Özlem Saba - şiirler - Yayın Tarihi: 10.08.2020 Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Bu doküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veya temsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılması kopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu ve taraf değildir.
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Özlem Saba- şiirler -
Yayın Tarihi:
10.08.2020
Yayınlayan:
Antoloji.Com Kültür ve Sanat
Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerineaittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyetiyasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Budoküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veyatemsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılmasıkopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu vetaraf değildir.
Çeşit çeşit insanHarf ve sayı isimlerindeBir kısmı ışıktaBir kısmı karanlıktaHarf /harf onlarSayı/sayıBazen,Sayılamayacak kadar çoklar.X ya da Z olsun isimleri,ne fark eder..En çok hangi resmi dilde vardılar.Bilen yok.Hepsi bir yürekteHepsi farklı vucutta.Temizlemek istediler insanlığı.Cehalet akan ırmaklarını dünyanın.Herkese akıl aradılar.Aynen öyle yaptılar..
Bir de, onlar;Ölüler ve boşlukta asılı duranlar.Bir, iki, üç…Hep biri olmak istedilerHer biri,Sonsuzluk yetmedi sayılara3.14 diye, diye uzadılar.Cüzlere bölünüp çoğaldılar.Benlik oldukça büyüktüNeresinden tutsalar hayatınTünelin iki ucu karanlık.Mağlup olduklarını anlamadılar.Ders çıkarmadılar.Hakikati göremediler.Sadece konuştular.Ayrı olamaya çalıştıkçaBenzeştiler birbirlerine
Bunlar tekin adımlar değil.Tekin hisler değil bunlar.İnsan hayaletlerinin gezdiği sokaklarda.Hiçbir şey gerçek değil.Her şey hayal..Hepsi biraz sana, bana, bize benzer.Fakiri zengine.Aşığı sevdalıya.Hepsi!Şu evrende anlamsızdılar,
O kadar açlarO kadar çoklarSonsuzluğu dolduracaklarOkyanusları bitireceklerBunlar ne uslanırNe de akıllanırlarİnsandılarBirliği unutup,Çoğaldılar..Sayılaştılar..Bir, iki,üç...Koca bir sıfır!
Bulutlar indi bugün yer yüzüne.Anaların gözlerinde sağnak yağmurlar oldu.Ses bile utandı kendi sesindenAnaların dilinde feryada döndü.
Ciğeri yanmayan kaldımı bu ülkede,Bayrağa sarılı bir şehit gördüğünde.Eğer bir parmağı varsa birinin bu işte;Haindir, şerefsizdir, böyle biline..
Gökten sevgi yağardı bu ülkede yıllar önce.Bayrak dalgalanır, millet gölgelenirdi...Hele bir de bir alçak dil uzatdı mı Atatürk'eHemen taşlanır, anlı karışlanırdı...
Şimdi sevgi yerine mermi yağıyar.Şeytan şerrini, üzerimize kusuyor...Niye kimse bu namerde dur demiyorMustafa Kemalin torunları olduğunuzu, ne çabuk unuttunuz...
Büyük aşklar yok artık bayımBüyük adamlar da.Büyük gemiler yakmak istiyor şimdi canım..Büyük bedeller ödemek.Küçük gördüğün bu aşkın büyüklüğünü anlaman için,İlla açık arttırıma çıkarmak mı gerek.
Göçebe yaşıyoruz be kardeşim.Bir mülteciden bile göçebe.Kendi vatanında lanetlenmiş,tedavülden kalkmış posta pulları kadar bile değeri olmayan.Yaşamlarının kabusa dönüştürüldüğü,hiçbir açılımın içine giremeyen,bunun olmayan,onun çocukları..
Aldatmalı dedi adam! .Bir uçurumdan yuvarlanmalı...Varmalı o kör kuyunun dibine..Belki yüreğin yanmalıBelki avuçların kanamalı.Ama yanmalı! .
ASK 'ile yanmalı.
Eskimişti adam..Çürümüştü..Ancak o bilirdi, ayni kadınla, ayni sabahlara uyanmanın sızısını..Korkuyordu! .Bir ceylanın gözlerine bakar gibiydi.O gözlere hapsolmaktan da korkuyordu.Ama içinde yenilmez bir duygu vardi.Ilık ılık esen saba rüzgarları gibi..Adam yenilmişti.
Kadın ona hiç cevap vermedi..Ve dinlemedi.Paltosunu aldı.Şapkasını aldı.Sıcak içten gülüşünü aldıGitti......Giderken kadın;adam hala o uçurumda yuvarlanıyordu...
yerlerde sürünmüyorsanız Gökay abi okur,Nina söylerken bir "rum meyhanesinde"
Deniz deniz bakmıyorsa Özlem ablanın gözleri,dalga dalga coşmuyorsa,alev alev yanmıyorsa aşk kızılı saçları,tutuşmuyorsa içiniz gibi.bin küfür, bin isyan yükselmiyorsa yerden göğesağanak yağmurlara dönüşmüyorsa gözyaşlarınız.
adınızı unutmamış,biliyorsanız hala kim olduğunuzulal olmamışsa diliniz.her gören,ahhh garip!yedi kafayı demiyorsa size.
sen henüz aşık değilsin arkadaş !sakın haa,kimseye aşktan da söz etme,yoksa çok ayıp olur,tüm sevip de kavuşamayanların hikayesine ...
Dudaklarını büküp gittiğin gün.Belliydi yeni bir serüvene yelken açtığın.İlk durağın hangi liman bilmiyorum ama;biliyorum en ufak kasırgada bana geri döneceğini..
Biliyorsun denizler gelgit doludur.Diyelim ki sende öylesin.Diyelim ki hala gemin farkında değil önündeki fırtınaların.
Ama bil ki benim için artık ufuk görünmüyor.En bildik ana karada yitirdim sevdiceğimi.Bilesin ki yüreğim alabora.Ve bilesin ki denizlerin ihanete hiç tahammülü yoktur...
Dokunmak istiyorum her şeye..Kuşlara,ağaca, böceğe..Şiire..!Dokunmak istiyorum iyi insanların yüreğine.Ölüm anlamsız kılmadan hayatlarımızı,Ölümsüzlük vadeden her şeye dokunmak istiyorum.
Yoruldum anne.Bu altında ayaklarımın titrediği yükü ne zaman aldım omuzlarıma.Daha kanatlanıp uçamazken yuvadan,Hangi ara karanlığa dokundu güçsüz kanatlarım.Ben daha güne ermeden ne zaman gece oldum anne.Toprağa düşüp filizlenmeden umutlarımBen ne zaman hiç oldum anne.Bu kabus denizinde dalgalara karışmışken göz yaşlarım,Benim çocuksu gülüşlerim nereye gömüldü?
Ansızın durur zaman.Etrafı bir sessizlik kaplar.Zamanın hangi anında kaldığını bile anlayamadanZifiri karanlığın en merkezindeHer şeyin önemini yitirdiğiTüm seslerin kesildiğiBütün görüntülerin hafızandan silindiğiVe hatta maddenin bile varlığını inkar ettiğiİki dünya arasında bulur kendini insan.Araf’da olmak, bu demek olsa gerek.
Dayanılmaz bir arzunun içinde debelenip durmak..Ve itaat etmek bir kölenin efendisine duyduğu sadakatle.Duygularına zincir vuramayacağını anlayınca,Hizmetkarı olmak içinden gelen arzuların..
Şehvet her şeyi elinde tutan fahişe bir kadın.Ve kölesinin en ücra kıvrımlarını iyi bilen.En küçük kırbaç darbesiyle hizaya getiren.Ne acı ki ben o serabın içinde yolunu kaybetmiş yoksun bir yabancı.Kimliğini en son vahada kaybedenVe o hayalin tam orta yerinde, şehvete esir düşen...
çürük bir ihtimal.!aşk da olabilir.hükmü çoktan verilmiş, tehlikeli bir oyun, girdabında boğulduğumuz.
ben bu oyunu iyi bilirim.!
sen/meçhul bir yıldırım gibi,düşüverdin kaza yerime.
ben yaralarımı kurtarmaya çalışırken,bir kabus gibi vuruyor aşk, can evime.aşkın da,kanın da rengi kırmızı...ve ne zaman bir aşka tutulsam,gönlüm mahşer yeri, kan kırmızı.
o ise, kendini kurtarmanın derdinde kaçıp gitmenin...bu aşkın kanlarını bulayıp elime,mağrur bir küçümsemeyle.
ve diyor;oyun bitti işte...
ne zaman bir sevda düşse aklımaburnuma sadece kan kokuyor.ve ne zaman arkamı dönsem birine celladım ensemde; soluğumu dinliyor...
Bir gün bende öleceğim.Her fani gibi..Size onlardan başka şeyler anlatamayacağım bendeMirasım benden önceki ölümlülerden farklı olmayacak.Yüce tanrının benden müsaade almadan yüreğime indirdiği sevgiden başkahiçbir şey bırakamayacağım sizlere.Kalbimi esir alan;ve ''O'' ne dilediyse benim için düşünde,ondan başka birisi de olamayacağım..Aşk üzre programlanan birisininAşktan başka gerçeği olamaz..
Yarim benim.!Güzel gözlüm.!Bakma öyle, üşüyorum.Oysa senle inanmıştım.Yüreğimi ısıtmıştım.Gittiğinde ne korkmuştum.Aşkım benim, kal benimle.
Yarim benim.Yanan tenim.Bakma öyle üzgün üzgün.Ben seninle varolmuştum.Gittiğinde yok olurumSeninle ben bir olmuştum.Aşkım benim kal benimle.
Kimler üzdü o kalbiniYaraladı yüreğiniDamla damla göz yaşların.Seni bana getirendi.Seninle ben bir sarhoşken.Ellerimiz kenetlendi.Aşkım benim kal benimle.
Aşkım benim.Güzel yüzlüm.Biliyorum korkuyorsun.Bir kuş gibi titriyorsun.Fakat seni seviyorum.Sende bunu biliyorsun.Aşkım benim kal benimle.
Aşkım benim.Güzel gözlüm.Bakma öyle üzgün üzgün.İnan bana ölüyorum.Ben senle yaşıyorum.Aşkım benim güzel gözlümYalvarırım kal benimle.
at kestanesi gibiydi...canıma batıyordu varlığıama ben yine dederinlerde bir yerlerdeyemişler düşlemiştim türlü türlü.ama yanılmıştım,kurtlar yemişti içini...
Bir güneş doğdu Selanik'den ülkeme doğru.Saçlarında güneş, güzlerinde deniz saklı.Bir yanağı Selanik, bir yanağı Anadolu.Sen doğanların en hayırlısıydın Mustafa’m, Mustafa Kemal'im.
Dağ başını efkâr almıştı, gümüş dere durmaz ağlar.Ben ağlarım, anam ağlar, yetim ağlarÇayır ağlar, çimen ağlar, vatan ağlarAnkara’m bir akça şahan beklerSakarya çoktan bıktı esaretinden.Gözyaşım kana keser.Nasıl böyle bir geliş geldin KemalimHoş geldin…
Gözlerin dönmüş, özgürlük dersin başka bir şey demezsin.Sanki dağlar saklar seni bilirsinSanki denizler bekler seni bilirsinKuşlar uçar anakaradan memleketin dört bir yerineKuvveyi milliye senin için kuruldu bilirsin.
Analar senin için yetiştirdi yiğitleriniOndörtlüler senin için yaktı kınalarınıDoğu ve batı senin için eğdi başınıCepheler senin için şaha kalktı semadaAnalar senin için açtı ellerini yaradaÇanakkale’m geçilmem dediDokunmayın beklemekten bıkmam dediSakarya’m o gelmeden akmam dediEfeler senin için kalktı ayağaAntep, Urfa, Maraş senin için kuşandı.Karayılan, Kamil bey senin için mezarını aradıAnalar, bacılar senin için doğurdu evlatlarınıHer şehide vatan dedi.Her doğan çocuğa hürriyet dedi.
Tepeden tırnağa vatanın adı sendin atam, vatanın umudu sendin.O mübarek gövden bir vapur oldu kalktı bandırmadan.Siper oldun vatana, ben ölümden korkman dedin.
Tarih yazacaktı destanını.Yıl bin dokuz yüz on dokuz.Korkun düşmanlar bir millet uyanıyor,Gidin geldiğiniz gibi, Mustafa Kemal geliyor…
O ne güzel bir gelişti yarabil,Mustafa’m, Mustafa kemalim, ellerinden,ayaklarından öperim..Kurban olurum seni doğuran anayaKurban olurum seni doyuran babayaKurban olurum seni yaradan Allaha…
O yıl doğan çocukların hiç biri baba demedi.Hele kimileri ana bile bilmedi.
Kadını, erkeği, çocuğu yoktu, senin askerininHasan tahsinler,Nenehatunlar, Kara FatmalarVatanın en kıymetli erleriydi...
Yıllar geçti tarih destanını bitirdi.Ay yıldızlı bayrak göklere serildiYüce meclis cumhureyeti müjdelediKalem tutan eller seni yazdı Ata'm
Sayfa sayfa yazıldı kelimeler tükendi.Osayfada eksik bir yaprak belirdi.Yıl otuz sekiz, kendinden utandı.Kimi yalan dedi, kimi önünde eğildi.Gitme vaktini bize hiç söylememiştin Ata’m.Yada hiç hazır değildik böyle bir ayrılığa..
Perişanız atam,Sen gittin yetim kaldı vatan…
Derken evvel zaman oldu kalbur zaman oldu.Söylediğin her şey unutuldu.Hani Kubilay’ın vardı senin atam bilirsin,Kestiler eğilmez boynunu delirdin.Emir verdin sen onları astırdın.Sen gittin Ata’m asılan dirildi.Leş kargaları yine vatana tünedi.
Nasıl bir günah işledik Ata’m bilemedik..Aslında hak yol sendin inanmadıkSana karşı sözümü tutamadık.Biz bu vatana sahip çıkmadık..Bağışla, bağışla bizi Ata’m…
Siz hiç ahlaklı bir köpek gördünüz mü?Ya da ahlaksız bir kuş?Ben de sadece benim işte.Sizin düşündüğünüz hiç kimse..Sıkıldım üzerime giydirilen çuvallardan...Utanmam yok benim.Terbiyem yok.Terbiyesizliğim yok.Sorgum yok.İyim yok.Kötüm yok.Yalanım yok.Sözüm yok.Olanı olduğu gibi kabul ediyorum benVe olduğum gibi kabul görmek istiyorum.Kuş gibi,Çiçek gibi.Böcek gibi...
Siz hiç ateşi yaktığı için suçladınız mı?Ya da suyu boğduğu için...
Akşam üstüydüGün gitmiş, hava kararmıştı,tuhaftı.Bu mayıs akşamında fırtına ne geziyorduBirden telefonum çaldıUcunda o vardıKurşun kadar ağır bir aşkİnkar dolu bir küfre nasıl dönüşmüştüOrtada aşkımızın cesedi,Benim dışımda kimse ona sahip çıkmıyordu.
Yağmur yağıyorduBir baraka bulmuş, oturmuştumNedendir bilinmezYanıma bir de meczup oturmuştuAvukat diyorduBoşanma diyorduŞemsiyeli çarşıKuyumcu,Miras,Bıraktım gittiOnu arıyorumAnkara diyordu...
Neler oluyorduAnlayamıyordumKanım çekiliyorduSırasıyla anlatıyorduk derdimizi telefondaFakat kimse kimseyi duymuyorduSende canım diyorduBoş ver diyorduÖnemsemedim!Vakit yok diyorduRapor diyorduİsteseydim yazardım diyorduNispet yapıyordu.Güneş gözden kayboluyorGözlerim kararıyordu...
Kulaklarım uğulduyorAklım yitiyordu.Yan bahçede, küçük, çelimsizSesi cüssesinden büyük bir köpek havlıyorduBir tay şahlanıyordu göğeYere gem'ler düşüyorduBir meşin sesi geliyordu köpeğin boynundanUzun uzun bakışıyordukHadi diyordu!Birİki
ay soyar ruhumuzu geceye.ne kadar aşikardır her şey.telaşla gizlenen gündüzlerde,bir bir serilir yataklara..aşklar, acılar, nefretler.tüm yaralı bedenler ortada.güneş doğunca ışıklarıyla,saklanır ruhlar bin bir telaşla..oysa güneş gösterir,gece saklar diye bilirdik.yalanmış, öğrendik...
Şimdi ben mutlu olsam diyorum, hızla kirlenen ve betonlaşan bir dünyada şugördüğünüz ormanda yaşamaya çalışan minik dostlarıma,yananlara,açlara,açlıktan ölüme koşanlara,hastalara,Afrikalı çocuklara,kanadı kökünden kırılmış kuşlara,aramızdan ansızın ayrılan yüreği büyük insanlara, maphus damarında ömrütükenmişlereayıp olmaz mı?
bir ay kırığı düştü geceme..deniz üşüdü, ben üşüdüm.yorgun ellerin geldi sonra aklıma..ayı alıp, ellerine sürüdüm..
yine bir ay kırığı düştü geceme.düşüm aydınlandı.bir ağaç çiçeklendi ansızın.uzak yabancı yollar yakınlaştı.deniz de uyandı okyanusundan.balıklarda bıraktı akıntıyı.toplandı herkes ayın başına.
ve yine bir aykırığı düştü gecemizeve yine bir tek gözlerin geldi aklıma...
Yaşamın aynadır senin.O aynada kendini göreceksin ve haddini bileceksin,Kim olduğunu seyredeceksin aynanda.Sözünle özün arasındaki farkı göreceksin.En erken ben asla yapmam diyenler kayar..
Öylesine aşktım ki benAşkı laflamaya bile vakit bulamadım.Gururum elvermedi aşk yaşamaya;Teslim olmaya ..
Takdir odur ki, herkes sonunda yaratılış amacına uygun olanlarla bir aradayaşayacaktır, has bel kader farklı ortamlarda bulunsa da!Umarım başka bir alemde buluşmak dileğiyle...
Burada aşık olmuştum ilk.Ve düşünmüştüm kendi kendime ;Aşk mı aklımı başımdan alan.Azmak mı aşkı aklıma sokan.Ancak bildiğim bir şey var ki;İnsan yanındaki kurbağa bile olsa aşık olur bu büyülü yerde.Ve bir kurbağayı dahi beyaz atlı prense çevirir bu sihirli yer ...
kimdim sen? .gülüşünü bana ödünç bırakıp,uzak diyarlara giden...
ben baba dedim sana,babam.!
nurani yüzünü teslim ederken sonsuzluğa..iki melek karşıladı seni omuzlarında..ALLAH'ın evi,cenneti, seninde evindi artık..o yüzden özlesek de senibiliyoruz huzurlusun..ve biliyoruz gözün arkada değil...çükü sen bir baba olarak dainsan olarak da üzerine düşen her şeyi yaptın.
babacığım! .ALLAH'ın rahmeti ve marhameti üzerinde olsun...
Ya da avcının oltasına bilerek düşen...Celladına sobeleten kendini...İçimde bir olduramamışlıktır sürüp gider.Ya ipi kesmeli diyorum,Ya da bir tekme atmalı sehpaya.Boşlukta sallanmanın tarifi yok bende,Henüz bulunamadı...
Gider bazen bazıları..Uğurlayamazsın...Kopara kopara gider..Acıta acıta.Hiç bakmadan gider ardına,ne halde olduğuna...
Gider bazıları.Yanına senden neler aldığını bilmeden...Sadece gider bazıları.Geride kalanlarla nasıl baş edeceğini umursamadan..
Aslında hiç sevmemiştim diyerek gider...Al buradan devam et derde gider...Ardında yitik bir şato,Yangın yerine dönmüş bir yürek bırakarak
Kurtarılacak hiç bir şeyin kalmamıştır o yangından.Bunu bile bile gider...
Hissedersin sen de hiç sevilmediğini.Yine de inanmak istemezsin buna.Bazıları adamlar tek damla gözyaşı dökmeden gider Öylece..İşte o adamlar var ya adamlar,atları eğersizbir tek onlar gider böyleAma bir türlü uğurlayamazsın o bazı adamları içinde.
Çünkü hep bir şeyleri eksik bırakmıştır giderkenTamamlanamazsın...Öylece yüzüne çarpıp gider kapıyı,Boğulursun da, konuşamazsın...
Issız, soğuk bir duraktayım.Beklediğim şeyin ne olduğunu unutarak,Çaresizce bekliyorum.Yorgun, tükenmiş, içi dolu bir tramvayı bekler gibi.
Hemen geliverir diye belki beklediklerim.Belki de beklemediklerim.Ne önemi var ki şimdi bunun.Bekliyorum savrularak,Bile bile gelmeyeceğini,Öylece, bıkmadan bekliyorum.
Kurşun geçirmez oldu duygularım.Donuk, renksiz ve tepkisiz.Usanmış, yorgun bir saatin sarkacı gibi,Bir oraya, bir buraya sallanıyorum
Tutunabilmek zor hayata..Beklemeden, dilemeden.Umutsuz, amaçsızca...Belki de, zamanı yok diyorum zamanın,Avunuyorum...Öylece bekliyorum..
Ey sevgili!O alev yanaklarınıÖpmek isterdim serin dudaklarlaVe aşkını;Çekmek isterdim yudum yudum ruhuma.Dalıp dalıp kaybolmak isterdim okyanus yeşili gözlerinde…Atlastan bir çarşaf misali serilmek isterdim üzerine sere serpe..
Bir martı sesleri olsun isterdim dört bir yanımda.Bir de inilti seslerin, çınlayan kulaklarımdaVe ömrümü uzatıp avuçlarınaYakmak isterdim geride kalan ne varsa..
