İÇİNDEKİLER Dergi Yönetiminden . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .3 Towards Spatial Data Infrastructures (SDIs) in Germany and Europe . . . . . . . . . . . .5 Pier-Giorgio ZACCHEDDU Winkel Tripel’e Alternatif Olarak Ginzburg V Projeksiyonu . . . . . . . . . . . . . . . .19 Cengizhan İPBÜKER, Mustafa YANALAK, Cihangir ÖZŞAMLI Türkiye Kadastrosunun Tarihsel Görevi . . . . .29 Erdal KÖKTÜRK Sürdürülebilir Kalk›nma ve Kadastroda Evrim . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .42 Volkan ÇAĞDAŞ, Mehmet GÜR Türkiye’de “Gecekondu ve İmar Aff›” Üzerine Bir İnceleme . . . . . . . . . .49 Erdal KÖKTÜRK Emlak Vergisi ve Kadastro . . . . . . . . . . . . . .67 Volkan ÇAĞDAŞ, Mehmet GÜR, Zerrin DEMİREL Sempozyum, Konferans, Seminer . . . . . . . . .77 Kitap Tan›t›m› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .81 Etkinlikler Takvimi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .81 Sahibi Hüseyin ÜLKÜ Genel Yay›n Yönetmeni A. Fahri ÖZTEN Yaz› İşleri Müdürü Prof. Dr. Ahmet AKSOY Editör Prof. Dr. Ahmet AKSOY Prof. Dr. Ahmet YAŞAYAN (Yrd.) Yay›n Kurulu Doç. Dr. Rahmi Nurhan ÇELİK Doç. Dr. Haluk KONAK Cengiz DAĞDELEN Nihal ERDOĞAN Sebahat YILDIZ Hakem Kurulu AÇLAR Ahmet (Prof. Dr.) AKSOY Ahmet (Prof. Dr.) AKYÜZ Feyza (Prof. Dr.) ALGÜL Emirhan (Prof. Dr.) ALKIŞ Ayhan (Prof. Dr.) ALTAN Orhan (Prof. Dr.) AYAN Tevfik (Prof. Dr.) AYDIN Ömer (Prof. Dr.) BAYKAL Orhan (Prof. Dr.) DEMİREL Hüseyin (Prof. Dr.) DEMİREL Zerrin (Prof. Dr.) DENİZ Rasim (Prof. Dr.) DİLAVER Arslan (Prof. Dr.) ERKAN Hüseyin (Prof.) GÜRKAN Onur (Prof. Dr.) HEKİMOĞLU Şerif (Prof. Dr.) IŞIK Burhan Celil (Prof. Dr.) İZ Hüseyin Baki (Prof. Dr.) KOÇAK Erdal (Prof. Dr.) KUŞÇU Şenol (Prof. Dr.) KÜLÜR S›tk› (Prof. Dr.) MAKTAV Derya (Prof. Dr.) ÖZTÜRK Ergün (Prof. Dr.) SELÇUK Mehmet (Prof. Dr.) ŞERBETÇİ Muzaffer (Prof. Dr.) TOZ Gönül (Prof. Dr.) UÇAR Doğan (Prof. Dr.) ÜNAL Tamer (Prof. Dr.) YAŞAYAN Ahmet (Prof. Dr.) Bu Say›da Konuk Diğer Uzmanlar KÖKTÜRK Erol (Doç. Dr.) YALIN Denizhan (Dr.) Harita ve Kadastro Mühendisleri Odas› Sümer 1 Sokak No: 12/10 K›z›lay - ANKARA Tel: 0312.232 57 77 • Faks: 0312.230 85 74 GSM: 0533.762 28 13 e-posta: [email protected] • Web: www.hkmo.org.tr hkm Jeodezi, Jeoinformasyon ve Arazi Yönetimi Dergisi Say› 2003/89 • 6 ayda bir yay›mlan›r. • Ücretsizdir 1954
84
Embed
1954 hkm Jeodezi, Jeoinformasyon ve Arazi Yönetimi DergisiGenel Yay›n Yönetmeni A. Fahri ÖZTEN Yaz› İşleri Müdürü ... and on necessary organisational circumstances to implement
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
r›n ilgiyi azaltacak kadar uzun olmamas›na çaba göster-
tilmesi yazarlardan beklentimizdir.
Değerli yazarlar›m›zdan diğer bir beklentimiz, ya-
z›lar›nda yazar say›s›n› yapay olarak art›rmaktan ka-
ç›nmalar›d›r. Bir yaz›n›n yazarlar›n›n yaz›ya katk›lar›
olup olmad›ğ› kesin olarak bilinemez. Hele ekip oluştu-
rularak yap›lan proje çal›şmalar›nda ve özellikle özen-
dirilmesi gereken, değişik disiplinlerin kat›l›m› ile ve
geniş kapsaml› projelerin sunumunda yazar say›s›nda
fazlal›k doğal ve istenen bir durumdur. Ancak yaz›n›n
konu ve kapsam› itibariyle, yazar say›s›n›n yapay ola-
rak art›r›ld›ğ› izlenimini verecek bir durumun, derginin
imaj›n› olumsuz etkilemesinden endişe duyulmaktad›r.
Bu durumun bilimsel etiğe de ters düşeceği görüşün-
deyiz. Bu derginin, bir meslektaş›m›z›n vurgulad›ğ› gi-
bi, Harita ve Kadastro Mühendisliği mesleğinde bilim-
sel bilgi ve iletişimin yayg›nlaşt›r›lmas› konusunda ha-
Dergi Yönetiminden
-3-
hkm Jeodezi, Jeoinformasyon ve Arazi Yönetimi Dergisi 2003/89 www.hkmo.org.tr1954
kemli Türkçe bir kaynak olarak önemli bir görev üst-
lenmesi amaçlanmaktad›r. Bu bağlamda derginin imaj›-
n› olumsuz etkileyeceğini düşündüğümüz gelişmelere
karş› duyarl› olman›n hepimizin görevi olduğunu düşü-
nüyoruz. Yazar say›s›na ilişkin yaz›l› bir ilke yoktur.
Zaten olamaz da. Özellikle İngilizce yay›nlar›n teşvik
edildiği bir dönemde, dergimize ilginin art›r›lmas› ko-
lay değildir ve büyük titizlik gerektirmekte ve dergi yö-
netimine büyük sorumluluk yüklemektedir. Çabam›z,
yazar say›lar›nda olumsuz etki yaratacak yapay çoğal-
ma olmamas› dahil, derginin "Hakemli Dergi" özelliği-
ni tüm yönleri ile taş›mas›n› sağlayacak bir gelişme
içinde olmas›d›r. Dergi bizlerindir ve amac›m›z bu ko-
nuda konulmuş kural gereğince belli bir aşamadan son-
ra bilimsel endekslerce taranmaya değer düzeye gelme-
sidir. Ülkemizde değişik üniversitelerde 7 bölümde ak-
tif olarak mesleki öğretim yap›lmaktad›r ve uygulama-
da 8 bini aşk›n mühendis vard›r. İnan›yoruz ki dergimi-
zi gün geçtikçe geliştirerek sayg›nl›ğ›n› art›rmak için
birikimimiz vard›r ve yeterlidir
Daha iyiye ulaşmak için ilgi ve desteklerinizi bek-
ler, sayg›lar›m›z› sunar›z.
DUYURU
Odam›z›n hakemli bilimsel dergisi olan “Jeodezi, Jeoinformasyon ve Arazi YönetimiDergisi”, 2004 y›l›ndan başlayarak kargo yoluyla ve ücreti al›c›dan ödenmek koşuluyladağ›t›lacakt›r.
Y›lda iki say› yay›mlanacak olan dergimizi, düzenli olarak edinmek isteyenlerin adres bilgilerini
içeren başvurular›n› yaz› ile iletmeleri gerekmektedir.
Üyelerimize önemle duyurulur.
Bu derginin ekinde, şubelerimizin ve merkeze bağl› temsilciliklerimizin genel kurul tarihleri duyurusu yer almaktad›r.
-4-
Dergi Yönetiminden hkm 2003/89
Abstract
For decades maps served as the basic medium for storage and ma-
intenance of geographic information. Topographic maps were
used as the basis to be linked with thematic information.
Recently databases have taken over the role for storage and
maintenance of this spatial information. Here high quality referen-
ce data have kept their role as the common basis to which thema-
tic data is referenced.
The European Union has realized the necessity to support the
availability of spatial information for the formulation, implemen-
tation and evaluation of Union policies as well.
This presentation gives an impression about new concepts
with view to a homogenous national spatial data infrastructure for
Germany and it will convey the vision of a European Spatial Da-
ta Infrastructure (ESDI). The significance of reference data as a
core of spatial data infrastructures to obtain integrated spatial re-
ferencing will be pointed out.
Notwithstanding, an overview is given on the responsibilities
and on necessary organisational circumstances to implement spa-
tial data infrastructures in the Federal Republic of Germany and
in Europe as well.
In view of spatial data infrastructures the conventional geo-
detic tasks have been expanded. The new challenges for young ge-
odetic engineers as communication interface between all stakehol-
ders in the field of geo information will be emphasized.
Key WordsGeo(graphic) information, GIS, Spatial data infrastructure, Refe-
and functions as a central point of entry for Ger-
many providing a large variety of services: search for data
availability, visualisation of spatial data, e-commerce func-
tions, etc.
GDI-DE®
will be linked to the geoportals of the Länder,
as well as to specific sector databases and services. With re-
gard to the planned EU (INSPIRE) geoportal the Geo-Por-
tal.Bund will be able to form a node with it.
Realisation of GDI-DE®
The realisation of a Spatial Data Infrastructure Germany
[GDI-DE®] will be a prolonged and complex process.
The IMAGI in its work to-date with its working and spe-
cialist groups set up for this purpose, has envisaged a 3-
step-concept for the development of the Spatial Data Infra-
structure for Germany [GDI-DE®].
- The aim of the first step is to create smooth access to
federal information on geo(graphic) data by means of the
aforementioned online metadata information system [Ger-
man designation: GeoMIS.Bund®,
http://www.geoMIS.bund.de].
- In the second step the harmonisation of feature cata-
logues, the development of interfaces, conversion modules,
standards and procedures for data integration will be qu-
ickly developed further. This happens of course in a Euro-
pean context. The new AFIS®ALKIS®ATKIS® data mo-
del will be the obvious choice for serving as a common ba-
sis for a cross-departmental feature type catalogue given its
ISO conformity.
- The implementation of the National Geodata Basis
(NGDB) in stages based on the integration concepts devel-
oped at the second stage represent the third step.
-16-
Zaccheddu P. G., Towards Spatial Data Infrastructures (SDIs) in Germany and Europe hkm 2003/89
The coordination efforts also encompass agreements
with the private sector, such as the telecommunication in-
dustry, that has large databases of addresses central to geo-
referencing activities.
6.2. The INSPIRE initiative – INfrastructure for SPatial IfoRmation in Europe
Good policy relies on quality information.
The general situation on spatial information in Europe is
one of fragmentation of datasets and sources, gaps in avail-
ability, lack of harmonisation between datasets at different
geographical scales and duplication of information collec-
tion. These problems make it difficult to identify, access
and use data that is available.
INSPIRE (Infrastructure for Spatial Information in Eu-
rope) is a recent initiative launched by the European Com-
mission and developed in collaboration with Member States
and accession countries which intends to set the legal fra-
mework for the gradual creation of a SDI.
INSPIRE can be considered as the first step of a cross-
sectoral initiative, that will initially focus on spatial infor-
mation needed for environmental policies and that will gra-
dually be extended to other sectors (e.g. agriculture, trans-
port, etc.).
The target users of INSPIRE include policy-makers,
planners and managers at European, national and local level
and the citizens and their organisations.
The INSPIRE policy vision is to make harmonised and
high quality geo(graphic) information readily available for
formulating, implementing, monitoring and evaluating
Community policy and for the citizen to access spatial in-
formation, whether local, regional, national or internati-
onal.
INSPIRE will contribute to further European integration
and enable more coherence in Community policies, thereby
promoting sustainable development and increased protecti-
on of the environment (INSPIRE Web p.).
INSPIRE Principles:
- ESDI should fall back on national spatial data infra-
structures NSDIs,
- Data should be collected once (at the largest possible
scale) and maintained at the level where this can be done
most effectively,
- It must be possible for information collected at one le-
vel to be shared between all the different levels, e.g. deta-
iled for detailed investigations, general for strategic purpo-
ses,
- Geographic data must become easy to understand and
interpret because it can be visualised within the appropriate
context and selected in a user. It must be easy to discover
which geographic information is available, fits the needs for
a particular use and under what conditions it can be acqu-
ired and used (metadata),
- It must be possible to combine seamlessly spatial in-
formation from different sources across Europe and share it
between many users and applications.
The INSPIRE concept:
The INSPIRE implementation will follow a step-wise app-
roach, starting with unlocking the potential of existing spa-
tial data and to fall back on national spatial data infrastruc-
tures (e.g. GDI-DE“) and then gradually harmonising the
documentation and the data and provide integrated spatial
information services (e.g. visualisation of data, spatial and
temporal analysis, etc.) allowing eventually the seamless in-
tegration of systems and datasets at different levels into a
coherent European spatial data infrastructure.
INSPIRE envisages a distributed network of databases,
linked by common standards and protocols to ensure com-
patibility and interoperability of data and services. Achiev-
ing this objective will require the establishment of appro-
priate coordination mechanisms and common rules for data
policies.
The goal is an open, cooperative infrastructure for ac-
cessing and distributing information products and services
online via Internet by a (INSPIRE-) EU-Portal. A portal is
here defined as a site featuring a suite of commonly used
services, serving as starting point and frequent gateway to
the web for a user community. The EU-Portal shall provide
facilities that, for selected thematic policies, link to certain
functionality (publish metadata and data, find geo(graphic)
information, context-related viewing of GI, delivery of GI,
analyse of GI, support multi-lingual queries,…). Where
appropriate and possible, the INSPIRE portal will link to
national (existing) portals (e.g. in Germany to the GeoPor-tal.Bund®
), and to sector specific data and services.
INSPIRE will link with relevant initiatives at the global
level such as the work to develop the Global Spatial Data
Infrastructure (GSDI).
The INSPIRE legislation process:
The INSPIRE legal framework is being developed by the
European Commission services with officials and experts in
Member States and accession countries from the national,
regional and local levels.
Preparation work: 2001 – 2002
Commission proposal: by late 2003
The proposal is to be sent for legal act to the European
Parliament and the Council for adoption. The ESDI is to be
implemented through the EU from 2006/2007 onwards.
7. Conclusion
The introduction of the technology, in terms of hard- and
software, in the many organizations having the traditional
-17-
Zaccheddu P. G., Towards Spatial Data Infrastructures (SDIs) in Germany and Europehkm 2003/89
mandate to produce, manage and distribute GI and maps is
an important step which, however, does neither allow to re-
move the lack of technical interoperability nor the organi-
zational obstacles to data exchange and hence to support the
creation of real added value
Luckily, awareness is growing at national and EU level
over the need for quality geo-referenced information for un-
derstanding the complexity and for containing the negative
impacts of the ever-increasing human activity in the EU.
Germany has taken the opportunity to work on the nec-
essary improvement for the gradually creation of the Ger-
man SDI (GDI-DE®).
In the European context, INSPIRE is the legal frame-
work being developed by the Commission services with of-
ficials and experts in Member states and accession countri-
es from the national, regional and local level resulting in a
European Spatial Data Infrastructure (ESDI) that will deli-
ver integrated spatial information services based upon a
distributed network of databases linked by common stan-
dards and protocols to ensure inter-operability of data and
services. The national mapping agencies, through Euro-Ge-ographics, are actively contributing to the implementation
of a ESDI in a number of areas - including specifications for
and the harmonisation of reference data.
As such, a SDI will help avoid fragmentation, gaps in
availability of GI, duplication of information collection and
problems of identifying, accessing or using the available da-
ta. A SDI addresses thus both technical and non-technical
issues, ranging from technical standards and protocols, or-
ganisational issues, data policy issues including data access
policy and the creation and maintenance of GI for a wide
range of themes.The geodata market can be a job machine:
Every year, research projects of 450 million _ which are
producing geo(graphic) data (as main or by-product), are
funded by the German Government. A volume of more than
250 million _ is estimated for the geo information market in
Germany, with annual growth rates of 10 – 30%. Thus, an
increase in high quality employments is expected.
Within Europe almost 10 thousand million (Mrd.) _ are
being invested in the provision of public information. 50 %
of this are allotted to the sector geo information. It has been
estimated, that this public investment will create a volume
of about 65 thousand million (Mrd.) _ in the sector of geo
information.
The USA, for example, demonstrate how the geo(grap-
hic) data market is becoming a job machine. By the year
2000 around 100,000 new jobs were created there only be-
cause of the application markets of the satellite navigation
system GPS. Until 2004, an annual increase of about 10 %
is being expected in the USA for the sectors cartography
and geodesy!
It should also be noted that, under certain circumstances,
private data producers may offer production capacity to
public bodies, or possibly sell data directly onto the market
themselves. In some Member states there is a thriving pri-
vate sector geo(graphic) information industry supplying da-
ta and services directly to the commercial market.
With view to spatial data infrastructures the conventi-
onal geodetic tasks has been expanded. New and manifold
challenges and thereby new job prospects for young geode-
tic engineers as communication interface between all stake-
holders in the field of geo information has been created.
Contact addresses of the responsible authorities and or-
ganisations as well as further information can be retrieved
from the following websites:
- AdV (Working Committee of the Surveying
Authorities of the States of the Federal Republic of
Germany); www.adv-online.de
- ArgeLandentwicklung (Bund-/Länder Working
Committee for Rural Development); www.landent-
wicklung.de
- Research & Development DGK (German Geodetic
Commission); www.dgfi.badw.de
- Federal Agency for Cartography and Geodesy
(BKG); www.bkg.bund.de
- Interministerial Committee for Geoinformation
(IMAGI), www.image.de
- German Umbrella Organisation on GI (DDGI),
www.ddgi.de
- INSPIRE initiative; www.inspire.jrc.it
References
AdV (Working Committee of the Surveying Authorities
of the States of the Federal Republic of Germany,
http://www.adv-online.de, April 2003
BKG (Federal Agency for Cartography and Geodesy),
http://www.bkg.bund.de, May 2003
BURROUGH P. and MASSER I. (Eds.), European
Geographic Information Infrastructures. GISDATA, 5.
Taylor and Francis: London, 1998.
E-ESDI Organisation and E-ESDI Action Plan,
20 December 2001,
http://www.ec-gis.org/inspire/, April 2003
ETeMII (EuropeanTerritorial Management Information Infrastructure),
http://ec-gis.org/etemii, March 2003
EUROGEO (Eurogeographics),
http://www.eurogeographics.org, April 2003
GDZ (GeoData Centre) at the Federal Agency for Cartography
and Geodesy (BKG),
http://www.geodatenzentrum.de, May 2003
INSPIRE (Infrastructure for Spatial Information
in Europe) position papers,
http://www.inspire.jrc.it, May 2003
ISO homepage, http://www.iso.org, March 2003
Global Spatial Data Infrastructure, SDI cookbook. May
2000, http://www.gsdi.org, March 2003
-18-
Zaccheddu P. G., Towards Spatial Data Infrastructures (SDIs) in Germany and Europe hkm 2003/89
Özet
CNIIGAiK 1950 projeksiyonu olarak da adland›r›lan Ginzburg Vprojeksiyonu eski Sovyetler Birliği’nde yayg›n kullan›m alan› bul-muş değiştirilmiş polikonik bir projeksiyondur. Bat›l› kaynaklardaçok fazla tan›nmamaktad›r. Projeksiyonu tan›mlayan matematikeşitlikler mevcut değildir. Rusça kaynaklarda 10’ar derece enlemve boylam aral›klar›na karş›l›k gelen düzlem koordinatlar tablolarhalinde yer almaktad›r. Bu çal›şmada, tüm yerkürenin gösterimiiçin uygun deformasyon büyüklüklerine sahip Ginzburg V projek-siyonunun tan›t›lmas› amaçlanm›şt›r. Ginzburg V projeksiyonudeğişik kaynaklarda Winkel Tripel projeksiyonuna bir alternatifolarak sunulmaktad›r. Bu nedenle, hem coğrafi pafta ağ›n›n gö-rüntüsü hem de deformasyonlar›n dağ›l›m› bak›m›ndan benzerliğinedeniyle Winkel Tripel projeksiyonu ile bir karş›laşt›rma yap›la-rak sonuçlar› verilmiştir.
