldı. Değişkenlerin normal

dağılıma uygunluğu Kolmogorov-Smirnov testi ile incelendi. Normal dağılıma uymayan değişkenlerin

ikili karşılaştırmasında Mann Whitney U testi kullanıldı. P-değerinin 0,05’in altında olduğu durumlar

istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bu araştırma Güney Marmara Kalkınma Ajansı tarafından

desteklendi.

Bulgular:

Yaş ortalaması 74,10±6,8’dir. Çalışmaya katılanların %55’i kadın, %53,9’u ilköğretim mezunudur.

Katılımcıların %85,7’sinin kronik hastalığı vardır. En sık kronik hastalıklar hipertansiyon (%59,1),

diyabet (%22,8), kalp hastalığı (%22,0), kronik hava yolları hastalıklarıdır (%12,5). Kronik hastalığı

Bildiri No: 60

Page 187: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

185

olanların EUROHIS yaşam kalitesi ölçeği toplam puanı anlamlı olarak daha düşüktür (p<0,001). Ölçek

sorularından sağlığından, kendinden, günlük yaşamı sürdürmek için gücünden ve günlük uğraşları

yürütebilme becerisinden hoşnut olma bölümlerinden kronik hastalığı olanlar anlamlı olarak daha

düşük puan almışlardır (sırasıyla p<0,001; p<0,001; p<0,001; p<0,001).

Sonuç: Kronik hastalıklar 65 yaş üzerinde daha sık görülmektedir. Dolayısıyla yaşlı insanların yaşam

kalitesi kronik hastalıklara bağlıdır. Yaşam kalitesini artırmak kronik hastalıkları kontrolle mümkün

olacaktır. Kronik hastalıkların oluşumunu önlemek için risk faktörlerini azaltmak amacıyla, çocukluk

döneminden itibaren sağlıklı beslenme, fiziksel hareketlilik, stressiz yaşam şekillerine yönelik

programlar uygulanmalıdır. Bu hastalıklara bağlı morbitide ve mortaliteyi önlemek ve yaşam

kalitesini arttırmak için özellikle birinci basamakta izlem programları oluşturulmalı ve bu

izlemlerde birinci basamağa uygun standartlar kullanılmalıdır.

Anahtar kelimeler:

Yaşlılık, kronik hastalıklar, yaşam kalitesi, EUROHIS, Çanakkale

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Buse Yüksel, [email protected]

Page 188: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

186

ÇANAKKALE’DE YAŞLILARDA YAŞAM KALİTESİNİN COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMİ İLE

DEĞERLENDİRİLMESİ

Merve Çelik, Sibel Cevizci, Özgür Özerdoğan, Buse Yüksel, Coşkun Bakar

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı AD.

Giriş Ve Amaç:

Günümüzde ‘sağlık coğrafyası’ konusunun önemi artmıştır. Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS), hastalık ve

ölümlerin dağılımı, ülkenin ekonomik, sosyal ve demografik yapı özellikleri ile birlikte incelenerek

sağlık plan ve programlarının yapılmasında kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, CBS ile kronik

hastalıkların, demografik verilerin ve yaşam kalitesinin Çanakkale’deki mahallelere göre

incelemesidir. Bu bildiride kronik 65 yaş ve üzeri bireylerde hastalık durumunun, demografik

verilerin ve yaşam kalitesinin CBS kullanılarak Çanakkale ilinde mahallelere göre dağılımları

sunulmuştur.

Yöntem:

Bu çalışma, 2013 yılında Çanakkale il merkezinde yaşayan 1001, 65 yaş üzeri kişiye yüz yüze anket

formu uygulanarak yapılmıştır. Anket formu demografik özellikler, sağlık sorunları, zararlı

alışkanlıklar ile Avrupa Sağlık Etki Ölçeği (EUROHIS) bölümlerinden oluşmuştur. Geçerlilik ve

Güvenilirlik çalışması, 2010 yılında yapılan bu ölçek, WHOQOL-Bref ölçeğinden üretilmiş olan genel

amaçlı sağlıkta yaşam kalitesi ölçeğidir. Elde edilen verilerin analizi SPSS versiyon 19.0 yazılımı

kullanılarak yapıldı. Tanımlayıcı verilerin sunumunda ortalama, standart sapma, frekans ve yüzde

değerleri kullanıldı. P değerinin 0,05’in altında olduğu durumlar istatistiksel olarak anlamlı kabul

edildi. CBS uygulamaları MapInfo Professional v15.2 yazılımı ile yapıldı. Bu araştırma Güney Marmara

Kalkınma Ajansı tarafından desteklenmiştir.