Önemi yok neyi nerede kaybettiğimin.yerde saçılı duruyor tüm hatıralarım.ve umutlarım..hesabı sorulacaktır bir gün tüm susuşlarımın,biliyorum...
neleri kaybettiğimi,nelerin bedelini ödediğimi bile anlayamadan;yıkılmaya yüz tutmuş bir kent gibikayıp gidiyor avucumdan zaman..
ben bu şehirde, her şeyden;en önemlisi de senden vazgeçiyorum...
arkamı dönüp gittiğimdetüm gittiklerim,ve gidemediklerim,küçük bir kelebek gibi çırpınacak arkamdan biliyorumama çırpınıyor yüreğim de,çırpınıyor, o yaralı kelebek kadar
ben bu şehirden gittiğimde,rüzgarla karışacağım senden uzakta.bulut olup yağacağım tüm gözyaşlarındafırtınalar koparacağım tüm aşıkların yüreğinde,
ve sen en üzgün halinle gitti diyeceksin,bitti!her güzel şey gibi bitti.ve bir çığlık olacak tüm susuşlar
aşkı hisseden tüm yürekler kenetlenecekbir tek sesle tınlayacak kulaklar.o seviyoro da seni seviyor ...
ben senden gittiğimdeve tüm gidemediklerimdeartık önemi kalmayacak neyi nerede kaybettiğimin..
ben bu şehirde kendimden vazgeçiyorumben bu şehirde senden vazgeçiyorum
onlar gibi değildim.ben onlar gibi değildim!yediye/bir mağlubiyetle başlayan ömrümyetmiş milyona / bir'le devam edip gitti.geçen onca yıl hiç bir şeyi değiştirmedi..
bakmadım onlar gibi.sevmedim sevdiklerini.benin sevdiklerim ise,hep lanetledi...
aynı azıktan yedim-içtim ama,aynı sofradan almadım huyumu...
sabahın dördünde, henüz yeni ışırken günyalnız doğurduğunu söyler annem beni.anımsarım yalnız yürüdüğümü,koştuğumu...düştüğümü...yalnız ağladığımı kör kuyularda!
toprak ananın merhametli ellerini bile hissetmedim vücudumda,yere çakılırken dizlerim...
—ve yalnız sevdim ne sevdiysem—kimselerin sevmediğini...
hep terk edişlerde buldum kendimisancılarda, doğumlarda,ölüm yalnızlıklarında..
hiç kimse sormadı yüzüme atılan tokatların hesabını!uğradığım haksızlıkların.
bildiğiniz gibi değil,hiçbir şey sizin bildiğiniz gibi değil.
-işte bu yüzdendir ki bayım-tek odacıktan ibarettir benim kalbim.benim için risk almanıza değmez.iş işten geçmeden, lütfen gidiniz...
Yaş 23, üniversiteyi henüz yeni bitirmişim. Bitirir bitirmez memuriyete atılmış, henüzkendimi dahi tanıyamadan, dünyayı, bana zorla dayatılan hayatı, bilmediğim şehirlerdebilmediğim kültürleri tanımaya, anlamaya çalışırken bunun yanı sıra kimliğime çakılmışbir yabancı ve kucağımda ona ait masum bir bebekle yabancı olduğum bu hayata uyumçabası içindeydim. Ve bunca şey olurken hayatımda, yaşım 24 olmuştu..
Güneydoğulu bir aileye mensup olmanın ve geleneksel baskıların yarattığı, kadını hiçeden kaderi ne kadar okursam okuyayım ben de kırmayı başaramamıştım...
Annemin kaderi buydu benimki de bu olacak elbet deyip devam etmiştim yoluma...
İçimde kaybettiklerimi ve kazanmak istediğim tüm hakları artık kitaplara, şarkılara,şiirlere sorar olmuştum...
Sonra bir gün Karl Marx'ın bir sözüyle karşılaştım; "eğer sevgi üretmiyorsa yüreğiniz,başarılı bir üretici değilsiniz... "
Sahi ya, ne geliyorsa insanın başına hepsi sevgisizliktendi. Dünya savaşları, kapitalizm,sorunlu evlilikler, sorunlu çocuklar ve sorunlu topluluklar...Sevgisizlikten yeterince nasibini almış toplulukların kahramanlarını kendi yaratmış,canavarlaşmış bir düzene esir olması, içi sömürülmüş bireyler yaratması elbettekaçınılmazdı...
Her konuda tükenmiş, tüketilmiş bir toplumun ülke sınırları içerisinde olması gerekeninaksine Güneydoğuda batan güneşinin sadece dışa vuran herhangi bir yansımasındanibarettim ne yazık ki ben de...
Emeğinin nasıl ve kimler tarafından tüketildiğinin ayrımına varamamış insancıklarınhenüz bireysel kimliklerini kazanmadan üzerlerine bir eş ve altı nüfus edinmesi benimbugünkü kaderimi açıklamaya yeteceğini düşünüyorum...
Surların içinde başlayan hayat serüvenim, uçurumlarda biten çiçeklerinkinden hiç defarklı değildi...
Yüklendik yükümüzü sırtımıza hem han, hem hancı hem de yolcu olduk gelenegeçene....
Eğer bir gün sizin de yolunuz düşerse yüreğime.Gelene niye geldin, gidene neden gittin denmez biz de...
Aşk çöllerinde bir ürkek ceylanGüneşle yıkanır her sabah yüzüDalgalarla taranırdı saçlarıTutmuşken sırtlanlar su başlarınıVe peşine düşerken aç kurtlarSaklanır bir andaBir goncanın içineSalar köklerini denizlereUzanır bulutlara dallarıVaktini beklerBir beyaz "Gül" olup göğsündeAçmak için her bahar...
zordur beyaz olmak.hiç leke almamak.onca dala, yaprağa,en zoru da,dikenlere basa basa boy almak.yalnız,ama dik durmak.
sesi yoktur onların,türküler yakılmazkokusuzdur,baş döndürmez..onlar sadece “gül” dürrenge bürünmezbeklerler sabırla gazel olmayıya da gülden anlayan bahçıvanı...
her şeyi sorguluyorum...her şeyden önce kendimi..bildiklerimi!bilemediklerimi..bir heyecanın arkasına gizlenen varoluşum yoksa bir tesadüf müydü?aklım mıydı şaşırtan beni, yoksa akılsızlığım mı?neyi nasıl sorgulayacağına sanki aklım kendiliğinden karar veriyor.
neydi hayat?alışkanlıklarım mı?saplantılarım mı?bana öğretilen bir oyunun perde arkası mı?bildiklerim mi?hissettiklerim mi?
sen hiç uyandın mıgünahı örten gecenin sabahınao karanlıkta ki yiğitlenmelerinnasıl da kıvrandıran bir sızıya dönüştüğünühissettin mi hiç?
gün doğarken,asılmak onsuz bir günün mihrabına.yanmak yabancı coğrafyalardagurbete yüreğinde dokunmakel uzatsan dukunacağın mesafelerdebilme !sen sakın bilme...
Bir "deli rüzgarın","güneşin ateşiyle" yanan ruhuEriyen bedeni...Ve yeniden can bulmaya çalışanAkıntıya kapılan,Toprağa hasret bir tohumunAna rahmine yerleşir gibiÇıplak hayallerde canlanmakBir aşk klavuzcusununVazgeçilmez birikintisiyleSanki cennettin baş köşesinde iğne yapraklı bir çiçeğe dönüşmek.Saplanıp kalmakÇırılçıplak bir huysuzun kalbine...Aşk demek, batmak demekmiş.Biraz da bitmek...
yalnızlığımı seviyorum!yalnızlığımın içindeki sesleri duymayı...
kendimi tanımayı!
her gün yeniden kurmayı evreni,rakam olmayı, üs, kuvvet almayı..her şeyin yerli yerinde oluşunu izlemeyi,düzeni..gereksizleri atmayı,çatıyı dağıtmayı...
Bir şehir hayali kuruyorum bize ...Göz bebeklerin oluyor yollar ...Zamansız seller gibi pencerene akarken içimAsma köprüler ve tahta gıcırtılarıylaÇocukluğumu anımsatıyor sesin..Çiçekleri işveli dağlar, isminle müsemma şimdiHer toprağa basmaz ayakların bilirimBundandır, bir şehir hayali kuruyorum bize.Hele bir gel sen de.Bastığın o topraklar, yuvam olacak benim...
Görmezden gelebilir,Sigaranın dumanını seyredip,düşlerin kırılışına,kedinin yumağından vazgeçişine,rengi alınmış bir çiçeğe acımadan,ilerlemeyen bir saatti seyrederek,boş boş bir oraya, bir buraya sallanabilir,duyarsız kalabilirim yağmurun yağışına.Kokusuna hasret, rengine kör,sesine sağır olabilirim.
Susabilirim biraz daha!
Seni seviyorum diye bağırmadan,yada sevmiyorum diye haykırmadan durabilirim.Sesime biraz daha uzak,kendime biraz daha yabancılaşabilirim.
Bir erkeğin koynunda sevilmeyiunuttuğumu unutabilir,uygunsuz bakışlarıyla bedenimin biraz daha incitildiğini,bir ayyaşın, bir duygusuzun yatağındaaşkı kirletip,kendime biraz daha ihanet edebilirim.
Biraz daha, biraz daha sorgusuz yaşayabilirim.
Bir torba kömüre imana gelmiş insanları,el etek öpüşlerini görmezden gelebilir,bir ölü gibi tepkisiz yaşayabilirim.
Evet, biraz daha sessiz kalınabilinir.
Cevabını bildiğim soruları kendimedefalarca yeniden sorup,bütün sırları bitmiş bir adamanın yalan söyleyişine,biraz daha sessiz kalınabilir,kalabilirim..
Sıfırı oynayabilirim mesela.Her işlemde etkisiz elaman olmaya,üzerimde alınan tüm kararlara duyarsız kalabilir,bir türbe önünde,günlerini diz çökerek geçiren kadınıgörmezden gelebilir,beklediği şeyin hiçbir zaman orada olmadığını,olmayacağını, söylemeden durabilirim.
Yalanlar söylenerek kandırılmış insancıkların,ya da hiç kandırılamamışların acısına,
tüm hesabın onlara kesilişine ilgisiz kalabilir,koca koca amcalara bunları neden yaptıklarını sormadan,suçsuz,hayatımdan çalınan,hayatı çalınan insanların,mutsuz geçirdiği her günü bir çerçeve yapıp,hayallerinin resmini o çerçeveye asmaya devam edebilirim.
Masum fakat çarmıha gerilircesine acı çeken insanların,acısının rüyalarıma girişini,dua edişlerimiarşı delen ahlarının yaktığı ateşi hissetmeden durabilir,bunun hesabını bir kez olsun somadan,aklın bütün bilgeliğini inkar edip,yalanlarına biraz daha dayanabilirim.
Su gibi kendi çukurumda buharlaşabilir,yada çürüyebilirim..-şiişt! ! !Sessis.Evet; biraz daha,biraz daha sessiz olabilir miyiz...
hep borçlu yaşadık.daha ana rahminde bile borçlandık.hayata, topluma, kendimize...henüz kadın oluşumun, doğuşumun bile borcunu ödeyemişken bu coğrafyada,
Boş şehrin boş sokakları.Aradığım kapı kapı ve kimseyi bulamayışım.Milyonların doldurduğu bir kentteHiçbir ayak izi bulamamak yaşanmışlığa dair.
Sen de gittin, umutlarım da şehri terk etti.Saat 01.30. karanlık bir sis bulutu kapladı her tarafı.Daha bir grileşti yüreğimTakvimini tuttum, her gün bir not ekledim ayrılık defterimize.Ve kendime bile itiraf edemediğim duygular bedbaht etti ruhumu.Ruhum mu?Nuh un gemisinden arda kalan,saf kalmak için çırpınan son inanmış...Bundandır belki de kimseyle uyuşamayışım.Bir başıma kalmışlığım.
Ama bilmek bir yerlerde can çekişen insanların da var olduğunu.İniltisini duymak, uzak köylerden.Fakat hiçbir adresin bulunamaması elinde.İzi silindi insana dair tüm duyguların,.Sevginin adresini kimin sildiği yüreklerden önemsenmez oldu.Taşlanır oldu nitelikİnsanlık bıraktı peşini o hain günahkarın.Taş kalpli yürekler başımıza tac oldu..
Birşey olmuşsa hayatımda,onu ben yapmışımdır,Onu ben yapmışsam,İyi ki yapmışımdır... Günahkar.
Yumuşayın, gevşeyin, sevin, gülün ve çocuklar gibi oynayın.İşte hayatın bütün sırrı burda gizli.İnsan insan olduğunu unutmazsa eğer ne bir kontrol mercisine ihtiyaç duyar ne de biryargıca.Yerin ve göğün tek yaratıcısı olan tanrı bizimle uğraşmaz. O ancak yaşar ve yaşatır.(hay) Ve insanda görünen sadece onun aksidir. Ben varsam o yok. "O" varsa benyokum. (ihlas)Tanrı şarkı söyleyen neşeli bir çocuktur.Eğer onunla konuşmak istiyorsanız, solfej şart...
Bir şehirden başka bir şehreDilime adını yasakladığımBir türlü aklımdan çıkaramdığımGeceyi yırtan,İsyankâr kelimeler uçuşuyor yine,güvercin kanatlarındayım...
Seni bir başka özlüyorum bu gece.Güneş köpürmüş dudaklarını,Aşk ile öperken,Masmavi denizlerin kokusu siniyor içime.Şehvetle bir çığlık havalanıyor göğe.Gün ışığı sonsuz bir aşklaTekrar kavuşacağı günü bekliyor.Her kavuşma,bir mucize.
Rüzgar,ıslık çalan bir meczup şimdi.Bir harami.Dağ başlarından,Keşfedilmemiş baharlar çalıyor yineAşk çiçekleri açıyor yüzündeÇocuk gözlerinden,binlerce çocuk gülümsüyor.Sen, resimlerinden bakıyorsunBen baktığın her yerde kayboluyorum.
Güneşin oklarına asılıyor sesimAh bu deli rüzgarlar,Seni bana getiriyor yineYeşilden mora bir bir şarkı oluyorsun dilimdeAdını her söyledikçeYüreğim yüreğine çarpıyorSanki kıyametler kopuyor.Fakat sen gözlerini kaçırıyorsun bendenutangaç sevişmelerimizden..
Sarhoşum desem, değilim.Oysa tek dama bile içmemişkenBu berduşluğum niye..
Kısacası sevgilim, çok özledimburnumda tütüyorsun yine.
Güneş; bu sabah bir başka ısıtıyor !Buzları çözülmüş kalbininpencereye konmuş,donmuş,mini mini kuşların...
Rüzgâr;uğur böceklerinin kanat çırpışında,baharın tüm kokularını estiriyor yerli yersiz burnumabu pervasızlık da neyin nesi böyle?
Toprak,antik şehirlerden kalma o tanrısal aşkları,Kendini kendinde ararcasına,Bulurcasına,ve henüz hiçbir kazıcının ulaşamadığı ‘’o’’ sırrı çözmüş gibi,buğulu,arsız arsız göz kırpıyor yüreğime.
Baktığım her yerde bir görünüp bir görünmez oluyor,Ve ayağımın altından çekiliyor yer.
Bilin ki bende ;tarih M.Ö ‘ye çoktan yetişmişVe neredeyse bir çocuk,bir dinozora aşık olmak üzeredir…Kutsayın onu,koruyun beni.Tedbir-sizim !
Dili tutulmuştur,sus pus olmuştur zamanınVe tarih yalanlar kendini,Küçük bir yürekte yok olur şiir,silinirUtanır aşk ağırlığındanİste o zaman?Griden siyahayeşilden- pembeyeBinlerce güvercin yükselir semayaHafifler yürek, renklerin ışığında ...
Bu çocuğu büyütürse aşk büyütür.Öldürürse yine bir ‘’aşk’’.Bu yüzdendir hep yarım kalmışlığıTamamlanamamışlığı kadın olunca(O) aşkın gölgesinde büyümeliydi o çocukVe ruhuna seninlebinlerce kimlik giydirmeliydi…
bir şehirden başka bir şehredilime adını yasakladığımbir türlü aklımdan çıkaramdığımgeceyi yırtan,isyankâr kelimeler uçuşuyor yinedüş kanatlarındayım...
seni bir başka özlüyorum bu gece.güneş, köpürmüş dudaklarını aşk ile öperkenmasmavi denizlerin,kokun siniyor içime.sehvetle bir çığlık havalanıyor göğe.günışığı sonsuz bir aşkla tekrar kavuşucağı günü bekliyor.her kavuşma, bir mucize.
rüzgâr, ıslık çalan bir meczup şimdi.bir harami.dağ başlarından, keşfedilmemiş baharlar çalıyor yine.aşk çiçekleri açıyor yüzündeçocuk gözlerinden binlerce çocuk gülümsüyor.
sen,resimleriden bakıyorsunben,baktığın her yerde kayboluyorum...
güneşin oklarına asılıyor sesimah bu deli rüzgarlar,seni bana getiriyor yineyeşilden mora bir şarkı oluyorsun dilimdeadını her söyledikçe yüreğim yüreğine çarpıyorsanki kıyametler kopuyor.fakat sen, gözlerini kaçırıyorsun yine.mahçup sevgilim...
sarhoşum desem, değilim.oysa tek dama bile içmemişken bu berduşluğum niye.
kısacası sevgilim,çok özledim.kadeh kadeh,içime doluyorsun yine
Bir an vakit dursaVe biz tutsak mavi yelelerinden zamanıDüşler biriktirsek yeniden.Uzak diyarlara doğru.Zamanın sonuna sallanırken anılar.Bir çocuğun salıncağı sanıpSarılabilsek yeniden tüm umutlara.Çocuklar oynaşabilse yeniden düş bahçelerimizde.Gülümsese yine, vakit var dese.Koşsa tüm çocukluğuyla, sarsa, öpse.Çünkü çok gücüme gidiyor artık büyümek.
biz yine uykudayken olmuş olanlar.bir ihtilal kadar adaletsiz gözleriniz,sözleriniz kadar acımasızdı.ve düştüğü anda tokmak,kırıldığı anda kalem,mühim değildir sandalyede kimin oturduğumühim olan tek şey,hak yerini buldu mu?
her yalnız kuş,kendi kaderine mahkumdur derler.ve sürüler ayrılıyor gün be gün.ah bir tenhada görsem sizi,tükürürdüm yüzünüze!her canlıyı yerle yeksan eden varlığınız,özüyle hesaplaşacaktır bir gün...
an gelir,insanlık soracaktır insana, insanlığın hesabını,ve her cellat kendi sonuna yaklaşır usul usul.terazisi bozulmuş bir hayatta,herkes sanıktır.ve geçirilir boynu bir gün,kurduğu dar-ağaçlarına...
oysa siz de muzdariptiniz aynı dertlerden.siz hak'sızdınız da üstelik, karanlıktınız.zor güçlerinizle geçirdiniz hak olanı ele,''hak'' dahi isyan etti ellerinizde...
size söyleyecek çok şeyim var aslında,ama ne yazık ki, sonumuz muamma.şimdilik bir su kenarındahenüz istila edemediğiniz bir tutam mavilik altındaşöyle uzanıp yere sere serpe.güzel bir şiir okumak çekti canım.hepinize saya saya...
Şimdi acısız bir ölüm gerek bana...Ya da en acılısından.Bir ağaç dibinde üç gün can çekişerek..Kimsesiz...Ancak öyle affedebilirim kendimi../Beni affet annem, Ballış'ım!Kurtaramadım seni,Çığlıklarını duyamadım.
Bin dilde sevebilirdim seni...Bin mecliste kurulmuşBin bir türlü muhabbetle..Ve gerdanımdan süzülürken raksBin işveye döneşebilirdi aşk.Dudaklarımın kıvrımında biriken meySen, ben ve endülüste bir saba vakti.Cenneti yeniden doğurabilirdim sana...
Birkez daha anladım ki,aşk haddini bilmiyor.! ! !Sabırsız,cüretkar,ve merhametsiz.Esir aldımı birkez birinin yüreğinine akıldan eser kalıyorne de ahlaktan...
En iyi kıyıya vuran balıklar bilir çaresizliğiBirde sonsuza kürek çekenler...Ben ikiside değilBin yıllık bir çınar altında, bin yıllık bir uykuya varmışcasına,Uzak, soğuk ve şuursuz.
Çığlık çığlığa düştü yollara.Belki bir acemi, bir çaylakGeçti önünden hüzün yüklü trenlerin.Hiç yeri yoktu vagonların acılarını almayaÇaresizce,Aldı yükünü sırtında.
Basmadı üzerine hiç bir unutuşun.Vakti olmadı hesabını tutmayaAşkların ve ayrılıkların.Hiçbir vakit yazılmadı defterineVeresiye harcanan umutları
Kimi zaman hasretKimi zaman hasaret yüklüydü geçmişiYinede "O" hep aynı çığlıklaSoluk soluğa yaşadı ne varsa
Belki de bir çocuktu o, yaralı bir şaiir,Kanadı kökünden kırılmış bir atmaca.Buna rağmen hakkını verdi ne yaptıysaanlının çukurunda birikti teriVe soğudu unutuluşlarda...
Hiç bir anıya ihanet etmedi oOysa sapmadan başka yönedönülmezdi yolculuklardan.Yokuş aşağı yuvarlanırken tepetaklak,daha hızlıdır zaman.Ve daha hızlı dönerdi tekerlekleri anıların,Yeter ki unutmak istesin insan.
Bulanmış bir suya düşerse yolunuzBu birikmesindendir suyun,Hep aynı çukurda.Çamurlaşması bundandır toprağın,Ve de insanın!