Ginzburg V Projection Alternate To The Winkel Tripel
Ginzburg V projection, which is also called CNIIGAiK 1950 pro-jection, is a modified polyconic projection which is commonly pre-fered in the old USSR. It is not well known in Occidental literatu-re sources. There exist no mathematical equations which definethe projection. In the Russian literature, the plane coordinates be-long to the geographical latitude and longitude in 10∞ interval aregiven in tables. In this study, it is aimed to present the Ginzburg Vprojection which possesses suitable deformation values for map-ping the whole world and to gain it to the Turkish literature. Ginz-burg V projection is presented as an alternate to the Winkel Tripelin several sources. Therefore, a comparison is made with the Win-kel Tripel projection between the shape of the map grid and thedistribution of distortions and the results are presented.
Projections, U.S. Geological Survey Professional Paper 1453,
Washington, Government Printing Office, 1989.
UÇAR. D., İPBÜKER, C.: Kartografik Projeksiyonlarda
Deformasyon Elipslerinin Grafik Görselleştirilmesi, Harita
Dergisi, Say›:119, s.30-44, Ocak 1998
WINKEL, O.: Neue Gradnetzkombinationen, Petermanns
-28-
İpbüker C., Yanalak M., Özşaml› C., Winkel Tripel’e Alternatif Olarak Ginzburg V Projeksiyonu hkm 2003/89
Özet
Tükiye’de var olan kadastro sistemi, sürekli artan istekleri, bek-lentileri, gereksinmeleri karş›layamad›ğ› gibi, etkili ve verimli deolamamaktad›r. Bu yüzden, Türkiye kadastrosunda taş›nmazlar›ns›n›rlar›n› ve üzerindeki haklar› güvenilir biçimde belgeleyen yeniyaklaş›mlara gereksinme vard›r. Bu yeni yaklaş›m, var olan çizgi-sel kadastro haritalar›n›n say›sallaşt›r›larak yenilenmesi ve tapusicilinin güncelleştirilmesi yoluyla Kadastro Bilgi Sisteminin(KBS) kurulmas›d›r.
Cumhuriyetin kuruluşu (1923) ard›ndan başlayan kadastro-nun, Cumhuriyetin 100. kuruluş y›ldönümüne kadar (2023) ülkegenelinde tamamlanmas› ve bu güne değin üretilen kadastro ve ta-pu sicili bilgilerinin bilgisayar destekli yürütümünün gerçekleşme-si hedeflenmelidir. Bu nedenle, Türkiye’nin, "Kadastro 2023" ola-rak adland›r›labilecek bir reforma gereksinmesi vard›r.
Makalede, Türkiye kadastrosunun, 78 y›l sonra (1925-2003)geldiği bu aşamada, Türk hukuk sisteminin kadastro ve mülkiyetebak›ş›, ikinci kadastro, kadastro bilgi sistemi konular› incelenmek-te ve bu incelemeler ›ş›ğ›nda, al›nmas› gereken önlemlere ve budoğrultuda önerilere yer verilmektedir.
Anahtar SözcüklerTürkiye Kadastrosu, Tarihsel Görev, Kadastro Bilgi Sistemi, Ka-
In addition to its unproductiveness, and ineffectiveness, Turkey’scurrent cadastral system is far to meet new expectations and inc-reasing demands. So, some new approaches that guarantee the bo-undary limits and rights of a real property are to be needed in Tur-kish Cadastre. This new approach can be described as establis-hing the Cadastral Information System (CIS) by renewing the cur-rent graphical cadastral maps using digitizing technology and up-dating the registered records.
Cadastral applications have been started after establishment ofTurkish Republic (1923) and should be aimed to maintain andcomplete the registration until the 100th anniversary of the estab-lishment of Turkish Republic (2023). So, Turkey needs a reformnamed "Cadastre 2023".
Cadastral sitution after 78 years (1925-2003), cadastre and ow-nership in Turkish Law, second cadastre, and cadastral informa-tion system were investigated in this article. Finally, some recom-mendations and proposals were made according to results of thisinvestigation.
kat›ndan fazlad›r. Tapu ve kadastro hizmetlerinin devlet büt-
çesine olan katk›s› artarken, Devletin, bu hizmetlere ay›rd›ğ›
kaynağ› sürekli olarak azaltmas› düşündürücüdür.
Dolay›s›yla, Türkiye’de kadastro çal›şmalar›nda, teknik
ve hukuksal sorunlar yan› s›ra, mali kaynaklara ilişkin so-
runlar da devam etmektedir. Var olan durumda, Devletin,
kadastro çal›şmalar›na gereken önemi verdiği söylenemez.
Bunun bir kan›t› da, Cumhuriyet döneminde, kadastronun
hukuksal olduğu kadar teknik bir işlem olduğunun göz ard›
edilmesidir. Kadastro yönetimine de egemen olan bu anla-
y›ş yüzünden, tüm çal›şmalar, ülke genelinde yaşanan "ta-pusuzluk" sorununun çözümüne yöneltilmiştir.
Bu nedenlerle, Türkiye’de çok amaçl› kadastro sistemi
kurulamam›şt›r. Ayr›ca, 1925 y›l›ndan bu yana üretilen çiz-
gisel kadastro haritalar› ve buna dayal› tapu sicili sistemi de,
yenileme ve güncelleme faaliyetleri yap›lamad›ğ› için, bilgi
sistemlerine yönlendirilememiştir. Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü’nün, varolan sorunlar›n çözümünde ve bilgi sis-
temi kurulumunda yetersiz kald›ğ› ve kalmaya da devam et-
tiği görülmektedir.
2. Türk Hukuk Sisteminin Kadastroya Bak›ş›
Türk hukuk sistemi, en yal›n anlat›m›yla, kadastroyu,
"...tespit tarihinde taş›nmazlar›n geometrik ve hukuksaldurumlar›n›n saptanmas›, tescile tabi taş›nmazlar›n sicild›ş› b›rak›lmamas›..." olarak tan›mlamaktad›r.
Taş›nmazlar›n s›n›rlar›n›n arazi ve harita üzerinde belir-
tilmesi ve hukuksal durumlar›n›n tespit edilmesi şeklindeki
kadastro tan›mlar›nda yer alan, "tespit tarihi" büyük önem
taş›maktad›r. Kadastro ekiplerince gerçekleştirilen ve 1987
tarihli ve 3402 say›l› Kadastro Yasas›’n›n 7., 25., 26. ve 27.
maddelerinde belirtilen, "kadastro tutanağ›n›n kesinleşti-ği tarih", Yarg›tay’a göre (İ.B.G.K.Karar›, 06.06.1997,
E.1994/5, K.1997/2), "tespit tarihi"ni ifade etmektedir. Bu
durumda, bir yerin kadastrosunun yap›lm›ş say›lmas› için,
bu yerin tutanağ›n›n düzenlenmesi ve ask› ilan› sonucunda
tutanaklar›n›n kesinleşmesi gerekmektedir.
743 say›l› Türk Medeni Kanunu’nun tüm kurallar›, yü-
rürlüğe girdiği 1926 y›l›nda, ülke genelinde geçerli ve uy-
gulanmas› zorunlu hale gelmiştir. Kadastronun, Türkiye’nin
her taraf›nda uygulanarak, tüm taş›nmazlara ilişkin tutanak-
lar›n ayn› anda düzenlenmesi, ask› ilanlar›n›n yap›lmas› ve
kesinleşmesi için ne mali, teknik işgücü ve araç-gereç ola-
naklar› vard›, ne de bu faaliyetleri yürütecek kurumsal yap›
yeterliydi. Bu yüzden, kadastro çal›şmalar›na, son derece
k›s›tl› olanaklarla, öncelikle belediye s›n›rlar› içinde başlan-
m›şt›r. Anayasa Mahkemesi de (18-19.06.1968 Tarihli ve
"...Kadastro Kanunu tasfiyeyi öngören özel ve geçici birkanundur. Kadastro Kanunu ile eylemli durumun yasalhale getirilmesi amaçlanm›ş ve zilyetliğe ağ›rl›k verenhükümlere yer verilmiştir. Yurt düzeyinde kadastro ta-mamlan›nca Kadastro Kanununa gerek kalmayacak,Kanun kendiliğinden yürürlükten kalkacakt›r. Kanu-nun yürürlükte kalma süresi, sözü edilen amac›n ger-çekleşmesi ile s›n›rl›d›r..." denilmektedir. Yarg›tay tara-
f›ndan, Kadastro Kanunu’nun işlevi, "... niteliği ve özelliğiitibariyle genel hükümlerden ayr› ve genel hükümlereayk›r› baz› hükümler içermektedir..." şeklinde aç›klan-
ş›nmaz mülkiyetinin, s›n›rlar›n›n, hak ve yükümlülüklerin
korunmas›n›n tek güvencesi olarak tapu sicili görülmüş ve
bunu oluşturan kadastroya özel bir önem verilmiştir.
Yukar›daki aç›klamalardan görülüyor ki, başta Anayasa
Mahkemesi ve Yarg›tay olmak üzere, gerek Türk hukuk sis-
teminde ve gerekse doktrinde (öğretide), Türkiye’deki ka-
dastro (ve tapulama) yasalar›n›n, "...uyuşmazl›klar› kesinolarak çözmeyi amaçlayan, kamu düzenini sağlamak vekorumak amac›yla yürürlüğe konulan ve bir defayamahsus olarak uygulanacak, bir tür tasfiye yasalar›..."olduklar› kabul edilmiştir (OZANALP 1976: 18), (TÜZÜN
ve CANSEL 1991: 190), (ÖZMEN ve ÇORBALI 1995:
183). Bu kesinleşmiş ve kararl›l›k haline gelmiş değerlen-
dirmelerin tersine, başta Tapu ve Kadastro Genel Müdürlü-
ğü olmak üzere, baz› çevreler taraf›ndan, "Kadastro bitti-ği gün, yeniden başlar" deyişi tercih edilmektedir (ÖZ-
MEN ve ÇORBALI, 1995: 898). Bu deyiş, kadastronun ev-
rimsel gelişmesini yans›tmaktan çok mevcut durumu koru-
maya yönelik çağr›ş›mlar taş›mas› aç›s›ndan yanl›şt›r. Çün-
kü, bir tasfiye yasas› olmas› bak›m›ndan, sürekli değil geçi-
ci nitelikte olan kadastronun, kesin olarak sona ermesiyle,
kadastro yasas›n›n da uygulanma alan› kalmayacakt›r
Türkiye’de 1925 y›l›nda başlayan kadastro hizmetleri-
nin, 780 000 km2olan ülke yüzölçümünün %55’ine götürül-
mesi planlanm›şt›r. 01.01.2001 tarihine kadar, ülke geneli
için öngörülen toplam 430 000 km2’lik hedefin %84.5’inde
kadastro çal›şmalar› tamamlanm›ş ve 32 321 764 adet par-
sel tapu siciline kaydedilmiştir (KÖKTÜRK, Erdal 2002).
Belirtilen oran %100 olduğu zaman, kadastro yasas›n›n ta-
mam›n›n değişmesi kaç›n›lmaz görünmektedir.
Ancak günümüzde, Türkiye kadastrosunda nitelik deği-
şimi ile kadastro yasas›n›n yeni biçimi konular›nda, gerekli
ve yeterli değerlendirmelerin yap›ld›ğ› söylenemez. Kadast-
roya ilginin, eskiye göre, ciddi düşüş içerisinde olduğu gö-
rülmektedir. Türkiye’de, kadastro konusunun, son y›llarda
bu denli gündemden düşmesinin önemli nedenlerinden biri,
-33-
Köktürk E., Türkiye Kadastrosunun Tarihsel Görevihkm 2003/89
kadastrosu yap›lacak alanlar›n oldukça azalm›ş olmas›d›r.
Bununla birlikte, 1950’li y›llardan 2000’li y›llara doğru, ka-
dastro üzerindeki tart›şmalar›n şiddeti azal›rken, kadastroda
nitelik değişimine ilişkin değerlendirmelerin azl›ğ› da dik-
kat çekicidir.
Kadastroya konu alanlar›n tamam›nda, parsellerin tuta-
naklar›n›n kesinleşmesi durumunda, kuruluş kadastrosu gö-
revini tamamlam›ş olacak ve kendiliğinden yürürlükten kal-
kacakt›r. Bu durum, kadastronun işlevini tamamlad›ğ› anla-
m›na gelmemektedir. Kuruluş kadastrosunun tamamlanma-
s› ile birlikte, kadastro yasas›n›n, bundan sonraki amaca uy-
gun biçimde yeniden ele al›nmas› gerekmektedir.
Dolay›s›yla, kadastro yasas›n›n, kuruluş kadastrosuna
ilişkin kurallar›n yürürlükten kalkmas› ard›ndan, bir başka
amaca, kadastronun yenilenmesine ve bilgi sistemlerinin
kurulmas›na yöneltilmesi gerekmektedir. Bu konuya, ileriki
bölümlerde değinilecektir.
3. Mülkiyet ve Kadastro İlişkileri
Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilmesi ard›ndan, feodal
ve askeri sisteme dayanan tarihi ve özel koşullar›n yaratt›ğ›
Osmanl› arazi yönetim biçimi terk edilirken, Roma Huku-
ku’ndan gelen, bat›l› ve çağdaş mülkiyet anlay›ş› ve arazi
rejimi benimsenmiştir. Bu tercih, Cumhuriyet döneminde,
anayasalara da yans›m›ş ve mülkiyet hakk›, s›n›rs›z bir hak
şeklinde kabul edilmemiş ve kişi yarar› ile toplum yarar›n›n
karş›laşt›ğ› alanlarda, toplum yarar› üstün tutulmuştur. Ana-
yasa Mahkemesi de (28.04.1966 Tarihli, E.1966/3,
K.1966/23 Say›l› Karar), "...Türk toplumunun sosyal ya-p›s›n›n özel mülkiyet esas› üzerine kurulmuş olduğu-nu..." belirterek, kadastro (ve tapulama) yasalar›n›n, anaya-
saya ayk›r› olup olmad›klar›n›n saptanmas› için, mülkiyet
hakk›n›n ve zilyetliğin incelenmesi gerektiğine karar ver-
miştir (Anayasa Mahkemesi Karar›, 17.05.1963,
E.1963/175, K.1963/114).
Türk hukuk sistemi de, mülkiyet hakk›n›n, bir devlet dü-
zeni ile bağdaş›r ilkelere dayanmas› ve onu kazanma, kay-
betme nedenleriyle de bunlara uygun biçimde düzenlenme-
si gerektiğini savunmaktad›r. Bununla birlikte, Anayasa,
mülkiyet hakk›na ilişkin kurallar› koymakla beraber, bu
hakk›n bir tan›m›n› yapmam›şt›r. Bu tan›m›n, anayasan›n
diğer ilkelerine başvurularak belirtilmesi gerekmektedir.
Bu doğrultuda yap›lan değerlendirmelerin bir sonucu
olarak, Anayasa Mahkemesi’ne göre, mülkiyet hakk›, eski
anlam›nda bireyin dilediği şekilde kullanabileceği bir hak
ve s›n›rs›z bir özgürlük olma niteliğini çoktan yitirmiştir.
Anayasa ile benimsenen mülkiyet anlay›ş›, bu hakk›n, bir
bak›ma, sosyal yap›da bir hak olduğu yolunda gelişmiş ve
bir çok haklar gibi bu hakk›n da kamu yarar› amac›yla s›n›r-
lanabileceği ilkesi kabul edilmiştir.
Cumhuriyet dönemi anayasalar›n›n benimsediği bu an-
lay›ş›n bir sonucu olarak, mülkiyet hakk›n› yasayla s›n›rla-
mak devletin hakk›, yükümlere ve koşullara uymak da ta-
ş›nmaz iyesinin borcu olarak görülmüştür (Anayasa Mahke-
mesi Karar›, 28.04.1966, E.1966/3, K.1966/23).
Anayasa Mahkemesi taraf›ndan aç›kl›k getirilen mülki-
yet hakk›n›n kapsam›, kazan›lmas› ve kaybedilmesine iliş-
kin kurallara, Türk Medeni Kanunu’nda yer verilmiştir. An-
cak, Türk Medeni Kanunu’nun, taş›nmaz mülkiyetinin ka-
zan›lmas› için tapu siciline tescil koşulu ve bunun yan› s›ra,
taş›nmazlar›n bir başkas›na devrinde sözleşmelerin resmi
şekilde yap›lmas› zorunluluğu getiren kurallar›, uygulama-
da ciddi s›k›nt›lar yaratm›şt›r. Türkiye’deki taş›nmazlar›n, o
dönemlerde (1926) %60’›n›n, fiili (eylemsel) sahibi ile hu-
kuksal sahibinin farkl› olmas›, bu durumun bir an önce tas-
fiye edilmesi için önlemler al›nmas›n› gerektirmiştir. Bunun
için, Türk Medeni Kanunu’na ayk›r› yasalar›n ç›kar›lmas›-
na ve bu kurallar›n Medeni Kanun ile birlikte yürürlükte
kalmalar›na göz yumulmuştur.
Kadastro (ve tapulama) yasalar› ile, kay›t (belge) sahibi
ile araziyi kullanan aras›nda yap›lm›ş, ancak yasal şekli (ta-
pu sicilinde resmi sözleşmeye dayal› tescil koşulu) eksik b›-
rak›lm›ş bir anlaşmaya, Türk Medeni Kanunu’nun öngördü-
ğü kurallara ayk›r› biçimde geçerlik tan›narak, şekil eksik-
liğinin bir kereye özgü tamamlanmas›na olanak verilmiştir.
Böylelikle, toplumsal ve hukuksal düzensizliğe son veril-
mesi ve bu yüzden kar›ş›k bir durumda olan hukuk düzeni-
ni ve taş›nmaz rejimini düzene koymak amaçlanm›şt›r.
Kadastro ile eski tapu kay›tlar›n›n tasfiyesi ve yenilen-
mesi, yeni sicillerin oluşturulmas› amaçland›ğ›ndan, yasa
koyucu, kapsamlar› ve koşullar› farkl› olmakla birlikte, za-
manaş›m›na dayanan zilyetlikle taş›nmaz edinme ve tapu
d›ş› al›m-sat›m işlemlerinin bertaraf edilmesi için bütün ka-
dastro yasalar›nda bunlarla ilgili düzenlemelere yer vermiş-
zilyetlik, "...bir şey üzerinde fiilen tasarruf etmek yetki-sidir. Zamanaş›m›, doğrudan doğruya mülkiyet hakk›bahşetmeyip, mülkiyetin iktisap (edinme) sebeplerindenbiridir...kanunun arad›ğ› şartlar yerine getirilmiş olma-d›kça, anayasan›n himayesine mazhar bir mülkiyet hak-k›ndan bahsedilemez..." şeklinde değerlendirilmiştir.
Böylelikle, zilyetliğin baz› kay›t ve koşullar alt›nda mül-
kiyetin tespitinin istenmesi yetkisi verdiği benimsenmiştir
"... kanunlar›n anayasaya uygunluğunun yarg› yolu iledenetlenmesi s›ras›nda; iptali istenen hükmün öteki ka-nunlara karş› olan durumunun ya da onlarla çelişir ve-ya çelişmez nitelikte oluşunun değil, Anayasa ilkelerineve bu ilkelerin dayand›ğ› genel hukuk kurallar›na uy-gun olup olmad›ğ› araşt›r›ld›ğ›ndan kadastro (ve tapula-ma) yasalar›n›n, Türk Medeni Kanunu aç›s›ndan yap›-lan tart›şmalar›na değinilmeksizin, konunun doğrudanAnayasa ilkeleri aç›s›ndan incelemesine geçilmesi..." ge-
rekçesiyle aç›klanm›şt›r. Dolay›s›yla, çeşitli yasalar aras›n-
da çelişir nitelikte hükümler bulunmas›n›n anayasaya ayk›-
r›l›k nedeni oluşturmayacağ› belirtilerek, bu konu üzerinde
durulmas›na yer olmad›ğ›na karar verilmiştir. Anayasa
Mahkemesi, bu kararla, birbirlerine ayk›r› kurallara sahip
olan yasalar›n, ayn› anda yürürlükte kalmalar›na, "...kamuyarar› ve kamu düzeninin zorunlu k›lmas› nedeniyle..."göz yumulduğunu kabul etmiştir.
Kadastro (ve tapulama) yasalar›n›n kimi kurallar›n›n,
Türk Medeni Kanunu’na ayk›r› olduğu gerek Türk hukuk
sisteminde ve gerekse öğretide s›kça dile getirilmiştir.