Bulgular:

Yaşam kalitesi puanı, Fevzipaşa, Namık Kemal, Barbaros ve İsmetpaşa mahallelerinin düşük olarak

değerlendirildi. Fevzipaşa ve Namık Kemal mahallerinde diğer mahallelere göre, yaşam kalitesi

puanı daha düşük, kronik hastalık sıklığı ise daha fazladır. Demografik verilere bakıldığında bu iki

yerleşim yerinde kadınlar, yalnız yaşayanlar, engeli olanlar, gelir durumu ve eğitim düzeyi düşük

olanlar fazladır.

Sonuç:

Coğrafi Bilgi Sistemi ile kronik hastalıkların ve yaşam kalitesinin dağılımı uyumlu bulunmuştur.

Coğrafi Bilgi Sistemi sağlık sorunlarının bölgesel dağılımının gösterilmesinde kullanılabilir. Sağlık

Bildiri No: 61

Page 189: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

187

politikaları belirlenirken genel yaklaşıma paralel, yerleşim yerine özgü farklılıklar da göz önünde

bulundurularak, bölge sosyo-demografik özelliklerine ve sağlık ihtiyaçlarına uygun çözüm önerileri

geliştirilebilir.

Anahtar kelimeler:

Yaşlılık, yaşam kalitesi, Coğrafi Bilgi Sistemi, Çanakkale

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Merve Çelik, [email protected]

Page 190: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

188

YAŞLI BİREYLERDE YAŞAM KALİTESİNİ ETKİYEN FAKTÖRLERİN İNCELENMESİ

Sibel Cevizci, Merve Çelik, Buse Yüksel, Özgür Özerdoğan, Coşkun Bakar

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı AD

Giriş:

Yaşlılıkta yaşam kalitesini etkileyen birçok faktör vardır. Yaşlının yaşa bağlı yaşadığı sağlık sorunları

(hipertansiyon, diyabet, görme ve işitme kaybı, hareketsizlik),cinsiyet, kötü sosyo-ekonomik durum,

düşük öğrenim düzeyi gibi kişisel özellikler yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler (1,2). Bu

çalışmanın amacı, Çanakkale’de 65 yaş ve üzeri bireylerde yaşam kalitesini etkileyen faktörlerin

belirlenmesidir. Bu bildiride yaşam kalitesini etkileyen risk faktörlerinin incelenmesi ile ilgili

sonuçlar sunulmuştur.

Yöntem:

Bu çalışma, 2013 yılında Çanakkale il merkezinde yaşayan 1001, 65 yaş üzeri kişiye yüz yüze anket

formu uygulanarak yapıldı. Anket formu demografik özellikler, sağlık sorunları, zararlı alışkanlıklar

ile Avrupa Sağlık Etki Ölçeği (EUROHIS) bölümlerinden oluşmaktadır. Geçerlilik ve Güvenilirlik

çalışması, 2010 yılında yapılan bu ölçek, WHOQOL-Bref ölçeğinden üretilmiş olan genel amaçlı

sağlıkta yaşam kalitesi ölçeğidir(3).

Elde edilen verilerin analizi SPSS versiyon 19.0 yazılımı kullanılarak yapıldı. Yaşam kalitesi ile ilişkili

risk faktörleri için 1001 kişiden 989’u (%98,8) lojistik regresyon analize dahil edildi. Analiz tekniği

olarak adımsal yöntemlerden geriye dönük istatistiksel metodu tercih edildi. Analize ‘Yaşam

kalitesi’ bağımlı değişken olarak dahil edildi. Başlangıçta analize dahil edilen 10 bağımsız değişkenin

(sigara, yaş, gelir durumu, eğitim durumu, kronik hastalık varlığı, medeni durum, cinsiyet, yalnızlık,

düşme ve engel durumu) 4 tanesi adımsal analiz sırasında dışlandı (p>0,05). Model, geriye kalan 6

bağımsız değişkenden (sigara, düşme, engel durumu, gelir, kronik hastalık, medeni durum)

oluşturuldu. Oluşturulan modelin Nagelkerke R2 değeri 0,143, Cox&Snell R2 değeri 0,108 olarak

hesaplandı. Modelin uyum iyiliği Hosmer ve Lemeshow testi ile değerlendirildi (X2=1,379, p=0,995).