Hiç kirlenmedi oÇıkılmamış yeni yolculuklar gerekliydi ona.Ancak yolculuklara bulunucağını biliyordu anlamın.Çığlık çığlığa o düştü yollarahiç düşünmedenHayat denilen şey bir serüvendi sadeceGeri dönüşü olmayanMütemadiyen gidilen.Dur yok durak yok...
Sona doğru yavaşladı birden.Baktı ki, hayatla el eledudak dudağa,Tam o anda, dalında çatladı mevsim.
onların gözlerindeki korkuyu gördüm...yanlızlıgı ve çaresizliği.oysaki çocukların gözleri; sevgi, ışık ve gelecek parıldamalıydı...büyük, küçük farketmiyor.demekki, insan güvenliği ugruna herşeyden vazgeçebiliyormuşsevgiden bile....
gözlerini benden kaçırdığın anda anladım içinde kopan fırtınalarısanki aralık bir kapı görsen hemen içeri sızacak gibiydin.fakat öyle anlamsız nöbetciler dikmiştimki kapımaistesem de, ben bile içeri giremezdim.
sende farkındaydın herşeyinimkansız hiç bu kadar imkansız olmamıştı bizim için.
yitik sandığın umutlar şehrinihiç tanımadık bir yerde keşfetmenin sevincive denizin ortasında kalmışcasına, fenerine ulaşan bir denizcinin heycanıydı seninki.
ben ise tıpkı senin kadar şakındım..ne yapacağını bilmez...
haydi bize yolumuzu göster deniz feneriçünki ben de kaybolmuşum bu deryanın içinde,tıpkı senin gibi...
devrik cümleler kuruyorum.farkındayım,bunu bile isteye yapıyorum.ve ne zaman,bir zuccaciyeye girsem,bütün rafları deviriyorum.bir gün,bir yerlerde,dünyam,alt üst olmuş olmalı.
"... bazen hikayesi ömründen uzun olabilir insanın...Gülüşünden ağır,tüttrülen bir sigara dumanından hafif,değersiz...
Eğer öyle bir insan çıkarsa karşınızao insanları sevin,anlayın,yargılamayın...
hayatı tam gözünden vuran o insanlarbir tutam sevgi,özgürlük uğrunatutuklanıp kapkara vicdanlarınızdamüebbet yemeyi göze almıştır.sayenizde,sizin içinhayatlarından vazgeçebilenlerdir onlar...
Dikişsiz bir sevda gerekli banaGökyüzü kadar açık ve düz!Güvercinlerin kanadına yamanmadan,Eğreti durmadan üzerinde!Koynundayken bile yabancılaşmadanKorku odasının figüranları gibiBir sahnede hem başrol, hem deen korkulan, oyuncu olmadan.
Hırpalanmış ruh kokuları gelmeden burnumaDüşlerim hala yıkılmadanKontrolsüz doğa şartlarında,Bir tufana dönüşmeden,Ezilmeden sert bir kayanın altında.Sürekli sağanak yağışlar yemeden...Her sözümün küfür sayılmadığıHer dokunuşumu bir bıkkınlığa dönüştürmedenBasınç dolu bir yürekte vurgun yemedenKendi kendimi tarihin gazları arasında zehirlemeden.Yani senden, kurtulmalıyım!
Işığımızı boğupkırılgan renklere dönüştüren sevgilinin ellerinde,Kasvetli bir tabloya dönüşmedenBoğazım kurumadanİçim tükenmedenLirik bir türküye dönüşmeliyim hemenKi bir kıymeti olsun yaşadıklarımın.
'' Seni sevmiyorum ''demedi ama şöyle bitirdi sözünü giderken.'' Ben senin güneşin değilim, olamam, ısıtamam buz tutmuş yüreğini"O günden beri yüzümü rüzgarlara döndüm, sırtımı güne.Güneş batmış, yeni bir dolunay doğmuştu geceme...
Ben bir yalan olsam kim inanırdı ki sana.Biz bir düştük belkide.Belkide birbirimize hiç kavuşamayacağımız bir düş.Bir adresi bile yok aşkımızın.
Ben bir gerçek olsam yine kim inanırdı ki sana.Ancak düşlerde yaşanılabilecek bir aşkın varlığına kim inanır.Biz seninle bir masalız aslında.Dilden dile dolaşacak ama sonu hiç belli olmayacak.
bir tutam begonvil avucumda.senden bana kalan.bilmez ki çiçek.kim kimi çok sever,kim kimi daha fazla...
kim kime özlemdir.kim kime şiir.kim kime resimdir.dalıp dalıp gittiği...
tırnaklarını etime batırınca çiçeğin.genzimi yakınca hasretinbirbirine dolaşıkiki ruh arası mesafe yürürüz seninle.el ele, göz göze.ellerin, hala ellerimde ...
öyle bir özlem ki bugünden kalmaaya yakıngecenin en derininde...
kıvranırken sensiz çarşaflardabelki nefesim kesilirken sanrılardatutku, arzu, şehvet,sen ne dersen dehani gözyaşı yorganlarımız vardı yaiçinde şiirler bohçaladığımızişte o bohçaların en kıvrım yerindebir kafiyeyiz biz,dolaşık birbirine.
gün batımına döndüyse eğer gözlerinöpüşmeliyiz son kez o sahildekorkmuyorum yakamozlarındanmeçhul rivayetler gibi yakıcı ruhundan kaybolmaktan mağralarındaki sevişmekasil bir intihardır seninle.
-sapla aşkının ucunu yüreğime.seninle ölmek,yeniden doğmaktır her seferinde.
sevişmekten başka bir şey bilmeyenlerlesevişmeyi bilmediğimi söylemeliyim.anlatmalıyım aşkın bir yanılgı değil,ibadet olduğunu,ibadet eder gibi sevmeliyim...
öyle bir düşmeliyim ki,çatlamalı kabuğum, batmalı toprağaana rahmine düşer gibi düşmeliyimşiddeti depremler yaratmalı ruhumda.yeniden çiçeklenmeliyim.boy vermeli arzularbaşak tarlalarında beklerken sevgili...
bir yerlerde beklendiğimi bilerek,sarılarak sonsuzluğa,düşmeliyim bu anlamsız boşluktan..
anladım!tam şuanda anladımyere birşeyler düşürmüştümama yinede devam etmiştim yaşamayaeksikliğimle..
geri dönüp almayı ya istemedimyada adını koyamadım eksikliğiminyada geriye dönsemdebulamayacağımı biliyordumkeybettiğimin gülen bir çocuk resmi olduğunu....
Bir veda astım duvarıma...Her bakışta bir darağacı daha kurulsun diye gönlümde...Ölümler bir kez daha getirebilir mi beni kendime...Yine bir Güneş doğar mı sabahlarımaYa da "Saba'nın" yeniden doğması için illa güneş çekilmeli mi göğümden...Bu tezatlık nereden gelir..Kim güneşsiz yaşayabilmiş ki şimdiye dek..
Galiba en son şiirimi bu gün yazmalıyım.herşeyin anlamını yitirdiği bir evreni solurken,neye tutunarak havada asılı kalabilirim bilemiyorum,
iki merideyen arasında sıkışıp kalan insan şuuru gibikendime verdiğim tüm sözleri de unuttum.tüm tatlar silinip gitti hafızamdan.
sanki kekre bir şarabı hiç tatmmamış gibi dudaklarım,sanki bengonviller hiç açmamış bahçemde.yüzüme vuran rüzgarın kadifemsi dokunuşunudenizin vucudumu yalayıp geçen tuzlu dokusunu hiç duymamışım.
sanki çocuklar hiç oynanamış sokalarımda.bir erkeğin merhametli elleri hiç dolaşmmaış vucudumda.sanki sıcaklığını hiç duymamış.
sanki damağında eriyip kayan şekerive yüzümü ıslatan yağmuru,saçlarıma dokunup kaçan,danseden bir çingene kadınını andıran fakat, yerçekimine karşı koyamayan karkristallerinin saçlarımdan kayışını, hiç hissetmemişim...
sanki hiç anne dememişim, baba dememişim.sanki hiç yürümemişim.sanki hiç doğmamışım.
eğer bunca şeyin tadını unutturabiliyorsa sana hayat,anlamsız kılabiliyorsa tüm güzellikleri,verdiği tek şeyle geri alabiliyorsa tüm verdiklerini,artık hangi kaba sığdırabilirsin kendini.
herşeyin anlamını yitirdiği bir zamandazamanın ötesinde bir yerlerde sıkışıp kalmakve için istemeye istemeye zorla veda etmek tüm sevdiklerine,artık sadece hüzünün rengini tanımak,ve iliklerine kadar acıyı somurmak.nasıl bir duygu bilebilir misiniz?
söyleyin bana şimdi,şiir yazmakta kurtarabilir mi artık beni?
Belkide insanın kendini yaşatması için kendini yok etmesi gerekir. Bir başka varlığıniçinde erimesi. Egonun gazıyla şişirilmiş bir insanın bir gun patlamaması olası degildir.Hayatımız dedigimiz her şey belkide sadece sanrılardan oluşan bir hayalden ibarettir.Belki de gizli hazine sessizce, derinlerde bunu beklemektir. Kim bilir, yok gibi görünenvar olmak yerine var gibi görünen yok oluşa sevdalı bir bekleyiştedir :Enel hak" diyecekolan.
son ışıkları sönerken şehrinsenin ışığın dolar evime...sen nasılda bilirsin karanlığı aydınlığa çevirmeyi...
akordu bozulmuşken hayatınherkes başka telden çalarkensenin sesin başlar içimdesen nasılda bilirsin hayatı bir şarkıya çevirmeyi…
en umutsuz anımda, üstüme gelirken bütün dünyasenin şefkatin dolar içimesen nasılda bilirsin kötülükleri iyiye çevirmeyi…
akşam olup hüzün çökünce bu şehrehele bir de teker teker dostlar gidince evinesenin neşen başlar evimdesen nasıl da bilirsin hayatı oyuna çevirmeyi
tüm renkleri solmuşken hayatınkokmaz olunca artık karanfillersenin çiçeğin büyümeye başlar içimdesen nasılda bilirsin hayatı gül bahçesine çevirmeyi…
tüm gücüyle canımı yakmaya başlayınca hayatsen ne güzelde sarar sarmalarsın benieğer sen de gidersen bir gün, ölürüm!ne olur bırakma hep yanımda kal, evimin direği…
hiç bukadar çaresiz ve yanlız hissetmemiştim kendimi...içimde yarattığım benin dışında kimseyle uyuşmuyor ruhumsessiz bir yanlızlığın içine hapsolmuşcasınagöz gözü görmüyor karanlığımda...burnuma sadece küf kokuyor..yıllarca rafta unutulmuş nemli çamaşırlar gibi...
keşke demeyeceğim..hiç sevmem! ..ama yinede...yinesi de yok...sanırım tüm yeşiller griye çalıyor..gözlerim; neminide, ferinide,erinide kaybettihangi acı canlı kılabilirki gözlerimi, iki damla yaş ugruna..
şimdi bir dönemeçteyim..bahenem yok..bir kıvılcım bile yetebilir yangınıma..hangi günahın bedeli bu,neyi niye kaybettiğimi bile bilmiyorum..tüm sevdiklerim kayıp gidiyor avucumdan,ben dur bile diyemiyorum...
ruhum esir...ruhum yılgın...boşuna tuketmişim kendimi bunca yılbu yaşamak yaşamak değil, yokoluşun ta kendisiymiş
Aylardan kasım, günlerden dokuzu. Dallarda sallanan sarı yapraklar sanki masum biraşkın şarkılarını söylüyler gibi kulaklarıma.. Yıllar önce bu gün yeşil gözlü, yüreği devadama ömrümü kaygısızca hediye ettiğim gün. Onunda bana. Bu gün; benim onunevinin sultanı, onunda benim kalbimin padişahı olduğu gün. Geçmişin sıkıntılarını biranda unutuğum, hayata yeniden umutla baktığım gün. Şimdi geçmişe dönüp bir kerebakma ihtiyacı bile duymuyorum çünki onunla olduğum her saniye beni geçmişedöndüremeyecek kadar özel ve güzeldi. Günlük alışkanlıklar kıskacında kalmış gibigörünsede evliliğimiz, muhteşem bir uyum, anlayış ve saygı çerçevesinde yuvarlanıpgitti. Bunun insana verdiği huzur ve dinginlik aşkı bile gerisinde bırakan muhteşem birgüzellikti. Sanki aynı sesi çıkaran kemanın farklı telleri gibiydik. Şarkımız hep birdihayallerimiz bir. Gelecek güzel günlere kanat çırpan tek bir yürek gibiydik biz. Benkendimi hiç bu kadar özel güvende hissetmemiştim. Harika bir eş olmanın yanı sıraailemize aşılamış olduğun merhamet ve sevgi duygularından nasibini alan yanlızca bendeğildim. Yıllar önce bu gün kanatlarının altına sığınan yavrum Azra da başka birbabadan göremeyeceği kadar sevgi ve destek gördü senden. Biz hayat denilen bukarmaşık ve muammalı hayat girdabında tek başına savrulan küçük kadınlardık. Veşimdi senin şevkatli kanatların altında saadeti yaşayan belki de hayatın en şanslıkadınlarıyız. iyiki varsın aşkım. Ve seninle iyiki evlenmişim. Bizim için yaptıklarınınkarşılığını hiçbir şekilde ödeyemeyiz. Ama sana verecek kocaman bir yüreğimiz veiçinde sna ait kocaman bir sevgi var. Seni seviyorum hayatım. Evlilik yıldönümümüzkutlu olsun. Nice mutlu yıllara.
Sadece kokumdan sezebilir misin?Rüzgar ve de güneş fısıldar mı kulağına geldiğimi?Bir başkalaşır mı gün aniden.Ben çalmadan açabilir misin kapıyıHuzurla alabilir miydin beni koynuna.Çok özledim!Çok yorgunum desem!İnanır mıydın?Bir fincan çay yapar mıydın bana.İçerken anlatırdım, seni nasıl seveceğimi...
'... sanki tüm sahne sizin.sahi, siz neden bu kadar mühim siniz?
sizi diğerlerinden değerli kılanınız ne?
acının çöreklendiği bir beyindekavramlar değerini yitirmişkenve kırılmışken tüm anlamlarve siz diğerlerinin bizler için nasıl bir anlamı olabilir ki.
Ve zorba nefisleriniz,kocaman ağzları olan timsahlara dönüşmüşkenhangi Tanrının varlığından söz edebiliriz.
kaç tespih çekmeli bir küçücük günahınızın affı için...
ve hal böyleyken neden aydınlıklar sizin,karanlıklar bizim.
İyi bir gece görüşüne sahip olmak içinbir avcı bakışına sahip olmak gerekirkenve her zaman farkında olmadan hazırda av olan sizi,kör !sıra bize geldiğindenasıl affedeceğiz...
İki kadeh şarapVe özleminSenin özlemin.Gelmedin bu gece.Biliyorum ben uyuyayım diye gelmedin.
İskambil kağıtları gibi masaya saçılmıç hesaplarım.Ortada alakasız bir meze.Sen gelmeyince romantizmden de vaz geçtim.Bütün izimlerden vaz geçtim.Küfürden ağır bir arabesk.
Hani bu bahar gelecektin Allahsız diyor fondaki?‘’söyleyin yarime baharları beklesin, söğüdün dalları bugün eğilmesin’’O söğüdün dallarıArtık lüften eğilmesin.
OfffffOfffff
YokAh!! Diye başlarsınCanının ilk nereden yanmaya başladığını bilmeden
Ahhh Aşk…Aşk yüzünden başlasam sana yanmayaSeni içmeye..İnce belli kadehimsen olsan.Sarsen beni.
Yetişiyor şarkı peşimden‘’beni vur o saatin altındaYa da beni al ellere verme,külüm al, uzak yollara savur’’
‘’O mahur besta çalarÖnderle ben ağlaşırız.’’Ah ulan ahÖnderde yok ortada.
‘’Yalnızlığım yollarıma pusu kurmuş beklemekteAcılar dikmiş gözlerini üstüme, nöbette’’
İki kadeh şarapVe özlemin.Senin özlemin.Gelmedin bu gece.Biliyorum.Kızmadımuyuyayım diye gelmedin...
İskambil kağıtları gibi masaya saçılmış hesaplar.Ortada alakasız bir meze.Sen gelmeyince romantizmden de vaz geçtim.Bütün "izim" lerden vaz geçtim.Küfürden ağır bir arabesk.Gelmişini, geçmişini....
Hani bu bahar gelecektin Allahsız diyor fondaki?‘’söyleyin yarime baharları beklesin, söğüdün dalları bugün eğilmesin’’Söy-leyin o söğüdün dallarınaDaha fazla eğilmesinYa da egilsin.Bana bana gelsin
OfffffOfffff
YokAh!! Diye başlarsınCanının ilk nereden yanmaya başladığını bilmeden
Ahhh Aşk…Aşk yüzünden başlasam sana yanmayaSeni içmeye..İnce belli kadehBen olsamEllerim senin ellerinSarsan ya beni.
Tam havaya girmişken;Nereden çıktı bu şarkı.‘’beni vur o saatin altındaYa da beni al ellere verme,külümü al ama uzak yollara savur’’
‘’O mahur beste çalar? ile ben ağlaşırız.’’Ah ulan ahMüjgan da yok ki ortada.
‘’Yalnızlığım yollarıma pusu kurmuş beklemekteAcılar dikmiş gözlerini üstüme, nöbette’’
Korkmuyorum…Hadi gelin üstüme korkmuyorum..Yok abiçok korkuyorum..
Seni de yazmazsam var ya.O kara kaplıya kaydedin beni
Gel aramızda bir yılan gibi duran zamanGel de kus zehrini üzerime...
Şimdi hangi parça hangi ninni girmeli araya.Gel de uyut beni…
‘’kendine iyi bak, beni düşünme, su akar yatağını bulur’’çok tahrik edici…Su akar yatağını bulur.Hadi;Öpsene beni!
Kadeh yorgun,Ben yorgun,Yoo kadeh boşGel de avut beniYanan avuçlarımdan öpsen yaşarkının yerine..
‘’Geeç bunları, anam babam geç bunları bir kalemde bilirim ben yaptığımı’’‘’hüzünlü bir akşam içmişiz, sarhoşuz, hepsi bu’’
Ah ne günah amaO günah gecelerden biri.Giremediğim günahın bedeli mi bu.Hayatı tespih yapıp sallıyormuşumLan ben bu dünyanınAnasını geçHabilin'e kadar bile söverim.Leynnnn.
‘’ hep sonradan gelir aklım başımaHep sonradan,sonradan "…Gözlerin geliyorardından aklıma..Yapma!!!Bunu bana yapmaaa.
"Sende mi aklıma sığmıyor sende mi.Sen misin herşeyi silmekten bahseden.B'yle gitmek var mıydı?Demek yine bana hasretYine bana hüsran var.
Simdi burada biraz daha hareketli bir parça gerekli."Kız seni alan yaşadı dertlerini de boşadıMest oldum vallahi mest oldum"Of ulan ofBir kuş kadar yumuşak.Ah o tiner kokulu ellerin."Ask olsun,Vallahi aşk olsun"Nerede lan senin ellerin?Hadiii..Sevsene o ellerle beni!
seni sevmekle başladı herşey..sanki alaca karanlığın ardından doğan güneş gibi....karda kalmış,üşümüş ayaklarımın,ateşe varması gibi...