OZANALP (1976: 18)’e göre, kadastronun kesin olarak so-
na ermesiyle, bu ayk›r›l›klar›n da bir işlevi kalmayacakt›r.
Bu aç›dan, yasa koyucu, tapusuz taş›nmazlar›n tapulanma-
s›n› ve senetsiz tasarruflarla oluşan eylemli durumun, ülke
gerçekleri ve adalet kurallar›na uygun biçimde hukuksallaş-
t›r›larak tasfiyesini gerçekleştirmek için, bu tür kurallar› ka-
bul etmekte bir sak›nca görmemiştir.
Yarg›tay’a göre, "...kadastrodan önceki ve kadastros›ras›nda doğan tüm uyuşmazl›klar›n çözümlenmesi...",
kadastronun amaçlar› aras›ndad›r. Böylelikle, Türk hukuk
sisteminin de, kadastronun taş›nmazlarla ilgili uyuşmazl›k-
lar› kesin olarak çözmeyi amaçlad›ğ›n› kabul ettiği söylene-
bilir.
Harita - Kadastro Reform (HAKAR) Projesinde (TÜBİ-
TAK 1986: 3-4), 1985 y›l›na kadar kadastro gören alanlar›n
%16.7’sinde (3 266 934 adet parselde) kadastro tespitine
yani mülkiyete itiraz edildiği belirtilmiştir. Yap›lan incele-
melere göre, bu parsellerin %4’ünün mülkiyet durumu mah-
kemelerce karara bağlanmak üzere yarg›ya geçmiştir. Söz
konusu uyuşmazl›klar, çoğunlukla, kamu ile kişiler aras›n-
da olmakla birlikte, yine de kayda değer olduğu kabul edil-
melidir. 21. yüzy›la girerken, kadastro mahkemeleri ile di-
ğer mahkemelerden gelen ve Yarg›tay’da biriken dava say›-
lar›, 1965 y›l›na göre %58 azalarak, 70 075 dolay›na gerile-
diği (DİE 2000: 4) görülmektedir (Çizelge 4). Bu veriler,
kuruluş kadastrosu ile birlikte meydana gelen uyuşmazl›k-
lar›n, zamanla giderek azald›ğ›n›n işaretleridir. Bu durum,
ayn› zamanda, Türk hukuk sistemi taraf›ndan kadastronun
amaçlar› aras›nda görülen arazi uyuşmazl›klar›n›n kesin
olarak kadastro ile çözülemediğini de göstermektedir.
Çizelge 4: Kadastro (ve Tapulama) Mahkemelerine Gelen
ve Karara Bağlanan Davalar
Aradan y›llar geçse de, Türkiye’de, ekonomik aç›dan ta-
sarruflar›n daha verimli alanlar yerine, toprağa yat›r›lmas›
ve taş›nmazlar›n bir sosyal güvence olarak görülmesi konu-
sundaki anlay›şlar değişmemektedir. Bu durum, taş›nmaz
mülkiyetinin, ülkemizde ne denli mutlaklaşt›r›ld›ğ›n›n da
bir göstergesidir. Türkiye kadastrosunun;
• Ülkemizin çağdaş kimliğinin bir sembolü,
• Taş›nmaz yüzölçümlerinin kesin ve gerçek tan›m›,
• İmar›n ve mekana ilişkin düzenlemelerin ilk koşulu,
• Arazi ›slah›n›n (iyileştirme) tek arac›,
• Taş›nmazlar›n vergilendirilmesinde Devletin dayand›-
ğ› büyük kuvvet,
-35-
Köktürk E., Türkiye Kadastrosunun Tarihsel Görevihkm 2003/89
Toplam Karara Gelecek
Dava Bağlanan Y›la
Hakim Say›s› Dava Say›s› Devreden
Y›l› Say›s› A B Dava Say›s›
1965 59 166.898 55.530 111.368
1970 66 174.529 49.264 125.265
1975 88 151.041 39.203 111.838
1980 106 218.836 41.913 176.923
1985 197 229.196 61.373 167.823
1990 221 182.920 67.311 115.609
1991 713 170.243 66.235 104.008
1995 837 115.682 43.515 72.167
1996 837 104.231 40.786 63.445
1997 - 91.477 35.550 55.927
1998 - 820.38 33.189 48.849
1999 - 70.75 31.718 38.357
Kadastro (ve Tapulama) Mahkemeleri
• Ulusal dayan›şmay› bozan etkenleri ortadan kald›ran
toplumsal bir varl›k,
• Taş›nmazlarla ilgili yat›r›mlar›n en güvenli koruyucu-
su,
olarak görülmesi durumunda (Anayasa Mahkemesi Karar›
08.02.1973, E.1972/52, K.1973/5), tarihsel görevini tam an-
lam›yla yerine getirmiş say›lacağ› söylenebilir.
Bunun sağlanmas› için, kadastro sisteminin temel ilkele-
rinin; planl› kalk›nma, kamu ve toplum yarar›, herkese aç›k-
l›k, kentsel ve k›rsal alanlarda yap›lacak arsa ve arazi dü-
zenlemelerinde ilk koşul, coğrafi bilgi sistemlerinin kurulu-
munda bir bilgi deposu olarak görülmesi gerekmektedir. Bu
tercihlerin amac›na ulaşabilmesi için, öncelikle, kadastro
bilgilerinin güncellenmesinin ve yenilenmesinin mevcut
durumda yetersiz olan hukuksal dayanaklar› yeniden tan›m-
lanmal›d›r.
4. İkinci Kadastro
Yasa koyucu, 1966 tarihli ve 766 say›l› Tapulama Kanunu
(Madde: 46) ile, daha önce kadastro (ve tapulama) gören
yerlerin, yeniden kadastrosunun yap›lamayacağ›na, bu gibi
yerler ikinci kez kadastroya konu olmuşsa, ikinci kadastro-
nun bütün sonuçlar›yla hükümsüz say›lacağ›na karar ver-
miştir. 1966 tarihli yasay› yürürlükten kald›ran 1987 tarihli
ve 3402 say›l› Kadastro Kanunu da (Madde: 22), baz› istis-
nalar (ayr›k durumlar) d›ş›nda, ikinci kadastronun geçerli
olmad›ğ›n› kabul etmiştir. İkinci kez yap›lan (mükerrer) ka-
dastronun, yasa ile yasaklanmas›n›n nedeni;
1. Ortaya çelişkili durumlar›n ç›kmamas›,
2. Boş yere emek ve para harcanmamas›,
3. Ayn› yer hakk›nda ikinci kez tapu kayd›n›n düzen-
lenmesinin önlenmesi,
şeklinde aç›klanm›şt›r (KILIÇ 1999: 1169).
Türk hukuk sistemi, arazi ile ilgili olarak, çeşitli dönem-
lerden gelen sorunlar›n ve sonuçlar›n Türk Medeni Kanunu
doğrultusunda bir çözüme bağlanmas›n›, Devletin başta ge-
len temel ödevleri aras›nda saym›ş, tapu ve kadastro çal›ş-
malar›n›n kamu düzeni ve kamu yarar› düşüncesi ile birlik-
te değerlendirilmesinin zorunlu olduğunu benimsemiştir.
Bunun doğal bir sonucu olarak, Türk Medeni Kanunu’na
dayanarak yap›lan kadastro ile oluşan tapu sicilinin tutul-
mas›ndan doğan bütün zararlardan, Devletin sorumlu oldu-
ğu kabul edilmiştir (Madde: 1007). Bu durum, kadastro bil-
gilerinin ne şekilde değişeceğinin, herkes taraf›ndan anlaş›-
labilen kesin kurallara bağlanmas›n› gerektirmiştir.
Bilindiği üzere, bir çal›şma alan›nda, kadastro tamam-
land›ğ›nda, teknik ve hukuksal belgeler 30 gün süre ile ilan
edilmektedir. 30 günlük ilan süresi geçtikten sonra, dava
aç›lmayan kadastro tutanaklar›na ait s›n›rland›rma ve tespit-
ler kesinleşmektedir. Bu durumda, 3402 say›l› Kadastro Ka-
nunu da, kadastrosu tamamlanan çal›şma alan› içerisinde
kalan eski tapu kay›tlar›n›n, işleme konu kay›t niteliğini
kaybettiklerini belirtmektedir (Madde: 12). Türk Medeni
Kanunu da, kadastrosu kesinleşerek tapu siciline kaydedilen
yerlerde, hiçbir kimsenin tapu sicilindeki bir kayd› bilmedi-
ğini ileri süremeyeceğini ve böyle bir durumu bilmemiş ol-
mas›na dayanarak kendi yarar›na bir hukuksal durum yara-
tamayacağ›n› öngörmektedir (madde: 1020).
Görülüyor ki, gerek Türk hukuk sisteminde ve gerekse
yarg› kararlar›nda, kadastro gören yerlerde, Devlet güven-
cesi taş›yan ve tapu sicilinde kay›tl› bulunan kadastro bilgi-
lerinin ikinci kadastro gerekçesiyle iptal edilmesi kabul gör-
memektedir. Kald› ki, Devletin sorumluluğunda yürütülen
ve devlet güvencesi taş›yan çal›şmalar›n, her ne gerekçeyle
olursa olsun yok say›lmas›, devlete olan güvenin sars›lma-
s›na yol açmas› aç›s›ndan tehlikelidir.
Her ne şekilde yap›l›rsa yap›ls›n, ikinci (mükerrer) ka-
dastronun kabul edilmesi, mevcut kadastronun reddedilme-
si anlam›na geldiğinden, milyonlarca kişinin kazan›lm›ş
haklar›n›n bir anda iptal edilmesiyle, bu kişilerin devlete
olan güvenleri sars›lacağ›ndan ve ülke çap›nda bir belirsiz-
lik ve karmaşa oluşacağ›ndan, hiç bir hukuk sisteminin,
böyle bir duruma izin vermesi düşünülemez. Anayasa Mah-
kemesi taraf›ndan, kadastro (ve tapulama) yasalar› ile güdü-
len amac›n, kamu düzenini kurmak ve korumak, kamu ya-
rar›n› sağlamak olduğu benimsendiği sürece, Devletin, ka-
mu düzenini kendi eliyle ve ikinci kadastro gerekçesiyle
bozmas› beklenemez. Türk hukuk sistemi de konuya bu aç›-
dan yaklaşmaktad›r.
Türk hukuk sistemine göre, kamu düzeni düşüncesi, bu-
nu sağlamaya yönelen önlemlerin sürekli ve kararl› olmas›-
n› zorunlu k›lmaktad›r. Bu nedenle, kadastro haritalar›nda
ve hak sahiplerini doğru olarak saptamak için oluşturulan
tapu sicilinde, süreklilik ve kararl›l›k unsurlar›n›n bulunma-
s› gerekmektedir. Kadastro haritalar›na dayanarak düzenle-
nen tapu kütükleriyle belirlenmiş bulunan hukuksal duru-
mun kararl›l›k göstermesi, ancak kadastrodan önceki hu-
kuksal duruma dayan›larak kadastro üzerine konulmuş bu-
cek davalar›n önlenmesi ile sağlanabileceği; davalar›n ön-
lenmesi için en uygun yolun "hak düşüren süre" yolu ol-
duğu kabul edilmiştir.
3402 say›l› Kadastro Kanunu’na göre (Madde: 12), ka-
dastro tutanaklar›nda belirtilen haklara, s›n›rland›rma ve
tespitlere tutanaklar›n kesinleştiği tarihten başlayarak 10
(on) y›l geçtikten sonra, itiraz edilememekte ve dava aç›la-
mamaktad›r. Anayasa Mahkemesi’ne göre (10.02.1970 Ta-
rihli, E.1969/60, K.1970/8 Say›l› Karar), bu kural, "... eskihukuksal durumlardaki karars›zl›klar› sona erdirmekve gerçek hukuksal durumu saptamak için konulmuştur... Eğer böyle bir önleyici yol benimsenmeyecek olursa,uzun y›llar geçtikten sonra bile kadastroya dayanan ta-pu kütüklerinin silinip değiştirilmesi ve herkesin tapukütüklerine karş› beslemesi gerekli güvenin sars›lmas›sak›ncalar› doğacakt›r ..." Mülkiyet hakk›n›n, belli bir sü-
re geçtikten sonra, eski olaylara dayan›larak tart›şma konu-
su yap›lmamas› ve kamu düzeninin sağlanmas› için konulan
kural, Anayasa Mahkemesi’nce, "... s›n›rland›r›lan ...mülkiyet hakk› değil ... hak arama özgürlüğüdür ..."şeklinde aç›klanm›şt›r. Bu kararla, dava hakk›n›n tescil tari-
hinden başlayarak 10 y›ll›k hak düşürücü süre ile s›n›rland›-
r›lmas›n›n;
1. Kamu düzeni düşüncesine uygun olduğu
2. Tan›nan sürenin hakk›n kullan›lmas›na elverişli ol-
duğu
-36-
Köktürk E., Türkiye Kadastrosunun Tarihsel Görevi hkm 2003/89
yönlerinden anayasaya ayk›r› olmad›ğ›na karar verilmiştir.
desi uyar›nca kişiler ad›na tescil edilemeyeceği karar›na,
(ÖZMEN ve ÇORBALI 1995: 897) taraf›ndan verilen mu-
halefet şerhinde, "...tespit d›ş› kalan yerin yeniden kadastro-
su yap›ld›ğ›nda bunun hükümsüz say›lacağ›na, 3402 say›l›
Kadastro Kanununun 22/2. maddesinde yer verilmediği..."
şeklindeki iddia yerinde değildir.
Yarg›tay’›n, farkl› dairelerinin benzer kararlar›nda,
"...766 say›l› Tapulama Yasas›’n›n 46. maddesi ve buhükümden sonra yürürlüğe konulan 3402 say›l› Kadast-ro Yasas›’n›n 22/1. maddesinde (evvelce kadastrosu ya-p›lan yerlerin) ikinci kez kadastrosunun yap›lamayaca-ğ›..." öngörülmüş, ikinci kez (mükerrer) kadastro yap›ld›ğ›-
n›n kabul edilebilmesi için, "...birlik veya çal›şma alan› s›-
n›r› içinde taş›nmazlar›n evvelce tespit, tescil veya s›n›rlan-
d›rma suretiyle kadastro veya tapulamas›n›n yap›larak eki-
bin o yerden ayr›lm›ş olmas›..." gerektiği belirtilmiştir.
OZANALP (1976: 693)’de, "...sorun ikinci kadastronun(veya tapulaman›n) hükümsüz say›lmas› sorunu değil-dir. Önemli olan yön, gerçekten mükerrer tapulama bu-lunup bulunmad›ğ›n›n saptanmas›d›r..." görüşündedir.
lendiğinde, TAKBİS yerine, "...öngörülen sistemin Ka-dastro Bilgi Sistemi (KBS) biçiminde ve bu ad alt›ndaoluşturulmas›..." ilkesine yer verilmiştir (DPT 1990: 89).
8. BYKP Harita Tapu ve Kadastro Özel İhtisas Komis-
yonu Raporu’nda da, "...önceki plan döneminde (7. BYKP)
önerilen ve proje numaras› da alm›ş bulunan TAKBİS, ye-
ni ihtiyaçlar ve gelişmeler dikkate al›narak daha fazla ge-
ciktirilmeden oluşturulmal›d›r..." görüşüne yer verilmiş ve
TAKBİS’in uygulanabilir k›l›nmas› için, "bilgi ve bilgistandard› kanunu"nun ç›kar›lmas› gerektiği belirtilmiştir
(DPT 2001: 122).
Bu kez, 2000’li y›llarda, TAKBİS ad›yla yeni ve önce-
kine benzer bir girişim başlat›lm›şt›r. Yeni TAKBİS proje-
si ile, pilot uygulama birimi olarak yine Ankara-Çankaya il-
çesi Tapu Sicil Müdürlükleri tercih edilmiştir. Görülüyor ki,
aradan y›llar geçse bile, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlü-
ğü’nün bilgi sistemine yaklaş›m›nda, gerek uygulama me-
kan› ve gerekse bak›ş aç›s›nda değişen bir şey yoktur (MA-
TARACI vd. 2002).
-39-
Köktürk E., Türkiye Kadastrosunun Tarihsel Görevihkm 2003/89
Oysa, 21. yüzy›la girerken, Türkiye kadastrosunun te-
mel sorunu;
1. bilgi standard›n›n
2. bilgi değişim standard›n›n
henüz belirlenmemiş olmas› olarak görülmekte (DPT
2001: 148), bilgi ve değişim standard›n›n belirlenmesinin
ard›ndan, kadastro parsellerinin teknik verileri ile tapu sici-
line ait mülkiyet verilerinin ilişkilendirilmeleri ve buna iliş-
kin veri tabanlar›n›n haz›rlanmas› gerektiği belirtilmektedir
(KÖKTÜRK, Erol ve KÖKTÜRK, Erdal 2002).
Bilgi sistemi tasar›mlar›nda, kadastro gören ve görme-
yen yerlerdeki müdürlüklerin işlevleri ve görev tan›mlar›
aras›ndaki farkl›l›klar›n gözetilmesi zorunludur. Bu durumu
yads›yarak, doğrudan bilgi sistemi tasar›m›na yönelmek
yanl›ş bir tercihtir. HAKAR projesi, bir yerin kadastro hiz-
meti görüp görmemesine göre bir model önermiştir. Ve bu-
na göre, ilk oluşturma ile güncel tutma ve gereksinmeleri
karş›lama gibi ayr› faaliyetlere yer vererek tan›mlam›şt›r.
Oysa, TAKBİS projesini konu alan çal›şmalar incelendiğin-
de (ÜNAL 1991), (MATARACI vd. 2002), Tapu ve Ka-
dastro Genel Müdürlüğü’nün, bu durumu göz ard› ettiği gö-
rülmektedir.
21. yüzy›la girerken, tapu ve kadastro bilgilerinin, ulu-
sal standartlar› belirlenmiş bir bilgi sistemi öngörüsüne sa-
hip olmad›klar› ve Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) içinde
ilişkilendirilmeleri konusunda da herhangi bir çal›şman›n
bulunmad›ğ› belirtilmektedir (KÖKTÜRK, Erol ve KÖK-
TÜRK, Erdal 2002). Görülüyor ki, Türkiye’de, öncelikle
kadastro bilgi sisteminin ilkelerinin ve standartlar›n›n ke-
sinleştirilmesi gerekmektedir.
6. Genel Değerlendirme ve Sonuç
Türkiye kadastrosunun üstlendiği işlevlerin başlang›çtan
günümüze taş›d›ğ› sonuçlar, sorunlar ve tarihsel görev, ha-
rita-tapu ve kadastro konular›nda evrensel ölçekte ortaya ç›-
kan gelişmeler çerçevesinde değerlendirildiğinde;
• Türkiye kadastrosu, devral›nan Osmanl› arazi yönetim
biçiminin yaratt›ğ› sorunlar›n ağ›rl›ğ› ve tüm faaliyetlerin
"miri arazi rejiminin" tasfiyesi ve "tapusuzluk" sorunu-
nun çözümüne yöneltilmesi nedeniyle çok amaçl› nitelik
kazanamam›şt›r.
• Türkiye kadastrosu, kendisinden önce doğan arazi
uyuşmazl›klar›n› çözmek için devreye konulmuştur ve ka-
dastro bittiği zaman, yeni yaklaş›mlara ve kadastroda nite-
lik değişikliklerine gereksinme vard›r.
• Kuruluş kadastrosu yasalar›, ömürleri amaçlar›yla s›-
n›rl›, geçici nitelikte ve bir kereye özgü uygulanan tasfiye
yasalar›d›r. Kuruluş kadastrosu tamamland›ğ›nda, kadastro-
da bir amaç değişikliği yapmak ve bir sonraki aşama için
yeni düzenlemelere gitmek gerekmektedir. Kadastro hizme-
ti götürülen yerler ile götürülmeyen yerlerde ayn› kurallar›n
uygulanmas›nda ›srar etmek yanl›şt›r. Bu nedenlerle;
1. Kadastro faaliyetlerinin tasar›m›nda;
• Kadastro hizmeti götürülen yerlerle,
• Kadastro hizmeti götürülmeyen yerlerin,
ayr› ele al›nmas› gerekmektedir. Mevcut durumda;
• Kadastro görmeyen alanlar için, 3402 say›l› Kadast-
ro Yasas› ile kapsaml› düzenlemeler öngörülmüştür. Bu ya-
sa içinde, başta 41. madde olmak üzere, kadastro gören yer-
leri de ilgilendiren çeşitli kurallara yer verilmesi yerine, bu
konular›n ayr› yasal düzenlemelere tabi tutulmas› ge-
rekmektedir.