Bu araştırma Güney Marmara Kalkınma Ajansı tarafından desteklendi.

Bulgular:

Çalışmaya katılanların yaş ortalaması 74,10± 6,8’dir. Çalışmaya katılanların %55’i kadın, %53,9’u

ilköğretim mezunudur. Katılımcıların %85,7’sinin kronik hastalığı vardır. Yaşam kalitesi ölçeğinin

yüzde puanı ortalaması 68,2±16,0’dır. Çalışmaya katılanların %48,2’si EUROHIS yüzde puanından

70’in altında puan almıştır. Kronik hastalığın olması 2,6 kat (p<0,001, %95 GA: 1,742-4,054), evli

olmamak 1,3 kat (p=0,07, %95 GA: 1,061-1,823), gelirin az olması 2 kat (p<0,001, %95 GA: 1,462-

Bildiri No: 62

Page 191: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

189

2,816), zihinsel ya da fiziksel engelin olması 2,3 kat (p<0,001, %95 GA: 1,564-3,591), son 6 ayda

evde ya da dışarıda düşme 2,1 kat (p<0,001, %95 GA: 1,546-2,890), sigara kullanmak 1,4 kat

(p=0,038, %95 GA: 1,021-2,161), yaşam kalitesini kötüleştirmektedir.

Sonuç

Yaşlıların çok büyük bir kısmının kronik hastalığı vardır. Yaşam kalitesini kronik hastalığın olması,

gelir miktarının düşük olması, düşme, engel durumu, sigara kullanımı ve medeni durum

etkilemektedir. Yaşlılarda yaşam kalitesini yükseltmek ve kronik hastalıklarla mücadele etmek için

risk faktörlerine yönelik programlar yapılmalıdır. Bu programların belirlenmesinde yaptığımız

çalışmanın sonuçları yol gösterici olabilir.

Anahtar kelimeler:

Yaşlılık, yaşam kalitesi, EUROHIS, Çanakkale

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Sibel Cevizci, [email protected]

Page 192: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

190

MANİSA ŞEHZADELER SAĞLIK EĞİTİM ARAŞTIRMA BÖLGESİNDE BAZI KENTSEL

BÖLGELERDE YAŞLILARDA YAŞAM KALİTESİNİN BELİRLEYİCİLERİ

1-Şebnem Güvenç, 2-Erhan Eser

1-Manisa Şehzadeler Sağlık Eğitim Araştırma Bölgesi Toplum Sağlığı Merkezi

2-Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD.

Giriş ve Amaç:

Bu çalışma Manisa Şehzadeler Sağlık Eğitim Araştırma Bölgesi (SEAB) 2,3 ve 7 No’lu Aile Sağlığı

Merkezi(ASM) bölgelerinde yaşayan 65 yaş ve üstü yaşlıların yaşam kalitesi ve yaşam kalitesini

etkileyen faktörlerin incelenmesi amacıyla yapılmıştır.

Gereç-Yöntem:

Araştırma Manisa Şehzadeler SEAB’da bulunan 2, 3ve 7 No’lu kentsel ASM'lere bağlı mahallelerde

yürütülmüştür. Araştırmanın evreni bu bölgede yaşayan 65 yaş ve üstü 5411 kişi; örnek büyüklüğü

ise %95 güvenle (Tip 1 hata%5), %2 sapma ile 330 kişi olarak hesaplanmıştır. Araştırma verilerinin

toplanmasında yaşlıların sosyodemografik özellikleri genel sağlık ve bağımsızlık düzeyleri (KATZ ile) ,

sağlıkla ilgili algıları, sağlık hizmet kullanımları, sağlığı geliştirme, sosyal durum, sosyal destek ve

yaşam koşullarını ölçen anket formu yüz yüze görüşme yöntemiyle doldurulmuştur. Yaşam kalitesi

EUROHIS (Avrupa Sağlık Etki Ölçeği) ve EQ-5D ile değerlendirilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde

Ki-kare, tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ve bağımsız gruplarda t testi kullanılmıştır. Araştırmadan

elde edilen veriler SPSS 23.0 programında değerlendirilmiştir.