şu dermansız,çaresiz gönlümün,bir dirhem mutluluğa varması gibi....
seni sevmekle başladı herşey,herşey senmişsin meğer...ve bizler...
oysa çok mu geç kaldım acaba? derken;içimde bir kuş ötüyor ansızın..ve zamanı yok diyor sevmelerin, sevgilerin...
haydi sen de kanat çırp benim gibi..bir göz kırp artık yoksulluğuma..canlasın seninle bütün hücrelerimiçime dolsun her solukta bütün sevinçlerimiçime dolsun adınadınla başlayan tadın...ve dilimde öyle bir dua ol kisadece Allah, Allah,Allah desin...
adınla başladı herşeyve adına ölesi bütün kainathizmetindeydi bütün alem;şu yazdığım kalem! ...
ve ben!biçare, yoksul,senin yoksulun...
ne kadar yoktuysam bensen o kadar vardın...ne kadar azdıysam ben,,sen o kadar çoktunne zaman ansam ben,sen hep benimleydin...
ama ben asla olmam gereken yerde olamadım...sana karşı yeminimi tutamadım...
affet, affet beni yarabbağışla bütün günahlarımı,tıpkı bütün bu kainatı,bu aciz günahkarlara bağışladığın gibibağışla,bağışla beni yarab...
adınla başladı herşeyve dilim de bir tövbe oldun artık,
kendine bir şans ver diyor birileri...kendine bir şans ver demek ne kadar da kolaybunun bir kaç ilaçla geçeceğini düşünüyor,onun için reçete yazmakta çok kolay...
beni bu kadar çaresiz bırakan şeyinaşktan korkmak olduğunu sanıyor,yanılıyor...
bunu anlatmak mümkün mü?açmalı mıyım kendimi bu kadar sayfalara bilmiyorumama konuşmalıyım bunu da biliyorum...
tabular...ne kadar dışında da dursak bu kurallarınbir yolunu buluyor bizi içine çekmenin..
söyleyin bana?çevrece kabul gören bir ilişkiyıllarca alıcısını bekleyip,bir kilo domates gibi razı oluyor kadın kaderine..seçme hakkı yok.sevme, sevilme hakkı yok.tensel uyumdan bahsediyor kitaplaraşktan, sevgiden...bırakın tensel uyumusevdiğine seni seviyorum demeye bile cesareti yok kadının...annemin kaderi buydu benimki de böyle deyip,razı oluyor kadın kaderine.
ben gibi.sen gibi.o gibi...
evet kadının kaderi bu ne yazık ki..asırlardır süre gelen bir alışkanlık..yada kolayı seçmek...bir ilişkinin sorumluluğunu bile üstlenemezken erkekler.bırakın üstlenmeyi bunu bir oyun gibi gören erkekler,nasıl olsa bizleri seviyor, ya da mecburlar diyeyıllardır altlarında taşıdıkları,o kadınım dediği basamakların üzerinden,nasıl da sorumsuzca geçtiler.
ezilsek de varlıklarının altında,yok olsak da,sesimizi bile çıkartmaya korktuğumuz,çekindiğimiz,ürkek bir mum alevi gibi direnişsiz,ve en küçük bir esintide yok olacak bizlerin,nasılda titreyerek yandığını asla bilmeyecekler...
yada duygusal zekanız zorla farkettiriyorsa bunları size..dayanışmasız sorumsuzca yaşanmasından korkuyorsanız hayatınve aşık olacak adam gibi bir adam bulamıyorsanızve aşk artık unutulmuş tren garları gibi geliyorsa size..ve oradan geçmiyorsa hiçbir zaman yolunuz.hayat ayırıyorsa sizi her defasında o gişeden.elinizde aşka gidecek bir biletiniz bile yoksa..bir zincir dolanıyorsa her defasında ayaklarınıza.ve her seferinde yargılıyorsanız yaşanılan aşkları.tutsaksanız.korkuyorsanız.ayağınızın altındaki iskemleye bir tekmede siz vuruyorsunuz.ve bir anlamsız aşk daha asılıyor hayatınızda.
ve yıllarca bastırmak zorunda kalıyorsa kendini kadın.eğer şuursuz bir büyücüye dönüşmüşse toplum.tüm kadınları bir paçavraya hapsetmişse..yıllardır kutulara doldurulmuşsa duygular,süslü hediye paketlerine.aşkı işportaya dökmüşse toplum.bir tuğla kadar değeri kalmamışsa aşkın..o ilk sözler,o her evliliğin bir futbol maçı biletinden ucuzsa değeri.
ben istemiyorum böyle bir sevdayı !İstemiyorum !
ve sana sığınıyorum tanrım,evlilik adı altında yaşanan günah dolu zevklerden...
geliyorum!Acının birşeyleri öteleyişini seyrederekazgın bir sırtlanın diş eti gıcırtısından,Kayaların kan sızan aralığından ürkmedenYolunu bulmuş bir kardelen gibi,Saf ve temiz...Doğruyu kurtarıp dolambaç kıyılardanGeliyorum!Bir beyaz güvercinin kanadındayım..
Yamalı paçalarımı saklayarak çalılılardanİterek korkuları sarp yamaçlardanAyaklarım dolanmadan, düz adımlarlaTarihin kendini ama-k bırakmış yüz bin tonuylaEn güzel ressamı da yanıma katarakGeliyorum ey halkım.Yeter artık!
Yapılsın bu kez mutluluğun resmiNazımlar tükenmeden.Çekilmez bulutlar çekilsin aradanHer rengin birleştiği o yerdeGök kuşağının sekizinci rengini müjdeleyeceğim size.Baharı heybeme katıpGüneşi süzeceğim tenimdeAğaçlar dikeceğim uçurum kenarlarınaYakmasın ateş siziSu da boğasın,Hadi! sarılın bunlara.Sarılın da büyüyün...
Gölgeliklerin en koyusunu sürüyeceğim ellerimleYağmurlar biriktiren gözlerimleFidanlar sulayacağımBoynu dikilecek günebakanlarınBütün bunlar olurken biz koşacağız umudaOynayaşağız başak tarlalarında günün.Günler kıskanacak bizi...
Rüzgarı masum esen bir kentinYıkılmazmış duvarlarıİşte burdayım sevdiğim, vatanım, kavgam, hasretim.Geliyorum!Şaha kalkmış bir atın nal sesindeyimBir çocuğun gülümseyişinde...Ellerini uzat bana, negesini verBiraz seveyimÖzlemin en yoksul yerindeyimEmeyim bereketli memelerindenDudaklarından öpeyim.Benim adım insan!
İnsanın kendini bilişindeyim benDoğanın kıpırdanışındaUyanışındayım bir kedininBir tohumun çatlayışında.Bir bebeğin süt kokan ağzındayım benBir kadının sevdasında....Bir yarin koynundayım, azgınBir suyun akışındayım durgunYanıma alıp insanca yaşamaya dair ne varsaGeliyorum! size doğru.Sözümdeyim...
zaman bizden hızlı olunca,söylenememiş sözler battı canıma...kondurulamayan öpücükler...sonra,başladım arkasından,ne kaldıysa yazmaya.yaşamaya...ben böyleyim,gidenle gidiyorum işte...
gidesim var;hiç olmadık kadar gidesim var.anadan doğma, üryan,soyunupta tüm ruhumu, gidesim var.bütün ögretilerden uzaktaayakların baş olduğuhorozunun erken öttüğübütün tersanelerinin satıldığıbütün dersanelerinin yutulduğucelladına alkış tutançıkarı için vatanını satandilini, dinini, bayragını yakan,Onca nimeti bu vatana altın tepside sunan,Atatürk'e dil uzatıp, piç damgası vuranbu insanlardan,bu ülkeden,hiç olmadık kadar uzağa gidesim var.
Gidiyorum, ayaklarım geri çekerek.Atmaya çalışsamda beynimdeki tüm düşünceleri;Ayaklarımdaki prangalar hatırlıyor her defasında ettiğim yeminleri.Ben güvenilmez birisi degilim ama;Aşk bozuyor ögrendigim bütün ezberleri.
Bir hüzün çaldım gözlerinden çocuk.Bu gece yere indirdik gökyüzünü.Toprak kaydı ayaklarımızın altındanGözlerimi yeniden açacak bir neden bulamadım dünyaya ...
Toparlan gidiyoruz!Yerin yedi kat dibine...Göğün yedi kat üstüne...
Gidiyoruz biz ...Yıldızları saya sayaÇakıllara basa basa...
Senden sonra kaçkez ağladım bilmem.Baya kilo aldım inadına.Artık saçlarımı boyatmıyorum.Kendime kaçkez seni özlemediğimi söylesem de.Yinede özledim.
Yureginden kaçtım hepAma iltica edecek tek bir yürek bile bulamadım.Gittiğim her yerde senden bir nefes aradım.
Kaç kez yeniden yaşadım gidişini.Kaç prova ettim.Arkandan bilmem seni kaçkez uğurladım.Yinede olmadı, unutamadım.Her seferinde daha büyük bir aşkla bağlandım sana.Daha kaç yıl geçmeli üzerinden ayrılıgımızın.Daha kaç kez iç çekmeliyim derin derin
Bilmem daha kaç ayakkabı eskitmeliyim çıktıgım uzun yollarda.Daha kaç kez aynı yolları yürümeliyim ayak izlerini süpürmek için.
Bu kezde olmadı demediğim tek gün bile olmadı dahaMillerce yol gittim,fakat sen yüreğimden bir milim bile gitmedin...
Gitsin !Herkes gitsin bugün..Hayallerim gitsin.Anılarım.Yaptıklarım.Yapamadıklarım.Özlemlerim gitsin bugün.Çiçekler gitsin.Güneş gitsin.Örtünsün gökyüzü.Yıldızlar gitsin.Kediler gitsin bugün.Köpekler gitsin.Dostlarım da gitsin bugün.Gitsin bütün mecburiyetlerim,Uykular gitsin gözlerimden.Uykusuz geçirdiğim geceler gitsin.Korkma sana bir ayrıcalığım yok,Sen de gidebilirsin..Mezarcılar gelsin sadece…Beni yıkasın, temizlesin…Kurtarsın şu dünya denilen bataklıktan…
Can yanaaar...Ocaklar söner!İnce ince bir kan sızar yüreklerdenAkar yemyeşil ormanlaraBir kızıl yılan gibi dalanır boynunaYakar, boğar güzel olan ne varsa.Bir yavru kuş düşer yuvasındanİmdada kimse yetişmez.Velhasıl ortalık can pazarıÇiçeğinden böceğine daha niceleriVarmışlar ateş hattına..Bir derin uykuda yakalamış onları ölüm.Uçuşurken başlarında pervanelerMavi kelebekler sanmışlar...Yanılmışlar...Herşeye hayat veren GüneşGöstermiş bu kez namert yüzünü..Uyan göcek uyan!Yangın değil bu, bir tuzaktır.Toprağında taşında ellerin gözü var...
yağmurdan kalma bir hüzün vardı kıyılarımda . müsaadenizle,ağlayabilir miyim dedim gök kuşağına,dedi,güneşin kentinde yaşa yer yok,sarılsam iyi gelir mi?
sen ışık,mavinin maviyeyeşilin yeşile hesap sorduğu bir devirdesiyaha sal benisal ki,kimse farklı oluşumdan vurmasın beni.beyaza dönene kadartüm renkleri kır içimde...
Gözlerinin derinlikleriokyanusun renkleri ve hareketleri gibi.Sahilde gerçekliğin ihtiraslarını,derinlerde birer tiyatro sahnesi canlandırıyor sanki.Düş ve gerçeklik arasında ne sorsam,cevap veren bakışların.
/
Bedenim, duygularım, tarifsiz bir biçimdegözlerinin köleleri olmuşlar.Aklım ise bu hayatagizemliliğinin, mükemmelliğininkıyısında gezen, çellonun, orkestranınbirer yapıt halinde haz verişi gibiahenkli ve estetik ruhuna tutulmaya gelmişler.
/
Elini uzattığın her renk birer duygunun izlerinitaşıyor,bunu yalnızca ben görebiliyorum.ve bilinç altımda her sözün sevgi kırıntılarınınvarlığını hatırlatıyor.Gözlerinin içselliği, merhameti,doğanın bütüncül gerçekliğini yansıtırkenİnancın ötesinde bir bağla bağlanıyorum her ikisine de.
/
Uzaklarda bir yerlerde kaybolmuşum dahasretinin derin derin izlerini taşıyorum sanki.Sanki senden önce ben hiç varolmamışım.Etrafımdaki herkes yaşamın müziğine,ritmine ve dansına ayak uydurmuş gibi görünüyorfakat bir biz uyumsuz gibi davranıyoruz bu boşlukgötürmez sahnede.Cesurca bir sorgucunun ellerine teslim etmişiz sankineden ve niçinlerimizi,Her gece bir öncekinden buyuk bir sızıyla yokluyor.
/
Bu kez de benim tuvalimde birer birer oluşuyorrenkler.Varlığının tutkusu karşı koyulamaz bir hal alıyor.Gerçeğimde varolman için çiziyorum seni.Ilk şiirlerimden farkettim tutulduğumu.delice, saçma sapan salakça, sayfaların unutulmazesiri cumlelerimden.Sanki bir solo halinde kilitli ve esaret altındakalmışcasına bağırıyorlar.
Aşkın ve bilginin doğası bu büyülü müzikalin sözleriniyazarken,Bir çift gözün nasılda etkisinde kalmışlar.Yazık değil mi onlara.Her cümle senle baslar ve senle biter olmuş.Ve toprak, her gün biraz daha içine çekiyor benive şu gördüğün bitki örtüsünü üzerime örter gibigömülüvermişim gozlerindeki mezarlığıma.
Bir ilişkideki en büyük denge sanırım güvenmiş. Sadakat, hoşgörü, arzu, tutku vs. Gibiduygular kişinin kendine olan sevgisi ve beklentileriyle ilintili bir talepken, güven öylebir şey değilmiş. Güvenin bir karşılığı ya da bedeli yokmuş. Onun sadece virgüllerivarmış. Her şeye rağmen seni seviyorum diye bilmekmiş kişiyi güvendehissettirebilmek. Bazen bir ilişkide ağırlıkları alan taşıyıcı kaya hep bir tarafken, diğerizayıfladığında öbürünün kaya olabileceğine, her şeyi sırtlayabileceğine inanmakmışgevende hissetmek. İşte bu yüzden bütün psikoanalitik söylemlerin başında hep güvengelir, (Buna aslında barına bilme, her şeye rağmen varlığını o şeyde sürdürebileceğineinanmak da denebilir) Çünkü bir birliktelikte kimse birbiriyle sürekli mutlu olmaz ya dabulutların üzerinde dolaşmaz. Gelgitler, kırgınlıklar, çatışmalar, mesafeler ve daha birçok şey girebilir araya. Fakat bunun sonucunda kişilerde kendiliğinden kaybetmeduygusu gelişiyorsa kişi kendini güvende hissetmiyor demektir ve bu sağlıklı,devamlılığı mümkün olan bir ilişki değildir. Çünkü en nedensiz ve beklentisiz anne vebabaları sever insanları. Neden? Çünkü şartlı bir sevgi değildir o. Koşulsuzdur,tartışmasız ve mutlaktır gerçek sevgi. İşte böyle bir dengeyi yakalayabilenbirlikteliklerde asla sarsılma olmaz ve 'en' lere ihtiyaç duymaz. Cunkü 'en' ler çoksevilen olduğunu bilir kişi.Deme ki neymiş, kişinin kendinin, duygularının veya birlikteliğin güvende olduğunuhissedebilmesi bir ilişkinin en değerli olmazsa olmaz yapı taşıymış.
Bana, kendimi her şeye rağmen güvende olduğumu hissettiren ve de hissettirebilecekherkese selamlar....Sevgilerimle...
Bir ilişkideki en büyük denge sanırım güvenmiş. Sadakat, hoşgörü, arzu, tutku vs. Gibiduygular kişinin kendine olan sevgisi ve beklentileriyle ilintili bir talepken, güven öylebirşey değilmiş. Guvenin bir karşılığı ya da bedeli yokmuş. Onun sadece"virgülleri"lerivarmış. Her şeye ragmen seni seviyorum diyebilmekmiş kişiyi guvendehissettirebilmek. Bazen bir ilişkide ağırlıkları alan taşıyıcı kaya hep bir tarafken, digerizayıfladığında öbürünün kaya olabilecegine, her seyi sırtlayabilecegine inanmakmışgevende hissetmek. Işte bu yuzden bütün psikoanalitik soylemlerin başında hep güvengelir, (Buna aslında barınabilme, herşeye ragmen varlığını o seyde surdurebilecegineinanma da denebilir) Cunku bir birliktelikte kimse birbiriyle sürekli mutlu olmaz ya dabulutların uzerinde dolaşmaz. Gelgitler, kırgınlıklar, çatışmalar, mesafeler ve daha bircok sey girebilir araya. Fakat bunun sonucunda kisilerde kendiliğinden kaybetmeduygusu gelişiyorsa kişi kendini guvende hissetmiyor demektir ve bu sağlıklı,devamlılığı mümkün olan bir iliski değildir. Çünkü en nedensiz ve beklentisiz anne vebabaları sever insanları. Neden? Çünkü şartlı bir sevgi degildir o. Koşulsuzdur,tartışmasız ve mutlaktır gerçek sevgi. Işte boyle bir dengeyi yakalayabilenbirlikteliklerde asla sarsılma olmaz ve "en" lere ihtiyac duymaz. Cunki "en" cok sevilenoldugunu bilir kişi.Deme ki neymis, kişinin kendinin, duygularının veya birlikteliginin guvende oldugunuhissedebilmesi bir iliskinin en degerli olmazsa olmaz yapı taşıymış. ��/Bana, kendimi herseye ragmen guvende oldugunu hissettiren ve de hissettirebilecekherkese selam olsun.Sevgilerimle...
Boşver bütün sorumlukları.Özgür ol dedim kendime …Sadece bugün…Tek bir günün/senin olsun..Ama cesur ol.Gir o ormanaNe kurtlar, ne sırtlanlarNe de çakallar canını insanlar kadar yakamaz.
Yüzüne dokun.Yıllarca okşmadığın /okşanmayan yüzüne.Günler hızla akarkenYüzünde biriken karışıklıklara dokun.Gülümse kendineBarışık ol bugün kendinleAmma da acı çekmişim de.Çekmişim ama büyümüşüm. !
Değersiz hissetmene gülümse sonra.O degersizliğin içinde ulaştığın onca degere gülümse.Kuşlara gülümse.Dudaklarını yalayıp gecen ruzgara gülümseUykularına gülümse.Düşüne gülümse.Senden önce konuşan gözlerinle gülümse..Uzun uzun seviştiğin hayaline gülümse...Sarıl onlara.Sarıl hayatına.Seni mutlaka kucaklayacaktır onlar.Ki sen dünyanın söyleyeceği en güzel şarkısın..
Kusurlu da ol.Öyle bir kabahatli ol kiDunyada tüketmediğin mutluluk kalmasınGülümse güneşineBak güneş de senin için gülümsüyor bu güne.Tenine dokunmaya açBir yudum sevgine/ hasret.
Öyle bir gülümse ki.Görenleri aşık et kendine.Dağıt saçlarını,Deli rüzgarlar dolaşsın tellerinde.En guzel bestesini yapsın ateş böcekleri günün.Oyle parlasın ki gözbebeklerin ..Yolunu bulamayanların ışık olsun önüne..
uçsuz bucaksız toprağa.Tohum olDüş !Büyü bir resmin tam da orta yerinde.Ressamlar bile şaşırsınSeni resmederken dahi bir tuvaleBekleme,Deli sarmaşıklar gibi dolan, büyü hayatın portresinde.Vardır o narin çiçeğin renkleri içindeHem de, köklerin çok derinde...
Dingin ol bugünSusSakinleş..Hadi sat anasını dünyanınBak güneşin nasılda ısıtıyor içiniHadi!gülümse güneşine..
dans ediyor bir kadıngöbeği hafiften sıyrılmışbir düşün içindeaslında düş,onun içindeişveyle kıvırırken vücudunugece sis ve günah kokuyorseviyor siside günahıda kadınırzını teslim edecek birisini beklerkenbir doluyor bir de boşalıyor kadahler bu gece sis ve günah kokuyor bir doluyor bir de; bo-şa-lı-yor kadehler...
eğer şarap olsaydı,insan bukadar mutsuz olmazdı...Tanrı insanın yanına onu da komadı...bütün ney'ler onabütün mey'ler onabir tek günah kaldı insanoğluna ...hadi batalım..hadi batalım..hadi batalım..hadi!tepeden tırnağa günaha batalım.mutlu olalım..
Benim canım sevgilim, sevdiceğim;Yaşamda ne çok sorumluluklar üstleniyoruz degil mi? Bunlar bilerek ya da bilmeyerekbir şekilde hayatımıza giriyor ve neredeyse bütün bir ömrü kendiliğinden işgal ediyor.Istediklerimize mutluluk, istemediklerimize ise sorumluluk, acı tecrübe deyipgeçiştiriyoruz. Oysa ki zaman ilerliyor. Herkes için farklı farklı, kimine göre hızlı, kiminegöre yavaş, ağır aksak ya da acıtarak ilerliyor, fakat hiç durmadan ilerliyor. İste boylezamanların içinde bir de insanın duyguları giriyor devreye. Insan aklını hiç eden ya daaklın insani duygularını yok ettiği "an" lar oluyor. Aslında ömür dedigimiz şey; sadecebir "an"lar zinciriymiş bunu bu yaşımda öğrendim. Ve insan ahlakı bu "an"lara kattığıanlamlarla ölçülürmüş. Yaşam denilen ve cok meşakatli olan bu süreç, kimi zamaninsanları depresyonlara, çatışmalara, iç çelişkilerine suruklerken, kimi zaman da,mutluluğa, huzura ve tatminkarlıga ulaştırıyor. Ve insanlar bu hayatı algılayış,yorumlayış şekillerine göre yaşamını sürdürüyor. Bunların tümüne de bilim, "insanpsikolojisi" diyor.Anlaşılması, çözümlenmesi en güç olan duygu durumu..Ne tuhaf değil mi; insan ruhunu dahi oluşturan beyne , akla, ruh kafa tutuyor. Oysa kiruh tüm varlığını ona borçlu ..Kimileride buna id, ego, süper ego çatışması diyor...Senin bende anlamakta aciz kaldığın hal, bemim bu çatışmalarımdan biri işte !..Sadece ilk defa bu durumu birini hayatıma dahil ederek yaşıyorum. Onu bu durumatanık kılıyorum. Önceleri içimde kendi kendime yaşar ve bitirirdim.En yakınımdakiler bile haberdar olmazdı bu durumumdan.Panigim bundandır..Kendimi çıplak, laf anlamaz ve savunmasız buluyorum. Kendimi terbiye edemiyorum..Kontrol altına almadığım her olay beni güçsüz ve aciz kılar sanki. Ve bu durumutiksintiyle izliyorum. Ne büyük bir cezadır degil mi insanın kendini sürekli kontrolaltında tutmaya çalışması..Bir söz duydum geçenlerde, ünlü bir psikolog diyor ki; "Depresyondan çıkmak insanınahlaki bir sorumluluğudur" işte o anda nesnel sorumlulukların yanı sıra bir de ahlakisorumluluklar ekleniyor insan üzerine..Peki insan denilen bu organizma kendine dayatılan, yasaklanan ya da özgür bırakılanonca şeye rağmen nasıl mutlu, huzurlu olur ve yaşamını idame ettirir. Tolstoy'un dediğigibi; "insan ne ile yaşar" ?