• Kadastro gören yerlerdeki uygulamalar ise, 2859
say›l› Yasa başta olmak üzere, pek çok yönetmelik, yöner-
ge ve genelgelerle düzenlenmişlerdir. Bu düzenlemelerin
yaln›zca teknik çal›şmalar› kapsad›ğ›, mülkiyet ve buna iliş-
kin haklar›n inceleme d›ş›nda b›rak›ld›ğ› belirtilmiştir. Bu-
nun nedeni, 4721 say›l› Türk Medeni Kanunu’nda yer alan,
"Taş›nmaz›n s›n›rlar›, tapu planlar› ve arz üzerindekis›n›r işaretleriyle belirlenir. Tapu planlar› ile arz üzerin-deki işaretler birbirini tutmazsa, as›l olan plandaki s›-n›rd›r" kural›d›r (Madde: 719). Kadastronun başlad›ğ› y›l-
lardan günümüze kadar, parsel s›n›rlar› arz üzerinde işaret-
dastro haritalar›) ile güvence alt›na al›nd›ğ› kabul edilmiştir.
Bugüne kadar çizgisel olarak üretilen kadastro haritalar›, sa-
y›sal duruma getirilmeden kadastro bilgi sisteminin nas›l
kurulacağ› sorusu da yan›tlanamam›şt›r. Kadastro hizmetle-
rinin yavaş, yetersiz ve pahal› olmas› yerine, h›zl›, güveni-
lir ve çağdaş olmas› için ivedilikle önlemler al›nmal›d›r.
Bunun için, öncelikle; çizgisel kadastro bilgileri say›sal du-
ruma getirilmelidir. Kadastro bilgi sisteminin kurulmas›
için, öncelikle taş›nmaz s›n›rlar›n›n ve yüzölçümlerinin ül-
ke nirengi ağlar›na dayal› parsel köşe nokta koordinatlar› ile
belirlenmesi sağlanmal›d›r. Halen, ayn› amaca yönelik iş-
lemlerin, farkl› kurum ihtiyaçlar› için ayr› düzenlemelere
konu yap›lmalar› yerine, 3402 say›l› Kadastro Kanunundan
ayr› olarak ç›kar›lacak yeni bir yasa içinde birleştirilmeleri
sağlanmal›d›r. Dolay›s›yla, kadastro gören yerlerde;imar, kamulaşt›rma, arazi toplulaşt›rmalar›, çeşitli ku-rumlar›n planlama, teknik altyap› ve proje faaliyetleriile kadastro aras›ndaki ilişkileri kurumsallaşt›racak ye-ni bir çerçeve yasaya ihtiyaç bulunmaktad›r.
2. 4721 say›l› Türk Medeni Kanunu’nun 1003. madde-
sinde, "planlar›n nas›l haz›rlanacağ› tüzükle belirlenir"denilmekte, öngörülen bu kuralla, bugüne kadar üretilen ka-
ÜNAL, N. N.: Tapu ve Kadastro Genel MüdürlüğündeTAKBİS Oluşturma Çabalar›, Türkiye III.Harita Kurultay›,
TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odas› Yay›n›,
-41-
Köktürk E., Türkiye Kadastrosunun Tarihsel Görevihkm 2003/89
Özet
Günümüzde küreselleşme, sürdürülebilir kalk›nma, kentleşme veteknolojik gelişmeler toprağ›, kullan›m›n›n planlanmas›n›, kayd›n›ve dolaş›m›n› daha da önemli k›lmaktad›r. Bu gelişme kadastroyu,vergilendirme ve iyeliğin güvencesi olma’dan çok amaçl› kadast-ro ve taş›nmaz idaresine (land administration) evrimleştirmekte-dir. Makalede, sürdürülebilir kalk›nma ekseninde evrim sürecininulaşt›ğ› toprak yönetimi (land management) ve taş›nmaz idaresikavramlar› ele al›nm›ş, taş›nmaz idare sistemi üzerinde durulmuş-tur.
Anahtar SözcüklerSürdürülebilir Kalk›nma, Toprak Yönetimi, Taş›nmaz İdaresi, Ka-
dastro, Çok Amaçl› Kadastro.
Abstract
Sustainable Development and Evoulation of the Cadastre
Nowadays, land, land use planning, registration and circulationbecome more important due to globalization, sustainable develop-ment, urbanization and technological developments. These drivershave been transforming cadastre from being guarantee of owners-hip and taxation to multi-purpose cadastre and land administrati-on system. In this paper, evolution phases of this progress, landmanagement and land administration concepts, which are occur-red and shaped in the sustainable development context, are consi-dered.
Key WordsSustainable Development, Land Management, Land Administrati-
on, Cadastre, Multipurpose Cadastre.
1. Giriş
İkinci Dünya Savaş›’n›n ard›ndan bar›ş› güvenceye alan il-
ke ve kurumlar yarat›l›rken, yeryüzünün doğal ve kültürel
değerlerini giderek yok edecek bir sanayileşme ve kalk›nma
politikas› yürürlüğe konmuştur (TANİLLİ 1997). Bu döne-
min ard›ndan ortaya ç›kan küreselleşme, bilişim teknoloji-
lerindeki değişimlerle birlikte mal, hizmet ve sermayenin
serbestçe dolaş›m›na olanak tan›yan yeni bir dünya düzeni
oluşturma çabas›na girmiştir. Küreselleşmeyle birlikte, etki-
leşimli çal›şan yeni piyasalar; çok uluslu şirketler; geniş bil-
gi ağlar›, taş›n›r telefonlar gibi yeni kurumlar ve yeni araç-
lar ortaya ç›km›şt›r. ‘Yeni dünya düzeni’ olarak tan›mlanan
küreselleşme, liberal politikalar›n güdümünde; sosyal dev-
let kavram›n› y›kmaya çal›şan, ulus devletlerin politika ala-
n›n› daraltan, egemenlik haklar›n›n bir k›sm›na ortak olma-
ya çal›şan ya da bu haklar› k›s›tlayan yeni uluslararas› ku-
rumlar (Birleşmiş Milletler, Dünya Bankas›, Uluslararas›
Para Fonu vd.) yaratm›şt›r.
Çevresel kaliteyi ve doğal kaynaklardaki bozulmay› dik-
kate almadan geliştirilmiş bu model salt ekonomik büyüme-
ye önem vermiş, sonucunda doğal kaynaklar tümden bir y›-
k›m tehlikesi ile yüz yüze gelmiştir. AKTAN ve ŞEN
(1999)’un da belirttiği gibi, bu tehlike temelde iki biçimde
ortaya ç›kmaktad›r: Bunlardan biri, denetimsiz sanayileş-
me, diğeri ise fakirliğin tüm dünyada h›zla artmas›d›r. Çok
uluslu şirketler, maliyetlerin getirdiği ek yüklerden kurtul-
mak için sanayi etkinliklerini gelişmiş ülkeler yerine çevre
tüzesinin daha gevşek olduğu ülkelere yöneltmektedirler.
Bu durumda, gelişmiş ülkelerde etkinlik gösteren firmala-
r›n, çevre standartlar›n›n yüksekliği dolay›s›yla rekabet gü-
cü zay›flamakta, bunun sonucunda gelişmiş ülkeler de çev-
re standartlar›n› düşürmektedir. Çevreye zarar veren bir
başka etmen ise küreselleşmenin tüm dünyada nüfusun bü-
yük bir kesimini h›zla fakirleştirmesidir. Fakirlik, insanlar›n
çevreye bağ›ml›l›ğ›n› artt›rmakta, bireylerin aş›r› ölçüde do-
ğal kaynak kullan›m›n› zorunlu k›lmaktad›r.
Çevre sorunlar›n›, kalk›nman›n doğal ve katlan›lmas›
gereken bir sonucu olarak gören küresel ekonomi stratejile-
ri; doğal kaynaklar›n tükenmeye ve çevre kirliliğinin ulusal
s›n›rlar› aşarak tüm dünyay› etkilemeye başlamas›yla eleşti-
rilmiş, küreselleşmenin neden olduğu çevresel, ekonomik
ve kültürel y›k›ma, sistem kendi ürettiği uluslararas› kurum-
lar arac›l›ğ›yla çözüm yollar› aramaya koyulmuştur. Bu
amaçla Birleşmiş Milletler (United Nations-UN) 1987 y›-
l›ndan başlayarak, 1992 ‘Rio Yeryüzü Zirvesi’, 1994 ‘Kahi-re Nüfus ve Kalk›nma Konferans›’, 1995 ‘Kopenhag SosyalGelişme Konferans›’, 1995 ‘Pekin Dördüncü Dünya Kad›nKonferans›’ ve 1996 ‘İstanbul Habitat II.Kent Zirvesi’nde
geliştirilerek ortaya konan ‘sürdürülebilir kalk›nma’ ile bu
aray›şlar›n› sürdürmüş ve sürdürmektedir.
Dünya Çevre ve Kalk›nma Komisyonu’nun, Birleşmiş
Milletler (United Nations-UN) Genel Kurulu ad›na 1987 y›-
l›nda haz›rlad›ğ› ‘Ortak Geleceğimiz’ (Our Common Futu-
hkm Jeodezi, Jeoinformasyon ve Arazi Yönetimi Dergisi 2003/89 www.hkmo.org.tr1954
re) adl› raporda; ekoloji ile ekonomik kalk›nma aras›nda
denge kurulmas› ve kalk›nman›n ‘sürdürülebilir’ nitelikte
olmas› önerilmektedir. Ana amaçlar›; insanl›ğ›n temel ge-
reksinimlerinin karş›lanmas›, herkes için yaşam kalitesinin
iyileştirilmesi ve güvenli bir geleceğin sağlanmas› olarak
özetlenebilecek sürdürülebilir kalk›nma kavram› bu rapor-
da; "bugünün gereksinim ve beklentilerini, gelecek kuşakla-r›n gereksinim ve beklentilerini karş›lama olanaklar›ndanödün vermeksizin karş›lama" biçiminde tan›mlanm›şt›r. Ku-
rumsal ve teknolojik gelişmeleri gelecek nesillerin sürekli-
liğine ve gereksinimlerine yönlendirmeyi amaçlayan, top-
rak ve doğal kaynaklar›n yönetimi ve korunmas›n› temel
alan sürdürülebilir kalk›nma, öncelikle ekonomik gelişimi
hedefleyen ama kalk›nma için gereken kaynaklar›n ak›lc›,
idareli kullan›m›n› ve gelecek kuşaklar için korunmas›n›
öngören, toplumsal, ekolojik, ekonomik, konumsal ve kül-
türel boyutlar› olan bir kavramd›r (GÜR 2001). Sürdürüle-
bilir kalk›nma modeli, mesleğimizle doğrudan ilintili iki ye-
ni kavram›n ortaya ç›kmas›na da neden olmuştur: ‘Toprakyönetimi’ (land management) ve ‘taş›nmaz idaresi’ (land
administration).
2. Toprak Yönetimi ve Taş›nmaz İdaresi
Uluslararas› Ölçmeciler Birliği (Fédération Internationale
des Géomètres-FIG) ve UN’nin 1999 y›l›nda ortaklaşa ya-
y›mlad›klar› ‘Sürdürülebilir Kalk›nma için Taş›nmaz İdareSistemleri Bathurst Bildirgesi’ (The Bathurst Declaration
on Land Administration for Sustainable Development), top-rak yönetimi kavram›n›; "toprağ›n bir –toplumsal k›t- kay-nak olarak hem ekonomik hem de çevresel aç›lardan sürdü-rülebilir kalk›nmaya yönelik yönetimiyle ilişkili eylemlerintümü", taş›nmaz idaresi kavram›n› ise; "toprak yönetim po-litikalar›n›n uygulanmas› s›ras›nda, taş›nmaz iyeliğine, de-ğerine ve kullan›m›na ilişkin bilgileri saptama, kaydetme veyay›mlama süreci" biçiminde tan›mlamaktad›r. Tan›mlarda
geçen toprak; "dünyan›n yer yüzeyi olup, yerin alt›nda, üs-tünde ya da üzerinde sabitlenmiş her şeyi kapsar" olarak
ifade edilmektedir (UNECE 1996).
Bu çal›şmada, toprak yönetimi ve taş›nmaz idaresi ola-
rak adland›r›lan kavramlar başka sözcüklerle de tan›mlana-
bilir, tart›ş›larak geliştirilebilir.
Türk Yurttaşlar Yasas› (Türk Medeni Kanunu) taş›nmaz
iyeliğinin konusunu, "arazi, tapu kütüğüne kaydedilen ba-ğ›ms›z ve sürekli haklar, kat mülkiyeti kütüğüne kay›tl› ba-ğ›ms›z k›s›mlar" olarak s›ralam›şt›r. Kavram›n bu tüzel içe-
riği, kadastro sistemimizin oluşumunu da etkilemiş, onu
‘tüzel kadastro’ niteliğinde yap›land›rm›şt›r. Bu çal›şmada
‘taş›nmaz’ kavram›, ülkemizdeki tüzel tan›m›ndan daha
kapsaml›, iyeliği, niteliği, kullan›m› ne olursa olsun, toprak
ve toprağa bağ›ml› tüm doğal ve yapay yap›lar› kapsayacak
biçimde alg›lanmakta, ormanlar, madenler, k›y›lar vd. doğal
kaynaklar› da içermektedir. Öte yandan, ‘yönetim’ ve ‘ida-re’ kavramlar› aras›nda da anlam bak›m›ndan yak›n bir iliş-
ki bulunmaktad›r. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde yönetim;
"yasalara, kurallara veya belli şartlara uygun biçimde ça-l›şmay› sağlamak, idare etmek, tedvir etmek", idare ise; "ül-ke işlerinin yürütülmesi, kamuya ilişkin hizmetlerin bütünü"olarak tan›mlanmaktad›r. Tan›mlar› birbirine bu denli yak›n
iki ayr› sözcüğün kullan›lmas›yla, toprak yönetimi ve taş›n-
maz idaresi aras›ndaki farkl›l›ğ›n vurgulanmas› amaçlan-
m›şt›r. Çünkü toprak yönetimi, ülke kaynaklar›n›n kullan›m
politikalar›n›, taş›nmaz idaresi ise, bu politikalar›n haz›rlan-
mas›nda gereksinim duyulan verileri sağlayan yap›y›, başka
bir deyişle çok amaçl› kadastronun çağ›n gereksinimlerine
göre yeniden düzenlenmiş biçimini anlatmaktad›r.
Doğal kaynaklardan en uygun yararlanmay›, hem k›rsal
hem de kentsel alanlarda ekonomik ve toplumsal sürdürüle-
bilir kalk›nmay› desteklemesi öngörülen toprak yönetimi,
değinilen hedeflere ulaş›rken taş›nmaz idare sisteminden
yararlanacakt›r. Taş›nmaz idare sistemi, sürdürülebilir kal-
k›nmada, toprağa ilişkin işlemlerin yürütülmesinde toprak
politikalar›n›n temelidir ve bu politikalar›n›n uygulanmas›-
na yönelik işlevsel araçlara sahiptir (MOLEN 2002).
3. Kadastrodan Taş›nmaz İdaresine
Tüm dünyada, son birkaç yüzy›l içinde toprağa ve kadastro-
ya bak›ş önemli ölçüde değişmiştir. Önce bir zenginlik ara-
c› olan toprak, ard›ndan bir ticari mal, sonra k›t bir kaynak
ve günümüzde toplumsal bir k›t kaynak olma özelliklerini
de kazanm›ş ve kadastro; basit iyelik kay›tlar›ndan mali
araçlara dönüşmüş, taş›nmaz piyasalar› ile planlaman›n te-
mel taş› biçimine gelmiştir (Bkz. Çizelge 1). Başka bir de-
-43-
Çağdaş V., Gür M., Sürdürülebilir Kalk›nma ve Kadastroda Evrimhkm 2003/89
Çizelge 1: Toprağa bak›ş ve kadastronun evrimi (ENEMARK 2001)
ToprakZenginlik Arac›
Mali KadastroDeğerleme ve
Vergilendirme Modeli
Tüzel KadastroToprak Piyasas›
Modeli
Taş›nmaz İdaresiSürdürülebilir
Kalk›nma Modeli
Feodalizm
Feodal Toplum
Endüstri Çağ›
Endüstri Toplumu
Savaş Sonras›
Yap›lanma
Bilgi Çağ›
Bilgi Toplumu
1800 1950
Kadastral Uygulamalar›n Evrimi1980
İnsan - Toprak Evrimi
Çok Amaçl› KadastroToprak Yönetimi
Modeli
ToprakTicari Mal
ToprakK›t Kaynak
ToprakToplumsal
K›t Kaynak
yişle, kadastro; iyeliğin korunmas› ve vergilendirme amaç-
kadastronun; iyeliğe bağl› krediler için güvence oluşturacak
ve taş›nmaz vergilendirmesini destekleyecek biçimde yap›-
lanmas›n› öngörmekte, bunun yan›nda devlet topraklar›n›n
korunmas›, s›n›r anlaşmazl›klar›n›n azalt›lmas› ve toprak re-
formlar›n›n uygulanmas›nda, doğal kaynaklar›n izlenmesi,
geliştirilmesi ve kullan›m planlar›n›n tasarlanmas›nda, çev-
re yönetiminin desteklenmesi ve istatistiksel verilerin üreti-
minde etkin rol oynamas›n› vurgulamaktad›r. Toprak yöne-
timini; "doğal kaynaklar›n›n kullan›m ve gelişiminin yöne-tilme süreci" biçimde tan›mlayan Kadastro Raporu, yöne-
tim politikalar›na ilişkin hedeflerin başar›ya ulaşabilmesi
için toprak ve doğal kaynaklar›n kapasitesine, elmenliği ve
kullan›m›na ilişkin bilgilere gereksinim duyulduğunu belirt-
mekte ve kadastronun tan›m›n› şöyle yapmaktad›r: "Ka-dastro, toprağa ilişkin hak, k›s›tl›l›k ve sorumluluk kay›tla-r›n› içeren parsel bazl› güncelleştirilmiş bilgi sistemidir.Kadastro genelde parselin geometrik tan›m›n›, parsele iliş-kin hak ve k›s›tl›l›k kay›tlar›n›, iyeliği ya da bu haklar›n de-netimini ve kimi durumda parselin değerini içerir. Kadast-ro, mali (değerleme, vergileme) ve tüzel boyutu ile toprakkullan›m›n›n yönetimine yard›mc› olmak (planlama) ve sür-dürülebilir kalk›nma ile çevresel korumay› sağlamak içinkurulabilir." (FIG 1995).
18-26 Mart 1996 tarihinde Endonezya’n›n Bogor ken-
on for A Future Cadastral System). Kadastro 2014; insan
toprak ilişkisinin değişimi üzerine eğilmiş, geleceğin ka-
dastrosuna ilişkin alt› ilke ortaya koymuştur:
1. Doğal kaynaklar›n korunmas›nda, kadastroya araziye
ilişkin tüm özel-kamusal hak, k›s›tl›l›k ve sorumluluklar›
sistematik arşivleme -başka bir deyişle, arazi bilgi sistemi
oluşturma- görevi düşmektedir.
2. Kadastro ve tapu sicilinin ayr› kurumlar›n denetimin-
de olduğu klasik sistem, tapu sicili ile bütünleşik bir kadast-
roya dönüşmelidir.
3. Geleceğin kadastrosunda, klasik kadastral harita üre-
timinin yerini, derlenmiş bir veritaban›ndan farkl› ölçek ve
veri yap›s›na esneklik tan›yan modelleme alacakt›r. Böyle
bir yap›yla, haritalar›n tip, ölçek ve içeriği gereksinimlere
göre düzenlenebilecek, veritaban›ndaki bilgilerden ayn› ve-
riler kullan›larak farkl› ürünler üretilebilecek ve say›sal ve-
ri değişimi yard›m›yla kadastral bilgilerin yay›mlanmas› ve
dağ›t›lmas› kolaylaşacakt›r.
4. Bilişim teknolojisi ve geomatik uygulamalar› gelece-
ğin kadastrosunda etkin rol oynayacakt›r.
5. Kadastro hizmetleri yüksek oranda özelleştirilecek,
kamu sektörü denetim-gözetim işlevi üzerinde yoğunlaşa-
cakt›r.
