Top Banner
180

2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

Jul 29, 2020

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,
Page 2: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

2 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

JJAAMMEESS MM.. BBUUCCHHAANNAANN

VVEE

LLİİBBEERRAALL PPOOLLİİTTİİKK İİKKTTİİSSAATT

Prof.Dr. Hakkı Odabaş

Page 3: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 3

SOBİAD :: SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ

HUKUK VE İKTİSAT ARAŞTIRMALARI MERKEZİ

SOBİAD-HİAM Hukuk ve İktisat Yaklaşımı kapsamına dahil tüm disiplinlerde araş-

tırmalar yapılmasını; konferans, panel, forum ve benzeri etkinlikler düzenlenme-

sini desteklemek amacıyla Sosyal Bilimler Araştırmaları Derneği (SOBİAD) bünye-

sinde oluşturulmuş bir merkezdir.

Kamu Tercihi :: Anayasal İktisat :: Kurumsal İktisat :: Regülasyon İktisadı :: Mülkiyet Hakları İktisadı :: İşlem Maliyetleri İktisadı ::: :::

SOSRES:: THE SOCIAL SCIENCES RESEARCH SOCIETY

The CENTER FOR STUDY OF LAW AND ECONOMICS (CSLE )

The Center for Study of Law and Economics (CSLE) is an initiative of the Social

Sciences Research Society (SOSRES), a non-governmental research organization

based in Turkey. The objective of the CSLE is to promote high-quality research in

the fields at the interface of law and economics.

Public Choice :: Constitutional Economics :: Institutional Economics :: Regulatory

Economics Economics of Property Rights :: Economics of Transaction Costs ::: :::

[email protected] www.sobiad.org

Copyright © 2019, Sosyal Bilimler Araştırmaları Derneği

Bu kitabın her türlü yayın hakkı Sosyal Bilimler Araştırmaları Derneği (SOBİAD)’ne

aittir. SOBİAD’ın izni olmadan tanıtım amaçlı toplam bir sayfayı geçmeyecek alıntı-

lar hariç olmak üzere, hiçbir şekilde kitabın tümü veya bir kısmı herhangi bir or-

tamda yayımlanamaz ve çoğaltılamaz.

SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları Yayınları :

ISBN: 978-605-68961-5-6

Page 4: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

4 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

ÖNSÖZ

Nobel ödüllü iktisatçıların en önemlilerinden biri olan James. M.

Buchanan, kırsalda doğmasına (3 Ekim 1919) ve yetişmesine rağmen

özgürlükçü ve piyasa odaklı iktisat yaklaşımından hiç taviz verme-

miştir. İktisat alanında cesur kimliği hep öne çıkmıştır. İçinde bulun-

duğu Keynesyen ortamı eleştirmekten ve karşı tezler üretmekten hiç

vazgeçmemiştir. Çalışmalarının en önemli meyvesi, kendisini 1986

yılı Nobel İktisat Ödülüne götüren Kamu Tercihi Teorisi’dir. Bu teorik

yaklaşım, günümüzün olmazsa olmaz yönetim biçimi olan temsili

demokratik sistemin iktisadi analizinden başka bir şey değildir. Siya-

set bilimciler çok hoşlanmasalar ve görmezden gelseler de, politik

sürecin pozitif iktisadi analizini yapan bu teorik yaklaşımın ortaya

koyduğu analizler bugün hala geçerlidir.

James M. Buchanan, Kamu Tercihi Teorisi altında yaptığı pozitif

analizlerini normatif yaklaşımlarla da desteklemiştir. Buchanan, ge-

liştirdiği teoriyi bir sonraki normatif aşamaya taşımayı başarmıştır.

Literatürde Anayasal İktisat olarak isimlendirilen bu normatif öneri-

ler bugün hala tartışılmaya devam edilmektedir.

Üretken ve verimli bir yaşamdan sonra 93 yaşında (9 Ocak 2013)

hayata gözlerini yuman bu büyük iktisatçı bu çalışmada ele alınmaya

çalışılacaktır. Çalışmada beni yönlendiren ve her aşamada yardımla-

rını esirgemeyen Prof. Dr. Coşkun Can Aktan hocama şükranlarımı

arz etmek istiyorum.

Prof. Dr. Hakkı Odabaş

Nisan 2019

Page 5: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 5

İÇİNDEKİLER

Önsöz ………………………………………………………………………….……………….4 Giriş……………………………………………………………………………………….……..6 Birinci Bölüm James M. Buchanan’ın Biyografisi, Metodolojisi Ve Eserleri…………………………………………………………..…….9 İkinci Bölüm Buchanan’ın Kamu Maliyesi Teorisine Katkıları……………………………36 Üçüncü Bölüm Buchanan’ın Politik İktisada Katkıları: Kamu Tercihi Teorisi………………………………………………………………...…88 Dördüncü Bölüm Buchanan ve Anayasal Politik İktisat………………………………………….131 Sonuç ve Değerlendirme ……………………………………………………….159 Kaynaklar…………………………………………………………………………………170

Page 6: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

6 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

GİRİŞ

İktisadi ve mali olayların gelişim süreci, toplumsal yaşamın diğer gerçekliklerinden ve yapısal özelliklerinden bağımsız olarak ele alı-namaz. İktisat tarihi sadece ekonomik sorunlara çözüm bulma işle-vinden ibaret değildir. Her yeni iktisadi yaklaşım beraberinde kendi-ne özgü bir etik ve devlet anlayışı, ya da yeni değer yargıları getir-miştir.

Bu süreçte iktisadi dönüşüm, iktisadi sorunlar kadar, bu sorunlara farklı ve etkin çözümler sunmayı başaran iktisatçılara da çok şey borçludur. Bu yönüyle iktisadi olayların gelişimi bir anlamda iktisat-çıların tarihi olarak da yorumlanmaktadır. Pareto ile özdeşleşen op-timalite kavramı, Walras ile anılan denge modeli gibi iktisatçıların adıyla özdeşleşen iktisadi olgular bu kişilerin önemini ortaya koy-maktadır.

İktisatçıların önemi sadece belli dönemlere damgalarını vurmaları ve sorunlara etkin ve yeni çözümler sunmalarında yatmamaktadır. Aynı zamanda bu kişilerin iktisadi görüşlerindeki tutarlılık ve olgunlaşma süreci de başlı başına iktisadi sorunlara getirilen çözümünler açısın-dan önemlidir.

Günümüz ekonomilerinin önemli temel problemlerinden birisi de kamu ekonomisinden kaynaklanan sorunlardır. Özellikle devletin aşırı büyümesi ve politik sürecin bu sorunları daha da artırması, ikti-satçıların farklı bakış açıları gerektirecek kadar önemli boyutlara ulaşmıştır.

Bu açıdan bakıldığında James M. Buchanan sosyo-ekonomik düşün-ceye yeni bir bakış açısı kazandırmış, ekonomik sorunlar ile politik süreç arasında anlamlı ve önemli ilişkiler olduğunu ortaya koymuş-tur. Bu yönüyle sorunları geleneksel iktisadi yaklaşımlar ile yorum-lamak yerine, farklı bir bakış açısı sunarak, büyük bir taraftar kitlesi-ne sahip olduğu gibi, muhaliflerini de türetmiş ve son dönemlerde tartışmaların merkezinde yer almıştır.

Page 7: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 7

Günümüzün en üretken ve verimli iktisatçılarından birisi olan ve 1986 yılında Nobel Ekonomi Ödülü ile ödüllendirilen Buchanan, dik-katleri politik sürece çekmeyi başarmış ve bu sürecin iktisat bilimi-nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi, nor-matif yönü ağır basan Anayasal İktisat yaklaşımı izlemiştir.

Bu çalışmamız, Buchanan’ın politik iktisat açısından önem taşıyan ve mevcut sorunların çözümünde önemli alternatifler arasında sayılan yaklaşımlarını ortaya koymak amacına yöneliktir.

Bu amacın tam olarak gerçekleştirilmesi için Buchanan’ın sadece iktisadi görüşleri ile sınırlı kalınmayarak, bütüncül bir yaklaşım ile olaylara bakış açısını ortaya koymak için hayatı ve eserleri de ince-leme konusu edilmiştir. Bununla birlikte çalışmamız biyografik bir niteliğe sahip olmayıp, Buchanan’ın hayatı, eserleri ve görüşleri bi-limsel bir perspektif ile verilmeye çalışılmıştır.

Birinci bölümde Buchanan’ın hayatı, metodolojisi ve eserleri ince-lenmiştir. Buchanan’ın düşünce planındaki evrimi ve izlediği meto-doloji eserleri çerçevesinde ortaya konulmuştur. Özellikle metodolo-jik açıdan politik iktisada getirdiği farklı yaklaşımlar üzerinde du-rulmuştur ve hayatı boyunca hep bir tutarlılık içerinde olduğu göste-rilmeye çalışılmıştır.

İkinci bölümde daha somut bir biçimde Kamu Maliyesi Teorisine katkıları ele alınmıştır. Bu bölümde kamusal mallar, vergi teorisi, borçlanma, denk bütçe ve mali federalizm ile ilgili yaklaşımları irde-lenmiş ve Buchanan’ın mevcut sorunların çözüm sürecinde ne kadar da doğru tespit ve önerilerde bulunduğunun altı çizilmeye çalışılmış-tır.

Üçüncü bölümde, Yeni Politik İktisat başlığı altında Buchanan’ın Ka-mu Tercihi Teorisine, Oylama Teorisine ve rant kollama konularına katkıları özetlenmeye çalışılmıştır. Bu bölümde özellikle Wicksell’in oybirliği kuralı, Pareto optimumu, Kamu Tercihi Teorisinin temel ilkeleri, Black ve Arrow’un oylama kuralları ile ilgili çalışmalarının Buchanan tarafından nasıl değerlendirildiği üzerinde durulmuştur.

Dördüncü bölüm Anayasal İktisat yaklaşımına ayrılmıştır. Bu bölüm-de anayasal demokrasi, sözleşmeci paradigma, Anayasal İktisat ve

Page 8: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

8 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

mali anayasa konuları Buchanan’ın çalışmaları doğrultusunda irde-lenmeye çalışılmıştır.

Sonuç ve değerlendirme kısmında ise, Buchanan’ın önerilerinin mev-cut iktisadi ve mali sorunların çözümüne etkisi, önemi ve uygulana-bilirliği ortaya konulmuştur.

Page 9: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 9

BİRİNCİ BÖLÜM

JAMES M. BUCHANAN’IN BİYOGRAFİSİ, METODOLOJİSİ VE ESERLERİ

I. JAMES M. BUCHANAN’IN BİYOGRAFİSİ, DENEYİMLERİ VE DÜŞÜNCELERİ

A. Ailesi ve İlk Eğitimi

James Mcgill Buchanan 3 Ekim 1919 yılında Tennessee Eyaletinin Murfreesboro kasabası yakınlarındaki Gum köyünde güneyli bir aile-nin çocuğu olarak dünyaya geldi ve küçüklüğünü dedesi John P. Buc-hanan’ın çiftliğinde geçirdi (Buchanan, 1986a; 359).

Buchanan’ın ataları İskoç-İrlanda kökenli olup 18. yüzyıl ortalarında Kuzey İrlanda’dan Amerika’ya göç ettiler ve Presbyterian Kilisesi’ne bağlı bağımsız topluluklar halinde yaşadılar (Buchanan ve Musgrave, 1999; 15).

Dede John P. Buchanan Çiftçiler Birliği Partisi’nden 1891 yılı seçimlerinde Tennessee Eyaleti Valisi olarak seçildi. Toplam beş yıl bu görevi sürdürdü. Bu durum Buchanan ailesinin toplum içerisinde tanınmasına ve bir yer edinmesine yardımcı oldu. Buna rağmen Buchanan ailesi kırsalda yaşayan ve çiftçilikle uğraşan orta sınıf fakir bir aile olmaktan kurtulamadı. Buchanan ilk eğitimini dedesinin ismini taşıyan ilkokulda tamamladı (Buchanan, 1986a; 359).

Buchanan’ın babası çiftçi idi. Fakat kırsal kesimde bazen marangoz, bazen veteriner olmak gerekiyordu. Buchanan babasını anlatırken onun sportmen bir kişi olduğunu, politika ile ilgilendiğini ancak entelektüel bir birikimi olmadığını belirtmektedir (Buchanan, 1986a; 359).

Buchanan’ın annesi, Lila Scott, Buchanan ailesinin en zeki ve en uzak görüşlü üyesi idi. Lise eğitiminden sonra öğretmenlik de yapan Lila

Page 10: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

10 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Scott, James M. Buchanan’ın akademik hayata başlamasında etkin bir rol üstlenmiştir (Buchanan, 1986a; 360).

James M. Buchanan, aile içerisinde hep dedesinin varisi olarak gö-rülmüştür. Buchanan’ın hukukçu-politikacı olması ailenin en büyük isteği idi. Fakat ekonomik gerçekler bu hayalin başarılmasını müm-kün kılmadı. Ailesi Buchanan’ın Vanderbilt Hukuk Fakültesi’ne git-mesini istiyorlardı. Ancak 1929 Ekonomik Buhranı’nın patlak verme-si ve yoksulluk bu isteğin gerçekleşmesini engelledi (Buchanan, 1986a; 360).

Bunun üzerine Buchanan, Murfreesboro’da Orta Tennessee Eyaleti Öğretmen Okulu’na başladı. Buchanan hatıralarında özellikle okul harcını ve kitap masraflarını karşılamak için dört yıl boyunca sabah ve akşam süt sağdığını belirtmektedir (Buchanan, 1986a; 360).

1940 yılında mezun olduktan sonra Buchanan, iş olarak üç seçenek arasında bir tercih yapmak zorunda kaldı. Bunlar aylık 65 dolar kar-şılığı öğretmenlik, aylık 75 dolar karşılığı banka memurluğu ve aylık 50 dolar karşılığı Tennessee Üniversitesi İktisat Bölümü’nde asistan-lık. Ücreti az olmasına rağmen Buchanan asistanlığı seçerek 1940 yılında akademik hayata ilk adımını attı ve 1941 yılında bu üniversi-tede yüksek lisans eğitimini tamamladı (Buchanan, 1986a; 360).

Üniversitedeki ilk yıllarında Buchanan, iktisat bilimi adına çok fazla bir şey öğrenemedi. Buchanan Knoxville yıllarında vergileme, bütçe süreci ve merkez bankası teorisi ve politikaları hakkında kitaplar ve makaleler okudu ve az da olsa istatistik öğrenmeye çalıştı. Ancak hocası Charles P. White’ı kendisine örnek olarak aldı ve akademik çalışmalarda bir moral unsurun olması gerektiğini ondan öğrendi (Buchanan, 1990b; 165).

1941-42 akademik yılında Buchanan Kolombiya Üniversitesi’nden istatistik alanında çalışma yapmak için burs almasına rağmen, asker-liği tercih etti ve Ağustos 1941 yılında ABD Donanması’na katıldı. Buchanan’ın orduda elde ettiği deneyimler sonraki akademik haya-tında yardımcı oldu ve başarıya ulaşmasında katkıda bulundu (Buc-hanan, 1986a; 361).

B. Chicago Üniversitesi, Frank Knight ve Knut Wicksell

Buchanan, 1945 yılının sonlarına doğru askeri hayattan sivil hayata geçmek için bir karar almak zorunda olduğunu gördü. Ordudaki gö-

Page 11: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 11

revinden memnun olan Buchanan zor bir kararla 1946 Ocak ayında Chicago Üniversitesi’nde akademik hayata tekrar döndü. Kendisini çok etkileyen lisans hocası C.C. Sims’in bu üniversitede doktora yap-mış olması Buchanan’ın Chicago Üniversitesi’ni tercih etmesinde et-kili olmuştur (Buchanan, 1990b, 167).

Buchanan, Chicago Üniversitesi’ndeki ilk yıllarında kendisini “liber-tarian sosyalist” olarak tanımlamıştır. Libertarian sosyalizm Avru-pa’daki sosyalizmden veya sosyal demokrat anlayıştan tamamen farklı bir hareket idi. Buchanan sahip olduğu ve sonra terk ettiği li-bertarian sosyalist düşünceyi, bireysel özgürlüğü ön plana çıkartan, piyasa sürecini dikkate almayan ve devleti özgürlüğün önünde bir engel olarak tanımlamıştır (Buchanan, 1990b; 169).

Chicago Üniversitesi Buchanan için önemli bir dönüm noktası olmuş-tur. Buchanan’ın geliştirdiği Kamu Tercihi Teorisi ve Anayasal İktisat Teorilerinin temelleri bu üniversitede atılmıştır. Buchanan akademik hayatında kendisine gerçekten yardımcı olan Almanca ve İtalyanca’yı da bu üniversite öğrenmiş, Frank Knight ve Knut Wicksell ile yine bu üniversitede tanışmıştır.

Buchanan, doktora ders aşmasında Frank Knight, T. W. Schultz ve Simeon Leland’dan dersler aldı. Özellikle Frank Knight’dan aldığı 6 haftalık fiyat teorisi dersi kendisini çok etkiledi ve libertarian sosya-list yaklaşımlarını terk ederek piyasa düzenini savunan bir iktisatçı oldu. Knight, Buchanan’a piyasanın libertarian değerler içeren bir örgütsel düzen olduğunu öğretti. Knight, Buchanan’ın Chicago Üni-versitesi’nde en çok etkilendiği hocası olmuştur ve onu kendisine bir model olarak seçmiştir (Boettke, 1998; 23).

Buchanan otobiyografisinin başlığı olan “Çift Sürmekten Daha İyi” (Better Than Plowing) cümlesini Knight’tan aldığını ve bu başlığın kırsal kesimden gelen birisi olarak kendisine çok uygun olduğunu ayrıca bazı çalışmalarında belirtmiştir (Buchanan, 1990b; 175).

Buchanan, bütün bunların yanında, her şeyin göreceli olarak mutlak ve sonsuz olduğu fikrini (relatively absolute absolutes) yine hocası Knight’tan öğrenmiştir. Ayrıca hocasının Pigou’nun analizlerine ge-tirdiği eleştiriler Buchanan’ı derinden etkilemiştir (Buchanan, 1990b; 176).

Page 12: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

12 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

1948 yılında doktora derecesini alan Buchanan, üç aylık yaz tatili esnasında üniversite kütüphanesinin raflarında Knut Wicksell’in he-nüz tercüme edilmemiş ve bilinmeyen “Finanztheoretiche Untersuc-hungen, 1896” isimli Almanca doktora tezini buldu. Wicksell, bu ça-lışmasında kamu sektöründe etkinliğin sağlanması için karar alma sürecinde oybirliğinin olması gerektiğine işaret ediyordu. Buchanan bu çalışmadan büyük ölçüde etkilendi ve geleneksel ortodoks kamu maliyesi fikirlerini değiştirdi. James Buchanan’ı Nobel ödülüne götü-ren serüvenin başlangıcı, Buchanan’ın Wicksell’i keşfetmesi ve çalış-malarından ilham alması olmuştur.

İktisat literatürüne bakıldığında Buchanan ve Musgrave hariç bir çok iktisatçının kamu maliyesi ve politik süreç konularında Wicksell’in çalışmalarını büyük ölçüde ihmal ettikleri görülecektir. Buchanan ve Musgrave özellikle “adil vergileme” konusunda Wicksell’in çalışmala-rının kendilerinin entellektüel birikimlerinin oluşumlarında önemli etkilere sahip olduğunu vurgulamışlardır.

Bernd Hansjürgens yaptığı bir çalışmada Wicksell’in Buchanan ve Musgrave üzerindeki etkilerini incelemiş ve sonuç olarak Musgrave’in karşı söylemlerine rağmen Buchanan’ın Wicksell’i daha doğru anladığını ve Wicksell’in düşüncelerinin Buchanan üzerinde daha etkili olduğu sonucuna varmıştır (Hansjürgens, 2000; 96).

Bugün bile Buchanan’ın George Mason Üniversitesi’ndeki odasını ziyaret edenler duvarda iki kişinin fotoğrafı ile karşılaşırlar. Bunlar Buchanan’ın akademik hayatında önemli yerlere sahip iki akademis-yenin fotoğraflarıdır; Frank Knight ve Knut Wicksell (Buchanan, 1986a; 362).

C. Tennessee ve Florida Üniversitesi Yılları

Buchanan doktora derecesini aldıktan sonra, 1948 yılının ortalarına doğru Chicago Üniversitesi’nden ayrıldı ve yüksek lisans yaptığı Tennessee Üniversitesi’nde yeni görevine başladı. 1950 yılında yine aynı üniversitede profesör oldu.

1. İlk Akademik Çalışmaları

Buchanan Tennessee Üniversitesi’nde görev yaptığı süre içerisinde iki önemli çalışmayı tamamladı. Bunlar; “Kamu Finansmanının Pür Teorisi” (Buchanan, 1949) ve “Federalizm ve Mali Denkleştirme”dir (Buchanan, 1950).

Page 13: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 13

Buchanan “Kamu Finansmanının Pür Teorisi” isimli çalışmasında hem Wicksell’in hem de De Viti De Marco’nun yaklaşımlarını günde-me getirmeye çalıştı. Bu çalışma Buchanan’ın Amerikan akademik dünyasında kendisini tanıtmada etkili olmuştur (Buchanan, 1986a; 363).

Bu makalesinde Buchanan devlet teorisi ile vergileme ilkeleri arasın-da bir bağ kurmaya çalıştı ve ortodoks kamu maliyesi yaklaşımının faydacı (utilitarian) mantığını eleştirdi. Buchanan’a göre bu faydacı yaklaşım, devlet teorisi ile vergileme ilkeleri arasındaki bağı görme-de başarısız olmuştur.

Buchanan, diğer çalışmasında federalizm ve mali denkleştirme üze-rinde durmaya çalışmıştır. Bu makalede Buchanan, mali denkleştir-meyi savunmuş ve mali denkleştirme ile bölgeler arası mali denge-sizliklerin azaltılabileceğini iddia etmiştir.

Buchanan’ın her iki çalışması da sayısız bilimsel çalışmada kaynak olarak gösterilmiş ve bugünlere kadar süregelen tartışmaları başlat-mıştır.

2. Florida Üniversitesi: Kenneth Arrow’a Yapılan Eleştiriler ve Earl J. Hamilton

Buchanan 1951 yılında Florida Üniversitesi’nde iktisat profesörü olarak yeni görevine başladı ve 1954 yılına kadar bu görevinde kaldı (Rowley, 1999; 415).

Buchanan’ın akademik dünyada tanınmasında Kenneth Arrow’a kar-şı yaptığı eleştirilerin ve Earl J. Hamilton tarafından destek görmesi-nin payı büyüktür.

Kenneth Arrow (Arrow, 1951) “Sosyal Tercih ve Bireysel Değerler” isimli kitabında ispatlamaya çalıştığı “Genel İmkansızlık Teorisi” (General Imposibility Theorem) Buchanan’ı rahatsız etti. Buchanan’a göre Arrow’un ispatlamaya çalıştığı bu teori, demokratik bir toplum için uygun değildi. Arrow’a göre bireysel değerler ve tercihler bir tutarsızlığa sebep olur iken sosyal sıralamalar (social ordering) ve değerler bir tutarlılık ortaya koymaktadır. Buchanan’a göre asıl tu-tarsızlık “sosyal refah” ve “kamu çıkarının” temelinde bireysel tercih-lerin yer almamasından kaynaklanmaktadır.

Page 14: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

14 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Buchanan üç yıl boyunca Arrow’un tutarsızlıklarını ortaya koymak için çalışmalar yaptı ve 1954 yılında “Sosyal Tercih, Demokrasi ve Serbest Piyasalar” (Buchanan, 1954a) ve “Piyasada ve Oylama Süre-cinde Bireysel Tercih” (Buchanan, 1954b) isimli iki önemli makalesi-ni Earl J. Hamilton’un editörlüğünü yaptığı “Journal of Political Eco-nomy” dergisinde yayınladı. Bu yayınlar Earl J. Hamilton’un katkıları ile gerçekleşmiştir. Çünkü Buchanan genel kabul gören Arrow’un yaklaşımlarını temelden eleştirmektedir.

Buchanan Earl J. Hamilton ile Chicago Üniversitesi’nde tanıştı ve kendisi ile iyi bir dostluk kurdu. Hamilton, Buchanan’a akademik ba-şarının sırrının sıkı bir çalışmada olduğunu vurguladı. Hamiton’un bu tavsiyelerini takip eden Buchanan gerçekten üretken bir akademis-yen olmuştur. Buchanan’ın, Hamilton’un da katkıları ile yayınladığı bu iki önemli çalışma akademik çevrelerden fazla ilgi görmedi. Buc-hanan’a göre bunun sebebi bu çalışmaların anlaşılamamasından kaynaklanmıştır. Piyasa ve oylama süreci ile ilgili bu çalışmalar Ka-mu Tercihi Teorisinin ilk adımları olarak kabul edilmektedir (Bucha-nan, 1986a; 364).

D. İtalya Realizmi

Buchanan 1955’te aldığı bir yıllık Fullbright bursu ile kamu maliye teorisi üzerine yazılmış klasik İtalyan çalışmalarını incelemek ve araştırmalar yapmak için İtalya’ya gitti. 1955 yılında İtalya henüz II. Dünya Savaşı’nın maddi ve manevi zararlarını üzerinden atamamıştı. Savaş aynı zamanda İtalyan’ların sahip oldukları değerleri de tahrip etmişti. Kamu maliyesi alanında önemli çalışmalar yapmış Pantaleo-ni, De Viti De Marco ve Mazzola gibi iktisatçıların yaklaşımlarının yerini Keynesyen politikalar almış idi. Böyle bir ortamda Buchanan İtalya’ya geldi ve unutulmaya yüz tutmuş bu önemli düşünürlerin çalışmalarını tekrar gündeme getirdi (Da Empoli, 1999; 1).

Buchanan bu bir yılın, pozitif ve normatif iktisadi politikalar ile poli-tik yapı arasındaki ilişkinin önemini kavramak açısından çok önemli olduğunu çalışmalarında belirtmiştir.

Buchanan, İtalyan politik anlayışının Anglo-Saxon anlayıştan farklı olduğunu bu yıllarda daha da yakından görme fırsatı buldu. İtalyan sosyal bilimciler iyiliksever ve her şeyi bilen bir devlet anlayışını ka-bul etmediler. Bunun yanında Bentham’ın faydacı yaklaşımından ve Hegel’in idealizminden uzakta kaldılar. Onlara göre politika içerisin-

Page 15: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 15

deki aktörler gerçek bireylerden başkası değildir. İtalyan sosyal bi-limcilerin ortaya koymaya çalıştıkları devlet anlayışı Buchanan’ın faydayı temel alan devlet anlayışını değiştirmesine yardımcı oldu. Buchanan’ın bireyi temel alan devlet anlayışını kavramasında ve sa-vunmasında bu İtalya deneyiminin etkili olduğunu söylemek müm-kündür (Buchanan, 1986a; 365).

Buchanan, İtalya’da bulunduğu dönemde geleneksel (klasik) yakla-şımın kamu borçlanma teorisi üzerine öngörülerinin yanlış olduğunu tespit etti. Bunun üzerine bu konudaki temelde gerçeklik payı olan klasik teorinin restore edilmesi gerektiği fikrine vardı. Bu düşünce-lerden yola çıkan Buchanan, 1958 yılında kamu borçlanma teorisi üzerine bir kitap yazdı.

Buchanan’a göre kamu borçlanması üzerine yapılmış bu çalışma, di-ğer çalışmalarından bağımsız bir çalışma değildir. Bu çalışma da di-ğer çalışmalar gibi kamu maliyesinin ana konuları içerisinden özenle seçilmiş bir çalışmadır ve bu çalışmada özellikle ortodoks kamu ma-liyesi yaklaşımı eleştirilmiştir (Buchanan, 1958; 5).

Buchanan için İtalya deneyimi, Knight ve Wicksell’den sonra en önemli üçüncü aşamadır. Buchanan’ın akademik kimliğinin oluşmasında bu üç süreç önemli bir yere sahiptir. Buchanan, Knight’dan temel ekonomik teorileri ve ekonomi biliminin geleneksel anlamda bir bilim olmadığını, Wicksell’den ise mübadele çerçevesi içerisinde politikanın da ele alınması gerektiğini öğrendi. Kamu sektörü etkinliğinin kollektif tercihler için ancak oybirliği kuralı altında sağlanabileceğine inandı. İtalya deneyimi ile de kamu maliyesi teorisinin devletin oluşumu teorisi ile uyumlu olması gerektiğini öğrendi (Boettke, 1998; 37).

E. Virginia Yılları; Charlottesville, Blacksburg ve Fairfax (1956- ---)

Charlottesville, Blacksburg ve Fairfax Virginia Eyaleti’nin üç önemli üniversitesine ev sahipliği yapan şehirlerdir. Charlottesville Virginia Üniversitesi’ne, Blacksburg Virginia Eyalet Üniversitesi’ne bağlı Vir-ginia Polytechnic Enstitüsü’ne (VPI) ve Fairfax da George Mason Üni-versitesi’ne ev sahipliği yapmaktadır. Bu üç ayrı şehir ve üniversite Buchanan’ın hayatında, çalışmalarında ve başarılarında önemli yer-lere sahiptir.

Page 16: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

16 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Buchanan 1956 yılında İtalya dönüşünden sonra Virginia Üniversite-si’ne bağlı James Wilson Ekonomi Bölümü’nde yeni görevine başladı. Bu üniversitede meslektaşı G. Warren Nutter ile birlikte Thomas Jef-ferson Politik İktisat Araştırmaları Merkezi’ni kurdu. 1968’e kadar tam 12 yılını bu üniversitede geçirdi. Buchanan ve Nutter Virginia Üniversitesi politik iktisat programını geliştirmek için çabaladılar. Her dönem konusunda uzman bir politik iktisatçıyı öğrencileri ile buluşturdular. Frank Knight, F. A. Hayek, Michael Polyani, Maurice Allais, Bertil Ohlin, Overton Taylor ve Duncan Black bu iktisatçılar-dan bazılarıdır. Bütün bu çabalar sonucu Virginia Politik İktisat Prog-ramı geniş bir çevrenin dikkatini çekmiştir. 1958 yılında Üniversite-ye Gordon Tullock’un katılması ile kadro tamamlanmıştır.

Tullock’un bürokrasideki dokuz yıllık deneyimi, onun bütün insan davranışlarını “ekonomik insan” modeline indirgemesine neden oldu. Çoğulcu demokratik sürecin nasıl çalıştığı ile ilgili analizlerde Tullock, Duncan Black ve Anthony Downs’ın çalışmalarından büyük ölçüde etkilendi ve bütün bu gelişmeler Buchanan Tullock yakınlaşmasını beraberinde getirdi (Region, 1995; 1).

1968 yılına gelindiğinde Buchanan, sol düşüncenin ve bunun yansı-malarının üniversiteye hakim olmaya başladıklarını gördü. Bu du-rumdan rahatsız olan Buchanan, 12 yılını geçirdiği Virginia Üniversi-tesi’nden istifa edip ayrılmak zorunda kaldı (Rowley, 1999; 420).

1968-69 döneminde Los Angeles California Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak bulundu. Üniversitede patlayan bir bomba Buc-hanan’ın bu üniversiteye olan ilgisini azalttı ve bu üniversiteden de ayrılmaya karar verdi (Buchanan, 1986a; 374).

Meslektaşları Charles Goetz ve Wilson Schmidt, Buchanan ve Tul-lock’u küçük bir yerleşim birimi olan Blacksburg’ta kurulu Virginia Polytechnic Enstitüsü’ne (VPI) gelmeye ikna ettiler. Buchanan ve Tullock bu enstitüde çalışmaya başladılar ve 1969 yılında “Kamu Tercihi Çalışmaları Merkezini” kurdular. Kamu tercihi ve anayasal iktisat teorilerinin oluşturulması ve bu konularda önemli eserlerin yazılması Virginia Polytechnic Enstitüsü’nde gerçekleşmiştir. Bucha-nan tam 14 verimli yılını bu enstitüde geçirdi. Fakat bütün çabalarına rağmen, çalıştığı alan ile ilgili bir doktora programı açtırmayı başa-ramadı. Ayrıca ortaya çıkan bazı idari problemler de Buchanan’a

Page 17: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 17

kendisine yeni bir üniversite arama fırsatı verdi (Congleton, 1999; 2).

1983 yılında Fairfax’ta bulunan George Mason Üniversitesi’nden al-dığı teklifi değerlendiren Buchanan, Tullock ile birlikte bu üniversi-teye geçmeye karar verdi. Kamu Tercihi Çalışmaları Merkezi’ni de yeni üniversitesine taşıdı. (Buchanan, 1986a; 374).

Günümüzde George Mason Üniversitesi’nde James Buchanan Politik İktisat Merkezi ve Buchanan Evi (Buchanan House) olmak üzere iki önemli merkez vardır. James Buchanan Politik İktisat Merkezi’nde başta Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat olmak üzere diğer ilgili konu-lar üzerinde araştırma programları sürdürülmektedir. Buchanan evi ise James Buchanan’ın anısına kurulmuş ve kütüphane işlevi olan bir merkezdir.

Bugün 82 yaşında olan Buchanan, emekli olmasına rağmen, çalışma-larını hala bu merkezlerde sürdürmektedir.

1. The Calculus of Consent ve Kamu Tercihi Teorisi

Frank Knight’ın ekonomik düzenin yapısal özellikleri konusundaki etkisi, Knut Wicksell’in kollektif karar alma süreci ile ilgili önerileri, İtalya deneyimi ve Arrow’un teorisine karşı oluşan reaksiyon Bucha-nan’ı Gordon Tullock ile birlikte “The Calculus of Consent, 1962” (Oybirliğinin Hesabı) isimli önemli kitabı ortaya çıkartmaya itmiştir (Buchanan ve Musgrave, 1999; 20).

Buchanan meslektaşı Tullock’un da çoğu konularda kendisi gibi dü-şündüğünü gördü. Tullock’un “basit çoğunluk kuralı” üzerine yazdığı önemli makalesinden sonra ortak bir çalışma yapabileceklerini dü-şündü. Bu düşünceye Tullock’un olumlu cevap vermesi üzerine ortak bir çalışma ortaya çıktı: The Calculus of Consent.

Bu kitap Kamu Tercihi Teorisinin oluşturulmasında bir klasik olarak görülmektedir. Buchanan’a göre bu kitap aslında Wicksell’in tezinin tozlu raflarda bulunmasından veya Kamu Borçlanma Teorisi içeri-sindeki görüşlerden daha heyecan verici olmamıştır (Buchanan, 1986a; 366).

Bu çalışmada Buchanan ve Tullock alternatif politik yöntemler ara-sında birey tercihlerini incelemeye çalıştılar. Bu çalışma Anayasal İktisat ve Kamu Tercihi Teorilerinin gelişmesine yardımcı olmuştur.

Page 18: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

18 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Buchanan ve Tullock’un amacı alternatif politik karar alma yöntem-leri arasında yapılacak tercihlerin göreceli olarak basit iktisadi ana-lizlerinin yapılması idi. Buchanan ve Tullock bu çalışmada yeni bir şeyler keşfetmek yerine, politik süreç ile ilgili test edilebilir durumla-rın analizini yapmaya çalışmışlardır.

Buchanan’a göre bu kitapta yapılan en bariz hata Kamu Tercihi Teo-risinin bir alt disiplin olarak ele alınmasıdır. Kamu Tercihi Teorisi ile bütün politik karar alma yöntemleri iktisadi analizlere tabi tutulma-ya çalışılmıştır. 1960’larda Kamu Tercihi hem kolay hem de heyecan verici bir yaklaşım olmuştur ve bu yeni alt disipline öğrencilerden ve sosyal bilimcilerden büyük ilgi gösterilmiştir (Buchanan, 1986a; 366).

“The Calculus of Consent” Kamu Tercihi Teorisi içerisinde en büyük klasik olup bugüne kadar 1200’den daha fazla bilimsel çalışmada kaynak olarak gösterilmiştir. Buchanan’ın en fazla referans olarak gösterilmesinde bu önemli kitabın payı büyüktür (Durden ve Mill-saps, 1996; 135).

Bu önemli çalışmada Buchanan ve Tullock çoğulculuğa ve çoğunluk kuralına karşı entellektüel eleştiriler getirmişlerdir. Çoğunluk kuralı üzerine kurulmuş parlamenter sistem eleştirilmiştir. (Buchanan ve Musgrave, 1999; 21).

2. 1960 Sonrası, Anarşi ve Leviathan

Buchanan 1960’lı yılların başlarında demokratik bir ortamda politik kurumların genel mantığına inancını yitirmemişti. Ancak devletin daha etkin bir hale gelmesi kamu harcamalarının hızla artması Buc-hanan’ın sisteme olan güveni sarstı. Buchanan bu süreç içerisinde kurumsal alanda meydana gelen başarısızlıkları da gözlemlemeye başladı. 1960’lı yılların ortalarına doğru devlet Leviathan bir görün-tü verir iken, toplum da bir anarşi ortamına doğru itildi (Buchanan, 1986a; 368).

Buchanan bu yıllarda ortodoks kamu maliyesi ve politik karar alma süreci arasındaki ilişkileri incelemeye çalıştı. Bunun sonucu olarak 1966 yılında “Demokratik Süreçte Kamu Maliyesi” isimli kitap ortaya çıktı (Buchanan, 1966; 1). Buchanan’a göre bu kitap ihmal edilmiş bir kitaptır (Buchanan, 1986a; 367). Ancak, 1995 yılına kadar 172 ayrı bilimsel eser tarafından kaynak gösterilmesi, bu kitabın sosyal bilim-

Page 19: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 19

ciler tarafından ihmal edilmediğinin bir göstergesidir (Durden ve Millsaps, 1996; 135).

1969 yılında Buchanan “Maliyet ve Tercih” (Cost and Choice) isimli çalışmasını kaleme aldı. Bu çalışmada Buchanan fırsat maliyeti üze-rinde durmuş ve kamusal mal ve hizmet üretiminde klasik fırsat ma-liyeti tekniğinin uygulanması gerektiğini savunmuştur (Buchanan, 1969; 5)

1970’lı yılların ortalarına doğru Buchanan’ın demokratik sistemin nasıl çalıştığı üzerine yapmış olduğu çalışmalar ve yorumlar sağlam bir zemine oturmaya başladı. Buchanan, Kamu Tercihi Teorisi ile politik başarısızlıkları tanımlamaya çalıştı ve bireysel tercihlerin ve değerlerin anayasal yapı içerisinde sınırlandırılması gerektiğini dü-şündü. Buchanan bunun üzerine politik kurumların mantığını araş-tırmaya başladı. Bu incelemeler ve çalışmalar sonucu “Anarşi ve Le-viathan Arasında Özgürlüğün Sınırları” (Limits of Liberty Between Anarchy and Leviathan) isimli kitap 1975 yılında okuyucunun ilgisi-ne sunuldu. Bu çalışmada anarşi ve Leviathan devlet anlayışı irdele-nerek Hobbes’in ortaya koymaya çalıştığı başıboş anarşik bir orta-mın tehlikeleri yanında, Leviathan bir devlet tehlikesinin de altı çi-zilmeye çalışıldı. Ayrıca bu çalışmada John Rawls’ın (1971) “Adalet Teorisi” ve Robert Nozick’in (1974) “Anarşi, Devlet ve Ütopya” isimli kitaplarına tamamlayıcı nitelikte yapıcı eleştiriler getirildi (Bucha-nan, 1986a; 367).

Buchanan, izlediği yolda hep Keynesyen yaklaşımın engelleri ile kar-şılaştı ve bu yaklaşımı eleştiren bir çalışma ortaya koymak istedi. Buchanan’ın bu niyeti 1977 yılında meyvesini verdi. Keynesyen yak-laşıma büyük eleştiriler getiren “Açık Veren Demokrasi: Lord Key-nes’in Politik Mirası” (Democracy in Deficit: The Political Legacy of Lord Keynes) (Buchanan ve Wagner, 1977) isimli çalışma Buchanan ve Richard E. Wagner’ın gayretleri ile ortaya çıktı. Bu kitapta, büyü-müş bütçe açıkları Kamu Tercihi Teorisi doğrultusunda incelenmiş ve bu açıkların nedeninin Keynesyen yaklaşımlar olduğu ispatlanma-ya çalışılmıştır. Bu kitapta açık olarak politikacıların harcamadan hoşlanmalarına karşın vergilemeden hoşlanmadıkları ortaya konul-muştur.

Buchanan'a göre Keynesyen Teori demokratik toplumun politik normlarını bozmuş, ve doğal borç yükünü temelden yanlış olarak

Page 20: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

20 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

yorumlamıştır. Ayrıca bu teori içerisinde “fırsat maliyeti” prensibi ve politik karar alma süreçleri ihmal edilmiştir.

1980 yılına gelindiğinde Leviathan devlet anlayışı ve tehlikeleri üze-rinde özellikle durmak isteyen Buchanan, bu doğrultuda Geoffrey Brennan ile ortak bir çalışma oraya çıkartmıştır. Buchanan ve Bren-nan ileri sürdükleri modelde devleti gelirlerini maksimize etmeye çalışan bir kurum olarak gördüler. Bu yaklaşım farklı bir bakış açısı-na sahipti. Buchanan ve Brennan bu çalışmalarında, eğer devlet ana-yasadan aldığı güç ile gelirlerini artırmaya çabalar ise, acaba bu çaba anayasal normlar ile nasıl sınırlandırılabilir sorusunu cevaplandır-maya çalıştırlar. Bu soruların analizleri ve normatif öneriler 1980 yılında “Vergileme Gücü” (Power to Tax) isimli kitapta sunulmaya çalışıldı (Buchanan ve Brennan, 1980; 1).

Bu çalışmada irdelenen sorular, cevaplar ve normatif yaklaşımlar bir çok iktisatçı tarafından eleştirildi. Buchanan bu eleştirilerin yanlış anlaşılmadan kaynaklandığını gördü ve 1985 yılında yine Geoffrey Brennan ile birlikte “Kuralların Nedeni” (The Reason of Rules) isimli çalışmasını kaleme aldı.

3. 1986 Nobel Ödülü ve Sonrası

Buchanan 1986 yılında kamu ekonomisi ve politik karar alma teori-lerine yaptığı katkılardan dolayı Nobel İktisat ödülü ile ödüllendiril-di. Bu ödülün alınmasında Buchanan’ın geliştirdiği Kamu Tercihi Teorisinin payı büyüktür. Buchanan tarafından politik sistemin bir mübadele olarak ele alınması ve politik karar alma sürecinde oybirli-ği kuralının tekrar gündeme getirilmesi bu ödülün verilmesinde önemli birer unsur olmuştur. Ayrıca Buchanan’ın kendisini anayasal sözleşmeci bir temele oturtması ve kendisini bu temelin geliştirilme-sine adaması Nobel ödülünü veren komite tarafından takdir edilmiş-tir.

Buchanan, politika ve iktisat bilimi içerisindeki ortodoks geleneksel mantığı reddeden ilk Nobel ödülü almış bir bilim adamı değildir. Buchanan gibi, F.A. Hayek ve Gunner Myrdal, Herbert Simon, Ronald Coase ve Douglass North da geleneksel düşünceleri reddetmelerine rağmen Nobel ödülü ile ödüllendirilmişlerdir (Boettke, 1998; 25)

Buchanan 1986 sonrası ilgi alanını “ahlak felsefesi”, “anayasal düze-nin etiği” ve “etik sınırlamaların ekonomik etkisi” gibi konularla ge-

Page 21: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 21

nişletmiştir. “Çalışma ahlakı” (work ethic) üzerine yazdığı çalışma-sında bu tür ahlaksal davranışların ekonomi üzerinde olumlu etkile-rinin olduğu üzerinde durmuştur (Buchanan, 1989a; 47).

Ayrıca, Buchanan özellikle Adam Smith’in uzmanlaşma ve mübade-leden kaynaklanan “artan getiriler” (increasing returns) konusunda-ki argümanlarını anlamaya çalışmış ve Marshall’ın geliştirdiği “azalan getiriler” (diminishing returns) teorisinin bugün için geçerli olama-yacağı üzerinde durmuştur (Buchanan ve Yoon, 1994).

1990’lardan sonra Buchanan’ın ilgi alanı Hayek’in çalışmalarında vurguladığı ve özgür bir toplum için gerekli bir özellik olan “genellik ilkesi” üzerinde yoğunlaşmıştır. Buchanan’a göre eğer vergileme ve harcama üzerine anayasal bir sınırlama getirilecek ise, bu genel ol-malı ve bir ayırımcılık söz konusu olmamalıdır. Toplumu oluşturan bütün gruplar ve sınıflar arasında kesinlikle bir ayırımcılığa gidil-memelidir (Buchanan ve Congleton, 1998).

II. BUCHANAN’IN METODOLOJİSİ

Buchanan’ın çalışmalarına bakıldığında takip ettiği metodolojinin temellerini metodolojik bireycilik, ekonomik insan (homo economi-cus) ve mübadele (catalaxy) oluşturmaktadır. Bunların yanı sıra Buchanan kurucu rasyonalist ve sübjektivisttir. Çalışmalarında ma-tematiksel analizlere çok fazla yer vermemiştir. Matematik formüller içerisinde boğulmaktansa gerçek dünyayı gözlemlemek Buchanan’ın en önemli özelliklerinden bir tanesidir (Aktan, 1994; 42).

A. Metodolojik Bireycilik, Ekonomik İnsan ve Mübadele

Buchanan’ın çalışmalarının temelini metodolojik bireycilik ilkesi oluşturmaktadır. Buchanan, bu önemli ilkeyi savunan bir liberal dü-şünürdür. Metodolojik bireycilik ilkesine göre toplumda bütün eko-nomik ve sosyal kararlar birey tercihlerine göre belirlenir. Bireycilik bir analitik metot olduğu gibi aynı zamanda sosyal düzeni oluşturan bir sistemdir (Buchanan ve Tullock, 1962; 315).

Buchanan’a göre bazı teorisyenler politikayı bir pozitif bilim olarak algılayarak “iyi bir toplum” ve “kamu çıkarı” oluşturmak için çabala-dılar. Bu teorisyenler içerisinde daha elitist olanlar, daha az aydın-lanmış toplumun yanlış algılamalarını önleyebilmek için “filozof yö-neticiler” fikrini ortaya atmışlardır. Daha demokrat olanları ise “sos-yal refah fonksiyonu” üzerinde durmuşlardır. Buchanan her iki yak-

Page 22: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

22 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

laşıma da karşı çıkmış ve eleştiriler getirmiştir. Çünkü Buchanan el-lerinde kutsal anahtarlar olan kimselerin var olduğunu kabul etme-mektedir (Buchanan, 1986b; 51).

Buchanan göre teorisyenler önce birey ile başlamalıdırlar. Çalışmala-rını makro-kozmos yerine bireyden başlatıp bütüne yaymalıdırlar. Çünkü Buchanan’a göre sadece birey fayda ve faydasızlığı tecrübe edebilir, refahın alternatif düzenlemelerini sıralayabilir, olması gere-kenleri formüle edebilir. Toplumun amaçları ve tercihleri, çıkarları ve tavırları bireyden bağımsız olarak ortaya çıkmaz (Buchanan, 1986b; 245).

Buchanan’ın metodolojisinde ekonomik insan (Homo Economicus) önemli bir yere sahiptir. Homo Economicus bir metodolojik yapıdır. Bu yapı uzun zamandan beri iktisat teorileri içerisinde önemli bir yere sahiptir. Bu modelde ekonomik insan, rasyonel ve belli bir ama-ca sahiptir. Bu amaç da kişinin kendi çıkarını maksimize etmesinden başka bir şey değildir.

Buchanan'a göre Homo Economicus’un kendi çıkarını araştırması piyasa süreci için geçerli olduğu gibi sözleşmeci paradigmanın da içerisinde yer aldığı politik süreç için de geçerlidir. Bireysel faydanın maksimize edilmesi açısından seçmen motivasyonu, politikacılar ve bürokratlar tekrar değerlendirilmeye tabi tutulmalıdırlar.

Buchanan’ın metodolojisinde bireyler rasyonel ve tutarlı tercihlere sahip kimseler olarak tanımlanırlar. Buchanan’a göre rasyonel bir birey kamu ekonomisi karar alma sürecinde, piyasa sürecindeki dav-ranış motivasyonuna benzer bir şekilde tercihlerde bulunur. Sonuçta birey piyasa ekonomisinde olduğu gibi kamu ekonomisinde de kendi özel faydalarını maksimize etmeye çalışacaktır.

Politik süreçte aktif rol alan milletvekilleri, bürokratlar ve seçmenler Homo Economicus ilkesi doğrultusunda kendi özel faydalarını mak-simize etmeye çalışacaklardır. Örneğin milletvekilleri tekrar seçile-bilmek için kendi seçim bölgesindeki seçmenlerin beğenisini satın almaya, bürokratlar sahip oldukları bütçe imkanlarını artırmaya, seçmenler ise net refahlarını maksimize etmeye çalışacaklardır.

Buchanan bireyci ve kapitalisttir, fakat özgürlüklere belirli sınırların konulması gerektiğine de inanmaktadır. Buchanan'a göre en mini-mum seviyede bir “koruyucu devlet”, sözleşme ve mülkiyet hakkını

Page 23: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 23

teminat altına alan bir devlet sistemine sahip olmalıdır (Buchanan, 1986b; 266).

Bir iktisatçı olarak Buchanan, ekonominin kıt kaynakları yerine Avusturya okulu mensuplarının ve özellikle Hayek’in belirttiği “kata-laksi” (catalaxy) üzerinde yoğunlaşmış bir iktisatçıdır. Katalaksi (ca-talaxy) kendi kendini idare eden bireyler arasında bir anlaşmayı ve gönüllü mübadeleyi içermektedir. Bu süreç sosyal hayatta gözlemle-nebilir bir süreçtir (Buchanan, 1986b; 14).

Buchanan’a göre iktisatçılar, piyasa mübadelesi üzerinde yoğunlaş-malı, karar alma mekanizmasının ademi merkezileşmesini, bireyin üstünlüğünü, demokratik yapıları ve bunun oluşumunun sağlanması arasındaki ilişkileri öğretiyor ve çalışıyor olmalıdır. Fakat iktisatçılar bunun yerine kıtlığın statik ortamı ve matematiksel göstergeler içeri-sinde boğulmaktadırlar (Buchanan, 1986b; 15)

Buchanan kendini anlattığı önemli eserinde (1986a) asla dar anlam-da tanımlanmış bir iktisatçı olmadığını vurgulamakta ve asıl anlama-ya çalıştığı şeyin mübadele süreci olduğunu belirtmektedir. Bucha-nan’a göre bu süreç, Hobbes’in ortaya koyduğu Leviathan düzen ve diktatör bir devlet olmaksızın, bireyin diğer bireyler ile yaşamasını öğrendiği bir süreçtir.

Kamu Tercihi Teorisi piyasalarda var olan politik alternatiflerin ikti-sadi analizlerini içermektedir. Buchanan'a göre kamu tercihinin var olabilmesi, homo economicus üzerine temellenmiş politik modele bağlıdır. Politik süreçte tercihlerin ortaya konulması ancak politik mübadele ile gerçekleşir (Rowley, 1999; 416).

Mübadele ile bireyler kendi durumlarını geliştirebilirler. Mübadele sadece özel eylemler için geçerli değildir, ortak eylemlerde de kulla-nılabilir. Buchanan’a göre iyi, kötü ve daha iyinin tanımı sonucun ne olduğundan daha çok sonuca nasıl ulaşıldığı ile ilgilidir. Hiçbir sonuç kötü değildir. Kötü olan sonuca sebep olan süreçtir. Bireyin tercih özgürlüğünün sınırlandırılması kötüdür. Bu birey üzerinde hiç sınır-lama olmayacak anlamında değildir. Buchanan’a göre kurallar ol-maksızın bir toplum var olamaz. Buchanan özellikle bu konuda mül-kiyet hakkı üzerinde durmakta ve bir bireyin diğer bireylerin mülki-yet haklarını kabul etmesinin gerekliliğini vurgulamaktadır (Locks-ley, 1981; 36).

Page 24: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

24 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Buchanan, bir mübadelenin olabilmesini sözleşmeye bağlamıştır. Eğer karşılıklı bir anlaşma sağlanamazsa mübadele de gerçekleşmez ve toplum anarşi içerisinde daha kötü bir duruma gidebilir. Özel mü-badele tam bir oybirliği içerisinde gerçekleşir ve tam oybirliğinin sağlanması ile üçüncü şahıslar buna müdahale edemezler. Buchanan bu sürecin kollektif karar almada da geçerli olmasını savunmakta ve çalışmalarını bu noktaya odaklamaktadır. Buchanan’a göre kollektif karar almada açık bir oybirliği, daha iyi sonuçların çıkmasına sebep olur ve pareto optimumu gerçekleştirir.

Buchanan bu noktada politik iktisatçıların geldiği noktayı eleştirmekte ve onların politik süreci dikkate almaksızın sonuca varmaya çalıştıklarını belirtmektedir. Politik iktisatçılar üslendikleri yeni pozisyonda, iyiliksever despota önerilerde bulunmaktadır. Buchanan bütün bu gelişmeleri eleştirmekte ve kendi önerilerini ileri sürmektedir (Lockley, 1981; 36-37)

Buchanan toplum için var olan tek bir karar vericiyi reddetmekte, toplum için bir fayda fonksiyonunun olduğunu da kabul etmemekte-dir. Buchanan’a göre politik iktisatçının merkezinde olması gereken, karar alma pozisyonundakiler değil toplumu oluşturan bireylerdir.

B. İktisat Bilimi

Buchanan’a göre akademik bir iktisatçı, çalışma alanını genel denge, kıtlık ve etkin bölüşüm yerine daha çok mübadele üzerine kurmalı-dır. Buchanan genel denge, kıtlık ve etkin bölüşüm üzerine odakla-nan iktisatçıları kendi orijinlerinden ayrılmış iktisatçılar olarak ta-nımlamaktadır.

İlk etapta Buchanan’ın da belirttiği gibi, bu yeni yaklaşım kendisine yakın çok az sayıdaki meslektaşı tarafından benimsenmiştir. Bu yak-laşımların karşısında Keynesyen müdahaleciler, pragmatistler, yetki sahibi bürokratlar, Buchanan’ın yaklaşımlarını anlamayan fakir ve işsiz kesimin temsilcileri vardı (Buchanan, 1977; 241).

Buchanan politik iktisat ile kazanılmış entelektüel ve sosyal serma-yenin erozyona uğradığını vurgulamakta ve bir çok meslektaşının temel iktisadi yaklaşımlarla hiç ilgilenmediğini belirtmektedir. Üni-versitelerin genç beyinleri hukuka, felsefeye yönlendirdiğini gözlem-lemekte ve bu beyinler içerisinde iktisatçı olmak isteyenlerin ise mo-

Page 25: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 25

dern matematik biliminin bulmacalarını çözmek için zorlandıklarını söylemektedir ((Buchanan, 1979a; 280).

Buchanan günümüz iktisatçılarına bu eleştirileri yaptıktan sonra ik-tisat bilimi ile ilgili aşağıdaki sekiz ilkeyi sıralamaktadır. Bu ilkeler aynı zamanda Buchanan’ın temel yaklaşımlarının bir özeti olarak kabul edilebilir (Buchanan, 1979a; 280-82).

1. İktisat bir bilimdir, fakat fen bilimleri gibi değildir. İktisat felsefi bir bilim dalıdır ve bilim olmadığına dair Frank Knight ve Hayek ta-rafından yapılan eleştiriler ele alınıp geliştirilmelidir.

2. İktisat, tercih ve süreçlerin birbirleri ile uyumu hakkındadır. Ter-cihler ise var olan şeyler arasında yapılır.

3. İktisat bilimi mübadele ile ilgilidir, çok geniş tutulması gerekmez. Mübadele ekonomik analizlerin merkezinde tutulmalıdır.

4. İktisat kişisel aktörler ile ilgilidir, kollektif kurumlar yoktur. Çünkü sadece bireyler tercihte bulunur.

5. İktisat kuralları olan bir oyundur.

6. İktisat politiktir. Tercihler kurallar içerisinde yapılır. “sosyal söz-leşme” kazancın karşılıklı olduğunu gösterir, gerçekten de “sosyal mucize” insan bilincinin merkezinde kalmalıdır.

7. Bir disiplin olarak iktisat biliminin en önemli işlevi doğal düzenin prensiplerinin açıklanmasında öğretici bir rolünün olmasıdır.

8. İktisat basittir. Sonuç olarak modern araştırmacıların sahip oldukları karmaşıklıları örtmelerine rağmen, iktisat prensipleri basit ve kolaydır. İktisadın temel fikirlerini anlamak ve kavramak için çok fazla matematiğe ihtiyaç yoktur.