Bulgular:

Araştırmaya katılanların %34.8’i erkek; ortalama yaşı 72.0±7.5’tir. Bireylerin %62.2’si hiç egzersiz

yapmamakta; %41.5’u dengeli beslenmemekte, %44,6’sı da su içmeyi unutmaktadır. Vücut Kitle

İndekslerine göre zayıf %6 sı zayıf , %33.3'ü kilolu ,ve %34.8’i aşırı kiloludur; %56.6’sının uykuya

dalma problemi mevcuttur; %8.8’i halen sigara içmekte; %11.4'ü yaşadığı mahalleyi güvenli

bulmamaktadır. Yaşlıların %56.5’i alternatif bitkisel ürün kullanmakta; %20.7’si geçen yıla göre

sağlığını daha iyi, %46.6’sı daha kötü olarak değerlendirmiştir. Yaşlıların sadece %3.1’i gelirini

istediği gibi kullanamamakta; %12.4'ü sözel ,%4.1'i de fiziksel istismara uğramışlardır. Grubun

%20.7’si engelli olup, %76.8’i yardımcı cihaz kullanmaktadır. %83.9’unda hekim tarafından tanı

konmuş ve sürekli ilaç kullanmayı gerektiren bir hastalık vardır; %25.4’ü son 1 yılda düşmüştür; %

37.3’nün idrar kaçırma problemi ve %23.8’nin depresyonu mevcuttur. Araştırmaya katılanların

%90.7&#39;si sağlık sorunu olduğunda her zaman vakit geçirmeden sağlık hizmeti alabildiğini,

%9.3&#39;ü ise hiçbir zaman alamadığını belirtmiş, %88.1'i en son sağlık sorunu olduğunda bir sağlık

Bildiri No: 63

Page 193: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

191

kurumuna başvurmuştur. Araştırmaya katılanların %36.3'ünün en son tercih ettiği sağlık kurumu

birinci basamak, %63.7'sinin ise birinci basamak dışı sağlık kurumu olup, %79.8’ini sürekli takip eden

bir hekim bulunmaktadır. Yaşlıların %23,8’i yalnız yaşamaktadır. Yaşlıların %96,9’ u çocukları ve

yakın akrabalarıyla görüşmekte 87.6’sının her zaman özel günlerde ziyaretçisi olmaktadır.

Çalışmamıza katılan yaşlıların %94.3’nün sosyal faaliyette bulunduğu bildirilmiştir. Araştırmada

grubunda kadın cinsiyette olmak, eğitimsiz olmak, yalnız yaşıyor olmak, ilk evlenme yaşının 17 yaş

ve altı olması, 0-19 yıldır bölgede yaşıyor olmak, gelirinin giderinden az olması, akraba dışı

arkadaşının olmama durumu, sosyal faaliyetin olmaması, akraba görüşmesinin olmaması, özel günler

de bazen ziyaretçisi olması, egzersiz yapmama durumu, dengeli beslenmeme durumu, su içmeyi

unutma ve uykuya dalma sorunu olma durumu,0-19 sigara paket yılı sigara kullanımı, alternatif

bitkisel ürün kullanmama durumu, kronik hastalık olması, engelli olmak, son 1 yılda 2 veya daha

fazla düşme durumu, nesne adını hatırlamama, depresyonu olma, üriner inkontinansı olma, sağlık

sorunlarına çözüm bulamama ve gelir bağımsızlığı olmama durumlarında yaşam kalitesi açısından

istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur.

Sonuç ve Öneriler:

Sosyodemografik değişkenler yaşlıların yaşam kalitesini önemli ölçüde etkilemektedir. Yaşlılar yaşam

kalitesi açısından da değerlendirilerek, sağlık ve sosyal problemlerine yönelik çalışmalar yapılmalı,

geliştirilecek izlem protokolü içerisinde yoksul ve eğitimsiz yaşlılarda izlem aralığı sıklığı

arttırılmalıdır.

Not: Bu bildiri 8.Temel Sağlık Hizmetleri Sempozyumunda poster olarak sunulmuştur.