6. Önemli maliyet gerektiren kadastronun işletilmesi ve
sürdürülebilmesi, kamu finansman› yerine, yararlananlar-
dan geri al›narak oluşturulacak fonlarla sağlanacakt›r (KA-
UFMANN ve STEUDLER 1998).
UN ile FIG taraf›ndan 18-22 Ekim 1999 tarihleri aras›n-
da Avustralya’n›n Bathurst kentinde düzenlenen ‘Sürdürü-lebilir Kalk›nma İçin Toprak Elmenliği ve Kadastral Altya-p›lar Semineri’ (Bathurst Workshop on Land Tenure and
Cadastral Infrastructures for Sustainable Development) s›-
ras›nda alt› çal›şma grubu oluşturulmuş; ‘İnsan-Toprak İliş-kilerinin Dinamiği’; ‘Sürdürülebilir Kalk›nmada Toprağ›nRolü’; ‘G›da, Su ve Toprak’; ‘Toprak Elmenliği ve Taş›n-maz İdaresi’; ‘Piyasalar›n, Toprak Tescili, Planlama veDeğerleme ile Arakesiti’; ‘Taş›nmaz İdare SistemlerininYeniden Tasar›m›’ konu başl›klar› alt›nda tart›şmalar yap›l-
MOLEN P.: Land Administration Theory: Thinking in Termsof Migration of Systems, XXII.International Fédération
Internationale des Géomètres (FIG) Congress, 19-26 April
2002, Washington DC, USA.
ROBERGE D.: Protecting Land Rights, A Key Factor inSustainable Development: The Quebec Example, 1st
International Seminar on Cadastral System, Land
Administration and Sustainable Development in Bogota, 3-5
May 2000, Bogota, Colombia, http://www.swisstopoch/fig-
wg71/doc/bogota00/robergebogota. htm, 15.10.2002.
STEUDLER D., WILLIAMSON I. P.: A Framework forBencmarking Land Administration Systems, XXII.
International Fédération Internationale des Géomètres (FIG)
Congress, 19-26 April 2002, Washington DC, USA.
TANİLLİ S.: Yarat›c› Akl›n Sentezi: Felsefeye Giriş, Adam
Yay›nlar›, ISBN-975-418-460-7, Birinci Bask›, İstanbul,
1997.
WILLIAMSON I. P., TING L.: Cadastral Trends-A Synthesis,The Australian Surveyor, Volume:44, 1999-1, No:1, Page:46-
54, Australia.
WILLIAMSON I. P., TING L.: Land Administration andCadastral Trends-A Framework for Re-engineering,Computers, Environmental and Urban Systems, No:25, 1999-
2, Page:339-366, USA.
WILLIAMSON I. P., TING L. and GRANT D.: The EvolvingRole of Land Administration in Support of SustainableDevelopment, The Australian Surveyor,Volume:44, 1999,
No:2, Page:126-135, Australian.
UNECE: Land Administration Guidelines, Un›ted Nations
Economic Commission for Europe (UNECE), New York,
USA, 1996.
-48-
Çağdaş V., Gür M., Sürdürülebilir Kalk›nma ve Kadastroda Evrim hkm 2003/89
1954
Özet
Türkiye’de, taş›nmaz mülkiyetinin kazan›lmas›, tapu siciline tescil-le olmaktad›r. Bu yüzden, taş›nmaz mülkiyetinin devrini amaçla-yan sözleşmeler, resmi şekilde düzenlenmektedir. Bu kesin kuralakarş›n, çeşitli ekonomik ve toplumsal nedenlerin de etkisiyle, ta-ş›nmazlar›n bir başkas›na devrinde, resmi şekilden ve Türk Mede-ni Kanunu’nun öngördüğü düzenden uzaklaş›lm›şt›r.
Kamu ya da özel mülkiyete konu yerler üzerinde, yasal olmayaneylemsel kullanma biçimleri ve tapu d›ş› taş›nmaz devirleri, al›nantüm önlemlere karş›n engellenememiştir. Bu durumu ortadan kal-d›rmak için, 1948 y›l›ndan başlayarak 55 y›l içinde 16 gecekonduve imar aff› yasas› ç›kar›lm›şt›r. Bu konuda en kapsaml› düzenle-me olan, 1966 tarihli ve 775 say›l› Gecekondu Kanunu ile sorun-lar çözülememiş ve 1983 sonras› 2805, 2981, 3290, 3366 say›l› ge-cekondu ve imar aff› yasalar› devreye konulmuştur.
Son 20 y›lda (1983-2003), belediyeler, kadastro ve tapu sicilmüdürlükleri ile harita özel sektörünün faaliyet alanlar›n›n önem-li bir bölümünü gecekondu ve imar aff› uygulamalar› oluştur-muştur. Bu uygulamalarla, belirli dönemlerde yasal olmayan ara-zi kullan›mlar›n›n ve tapu d›ş› taş›nmaz devirlerinin tasfiye edil-mesi ve tüm işlemlerin kadastro ve tapu sicilinde yap›lmas› amaç-lanm›şt›r. Bununla birlikte, gerek kentsel alanlarda ve gerekse k›r-sal alanlarda beklenen gerçekleşmemiş ve tapu d›ş› taş›nmaz sa-t›şlar› engellenememiştir.
Bildiride, buna yol açan gelişmeler ele al›nmakta, gecekonduve imar aff› konusu, harita mühendislik hizmetleri aç›s›ndan ince-lenmektedir
Abstract
An Investigation on to ‘Squatter and The Amnesty ofUnouthorized Buildings’ in Turkey
In Turkey, the gaining of immovable proprietorship is done by re-gistration into title deed register. For this reason, contracts whichaim the revolve of immovable proprietorship are arrenged offici-ally. In spite of this certain rule, also by the influence of variouseconomic and social reasons in the revolve of immovables.to another person, it is digressed from official way and the orderwhich is anticipated by Turkish Civil Code
On the places, which are subjected to public or private propri-etorship illegal active usage types and immovable revolutionswhich do not have a title deed could not be prevented despite alltaken measures. In order to remove this situation, starting from1948, in 55 years 16 squatter and the law of amnesty of unautho-rized buildings were adopted. By squatter law dated 1966 andnumbered 77 which is the most comprehensive arrangement in thissubject, problems were not solved and after 1983, 208, 2981-3290-3366 numbered squatter and amnesty of unauthorized buil-dings laws were put into effect.
The applications of squatter and the amnesty of unauthorized
buildings has been an important part of working areas of munici-palities, cadastre and title deed registre offices with surveying pri-vate sector in last 20 years (1983-2003). By these applications,eliminations of immovable revolution without title deeds and ille-gal land usages in certain periods and realization of all operationin cadastre and title deed registre has been aimed. Neverthless,neither in urban areas nor in rural areas the purpose has not co-me true and the sales of immovables without title deeds couldn’tprevented.
In this paper, the developments which cause to squatter and theamnesty of unauthorized buildings are considered, the subject ofsquatter and the amnesty of unauthorized buildings is investiga-ted by means of surveying engineering services.
(11.12.1986, E.1985/11, K.1986/29). Boğazlar›n, k›y› ve
sahil şeridi yönünden hiçbir ayr›ma bağl› tutulmadan bağ›ş-
lama kapsam›na al›nmas›n›n; k›y›lar›n, devletin hüküm ve
tasarrufu alt›nda olmas›, deniz göl ve akarsu k›y›lar›yla, de-
niz ve göllerin k›y›lar›n› çevreleyen sahil şeritlerinden ya-
rarlanmada öncelikle kamu yarar›n›n gözetilmesi gerekçele-
riyle iptali öncesi, 2981 say›l› Kanunda 07.06.1986 tarihli
ve 3290 say›l› Kanun ile yap›lan bir değişiklikle (madde:
14/f), İstanbul Boğaz› sahil şeridi ve öngörünüm bölgesin-
de imar aff›n›n uygulanmas› kabul edilmiş ve bu kurallar da
Anayasa Mahkemesi taraf›ndan iptal edilmiştir
(28.06.1989, E.1988/61, K.1989/28).
Gecekondu ve imara ayk›r› yap›lar›n, k›y›larda ve bo-
ğazlarda bağ›şlanmas›n›n iptali ard›ndan, bu kez 6831 say›-
l› Orman Kanunu’nun 2/B maddesi ile orman d›ş›na ç›-
kar›lan yerlerin, 2981 say›l› Kanun ile (geçici madde: 2/e)
gecekondu sahipleri ad›na tapuda tescilini ve sat›ş›n› öngö-
ren kurallar, "...yasa koyucunun belirtilen alanlar›n kul-lan›c›lar›na ya da başkalar›na, hatta orman içi köylerhalk›na sat›lmas›n› veya bu amaçla devredilmesini sağ-
-53-
Köktürk E., Türkiye’de ‘Gecekondu ve İmar Aff›’ Üzerine Bir İncelemehkm 2003/89
Çizelge 3: 1983 Sonras› Gecekondu ve İmar Aff› Yasalar›n›n Yürürlük Tarihleri ve Seçim Tarihleri
(1) : Milletvekilleri Seçimleri
(2) : Yerel Seçimler
(3) : 84/8484 Say›l› Bakanlar Kurulu Karar›yla
30.09.1984 Tarihine Kadar Uzat›lm›şt›r
İmar Aff› Seçim Tarihi Affa Konu Affa Konu İmar Aff› Tespit ve
Gecekondular›n Kaçak Yap›lar›n Değerlendirmelerin
Yasa No-Yürürlük Tarihi Son İnşa Tarihi Son İnşa Tarihi Son Başvuru Tarihi Sonuçland›ğ› Tarih
Görülmektedir ki, gecekondu ve kaçak yap›laşman›n he-
men her alanda bağ›şlanmas› uygulamalar›n›n bir çoğu,
anayasaya ayk›r› bulunarak iptal edilmişlerdir. Bu durum,
hukuka ayk›r› faaliyetlerin tasfiyesi için, anayasaya ayk›r›-
l›ğ›n bile göze al›nd›ğ›n› göstermektedir.
2805, 2981-3290-3366 say›l› yasalara göre, bağ›şlanma
için, 2.5-3 milyon dolay›nda gecekondunun başvurmas›
beklenirken, başvurular 1.5-2 milyon dolay›nda kalm›şt›r.
Anayasa Mahkemesi (21.10.1986, E.1986/16, K.1986/
25)’ne göre bunun nedeni, kişilere ait gecekondular›n ve ka-
çak yap›lar›n kay›t alt›na al›nmalar› durumunda y›kt›r›labi-
lecekleri endişesidir.
Buna karş›n, kentteki tüm yap›lar›n yaln›zca %7’sinin
ruhsatl› olduğu İstanbul’da, 1983-1987 döneminde ç›kar›-
lan "imar aff›" yasalar›n›n verdiği olanaklardan 750 000 do-
lay›nda yap› yararlanm›şt›r (İTO 2001: 2,8). Bu yüzden, ge-
cekondu, ülkemizde, bir büyük kent ve gelişmiş bölge soru-
nu olarak değerlendirilmektedir (KELEŞ 1996: 387).
Düzensiz ve çarp›k yap›laşma sonucu inşa edilen ve sa-
y›lar› büyük rakamlara ulaşan, çoğunluğu gecekondu niteli-
ğinde olan yap›lar›n, işçi çal›şt›r›lmadan, aile bireyleri tara-
f›ndan ya da karş›l›kl› yard›mlaşma yoluyla yap›ld›klar› ka-
bul edilerek, bağ›şlama kapsam›na giren ve inşas› tamam-
lanm›ş yap›lara Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) primleri-
nin ve cezalar›n›n uygulanmayacağ› belirtilmiştir (2981-
3290-3366, madde: 19).
Bir yandan, yasalara ayk›r› yap›ld›klar› için İmar Yasa-
s›’na göre verilmiş cezalar, diğer yandan, imara ayk›r› bina
inşa etmiş olan kişilerin borçlu olduklar› SSK primlerini ve
cezalar›n› ödemelerinin bağ›şlanmas›, "...ayr›cal›kl› birdurum yarat›lm›ş..." şeklinde değerlendirilerek, bu du-
rum, "...ayr›ml› bir işlem niteliğinde ve eşitlik ilkesineters düşebilecek bir görünüme sahip olduğu söz götür-mez..." olarak aç›klanm›şt›r. Bununla birlikte, yap›mlar› s›-
ras›nda büyük ölçüde işçi çal›şt›r›lmad›klar› ifadesi ile, bu
yap›lar için, SSK primlerinin ve cezalar›n›n bağ›şlanarak
vatandaşla idare aras›nda sonu gelmez uyuşmazl›klar›n ko-
lay, kesin ve s›k›nt›s›z bir şekilde çözümlenmesinde kamu
yarar› olduğu kabul edilerek, bağ›şlama konusu, "imar af-f›"n› başar›ya ulaşt›rma gerekçesine bağlanm›şt›r (Anayasa
Mahkemesi, 21.10.1986, E.1986/16, K.1986/25).
KAHVECİ (1989: 17), Türkiye’de 1980 öncesi yaşanan
yoğun gecekondulaşma ile gerek topluma ve gerek bu kişi-
2981-3290-3366 say›l› yasan›n 20. maddesinde, "...zo-runlu durumlarda ve h›zla gecekondulaşma ve kaçakyap›laşma eğilimi gösteren alanlarda, 3194 say›l› İmarYasas›’n›n imar plan› yapma koşullar› ve standartlar›aranmadan, buralarda yap›lacak yap›lara H=12.50m (4kat) imar hakk› verileceği..." belirtilmiştir. Çok özel ko-
şullar›n ve ayr›k durumlar›n varl›ğ›nda öngörülen bu kural,
amac› d›ş›nda ve ülkenin her yerinde uygulamaya konul-
muştur. Böylelikle, gecekondu ve kaçak yap›lar›n bağ›şlan-
mas›nda, ülkemizin önemli bir bölümünün deprem kuşağ›n-
da olduğu, bir yerin jeolojik/jeoteknik etüdleri yap›lmadan
yerleşime uygunluk kararlar›n›n verilemeyeceği göz ard›
edilmiş ve her yer yasayla imara aç›lm›şt›r. Düzenli, sağl›k-
l› bir çevre ve yerleşme ortam›n› öngören bir planlama an-
lay›ş› çerçevesinde arazi kullan›ş kararlar› verilmesi yerine,
gecekondular›n işgal ettikleri fiili durumu değişmeden ko-
ruyan ve işgali imarlaşt›ran bir yaklaş›m benimsenmiştir.
yer alan, "...imar plan› olan yerlerde mevcut imar plan-lar› gerektiği takdirde ›slah imar plan› şeklinde yenidendüzenlenir..." kural› ile bağ›şlama d›ş›nda hiçbir gecekon-
du ya da kaçak yap›n›n kalmamas› hedeflenmiştir. Yasan›n
aş›r› hoşgörülü kurallar›, idarelerin pek çok yanl›ş uygula-
malar yapmalar›na da yol açm›şt›r. Özellikle, belediyeler ta-
raf›ndan, bulunduklar› yerde korunmas› olanaks›z olan ge-
cekondularla, belediyelere devredilmeyen kamu arazileri
üzerindeki gecekondular›n, 2981-3290-3366 say›l› yasalara
göre sahip olduklar› belgeler tapu gibi değerlendirilerek,
resmi olmayan yap› projeleri, "avan proje" ad›yla onayla-
narak imara ayk›r› yap›laşmaya izin verilmiştir.
Böylelikle, gecekondu ve imara ayk›r› yap›laşmay› orta-
dan kald›rmak için ç›kar›lan bağ›şlama yasalar›, yatayda tek
katl› olan gecekondular›n yerine, dikeyde çok katl› yeni bir
kaçak yap›laşmaya yol açm›şlard›r. İstanbul’da, 1984 son-
ras›, imara ayk›r› yap›lar›n büyük bir k›sm›, bu uygulama-
lardan yararlanarak yap›lm›şlard›r.
Bağ›şlama kapsam›ndaki yap›lara, ruhsat ve kullanma
izni verilmesi işlemleri, bir kereye özgü uygulanacağ›ndan,
bundan sonraki uygulamalar›n ›slah imar planlar›n› gelişti-
ren imar planlar›na göre yap›lmas› öngörülmüştür (madde:
20). İlçe belediyeleri, ›slah imar planlar›n› bir kez uygula-
d›ktan sonra, imar planlar›n› yapmak yerine ve 1984 tarihli
ve 3030 say›l› Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hak-
k›nda Kanun’un denetiminden de kaçarak (madde: 14), ›s-
lah imar planlar›n› s›k s›k değiştirmişlerdir. Kişisel rant uğ-
runa yaz boz durumuna gelen ›slah imar planlar›ndaki deği-
şiklikleri önlemek için, Dan›ştay taraf›ndan, "...›slah imarplan›nda, varsa mevcut hatan›n giderilmesine yönelikdeğişiklik yap›lmas› d›ş›nda, ›slah imar plan› tadilat› ad›alt›nda değişikliğe konu edilmesinin olanaks›z olduğu-na..." karar verilmiştir (Dan›ştay 6. Daire, 19.09.1996,
E.1995/7412, K.1996/3658; 24.12.1997, E.1997/689,
K.1997/5115).
Gecekondu bağ›şlama yasalar›nda, bir ad›m daha ileri
gidilerek, belediyeler ya da valiliklerce istemde bulunulma-
s› durumunda, kadastro gören yerlerde, 3402 say›l› Kadast-
ro Yasas› ile "imar aff›" yasalar›n›n birlikte uygulanmas›
desinde yer alan, "...2981 say›l› Kanun ve değişikliklerihükümlerine tabi yerlerde bu madde hükmü uygulan-maz..." kural› gereğince, daha önce kadastro gören yerler-
de yap›lan ›slah imar plan› uygulamalar› ikinci kadastro ola-
rak kabul edilmemiştir. Buna göre, ›slah imar planlar›n›n
yap›l›p yap›lmad›ğ›na ve 3402 say›l› Kadastro Kanunu’nda
mazlar›n, Türk Medeni Kanunu’ndaki şekillere uyulmaks›-
z›n el değiştirmesinin kabul edilmiş olmas›n›, "...hukuksalve sosyal bir düzensizlik yerine düzen getirmektedir..."gerekçesiyle anayasaya ayk›r› bulmam›şt›r.
Kadastro (ve tapulama) yasalar›nda, "harici sat›ş"a hu-
kuksal geçerlik tan›n›rken, tapu d›ş› yap›lan sat›şla hak sa-
hibi olabilmek için, edinme tarihinden başlayarak en az 10
y›l geçmesi bir ön koşul olarak kabul edilmiştir. 10 y›ll›k
sürenin, kadastronun kesinleştiği "tespit tarihi"ne göre he-
Bu tür tapu d›ş› sat›şlarda, 3402 say›l› Kadastro Kanu-
nu’nun 13/B-b maddesinin uygulanmamas›, "...taş›nmaz›nilk kadastrosu yap›lm›ş ve o husus tamamlanm›şt›r. Ya-p›lan işlem ›slah imar çal›şmas›d›r..." gerekçesiyle aç›k-
lanm›şt›r.
Yarg›tay’›n ilk kararlar›nda (22.11.1944), tapuda kay›tl›
olmayan yerlerdeki zilyetliğin bir bedel karş›l›ğ›nda devri,
bir sat›ş sözleşmesi olarak kabul edilerek, resmi şekilde ya-
p›lmad›ğ› gerekçesiyle geçerli say›lmam›şt›r. İki y›l sonra
(Yarg›tay İ.B.G.K. 09.10.1946, E.1946/6, K.1946/12), bu
karardan vazgeçilmiş ve Türk Medeni Kanunu’nun yaln›z-
ca tapulu taş›nmazlar›n devrini şekle bağlad›ğ›; tapusuz
olanlar hakk›nda özel bir şekil öngörülmediği; şekilsiz bile
olsa, sat›lan bir taş›nmaz›n, sözleşmenin yerel geçerliliği
nedeniyle geri al›nmas›n›n olanakl› olmad›ğ› gerekçeleriyle
bu tür yerlerin sat›ş›n›n bir taş›nmaz sat›ş› olarak kabul edi-
lemeyeceğine karar verilmiştir. Bu kararla, tapuda kay›tl›
olmayan taş›nmazlar›n "haricen" yani "tapu d›ş›" sat›ş›n›n
olanakl› ve geçerli olduğu kabul edilmiştir GÜRSOY
(1970: 152), bu karar›n, ülkenin önemli bir gereksinmesine
yan›t vermesi nedeniyle herkes taraf›ndan onayland›ğ› gö-
rüşündedir.