C. Kurucu Rasyonalizm

Buchanan kurucu rasyonalizmi savunan ve metodolojini bunun üzerine kurmuş bir politik iktisatçıdır.

Kurucu rasyonalizm geleneği Platon ile başlayıp Descartes, Hegel ve Comte yoluyla günümüze kadar gelmiştir. Hobbes ve J.J Rousseau da bu geleneğin içerisinde yer almıştır. Böylece, düşünce tarihinde, rasyonel bireyin aklı üzerine kurulmuş, insan aklını mükemmel bir düzen kurabilecek bir araç olarak kabul eden son derece güçlü ve etkili bir hareket ortaya çıkmıştır (Yayla, 1993; 67).

Page 26: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

26 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Buchanan’ın metodolojisinde bireyin, birey rasyonelliğinin ve tercihlerinin yeri önemlidir. Sosyal sözleşmeyi ön plana çıkartan kurucu rasyonalistlerin de izlerini takip eden Buchanan bu geleneğin içerisinde yer almıştır.

Buchanan’a göre sosyal düzeni belirleyen kurum ve kurallar birey tercihleri doğrultusunda olabilir. Bu açıdan Buchanan, evrimci rasyonalizme ve bir çok ortak noktaları olmasına rağmen Hayek’e eleştiriler getirmiştir.

Hayek’e göre beşeri gelişmeler rasyonel bir plana göre değil, fakat kendiliğinden spontan olarak oluşmaktadır. Hayek’in düşünce siste-minde kurucu ya da yapıcı rasyonalizm yerini libertarian evrimcilik ve spontan düzen anlayışına bırakmıştır (Aktan, 1994b; 11).

Hayek’in sosyal evrimin etkin bir kurumsal biçim oluşturacağı konu-sundaki yaklaşımı Buchanan tarafından eleştirilen bir yaklaşımdır. Hayek, kurumların tekrar biçimlenmesinde insana tam olarak gü-venmemektedir. Hayek insana bu anlamda kuşku ile bakmaktadır. Ancak Buchanan’a göre, Hayek’in sosyal ve kurumsal reformlar hak-kında kuşkucu davranması, evrim sürecine ideal bir rol verilmeksizin paylaşılabilir (Buchanan, 1975a; 194).

D. Subjektivizm

Politik iktisat alanında Buchanan'ın subjektivist düşünceye olan bü-yük katkısı “Maliyet ve Tercih, 1969” (Cost and Choice) isimli kita-bında gösterilmiştir. Buchanan subjektif bakış açısının bireyleri, bir-çok konu üzerinde farklı bakış açısına götüreceğini savunmaktadır.

Buchanan'a göre tercih yapma ve maliyetler arasında sıkı bir bağ söz konusudur. Bundan dolayı Buchanan Keynesyen fonksiyonel maliye teorisi kadar geleneksel kamu borçları teorisini de eleştirmiştir. Ör-neğin savaş esnasında kamusal malların borçlanma ile finansmanının fırsat maliyeti başka zaman bu kaynakların yerine konulacağı alter-natif bir kullanım idi. Çeliğin otomobil üretme yerine silah üretimi için kullanılması gibi (Buchanan, 1969; 64).

Sübjektivizm Buchanan'ın temel düşüncelerinin kaynağını teşkil et-mektedir. Onun iktisat biliminin doğasından ve politik iktisat disipli-ninin amacından ne anladığı sübjektivizm algılanmaksızın kavrana-maz.

Page 27: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 27

Buchanan’a göre tercih, birbirleri ile çelişen karşılıklı alternatifler arasından yapılır, eğer tercih olmazsa, ya alternatiflerin hepsi tercih edilir yada hiçbiri tercih edilmez. Burada bir iktisatçının odaklanması gereken şey, bu tercihler arasındaki fırsat maliyetleridir. Kaynakların kıt oluşu sebebiyle, maliyet, tercihin önünde bir engeldir. Tercih ya-pılmadan önce maliyetlerin dikkate alınması bir zorunluluktur. Bu açıdan maliyet reddedilmesi gereken bir fırsattır. Maliyet karar alan-ların tercihinde önemli bir etkendir. Örneğin bir keke sahip olanın faydası ile onun yenmemesinin sebep olduğu maliyet düşünüldüğün-de, her maliyetin bir fırsat maliyeti olduğunu söylemek mümkündür (Reisman, 1990; 157).

Bütün maliyetler sübjektiftir. Örneğin A ve B arasında gerçekleşen bir mübadele, gerçekte sadece bir mübadele değildir. Bu olay aslında A ve B arasında gerçekleşen bir karşılıklı menfaat teminidir. Burada A ve B için karşılıklı bir tatminden bahsetmek mümkündür.

Tercih teorisinde maliyet, tercih edilmeyen bir alternatifte beklenen bir fayda kaybını temsil eder. Çünkü fayda fonksiyonu kişiseldir ve maliyet direkt olarak tercih edeni bağlar ve tercih edenden bağımsız olarak var olmaz. Maliyet tercihte bulunandan başka bir kişi tara-fından ölçülemez, çünkü sübjektiftir (Buchanan, 1969; 43).

Sadece tercihte bulunup karar veren kimse elde ettiği tatmini tahmin edebilir veya bu mübadeleyi kendisine en uygun bir mübadele olarak değerlendirebilir. Buchanan’a göre; fırsat maliyetleri, sübjektif olarak kişisel tercihler için uygundur ve bu maliyetler tercihte bulunandan bağımsız olarak ölçülemezler (Buchanan, 1966a; 60).

Frank Knight’a göre gerçek belirsizlik yoksa karar da yoktur. Buchanan çalışmalarında bu etkinin altında kalmıştır. Buchanan da aynı görüşü paylaşmaktadır (Reisman, 1990; 159).

E. Prosedür ve Anayasal Reform

Buchanan, Wicksell’in de etkisi ile prosedüre inanan bir politik ikti-satçıdır. Klasik liberalizm geleneğinde olduğu gibi, bireyin özerk ol-masına inanır. Bir prosedüralist olarak, politik gücün yerelleşmesini, vergilemede tahsis ilkesinin geçerli olmasını, belirli vergilerin belirli faydaları karşılıyor olmasını ve kollektif malların tüketiminde bu malların bedellerinin ödenmesi gerektiğini savunur. Buna karşın

Page 28: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

28 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

meslek edinmenin önündeki sınırlamalara, ırk, etnik ve din gibi bü-tün ayrımcılıklara karşıdır (Buchanan, 1977; 17).

Buchanan’ın politik iktisat yaklaşımının hareket noktası kollektif sü-reç içerisinde bireylerin öneminin algılanmasıdır. Buchanan’a göre eğer insanlar kabul ettikleri paradigma içerisinde politik düzeni an-layamazlarsa, uygun bir toplumun ortaya çıkması mümkün değildir (Buchanan, 1975a; 96).

Demokrat ve ahlakçı bir kimliğe sahip olan Buchanan piyasa ekono-misinin güçlü bir savunucusudur ve bunu çalışmalarında gizlemez, piyasa ekonomisi konusunda klasik politik iktisatçılar gibi düşünür (Buchanan, 1986b; 4).

Buchanan’ın anlayışına göre iyi bir toplum için devletin yapması ge-reken, düzeni sağlamak, yasaları güçlendirmek ve gerekli olan mal ve hizmetleri üretmektir. Bütün bunlar anayasa çerçevesinde olmak durumundadır. Buchanan bu anlamda bir anayasacıdır. Ancak bu anayasada devletin büyümesi ve/veya genişlemesi yerine devleti sınırlandıran yasalar vardır (Buchanan, 1967b; 336).

Açığa vurulmuş tercihler ve alınmış politik kararlar üzerinde Bucha-nan’ın değişik fikirleri vardır. Açığa vurulmuş tercihleri ele alalım; bir sübjektivist olarak Buchanan, bireyin bütün maliyetleri algıladı-ğına inanmaktadır.

Anayasal politik iktisatçı olarak Buchanan, aldatıcı davranışların fır-satını azaltmak amacıyla yasal teklifler ileri sürmektedir. Yine bir libertarian olan Buchanan’a göre lütufkar olmayan liderlik sorunu-nun çözümü devlet yerine piyasada aranmalıdır.

Buchanan’a göre, anayasal reform içerisinde bilinçli bir eylemin ge-rekli olduğu gerçeği, eylem veya reformun pratikte öngörülebileceği anlamına gelmez. Örneğin kamusal mal ve hizmetlerde herkes fayda-yı bedava olarak elde edeceğini düşünürken, hiç kimse bu malın ma-liyetini ödemek için güdülenmeyebilir (Buchanan, 1967c; 194).

Buchanan, anayasal olarak oyunun kurallarının en iyi bir şekilde be-lirlenmek zorunda olduğunu savunur. Her bir turda kuralları değişen bir oyunun kuralları olmayan bir oyundan farkı yoktur. Buchanan kurallarda yapılacak değişikliğin düşünüldükten sonra yapılması gerektiği üzerinde durmaktadır. Eğer bir değişiklik olacaksa bu deği-şikliğin demokratik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Ancak par-

Page 29: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 29

tiler ve hükümet arasında var olan rekabet kendi çıkarını kollayan politikacılara ve diğer çıkar gruplarına karşı azınlığı tam olarak ko-rumak için yeterli değildir. Kuralların değişmesi için Wicksell’in önerdiği oy birliğine ihtiyaç vardır. Oybirliği yerine çoğunluk kuralı-nın kabul edilmesi hükümetin gücünün daha az sınırlanacağının işa-retidir.

Buchanan’a göre anayasal reformlar ile ilgili üç önemli düşünce dai-ma akılda tutulmak zorundadır;

Birincisi; anayasal kurallar vatandaşları olduğu kadar liderleri de sınırlandırmalıdır. Örneğin kamu harcamalarına anayasal bir tavan getirilmeli, bütçe ise kendi haline bırakılmamalıdır. Yasalar basit ve açık olmalıdır. Bunların içerisinde en önemlisi ise, mali yasaların top-lumun sahip olduğu değerlerin bir yansıması ve ifadesi olmasıdır. Ayrıca bu yasaların ortaya koyduğu emirler birer kutsal emir gibi görülmelidir. Yasalarda bir değişikliğe gidileceği zaman, dikkat edil-mesi geren en önemli husus, bu değişiklikten yararlanacakların güç-lerinin sınırlandırılmasıdır (Buchanan ve Wagner, 1977; 175).

İkincisi; anayasal kurallar önceden düşünüldüğü şekilde değiştiril-melidir. Optimal yasalara mevcut yasaların üzerinde yapılan tartış-malar sonucu ulaşılabilir. Bu süreçte oybirliği önemli bir yere sahip-tir. Ortaya çıkan yasa herkese hitap edebilmelidir (Buchanan, 1999; 419).

Üçüncüsü; anayasal kurallar, geniş kapsamlı bir bakış açısı ile pareto etkinliği sağlanarak toplamı pozitif olan bir oyun içerisinde değişti-rilmelidir. Ayrıca, Buchanan’a göre gerçek bir anayasal iktisatçı ku-ralların bir mantığının olduğuna olan inancını yitirmemelidir.

Anayasalcılığı savunanlar sistemin genel kurallarını değiştirerek sos-yal yapı üzerinde reform yapmaya çalışırlar. Bu süreç içerisinde şim-di öngörülemeyen fakat gelecekte arzu edilebilir değişiklikleri eski değer yargılarını koruyarak gerçekleştirirler. Anayasalcılığı savunan açısından önemli olan sosyal önceliklerin ötesinde içinde bulunulan süreçtir (Buchanan ve Tullock, 1962; 115).

Buchanan’a göre yasaların ortaya çıkması kendiliğinden değil (gö-rünmez el yaklaşımında olduğu gibi) bir sözleşme ile meşrulaşmış temkinli bir eylemin sonucundadır. Razı olma ve sözleşme burada iki önemli faktördür.

Page 30: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

30 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

F. Ahlak ve Düzen

Buchanan bir politik iktisatçı olarak politika bilimi, politik sosyoloji ve politik felsefe ile de ilgilenmiştir. Hatta bu sınırları da aşarak son zamanlarda sosyo-ekonomik politik düzeni ve bu düzenin içerisin-deki ahlak boyutunu inceleme alanı olarak seçmiştir. Buchanan’a göre artık 18. yüzyılda olduğu gibi birer ahlak filozofu olmanın za-manı gelmiştir ve gelinen bu noktada, kurumsal reform tartışmaları ahlak üzerine odaklanmalıdır (Buchanan ve Musgrave, 1999; 206).

Bir insanın moral kapasitesi kollektif bir ilişkide gönüllü bir ilişkiye göre zorlanabilir. Eğer sosyal bir ilişkide birey çok fazla politize olur-sa, bireyin moral kapasitesi tamamen tükenebilir.

Birey, bir yeniden dağıtım politikası gerçekleştirildiği zaman, kendi sınıflarını, gruplarını, coğrafi bölgelerini göz önünde tutarak kendi dar çıkarlarını dikkate almaya çalışacaktır. Sonuç olarak yeniden da-ğıtım politikası ile birlikte bireylerin devletten elde ettikleri fayda ödeyecekleri vergiden fazla olabilecektir.

Buchanan insan topluluklarını ahlak açısında üç kısma ayırmıştır. Bunlar; moral anarşi, moral toplum ve moral düzendir (Buchanan, 1985b; 2).

Moral anarşi (moral anarchy) içerisinde her birey kendi dar menfaat-lerini kollamaya ve kurtarmaya çalışır. Bu düzen içerisinde insanlar diğer insanlara saygı duymazlar. Kısaca insan insanın kurdu anlayışı hakimdir. Güçlü her zaman kendi çıkarını kollayacağı için güçsüzü ezecektir.

Moral toplumda (moral community) ise bireyler kendilerini toplu-mun bir parçası olarak görürler ve toplumsal menfaatler aynı za-manda bireysel menfaatlerin de bir göstergesidir. Toplumun ideali, bireyin de aynı zamanda bir idealidir. Bu model içerisinde bireyler arası bir çatışma yoktur. Çatışma sadece toplumlar arasında ortaya çıkabilir.

Buchanan tarafından kabul gören ve savunulan ahlak yapısını moral düzen (moral order) oluşturmaktadır. Buchanan bu modeli Ha-yek’ten almıştır. Hayek bu düzeni büyük toplum düzeni (great soci-ety) olarak isimlendirmiştir. Bu düzen içerisinde bireyler diğer birey-lerin çıkarlarını kendi çıkarları gibi görmezler. Diğer bireyler insan ırkının birimleri olarak kabul edilir ve bir mübadele içerisinde her

Page 31: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 31

zaman karşılıklı faydaların olacağı inancı hakimdir. Toplum içerisin-de hep karşılıklı bir saygı vardır. Bireyler ayrımcılığa ve sömürüye karşıdırlar. Ancak bu düzen etkin bir şekilde işleyen piyasa düzeni içerisinde var olacaktır. Fakat benzer özellikler kollektif düzen içeri-sine de aktarılabilir. Moral düzen içerisindeki kamu ekonomisi, bü-tün politik süreçte rol alan üyelerin bir mübadele içerisinde oldukları varsayımına dayanır (Buchanan ve Musgrave, 1999; 210).

Buchanan bu soyut ahlak modellerine somut örnekler de vermeye çalışmıştır. 1960 ve 70’lerin Japonya’sını Buchanan bir moral toplum olarak gördüğünü belirtmiştir. Buchanan doğudaki ve batıdaki mo-dern toplumların moral anarşi tehdidinin devam ettiğini ileri sür-mektedir. moral anarşi tehlikesini her yerde görmek mümkündür. Çünkü özellikle II. Dünya Savaşından sonra kamu sektörü bütün dünyada göreceli olarak büyümüş ve bu büyüme moral standartları erozyona uğratmıştır (Buchanan ve Musgrave, 1999; 211).

Buchanan’ın verdiği diğer bir örnekte Rusya ile ilgilidir. Buchanan’a göre komünist sistem içerisinde bireyler, kendi kişiliklerini ulus dev-let veya ulusal kollektivizm ile birleştirmişlerdir. Sonuç olarak bu durum moral toplumun zayıflamasına sebep olmuş ve komünist sis-temler birer birer çökmeye başlamışlardır.

Klasik iktisatçıların en büyük keşfi piyasaların karşılıklı çıkarlar için mükemmel bir şekilde çalışmasıdır. Bu süreçte mülkiyet ve bireysel hak ve özgürlükler en iyi şekilde tanımlanmak zorundadır.

Bütün bunlara rağmen piyasa ekonomilerinde bile, fırsatçı davranış-ların üzerine sınırlamalar gerekmektedir. ideale ulaşmak için bu sı-nırlamalar bir zorunluluktur.

Buchanan, kişisel bağımsız davranışı, kurallara uymayı, kendi kendi-ne yeterliliği, çok ve sıkı çalışmayı, kendine güveni, karşılıklı saygı ve hoşgörüyü sosyal sermaye olarak görmekte ve 20. yüzyılın başarısız-lığının temelinde bu tür sosyal sermayenin yok olmasına izin veril-mesinin yattığını söylemektedir (Buchanan ve Musgrave, 1999; 220).

III. BAŞLICA ESERLERİ

Buchanan bugün 82 yaşında ve hala çalışmalarını sürdüren bir politik iktisatçıdır. İlk makalesini yazdığı 1949 yılından bugüne 30’a yakın kitap, 300’ü aşkın makale, monografi ve diğer çalışmalarda bulundu. Buchanan’ın savunduğu “çalışma ahlakı” ve bunun “artan

Page 32: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

32 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

getirileri” sayısız bilimsel eserin ortaya çıkmasına sebep oldu ve hala olmaktadır.

Buchanan akademik yaşamına kamu maliyesi alanında çalışmalar yaparak başladı. Sonraki yıllarda Buchanan’ın ilgi alanı kamu ekonomisi disiplinine yönelmiştir. Kamu ekonomisi alanında özellikle siyasal karar alma süreci ve bunların analizlerinin yapılması Buchanan’ın ilgi alanını odağını oluşturmuştur. Buchanan piyasa süreci için yapılan analizleri kamu ekonomisi veya kollektif süreç için de yapmaya çalışmış ve önderliğini yaptığı Kamu Tercihi Teorisinin temellerini atmıştır (Aktan, 1994; 41).

Buchanan ve arkadaşları Kamu Tercihi Teorisi doğrultusunda kamu ekonomisinin ve politik sürecin pozitif analizlerini yapmaya çalışmıştır. Bu pozitif çalışmalar sonucu ortaya çıkan normatif öneriler yeni bir programın başlangıcını oluşturmuştur. Bu yeni programın ismi Anayasal Politik İktisattır. Buchanan hem Kamu Tercihi Teorisi hem de Anayasal İktisat konularını bugün bütün dünyaya anlatan ve bunda başarılı olan bir iktisatçıdır. Bu başarıda Buchanan’ın bu konular üzerine yaptığı çalışmaların payı büyüktür.

Buchanan, sadece bu konular ile sınırlı kalmamış, sosyal bilimlerin çoğu alanına ilgi göstermiş Hukuk, Felsefe ve Ahlak alanında önemli eserler ortaya koymuştur. Bütün bu çalışmalarda Buchanan’ın en temel özelliği hep tutarlı bir yol izlemiş olmasıdır. Buchanan, yazdığı ilk makaleden itibaren bugüne kadar yaptığı bütün çalışmalarda bu tutarlılıktan ödün vermemiştir.

Buchanan’ın hemen hemen bütün önemli makale ve kitaplarının tekrar basılmasını kapsayan on dokuz ciltlik bir proje “Liberty Fund” isimli bir vakıf tarafından 1999 yılı itibariyle başlatıldı. Bu ciltler sırası ile şöyledir.

Cilt 1, Anayasal Özgürlüğün Mantıksal Temelleri (The Logical Foundation of Constitutional Liberty).

Cilt 2, Devlet Borçlanmasının İlkeleri (Public Principles of Public Debt), 1958.

Cilt 3, Oybirliğinin Hesabı, Anayasal Demokrasinin Mantıksal Temelleri (The Calculus of Consent: Logical Foundations of Constitutional Democracy), Gordon Tullock ile birlikte, 1962.

Page 33: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 33

Cilt 4, Demokratik Süreçte Kamu Maliyesi: Mali Kurumlar ve Bireysel Tercih (Public Finance in Democratic Process: Fiscal Institutions and Individual Choice), 1966.

Cilt 5, Kamusal Malların Arzı ve Talebi (The Demand and Supply of Public Goods), 1968.

Cilt 6, Maliyet ve Tercih:Ekonomik Teori İçerisinde Bir Araştırma (Cost and Choice: An Inquiry in Economic Theory), 1969.

Cilt 7, Özgürlüğün Sınırları: Anarşi ve Leviathan Arasında (The Limits of Liberty: Between Anarchy and Leviathan), 1975.

Cilt 8, Açık Veren Demokrasi: Lord Keynes’in Politik Mirası (Democracy in Deficit: The Political Legacy of Lord Keynes), Richard Wagner ile birlikte, 1978.

Cilt 9, Vergileme Gücü: Mali Anayasanın Analitik Temelleri (The Power to Tax: Analytical Foundation of a Fiscal Constituton), Geoffrey Brennan ile birlikte, 1980.

Cilt 10, Kuralların Nedeni: Anayasal Politik İktisat (The Reason of Rules: Constitutional Political Economy), Geoffrey Brennan ile birlikte, 1985.

Cilt 11, Menfaat ile Değil, İlkeler ile Politika: Ayırımcı Olmayan Demokrasiye Doğru (Politics by Principle, Not Interest: Toward Nondiscriminatory Democracy) Roger D. Congleton ile birlikte, 1998.

Cilt 12, Ekonomik Araştırma ve Mantığı (Economic Inquiry and Its Logic), bu cildin içerisinde Buchanan’ın ekonomi bilimi araştırmaları ile ilgili toplam 44 makalesi yer almaktadır.

Cilt 13, Kamu Tercihi Olarak Politika (Politics as Public Choice), Bu ciltte Buchanan’ın Kamu Tercihi Teorisi, rant kollama, oylama modelleri ve oylama sürecinde rol alan aktörler ile ilgili toplam 40 makalesi yer almaktadır.

Cilt 14, Borç ve Vergiler (Debt and Taxes), bu ciltte Buchanan’ın kamu borçlanması, vergileme ve mali anayasa ile ilgili toplam 40 makalesi bulunmaktadır.

Cilt 15, Dışsallıklar ve Kamu Harcaması (Externalities and Public Expenditure), bu ciltte Buchanan’ın dışsallık, kamusal mallar, kulüp

Page 34: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

34 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

mallar ve kamu harcamaları il ilgili toplam 29 makalesi bulunmaktadır.

Cilt 16, Tercih, Sözleşme ve Anayasalar (Choice, Contract, and Constitutions), bu ciltte Buchanan’ın sözleşmeci paradigma ve anayasal iktisat ile ilgili toplam 41 makalesi bulunmaktadır.

Cilt 17, Moral Bilim ve Moral Düzen (Moral Science and Moral Order), bu ciltte Buchanan’ın ahlak felsefesi, etik kurallar ve adalet ile ilgili toplam 35 makalesi bulunmaktadır.

Cilt 18, Federalizm, Özgürlük ve Hukuk (Federalism, Liberty, and The Law), bu ciltte Buchanan’ın federalizm, federal özgürlük ve hukuk ile ilgili toplam 28 makalesi bulunmaktadır.

Cilt 19, Düşünceler, Kişiler ve Olaylar (Ideas, Persons and Events), bu ciltte Buchanan’ın otobiyografisi, politik iktisatçılar ve deneyimleri ile ilgili yazdıkları 36 çalışmalar yer almaktadır.

Yukarıdaki paragraflardan da anlaşılacağı gibi, 19 ciltlik Buchanan projesi 11 kitap ve 293 makaleden oluşmuştur. Buchanan’ın bu proje içerisine girmemiş çalışmaları da mevcuttur. Örneğin Nicos Devletoglou ile birlikte yazdıkları “Akademi Anarşi İçerisinde” (Academia in Anarchy, 1970) isimli çalışma, Üniversitelerin, 1960’ların sonlarında, karşılaştıkları öğrenci olayları ve içerisinde bulundukları krizler irdelendiği için kapsam dışı bırakılmıştır. Bununla birlikte yine Marilyn Flowers ile birlikte kaleme aldıkları ve 1986 yılında 6. baskısını yapan Kamu Maliyesi (Public Finance, 1960) isimli kitap tasnif dışı tutulmuştur. Ayrıca Buchanan’ın tek başına ve arkadaşları ile birlikte yazdıkları çalışmalar bu projede yeni bir sınıflandırmaya tabii tutuldukları için, bu çalışmaların yer aldığı aşağıdaki kitaplar ciltler içerisinde yer almamıştır. Bu çalışmalar şunlardır;

Fiyatlar, Gelir ve Kamu Politikası (Prices, Income and Public Policy), 1959, (C. L. Allen ve M. R. Colberg ile birlikte).

Maliye Teorisi ve Politik İktisat (Fiscal Theory and Political Economy), 1960.

Kamu Tercihi Teorisi: Ekonomi Biliminin Politikaya Uygulanması (Theory of Public Choice: Political Applications of Economics), 1972, (Robert Tollison ile birlikte).

Page 35: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 35

Anayasal Sözleşme İçerinde Özgürlük: Politik İktisatçıların Bakışı, (Freedom in Constitutional Contract: Perspectives of a Political Economist), 1978.

İktisatçılar Ne yapmalı? (What Should Economist Do?, 1979).

Rant Kollayan Toplum Teorisine Doğru (Toward a Theory of the Rent-Seeking Society), 1980, (Robert D. Tollison ve Gordon Tullock ile birlikte).

Kamu Tercihi Teorisi II, (The Theory of Public Choice – II), 1984, (Robert Tollison ile birlikte).

Özgürlük, Piyasa ve Devlet: 1980’lerin Politik Ekonomisi, (Li-berty, Market, and State: Political Economy in the 1980s), 1986.

İktisat: Öngörülebilir Bilim ve Ahlak Felsefesi Arasında, (Eco-nomics: Between Predictive Science and Moral Philosophy), 1987. (Robert D. Tollison ve Viktor J. Vanberg ile birlikte).

Anayasal İktisat Üzerine Araştırmalar, (Explorations into Constitutional Economics), 1989. (Robert D. Tollison ve Viktor J. Vanberg ile birlikte).

Politik İktisat Üzerine Makaleler, (Essays on the Political Eco-nomy), 1989.

Anayasal İktisat, (Constitutional Economics), 1991.

Çift Sürmekten Daha İyi: Diğer Kişisel Makaleler, (Better than Plowing: And Other Personal Essays), 1992.

Ahlak ve Ekonomik Süreç, (Ethics and Economic Progress), 1994.

Artan Getirilere Tekrar Dönüş (The Return to Increasing Re-turns), 1994. (Yong J. Yoon ile birlikte).

Görüldüğü gibi gerçekten çok üretken olan Buchanan bu çalışmaların hemen hemen bütününde yukarıda bahsedilen metodolojisini büyük bir tutarlılık ile takip etmiştir. Bunun izlerini bu çalışmalarda görmek mümkündür.

Page 36: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

36 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

İKİNCİ BÖLÜM

BUCHANAN’IN KAMU MALİYESİ TEORİSİNE KATKILARI

Bu bölümde Buchanan’ın kamu maliyesi teorisi, kamusal mallar, vergileme ilkeleri, borçlanma, denk bütçe ve mali denkleştirme konularındaki yaklaşımları ve katkıları yer almaktadır.

I. KAMU MALİYESİ TEORİSİ

A. Pür Kamu Maliyesi Teorisi

Buchanan’ın ilk ilgi alanı kamu maliyesi konuları üzerine odaklanmıştır. ABD’de iktisat biliminin bir alt disiplini olarak kabul edilen kamu maliyesi teorisi, kamu kesiminde cereyan eden faaliyetlerin iktisadi ve mali yönlerini inceleyen bir bilim dalıdır (Nadaroğlu, 1998; 3).

Buchanan’ın 1949 yılında, henüz akademik yaşamının başında iken kaleme aldığı ilk çalışma kamu maliyesinin pür teorisi üzerinde olmuştur (Buchanan, 1949; 496).

Buchanan’a göre pür maliye teorisi, hem iktisat teorisine hem de politik teoriye dayanmaktadır ve bu iki disiplin arasında bir köprü görevi üslenmektedir. Bireyi temel alan bir kolektif tercih, sonuç olarak bireylerin tercihlerini yansıtmalıdır. Bu gerçeği görmeyen bir maliye teorisi, muhtemelen istenmeyen sonuçlara yönelecektir (Buchanan, 1960a; 5).

Buchanan, kamusal kararların da özel ekonomide alınan kararlar gibi olduğunu belirtmekte ve kollektif kararların toplum içerisinde yaşa-yan bireylerin davranışları doğrultusunda ortaya çıktığı varsayımını savunmaktadır. Buchanan için kamu ekonomisi konusunda bir araş-tırma yapılırken ele alınması gereken en önemli konu kollektif karar-ların ne şekilde alındığı konusudur (Buchanan, 1960a; 3).

Page 37: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 37

İktisat ve politika bilimleri arasındaki sınırda yer alan modern maliye teorisi son zamanlarda iktisatçıların ve bu konularda araştırma yapanların dikkatini çekmeye başlamıştır. Modern maliye teorisi üzerindeki geleneksel yaklaşımların eksik yönlerini ayıklamak ve tespit etmek gerçekten önemlidir. Buchanan özellikle bu konular üzerinde yoğunlaşmakta ve kendi görüşlerini ortaya koymaya çalışmaktadır.

Buchanan, pür maliye teorisi ile Kıta Avrupası ve Anglo-Saxon kamu maliyesi literatürlerini karşılaştırmaya çalışmaktadır. Bu literatürle-re bakıldığında birçok araştırmacının ve düşünürün devletin oluşu-munu ve şeklini ilgilendiren varsayımlar üzerinde belli bir zaafa sa-hip oldukları görülmüştür. Buchanan’a göre bu durum siyasi kararla-rın özel ekonomi üzerindeki etkilerinin az olduğu dönemlerde hisse-dilmemiştir. Ancak bu yüzyılın ortalarında devlet müdahalesinin yo-ğunlaşmış olması ortaya mali açıdan yeni ve önemli problemler ge-tirmiştir (Buchanan, 1960a; 4).

Buchanan özellikle demokratik toplumlarda bireyci yaklaşımların daha uygun bir yere oturtulabileceği düşüncesindedir. Wicksell’in yüz yıl önce tespit ettiği, toplumun iyiliksever despot tarafından yö-netildiği yaklaşımı, Buchanan'a göre bugün için de geçerli bir yakla-şımdır.

Buchanan maliye alanında İtalyan geleneğinden etkilendiğini bir çok çalışmasında vurgulamıştır. İtalyan araştırmacılar politik kavramlar ile mali normlar arasında ilişkiler kurmuş ve olaya bu iki ayrı perspektiften bakmaya çalışmışlardır. Bu durum İngiliz dili literatüründe bu şekilde gelişmemiştir.

B. Anglo Saxon Kamu Maliyesi Teorisi

Anglo Saxon kamu maliyesi içerisinde Post-Marshallcı anlayış önemli bir yere sahiptir. Bu kamu maliyesi anlayışı özellikle vergi yansıması teorileriyle sınırlı bir anlayıştır. Bu anlayış doğrultusunda belirli sınırlar ve şekiller altında bir iktisatçının konulan veya konulacak bir verginin özel ekonomi içerisindeki kişi ve firmalar üzerinde nasıl bir etki yapacağını tahmin etmek zor değildir. Buchanan bu pozitif ve ampirik çözümlemeler üzerinde durmakta, bu anlayışın, özellikle vergi konusunda vergilemenin politik amacı üzerinde durmadığını vurgulamaktadır (Buchanan, 1975b; 384).

Page 38: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

38 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Buchanan Post-Marshallcı pozitif vergileme teorisi yanında Post-Pigoucu normatif vergi teorisi üzerinde de durmuştur. Post-Pigoucu normatif vergi teorisinin temelini Pigou tarafından geliştirilen “eş marjinal fedakarlık” anlayışı oluşturmaktadır. Buchanan’a göre Pigou’nun geliştirdiği normatif vergi teorisi Marshall’in ortaya koymaya çalıştığı pozitif vergi teorisine nazaran daha az itinalı ve Kıta Avrupası’nda geliştirilen normatif vergi teorisi yaklaşımlarına göre yarım yüzyıl geridedir (Buchanan, 1975b; 385).

Post-Marshallcı ve Post-Pigoucu kamu maliyesi yaklaşımı iki önemli faktörü hiç ele almamışlardır. Buchanan bu faktörler üzerinde durmakta ve bunları şöyle sıralamaktadır; birincisi, bütçenin harcama yanı her iki yaklaşımda da ihmal edilmiştir. Bu durum metodolojik açıdan kabul edilemez. İkincisi ise kollektif karar alma sürecinin gözden kaçırılmasıdır. Bu yaklaşımlar pozitif ve normatif vergi teorilerini ortaya koymaya çalışmalarına rağmen, verginin politik karar alma sürecinin bir ürünü olduğunu ihmal etmişlerdir. Ayrıca Marshall ve Pigou’nun dışsallıkların giderilmesi için bazı aktivitelerin piyasadan kamuya kaydırılması önerileri Buchanan tarafından sorgulanmıştır (Buchanan, 1962b; 17).

Buchanan Wicksell’in temel çalışmalarından referanslar vermek suretiyle Post-Pigoucu ve Post-Marshallcı normatif kamu maliyesi yaklaşımlarının yöntem açısından eleştirini yapmıştır. Buchanan çalışmalarında Anglo-Saxon geleneğe karşı Kıta Avrupası kamu maliyesi yaklaşımlarını gündeme getirmeye çalışmıştır. Ancak bu yaklaşımlar Amerika’da hep ihmal edilmiştir. Buchanan, Amerika’daki dikkate değer gelişmelerin tarihini 1950 ve 60 arası olarak vermektedir. Bu yıllar arasında özellikle birbirinden bağımsız bir çok çalışma kaleme alınmıştır. Özellikle Musgrave’in, Wicksell’in temel yaklaşımları ile ilgili çabaları ve çalışmaları etkili olmuştur (Buchanan ve Musgrave, 1999; 29).

C. Kıta Avrupası Kamu Maliyesi Teorisi

Buchanan bir çok çalışmasında İngilizce konuşan Anglo-Saxon kökenli iktisatçıların Kıta Avrupası’ndaki çalışmalara ilgi göstermedikleri üzerinde durmaktadır. Kıta Avrupası’nda özelikle iki ülke geleneği modern kamu maliyesinin gelişiminde etkili olmuşlardır. Bunlar İtalyan geleneği ve İsveç geleneğidir.

Page 39: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 39

1. Maliye Teorisinde İtalyan Geleneği

İtalyan iktisatçılar İngiliz-dili ile yazan bir çok iktisatçının ele almadıkları önemli konuları gündeme getirmişledir. Özellikle kamu maliyesi konusunda bir çok teori geliştirmişlerdir. Lisan güçlükleri bu çalışmaların diğer dillere çevrilemesinde ve dolayısıyla bu mali yaklaşımların yayılmasında hep bir engel olmuştur. Tercüme edilen yegane eser ise De Viti De Marco’nun “First Principles of Public Finance” isimli kitabıdır (Buchanan, 1960a; 24).

Buchanan’ın İtalyan kamu maliyesi geleneğinde ilk dikkatini çeken şey bu çalışma alanının bağımsız bir çalışma alanı olduğudur. Kamu maliyesi çalışma alanı Anglo-Saxon gelenekte hep iktisat biliminin bir alt alanı olarak ele alınmıştır.

İtalyan geleneği içerisinde kamu maliyesi disiplinine hukuki, siyasi, idari ve iktisadi bir bakış açısı ile bakılmaya çalışılmıştır. Bu ayrı disiplinlerin birlikte ele alınmasının temelinde yatan gerçek ise, kamu hizmetlerinin finansmanı konusunda bu disiplinlerin hep birlikte ele alınmak zorunda oluşudur. Buchanan'a göre mali problemlerin iktisadi olmayan yönlerinin önemi inkar edilemez. Bundan dolayı kamu maliyesi teorisine sadece İngiltere ve ABD Anglo-Saxon geleneğinde olduğu gibi iktisadi açıdan yaklaşılması dar bir bakış açısıdır (Buchanan, 1960a; 27).

a. Ferrara ve De Viti De Marko’nun Yaklaşımları

Özellikle İtalyan klasik iktisadi anlayışı içerisinde Ferrara’nın etkisi büyüktür. Üretken ve üretken olmayan iş arasında yapılan fizyokratik ve klasik bir ayırım Ferrara tarafından bütünüyle yıkılmıştır. Ferrara maddi mallar kadar maddi olmayan mal ve hizmetlerinde kıymetli olduğunu göstermeye çalışmıştır. Aynı zamanda Ferrara Ricardo’nun rant teorisine de eleştirile getirmiş ve reddetmiştir. Ferrara’ya göre, bugün de kabul edildiği gibi, rant veya net hasıla sadece toprak için değil, fakat bütün diğer faktörler için geçerlidir (Buchanan, 1960a; 28).

Ferrara sosyal ve kollektif faaliyetlerin de birey faaliyetleri gibi değerlendirilmesi gerektiğini ortaya atan ilk iktisatçılardandır. Ferrara’ya göre kollektif faaliyetler için bireysel tercih önemli bir yere sahiptir. Devlet sadece adalet ve savunma ile ilgili hizmetleri

Page 40: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

40 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

üretmelidir. Ayrıca Ferrara vergileri devletin yapmış olduğu hizmetlerin bir bedeli olarak ele almıştır.

Özellikle Ferrara vergi gelirlerinin üretken bir şekilde harcanmasının önemine işaret etmiş ve ısrarla fayda-maliyet arasındaki karşılaştırmaya atıfta bulunmuştur. Ferrara’ya göre vergi ne iyidir ne de kötüdür. Bu konuda yeterli bir anlayış ortaya koyabilmek için bir kimsenin yaptığı fedakarlığın sağlanan fayda ile karşılaştırılması gerekmektedir (Buchanan, 1960a; 29).

Buchanan’a göre Ferrara’nın fikirleri klasik iktisadi yaklaşımların maliye teorisine uyarlanmasından başka bir şey değildir. Anglo-Saxon mali düşüncesinde bunu görmek mümkün olmamıştır. Yine, Anglo-Saxon gelenekte vergide fedakarlık teorisi üzerinde önemle durulurken, İtalyan geleneğinde fedakarlık kavramı üzerinde hemen hemen hiç durulmamıştır. Bütün bu yaklaşımlar Buchanan’ı derinden etkilemiştir (Buchanan, 1960a; 30).

Buchanan’ı Ferrada’dan sonra en fazla etkileyen İtalyan İktisatçı De Viti De Marco’dur. De Marco devletin mali faaliyetlerine teorik iktisadın prensipleri ile bakmaya çalışmıştır. Ona göre bir iktisatçının görevi kamu faaliyetlerinin hedeflerini tayin etmek değil, devletin görevlerini yerine getirirken gösterdiği davranışı incelemek olmalıdır. Bu önemli yaklaşım Buchanan’ın sonraki çalışmalarının esin kaynağı olmuştur (Buchanan, 1960a; 32).

İtalyan iktisatçılardan De Viti De Marco ve Einaudi kamu harcamalarının verimliliği üzerinde çalışmalarda bulunmuşlardır. De Marco kamu hizmetlerinin sebep olduğu faydaları geniş bir perspektiften araştırmaya çalışmıştır. De Marco kamu hizmetlerine farklı bir açıdan bakmıştır. Onun için verimli hizmetler vardır. Kamu hizmetleri nihai malların üretimi için birer araçtırlar (Buchanan, 1960a; 42).

b. Fedakarlık (Ödeme Gücü) Prensibine Getirilen Eleştiriler

Vergi konusunda İtalyan yaklaşımının ortaya koyduğu önemli konulardan bir tanesi de Anglo-Saxon maliye geleneğinde benimsenmiş fedakarlık prensibine getirilen eleştirilerdir. Hiçbir İtalyan iktisatçı, Mill ve Pigou gibi en iyi vergi sisteminin bireysel fedakarlığın eşit olduğu veya toplam fedakarlığın minimum seviyeye indiği zaman başarılabileceği gibi bir yaklaşım içerisinde

Page 41: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 41

olmamışlardır. İtalyan iktisatçılar daima ödeme gücü prensibini eleştirmişlerdir (Buchanan, 1960a; 45).

Barone iki sebepten dolayı fedakarlık yaklaşımına eleştiriler getirmiştir. Birincisi; örneğin iki birey arasında gelirin faydasının karşılaştırılmasının zorluğudur. İkincisi ise, bireyler arası karşılaştırma problemini bir kenara bırakılsa bile, genel bir vergi dağılım düzeni sadece eğer bireylerin fayda fonksiyonları özel biçimler şeklinde olursa gösterilebilir.

Barone gelirin marjinal faydası üzerine kurulmuş bütün vergi teorilerini yetersiz ve keyfi olarak nitelemiştir. Vergi sistemi açık ve öngörülebilir olmalıdır ve objektif olarak incelenmesi mümkün olmayan bireyin ruh hali üzerine de dayandırılmamalıdır ( Buchanan, 1960a; 46).

c. Borç Teorisine Katkıları

Buchanan’ın bir yıllık İtalya deneyimi Ona bir çok farklı konu üzerinde İtalyan iktisatçıların yaklaşımları okuma ve irdeleme fırsatı vermiştir. Bu konulardan bir tanesi de borç teorisidir. Buchanan’a göre İtalyan mali geleneğine bakıldığında, kamu borçlanma teorisi yaklaşımlarının David Ricardo’nun görüşleriyle paralellik gösterdiği söylenebilir. Ricardo’nun borçlanma ile ilgili tezleri De Marco tarafından kabul edilmiş ve geliştirilmiştir (Buchanan; 1960a; 51).

Ricardo ve De Marco’ya göre vergi ile borçlanma arasında uzun dönem etkileri açısından bir fark yoktur. Onlara göre devletin koyduğu olağanüstü bir vergiyi karşılamak için belli bir varlığı olmayan bireyler özel borçlanma yolunu seçeceklerdir. Bu borç sebebiyle ortaya çıkan faiz yükü kamu borçlanmasındaki faiz yükü ile aynı oranda olduğu varsayılırsa, özel borç ve kamu borcunun ortaya çıkaracağı etki aynı olacaktır.

Buchanan'a göre Ricardo ve De Marco bu analizlerinde hatalıdırlar. Her iki iktisatçı da analizin doğruluğunu ispat etmek için sınırlayıcı varsayımlar ile hareket etmişlerdir. Bu analizler borç yükünün zaman içerisinde sonraki nesillere yansıyıp yansımadığı konusunda detaylı araştırmalara sahip değildir. Her iki iktisatçı da borç yükünün borçlanmanın yapıldığı zaman diliminde yaşayan bireyler üzerinde kalacağını belirtmişlerdir.

Page 42: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

42 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Buchanan’a göre eğer Ricardo ve De Marco’nun sınırlı olarak ortaya koydukları analizler kabul edilirse, sonraki nesillerin gerçek vergi yüküne tahammül etmeleri gerekecektir. Bu varsayımın doğruluğunu kabul edersek, borçlanma ve olağan üstü vergilemenin etkisi eşit olacaktır. Fakat ortaya çıkacak doğru sonuç ise gerçek yükün sonraki nesiller üzerinde kalacağıdır (Buchanan ve Wagner, 1977; 135).

d. Puviani ve Mali Yanılma (Fiscal Illusion)

Buchanan’a göre İtalyan maliye teorisi geleneğine bakıldığında bu geleneğin özellikle kamu hizmetlerinin verimliliği temeline dayandığı görülebilir. Bu gelenek içerisinde bu yaklaşıma zıt fikirlerde geliştirilmiştir. Hatta geliştirilen bu fikirler kendi zamanında üzerinde durulmayan fikirler olmasına rağmen, bugün birçok yeni yaklaşıma kaynaklık da etmektedir. Bu yaklaşımların başında mali yanılma yaklaşımı gelmektedir. Bu fikrin babası ise Puviani’dir. Puavini çevresindeki kollektif oluşumlara bakarak kollektif karar almada gerçek anlamda demokratik bir sürecin olmadığını görmüştür (Buchanan, 1966a; 128).

Mali yanılma hipotezinde devlet, kamu harcamalarının faydalarını büyük göstermekte ve vergi yüklerini ise gizlemeye çalışmaktadır. Puviani’ye göre aslında devlet bunu yaparken belli bir plan doğrultunda hareket etmemektedir. Eğer yönetici sınıf yaptığı işlerde başarılı olursa, beraberinde bir mali yanılma da ortaya çıkmaktadır (Buchanan, 1960a; 61).

Buchanan’a göre üç şekilde mali yanılmanın ortaya çıkması mümkündür. Birincisi, devletin gelir kaynaklarına bakılarak bir mali yanılmanın meydana geldiği söylenebilir. Devlet kamusal mal ve hizmet üretimi için mümkün olduğu kadar fazla bir gelire sahip olmak ister. Devletin bu isteğine karşın bireylerin kendi üstlerinde net bir vergi yükünün olmayacağı düşüncesi, fırsat maliyetinin bireyselleştirilememesi ve kamu harcamaları üzerinde bir kontrolün olmaması mali yanılmanın önemli sebepleri arasındadır. Mali yanılma oluşturan ikinci sebep ise, dolaysız vergilerden daha çok dolaylı vergilerin kullanılmasıdır. Vergi mükellefi bir tüketici, satın aldığı bir malın fiyatında ne kadar bir vergi verdiği ve vergi yükünün ne olduğu üzerinde durmaz. Üçüncü sebep ise, para politikaları sebebiyle ortaya çıkan enflasyonun kamu gelirlerini artırması şekli ile yani enflasyon vergisi ile ortaya çıkar (Buchanan, 1960a; 63).

Page 43: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 43

Puviani’ye göre eğer devlet sınıflar arası bir sosyal mücadele olduğunu ortaya koyabilirse, belli sınıflardan daha kolay vergi toplayabilir. Örneğin, varlıklı sınırlara düşük gelirli sınıfların kendilerine karşı ayaklanabileceği kuruntusu verilirse, bu sınıflara ağır vergiler yüklenebilir (Buchanan, 1966a, 132).

Devlet kamu harcamaları boyutunda da karışık modern bütçeler sayesinde kamu masraflarının gerçek yüzünü gizlemekte ve bir mali yanılmaya sebep olmaktadır. Puviani’ye göre devlet bunun bilinçli olarak yapmakta ve bütçeyi mümkün olduğunca karışık yapmaya çalışmaktadır.

Devlet otoriteleri özellikle savunma harcamalarının önemi üzerinde durmakta ve bu kalemlere bütçeden önemli paylar aktarmaktadır. Bu da bir bakıma bir mali yanılma ortaya çıkarmaktadır (Buchanan, 1960a; 63).

Buchanan’a göre normatif bir unsur olarak mali yanılmaya sebep olan bütün uygulamalar ortadan kaldırılmalıdır. Çünkü mali tercih rasyonel bireylerin davranışlarının bir sonucu olarak ortaya çıkmalıdır.

2. Maliye Teorisinde İsveç Geleneği; Wicksell ve Lindahl

Buchanan’a göre Kıta Avrupası içerisindeki İsveç geleneği ve bu geleneğin iki önemli aktörü Wicksell ve Lindahl modern kamu maliyesi teorisine en önemli katkıları yapmışlardır. Wicksell kendi dönemindeki ortodoks yaklaşımın temel yöntem hatalarını bulup, normatif öneriler ile pozitif gerçekleri birleştirmeyi başarmıştır. Wicksell, kamu maliyesinde bütçenin hem gelir hem de harcama yönü arasında bilimsel anlamda ilk bağlantıyı kuran bir iktisatçıdır. Wicksell’e göre, kamusal kararlar iyiliksever bir despottan daha çok politik karar alma sürecinden çıkmaktadır. Alınan bu kamusal kararlarda etkinliğin sağlanması için Wicksell’in önerisi oybirliği (unanimity) ilkesi olmuştur (Buchanan, 1951; 173).

Wicksell, Lindahl (1919) yaklaşımından önce, her bir vergi mükellefinin kamu harcamalarından elde ettiği faydaya karşılık, tahsis ilkesi doğrultusunda bir vergi sistemi ortaya koymaya çalıştı. Wicksell’in düşüncesi, kamu harcamaları yapılmadan önce vergi mükellefleri arasında oybirliği ile Lindahl çözümüne denk gelen bir vergi paylaşımı ortaya koymak idi. Vergi teorisinde fayda prensibi

Page 44: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

44 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Wicksell ve Lindahl’ın çalışmalarında şekillenmiştir. Buchanan’a göre, böylece kamu tercihi yaklaşımı ekonomik etkinliğin bir göstergesi olarak politik karar alma sürecinin analizini yapmaya başlamıştır. Teoride, bütün tüketicilerin taleplerinin toplamı ile kamu harcamalarının optimal seviyesi bulunabilir, ancak insanların kamusal mal tercihlerini ortaya koymak çok zordur (Holcombe, 1998; 341).

Kıta Avrupası’ndaki bu gelişmelerin ve ortaya konulan teorilerin Amerikan kamu maliyesi anlayışına etkisi yavaş ve parça parça olmuştur. Özellikle Wicksell’den etkilendiğini değişik makalelerde vurgulayan Richard Musgrave, kamu ekonomisi teorisinin temeline gönüllü mübadeleyi oturtarak Kıta Avrupası’nın ilk etkilerini Amerika’ya taşımayı başarmıştır.

Ancak, Musgrave’nin bu çalışmalarına rağmen Buchanan’ın Wicksell’i daha doğru anladığını ve Wicksell’in düşüncelerinin Buchanan üzerinde daha etkili olduğunu söylemek mümkündür (Hansjürgens, 2000; 96).

D. Kamu Maliyesinde Genişletilmiş Pozitif Analiz Alanı

Buchanan kamu tercihi teorisinin kamu maliyesi üzerine olan etkisi konusunda pozitif ve normatif bir ayırım yapmaya çalışmıştır (Buchanan, 1979; 186). Kamu tercihi teorisinin en önemli etkisi kamu maliyesinin pozitif analiz alanını genişletmek olmuştur. Buchanan kamu maliyesini genişleten pozitif analizi bazı kategorilere ayırmıştır. Bunlar şunlardır (Buchanan, 1975b; 386);

1. Mevcut ve Potansiyel Alternatif Mali Kurumların, Özel Ekonomi İçerisinde Tercihte Bulunan Kişi veya Grupların Davranışları Üzerindeki Etkileri

Buchanan bu kategori içerisine Post-Marshallcı kamu maliyesi yaklaşımını koymuştur. Bu kategori vergiler ve kamu harcamalarına ilişkin yansıma ve yer değiştirme teorilerini kapsamaktadır. Örneğin vergilerin yansıması üzerine yapılmış karşılaştırmalı analizler, alternatif vergi düzenlemelerinin etkileri konusunda önceden tahmin yapmayı sağlayan bir çerçeve ortaya koymuştur. Bu sayede bir iktisatçı piyasa ekonomisi içerisinde belli bazı vergilerin insan davranışlarını nasıl etkilediğini tahmin edebiliyor idi. Ancak bu

Page 45: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 45

pozitif analiz iktisatçıyı verginin ve kamu harcamalarının amaçları konusunda araştırma yapmaya teşvik etmemiştir.

Pozitif kamu maliyesinin bu alandaki araştırmaları ikinci dünya savaşı sonrasında daha ayrıntılı analitik teknikler ile devam etmiştir. Çalışmalar kapalı ekonomiden açık bir ekonomiye, kısmi dengeden genel dengeye doğru ilerleme kaydetmiştir. Yansıma teorisi hala bir çok iktisatçının ilgisini çekmektedir. Kamu tercihi teorisi bu analizi pozitif kamu maliyesi çerçevesinden alıp başka bir alana kaydırmıştır (Buchanan, 1975b: 386).

2. Mevcut ve Potansiyel Alternatif Mali Kurumların Kamu Ekonomisi İçerisinde Tercihte Bulunan Kişi ve Grupların Davranışları Üzerindeki Etkileri

Buchanan alternatif mali kurumların piyasa sürecine etkisinin incelenebildiği gibi, bunun kamu ekonomisi içerisinde rol alan kişiler üzerindeki etkilerinin de incelenmesi gerektiğini savunmuş ve iktisatçıların bunu ihmal etmelerinin sebeplerini araştırmıştır. Örneğin bir verginin özel ekonomideki kişilerin davranışları üzerindeki etkileri analiz edilebiliyorsa, bu verginin kamu ekonomisindeki kişiler üzerindeki etkilerinin analiz edilmesi de gerekmektedir (Buchanan, 1975b; 387).

Buradaki sorun politik kurumlar aracılığıyla sunulan mal ve hizmetlerin kamusallığından kaynaklanmaktadır.

Buchanan’a göre bireyler politik süreç tarafından konulan vergileri bir zorlama ile öderler, bu zorlama aslında “bedavacı” motivasyonun bir sonucudur. Çünkü bireyler sunulan kamusal hizmetlerden bedava olarak yaralanır ve pek az birey bu durum karşısında gönüllü olarak vergi vermeyi kabul eder.

Bu pozitif analiz içerisinde sorulması gereken sorulardan bir tanesi de; kollektif süreçte rol alan kişilerin kamusal malların arzında ve finansmanında bir katkılarının olup olmadığıdır?

Buchanan’a göre pozitif kamu maliyesinin bu araştırma alanı daha az gelişmiş gibi gözükmekte ancak bu alan içerisinde yapılacak araştırma potansiyeli sınırsız gibi gözükmektedir (Buchanan, 1975b; 388).

Page 46: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

46 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Buchanan, bu konuda iktisatçıların farklı mali yapıların kamu tercihinde rol alan bireylerin bilgi ve algılarını nasıl etkileyebileceğini ortaya çıkartarak bu önemli araştırma alanını daha ileriye götürmek olması gerektiğini vurgulamıştır.

3. Mevcut veya Alternatif Politik veya Kollektif Tercih Kurumlarının Kamu Ekonomisinde Tercihte Bulunan Kişi ve Grupların Davranışları Üzerine Etkileri

Bu pozitif araştırma alanı Kamu Tercihi Teorisi kavramına en yakın araştırma alanıdır. Bu analiz vergi ve harcama politikalarının şekillendiği politik süreci incelemekte ayrıca oylama teorisini de içermektedir.

Buchanan’a göre kamu tercihi iktisatçıları şu soruları kendine sormalı ve cevaplamaya çalışmalıdır. Bu sorular örneğin; genel bütçe gelirleri ile farklı amaçlara tahsis edilmiş vergi gelirlerinden oluşan fonlar karşılaştırıldığında harcamaların hacimlerinde ve bileşimlerinde ne tür farklılıklar ortaya çıkar? Oylama imtiyazı azınlıktan çoğunluğa genişletildiğinde, yani toplumun geneline böyle bir imtiyaz verildiğinde kamu borçları konusundaki isteklilikte ne gibi değişiklikler olacaktır? Örneğin eğitim hizmetlerinde, bu hizmetlerin okul bölgeleri tarafından yerine getirilmesi ve kupon yöntemi ile piyasaya yaptırılması durumunda harcamaların karşılaştırmalı seviyeleri ne olacaktır (Buchanan, 1975b; 389)?

Buchanan kamu maliyesinin bu pozitif analizleri ile kamu tercihi teorisinin gelişiminde öncü bir rol oynamıştır.

E. Kamu Maliyesinin Genişletilmiş Normatif Alanı

Kamu tercihi yaklaşımı kamu maliyesi içerisindeki pozitif analiz alanını genişletmiştir. Buchanan çalışmasında kamu maliyesinin normatif araştırma alanını da incelemeye çalışmıştır (Buchanan, 1975b; 390).

Buchanan teorik refah ekonomisinin ilgilenmediği normatif yaklaşımları bu alan içerisinde değerlendirmeye çalışmıştır. Lindahl yaklaşımı, vergilemede fayda anlayışı buna örnek olarak gösterilebilir.

Kamu maliyesi içerisinde “kamusal mallar teorisi” konusu önemli bir yere sahiptir. Bu konuyu irdelemek için önce Samuelson’un 1954

Page 47: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 47

yılındaki “Kamu Harcamaları Teorisi” isimli çalışmasına bakmak gerekmektedir. Samuelson bu çalışmasında kamu ekonomisinde etkinlik için yerine getirilmesi gereken koşulların neler olduğunu saptamaya çalışmıştır. Samuelson bu koşulları makro ekonomik terimlerle açıkladı, üretilen kamusal mallardan ortaya çıkan faydaları kişiler arasında dağılımını belirlemek için de dikkatleri “sosyal refah fonksiyonuna” çekti. Buchanan’a göre Samuelson bu çalışmasında normatif vergi teorisine yer vermemiştir. Sorunun temel kaynağı Buchanan’a göre budur.