Eminim bunlar senin de bildigin seylerdir fakat surekli bir akıl ve ruh çatışmasındanbahsediyor kitaplar.Bana göre akıl ve ruh çatışması diye bir şey olmaz. Onlar aynı kolektif bilincin, yanisürekliliğin birer kollarıdır. Fakat insan denilen bu varlık sürekli yeni nedenler üreterekkendine yeni sorunlar oluşturmakta. Bunların hepsi aslında insanın "T A M A M L A N AM A M IŞ LI Ğ I N I N" birer sonucudur. Akıl ve ruhun senkronize olmadığı her "an",insanda yeni çatışmalar, gel gitler yaratırlar.Bu da; yorgunluk, konsantre bozukluğu, ya da hayattan zevk alamama gibi halleroluşturur ki bunlarda hem fiziksel hem psikolojik sağlığı bozar. Daha da derine inersekçok kısa bir surede binlerce nöronun yıkımı gerçekleşir. (bu daha farklı bir mevzu, bukonuya şimdilik girmeyecegim :)) Aslında alınan her karar, iyi-kötü, güzel-çirkinfarketmez akıll ve ruh (içsel ses) çatışıyorsa olay tamamlanmamış ve eksiktir demektir.Oysa oluşumu "tamamlanmış", onaylanmış bir durumun çatışması olmaz. Sorguları dakalkar ortadan. Tamamlanamamış şeyler kişide tam olana kadar, akıl ve ruh buoluşumdan vazgeçmez.Yani bir seyin bitebilmesi için bile tamamlanmaya ihtiyacı vardır."Görüşmemiz şart !!! ". :)Şimdi sen ya da ben; aklımızda binlerce soru varken ve bu merak içinde birbirimizde
varlığımızı sürdürurken, ruhumuzun tadamadığı, belleginde varedemedigi o duyguyu,hazzı elde edene kadar birbirinden vazgeçmeyeceğini bilmemiz gerekir.Hani derler ya yaşanırsa meşk, yaşanmazsa aşk olur. Yani ulaşılmaz, ulaşılması güçolan her şey, hayalini kurupta gerçekleşemeyen her duygu insanda hırs ve yeni birkaos yaratır. Hiç yapmam dediği seyleri yapar ve hiç göstermediği tepkileri gösterir.Peki böyle bir duygu durumunda ne yapmak gerekir.Işte o anda "dur !", durun ! sözcüğü devreye girer. Durmak eylemsizlik, hareketsizlikdemek degil, hele isteksizlik, sevmekten vazgeçiş demek hiç degildir. Yani demem o ki,bir olay, bir durum hakkında çatışma varsa önce durumun aslında ne oldugunugözlemlememiz ve bir süre savaşmayı bırakmamız gerekir ki buna da şahit olmakonumu denir. Yani insanların en iyi gözlem yapabildiği, en doğru kararları alabildigidurumdur bu şahitlik konumu. Bütün mahkemeler, hakimler en çok bu verilerle dogrukararlar alırlar.Başarılı, sağlam ve güçlü insanlar kriz anlarını bu şekilde yönetirler.DUR !, bekle, biraz yavaşla, sakin ol !Insanın kendine verebileceği en iyi, en yol gösterici telkinidir.Aslında sevgilim; hayata erken gelmek, geç kalmak gibi bir durum söz konusu degildir.Çünkü hayat bir yere kaçmaz, zaman sadece akaaar durur. Insanlar onu kısıtlar,parçalara ayırır ve ardından zamansal bir takım kavramlar uydurur. Geç, erken, sabah,aksam vs. gibi..Aslında her sey tam olması gereken zamanda, her sözcük tam söylenebileceği kıvamdave her eser oluşması gereken"an" da oluşur.Fakat biz aciz, tamamlanamamış, kendini gerçekleştirmemiş eksik ruhlar "dur" mayıbilmiyoruz. Çünkü korkuyoruz, herşeyi kaybetmekten korkuyoruz. ( Ben )��Hiç aklımıza gelmiyor, ya kendimizi kaybedersek diye?!Işte benim cânım sevgilim, bu yuzdendir ki onca gelgitlerim, savaşlarım, sancılarımolur, seni de, beni de yakar yıkar dururum kimi zaman.Bunlar için senden tekrar tekrar, çoook cok özür dilerim.Yapmak istediğim tek sey DUR ! maktı. Fakat bunca şeyi nasıl açıklayabilirdim sana.Aslında söylediğim her sözün, her vedanın, her kelimenin altında yüzlerce başkanedenlerin, alt metinlerin olduğunu, konuşmak için dahi senin o değerli, üretkendakikalarını almış olmamın vicdan azabını hissederken fakat o guzel ve anlamlısesinden kendimi bir türlü alamazken, bunca seyi nasıl açıklayabilirdim sana, nasılsıgdırabilirdim o azıcık zamana.Üzücüdür ki ben bu halleri, çatışmaları çok iyi bilirim sevgilim. Çunku benim tekamacım kendim olmak ! Kendimi gerçekleştirebilmek. İNSAN olmak. Ve sadece "hak"olanı yapmak. Bu yüzden kimlerden ve nelerden vazgeçmişimdir bir bilsen.Ama bu defa başka, sen başkasın, ruhum ilk defa şarkı söylüyor birinr. Ruhumkendiliğinden akıyor, üstelik sen hiç bir şey yapmadan..Her gün hallerden hallere girerim ben, beynimde binlerce sözcük dolaşır fakat hiçbirinikimseye açıklayamam. Anlamazlar, farklı anlamlar katarlar. Beni tutarsızlıkla,ahlaksızlıkla suçlarlar.Artık bana, hayatta beni anlayacak bir anlayan gerekli.Yapmak istedigim tek şey aklımla kalbimin senkronunu oluşturabilmek.Ve bu büyülü aşk sayesinde hayatta hayalini kurduğum o dansı edebilmek.Lutfen o dansı ettigim kişi sen ol ve lutfen bunlardan dolayı sende beni yargılama,sadece ANLA !Çünkü ben seni nedensizce, hatta çok çaresizce ve tüm kalbimle seviyorum.
Saat kaçtan beri yürüyorum bilmiyorum.Bildiğim tek şey;uyanır uyanmaz içimde bir yolculuğun başladığı.Aldım çantamı sırtımaİstikametim sana doğruFakat sen!hiç bir yerde yoksun.Nerede arayacağım seni,kimsin,ismin, cismin nedir bilmiyorum.
Ümidimin en kırılgan yerindeBir yolu olmalı diyorumSana varmanın bir yolu daha olmalı...
Peki nasıl bulacağım onu diyorumAşkın eşkalini tarif ediyor,Bakmadığım yer kalmıyorher köşe, kuyu,delik...
Tuhaf tuhaf hisler beliriyor içimdeGit diyor!Git o yolunda sonuna.
El açıp dualar ederken tanrıyaBirden sen doğuyorsun imdadımaHoş geldin deli rüzgarımBende seni bekliyordum diyorsun..
Önünde gerili tülden çarşaflarİnatsın Aydın'lığını çalan herşeyeKirpiklerini değiriyorsun tenimeAğlıyoruz.Sarılıp, koklaşıyoruz...
Işıklar yetişiyor ışın hızıylaSüpürüyor kasfetini ömrümüzünÇekiliyor bulutların ardınaBir çiçek boy veriyor dalındaÜzerinde onlarca uçuş böceği...Selamlıyoruz seni hep birlikte..Hoş geldiniz efendimiz!Güneşimiz...
El değmemiş yerleri vardır insanınAyak basılmadık odaları.Sadece rüzgar sızar orayaBiraz da ışık.Ruhu yoktur nesnelerin oradaAnlamlar sözden yapılmaz.Ya da bir fırçayla boyanmaz.Şiirler anlamsızRenkler soluk burada.
Koyu ihtiras sıçramış duvarlaraBize ait resimlerCesaretsiz, söylenememiş sözler.Bir şeyler uçuyor havadahayallerim sandım önce.Hadi!...topla şu üzgün kuşları ortalıktanSaçlarımızı çiz yerine,siyah beyaz,birbirine dolaşan.
Gözlerini koy avuçlarıma,bakışlarını.Ömre ziyan bakışlarını.Kokum sende kalsın,aklım, yazdıklarım...
İçeri sızan bu Aydınlık,bu ışık, senin yüzün müdür yoksaNeden yıldızları bu kadar uzağa çizersinYa da güneşe bakan her göz, kör, ama! ...Aşkı hangi yüzyıla saklar tanrı.İğneyle kazdığın o tarih,Tarihten yansıyanlarİsyan mıdır yoksa.Ve neden yere çizersin gökyüzünüEllerinle sürüdüğün bu sevda.Ayağımın altından kayıp duran yıldızlar.Çok inatçısın sevdiğim.Sakın bunu yapma!Tanrıya da kafa tutulmaz ya.
Umudun atları mıdır bu duyduğum sesYoksa nefesin mi.Rüzgarın elleri midir tenime dokunan.Yoksa Güneşin ışığı mıdır gözlerinden yansıyanYeşil bir deniz iniyor gözlerime,perde perde...Küskün kadınlar.Off offf..Bu odadakiler betimleyebileceğim gibi değiller.Uykum geldi hafiften
Her yolculuk bir kuyuda biter olmuş.Sanki kara kara büyüler yapılmış insanlık üzerine.Nereye baksak avcı kaynıyor.Ve en erken aşkı dökmüşler pazara.İnsanlık, üç kuruşa satılır olmuş belediye tezgahlarında.Hani o her kapının anahtarı olan sevgiyi, aşkı,bizler bi'kez bile yaşamadan, aşık olunacak adam gibi bir adam/kadın bulamadan, o iyiinsanların hepsini sanki anayasal bir kanunla toplatmışlar piyasadan.Ve sevginin yerine paranın açamayacağı kapı kalmadığından bu yana, tüm evlerin içiboşaltılmış .Haciz var yüreğimizde...
eyyy gökyüzü...bilirim! ,güçlü ve heybetlisin.ve tanıksın bütün tutsaklığıma,sen özgür ve hür dans ederken yıldızlarınla,ben karanlığının gölgesinde, loş bir yanlızlıktayım...siyahi gecelerine hapsettin beni....eger tanrı değilse bana bu acıyı reva gören..çekil üzerimden! ,-bitsin bu karanlık....
Yağmur yağmış;hava yine siyaha çalan gri. kimbilir kaç aşık ağlattı bu şehir,kaç aşk eskitti.
Hayatımın aşkını bu köhne bir şehirde bulabileceğim hiç aklıma gelmezdi...Ama aşıklarda lazım viranelere...Yeşermesi gerekli...
Yaşamla ölüm arasında ince bir çizgi üzerinde yürür gibi yaşıyorken hayatı, ey sevgilibeni son nefesimde kurtarmaya mı geldin...Yoksa bu aşkımın son seferi mi?
Neden şimdi diye sormadan edemiyorum kendime,Kimbilir belki yıllardır ödediğim bedellerin cevabıydın sen...
İçimdeki fırtınanın sesiçok şiddetli,bir çoğalıyor, bir yok oluyor. Ey ulu allahım koru beni.! !Önce gönlüme düşürdüğün sevginin, sonrada bu sevginin sınavını geçememekten,Koru beni! ! !
Kafam karışıyor, aklım almıyor, hayatımın en yorgun yerinde üzerime gelen budelirmiş dalga da ne?Ben mi deliriyorumyoksa hayat mı delirdi ne? ..
Yağmur yağıyor, ve ben gözyaşlarımı saklamaya çalışmıyorum.Gözyaşlarım yağmur damlalarına karışıp kaybolurken,kalbim isyan ediyor.Oldumu hayat, oldu mu bu işte...
Haykırsam sesim duyulacak, haykırmasam bu çelişki beni boğacak. Ona bir nefes kadar yakınken bir okadarmillerce uzak... Hayat oldu mu bu şimdi?Oldumu işte
Ve yine bir gün yağmur yağıyor.Bakışlarımı çalıyorlar.Hayata bu kadar boş bakarken;Gözlerimi kamaştıran bu ışık da neyin nesi.
Sanki bir şarkı uğulduyor kulaklarımda,dinlesem içim yanıyorum,dinlemesem üşüyorum..
Sürgün müdür her zaman gitmeler?insan hiç bulunduğu yerde kaskatı kesilemez mi?bedeni oracıkta yok olupruhu uzak diyarlara göç edemez mi?sanki tüm kelimer tükenmiş gibi,iki kelimeyi bir araya getiripyetti artık diyemez mi? ...
Sürgün müdür her zaman gitmeler?insan bulunduğu yerde kalbine sürgün edilemez mi?zamanın durduğu;ondan sonrasının olmadığı,hiçbir şeyi canının istemediği,herşeyin zoruna gittiği,bir heykel gibi sağır ve dilsiz kesilip;
insan hiç bulunduğu yerde bir hayalete dönüşemez mi...?
Sonbaharın ilk ayak sesleri duyulduğundasararmaya başlayan otlar gibi,hasat zamanı gibiydi ömrüm yokluğunda...
Sonra seni buldum karanlığımdaYağmur sonrası aydınlığına dönüştüm sanki.Sen "Güneş" gibi ıslak bakışlarıma gülümsemeye çalışırken,Bulutlu bir günün imlâsını bozarcasına ılık bir esinti ve lâle çılgınlığı oluyordum ömrününbezgin yamaçlarında...
İlk kez ışık almıştı yapraklarım!Gövermişti çiçeklerim.Papatyalı bir mayıs tarlasında çıplak ayakla yürür gibiydim teninin kıyılarında...Özgürdüm.Neşe ve hüzünle harmanlanmış bir eski zaman şarkısının eşliğinde,Benimleydin...İçimdeydin.Öyle ki; sevmelere, sevişmelere doyamadığımdın...
Ama gel gör ki uzaklık her yerde sevgilim.Biliyorsun, gideceğim.Kırların mahcup çiçekleri gibi eğilecek boynum yokluğunda..resimlerinde sendurula durula baktıkça boynundaki flaraben asıl özetini çıkaracağımböylesine derin ve tutkulu bir aşkın..
Biliyor musun,diz çöküp toprağı koklar gibi seviyorum seni.Öyle yakın ve öyle berraksın ki,sıfıra yaklaşıyor aramızdaki yol sen gülüverince..Baharı şaşırtıyor şimdi o ıslak bakışın.Damlalar yanılıyor nereye düşeceğini bilmeden.Ama sen ağlama sakın yokluğumda,yanındayım.Kokunu misafir tuttum tenimdeRuhumu da sana bıraktım...
Kollarını açbolca gökyüzüne bak gün uyurkennefesimi çek içineBen seni oralarda bir yerlerde bekleyeceğim.Unut gitsin dünya telaşlarınıbu ruz-i mahşer kalabalığını.Hatta sümer tabletlerini bile çıkar zamanenden .Büyük İskender'ive de;Zeugma antik kentini...Demem o ki, nasılsa tarihin tarihi yazılıp gidilecek yine aynı nağmeden.Sen artık bizim tarihimizi,
Aşkın tarihini hikaye et tuvallerine..Herkes kendi hikayesinden mesuldür..Ve bir kadını önünde diz çöktürecek kadar derin ve anlamlı senin hikayen...Renklerin en cesurlarını okutun gözlerimeBunun için minnettarım sana...
Zamanın ve zamansızlığın kesiştiği o noktada,bir kapının gelirsin diye yarı aralık durduğunu unutma..Her aklına düştüğümde beni de al yanına,Göğsüne bas!Sakın unutma..
Bazı uzaklara bakmak, kendine bakmaktır.Düşünür.Düşünür.Düşünürsün...
Boşverli cümleler yakışmaz ağzına.Her şeyde bir anlam ararsın kadın aklınla.Bulamazsın...Bazı şeyler anlamını tüketir kendi içinde bilirsin, ama yine de boşveremezsin hiçbirşeye.Bir söz kaç kez söylenir dersin aynı yüze. Bir sözün üstüne kaç sabır giydirilir, kaçtahammül sıgdırılır bir kez bile anlaşılamamışlığımıza.Düşünür durursun.
Akla zarar...
Ve sonra gülümsersin uzaktaki kendine.Korumalı dersin kalbi, ruhu, masumiyeti..Herşeye ragmen dersin.Herşeye rağmen tebessüm. Herşeye rağmen inanç. Herşeye rağmen huzur...Tüm rağmenlere rağmen seversin yine de sevmeyi ...
Ben nekadar uzaklara gitsem de,Sevdan hicret eder yüreğime...Ve sorarım kendime.Bu ilahi sır da ne?Kalbim hangi mazlumun ahını aldı daBöyle eziyet eder kendine.
Yıllarca kendimle mi, yoksa bir başkasıyla mı yaşadım bilmem.Henüz ben, gerçek ben kim onu da bilemiyorumNe içimden geleni yapmış ne de istemediği şeyleri yapmışlığımla doludur hayatım.Kimliğini henüz bulamamış koca bir yanılsamanın içerisinde koca bir yanlışlığım ben..Hayatım tamamlanmamış bir olaylar zinciridir. Her vazgeçişim yeni bir umut, her yeniumudum bir yangına dönüşmüştür içimde.
Sevgiye aç, sevgiye muhtaç o ilk kolonların atıldığı yerde, evinde, yabancı kalmışlığınınkısa bir sonucuydu hayatım dediğim, yüklendiğim anılar.Oya gerçek benin;Hiç anısı olmamıştır onun. Hatırladıkça içini sızlatan gurbetleri...Bir vatan özlemi de olmamıştır onun.Çünkü kimse vatan olmamıştır ona.O bir gezginci, o bir ıslah olmaz, o bir kural tanımaz ve o bir devrimcidir aslında.Kendine yaşamak için yeni ülkeler keşfeden fakat o Ülkelerin kapısına varmadan daha,sınır dışı edilen... O koca bir deli, belki bir derviş, o belki de dalından kopartılmış birçiçektir kim bilir.Birilerinin seviyor sevmiyor ,seviyor sevmiyor, seviyor sevmiyor falı,Yaprakları tek tek koparılıp atılan.
Bir büyücüdür belkide o, dokunanı yakan, göreni hayretlere düşüren.Belkide o koca bir hiçtir, Tanrının bile yok saydığı bir hiç!Derler ki; insanlar nice yıllar kendisiyle yaşarama bu serüvenin içinde neden bir tek kendine rastlamaz bilinmez...
her halini,her gülüşünü,neye çatarsın kaşlarını,ne heycanlandır seni,nedir seni bukadar uzak ve karmaşık yapan,sanki kendiliğinden biliyorum...sanki yüreğim kendiliğinden konuşuyor yüreğinle...
bir nakış gibi oylumluyorum içimde seni!örümceğin ağına takılmış ve kurtarıcısını reddeden bir kelebek gibi.ölüme yakın gibi yaşamak istiyorum seninle..Dipsiz bucaksız..
çünki büyük aşklar;en az bikere ölünce başlar...
oysa ben aşk bitti derdim.son aşk, son şairle ölüp gitti diye /bilirdim..yanıldım..
Sana hoşcakal demeyeceğim bu sefer.Lutfen hoşca kalma.Özle...Hemde çok özle.Bir kalemde sildiğin bütün anılarBir yılan gibi çöreklensin hayatına.Gördüğün herkesle beni kıyaslaSenin için vazgeçtiklerimle.Ve senden vazgeçemeyişimle...
Son yaprağımı da döktüm, son hüznüm döker gibi toprağa.Sonra toprakta canlansın diye suladım onları gözyaşlarımla damla damla.İçime çektim toprakta ne var ne yok her şeyi,Kapansın hüzünlerim son yapraklarımla diyorum.Süpürsün istiyorum yağmur, içimdeki acıya dair tüm kalıntıları.Beslesin güneş ilkbaharda içimde hep var olan umutlarımı.Yeşersin yeniden yapraklarım.Çiçek açsın, canlansın, bir daha hiç dökülmemek üzere.
Benim şehrime yağmurlar yağardı.Kaldırımlardan yükselirdi hüzünlü masallar.Benim şehrimde hüzünlü insanlar da vardı..Eski bir şehrin ıssız steplerinde söylenirdi yanık türküler.Çığlık çığlığa dövünürdü rüzgar…Biz dans ederdik çırılçıplak..Üşürdük yalnızlıktan/ sarılırdık sımsıkı…
İncelip uzayan yollara bakardım sonra.Dalar giderdi gözlerim..Sorardım ara ara kendime.Sahi, nasıldı,senin şehrinin sokakları..?Hiç yürüyememiştik uzun uzun/ konuşamamıştık…
Kahverengi ağaç gövdesine benzeyen gözlerinde,Kaç sincap sevişirdi eskiden.Ve toprak kokusunu anımsatırdı saçların..Ellerin ceviz kokardı.Unutmadım...
Hepsinden çektim içime bu sabahyumdum gözlerimi, katre katre tenini
bir huzur, bir huzur aldı beni içine…Bir uyku, bir uyku aktı gözlerimden,Sanki asırlar geçti..
Sen bilmezdin,Senin şehrinden her sabah,güneşi sürüklerdim bu yana..Isıtırdım donmuş yüreğimi...
İçimde garip bir hüzünle indiğim bu şehreBen bilinmezlik dedimBaşkaları ne derse...
Elbet vardı onun da sevgilileriKoynunda raks eden kır çiçekleri
Derken yaz bitti, sonbahar bitti, kış geldi.Bu bilinmezlik şehrinde beyaza büründü bütün doğaSanki içinde tek bir kir, pas barındırmayacağım dercesinetemizliyordu kendisini toprak ana..
Gökyüzüyle yeryüzünün müthiş bir buluşmasıydı buBen beyazı hiç bu denli parlak görmemiştim
Çakallarla, kurtların birbiriyle nasıl oynaşabileceğini ben bu şehirde öğrendimVe eğer sizinde yolunuz bir gün Iğdır’a düşerseLeyleklere benden selam söyleyin
Derken, kış bitti bahar geldi hoş geldi.