Anahtar kelimeler:

Yaşlılarda Yaşam Kalitesi, Yaşlı Sağlığı

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Şebnem Güvenç, [email protected]

Page 194: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

192

HUZUREVİNDE YAŞAYAN BİREYLERİN GENEL SAĞLIK DURUMU, GÜNLÜK YAŞAM

AKTİVİTELERİ VE DEPRESİF BELİRTİ DÜZEYLERİ

1-Şemsinnur Göçer, 2-Osman Günay, 3-R.Özlem Ulutabanca, 4-Tuncay Polat, 5-Zehra İncedal

Sonkaya

1-Halk Sağlığı Müdürlüğü/Kayseri

2-Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD

3-Halk Sağlığı Müdürlüğü/Kayseri

4-Erzincan Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu

5-Amasya Üniversitesi Sabuncuoğlu Şerafeddin Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu

Giriş

Yaşlı bireyler; yaşlanmaya bağlı olarak meydana gelen fiziksel, bilişsel ve ekonomik kayıplar ve

çeşitli sağlık sorunları nedeniyle, günlük yaşam aktivitelerini bağımsız olarak sürdürmekte güçlük

çekmektedir. Bu sorunlar yaşlıların yaşam kalitesini de olumsuz yönde etkilemektedir. Yaşlıların

yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen sorunlardan biri de depresyondur. Yaşlılık döneminde

depresyon belirtileri çoğunlukla gözardı edilmekte ve yaşlanmanın doğal sonucu olarak

değerlendirilmektedir. Bu çalışmada, huzurevinde yaşamakta olan yaşlılarda, genel sağlık durumu,

depresif belirti düzeyi ve günlük yaşam aktivitelerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem

Kesitsel tipteki araştırmanın evreni Kayseride bir huzurevi’nde yaşayan 154 bireyden oluşmaktadır.

Veri toplama aracı olarak, araştırmacılar tarafından literatür incelemesi sonucunda geliştirilen

bireyin sosyo-demografik özelliklerini ve genel sağlık durumunu belirlemeye yönelik anket formu,

Geriatrik Depresyon Ölçeği (GDÖ), Katz Günlük Yaşam Aktiviteleri (GYA) ve Enstrumental Yaşam

Aktiviteleri İndeksi (EGYA) kullanılmıştır.GDÖ ve Katz Günlük Yaşam Aktiviteleri İndeksi’nden elde

edilen veriler ölçeklerin yönergelerine göre değerlendirilmiştir.GDÖ’den alınabilecek puanlar 0 – 30

arasında olup, 11-13 puan “olası depresif ”, 14 puan ve üzeri “kesin depresif” olarak değerlendirildi.

KATZ’ın Günlük Yaşam Aktiviteleri İndeksi (GYA) 0-6 puan bağımlı, 7-12 puan yarı bağımlı olarak

değerlendirildi. Enstrümental Günlük Yaşam Aktiviteleri İndeksi (EGYA), 0-8 puan bağımlı, 9- 16

puan yarı bağımlı olarak değerlendirildi.Verilerin istatistiksel analizinde, Ki kare testi, unpaired t

testi ve tek yönlü ANOVA testi (Post hoc Scheffe) kullanılmış, p<0.05 değerleri anlamlı kabul

edilmiştir. Araştırma için Erciyes Üniversitesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan etik onay ve

Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nden kurum izni alınmış olup, iletişim engeli bulunmayan ve

araştırmaya katılmayı kabul eden 99 kişiyle yüz yüze görüşülmüştür.

Bildiri No: 64

Page 195: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

193

Bulgular

Araştırma grubunun yaş ortalaması 75,98±9.46 olup, %58.5’i erkek, %7.0’ı evli ve %49.9’u okuryazar

değildi. %89.9’unun sosyal güvencesi, %70.7’sinin kendine ait geliri vardı. Bireylerin %27.3’ü halen

sigara içtiğini, %40.4’ü genel sağlık durumunu iyi olduğunu, %42.4’ü kendisinde hipertansiyon,

%20.2’si diyabet, %31.3’ü kalp hastalığı, %8.1’i KOAH olduğunu ve %49.5’i günde 4 ve üzeri ilaç

kullandığını ifade etti. Bireylerin %59.6’sında kesin depresif belirti göstermekteydi. GYA açısından,

araştırma grubunun %1.0’ı bağımlı, % 4.0’ı yarı bağımlı, EGYA açısından ise %13.1’i bağımlı ve %