Lindahl soruna Samuelson’dan çok önceleri yaklaşmış ve “Lindahl çözümü” olarak bilinen kendi çözümünü ortaya çıkartmıştır.

Buchanan normatif tartışmalarda bir yere gelinebilmesi için Wicksell’in üzerinde durduğu politik sürecin araştırmaların içerisine dahil edilmesi gerektiğini savunmaktadır. Kamu Tercihi Teorisinin yapmak istediği şey de zaten budur (Buchanan, 1967a; 5).

Devletin vatandaşlarından ayrılmadığı bir toplumda iki yönlü bir mübadele söz konusudur. Vergiler, elde edilen faydalar için bir ödemedir. Fakat mevcut politik yapı içerisinde kollektif süreci, toplamı pozitif olan bir oyun olarak düşünmek mümkün müdür?

Bu konuda normatif açıklamaları anlayabilmek için Wicksell’e bakmak gerekmektedir. Wicksell’e göre mali sorunlar politik kurumlardan kaynaklanmaktadır. Eğer normatif açıdan reform önerilerine gerek varsa, ilk yapılacak iş politik kurumların yapısının değiştirilmesidir. Buchanan’a göre normatif temellerin oluşturulabilmesi için pozitif analizlere ihtiyaç vardır. Bu analizler sayesinde sonradan normatif öngörüler ortaya koyabilmek için örneğin vergi yükünün kimler tarafından taşındığının, vergilerin özel ve kamusal tercihleri nasıl etkilediğinin ve özellikle politik sürecin nasıl işlediğinin bilinmesi ve ortaya konulması bir zorunluluktur. Vergilemede adaletin nasıl sağlanacağı normatif bir konudur. Zaten Wicksell de önemli eserinde “Vergilemede Adalet İçin Yeni Bir İlke” (A New Principle For Justice in Taxation) bu normatif temeller üzerinde durmaktadır (Buchanan, 1975b; 392).

II. KAMUSAL MALLAR VE KLÜP MALLAR

Buchanan 1968 yılında yayınladığı “Kamusal Malların Arz ve Talebi” isimli kitabında, kamusal mallar konusunda temel yaklaşımının

Page 48: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

48 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

ortodoks kamu maliyesi ile uyuşmadığını, klasik iktisadi anlayışa daha yakın bir çizgi içerisinde olduğunu vurgulamıştır (Buchanan, 1968; V).

Buchanan’a göre geleneksel kamu maliyesi ne arz ne de talep teorisini içermemektedir. Kamusal mal ve hizmetler konusu kamu maliyesi teorisinin merkezinde yer almamıştır. Post Marshallcı yaklaşımlar devleti vatandaşlarından ayrı bir birim olarak ele aldılar ve devletin kamusal mal ve hizmetler üretebilmesi için bireylerin ve firmaların vergilendirilmesi üzerinde durdular. Buchanan’a göre pozitif kamu maliyesi konulan bu vergilerin etkilerini tahmin etmeye çalışmıştır. Normatif kamu maliyesi ise vergilerin nasıl konulması gerektiği üzerinde durmuştur.

Kamusal mallar konusunda Buchanan, Samuelson’a göndermeler yaparak Onun özelikle kamu harcamaları ve kamusal mallar konusundaki açıklamalarını irdelemeye çalışmıştır. Samuelson çalışmalarında kamusal malların katı bir tanımı yaptı. Bu çalışmalarında Samuelson sadece kamu harcamaları ve kamusal mallar konuları üzerine odaklanmış, bu malların karşılanması için gerekli olan vergi payları üzerinde durmamıştır. Vergi payları konusunda “sosyal refah fonksiyonu” daha baskın çıkartılmıştır. Buchanan’a göre Samuelson mali süreci bir mübadele olarak görmemiştir (Buchanan, 1966a; 11).

Samuelson çalışmasında bazı mal ve hizmetlerin özellikleri gereği bölünebilir, diğer bazılarının ise bölünemez olduğunu belirterek katı bir özel mal ve kamusal mal ayırımına gitmiştir. Eğer bir malın faydası bireyler arasında dağılabiliyor ise bu tür mallar özel mallardır. Bazı mallar da vardır ki, bunların faydalarını bireyler arasında dağıtmak mümkün değildir, bu tür mallar ancak toplumun istifadesine sunulabilir. Samuelson bu tür malların ancak kamu ekonomisi içerinde üretilebileceği üzerinde durmuş en temel örnek olarak milli savunma hizmetlerini vermiştir.

Buchanan’a göre Samuelson’un geliştirdiği bölünebilme veya bölünememe kıstası kamu ve özel ekonomileri, kamusal ve özel mal ve hizmetleri birbirinden ayırmada yetersizdir.

Buchanan kamusal mal ve hizmetlerin arz edilmesi sonucu ortaya çıkacak bedavacılık problemi üzerinde durmuş, bunu önlemenin veya en aza indirmenin yolunun ise Lindahl çözümü ve Wicksell’in

Page 49: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 49

oybirliği ilkesinde var olduğunu göstermeye çalışmıştır (Buchanan,1965b; 9)

A. Pür ve Pür Olmayan Kamusal Mallar

Buchanan Samuelson tarafından geliştirilen pür kamusal mallar ve pür özel mallar yaklaşımın yeterli olmadığını ileri sürmüş ve bu konuda kendi fikirlerini yansıtan bir diyagram geliştirmiştir. Bu diyagramda gösterilmeye çalışılan tam kamusal ve tam özel mallar arasında kalan mallar için Samuelson’un eşitlikleri geçerli olmamaktadır (Buchanan, 1968; 175).

P1

01

lün

ebil

irli

k d

erec

esi

(4) (5)

(2) (3)

(1)

0 Mallardan yararlanan bireylerin sayısı

P

Kaynak: (Buchanan, 1968; 175)

Buchanan bu diyagramda (1) den (5)’e kadar sayılar ile göstermeye çalıştığı bölgeleri şöyle tanımlamaya çalışmıştır;

Diyagramın dikey eksenleri malların bölünebilirlik ve bölünemezlik derecelerini gösterir iken, yatay eksen ise mallardan yararlanan bireylerin sayıları göstermektedir. P noktasına yaklaşıldıkça malın kamusallık özelliği artmaktadır. Buna karşın 0 noktasına yaklaşıldıkça tam özel mal özelliği ortaya çıkmaktadır. Bu noktada

Page 50: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

50 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

malın bölünebilirlik derecesi yüzde 100’dür. Diyagramda (1) ile tam özel mal (5) ile de tam kamusal mal gösterilmeye çalışılmıştır. Buchanan Samuelson’dan farklı olarak ara bölgelerde yarı bölünebilir özel ve kamusal mallar olduğu üzerinde durmuştur.

(2) ile gösterilen bölgedeki mal, kısmen bölünebilir ancak çok az sayıda birey tarafından tüketilen bir malı ifade etmektedir. Buchanan bu tür bir mala örnek olarak komşunun sahip olduğu yangın söndürme cihazını göstermiştir. Bu mal taraflar arasında eşit olarak olmasa bile birlikte tüketilmektedir. Ancak bu mala sahip olan birey komşusuna oranla bu maldan daha fazla fayda elde edecektir. Bireyin sahip olduğu bu maldan daha fazla tüketmesi, diğer bireylerin daha az tüketmelerine sebep olacaktır. Bu açıdan bu mal tam kamusal bir mal değildir. Bu malın eşit bir şekilde tüketilmesi söz konusu değildir. Aynı zamanda bu mala sahip olan bireyin yaşadığı evden uzaklaşıldıkça bu maldan yararlanma ihtimali de azalmaktadır. Bu maldan çok az kişi, sadece yakın komşuların yararlanma ihtimalleri vardır.

(3) ile ifade edilen bölgedeki mallar toplumun geniş bir bölümü tarafından yararlanılmaktadır. Ancak elde edilen fayda bölünebilir bir özelliğe sahiptir. Buchanan bu mala bulaşıcı bir hastalığa karşı yapılan aşıyı örnek olarak vermiştir. Birey aşı olduğu zaman toplumun bütünü bir hastalıktan da korunmuş olmaktadır.

(4) ile ifade edilen bölgeye düşen mallar biraz farklıdır. Bu mallar bölünemez mallardır. Ancak toplumdaki çok az kişi bu mallardan faydalanabilir. Bu tür mallar Buchanan tarafından klüp mallar olarak ifade edilmiştir. Örneğin, sadece üyelerin faydalandığı yüzme havuzu gibi. Üyeler açısından yüzme havuzundan faydalanma tam kamusal bir özellik taşır. Ancak bu tür mallar toplumun geneline bir fayda sağlamazlar.

(1) ve (5) bölgesi arasında yer alan (2) ve (4) bölgelerine düşen mallar yarı özel mal olarak (3) bölgesine düşen mal ise yarı kamusal bir mal olarak sınıflandırılabilir. (3) ile ifade edilen bölgeye düşen malın yarı kamusal olmasının sebebi yoğun bir dışsal fayda sağlamasından kaynaklanmaktadır. (2) ve (4) bölgelerine düşen mallar ise daha az dışsal fayda üretmektedirler. Bu özelliklerinden dolayı yarı özel mallar sınıflandırılması içerine girmeleri uygundur.

Page 51: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 51

Buchanan’ın geliştirdiği bu sınıflandırma, bu tür malların nasıl finanse edilecekleri konusunda da fikirler vermektedir. Tüketiciler dışsal fayda sağlayan mallara karşı tercihlerini açıklamadıkları için bu malların üretimi özel sektörce üretilmesi uygun bulunmamaktadır (Şener, 2001; 57).

B. Kamusal Mallar ve Bedavacılık Motivasyonu

Devlet bir kamusal mal arzında bulunduğu zaman, artık toplumdaki bireylerden herhangi birinin aynı maldan yararlanması önlenemez. Bireylerin kamusal malın maliyetine katılmaları vergi ödeyerek olmaktadır. Ancak bir bedel ödemeden de kamusal mallardan yararlanma imkanı vardır. Toplumda bedavacılığın yoğun olması, vergi ödeme motivasyonunu da olumsuz bir biçimde etkileyecektir. Buchanan’a göre toplumda bireylerin sayısının artması bedava yararlanma arzusunu da artırmaktadır (Buchanan, 1968; 88).

Bedava yararlanma motivasyonu, kamusal malların faydasından bireyleri mahrum edememe veya dışlamama ilkesinin doğal bir sonucudur. Özel mallarda bunun tam tersi söz konusudur. Buchanan yaptığı çalışmada bireylerin kamusal mal ve hizmetlerden yaralanırken, bedava yararlanma motivasyonuna bağlı olarak nasıl davrandıklarını ve ortaya çıkan olasılıkları açıklamaya çalışmıştır. Buchanan bedavacılık motivasyonunu varsaydığı iki topluluk üzerinde analiz etmeye çalışmıştır. Bu topluluklardan bir tanesi 1000 kişiden diğeri ise sadece 10 kişiden oluşmaktadır. Buchanan, çalışmasında nüfus ile bedavacılık motivasyonunun doğru orantılı olduğunu varsayımından hareket etmiştir. Buchanan’a göre 10 kişiden oluşan bir toplulukta diğer topluluğa kıyasla herhangi bir bedavacılık motivasyonu olmayacaktır. Çünkü küçük topluluk içerisinde sunulan bir kamusal malın maliyetine herkesin katılması ve dolayısıyla bedavacılık motivasyonun önlenmesi daha kolay bir şekilde gerçekleşebilmektedir. Bunun temelinde bireylerin karşılıklı bağımlılık motivasyonu ile hareket etmeleri yatmaktadır. Eğer kamusal malın maliyetine tek bir birey katılmaz ise, sonunda bir faydanın da ortaya çıkmayacağı düşüncesi topluma hakimdir (Buchanan, 1968; 89).

Oybirliği ile kollektif kararların alınması durumunda kamusal mallardan kaynaklanan marjinal faydaların toplamı marjinal maliyetlerin toplamına eşit olmaktadır. Bu durumda bireylerin

Page 52: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

52 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

gönüllü olarak kamusal malların maliyetlerine katıldıkları söylenebilir. Bireylerin kamusal mal ile ilgili kararlarını oybirliği ile almaları, bedavacılık motivasyonunun da önüne geçmektedir. Böylece Buchanan’ın da vurguladığı gibi tam oybirliği kuralı pareto optimum kriterinin politik karşılığı olmaktadır. Oybirliği kuralı ile alınan bir kararda hem bedavacılık motivasyonu hem de azınlıkta kalma sorunu tamamen ortadan kaldırılmış olmaktadır (Buchanan, 1966a; 285).

C. Klüp Mallar ve Ekonomik Teorisi

Klüp mallar, pozitif dışsallıkları olan fakat ortaya çıkan bu pozitif dışsallıktan sadece belirli bir grubun yani klüp üyelerinin yararlandığı mal ve hizmetleri ifade etmektedir. Klüp mallarda, aidatını ödemeyen klüp üyesinin ve üye olmayanların bu mal ve hizmetlerden dışlanması söz konusudur. Bu mallar maliyetler eşit paylaşılarak üretilmekte olup, üyeler tarafından birlikte ve eşit bir biçimde tüketilirler (Şener, 2001; 60).

Buchanan’a göre hiçbir genel teori bir tarafta tamamen özel, diğer tarafta tamamen kamusal faaliyetlerden oluşan mülkiyet-tüketim imkanlarının tümünü kapsayacak şekilde geliştirilmemiştir. Burada göz ardı edilen noktalardan bir tanesi de klüplerin teorisidir. Bu teori, farklı kişilerin sahip olduğu mülkiyet-tüketim haklarının genişliğini belirleyecek bir değişkeni içermektedir (Buchanan, 1965a; 2).

Buchanan, Samuelson’un geliştirdiği tam kamusal mallar ve özel mallar tanımının boşluklar içerdiğini iddia etmekte ve bu boşluğun klüp mallar teorisi ile giderilebileceğini düşünmektedir. Klüplerin teorisi ile Buchanan, tüketim-mülkiyet ilişkisinin genel bir teorisini geliştirmeye çalışmıştır (Buchanan, 1965a; 2).

Buchanan’a göre klüpler teorisinde üye olan bireyin mülkiyetindeki mevcut mallar ile tüketim için bireye sunulan mevcut mallar arasında bir ayırım yoktur.

Klüp malları pozitif dışsallıkları olan ancak bu faydadan sadece klüp üyelerinin yararlanabildikleri hizmetleri ifade etmektedir. Klüp mallarda pozitif dışsallıklardan kimlerin yararlanabileceğini belirlemek ve başkalarını bu faydadan dışlamak mümkün iken, yarı

Page 53: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 53

kamusal mallar için bunları söylemek mümkün değildir (Nadaroğlu, 1998; 64).

Geleneksel neo klasik modellerde bir bireyin fayda fonksiyonu sadece özel mal ve hizmetleri için geçerlidir. Samuelson bu modeli tam kamusal malları kapsayacak şekilde genişletmiştir. Özel mallar kişiler arasında tamamen bölünebilir bir özelliğe sahip iken kamusal malların böyle bir özelliği yoktur yani bölünemez.

Samuelson’un bu yaklaşımı ile özel mal ve kamusal mal bölünebilirlik ve bölünemezlik özellikleri ile bir sınıflandırılmaya tabi tutulmuşlardır. Acaba bu sınıflandırmada klüp mallar nerede yer alacaktır? Bu soruyu cevaplamaya çalışan Buchanan, klüpler teorisini bir sınıflandırma teorisi olarak gördüğünü belirtmektedir (Buchanan, 1965a; 3).

Klüp malları sabit iken üye sayısının artması durumunda ortaya bir etkinsizliğin çıkması muhtemeldir. Buchanan bu sorunun çözümü için klüp mallarının dışlayıcı bir özelliğe sahip olması gerektiği üzerinde durmuştur. Kısaca üye sayısı sınırlandırılarak bu sorunun üstesinden gelinebilir.

D. Dışsallıklar

Dışsallıklar konusu Pigou’nun modern iktisada yaptığı en önemli katkılarından bir tanesidir. Pigou, dışsallık sorununun çözümünde devlete büyük görevler düştüğü inancını çalışmalarında ispatlamaya çalışmıştır. Bu yaklaşıma en büyük eleştiri, Buchanan’ın da hocası olan, Knight’tan gelmiştir. Knight’a göre dışsallık sorununun çözümü için Pigou’nun önerdiği devlet müdahalesi özgürlüğü önlemekte ve bireylerin sahip oldukları hakları kısıtlamaktadır (Dragun ve O'Connor, 1993; 127).

Buchanan da dışsallıklar konusunda hocası Knight’ın yolunu takip etmiş ve Pigou’ya eleştiriler getirmeye çalışmıştır (Buchanan, 1962b; 17).

Buchanan dışsal ekonomiler ile ilgili çalışmalarında özellikle negatif dışsallıklar üzerinde durmuş ve bunların tazminat ile giderilebilece-ğini savunmuştur.

Piyasanın başarısızlığı teorisi içerisinde dışsallıklar konusu önemli bir yere sahiptir. Pigou’nun verdiği bir örnekte dışsallık karşısında

Page 54: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

54 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

piyasa süreci içerisinde homo economicus’un etkinliği sağlamada başarısız olduğu vurgulanmaktadır. Pigou’ya göre üretim içerisine “gerçek sosyal maliyetleri” de katmak gerekmektedir. Verilen örnekte fabrika sahibi ve çamaşırlarına zarar verilen bir ev hanımı ele alınmaktadır. Piyasa süreci içerinde fabrika sahibi, çevreye verdiği dışsal maliyetleri, üretim kararının alınmasında kendi özel maliyetlerinin bir parçası olarak dikkate almayacaktır. Piyasa sürecinin bu başarısızlığı karşısında etkinlik normlarının devreye girmesi, yani fabrikanın çevreyi daha az kirletmesi için önlemler alınması gerekmektedir (Buchanan, 1983c; 19-20).

Fabrika sahibinin üretim maliyetleri içerisine dışsal maliyetleri katmak istememesinin temelinde, kendi çıkarlarını maksimize etme isteği varsayımına dayanmaktadır. Ancak Buchanan’a göre fabrika sahibinin bu zararları hesaba katmadığını basit modeller doğrultusunda varsaymak doğru olmayabilir. Bundan dolayı böyle bir örnek ile piyasanın bu gibi dışsallıklar konusunda başarısız olduğunu söylemek kolay değildir. Piyasa süreci içerisinde bireylerin karar alma sürecinde dışsal maliyetleri hesaba katıp katmadıkları ile ilgili ampirik bir çalışma henüz yapılmamıştır.

Buchanan Pigou’nun verdiği örneğin tersine, piyasa ekonomisinin negatif dışsallıkları önlemede başarısız olmadığının altını çizmeye çalışmıştır. Buchanan özellikle negatif dışsallıkların etkilenenler arasında yapılacak bir sözleşme ile ortadan kaldırılabileceği üzerinde durmuştur (Buchanan, 1986b; 155).

Buchanan’a göre böyle bir problemin çözümünde “tazminat” yaklaşımı faydalı olabilir. Burada hem zar görenler hem de fabrika sahibi tazmin edilmelidir. Politik iktisatçının bu olay karşısında yapacağı, her iki taraf tarafından da kabul edilecek bir öneri sunmaktır (Buchanan, 1959; 128).

Buchanan ayrıca herkesin dahil edilmediği bir süreçte dışsal maliyet-lerin ortaya çıkmasının kaçınılmaz olduğunu vurgulamakta ve dışsal maliyetlerin ortadan kaldırılması için kurallar konulur iken “oybirli-ği” ilkesinin şart olduğunu savunmaktadır (Buchanan ve Tullock, 1962; 14).

Page 55: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 55

III. VERGİ TEORİSİ

A. Mali Mübadele ve Vergileme

Buchanan’ın kamu maliyesi teorisi içerisinde üzerinde durduğu en önemli konulardan bir tanesi de vergilemedir. Buchanan’a göre ortodoks kamu maliyesi yaklaşımı vergilemeyi bütçenin harcama yönünü ihmal ederek ele almıştır. Bu yaklaşımlar adalet kriterini temel alarak vergileri sadece özel ekonomiden kamuya aktarılan bir pay olarak gördüler. Ancak vergiler ve bunlardan sağlanan faydalar birlikte ele alınmadılar. Bu yaklaşımlara eleştiriler getiren Buchanan, vergi ödeyenler ile bu vergilerle finanse edilen hizmetlerden faydalananların aynı politik toplumun üyeleri olduğu üzerinde durmuş ve toplumdaki herkesi eşzamanlı olarak vergi ödeyen ve kamu hizmetlerinden faydalanan bireyler olarak ele almaya çalışmıştır (Buchanan, 1976a; 17).

Buchanan mali mübadele paradigması içerisinde vergileme konusunda adalet ve eşitlik ilkelerine uygun öneriler getirmeye çalışmıştır. Getirilen önerilerin temelinde Wicksell’in ve Lindahl’ın yaklaşımları vardır. Buchanan’a göre bu yaklaşımlar modern kamu maliyesi teorisinin gelişiminde önemli bir yere sahiptir.

Wicksell çalışmasında vergi yükünün dağıtılmasına ilişkin olarak, vergilerle finanse edilen kamu harcamalarının faydalar yönünün de hesaba katılması gerektiğini savunmuştur (Buchanan, 1951; 175).

Buchanan vergilemede adaletin sağlanması ve optimal vergileme konusunda iki model doğrultusunda değerlendirmeler yapmaya çalıştı. Bu modeller planlama modeli ve kamu tercihi modelleridir. Planlama modelinde bütçe büyüklüğü ve toplam vergi gelirleri üzerinde alınacak kararlar, bireylerin tercihlerini her yönde yorumlayabilen bir plancı tarafından verilecektir. Kamu tercihi modelinde ise, kararlar bazı karar alma kuralları içerisinde direkt bireyler tarafından verilecektir (Buchanan, 1976a; 18).

1. Vergilemede Planlama Modeli

Samuelson’a göre, özel mal için etkinlik, her bir bireyin elde ettiği marjinal faydanın marjinal maliyete eşitlenmesi ile sağlanır. Kamusal mallarda ise tüketicilerin elde ettiklerin faydaların farklı olması sebebiyle, etkinliğin sağlanması için marjinal faydalar toplamının marjinal maliyete eşit olması gerekmektedir.

Page 56: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

56 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Toplumdaki bireylerin tercihlerinin ne olduğunu bilen bir planlamacı, götürü vergilemeyi kullanarak kamusal mallardan elde edilen eşit faydalar için eşit vergi yükleri oluşturabilir. Götürü vergilerden yapılacak herhangi bir sapma, bir etkinsizliğe sebep olacaktır (Buchanan, 1976a; 19).

Eşit vergi payları rejiminden Lindahl fiyatları rejimine doğru yapılan bir değişiklik ile, bireysel olarak elde edilen faydanın özel malların yanı sıra kamusal mallar için de geçerli olduğu yaklaşımı kabul edilmiş olacaktır.

Buchanan’a göre planlama modelinde, bireysel tercihlerin bir plancı tarafından biliniyor olduğu varsayımı böyle bir modelin demokratik olmayan bir sistem içerisinde de olabileceği sonucunu çıkartmaktadır (Buchanan, 1976a; 19).

2. Vergilemede Kamu Tercihi Modeli

Buchanan’a göre bu model demokratik olmayan bir ortam ile bağdaşmaz. Mali mübadelenin olabilmesinin ilk şartı gönüllülüktür. Kamu tercihi modelinin temelini oluşturan mali mübadele yaklaşımı, Wicksell tarafından ilk olarak ele alınmaya çalışılmıştır. Wicksell’e göre adalet ve verimlilik kavramları ancak bireysel tercihler içerisinde somutlaştırılabilir.

Bu yaklaşımda vergiler, ortak bir şekilde tüketilen kamusal mal ve hizmetlerin bir fiyatı olarak algılanmaktadır. Eğer vergi ile kamusal mal ve hizmetlerden elde edilen faydalar arasında bir ilişki kurulmuyor ise, vergilerin ne olduğu o kadar önemli değildir.

Buchanan vergileme konusunda kamu tercihi analizini bir örnek ile anlatmaya çalışmıştır. Bu örnekte A ve B den oluşan iki kişilik bir toplum varsayılmaktadır. A ve B bütün ekonomik koşullar bakımından eşit ancak kamusal bir mal veya hizmet talebi konusunda farklı yaklaşımlara sahiptirler. Bu analizde vergi, sunulan bir kamusal mal ve hizmetin fiyatı şeklindedir. Pareto optimumunun sağlandığı koşulların oluşması ile, mübadelenin denge noktasında bireysel marjinal vergi fiyatları bireysel marjinal faydaya eşit olacaktır. Mali fazlalıkların dağıtılması ile ortaya çıkan gelir etkisi bütçe büyüklüğünü, kamusal mal ve hizmetlerin miktarını değiştirebilir. Bu pareto optimumunun sağlanmasından başka bir şey değildir (Buchanan, 1976a; 21).

Page 57: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 57

3. Vergileme ve Mali Gerçeklik

Eğer vergi ödeyenler ödedikleri vergiler ile elde ettikleri faydalar arasında herhangi bir bağlantı kurmuyorlarsa, bağımsız normların uygulanması için bir temelin olması gerektiği sonucuna varılabilir. Wicksell’e göre, demokratik sürecin var olması, bireylerin ödedikleri vergiler ile elde ettikleri faydalar arasında bir köprü kurmalarını gerekli kılacaktır (Buchanan,1976a; 22).

Wicksellci yaklaşımda kararlar bütün bireylerin oybirliği ile alınmaktadır. Ancak günümüzde demokratik süreç içerisinde alınan kararlar nadiren genel bir kabul ile gerçekleşmektedir. Bugün çoğunluk kuralı Wicksell tarafından idealize edilmiş oybirliğinin yerini almıştır.

Buchanan’a göre mübadele paradigması içerisindeki bir sapma, vergi ile fayda arasındaki köprüyü kurmaktaki başarısızlıktan daha ciddi sonuçlar ortaya çıkartabilir. Oybirliğinin olmaması, toplumdaki bazı grupların kararlarına ihtiyaç olunmadığı anlamına gelmektedir. Örneğin sistem içerisinde yönetime aday A ve B partilerinin var olduğunu varsayım. Meclis içerisinde A partisi çoğunlukta ve B partisi azınlıktadır. A partisi sahip olduğu çoğunluk ile kamu hizmetlerinden elde edilebilecek faydaları kendi üyeleri için garanti ettiklerini ve bunların finansmanını diğer partinin üyeleri üzerine koymakta başarılı olduklarını varsayarsak, burada kesinlikle bir mali mübadeleden bahsedemeyiz. Çünkü bir grup vergi ödemeksizin faydayı garanti altına almakta, diğer grup ise herhangi bir fayda beklentisi içerinde olmaksızın vergi ödemek zorunda kalmaktadır (Buchanan,1976a; 23).

Politik gerçeğin bu yönü görüldüğü zaman, mali süreç içerisinde vergi yükünün adil dağıtılabilmesi ve azınlıkların sömürülmesinin önüne geçilebilmesi için anayasal bir standardın getirilmesi gerekmektedir. Bu anayasal standart ile vergilerin adalet normu altında, ayrımcılık olmaksızın toplumun bütün kişileri üzerine konulması sağlanabilir. Yine bu anayasal standartlar ile, çoğunluğu temsil eden aktörler bütçe büyüklüğünü çoğunluğun kamu harcamalarından doyuma ulaştıkları yere kadar değil, elde edilen marjinal faydanın marjinal vergi fiyatına eşitlendiği noktaya kadar büyütebilirler.

Page 58: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

58 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

4. Vergileme ve Mali Transfer

Mali süreç içerisinde vergilerin gelir ve servetin kişiler arasında transferinde önemli araçlardan bir tanesi olarak görülmesi ve vergilere özel bir dağıtım rolü verilmesi mübadele paradigmasından bir sapmadır. Eğer gelir bir gruptan diğerine transfer edilecekse burada mübadele yok demektir.

Buchanan’a göre kararların oybirliği ile alınmaması, bireylerin stratejik davranışta bulunma motivasyonlarında bir düşmeye sebep olacaktır. Bir kişinin gelecekteki pozisyonunun belirlenmesinin yalnızca belirsizlik örtüsü içerisinde tahmin edilebileceğinin kabulü bizi sözleşmeci bir paradigmaya götürmektedir (Buchanan, 1976a; 26).

Mali kurumlar ancak anayasal bir yapı içerisinde analiz edilebilirler. Sözleşmeci yaklaşımın avantajı, bu yaklaşımın dışarıdan empoze edilen ahlak kurallarından bağımsız olarak, mali kurumları bireysel tercihlerden türetmemize izin vermesinde yatmaktadır.

Sözleşmeci mübadele paradigması demokrasi veya demokratik değerlerin oluşturduğu sosyal düzen ile tamamen uyum içerinde olan bir modeldir. Mali düzene ilişkin alternatif yaklaşımlar bireyler adına karar verenlerin varlığına bağlıdırlar ve hazırlanan taslakta önemli olan şey sonuçtur. Normatif olarak sonuç üzerinde değerlendirmeler yapılır. Sözleşmeci-mübadele yaklaşımda ise sonuçtan daha çok süreç üzerinde normatif değerlendirmeler yapılacaktır. Örneğin bir verginin azalan veya artan oranlı olması ve bunların sonuçları üzerindeki normatif tartışmalar çok önemli değildir. Önemli olan bir vergi sisteminin bütçenin harcama yönünün de ele alınarak bireylerin tercihleri sonucu oluşup oluşmadığıdır.

Bakış açısındaki bu farklılık, farklı yaklaşımları da beraberinde getirmektedir. Geleneksel olarak vergilemede adalet ilkesini savunanlar, kendilerinin idealize ettikleri gelir vergisine karşı gelişen politik gerçekleri gördüklerinde, vergi tabanındaki erozyondan endişelenmektedirler.

Buchanan’a göre, mübadele yaklaşımı politik sürece yönelik yapıcı bir davranışa ön ayak olma eğilimindedir (Buchanan, 1976a; 28).

Page 59: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 59

B. Vergilemede Tahsis İlkesi

Tahsis ilkesi belirli devlet gelirlerinin belirli devlet giderlerine ayrılmasını ifade etmektedir. Tahsis ilkesi terim olarak tek bir vergi kaynağının tek bir kamu hizmetine tahsis edilmesi anlamında kullanılmaktadır.

Geleneksel maliye teorisi, genellik ilkesi doğrultusunda vergilemede ademi-tahsis ilkesini benimsemiştir. Bu ilke doğrultusunda devletin hiçbir geliri, hiçbir giderine direkt olarak tahsis edilmeyecektir. Buchanan bu ilkenin katı olarak uygulanmasını eleştirmekte, vergilemede tahsis ilkesinin gerekliliği üzerinde durmaktadır.

Buchanan vergilemede tahsis ilkesi üzerine yaptığı önemli çalışmasında, bu ilke üzerinde iktisatçıların farklı yaklaşımları olduğunu belirmiştir. Morgolis ve Walter Haller bu ilke doğrultusunda vergi mükelleflerinin kamu harcamalarını hoş karşılamayacakları üzerinde durmuşlardır. Earl Roph, George Break ve Jesse Burkhead ise, tahsis ilkesinin vergi mükelleflerinin kamu hizmetlerine olan taleplerini artıracağını iddia etmişlerdir (Buchanan, 1963; 457).

Buchanan Wicksell’in de etkisi ile vergilemede tahsis ilkesinin geçeli olmasını, belirli vergilerin belirli faydaları karşılıyor olmasını ve kol-lektif malların tüketiminde bu malların bedellerinin ödenmesi gerek-tiği savunur (Buchanan, 1977; 17).

Buchanan, mali sistem içerisinde tahsis ilkesine uygun bazı gelir ve harcama kalemlerinin olduğu belirtmiştir. Buchanan’ın verdiği örneklere göre ABD’de eğitim hizmetinin finansmanı için yerel yönetimlerin topladıkları kaynakların yarısı tahsis ilkesi doğrultusunda gerçekleşmektedir. Yine ülke çapında karayolu gibi bazı hizmetlerin üretilmesi için özel hesapların devrede olması, tahsis ilkesinin önemli göstergeleridir (Buchanan, 1963; 457).

Tahsis ilkesi mali uygulamaları değişik programlara ayırma imkanı da verir. Bireyler bir seçmen olarak belirli gelirlerin okullar, sağlık merkezleri gibi birimlere aktarılmasında aktif roller alabilirler. Bu tercihleri kendi menfaatleri doğrultusunda gerçekleştirebilirler.

Buchanan’a göre tahsis ilkesi bir bakıma piyasadan belirli bir gelir karşılığında belirli bir mal ve hizmet alınmasını ifade etmektedir (Buchanan, 1963; 458).

Page 60: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

60 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Ademi tahsis prensibinin olumsuzlukları karşısında tahsis prensibinin yararları üzerinde Buchanan özellikle durmaktadır. Tahsis ilkesi her ferdin bir seçmen olarak veya vergi mükellefi olarak doğrudan doruya yada kanuni temsilcileri aracılığı ile harcama kararlarına katılmalarını sağlar. Önce harcamanın bireylere kabul ettirilmesi sonradan da bu harcamalar için vergi toplanması halinde bireylerde vergi bilinci daha kolay oluşacaktır.

Buchanan’a göre vergi ve harcamaların ayrı ayrı yapılmasına izin veren bir bütçe süreci, bütçe açıkları doğurarak kamu ekonomisinin genişlemesine neden olur. Bütçe dengesi içinde herhangi bir harcama önerisi, vergi önerisi ile birleştirilirse, rasyonel harcama ve vergi kararları oluşur (Buchanan, 1963; 461).

C. Vergilendirme Yetkisinin Kaynağı

Buchanan vergilendirme yetkisinin kaynağını açıklayan iki ayrı devlet teorisi üzerinde durmuştur. Bu iki devlet teorisi politik açıdan birbirine zıt anlamlar içermektedir. Bunlardan birincisi organik devlet teorisi, ikinci ise bireyci devlet teorisidir (Buchanan, 1949; 496).

1. Organik Devlet Teorisi

Bu yaklaşımda bireyler devlet ile birlikte tek bir organik varlık olarak düşünülür. Organik anlayışta devlet ve toplumun menfaatleri bireylerin menfaatleri olarak algılanır (Buchanan, 1949; 496).

Organik teoride devlet toplumun bütünü için bir karar alma organıdır. Devlet sosyal refahı ve sosyal faydayı maksimize etmek için çabalar. Fakat bunun belirleyicisinin ne olduğunu, devletin bu maksimize işini neye göre yaptığını Buchanan sorgulamaya çalışmıştır.

Buchanan'a göre organik teorinin çatısını “sosyal fayda” ve “sosyal refah” oluşturmaktadır. Bu iki kavram genel kavramlardır. Politik problemlerin ortaya konulmasında bu kavramlar çok az kullanılır.

Organik devlet teorisinde devlet herhangi bir yükümlülük altına girmeksizin, bireylerden her türlü fedakarlığı cebren ve karşılıksız isteyebilir. Vergilemede ödeme gücü teorisinin temelinde organik devlet teorisi vardır (Buchanan, 1949; 496).

Page 61: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 61

2. Bireyci Devlet Teorisi

İkinci yaklaşım, bireyci devlet teorisidir. Bu yaklaşımda devlet birey için vardır ve bireyin menfaatleri devlet tarafında korunmak zorundadır (Buchanan, 1949; 497).

Buchanan’a göre bireyci teoride hareket noktası tamamen değişmektedir. Bu yaklaşımda birey devletin yerini almaktadır. Kollektif ihtiyaçlar bireylerin tercihleri doğrultusunda belirlenir ve devletin bekası bireye ve birey tercihlerine bağlıdır.

Devlet gelirlerini sunmuş olduğu hizmetlerin bir bedeli olarak bireylerin iktisadi kaynaklarından sağlamaktadır. Devlet bu mal ve hizmetlerin sunumunda bir monopol durumundadır ve devletin sunmuş olduğu bu hizmet ve mallar ile bunlardan elde edilecek özel faydalar arasında bir ilişki mevcuttur.

Kamusal mal ve hizmetlerin büyüklüğü ve devletin bunları sunmadaki öncelik sırası bireylerin kollektif istekleri doğrultusunda gerçekleşecektir. Kamusal mal ve hizmetlerin arz edilmesine, marjinal toplam maliyet marjinal toplam faydaya ulaşana kadar devam edecektir. Mali süreç birey ile devlet arasında bir karşılık ilişkisinin olduğunu göstermektedir. Vergilemede fayda prensibinin uygulanması bu açılardan anlamlı olacaktır (Buchanan, 1949; 498).

Buchanan’a göre birey ile devlet arasında piyasa benzeri bir ilişki vardır. Birey iktisadi kaynaklarının bir kısmını vergi olarak devlete verir, bu durum bireyin reel gelirinde bir azalmaya sebep olur. Ancak kamusal hizmetlerden elde edilecek fayda bu azalmayı dengeleyecektir. Teorik yapıda, bireyler arasındaki toplam vergi yükünün dağılımı, halka arz edilen hizmetlerden elde edilen faydanın dağılımı ile birleştirilmelidir. Mevcut ortodoks yaklaşım bireylerin sağladığı bu fayda konusunu çok farklı bir şekilde açıklanmış ve ihmal etmiştir.

Bu konuda Buchanan'ın üzerinde durduğu soru kamu hizmetlerinin büyüklüğü ve öncelik sırasının kim tarafından belirleneceğidir. Bireyi temel alan devlet teorisinde cevap basittir. Kamu hizmetlerinin büyüklüğü ve öncelik sırası bireylerin kollektif istekleri tarafından belirlenir. Böylece kamu hizmetlerinin sunumunda devlet ve bütün bireyler arasında bir “karşılık” ilişkisi ortaya çıkar. Bu ilişki ile fayda prensibi uygulama alanı bulabilir (Buchanan, 1949; 498).

Page 62: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

62 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Karşılık açıklığa kavuşturulması gereken önemli kavramdır. Bir karşılık ilişkisi, bireyin devlete ödemiş olduğu vergi miktarının yine bireyin elde etmiş olduğu kamu hizmeti miktarına eşit olduğu zaman ortaya çıkar. Diğer bir ifade ile birey ve devlet arasında piyasa tipi bir mübadele mevcuttur.

Her birey bazı mali baskılara maruz kalabilir. Bireye ait olan iktisadi kaynaklar, devlete ödediği vergiler kadar azalır. Reel geliri ise, kamu hizmetlerinden sağlamış olduğu fayda sebebiyle artar. Bundan dolayı, bireyler arasındaki toplam vergi yükü dağılımı, topluma arz edilen hizmetlerden elde edilen faydanın dağılımı ile birlikte ele alınmalıdır. Ortodoks maliye literatürüne bakıldığında özellikle bireyin elde ettiği fayda ihmal edilmiş, vergi yükü dağılımı üzerinde yoğunlaşılmıştır.

D. Vergilemede Fayda Yaklaşımı

Fayda prensibi verginin bir şey karşılığında alındığı esasına dayanan bir yaklaşımdır. Kamu harcamalarının faydası ve vergi arasında bir ilişki kurmaya çalışan Wicksell (1896) ve Lindahl (1919) bu prensip üzerinde durmuşlardır.

Buchanan’a göre vergi sisteminde politik maliyetleri minimize etmek için vergilemede fayda prensibinin kullanılması gerekmektedir. Fayda prensibinin uygulanması vergi yükünü de azalacaktır. Ayrıca fayda prensibi, vergilemede eşitlik prensibinden daha da önemlidir (Buchanan, 1976a; 21).

Kamusal mal ve hizmetlerden elde edilen faydanın ihmal edilmesi, fayda teorisinin (benefit principle) anlaşılamayan temellerine dayandırılmaktadır. Genel bir kaide olarak vergi yükü içerisinde fayda prensibinin kabul edilmemesi bir çok önemli konuyu dışarıda bırakmaktadır. Fayda prensibi diğer bir ifade ile istifade teorisi bir karşılık ilişkisi üzerine kuruludur. İki sebepten dolayı bu teori yıpratılmaya çalışılmıştır. Birinci yaklaşım, kamu hizmetlerinden kaynaklanan toplam faydadan bir bireye isabet eden miktar tespit edilemez. Kamu hizmetleri belirli bir birey ve grup için değil toplumun geneli için yapılan harcamaları ifade eder. İkincisi ise karşılık yaklaşımıdır. Modern devlet vergilemede ödeme gücü ilkesini veya iktidar prensibini kabul etmiştir.

Page 63: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 63

Buchanan’a göre bu iki eleştirel yaklaşım gerçekte birbirlerinden çok farklı özelliklere sahiptir. Birincisi teknik ve yönetimsel zorluktur. Bu teknik ve yönetimsel zorluk prensibin uygulanabilirliğinin önüne geçmektedir. İkincisi ise, gerekli bireysel mübadelenin yani bir karşılıklılığın olmasının reddedilmesidir. Eğer karşılıklılık düşüncesi kabul edilir ise, fayda prensibi soyut açıdan doğru bir yere oturtulabilir. Bireyin elde ettiği faydanın hesaplanması teorik yerine teknik bir problem olarak karşımıza çıkar. De Viti De Marco bu yolu benimsemiş ve faydanın gelir ile orantılı bir şekilde geri döndüğü hipotezini ortaya atmıştır. Böylece De Marco fayda prensibinin ahlaki standartlarını kabul ederek vergi sisteminin oluşturulmasında bu prensibi savunmuştur.

Vergilemede fayda prensibinin kabul görmemesinde bir karşılıklılığın olması fikrinin reddedilmesi önemlidir. Bu yaklaşımda devlet ile birey arasındaki mali mübadele kabul görmemektedir. Ortodoks maliye teorisi bireye isabet eden faydanın ölçülmesini yararsız bir yaklaşım olarak görmüş ve bu konuyu ihmal etmiştir. Dikkatler bütçenin vergileme yönüne çekilmiş harcama yönü hep ihmal edilmiştir (Buchanan, 1993; 405).

Ortodoks maliye teorisi vergileri, sanki topluma bir iadesi olmayacak şekilde gelirden net bir azalma olarak algılamıştır. Vergilemede “karşılıksızlık” ilkesi kabul edilmiştir. Bireyin payına düşecek faydanın miktarının tespitindeki problemler fayda yaklaşımını ihmal edilmesinde önemli bir role sahiptir. Wicksell’in üzerinde durduğu gibi, kamusal mal ve hizmetlerin fayda yönünün reddedilmesi bireyin devletin sunduğu bu hizmetlerden hiç bir fayda sağlamadığı anlamına gelmektedir. Eğer bireyler devletin sunduğu hizmetlerden bir fayda elde edemiyor iseler, bu hizmetlerin sunumu için gerekli olan gelirler bir bakıma garantilenmemiş anlamına gelmektedir.

Vergilerden elde edilmiş gelirler ile yapılmış harcamalardan ortaya çıkan fayda ele alınmadan tam bir vergi yükü hesabının yapılması da mümkün değildir.

Fayda prensibinin tamamen ihmal edilmesi yerine tartışmaya açık hipotezler ortaya koymak daha makul bir davranıştır. Örneğin birey başına eşit bir faydanın düştüğü yaklaşımı gerçekçi bir hipotez olabilir.

Page 64: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

64 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Tek başına ortaya konacak bir vergi yükü bir anlam ifade etmeyecektir. Vergi yükünün bir anlam ifade edebilmesi için bireyin pozitif veya negatif fayda bakiyesine bakmak daha doğru sonuçlar ortaya çıkarabilir. Bunun için de harcamalardan bireylerin elde ettiği faydanın bulunması gerekmektedir. Elde edilen fayda ödenen vergiden yüksek ise, ortaya negatif, düşük ise pozitif bir vergi yükü çıkacaktır.

Buchanan’a göre vergi, ne bir fedakarlığı ne de bir zora dayalı olmayı ifade eder. Vergi devletin sağladığı faydalar için ödenen bir bedeldir.

E. Vergi Oranları ve Vergi Gelirleri

Buchanan ve Brennan, vergi sisteminin gelir artırıcı potansiyelini sınırlandıracak iki kurumsal sınırlamadan birinin oran sınırlandır-maları olduğunu söylemişlerdir. Vergi oranları artan oranlı düz oran-lı ya da azalan oranlı olabilir. Vergi sistemleri artan oranlıysa vergi, düşük gelirlilerden daha çok yüksek gelirlilerden alınmalı; düz oran-lıysa tüm mükelleflerden, azalan oranlıysa o zaman da yüksek gelirli-lerden daha çok düşük gelirlilerden büyük bir oranda alınacaktır. Artan oranlı, düz oranlı ve azalan oranlı vergi sistemlerinin hangile-rinin hangi vergi konusuna uygulanması gereği, vergilerin birey dav-ranışlarında meydana getireceği etkilere ve bu etkilerin toplum tara-fından ne şekilde değerlendirildiğine göre belirlenir. Buchanan ve Brennan vergilendirilebilir bütün mallara aynı düz oranlı bir vergi-nin uygulanmasını savunmuşlardır. Çünkü ancak bu şekilde siyasi iktidarın vergilendirme yetkisi sınırlandırılabilir (Buchanan ve Brennan, 1980; 34, 1979; 15).

Toplumdaki bütün bireylerin aynı vergi oranına tabi tutulması; siyasi iktidarın vergilendirme gücünü sınırlandırır. Bu görüşü destekleyenlerin başında F. A. Hayek gelmektedir. Hayek bütün kurallar ve kanunların genel olması ve bütün bireylerin de bu kural ve kanunların etkisine aynı derecede maruz kalmaları gerektiği görüşündedir. Hayek’e göre gelir vergisi tek oranlı bir vergi olmalıdır (Hayek, 1960; 45).

Buchanan’a göre bir vergi sistemi ancak anayasal bir çerçeve içeri-sinde anlamlı bir şekilde tartışılabilir. Vergilemenin temel yapısı ve vergi yükünün fertler arasında dağılımı konuları mali ya da vergi anayasası çerçevesinde ele alınmalıdır. Bu nedenle iyi bir vergi sis-

Page 65: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 65

temi ancak anayasal çerçeve içerisinde gerçekleştirilebilir (Buchanan ve Brennan, 1980; 385).

Ortodoks kamu maliyesi yaklaşımında artan oranlı vergileme, bireyler arasında eşit bir gelir dağılımına götürdüğü için üstün bir vergileme şekli olarak görülmüştür. Buchanan’a göre artan oranlı bir gelir vergisinin gelirin tekrar dağıtılmasında bir rolünün olduğu doğru değildir. Eğer kamu harcamalarında sağlanan genel faydadan bireylerin elde ettiği fayda eşit ise veya buna yakın bir eşitlik söz konusu ise, artan oranlı vergi adil bir gelir dağılımına götürebilir. Bireylerin harcamalardan elde ettikleri faydalar göz önüne alınmadan tek başına artan oranlı bir sistemin adil olduğunu savunmak yetersizdir (Buchanan ve Congleton, 1979; 220).

Örneğin devlet harcamalarının büyük bölümünün yüksek gelirli bireyler lehine yapıldığını varsayalım. Burada ortaya çıkacak adaletsizliğin sadece artan oranlı bir vergi ile çözüleceğini düşünmek yine anlamlı olmayacaktır. Buna karşın devlet harcamalarının büyük bir kısmının düşük gelirli bireyler lehine sosyal hizmetler olarak aktarılan bir ortamda, azalan oranlı bir vergi sistemi daha makul karşılanabilir.

Buchanan 1980 başlarında uygulamaya konulan arz yönlü iktisat politikası içerisinde şekillenen vergi oranı-vergi gelirleri arasındaki ilişkiyi analiz etmiş ve standart fayda maksimizasyonunu kullanarak vergi yükleri ve politik dengeye ilişkin şartları tanımlamaya çalışmıştır (Buchanan ve Lee, 1982a; 344).

Buchanan bu çalışmasında bir vergi sisteminde tek oranlı gelir vergisi ilişkisini incelemiştir. Varsayım olarak iyi tanımlanmış bir matrah ve bu matraha uygulanacak tek bir vergi oranı bulunduğu kabul edilmiştir.

Buchanan ayrıca potansiyel vergi yükümlüsünün davranışlarının ne olabileceği üzerinde de durmuştur. Buchanan’ın yaklaşımı talep yönlü bir yaklaşımdır. Bunun amacı ise, arz yönlü yaklaşımın üzerinde durmadığı konuları analiz etmektir (Buchanan ve Lee, 1982a; 345).

Bu çalışmanın birinci amacı vergi oranları ile vergi gelirleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. İkincisi ise, vergi oranları üzerinde karar verenlerin denge durumunu tespit etmektir. Özellikle rasyonel

Page 66: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

66 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

bir vergi oranının tespit edilmesi için vergi oranları ve vergi gelirleri arasındaki ters ilişki tarafından belirlenen bir noktayı ortaya çıkarmaya çalışmaktır.

Eğer vergi yükümlüleri devletin vergilemeye ilişkin eylemlerini önceden doğru olarak tahmin ederlerse, hem yükümlü hem de devlet oran-gelir ilişkisi üzerinde bir bilgi birikimine sahipse, vergi yükümlüleri denge pozisyonunu önceden tahmin edebilirler.

Bu çalışmada Buchanan oran-gelir ilişkisinin “ters-yönlü” olarak, kamusal karar alma sürecinde rasyonelliği ihmal etmeden, bir sonuç vereceğini ispatlamaya çalışmıştır. Buchanan’a göre arz yönlü iktisatçıların üzerinde durdukları Laffer eğrisi etkisi uzun dönemde ortaya çıkar (Buchanan ve Lee, 1982b; 818).

Buchanan gelir vergisi mükellefi olan çalışan kesimin vergi indirimlerinden (artışından) kazandıkları (kaybettikleri) şeyin, bir dereceye kadar kamusal hizmetlerden sağladıkları faydada azalma (artış) ile dengeleneceğini ifade etmektedir.

Devlet mali kararlarını vergi yükümlülerinin vergi oranlarındaki değişikliklere uyum göstermesi için gerekli olan zamandan daha kısa bir sürede aldığı sürece vergi oranları beklenenin üzerinde gerçekleşecektir. Yüksek vergi çıkmazı önemli politik çıkmazlardan biridir. Bunun önüne geçmenin yolunun anayasal kurallardan geçtiğinin altını çizmekte fayda vardır (Buchanan ve Lee, 1982a; 354).

1. Vergilemede Laffer Etkisi

Laffer etkisi kısaca marjinal vergi oranlarında meydana gelecek bir artış veya azalışın toplam vergi gelirlerine etkisini ifade etmektedir. Az yönlü iktisadi yaklaşıma göre marjinal vergi oranlarındaki bir azalış toplam vergi gelirlerini arttıracaktır (Aktan, 1994b; 87)

Maksimum gelir sınırlarının ötesinde vergi oranlarını artırmanın mantıklı bir nedeni bulunmamaktadır. Buchanan çalışmasında böyle bir durumun nasıl ortaya çıkabileceğini ve bir kez ortaya çıktıktan sonra politik süreçte aktif rol alanların bu durumdan kendilerini kurtarmakta güçlük çekeceklerini açıklamaya çalışmıştır (Buchanan ve Lee, 1982b; 816).

Page 67: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 67

Buchanan ve Lee’ye göre vergi oranlarındaki bir indirim vergi gelirlerini kısa dönemde azaltırken, uzun dönemde artırmaktadır. Vergi indirimlerinin vergi gelirlerinde bir artışa sebep olmayacağını savunanlar, olaya kısa dönem, gelir artışına sebep olacağını savunanlar ise uzun dönem olarak yaklaşmaktadırlar.

Vergi yükümlüleri vergi oranlarına karşı hem kısa hem de uzun dönemde pasif olarak karşılık verebilirler.

Vergi yükümlüleri devleti kısa dönemde gelir maksimize eden bir birim olarak gördükleri sürece, vergi oranlarındaki indirimin devamlılığına inanmayacaklardır.

Politikacılar her ne kadar uzun dönem perspektifini göz önünde bulunduruyorlarsa da bu kişiler uzun dönem Laffer eğrisi boyunca vergi yükümlülerinin vergi indirimine karşılık verme konusunda ikna edilmesinde bazı güçlüklere sahiptirler.

Buchanan’a göre politik sürecin vergi oranlarını bir dereceye kadar indirme sözü vermeleri bir şey ifade etmemektedir. Bu sınırların anayasa ile tespit edilmesi hem etkinlik hem de verimlik açısından önem arz etmektedir (Buchanan ve Lee, 1982b; 819).

F. Vergilemede Demokratik Değerler

1. Adalet ve Demokrasi

Buchanan’a göre vergi ve vergilendirme işlemleri hakkında daha pozitif analizler yapılması gerekmektedir. İktisatçıların vergilendirme konularında kişisel ve özel ilkeler üzerinde uğraşmaları onları vergilemenin temel mantığından uzaklaştırmaktadır (Buchanan, 1977; 243).

Demokratik değerler vergilemede adaletten ve eşitlikten daha üstün tutulmalıdır. Demokratik değerler Kant’ın tasarladığı gibi birey üzerine odaklanmalıdır. Birey en önemli ahlaki birimdir. Bireyler titizlikle araştırılmalı ve asla bir araç olarak görülmemelidir. Eşitlik kavramı demokratik değerlerin tanımlanması ve formüle edilmesinde temel bir rol oynar.

2. Vergilendirme İlkeleri

Vergiler devletin zora dayalı olarak topladığı gelirlerdir. Kişiler vergiler ile alım güçlerinin bir kısmını devlete transfer ederler. Buchanan’a göre, anarşistler dışında, iktisatçıların hemen hepsi,

Page 68: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

68 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

devletin gerektiğini ve bazı mal ve hizmetlerin devlet tarafından sunulması üzerinde hem fikirdir. Bu mal ve hizmetlerin finanse edilmesinde en etkin araç vergilerdir. Vergilemede yasalar önünde eşitliği sağlayan kriterler nelerdir? Bu sorunun direkt bir cevabı yoktur. Bir görüşe göre herkesten eşit vergi alınması sorunu çözecektir, diğer bir görüşe göre ise, gelir ve refah düzeyiyle orantılı vergiler eşitlik ilkesinin vazgeçilmez unsurlarıdır (Buchanan, 1977; 245).

Buchanan eşit vergilemeyi sağlayacak ilkelerin ortaya konulabilmesi için kamu harcamaları ile vergi mükelleflerine giden faydaların hesaba katılmasının zorunlu olduğu fikrini savunmaktadır. Kamu harcamalarını ve bunlardan kaynaklanan faydaları göz ardı ettiğimizde vergiler hakkında konuşmak olayı çözmeyecektir. Vergiler gerçekte mali mübadelenin önemli bir kısmını oluştururlar ve bir anlamda özel sektör fiyatlarının kamu sektörü karşılığı olarak karşımıza çıkarlar (Buchanan, 1977; 246).

3. Mali Asimetri ve Transferler

Vergilerin yasal düzenlemelerle çıkartılmasına karşın harcamalarla ilişkilendirilmemiş olması Buchanan’ın üzerinde durduğu konular arasındadır. Siyasiler, kamu harcamaları ile belirli gruplara faydalar sağlamakta, bu faydaların temini için de vergiler kullanılmaktadır. Siyasilerin belirli bölgeler için düşündükleri devlet yardımları (pork barrel) ABD’de ciddi tartışmalara sebep olmuştur. Eğer tüm mali olaylarda eşitlik ilkeleri uygulanacaksa vergi ve harcama arasında bir simetri kurulmak zorundadır. Belli grupların kollandığı kamu harcamalarının ve vergilerin, demokratik değerlerin kabul edildiği bir sistemde yeri yoktur (Buchanan, 1977; 247).

Bütçenin gelir ve gider yönleri arasında bir simetrinin oluşturulması mali adaletin sağlanması için bir gerekliliktir.

Mali sistem içerisinde gerçekleşen transferler bazı kişi ve grupların çıkarına uygun iken, bazılarına uygun olmayabilir. Politik süreç içerisinde bazı gruplara transfer aktarımı kaçınılmazdır. Bireylerin veya grupların mali sistemin kendilerine sunduğu politik ve ekonomik karlardan vazgeçeceklerini beklemek hatadır.

Page 69: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 69

4. Anayasal Kurallar

Mali sistemde adaletin sağlanması ancak anayasal düzeyde gerçekleşebilir. Politik süreç içerisinde yapılan işlemlerin, örneğin yapılan transferlerin sınırları anayasal düzeyde belirlenmelidir. Bu yaklaşım “sosyal sözleşme” (social contract) içerinde yapıcı bir özelliğe sahiptir.

Anayasal düzeyde bireyler oyunun kuralları üzerinde gönül birliğine varmalı ve bu doğrultuda bir tercihte bulunmalıdırlar. Bu tercihin temelinde elbette adalet vardır.