Güneşin ilk ışıkları yaklaşırken bu kenteKar kristallerini yalayıp geçen ışıkVe arkasında ağrı dağının heybetli cüssesiBenim dumanımı, karımı eritemezsin dercesinemeydan okuyordu sanki dört mevsime..
kış geçmiş kime ne, bahar gelmiş kime ne..heyyy koca dağ, bahar gelmiş sana ne?sen dört mevsim karların, ev sahibisin..
Ve sen Iğdır ve sen tıpkı çevrendeki amansız kışa inat çiçek boyunu bıkmadan uzatan bir kardelen çiçeği gibiydinSen baharın müjdecisi Sen nevruzun kalbiydin
Sen, ben barışım, ben tüm halkların kardeşliğiyim dercesineBir yılan gibi koynunda kıvrılan aras nehrinleBüyük denizlere yelken açan büyülü bir diyarsın Iğdır.
Sen tıpkı benim gibi dalına konan, göçmen kuşlarınVatanıydın Iğdır.Ne hazin şey sana veda etmek…..
Garip bir hüzünle indiğim bu şehirdenGözlerimde yaşlarla ayrıldımArkamda dans eden Azeri kızlarıKafkas kurtlarıSanki bir şölen eşliğindeYine gelBu şehirde bu dans, bu şarkı hiç bitmeyecek dercesine,beni uğurlarkenSen vedaların en güzeliydin Iğdır..
Ve acılardı yineUmutları pekiştirenYine mevsimlerden baharBen sancılı dogumlara gebe
Sana anlatacak cok şeyim var aslındaAma bir deli rüzgarBir kanlı tufan var başımdaGözlerimde toplar kadar ağır damlalarVe bu söz dinletemediğim gönülyine seni çağırmakta...
ışıklarla gelenler, ışıklarla gittiler.tek bir damla göz yaşı bile istemediler arkalarından..ölüm onları çağırmadanüzerine gittiler ölümün, inadına...çünkü biliyorlardı,bu ülkede özgürlük istemenin bedelinin ölüm olacağını...
Umutsuz bir yalnızlığınbir ölümdenyahut dermansız bir hastalıktanhiç bir farkı yok..İsterseniz yalnızlığımı da bükebilirsiniz...
Haber etmeden,birden geliverdinizniye geldiniz, demek yoktur adetimizdeşeref verdiniz beyimiz.Alışık olduğumuzdandır belki debir erkeğin üzerimizde erkekliğini test edişianiden gelişi ya da çekip gidişiİhtiyaç halindesusuzluktan yanmaya yüz tutmuşvaroş kıyılarıma,bir kibritte siz çakabilirsiniz..
Boyna bezgin, kızıl güller yetişir yamaçlarımda..Kan ve gül hikayesidir şarkılarımınŞarkılarsa ruhudur bir hayatınİhtiyaç halinde onları da yolabilirsiniz..Onlarla, ister şerbet, ister bir zehir yapabilirsin..
Kimsesizdir kalbimin odacıklarıÖrülüdür görünmez tuğlalarlaBariyerleridir hoyrat vuruşlarınİhtiyaç halinde, onları da kırabilirsiniz...
Bulanık değildir benim sularımOysa bir damla yağmur düşse size,çamursunuz!...Karadır tenim,karadır bahtım kadarfakat gövdesidir belkide bir ağacınÇiçeklerini korumaya çalışan bir ana misaliSöylemiştim!dikenim vardırdır, batar...İhtiyacınız halinde, onu da kökünden sökebilirsiniz...
Yoksuldur bedenim,bakiredir kıyılarım.Dul kalmıştır gözlerim..Gelen geçer gider önünden..Çoğul haldeyken bile tekidir ellerim.Ellerinizin dilencisi ellerim..İsterseniz,yani ihtiyaç halinde,bana sarılmak yerine o ellerlegözlerimi de oyasabilirsiniz..Merhametinize sığınmam,Sadece ondan dilerim
Sahipsizdir benim sancılarım...Belki de babasız çocuklar doğuruşum bundandır.İhtiyaç halinde, onu da benden alabilirsiniz...
Bir omurganın,bir kaburganın,yamanmış parçalarıdır benim kemiklerim.Dünyaya gelişim bile yalandandır.Kime sorsanız tozdan topraktanOysa ben kalubeladan beribir yabancının zürriyetinde varolmaya talipmişimDüşmüşüm bir ananın rahmineSorsanız beni de o doğurmuşturKülliyen hikaye!İnançsız ve iteatsizdir aklımDik başlılığımsa sakızdır mahallenin kadınlarınaVar ve yokun arasında ince bir noktadaTopazı kendinden menkul bir arena sofrasındaİnsanlığınıza,inançlarınıza,inançsızlığımı yargılamadan alayınaÇiğ çiğ tüketebilirsiniz.
Korkmuyorum hiç birinizdenSöylediklerim bir ordu,yazdıklarım suvarileridir aydınlık geleceklerinİhtiyaç halinde,içinizdeki canavarı da serbest bırakabilirsiniz...
en nedensiz annesi sever insanıbiliyorum ki annem de sevmiyor beni....
o beni mutsuzluğunun nedeni sanıyor....
ah anneciğim ikimiz de büyümedik hala...iki kız çocuğu...unutup birlikte aynı ormanda kaybolduğumuzu...ve kışın yaklaşmakta olduğunubazen sudan sebeplerleincitiyoruz birbirimizi...
Hiç olmayacak düşlerin peşindeSana imkansız,başkalarına kolay lokmaymış gibi görünen benibırakında sadece ben avutayım.Aldanmayayım.Gönlü fakir, cebi dolgun ibneler beni aldatmasınlar...
Tadı başka sevmelerinin,hiç tatmadığım öpüşlerinin özleminiVe koynunda geçiremediğim gecelerin,Uyanamadığım sabahların canımı nasıl yaktığınıSana bile inandıramazkenTeselli beklemekBu bir delilik...
Sen bir ruh körüykenBir ceylanın,Sırtlanların azı dişleri arasında nasıl parçalandığını,Ve kadehlere doldurulan kanınınŞarap misali nasıl yudumlandığınıanlatacak kelimeler henüz yok belleğimde.
Bana karşı her türlü kabalığı yapan biri ona karşı biraz daha incelmemi istiyor.Ben de hayhay dedim.Biraz daha inceleyin de! inceldiğim yerden kopsun....
ve insan bir özettir aslında...varlıgın ve yoklugun arasında; bir suret.ve ancak insan bir sevgilinin gözlerinde bulabilir kendini.ve ancak bir sevgilinin gözlerinde izleyebilir yüceliğini...
Verilen her kararı insan tek başına almış gibi görünse de, aslında diğer insanlar kişininbu kararı almasına farkında olmadan çanak tutmuştur ...
Yani, biri cesaret gösterip eyleme dökmüştür olayı, diğeri eylemsiz kalarak hareketegeçenin tavrına hiçbir tavır göstermeyerek, bu kararın temellerini birlikte atmış olur.Biri daha gürültülü, diğeri daha sessiz sedasız terketmiştir olay mahalini aslında...
Hayat boyunca insanı her konuda yalnız bıraktıkları, destek olmadıkları yetmezmiş gibien büyük kararlarda bile kişiyi yalnız bırakır ve ardından yine o kişiyi suçlarlar.Ben istemiyordum, sen yaptın diye...Bir de insanın üzerine böylesine büyük bir vicdani sorumluluğu yüklerler...
Asıl ortak sorun iletişimsizliktir belki de burada. Dilini bilmediği, dilinin bilinmediği birdünyada yaşıyor gibi hisseder...Duygularına bıçak saplanmış gibidir...Güçlü görünmeye çalışsa da boğuluyordur aslında..Akamayan duygular, söylenemeyen, anlaşılamayan her söz ruhunu boğar...Canını yakar...Kimselerin anlamadığını görünce de sadece susar insan ve içinde olur tüm patlamalar...İşte ben de öylesine bir volkanım bu aralar...Kendi içinde kendini yok etmeye kurulu saatli bir bomba gibi ...
Çok uzun zamanlar alıyor artık gittiğim diyarlardan geri dönmek.Bir sigara daha içeyim diyorum.Bir kahve daha.Fakat hiçbir erteleme degiştirmiyor geri dönmek zorunda olduğum gerçeğini.Lakin daha uzun soluklar alıyorum ruhunun kıyılarında.Iyi geliyor...
bir balık gibi hafızasız yaşadı çok zaman kadın...aklında tutulacak anıları olmadıyada biriktirdiği sevinçleri...bu hayat ona göre değildi...göğün arka yüzüyeni bir dünya gerekliydi ona...ve o kapı açılınca,herşeyden önce kendiyle kucaklaşacaktı..ve bu gece uykuya daldı kadın..ancak rüyalarında varabilecekti mutluluğa...ama o uykudan bir türlü uyanamadı..
İyileştiren sevgiler seçin hayatınıza...Yeterince yüzleşin kendinizle, hayatla...Eğer en ufak bir ışık görüyorsanız tunelin sonunda, savaşın istediğiniz o şey için!Yer yer haksızlık edin, yer yer bir başkasını tercih edin kendinize ...Yeterince acı çekin...Ve yeterince mutlu olun...Ancak 'yerterince'...Daha fazlası değil...
Eğer memnun değilseniz gidişattan. Sorun mutlaka karşılıklıdır. Ancak kişinin en büyüksorumluluğu yine kendisidir...Her insan kendini düzeltmekten mesuldür...Hiç acımadan, hançeri defalarca sokun aklınıza, kalbinize, egonuza...Eğer kanıyorsa ruhunuz bu yüzleşme sonucunda, en iyi sonucu açık amilayatlarverecektir ...Ya da tümör olan bölgeyi söküp atın içinizden ...Çünkü o doku sizinle büyüse de yıllarca, size ait değildir...Sonra durup seyredin manzarayı...Kendinizi bağışlayın...Bu da yeterli değilse eğer, iyileştirici, samimi sevgiler zerk edin yaralı bölgeye. İnanınbana bu kemoterapi etkisi yaratacaktır ...
Ondan sonra bakmayın bir daha arkanıza . Doğa canlı. Hayat canlı ve herşeye rağmen,tüm rağmenlere rağmen içimizdeki aşk, sevgi canlı..
Karanlığa, çirkinliğe inat, iyiyi, güzeli davet edin hayatanıza.Sanatı, estetiği, her insanın içinde varolan üretme, güzelleştirme yönünü keşfedinkendinizde...Onu geliştirin...Tanrı - sallaşmak budur işte!Tanrının bizden istediği de...
Bulunduğunuz her yerde kendiniz olun. Empati den kaçınmayın!Gözlemden de...Kendiniz olmadığınız hiç bir yerde kalmayın...Duvarına bir tek tablo asamadığınız, o tabloya birlikte bakmadığınız, balkonunundaçiçek yetiştiremediğiniz, o çiçeği birlikte sulayamadığınız, aynı şarkıyı dinleyip, yatağaaynı saatte giremediğiniz hiç kimseyi tutmayın hayatınızda ...
Güzelleştiren sevgiler çağırın hayatınıza...Azaltan değil, geliştiren, yücelten sevgiler ...Saygı, hoşgörü ve sadakatle koruyun sevginizi de...
İki yarım bir bütün yapabilir..Yada iki eksik, tamamlanabilir birbiriyle...
İyi müzikler dinlemeyen, hayatının hiç 'bir şarkısı' olmamış, tuvalde olmasa bile,
denizin koynunda saklı bir istiridye gibisürüklenip dururum oradan oraya...kıyılarım oldu benim de, dinlenip soluklandığım..sözlerim de oldu konuştuğum,laf olsun diye..sussam unutacaktım sanki konuşmayı..sus'larımda oldu benim,konuşamadığım...her cümlenin boğazıma dizildiği ve her harfin tek tek tenime battığını hissettiğim/sabahı olmayan gecelerde..
sustuğumda intiharım olurdu, konuşsam cinayet.çarşaf gibi denizlere sarıldığım da oldu yalnızlıktan.Üşüdüğüm de..bazen girdap dolu geceler aldı beni içine,ağladığım uzun uzun..bazen de bir denizanasının gözlerinde aradım teselliyi.yumuşak, anne gibi.
renklerim oldu benim, gelgit zamanlarımda.bazen siyaha çalan kızıllıklarım oldu,bazen yeşile çaldığı gözlerimin..bazen de, cam mavisine döndüğü düşlerimin..umut dolu...
sorardım kendime, içimdeki o üflah olmaz, çamuru hüzünle yoğurulmuş, teselliedilemez ve hiç bir şekerin kandıramdığı o küçük kız çocuguna..sen !nerenksin bu gün,sahi bu gün sen ne renksindevrik mi yoksa lirik mi,hey küçüğüm, sen bu gün günlerden ne haldesin...
güvenli limalarım da oldu elbet benim,sen gibi,o gibi, bu gibi/kıyısında çatıştığım..günde en az beş cinayet, kaç aşk katlettiğim..kimse görmezdi beni...kimse bilmezdi...kimse beni ele vermezdi..bazen fırlayıverirdim okyanusun derinliklerinden..akşamcı aşıklara döner,kaç kadeh tüketirdim şehrin ıslıksız, riyakar caddelerinde..kaç göz göze gelişim olurdu.onlar bilmezdi.ben bilirdim !..kaç gece akıverirdim gözbebeklerinden aşşağıya..sohbetler ederdik uzun uzun..ben geçecek derdim..onlar duymazdı..
tutardım ellerinden.öperdim yüreklerinden usulca ...onlar..bu şehrin hüzünlü kadınları...çaresizliğin bin bir halini yaşamış,kadehlerin dibine vurmuş kadınlar...kendini yudum yudum tüketen..
bir bilseler nasıl da güzeller onlar..bir inansalar her şeyin üstesinden gelebileceklerine..ve her şeyin üzerinde olduklarına..görseler yüreklerindeki yüceliği..yıllardır hayalini kurduğu aşkın taa kendisi olduğunu bir anlasalar..bir bilseler..ah tanrım.bir bilseler benim bildiklerimi..bi' sahip çıksalar hayatlarına..böyle viran, böyle suspus olmazdım..sessiz, yorgun ve ağır gecelerin birindekendimi unutup firar etmezdim,saklandığım delikten çıkıpköpek gibi bir yanlızlığın izini sürmezdim yine..bu boş şehirde bu içi boş hikayeleri yazmazdımyine...
kaçak bir suçlu gibiher gece gizlenip saklanmazdım ben de,bir istiridye kabuğunun içine..
Aşkı öğrendiğimde,artık başka bir şeyden bahsedemez oldum.Sessizce köşeme çekilme zamanım gelmiştiHerşeyden elini eteğini çekme vaktim...!Ben herşeyden kaçmaya çalıştıkcabirde baktım ki ben herşeyin sahibiyim.
dünyanın ortasına atılmış,yeni bir yanlızlığım ben....sadece kendi lisanında konuşan, dünyanın duymadığıve kendi içselliğinden başka sermayesi olmayan günahlar tanrıçası....
ve ne zaman başımdan yukarıya bir çatı kurmaya çaılışsambağlıyor günahım yollarımı..
kader olmamalı bunun sebebi,doğru söylemenin yalan sayıldığı,aşkın günah bilindiğisevgi uğruna yaşanılan herşeyin,katline vacip görülmesi,kader olmamalı..
Hep bir suçlu gibi sevdim seni...En zoru da geleni olmayan bekleyişlerdi.Kalanı olmayan bölünmeler.Ne artı, ne eksi.Elde var koca bir hiç.Devrik bir cümleydik biz, öznesi hep içmde saklı.
Başımı eğmem gerektiği gün farketim kaldırımların insana ayna olduğunu.Oysa biz insanı insana ayna olur diye bilirdik..Yanıldık...Kaldırımlar!Ah o başı boş sanılan; ama içi onca sır dolu kaldırımlar..Her gün gelip geçtik üzerinizden.Ama bir kez olup bakmadık içinde neler saklarsın diye.Birisi çocukluğunu düşürmüştü kaldırımlara,Bir diğeri umudunu,Bir başkası acılarını kusmuştu,Bir diğeri özlemlerini..
Diğeri ahkalsızlığını saçmıştı ulu orta..Düşmüştü ha düşmüştü..Göz yaşlarımı akıtırken bende kaldırımlara..Bulduğum ilk gülüşü,gördüğüm ilk çocuğa verdim,almadı..bir gülüşün ağırdı bedeli,çocuk haklıydı.Bir çiçekle bahar gelir mi? ,devamlılığı gerkti..
Yerden neyi toplayacağımı bilemden,neyin bedelini ödediklerini anlayamadan;Başımı hemen kaldırıp göğe baktım.Kollarımı iki yana açtım ve yüce allahıma yalvardım.Yeter artık.Dinmeli,bitmeli bu insanların çaresizliği...
Gün battı,ay çekildi bulutların ardına,yıldızlarsa daha doğmadı .Bir kızıl hüzün kesdi ufku.Çekilirken kalabalıklar kendi içinekaldırımların ıssız kadını oldum birden sönerken güne dair umutlar,yarınların özlemi çekti sokaklardan yalnızlığımı....
Düşlerle gerçeklik arasında ince bir çizgideyimÖnüme baksam bilinmezlik, arkamı dönsem karanlık.Hangisi hangisinden daha yorucu.Yollarıma döşenmiş sivri taşlar;üzerine her basışımda kanatırcasına acıtan ayaklarımı.Alışkanlıklara dönüşmüş, düşmana kesen anılarımın yansıması,ve bu yansımalar içinde suretini kaybetmiş ben.
Deli miyim ben, yoksa divane mi?Şuurunu kaybetmiş ve hiçbir zaman içine giremeyeceği bir düşün kapısında bekleyen.Ya da geçmişe dönemeyecek kadar yorgun ve isteksiz.Askerliğin en bedellisini yapmışım senin kapında bekleyerek.Yolumu açmaya çalışırken etrafa sıktığım kurşunların kalbimi vurduğundan habersiz.Ölümle yaşam arasında ince bir çizgideyim şimdi.
Ve soluğumu dinliyorum, gri karanlık bir toz bulutu içinde,bir,iki,üç,dört…Ne zaman duracak bu kalp sancısı…
bir damla su içmeden denizin yanından gelip ğeçmişiz.çölün ortasında isteyerek yüz çevirmişiz vahhayaaralık kapılar ardına kapatmışız yıllardır kendimiziiçinde bulundugumuz kafes önümüzdeki bir çok serüvenden alı koymuş bizibirşeye bağlanmadan önce, kendimiz isteyerek bağlanmışız herşeye
ayaklarımıza zorla taktığımız prangalarıhayat bizi terktmeden önce terketmezsek eğer,sonsuzluğa açılan yolun içinde tamamen kaybolacagız demek ki! ..
Onca kurda- kuşa verdin.Dağa, taşa, toprağa.Gece kendi kendine oldu,Gündüz kendi kendine…Melek kendi kendine oldu,Şeytan kendi kendine..Derya, deniz…Bir ben mi kendi kendime olamadım Tanrım..Nedir bu üzerimdeki giz..
Ben bugün seninle kendimden geçiyorum.Ruhuma yabancı gölgeler gelip geçerken gözlerimin önünden.Takipsizligin en suçsuzunu yaşıyorum.Kaygan zeminlerde biliyordu kendini keskin arzularım.Bir gece kuşu daha uçuyordu yüreğimden.Telaşsız sakin ve huzurlu...Yıldızlar vuruyordu okyanuslarımın yorgun aksine..En masum suretini koyup gozkapaklarımın önüneÇıplaklığının en sadesini seyrettip durdum saatlerce.
Susuzluktan çatlamış dudaklarımı dudaklarınla ıslatıyorum bu gece...Ve kadehimi bir kez daha kaldırıyorum senin içinÇığlıkları kendinde saklı içli bir kemanın eşliğinde...
Yüregimden tüm hücrelerime sessizce akışını izliyorum.Ve teslim oluyorum aşkların en bakirine...
Sen henüz keşfedilmemiş kıyılarımdan geçiyorsun,kalbimin tüm kırgınlıklarını selamlayarak.
Öpücükler konduruyorsun yaralarımın en kanayan yerine.
Seninle iyileştiriyorum tüm ruhsuz düşlerimi.Son baharın solukluğuna güneş rengi hayaller giydiriyorum..
Ben bugün seninle kendimden geçiyorum.Ve her ğeçişimi yeni bir umut sayarak...
Eğer bir insan kalbinin gözlerini açmayı becerebilirse her yer ona cennet, her şey onasevgi/li gibi görünür. Ve bir gun öyle biri gelir ki, onda sadece kendini görür..İnanışın, arayışın asıl amacı da budur.Herkes kendini arar durur.Bulduğunda ise "enel hak" olur.Hayatımıza giren her nesnenin, her canlının amacı da budur.Aktarmak ve kendini yaşatmak !..
Yanında olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?Tenim tenine değmeden sıcaklığını bütün hücrelerime kadar hissetmek...
Veiliklerime kadar sen doluykenaşkın çevrelemişken dört bir yanımı,sana asla dokunamadan,odayı dolduran kokunu tüm ruhumla içime çekmek.Yokluğunda,dokunduğun eşyalarla hasret gidermek..
Seni sevmenin en kötü yani ne biliyor musun? ...Seni bu kadar severkenve bu kadar yakınken sana, dokunamamak...Sana dokunan herşeyi kıskanmak,dilimin ucuna gelen sözcükleri haykıramadan,havadan sudan konuşmak...