39.4’ü yarı bağımlı idi.Kadınlarda algılanan sağlık durumunun erkeklere göre daha kötü olduğu, yaş

ilerledikçe algılanan sağlık durumunun kötüleştiği belirlendi. Kadınların depresif belirti düzeyi

anlamlı derecede yüksekti. Algılanan sağlık durumu kötü olanlarda depresif belirti düzeyi yüksekti

ve anlamlılık mevcuttu. Yaş arttıkça EGYA bağımlılık düzeyi artmaktaydı. EGYA bakımından

bağımlılık oranı 85 yaş ve üzeri grupta anlamlı derecede yüksekti. Kadınlarda EGYA açısından

bağımlı olanların oranı erkeklere göre anlamlı derecede yüksekti. GYA bağımlılığı ve EGYA

bağımlılığı ile depresyon arasında anlamlı bir ilişki yoktu.

Sonuç ve Öneriler

Huzurevinde yaşayan bireylerin yarıdan fazlasında depresif belirti saptanmıştır. Algılanan sağlık

durumu kötü olanlarda ve depresif belirti düzeyi yüksek olanlarda enstrumental günlük yaşam

aktivitelerini gerçekleştirmede bağımlılık oranı yüksekti.

Huzurevlerinde yaşayan yaşlılar depresyon açısından yakından izlenmelidir. Huzurevlerinde yaşayan

yaşlılarda, sağlık durumu, günlük yaşam aktiviteleri ve depresyon durumu ile yaşam kalitesi

arasındaki ilişkileri daha iyi belirleyebilmek için daha geniş kapsamlı ve prospektif araştırmalar

yapılmalıdır.

Anahtar kelimeler:

Yaşlı, Günlük Yaşam Aktiviteleri, Depresyon, Algılanan Sağlık Durumu.

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Şemsinnur Göçer, [email protected]

Page 196: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

194

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ YAŞAM KALİTESİ ÖLÇEĞİ YAŞLI MODÜLÜNÜN

ALTERNATİF TÜRKÇE KISA SÜRÜMLERİNİN (WHOQOL-OLD-Short) PSİKOMETRİK

ÇÖZÜMLEMELERİ

1.Erhan Eser, 2.Sultan Eser

1 Celal Bayar Üniversitesi Halk Sağlığı AD.

2 Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Enstitüsü

Giriş ve Amaç:

Bu çalışma, 2005 yılında geliştirilen ve Türkçe geçerliliği gösterilmiş olan Dünya Sağlık Örgütü Yaşam

Kalitesi Ölçeği Yaşlı Modülü (WHOQOL-OLD)'nün Türkçe kısa sürümlerinin psikometrik özelliklerini

incelemek amacıyla yapılmıştır. WHOQOL-OLD ilk geliştirildiğinde 24 maddeden oluşan 6 boyuta

(Duyusal yetiler, bağımsızlık, geçmiş, şimdiki ve gelecek faaliyetler, topluma katılım, ölüm ve ölme

ve yakınlık) sahip bir yaşlı yaşam kalitesi modülüdür ve 4 boyuttan (Bedensel, Psikolojik, Sosyal ve

Çevresel) oluşan ana ölçek WHOQOL-Bref ile birlikte kullanılması önerilir.

Gereç-Yöntem:

Fang J. ve ark. tarafından 2012 yılında önerilen 3 ayrı kısa sürüm, 2012 yılına dek Türkiye WHOQOL

ulusal veri havuzunda toplanmış olan 2409 yaşlı verisi kullanılarak çözümlenmiştir. Önerilen

sürümler, ölçeğin 6 boyutunun her birinden birer soru seçilerek oluşturulmuştur. Sürüm 1 için madde

içeriği: 6,11,12,16,20 ve 21 nolu maddeler; Sürüm 2 için madde içeriği: 2,6,11,12,17 ve 22 nolu

maddeler; ve Sürüm 3 için madde içeriği: 4, 6,17,19,20 ve 24 nolu maddelerdir. Çözümlemelerde

soru analizi ve iç tutarlılık çözümlemeleri; yapı geçerliliği (DFA ile); kriter geçerliliği (WHOQOL-OLD

ve WHOQOL-BREF 'in bağımlı değişken olarak kullanıldığı regresyon analizleri ile) ve duyarlılık

çözümlemeleri (yaş, cinsiyet ve eğitim ile) uygulanmıştır. Çözümlemelerde SPSS sürüm 21 ve Lisrel

sürüm 8.05 kullanılmıştır.