Mali transferler anayasal bir yapı içerisinde somutlaştırılabilir. Rawl’ın ortaya koymaya çalıştığı “mali eşitlik” teriminin anlam kazanmasının şartı mali sistemin anayasal bir düzeyde yapılanmasına bağlıdır. Anayasal sınırlar vergilerde siyasetçilerin keyfi uygulamalarının önündeki en önemli engel olabilir. Anayasal sınırlamaların olmadığı bir ortamda demokratik değerler mali eşitsizliğin bir yan ürünü görünümündedir. Böyle bir ortamda demokratik değerler mali adaletin sağlanması adına çarpıtılmıştır (Buchanan, 1977; 253).

IV. KAMU BORÇLANMASI

A. Kamu Borçlanmasının Klasik Prensipleri

Klasik iktisadi anlayışa bakıldığında genel mantık olarak özel borç-lanma ile kamu borçlanması arasında büyük bir farkın olmadığı gö-rülecektir.

Klasik iktisadi anlayış genel olarak devletin borçlanmasından yana olmayan bir çizgi izlemiştir. Bu anlayışa göre kamu borçları verim-sizdir. Kamu borçları ile özel borçlar arasında büyük benzerlik vardır ve iç borçlar ile dış borçlar arasında borç yükü bakımından bir fark söz konusu değildir. Devlet borçlanması, ister iç ister dış kaynaklı olsun, bugünkü kuşakların yükünü gelecek kuşaklara aktarmaktadır (Buchanan, 1958; 31).

Klasik iktisadi anlayış borçlanma ile ilgili kendi normatif ilkelerini de ortaya koymaya çalışmıştır. Bu yaklaşıma göre, borçlanma olağanüs-tü veya geçici taleplerin karşılanması için başvurulan bir finansman aracıdır. Sadece mali amaçların karşılanması için ve geçici olarak başvurulan bir yoldur. Örneğin savaş gibi olağanüstü durumların

Page 70: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

70 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

finansmanında borçlanmadan yararlanılabilir. Bunun yanında aynı özel sektör gibi, devlet üretken sermaye projelerini finanse etmek ve sermaye yatırımları yapmak için borçlanabilir.

Buchanan devlet borçlanması konusunda klasik iktisadi anlayışı be-nimsemiş ve takip etmiştir (Buchanan, 1958; 31).

B. Ricardo’nun Eşitlik Teorisi

Klasik iktisadi anlayışın borçlanma ile ilgili ana görüşleri bunlar olmakla birlikte, bu görüşlerden farklı yaklaşımlar da ileri sürülmüştür. David Ricardo buna bir örnektir. Ricardo’ya göre vergi ve borçlanma aynı şeydir ve borcun yükü, borçlanmayı yapan kuşaklar üzerinde kalmaktadır. Bu nedenle vergi ile borçlanma yönünden gelecek kuşaklar için önemli bir ayrılık yoktur. Çünkü devlete verilen borç paralar tıpkı vergiler gibi, ödeyenlerin gelir ya da servetlerinden yapılan bir fedakarlıktır (İnce, 1976; 196).

Wicksell devlet borçlarından doğan yükün sonraki kuşaklara transfer edilebileceğini ifade etmesine rağmen, İtalyan İktisatçılar Pantaleoni, De Viti De Marco, Griziotti ve Einaudi borçlanma konusunda Ricar-do’nun görüşlerini benimsemişlerdir. De Marco’ya göre servet vergi-si ile borçlanma arasına benzerlikler vardır, her ikisi de doğduktan sonra telafi edilecektir, bu sebeple yük sonraki nesil üzerinde kal-mayacaktır (Buchanan, 1958; VII).

Ricardo tarafından öne sürülen, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Pigou ta-rafından geliştirilen ve birçok iktisatçı tarafından benimsenen bu görüş Buchanan tarafından eleştirilmiştir. Bu görüşü benimseyenler kamu harcamalarının iç borçlarla karşılanmasından dolayı gelecek kuşaklara bir yük yüklenmeyeceğini, bu bakımdan vergileme ile borçlanma arasında bir fark olmadığını savunmaktaydılar (Bucha-nan, 1958; 13).

Ricardo’nun geliştirdiği eşitlik teorisi yarım yüzyıldır tartışılmaktadır. Bu teori içerisinde mükemmel çalışan bir sermaye piyasası vardır, ve bu piyasa bireye yapılması gereken bir ödemeyi başka bir dönemde maliyetsiz olarak yapma izni verir. Bu teori, içerisindeki sınırlamalara rağmen, bireyin karar alma sürecini anlaşılması güç bir hale getirir. Teori objektif ve sübjektif fırsat maliyetini ayırmada başarısızdır. Gerçek şu ki, bireyin net serveti her iki durumda da (vergileme ve borçlanma) aynı miktarda

Page 71: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 71

azaltılmaktadır. Bu düşüş kamu harcamaları sebebiyle net servetteki artış ile denkleştirilebilir. Ancak bu miktar, bu iki mali enstrüman arasında sübjektif bir eşitlik olduğu anlamına gelmez. Vergiler ile ödeme hemen yapılır, borçlanmada ise ödeme ertelenir (Buchanan ve Wagner, 1967; 32).

Ricardo’nun eşitlik teorisi, 1970’lerde Robert Barro tarafından yeni-den keşfedildi ve gündeme getirildi (Buchanan, 1976c; 337).

Ricardo’nun eşitlik teorisi, vergilendirme ve borçlanma arasındaki önemli farklılıkları kabul etmez gibi görünmesine rağmen, vergilen-dirme ve borçlanma gelirlerini vatandaşlardan sağlar ve bu gelirleri devlete aktarır. Ricardocu temel mantık, verginin cebri olduğunu, buna karşın borçlanmanın ise genellikle gönüllü bir mübadeleye bağ-lı olduğunu reddetmez. Bununla birlikte, teori iç borçlanmanın gele-cek nesillere bir yük oluşturduğunu reddeder. Ricardocu modelde, kişiler hükümet tarafından yapılan herhangi bir borçlanmanın gele-cek dönemlerdeki ödemeleri karşılamaya ilişkin bir taahhüdü kapsa-dığını kabul ederler.

Ricardo’nun eşitlik teorisi, belirli koşullar altında uç bir rasyonel kişisel davranış modeli olarak değerlendirilmektedir. Ricardo gerçekte kişilerin vergilemeye ve borçlanmaya aynı şekilde bakmadıklarını kabul etmiştir. Çünkü bireyler sonsuza kadar yaşayacaklarını düşünmez ve böyle hareket etmezler (Barro, 1974; 1098).

Buchanan’a göre bu teorinin temel eksikliği, borcun kendi mantığın-dan kaynaklanmaktadır. Bir bireyin borç alması ile devletin borç al-ması arasında fark yoktur. Bir birey niçin borç alır sorusuna verile-cek cevap, devlet için de geçerlidir (Buchanan, 1976c; 340).

C. Borç Yükü

Buchanan'a göre vergi ile finansmandan farklı olarak borçlanma ile finansman, devlet harcamalarının yükünü gelecek kuşaklara geçiren bir metottur. Böyle bir yükün farkına varamayanların hatası, yük kavramının farklı yorumlanmasından kaynaklanmaktadır.

Buchanan özellikle bir kamu giderinin gayri safi yükü üzerinde dur-maktadır. Ona göre gayri safi yük, özel sektörden kaynakların çekil-mesini gerektiren ve vergi mükelleflerinin özel mal ve hizmetler tü-ketimindeki azalma olarak tanımlanmaktadır. Demokratik bir top-

Page 72: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

72 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

lumda kamu harcamalarına bireyler kanunen vergi yükümlüsü ola-rak katılırlar. Borçlanmaya başvurulduğu zaman tahvil alıcıları kamu giderleri için kaynaklarını gönüllü olarak gelecekte elde edecekleri gelirler karşılığında vermektedirler. Vergi yükümlüleri üzerindeki kanuni sorumluluk ileride borcun itfası için vergiler toplandığı dö-neme yansıtılmaktadır (Buchanan ve Wagner, 1967; 27).

Buchanan'a göre kamu hizmetlerinin görüldüğü ve borçlanmanın ortaya çıktığı dönemde herhangi bir yük söz konusu değildir. Devlete borç veren bireyler likit fonlarını ya tüketim ya da yatırım amacıyla harcamak yerine kendi istekleriyle tahvil almak şeklinde tercihte bulunmuş olmakta, buna karşın gelecekte bu borç geri ödenirken tahvil sahibi olmayan bireyler daha az harcanabilir gelir sahibi ola-caklarından, bir yük ile karşı karşıya gelecek ve bu yükü hissedecek-lerdir.

Borç yükü analizlerinin amacı nedir? Bu yükü yüklenenler hakkında niçin endişe duymalıyız? Ve ne zaman? Eğer bu sorulara doğru cevap verilmezse yapılan analiz göreceli olarak kısır kalacaktır (Buchanan ve Wagner, 1967; 29).

Buchanan’a göre kamu borçlanması vergilemenin alternatifidir. Eğer vergi yerine kamu borçlanmasına gidilirse, ne olacağı önceden tah-min edilmelidir. Ayrıca kamu mallarının maliyetleri açısından vergi-leme ve borçlanma arasındaki farkın bilinmesi gerekmektedir (Buc-hanan ve Wagner, 1967; 30).

Bir bireyin borçlanma ve vergileme arasında bir tercihte bulanaca-ğını düşünelim. Eğer birey hedeflediği maliyeti ertelemek isterse, borçlanmayı tercih edecektir. Borçlanma bireye bir erteleme sağla-yacaktır. Bu durum kamu sektörü için de geçerlidir.

D. Borçlanmada Yanılgılar

Buchanan’a göre kamu borçlanması ile ilgili mevcut literatüre bakıl-dığında üç önemli yanılgı ile karşılaşılır. Bunlar; ((Buchanan ve Wag-ner, 1967; 32).

1- Ana borç yükü ileri dönemlere kaydırılamaz,

2- İç borçlar sonuç olarak dış borçlardan farklıdır,

3- İç borçlar özel borçlara benzemez.

Page 73: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 73

Buchanan bu üç özelliği de kabul etmemekte ve bunları birer yanılgı olarak görmektedir.

1. Gerçek Maliyet Yanılgısı

18. yüzyıldan beri var olan bir hipoteze göre bütün toplum için yü-kün veya maliyetin ertelenmesi mümkün değildir. Bu görüş içerisin-de vurgu ekonomik kaynakların kullanımı üzerine yapılmaktadır. Tarihe bakıldığında, kamu borçlanması savaş harcamaları ile ilişki-lendirilmiştir. Silahlanmaya giden kaynaklar savaş zamanında eko-nomiden direkt olarak çekilmelidir. Savaş harcamalarının gerçek maliyetleri savaş süresince özel mallardaki azalma ile açıklanabilir. Savaş harcamalarının gerçek yükü veya maliyeti cari olmalıdır (Buc-hanan ve Wagner, 1967; 33).

Devlet borçları, devletin kaynak kullanımını artırmasıyla artmıştır, bunun sonucu olarak özel harcamalar ve özel kaynak kullanımı azalmıştır. Borçlanma ve vergileme kamu harcamaları finansmanın-da birbirlerinin alternatifidirler.

Buradaki aldatmaca ise, eğer devlet borcu, kamu malları fırsat mali-yetinin ertelenmesini kolaylaştırmazsa, bu maliyetleri kim ödeyecek-tir? Eğer bu maliyetler kaynakların kullanıldığı zaman diliminde kul-lanılırsa, toplumdaki bireyler ve gruplar ne gibi özel mallardan kamu malları için vazgeçeceklerdir?

Tartışmalara göre, kamu mallarının maliyetini yüklenenler, devlet tahvili satın alan bireylerdir. Acaba durum böyle midir? Bu bireyler kamuya borç vermek için özel mallar kullanımından vazgeçerler. Bu mübadelede bireyler acaba neyi güvence altına alırlar? Gerçek mali-yet tartışmasını ortaya atanlar bu soruyu hiç sormamışlardır.

Buchanan’a göre gerçek maliyet yaklaşımı devlet borcunun iki ayrı mübadele içerdiği gerçeğini gizlemektedir. Temel mali mübadele içerisinde bireyler kamu harcamalarının faydalarını güvence altına alırlar, bu mübadele sonunda gelecek dönemlerde devlet tahvili üze-rinden anapara ve faiz ödenmesi yapılacaktır. Bu olayda devlet tahvi-li satın alan birisi, gelecekteki gelirini güvence altına almak için o anki özel malların tüketiminden vazgeçmektedir (Buchanan ve Wag-ner, 1967; 34).

Page 74: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

74 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

2. İç Borçların Hesaplanması Yanılgısı

Borç yükü analizlerine bakıldığında kimin devlet tahvili aldığı dikka-te alınmaz. Buna göre devlet tahvili alan ister vatandaşlar ister ya-bancılar olsun aralarında bir fark yoktur.

Borç yükü ile ilgili tartışılan üç hatalı sonuç iç devlet borçları ve dış devlet borçları arasındaki fark üzerine temellendirilmiştir. Bir çok araştırmacı, dış borçların kamu mallarının finansmanında vergile-meyi ertelediği görüşündedir. Buna göre dış borçlar etkileri bakı-mından özel borçlar gibidir.

Tartışma sadece iç borçların yükü hakkında ortaya çıkmaktadır. İd-diaya göre, iç borçlar ertelenemeyen bir yük içerir ve dış ve özel borçlardan da farklıdır (Buchanan ve Wagner, 1967; 35).

E. Vergi ve Borç Arasındaki Farklar

Vergilendirme ve borçlanma arasında bir ayırımın yapılması yararlı olacaktır. Vergilendirmenin temelinde aslında bir mübadele vardır. Buradaki sorun, bu mübadelenin gönüllü olup olmadığıdır. Devlet vergi mükelleflerinden elde ettiği gelirler ile kamusal mal ve hizmet üretmeye çalışmaktadır. Ödeme gücü ilkesi doğrultusunda gerçekle-şen bir vergileme sürecinde, vergiyi ödeyenler ile, bu vergiler sonucu ortaya çıkan faydadan yararlananların aynı kişiler veya gruplar oldu-ğuna bakılmaz. Dolayısıyla, bu tür bir vergilemenin gönüllü bir mü-badele olduğunu söylemek mümkün değildir.

Borçlanmaya bakıldığında, iki tür farklı bir mübadelenin var olduğu görülecektir. Birinci mübadele borç veren ile alan arasında gerçekle-şen bir mübadeledir, ki bu mübadele tamamen gönüllü bir mübade-ledir ve temelinde gönüllü anlaşmalar vardır. Diğer mübadele ise politik süreç içerisinde gerçekleşir ve tamamen vergilemeye benzer.

Borçlanma ile yapılan kamu harcamalarının faydalarının oluşumu doğrudan bir mübadele ile değil, gelecek dönemlerde ödenecek ana-para ve faiz ödemeleri göz önüne alınarak bir gönüllülük esasına da-yalı olarak gerçekleşir.

Buchanan’a göre piyasada bulunan bir özel malın örneğin elmanın fırsat maliyetini ele alacak olursak, direkt olarak elmanın maliyetini bir fiyat olarak belirlemeye çalışırız, elmanın fiyatı bize alternatif diğer bir özel malın değerini verir ki elmanın yerine biz o malı alabi-

Page 75: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 75

lelim. Buradaki fiyatın birey üzerindeki yükü ile verginin yükü aynı-dır. Bir çok verginin zor gücü ile alınması mali süreci oluşturan mü-badele ilişkilerini gizler. Tecrit edilmiş vatandaş için vergi bir yüktür, ya onu taşımak, ya da cezasını çekmek zorundadır.

Vergiler ve fiyatların temel benzerlikleri, üzerinde durulması gere-ken bir konudur. Demokratik bir sistem içerisinde, bireyler vergileri kamu malları için özel mallardan feragat edilmesi olarak düşünmeli-dirler. Ödeme mübadele içerisinde bir şeyler için yapılmalıdır (Buc-hanan ve Wagner, 1967; 28).

Borç ise, geliri yükseltme aracı olarak, verginin bir alternatifidir. Acaba vergi yerine borçlanma ile karşılanan kamu harcamalarının fırsat maliyeti nedir? Buchanan’a göre borç yükü, borçlanma ile kar-şılanan kamu harcamalarının fırsat maliyetidir (Buchanan ve Wag-ner, 1967; 29).

F. Borçlanma Prensipleri ve Moral Boyut

Buchanan’a göre kamu borçlanmasının basit prensiplerini inkar eden karmaşık tartışmalar mantıksal olarak değişik yanılgılar üzerine ku-rulmuştur. Bu yanılgıların giderilmesi sağduyulu prensiplerin ortaya konulması ile sağlanacaktır.

Buchanan kamu borçları için şu genellemeleri yapmakta ve bunları çalışmalarında savunmaktadır (Buchanan ve Wagner, 1967; 40).

1- Kamu borcu, bir finansman aracı olarak, politik topluluğun üyele-rine kamu mallarının fırsat maliyetlerini erteme izni verir. Kamu borç yükü sonraki bir döneme kaydırılır.

2- İç kamu borçları ve dış kamu borçları arasında önemli bir fark yoktur.

3- Kamu borçları ve özel borçlar bir çok temel durumlarda birbirine benzer.

Borçlanma kamu harcamalarının finansmanı için yapılmaktadır. Bu harcamalar ise, ya kamu mallarının temini ya da ekonomi içerisinde toplam talebi canlandırmak içindir.

Devlet borçlarının yapılması veya geri ödenmesi makro ekonomik durumlara göre değişebilmektedir. Genelde iki durum değerlendi-rilmeye çalışılır, bunlar enflasyonist ve deflasyonist durumlardır.

Page 76: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

76 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Eğer ekonomi içerisinde toplam talebi canlandırma amacıyla bütçe açığı oluşturulmuşsa, devletin para basma gücü olduğu sürece, borç-lanma bu açığın kapatılması için kullanılmamalıdır. Bu durumlarda borçlanma, etkisiz bir metottur ve faiz ödemeleri sebebiyle gelecek-teki vergi mükelleflerine gereksiz maliyetler yükler.

Optimal olarak bütçe açıkları durgunluk zamanlarında para basılma-sı ile finanse edilmelidir. Hiçbir fon özel sektörden çekilmemelidir ve hiçbir maliyette ileri dönemlere kaydırılmamalıdır. Modern anlamda para basılması, bir bakıma merkez bankasından borçlanılması anla-mına gelmektedir (Buchanan ve Wagner, 1977;142).

Eğer kamu borçları durgunluk zamanlarında ödenecekse bu ödeme-ler ya vergi gelirleri veya para basılması ile karşılanmalıdır. Ancak para basılması ile yapılacak ödemeler piyasada para arzını artıracak-tır. Sonuçta enflasyon ortaya çıkacaktır.

Piyasada talep fazlası var ise, yukarıdaki politikaların zıddı önerilebilir. Eğer maliye politikası enstrümanları kullanılmazsa, devletin uygulayacağı “sıkı para” politikası ile enflasyonist baskı önlenebilir. Bu dönemlerde devletin borçlanmaya gitmesi diğer alternatiflere göre daha uygundur.

Buchanan’a göre iktisatçılar, günümüz modern devletlerinde karşılaşılan ve süregelen bütçe açıklarının manevi ve moral yönlerini tamamen ihmal etmişlerdir. Gerçekte ahlakın tercihi nasıl etkileyeceğini ve moral değerlerin bozulmasının ekonomik ve politik kurumları nasıl değiştireceğini anlamak bir iktisatçının görevi olmalıdır. Moral kısıtlamaların politik öncelikleri nasıl etkilediğini bilmek bizler için önemlidir (Buchanan, 1985b; 2).

Buchanan kamu borçlarındaki aşırı artışı ve kamu harcamalarının açık finansman ile sağlanmasını, daha önceki dönemlerde mevcut olan moral sınırlamaların bozulması ile açıklamaya çalışmıştır. Politikacıların çıkarları onları vergi dışı kamu gelirleri bulmaya ve kullanmaya yöneltti. Buchanan’a göre borç finansmanı ahlak dışı bir finansman aracıdır.

Buchanan moral değerlerin erozyona uğramasını Keynesyen yakla-şımlara bağlamıştır. Keynes, modern politik süreç içerisinde sorum-suz bir insan modeli yaratmada başarılı olmuştur ve bu insan modeli kendi ulusunun sermaye birikimini bitirmek için görevlendirilmiştir.

Page 77: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 77

Keynesyen yaklaşımın biçimlendirdiği bu model, moral açıdan ciddi sapmalarla karşı karşıya bırakıldı. Artık aşırı borç yükü ile gelecek nesillerin ipotek altına alınması bir ahlaksızlık olarak görülmez oldu (Buchanan ve Wagner, 1977; 139).

Buchanan’a göre kamu savurganlığının sınırsızlığı, kültürel süreç içerisinde ahlak standartlarında meydana gelen sapmalardan kay-naklandı. Keynesyen mantık mali ahlakı tahrip etti. İktisatçılara dü-şen görev ise, Keynes öncesi dönemi örnek alarak bilinçli olarak se-çilmiş kuralları göstermektir.

Modern politik süreç incelendiğinde Ricardo denkliğinin ortaya koymaya çalıştığı vergileme ile borçlanmanın eşitliği yaklaşımı, poli-tik süreçte aktif rol alanların kendi çıkarlarına uygundur. Politikacı-lar kamu harcamalarının vergiler yerine borçlanma ile finansmanın-da daha az politik muhalefetle karşılaşacaklarının farkındadırlar.

Buchanan, devamlı borçlanma ile finanse edilen açık harcama rejimi-nin ortaya çıkması ile ulusal sermayenin de tahrip edildiğini vurgu-lamıştır. Eğer devletin mali sorumluluğunun devamı isteniyorsa, kamu borçlanması hakkındaki klasik prensiplerin genel kabulüne geri dönülmesi bir zorunluluktur.

Buchanan ayrıca, klasik prensipler yanında, daha da önemli olarak, devletin borçlanma hak ve yetkisinin anayasa ile sınırlarının ve çer-çevesinin çizilmesinin gerekliliği üzerinde de durmuştur.

V. BUCHANAN’IN DENK BÜTÇE YAKLAŞIMI

A. Keynesyen Yaklaşımlar ve Açık Bütçeler

Buchanan’a göre 1960 ve 1970’li yılların iktisatçıları temel keynesyen hükümlerin uygulanabileceğine güvenerek teoriler ürettiler ve politikacılar üzerinde mali sorumsuzluğa sebep oldular. Eğer bu yıllarda politik karar alanlar iktisatçı danışmanlarının tavsiyelerini dinlememiş olsalardı, iktisadi hastalıklar ortaya çıkmayacaktı (Buchanan ve Wagner, 1977; 50).

Keynesyen iktisadi anlayışın temel yaklaşımlarına bakıldığında bütçe denkliğinin ancak piyasada tam istihdamın oluştuğu durumlarda gerçekleşeceği öngörüsü vardır. Tam istihdamın oluşmasının bir ütopya olduğu düşünülürse, keynesyen yaklaşımın, bütçe denkliğini temelde kabul etmediği varsayılabilir.

Page 78: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

78 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Keynesyen politikaların öncü savunucularından Abba Lerner’e göre fonksiyonel maliyenin aslında böyle bir hükme ihtiyacı yoktur. Önemli olan mali istikrar değil, iktisadi istikrardır. Bunun için vergi-ler kamu harcamalarının finansmanı için değil, sadece enflasyonun önlenmesi amacıyla toplanabilir (Buchanan ve Wagner, 1977; 51).

Buchanan, öncelikle politik karar alanlara verilen tavsiyelere bakıl-ması gerektiği üzerinde durmuştur. Politikacılara danışmanlık yapan iktisatçılar, denk bütçenin ancak yüksek istihdam sevilerinde arzu edilir olduğunu söylemişlerdir. Acaba denk bütçe için varsayılan gelir seviyesi ne olmalıdır?

Buchanan’a göre bunun tespit edilmesi çok güçtür, ayrıca piyasada daima doğal işsizliğin de olacağı düşünülür ise, bir tam istihdamdan bahsetmek de mümkün olmayacaktır.

Keynezyen iktisadi anlayışa göre iyiliksever devlet elinde bulunan bütçe ile ekonominin ince ayarını yapabilecek ve ekonomiyi tam is-tihdama götürebilecektir. Bu düşünceler doğrultusunda, hükümete vergileme ve harcamalar konusunda getirilebilecek bir sınırlama ekonomik etkinliği azaltacaktır (Buchanan, 1995a; 348).

Buchanan’a göre, Keynezyen politikaları uygulayabilmek için, borç-lanma ve bütçe açıkları üzerindeki ahlaki sorumluluk kamu vicda-nından çıkarılmak zorunda kalınmıştır. Bu amaç için kamu borçları-nın kuşaklar arası etkileri yok sayılmıştır. Üretilen teorilere göre ya-pılan borçların finansmanı gelecek dönemdeki vergi mükelleflerini olumsuz olarak etkilemeyecektir. Mali sorumluluğun sağlanması için mevcut olan ahlaki (moral) sınırlamalar erozyona uğratıldı ve onun yerini alabilecek hiçbir şey de ortaya konulmadı. Demokratik yollar-dan seçilen ve seçildikleri bölgeleri temsil eden politikacılar vergile-me yerine harcama yolunu seçtiler. Bu da kronik bütçe açıklarına yol açtı (Buchanan, 1995a; 347).

Devletin büyümesi ile birlikte siyasal karar alma sürecinde rol alan aktörlerin talepleri de artmıştır. Seçmenlerin daha fazla kamu hizme-ti talebi, politikacıların tekrar seçilebilme isteği bütçenin büyümesi-ne sebep olmuştur. Büyüyen bütçenin finansmanı ise, vergilerle de-ğil, vergi dışı gelirlerle finanse edilmiştir. Çünkü verginin daha da artması seçmeni memnun etmeyecektir. Bir başka ifade ile seçmen daha fazla kamu hizmeti beklerken, buna karşın daha az vergi ödeme gibi paradoksal bir eğilime sahiptir. Emisyon ve borçlanma yoluyla

Page 79: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 79

finanse edilen kamu hizmetleri uzun vadede ekonomide ciddi sorun-ları ortaya çıkartmış, baskı ve çıkar gruplarının transfer istekleri ka-mu kesimini daha da genişletmiştir.

Buchanan’a göre açık bütçe yaklaşımı piyasayı rahatlatmada yardım-cı olmayacaktır. Uzun dönem uygulanan açık bütçe politikalarının bir alışkanlık oluşturması ise korkulan bir sonuçtur. Bu sonuç uzun dö-nemde gelir dağılımında ve kaynakların kullanımında sapmalara se-bep olacaktır (Buchanan, 1986b; 222).

B. Bütçe Denkliğinin Sağlanması

Buchanan’a göre, mali konulardaki bu yapısal bozukluk 1980’lerde ortaya çıkmadı ve bu yapısal bozukluk bugün de olağan maliye politikaları ile son bulmayacaktır. Yapısal bozukluk yapısal bir düzeltme gerektirir. Bu da anayasal sınırlamalar ile gerçekleştirilebilir. Anayasal sınırlamalar etkin bir şekilde oynanan bu mali oyunun temel kurallarını değiştirecektir (Buchanan, 1995a, 347).

Çoğulcu demokrasinin olağan maliye politikalarının, çok büyük gay-retler gösterseler bile, bütçe açıklarını kontrol altına alamayacakları-nı vurgulayan Buchanan, bunun sebebini ise ortaya konan politikala-rın temelinde aşırı kamu harcamalarını sağlama alan bir yapıya bağ-lamaktadır (Buchanan, 1995a, 347).

Buchanan, ABD’nin politika yapısı nasıl ve niçin böyle bir mali so-rumsuzluk içine düştü sorusunun cevabının sorunların çözümü için bir çıkış yolu olabileceğini düşünmektedir.

Buchanan’a göre, ABD’nin politik tarihinde yüzyılın ilk devresinde denk bütçe ilkesi benimsenmiştir. Bu ilke gücünü yazılı bir anayasal metinden almıyor idi. İkinci dünya savaşının öncelerine kadar poli-tikacılar, istisnai durumlar hariç, vergi gelirlerinden daha fazlasının harcanmasını bir ahlaksızlık hatta bir “günah” gibi görüyorlardı. Ola-ğan kamu harcamaları için devletin borçlanması kabul edilemez bir politik davranış idi. Ortada temel bir moral sınırlama vardı ve yazılı bir anayasa maddesine de gerek yoktu (Buchanan, 1995a, 349).

Ancak gelinen bu nokta, denk bütçe için yazılı anayasal bir düzenle-meyi bugün tartışmanın merkezine çekmiştir.

Page 80: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

80 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

1. Mali Sorumsuzluk ve Denk Bütçe

Buchanan’a göre eğer mali sorumsuzluk belirli politikacıların ve par-tilerin ayaklarına serilmiş olsaydı, seçim zamanlarında mali israfa sebep olan bu kişi ve gruplara karşı bir direnme beklenebilirdi. Fakat bu beklenti bir ütopyadır. Buradaki hata sadece modern çoğulcu de-mokrasinin olağan politikalarından değil, aynı zamanda politikanın uygulandığı yerdeki yapısal yasalara da bağlıdır.

Mevcut yasalar politikacıların “fırsat maliyeti” (opportunity cost) disiplininden kaçmalarına izin vermektedir. Kamu harcamaları kamusal mal üretimi için yapılabilir ve üretilen bu malların her biri ya herkes yada bir kısım birey tarafından tüketilebilir. Harcama oranlarının kabulünde gerçek “fırsat maliyeti” dikkate alınmaz. Aslında yapılan harcamalar var olan yasalar doğrultusundadır. Buradaki sorumsuzluk, politikacıların vergiye dayanmayan harcamalarıdır. Olması gereken ise, mali tercihin anayasal çerçeve içerisinde olmasıdır. Politikacılar anayasal çerçeve içerisinde vergilerle kamu harcamalarını karşılamak zorunda olacaklardır.

Buchanan’a göre, bütçe açıklarını düşürmek için, maliyetler o dö-nemdeki vergi mükellefleri ve/veya hükümet programlarından ya-rarlananların üzerine yüklenmelidir. Vergiler yükseltilmeli ve/veya kamu harcamaları azaltılmalıdır (Buchanan, 1986b; 189).

2. Denk Bütçe Yasası

Denk bütçe yasası, bununla birlikte, olağan oyunların olağan kurallarından farklıdır. Denk bütçe yasası uygulamadaki mevcut yasalar ve alternatifleri arasında farklılık gösterir. Süregelen bütçe açıklarına izin veren yasal düzenleme altında, vatandaşlar ve onların seçtiği yasama kurumları maliyetlere katılmaksızın yapılan harcamaların faydalarından hoşlanırlar. Bu maliyetler gelecek dönemlerdeki vergi mükelleflerinin üzerinde kalacaktır. Bütçe açığına izin veren yasal düzenleme gelecek dönemdeki oyuncuların harcamalarında farklı kazançları sağlamlaştırmak için mali oyun içerisinde mevcut oyunculara izin verir. Mali kurallar içerindeki değişiklik, mevcut zaman dilimindeki vatandaşlar için farklı kazançları ortadan kaldıran bir denk bütçeyi gerekli kılacaktır. Bu değişiklikten ilk faydalananlar gelecek dönemde politik ortam içerisinde bulunan bireylerin hepsidir (Buchanan, 1995a; 351) .

Page 81: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 81

Buchanan’a göre alternatif yasal düzenlemeler ile kazananlar ve kay-bedenler arasında bir ayırıma gitmek zordur. Oyunun devamı için oyunun kurallarının değiştirilmesi gerekmektedir. Oyundan ayrılma-yı uman bireyler, ki bunlar borçlanma ile finanse edilen harcamalar-dan doğrudan fayda sağlayan bireylerdir, bu değişime karşı çıkacak-lardır.

Buchanan, denk bütçe karşıtlarının bu tür bir bütçe taslağı ile eko-nomik esnekliğin tamamen ortadan kaldırılacağı doğrultusundaki eleştirilerin haksız olduğu üzerinde durmakta ve acaba hangi kesi-min tercihleri denk bütçe yasası tarafından sınırlandırılmaktadır? Sorusunu gündeme getirmektedir. Buchanan’a göre bu kesim kollek-tif karar alma sürecinden en etkin görev alan bürokratlar ve politika-cılardır (Buchanan, 1995a; 352).

Buchanan’a göre siyaset bilimi uzun bir felsefi gelenek içerisinde şe-killenmiştir. Politik kurumlar hem cömert hem de her şeyi bilen ola-rak varsayılmıştır. Onlar sadece kamu çıkarı için çabalarlar ve kamu çıkarının ne olduğunu bildikleri varsayılır. Bu politik anlayış içeri-sinde, politik kurumların tercihleri üzerindeki herhangi bir anayasal sınırlandırma, bu kurumların bazı faaliyetlerini sınırlandırmak için olmalıdır. Elbette anayasal olarak konulmuş her hangi bir sınırlan-dırma bütçenin uygulanmasında politik kurumların gücünü azalta-caktır.

Politik-kurumsal uygulanabilirliğin ihmal edilmesinden ayrı olarak, mali ince ayar yapmanın önündeki temel makro ekonomik engeller post-keynesyen süreç içerisinde tanımlanmıştır. Politik baskıların üstesinden gelinse bile, mali bütçe biçimlenmemiş aygıt olarak kalır. Toplam talep içerisindeki gözlemlenen yetersizlik vergi indirimlerini veya kamu harcamalarının artırılmasını teşvik edebilir, bu sonuçta bütçe açığının giderek artmasına sebep olacaktır.

Denk bütçe yasasına ısrarla karşı çıkanların odaklandığı nokta büt-çenin esnek bir yapıda olmasının faydaları üzerindedir. Eğer açığın artmasına veya azalmasına sebep olan vergi ve harcama yapıları içe-risindeki unsurlar daralma ve enflasyonist dönemlerde ortaya çıkar-larsa, bütçe esnekliği bir istikrar aracı olarak makro ekonomik den-geyi olumlu etkileyecektir.

Buchanan’a göre, sorulması ve cevaplandırılması gereken sorular aslında şunlardır; niçin örneğin 2010 yılındaki bir vergi mükellefi

Page 82: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

82 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

1995 yılında kullanılan kamu kaynaklarını karşılamak için sorumlu tutulmalıdır?

3. Buchanan’ın Özel Bir Denk Bütçe Önerisi

James M. Buchanan ABD anayasasında var olmasını önerdiği yasa maddelerini şöyle sıralamıştır (Buchanan ve Wagner, 1977; 180-181).

1. Başkan kongreye yıllık olarak federal harcamaların federal gelirle-re eşit olduğu bir bütçe sunar.

2. Kongre ilk bütçe görüşmeleri ve sonraki onamada, federal harca-maların federal gelirlere eşit olduğu bütçe sınırları içerinde hareket eder. (Elbette kongrenin başkanın sunduğu bütçe ile aynı olması şar-tı yoktur.)

3. Hedeflere ulaşılmadığı takdirde ve bütçe açıklarının belli sınırlar ötesinde oluştuğu vakit, üç aylık bir dönemde dengenin sağlanması için federal harcamalar kısılır. Eğer bütçe fazlası oluşursa, bu fonlar dış borcun ödenmesi için kullanılır.

4. Bu değişiklik hükümleri beş yıllık bir süre içerisinde etkili hale getirilir. Bu süreci tam olarak başarmak için, beş yılın her bir yılı için yıllık bütçe açıkları yüzde yirmiden az olmamak şartıyla azaltılır. Yıl-lık dengeleme için bütçe açığının düşürülmesindeki bu yüzde yirmi hükmü, bütçenin denk oluşuna kadar uygulanır.

5. Bu değişiklik hükümleri, olağanüstü durumlarda her iki meclisin üçte iki çoğunluğu ve başkanın onayı ile ertelenebilir. Olağanüstü durumun ilanı bir yıl sonra otomatik olarak son bulur.

Buchanan'a göre anayasal değişiklik bütçenin büyüklüğünü ve alter-natif projeler arasındaki bölüşümü içermemelidir. Sadece yapılması gereken anayasal bir değişiklikle bütçenin denkliğinin sağlanması ve bunun anayasal bir çerçeveye oturtulmasıdır. Eğer seçmenler daha fazla harcama talebinde bulunurlarsa bu daha fazla vergi anlamına gelecektir.

Buchanan’a göre denk bütçe demokratik sistemlerin garantisidir. Eğer demokratik sistemlerin (politikaların) doğasında açık bir büt-çenin olduğunu kabul ederseniz, bu açığa karşı anayasal bir nor-munda (hükmünde) var olması gerektiğini kabul edersiniz. Önceleri

Page 83: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 83

bu norm moral bir norm idi, Keynesyen dönem öncesi bütçenin açık vermesi bir günah gibi görülüyor idi.

Eğer bu moral normu yok sayarsanız, elbette demokratik sistemlerde ortaya çıkan bütçe açıkları doğal bir temayül olarak görülür. Eğer bu moral değerin yerini alacak bir anayasal hüküm getiremezseniz, daha derin sorunlarla karşılaşmak zorunda kalırsınız.

Buchanan sonuç olarak denk bütçeyi mülkiyet hakkının korunması-nın bir garantisi olarak görmekte ve daha fazla ekonomik ve politik özgürlük istemektedir. Eğer bugün bütün bunlar yoksa bunun sebebi anayasal bir değişimin oybirliği ile yapılandırılmamış olmasındandır.

VI. MALİ FEDERALİZM

Mali federalizm, federal devlet ile eyaletler arası mali ilişkileri ifade etmek için kullanılır. Federal sistemlerde, genellikle, vergileme yetki-si büyük ölçüde merkezi hükümette olmakla birlikte, harcama yetkisi eyaletlere verilmiştir. Bu durum, merkezden eyaletlere bir gelir transferini zorunlu kılmaktadır. Yapılacak gelir transferinin veya başka bir ifade ile mali denkleştirmenin nasıl olacağı ve neye göre yapılacağı tartışmalı bir konudur. Bu konuyu tartışmaya açan ilk kişi Buchanan’dır.

A. Federalizm ve Mali Denkleştirme

Dünyada üniter veya federal yapıdaki bütün ülkelerde, merkezi hü-kümetlerden yerel yönetimlere ve eyaletlere mali yardımlar yapıl-maktadır. Mali denkleştirmeye konu olan bu yardımlar federal ülke-lerde üniter ülkelere göre çok daha fazla tartışılan bir konu olmuştur. Tartışmalarda mali denkleştirmeyi kabul etmeyen ve eleştiren fikir-lerin yanında (Scott, 1950), savunan yaklaşımlar da yer almıştır.

Mali denkleştirmeyi savunanlar iki ayrı yaklaşım üzerine odaklan-mışlardır. Bunlar “mali kapasite denkleştirmesi” (fiscal capacity equ-alization, FCC) ve “yatay eşitlik denkleştirmesi” (horizantal equity equalization, HEE) yaklaşımlarıdır.

Buchanan 1950 yılında yazdığı “Federalizm ve Mali Eşitlik” isimli çalışması ile bu konudaki ilk tartışmaları başlatmıştır. Yatay eşitlik denkleştirmesi yaklaşımını ilk ortaya atan kişi Buchanan’dır. Bucha-nan bu çalışmasında mali kapasite denkleştirmesini reddederek ya-tay eşitlik denkleştirmesini savunmuştur (Buchanan, 1950; 583).

Page 84: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

84 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Buchanan yatay eşitlik denkleştirmesi modeli ile mali federalizm içerisinde hem eyaletlere verilecek paylar ile ilgili olarak yeni bir bakış açısı ortaya koymaya çalıştı, hem de herkes tarafından kabul edilebilir bir formül ileri sürdü (Mieszkowski ve Musgrave, 1999; 239).

Buchanan, ortaya koymaya çalıştığı bu model ile eşit olan bireylerin benzer bir şekilde değerlendirilmesi gereği üzerinde durmuş, buna karşın dikey eşitlik fikirlerini reddetmiştir. Çünkü Buchanan temelde devletin dağıtımcı felsefesine kendi metodolojisi içerisinde hiç bir sapma göstermeden hep karşı çıkmıştır (Buchanan, 1996b; 6).

Buchanan’a göre merkezi hükümetin yapacağı ödemelerin bireylere yapılması gerekmektedir. Aynı konumda bulunan benzer bireyler yaşadığı yerden bağımsız olarak eşit bir şekilde federal devletten pay almalıdır.

Buchanan çalışmasında (1950) özellikle net mali fark (net fiscal resi-duum) üzerinde durmaktadır. Örneğin birey ödediği 100 birimlik vergiye karşın 150 birimlik fayda elde etmiş ise, 50 birimlik negatif bir net mali fark ortaya çıkacaktır. Bu modelde net mali farkın ölçül-mesinde, kamu sektörünün sağladığı mal ve hizmetler aynı özel mal ve hizmetler gibi değerlendirilir ve kamu sektörünün sağladığı mal ve hizmetlerden elde edilen faydanın kişi başına eşit olarak dağıtıldı-ğı varsayılır (Buchanan, 1950; 586).

Bu modelde, ülkenin her yerinde aynı vergi oranının uygulandığı ve böylece bir eyalette gelirleri eşit olan bireylerin aynı net mali farka sahip oldukları kabul edilir. Fakat eyaletler arası ortalama gelir dü-zeyi farklılık göstermektedir. Zaten mali denkleştirmenin temelinde de bu vardır. Buchanan’a göre ortalama geliri daha fazla olan bir eya-lette bireylerin net mali farkları da fazla olacaktır. Çünkü elde edilen faydalar bir bölgenin ortalama gelirinin fonksiyonudur. Bu noktada Buchanan, bu eşitsizlikleri azaltmak için federal devletin bireylere mali yardımda bulunmasını önermekte ve sonuç olarak bireylerin net mali farklarının, yaşadıkları yerden bağımsız olarak aynı seviye-ye getirileceğini iddia etmektedir (Buchanan, 1995c; s.21).

Buchanan yatay eşitlik denkleştirmesini savunurken iki temel unsu-run altını çizmeye çalışmıştır. Birincisi; ekonominin ulusal boyutlu olmasıdır. Bu tür bir yaklaşım kaynakların bölgeler arası dağıtılma-sında ortaya çıkacak etkinsizlikleri önlemek için gereklidir. İkincisi

Page 85: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 85

ise, bireyler arası gelir dağılımı ulusal boyutlu politikalardan etkile-nir, bunun için herhangi bir denkleştirme eyaletler arası değil, ülke geneli için olmalıdır (Buchanan, 1950; s.590).

Buchanan, yatay mali denkleştirme modelini daha net bir şekilde ifade edebilmek için aşağıdakine benzer değişik veriler içeren tabloları analize etmeye çalışmıştır.

Eyaletler

Bireyler

Gelirler ($)

Ortalama gelir($)

Toplam vergiler

(%10) ($)

Toplam Faydalar

($)

Net mali fark

J-1

A-1 20,000 16,667

2,000 1,667 333 A-2 20,000 2,000 1,667 333 A-3 10,000 1,000 1,667 -667

J-2

B-1 20,000 13,333

2,000 1,333 667 B-2 10,000 1,000 1,333 -333 B-3 10,000 1,000 1,333 -333

Buchanan eyaletler arası yatay eşitlik denkleştirmesini formüle ederken üçer kişiden oluşan J-1 ve J-2 isimli iki eyaletin olduğunu ve bu eyaletlerin yüksel gelirli ve düşük gelirli bireylerden oluştuğunu varsaymıştır. Tabloda görüldüğü J-1 eyaleti iki yüksek gelirli, J-2 eyaleti ise bir yüksek gelirli bireye sahiptir. Buna karşın J-1 eyaletinde bir, J-2 eyaletinde ise iki düşük gelirli birey vardır. Diğer bir varsayım da her iki eyalette bulunan bireylerin yüzde 10’luk bir vergiye tabi olmalarıdır.

Bu formülasyonda toplanan vergiler eyalette yaşayan bireylere eşit birer fayda olarak geri dönmektedir. J-1 eyaletinde yaşayanların gelir seviyesi yüksek olduğu için J-2 eyaletine göre daha fazla bir faydaya sahiptirler. Buchanan’a göre mali denkleştirme, farklı eyaletlerde yaşayan ve eşit gelir seviyesine sahip olan bireylerin net mali farkla-rına göre yapılmalıdır. Buradaki “net mali fark” kavramı, bireylerin üzerindeki pozitif veya negatif sübjektif vergi yüklerini ifade etmek-tedir. Eğer net mali fark negatif ise, bireyin üzerinde negatif bir vergi yükü olduğu anlamına gelecektir.

J-2 eyaletinde bulunan B-1, diğer eyaletteki A-1 ve A-2 ile aynı vergi-yi vermesine rağmen, 334 dolarlık daha az bir faydaya sahiptir. Diğer taraftan B-2 ve B-3’ün sahip olduğu net mali fark –333 dolar iken, A-3 –667 dolarlık net bir mali farka sahiptir.

Page 86: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

86 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Buchanan’a göre bu noktada bir mali denkleştirmeye ihtiyaç vardır. Daha önce de ifade edildiği gibi, Buchanan, ortaya koyduğu bu mode-li birey üzerine odaklamış ve bu model “yatay eşitlik denkleştirmesi” olarak isimlendirilmiştir. Bundan dolayı mali denkleştirme, eşit bi-reyler arasındaki net mali farka göre gerçekleştirilecektir.

Eğer J-1 eyaletindeki yüksek gelirli A-1 ve A-2’den 167’şer dolar ol-mak üzere toplam 334 dolarlık bir kaynak J-2 eyaletindeki B-1’e ak-tarılırsa, bunun yanında yine J-1 eyaletindeki A-3’ten 334 dolarlık bir kaynak 167’şer dolar olmak üzere B-2 ve B-3’e aktarılırsa, yatay eşit-lik denkleştirmesi gerçekleştirilmiş olacaktır.

Buchanan’ın bu mali denkleştirme modeli Kanada’lı iktisatçıların ilgisini çekmiştir. 1964 yılında John F. Graham bu modelin “mali ka-pasite denkleştirmesi” modeline göre üstünlülerini ortaya koymaya çalışmıştır (Mieszkowski ve Musgrave, 1999; s.241).

Bu model ile ilgili en önemli gelişme ise 1982 yılında gerçekleşti. Ka-nada, kendi eyaletleri arasındaki mali denkleştirmeyi yapmak için bu modeli tercih etti. Bu tercihte Buchanan’ın formülasyonunu kullanan ve analiz eden Robin Broadway ve Frank Flatters’ın etkisi büyüktür. Bugün hala Kanada mali denkleştirme için Buchanan’ın geliştirdiği “yatay eşitlik denkleştirmesi” modelini kullanmaktadır (Broadway ve Flatters, 1982).

B. Federalizm ve Mali Rekabet

Buchanan, Musgrave’in aksine, federal sistemlerde eyaletler arasında mali rekabetin olması gerektiğini savunmaktadır. Buchanan’a göre her kim eyaletler arası mali rekabeti reddediyor ise, dolaylı bir yol-dan bölgesel etkinsizliği istiyor anlamına gelir (Buchanan ve Musg-rave, 1999; 179).

Buchanan’a göre eyaletler arası etkili bir mali rekabet etkinliği artı-racaktır. Ayrıca vergi rekabeti yerine vergi ahenkleştirmesine gidil-mesi, etkinliğin önündeki diğer bir engeldir.

C. Federalizm ve Avrupa Birliği

Buchanan, Avrupa Birliği’nin rekabetçi federal bir yapıya sahip oldu-ğunu ileri sürmektedir. Ancak 1990’larda bu fikri ortaya attığında Avrupa’nın hem sağ hem de sol kesimlerinden eleştiriler almıştır (Buchanan, 1991b; 619).

Page 87: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 87

Sağ kesim, özellikle muhafazakar İngilizler, Buchanan’ın Avrupa Bir-liği’ni federal bir sisteme benzetmesini kabul edememişler ve eleş-tirmişlerdir. İngilizlere göre Avrupa Birliği için federal kelimesinin kullanılması çirkin bir ifadeden başka bir şey değildir. Sol kesimin eleştirisi ise, rekabet kelimesi üzerine odaklanmıştır. Buchanan’a göre Avrupa’daki sol fikirler özellikle rekabet fikrine karşıdırlar. Ül-keler arası bir rekabetin olması taraftarı değillerdir (Buchanan ve Musgrave, 1999; 181).

Buchanan’a göre Avrupa Birliği’nin tek para (Euro) sistemine geçme-si, bunun ötesinde üye ülkelerin önemli yetkilerini Brüksel’e devret-meleri, bu birliğin federal bir yapıya doğru gitmelerinin bir gösterge-sidir.

Üye ülkelerin mali uyumlulaştırmaya gitmelerini, mali rekabetin önündeki en büyük engellerden bir tanesi olarak gören Buchanan, Avrupa Birliği’nin büyük bir fırsatı teptiğini iddia etmektedir.

Buchanan’a göre Avrupa ülkelerinin zenginliğinin temelinde rekabet vardır. Bu rekabetin yok edilmesi, Brüksel bürokrasisinin egemenliğini artıracak, çok daha fazla uyum ve düzenlemeler rekabeti azaltacak ve sonuçta Avrupa zenginliği azaltacaktır (Buchanan, 1994; 220).

Page 88: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

88 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

BUCHANAN’IN POLİTİK İKTİSADA KATKILARI:

KAMU TERCİHİ TEORİSİ

I. BUCHANAN VE YENİ POLİTİK İKTİSAT

A. Politik İktisat ve Politik İktisatçı

Buchanan’a göre politik iktisadın alanını tespit etmek için politik iktisatçının davranışlarının veya olaylara bakış açısının tartışılması gerekmektedir. Çünkü politik iktisatçı telafisi mümkün olmayan değişiklikleri tartışmak istemez (Buchanan, 1959; 132).

Politik iktisatçı toplumun ne istediğini keşfetmeye çalışır. Politik iktisatçı olaya, karşılıklı kazançlar olgusu içerinde yaklaşır. Politik iktisatçının hipotezleri ancak önerilen alternatifler doğrultusunda birey davranışları ile test edilebilir. Hipotezler hep karşılıklı kazançlar üzerine kuruludur.

Buchanan, özgür toplumlarda sosyal değerlerin bireysel değerlerden ayrı olarak ele alınamayacağı üzerinde durmuş ve sosyal değerlerin bireysel birlik ve tam bir uzlaşı sonucu ortaya çıktığını belirtmiştir (Buchanan, 1965b; 3).

Buchanan’a göre bir iktisatçı ilgilendiği bir konu üzerinde teşhis ve tavsiyelerde bulunur iken sahip olduğu bütün bilgi birikimini kullanmalıdır. Ancak her şeyi bilme zannından sakınmalıdır. Bir iktisatçı asla bir sosyal durumun diğerinden daha fazla etkin olduğunu tecrübe etmeden söyleyemez. İktisatçı, Pareto optimum olarak öngördüğü bir durumu hipotez olarak ortaya koymaya çalışır ve bu öngörünün doğru olup olmadığına karar vermek için oybirliğini veya oybirliğine yakın bir sonucu bekler (Buchanan, 1959; 133).

Politik iktisatçının ileri sürdüğü teklifler daima sosyal bir problemin çözümü için arz edilen ve bir teste tabi tutulacak yaklaşımlar olarak kabul edilmelidir. Buchanan bu konuda tıp alanındaki örneğini

Page 89: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 89

vermektedir. Bir tıbbi teşhis konulmadan önce ortada bir hastanın veya hastalığın olması gerekmektedir. Bu hasta veya hastalığa mevcut bilgi birikimi sonucu bir teşhis konulur ve tedavi için gerekli ilaçlar verilmeye başlanır. Sonuçta ya hastalık iyi olacak veya devam edecektir. Eğer hastalık devam ediyor ise başka bir reçete uygulamaya konulur. Buchanan’a göre politik iktisatçının görevi de böyledir. Ancak politik iktisatçının reçetesinin bir çare olması için ortada bir oybirliğinin veya konsensusun olması zorunludur (Buchanan, 1954b; 120).

B. Pozitif İktisat, Refah İktisadı ve Politik İktisat

Pozitif iktisat dar anlamda “nedir” sorusunu cevaplamaya çalışır. Politik iktisat ise bireysel değerlerin ne olduğunu normatif olmayan bir yaklaşım ile keşfetmeye çalışır. Politik iktisatçı da pozitif iktisatçı gibi bireysel değer yargısını serbestçe ele alabilir. Politik iktisatçının hipotezi bir politik teklif olarak kabul edilmelidir. Bu hipotezler içerisinde politik iktisatçının subjektif katkıları elbette olacaktır (Buchanan, 1959; 130).

Buchanan pozitif iktisatçı ile politik iktisatçıyı verdiği şu örnek ile açıklamaya çalışmaktadır. Pozitif iktisatçı mal ithalatının artacağını, yerli malların fiyatının bu mallar ile rekabet edebilmek için düşece-ğini ve böylece ihracatın artacağını ve sonuçta yerli endüstrinin geli-şeceğini öngörebilir. Bu durumda politik iktisatçı ise, pozitif iktisat-çının bu teorisi gereği, gümrük tarifelerini azaltacak veya tamamen ortadan kaldıracak, çoğunluk tarafından kabul edilecek uygulamaları ortaya koymaya çalışacaktır. Ortaya konulan teklif içerisinde eğer bu uygulamadan zarara uğrayanlar var ise, onların tazmin edilmesi, fay-da sağlayanlara vergiler konulması öngörülecektir. Bu teklifin Pareto optimum bir etkinliği sağlaması, sosyal gruplar tarafından oybirliği ile veya buna yakın bir oylama ile kabul edilmesine bağlıdır (Bucha-nan, 1959; 133).

Politik iktisat ile refah iktisadı arasındaki temel fark bireysel değerlerin ele alınış biçiminden kaynaklanmaktadır. Bergson ve Samuelson sosyal refah fonksiyonu kavramını geliştirmişler ve bireysel değerler yerine toplumsal değerler üzerinde durmuşlardır. Bu yaklaşımlarda toplam fayda bireysel faydanın yerini almıştır.

İktisat teorisi geniş anlamda faydacı yaklaşım tarafından geliştirilmiştir. Faydanın ölçülebilmesi ve bireyler arası kıyasının

Page 90: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

90 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

yapılabilmesinin yanında fayda maksimizasyonunun sosyal bir amaç olarak kabul edilmesi, neoklasik iktisatçılar tarafından kabul görmüş ve sosyal reformların gerçekleştirilebilmesi için bir gayret içerisine girilmiştir. Pozitif yaklaşım bu dengeyi sert bir şekilde tahrip etmiştir. Pozitif iktisatçı “ne” sorusuna cevap aramış ve testleri yapılabilir hipotezler bulmuştur, bunun yanında onun politika oluşturmadaki yeri tamamen dolaylı olmuştur (Buchanan, 1959; 134).

Buchanan’a göre Milton Friedman pozitif iktisadın ne olduğunu ortaya koymaya çalışmıştır. Friedman’a göre, kendini iktisatçı olarak tanımlayan bireylerin bilim ve bilim dışı davranışları arasında farklar vardır. Fakat bir disiplin olarak iktisat bilimi, politika tespit etmeye çalışan veya böyle davranmayı meslek edinmiş olan iktisatçıların ilgisini çekmeye devam etmektedir.

Buchanan, Friedman gibi pozitivist iktisatçıların ortaya koydukları fikirler karşısında refah ekonomisi taraftarlarının da kendi entellektüel kaynakları olarak Pareto’yu ileri sürdüklerini belirtmektedir. Pareto çalışmalarında “optimalite” ve “etkinliğin” tanımını yaparak yeni yaklaşımların ortaya çıkmasında yardımcı olmuştur. Pareto yaptığı “optimalite” tanımında, eğer optimum sınırlar içerinde bir sapma olursa, bazı bireylerin durumlarının daha da kötüleşeceği üzerinde durmuştur. Pareto optimumunda bir sosyal değişiklik sonucu, bütün bireylerin durumlarının daha iyi olması veya bazı bireylerin durumlarının daha iyi olmasına karşın, diğerlerinin durumlarının sosyal değişiklik öncesine kıyasla daha kötü olmamasını ifade etmektedir (Buchanan ve Tullock, 1962; 85).

Buchanan’a göre refah iktisatçıları pareto kriterleri doğrultusunda iki önemli alanda gelişme göstermişlerdir. Birincisi yeni refah ekonomisi yaklaşımıdır. Yeni refah iktisatçıları sosyal durumlardaki değişikliklerin değerlendirilebilmesi için metotlar geliştirmeye çalışmışlardır. Kaldor, Hicks ve Scitovsky’nin çalışmaları buna birer örnektir. Örneğin zarar veren ve zarar gören iki kişiden ibaretse, bu durumun çözümü için Kaldor ve Hicks “tazminat” yöntemini (compensation prinsiple) Scitovsky ise pazarlık yöntemini önermiştir (Buchanan, 1959; 129).