Seni sevmenin en kötü yanı bir de ne biliyor musun?Seni sevdiğimi, herkesten,kendimden bile saklamak...
Yüreği kış olan yazar mektubu...Bunun mevsimlerle alakası yoktur.Nice kışlar vardır, sarar, ısıtır...Nice yazlar vardır,bir güvercin kanat çırpsa, üşütür...
Ey içimdeki başeğmez dik kadın.Hangi kutsal sulardan içtin,Hangi kutsal toprakların meyveleri dolaşıyor asil kanında da,böyle isyan edersin...Kimedir haykırışın, meydan okuman...Çığlıklarını sesi yankılanırken kulağımdaİçinde hapsolduğun sorgulardan bir tek ben haberdar olabilirim.İnsanlık boğuluyorken, kıyıya vururmuşken çocuklarSağır ve dilsiz yüreklerin sesi olmaya çalışman neyi değiştirebilir ki..
arkasından üzüleceğiniz gidenleriniz var.bekledikleriniz..ya ben?kimsesizliğime mi üzüleyimbunun için üzülemeyişime mi sevineyim.bunca yoksun, kimliksiz,kimsesizlik içindeyken toplum,ruh.ben kime kimsem diyeyim.ya da ben, artık kimin kimsesi olabilirim.
Hiçbir şeye yetişemez insan ve hiç bir şeye geç kalamazdı oysa…Künyesi çoktan bellidir bu yolculuğun,Mahzunluğum sen de beni bağışla..Boynumu büküp duruyorsam öyle,Bu istediğimden değil,Kaderimdendir…
Herkes biraz şehrine benziyordu aslında.Olduğuna degil, durduğu yere..Dağlarına, denizine, deresine..
Belki kavgasına benzer biraz,Belki dağlarının öfkesine,Belki durgun bir nehir gibi, dingin ve huzurlu,Belki bir deniz gibi hırçın ve asi..
Herkes biraz şehrine benzerdi oysa…Ben öyle hüzünlü duruyorsam, öyle yoksul, öyle kimsesizVe Konya'nın geniş düzlüklerine benziyorsa bakışlarımBu içimdeki sonsuzluktandır ……
Kim olursan ol demişti oysa o devrin bütün üstatları,Kim olursan ol demişti..Kim olacaksan ol…İster bir taş..İster bir kuşİstersen de bir hiç..
Olmak mı dedik..Ölmek mi..Bakmayın öyle sukun durduğumuza daBu edebimizdendir..Gelene koştuğumuz, gidene dur demeyişimiz ondandır…
Herkes biraz kurduğu düşe benzerdi oysa,Rüyasıdır aslında insanı ele veren..Bir ilahi uyku alıyorsa beni içine,Bu olduğumdan değil, durduğum yerdendir…
Ön saflardayız...Silahımız yetersiz.Düşmanımız zeki ve güçlü.Gözle görülmez, elle tutulmaz.Bir hayli şımarık.En sevdiklerimizden yanaşıyor bize.Aldığı canlarla ve bulaştığı kişilerle neredeyse meydan okur gibi.Her geçen gün büyüyor,büyüyor, büyüyor...Hedef kitlesi düşkünler ve hastalar..Fakat artık gençlere de sirayet ediyor.Çocuk, genç, yaşlı dinlemiyor..Fakat biz hep ön saflardayız.Her gün elimizdeki bayrağı bir sonrakine bırakarak bir zamanlar hasta baktığımızyataklarda sırasyla yatıyoruz.Biz hep ön saflardayız.Siperde.Fakat arkamızda kimsecikler yok.
sen kalbimdaha kaç bahar arayacaksınelinde tuttuğun o solgun umutlarla güneşiçiçeklenir mi sandın bahçeniçinde taşıyorken hüzünden çığlarıve tüm sırlarını açığa vuran gözlerinde yüklüyken bulutlarbu loş, kör yalnızlıkta,hicrandan siyaha dönen güllerin varken seninve açarken yerli yersiz antik bir zamanda;zeuğma gecelerinin birindeelinden tutmuyor Marsyas, sevmiyor seni...
at elindeki o sönük meşaleyisen ki,bir zamanlar aşıklara kadeh sunan kadınaşıkların en aşığısarhoşların en sarhoşuseher vakti ılgıt ılgıt esen saba yeliçölün ortasına saklayan yüreğinigirme sakın o vadiyesil kafandan güneşicennettin ateşli yollarında közün var senin...
ancak sevdiğin ve sevildiğin kadar kalabilirsin hayatda..sevgi bittiğinde hayat da biter...suçu başkasına atmaya da lüzum yok...kendi kundalinindir cezanı kesen...
Eyyy düşman eteklerine kadar ulaşmış Türk Milleti.Ey o temiz bayrağını güve yemiş halk.Kurdun bedeninde...Ne duruyorsun.Ne uyuyorsun..Unuttun muSenin büyük önder Atatürk'e verilmiş bir sözün var.Varlığım Türk varlığına helal olsun diye..
Ürkek bir ceylan, üşümüş, korkmuş üstelik. Kaçmış insanoğlun hoyrat ruhundan.Gezinip durur yalnızlığın buz dağlarında.Dur, yapma!Saklanma karlar ardınaSisli havalarda kaybolmaSığınma çınarların kavuğunaDağların dumanına ise hiç güvenmeSaklayamaz hiçbiri seniBiz kurt bakışlıyız güzelimNerde görsek tanırız;En soğuk, en karanlık gecelerde bile buluruz seni...
Yeryüzüne inen her şey illa kirleniyor.Bırakın her şey yerinde kalsın.Ayı, güneşi sürüklemeyin olduğunuz yere.Bırakın yukarıdan arsız arsız sırıtsın.
Havva ve Adem'e benzetmeyin ömrünüzü.Genelleşmeyin..Gelenin gidenin ağzında sakızYa da,Kurtlu bir elmaya kurban gitmeyin..Bırakın da Aşk' gökyüzünde bir yerlerde yaşasın...
"...Hem ruhum, hem yüreğim yanlış coğrafyalarda esir kalmıştı.Göğsümün ortasından zorla sökülen yüreğimi geri olmak, bana zorla dayatılan kaderireddetmekten daha zordu..."
Bir ağacın düşmekte olan son yaprağı gibiydi,titriyordu...Gerçekle yüzleşmek zordu.Onca zaman kendini ağacın gövdesi sanmış ve yanılmıştı...Oysaki kökleri toprağa şehit kanlarıyla sımsıkı sarılmış bir ağacın,Bedenini kurt yemiş,ölmekte olan, mevsimlik bir yaprağından ibaretti...
Ağaç olmayı sevmedim ben hiç.Bağlanmayı toprağa ve suya.Deniz olmayıda sevmedim hiç.Hep aynı bilindik kıyılara vurmayı.Dağ, taş, ova, bucak farketmez.Konmayı sevdim ben.Uçmayı semalarda...
Evet evet !Ben bu dünyada en çok kuş olmayı sevdim.Hepsinden biraz bağımsız olmayı,Ve hepsinden biraz almayı..
içimde büyürken çığlıklarım,susuyorum dilsiz bir büyücü gibi,en çok da mecburiyetler yakıyor canımı,sırtımda sürekli taşıdığım yüklerin kamburlugu.ve ben ısrarla dik tutmaya çalışıyorum bedenimi,bazen de çığ olup uzerime doğru yuvarlanıyor anılaro anda ben bile korkuyorum kendi eserimden...
ne uzaklara gidecek gücüm kalıyor o zaman,nede tüm susmalara tahammülüm..bir kuş olayım istiyorum o vakit,herseye tepeden bakan ve dilediğince haykıran..
Aslında her kuş sessiz uçardı havada..Bilmezlerdi kanatrlarına kaç umut asıldığını.Her kuş, bastırılmış onca isyanın çığlığıydı oysa.Kanatlarına onlarca ağırlık,Binlerce manâ/ astığımız kuşlar.Taşıyamadılar kendilerini...Kuşlar,gittiler..Kuşlar !ahhh o kuşlar,Ozgürlüğü anımsatan insanaSadece mavilikleri denemeye gelmistiler...
Kuş öldü ve göğsünün ortasında o yaraBinlerce kus havalanıyor bugün semayaKuşlar bir ayin, bir tören telaşında,Kuşlar,Şimdi gökyüzünde devleşen öfke,Kuşlar,Şehirlerde,köylerde, kentlerde,Kuşlar her yerde,Topluca isyanlarda...
Siyah pençeli, pençeli tanrılar koşuşturuyor şimdi sokaklarda.Güzel olan herşeyi yasaklıyor, yokediyorlarHer kuş büyük bir tehdit sayılıyorKuşlar yine zulümlerde, topluca kıyımlarda.Kuş ölümlerini umursamıyor artık dünya..
Onlar aslında sadece bir kuştular.Ve göğüslerinin altında hep o aynı yara.Onlar, aslında sadece küçücük bir kuştular.Zavallıydılar..Soğudular ellerimde...K U Ş L A R !Ölmeden önce, büyük bir çığlık,Küçücük bir yorgunluktular...
Onlar; sadece mini mini bir kuştular.Donmustular.../
Anlatsana bana düşlerindeki masalıBakınca gözlerime yaşadığın heyecanı.Anlat bana geçen onca yılda,Bensizlikle nasıl başa çıktığını.
Hadi anlat bana masalcı.Bir masal ülkesindeNelerin yaşanacağını.
Hadi bizim masalımızı anlat ışık gözlüGecenin karanlığında parıldayan çoban yıldızını.Bensizliğinde duyduğun sancıları anlat bana.Çektiğin acıları…
Yaklaş yamacıma masalcı,Dizini dizlerime dayaEllerimden tut, gözlerime bak,Bana bizim masalımızı anlatGözlerimde gördüğün hayaliBir ana neler sığdırabileceğimizi anlat banaNe bir ömür birlikte olacağımızı,Ne de imkânsızlıklardan bahsetme ne olur.
Bir gün içinden çıkabileceğimiz ayrılıkları anlat bana.Güvercinlerin beyaz kanatların astığımız umutları.Ne pembe panjurlu evimizi anlat banaNede olacak imkânlarımızı.
Çocuklarımızı anlat banaAşkımızı baki kılacak masalsı çocuklarımızı.Bir ömür birlikte olacağımızı anlatma banaAşkımızın hiç bitmeyeceği masalı anlat.
Ateş yaktı, gün kavurduDüştü yeşilin mahzun başıDöndü birden kül rengineBu nasıl "yeşil" kaderdirYaz onu vurur , kış onu vurur..
Elimizde bir mavi denizVe bir mavi gök kaldıAteşin yakmadığıİnsanın bozmadığı.
Şimdi diyorum kiHer şeyi maviyemi boyasakYanmasın umut,Donmasın su.
Günlerden maviyim bugünMasum bir Boşnak kelebeği..Günün aydın olsun sevgilim.Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğimMasmavi bir gök serilsin üzerimize.Ve atlastan denizler olsun döşeğimiz,Biz sevişelim...
Güneş; ateşten buseler verir..Meğrinin nemli sinelerindeGünboyu sürer bu saltanatCekilip sonunda dağların ardınaOturunca günbatımı tahtınaBaşka güneşlere çıkarken sahneyeBaşlar Megride ışıl ışıl bir gece AŞK !Şimdi meğride sözler tek hece... AŞK !Ve Ay sunar kendiniSes verir olur sesimizeSüzülürken semadan arz'aBizi de sürükler peşindenSevdanın ülkesine...Gün gider, ay gider, yıldızlar gider.Bir türlü bitmez seromoniVe peşinden bizler de...
birbirini seviyor olmakyetmezmiş mutlu olmaya yâr!o gönülleri sarhoş eden aşktende alev alabilirmiş.tutsaklık cebelleş oldumu bir kez serehasretlik insanı, yakabilirmiş...
bende özlemler okka okkahasretler üzerine çöreklenmiş,ağır ağır devinen dağlarayrılıkları kıyılardan süpürüpdalga dalga koynunda büyüten denizlergüneşi örtüpgönülleri üşüten bulutlargeçiş yok!sarp kayalarda kaybolan yollarhiç bitmez sandığınbir çırpıda biten yıllar
Açma goncalarını her baharda meğrim, kırılırsın..Bir yağmur gibi ipil ipildüştüğümde teninesarsında kordan kızıl güllerin her yanımı,bir daha bırakmasın..Bengonvil kokulu bahçelerinde tüneyen kuşben olayım..Yapraklarında gezinen, tırtıl da...
Sen benim nihayetimsin Meğri'm...Hasretimin bittiği yer!Aklımın durduğu.,Fikrimin ince ince elendiği toprak..Dağlarında koybolupKıyılarında kendimi bulduğum derya..
Yıldızların firar gecelerinden birindedolansam bir ay gibi tepelerinde..Rüzgarından, güneşine...Giripte binbir şekleAğsam bir tül gibi, vadilerine...
Sen benim el değmemiş coğrafyam,Keşif bekleyen sırlı ülkemYurdum!iklimim!Yükselerde yaylağımEnginlerde kışlağım,,,,,Sakın kendini hoyratlardanGezmesin yadeller o bakir koylarındaBekle beni MeğriYurdunu kaybetmiş biri, geliyor sende tutunmaya...
Güneş doğsun ufuklarındaAteş bendendir sanmasınAşk ile yanmış gönüllerdenSakınsın kendini, aman ha yanmasın !
Ey deniz kal yerinde, coş, geliyorum..Sar sarmala koylarınla tenimiKanatmak istiyorum yeniden yaralarımı çakıllarınlaKi böylece çabuk iyileşsin..
Yatmaya zindanın da bir, koynun da.Ve meğri sana teslim oluyorum sorgusuzcaKatlime fermanımsa bu yolculuğumAyaklarım yeşil sehpalarındaMaviliğin ilmik ilmik boynumda Ne yaşarırsan yaşat bana Kabülümsün...
Mesafesiz ayrılıklar vardır.Mesafesiz birliktelikler.Uzak yada yakın olmak kimin umurunda,mühim olan ne kadar hissedebildiğindir yanında.
Gözlerini kapattığında ilk aklına gelenin adıdır sevgili!Yalnızlığında seninle konuşan tek suret,Olmasa da yanında, varlığını hissettirendir güvenli!O yanındayken değil, aklındayken,Gözlerinin ucuyla dahi kimseye bakmamaktır sadakat!Büyülü bir serabın içinde sabahlara kadar kıvranmaktır tutku!
Ve bir olmaktır aşk!Ruhun ruhta, tenin tende yok oluşu...
Ah o mesafesiz ayrılıklarBundandır insanın çıkmaz sokaklarda kayboluşu.
bir mine'yken dahadudağına yazıldı o gülün kaderi/kederi...
ilahi bir hattat,bir bezm-i tarab edası yükselirken yerden göğe,mürekkebi,fırçası,kalemi..!her ne varsa,yorgunluktan yere düştü elinden sonbaharın/meşk defteri...
sanki onun yerine,şu dalında göğermiş,solgun yapraklar boyuyordu sarıya her yeri...
eyy sonbahar!hüzünlü ayrılıkların bilgesi, sebebi sonbahar.başkaları için de diyeceğin bir sözün olsun,ben hüznünden aldım alacağım kadar nasibimi..
keder denilen şey,uçsuz bucaksız dehlizlerde şimdi!yüreğinde gülün,kendi canına batarken dikeni...
gece ayazı soyarken yapraklarını bir bir,soluktu benzi!aklı,gönlüilk ve son'kez soyunduğu o yerde gülün şimdi.içine düşerken yeteneksiz bir ressam çaresizliği,eğer gücü yetseydi bi'kezbeyazlar giyinir,aşk kızılına boyardı yarin yüreğini...
krağı da vursa köküne/ömrüne, ne çıkar?bi'kez üşümeye görsün,o kara, bahtı kara güller misalimayısta bile,katre katre donar insanın içi...
güzel yeşil gözlerindi beni hayata bağlayan..yaşam tam avucumdan akıp gidiyor derken..tutunuverdim senin şevkatli, güvenli kollarından...
herşey:tüm zaman ve mekan, var gücüyle çirkinleştirirken kendini..tuvalimde parıldayan, safi aydınlıktın sen...
tüm kirimden ve pasımdan arındığımderin bir okyanushayatın ben de varım ve mutlu olman için çabalıyorum dercesin bana sunduğumuhteşem bir güzelliksin sen...
sen! ...iyi ki varsın..seni,iyi ki tanımışım...ve,iyi ki eşimsin...
Kapılar açılır ve kapılar kapanır yüzümüze..Bir kapı sevdaysa, diğer kapı ihanettir.Heves de geçer bir gün,Yetmez olur insan insana,Zaman ilaç mıdır, zehir midir yoksa sevdalara?Hayaller, istekler hep yönünü değiştirir.Kimse sevdiği o ilk gün gibi kalmaz.Gideeer, gideeer, gider de gider…Geride kalanları ise yaşanmışlıklar götürür.Yıpranmış fotoğrafların arsından bakarsın artık hayallere.Olmayacağını bile bile dilersin yine de mutlu sonu.Fakat her hikaye mutlu sonla bitmez bilirsin..Bu yüzden midir bütün masalların kırk gün kırk gece düğün merasiminden hemen sonrabitmesi.Sonrası yoktur o masalların.Devam etse,Neler olur kim bilir..Bittiğinin anlaşıldığı gün, gitmeli bence..Yoksa bu hamur daha çok su götürür
Yine bir yangın düşer içimeGecenin en ıssız satlerinde.Sızlar yarem en yorgun yerinden.Ne dilde söz, ne gözde fer kalmıştır.Derler ki ;Bir tek meyuslar bilir sabahı olmaz geceleriBir de, kimsesizler..O geceler ki,Aklı geçmiş mevsimler peşinde
Bir mültefit bahar lazım şimdi bizeKaranlığa inat,Güneşe yakın...
mum ışığında uyduruldu süslü sözler.sözde şiirler,fakat ay ışığında yaşanırdı yaşanılası ne varsa...Biliyordu kadın
tanrısı meçhul bir aşkın iz düşümü bal gibi düşünce geceyebal gözlü bir adamın şiddetinde yüreğinekim gelsehangi sanat bilimcisi gelseçözemezdi kadının içindeki bu gizi...
rehin tutulacaktı bu gece yine şarkılar...adam çıkarıp çıkarıp cebinden bir hayale bakacaktı...kadın adamı düşünüp hülyalara dalacaktı...-ama olmayacaktı -
ve ne zaman bir aşk düşlese kadınadam hep deniz aşırı ülkelerde olacaktı ...yazgısı buydu kadınınhep münferit bir aşklar yaşayacaktı .
Nar-ı bahtıma müptela hep hüzün mü düşerYüzüme sinen ar-ı sathıma hasretin düşerOl ki ah-ı yüreğime mal-i hülyan düşer
Şeb-i yeldada gör-ki ehname arar, ne de şavk-ı düşerNe gariptir ki yangın-ı çile cefa hep âşıklara düşer.Nar- ar-ı ah-ı yangın-ı yaşamayan bizlere bilirim ki, hep cüda düşer.
Aşka ermekse maksadın, bu yol sevgiden geçer.Hoşgörüsüz yola çıkan, rabbinden bihaber düşer.Âlemlerin sultanı, hep bunu öğütler.Vuslat denilen şey, başka ne ola !...
Takva hep ön planda, ibadet açık saçık.Bir elin verdiğini öbür ele duyurma öğüdü, unutulmuş bir tansık.Üç kuruşluk dünyaya bağlandık, hakikatimize ne yazık.Hakkını vermek denilen şey, başka ne ola!…
Arzdan arşa kadar, hizmetine sunuldu bu alem.Yaşama şansınsa, senin en büyük hediyen.Sev, sevil, yaşat, ekme nifak tohumu, vicdanına zulmetme.Hakkı sevmek denilen şey, başka ne ola !...
Âşık Mahsuni der ki; boşu boşuna...Hallacı Mansur der ki; yağlı urgan boynuma.Nesimi yüzülmüş kimin umurunda.Hakka kurban olmak denilen şey, başka ne ola!...
Arif olan hakkı tanır, ezmez, ezdirmez.Yunus gibi yollara düşer, sever, nefret ettirmez.Gelip geçicidir dünya, sızlanma da hakkını ver.Hakka hizmet denilen şey, başka ne ola !…
Yollar var ki menziline ermez, erilmez.Görsende bahçelerini, hak nasip etmedikçe tek bir gülü derilmez.Rabbine ermekse maksadın, yaradılanı sev, yaradanın hatrına.Hoşgörü denilen şey, başka ne ola !…
Bir baş okşamadıysan, yaşadım deme.Bir kedi doyurmadan, bir çiçek sulamadan, bu alemden göç etme.Komşun aç, sen tok uyuyorsan, sakın haktan bahsetme.Merhamet, kul hakkı denilen şey, başka ne ola !…
Dalıp bir ay vakti aşk denizineKollarına uzanıp seyretmek maviyiDalgalarla kırılmadan önce,yüzünde akseden mehtaba dolanmakNe güzel olurdu../Gök elekten ince ince elenenVatanınından kopmuş bir göktaşı misaliAncak yıldızlara tutunarak yolunu bulanBilinmez sevdalara doğru yol almakVe senin dünyanda varolmakNe güzel olurdu.../Yer gök en derin uykusundaykenBaşlamadan henüz bülbüllerin telaşıTitrek gül dallarına tutunupGeceyi bölen türküler söylemek sanaNe güzel olurdu.../Ve ne güzel olurdu!Saçlarından süzülen gününilk ışıklarına sarılmakVe ömür boyu özlenen o günün sabahınauyanmakNe güzel olurdu...