Bulgular:

Katılımcıların yaş ortalaması 73,51 ± 6.60'dır ve % 16'sı 80yaş üstündedir. %50.8'i erkektir;

%40.9'unun eğitimi yoktur ve % 35.7'si ilkokul mezunudur. Sürüm 1, 2 ve 3'ün 100'lük ölçeğe

dönüştürülmüş puan ortalamaları sırasıyla: 60,9 ± 14.8; 59,7 ± 11.6 ve 60,2 ± 14.4'dür. İç tutarlılığı

gösteren Cronbach Alfa değerleri sürüm 1, 2 ve 3 için sırasıyla 0.73, 0.49 ve 0.71'dir. Her üç

sürümde de ölüm ve ölme (6. madde) maddesi sorunludur. WHOQOL-OLD toplam skoru ile Sürüm 1,

2 ve 3 arasında sırasıyla 0.92, 0.78 ve 0.93 korelasyon katsayıları elde edilmiştir. WHOQOL-OLD

ölçeğinin 24 soruluk uzun sürümünün bağımlı değişken olarak alındığı doğrusal regresyon

çözümlemelerinde belirleyicilik katsayıları (R2) sürüm için 0.86 ; sürüm 2 için 0.89; ve sürüm 3 için

Bildiri No: 65

Page 197: 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİkongre5.saykad.net/wp-content/uploads/2016/12/SAYKAD5_2016_kongre_kitap.pdf · 5. ULUSAL SAĞLIKTA YAŞAM KALİTESİ KONGRESİ 11-12

195

0.88 olarak belirlenmiştir. Her üç sürüm de cinsiyet ve eğitim kategorileri anlamlı düzeyde ayırt

edici bulunmuştur. Erkekler kadınlardan, eğitim kategorileri bir alt kategoriden anlamlı derecede

daha yüksek skor vermişlerdir (p<0.05). Yaş değişkeni hiç bir sürüm için ayırt edici değildir

(p>0.05). Önerilen sürüm içeriklerine uyumu gösteren doğrulayıcı faktör çözümlemeleri: Sürüm 1:

Karşılaştırılmalı uyum indeksi (CFI): 0.967, RMSEA: 0.099 ; Sürüm 2: CFI: 0.956, RMSEA: 0.086 ; ve

Sürüm 3: CFI: 0.966, RMSEA: 0.087 olarak bulunmuştur.

Sonuç ve öneriler:

Bu çalışma, kısa sürümleri test eden (Fang J. 2012 ve Biljon LV. 2015 çalışmalarını izleyen) üçüncü

çalışmadır. Ölüm ve ölme boyutunun WHOQOL-OLD uzun Türkçe sürümde izlenen psikometrik

zayıflığı kısa sürümlerde de devam etmektedir. Ölüm ve ölme boyutu ile ilgili ulusal çalışmalar

sürdürülmelidir. Ölüm boyutu dikkatle değerlendirilmek koşuluyla her üç sürüm de önerilen orjinal

yapıya daha iyi uyum göstermişlerdir, ancak sürüm 2'nin iç tutarlığının istenilen düzeyde olmaması,

Türkçe sürüm 1 veya sürüm 3'ün, WHOQOL-OLD kısa sürümü olarak tercih edilebileceğini

göstermektedir. Yaşlı modülü (WHOQOL-OLD) kısa sürümlerinin, ana ölçek olan WHOQOL'ün 26

soruluk (WHOQOL-BREF) veya 8 soruluk (WHOQOL-8) kısa sürümleri ile birlikte kullanılmaları

önerilir.

Anahtar kelimeler:

Yaşlılık, Yaşam Kalitesinin değerlendirilmesi, Psikometrik analizler, WHOQOL, WHOQOL-OLD

Bildiri Sunucusu Yazarın Adı Soyadı:

Erhan Eser, [email protected]