İkinci gelişmenin yönü ise, Kaldor ve Hicks’in yaklaşımlarının eleştirisi üzerine kuruludur. Tazmin yaklaşımı etik açıdan

Page 91: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 91

sorgulanmış ve sonuç olarak “sosyal refah fonksiyonu” yaklaşımına ulaşılmıştır. Böylece toplum için “en iyi”nin bulunması kolaylaştırılmıştır. Bu yaklaşım Bergson, Samuelson ve Graaff tarafından savunulmuştur ve önemli sayıda taraftar da bulmuştur. Bu yaklaşımı savunanlar Hicks ve Kaldor yaklaşımının “yanlış yola sevk edici” ve hatalı olduğunu iddia etmişler, tazmin yöntemi yerine sosyal refah fonksiyonunun tesis edilmesinin yeni gelişmeler için ümit verici olduğu üzerinde durmuşlardır.

Buchanan’a göre, yeni ve eski refah ekonomistlerine bakıldığında, bu iktisatçıların yaptıkları çalışmalarda kendilerini her şeyi bilen olarak kabul ettikleri görülmektedir. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Ordinal ve kardinal olarak fayda sadece karar veren birey tarafından ölçülebilecektir. Fayda ancak subjektif olarak ölçülebilen bir yapıya sahiptir. Buchanan’a göre bir iktisatçı alternatiflerin sıralanması konusunda, birey tercihini açıklayana kadar ilgisiz kalmalıdır (Buchanan, 1999; 28).

Bireysel tercihler ancak bireylerin bu tercihleri açıkça ortaya koyması ile anlaşılabilir. Dolayısı ile bu tercih modellerinde sosyal değerin ölçülmesi mümkün olmaz. Etkinlik ise bireyden bağımsız olarak tanımlanamaz. Bir iktisatçı için her şeyi bilme yaklaşımı kaçınılması gereken bir yaklaşımdır (Buchanan, 1959; 130).

Buchanan’a göre etkinlik kriteri ancak bireysel karar almalarda faydalı olan bir kriterdir. Kıt kaynakların tahsisinde böyle bir kriterin kullanılması anlamsızdır (Buchanan, 1999; 193).

Eğer bir sosyal değişiklik yapılacak ise bireylerin bu değişikliğe muhalif veya taraftar olduklarında, yani kendi tercihlerini ortaya koyduklarında, Pareto optimumundan veya etkinliğinden bahsedilebilir. Politik iktisatçı bundan sonra devreye girer ve veriler doğrultusunda kendi yorumunu yapar. Bütün bu süreç içerisinde politik iktisatçı her şeyi bilen olarak ortaya çıkamaz. Örneğin A politikası yerine bir B politikası tavsiye etmez, buna karşın bir B politikasını hipotez olarak tartışmalara sunar.

C. Politik İktisat İçerisinde Pareto ve Wicksell

1. Pareto ve Pareto Optimumu

1909 yılında Pareto tarafından ortaya konulmaya çalışılan etkinlik ve optimum kriterleri literatüre pareto optimumu olarak geçmiştir. Pa-

Page 92: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

92 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

reto optimumu, bireyler arası fayda karşılaştırması yapılmasına ge-rek duyulmaksızın alternatif kaynak dağılımının sonuçlarının analiz edilmesine imkan veren bir analiz aracı olarak önerilmiştir (Çelebi, 2000; 42).

Pareto optimumunun dayandığı üç tane değer yargısı vardır. Bunlar şunlardır;

1. Toplumdaki bütün bireylerin refahları sosyal refah fonksiyonu tarafından kavranmaktadır. Sosyal refahın elde edilmesinde bireysel refahtan hareket edilmekte ve normatif bir yaklaşımla sosyal refahın bireysel refahların toplamına eşit olduğu düşünülmektedir.

2. Bir bireyin refahı konusundaki değerlendirme yine o birey tarafın-dan yapılabilir. Dolayısıyla hiçbir birey kendi tercihlerini zorla başka bireylere kabul ettiremez.

3. Eğer kaynak dağılımındaki bir değişme, başka bireyin refahını de-ğiştirmeden en az bir bireyin refahını iyileştiriyor ise bu değişiklik sosyal refahı artırır.

Bu değer yargısına göre sosyal refah herhangi bir bireyin faydasının artan bir fonksiyonu olarak tanımlanmaktadır.

Pareto’nun ortaya koymaya çalıştığı değer yargılarına göre sosyal refahın tam rekabetin geçerli olduğu piyasada veri bir gelir dağılımı altında sağlanacağı kabul edilmekle birlikte şu koşullarında olması gerekmektedir; (Çelebi, 2000; 44).

1. Bilgili tüketicilerin olması,

2. Üretimde ölçeğe göre içsel ekonomilerin olmaması,

3. Tüketim ve üretimde dışsal ekonomilerin olmaması, ve

4. Kamusal malların olmaması

Bu koşulların birisinin bulunmaması durumunda piyasa mekanizma-sı zaafa uğrayacağından pareto optimuma ulaşılması mümkün olmaz.

Paretocu teoriye göre sosyal refahın belli koşullar altında piyasa ekonomisi aracılığıyla gerçekleştirilebilmesi mümkündür. Bu koşul-ların varlığına bağlı olarak piyasaların Pareto optimumu sağlaması durumunda devletin düzenleyici, yönlendirici ve üretici olarak eko-nomiye müdahale etmemesi gerektiği savunulmaktadır (Çelebi, 2000; 50).

Page 93: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 93

Ancak tarihsel süreç içerisinde devletlerin ekonomiye çeşitli gerekçelerle müdahale etmeleri kamu ekonomisinin genel ekonomi içerisinde payının artmasına sebep olmuştur. Neo-klasik iktisatçılar kamusal faaliyetlerin hangi durumlarda ve ne kadar olması gerektiğini normatif bir yaklaşımla göstermeye çalışmışlardır. Bazı koşullarda piyasa ekonomisi içerisinde pareto optimumuna ulaşılamayacağını kabul eden neo-klasikler ancak bu durumlarda sınırlı olarak devletin yine pareto optimumunu gerçekleştirmek için ekonomiye müdahale etmesinin uygun olacağını kabul etmişlerdir. Piyasa ekonomisinin aksaklıklarını gidererek Pareto optimumunu gerçekleştirmek kamusal faaliyetin temel çıkış noktası olmuştur. Ekonomik faaliyetin piyasa mekanizması içerinde gerçekleşmesi savunulmakta ve sadece piyasanın başarısız olduğu durumlarda devlete normatif roller verilmektedir (Çelebi, 2000; 50).

Pareto’nun sosyal refahı bireyci bir yaklaşımla değerlendirmesi, organik devlet modelini reddetmesi Buchanan’ın ilgisini çekmiş ve çalışmalarında bu kriterleri kullanmasına sebep olmuştur (Buchanan ve Tullock, 1962; 171).

Refah ekonomisi teorisyenleri gibi, Pareto da sosyal değerlerin kamu politikası analizlerinde önemli bir rol oynadığına inanmıştır. Fakat bunun yanında, Pareto, faydacı analizlerde kişiler arası karşılaştırmaların gerekliliği üzerinde durmuştur ve analizlerinde birey tercihleri üzerine odaklanarak bunu uygulamaya çalışmıştır (Noel, 1999; 1).

Buchanan Pareto’yu bireyci bir yaklaşım ile yorumlamaya çalışmıştır. Çünkü bireyler gönüllü olarak bir mübadele süreci içerinde bulunmakta ve kendi seçimini gerçekleştirmektedir. Sistemin optimum olması, bireylerin tercihleri doğrultusunda gerçekleşecektir (Buchanan, 1962a; 341).

Buchanan Pareto optimumuna bu perspektiften yaklaşırken, Wicksell’in sözleşmeci yaklaşımından hareket etmektedir. Sözleşmeci yaklaşımın temelinde ise oybirliği ile sağlanmış bir mübadele söz konusudur. Liberal politik teorilere göre sosyal değerler asla bireysel değerlerden ayrı olarak oluşmazlar ve gönüllü mübadele karşılıklı kazançların oluşmasının bir kaynağıdır. Bütün bunların olması için gereken değişiklik ise oybirliği ile

Page 94: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

94 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

gerçekleştirilmelidir. Oybirliği karşılıklı çıkarların tatmini açısından en önemli bir gerekliliktir (Buchanan, 1999; 99).

Buchanan çalışmalarında Wicksell ve Pareto arasındaki paralellikler üzerinde durmuş ve bu iki önemli iktisatçının benzer yaklaşımlarını çalışmalarına taşımıştır (Buchanan, 1962a; 341) .

Buchanan’a göre “oybirliği” karar alma sürecinde uygulanması gereken en ideal bir yöntemdir. Ancak gerçek dünyada oybirliğine ulaşmak hem maliyetli hem de mümkün olmayabilir. Bunun için oybirliğine yakın bir yöntem de ideal bir yöntem olabilir. Ancak bu durum Buchanan’a göre karar almada ideal yöntemin basit çoğunluk kuralına indirgenmesi anlamına gelmemektedir (Buchanan ve Tullock, 1962; 85).

Pareto optimumunun sağlanabilmesi için Pareto bölgesini kuşatan sınırların iyi olarak tespit edilmesi gerekmektedir. Pareto bölgesi bu bölgeyi kuşatan sınırların niteliğine bağlıdır ve optimum olarak sınıflandırılabilecek bölgeler ve durumlar seti bu niteliklere göre değişebilecektir (Buchanan, 1962a; 343).

Pareto optimumu konusunda çalışması olan Ragner Frisch pareto bölgesinin sınırlarının belirlenmesinde “sosyal değer yargıları”nın kullanılmasını önermiştir. Buchanan’a göre bu öneri havada kalmaktadır, çünkü sosyal değer yargılarında gerçekleşecek bir değişiklik pareto bölgesini de etkileyecektir. Buna karşın Buchanan, anlamlı bir pareto bölgesinin sınırlarının belirlenmesinde anlamsız olan “sosyal değer yargıları” ve “sosyal refah fonksiyonu”nun kullanımından kaçınılması gerektiğini savunmuştur.

Buchanan Pareto bölgeleri konusunda Frisch’in çalışmaları doğrultusunda değerlendirmeler yapmaya çalışmıştır. Frisch, iki grup içerisindeki pareto bölgelerini kuşatan koşulları “zorunlu” ve “iradi” koşullar olarak ikiye ayırmıştır. Zorunlu koşullar teknik ve fiziki sınırlamaları içermektedir. Bu sınırlamalar grubun dışından kaynaklanan sınırlamalardır. İradi koşullar ise, grubun iradi olarak kendi içerisinde gerçekleştirmeye çalıştığı sınırlamaları içermektedir. Grubun oynayacağı oyunun kurallarının grup içinde belirlenmesi gerekir. Buchanan özellikle bu ikinci koşul üzerinde durmayı önemsemektedir. Buchanan’a göre bu ikinci koşul veya sınırlamalar, yani oyunun kurallarının grup içerisinde belirlenmesi,

Page 95: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 95

refah iktisatçıları tarafından büyük ölçüde ihmal edilmiştir (Buchanan, 1962a; 344).

Frisch’in geliştirmeye çalıştığı bu ikinci koşullar seti üzerinde Buchanan farklı yorumlar getirmeye çalışmıştır. Terminoloji ve yapılan analizler açısından Buchanan, Frisch’den farklılıklar göstermektedir. Buchanan’a göre grup içerisindeki bu koşullar ve sınırlamalar, grubun bütün bireyleri tarafından kabul edilecek bir kurallar dizisidir, yani oyunun kurallarıdır.

Frisch çalışmasında iradi koşulları, bireye ait mal ve hizmet girdi ve çıktıları açısından tanımlamaya çalışmıştır. Bunun yanında Frisch, grup içerisindeki “seçme” problemini “gerçekleşme” probleminden ayırmıştır. “Seçme” probleminin ifade ettiği şey, zorunlu ve iradi sınırlamaların içerisinde oluşacak durumların seçilmesi veya tercih edilmesidir. Gerçekleşme ise, Pareto optimum olan durumların ne tür bir rejim içerisinde oluşabileceğinin araştırılmasını içermektedir.

Buchanan’a göre Frisch’in bu yaklaşımı seçme sorunu üzerinde odaklanmış bir yaklaşımdır. Önemli olan oyunun kurallarının belirlenmiş olmasıdır. Özgür bir toplum bu kurallar içerisinde olmak üzere bir tercihte bulunabilir. Sorun sadece gerçekleşme probleminden kaynaklanmaktadır (Buchanan, 1962a; 345).

Buchanan’a göre, grup içerisinde her zaman bir kurallar seti olduğunu, ve grup içerisindeki bireylerin bu kurallar seti doğrultusunda hareket ettiklerini düşünürsek, grup içerisindeki bütün bireylerin hem bilgi sahibi, hem de rasyonel olduklarını varsaydığımızda, grup tarafından varılan her nokta pareto optimumdur demek mümkündür.

Refah iktisatçıları bu konularda pareto bölgesi üzerinde odaklanmış durumdadırlar. Onlar için oyunun sosyal ve örgütsel kuralları üzerine konulmuş anayasal sınırlamaların varlığı önemli değildir.

Bireysel davranışı yönlendiren kurallar setindeki değişikliklerin oybirliği ile gerçekleştirilmesi pareto bölgesinin tanımlanmasına imkan verir. Anayasa değişimlerinde oybirliği kuralına başvurulmadıkça, gruptaki bireylerin sayısı kadar olan sosyal refah fonksiyonlarına başvurma zorunluluğu ortaya çıkacaktır.

Buchanan çalışmalarında refah iktisatçılarının pareto optimumu kriterlerini yanlış kullandıkları üzerinde durmuştur. Refah

Page 96: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

96 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

iktisatçılarının “sosyal değer yargıları” ve “sosyal refah fonksiyonu”nu zorla Pareto kriterleri içerisine sokmak istemeleri Buchanan tarafından eleştirilmiştir. Ancak Buchanan pareto kriterlerinin sosyal kuralları oluşturmak için kullanılabileceğini bu kurallar ile de birey davranışlarının sınırlanabileceğini vurgulamıştır.

Buchanan sadece piyasa süreci içerinde birey tercihleri sonucu ortaya çıkan sonuçlar üzerinde durmamış, bu sonuçları üretecek politik karar alma yapısı üzerinde de durmuştur. Refah iktisatçıları pareto kriterlerini kullanarak sonuçları tahmin etmeye veya değerlendirmeye çalışmışlardır. Refah ekonomisi için pareto kriterinin gerçek uygunluğu, sonuçlar yerine alternatif kurallar setinin analizinde yatmaktadır.

Buchanan için kurallar setinin analiz edilmesi önemlidir. Politikalar, kurallar ve anayasal düzenlemeler bireyin özgürlüğünün sınırlarını çizerler, Buchanan kurallar setinin kabulünde oybirliğinin olması ile sonuçların optimum olacağı kanısındadır.

Kollektif karar alma süreci içerisinde alınan herhangi bir kararın pareto optimum bir özelliğe sahip olabilmesi için bütün kararların grubun bir kısım üyeleri arasında değil, grubun bütün üyeleri arasında oybirliği ile alınmasına bağlıdır. Örneğin anayasal bir hüküm ile, grup kararlarının basit çoğunluk ile alınacağının hüküm altına alındığını varsayalım. Grup A, B ve C’den oluşsun. Grup içerisindeki bu bireylerin ellerindeki servetlerin 100 birim olduğunu ve kamu harcamalarının finansmanı için her bir bireyden 35’er birim vergi alınacağını varsayalım. Kollektif karar alma sürecinde A ve B çoğunluk kararı ile kendi lehlerine 70 birimlik kamu harcaması yapılmasını kararlaştırırlarsa, sonucun optimum olmadığı görülecektir.

Olağan günlük kararların oybirliği ile alınması maliyetli olabilir. Grup üyeleri bu maliyetlere katlanmaktansa, pareto optimum olmayan anayasal oylama kurallarına göre karar verebileceklerdir. Yine Buchanan’a göre piyasada fiyatın oluşması aşamasında pazarlık ve görüşmeler eğer maliyetleri artırıyor ise, fiyatların, malı arz edenler tarafından belirlenmesi önerilebilir. Ancak bu da optimum olmayan sonuçlara sebep olabilecektir.

Page 97: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 97

Pareto kriteri bazı zamanlar için düzenleyici bir norm olarak kabul edilmiştir. Bu norma göre ekonomik etkinlik ancak bireysel tercihlerin tatmin olması ile ölçülebilir. Bundan dolayı gönüllü mübadelenin olamayacağı bir noktada, herkesin daha da iyi olacağı düşünülemez.

2. Wicksell ve Oybirliği Kuralı

Buchanan’ı akademik çalışmalarında etkileyen Wicksell, mali mübadele konusunda kamu ekonomisi ile özel ekonomi arasında çok sıkı bir benzerlik olduğuna inanmıştır. Özel mallar ile ilgili teoriler kurulurken iki kişi arasında geçen değiş tokuş veya mübadele bu teorilerin temelini oluşturur. Kamusal mallarda durum farklıdır ve daha karmaşıktır. Bir kamusal malın ne kadar üretileceği kollektif karar alma sürecinde belirlenir. Wicksell burada oybirliği kuralını önermektedir. Ancak oybirliği kuralı karar alma maliyetlerini çok artırabilir. Bu açıdan Wicksell oybirliği yerine kaliteli çoğunluk ilkesini de savunmuştur.

Örneğin, Wicksell özellikle vergi konulması ile ilgili bir kanunun çıkartılmasında yüzde 75-90 arasında bir süper çoğunluğun uygun olacağını vurgulamıştır. Buchanan da çalışmalarında oybirliği yerine oybirliğine yakın bir çoğunluğun benimsenebileceği üzerinde durmuştur (Buchanan ve Tullock, 1962; 96).

Buchanan’a göre pareto kriteri üzerinde Wicksell’in geliştirdiği oybirliği yaklaşımının kabul edilmesi ile, mevcut kurallar içerisinde, bireylerin bilgisizliği ve rasyonel olmayan davranışları giderilmiş olacaktır. Bunun yanında, mevcut kurallar ile ulaşılamayan ve fakat grubun bütün üyelerinin benimseyecekleri kuralların ortaya konulması veya çıkarılması da mümkün olacaktır (Buchanan, 1962a; 347).

Kamusal mallar bireylerin karşılıklı bağımlılıkları doğrultusunda gerçekleştiği zaman, farklı bireylerin bağımsız davranışları Pareto etkinliğini oluşturmaz. Pareto optimumunun gerçekleşmesi oylama kurallarının değiştirilmesine bağlıdır. Wicksell, bireysel tercihlerin gerçekleştiği ortam içerisinde özel değişiklikler tasarlamaya çalışmıştır. Bu kural oybirliği kuralıdır. Bedavacılık motivasyonunun önüne geçilmesi kararların oybirliği ile alınmasına bağlıdır. Bu açıdan, kamusal malların arzı ile ilgili grup kararları oybirliği ile alınmalıdır.

Page 98: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

98 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Bunun sağlanması için grup içerisindeki bütün bireylerin bir karar alınmadan önce, o karar üzerinde hemfikir olması gerekmektedir. Birey alınan bu kararın sadece kendisi için değil, grubun bütün üyeleri için de olduğunun farkında olmalıdır. Ayrıca bireyler bedavacı olarak kalmanın mümkün olmadığı gerçeği ile yüz yüze getirilmelidir. Çünkü birey gruptan bağımsız olarak hareket edemez.

Pareto optimuma ulaşmanın yolu, Buchanan’a göre kollektif kararların oybirliği ile veya yaklaşık oybirliği ile alınmasına bağlıdır. Eğer bir kamusal mal ve hizmet ile ilgili bir karar toplum içerisinde büyük bir çoğunluk ile alınırsa Pareto optimumu da sağlanmış olacaktır.

Wicksell’e göre bütçenin kabul edilmesi sırasında harcama ve vergi planları birlikte oylamaya konulmalıdır. Böylece, harcama programları ile seçmenlerin kamusal mallardan elde edecekleri fayda ve vergi programları ile de kamusal malların maliyetleri gösterilmiş olacaktır.

Wicksell bütçenin oylanmasında katı bir şekilde oybirliği kuralının uygulanmasını savunmamıştır. Kolay bir oylamanın olabilmesi için yaklaşık oybirliği kuralının da olabileceğinin altını çizmiştir. Wicksell’in oybirliği veya yaklaşık oybirliği üzerinde durmasının temelinde, azınlık haklarının da dikkate alınması gerekliliği olduğu söylenebilir.

Ancak toplumun geneli açısından durum bu kadar basit değildir. Toplum içerisinde değiştirilecek bir kural toplumun bütün bireyleri için faydalı sonuçlar doğurmayabilir. Bunun yanında toplumun geneli tarafından kabul gören bir değişiklik optimum olmayabilir.

Buchanan genel bir oybirliği ile kabul edilen ve böylece optimum olan bazı kuralların optimum olmayan sonuçlar verebileceğini trafik işaretleri örneği ile anlatmaya çalışmıştır. Buchanan’a göre trafik işaretleri ve ışıkları toplumun bütün bireyleri tarafından kabul görmüş ve dolayısıyla optimum olan bir düzenlemedir. Ancak trafikten soyutlanmış bir yere bu işaret ve ışıkların konulması optimum olmayan sonuçlar doğurabilir. Nadir de olsa böyle bir bölgeden geçen ve trafik kurallarına uyan bir sürücü, bu bölge için gereksiz olan böyle bir uygulama sonucu bir maliyete katlanmak zorunda kalabilecektir. Eğer bu bölgedeki bu işaretler kaldırılırsa

Page 99: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 99

sürücü daha iyi bir duruma getirilmiş ve hiçbir kimse de daha kötü bir duruma düşmemiş olacaktır.

II. KAMU TERCİHİ TEORİSİ

A. Kamu Tercihi Teorisinin Tanımı ve Gelişimi

Kamu Tercihi Teorisi kısaca politika biliminin ekonomik analizi olarak tanımlanabilir. Kamu tercihi, politik süreç içerisinde alınan karar ve uygulamaları iktisat biliminin kullandığı araç, metot ve varsayımlara göre açıklamaya çalışan bir disiplindir. Yeni politik iktisat diye de isimlendirilen bu disiplinin gündeme getirilmesinde ve geliştirilmesinde en büyük pay Buchanan’a aittir (Aktan, 1994b; 131).

Kamu Tercihi Teorisinin ABD’de iktisatçıların dikkatini çektiği yıllar, ilk çalışmaların 1950’li yıllarda ortaya konulmasına rağmen, 1970’lerdir. Bu teorinin tarihi süreç içerindeki gelişimi ele alındığında ilk izleri 18. ve 19. yüzyıl Kıta Avrupası iktisatçılarının çalışmalarında bulmak mümkündür.

Buchanan’a göre Kamu Tercihi Teorisi, ekonomi ve politika bilimi arasında bir bağ oluşturmaya çalışan bir disiplindir. Bu disiplin birçok iktisatçının politik karar alma sürecine farklı pencerelerden bakmaları gerektiğini açıklamaya çalışan ve pozitif yönü ağır basan yeni bir paradigmadır (Buchanan, 1979c; B1).

Kamu Tercihi Teorisi, iktisat teorisinin mübadele sürecini analiz etmek için geliştirdiği araç ve metotları kullanarak politik karar alma sürecinin analizini yapmaya çalışır. Bu teoride piyasa sürecinin yerini politik karar alma süreci, piyasa aktörlerinin yerini ise politik sürecin aktörleri olan seçmenler, bürokratlar, politikacılar ve baskı grupları almaktadır. Kamu Tercihi Teorisi bu süreci bir mübadele süreci olarak ele almakta ve bunun pozitif analizini yapmaya çalışmaktadır.

Buchanan’a göre Kamu Tercihi yaklaşımı bir metot ve araçlar yığını değildir. Kamu Tercihi yaklaşımı politik bir bakış açısı olup, ekonomistlerin kollektif ve/veya piyasa dışı karar alma sürecini incelerken kullandıkları araç ve yöntemlerin genişletilmesinden ortaya çıkan bir yaklaşımdır (Buchanan, 1983a; 7).

Page 100: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

100 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Kamu Tercihi teorisinin ilk habercileri 19. yüzyıl Kıta Avrupası iktisatçılarından Sax, Mazzola, Panteleoni, De Marco, ve en önemlisi Wicksell’in çalışmalarıdır. Bu çalışmalar temelde birbirlerinden farklı olmalarına rağmen, özel ekonominin nasıl çalıştığının açıklanmasında politik sürecin önemli bir yere sahip olduğunun üzerinde durulması en temel ortak özelliği oluşturmaktadır. Bu iktisatçılar vergileme ve kamu harcamaları konusunu ele alır iken bu kararların alındığı sürecin önemini vurgulamışlar ve incelemeye çalışmışlardır (Buchanan, 1975b; 383).

Buchanan’a göre, bu yaklaşımlar Anglo-Saxon gelenekte yarım yüzyıl ihmal edilmiş ve politik karar alma süreci bu dönem içerinde hiç ele alınmamıştır. Bunun sebebi olarak klasik politik iktisadın üretken olmayan bir devlet anlayışına sahip olması gösterilebilir.

Kamu Tercihi yaklaşımı 1948 yılında Duncan Black’in piyasa dışı karar alma süreci ile ilgili bir çalışması ile şekillenmeye başlamıştır. Black’in bu çalışması kollektif karar almanın rasyonelliği üzerine idi. Black, politika biliminin evrensel problemlerinin ekonomik analizler ile çözülebileceği önerisi nedeniyle modern Kamu Tercihi Teorisinin babası olarak görülebilir. (Rowley, 1993; ix, Aktan, 1997; 104).

Buchanan, kendisinin ve Black’in ilk önce kamu maliyesi üzerinde çalıştıklarını, Black’in İtalyan iktisatçıların çalışmalarını, kendisinin ise, tesadüfen de olsa Wicksell’in bir çalışmasını okuduktan sonra Kamu Tercihi Teorisine ulaşıldığını vurgulamaktadır. Kısaca Buchanan ve Black Kamu Tercihi Teorine kamu maliyesi yoluyla ulaşmışlardır (Buchanan, 1979a; 185).

Black’in çalışmalarını, Arrow’un çalışmaları izlemiştir. Arrow 1951 yılında sosyal tercih ve bireysel değerler üzerine bir makale yazdı. Bu çalışmasında Arrow, kollektif karar alma sürecinde bireysel değerlerin bir öneminin olmadığını ispatlamaya çalışmıştır. Demokratik sistem ile çelişen bu yaklaşımların aynı zamanda bireysel değerleri de yok sayması Buchanan tarafından çok sert bir şekilde eleştirilmiştir.

1957 yılında Anthony Downs “Demokrasinin Ekonomik Teorisi” (An Economic Theory of Democracy) ve 1965 yılında Mancur Olson “Kollektif Faaliyetin Mantığı” (The Logic of Collective Action) isimli önemli çalışmaları yayınlamışlardır. Kamu Tercihi Teorisinin

Page 101: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 101

şekillenmesinde en büyük paya sahip olan çalışma ise 1962 yılında Buchanan ve Tullock tarafından ortaya konulmuştur. “Oybirliğinin Hesabı” (The Calculus of Consent) isimli bu çalışma özellikle Buchanan’ın bu alanda liderlik görevini üstlenmesinde önemli bir yere sahiptir (Aktan, 1994b; 132).

Kamu Tercihi yaklaşımı teorik bazda gelişim sürecini yaşar iken aynı zamanda Buchanan’ın gayretleri ile kurumsal bir süreç içerisinde de olmuştur. Kurumsal sürecin başlangıç tarihi 1958 yılıdır. Buchanan meslektaşı Warren Nutter ile birlikte, Kamu Tercihi yaklaşımının kurumsal bir yapı içerinde gerçekleşmesi için, Virginia Üniversitesi’nde Thomas Jefferson Politik İktisat Araştırma Merkezi’ni kurdu. Bu merkez Kamu Tercihi Teorisinin temellerinin oluşmasında önemli bir yere sahip olmuştur.

Kurumsal ilk oluşumdan sonra, Buchanan ve Tullock Ulusal Bilim Vakfı’nın (National Science Foundation) sponsorluğu ile 1963 yılında bilimsel araştırma toplantıları düzenlemeye başladırlar. Özellikle ortaya koymaya çalıştıkları yeni politik iktisat alanına yakın araştırmacıları bu toplantılara davet ettiler. Bu toplantılara William Riker, Mancur Olson, Vince Ostrom, Duncan Black, Anthony Downs gibi alanında uzmanlar katılmıştır. Toplantıların ilk meyvesi 1965 yılında ortaya çıktı. Buchanan ve Tullock şimdiki ismi Kamu Tercihi Topluluğu (Public Choice Society) olan bir birliktelik oluşturdular. Bu topluluğun her yıl düzenli olarak toplanması öngörüldü. Bunun yanında iktisat, politika ve sosyoloji bilimleri alanında söz sahibi olan bilim adamlarının her yıl davet edilmesine ve fikir alışverişinde bulunulmasına karar verildi (Region, 1995; 3).

Topluluğun ismi ilk önceleri Piyasa Dışı Karar Alma Çalışmaları Komitesi (The Committee for The Study of Non Market Decision Making) olarak belirlendi. Bu komitenin oluşumundan sonra Buchanan ve arkadaşları yeni bir dergi de çıkartmayı hedeflediler ve bu derginin ismini de Piyasa Dışı Karar Alma Yazıları (Papers on Non Market Decision Making) olarak belirlendi. 1967 yılındaki toplantıda bu ismin değiştirilmesi gerektiği üzerinde fikirler ortaya atıldı ve isim Kamu Tercihi (Public Choice) olarak değiştirildi (Region, 1995; 4).

1969 yılında Buchanan ve Tullock çalışmalarını Virginia Politeknik Enstitüsü ve Eyalet Üniversitesi’nde sürdürmeye karar verdiler. Bu

Page 102: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

102 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

enstitü içerisinde Kamu Tercihi Araştırmaları Merkezini kurdular. Merkez araştırmalarını 1983 yılına kadar Virginia Polytechnic Enstitüsü içerisinde sürdürdü. Bu tarihte merkezin George Mason Üniversitesi’ne taşınması kararı alındı ve günümüzde hala çalışmalar bu üniversite içerisinde devam ettirilmektedir (Aktan, 1994b; 132).

B. Kamu Tercihi Teorisinin Temel İlkeleri

Buchanan kamu tercihi teorisi ile ilgili yazdığı en önemli çalışmasının başlığını “hayalci olmayan politika” (politics without romance) olarak seçti. Bu çalışmasında Buchanan, kollektif karar alma sürecinde rol alan aktörlerin davranışlarını, devletin işleyişi hakkındaki yanıltıcı ve romantik fikirleri ve birey olarak bizlerin gözlemleyebileceği politik gerçekleri açıklamaya çalıştı. Kamu Tercihi Teorisi bir bakıma refah iktisatçılarının iddia ettikleri piyasanın başarısızlığı (market failure) teorisine karşı kamu ekonomisinin başarısızlığı (governmental failure) teorisi üzerine kuruludur (Buchanan, 1979c; B1).

Devlete normatif açıdan yaklaşan refah iktisatçılarına karşı, Kamu Tercihi teorisyenleri devleti pozitif açıdan değerlendirmeye çalışmaktadırlar. Kamu Tercihi Teorisi ile her toplumun almak zorunda olduğu özel ve kamusal kararlar artık daha anlamlı ve gerçekçi bir şekilde tartışılacak ve daha gerçekçi alternatif modeller ortaya çıkartılabilecektir.

Buchanan’a göre hayali modeller ile devletin nasıl işlediğini araştırmaktansa, gerçekte nasıl bir görüntü verdiğini anlamaya çalışmak Kamu Tercihi Teorisinin temelini oluşturmaktadır (Buchanan, 1979c; B2).

Buchanan Kamu Tercihi Teorisinin temel ilke ve/veya varsayımlarını üçe ayırmıştır. Bunlar; metodolojik bireycilik, homo economicus ve politik mübadeledir.

1. Metodolojik Bireycilik

Politika biliminde bireycilik iki ayrı anlam taşımaktadır. Birinci anlamda birey bir şeyi değerlendiren, seçen, tercihte bulunan bir birim olarak kabul edilir. İkinci anlamda ise, bireycilik devleti açıklamak için geliştirilmiş teoriler içerisinde yerini alır. Bu teorilere göre devlet birey için var olan bir kurum olarak görülür. Buchanan’a göre önemli olan bireyciliğin bir analiz yöntemi olarak ele

Page 103: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 103

alınmasıdır. Metodolojik bireyciliğin temelinde de bireycilik bir analiz yöntemi olarak yerini almıştır (Buchanan ve Tullock, 1962; 315).

Metodolojik bireycilik insan faaliyetlerinin kollektif ve özel olarak ikiye ayrılmasına kesinlikle karşıdır. Buchanan’a göre kollektif davranışların temelini zaten bireysel davranışlar oluşturmaktadır (Buchanan ve Tullock, 1962; 317).

Bireysel tercihler kurumsal yapı tarafından etkilenebilir. Ancak iktisat teorisinde bireysel tercihler her türlü kurumsal etkinin dışında ele alınırlar. Bunun sonunda birey kendi fayda maksimizasyonuna ulaşır. Politik süreçte ise yapılan tercihler açısından kurumsal yapının etkisi ihmal edilemez. Bunun için politik karar alma sürecinin analizini yapmak bir zorunluluktur (Buchanan, 1987a; 245).

Buchanan’a göre tercih ancak alternatifler arasından yapılabilir. Alternatif yoksa tercihte yoktur. Toplumda bütün ekonomik ve sosyal kararlar ancak birey tercihleri ile belirlenir. Devletin organik kurumlarının bir tercihte bulunması mümkün değildir (Buchanan, 1969; 2).

Metodolojik bireycilik Buchanan’ın yaklaşımlarının kalbini oluşturmaktadır. Sadece birey tercihte bulunur ve bu tercihleri hayata geçirmeye çalışır. Buchanan çalışmalarında Kamu Tercihi Teorisinin de iktisat teorisi gibi metodolojik olarak bireyci olduğunu belirtmiştir. Bu teori politik süreçte rol alan bireyleri ve davranışlarını incelemeye çalışmaktadır. Bu anlamda kamu tercihi bir bakıma politikanın bir bireyci teorisidir (Buchanan, 1979c; B2).

Bu teorinin geliştirilmesinde katkıda bulunan bilim adamları iktisat kökenli bilim adamlarıdır. İktisat biliminin araç ve metotlarını politik sürece uygulayan bu bilim adamları, bireylerin kendi özel faydalarını maksimize etmeye çalıştıkları varsayımından hareketle, dar anlamda, bireylerin ekonomik olarak iyi durumda olmalarını, fayda maksimizasyonunun bir sonucu olarak görmeye çalışmaktadırlar.

Buchanan’a göre Kamu Tercihi Teorisi ilk önce faydalarını maksimize etmeye çalışan bireyleri analiz etmeye çalışacaktır. Bu analizde bireyin bir aziz veya bir günahkar olması önemli değildir. Önemli olan bir süreç içerisinde bireyin tercihlerini ortaya koyarak örneğin

Page 104: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

104 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

elmalar ve portakallar arasında bir mübadele gerçekleştirmesidir (Buchanan, 1987a; 244).

2. Homo Economicus

Kamu tercihi yaklaşımının ikinci önemli ilkesi homo economicus olarak isimlendirilen bireye ait bir davranış biçimidir. Bu ilkeye rasyonalite ve maximand ilkesi de denilmektedir. Buchanan’a göre, her birey kendi çıkarını maksimize edecek şekilde bir davranış gösterir. Bu ilke içerisinde birey, kendi kişisel çıkarlarını maksimize etmeye çalışan bir varlık varsayımı ile modelleştirilmektedir (Buchanan, 1979c; B4).

Bu davranış biçimi iktisat teorisinin temelini oluşturmaktadır. Bu kavramı klasik iktisatçıların özgün çalışmalarında bulmak mümkündür. Klasik iktisatçılar, kanunlar ve kurumlar çerçevesinde, kendi kişisel çıkarları peşinde koşan bireylerin toplum çıkarlarına da hizmet ettiklerini görmüşler ve böyle bir model geliştirmişlerdir.

Bu modelden yararlanan iktisatçılar ve iktisat bilimi, piyasalarda aktif rolleri olan bireylerin davranışlarını çözümlemek ve bu yolla piyasa sürecine çözümler getirmek amacıyla homo economicus kavramını kullanmışlardır.

Buchanan’a göre bu modelin politik karar alma sürecine de uygulanması bir zorunluluktur ve bu Kamu Tercihi Teorisi ile gerçekleştirilecektir. Kamu Tercihi Teorisinin klasik iktisatçılar tarafından geliştirilmemesinin en önemli sebeplerinden bir tanesi bu iktisatçıların kollektif karar alma sürecini incelememelerinden veya görememelerinden kaynaklanmaktadır. Bunun sebebi ise örneğin kollektif sürecin çok verimsiz olarak görülmesidir. Buchanan’a göre klasik iktisatçılar kollektif devlet faaliyetleriyle bir çok rantın ortaya çıkabileceğini idrak edemediler .

Buchanan aynı hataya, önlerinde Wicksell ve İtalyan iktisatçıların çalışmaları olmasına rağmen, 20. yüzyıl iktisatçılarının da düştüğünü belirtmektedir. Buchanan’a göre bunun en önemli sebebi bu yüzyıl iktisatçılarının maksimizasyon, kıtlık, yeniden dağıtım ve etkinlik gibi konuları seçmeye mecbur bırakılmış olmalarıdır. Bunun sonucu iktisat bilimi “mübadele” yerine uygulamalı bir matematik disiplini ile işgal edilmiştir. Bu süreçte piyasalar bile sonuçlarının ne olacağı

Page 105: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 105

şüpheli olan bir dizi hesaplar ve mekanizmalar biçiminde görülmeye başlanmıştır (Buchanan, 1979a; 17).

İktisat teorisi tercihte bulunan bir bireyi homo economicus olarak ele alır. Çünkü birey yaptığı tercihte rasyonel bir davranış sergiler. Bu varsayıma göre birey, kişisel çıkarına öncelik verir ve yapacağı her tercih veya alacağı her karar sonucu elde edeceği her faydanın, katlanacağı maliyetten çok olmasına özen gösterir. İktisatçı kaynakların kıt olması ve bireyin tercihlerinde rasyonel davranmasını birleştirerek fayda maksimizasyonu kavramını geliştirmiştir. Birey sınırlı kaynaklar karşısında faydasını maksimize eden ekonomik bir insandır.

Buchanan, politik sürecin piyasa sürecinden farklı olmadığı düşüncesindedir. Politik süreç içerisinde aktif rol alan seçmenler politikacılar ve bürokratlar kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalışan birer ekonomik insandırlar.

Piyasa sürecinde var olan gönüllü mübadele ile, politik süreç içerisinde bir role sahip olmak arasında bir fark yoktur. Her iki süreçte de bireyler kendi faydalarını artırmak için çaba harcayacak ve bir gönüllü mübadele içerisine gireceklerdir (Savaş, 1997; 63).

Adam Smith tarafından ortaya atılan piyasanın görünmez eli, bireysel çıkardan başka bir şey değildir. Piyasa sürecinin etkinliği kişisel çıkarları doğrultusunda davranan bireye bağlıdır.

Buchanan’a göre politik süreç ile piyasa sürecini farklı olarak ele almak anlamsızdır. Piyasa sürecinde varolan bireyler nasıl kendi karlarını maksimize etmeye çalışıyorlarsa, politik süreçte de devletin arz ettiği mallar için son kararı veren politikacılar kendi oylarını maksimize etmeye çalışacaklardır.

Politik süreç içerinde var olan rekabet, politikacıyı oy kaybı ve kazancı konusunda değerlendirmeler yapmaya yöneltir. Politikacı eğer tekrar seçilmek istiyorsa bir oy hesabı içerisinde olmak zorundadır.

Buna karşın seçmen ise, kamu hizmetlerini talep eden bir konum içerisindedir. Seçmen, kamusal mal ve hizmetlerden kendi faydasını maksimize etmek için vereceği oyun daha fazla fayda getirmesi için lobi faaliyeti içerisinde olacaktır.

Page 106: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

106 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Kısaca, özel tercihlerde olduğu gibi, toplumsal tercihlerde de özel çıkarlar belirleyici bir konumdadır. Kamu Tercihi Teorisi literatüründe homo economicus ile politik karar alma sürecinde rol alan aktörlerin kendi özel çıkarlarını maksimize etmeye çalıştıkları ifade edilmeye çalışılır. Bu tanım doğrultusunda, seçmenler fayda maksimizasyonu, siyasal partiler oy maksimizasyonu, bürokratlar bütçe maksimizasyonu, çıkar ve baskı grupları ise rant maksimizasyonu peşinde koşarlar (Aktan, 1994b; 134).

Buchanan’a göre, bu modelin refah ekonomisi tarafından eleştirilen yönlerinin irdelenmesi ve ortaya konulması gerekmektedir. Piyasanın başarısızlığı teorisi içerisinde dışsallıklar konusu önemli bir yere sahiptir. Pigou’nun verdiği bir örnekte dışsallık karşısında piyasa süreci içerisinde homo economicus’un etkinliği sağlamada başarısız olduğu vurgulanmaktadır. Pigou’ya göre üretim içerisine “gerçek sosyal maliyetleri” de katmak gerekmektedir. Pigou’nun verdiği örnekte fabrika sahibi ve çamaşırlarına zarar verilen bir ev hanımı ele alınmaktadır. Piyasa süreci içerinde fabrika sahibi çevreye verdiği dışsal maliyetleri, üretim kararının alınmasında kendi özel maliyetlerinin bir parçası olarak dikkate almayacaktır. Piyasa sürecinin bu başarısızlığı karşısında etkinlik normlarının devreye girmesi, yani fabrikanın çevreyi daha az kirletmesi için önlemler alınması gerekmektedir (Buchanan, 1983c; 18).

Fabrika sahibinin üretim maliyetleri içerisine dışsal maliyetleri katmak istememesinin temelinde, kendi çıkarlarını maksimize etme isteği varsayımı vardır. Ancak Buchanan’a göre fabrika sahibinin bu zararları hesaba katmadığını basit modeller doğrultusunda varsaymak doğru olmayabilir. Bundan dolayı böyle bir örnek ile piyasanın bu gibi dışsallıklar konusunda başarısız olduğunu söylemek kolay olmayabilir. Çünkü piyasa süreci içerisinde bireylerin karar alır iken dışsal maliyetleri hesaba katıp katmadıkları ile ilgili ampirik bir çalışma henüz yapılmamıştır.

Fabrikadan kaynaklanan bu negatif dışsallıklar vergiler yardımı ile telafi edilmeye çalışılabilir. Burada önemli olan böyle bir verginin piyasa içerisinde bulunan fabrikatör ve ev kadını açısından etkin bir kaynak dağılımına sebep olup olmayacağıdır (Buchanan, 1983c; 19).

Page 107: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 107

Buchanan Pigou’nun verdiği örneğin tersine, piyasa ekonomisinin negatif dışsallıkları önlemede başarısız olmadığının altını çizmeye çalışmıştır.

Buchanan Kamu Tercihi Teorisinin temelinde fayda maksimizasyonu peşinde koşan bireylerin analizinin olduğunu vurgulamaktadır. Ona göre örneğin piyasa başarısızlığı teorisi içerisinde bir “başarısızlıktan” bahsedilmekte ve eğer kurallar değiştirilir ise “başarıya” ulaşılabileceği üzerinde durulmaktadır. Buna karşın bu analizlerde özellikle birey davranışları analizi ihmal edilmektedir. Yapılan analizler ilk önce kendi faydası peşinde koşan ve bu faydayı maksimize etmeye çalışan birey davranışlarıyla başlamalıdır.

3. Politik Mübadele (Catallaxy)

Buchanan politikayı bir tür mübadele olarak görmeye çalışmış ve bu amaçla “catallaxy” kavramını Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat Teorisinin açıklanması için bir temel olarak kullanmıştır.

Buchanan iktisat biliminin temelini gönüllü mübadelenin oluşturduğunu vurgulamış ve iktisatçıların mübadeleden daha çok, kıtlık ve maksimizasyon üzerinde durmalarını eleştirmiştir. Buchanan’a göre iktisatçıların asıl üzerinde durmaları gereken kavram mübadele kavramıdır (Buchanan, 1986b; 20).

Buchanan’a göre politik süreç içerisinde bireyler arasında karmaşık bir mübadele söz konusudur. Bu yapı içerisinde bireyler piyasa sürecinde elde edemedikleri faydaları kollektif olarak temin etmeye çalışırlar. Piyasa sürecinde bireyler elmalar ile portakalları aralarında mübadele ederek kendi faydalarını artırmaya çalışırlar. Kollektif süreçte ise, piyasadan temin edemeyecekleri bazı kamusal mal ve hizmetleri maliyetlerine katlanmak suretiyle kendi aralarında vardıkları bir sözleşme ile mübadele etmeye çalışırlar (Buchanan, 1987a; 246).

Buchanan, iki farklı sebepten dolayı politik mübadelenin ekonomik mübadeleden daha karmaşık olduğunu vurgulamıştır. Birinci; politik mübadele kurulu bir anayasal düzen içerisinde gerçekleşir. Özel mal ve hizmetlerin ticareti, bireylere mülkiyet ve kaynakları kontrol etme haklarının verilmesi yasal olarak tanımlanmış bir ortamda gerçekleşir. Bu ortamda aynı zamanda devletin gücüne sınırlandırmalar da getirilmiştir. İkincisi; politik mübadele, bu yasal

Page 108: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

108 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

düzen içerisinde toplumun bütün üyelerini ilgilendiren bir süreç içerisinde gerçekleşir.

Politik mübadeleyi daha karmaşık yapan bu iki sebep, Kamu Tercihi Teorisinin üzerinde araştırma yapacağı iki önemli araştırma alanı ortaya çıkarmaktadır. Birinci araştırma alanı; anayasaların iktisadi teorisidir (economic theory of constitutions), bu teori sosyal sözleşme teorisi içerinde önceliği olan bir teoridir. İkincisi ise politik kurumlar teorisidir. Bu teori içerisinde oylama, oylama kuralları, seçim, partiler arası rekabet teorisi ve bürokrasi teorisi vardır.

Buchanan’a göre iktisat biliminin sadece kıt kaynakların idaresi olarak tanımlanmasından vazgeçmemiz, kaynakların bölüşümü ve verimliliği konusundaki kaygılarımızdan kurtulmamız ve en geniş anlamıyla mübadele olayının kökenlerine inmemiz gerekmektedir.

Buchanan politik mübadele konusunda sahip olduğu yaklaşımın 19. yüzyıl iktisatçıları tarafından “catallaxy” olarak isimlendirildiğini gördü, özellikle Hayek’in bu terimi kullanması Buchanan’ın dikkatini çekmiştir. İktisat bilimine katalaksi olarak yaklaşıldığında, dikkatlerin özellikle mübadeleye, ticarete, sözleşmeye çevrilmesi kaçınılmazdır (Buchanan, 1986b; 21).

Buchanan’a göre eğer “catallaxy” yaklaşımını kabul edersek sonuç olarak basit ve karmaşık mübadelenin sonuçları gündeme gelecektir. Basit mübadele iki malın iki kişi arasındaki değiş tokuş edilmesini ifade eder. Karmaşık mübadelede ise, iki malın iki kişi tarafından değiş tokuş edilmesini aşan bir sözleşme sürecini içerir. Karmaşık mübadelede kişiler arası gönüllü sözleşmeler söz konusudur (Buchanan, 1986b; 21).

İktisat biliminin ne olduğuna ilişkin bakış açısındaki bu değişim, bir disiplin olarak iktisat bilimi ve politika bilimi arasındaki doğal farkı izler. Politik mübadele ile artık iktisatçılar birey davranışlarıyla ilgili araştırmalarını piyasa ile sınırlandırmak zorunda değildir, iktisatçılar politik sürece bir mübadele gibi yaklaşabilirler.

Buchanan’a göre eğer kollektif eylemler, kendilerine yetki verilen kişilerin inisiyatifleri sonucu oluşmakta ve bu durum toplumun tüm üyeleri arasında gerçekleşen karmaşık bir mübadele olarak karşımıza çıkmaktadır. Olaya bu şekilde yaklaşmak, bu tür bir eylemi

Page 109: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 109

“catallaxy” kapsamına almamızı çok kolaylaştıracaktır (Buchanan, 1986b; 22).

Buchanan politik karar alma sürecine “catallaxy” bakış açısıyla bakmak suretiyle, politikaya ve iktidar sürecine farklı bir açıdan yaklaşmayı amaçlamaktadır.

Politik karar alma sürecine bir mübadele gibi, diğer bir ifade ile kamu tercihi açısından yaklaşacak olunursa, politik ilişkilerde iktidar unsurlarını da ele almış oluruz. Politikaya “catallaxy” bakış açısıyla bakmaya çalışan kamu tercihi yaklaşımı, politikayı nihai olarak bir mübadele paradigması içerisinde modellendirmeye çalışır (Buchanan, 1986b; 21).

Buchanan’a göre bu noktada bir iktisatçının yapması gereken, bireyler arası politik ilişkileri bir mübadele olarak görerek, bu mübadele sürecine odaklanmaktır. Sonuç çok da önemli değildir. Önemli olan bu sürecin nasıl işlediğidir.

Örneğin piyasayı geliştirmek için piyasa içerisinde gerçekleşen mübadele sürecini kolaylaştırmak, ticaret, taahhüt ve sözleşme ilkelerini yeniden düzenlemek gerekir. Kısaca oyunun kurallarının herkesin anlayabileceği bir şekilde düzenlenmesi zorunluluğu vardır.

Aynı şeyleri politik süreç için de söylemek mümkündür. Politika politik süreç içerisinde oynanan bir oyundur. Bu oyunu geliştirmek için politik süreç içerisindeki ilkeleri geliştirmek veya reforma tabii tutmak gerekmektedir. Buchanan burada özellikle politik sürecin geliştirilmesini, güçlerini kamu yararına kullanacak üstün ahlak sahibi temsilcilerin seçilmesi olarak görmemektedir. Buchanan’a göre ortaya iyi bir oyunun çıkabilmesi için oyunun kurallarının çok iyi tanımlanması ve konulması bir zorunluluktur (Buchanan, 1986b; 22).

Buchanan’a göre “catallaxy” modelinin sağladığı metodolojik perspektifi kullanmaksızın politik sürecin ekonomik teorisini yani Kamu Tercihi Teorisini ele almak ve geliştirmek mümkün değildir. Toplumsal refahı artırmayı hedefleyen iktisatçılar hiçbir zaman böyle bir yaklaşıma sahip olamazlardı (Buchanan, 1986b; 23).

İnsan davranışına ilişkin homo economicus varsayımı catallaxy modeli ile birleştirildikten sonra bugünkü anlamda bir Kamu Tercihi Teorisi ortaya konulabilmiştir. Bireyleri siyaset içerisinde de piyasa

Page 110: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

110 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

içerisinde olduğu gibi kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalışan biri olarak modelleştirdiğimizde, anayasal sınırlandırmalara ne kadar ihtiyaç olduğu ortaya çıkacaktır.

C. Kamu Ekonomisinin Başarısızlığı ve Kamu Tercihi Teorisi

Refah ekonomisi teorisi piyasanın başarısızlığı teorisi üzerine kurulmuştur. Bu teori içerisinde yapılan ilk çalışmalar kaynak dağılımında etkinliğin sağlanması için gerekli koşulların neler olduğu üzerinde idi. Refah ekonomisi piyasa yetersizliklerini ortaya koyar iken çözüm için bazı politik araçları düzenleyici olarak önermiştir. Buna rağmen refah ekonomisi, böylesine önemli düzenleyici önlemlerin alınacağı politik karar alma süreci üzerinde hiç durmamıştır (Buchanan, 1983c; 20).

Refah ekonomisi iktisatçıları kaynak dağılımında piyasa ekonomisinin yetersiz olduğu üzerinde durmuşlar ve bunun çözümü için kendilerince ideal bir kamu ekonomisi modeli geliştirmişlerdir. Bu model piyasa sürecinin başarısızlığı üzerine kuruludur ve dolayısıyla devletin ekonomiye müdahalesini savunur. Refah ekonomisi iktisatçıları özellikle, tam rekabetin gerçekleştirilmesi, kamusal malların üretilmesi, dışsal ve içsel ekonomilerin önüne geçilmesi için bir devlet müdahalesinin olmasının gerekliliği üzerinde durmuşlardır. Kamu Tercihi Teorisi ise, refah ekonomisi teorisinin ortaya koyduğu piyasa ekonomisinin başarısızlığı teorisine karşın kamu ekonomisinin başarısızlığı üzerinde durmaktadır (Buchanan, 1983c; 20).

Politik sürecin pozitif bir analizini yapan Kamu Tercihi Teorisi sonuç olarak kamu ekonomisinin yetersizliği veya başarısızlığı ile karşılaşmaktadır. Kamu Tercihi Teorisi politik karar alma sürecinde rolleri olan bireylerin davranışlarını açıklamaya çalışır iken, fayda maksimizasyonu kavramını geniş bir şekilde ele alarak seçmenleri, bürokratları, politikacıları, oyunun kuralları içerisinde, kendi faydalarını maksimize etmeye çalışan bireyler olarak görmektedir (Buchanan, 1983c; 20).

Kamu Tercihi Teorisi Samuelson tarafından geliştirilen devletin uygulayacağı düzenleyici önlemlerin etkin kaynak dağılımını gerçekleştirmede başarısızlıklarını ortaya koymaya çalışmıştır.

Page 111: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 111

Buchanan’a göre Kamu Tercihi Teorisi kapsam olarak teorik refah ekonomisine kıyasla daha fazla pozitif veya daha az normatif yaklaşımlar içermektedir. Refah ekonomisi iktisatçıları pozitif analizlerinde piyasa ekonomisinin başarısızlığı üzerinde durmuşlar, normatif yaklaşımlarında ise, etkin kaynak dağılımı için politik kurumların devreye girmesini önermişlerdir. Kamu tercihi teorisyenleri teorik refah iktisatçılarının bu hata ve kusurlarını tekrar etmemişler, politikaya alternatif olarak idealize edilmiş bir piyasa yapısı ileri sürmemişlerdir (Buchanan, 1983c; 21).

Buchanan teorik refah ekonomisi iktisatçılarının bu yaklaşımlarını eleştirmekte ve bu iktisatçılar tarafından devreye sokulan devletin de başarısız olacağını Kamu Tercihi Teorisi doğrultusunda açıklamaya çalışmaktadır.

Buchanan’a göre aslında, refah ekonomisi teorisi sonrasında farklı yaklaşımlar sergileyen neo-klasik iktisatçıların piyasa sürecinin performansını ölçmede etkinlik kriterini kullanmaları yanında politik süreç için de aynı kriterin kullanılması gerekmektedir.

Buchanan, politik sürecin etkinliği sağlayıp sağlamadığı konusunda yapılması gereken analizlerin sosyal bilimciler tarafından yapılmamasını veya isteksiz davranılmasını yadırgamaktadır. Politik sürecin normatif olarak nasıl çalışması gerektiği yerine pozitif olarak etkinliğin sağlanması adına ne yapıldığının incelenmesi gerekmektedir.

Olaya idealize edilmiş bir perspektiften bakıldığında hem piyasaların hem de devletin etkinliği sağlama açısından başarısız olacağı görüle-cektir. Bunun tespit edilmesi bilimsel çalışmalar açısından önemlidir. Bu tespit yeni bir alanın ortaya konulması açısından önemlidir. Bu yeni alan anayasal iktisat alanından başkası değildir (Buchanan, Tol-lison ve Vanberg, 1989; 425).

Buchanan’a göre kamu ekonomisinin başarısızlığının temelinde dev-letin aşırı bir şekilde büyümüş olmasının etkisi büyüktür. Buchanan bu aşırı büyümeyi temelde iki önemli sebebe dayandırmaktadır. Bunlar; politik süreç içerisinde kendi çıkarını kollamak adına homo economicus gibi rasyonel bir davranış sergileyen bireyler ve Key-nesyen yaklaşımlardır (Buchanan ve Wagner, 1977; 93).

Page 112: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

112 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Kamu Tercihi Teorisi iktisatçıları bu iki temel sebep dışında özellikle, rasyonel seçmenin bilgisizliği ve ilgisizliğinin, çıkar ve baskı grupla-rının rant kollama faaliyetlerinin, oy ticaretinin (logrolling), politik miyopluğun, oybirliği ilkesi yerine oy çokluğu ilkesinin benimsenme-sinin de kamu ekonomisinin başarısız olmasında etkili olduğu konu-sunda hemfikirdirler (Aktan, 1994b; 136).