Anayasa Mahkemesi’nin bir karar›nda (18-19.06.1968,
E.1966/19, K.1968/25), "...yasa koyucu, devletin hükümve tasarrufu alt›nda bulunan sahipsiz yerlerin, kişilertaraf›ndan işgal, imar, ihya ya da başka biçimlerde ke-sin olarak edinilmesi için neden ve koşul oluşturmak zo-runda değildir. Hatta, bir yasayla, bu tür kurallar›n tü-münü ortadan kald›rarak, bu gibi yerler üzerinde zilyet-lik yoluyla bir hak doğamayacağ›n› da duyurabilir..."denilmiş ve ard›ndan var olan yasalara göre kazan›lm›ş hak-
lar›n sonradan ç›kar›lacak yasalarla tan›nmas›n›n zorunlu
olduğu belirtilmiştir. Bu kararla, bir kez bağ›şlama kabul
edildiğinde, bunun daha sonra yap›lacak düzenlemelerle ge-
ri al›nmas›n›n hukuk devletinde olanakl› olmad›ğ›na aç›kl›k
getirilmiştir. Anayasa Mahkemesi ve Yarg›tay’›n, birbiriyle
çelişir nitelikteki "resmi şekil" ile "fiili durum"u zorla-
mal› biçimde birlikte gözeterek, kamu düzeninin korunma-
s› aç›s›ndan ayn› anda yürürlükte olmalar›na göz yummala-
r›, Türkiye’de, taş›nmaz rejiminin ve tapu sicilinin bir tür-
lü düzene sokulamad›ğ›n› göstermektedir.
Tapu ve vergi kayd› bile olmaks›z›n, kişilerin, özel mül-
kiyetlerinde gibi kabul ettikleri ve kulland›klar› taş›nmazlar,
onlar›n kazan›lm›ş haklar› olarak görülmekte, çeşitli yasal
düzenlemelerle bu duruma hukuksal geçerlik tan›nmakta-
d›r. Oysa, devletin hüküm ve tasarrufu alt›nda bulunan yer-
lerde, Türk Medeni Kanunu uyar›nca (madde: 715), özel
mülkiyet kurulmas› olanaks›z olduğu gibi, bu yerlerin tapu
siciline tescil edilmeleri de gerekmemektedir (madde: 999).
Bu kurallar, devletin hüküm ve tasarrufu alt›nda bulunan
yerlerin, ihya işlemleri ile kültür arazisi durumuna getirilse-
cil edilme olanağ› bile bulunmayan yerlerle birlikte, doğal
kaynaklar ve servetler kapsam›ndaki (k›y›lar, ormanlar,
dağlar, tepeler gibi) yerlere de s›çrayan gecekondu ve kaçak
yap›lar yüzünden, bu yerler hukuka ayk›r› biçimde h›zla el-
den ç›kar›lmakta, arazi rejiminde ve imar sisteminde bir di-
siplin kurulmas› olanağ› giderek ortadan kalkmaktad›r.
Görülmektedir ki, bir taraftan kadastro (ve tapulama)
yasalar› ile ülke genelinde tüm taş›nmazlar tapu siciline
kaydedilirken, diğer yandan baz› taş›nmazlar›n resmi olma-
yan (tapu d›ş›) sözleşmelerle el değiştirmelerine "gecekon-
du ve imar aff›" ad›yla geçerlik kazand›r›lmaktad›r. Bu du-
rum, Türkiye’deki arazi rejiminin iki farkl› tutumu olarak
göze çarpmaktad›r.
4. Özel Parselasyon ve Hisseli Sat›şlar
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün 1975 y›l› ve sonra-
s›na ait baz› genelgelerinde (TKGM 1975), "...büro ve tica-ret şirketleri ile baz› kişilerin gazetelere verdikleri duyu-rularla, büyük kentlerde ve turizm alanlar›nda özel par-selasyona dayal› payl› (hisseli) sat›ş yapt›klar› ve al›c›la-r›n bilgilendirilmelerine karş›n, bunlar› önleme konu-sunda yeterli olunamad›ğ›..." belirtilmiştir. Hükümetin
uyar›lar› ve belediyelerin olumsuz görüş vermelerine karş›n,
ca, İmar Kanunu’nun 42. maddesinde, "...özel parselasyonile hisse karş›l›ğ› belirli bir yer satana ve alana para ce-zas› verilmesi..." öngörülmüş ve teknik sorumluya da bu
cezan›n 1/5’inin uygulanacağ› belirtilmiştir. Bu arada, ayn›
1980 y›l› öncesi, "...birçok yönden gecekondu ile öl-çülemeyecek derecede yasalara uygun, daha pratik vegüvenceli bir yol..." olarak aç›klanan payl› taş›nmazlar
üzerindeki yap›lar ve harici sat›şlara ilişkin anlaşmalar, yar-
g› taraf›ndan da kabul edilmekteydi (Yarg›tay, 1.H.D.
06.02.1990, E.1990/295, K.1990/1192), "...yasan›n kabuletmeyip engellediği bir konuda; daval›n›n, davay› kabuletmesi hukuki sonuç sağlamaz. Bu yol izlendiği takdir-de, diğer yasalar›nda engellediği olaylar›n yarg› yolu ileyasaya ayk›r› biçimde oluşturulmas› gibi, hukuka, kamudüzenine ayk›r› sonuçlar ortaya ç›kacakt›r..." gerekçe-
siyle iptal edilmişlerdir. Bu karara ayk›r›l›kta ›srar eden
mahkemelerin, Adalet Bakanl›ğ› taraf›ndan uyar›lmalar› ile,
bu yol tamamen kapanm›şt›r.
İmar plan› olmayan yerlerde, imara ayk›r› yap›laşmay›
ve çarp›k kentleşmeyi önlemek amac›yla, İmar Kanunu ile
getirilen, özel parselasyon planlar› ve sat›ş vaadi sözleşme-
lerinin yap›lamayacağ›na ilişkin kurallara karş›n yürütülen
bu uygulamalar›n, yarg› taraf›ndan durdurulmas› üzerine,
pek çok kişi, bu kez, bir başka ayr›k durum olan "cebri ic-ra" yoluyla sat›ştan yararlanmak için icra müdürlüklerine
başvurmuştur. Bu uygulamada, tapuda pay sahibi görünen
borçlu, tapu d›ş› (haricen) pay sat›n alan alacakl› görünmüş-
lerdir. Pay sahibine karş› düzenlenen borç senedi ile gerçek-
te olmayan bir alacağ›n güvencesi için ipotek tesis edilmek-
te ve alacak haciz işlemine konu yap›lmaktad›r. Haciz kara-
r› al›nd›ktan sonra, taş›nmaz, icra müdürlüğü taraf›ndan iha-
leye ç›kar›larak, alacak karş›l›ğ› olarak gösterilen hisseler
tapu sicil müdürlüklerine gönderilen yaz›lar üzerine tapu d›-
ş› sat›n alanlar ad›na tescil edilmektedir. Adalet Bakanl›-
ğ›’n›n başvurusu üzerine, bir çok yarg›ç, payl› parsel sat›ş-
lar›n› özendirici kararlar ald›klar› için, "Hakimler ve Sav-c›lar Yüksek Kurulu" taraf›ndan cezaland›r›lm›şlard›r. Bu
yapt›r›mlara karş›n, gerek kamu düzenine ve gerek hukuk
sistemine zarar veren özel parselasyona dayal› hisseli yer
sat›c›lar›n›n, "...kendi düşüncelerine uygun hakim bul-mak için Türkiye’yi kar›ş kar›ş tarad›klar›..." belirtil-
miştir (HKMO 1997a: 36), (HKMO 1997b: 32-35).
Mahkemeler ve cebri icra yolunun kapanmas› üzerine,
bu kez tüm faaliyetler, tapu sicil müdürlükleri taraf›ndan da
duraksamalara neden olan, "Tar›m ve Hayvanc›l›k, Tu-rizm, Sanayi ve Depolama" amac›yla yap›lan payl› sat›ş-
lara yönelmiştir. Bu tür hisseli sat›şlarda, parsel büyüklüğü
olarak hangi miktar›n temel al›nacağ›na ilişkin genel ya da
bölgesel bir ölçüt getirilmemesi ve ayr›ca payl› sat›şlar›n
Sözleşmelerin resmi şekilde yap›lmas› zorunluluğuna
karş›n, harici taş›nmaz sat›ş›n› kabul eden bu karar, "...yatamamen, resmi şekil hukuk ve düzenini kald›racaks›n›zveya ayr›cal›k getirmeyeceksiniz..." şeklinde eleştirilmiş-
tir (ARSLAN 1988). Kat mülkiyeti ya da kat irtifak› henüz
kurulmayan bağ›ms›z bölüme düşen arsa pay› oran›n›n sat›ş
ruhsat ve eki onayl› projelere uygunluk koşulunu aramama-
s› nedeniyle isabetli değildir. Bu durum, imara ayk›r› kaçak
katlar›n ya da bağ›ms›z bölümlerin de, "topraktan kat sa-t›ş›" ad›yla işlem görmesine yol açmakta, uygulamada be-
lirsizlikleri ve imara ayk›r› yap›laşmalar› azaltacağ›na art›r-
maktad›r.
4.2. Özel Parselasyon ve Payl› Sat›şlardaPara Cezas›
1985 tarihli ve 3194 say›l› İmar Kanunu’nda, "...özel parse-lasyon ile hisse karş›l›ğ› belirli bir yer satana ve alana500 000 TL’dan 25 000 000 Liraya kadar para cezas› ve-rilir. Ayr›ca fenni mesule bu cezalar›n 1/5’i uygulan›r..."denilmektedir (madde: 42). Bu para cezalar›, 07.12.1988 ta-
rihli ve 3506 say›l› yasayla Türk Ceza Kanunu’na eklenen
bir kuralla, üç kat›na ç›kar›lm›ş ve cezalardaki art›şlar, me-
mur maaş katsay›s›na bağlanm›şt›r. Buna göre, para cezala-
r›n›n hesaplanmas›nda 1988 y›l› Bütçe Yasas›’nda 84 olarak
giderilinceye kadar, bu taş›nmazlar›n sat›ş›, bağ›ş›, trampa-
s› gibi tasarruf haklar› k›s›tlanmal›d›r.
11. Ruhsats›z yap› yapanlar ve yapt›ranlar; yap› ruhsat›
olmayan inşaatlara ve yap› kullanma izni bulunmayan yap›-
lara teknik alt yap› hizmeti sağlayan kamu görevlileri ile bu
hizmetlerden kaçak olarak yararlananlar; imar mevzuat›na
ayk›r› yap›lar hakk›nda al›nan kararlar› uygulamayan kamu
görevlileri hakk›nda cayd›r›c› ve etkili mali ve cezai yapt›-
r›mlar öngörülmelidir.
Kaynaklar
ABAMA (ABACIOĞLU), M.: Aç›klamal› ve İçtihatl› İmarKanunu Mevzuat› ve Uygulamas›, 6. Bask›, Seçkin
Yay›nevi, Ankara, 1996
ARSLAN, İ. İ.: Yarg›tay 13. Hukuk Dairesi Üyesi, 30.09.1988Tarihli ve E. 1987/2, K. 1988/2 Say›l› Yarg›tay İçtihad›Birleştirme Genel Kurulu Karar›na Karş› Oy Yaz›s›.
AYBAY, A.: İmar Aff›, Tapu ve Kadastro Dergisi, Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü Yay›n›, Y›l: 1, Say›: 2, Ankara,
1989, s: 4-7.
BİB, Bay›nd›rl›k ve İskan Bakanl›ğ› (BİB) Teknik Araşt›rma ve
Uygulama Genel Müdürlüğü’nün (TAU) 11.11.1993 / 22707
TKGM :Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün 23.09.1975 /6160 - 6166 Say›l›; 24.06.1977 / 431 - 4437 Say›l›;16.08.1977 / 5481-5487 Say›l›; 06.06.1979 / 1436 Say›l›Genelgeleri, Ankara, 1975.
TOKİ, BM Habitat II: Türkiye Ulusal Rapor ve Eylem Plan›,TOKİ Yay›n›, Haziran 1996, İstanbul, 1996.
-66-
Köktürk E., Türkiye’de ‘Gecekondu ve İmar Aff›’ Üzerine Bir İnceleme hkm 2003/89
Özet
Emlâk vergisi, gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülkede yerel yö-netim hizmetlerine para desteği sağlayan temel gelir kaynaklar›n-dan biridir. Ayr›ca, kaynak kullan›m›n› yönlendiren niteliğiyle,toprak yönetiminin mali uygulama arac› olarak da görülmektedir.Bu çal›şmada emlâk vergisinin temel nitelikleri üzerinde durul-muş, kadastro ile etkileşimi ele al›nm›şt›r.
Anahtar SözcüklerVergilendirme, Emlâk Vergisi, Kadastro, Mali Kadastro, Toprak
Yönetimi, Taş›nmaz İdaresi.
Abstract
Property Tax and Cadastre
Property tax is the fundamental source of revenue for local go-vernment services in most developed and developing countries. Al-so, it has been accepted a fiscal tool of land management due toits attribute that directs usage of resources. In this paper, basicattributes of property tax and its interrelationship with cadastreare considered.
Key WordsTaxation, Property Tax, Cadastre, Fiscal Cadastre, Land Manage-
ment, Land Administration.
1. Giriş
Toprak yönetimini ve taş›nmaz piyasas›n›n denetimini sağ-
layan emlâk vergisi, ayn› zamanda yerel yönetimlere özerk-
lik kazand›rarak yerinden yönetime olanak tan›yan bir mali
araçt›r. Ülkemiz belediyelerinin öz kaynaklar›ndan say›lan
emlâk vergisine ilişkin dünyada farkl› uygulamalar yürür-
lüktedir. Pek çok ülkede de kadastro, vergi sistemini destek-
lemektedir.
2. Vergi Kavram› ve Türleri
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi vergi kavram›n›;
"devlet hazinesini güçlendirmek, kamu hizmetlerinde har-
canmak üzere hükümetin ya da yerel yönetimlerin yasalarauygun olarak dolays›z ya da kimi mal ve hizmetlerin fiyat-lar›na ekleyerek dolayl› yoldan kişi ya da topluluklardantoplad›ğ› para", YILMAZ (1996) ise; "kamusal hizmetleringerektirdiği giderler ile kamu borçlar› dolay›s›yla ortayaç›kan yükleri karş›lamak amac›yla, devletin egemenlik gü-cüne dayanarak, karş›l›ks›z olarak, gerçek ve tüzel kişiler-den zorla ald›ğ› parasal değerler" olarak tan›mlamaktad›r.
Vergiler, dolayl› ve dolays›z olmak üzere iki ana grupta
toplanabilir. Dolayl› vergi; mal ve hizmetlerin fiyatlar›na
eklenerek, tüketiciden dolayl› olarak al›n›r. Sat›ş vergisi bu-
na bir örnektir. Dolays›z vergi ise doğrudan yükümlüden
al›nan vergi türüdür. Gelir ve servet vergisi dolays›z vergi-
ye örnektirler.
Vergi, çoğunlukla gelir, gider ve servete bağl› ölçütler
üzerinden al›nmaktad›r. Bu nedenle, gelir üzerinden al›nan,
gider üzerinden al›nan, servet ve servet aktar›m› üzerinden
al›nan vergiler olarak da ayr›labilir. Gelir, vergi ödeme gü-
cü ve ayn› zamanda ekonomik hareketlilik göstergesi oldu-
ğundan, vergilendirmede en çok kabul gören ölçüt olmuş-
tur. Ülkemizde yürürlükte olan gelir vergisi ve kurumlar
vergisi, gelir ölçütü üzerinden al›nmaktad›r. Gider üzerin-
den al›nan vergiler ise dolayl› vergi niteliğindedir. Dolays›z
vergilere göre yönetimi daha kolay olan gider ölçütlü vergi-
ler, önemli gelir sağlad›klar›ndan ve çok çeşitli mal ve hiz-
metler üzerine yay›ld›ğ›ndan büyük ölçüde başvurulan bir
vergi grubu niteliğindedir. Gider üzerinden al›nan vergilerin
diğer vergilerden en önemli fark›, kişiden değil işlem üze-
rinden al›nmas›d›r. Servetin, zenginliğin ölçüsü ve vergi
ödeme gücünün önemli bir göstergesi olduğunun kabul
edilmesiyle, servetten ve servetin aktar›m›ndan da vergi al-
ma yoluna gidilmiştir. Servet vergileri, gerçek ve tüzel kişi-
lerden çeşitli iktisadi varl›klara sahip olmalar›ndan dolay›
al›nan vergilerdir. Servet üzerinden al›nan vergilerin tüm
biçimlerinde, bir taraftan devletin mali gereksinimlerini
karş›lama isteği, diğer taraftan toplumsal adaleti sağlama
düşüncesi etkin olmuştur. Ancak, özellikle ekonomik geliş-
mişlik düzeyi düşük olan ülkelerdeki siyasal yap› ve serve-
tin hesaplanma tekniğinden kaynaklanan güçlüklerden do-
lay›, servete bağl› vergiler yeterince etkin toplanamamakta-
zanan kesimler ise giderek fakirleşmekte ve gelir dağ›l›m›n-
daki adaletsizlikler daha da artmaktad›r (ARSLAN 1997).
Toprağ›n bu çelişen nitelikleri aras›nda uyum sağlan-
mas›na, çevre ile ekonomik kalk›nma aras›nda denge ku-
rulmas›na ve kalk›nman›n ‘sürdürülebilir’ nitelikte olmas›-
na yönelik yap›lan uluslararas› çal›şmalar sonucunda bü-
tüncül yeni yaklaş›mlar ortaya konmuş, ‘sürdürülebilirkalk›nma’ (sustainable development), ‘toprak yönetimi’(land management) ve ‘taş›nmaz idaresi’ (land administra-
tion) gibi yeni kavramlar doğmuştur. Uluslararas› Ölçme-
ciler Birliği (Fédération Internationale des Géomètres-FIG)
ve Birleşmiş Milletler’in (United Nations-UN) 1999 y›l›n-
da ortaklaşa yay›mlad›klar› ‘Sürdürülebilir Kalk›nma içinTaş›nmaz İdare Sistemleri Bathurst Bildirgesi’ (The Bat-
hurst Declaration on Land Administration for Sustainable
Development), toprak yönetimi kavram›n›; "toprağ›n bir-toplumsal k›t- kaynak olarak hem ekonomik hem de çevre-sel aç›lardan sürdürülebilir kalk›nmaya yönelik yönetimiy-le ilişkili eylemlerin tümü", taş›nmaz idaresi kavram›n›
ise; "toprak yönetim politikalar›n›n uygulanmas› s›ras›nda,taş›nmaz iyeliğine, değerine ve kullan›m›na ilişkin bilgile-ri saptama, kaydetme ve yay›mlama süreci" biçiminde ta-
n›mlamaktad›r (FIG ve UN 1999).
Toprak yönetiminin en önemli mali arac› olarak değer-
lendirebileceğimiz vergilendirme, toprak kullan›m›na ka-
munun biçim ve yön vermesini sağlar. DALE ve MCLA-
UGHIN (1999)’in de belirttiği gibi bu araç; en uygun top-
rak kullan›m›n› sağlamak için taş›nmaz piyasas›n› düzenle-
yici ya da belli bir yat›r›m biçimini özendirici hedefler için
kullan›labilmekte, böylece taş›nmaz iyelerinin taş›nmazlar›-
n› daha etkin kullanmas›, boş kalm›ş topraklar›n değerlendi-
rilmesi ya da gereksinenler için sat›lmas› özendirilmektedir.
Vergilendirme ile anamal›n yap› ya da toprağa bağlanarak
spekülatif amaçlarla kullan›lmas› ve emek karş›l›ğ› olma-
yan kazanç elde edilmesi önlenebilecek; konut üretiminin
özendirilmesi; kamusal hizmetler ve altyap›n›n getirilme-
sinden kaynaklanan değer art›şlar›n›n tekrar kamuya kazan-
d›r›lmas› sağlanabilecektir (ARSLAN 1997).
KELEŞ (1996)’ya göre, toprak yönetim politikalar›n›n
uygulanmas› s›ras›nda, taş›nmazlardan değişik amaçlarla,
değişik ölçütler üzerinden, değişik oranlarda vergi al›nabi-
lir. Bunlardan birincisi boş duran topraklar›n vergilendiril-
mesidir. Boş duran topraklar› vergilendirmekle, kamu, bun-
lar› artan nüfusun gereksinimlerini karş›lamaya yöneltmiş
olur. Kamu, kent imar›n›n yerini ve türünü etkileyici bir
vergi de koyabilir. Böyle bir vergiyle, kent içinde, istenilen
yerde, istenilen biçimde toprak kullan›m›na olanak sağlan›r.