1. Bireysel Yarar ve Kamu Yararı

Buchanan devlet faaliyetlerinin kamu yararına dayandığı görüşünü kabul etmemiş, bireysel çıkarların ve isteklerin hem piyasa hem de devlet faaliyetlerini açıklamada yeterli olduğunu savunmuştur. Buc-hanan’a göre genel yarar kavramı gerçekçi değildir. Bireyler piyasa sürecinde olduğu gibi kamu hizmetleri taleplerinde de kendi çıkarla-rının peşinde koşarlar. Ortaya çıkan tek fark bunu politik bir kurum-sal yapı içerinde yürütmeleridir. Bireylerin çıkarlarını maksimize etme çabaları piyasada ve kamu ekonomisinde aynı kurallara tabidir. Buchanan’a göre bireylerin kamu ekonomisindeki kararları bu karar-larda izlenen kurallara ve kurumlara bağlıdır. Bireylerin kamu eko-nomisinde sağladıkları faydaların en yüksek düzeye çıkarılması için politik kurumlar bir değişken olarak alınıp bu amaca göre düzenlen-melidir (Buchanan, 1954a; 334).

Kamu ekonomisi faaliyetlerinin toplumsal faydaya dayandığını iddia eden refah ekonomisi teorilerinde kişilerin isteklerinin ne olduğunun sorulup öğrenilmesine gerek yoktur. Toplumsal fayda, bir seçkinler zümresinin veya iyiliksever bir diktatörün keşfedip açıklayabileceği bir şeydir. Ancak Buchanan bu konuda farklı bir yaklaşıma sahip ol-duğunu çalışmalarının çoğunda vurgulamıştır. Buchanan’a göre top-lumsal faaliyetler sadece bireylerin fayda fonksiyonuna bağlı olarak belirlenebilir ve bunun ne olduğu ancak bireylerden öğrenilebilir.

2. Oy Ticareti (Logrolling)

Kamu Ekonomisinin Başarısızlığı Teorisinde Buchanan’ın üzerinde durduğu konulardan biriside seçmenin kullandığı oyun piyasa süre-cinde bir mal gibi algılanmasıdır. Buchanan’a göre oy kıt bir maldır. Kıt olan bir malın elbette bir karşılığı vardır.

Kamu Tercihi Teorisi içerisinde “bir dolar bir oy” benzetmesi piyasa ve kollektif karar alma süreci arasındaki ilişkiyi ortaya koyması açı-sından önemlidir. Bu yaklaşım ile, piyasa sürecinde satın alma birimi

Page 113: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 113

para olduğu halde, kollektif karar alma sürecinde satın alma birimi bireylerin oyu olarak görülmeye çalışılmaktadır.

Kamu Tercihi Teorisi, rasyonel bireylerin kollektif süreç içerisinde oylarını bir mübadele aracı olarak kullanacaklarını ifade etmeye ça-lışmaktadır. Mübadele içerisinde oy için lobi faaliyeti yürütülmesi belki etik bir davranış olmayabilir ancak rasyoneldir. Sonuçta her iki tarafta kazanmaktadır (Buchanan ve Tullock, 1962; 134).

Buchanan’a göre örneğin, A’nın oyunu B’ye satmasında her iki tarafta refahını yükseltmektedir. Fakat C bu durumdan tedirgin olabilir. An-cak piyasada C’nin de A’nın oyunu satın alma şansı vardır.

Oy ticaretinde bir oy gelecekte verilecek başka bir oy ile mübadele edilmeye çalışılmaktadır. Özellikle ABD uygulamasında, seçilen poli-tikacılar gündeme gelen yasa tasarıları üzerinde nasıl oy kullanacak-ları konusunda serbesttiler. Örneğin endüstriyel bir bölgeden seçilen bir politikacı kendi bölgesi için sonraki oylamalarda destek bulmak amacı ile tarım yoğun diğer bir bölgeden seçilen başka bir meslekta-şına tarımsal fiyatların desteklenmesi üzerinde yardımcı olabilir ve oyunu bu yönde kullanabilir. Buna karşın bu politikacı ise kendi böl-gesinde üretilen bir malın dışarıdan ithalinin sınırlandırılması konu-sunda yardımcı olduğu meslektaşından yardım isteyebilir. Gelecek-teki bir oy için şuanda yapılan bir oy mübadelesi, sıfır toplamlı bir oyun değildir. Mübadele pozitif toplamlıdır, çünkü yapılan oy ticare-tinden dolayı karşılıklı bir fayda söz konusudur.

D. Kamu Tercihi Teorisi ve İdeoloji

Buchanan’a göre piyasanın başarısızlığı teorisi refah ekonomisi teo-risini somutlaştırırken, Kamu Tercihi Teorisi de devletin başarısızlığı teorisini somutlaştırmaktadır. Kamu tercihi, tamamlayıcı ampirik gözlemlerle beraber, sosyal problemlerin kollektif çözümleri için ortaya konan istek ve arzuları daha zararsız bir hale sokmaktadır (Buchanan, 1979a; 271).

Buchanan, Kamu Tercihi Teorisinin özellikle sosyal etkileşimin kutsal yönünü değerlendirmeye ve denetlemeye açması açısından önemli olduğu üzerinde durmuştur. Farklı örgütsel alternatiflerin değerlendirilmesi için tutarsız standartların ortaya konulması entelektüel araştırmacıları zora sokmaktadır. Piyasa düzeni arasındaki mesafeyi analiz eden ve etkinlik için kendi biçimlendirdiği

Page 114: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

114 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

durumları gözlemleyen bir iktisatçı, bir ihmal ve savsaklama ile, kollektif alternatif için bir tercih imasında bulunmayabilir. Bu iktisatçı birincisini dinledikten sonra ikinci şarkıcıyı ödüllendiren bir hakem gibi de davranamaz.

Buchanan’a göre herhangi birisinin hem kamu tercihi analizlerini kabul edip hem de sosyalist düşünceyi benimsemesi son derece zor-dur. Bütün politik olaylarda “doğru” olarak tanımlanan çözümler vardır ve politikacıların ve politikanın görevi bu doğru çözümleri bulmaktır (Buchanan, 1979a; 272).

Kamu Tercihi Teorisi bireylere faydalarını maksimize edenler gözüy-le bakmaktadır. Tabi ki sevgiden tecrit edilmiş olarak değil, biri di-ğerinin “doğal sınırlarını” unutmayarak elbette.

Buchanan bu düşüncenin kendisini Marksist fikirlerden ayırdığını belirtmektedir. Politikanın açıklanması açısından bir Marksist bir kamu tercihi teorisyenine daha yakın olabilir. Marksist düşüncenin kamu tercihinden ayrıldığı nokta, birey üzerine yapılan analizin başarısızlığıdır. Marksizm’e göre, birey rasyonel bir fayda maksimize eden değildir ve aynı zamanda içerisinde yaşadığı sosyal sınıfın çıkarları doğrultusunda davranır. Sınıf bilincinin davranışları yönlendirdiğini söylemek, bireyin daima kamu çıkarı doğrultusunda davranacağını ifade etmektedir. Bunun sonunda topluluğun bütün üyeleri bir sınıf oluşturmaktadır ve kamu yararı doğrultusunda hareket etmektedir. Buchanan bu Marksist yaklaşımı tamamen reddetmiştir. Çünkü, Bu felsefi ve ideolojik söylemler Kamu Tercihi Teorisinin varsayımlarına ve ilkelerine aykırıdır (Buchanan, 1979a; 273).

E. Wicksell ve Kamu Tercihi Teorisi

Wicksell (1896) modern Kamu Tercihi Teorisinin kuruluşunda ilk fikirleri ortaya atan iktisatçıdır ve aynı zamanda adil ve etkin bir vergi sistemi kurmak için çalışmalar yapmıştır. Kamu Tercihi Teorisi vergi ve harcama teorilerinde Wicksell’i takip etmiş ve başlangıç noktası olarak görmüştür. Wicksell, Lindahl (1919) yaklaşımından önce, her bir vergi mükellefinin kamu harcamalarından elde ettiği faydaya karşılık gelen, bir vergi sistemi ortaya koymaya çalıştı. Wicksell’in düşüncesi, kamu harcamaları yapılmadan önce vergi mükellefleri arasında oybirliği ile Lindahl çözümüne denk gelen bir vergi paylaşımı ortaya koymak idi. Vergi teorisinde fayda prensibi

Page 115: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 115

Wicksell ve Lindahl’ın çalışmalarında şekillenmiştir. Böylece Kamu Tercihi Teorisi ekonomik etkinliğin bir göstergesi olarak politik karar alma sürecinin analizini yapmaya başlamıştır. Teoride, bütün tüketicilerin taleplerinin toplamı ile kamu harcamalarının optimal seviyesi bulunabilir, ancak insanların kamusal mal tercihlerini ortaya koymak çok zordur (Holcombe, 1998; 361).

Politik süreç tercihlerin ortaya çıkartılmasında yardımcıdır, fakat çoğunluk kuralı altında etkinliğin sağlanması, vergilerin fayda pren-sibi doğrultusunda belirlenmesine bağlıdır. Örneğin, Kamu Tercihi Teorisi açısından yolların yapımı ve onarımı için akaryakıt vergisinin kullanılması anlamlıdır. Çünkü bu vergi fayda prensibine çok yakın-dır ve üretilecek malın optimum seviyesinin bulunmasında politik karar almayı kolaylaştıracaktır. Eğer fayda prensibine uygun olma-yan bir vergi konulur ise, onarılan veya yeniden yapılan yollardan fayda elde edenler ve etmeyenler arasında bir mücadele kaçınılmaz-dır. Sonuçta politik güce daha fazla sahip olan grup daha avantajlı olacaktır. Böylece sadece politik maliyetler ortaya çıkmış olmayacak aynı zamanda politik karar alma süreci optimum kamusal mal üreti-minde daha az etkin olacaktır.

Buchanan ve Tullock (1962), Wicksell’in analizini genişletmek suretiyle, anayasa ve anayasa sonrası yasalar arasında bir ayırım yapmışlardır. Anayasalar göreceli olarak değiştirilmesi zor maddeler içerirler, buna karşın anayasa sonrası yasalar daha kolay bir şekilde değiştirilebilir. Politik maliyetleri en aza indirmek için, vergi sisteminin vergi anayasasının bir parçası şeklinde, değiştirilmesi zor olan bir yapı içerisinde dizayn edilmesi gerekmektedir. Böylece anayasa sonrası süreçte daha esnek hale gelebilecek vergi sistemi daha az politik maliyet ortaya çıkaracaktır. Örneğin, devletin karayolları için yapacağı harcamaların akaryakıt vergisi ile finanse edileceğinin yasa ile düzenlendiğini düşünelim, vergi oranları ve miktarları, anayasa sonrası, karayoluna talep doğrultusunda ayarlanabilecektir. Vergi sistemi anayasada yer almalıdır. Eğer bu yapılmaz ise, vergi sistemi vergi anayasasının etkin bir parçası haline getirilebilir. Bunun için genel bir oybirliği olması gerekmektedir. Yasalar üzerinde genel bir oybirliği var ise, politik maliyetler ortaya çıkmayacaktır. Vergi sistemi esnek olduğu zaman, çıkar grupları kendi çıkarlarını korumak ve politik maliyetler ortaya çıkartmak için zemin kollayacaklardır.

Page 116: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

116 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

III. POLİTİK KARAR ALMA KURALLARI: OYLAMA TEORİSİ

Buchanan çalışmalarında Wicksell’in de etkisi ile politik karar alma kuralları ve/veya oylama teorisi üzerinde önemle durmuştur. Wicksell 1896 yılında yazdığı tezinde özellikle vergileme ve kamu harcamalarının, iyiliksever bir despotun kararı ile değil politik karar alma sürecinin bir sonucu olduğunu gündeme getirerek kamu ekonomisinin ve politik karar alma kurallarının önemini vurgulamıştır.

Oylama teorisini çalışmalarının merkezine yerleştiren Buchanan, yaptığı araştırmada ABD’de 1950’li yılların öncesinde Bergson, Black ve Arrow’un çalışmaları dışında oylama teorisi ile ilgili başka çalışmaların olmadığını belirtmiştir (Buchanan, 1975b; 386).

Buchanan akademik hayata atıldığı 1950’li yıllarda ilk çalışmalarını karar alma kuralları üzerine yapmıştır. Bu çalışmalarda özellikle Black ve Arrow önemli bir yere sahiptir. Buchanan’ın bir çok çalışmasında Black ve Arrow’a atıfta bulunması, oylama teorisine verdiği önemin bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

A. Oylama Kuralları Teorisi

Buchanan’a göre oylama teorisi ve oylama kuralları bir devlet veya politika teorisi değildir. Bu teoriler sunulan mal ve hizmetlerin talepleri konusunda birey tercihlerinin karar almada sahip oldukları etkileri incelemektedir. Bu teorilerde talep edilen mal ve hizmetler için birey tercihleri irdelenmekte, ancak daha da önemli olan bu mal ve hizmetleri arz edecek bireylerin davranışları ihmal edilmektedir. Bu açıdan Buchanan çalışmalarında Black ve Arrow’a eleştiriler getirmiştir (Buchanan, 1999; 53).

B. Oylama Yöntemleri

Bireyler, kamu hizmetleri konusunda ortaya koydukları istek ve tercihlerine göre devlet faaliyetlerinden en yüksek faydayı elde etmek isterler. Birey tercihlerinden toplumsal tercihlere geçişi oylama yöntemleri gerçekleştirmektedir. Oylamada seçmenler arası anlaşma ve stratejiler söz konusudur. Oylama sonuçlarının somuta dönüştürülmesi politik kurumların varlığına bağlıdır. Politik kurumlar seçmenlerin bireysel ve kamusal isteklerini toplumsal talebe dönüştürmede aracılık eden kurumlardır.

Page 117: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 117

Demokratik rejimlerde politik seçeneklerin sıralaması bireylerin tercihlerine bağlıdır. Bireylerin tercihlerinden toplumsal tercihlere ulaşmak için oylamaya başvurulur. Bunun gerçekleşebilmesi için değişik oylama kuralları önerilmiştir.

Oylama Teorisi içerisinde oylama yöntemlerini iki genel başlık altın-da toplamak mümkündür. Bunlar oybirliği kuralı ve çoğunluk kuralı-dır. Buchanan çalışmalarında her iki oylama yöntemleri üzerinde durmuş ve temel yaklaşımlarını Wicksell’in önerdiği oybirliği kuralı üzerine oturtmuştur.

1. Oybirliği Kuralı

Oybirliği, bütün birey tercihlerinin dikkate alındığı bir kuraldır. Oybirliği kuralı bütün bireylerin kamusal faaliyet ile ilgili tercihlerini açıklamalarına imkan verir. Buchanan’a göre kamusal faaliyete ilişkin birey tercihlerinin pareto optimumunu sağlayabilmesi oybirliği kuralı ile mümkün olacaktır.

Wicksell’in geliştirdiği bu kural, Buchanan’ın kollektif karar alma için önerdiği ve savunduğu bir oylama kuralıdır. Ancak oybirliği kuralının önemli maliyetleri vardır. Bu maliyetlerin birincisi, her bireye fayda sağlayan bir programı formüle etmenin zorluğudur; ikincisi, formüle edilebilse bile, bu programın bireylerden biri tarafından veto edilme ihtimalinin olmasıdır (Çelebi, 2000; 98).

Buchanan çalışmalarında bu zorlukları da hesaba katarak yaklaşık oybirliği kuralının kabul edilebileceğini vurgulamaktadır. Buchanan yaklaşık oybirliği kuralının ABD’nin bazı eyaletlerinde uygulandığını belirtmekte ve bu kuralın azınlık haklarının korunması adına uygulanması gerektiği üzerinde durmaktadır.

2. Çoğunluk Kuralı

Çoğunluk kuralı Buchanan’ın eleştirdiği ve kollektif karar almada önermediği bir oylama kuralıdır. Buchanan’a göre eğer oylama çoğunluk kuralı ile yapılırsa azınlıkta kalanlar kararlarda tercihlerini ortaya koyamazlar ve kayba uğrarlar. Buchanan kollektif kararlarda çoğunluk kuralının uygulanması ile çoğunluğun faydaları azınlığın ise maliyetleri yüklenmesi ve dolayısıyla azınlığın sömürülmesi ile sonuçlanacağını belirtmiştir. Bunun önlenmesi için kararların oybirliği ile alınması gerektiğini, fakat bunun maliyeti çok

Page 118: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

118 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

yükselteceğini, bunun için oybirliğine yakın bir karar yetersayısının etkin çözüm olacağını savunmuştur (Buchanan ve Tullock, 1962; 93).

Buchanan’a göre çoğunluk kuralı, iktisatçıyı büyük bir adaletsizliğe teşvik edebilir. Politik iktisatçının kollektif kararların çoğunluk kararı ile alındığını bilmesi onu, çoğunluğun kabul edeceği sosyal alternatifleri arz etmeye itecektir. Bu noktada politik iktisatçı çoğunluğun yararına olan değişiklikleri önerirken azınlığın göreceği zararın tazmini konusunda duyarsız veya ihmalkar olabilir. Kollektif süreçte alınacak kararların oybirliğine dayanmaması, politik iktisatçının ek sorumluluklar almasına sebep olacaktır. Bu durum, politik iktisatçının olması gereken “nötr” konumu değiştirmektedir.

a. Black Teoremi

Kamu Tercihi Teorisi ile ilgili ilk çalışmalara bakıldığında, bu çalışmaları yapan araştırmacıların kamu maliyesi alanına yakın olmaları ve yapılan bu çalışmaların Kıta Avrupası’nda geliştirilen çalışmaları yansıtmaları şaşırtıcı değildir. Duncan Black buna bir örnek olarak gösterilebilir. Black’in ilk çalışmaları geleneksel kamu maliyesi konularını içermektedir. Buchanan’a göre Black bu çalışmaları kaleme almadan önce özellikle İtalyan iktisatçıların ve Wicksell’in çalışmalarını okumuş ve bu deneyim ve birikimler sonucu oylama teorisi içerinde Komiteler Teorisi (The Theory of Committees) olarak bilinen kendi teorisini geliştirmiştir (Buchanan, 1975b; 387).

Black (1948) oylama teorisi ile ilgili ilk çalışmasında grup içerisinde karar almanın rasyonelliği üzerinde durmuştur. Buchanan’a göre bu çalışma, çoğunluk kuralının geçerli olup olmamasından daha çok bu kuralın işletilebilirliliği üzerinde yoğunlaşmıştır. Black, bütün bireylerin tercihleri dikkate alındığında, çoğunluk kuralının, gruptaki ortalama seçmenin tercihlerine karşılık geleceğini buldu. Black’in ortaya koymaya çalıştığı ortanca seçmen yaklaşımı 1960’lardaki kamu maliyesi uygulamalarında önemli bir araç olarak ele alınmıştır.

Black çalışmalarında dönemsel çoğunluk sorununun seçmen tercihlerindeki bir terslikten ve tercih sıralamasının çok zirveli olmasından kaynaklandığını ispatlamaya çalışmıştır. Eğer tercih sıralamasında çok dorukluluk söz konusu ise, bu tercihler arasında seçmenler için ortalama olarak en yüksekte tutulan seçeneği bulmak zorlaşmaktadır. Buna karşın, eğer kollektif tercihler için alternatifler,

Page 119: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 119

bu alternatifler üzerindeki bireysel tercihlerin tek zirveli olması şeklinde sıralanabilirse, gruptaki tüm oy verenler için tek bir çoğunluk sonucu ortaya çıkacaktır.

Buchanan’a göre çoğunluk oylama kurallarının, belirli koşullar altında ortanca seçmenin tercihlerini yansıtması, Kamu Tercihi Teorisi içerisinde kamu maliyesi uygulamalarında ve yerel yönetim bütçeleri ile ilgili alınan kararlarda hem analitik hem de ampirik bir çok çalışmanın yapılmasına sebep olmuştur.

Black’in çalışmalarında bireyi ve birey tercihlerini ön plana çıkartması Kamu Tercihi Teorisi açısından önemli bir gelişmeyi ifade etmektedir. Buna karşın Black’in kollektif karar alınır iken salt çoğunluk kuralı ve ortanca seçmen üzerinde durması Buchanan tarafından eleştirilmiştir. Ancak, metodolojik olarak Black’in çalışmaları kamu tercihi teorisinin oluşumunda büyük etkilere sahip olmuştur.

b. Arrow’un İmkansızlık Teoremi

Kenneth Arrow ise 1951 yılında yazdığı “Sosyal Tercih ve Bireysel Değerler” isimli çalışmasında kollektif tercihlerin oluşmasında bireysel tercihlerin bir etkisinin olmadığını ispatlamaya çalıştı.

Arrow’un çalışması Black’in çalışmasına nazaran iktisat teorileri üzerinde etkili olmuştur. Buchanan’a göre bu etki kamu maliyesi üzerinde daha dolaylıdır. Arrow çalışmasında teorik refah iktisadından çıkan sosyal refah fonksiyonu üzerinde durdu. Arrow’a göre bireysel tercihler dizisi, tutarlı bir sosyal ya da kollektif tercih dizisi oluşturmayacaktır. Arrow’un uygun bir sosyal düzen kriteri yaratmanın olanaksızlığını vurgulaması, kollektif karar alma ilkelerinin çözümlenebileceğini modern iktisatçıların gündemine getirdi.

Arrow, sosyal refah fonksiyonunun bir dizi bireysel tercih fonksiyonlarından oluşup oluşamayacağını bulmaya çalıştı. Çalışmasında bireysel tercihlerin böyle bir fonksiyon oluşturmadığı sonucuna varan Arrow, kurumların nasıl işlediğiyle değil, kollektif tercihin mantıksal yapısıyla ilgilendi. Buchanan’a göre bu açılardan Arrow’un çalışmasını Kamu Tercihi Teorisi içerisinde değerlendirmek doğru değildir (Buchanan, 1954a; 334).

Page 120: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

120 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Buchanan, Arrow’un çalışmasına eleştiriler yöneltmiş ve kendi fikirlerini ortaya koymaya çalışmıştır. Özellikle maliye teorisinde kollektif karar almanın çok önemli süreç olduğu üzerinde durmuştur. Bunun için kollektif kararlarda birey davranışları Buchanan'ın önemle üzerinde durduğu konular arasındadır (Buchanan, 1960a; 5).

(1). Sosyal Refah Fonksiyonu ve Arrow’un Şartları

Arrow, kendi probleminin, sonradan rasyonel tercihleri yansıtacak bir bütün olarak toplum için gerekli olan “sıralamanın yapısının” oluşturulması olduğunu vurgulamıştır. Bu yapı, alternatif sosyal durumlar arasında zayıf bir sıralama ilişkisinin kurulmasını gerektirmektedir. Arrow, sosyal refah fonksiyonunu her bir birey sıralamasını gösteren bir süreç veya kural olarak tanımlamaktadır. Birey sıralaması sonuç olarak sosyal bir sıralamayı ortaya çıkaracaktır.

Buchanan’a göre Arrow hem karar alma süreci üzerinde, hem de bireysel değerler olmaksızın sosyal sıralamanın olabileceği üzerinde durmuştur. Bu durum bir karışıklığa sebep olmaktadır (Buchanan, 1954b; 114).

Arrow sosyal refah fonksiyonu yaklaşımını bireyci varsayıma ve ordinal tercih sıralamasına dayandırmıştır. Arrow, öncelikle bir oylama kuralının ahlaki açıdan kabul edilebilir olması için gerekli minimum koşulların neler olduğunu araştırmıştır. Bu koşullar şunlardır: (1) seçmenler alternatifler arasında serbestçe seçim yapabilmelidirler, (2) alternatifler herhangi bir birey tarafından dikte edilmemelidir, (3) alternatiflerden birinin ortadan kalkması nedeniyle sosyal refah fonksiyonunda yer alan diğer alternatifler sıralama biçimini bozmamalıdır, (4) alternatifler arasında yapılacak sıralama sonucu ortaya çıkan refah fonksiyonu tek bir sosyal sıralamaya imkan vermelidir.

X,Y ve Z adlı seçmenler A, B ve C adlı üç alternatif politika arasında bir tercihte bulunacaklardır. Arrow’un analizine göre seçmenler sadece bir tercihte bulunma hakkına sahiptirler. Böyle bir durum altında A politikası B’ye, B politikası C’ye, C politikası A’ya karşı seçilmekte bu durumda kesin bir sonuç elde edilememektedir. Bireyler genellikle önem derecesi değişen birden fazla tercihe sahip olduklarından toplumsal kararlar bireysel tercihler ile tutarlı olmayacaktır. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi eğer bir toplumda

Page 121: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 121

yaşayan bireyler üç alternatif arasından bir tercihte bulunacaklarsa, Arrow’un kollektif karar için öngördüğü koşulları yerine getirecek hiç bir sosyal refah fonksiyonu bulunmayacaktır.

Arrow sosyal refah fonksiyonuna bireysel tercihler ile ulaşılmasının mümkün olmadığını ispatlamaya çalışmakta ve bunun sağlanabilmesi için merkezi bir otoritenin kararına ihtiyaç duyulduğu sonucunu ortaya koymaktadır. Bu durumda optimuma ulaşma sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu sorunun giderilmesi merkezi otoritenin alacağı kararın bireylerin kararına tam olarak uygun düşmesine bağlıdır.

Tam rekabet altında bireyler tercihlerini açıklarken tamamen özgürdürler. Katlanacakları sonuç ise, kendilerinin bilerek ve isteyerek katlanmayı kabul ettikleri bir durumun ifadesidir.

Buchanan’a göre Arrow’un bu varsayımındaki en büyük çıkmazı, kendi şartlarının, doğrudan doğruya seçim süreci ile ilgili olmayıp sadece istenilen bir fonksiyonun ortaya çıkarılması ile ilgili olduğudur. Buchanan, tutarlı bir karara ulaşmak için Arrow’un sosyal refah fonksiyonunun lüzumlu bir şart olmadığını ispatlamaya çalışmıştır. Arrow’un bu iddiaları, karar alma sürecinin irrasyonel ve tutarsız olduğunun ispatı olarak yorumlanmıştır (Buchanan, 1954b; 116).

(2). Sosyal Gerçekler ve Arrow

Buchanan’a göre karar alma için gerekli olan oylama ve piyasa süreçleri bireyci bir felsefenin ürünüdür ve bu temelden geliştirilmiştir. Faydanın ölçülebilirliği ve mukayese edilebilirliği bireysel psikolojik durumların ele alınmasını zorunlu kılmaktadır.

Arrow’un çalışması doğru olarak yorumlanır ise, karar alma sürecinin işlemesini sağlayacak bireysel faydanın ölçülebildiğinin varsayılmadığı görülecektir. Kardinal bir fayda yerine ordinal bir fayda kriteri kullanıldığı zaman Arrow’un sonucunun doğruluğu görülecektir. Faydacı yaklaşım eğer, ordinal fayda yaklaşımını kullanmakta ısrar eder ise, karar alma süreci rasyonel bir tercih ortaya çıkarmayacaktır (Buchanan, 1954b; 117).

Buchanan, Arrow’un sosyal tercih ve bireysel değerler konusunda yaptığı analizlerin zayıf noktalarını ortaya koymaya çalışmış ve bu

Page 122: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

122 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

analizlerin bazı sonuçlarının yanlış olduğunu göstermeye çalışmıştır (Buchanan, 1954b; 114).

Buchanan’a göre Arrow’un analizinin sebep olduğu karışıklıkların kaynağını ortaya çıkarabilmek için bu analizlerde sonuca nasıl gidildiğine bakılmasının gerekliliği üzerinde durmuştur.

Arrow’un ileri sürdüğü şartlar yerine geldiği takdirde kurumsal temel yapıda bazı değişikliklerin yapılması zorunlu olacaktır. Buchanan’a göre Arrow’un en büyük hatası oylama sürecini sosyal refah fonksiyonu doğrultusunda değerlendirmiş olmasıdır.

Arrow, karar alma süreçleri olarak, oylama ve piyasa mekanizması arasındaki farkları ortaya koymada başarısız olmuştur. Arrow bu iki süreci kollektif karar almada kullanılan özel durumlar olarak ele almıştır. Çünkü Arrow’a göre birey sıralı süreçler içerisinde sosyal refah fonksiyonuna ulaşılamamaktadır.

Buchanan’a göre kollektif karar alma süreçlerinin işleyebilmesi için bireysel sıralamadan kaynaklanan sosyal refah fonksiyonu problemi ile bu süreçlerin tutarlılıklarının test edilmesi problemi arasındaki farklar ortaya konulmalıdır. Arrow’un analizlerinde ortaya çıkan karmaşa, bu farklılıkların tam olarak ortaya konulamamasından kaynaklanmaktadır. İkinci bir ayırım da sosyal veya kollektif rasyonellik ile karar alma mekanizmaları tarafından ortaya konulan tercihlerin tutarlılığı arasında yapılmalıdır. Eğer rasyonellik sadece karar almanın tutarlığı olarak kabul ediliyorsa, Arrow’un analizi elbette oylama mekanizmasının tutarsızlığını gösterecektir. Ancak bu tutarsızlık çoğunluk kuralından kaynaklanabilir.

C. Piyasada ve Oylamada Bireysel Tercihlerin Karşılaştırılması

Buchanan bir çalışmasında politik oylama süreci ve piyasa süreci içerindeki bireysel tercihleri karşılaştırmaya çalışmıştır (Buchanan, 1954a; 334).

Buchanan oylamada ve piyasada birey tercihleri arasındaki farklılıkları altı başlık altında incelemeye çalışmıştır. Bunlar; 1)kesinlik derecesi, 2) sosyal kararlara katılım derecesi 3) sorumluluk derecesi 4) alternatif tercihlerin seçilmesi 5) zorlama unsuru 6) bireyler arasındaki güç ilişkileri.

Page 123: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 123

1. Kesinlik Derecesi

Piyasa ile politik süreç içerinde uygulama alanı bulunan oylama arasındaki ilk fark veya ayırım “kesinlik” kriteri ile ortaya konmaya çalışılmıştır. Piyasa süreci içerisinde birey kendi seçimini yapan bir varlıktır. Politik süreç içerisinde de aynısı geçerlidir. Fakat birey piyasada doğrudan kendisi için bir seçim içerisine girer iken, politik süreçte karar bir kollektif eylem olarak ortaya çıkar. Birey piyasada verdiği kararın sonuçlarını tam olarak tahmin edebilir. Kollektif süreçte ise alternatif kararlardan hangisinin seçileceği konusunda kesin bir tahminde bulunamaz. Birey kollektif seçim içerinde diğer bireylerin tercihlerinin ne olacağını tahmin edemez.

Kesin olmama durumu, sunulan alternatifler arasında hangisinin tercih edileceği konusunda birey davranışlarını etkileyecektir. Piyasa sürecinde ise durum farklıdır, birey ne istiyor ise onu tercih eder ve bu gerçekleşir.

2. Sosyal Kararlara Katılma Derecesi

Oylama ve piyasa süreci içerindeki tercihler arasındaki ikinci önemli fark karar almada orta çıkan katılım derecesinden kaynaklanmaktadır. Piyasa süreci içerisinde birey satın alacağı veya satacağı mal ve hizmetin fiyatları ile karşılaşır. İlk aşamada bireyin oluşmuş bu fiyatları değiştirme kabiliyeti yoktur. Birey kendini fiyatların oluşumu açısından bu organizasyonun dışında olarak görür. Mevcut alternatifler arasından tercihini yapar.

Oylamada ise, birey vereceği oyun kollektif kararın sonucunu etkileyeceğini bilir. Oylama sürecine bireyin katılması, onun davranışları üzerinde etkilere sahip olacaktır.

Bireyin piyasa süreci içerisinde yaptığı tercihlerin diğer bireylerin tercihleri ile aynı olması zorunluluğu yoktur. Birey çok farklı tercihlerde bulunabilir. Ancak kollektif bir karar alma sürecinde, kararın alınması açısından bireyin tercihinin diğer bireylerin tercihleri ile veya sıralamaları ile aynı olması sonuç açısından önemlidir.

3. Sorumluluk Derecesi

Politik süreç kollektif bir seçimi ifade ettiğinden, bir kollektif veya sosyal karar almak için sorumluluk önemli hale gelmektedir.

Page 124: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

124 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Sorumluluk seçim sürecinde bireyi ilgilendiren bir husustur. Ancak birey kollektif bir seçimde oylamadan geri durabilir. O bireyin oylamada bulunmama tercihini kullanması, kollektif seçimi etkilemeyecektir.

Piyasada yapılan seçimlerde sorumluluk sadece seçimi yapan üzerinde toplanmıştır. Bu seçim sürecinde birey hem maliyet hem de fayda ile karşı karşıyadır. Kollektif süreçte yapılan seçimlerde ilk etapta doğrudan bir maliyet ve fayda unsuru yoktur. Piyasa sürecinde ortaya çıkan bu somut fayda ve maliyet, bireyin kesin ve objektif alternatif maliyetleri göz önünde tutmasını veya ele almasını kolaylaştırmaktadır.

Politik kararlarda “kamu çıkarının” bireyin veya grubun çıkarından üzerinde olması ortaya çıkacak maliyetlerin tam olarak hesaplanmasını engellemektedir.

4. Alternatif Tercihlerin Seçilmesi

Oylama ve piyasa sürecinde bireysel tercihler arasındaki diğer fark, bireylere sunulan alternatiflerin özellikleri ile ilgilidir. Ortaya konulan bu alternatifler birbirlerinden farklıdır ve birbirleri ile çatışmaktadır.

Eğer piyasaya azalan verimler yasası hakim ise, bu durum birbirine alternatif tercihlerin çatışmalarına sebep olabilir. Örneğin bir bireyin piyasadan belirli bir mal ve hizmetten fazla miktarda talepte bulunması, bu mal ve hizmetlerin alternatiflerinin daha az birey tarafından talep edileceği anlamına gelmektedir. Eğer bütün bireyler belirli mal ve hizmetin daha fazla üretilmesini isterlerse, bu durum diğer alternatifler için daha az kaynak aktarılacak anlamına gelir.

Politik süreçte gerçekleşen oylamada durum biraz farklıdır. Politik süreçte birinin seçilmesi, diğerinin seçilmemesi anlamına gelmektedir. Birinin seçilmesi diğer alternatifin engellenmesi demektir.

5. Zorlama Derecesi

Piyasa ve kollektif süreç arasındaki önemli farklardan bir tanesi de zorlama derecesidir. Kollektif süreç içerisinde sonuç çoğu zaman bireyin kullandığı oy yani yapılan tercih ile aynı olmayabilir. Bu süreçte sonucu önceden görebilmek mümkün değildir ve birey

Page 125: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 125

başkalarının tercihlerine bağlı kalmak durumuna düşebilir. Birey bu durumda bir zorlama ile karşı karşıyadır. Bunu önlemenin tek yolu kollektif kararların “oybirliği” ile alınmasıdır. Bu gerçekleştiği zaman kamu ekonomisinde de tam rekabet koşulları gerçekleşmiş olacaktır.

6. Bireylerin Sahip Olduğu Güç

Buchanan’a göre, piyasa ve kollektif karar alma sürecinde yukarıda belirtilen beş farka karşın bireylerin sahip olduğu güç konusunda piyasa ve kollektif karar alma süreci eşit konumdadır. Ancak bu eşitlik hep ihmal edilmiştir. Bu yaklaşımın temelinde “bir dolar bir oy” benzetmesi vardır. Ancak elbette bireylerin sahip olduğu güç göreceli olarak birbirlerinden farklıdır.

Piyasa süreci içerisinde normal olarak bireylerin eşitsizliği söz konusudur. Buna karşın oylama sürecinden bütün bireyler eşit güçlere sahiptir.

Burada üzerinde durulan nokta, piyasada var olan eşitsizlikler sadece bireyin sahip olduğu güçteki eşitsizliği ifade eder. Bu eşitsizlik bireyin özgürlüğünü etkilemez. Knight’a göre özgürlük dar anlamda, bir zorlamanın (coercion) olmamasıdır, özgür olmamak ise, bireyin sahip olduklarından faydalanmasının önüne geçmektir.

Buchanan’a göre bireyin politik seçim sürecini piyasa sürecine tercih etmesinin temelinde, bu süreç ile kendisi için uygun olacak “en iyi” yöneticiyi ortaya çıkarabilecek ve kamu harcamalarından daha fazla fayda elde etme ihtimalinin yüksek olmasıdır. Politik sürecin bu yönü Kamu Tercihi Teorisi ortaya konulana kadar liberaller tarafından ihmal edilmiştir. Buna karşın eğer insanlar belirli sosyal hedefler üzerinde anlaşmaya varmış iseler, politik süreç rasyonel ve tutarlı sosyal tercihler ortaya çıkaracaktır.

IV. RANT KOLLAMA

Kamu Tercihi teorisyenlerinin üzerinde önemle durdukları konulardan bir tanesi de rant kollamadır. Rant kollama faaliyetinin politik süreç ile doğrudan bir ilişkisinin olması Kamu Tercihi Teorisinin ilgisini çekmektedir.

Buchanan’a göre rant kollama kavramı, 1970’li yıllarda ekonomi teorileri içerisinde yer almaya başlamıştır. Bu kavramın anlatmak istediği davranış biçimi, özellikle 20. yüzyılın ikinci çeyreğinden

Page 126: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

126 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

itibaren ortaya çıkan fırsatlarla birlikte, her zaman karşılaşılan ve muhtemelen gelecekte de karşılaşılacak bir davranış biçimidir (Buchanan, Tollison ve Tullock, 1980; 3. Buchanan, 1999; 103).

Rant kavramı günlük hayatta kullanılan ve insanların çoğunun bildiği bir kavramdır. Mülk sahibinin mülkünden elde ettiği rant buna bir örnek olarak verilebilir. Ancak bu tanım ve kullanım şekli bugün değişmiştir.

Ekonomi teorisi içerisine giden ve araştırmalara konu olan bu kavram, ilk olarak Smith tarafından ele alınmıştır. Smith kar, ücret ve rant olmak üzere üçe ayrılır. Smith’e göre kar risk içeren bir gelir türüdür. Ücret ise, bir emek ile ortaya çıkabilecek bir gelirdir. Bunların içerisinde risksiz ve en kolay şekilde elde edilebilecek gelir ranttır. Kısaca rant fırsat maliyeti yüksek olan bir gelirdir (Buchanan, 1983b; 71).

Buchanan’a göre kaynak sahipleri eğer daha fazla rant geliri isterlerse, rant kollama faaliyeti içerisine gireceklerdir. Geleneksel ekonomi teorisi içerisinde kişinin gelirini maksimize etme isteği en temel arzulardan bir tanesidir. Toplumdaki her bir bireyin kendi faydasını maksimize etmek istemesi, sonucu iyi olan bir davranış biçimidir (Buchanan, 1991a; 39).

Bazı durumlarda piyasa içerisinde ortaya çıkan kar kollama faaliyetleri dışsal ekonomilere sebep olabilmektedir. Pigou’ya göre kar kollama faaliyetlerinin sosyal marjinal getirisi özel marjinal getiriden büyüktür.

Buchanan çalışmalarında rant kollama kavramı ile kar kollama kavramını birbirinden ayırarak, bir piyasa yapısı içerisinde fırsatlar doğrultusunda kendi karını maksimize etmeye çalışan bireylerin davranışlarına dikkat çekmeyi amaçlamıştır (Buchanan, 1999, 104).

Buchanan’a göre piyasa süreci içerisinde bireylerin kendi çıkarları doğrultusunda kendi karlarını artırmak istemeleri bir “kar kollama” faaliyetidir. Ancak aynı davranış şekli bazı yasal düzenlemeler altında faydalı olmayan sonuçlar ortaya çıkartabilir. Yani sonuçlar “iyi” yerine “kötü” olabilir. Bu kötü sonuçların temelinde “kar kollama” davranış biçimi değil, “rant kollama” davranış biçimi vardır.

Rant kollama ile kar kollama davranış biçimini kesin çizgiler ile birbirinden ayırmaya çalışan Buchanan, kar kollama davranış

Page 127: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 127

biçimini rant kollama davranış biçimi ile karıştırılmaması gerektiği üzerinde durmuştur.

Buchanan’a göre rant kollama faaliyeti ile bireyler veya baskı grupları kendi çıkarlarını maksimize edecek yasal düzenlemeler çıkarttırabilecekler ve sonuçta büyük bir toplumsal israfa sebep olacaklardır.

A. Ekonomik Rant: Kar Kollama

Ekonomik rant piyasa süreci içerisinde kaynak sahiplerinin veya girişimcilerin elde etmeyi düşündükleri ve piyasaya sürdükleri kaynaklardan elde edilecek ek gelirleri ifade eder. Bu rant risk içerir ve sonuçta pozitif olabileceği gibi negatif de olabilir.

Piyasa yapısı içerisinde eğer ekonomik rant cezbedici bir özelliğe sahip ise, kaynak sahipleri ve girişimciler bu rantı elde etmek için harekete geçerler.

Buchanan piyasa sürecinde rantın iki önemli özelliği üzerinde durmuştur. Birincisi; piyasa sistemi içerisinde, bütün ekonomik rantlar aşınırlar. Örneğin, bir girişimcinin yüksek kar elde etmesi diğer girişimcileri aynı alana yöneltecektir. Diğer girişimcilerin artan sayıda karı yüksek olan alanlara girmeleri ekonomik rantın yani karın düşmesine veya ortadan kalmasına sebep olur. Böylece ekonomik rant aşınmış olarak karşımıza çıkar.

İkincisi, ekonomik rantlar sonuç olarak pozitif olabileceği gibi negatif de olabilir yani bir risk taşır. Öngörülerinde hatalı olan veya gerçekleştirilmesi zor olan fırsatlar peşinde koşan girişimciler fırsat maliyetinden daha az kazanç elde edebilirler.

Buchanan’a göre ekonomik rant meydana getirmek için yapılan girişimcilik, rant kollama faaliyetlerinden oldukça farklıdır. Örneğin, bir girişimcinin diğer girişimcilerin bilmediği bir fırsat yakaladığını düşünelim. Bu girişimci piyasaya süreceği bu mal ve hizmetten yüksek bir ekonomik rant elde etmektedir. Piyasa süreci içerisinde bunu gören diğer girişimciler de yüksek ekonomik rant sebebiyle aynı alanda faaliyete başlarlar. Böyle bir rekabet ortamında ilk önce elde edilen yüksek ekonomik rantların erimeye veya aşınmaya başladığını görmek mümkündür. Sonraki aşamalarda bu rantın negatife dönmesi de muhtemeldir. Bunun gerçekleşebilmesi için piyasaya giriş ve çıkışın serbest bırakılması ve rekabetçi bir ortamın

Page 128: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

128 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

olması gerekmektedir. Eğer böyle bir ortam yoksa üretim tekelci sınırları aşamayacak ve fiyatlar düşmeyecektir (Buchanan, 1999; 105).

B. Sosyal Getirisi Olmayan Rant Kollama

Rant kollama, ekonomik ranttan farklı olarak sonunda bir israfa yol açan ve işin içerisine politik karar alma sürecinin girmesi ile elde edilen rantlar için geliştirilmiş bir kavramdır. Örneğin bir girişimcinin yeni bir mal veya hizmet üreterek ekonomik rant peşinde koşması yerine, mevcut iş alanında tekel hakkının olduğu konusunda hükümeti ikna edecek bir yol bularak, kendi çalışma alanına diğer girişimcilerin girmesini engellemesi bir rant kollama davranışıdır. Hükümetin ikna edilmesi sonucu verilen tekel hakkı ile piyasa sürecine önemli bir darbe indirecektir. Bu süreçte tüketicilerin kayıpları devletin kolladığı tekelciye doğru artı değer olarak aktarılmış olacaktır.

Bu süreçte elde edilen ve getirisi çok olan imtiyazlar diğer girişimcilerin rant kollama faaliyetlerine girişeceklerinin bir göstergesidir. Piyasaya girişin serbest olmadığı bir ortamda rant kollama faaliyetleri kötü sonuçlar verecektir. Sonuçta israf ortaya çıkacak ve toplumun geneli bu rant kollama faaliyetinde dolayı kaybedecektir.

Buchanan rant kollama ile anlatılmak istenen şeyin bu son örnekteki durum olduğunu vurgulamaktadır (Buchanan, Tollison ve Tullock, 1980; 9).

C. Rant Kollama ve Devlet Faaliyetleri

Buchanan’a göre politik süreç içerisinde rant kollama faaliyetlerinin artması, bir çok politik iktisatçının dikkatini çekmektedir. Yasaların devamlı olarak yeniden düzenlenmesi, böyle bir rantın oluşup oluşmadığı konusunda iktisatçıların araştırmalarına konu olmaktadır.

Buchanan, mülkiyet hakkının ve bireysel hak ve özgürlüklerin korunması için devlet faaliyetlerinin en aza indirilmesini savunmaktadır. Piyasa sürecinin ekonomik davranışlara hakim olmasının sağlanması rekabet ortamı ile birlikte rant kollama faaliyetlerini de önleyecektir. Piyasa süreci içerisinde gerçekleşen ekonomik rantlar kalkınma ve büyümeyi hızlandıracaktır.

Page 129: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 129

Buchanan’a göre devletin piyasa süreci içerinde aktif roller üstlenmesi yeni rant kollama faaliyetlerini beraberinde getirecek ve israfa sebep olacaktır. Rant kollama faaliyetleri devletin ekonomi içerisindeki payı ile doğru orantılıdır.

Devlet tarafından sağlanan serbestiler, kotalar, izinler, yetkiler, onaylar ve imtiyaz belgeleri devletin piyasa sürecine müdahalesinin bir göstergesidir ve rant kollama faaliyetlerine yardımcı olmaktadırlar. Buchanan’a göre devletin bazı durumlarda bunlara başvurması kaçınılmaz olabilir. Ancak rant kollama ile ifade edilmek istenen, baskı gruplarının kendi çıkarları doğrultusunda politikacıları etkileyerek bu imtiyazları elde etmeleridir.

Devletin piyasaya girişi engellemesi ve tekel oluşumuna yardımcı olması beraberinde rantları da getirmektedir. Rekabetin olmaması sebebiyle fiyatlar rekabet düzeyinin üstünde gerçekleşecektir. Bazı durumlarda bunun tersi de gerçekleşebilir. Rekabetin olduğu bir ortamda fiyatların rekabet düzeyinin altında gerçekleşmesi için devlet piyasaya müdahale edebilir. Bu da bir tür rant kollamadır ve sonuçta toplumsal bir israfa ortaya çıkacaktır.

Buchanan’a göre, mülkiyet hakkını ve sözleşme özgürlüğünü sağlayan ve koruyan yasalar ile birlikte piyasalar toplum adına etkili sonuçları olan kaynakları alternatif alanlara dağıtacaktır. Piyasaların kaynak dağıtımı işlevi üstlenmesine izin verildiği sürece politik sürecin bu işlevi üstlenmesine gerek kalmayacaktır.

Politik sürecin piyasaya müdahalesi ile ortaya çıkan rant kollama faaliyeti ciddi anlamda kaynak israfına sebep olmaktadır. Çünkü bu süreç içerisinde birileri kazanmakta, toplumun geneli ise kaybetmektedir.

Bazen politik süreç rant kollama faaliyetine izin vermeksizin kaynak dağılımı faaliyetinde bulunabilir. Örneğin, devlet bir malın üretimi ve satışını sınırlayabilir, devletin bu kararı büyük rant fırsatlarına sebep olabilir. Ancak devlet, gerçekleşmesi zor da olsa, ortaya çıkan ranttan toplumun her bir bireyinin eşit pay almasını öngörebilir. Buchanan’a göre devletin eşit pay dağıtmadaki zaafları dikkate alınırsa, bunun başarı şansının olmadığı düşünülebilir.

Buchanan rant kollama faaliyeti içerisinde vergileme ile ilgili üç aşamadan bahsetmekte ve bu üç aşamanın sonuçta toplumsal bir

Page 130: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

130 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

israfa dönüştüğünü belirtmektedir. Örneğin toplumdaki kişilerin veya grupların yeni bir vergi ile karşı karşıya kaldıklarını varsayalım. Bireyler ve gruplar ilk aşamada kendi lehlerine lobi faaliyeti içerisinde olacaklardır, ikinci aşamada kendi lehlerine politik karar alma sürecini etkilemeye çalışacaklardır, üçüncü aşamada ise öngörülen vergi yasasında değişiklik yaptırtarak kendilerini vergiden muaf olmalarını sağlayacak faaliyet içerisinde olacaklardır. Bu motivasyonların her biri rasyonel motivasyonlardır ancak kaynak israfına sebep olmaktadır.

Buchanan’a göre rant kollama faaliyetlerinin incelenmesi Kamu Tercihi Teorisine uygun bir incelemedir. Karar alma sürecinde fiyatların piyasa dışı faktörlerce belirlenmesi beraberinde rant kollamayı getirecektir.

Rant kollama faaliyetinin ortaya çıkması, devletin yapay bir kıtlık yaratmasına bağlıdır. Bunun yanında etkinliği azaltan yasaların var olması rant kollama fırsatını ortaya çıkartan diğer ve önemli bir sebeptir. Rant kollamayı önlemek için tek tek yasal düzenlemelere başvurmak yerine anayasal bir düzenleme ile bunun önüne geçilmesi daha kolaydır.

Buchanan’a göre rant kollama faaliyeti içerisinde olan birisinin bundan vazgeçmesi çok zor olacaktır. Ancak rant kollamaya sebep olan fırsatların yok edilmesi üzerinde toplumsal bir oybirliğinin veya uzlaşmanın oluşması toplumsal israfa sebep olan bu faaliyetlerin temelden çözümüne yardımcı olacaktır (Buchanan, 1999; 110).

Page 131: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 131

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

BUCHANAN VE ANAYASAL POLİTİK İKTİSAT

Bu bölümde Buchanan’ın geliştirdiği Anayasal İktisat yaklaşımı de-mokrasi, Anayasal İktisat ve mali anayasa başlıkları altında incelen-meye çalışılacaktır.

I. DEMOKRASİ

A. Çoğunluk Despotizmi ve Yozlaşan Demokrasi

İnsanoğlunun yüzyıl önce büyük umutlar beslediği ve uğrunda mü-cadeleler ettiği demokrasi, kuruluş dönemlerindeki ideallerden ta-mamen uzaklaşmış ve yozlaşmış durumdadır. Ancak bir siyasal rejim türü olan demokrasi hala insanoğlu için en iyi yönetim şekli olma özelliğini korumaktadır. Bugün için insan hak ve özgürlüklerini en iyi şekilde koruyacak siyasal rejim elbette demokrasidir (Savaş, 1997; 1).

Egemenliğin kayıtsız şartsız politik iktidarda olduğu demokratik bir rejimde egemenliğin tekrar toplumu oluşturan bireylere verilmesi bazı anayasal düzenlemeleri veya anayasal normlar ile iktidarın gü-cünün sınırlandırılmasına bağlıdır.

Demokratik rejimlerin vazgeçilmez üç unsuru vardır. Bunlar; seç-menler, politikacılar ve bürokratlardır. Bu üç önemli unsur birbirleri ile karmaşık bir ilişkiler yumağı içerisinde bulunmaktadırlar. Bu üç önemli unsur da kendi çıkarlarını maksimize etmek için çabalarlar. İşte demokrasinin yozlaşması bu noktada başlar. Bugünkü demokra-siler çeşitli çıkar grupları arasında yapılan ulusal kaynakları yağma-lama kavgasından ibaret bir hale getirilmiştir (Savaş, 1997; 4).

Ulusal kaynakları yağmalama kavgası bugün devletin ekonomideki yeri ve önemini artırmış, ünlü filozof Hobbes’in ifade ettiği gibi dev-let, Leviathan gibi kontrol edilemez bir büyüklük ve etkinlik kazan-mıştır. Bu sebepten dolayı, hem siyasi iktidar ve hem de bireylerin ahlaki değer yargıları değişmiştir (Savaş, 1997; 4).

Çözüm ise anayasal olarak bireysel hak ve özgürlüklerin üstünlüğü ilkesinin hayata geçirilmesidir. Bireyin kişilik ve mülkiyet hakları

Page 132: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

132 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

devletten önce gelmelidir. Devlet bu hakların kaynağı değil, fakat bireylerin bu hakları nasıl kullanacağını belirleyen bir kurumsal yapı olmalıdır. Çağdaş demokratik anayasalarda devlete iki görev veril-miştir. Biri bireysel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, diğeri ise, piyasa sürecinde üretilmeyen mal ve hizmetleri üretilme-sidir.

Çoğulcu demokrasinin özgür toplumun korunması için yeterli olduğu görüşü Hayek tarafından çağımızın en büyük hatası olarak nitelen-miştir. Buchanan’a göre de demokrasinin bir öngörüsü olan seçim sisteminin gerçekte Leviathan devleti kontrol altına alma konusunda yeterli olduğu varsayımı, bu yüzyılın bir safsatası olmaktan öteye gidememiştir (Aktan, 1997; 35).

Teoride demokrasi, egemenliği bireye veren bir sistemdir. Ancak tarih süreç ve gerçekler egemenliğin çoğunluğa verildiğini göster-mektedir. Çoğunluk egemenliği azınlığın temel hak ve özgürlüklerini korumada hem pasif davranmış hem de bu hak ve özgürlükleri koru-yamamıştır. Buchanan’a göre oy çokluğu ilkesini demokrasi ile eş anlamlı saymak demokrasileri yozlaştırmanın temelini oluşturmak-tadır (Buchanan ve Brennan, 1985; 43).

Günümüzün çağdaş demokrat devletlerine bakıldığında yozlaşma ve çıkar kollamanın en üst seviyeye ulaştığı görülecektir. Kamu Tercihi Teorisinin pozitif analizleri anayasal bir sınırlama olmaksızın çoğul-cu demokrasilerin bu tür sonuçlar vereceğini bizlere göstermektedir.

Günümüzde devletler Keynesyen iktisadi yaklaşımlar doğrultusunda geniş şekilde piyasaya müdahale eden kurumlar halini almıştır. Bu müdahalelerin önlenmesi ve demokrasinin yozlaşmaması için eko-nomik anayasaların yapılması bir zorunluluktur (Buchanan, 1987a; 245).

B. Anayasal Demokrasi

Buchanan’a göre demokrasi teriminin nasıl kullanıldığına bakılacak olursa, bu terimin bir ayırımcılık içermediği sonucuna varılabilir. Ancak demokrasi teriminin duygusal anlamından öteye gidip onun felsefi anlamının kaynağını incelemek gerekir (Buchanan, 1985a; 35).

Page 133: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 133

Buchanan, demokrasinin anlamlı bir sistem olmasını belirli şartların oluşmasına bağlamaktadır. Bunun için, belli felsefi kabullerle birlikte politikanın çok iyi anlaşılmasını gerekmektedir.

Buchanan’a göre demokrasinin anlamlı olması “anayasa” teriminin demokrasi ile birlikte kullanılmasına bağlıdır. Demokrasinin kendi içinde tutarlı olması, birey özgürlüğünün temel alınması ve anayasa-nın sınırlayıcı olması ile sağlanacaktır. Bunun gerçekleşmesi için de politik tercihlerin anayasal çerçevede kısıtlanması yada sınırlandı-rılması gerekmektedir (Buchanan, 1986b; 248).

Doğrudan demokrasi, gerçek demokrasidir. Ancak doğrudan demok-rasinin gerçekleşmesi olanaksız olan bir ütopyadır. Temsilli demok-rasi ve yarı doğrudan demokrasilerde ise siyasal katılım kimi zaman siyasal ilgisizlik dolayısıyla yetersizdir. Kimi zaman da doğru tercihi bulmakta siyasal bilgisizlik dolayısıyla başarısızdır Bu sorunların çözümü anayasal demokrasi içerisinde gizlidir (Aktan, 1999b; 600).

Anayasal demokrasi demokrasinin temel şartlarının anayasal bir söz-leşme ile güvence altına alınmasının gerekliliği üzerinde durmakta-dır. Devlet haklarının ve aynı zamanda birey haklarının hukuka uy-gun olması için anayasa önemli bir belgedir. Anayasal demokrasi ise, demokrasinin asgari şartlarının anayasa içerisinde güvence altına alınması demektir.

Aktan (1999b) yaptığı çalışmada Buchanan’ın genel yaklaşımlarına uygun olarak, anayasal demokrasiyi doğru olarak anlamak için temel bazı varsayımların öncelikle bilinmesi gerektiği üzerinde durmakta-dır. Bu varsayımlar şunlardır:

Toplumun temelinde birey vardır.

Devletin temel varlık nedeni bireylerin can ve mal güvenliğini korumasıdır.

Birey, devlet için değil; devlet birey için vardır.

Bireylerin siyasal, sosyal ve ekonomik özgürlükleri anayasa-da doğru bir şekilde tanımlanmalı ve devlet tarafından etkin bir şekilde korunmalıdır.

Devletsiz toplum düzeni “anarşi” demektir. Devletin olmadığı yerde bireyin hak ve özgürlükleri güvence altında olamaz.

Page 134: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

134 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

İnsanlar eylem ve davranışlarında “özgür” olmalıdır. Ancak, özgürlüğün sınırı, başka bireylerin hak ve özgürlüklerine “müdahale” noktasıdır. Dolayısıyla, insanların eylem ve dav-ranışlarında bazı sınırlamalar olmak zorundadır. Aksi durum-da “özgürlük”, “adaletsizlik” ve “kaos” anlamına gelir.

İnsan hakları sınırsız değildir ve olamaz. İnsan ihtiyaçları ile insan hakları birbirine karıştırılmamalıdır.

Toplumda düzenin sağlanması ve insan haklarının korunması, “devlet” adı verilen bir organizasyonun varlığını zorunlu kılar.

Birey gibi devletin de bazı siyasal hakları (zor kullanma, yasa yapma vs) ve ekonomik hakları (vergileme, borçlanma,, para basma vs..) mevcuttur.

Devletin sahip olduğu “zorlama”(coercion) gücü, bireyin mal ve can varlıklarının korunması amacı için meşru kabul edile-bilir.

Devletin “zorlama” gücünü kullanması evrensel hukuk kural-larına uygun olmalıdır.

Devlet hakları sınırsız değildir ve olamaz.

Devletin siyasal hakları (zor kullanma hakkı, kurallara uyma-yanları cezalandırma hakkı, yasa yapma hakkı vs.) sınırlan-madığı takdirde devlet otoriter-totaliter bir kimlik kazanır. Bu bireyin siyasal haklarının sınırlanması ve ihlal edilmesi anla-mına gelir.

Devletin ekonomik hakları (harcama, vergileme, borçlanma, para basma vs.) sınırlanmadığı takdirde devlet ekonomide büyür ve genişler. Ulusal ekonomide büyüyen ve genişleyen bir devlet, piyasa ekonomisinin daralması neticesini doğurur.

Sınırsız devlette, birey hak ve özgürlükleri kolayca ihlal edile-bilir. Devletin hem siyasal haklarının, hem de ekonomik hak-larının mutlaka anayasa içerisinde sınırlandırılması gerekir.

Kısaca anayasal demokrasi, birey ve devlet haklarının anayasa içeri-sinde doğru bir biçimde tespit edilmesi ve sınırlarının açık olarak belirlenmesi demektir.

Page 135: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 135

1. Birey ve Demokrasi

Buchanan’a göre tam bir demokraside, birinci ve en önemli varsayım bireyin merkeze konulmasıdır. Günümüzdeki sistemlere bakıldığında varolan politik teorilerin genel olarak bireyci olmayan bir gelenekten geldiği görülecektir. Bu gelenekte politika geniş ve her şeyi kapsayıcı olarak tanımlanmış ve “doğru”yu bulmak için kullanılmıştır (Bucha-nan, 1985a; 37).

Eğer politik hedefler “doğru” yada ”kamu çıkarı” olarak adlandırılırsa ve eğer politika da entellektüel olarak bunları gerçekleştirmek için öngörülmüş ise, bu durumda demokrasiden bahsetmek ve halkın katılımını sağlama anlamlı olmayabilir. Buchanan’a göre bu durumda demokrasi yerine uzmanlar komitesi, filozof krallar, askeri cunta, ya da bir monark, doğruyu bulmada ve kamu çıkarını gözetmede daha etkin ve anlamlı olabilir.

Buchanan’a göre bireylerin tercihlerinin dikkate alındığı bir sistem olmak zorundadır. Politik toplumu oluşturan birey değerleri birinci planda olmalıdır. Politikanın amacı toplumu ilgilendiren kararlarda tüm bireylerin dikkate alınmasıdır. Eğer demokratik yönetim savu-nulmak isteniyor ise, bireyin merkeze oturtulması bir zorunluluktur (Buchanan, 1985a; 38).

Tercihlerin ve çıkarların ortaya konulabilmesi için gerekli olarak gö-rülen seçimlerin bir anlam ifade etmesi, bireyin esas alınmasına bağ-lıdır. Buradaki durum politika yoluyla “doğru”yu keşfetme yada bul-ma veya çeşitli politik seçenekler arasında “en iyiyi” bulma yada ka-mu çıkarını belirleme de değildir. Buradaki esas soru, organize olmuş politik grupların isteklerine kavuşmalarıdır.

Bir politik modelde, toplumdaki bütün bireylerin tercihlerini en azından kısmen göz ardı eden her karar alma süreci açık bir kayırma veya ayırımcılık içermek zorundadır.

Buchanan’a göre politikanın bireyci-sözleşmeci modelleri katılım üzerinde ayırımcı sınırlar içeremezler. Bireylerin kendilerini ifade etmelerine izin veren demokratik seçim süreçleri için var olan nor-matif argüman, aynı zamanda imtiyazın da argümanı olur yada daha genel olarak bireyci politik eşitliğin argümanı olur (Buchanan, 1985a; 40).

Page 136: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

136 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

2. Anayasal Perspektif ve Demokrasi

Demokrasi, sadece anayasal bir perspektif içerisinde normatif bir anlama sahiptir. Bireylerin nihai “kamu seçicisi” olarak katıldıkları seçim sürecini ortaya çıkaran politik rejimlerin sınırlandırılmasını isteyenler, bu perspektifi açık olarak benimsemelidirler.

Buchanan’a göre anayasal bir perspektif ile demokrasinin yeniden yorumlanması ancak akademik entellektüel tartışmalar içerisinde olabilir ve olacaktır. Anayasal demokrasinin akademik-entellektüel savunucuları olan sosyal bilimciler, politik-sosyal-ekonomik düzenin tercih edilen bir rejimi olan ve sıradan insanların tercihleri ile örtü-şen bu sistemi ileri süreceklerdir (Buchanan, 1986b; 240).

Buchanan’a göre ABD’nin yapısı tam olarak anayasal demokrasi ola-rak tanımlanmıştır. Ancak bugünlere gelindiğinde bu anayasal yolun kaybedilmiş olduğunu söylemek yanlış değildir. Topluma bakıldığın-da halkın bilincinden anayasal anlayışın büyük oranda çıktığını söy-lemek mümkündür (Buchanan, 1997; 182).

Buchanan sistemi oluşturan prosedürlerin anayasal kısıtlamalar ile sınırlandırılması gerektiğini savunmakta, eğer bunlar gerçekleştiril-mez ise hiç kimsenin istemediği sonuçlar ile karşı karşıya kalınabile-ceği üzerinde durmaktadır.

Anayasal politik kurallar oluşturulması, sıradan politik kararların alındığı ve yürütüldüğü parametrik çerçevenin çizilmesini gerekli kılmaktadır. Bu tür politikalar, diğerlerini yönetmek isteyenleri, seçme şeklini, oy kullanma derecesini, seçimler için zamanlamayı ve prosedürleri, oy kullanma kurallarını, demokratik süreçler için şart olan temsil metodunu ve diğer işlemsel detayları tanımlamaktadır.

Buchanan’a göre gözlemlendiği ve üzerinde tartışıldığı gibi, politika, kuralları içinde katı ve sıradandır. İyi-işleyen bir idare, sürekli ana-yasal değişime ve böyle bir değişimin tartışmasını gerektirmeyecek istikrarlı temel anayasal yapıya sahip olmakla açıklanabilir. Ancak, iyi-işleyen bir idareyi açıklayan kurallar içindeki politikanın, etkin bir biçimde işlemesi kuralların iyice anlaşılır olmasına ve saygı gör-mesine bağlıdır (Buchanan, 1997; 185).

Demokrasinin ve piyasa ekonomilerinin başarıya ulaşabilmesi için, başarısız olmuş sosyalist deneyimlerden ve ABD’nin anayasal dene-yiminden uzak durulmalıdır.

Page 137: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 137

Sonuç olarak Buchanan’a göre demokrasi kavramı tek başına bir an-lam ifade etmemektedir. Bu kelimenin bir anlam ifade edebilmesi için “anayasal” kelimesinin bir ön ek olarak kullanılması gerekmek-tedir. Çünkü, demokrasinin temel ilkelerinden birisi olan bireysel özgürlük, ancak devletin faaliyet alanı ve çerçevesinin anayasal normlarla sınırlandırılması halinde bir anlam ihtiva edebilir.

II. ANAYASAL İKTİSAT

Anayasal İktisat Teorisi devletin gücü ve yetkilerinin nasıl sınırlandırılabileceğini ve nasıl sınırlandırılması gerektiğini inceleyen bir disiplindir. Buchanan, Anayasal İktisadı; ekonomik ve politik kurumların tercihlerini ve faaliyetlerini sınırlayan alternatif yasal-kurumsal ve anayasal kurallar seti olarak tanımlamıştır (Aktan, 1997; 42).

Anayasal İktisat konusunda en fazla ilgi gören çalışmalar Buchanan tarafından gerçekleştirilmiştir. Ekonomik ve politik süreci anayasal bir yaklaşımla inceleyen Buchanan, kamu ekonomisinin büyümesinin önüne geçilmesi için anayasalarda bazı mali kuralların yer almasını önermektedir.

A. Anayasal İktisadın Temel Varsayımları

Anayasal İktisat Teorisinin temelini Kamu Tercihi Teorisinin norma-tif önerileri oluşturur. Kamu Tercihi Teorisi politik sürecin pozitif ekonomik analizleri ile ilgilenir. Anayasal İktisat ise dar bir inceleme alanı içerisinde politik davranışları sınırlayan anayasal hükümlerin nasıl olması gerektiği konusu üzerinde odaklanmıştır. Kamu Tercihi Teorisinin temelini oluşturan üç varsayım Anayasal İktisat için de geçerlidir. Bunlar; metodolojik bireycilik, homo economicus ve poli-tik mübadele yani catallaxydir (Buchanan, 1987a; 243).

Buchanan’a göre önemli olan oyunun kurallarının tam olarak tespit edilmesi ve oyuncular tarafından da oybirliği ile kabul edilmesidir. Anayasal iktisat içerisinde oyuncuların daha üstün olması ile ilgili bir öneri yoktur. Bir oyun ancak kuralları ile en iyi şekilde oynanır. Kali-tenin artırılması oyuncuların değiştirilmesi yerine, oyunun kuralları-nın değiştirilmesi ile olacaktır (Buchanan, 1986b; 22).

Anayasal İktisat teorisyenlerine göre demokrasinin içine düştüğü yozlaşmadan kurtarılmasının tek yolu, ekonomik alanda Leviathan görünümü veren devletin anayasal olarak sınırlandırılmasıdır.

Page 138: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

138 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

B. Anayasal İktisadın Felsefi Temelleri

1. Kuralların Mantığı

Toplum içerisinde bireylerin kurallara ihtiyacı vardır. Kurallar ol-maksızın yaşam Hobbes’un söylediği gibi, gerçekten de münferit, zayıf, kötü, kaba ve kısa olacaktır. Sadece romantik bir anarşist kural-ların yokluğunda insanlar arasındaki çatışmaları yok edecek bir “do-ğal uyum” olduğunu düşünebilir. Basit bir şekilde söylemek gerekir-se, beraber yaşayabilmek için kurallara ihtiyacımız vardır. Çünkü onlar olmaksızın insanlar kaos içerisinde olacaklarıdır. Buchanan’a göre kurallar bireylerin eylemlerini gerçekleştirebilecekleri özel alanlar ortaya koyarlar (Buchanan ve Brennan, 1985; 3).

Kurallardan bahsedildiği zaman akla ilk oyunlar gelir. Oyun kurallar içerisinde oynanır. Sosyo-politik durum içerisinde de benzer bir du-rum söz konusudur. Sosyal etkileşim kuralları ve bu kurallar içeri-sinde oraya çıkan davranış örnekleri buna örnek gösterilebilir (Buc-hanan ve Brennan, 1985; 6).

Buchanan’a göre tarih içerisinde ortaya çıkan gelenekler ve yazılı olmayan kurallar ideal sonuçlar ortaya çıkartamazlar. Buna karşın bazı modern sosyal analizciler (özellikle Hayek ve takipçileri) etkin kuralların ortaya çıkması için sosyal ve kültürel “evrim”in gücü üze-rinde durmaktadırlar. Bu güç en iyi kuralın seçilmesini garanti altına alacaktır (Buchanan ve Brennan, 1985; 10).

Buchanan’ın kuralların sebepleri ile ilgili ortaya koymaya çalıştığı model Amerika’nın kurucu “Babaları” tarafından da desteklenmekte-dir. James Madison, Benjamin Franklin, Thomas Jefferson ve arkadaş-larının politik düzen içerisinde kuralların sebeplerinin anlaşılması üzerindeki çabaları ve bunu ABD anayasasına yansıtmaları gerçekten önemlidir. Ancak “Kurucu Babaların” akıl ve anlayışları zamanımızda ciddi olarak erozyona uğratılmıştır.

Buchanan’a göre en temel seviyede kurallar, insanların barış ve uyum içerisinde birlikte yaşamaları için gereklidir. Öyleyse sosyal düzen nasıl kurulabilir ve korunabilir? Bütün sosyal bilimler doğru-dan veya dolaylı olarak bu soru üzerinde odaklanmalıdırlar (Bucha-nan ve Brennan, 1985; VI).

Kuralların, ahlaki değerlerin yerini alması fikri Smith’e kadar uzanan bir çok iktisatçı ve filozofun ortak düşünceleridir. 18. Yüzyılın büyük

Page 139: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 139

entelektüel keşfi de piyasanın kendiliğinden bir düzen oluşturduğu fikri idi. Buna göre kuralların içerisinde (yasalara ve kurumlara uy-gun olarak) kendi çıkarının peşinde koşan bireyler başkalarının çı-karlarına da yardım edebilirler.

Buchanan’a göre bugün iktisat kitaplarında bu prensiplerin izlerini bulmak mümkündür. Bir zamanlar iktisatçı, piyasanın nasıl işlediğini bilen bir kimse olarak tanımlanmaktaydı. Piyasanın çalışması, ku-rumsal yapı içerisinde insan davranışının koordinasyonu olarak an-laşılmış idi. Bu yüzyılın ilk yılları ile beraber, profesyonel iktisatçılar dikkatlerini başka yönlere çevirdiler. Bu iktisatçılar piyasa sonuçla-rının (fiyat, ücret oranı, miktarlar vb.) ölçülmesi ve gözlenmesi konu-larında yoğunlaştılar. Bunun sonucu olarak, modern iktisatçılar ilk iktisatçıların ortaya koydukları anlayışı kaybettiler (Buchanan ve Brennan, 1985; X).

Buchanan, bütün bu olumsuz gelişmeler karşısında Kamu Tercihi Teorisinin pozitif analizlerinin ve anayasal politik iktisat olarak isim-lendirilen normatif önerilerin olaya farklı bir boyut kazandırdığını vurgulamaktadır.

Özellikle politik düzenin kurallarının nasıl çalıştığı, bu kuralların na-sıl tercih edildiği ve bu tercihlerin normatif kriterlerinin nasıl oluştu-rulduğu konusunda yapılan analizler, kuralların temel mantığını ana-liz etmek için, niçin kuralların ve kurumların, ortaya çıkan sonuçlar-dan daha çok, araştırmanın merkezinde yer alması gerektiğini gös-termesi açısından önemlidir.

Buchanan’a göre birey davranışlarını yönlendiren kuralların analizi iktisatçılar tarafından ihmal edilmiştir. Piyasa üzerine yapılan anali-tik çalışmalar piyasa içerisindeki birey davranışlarını etkileyen ku-rallar ele alınmaksızın yapılmıştır. Ancak tarihe bakıldığında Smith’in bu konuları ihmal etmediği anlaşılmaktadır. Smith özellikle iktisadi düzen içerisinde “yasaların ve kurumların” önemi üzerinde durmuş-tur (Buchanan ve Brennan, 1985; 13).

1950’li yıllarda geliştirilmiş teorik refah ekonomisi piyasanın başarı-sızlığı üzerine yaptığı analizlerde piyasa, kıt kaynakların etkin kulla-nımında başarısızlığın kaynağı olarak görülmektedir. Buradaki prob-lem piyasa sürecinin işlemesinden daha çok, kurallarla ilgilidir. Bu süreç içerisinde iktisatçılar sonuçları ortaya çıkartan kurallar yerine, çok derin bir bozulmanın kaynağı olan sonuçlara bakmaya çalıştılar.

Page 140: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

140 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Teorik refah ekonomisinin normatif hedefi, piyasaya yapılacak devlet veya kollektif müdahaleyi tartışmaların gündeme getirmek idi. Bu iktisatçılar, kurumsal sınırlamaların piyasa dışında olması gerektiği zannı ile kuralların önemini bir kenara bırakmışlardır (Buchanan ve Brennan, 1985; 14).

2. Sosyal Sözleşme Teorisi

Anayasal politik iktisat teorisinin felsefi temellerini Sosyal Sözleşme Teorisi oluşturur. Sosyal sözleşme, toplumda birlikte yaşayan birey-lerin, temel hak ve özgürlükleri ile toplumun içerisinde uyulması ge-rekli olan kuralları içerir. İyi bir toplumsal düzenin temelleri, sosyal sözleşme içerisinde oluşturulmuş kural ve kurumlara dayalıdır. Sos-yal sözleşme anayasal demokrasinin normatif ilkelerini içerir.

Anayasalar iyi bir toplumsal düzenin politik ve ekonomik ilkelerini açıklar. Sosyal sözleşme, anayasalar gibi belirli kurumlar oluşturmaz. Kollektif kararların alınacağı çerçeveyi ve prosedürleri normlar ola-rak saptamaz. Bunun yerine sosyal sözleşme, temel insani değerleri ortaya koymaya çalışır.

Anayasal politik iktisat, iyi bir toplum düzeni oluşturacak politik ku-ralların ve kurumların sosyal sözleşme teorisine dayalı olarak belir-lenmesini savunur. Ancak, Anayasal Politik İktisat, toplumun hem hukuki hem de kuramsal yapısını yönlendirecek anayasaların, vatan-daşların bilinçli gayretleri ile ideal şeklini alacağını kabul eder. Bu düşünce litaratürde Sözleşmeci Anayasacılık (Contractarian Consti-tutionalism) olarak adlandırılır. Bu yönüyle Sözleşmeci Anayasacılık aynı zamanda Yapıcı Rasyonelizm (Consructive Rationalism) ilkesine dayanır. Bu ilkenin karşıtı görüş ise sosyal düzeni belirleyen kural ve kurumların zaman içinde kendiliğinden, yani spontan olarak oluştu-ğunu iddia eden Evrimci Rasyonelizm (Evulutionary Rationalism)dir. Spontan düzenler tarihi evrim süreci içerisinde kendiliğinden geliş-miş, soyut ve belli amaçlara yönelik olmayan kural ve kurumlardır. Örneğin; Fizyokratların "Doğal Düzen", Adam Smith’in "Görünmez El"i spontan sosyal düzeni açıklamaktadır (Aktan, 1997; 35).

Günümüzde "Yapıcı Rasyonalizm"in, yani sosyal düzeni oluşturan kural ve kurumların kendiliğinden değil, sözleşmeci bir perspektifle anayasal düzeyde belirlenmesini savunanların başında Buchanan gelmektedir. Buchanan’a göre Yapıcı Rasyonalizm, Sözleşmeci Ana-yasacılığın temelini oluşturur (Aktan, 1997; 36)

Page 141: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 141

Buchanan’ın sözleşmeci modelinin temelinde rasyonel bir kuralcılı-ğın olduğunu söylemek gerekir. Belirli kuralların konulması, müm-kün olan en kötü şeyin önündeki engeldir. Elbette bu en kötü şeyin sonuçlarını fark etmek çok da mümkün değildir (Buchanan ve Bren-nan, 1980; 188).

Buchanan’a göre sözleşmeci yaklaşımın temelini tamamen demokrasiye dayandırmak doğru değildir. Buchanan bu söylemini teyit etmek için Hobbes’tan bir örnek vermektedir. Hobbes’a göre bir kaos ortamında insanlar kral ile anlaşarak özgürlüklerinden kendilerine söz verilen düzen ve güvenlik adına vazgeçerler. Bu sözleşmeden sonra kral tarafından alınan kararlar hiç bir anlamda demokratik değildir (Buchanan, 1986b; 241).

Buchanan’a göre sözleşmeci perspektiften bakıldığında birinci nor-matif ilke, devletin veya devlet adına kendisine yetki verilenlerin hukukun denetimi altına alınmasıdır.

Buchanan sözleşmeci yaklaşım ile kollektif karar alma sürecine bü-tün bireylerin katılımının sağlanacağına inanmaktadır. Bu sayede bir sözleşme ile ortaya çıkacak kural, sözleşmeye katılan bütün bireyle-rin fayda-maliyet hesaplarının bir sonucu olacaktır (Buchanan, 1986b; 242).

Buchanan’a göre sözleşmeci yaklaşımın hayati unsurlarının başında politik eşitlik gelmektedir. Sözleşmeci yaklaşım içerisinde birey, Raws’cı bir sınırlandırma ile, kuralların kendi kişisel tercihlerini nasıl etkileyeceğini bilmeden alternatifler arasında kendi tercihini yapar. Raws’tan farklı olarak Buchanan, bu süreçte bireyin bir belirsizlik içerisinde olduğunu kabul etmez. Ancak birey tercih edeceği alterna-tifin gelecekte hayatını nasıl etkileyeceğini şimdiden bilemez (Buc-hanan, 1986b; 242).

Buchanan’a göre oybirliği kuralı dışındaki diğer bütün karar alma kuralları sonuç olarak politik eşitliği bozacaktır. Çoğunluk kuralı ile bir sonucun belirlenmesi, azınlığın değer ve çıkarlarının göz ardı edilmesi anlamına gelmektedir.

Teoride demokrasi, sözleşmeci bir yaklaşımdan türetilen politik eşit-lik olarak tanımlanmaktadır. Oysaki, demokrasi günümüzde çoğun-luk kuralı olarak tanımlanmakta ve bu açıdan sözleşmeci anlamını tamamen yitirmektedir.

Page 142: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

142 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Şayet politika geniş olarak yürütmenin bütün yapılarını içerecek şe-kilde tanımlanırsa, ve bireylerin sahip oldukları çıkar ve değerler ele alınarak modellenirse, bu bütün bireylerin sözleşmeye katılması ge-rektiği anlamına gelmektedir.

C. Anayasal İktisadın Teorik Temelleri

Kamu Tercihi Teorisi, esasen Anayasal İktisat Teorisinin alt yapısını oluşturmaktadır. Kamu Tercihi Teorisi'nin gelişimi İkinci Dünya Sa-vaşı'nı takip eden 1940’lı ve 1950’li yıllara rastlarken, Anayasal İkti-sadın bir disiplin olarak doğuşu ve önem kazanması 1970’li yılların sonlarına rastlamaktadır (Aktan, 1997; 37).

Anayasal İktisat Teorisi içerisinde devletin meşruiyeti konusu felsefi düzeyde incelenmektedir. Devletin bireylerin can ve mal güvenliği-nin korunmasına karşılık, onun hak ve özgürlüklerine ne tür sınırla-malar getirebileceği konuları irdelenmektedir. Devletin egemenlik hakkının bir sonucu olarak bireyin politik hak ve özgürlüklerinin yanı sıra ekonomik hak ve özgürlüklerine ne tür sınırlamalar getire-bileceği ve bunların neler olması gerektiği konusu tartışılmaktadır. Örneğin; devletin vergileme ve para basma gibi yetkileri bu çerçeve-de inceleme konusu yapılmaktadır (Aktan, 1997; 37).

Buchanan’a göre anayasa içerisindeki bir kural, hükümetleri bağla-yacaktır. Bürokratlar ve politikacılar tarafından vatandaşlara yükle-nilecek dışsal maliyetlerin önüne de bu şekilde geçilmiş olacaktır. Bütün bunlar gücün sınırlandırılması ile mümkündür. Buchanan’a göre pragmatik olarak devleti savunan bir sosyal demokrat bile, aynı zamanda demokratik karar alma sürecinin anayasal bir garanti altın-da olmasını savunur (Buchanan, 1986b; 257).

Endişeli ve kuşkulu bir düşünür, çoğunluk olarak iktidarda olanların yasal zeminlerde gelecek seçimleri iptal etmelerini, bütün muhalifleri hapse koymalarını, ve konuşma özgürlüğünün ortadan kaldırılmasını görmek istemeyecektir. Bunun garantisi ise, iktidara gelen hükümeti de bağlayacak bir anayasal düzenlemedir.

Buchanan’a göre daha fazla bağlayıcı ve kısıtlayıcı yasalar, sadece politik hastalıkların ortaya çıkmasını önlemede yardımcı olmayacak, aynı zamanda beklenen sonuçların çıkmasına da engel olabilecektir (Buchanan ve Brennan, 1985; 34).

Page 143: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 143

Bireyler kontrolsüz bir güce sahip politikacı ve bürokratları benim-semeyeceklerdir. Buchanan’a göre rasyonel birey “belirsizlik örtüsü” altında gelecekteki pozisyonunu tahmin edemeyecektir ve yasama gücü üzerine ek ve yeni bazı sınırlamaların getirilmesi arzu edilebile-cektir (Buchanan ve Tullock, 1962; 82).

Buchanan’a göre anayasal sözleşme konusunda Montesquieu ve Lock, Hobbes’e göre daha iyimser bir yaklaşım içerisinde olmuşlar-dır. Bu iki düşünür ABD’nin anayasasının şekillenmesinde etkileri olan kişilerdir. Devletin yetkilerinin anaysalar ile sınırlandırılmasının gerisinde bu düşünürlerin fikirleri vardır. Demokratik seçim süreci-nin devletin Leviathan eğilimlerini kontrol altına alacağı varsayımla-rının doğru olmadığı anlaşılmaya başlanmıştır.

Günümüzde hala demokratik seçim sisteminin Leviathan devleti kontrol altına almak için yeterli olduğu düşüncesi devam etmektedir. Bu düşüncenin temelinde serbest seçimlerin anayasal güvence altın-da olduğu dolayısıyla devlet faaliyetlerinin alanı ve kapsamının kont-rol altında olduğu vardır. Ancak seçim sistemine bakıldığında devle-tin sosyal sözleşme sınırları içerisinde tutulamadığı açık bir şekilde görülebilir. Devletin gücünün ve yetkilerinin nasıl sınırlandırılabile-ceği ve nasıl sınırlandırılması gerektiği tekrar düşünülmek zorunda-dır. Çözüm ise Anayasal İktisat yaklaşımının anlaşılması ve kabul edilmesi ile ortaya çıkabilir.

D. Anayasal İktisat Geleneksel İktisat Teorisi İlişkisi

Anayasal İktisat, dıştan empoze edilen sınırlamalara göre çeşitli mal-lar ve hizmetler arasında veya çeşitli üretim faktörleri arasında ter-cihin nasıl yapılacağı konusu ile ilgilenmeyip, dikkatini doğrudan doğruya dıştan empoze edilen “sınırların” neler olması gerektiği yani sınırların tercihi ile ilgilenir (Buchanan, 1990a; 3).

Anayasal İktisadın temel amacı, ekonomik alanda insan davranışları-nı sınırlayan ve insana kendi dışından empoze edilen sınırları ince-lemektedir. Bu sınırların neler olması gerektiği, nasıl ortaya çıktığı ve tercihlerin hangi kriterler doğrultusunda yapılacağı sorularını araş-tırmaktadır.

Anayasal İktisat devlete veya daha somut bir ifade ile siyasi iktidara yönelik sınırlamalarla ilgilenir. Bu sınırlamalar uygulamada kendini

Page 144: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

144 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

yasa sınırları ve kurumsal sınırlamalar olarak gösterir (Savaş, 1997; 50.)

Anayasal İktisat devletin ekonomiye müdahale ederken uygulayacağı alternatif kuralları ve bu kuralların nasıl belirlenip nasıl değiştirile-ceğini inceler (Buchanan, 1990a; 3).

Anayasal İktisadın temelini insanın ekonomik davranışlarını sınırla-yan sınırlamalar oluşturur. Buchanan, Anayasal İktisadın bireylerin ekonomik davranışlarını sınırlamasını “bireysel anayasal iktisat” ile açıklamaya çalışmıştır. Bunun yanında daha da önemli olarak devle-rin ekonomik davranışlarının sınırlandırılması zorunluluğu vardır, bu tür anayasal iktisada da Makro Anayasal İktisat adı verilmiştir (Buchanan, 1990a;.3).

Geleneksel iktisat ekonomik birimleri ekonomik yaşamla ilgili tercih-lerini, bu tercihlerin sonuçlarını ve birimlerin kendi aralarındaki iliş-kileri inceler. Bu incelemeyi yaparken mevcut hukuki, kurumsal ve anayasal yapı ile ilgilenmez. Mevcut politik yapı ve politik süreç ince-leme alanı içerisinde görülmez. Gelenek iktisat olaylara refah eko-nomisi perspektifinden bakar ve ortaya çıkan alternatifler siyasal karar alıcılara sunulur.

Anayasal İktisat ise, piyasa sürecinin ve politik sürecin işlediği huku-ki ve kurumsal yapıyı incelemeye çalışır. Bu nedenle öncelikle ince-lenmesi gereken konu, mevcut hukuksal, kurumsal ve anayasal yapı ile bu yapının nasıl işlediği ve ne gibi sonuçlar ortaya çıkarttığıdır.

Anayasal İktisat, gerekli incelemelerini yaptıktan sonra önerilerde bulunma aşamasına geldiğinde geleneksel iktisat teorisi yaklaşımla-rından da yararlanmak zorundadır. Örneğin vergilerin gelirden mi yoksa servetten mi alınması gerektiği veya para arzının hangi kriter-lere göre sınırlanmasının gerekli olduğu gibi anayasal kurallar öner-me aşamasına gelindiğinde temel dayanak noktası iktisat teorisi ola-caktır. (Buchanan, 1990a; 2)

Geleneksel iktisat teorisinde normatif kurallar refah ekonomisinin etkinlik kriterine göre belirlenmektedir. Anayasal iktisatta ise normatif kuralların belirlenmesi işi çok daha karmaşıktır. Hukuksal kurumsal ve anayasal nitelikli alternatif öneriler, aslında belli bir yapı içinde öne sürülen alternatif iktisat politikası önerileri arasındaki seçime benzer bir şekilde yapılacaktır. Ancak burada

Page 145: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 145

seçimi güçleştiren unsur elde mevcut bir etkinlik kriterinin bulunmamasıdır (Savaş, 1997; 53).

Anayasal iktisatçı bir iktisat politikacısının yaptığı gibi doğrudan al-ternatif politika önerileri sunmak durumunda değildir. Gerçekte Anayasal İktisat bir politik bilim değildir. Ancak anayasal iktisadın temel amacı, bir anayasa değişikliği söz konusu olduğu zaman, konu ile ilgili herkese yol göstermek ve değişikliğin nasıl olması gerektiğini açıklamaktır. Anayasal iktisat oyunun kurallarını ile ilgilenirken, geleneksel iktisat teorisi ise, oyuncuların mevcut kurallar altında nasıl davranacaklarını araştırır (Savaş, 1997; 54).

Anayasal iktisat ile geleneksel iktisat teorisini insanların birlikte, öz-gürlük barış ve refah içerisinde yaşayacakları bir sosyal düzen kurma amacıyla birbirini tamamlayan iki bilim dalı olarak kabul etmek ge-rekir (Buchanan, 1987a; 250).

E. Anayasal İktisat ve Yürütmenin Sınırlandırılması

Demokratik süreçte olması gereken durum ancak politik-kollektif kararların belli sınırlar içinde alınmasıyla ortaya çıkar. Anayasa te-riminin bir ön ek olarak demokrasiye eklenmesi normatif durumu önemli ölçüde güçlendirir.

Anayasal demokrasinin bir yönetim şekli olarak aydınlanma sonrası dönemde ortaya çıkması tesadüf değildir. 18. yüzyılda ortaya çıkan piyasa ekonomisi söyleminde de entellektüel destek bulur. Basit ola-rak ifade etmek gerekirse, anayasal demokrasi malların dağıtımı, ürünlerin seçimi, kaynakların tahsisinde hiçbir politik komutaya ih-tiyaç duymadan farklı birey çıkarlarının barışçıl bir ortamda uzlaş-ması için bir ekonomi ortamı sunar. Pazar ekonomisini benimseyen bir toplumda ekonomik sorunlar üzerinde politik müdahaleler ciddi bir şekilde azalır.

Daha önce de belirtildiği gibi, politikanın temel rolü, açık bir çatışma olmaksızın, bireylerin kendi olağan işlerini yürütebilmesi için bir seçim içerisine girebileceği yasal bir ortamın temin edilmesidir. Hak ve sözleşmelerin teminat altına alınması herhangi bir liberal rejim içerisinde yürütmenin zorunlu bir görevidir. Normal olarak ortaya çıkan düşünce içsel ve dışsal düzenin garanti altına alınmasıdır.

Minimal devlet veya koruyucu devletin ortaya koyduğu sınırların ötesinde, tanımlanan anayasal sınırlamalara uygun olan veya olma-

Page 146: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

146 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

yan potansiyel politik uygulamalar için geniş bir alan ortaya çıkabilir. Acaba paranın değerinin belirlenmesinde, ekonominin etkin bir re-kabete kavuşturulmasında, doğal monopollerin düzenlenmesinde, çevresel değerlerin korunmasında sağlığın ve huzurun sağlanmasın-da, eğitimin desteklenmek suretiyle fırsat eşitliğinin yükseltilmesin-de ve yoksulluğun azaltılmasında devletin açık bir rolü olmalı mı?

Sosyal demokrat olarak tanımlanan bireyler, bu uygulamalar üzerin-de yürütmenin anayasal olarak sınırlandırılmasını istemezler. Liberal olarak tanımlanan bireyler ise, bu tür uygulamalarda yürütmenin sınırlandırılmasını isterler.

Buchanan’a göre Kamu Tercihi Teorisi tartışmamın bu noktasında doğrudan ilgili hale gelir. Bu teori demokratik bir seçimin gerçekte nasıl işlediğini gösteren öngörülebilir bir modelin veya modellerin unsurlarını sağlamaya çalışır. Kamu Tercihi Teorisi; seçmenleri, bas-kı grubu üyelerini, parti liderlerini, seçilmiş politikacıları ve bürok-ratları bir “kamu seçicisi” (public chooser) olarak inceler. Teori çıkan sonuçlar hakkında bazı öngörülerde bulunmamıza izin verir.

Gerçek anlamda Kamu Tercihi Teorisi, devletin başarısızlığı teorisini ortaya koymaya çalışır. 1950’li yıllardaki refah ekonomisi ise daya-nağını piyasanın başarısızlığı teorisi ilkelerinden almaktadır. 1960’lı yılların geleneksel düşüncesi ile karşılaştırıldığında, piyasanın başa-rısızlığından dolayı politikanın piyasaya müdahale etmesi gerektiği artık kabul görmemeye başladı. Devlet müdahalesinin sınırlandırıl-masındaki temel nokta uzun vadede alternatif demokratik rejimler altında öngörülen fayda ve maliyetlerin düşünülmesi olayıdır.

Politik tercihlerin ele alındığı süreçlerden bağımsız olarak alternatif politikaları veya tercihleri tartışmak, ister ekonomistlerin etkinlik kriterini, ister filozofların kamu yararı fikrini ifade etsin, bireyi temel almayan kaynaklara veya değerlere bir geri dönüşü içermektedir. Kurallardan bağımsız olarak politik tercihlerin herhangi bir tartışıl-ması, bireysel karar alıcıların kurallar ile getirilen teşvikleri benim-semeyeceği romantik fikrini oluşturmalıdır ve bireysel karar alıcılar dengede olan bir düzen tarafından yönlendirilecektir.

F. Anayasal Başarısızlık: Leviathan Devlet

Buchanan’a göre Amerikan anayasasını ilk yapanlar (Founding Fat-hers) bu anayasa içerisine denge ve kontrol, güçler ayrılığı, iki mec-

Page 147: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 147

lisli bir sistem (Temsilciler Meclisi ve Senato) haklar bildirgesi, fede-ral sistem ve başkanı seçen temsilciler (Electoral College) gibi önemli unsurları koymuş olmalarına rağmen, merkezi yönetimin gücünün üst sınırlarını anayasada belirtmeyerek modern bir Leviathan oluş-turabileceklerinin farkına varamadılar (Buchanan ve Brennan, 1980; 26).

Kamu Tercihi Teorisi politik kurumların devletin yönetilmesinde nasıl başarısız kaldıklarını pozitif analizlerle ortaya koymaya çalışmaktadır. Kamu Tercihi Teorisinin sosyal bilimciler, araştırmacılar ve aydınlar için alternatif bir politik süreci ortaya koyması gerçekten önemlidir. Toplumun, devletin vaatlerini yerine getirmede başarısız olduğunu görmesi, üzerinde durulması gerenken bir konudur.

Devletin Leviathan eğilimlerinin önüne geçilmesinde demokratik seçim sürecinin yeterli olduğu düşüncesi, özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra yaşanan süreçte ortaya çıkan gerçekler doğrultusunda tartışılmaya başlanmıştır. Kamu Tercihi Teorisi, demokratik seçim süreçlerinin tek başına devletin Leviathan eylemlerinin önüne geçemeyeceği üzerinde durmakta ve çözüm olarak da anayasal sınırların getirilmesi gerektiğini savunmaktadır.

Buchanan’a göre günümüzün çağdaş demokratik devletleri bir Levi-athan konumundadır. Bunun temelinde ise anayasalarda politik hak ve özgürlüklere verilen önemin ekonomik hak ve özgürlüklere veril-memesi yatmaktadır. Sonuçta ortaya çıkan Leviathan görünüm ancak anayasal bir sınırlamanın olmaması ile açıklanabilir.

III. MALİ ANAYASA

Devletler fonksiyonlarını yerine getirebilmek için harcama yapmak zorundadırlar. Yapılan harcamaların finansmanını bulmak yine dev-letin bir görevidir. Devletler vergiler alarak, borçlanarak ve para ba-sarak harcamalarını finanse etmeye çalışırlar. Geleneksel maliye teo-risine bakıldığında devlet “iyiliksever” olarak nitelenmekte, birçok yeni görev ve sorumluluk devlete yüklenmeye çalışılmaktadır.

Özellikle Keynesyen iktisadi anlayış ile birlikte mali istikrarın yerini ekonomik istikrarın alması ve ekonomik istikrarın sağlanması için de devletin vergilemeyi, borçlanmayı ve bütçeyi önemli bir araç olarak

Page 148: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

148 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

kullanması, beraberinde aşırı vergilendirmeyi, ağır borç yükünü ve açık bütçeleri getirmiştir.

Buchanan oluşan bu devlet modelini Leviathan devlet olarak tanım-lamakta ve sorunun çözümü için de bir mali anayasa önerisinde bu-lunmaktadır (Buchanan ve Brennan, 1980; 187).

Mali anayasa modelinde devlet yine yerini almakta fakat devletin sahip olduğu bütün yetki ve sorumlulukların bireyin özgür iradesin-den kaynaklanan bir uzlaşma ve sözleşme ile ortaya çıktığı varsayıl-maktadır. Diğer bir ifade ile, mali anayasa modeli bireylerin sosyal sözleşme belgesi olan anayasa ile devletin yetki ve sorumluluklarını belirleme ve sınırlandırma gücüne sahiptir (Savaş, 1997; 108).

Mali anayasa, devletin mali konular ile ilgili yetkisinin nasıl kullanıl-ması gerektiği ve bu yetkinin nasıl sınırlandırılacağı ile ilgilidir.

Vergi mali konuların başında gelmektedir. Mali anayasa vergi yapısı-nı belirleyen temel unsurların belirlenmesi yanında, vergi kanunları-nın çıkarılması ile ilgili parlamento usullerinin belirlenmesini de içe-rir (Buchanan, 1976a; 20).

Buchanan’a göre mali anayasa düşüncesi ilk kez Wicksell ile günde-me gelmiştir. Wicksell’in de üzerinde durduğu gibi mali anayasa içe-risinde bir mali asimetri söz konusudur. Yani mali anayasa ile sadece vergileme ilkeleri değil, harcama ilkeleri de düzenlenmektedir. Mali anayasa vergileme ile harcamayı birlikte ele almaya çalışmaktadır.

Mali anayasa, vergi ve harcama kararlarının son adımda onaylandığı bir demokratik süreç içerir, ancak hiçbir şekilde bununla kısıtlı kal-maz. Mali anayasa, ayrıca fiilen ve potansiyel olarak yazılı anayasa-larda yer alan bir çok kısıtlama içerir. Bunları şöyle sıralamak müm-kündür (Savaş, 1997; 114):

Kamusal faaliyetlere yönelik sınırlamalar,

Vergilerin sahip olması gereken özelliklerinin belir-lenmesi,

Bütçenin sahip olması gereken özelliklerin belirlenme-si,

Devletin bazı güçlerinin (satın alma kamulaştırma vb.) belirlenmesi,

Page 149: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 149

Devletin borçlanma koşullarının belirlenmesi.

A. Vergi ve Harcama Üzerine Anayasal Sınırlamalar

1. Vergilendirme Yetkisi

Kamu tercihi teorisyenlerine göre vergilendirme yetkisi devletin zor alım gücünün en belirgin göstergesidir. Bu yetki ile devlet bireylerin ve kurumların kaynaklarının bir kısmını devlete transfer edilmesini sağlamaktadır.

Normal olarak devletler yetkilerini kullanarak elde ettikleri vergi gelirlerini kamusal mal ve hizmetlerin finansmanı için kullanırlar. Ancak burada önemli olan konu, siyasi iktidarların vergilendirme yetkisini kullanmasının nedeni ile bu yetkinin niteliği ve içeriğinin birbirinden ayırt edilmesidir. Vergilendirme yetkisi bir siyasi güç olarak, toplanan vergi gelirlerinin belli bir şekilde kullanılması şartı-na bağlı değildir. Yani vergilendirme yetkisinin kullanılması harca-maların niteliği ile ilgili değildir. Bu yönü ile vergilendirme yetkisi sadece basit bir zor alım gücüdür.

Sonuç olarak mali anayasa ile devletin harcama yönünü dikkate al-mayan devletin vergileme gücü sınırlandırılmakta, azınlığın ekono-mik hak ve özgürlükleri garanti altına alınmaktadır (Buchanan ve Brennan, 1980).

2. Vergilendirme ve Leviathan

Buchanan, aşırı büyümüş devleti Leviathan olarak tanımlamış ve ekonomik ve politik özgürlüğün gerçekleştirilebilmesi için Leviat-han’ın sınırlandırılması gereğini vurgulamıştır.

Leviathan modeli, hükümetlerin kendilerine anayasal düzenlemeyle verilmiş vergilendirme kaynaklarından en yüksek vergi gelirlerini elde etmelerini öngören bir modeldir. Vergi gelirlerinin kullanımı ile ilgili sınırlamalar yoksa, bu gelirler, devlet adına karar alma yetkisine sahip olanların özel gelirine eşit olur. Harcamalar ile ilgili sınırlama-lar olsa bile, bu sınırlamalar vergilendirme kurallarından bağımsızsa, o zaman devleti yine vergi gelirlerini maksimize etmeye yönelik dav-ranışlar içinde görebiliriz. Çünkü bu durumda bile maksimize edilen gelir, karar alma yetkisine sahip olanların takdirine göre kullanılacak bir fazlalık oluşumuna imkan verecektir. Bu çerçevede Leviathan bir

Page 150: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

150 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

devlet, vergi gelirlerinin harcamaları aştığı bir devlettir (Buchanan ve Brennan, 1980; 26)

Leviathan devletin ortaya çıkmasının en önemli nedeni Keynesyen yaklaşımın kabul edilmesi ile denk bütçe ilkesinin terk edilmesidir. Bu yaklaşımda, küçük ve denk bütçe politikası yerine büyük ve açık bütçe politikası hakimdir. Bu sebeple Keynesyen politikalar uzun dönemde demokrasinin devamı için önemli bir tehlike oluştururlar (Buchanan ve Wagner, 1977; 15).

Sonuç olarak, bugün, demokratik seçim sürecinin, devletin gücünü, sınırları içinde, halka zararsız şekilde tutabilmede yeterli olmadığı anlaşılmıştır. Kamu sektörünün büyümesinin ardındaki asıl gerçek, bu seçim sürecinin, aşırı vergilendirme ve harcamaları kontrol ede-mediği gerçeğidir. Vergiye sınır konulmamasının mantığının özünde bu gerçek vardır.

Leviathan devletin ortaya çıkardığı ekonomik sorunları şu şekilde özetleyebiliriz: (Aktan, 1991)

Kamu harcamalarının mevcut ve/veya potansiyel kamu gelirlerinden fazla olması ve bu surette ortaya çıkan bütçe açıkları,

Kamu harcamalarının vergi dışı kaynaklardan sağlan-ması zorunluluğu ve bu yüzden borç yükünün giderek artması,

Kamu harcamalarının, vergiler ve borçlanma dışında kısmen emisyon ile karşılanması ve bunun sonucunda çıkan enflas-yon,

Vergi yükünün de zaman içerisinde giderek artması ve bunun ekonomide büyüme ve verimlilik üzerinde olumsuz sonuçlar doğurması,

Vergi yükünün artması ile birlikte bireylerin “vergi sömürüsü” (taxplotation) altında ezilmesi ve toplumda vergi kaçakçı-lığının artması ve vergi ahlakının bozulması,

Enflasyonist süreç içinde artan vergi yükünün toplam yatırımlar üzerinde olumsuz sonuçlar doğurması,

Vergi kuralları, bireylerin uzun dönem planlarına da ışık tutacak bir şekilde ele alınmalı ve düşünülmelidir. Buchanan’a göre Leviathan’ı sınırlandırmanın bir yolu da, vergi kuralların ne olacağı ile ilgili be-

Page 151: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 151

lirsizliğin giderilmesidir. Bu belirsizliğin giderilmesi Leviathan’ın kuralları değiştirme yetkisinin sınırlandırılmasına bağlıdır (Bucha-nan ve Brennan, 1980; 187).

Buchanan’a göre düz oranlı vergileme şartının getirilmesi Leviathan’ı sınırlamayabilir. Eğer vergiler düz oranlı olur ise, politik süreç içeri-sinde karar alma yetkisine sahip olanlar vergi mükellefi vatandaşlar-dan soyutlanmış olacaktır.

Buchanan Leviathan’ın sınırlandırılması anayasal bir reform öner-mektedir. Bu anayasal reform hükümetin vergileme gücü üzerine konulan sınırlamaları içermektedir. Bu reform yardımsever ve bilinç-li hükümete normatif tavsiye vermeye çalışmaz (Buchanan ve Bren-nan, 1980; 190).

3. Vergi Konusunun ve Oranlarının Sınırlandırılması

Buchanan vergi konusunda özellikle durmaktadır. Buchanan'a göre kesin vergi düzeyleri anayasal olarak belirlenmeli ve sınırlandırıl-malıdır. Bunun gerçekleştirilmesinde Buchanan özellikle “adalet” konusu üzerinde durmaktadır. Adalet sağlanması açısından ulusal gelirin büyük bir bölümü belirlenmiş kollektif amaçlar için vergilen-dirilebilir. Ancak bu vergilendirilmenin tavanı anayasal olarak belir-lenmelidir.

Buchanan’a göre verginin üzerinden alındığı konunun sınırlandırıl-ması vergi sistemini de genel olarak sınırlandıracaktır. Bu sınır, vergi kapsamının belirlenmesiyle ortaya çıkar. Vergi kapsamını açıkça be-lirlemek, siyasi iktidarın vergilendirme yetkisini sınırlandırma yö-nünden önemlidir (Buchanan ve Brennan, 1980; 34).

Buchanan vergi konusunun dikkatle seçilmesi durumunda, mali oto-rite üzerine daha karmaşık sınırlamalara gidilmeksizin, mali sömü-rüden kurtulmanın mümkün olduğuna inanmaktadır (Buchanan ve Brennan, 1980; 40).

Mali anayasanın önemle üzerinde durduğu bir başka konu da vergi oranlarıdır. Vergi oranları konusunda mali anayasa oranların artan mı yoksa sabit mi olacağı, veya oranların nereye kadar artacağı üze-rinde durmaktadır.

Buchanan’a göre vergiler artan oranlı, düz oranlı veya azalan oranlı olabilir. Vergi sistemleri artan oranlıysa vergi, düşük gelirlilerden

Page 152: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

152 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

daha çok yüksek gelirlilerden, düz oranlıysa tüm mükelleflerden, azalan oranlıysa o zaman da yüksek gelirlilerden daha çok düşük gelirlilerden alınacaktır. Artan oranlı, düz oranlı ve azalan oranlı ver-gi sistemlerinin ne tür bir vergi konusuna uygulanacağı, vergilerin kişinin ekonomik davranışlarında meydana getireceği etkilere ve bu etkilerin toplum tarafından ne şekilde değerlendirildiğine bağlıdır. Buchanan vergilendirmenin düz oranlı olmasını istemektedir. Çünkü ancak bu şekilde siyasi iktidarın vergilendirme yetkisi sınırlandırıla-bilir (Buchanan ve Brennan, 1980; 34).

Hayek’in mali reform için ileri sürdüğü farklı iki önerisi, politikanın demokratik modeli kapsamındadır. Hayek, gelir vergisinin artan oranlı olmasına şiddetle karşı çıkmıştır. Düz oranlı vergi fikrinin sa-vunulmasının temelinde hukukun üstünlüğünün kabul edilmesi var-dır. Düz oranlı vergileme, bütün kuralların ve kanunların toplumda herkese eşit ölçüde geçerli olduğu fikrine dayanmaktadır. Vergi oran-larında artan oranlılık ise bu genellik ilkesini ihlal etmektedir (Buc-hanan ve Brennan, 1980; 189).

Belirsizlik başka bir oran yapısı ortaya çıkartabilir. Bu yaklaşımda, göreceli olarak vergi sisteminin artan oranlı mı veya azalan oranlı mı olacağı küçük bir ayrıntıdır. Bütçe harcamaları doğrultusunda oluş-turulacak vergi yapısı karar alma süreci içerisinde belirlenecektir. Elbette karar alma işlemi bütün bireylerin eşit haklara sahip olduğu bir rejim içerisinde birey değerlerini yansıtacak bir şekilde olmalıdır. (Buchanan, 1977; 88).

Buchanan'a göre burada olması gereken çok önemli bir şart, doğal olarak hangi oran yapısı benimsenirse benimsensin, ortaya konan tercih anayasal bir tercih olmalıdır. Böylece kendi çıkarlarını kolla-maya çalışan açgözlü bireylerin mali süreci baltalamaları da önlen-miş olacaktır.

Eğer hazırlanan teklifler anayasa aşamasında benimsenirse, vergi sistemi ile amaçlanan yeniden paylaşım bir meşruiyet kazanacaktır.

Buchanan özellikle anayasa aşamasında vergi oranlarının belirlen-mesi üzerinde durmaktadır. Bu sayede vergi mükellefleri ileride bek-lenmeyen bir değişikliğin olacağından korkmaksızın hareket edebile-ceklerdir.

Page 153: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 153

4. Kamu Harcamaları

Vergilere getirilecek bir anayasal tavan Buchanan'a göre kamu har-camalarına da getirilebilir. Buchanan ortaya konacak bir harcama tavanının kamu harcamalarını artırmak yerine harcamalarda kesin-tiye gitmeyi sağlayacak şekilde olmasını savunmaktadır (Buchanan ve Brennan, 1980; 125).

Buchanan'a göre harcama tavanının oluşturulması tek başına yeterli bir girişim değildir. Sonraki önemli bir aşamada bütün bireylerin faydası doğrultusunda bir paylaşım için anlaşmaya varılması gerekli-liğidir. Buchanan burada oybirliği “unanimity” ve pareto optimumu üzerinde durmaktadır. Böylece, toplumun bütün bireylerinin yararı-na olacak harcama programları ancak anayasal sınırlamalarla ortaya konabilecektir. Devletin vergilendirme ve harcama yetkilerinin sınır-landırılması, hem bireyin temel hak ve özgürlüklerinin korunması, hem de mali otoritenin daha adil hareket etmesi açısından gereklidir. (Buchanan,1986b; 166).

Buchanan’a göre kamu harcamalarının açık finansman ve aşırı borç-lanma ile karşılanması demokratik süreci ipotek altına almaktadır. Daha da kötüsü, bu davranış günümüzde artık ahlak dışı bir davranış olarak görülmemektedir (Buchanan, 1986b; 192).

5. Vergileme ve Harcamada Genellik İlkesi

Buchanan 1998 yılında demokrasi üzerine Congleton ile birlikte yap-tığı önemli çalışmasında özellikle genellik ilkesi üzerinde durmakta-dır.

Buchanan çalışmasında literatürde kullanılan genellik kriterinin mali muhasebenin harcama yönünü ihmal ettiği üzerinde durmakta ve bu kriterin daha genişletilmek zorunda olduğunu savunmaktadır (Buc-hanan ve Congleton, 1998; 12).

Buchanan’a göre vergilemede ve harcamada genellik ilkesinin uygu-lanması mali anayasanın önemli konularından bir tanesidir.

Günümüz sistemlerinde vergilendirmede genellik ilkesinin bir ölçüde uygulanmasına karşın kamu harcamaları açısından bu ilke kullanıl-mamaktadır. Kamu harcamalarının yerindeliğinin, hiçbir ön kritere bağlı kalmaksızın, devlet tarafından tespit edilmesi, kamu harcama-larını artıran ve verimsizliğe yol açan bir neden kabul edilebilir.

Page 154: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

154 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Buchanan vergilemede artan oranlığın kullanılmasını vergilemede genellik ilkesine aykırı bulmaktadır. Buchanan’a göre vergilemede düz oranlılığın kullanılması hem genellik ilkesini sağlayacak hem de vergilendirme yetkisini sınırlandırmış olacaktır (Buchanan ve Bren-nan, 1980; 34).

Buchanan genel kabul görmüş artan oranlı vergilendirmenin mali genelliğe ve adalet prensibine gerçekten uygun olup olmadığının tartışılması gerektiği üzerinde durmaktadır. Kamu harcamalarının yerindeliği konusunda karar verirken, göz önünde bulundurulabile-cek anayasal düzeyde somut kriterler olması gerektiğine inanmakta-dır.

Buchanan’a göre bütçe iki taraflıdır. Hem gelir hem de harcama tarafı vardır. Mali süreç içerisinde, rasyonel harcama ve vergilendirme kararları almak istiyorsak, bütçenin bu iki yönünün de bir arada düşünülmesi gerekmektedir. Oysa bugün geçerli olan, bütçenin bu iki yönünün birbirinden ayrı tutulmasıdır.

Buchanan’a göre vergilendirme ve harcamaya ilişkin kanunların birbirinden ayrı olması bütçe programlarının fayda ve maliyetlerini eş zamanlı değerlendirmemizi zorlaştırmaktadır.

Buchanan bu konuya Wicksell gibi yaklaşarak bir anayasal reform önermektedir. Buchanan’a göre yapılacak her harcamanın vergilen-dirme yoluyla finanse edilmesi zorunluluğunun getirilmesi, ilk za-manlarda bu kuralın bir prensip olarak benimsenmesi, daha sonra ise anayasa kuralı haline getirilmesi, uygun olabilir (Buchanan, 1976a; 21).

B. Bütçe Üzerine Anayasal Sınırlamalar

Buchanan, 1970’lere gelindiğinde ABD’de denk bütçe tartışmalarının başladığını, 1980’lerin ortalarında ise artık denk bütçe ilkesinin Fe-deral Anayasaya konulmasının savunulmaya başlandığını vurgula-maktadır (Buchanan, 1995a; 347).

Buchanan’a göre bu görüşü savunanlar, federal hükümet ve eyalet hükümetleri arasında bütçe dengesine ilişkin temel bir farklılığa dik-kat çekmişlerdir. Eyalet hükümetlerinde bütçe dengesizliği, borç se-netleri çıkartılmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü eyalet hükümet-leri para basma yetkisine sahip değildir. Federal hükümet para basa-

Page 155: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 155

bildiğinden, para basma yoluyla veya borç senedi çıkarma yoluyla, federal bütçeyi dengeden uzaklaştırabilir.

Federal Anayasaya denk bütçe ilkesinin yerleştirilmesi gereği üze-rinde duran Buchanan, federal devletin eyaletlerle arasındaki para yaratma gücündeki temel farklılıktan dolayı, federal düzeyde bir büt-çe dengesinin şart olduğunu savunmaktadır (Buchanan, 1995a; 349).

Buchanan’a göre bütçe içerisinde harcamaların finansmanının nasıl sağlandığı belirtilmez ise bütçe, sadece harcamaların miktarını gös-teren bir belge olmaktan daha öteye geçemez.