Yat›r›mc›lar›n yoğun olduğu bölgelerde bu verginin oran›
yüksek, daha az yeğlenen alanlarda ise düşük olabilir. Ta-
ş›nmaz›n el değiştirmesi durumunda ya da taş›nmaz›n değe-
rindeki art›ş üzerinden de vergi al›nabilir. Bu vergi ile hem
arsalar›n gereğinden fazla el değiştirmesi ve taş›nmaz eder-
lerinin artmas› önlenmekte hem de taş›nmaz sat›şlar›ndan
si ayr›ca, siyasal aç›dan kabul edilebilirliğe ve yönetsel aç›-
dan uygunluğa da bağl›d›r. Örneğin elektrik, gaz vb. gibi
yerel hizmetlere uygulanan dolayl› vergilerin toplanmas›,
yönetsel aç›dan daha kolay ve ucuzdur. Bunun yan›nda, bu
vergiler ilgili faturalarda k›smen gizlenmiş olduğundan, tü-
keticilerde hoşnutsuzluk yaratmaz. Emlâk vergisi ise siyasal
aç›dan daha duyarl› bir nitelik taş›r. Çünkü bu vergilerin
doğrudan ödenmesi gereklidir ve dolayl› vergilerin toplan-
mas›ndaki yönetsel kolayl›klardan farkl› olarak, taş›nmazla-
r›n belirlenme, verginin hesaplanma ve toplanma süreci da-
ha karmaş›k ve zorlay›c›d›r (IULA-EMME 1991).
ALMY (2001), emlâk vergi sistemlerinin kurulma süre-
cinin şu temel ad›mlardan oluştuğunu belirtmektedir:
• Vergi konusunun seçilmesi,
• Vergi yükümlüsünün tan›mlanmas›,
• Vergi ölçütünün belirlenmesi,
• Değerleme ölçütlerinin oluşturulmas›,
• Vergi oranlar›n›n saptanmas›,
• Vergilendirme d›ş›nda tutulacak taş›nmaz ve taş›nmaz
iyelerinin tan›mlanmas›.
4.1. Emlâk Vergisinin Konusu
Emlâk vergisinin konusu; baz› ülkelerde salt toprak, pek
az›nda ise salt yap›d›r. Çoğu ülkede ise hem toprak hem de
yap› emlâk vergisine bağ›ml›d›r. Diğer yandan, baz› ülke-
lerde makine ve işletme donat›lar›n›n da emlâk vergisi kap-
sam›na al›nd›ğ› görülmektedir (Bkz. Tablo 3) (BIRD ve
SLACK 2002).
4.2. Emlâk Vergisi Yükümlülüğü ve Bağ›ş›kl›ğ›
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, ‘vergi yükümlü-lüğü’ kavram›n›; "herkesin ortak kamu giderlerine, özellik-le devlet ya da kamu kuruluşlar›, yerel yönetimler giderle-rine kat›lmas›", ‘vergi bağ›ş›kl›ğ›’ kavram›n› ise; "belirli ki-şi ya da gruplar›n, kendileri için doğmas› gereken vergi yü-kümlülüğünün k›smen ya da tamamen ya da geçici olarakd›ş›nda tutulmas›" olarak tan›mlamaktad›r.
Emlâk vergisi yükümlüsü, genellikle taş›nmaz›n iyesi ya
da kullan›c›s›d›r. Emlâk vergisinde hangi taş›nmazlara bağ›-
ş›kl›k tan›nacağ› ya da vergi indirimi uygulanacağ›, bağ›ş›k-
l›ğ›n kapsam›; ülkelerin siyasal ve yönetsel yap›s›na bağl›
olarak merkezsel ya da yerel yönetimlerce belirlenmekte, ge-
nellikle iyelik, kullan›m, iyenin ya da kullan›c›n›n nitelikleri
vb. gibi çeşitli etmenler üzerinden tan›mlanmaktad›r (BIRD
ve SLACK 2002). Devletin, kamu kurum ve kuruluşlar›n›n
iyeliğinde ya da kullan›m›nda olan taş›nmazlar, eğitsel yap›-
lar, dini tesisler, sağl›k tesisleri vd. kamu tesislerine tan›nan
vergi bağ›ş›kl›klar›; iyelik ve kullan›mdan kaynaklan›r.
Emekli, dul, yetim vb. gibi yard›ma muhtaç kişilere tan›nan
vergi indirimleri ya da bağ›ş›kl›klar ise iyenin niteliğinden
Vergilendirmede genel olarak iki temel ölçüt kullan›lmak-
tad›r. Bunlar değer ve değer d›ş› ölçütler olarak s›n›fland›-
r›labilir. Değer ölçütü olarak çoğunlukla sürüm değeri kullan›l-
maktad›r. Taş›nmazlar›n sürüm değerini kestirmek için ge-nelde üç yöntem kullan›l›r. Bunlar; karş›laşt›rma, maliyetve gelir yöntemleridir. Karş›laşt›rma yöntemi, nitelikleribenzer taş›nmaz sat›ş fiyatlar›n›n karş›laşt›r›lmas› ilkesinedayan›r. Taş›nmaz piyasas›nda örnek taş›nmazlar›n olma-mas› ve yap›n›n görece ender niteliklere sahip olmas› duru-munda maliyet yöntemine başvurulur. Bu yöntem genellik-le endüstriyel taş›nmazlar›n değerlemesinde kullan›l›r. Ge-lir getiren taş›nmazlar›n değerlemesinde ise gelir yöntemikullan›l›r. Gelir yönteminde, taş›nmazlar›n net geliri piyasakapitalizasyon oran› ile sürüm değerine dönüştürülür(BIRD ve SLACK 2002).
Değer d›ş› ölçütler aras›nda en s›k kullan›lan ölçüt isealan ya da kullan›labilir (net) aland›r. Sürüm değerinin kul-lan›lmas›n›n olanaks›z olduğu durumlarda en uygun vergiölçütü olarak görülür. Alan ölçütlü vergilendirme sistemin-de vergi tutar›; taş›nmaz›n alan› ile birim metrekare için be-lirlenmiş vergi oran›na bağ›ml›d›r. Bu sistemde, vergi oran›yap› ve toprak için ayn› ya da farkl› olabilir (ALMY 2001).
Tablo 3: Seçilmiş baz› ülkelerdeki emlâk vergisi konusu ve ölçütü (BİRD
ve SLACK 2002)
Ülkeler Vergi Konusu Vergi Ölçütü
OECD ÜlkeleriAvustralya Toprak ve yap›lar Sürüm değeri,
kira değeri
Kanada Toprak ve yap›lar Sürüm değeri
Japonya Toprak ve yap›lar Sürüm değeri
Almanya Toprak ve yap›lar;
makineler, çiftlik
hayvanlar› Sürüm değeri
Birleşik Krall›k Toprak ve yap›lar;
fabrika ve makineler Sürüm değeri,
kira değeri
Doğu-Orta AvrupaMacaristan Boş toprak; yap› Alan, sürüm değeri
Litvanya Toprak ve yap›lar Sürüm değeri
Polonya Toprak ve yap›lar Alan
Ukrayna Toprak Alan
Latin AmerikaArjantin Toprak ve yap›lar Sürüm değeri
Şili Toprak ve yap›lar Alan,
maliyet değeri
Kolombiya Toprak ve yap›lar Sürüm değeri
Nikaragua Toprak ve yap›lar Bildirge değeri
Meksika Toprak ve yap›lar Sürüm değeri
AsyaÇin Boş toprak;
toprak ve yap›lar Alan, sürüm değeri, kira değeri
Hindistan Toprak ve yap›lar Gelir değeri, sürüm
değeri, alan
Endonezya Toprak ve yap›lar Sürüm değeri
Filipinler Toprak, yap› ve
makineler Sürüm değeri
Tayland Toprak ve yap›lar Kira değeri,
sürüm değeri
AfrikaGine Toprak ve yap›lar Kira değeri
Kenya Toprak Alan, sürüm değeri
Tunus Toprak ve yap›lar Alan, gelir değeri
Güney Afrika Toprak ve yap›lar Sürüm değeri
-70-
Çağdaş V., Gür M., Demirel Z., Emlak Vergisi ve Kadastro hkm 2003/89
Ancak alan ölçütlü sistemler, verginin hakça hesaplan-
mas› yönünden pek çok sak›ncalara sahiptir. Bunlardan bi-
ri, alan ölçütlü vergilendirme sistemlerinde taş›nmaz›n ko-
numu ve yap› kalitesi gibi niteliklerin dikkate al›nmamas›-
d›r. Ayr›ca, alan ölçütlü vergi sistemlerinde, düşük gelirli
taş›nmaza sahip vergi yükümlüleriyle yüksek gelirli taş›n-
maza sahip vergi yükümlüleri ayn› düzeyde vergi ödemek-
tedirler. Benzer olarak, yaşl› ve bak›m-onar›m gereksinme-
si olan yap›lar, değer ölçütlü vergilendirme sistemlerine gö-
re daha yüksek düzeyde vergi ödemektedirler (BIRD ve
SLACK 2002). Bu ölçüte göre kurulmuş sistemlerin yöne-
timi; piyasa verilerinin toplanmas› ve analizini, yeniden de-
ğerleme yap›lmas›n› gerektirmediğinden, değer ölçütlü sis-
temlere göre daha kolayd›r. Ayr›ca, alan ölçütlü sistemlerin,
değer ölçütüne göre tasarlanm›ş sistemlerden daha nesnel
olduğu da söylenebilir. Ancak, değer ölçütüne göre tasar-
lanm›ş vergi sistemleri, alan ölçütlü sistemlerden çok daha
hakça bir yap›dad›r (ALMY 2001).
4.4. Emlâk Vergisi Oran›
Emlâk vergisi oranlar›, merkezsel ya da yerel yönetimler ta-
ve haritac›l›k, mali, tüzel, çok amaçl› ve parsel bazl› güncel
bilgi sistemlerini kapsad›ğ›, toprak kullan›m› ve taş›nmaz
değerleme-vergilendirme sistemini desteklediği düşünülür.
Taş›nmaz idaresinin özünü ya da temelini, toprağa ilişkin
hak, k›s›tl›l›k ve sorumluluklar›n kayd›n› oluşturan parsel
bazl› güncel bilgi sistemi olarak tan›mlanan kadastro oluş-
turur (STEUDLER ve WILLIAMSON 2002).
Taş›nmaz idare sistemleri; tüzel, mali, düzenleyici ve
bilgi yönetimi biçiminde dört temel bileşene sahiptir. Tüzelbileşen; iyelik haklar›n›n saptanmas›, s›n›rland›r›lmas›, gü-
vencelenmesi ve dolaş›m› süreçlerinden oluşur. Mali bile-şen ise, toprağ›n ekonomik yararlar› üzerine odaklan›r. Bu
bileşen vergi gelirlerinin art›r›lmas›n› sağlar. Düzenleyicibileşen çoğunlukla toprağ›n kullan›m› ve gelişimine ilişkin
verilerle ilgilenir. Bu bileşen; planlama örgütleri taraf›ndan
zorlanan gelişim ve kullan›m k›s›tlamalar›n›, mekânlar›n
özel gereksinimler için tasarlanmas›n› ve tarihsel bölgeler-
den duyarl› çevresel alanlara kadar s›n›fland›r›lmas›n› kap-
sar. Bilgi yönetimi bileşeni ise, yukar›da değinilen üç bile-
şenin bütünleyici bir parças› olarak tan›mlanabilir. Özetle,
tüzel kadastro, toprağ›n kay›t alt›na al›nmas›n›, mali kadast-
ro değerleme ve vergilendirmeyi, s›n›fland›rma ve bilgi sis-
temi ise planlama uygulamalar›n›n kolaylaşt›r›lmas›n› he-
defler (DALE ve MCLAUGHIN 1999).
Toprağa bağ›ml› haklar ile k›s›tlar›n saptanmas› ve gü-
vencelenmesini kapsayan tüzel bileşen, vergisel gereksi-
nimlere yan›t verecek biçimde; emlâk vergi yükümlülerinin,
vergilendirilecek, vergi bağ›ş›kl›ğ› ya da indirimi uygulana-
cak taş›nmaz türlerinin tan›mlanmas›n› sağlar. Vergi yöne-
timleri, taş›nmaz idare sistemlerinin bu boyutuyla sağlanan
verilerden yararlanarak, etkili ve verimli bir taş›nmaz piya-
sas›n›n oluşumu için, yerel ya da ülkesel düzeyde çeşitli
vergi biçimlerini yürürlüğe koyabilir, taş›nmaz piyasas›n›n
kamu yarar› doğrultusunda gelişimini sağlayabilir. Ayr›ca
sistem, kamunun iyeliğindeki taş›nmazlara ilişkin bir dö-
küm de sağlayacağ›ndan, vergi bağ›ş›kl›klar›n›n belirlen-
mesi, klasik yaklaş›m›n aksine çok daha kolay gerçekleşti-
rilecektir.
Taş›nmaz idaresinin vergilendirmeyle doğrudan ilişkili
olan mali boyutu, daha çok taş›nmazlar›n değer ve ekono-
mik nitelikleri üzerinde yoğunlaş›r. STEUDLER ve WILLI-
AMSON (2002), taş›nmaz idare sisteminin mali boyutunun,
değerleme-vergilendirme süreciyle çok yak›n ilişki içinde
olmas›na rağmen, bu işlevleri üstlenmediğini belirtmekte-
dirler. Sistemin buradaki görevi; vergi örgütleri ve değerle-
-71-
Çağdaş V., Gür M., Demirel Z., Emlak Vergisi ve Kadastrohkm 2003/89
me kurumlar›na gerekli verileri sunmak ve bu verileri gün-
cel tutmakla s›n›rl›d›r. Vergilendirmeyi kolaylaşt›racak bir
taş›nmaz idare sisteminden, mekânsal bilgi sistemi temel
verilerinden olan jeodezik harita bilgilerini üretmenin ya-
n›nda; vergiye konu olacak tüm taş›nmazlar› tan›mlamas›;
boyut, tip, yap› türü gibi kullan›m niteliklerine göre s›n›f-
land›rmas›; değerlerine etkiyen temel etmenleri saptamas›;
sat›ş fiyatlar›, kiralar, yap› maliyet bedelleri vb. gibi değer-
leme için gereksinilen ekonomik ve çevresel verileri kay-
detmesi; vergi ödemekle yükümlü kişi ya da kişileri tan›m-
lamas›; taş›nmaz ederlerindeki değişimleri izleyerek, değer
haritalar› bilgilerini üretmesi beklenir.
Toprak kullan›m›n›n istenilen yön ve biçimde denetimli
gelişmesi, planlama ve vergilendirme merkezlerinin gerek-
sindiği verileri kapsayan bir taş›nmaz idare sistemi ile ola-
nakl›d›r. Bunun için taş›nmaz idare sistemlerinin; taş›nmaz-
lar›n s›n›fland›r›lm›ş nitelik verilerini de kapsamas› gerekir.
Taş›nmaz türleri, vergilendirmede çekinceye yer b›rakma-
yacak biçimde tan›mlanmal›, taş›nmazlar›n cins değişiklik-
leri güncel tutulmal› ve değişiklikler vergi yönetimlerine
doğrudan aktar›lmal›d›r. Bu nedenle, taş›nmaz idare sistem-
leri ve vergi yönetimlerinin üzerinde uzlaşt›klar› bir vergiye
konu taş›nmaz tan›mlamas› yap›lmal›d›r.
6. Emlâk Vergisinin Ülkemizdeki Yap›s›
Ülkemizde vergi ve vergilendirmeye yönelik temel düzen-
leme, 1982 Anayasas›’n›n 73’üncü maddesinde; "Herkes,kamu giderlerini karş›lamak üzere, mali gücüne göre, vergiödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengelidağ›l›m›, maliye politikas›n›n sosyal amac›d›r. Vergi, resim,harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla koyulur, değiş-tirilir veya kald›r›l›r. Vergi, resim harç ve benzeri mali yü-kümlülüklerin muafl›k, istisnalar ve indirimleriyle oranlar›-na ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukar› ve aşağ›s›n›rlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kurulunaverilebilir." hükmüyle yap›lm›ş ve vergi bir yurttaşl›k öde-
vi olarak görülerek, verginin toplumsal adalet ilkeleriyle
lerinin belediye vergileri ve gelirleri içindeki pay› (TODA-
İE 2003)
Y›llar Belediye Vergileri Belediye Gelirleri
İçindeki Pay› İçindeki Pay›
1991 %6,1 %4,0
1992 %4,7 %2,8
1993 %3,0 %1,6
1994 %11,4 %7,0
1995 %6,1 %3,8
1996 %3,7 %2,3
1997 %2,1 %1,2
1998 %9,7 %6,0
Tablo 7: Emlâk vergi gelirlerinin paylaş›m›
Vergi Gelirlerinin Paylaş›m› Büyükşehir Büyükşehir
İçinde D›ş›nda
Büyükşehir Belediyeleri Pay› %58,5 -
İl Özel İdareleri Pay› %7,5 %15
İlçe, Belde Belediyeleri Pay› %34 %85
6.1. Emlâk Vergisinin Konusu
Ülkemizde Emlâk Vergisi Kanunu’na göre, yurt s›n›rlar›
içindeki tüm binalardan ‘bina vergisi’, arazi ve arsalardan
‘arazi vergisi’ al›n›r.
Emlâk vergisinin konusunu oluşturan bina, arsa ve arazi
kavramlar› ile neyin ifade edildiği, yan›tlanmas› gereken en
temel sorudur. Bina kavram› yasan›n ikinci maddesinde;
"Bu kanunda bina tabiri, yap›ld›ğ› madde ne olursa olsun,gerek karada gerek su üzerindeki sabit inşaat›n hepsinikapsar. Bu Kanunun uygulanmas›nda Vergi Usul Kanunun-da yaz›l› bina mütemmimleri de bina ile birlikte nazara al›-n›r. Yüzer havuzlar, sair yüzer yap›lar, çad›rlar ve nakil va-s›talar›na tak›l›p çekilebilen seyyar evler ve benzerleri binasay›lmaz." olarak tan›mlanmaktad›r. Bu hükümden, yasan›n
salt yasal süreçlere uygun yap›lan binalar› vergiye bağ›ml›
tutmad›ğ›n›, yasad›ş› yollarla inşa edilen yap›lar ve gece-
kondular›n da bina vergisine bağ›ml› olacağ› anlaş›lmakta-
d›r. Bir diğer dikkat çekici nokta da emlâk vergisi konusu-
nun yaln›z taş›nmaz›n türüne göre belirlenmiş olmas› ve
kullan›m›n dikkate al›nmam›ş olmas›d›r.Arsa kavram› ise yasan›n 12’inci maddesinde; "Beledi-
ye s›n›rlar› içinde Belediyece parsellenmiş arazi arsa say›-l›r. Belediye s›n›rlar› içinde veya d›ş›nda bulunan parsel-lenmemiş araziden hangilerinin bu kanuna göre arsa say›-lacağ› Bakanlar Kurulu Karar› ile belli edilir. Aksine hü-küm olmad›kça bu kanunun diğer maddelerinde yer alanarazi tabiri arsalar› da kapsar." biçiminde tan›mlanmakta-
d›r. Ancak, hangi arazilerin arsa say›lacağ› uzun süre tart›-
ş›lm›ş ve bu alandaki karmaşa Bakanlar Kurulu’nun 1984
y›l›nda ald›ğ› ‘Arsa Say›lacak Parsellenmemiş Arazi Hak-k›nda Karar’› ile çözümlenmiştir. Karar uyar›nca; belediye
ve bitişik (mücavir) alan s›n›rlar› içinde parselasyon planla-
r› belediyece onaylanm›ş araziler, imar planlamas› sonucu
yerleşim alan› olmuş ya da yerleşim alan› olarak belediye ve
kamu hizmetlerinden yararlanan ama boş tutulan, tar›m
amaçl› kullan›lmayan arazilerle belediye ve bitişik alan s›-
n›rlar› d›ş›nda kal›p, turizm, sanayi, konut alan› olarak tüze-
sine uygun parsellenmiş veya yerel imar planlamas› yap›lan
ana ulaş›m yollar› ile akarsu, göl, nehir kenarlar› ve civar›n-
daki araziler arsa say›lacakt›r. Ancak, Maliye Bakanl›ğ› Ge-
lirler Genel Müdürlüğü’nün 17.05.2001 tarih ve 948/29612
say›l› bildirimi uyar›nca; değinilen alanlarda zirai amaçl›
kullan›lan araziler, arsa olarak değerlendirilmeyip, araziye
ait oran üzerinden vergilendirilecek, zirai amaçla kullan›l-
mad›ğ›, başka amaçlara tahsis edildiği, boş ya da iki y›l üst
üste nadasa b›rak›ld›ğ›n›n belirlenmesi durumunda da arsa-
ya ilişkin ilkelere göre vergilendirilecektir.