1896 yılında Wicksell, sadece etkili bir bütçe süreci hakkındaki prensipleri ortaya koymamış, aynı zamanda bu prensipleri uygulamak için gerekli anayasal kurallar bütününü de belirlemiş ve ifade etmiştir. Wicksell böyle bir anayasanın birçok unsuru içermesi gerektirdiğini belirtmiştir. Wicksell’in farkına vardığı unsurlardan çok önemli olanlardan biri, harcama önerilerinin harcamaları finanse edecek öneriler ile birlikte sunulmasıdır.

Buchanan’a göre eğer bir politikacı, harcamaları karşılayacak açık bir alternatif gelir ortaya koymaksızın, harcama programı önerebiliyorsa, bu durum politikacının kolayca sorumluluktan kurtulabileceği anlamına gelir. İşte bunu önlemek için Wicksell, mali sorumluluğun kaçınılmaz bir gereksinim olduğu sonucuna varmıştır. Denk bütçe zorunluluğu, devletin, söz verdiği harcamalar için gerekli kaynakları açıkça belli etmesi konusunda, uyması gereken, basit bir zorunluluktur. Nasıl ki, bir politikacı seçmenlerine harcama programları hakkında söz vermişse ve bu durumda, bu programların masraflarını karşılamak için gerekli sorumluluğu alması da doğalsa, denk bütçeye ilişkin yasa değişikliğini de bu şekilde değerlendirmek gereklidir. Denk bütçeye ilişkin yasal değişiklik isteğinin gerçek anlamı budur (Buchanan, 1995a).

Denk bir bütçe, mali karar almada, sorumluluk ve kaliteyi arttırmaya yardımcı bir uygulamadır. Denk bir bütçe, ardından tutarlı mali ilke-lerin uygulanabilmesi imkanını getirir. Bu yüzden denk bütçe yasa değişikliğinin pek çok unsuru, prensipten uygulamaya geçişi sağla-mada gösterilecek her çabada, ayrıntılı bir şekilde göz önünde bu-lundurulmalıdır. Özellikle, bütçenin tanımlanmasına, bütçenin denk olmasının ne anlama geldiğine ve buna ilaveten, bütçe açıklarına izin

Page 156: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

156 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

verilip verilmeyeceğine, bütçe fazlalarına ne yapılacağına dikkat edilmelidir.

Politikacılar kamu harcamalarını artırmak ve vergilemeden kaçın-mak eğilimindedirler. Denk bütçe olmaması politikacılara bu eğilim-lerini gerçekleştirme konusunda tam bir yetki vermektedir (Bucha-nan ve Wagner, 1977; 18).

Buchanan denk bütçenin gerçekleşmesi için anayasal bir değişikliği savunmaktadır. Buchanan özellikle beklenmeyen bir bütçe açığının harcamalar kısılarak üç ay içerisinde denkleştirmenin sağlanması gerektiği görüşündedir. Eğer bir bütçe fazlası oluşmuş ise, bu fazla-nın da ulusal borcun azaltılmasında kullanılmasının gerektiğini sa-vunmaktadır.

Buchanan'a göre anayasal değişiklik bütçenin büyüklüğünü ve alter-natif projeler arasındaki bölüşümü içermemelidir. Sadece yapılması gereken anayasal bir değişiklikle bütçenin denkliğinin sağlanması ve bunun anayasal bir çerçeveye oturtulması istenmektedir. Eğer seç-menler daha fazla harcama talebinde bulunurlarsa bu daha fazla ver-gi anlamına gelecektir.

Buchanan’ın denk bütçe ilkesinden sonra, üzerinde durduğu diğer bir ilke de ademi tahsis ilkesidir. Devlet gelirlerinin belirli harcama programları için toplanmaması anlamına gelen ademi tahsis ilkesi Buchanan tarafından eleştirilmekte ve bireysel açıdan ortaya çıkan olumsuz sonuçları vurgulanmaktadır. Buchanan’a göre bugün birey-ler ne için vergi ödediklerini bilmeden devlete bir gelir transferinde bulunmaktadırlar (Buchanan, 1963; 457).

Ademi tahsis prensibinin olumsuzlukları karşısında tahsis prensibi-nin yararları üzerinde duran Buchanan tahsis ilkesinin her bireyin bir seçmen olarak veya vergi mükellefi olarak doğrudan doruya yada kanuni mükellefleri aracılığı ile harcama kararlarına katılmalarını sağladığını belirtmektedir. Önce harcamanın bireylere kabul ettiril-mesi sonradan da bu harcamalar için vergi toplanması halinde birey-lerde vergi bilinci oluşacaktır. Tahsis ilkesi belirli devlet gelirlerini belirli devlet giderlerine tahsis etmek anlamında kullanılmaktadır. Bu ilke yürütme organına bütçe hazırlığı sırasında politik baskılar-dan uzaklaşma konusunda yardımcı olmaktadır.

Page 157: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 157

IV Parasal Anayasa

Buchanan ve Brennan 1981 yılında yaptıkları “Para ve Enflasyonda Monopol” (Monopoly in Money and Inflation) isimli çalışmada Hayek’in paranın özelleştirilmesi önerisini diğer parasal anayasa önerileri ile birlikte ele alarak değişik alternatifler ortaya koymaya çalışmışlardır (Buchanan ve Brennan, 1981; 60).

Buchanan’ın bu çalışmasına isim olarak monopol, para ve enflasyon kelimelerini seçmesi tesadüf değildir. Hayek’in paranın özelleştirilmesi fikrinin izlerini bu çalışmada bulmak mümkündür. Hayek’ göre enflasyonun gerçek nedeni para basma yetkisinin bir monopol olarak devlete verilmiş olmasıdır.

Buchanan’a göre para basılması ile ilgili anayasal bir kuralın olmaması durumunda, bu yetkiyi elinde bulunduranların keyfi davranmayacaklarının bir garantisi yoktur. Eğer ortada bir kural varsa ancak o zaman yetki sahiplerinin böyle bir kurala uyacakları beklentisi içerinde olabiliriz. 1970’li yıllarda ortaya çıkan enflasyonun sebebi, kurumsal olarak devletin sınırsız para basması olarak gösterilmiştir. Eğer enflasyon önlenmek isteniyor ise, para basma tekelinin anayasal olarak sınırlandırılması gerekmektedir (Buchanan ve Brennan, 1981; 65).

Buchanan (1981) politikacıların para basmak yolu ile yeni harcamalar yapmak için kaynak yaratmaya çalışacakları üzerinde durmaktadır. Çünkü yeni kaynak yaratmada vergileme popüler olmayan bir yoldur.

Yeni vergiler ile kaynak yaratılmaya çalışılması özel sektörün harcanabilir kaynaklarının azalmasına sebep olacaktır. Eğer borçlanma tercih edilir ise crowding-out etkisi ile karşı karşıya kalınabilir. Ancak bütün bunların yanında politikacıların para arzını artırma fırsatları vardır. Bunun önlenmesi için genellikle bir çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde politik baskıları elimine etmek için merkez bankalarının bağımsızlıkları gündeme gelmektedir.

Buchanan’a göre para politikasına karar veren bürokratlar politikacılardan ayrı pozisyonda olan bir kimsedir. Buna karşın ne bürokrat ne de politikacı düşük yatırım miktarı ve yüksek işsizlik oranları ile suçlanmak istemezler, bunun için gerekli popülist politikalara kolaylıkla alet olabilirler. Buchanan bunun durumun

Page 158: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

158 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

önüne geçmek için anayasal bir para politikasının olması gerektiği üzerinde durmaktadır.

Buchanan'a göre oyunun iyi oynanması, iyi oyunculardan daha çok iyi kurallara bağlıdır. Çünkü yüksek ahlaka sahip birey eğer oyunun kuralları iyi konulmamış ise yanlış işler yapma tehlikesi ile karşı karşıya olabilir (Buchanan ve Brennan, 1985; 150).

Enflasyon sadece bir iktisadi problem değildir, aynı zamanda politik bir problemdir. Problemin çözümü ise, sorumsuz davranışları engelleyecek yasal bir zeminde aranmalıdır. Bu da anayasal bir değişimi zorunlu kılmaktadır (Buchanan ve Wagner, 1977; 5).

Buchanan para politikasında altın para standardına tekrar dönülmesi veya merkez bankasının özerk ve bağımsız bir hale dönüştürülmesi düşüncesini de savunmaktadır.

Buchanan ekonomik istikrarı demokratik bir ortam içerinde sağlamaya çalışmaktadır. Para basmanın yasal kuralları politik karar alma mekanizması içerisinde gerçekleşecektir. Eğer böyle olmazsa Buchanan'ın deyimiyle “batan bir gemide hangi kurtarma botunun kullanılacağı tartışılır iken, gemi batıp herkes boğulabilir”. Dolayısıyla belli şeylerin yasalar ile belirlenmesi bir zorunluluktur. (Buchanan ve Brennan, 1981; 65).

Yasal olarak çok iyi hazırlanmış bir para arzı yasası varsa anarşi düzene dönüşecek ve rasyonel vatandaşların parasal beklentileri en iyi şekilde garanti altına alınmış olacaktır. Eğer bağlayıcı bir para arzı yasası yoksa parasal denge güvenilmez ve tehlikeli bir oluşum içerisine girecektir (Buchanan ve Brennan, 1980; 127).

Page 159: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 159

SONUÇ ve DEĞERLENDİRME

Günümüzün en üretken ve verimli iktisatçılarından birisi de kuşkusuz James M. Buchanan’dır. 1986 yılında Nobel Ekonomi Ödülü ile ödüllendirilen Buchanan, kamu tercihi ve anayasal iktisat yaklaşımları ile gelişmiş ve gelişmekte olan bir çok ülkenin bilim adamını etkilemiş, onlara yol göstermiş ve saygısını kazanmıştır. Örneğin 1999 yılında Buchanan’ın 80. doğum gününe değişik ülkelerden 100’e yakın meslektaşının katılması ve katılımcıların Buchanan ile ilgili çalışmalarını bir web sayfasına taşımaları, belki de dünyada bir ilk olmuştur.

Buchanan iktisat bilimine ve maliye teorisine ortodoks bir bakış açısıyla yaklaşmamıştır. Ortodoks bakış açısına hep eleştiriler getirmiştir. İktisat biliminin teknik araçlara tutsak edilmesini, iktisatçıların ise bu teknikleri niçin kullandıklarını bilmemelerini hep anlamsız bulmuştur.

Bir iktisatçı olarak Buchanan, ekonominin kıt kaynaklar içerisinde maksimizasyonu (maximisation) yerine Avusturya okulu mensupla-rının ve özellikle Hayek’in belirttiği “katalaksi” (catalaxy) üzerinde yoğunlaşmış bir iktisatçıdır. Katalaksi (catallaxy) kendi kendini idare eden bireyler arasında bir anlaşmayı ve gönüllü mübadeleyi içer-mektedir. Bu süreç sosyal hayatta gözlemlenebilir bir süreçtir. Bu yaklaşımda iktisatçıların politik sürece ve aşamalara bakmaları ge-rekmektedir. Özellikle mübadele paradigması ile ilgili olarak politik sürece bakılması gerekmektedir.

Buchanan’a göre iktisatçılar, piyasa mübadelesi üzerinde yoğunlaş-malı, karar alma sürecinin yerelleşmesini, bireyin üstünlüğünü, de-mokratik yapıları ve bunun oluşumunun sağlanması arasındaki iliş-kileri öğretiyor ve çalışıyor olmalıdır. Fakat iktisatçılar bunun yerine kıtlığın statik ortamı ve matematiksel göstergeler içerisinde boğul-maktadırlar.

Buchanan'a göre problem sadece kaynakların kıt olması değildir, eğer bütün kaynaklar ekonomik olarak bol olsa bile, bireyler arasın-

Page 160: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

160 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

daki mücadele daima var olacaktır. Hatta sosyal mücadele cennette bile ortaya çıkabilir

Problem üstünlük problemidir. Bireyin ideal olarak gördüğü durum, kendi eylemlerinde tam özgür ve diğerlerinin davranışlarını dizgin-lemiş olduğu durumdur.

Buchanan önceleri merkezi planlama ve sosyalizm gibi konulara bir libertarian sosyalist olarak ilgi duymuştur. Fakat, asla bireyci yakla-şımdan ve Adam Smith’in ve Knight’ın kapitalist öğretisinden sap-mamıştır.

Buchanan bireyci ve kapitalisttir, fakat özgürlüklere belirli sınırların konulması gerektiğine de inanmaktadır. Buchanan'a göre en mini-mum seviyede bir koruyucu devlet, bir sözleşme ve mülkiyet hakkını teminat altına alan bir yasal yönetim özgürlüklerin korunması için bir zorunluluktur.

Buchanan, liberaller konusunda Friedman gibi düşünmektedir. Fri-edman’a göre tutarlı bir liberal asla bir anarşist değildir. Bunlara ek olarak Buchanan, tutarlı bir liberalin anarşik bir ortam kadar Leviat-han bir ortamdan da korkması ve sakınması gerektiğini vurgulamak-tadır. Bunun için bireyler kadar devlet de yasalar ile sınırlandırılma-lıdır. Kısaca Buchanan'a göre tutarlı bir liberal bireycidir, anayasal-cıdır, sözleşmecidir ve demokrattır.

Buchanan'ın anayasal politik iktisat düşüncesini geliştirmesinde Jefferson, Hamilton, Madison, Jay ve George Mason’un öğretilerinin etkisi büyüktür. Özellikle Buchanan'ı Virginia Üniversitesi kütüphanesinde bulduğu Knut Wicksell’in henüz tercüme edilmemiş tezi önemli ölçüde yönlendirdi. Buchanan'a göre modern Kamu Tercihi Teorisinin ilk habercisi Wicksell’den başkası değildir. Wicksell aynı zamanda kollektif karar almada oybirliği (unanimity) kuralını tanımlayan ilk bilim adamıdır.

Buchanan özellikle anayasanın oluşturulmasında sözleşme üzerinde durmakta ve sözleşmenin toplumdaki bütün vatandaşları kapsaması gerektiğini vurgulamaktadır.

Bazı teorisyenler politikayı bir pozitif bilim olarak algıladılar. Bu teo-risyenler “iyi bir toplum” ve “kamu çıkarı” gerçekliğini ortaya çıkar-mak için kendilerini adadılar. Bu teorisyenler içerisindeki daha elitist olanları daha az aydınlanmış toplumun yanlış algılamalarını önleye-

Page 161: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 161

bilmek için “filozof yöneticiler” fikirlerini ortaya atmışlardır. Bu teo-risyenlerden daha demokrat olanları ise sosyal fayda fonksiyonu üzerinde durmuşlardır. Bu teorisyenlerin ne daha elitist olanlarının ne de daha demokrat olanlarının Buchanan ile çok fazla ortak yönleri yoktur. Buchanan teorik olarak ellerinde kutsal anahtarlar olan kimselerin var olduğunu kabul etmemektedir.

Buchanan’a göre teorisyenler önce birey ile işe başlamalıdırlar. Çün-kü sadece birey fayda ve faydasızlığı tecrübe edebilir, refahın alter-natif düzenlemelerini sıralayabilir, olması gerekenleri formüle edebi-lir

En temel seviyede, kurallar, insanın barış ve uyum içerisinde birlikte yaşama isteği doğrultusunda kendi mantığını bulur, bu da koruyucu devlet ile ortaya konulacaktır.

Buchanan'a göre politikanın temel görevi, bireylerin aralarında bir mücadele olmaksızın işlerini yürütebildikleri yasal bir zeminin sağ-lanmasıdır. Liberal rejimlerde hakların ve sözleşmelerin uygulanma-sı devletin yerine getirmesi gereken en önemli görevdir.

Buchanan anarşik düzenin ancak ideal insanlar için olduğunu vurgu-lamıştır. Fakat aşırı tutkuları olan insanın da hesaba katılması ge-rekmektedir. Fakat Buchanan anarşik düzenin doğasında da bir dü-zenleyici kuralın (regulatory rule) var olduğunu kabul etmektedir.

Buchanan'ın çalışmalarında düzenleyici kuralların iki örneğini bul-mak mümkündür.

Birinci örnekte bireyin kendi kendini yönetmesi gösterilmeye çalı-şılmaktadır. Buchanan bir kamusal kurumun var olmadığı zamanlar, bu örnekte kuralların faydasını göstermeye çalışmaktadır. Böylece anarşik bir düzende bile çevresinden izole olmuş birey kendi kendi-ne bir plan yapmak arzusunda olabilir. Yani kendi kendisi ile bir söz-leşme yapar.

İkinci örnek etik ve normatif sınırlamaları içermektedir. Buchanan'a göre yasal haklar içerisinde bir çok konuda evrensel anlaşmalara varılabilir. Örneğin insan ördürmeye, tecavüze, saldırı, şiddete ve hırsızlığa karşı tam bir oybirliği sağlanabilir.

Buchanan’a göre birlikte yaşamak için kurallara ihtiyaç vardır. Eğer kurallar olmazsa kuşku yok ki, insanlar bir kaos ortamında kendile-

Page 162: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

162 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

rini bulacaklardır. Bunun için yasal kurallara ihtiyaç vardır. Eğer in-san kurallara tamamıyla boyun eğerse kuralların yasal bir nitelik kazanmasına gerek olmayabilir. Eğer tam bir boyun eğme söz konusu değilse o zaman kuralların yasallaşması ve uygulanması gerekmek-tedir. Bütün bunlar sonuçta devleti ortaya çıkaran nedenlerdir.

Anayasa bir sözleşmedir. Eğer sözleşmeyi kabul eden herkes bu söz-leşmeden bir kazancı olacağına inanmazsa bu sözleşmeyi gönüllü olarak imzalamayacaktır. Anayasalar açık bir şekilde sosyal grup ve çıkarlar arasından ayrım yapan hükümler içermezler. Anayasa aşa-masında küçük grupların ve belirli bireylerin faydasına olan özel hü-küm ve kurallar dışarıda bırakılmalıdır.

Her şeyi bilen bir birey kendi çıkarlarını tatmin edecek bir anayasa talep edecektir. Fakat gerçek dünyaya baktığımızda sahip olunan anayasalar insanların o kadar da her şeyi bilen olmadıklarını gös-termektedir.

Anayasa yapanlar hükümleri açık ve anlaşılır olmasını isterler. Düzen, bir sosyal gerekliliktir ve adalette bir lüks değildir. Buchanan’a göre adalet fikri, bütün anayasa ve sözleşmeci yaklaşımın merkezini oluşturmaktadır. Kuralın adil olması oyuncuların peşin olarak hemfikir oldukları bir şeydir. Burada önemli olan oyuncuların hemfikir olmasıdır. Eğer oyuncular hemfikir ise kural adildir. Bu, oyuncular hemfikirdir, çünkü kural adildir anlamına gelmez.

Oybirliği olmaksızın hiçbir kural açık ve adil değildir. Adalet istemek ancak ilgili hükümleri talep etmekle olacaktır. Adil ve doğru kurallar doğru yasaları ortaya çıkarır, doğru bir davranış ise bu yasalar doğ-rultusunda gerçekleşen davranıştır.

Buchanan'a göre aslında tarihe bakıldığında anayasal sözleşmenin açık bir şekli var olmuş değildir. Haklar ve özgürlükler sözleşme bi-lincinin var olmadığı bir ortamda evrim sonucu ortaya çıkmıştır.

Buchanan'a göre demokrasi askeri cunta, tek parti diktatörlüğü gibi sistemlerle kıyaslandığında bireylerin tercihlerini yansıtan daha iyi bir sistemdir. Demokratik sistem içerisinde politika mümkün olan en geniş sosyal aktörlerin farklı çıkarlarını uzlaştırmaya çabalar.

Buchanan'a göre kamu çıkarı bireyin ne dediğinden daha öte bir şey değildir. Her bir birey, kamu çıkarının ne anlama geldiğini bilir. Birey

Page 163: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 163

toplumun doğal bir katılımcısıdır. Toplumdan uzak doğal bir mülteci konumunda değildir.

Buchanan sosyal evrim sürecinin etkinliğine inanmaz. Buchana’a göre kurumlar insanı geliştiren şeylere ihtiyaç olmaksızın da başarılı olabilir. Evrim sosyal bir ikilem ortaya çıkartabilir. Hayek’e göre ise temel kurumsal değişim spontan olarak yapısal etkinlik doğrultu-sunda evrim geçirecektir.

Buchanan’a göre bu yaklaşım büyük bir zarara sebep olmuştur. Ha-yek’in sosyal evrimin etkin bir kurumsal biçim oluşturacağı konu-sundaki yaklaşımı Buchanan tarafından eleştirilen bir yaklaşımdır. Hayek, kurumların tekrar biçimlenmesinde insana tam olarak gü-venmemekte ve kuşku ile bakmaktadır.

Hayek’e göre beşeri gelişmeler rasyonel bir plana göre değil, fakat kendiliğinden spontan olarak oluşmaktadır. Hayek’in düşünce sisteminde kurucu ya da yapıcı akılcılık yerini libertarian evrimcilik ve spontan düzen anlayışına bırakmıştır.

Buchanan’ın politik iktisat yaklaşımının hareket noktası kollektif sü-reç içerisinde bireylerin öneminin algılanmasıdır. Buchanan’a göre eğer insanlar kabul ettikleri paradigma içerisinde politik düzeni an-layamazlarsa, uygun bir toplumun ortaya çıkması mümkün değildir.

Anayasal reform içerisinde bilinçli bir eylemin gerekli olduğu gerçe-ği, eylem veya reformun pratikte öngörülebileceği anlamına gelmez. Örneğin kamusal mal konusunda herkes bu kamusal maldan elde edilecek faydayı bedava olarak elde edeceğini düşünürken, hiç kimse bu malın maliyetini ödemek için güdülenmeyebilir.

Pozitif Kamu Tercihi Teorisinin temel analizleri politik düzenin te-mel kurallarındaki değişimleri açıklamaya çalışmazlar. Zaten bu de-ğişiklikler meydana gelecektir. Örneğin 1978 yılında 13. madde ile bütçe sınırlandırılmasında olduğu gibi.

13. madde örneğinde bireyler, bu maddenin özel çıkarlara karşı ol-masına rağmen, sosyo-politik düzendeki değişiklikleri desteklemiş-lerdir. Buchanan’a göre sosyo-politik oyunu tanımlayan temel kural-lar içerisindeki reform için ümitvar olmak gerekmekte ve kişisel çı-karlara zarar veren elementlerin ortaya çıkartılması gerekmektedir.

Page 164: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

164 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Anayasaların ve kurumların zaman içerisinde değişmeleri bir zorun-luluktur. Buchanan’a göre önemli olan ise, düşünülmeden konserva-tif olarak alınan bir tavırdan kaçınılmasıdır.

Buchanan’a göre oyunun kuralları en iyi bir şekilde belirlenmek zo-rundadır. Her bir turda kuralları değişen bir oyunun kuralları, olma-yan bir oyundan farkı yoktur.

Kurallar sosyal stabilite ve öngörülebilirliliğin birer temel dayanağı-dır. Buchanan’ın ortaya koymaya çalıştığı sistem içerisinde kuralların oluştuğu süreç çok önemlidir. Buchanan burada Rawls’ın “cehalet örtüsü” üzerinde durmaktadır. Buchanan’a göre bireyler gelecekteki pozisyonlarını göremezler.

Buchanan kurallarda yapılacak değişikliğin düşünüldükten sonra yapılması gerektiği üzerinde durmaktadır. Eğer bir değişiklik olacak-sa bu değişikliğin demokratik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Ancak partiler ve hükümet arasında var olan rekabet kendi çıkarını kollayan politikacılara ve diğer çıkar gruplarına karşı ortanca seç-meni tam olarak korumak için yeterli değildir. Kuralların değişmesi için Wicksell’in önerdiği oy birliğine ihtiyaç vardır. Oybirliği kuralı yerine oyçokluğu kuralının tercih edilmesi devlerin gücünün sınır-landırılması açısından daha az etkili bir durumun ifadesidir.

Buchanan’ göre üç önemli düşünce daima akılda tutulmak zorunda-dır:

Birincisi; anayasal kurallar vatandaşları olduğu kadar liderleri de sınırlandırmalıdır. Örneğin kamu harcamalarına anayasal bir tavan getirilmeli, bütçe ise kendi haline bırakılmamalıdır. Politikacılar ken-di seçmenlerine karşı duyarlı olmalıdırlar.

Yasalar toplumun bütün üyeleri tarafından anlaşılabilmesi için basit ve açık olmalıdır. Bunların içerisinde en önemlisi ise, mali yasaların toplumun sahip olduğu değerlerin bir yansıması ve ifadesi olmasıdır. Ayrıca bu yasaların ortaya koyduğu emirler birer kutsal emir gibi görülmelidir. Yasalarda bir değişikliğe gidileceği zaman, dikkat edil-mesi geren en önemli husus, bu değişiklikten yararlanacakların güç-lerinin sınırlandırılmasıdır.

İkincisi; anayasal kurallar önceden düşünüldüğü şekilde değiştiril-melidir. Optimal yasalara mevcut yasaların üzerinde yapılan tartış-

Page 165: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 165

malar sonucu ulaşılabilir. Bu süreçte oybirliği önemli bir yere sahip-tir. Ortaya çıkan yasa herkese hitap edebilmelidir.

Eğer toplumun bütün üyeleri yapılanlardan memnun ise, anayasal kuralların değiştirilmesine gidilebilir.

Anayasal kuralların değiştirilmesinde ideal olan, yüzde yüzlük bir desteğin sağlanmasıdır. Ancak yüzde 51’lik bir çoğunluk, yani oy çok-luğu da yetersizdir. Wicksell sekizde beşlik bir çoğunluğun uygun olacağını belirtir. ABD’de 13 nolu yasa ile bu çoğunluk üçte iki olarak öngörülmüştür.

Üçüncüsü; anayasal kurallar geniş kapsamlı bir bakış doğrultusunda Pareto optimalliği sağlanarak toplamı sıfır olmayan bir oyun içeri-sinde değiştirilmelidir.

Buchanan’a göre gerçek bir anayasal iktisatçı kuralların bir mantığı-nın olduğuna olan inancını yitirmemelidir.

Anayasalcılığı savunanlar sistemin genel kurallarını değiştirerek sos-yal yapı üzerinde reform yapmaya çalışırlar. Bu süreç içerisinde şim-di öngörülemeyen fakat gelecekte arzu edilebilir değişiklikleri eski değer yargılarını koruyarak gerçekleştirirler. Anayasalcılığı savunan açısından önemli olan sosyal önceliklerin ötesinde içinde bulunulan süreçtir.

Buchanan’a göre yasaların ortaya çıkması kendiliğinden değil (gö-rünmez el yaklaşımında olduğu gibi) bir anlaşma ile meşrulaşmış temkinli bir eylemin sonucundadır. Razı olma ve sözleşme burada iki önemli faktördür.

Sosyal gerçek, temel olarak fiziksel gerçeklerden bağımsız değildir. Ancak sosyal gerçeklerde nihai gözlemlenen şey insan davranışıdır. Ekonomi bilimi içerisinde araştırma yapanlar sosyal realiteyi araştırmada ve yorumlamada farklı olabilirler. Bu politik iktisat için de söz konusudur. Her gözlemci bir iktisatçı olmak için gerekli şartları taşıyabilir. Ancak her bir iktisatçı yapmış olduğu araştırmada farklı kişisel yorum ve anlayışa sahiptir.

Musgrave de Buchanan gibi Wicksell’den etkilenmiş fakat onu farklı yorumlamıştır. Musgrave devletin kaynak tahsisi, gelir dağılımı ve stabilizasyon gibi mali görevleri olduğu üzerinde durmuş ve artan ihtiyaçların karşılanması için devletin bu tür görevleri olması gerek-

Page 166: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

166 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

tiğini savunmuştur. Devlet vatandaşlarının isteklerini yerine getir-mek zorundadır.

Buchanan bu yaklaşımına tamamen karşı çıkmıştır. Ekonomide dev-letin payının artması bir ortak varlık etkisi yüzündendir. Verginin tabanı da bu ortak varlık ile açıklanabilir. Devletin vergiler ile fi-nansmanını sağladığı belirli kamu harcamaları yine belirli bireyler tarafından tüketilir. Böylece kamu kesiminin genişlemesi için daima bir eğilim vardır. Musgrave bu görüşe karşı çıkmıştır. Devlet, gelirle-rini maksimize etme eğiliminde olan bir kurum değildir. Bu açıdan devlete belirli sınırlamalar getirmek anlamsızdır.

Buchanan devletin genişlerken sunduğu kamusal mal ve hizmetlerin payının çok az olduğunu iddia etmiştir. Örneğin kamusal mallar GSMH’nın ancak yüzde 10’nu kadardır ve bu miktar ile devletin niçin büyüdüğü açıklanamaz.

Musgrave devletin, babanın çocuklarına yaptığı babalık görevi gibi bir göreve sahip olması gerektiğini savunmuştur. Buchanan bu yak-laşımlara karşıdır. İnsanların babalık ile ilgili hisleri doğru olabilir ancak devletlerin babalık yapması için herhangi bir felsefi temel bu-lunmamaktadır.

Buchanan’a göre devlet belirli kurallar altında davranmak zorunda-dır. Görünmez elin düzgün bir şekilde çalışması devletin belirli kural-lar altında olmasına bağlıdır. Buchanan bunun yerel seviyede olma-sının yanı sıra federal hükümet seviyesinde de olmasını savunmak-tadır. Anayasal kurallar devletin düzgün bir şekilde çalışması için zorlayıcı bir etkiye sahip olacaktır.

Buchanan mali rekabeti savunmaktadır. Eğer bir devlet kaynakları verimsiz kullanıyor ise, hareketli olan üretim faktörleri bu devleti terk edip kendine başka yerler arayacaktır. Dünyada kaynaklarını etkin kullanan devletleri bulmak o kadarda zor değildir. Burada önemli olan sonuçtur. Kaynakların başka devletlere veya eyaletlere gittiğini gören bir devlet veya eyalet kendini yeniden disipline ede-cek ve kaynak kullanımında etkinliği sağlamak için çalışacaktır.

Buchanan Avrupa Birliği’nin rekabetçi federalizme geçeceğini yani güçlü merkeziyetçiliği terk edeceğini tahmin etmektedir. Bunun ger-çekleşmesinin şartı ise, açık bir şekilde oyunun kurallarının yazıldığı bir anayasanın olmasıdır.

Page 167: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 167

Buchanan bir politik iktisatçı olarak politika bilimi, politik sosyoloji ve politik felsefe ile de ilgilenmiştir. Hatta bu sınırları da aşarak son zamanlarda sosyo-ekonomik politik düzeni ve bu düzenin içerisin-deki ahlaki boyutu inceleme alanı olarak seçmiştir. Buchanan’a göre artık 18. yüzyılda olduğu gibi birer ahlak filozofu olmanın zamanı gelmiştir. Gelinen bu noktada, kurumsal reform tartışmaları ahlak üzerine odaklanmalıdır.

Bir insanın moral kapasitesi politik, kollektif bir ilişkide gönüllü bir ilişkiye göre zorlanabilir. Eğer sosyal bir ilişkide birey çok fazla poli-tize olursa, bireyin moral kapasitesi tamamen tükenebilir.

Birey, bir yeniden dağıtım politikası gerçekleştirildiği zaman, kendi sınıflarını, gruplarını, coğrafi bölgelerini göz önünde tutarak kendi dar çıkarlarını dikkate almaya çalışacaktır. Sonuç olarak yeniden da-ğıtım politikası ile birlikte bireylerin devletten elde ettikleri fayda ödeyecekleri vergiden fazla olabilecektir.

Buchanan’ın üzerinde durduğu diğer bir konu da 1989-91 yılları ara-sında gerçekleşen ve kollektif anlayışın yıkılması ile sonuçlanan Rus-ya’daki büyük devrimdir. Bu devrimi politik iktisatçılar, politika bi-limi ile uğraşanlar ve politik felsefeciler önceden göremediler.

Buchanan bu konu üzerinde Fukuyama’nın (1992) vardığı sonuçları tekrar gündeme getirmeye çalışmıştır. Acaba bireyci yaklaşım ve kol-lektivizm arasındaki uzun diyalektik çatışma sona erdi diyen Fuku-yama haklı mıdır?

Buchanan’ın cevabı çok nettir. Komünist sistem içerisinde bireyler kendi kişiliklerini ulus devlet veya ulusal kollektivizm ile birleştir-mişlerdir. Sonuç olarak bu durum moral toplumun zayıflamasına sebep olmuştur ve komünist sistemler birer birer çökmeye başlamış-lardır.

Buchanan soğuk savaş sonrası artık ulus devlet modelinin ve üniter yapıların değişimle karşı karşıya olduklarını söylemektedir. Olması gereken ise, merkezi yönetimlerin bazı yetkilerini yerel yönetimlere devretmesinin bir zorunluluk olmasıdır.

Klasik iktisatçıların en büyük keşfi piyasaların karşılıklı çıkarlar için mükemmel bir şekilde çalışmasıdır. Bu süreçte mülkiyet ve bireysel hak ve özgürlükler en iyi şekilde tanımlanmak zorundadır.

Page 168: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

168 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Bütün bunlara rağmen piyasa ekonomilerinde bile, fırsatçı davranış-ların üzerine sınırlamalar gerekmektedir. İdeale ulaşmak için bu sı-nırlamalar bir zorunluluktur.

Buchanan’a göre yapılan reformlar ile kamu sektörünün toplam eko-nomideki payı yüzyılın ortasındaki haline dönüştürülebilirse bu bir başarı olacaktır. Soğuk savaşın gölgesinde büyüyen devlet, dışsal ekonomilere dikkat etmeden büyüdü. Çok geç de olsa 1990’lı yıllarda bunlar görüldü ve kamu sektörünün payının azaltılmasına yönelik reformlar gerçekleştirildi. Buchanan’a göre kamu sektörünün nispi büyüklüğündeki bir büyük düşüş, ihtiyaç duyulan dönüşümün başa-rısı için iyi bir gösterge olacaktır.

Kamu ekonomisinde toplum bir vergi kaynağı olarak görülür. Bu vergiler ile kamu malları finanse edilecektir. Kamu ekonomisinin büyüklüğündeki bir azalma, daha az vergi anlamına gelmekte ve top-lam ekonomik değerde bir artışa sebep olacaktır.

Genel olan ve hem vergileme hem de kamusal mal teminini büyük ölçüde azaltan bir anayasal sistem çoğunluğun rant kollamasını azal-tabilir.

Buchanan 20. yüzyılı çok kötü bir yüzyıl olarak görmekte ve bu yüz-yılda kollektif kontrollerin insanların üzerinde olumsuz etkilere yol açtığını vurgulamaktadır.

Buchanan kişisel bağımsız davranışı, kurallara uymayı, kendi kendi-ne yeterliliği, çok ve sıkı çalışmayı, kendine güveni, karşılıklı saygı ve hoşgörüyü sosyal sermaye olarak görmekte ve 20. yüzyılın başarısız-lığının temelinde bu tür sosyal sermayenin yok olmasına izin veril-mesinin yattığını söylemektedir.

Buchanan moral düzenin 20. yüzyılın başındaki klasik liberal ideale karşılık geldiğini vurgulamaktadır. Fakat yüzyılın sonuna gelindiğin-de bir çok problem ile karşı karşıya kalındığı üzerinde durmaktadır.

Piyasa başarısızlığı, piyasalar başarısız olduğu zaman var olur. Piyasaların başarısız olması bireylerin bu başarısızlığı algılamalarına bağlıdır.

Keynes, makro-ekonomik hedeflerin başarılması için devletin bütçeyi kullanmasını tavsiye etmiştir. Ancak bu tavsiyede politik karar alma sürecinin ihmal edildiği bir gerçektir. Devletin topladığı

Page 169: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 169

vergiden daha fazla harcama eğilimine sahip olması, ciddi bütçe açıklarına sebep olmaktadır.

İyi bir toplumun oluşturulabilmesi için bireyleri Hobbes’un işaret ettiği Leviathan ortamdan kurtaracak ve ekonomik mübadeleyi sağlayacak kurallar dizisine ihtiyaç olacaktır. Buchanan’ın belirttiği gibi oyunun kuralları olmadan toplumdaki bütün bireylerin birbirleri ile uyum içerisinde yaşamaları mümkün değildir.

Buchanan bir libertarian olarak hem özel mülkiyete ve gönüllü mübadeleye hem de anayasal sınırlar ile bir Leviathan’a dönüşümü engellenmiş devlete inanmaktadır.

Bu tezde incelemeye çalıştığımız ve Buchanan’ın geliştirdiği önemli görüş ve yaklaşımlara geniş bir perspektifle bakıldığında ülkemizin mali ve ekonomik sorunlarının çözümü için de bir çok katkının olduğu görülecektir. Özellikle kronikleşmiş bütçe açıklarından kaynaklanan borçlanma kısır döngüsü ve bu döngünün neden olduğu diğer olumsuz ekonomik problemlerin, yüksek enflasyon gibi, çözümünde Buchanan’ın savunduğu Anayasal İktisat önerisi dikkate alınmalıdır.

Page 170: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

170 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

KAYNAKLAR

Aktan, C. C. (1991). Viginia Politik İktisat Okulunun Öğretisi: Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat. Banka ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, Yıl:28, sayı:11.

______________. (1994a). James M. Buchanan’ın Politik İktisada Katkıla-rı. Türkiye Günlüğü, 26:39-49.

______________. (1994b). Çağdaş Liberal Düşüncede Politik İktisat. Takav Matbaası: Ankara.

______________. (1996). Ekonomik Anayasa. TİSK İnceleme Yayını, İs-tanbul.

______________. (1997). Anayasal İktisat ve Ekonomik Anayasa. İz Yayın-cılık: 232, İstanbul.

______________. (1999a). Demokrasi, Liberalizm ve Sınırlı Devlet. Yeni Türkiye Dergisi, 25: 142-145.

______________. (1999b). 21. Yüzyıl ve Anayasal Demokrasi. Yeni Türki-ye Dergisi, 29: 600-606.

______________. (1999c). “Ideas Do Have Consequences”, http://www.gmu.edu/jbc/fest/files/aktan.htm, 30.12.1999.

Arrow, K.J. (1951). Social Choice and Individual Values. New York.

Atkinson, A. B. (1987). James Buchanan’s Contributions to Econo-mics. Scandinavian Journal of Economics, 89 (1): 5-15.

Baird, C. W. (1989). James Buchanan and the Austrians: The Common Ground. Cato Journal, 9(1): 211-30.

Barro, R.J. (1974). Are Government Bonds Net Wealth?, Journal of Political Economy, 82: 1095-1118.

Barro, R.J. (1979). On the Determination of the Public Debt, Journal of Political Economy, 87: 940-971.

Barry, N. P. (1984). Unanimity, Agreement and Liberalism: A Critique of James Buchanan’s Social Philosophy. Political Theory, 12 (4): 579-96.

Page 171: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 171

Black, D. (1948). On the Rational of Group Decision Making. Journal of Political Economy, 56.

Boettke, Peter J. (1998). James M. Buchanan And The Rebirth Of Poli-tical Economy. in: Ric Holt and Steven Pressman, eds., Economics and Its Discontent: Dissent in 20th Century Economics, Edward Elgar Pub-lishing.

Brennan, G. (2000). Onwards and Upwards: James Buchanan at 80. Public Choice, 104: 1-18.

Broadway, R. & Flatters F. R. (1982). Equalization in a Federal State: An Economic Analysis. Ottowa: Economic Council of Canada.

Buchanan, J. M. (1949). The Pure Theory of Government Finance: A Suggested Approach. Journal of Political Economy, 57: 496-505.

______________. (1950). Federalism and Fiscal Equity. American Econo-mic Review, 40: 583-99.

______________. (1951). Knut Wicksell on Marginal Cost Pricing. Sout-hern Economic Journal, 17: 173-78.

______________. (1954a). Individual Choice in Voting and the Market. Journal of Political Economy, 62: 334-43.

______________. (1954b). Social Choice, Democracy, and Free Markets. Journal of Political Economy, 62: 114-23.

______________. (1958). Public Principles of Public Debt. Homewood: Richard D. Irwin.

______________. (1959). Positive Economics, Welfare Economics and Political Economy. Journal of Law and Economics, 2: 124-38.

______________. (1960a). La Scienza delle finanze: The Italian Tradition in Fiscal Theory," in: Fiscal Theory and Political Economy: 24-74.

______________. (1960a). Fiscal Theory and Political Economy. Chapel Hill: University of North Carolina Press.

______________. (1960b). The Public Finances. Homewood: Richard D. Irwin.

______________. (1961). Simple Majority Voting, Game Theory, and Re-source Use. Canadian Journal of Economics and Political Science, 27: 337-48.

Page 172: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

172 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

______________. (1962a) The Relevance of Pareto Optimality. Journal of Conflict Resolution, 6: 341-54.

______________. (1962b). Politics, Policy, and the Pigovian Margins. Eco-nomica, 29: 17-28.

______________. (1963). The Economics of Earmarked Taxes. Journal of Political Economy, 71: 457-69.

______________. (1964). Fiscal Institutions and Efficiency in Collective Outlay. American Economic Review, 54: 227-35.

______________. (1965a). An Economic Theory of Clubs. Economica, 32: 1-14.

______________. (1965b). Ethical Rules, Expected Values, and Large Numbers. Ethics, 76: 1-13.

______________. (1966a). Public Finance in Democratic Process: Fiscal Institutions and Individual Choice. Chapel Hill: University of North Carolina Press.

______________. (1966b). Externality in Tax Response. Southern Econo-mic Journal, 33: 35-42.

______________. (1966c). Monetary and Fiscal Policies for Economic Growth in a Free Society. Politico, 31: 801-07.

______________. (1967a). Fiscal Policy and Fiscal Preference. Papers on Non-Market Decision Making, 1: 1-10.

______________. (1967b). Politics and Science: Reflections on Knight's Critique of Polanyi. Ethics, 77: 303-10.

______________. (1967c). Public Goods in Theory and Practice. Journal of Law and Economics, 10:193-97.

______________. (1968). Demand and Supply of Public Goods. Chicago: Rand-McNally.

______________. (1969). Cost and Choice: An Inquiry in Economic Theory. Chicago: Markham Publishing Co.

______________. (1970). Notes on the Economic Theory of Socialism. Public Choice, 8: 29-43.

Page 173: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 173

______________. (1973). The Coase Theorem and the Theory of the State. Natural Resources Journal, l3: 579-94.

______________. (1975a). The Limits of Liberty: Between Anarchy and Leviathan. Chicago: University of Chicago Press.

______________. (1975b). Public Finance and Public Choice. National Tax Journal, 28: 383-94.

______________. (1975c). Utopia, The Minimal State, and Entitlement. Public Choice, 23: 121-26.

______________. (1975d). A Contractarian Paradigm for Applying Eco-nomic Theory. American Economic Review, 65: 225-30.

______________. (1976c). Barro on the Ricardian Equivalence Theorem. Journal of Political Economy, 83: 337-42.

______________. (1976a). Taxation in Fiscal Exchange. Journal of Public Economics, 6: 17-29.

______________. (1976b). The Justice of Natural Liberty. Journal of Legal Studies, 5: 1-16.

______________. (1977). Freedom in Constitutional Contract: Perspectives of a Political Economist. College Station: Texas A & M University Press.

______________. (1978). Markets, States, and the Extent of Morals. Ame-rican Economic Review, 68: 364-68.

______________. (1979a). What Should Economists Do? Indianapolis, In-diana: Liberty Press.

______________. (1979b). Constitutional Constraints on Governmental Taxing Power. ORDO, Band 30, (Stuttgart: Gustav Fischer Verlag): 334-59.

______________. (1979c). Politics without Romance: A Sketch of Positive Public Choice Theory and Its Normative Implications, Inaugural Lec-ture, Institute for Advanced Studies, Vienna, Austria, IHS Journal, Zeitschrift des Instituts für Höhere Studien, 3: B1-B11.

______________. (1981). Revenue Implications of Money Creation Under Leviathan. American Economic Review, 71: 347-51.

Page 174: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

174 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

______________. (1983a). The Public Choice Perspective. Economia delle scelte pubbliche, 1: 7-15.

______________. (1983b). Rent-Seeking, Non-Compensated Transfers, and Laws of Secession. Journal of Law and Economics, 26: 71-86.

______________. (1983c) The Achievement and Limits of Public Choice in Diagnosing Government Failure and in Offering Bases for Constructi-ve Reform. in: Anatomy of Government Deficiencies, ed. Horst Ha-nusch (Berlin: Springer-Verlag), 15-26.

______________. (1984). The Ethical Limits of Taxation. Scandanavian Journal of Economics, 86: 102-14.

______________. (1985a). Constitutional Democracy, Individual Liberty, and Political Equality. Jahrbuch für neue Politische Ökonomie Band 4: 35-47.

______________. (1985b). The Moral Dimension of Debt Financing. Eco-nomic Inquiry 23: 1-6.

______________. (1986a). Better Than Plowing. Banca Nazionale del La-voro Quarterly Review, 159: 359-75.

______________. (1986b). Liberty, Market, and State: Political Economy in the 1980s. Brighton, England: Wheatsheaf Books.

______________. (1986c) The Economic Consequences of the Deficit. Scelte pubbliche 4: 149-56.

______________. (1987a). The Constitution of Economic Policy. American Economic Review, 77: 243-50.

______________. (1987b). Tax Reform as Political Choice. Journal of Eco-nomic Perspectives, 1: 29-35.

______________. (1987c) Towards the Simple Economics of Natural Li-berty: An Exploratory Analysis. Kyklos, 40: 3-20.

______________. (1988a). Contractarian Political Economy and Constitu-tional Interpretation. AEA Papers and Proceedings, 78 (2): 135-39.

______________. (1988b). Is Public Choice Immoral? Virginia Law Re-view, 74: 179-89.

______________. (1988c). Market Failure and Political Failure. Cato Jour-nal, 8: 1-14.

Page 175: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 175

______________. (1989a). Essays on the Political Economy. Honolulu: University of Hawaii Press.

______________. (1989b). Nobelity. Eastern Economic Journal, 15: 339-48.

______________. (1989c). Reductionist Reflections on the Monetary Constitution. The Cato Journal, 9 (2): 295-99.

______________. (1990a) The Domain of Constitutional Economics. Cons-titutional Political Economy, 1:1-18.

______________. (1990b). Born Again Economist. Lives of the Laureates: Ten Nobel Economists, ed. William Breit. Cambridge, MA: MIT Press.

______________. (1990c). Socialism Is Dead But Leviathan Lives. Wall Street Journal, 18 July.

______________. (1991a). Constitutional Economics. IEA Masters of Mo-dern Economics Series, Oxford: Basil Blackwell.

______________. (1991b). An American Perspective on Europe's Consti-tutional Opportunity. Cato Journal, 10 (3): 619-29.

______________. (1991c). Economics in the Post-Socialist Century. The Economic Journal, 101: 15-21.

______________. (1991d). The Minimal Politics of Market Order. Cato Journal Special Issue, (2): 215-26.

______________. (1992). Public Choice after the Revolutions: 1989-91, Economia delle scelte pubbliche, 2 (3): 93-101.

______________. (1993) The Political Efficiency of General Taxation. Na-tional Tax Journal, 46 (4): 401-411.

______________. (1994a). Notes on the Liberal Constitution. Cato Journal, 14 (1): 1-9.

______________. (1994b). The Political Efficiency of General Taxation. National Tax Journal, 46 (4): 401-10.

______________. (1994c). Ethics and Economic Progress. Norman. Ok.: University of Oklahoma Press.

______________. (1995a). Clarifying Confusion About the Balanced Bud-get Amendment. National Tax Journal, 48 (3): 347-55.

Page 176: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

176 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

______________. (1995b). Economic Science and Cultural Diversity. Kyk-los, 48 (2): 193-200.

______________. (1995c). Federalism As an Ideal Political Order and an Objective for Constitutional Reform. Publius, 25: 19-27.

______________. (1995d). Individual Rights, Emergent Social States, and Behavioral Feasibility. Rationality and Society, 7: 141-50.

______________. (1996a). Federalism and Individual Sovereignty. Cato Journal, 15:259-68.

______________. (1996b). Economic Freedom and Federalism: Prospects for the New Century. Asian Journal of Business & Information Systems, 1: 5-10.

______________. (1997). Post Socialist Political Economy: Selected Essays. Edward Elgar.

______________. (1999). The Logical Foundation of Constitutional Li-berty. Liberty Fund, Inc.

Buchanan, J. M. & Tullock, G. (1962). The Calculus of Consent: Logical Foundations of Constitutional Democracy. Ann Arbor: University of Michigan Press.

Buchanan, J. M. & Brennan, G. (1977). Towards a Tax Constitution for Leviathan, Journal of Public Economics, 8: 255-73.

______________. (1979). The Logic of Tax Limits: Alternative Constituti-onal Constraints on the Power to Tax, National Tax Journal, 32: 11-22.

______________. (1980). The Power to Tax: Analytical Foundations of a Fiscal Constitution. New York: Cambridge University Press.

______________. (1981). Monopoly in Money and Inflation: The Case for a Constitution to Discipline Government, Hobart Paper 88. London: Ins-titute of Economic Affairs.

______________. (1985). The Reason of Rules - Constitutional Political Economy. Cambridge: Cambridge University Press.

Buchanan, J. M. & Bush, W. C. (1974). Political Constraints on Cont-ractual Redistribution. American Economic Review, 64: 153-57.

Page 177: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 177

Buchanan, J. M. & Congleton, R. D. (1998). Politics by Principal, Not Interest. New York: Cambridge University Press.

Buchanan, J. M. & Forte F. (1964). Fiscal Choice Through Time: A Ca-se for Indirect Taxation? National Tax Journal, 17: 144-57.

Buchanan, J. M. & Goetz, C. J. (1972). Efficiency Limits of Fiscal Mobi-lity. Journal of Public Economics, 1: 25-43.

Buchanan, J. M. & Lee, D. R. (1982a). Tax Rates and Tax Revenues in Political Equilibrium: Some Simple Analytics. Economic Inquiry, 20: 344-54.

______________. (1982b). Politics, Time, and the Laffer Curve. Journal of Political Economy, 90: 816-19.

______________. (1994). On a Fiscal Constitution for the European Un-ion. Journal des Economistes et des Etudes Humaines, 5 (2/3): 219-32.

Buchanan, J. M. & Musgrave, R. (1999). Public Finance and Public Choice: Two Contrasting Visions of the State. The MIT Press.

Buchanan, J. M. & Pauly, M. (1970). On the Incidence of Tax Deducti-bility. National Tax Journal, 23: 157-67.

Buchanan, J. M. & Tollison, R. D. (1972). Theory of Public Choice: Poli-tical Applications of Economics. eds. Ann Arbor: University of Michi-gan Press.

______________. (1984). The Theory of Public Choice–II. Ann Arbor: Uni-versity of Michigan Press.

Buchanan, J. M. & Vanberg, V.(1988). Rational Choice and Moral Or-der. Analyse & Kritik, 10: 138-60.

Buchanan, J. M. & Wagner, R. E. (1967). Public Debt in a Democratic Society. American Enterprise Institute.

______________. (1977). Democracy in Deficit: The Political Legacy of Lord Keynes. New York: Academic Press.

Buchanan, J. M. & Yoon, J. Y. (1994). The Return to Increasing Returns. eds., Ann Arbor: University of Michigan Press.

______________. (1995). Rational Majoritarian Taxation of the Rich: With Increasing Returns and Capital Accumulation. Southern Economic Journal, 61(4): 923-935.

Page 178: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

178 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Buchanan, J. M., Tollison, R. D. & Vanberg V. J. (1987). Economics: Between Predictive Science and Moral Philosophy. College Station: Texas A & M University Press.

______________. (1989). Explorations into Constitutional Economics. Eds., College Station: Texas A & M University Press.

Buchanan, J. M., Tollison, R. D., & Rowley, R. (1987). Deficits. New York: Blackwell.

Buchanan, J. M., Tollison, R. D., & Tullock, G. (1980). Toward a Theory of the Rent Seeking Society. College Station: Texas A&M University Press.

Bulutoğlu, K. (1988). Kamu Ekonomisine Giriş. Filiz Kitabevi, İstanbul.

Congleton, R. D. (1999). “Buchanan and The Virginia School”, http://www.gmu.edu/jbc/fest/files/congleton.htm, 30.12.1999.

Çelebi, Kemal (2000). Kamu Ekonomisi Analizi: Kamu Ekonomisinin Büyüklüğü Sorunu, Emek Matbaası.

Da Empoli, Domenico (1999). “Buchanan’s Contributions: An Italian Viewpoint”, http://www.gmu.edu/jbc/fest/files/daempoli.htm, 30.12.1999.

Dragun, A. K.& O'Connor, M. P. (1993). Property Rights, Public Choi-ce, and Pigovianism. Journal of Post Keynesian Economics. 16 (1):127-152.

Durden G. C. & Millsaps, S. W. (1996). James Buchanan’s Contribution to Social and Economic Thought: Citation Courts, Self-Assessment, and Peer Review. Constitutional Political Economy, 7: 133-151.

Eker Aytaç & Aktan C. C. (1991). Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat (James M. Buchanan’dan Çeviriler). Aklıselim Matbaası, İzmir.

Forte, F. (1999). “Buchanan’s Increasing Return Multiplier”, http://www.gmu.edu/jbc/fest/files/forte.htm, 30.12.1999.

Hansjürgens, B. (2000). The Influence of Knut Wicksell on Richard Musgrave and James Buchanan. Public Choice, 113: 95-116.

Hayek, F. A. (1960). The Constitution of Liberty, University of Chicago Press. Chicago: Rautledge-Kagan Paul.

Page 179: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

James M. Buchanan ve Liberal Politik İktisat 179

Holcombe, R. G. (1998). Tax Policy From Public Choice Perspective. National Tax Journal, 51 (2): 359-374.

İnce, Macit. (1976). Devlet Borçlanması. Kalite Matbaası-Ankara.

Kliemt, Hartmut. (1990). Papers on Buchanan and Related Subjects. Studies in Economics and Social Science (SESS), 1: 9-36.

Locksley, G. (1981). Individuals, Contracts and Constitutions; The Poltical Economy of James M. Buchanan. in: J. R. Shockleton and Ga-reth Locksley, Twelve Contemporary Economists, Macmillian Press Ltd.

Mieszkowski, P. & Musgrave, R. A. (1999) Federalism, Grants, and Fiscal Equalization. National Tax Journal, 52 (2): 239-261.

Nadaroğlu, H. (1998). Kamu Maliyesi Teorisi. Beta Basın Yayım Dağı-tım, 10. Baskı.

Pigou, A. C. (1928). A Study in Public Finance. Macmillan London.

Rawls, J. (1971). A Theory of Justice. Cambridge, Mass.: Harvard Uni-versity Press.

Region (1995). Interview With James Buchanan. Region, Federal Re-serve Bank of Minneapolis.

Reisman, D. (1990). The Political Economy of James Buchanan. Colle-ge Station, Texas A&M Press.

Reynolds, Noel B. (1999). “Preto Optimality and Rule of Law”, http://www.gmu.edu/jbc/fest/files/reynolds.htm, 30.12.1999.

Romer, C. K. (1987). Nobel Laureate: On James Buchanan’s Contribu-tions to Public Economics. Journal of Economic Perspectives, 2:165-79.

Rowley, C. K. (1987). The Economic Philosophy of James McGill Buc-hanan. Economic Della Scelte Pubbliche, 3: 172-87.

______________. (1993). Public Choice Theory. eds Edward Elgar Publis-hing Company.

______________. (1999). Five Market-Friendly Nobelists. Independence Review, 3 (3): 413-422.

Page 180: 2 JJAAMMEESS BBUUCCHHAANNAANN - SOBİAD · nin araç ve metotları ile pozitif analizlerini yaparak, Kamu Tercihi olarak bilinen bir teorinin kurucu babası olmuştur. Bu teoriyi,

180 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Samuelson, P. (1954). A Pure Theory of Public Expenditures. Review of Economics and Statistics, 36: 387–389.

Sandmo, A. (1990). Buchanan on Political Economy: A Review Artic-le. Journal of Economic Literature, 28 (1): 50-56.

Savaş, Vural F. (1997). Anayasal İktisat, Genişletilmiş 3. Baskı, Avcıol Basım Yayım, İstanbul.

Szanberg, M. (1992). Eminent Economists. Cambridge University Press.

Şener, Orhan. (2001). Teori ve Uygulamada Kamu Ekonomisi. Beta Basım Yayım, 7. Baskı, İstanbul.

Tullock, G. (1987). Public Choice. in: The New Polgrave Dictonary of Economics. London: The Macmillan.

Vaughn, K. I & Wagner, R. E. (1992). Public Debt Controversies: An Essay in Reconciliation. Kyklos, 45 (1):37-50.

Yayla, A. (1993). Özgürlük Yolu: Hayek’in Sosyal Teorisi. Turhan Kita-pevi, Ankara.