Emlâk vergisi, vergi yükümlüleri taraf›ndan yükümlülü-
ğün başlang›c›nda ve taş›nmaz›n vergi değerini etkileyecek
değişikliklerin oluşmas› durumunda, ilgili belediyelere ve-
rilen ‘bildirimler’e dayal› olarak hesaplanmaktad›r. Bildi-
rimler, taş›nmaz›n tüzel durumunu yans›tan öznitelik verile-
rinden oluşmaktad›r. Ancak, ülkemiz büyük kentlerinin ço-
ğunda yaşanan gecekondular›n vergilendirilmesinde bildi-
2002). Değerlemede kullan›lan bir diğer veri türü ise; ‘binametrekare normal inşaat maliyetleri’ ve 'yap› y›pranmaoranlar›’d›r. Ancak, diğer değerleme verilerinde olduğu gi-
bi bunlar›n da üretiminde çeşitli tutars›zl›klar bulunmakta-
d›r. Örneğin yap› değerinin belirlenmesinde önemli bir fak-
tör olan y›pranma oranlar›, yaln›z inşaat türlerine ve yap›
yaş›na bağl› olarak düzenlenmekte, fonksiyonel ve çevresel
pek çok aş›nma etkisi göz ard› edilmektedir (AÇLAR ve
ÇAĞDAŞ 2002).
Tablo 8: Ülkemizde yürürlükte olan emlâk vergisi oranlar›
Taş›nmaz Vergi Büyükşehir Büyükşehir
Türü Ölçütü Belediyeleri Belediyeleri
D›ş›nda İçinde
Vergi Vergi
Oran› (%) Oran› (%)
Diğer Binalar Vergi Değeri 0,2 0,4
Konut Vergi Değeri 0,1 0,2
Arazi Vergi Değeri 0,1 0,2
Arsa Vergi Değeri 0,3 0,6
Emlâk Vergisi Kanunu uyar›nca, bina vergisinin oran›
konutlarda %0,1; diğer amaçlarla kullan›lan yap›larda
%0,2’dir. Arazi vergisinin oran› ise %0,1; arsalarda
%0,3’tür. Bu oranlar, büyükşehir belediye s›n›rlar› ve mü-
cavir alanlar içinde %100 art›r›ml› olarak uygulanmaktad›r
(Bkz. Tablo 8). Ayr›ca, yasada belirlenmiş bu oranlar üze-
rinde Bakanlar Kurulu’nun %50 azalt›m ve %30 art›r›m
yapma yetkisi vard›r.
-74-
Çağdaş V., Gür M., Demirel Z., Emlak Vergisi ve Kadastro hkm 2003/89
7. Türkiye Emlâk Vergi Sistemi ve Kadastrosu
Türkiye kadastrosunun emlâk vergi sistemi ile ilişkisi, baş-
ka bir deyişle mali boyutu; tarihsel gelişimde genel çizgile-
riyle şöyle özetlenebilir:
Cumhuriyet döneminin ilk kadastro çal›şmalar›; 1924 y›-
l›nda ç›kar›lan 474 say›l› yasayla Kars, Ardahan ve Artvin
dastro Kanunu’nun da yenilenme gereksinimini doğurmuş
ve 1934 y›l›nda 2613 say›l› Kadastro ve Tapu Tahriri Kanu-
nu yürürlüğe konmuştur. Yasan›n amaç maddesi kadastro-
nun işlevini şöyle tan›mlamaktad›r: "Kadastro, taş›nmazmallar›n hukuki ve geometrik durumlar›n› tespit eder vegösterir." Bu hükümden, kadastro işlemlerini h›zl› ve eko-
nomik biçimde sonuçland›rma isteğinin egemen olduğu, ka-
dastronun mali boyutunun göz ard› edildiği anlaş›lmaktad›r.
Bu yasan›n gerekçesinde; taş›nmazlar›n değerlerinin belir-
nel Müdürlüğü’nün işi olduğu, bu nedenle kadastro ekiple-
rince yap›lacak değerleme işinin hem emek, hem de para
kayb›na neden olacağ› belirtilmiş ve yasa uyar›nca kadastro
ekiplerine değer belirlemeye ilişkin görevler verilmemiş,
kadastronun h›zl› ve ekonomik üretimi amac›yla 658 say›l›
Kadastro Kanunu’nun çağdaş kadastro yaklaş›m› kesintiye
uğrat›lm›şt›r. Ayr›ca, 2613 say›l› yasa özellikle kentsel alan-
lar için öngörülmüştür. Bu dönemde tar›m›n önem kazan-
mas› üzerine, köy ve bucaklar›n kadastrosunu yapmak üze-
re 1950 y›l›nda 5602 say›l› Tapulama Kanunu yürürlüğe
konmuş, bu yasa önce 509, daha sonra 766 say›l› Tapulama
Kanunlar› ile değişikliğe uğram›şt›r. Ancak, bu yasalarda da
kadastronun mali niteliğine ilişkin herhangi bir düzenleme
yer almamaktad›r (ERKAN 1997). Günümüzde, 1987 y›l›n-
da kabul edilen 3402 say›l› Kadastro Kanunu yürürlüktedir.
Yasan›n amac› birinci maddesinde; "…memleketin kadast-ral topografik haritas›na dayal› olarak taş›nmaz mallar›ns›n›rlar›n› arazi ve harita üzerinde belirterek hukuki durum-lar›n› tespit etmek ve bu suretle Türk Medenî Kanunununöngördüğü tapu sicilini kurmak" olarak belirtilmiş, vergisel
amaçlara yer verilmemiştir. Bu nedenle, ülkemizde kadast-
ro tüzel kadastro işlevlerini sağlamaktan öteye gidememek-
te, Türk Yurttaşlar Yasas› uyar›nca konusu; "arazi, tapu kü-tüğüne kaydedilen bağ›ms›z ve sürekli haklar, kat mülkiyeti
kütüğüne kay›tl› bağ›ms›z k›s›mlar" olarak s›ralanan taş›n-
maz iyeliğini güvence alt›na alma görevini sürdürmektedir.
Emlâk vergisindeki verim düşüklüğüne neden olan ve
kadastrodan kaynaklanan sorunlar› üç ana başl›kta irdeleye-
biliriz. Bunlar, veri içeriğinden kaynaklanan sorunlar; veri
KELEŞ R.: Kentleşme Politikas›, İmge Yay›nevi, 4.Bask›, ISBN
975-533-053-4, Ankara, 1996
MUNRO P. F., Best Practices for Property/Land Tax andValuation Administration in a Decentralized System,International Conference on Land Policy, 26 July 2000,
Jakarta, Indonesia.
STEUDLER D., WILLIAMSON I. P.: A Framework forBencmarking Land Administration Systems, XXII.
International Fédération Internationale des Géomètres (FIG)
Congress, 19-26 April 2002, Washington DC, USA.
YILMAZ H.: Türkiye’de Vergi Yap›s› ve 1980’den SonraSektörel Vergi Yüklerinin Gelişimi, Uzmanl›k Tezi, Devlet
Planlama Teşkilat›, İktisadi Sektörler ve Koordinasyon Genel
Müdürlüğü, Proje Yat›r›mlar› Değerlendirme ve Analiz
Dairesi, Ankara, 1996.
(TODAİE): Türkiye Ortadoğu Amme İdareleri Enstitüsü,Yerel Yönetimler Araşt›rma ve Eğitim Merkezi, http://
Dünyadaki Genel Mesleki Etkinlikleritakip etmek için web sayfalar›
FIG
http://www.fig.net/figtree/events/events.htm
ISPRS
http://www.isprs.org/calendar.html
http://www.isprs.org/calendar/other_calendar.html
IAG
http://www.gfy.ku.dk/~iag/symposia.html
ICA
http://www.icaci.org/en/agenda.html
-83-
Kitap Tan›t›m›, Etkinlikler Takvimihkm 2003/89
1954
1. Genel Yay›m Kurallar›
Hakemli Dergi olarak Yay›n Hayat›na giren Harita ve Kadastro Mühendis-liği Dergisi (hkm jeodezi, jeoinformasyon ve Arazi Yönetimi Dergisi);Bilimsel araşt›rma ve geliştirme çal›şmalar›na, güncel teorik bulgular›n kapsaml› ve
ilgi uyand›racak uygulamalar›na, yeterli say›da bilimsel yay›n› tarayarak güncel bir
konuyu yorumlayan derleme yaz›lara, bilimsel değerde ve güncel tercümelere, bilim-
sel etkinlikleri özetleyen k›sa haberlere, yeni yay›nlar hakk›nda k›sa değerlendirme-
lere, derginin özelliklerine uygun diğer haber ve tan›t›mlara, düzeyli yorum, görüş ve
tart›şmalara yer verecektir.
- Dergi, TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odas›nca, özel say›lar ha-
riç, düzenli olarak y›lda iki kez (Ocak-Temmuz aylar›nda ) yay›mlan›r.
- Dergide Yay›mlanan yaz›lardan ve içeriklerinden, yazarlar› sorumlu olup, Oda
ve Dergi Tüzel Kişiliği sorumlu değildir.
- Yay›mlanan yaz› ve resimlerin her hakk› sakl› olup, önceden izin almak veya
kaynak gösterilmek koşulu ile yararlan›labilir.
- Yay›mlanmak üzere gönderilen yaz›lara al›nd› yaz›s› gönderilir ve hakem de-
ğerlendirmelerine tabi tutulur. Değerlendirmede dergi ilkelerine uygun bulunmayan
yaz›lar iade edilmez, yazarlar› sonuç hakk›nda bilgilendirilir.
- Çeviri yaz›larda, hangi yay›ndan çevrildiği, dili, eserin ad›, yazar›n ad›, yay›n
evi ile bas›m tarihi belirtilmeli ve çevirisi yap›lan eserin asl› ya da fotokopisi de gön-
derilmelidir.
- Çevrilerden doğacak her türlü sorumluluk ve gerekiyorsa çevrilebileceğine iliş-
kin izin yaz›s› al›nmas› çevirene aittir ve varsa bu izin yaz›s› da gönderilmelidir.
- Yaz›lar›n, ayn› veya kapsam ve içerik yönünden değiştirilmemiş benzerinin
başka bir yerde yay›nlanmam›ş olmas› gerekir. Özgün çal›şmalarda, yazarlar›n, yaz›-
n›n başka bir yerde yay›nlanmad›ğ›na ilişkin imzal› beyan›n› içeren bir belge başvu-
ruya eklenmelidir.
- Yaz›lar, belirtilen yaz› standard› ve alan›nda 80 graml›k A4 boyutunda beyaz
kağ›da bas›lm›ş üç örneği ile birlikte ve ek olarak elektronik ortamda (microsoft
uyumlu taş›nabilir manyetik ortamda kay›tl› ya da e-posta ekinde s›k›şt›r›lm›ş dosya
biçiminde) gönderilmelidir.
- Yay›mlanan yaz›lara telif ücreti ödenir ve yaz›lar›n, 10 (on) adet kopyas› yaza-
r›na ücretsiz olarak gönderilir.
2. Yaz›m Kurallar›:
Yaz›lar, Microsoft Word format›nda olmak üzere bilgisayarda; Times New Roman ti-
pi karakterlerle, bask›ya haz›r olarak, aşağ›da belirtilen kurallara göre yaz›lmal›d›r:
1* Türkçe yaz›larda Türk Dil Kurumu’nca belirlenen yaz›m kurallar›na ve bu
kurumun en son yay›mlad›ğ› sözlük diline, İngilizce yaz›lm›ş olan yaz›larda ise bu di-lin kurallar›na uyulmal›d›r. Yaz›mda yal›n bir dil, üçüncü tekil şah›s ve edilgen fiil-
ler kullan›lmal› ve devrik tümcelerden kaç›n›lmal›d›r.
2* Sayfa büyüklüğü DIN A4 (210*297 mm) standard›nda olmal›d›r. Yaz›larda
her sayfada sağdan ve soldan 17.5 mm, alttan 22 mm, üstten, her yaz›n›n birinci say-
fas›nda 40 mm, diğer sayfalarda 25 mm boşluk b›rak›lmal›d›r.
3* Yaz›n›n Başl›ğ› olabildiğince k›sa ve çal›şman›n içeriğine uygun olmas› gö-
zetilerek ilk sayfada, baş harfleri büyük, 14 punto koyu harflerle, sola dayal› yaz›l-
mal›d›r.
4* Yazar adlar›, yaz› başl›ğ›ndan sonra bir sat›r aral›k b›rak›l›p, ayn› sat›rda vir-
gülle ayr›larak (baş harfi büyük) isim ve (büyük harflerle) soyad› biçiminde, 11 pun-
to harflerle koyu, yazar adresleri bir sat›r aral›kla 8 punto harflerle " "dipnot" olarak,
ayn› adresteki yazarlar›n ünvanlar›, üst indis kullan›larak , ayn› sat›rda olmak üzere,
alt alta yaz›lmal›d›r.
5* Yazar isimlerinden sonra, iki sat›r boş b›rak›larak, özetler ve yaz›n›n metni
çift sütunda birer aral›kla yaz›lmal›d›r. Her sütunun genişliği eşit ve sütunlar aras›
boşluklar 5mm olmal›, yaz›lar, tek sütunla değil, yak›n boyda paralel iki sütunda
sonland›r›lmal›d›r.
Başl›klar alt›nda ve genel olarak resim, çizelge ve formül sonlar›nda b›rak›lan
boş sat›rlardan sonra ilk paragraflar sola dayal› başlamal›, diğer paragraflar 5mm sa-
ğa kay›k olarak, paragraf aralar›nda boş sat›r b›rak›lmaks›z›n yaz›lmal›, sat›r sonla-
r›nda, ilişkin komutla, otomatik olarak hece ayr›m› yap›lmal›d›r ve sütunlar sağa, so-
la yaslanmal›, noktalama işaretlerinden sonra 1 harflik aral›k b›rak›lmal›, sayfa numa-
ras› verilmemelidir.
6* İlk sütunun birinci sat›r›na , sola dayal›, 1 nk kal›nl›ğ›nda bir yatay çizgi çi-
zilmeli ve ikinci sütun bu çizginin hizas›nda başlat›lmal›d›r.
Çizgiden sonra bir sat›r aral›k b›rak›larak Türkçe ve İngilizce (İngilizce yaz›lar-
da önce İngilizce) özetler yer almal›d›r :
- Başl›k olarak "Özet" sözcüğü, 11 punto koyu harflerle italik, özet metni, baş-
l›ktan sonra bir sat›r aral›k b›rak›larak 9 punto, yine italik harflerle bir sat›r aral›k-
larla yaz›lmal›d›r.
- Türkçe özet 100 sözcüğü geçmemelidir. Özet bölümlerinde çal›şman›n gerek-
çesi, yöntemler ve ulaş›lan sonuçlar k›saca belirtilmelidir. (Bkz. TÜBİTAK Öz Ha-
z›rlama Klavuzu)
- Özet metninin sonunda bir sat›r boş b›rak›larak, düz yaz› ile, 10 punto, koyu
"Anahtar Sözcükler" başl›ğ› ve onun alt›na 9 punto anahtar sözcükler yaz›lmal›d›r.
- İki sat›r aral›k b›rak›ld›ktan sonra, Türkçe özetin içeriğine ve şekline uygun
olarak en çok 200 sözcüklü bir İngilizce özet ve Türkçe’sine uygun anahtar sözcük-
ler yaz›lmal›d›r.
İngilizce özette 11 punto koyu "Abstract" başl›k sözcüğünden sonra, bir sat›r boş
b›rak›l›p 10 punto koyu harflerle, ortalanm›ş olarak yaz› başl›ğ›n›n İngilizce karş›l›ğ›
yaz›lmal› ve bir sat›r boş b›rak›ld›ktan sonra bunu İngilizce özet metni izlemelidir
7* Özet bölümünden sonra iki sat›r aral›k b›rak›larak başlat›lan yaz› metni genel
olarak ; Giriş, Ana ve Ara Bölümler, Say›sal Uygulama, İrdelemeler, Sonuç ve Öne-
riler, (varsa) k›sa tutulacak teşekkür, Kaynaklar ve (varsa) Ekler şeklinde bölümlen-
dirilmelidir.
8* Özetlerden sonra tüm metin 10 punto ile yaz›lmal›, bölüm başl›klar›, baş harf-
leri büyük, ard›ş›k numaraland›r›larak, giriş ve ana bölümler 12, ara ve alt ara bölüm-
ler s›ras› ile 11 ve 10 puntolarla koyu harflerle ( örneğin 1. Giriş, 2. Ana Bölüm,2.1. Ara Bölümler, 2.1.1. Alt Ara Bölümler) şeklinde yaz›lmal›d›r. Bölüm sonlar›n-
da ikişer sat›r aral›k, bölüm başl›klar›ndan sonra birer sat›r aral›k b›rak›lmal›d›r. Bö-
lüm başl›ğ› sütun sonunda yaln›z kal›yorsa, izleyen sütuna kayd›r›lmal›d›r.
9*Giriş bölümünde çal›şman›n temel amac›, konuyu ele al›ş biçimi anlat›lmal›-
d›r. İzleyen bölümlerde kuramsal temeller, kullan›lan ya da önerilen yöntemler ve sa-
y›sal uygulamalar belirtilmeli, İrdelemeler bölümünde elde edilen bulgular tart›ş›lma-
l› ve Sonuç bölümünde ulaş›lan sonuçlar ile varsa yazar›n önerileri yer almal›d›r
10* Şekiller, Grafikler, Tablolar, Resimler vb. blok halinde ortalanmal›d›r. Ge-
rekiyorsa bu alanlar ortalanm›ş olarak, her iki sütun alan›n› kapsayabilir ya da Tablo-
larda yaz› ve rakamlar bulunduğu sütunlara s›ğd›r›lmas› için 8 puntoya kadar küçül-
tülebilir. Tan›t›m bilgileri; şekil, grafik ve resimler, özel alanlar›n›n alt›na bu kelime-
lerden sonra bir harf boş b›rak›larak, bu alanlar›n sol s›n›r›na dayal› yaz›lacak olan
"ard›ş›k s›ra numaras›: , ad" bilgileri ile tan›mlanacak, tablolarda ise ayn› anlamdaki
bilgiler, benzer olarak ard›ş›k numara ve ad› ile, tablo ve çizelge alan›n›n üstüne ya-
z›lacakt›r. Örnek: Şekil * : ad, Tablo * : ad. Bu alanlarla metinler aras›nda bir sat›r,
bu alanlar birbirini izliyorsa aralar›nda iki sat›r boş b›rak›lacakt›r.
Resimlerin ve özel altl›klara çizilmiş olarak şekillerin metinden ayr› olarak ori-
jinal kopyalar› gönderilebilir. Bu durumda bunlar›n metin içindeki yerleri, adlar› be-
lirtilerek boş b›rak›lmal› ve bu şekil ve resimlerin kağ›t bask›lar›, metnin eki olarak
da gönderilmelidir. Bu resim ve şekiller say›sal ortamda bulunuyorsa bask›ya uygun
çözünürlükte (en az 300 dpi) olmal›d›r
11* sola dayal› yaz›lacak denklemlere parantez içinde sağa dayal› ard›ş›k s›ra
numaras› verilmelidir. Matrisler büyük harflerle, vektörler küçük harflerle, her ikisi
de koyu gösterilmelidir. Harflere verilen anlamlar ve k›saltmalar ilk geçtikleri yerde
tan›t›lmal›d›r.
12* Metin içerisinde - Al›nt›lar t›rnak içinde, Göndermeler, büyük harflerle, "soyad›", parantez için-
de "y›l", ikiden fazla yazar için "ilk yazar›n soyad›, vd".,"y›l", şeklinde yaz›lma-
l›d›r. Örnekler: "DEMİR (1998)’e göre...", "KAYA ve TOPRAK (1997)’nin