Susarak neyi beklemeliyiz.Beyaz atlı adamlar aydınlığı aramaya gitmişler.Biz karanlık günlerden yorulmuş, yılmış,ve o adamların bir daha dönemeyeceğinin farkındayken.Daha ne için susmalıyız, ne için?
Gazete satırlarına sığmıyor artık söylemler.Haberler toplu ihaleler niteliğinde.Her gün bir bomba daha patlarken avuçlarımızdaYangınların dumanı yüreğimizden yükselirkenDaha ne için susmalıyız, ne için?
Dünyanın yuvarlak,Ufuk çizgisinin yatay olduğundan başka hiçbir bilgi inandırıcı değil artık.Oyuncuları sahnelerde aramaya gerek yok.Sokaklar aldatmacaları, sahneler hakikati bağırır oldu.Biz daha ne için susmalıyız, ne için?
Dünyanın gözü açıldı.Yer altı kuyuları, kokuşmuş bağlantı yataklarına dönüşmüş.Üşümesin diye kürklü mantolar dikilirken çıplak krallara.Karanlığın kimyasal atmosferinde zehirlerken geleceğimiz.Daha ne için susmalıyız, ne için? .
Her gün biraz daha ağırlaşan ruhlarımız.Ruhun hakikatinden uzakta,Körleşen tanrıların adaletsiz hükümleri altında kalmışken,Vahşice katledilirken insanlıkBiz daha ne için susmalıyız, ne için?
Olasılık bile inkâr etmişken kendini, türlü oyunlar oynanırken üzerinde.Damarlarımızda akan asil kanda bile yüzde kırk canlı hücre kalmışkenÇürümüş kan pıhtıları almış başını gidiyorken.Erdem bile hayatın kılcal damarları arasına yaşamla mücadele verirkenBiz daha ne için susmalıyız, ne için?
Eski bir uygarlık ve aydınlıklar soyundan geliyorken,Ata/larımın ruhunu inkar edecek değiliz.İçinde kurşun barındıran süslü sözleriniz kandırmaya yetmeyecek bizi.Bir hilal daha koparmanıza izin vermeyeceğim gökyüzünden, ne de bir yıldız.Biz daha ne için susacakmışız, söyleyin,ne için?
Ele vermek istemedi kendini kadın;ürkek ruhunu,mağrur bakışlarının arkasına saklayıp..sordu! ...Neden ben?cevap verdi adam.Bakışlarını arkasına saklanan ruhunun güzelliğini bir tek ben görebiliyorum.ve ekledi..Beni de bir tek sen anlıyorsun/ondan...
Kırlangıçlarda terketti bu şehriIğdır’ın gri toz bulutları arsından aydınlığa doğru yol aldıBen arkasından baktım öyleceGözlerimden akan yaşlar yangımı söndürmeye yetmedi.Ve hiç bu denli güçsüz hissetmemiştim kendimiKulaklarımda yankılanan sesi ve gözlerimin önünde küçülüp uzaklaşan bedeniSağduyudan uzak bir isyana dönüşmüştü içimdeBu acının resmiydi.Pişmanlıklarınİsteyip de yapamadıklarımın.Öylece yığılıp kalmak istemiştim bulunduğum yereGiden oyduAman allahım!Giden benim yavru kuşumduGiden benim öbür yarımGiden kolum, kanadımdı.Onu öylece avucuma alsam, göğsüme bastırsam,Saklasam, izin vermesem gitmesine diye düşündüm fakatTutsaklık en çok da kuşları yaralardı…Onu; onu bekleyen güzel düşlere uğurlarkenDiğer kanadını kaybetmiş bir kuşun şuursuzluğu içerisinde olsam daTek kanatla bir daha uçamayacağımın da dafarkındaydım…
Hiçbir aşk derin yaşanmıyor artık bizim oralarda.Sizin oralarda ne halde bilmem.Yürekler kilitlendi aşka.Pencerenizden vuran güneş,Ya da gece yatağınıza vuran ay ışığının aksiydi oysa.Kıpırdandık sandınız…Korktunuz, kalbinizi kapattınız.Ne bacalı evleriniz oldu.Nede üzerinde fokurdayan çayınız..Gece12'den sonra,Bütün alem uyuduğunda,Saatlerce ısıtmaya çalıştığınız suyun bir türlü ısınmaması,Daha heyecan verici oldu mu vücutlarınızın birbire kavuşmasından.Ne helali bildiniz, ne günahta temizlenebildiniz.Haramdaydı sürekli gözleriniz.Hiçbir zaman duaya açılmadı diliniz.Hiçbir aşkı göğe yükseltemediniz.Bakmayın öyle gözlerime.Anlamsız anlamsız bakmayın öyle.Gözlerimi yumsam,nerdeyse düşeceksiniz.
önce onun kızıydım,sonra birisinin annesi oldummecburiyetler hattında bazen kimliğimi unuttum.sırtıma yüklenen yükün ağırlığı altında ezilsemdeyoluma devam etitim tüm eksikliğimle..neyi nasıl yapmam gerektiği söylenmeyene dekneyi nasıl yapmam gerektiğini bilezmedim
neyi kazandığımın yada neleri kaçırdığımın farkında bile varmadansadece üzerime giydirelin elbisenin içinde dolaşankendini bile unutmuş bir hayalettim..
o kadar orhan tanıdımki hayatdabazıları insanmıydı diye sorarım kendime,en çokta orhanlardan cektim anlayacağınızkeşke tanıdığım tüm orhanlar, veli olsaydı....
Tam on beş dakikadır izliyorum onları.Kur yaparken erkek kedi dişiyeDiyor ki dişi erkine;
Önce kulaklarıma fisıldamalısın aşk sözlerini.Beni ne cok sevdigini,İstedigini...Her ne kadar kaldırımların yosma kedisiysek de.Şu bize bakan ruhsuz, korkak kadındandaha aç ve daha duyglu bir yürek saklı içimizde...
Heyyyyy sen!Oynak dişi kedi.Ettigi laf çapından büyük kedi.Anladık mart geldiAma once dur, biraz dinle beni.Ilk yuruyen siz degilsiniz bu bahçedeBakın ömrüne hic mart gelmemişlerin düşleri saçılı duruyor her yerde.Sırtımı dayadığım o yeryüzüGözlerimi diktigim göğün mavisiAvuçlarımda güneşi andıran bir cift gözHalbu ki sorsalar ne renktir bilmem..Ben ki;Bakışlarındaki manaya tutludugum.Dokunsalar sağnak yağmurlar yağacak.Ama o buğulu gözlerBulutlar kadar uzakVe bana yabancı diyarlara coktan göç ettiler..
Heyyy kedi !!Ettigi laf çapından büyük kedi.Gönlüme ateşler düşüren kedi.Sen benden degilsin sevilmeye daha aç.Bazı kadınlar sevgisiz yaşayamaz ölürler.Bir cift gözün merhametine muhtac.Ben bile isteye seçtim "zor"unuAma sen mutlaka kendin "yaz" sonunu..
gözbebeklerin büyümüş.dudağın bükülmüş..gözlerindeki bulutlar ha yağdı ha yağacak..üşümüşsün..kimsesizsin..kulağında biten bir şarkının uğultusufırtına ha koptu ha kopacak.biliyorum, hiçbir teseli serinletmeyecek yüreğini..hiç kimse unutturamayacak sana beni.
ama gitmeliyim..çünki gitmeliydim..birdaha hiç dönemeyeceğimi sana söyleyemezdim...
Kapılarımı hep açık bırakıyorum peşimden gelesiniz diye.kiminiz kibirden yerinizde sayıyorsunuz, kiminiz korkularıızdan,kiminiz cahilliğinizden, kiminiz bilgisizliğinizden.hele birde onlar var ya onlaryemeden bıkmayan, külçe gibi vucutlarını yerinden oynatamayandokunduğu herşeyi yok eden,aydınlığa açılan kapıların önünde barikat kurmuş,hiç bir kapıdan içeri sığamayan..ölüm makineleri...ve onlar varya onlar, hala insan sanıyorlar kendilerini..
bir kulak daha kaç gün duymazdan gelebilir kalp atışlarınıbir yürek daha nekadar inkar edebilir sancılarınıya birden kapanı verirse perdeboşalırsa sahnedirilebilecek ölümler de biterse; ne olur halimiz?
Herşeyi yaşarım ama bir tek seni yaşayamam..Çünkü sen yaşatırsın beni.Güneşim, ışığım...Çekilme göğümden..Örtme günümü,ömrümü..Eğer sende gidersen böyle,ben kime çiçek açarım ki...
ellerimden zorla alınan özgürlüğümün bedelini,bir gün mutlaka herkese ödeteceğim.canım varoldukca bedenimde,kalemimle, yüreğimle, dilimledaima isyan edeceğim..
gecenin dili lal...göğsümü yalayıp duran deniz,örtmüyor içimdeki yanlızlığı.
bir sokak kedileri,birde ben terketmişim kendimi.boğuk karanlık siyahi bir tat çöküyor boğazıma.kızaran gece daha bir asi sunuyor şarabını dudağıma.buruşmuş dilim...sarhoşum..geçmişim...körüm...dilsizim....
bir tek denizin tadı saklı tuzundabir de ruhumu kavuran ateş
Doğdum; annem mızmız bir bebek olduğumu söyledi.Sonra çok haylaz bir çocuk oldum.Daha sonra asi bir genç kız.Gençlik böyle dediler; ah şu zamane gençleri diye hayıflanıp iç geçirdiler..Öyle ya, asi olmak büyük bir suçtu.Bir an ben bile şaşırdım! ,gelecek benide endişelndirmeye başladı,durum bu kadar vahim miydi? ..
Okula gittim,ögretmenlerim benden yaka silkti.Derste laiklik dinsizlikdir diyen hocamı sınıftan kovduğum disiplin cezası yedim..Siyaset ta o zamanlardan ilköğretime bile girmişmiş meğer.Orta dereceyle zar zor mezun ettiler beni.Çalışmaya başladım, böyle memur olmaz dediler,Tabi ya aralıksız otuzaltı saat çalışmaya baş kaldırmak,memurluğa sığmayacak işlerdi.Hiç unutmam kızımın bir gün işe giderken bana, anne! , ''sen hemşire olma anne ol''diye feryat ettiğini...Evlendim evlendiğim adam benden şikayetçiydi.Kadın kısmı bukadar soru sormaz,sorgulamaz diye.Çocuk doğurdum, yanlızdım bırakıldım, korkuyordum,bir süre bocaladım.Sonra ögrendim, annelik dünyadaki en güzel duyguymuş meğer.yani yaralarımı yine kendim sardım..
Evliliğim bir sürü iniş çıkışlarla geçti.Ondada bir düzen tutturamadım anlayacağınız.Boşanmak istedim, dünya alem bana karşı çıktı.Kadın başına bir çocukla ne yaparsın dediler.Yaparım dedim! , şimdiye kadar ne yaptıysam onu yaparım.Boşandım, o dünya alem haklıymış,Türkiye'de bir tek kadın başına olmuyormuş meğer.Tüm dünya peşimde, ben canımın derdinde.
Uzun bir süre bunalım takıldım.Çevremdekileri yordum, yoruldum..Bir kaç depresif ilaçla durumu idare ettim bir süre.Sonra yeniden evlendim.Çünki mecburdum, kendimi korumanın tek yolunun bu olduğunusesini kesip oturmanın büyük bir sığınak olduğunu geç de olsa öğrendim..
Komşu oldum, komşularımla günlere katılamadım diyeonlarda benden şikayetçiydi.Vatandaş oldum Ataürkçü oldum diye ülkem benden şikayetçi,Evlat oldum anem benden şikayetçi,Öğrenci oldum öğretmenim benden şikayetçi.Memur oldum amirim benden şikayetçi.Eş oldum, hesap sordum diye eşim benden şikayetçi.Anne oldum, işten eve gelemediğim için evladım benden şikayetçi.Ahh şu benim hiçbir şeyi olduramamışlığım.! !
Söyleyin hakim bey, asvalt kara, eşşek kara, baht kara
Ben bir kadını hiç sevemedim.Mecburen beni sevmesini bekledim.Önce özürlü dediler bana.Sonra özür dileyip engelli dediler.Çünki özür kusur demekti.Ben kusurlu değildim ki.Yüce rabbimin taktiri.
Kimimiz karanlık bir dünyaya açtı gözünü,kimimiz sadece uzayıp giden yollara baka kaldı.Kimimiz vatanına verdi kolunu bacağını.Kimimiz görünmez kazaya...
Kimi ekmegini kazanirken,kimi vatanini savunurken.kimimiz de en sevdiğini korumaya çalışırken kaybetti tutan ellerini...
O yuzden acelem olmadı benim hiç.Ne sevdigime gec kalma telasim,Ne de çocuğumu okuldan alabildim.
Kimimiz çocuğunun büyüdüğü göremedi,kimimiz sevdiğinin gözüne bakıp, seni seviyorum diyemedi.Kimi kuş seslerini duyamadı,kimimiz okunan ezannın sesini.
Ama vardı bizim de içimizde allah sevgisi.Çünkü hayat bize en iyi herşeyin yaradandan geldigini,ve şükretmeyi ogretti.O yuzden isyan etmedim hiç,Yaptiklarimda elimde değildi.özür yurektedir dedim.özür dildedir,özür düşüncededir...O yüzden özür dilemedim kimseden böyle oldugum için,utanmadim da bu halimden.Çünkü ben özürlü degilim ki.bu tamamen yaradanin taktiri...
Hani diyorum ki sevgilimBen bir kuş olsamUçsam semalarında..Ak tutmuş, saten saçlarına tutunsamYorulup düşsem avuçlarına.Ozledim desem.Dokunamadığım tenini ozledimTadamadığım dudaklarınıDuyamadığım ama ezberledigim teninin kokusunuDüşlerimi özledim desemUyanmak istemediğim uykularımıTutmayı özledim desem hic tutamadığım elleriniBir bırakıp bir sarıldığım varlığınıSözlerini ozledim desem,senden sanra okuyan canımı...Sevgilimi ozledim desemGüneşimiBir çıkar yol bulurmuyuz dersinAffedebilir misin beni.Soyleyecegim hangi söz anlatabilir sanaSeni ne cok ozledigimi.Bir gel desenAh bir gel desen senHele bir gel desenBak nasılda havalanır kanatlarımUçuşur kıyılarındaSeninle anımsasam unuttugum cinsimicismimi,kimliğimi,Ve teslimiyeti...Sonra okşasan sen beni,Terketmesen hiç.Göğsüne bastırsan sonra.Haksızlık olur muydu diğer kuşlaraKalbim durur muydu mutluluktan.Teninin kıyılarında ucmaktan./Hani diyorum ki sevgilimBen bir kuş olsam..Konuversem omuzlarının ağırlığınaYorulmuş kollarınaSoluklansam nefesindeDinlensek,sevişsek ya, ahhhh !Durup durup yine sevişsek.Buyuk bir aşkın doğuşunu izlesek uzun uzunGun batımının yerineSonra kursam yuvamı göğsünün aralığınasol yanına,Vatan bilsem yüreğini
biriktirdiğim posta pulları gibiydi aşklarım.az kullanılmış;yo yo belkide hiç kullanılmamış.ve artık hiçbir işe yaramayan,hiç bir anlamı ve önemi kalmayan posta pulları.....
sen,kaldırımların berduş adamıdaha o gün anlamıştım,uyuşmazlığımızı.sen rakı seviyordun,ben şaraprakı;zengin sofralarındaisteği hiç bitmeyenşımarıkarabeskkibirli ...
oysa şarap diyordum ben,şarap/ içelim mi?o başkadır.alır,sana verir beni..
-içmedin-içmedik!...
her dudağa yakışmazmış şarapmayhoş etmezmiş gönlünü.şarapla tanışmak içinşarap gibi kadınlar gerek.şarap gibi kadınları anlamak içinsaki değil,degüstatör olmak gerek...
—bir bardak daha mı?ııyvvv!kaybettiniz bayım,şu ucuz sarhoşluğunuzu da alıp/lütfen gidiniz..!
Saat beşe sekiz var.Saçlarımdan dökülüyor zamanKirpiklerim batıyor geceyeGözyaşıyla karışık bir intihar tasarısıYeni, bilinmedik bir çığlığa bırakıyor yerini .Nereden çıktı şimdi bu özlem derken,bu da yetmezmiş gibikabus gibi,koşuyor peşimden pusudakiSensizliğimi vuruyor yüzüme binlerce kez...Yapmayın!Canım çok yanıyor,Yapmayın!
AlacakaranlıktıGüneş henüz doğmamıştıKanadı kökünden kırılmıştı kuşlarınUçamamaktankendine sığınacak bir liman bulamamaktan daha ağır değildi gece.
Ah gece!Köpek gibi bir yalnızlığı salıyor üzerime..Saat beşe sekiz var.Ne korkunc bir saat.Gündüzün Aydın'lığından,gecenin dinginliginden uzakGitmek ve kalmak arasında sıkışmışTıpkı benim gibi,Ne yöne baksa,çıkmaz sokak...
ay sustu..bulutlar çekildi gecemdengüneş doğdu sabahlarımahatta o bitmek bilmez kışlarım da bittidört mevsim bahar geldi dallarıma..çiçek-lendim,tazeledim o sevgilinin koynunda..
ateşi yaktı, kavurdu .Saba melikesi, küllerinden yeniden yarattı kendini...
Şimdi bir dag kenarındaYa da bir su kıyısında olmalısın.Mavinin özgürlugündeYeşilin sakinligindeBeni sorarsan sevgilim,bende hala hala kış işteDedigi gibi şaiirin;"Kulağım kirişte"/Hiç bir şeyin diktatörlüğünü kabul etmedim üzerimdeFakat bu kez başka,Sen başkasın,Içimde kendiyle çarpışa çarpışa büyüyen iktidarınVe üstüme gelen herkeslere,kulak asmadan,Sana nasıl boyun egmeliyimi tasarlayanÇılgın bir deliMağlup bir rüzgarım artık ben.../Beni sorarsan sevgilim, bende hala kış işteEsiyorum vakitli vakitsiz başındaIcimde sana ait ne varsaÜzerime gelip korkusuzcaSanki güçlerini deniyor ...
Ve ben mavi denizlere yüz dönmüşSelam vermiş sıradağlaraTeslimiyeti yaşıyorum..
Sahildeyim...Emma Shaplin çalıyor kulaklarımda."spente le stelle" ;Yıldızlar kapalı...
Martılara bakıyorum sonra.Bedenimi ruhumdan önce terketmiş yüreğime benziyorlar.Boşluğa kanat çırpıyorlar.Bilmiyorlar..Ve bir gemi yaklaşmakta kıyılarıma.Ama ben bu geminin yük gemisi mi,Yükümü hafifletecek gemi mi olduğunu kestiremiyorum...Yıldızlar kapalı.Korkuyorum...
Kızıla yatmış gün…Tüm fidanlar solmakta..Katre katre kararmakta gün..İntihar ediyor ağzımdan dökülen her sözcük.Pervasız bir aşkın.Vefası da olmaz demişler.Duydum ki;Ağzına sakız olmuş her kahrım.İnsanlığında bittiyse eğer…Gerek yok yaşamaya.Yakın memleketi…
İnsanlığına hayranım diye.Sen deli divane mi saydın beni kendineBenden aldığın kadınlığıma ne yazık ettiğimi,Geri alabilmenin ne de büyük bir zafer olduğunu,Sana borçluyum.
Dilime gelen onca şey varken.Haykırmak isterken ahlak saydığın ahlaksızlıklarını.Onca bencilliğinin farkındaykenSusarak, bile bile safı oynamayı,Sana borçluyum.
Saçımı süpürge ettim evine.Hüznümü mürekkep eyledim kalemime.Saklanıp da bir köşeye.Yazdığım tüm şiirleriSana borçluyum…
Sen akılsız mı sandın beni garibim diye.Kalbimde sızı, sızı üstüne...Her şeyi görmezden geldiğini bilsem de.Yaralarımı tek başıma sarmanın değerini,Sana borçluyum.
Cahilden kaçtım hep zarardır diye.Oyalanmadım senin ıssız sahnelerinde,meyhane köşelerinde…Yazdım, okudum, çizdim amma;Kelimelerin kiminde ne de kifayetsiz olduğunu,Sana borçluyum.
Uğrunda çok zaman kaybetsem de.Zamanın dışında bir yerlerdeBağımsız, mekansız ve sırtını kimseye yaslamadanGücünü kendi yüreğinden alıp, tek başına yaşamanın değeriniSana borçluyum…
Yüzünde alaycı bir küçümsemeyleArtık hiç bir işime yaramıyorsun dedin,! git diye.Arkamdan ihanet/nankörlük hançerini yesem de.Ben en güçlü gidişlerimi,Sana borçluyum.
Hadi uç göğe bebeğim.Benim güzel kedim!Bal gözlüm, BALLIŞ'ım.Güzelliğine meftun, huyuna hayran olduğum.Sen günahsız bir cennet melodisiydin.Ait olduğun yere gittin..Ben de senin gibi üç günlük ömürdeyim..Hiç gelmeyecek sevdiceklerin yolunu beklerim.Yoruldum!Çok yoruldum annem...
Hadi beni de al yanınaHadi gel pisipisim,uzat patini bana.Sensiz nefes alamıyorumHayat çok üzerime geliyor .Sanki ömrümün son günündeyim...
Yolu kesilmiş çizgiler bana göre değil.İşte bu yüzdenTam da bu yüzdenEn sevdiğim şeydenÇamurdan vazgeçtimBundan böyleSadece üç nokta var fırçamın ucundaSonsuzluğa dökülen...
Dilim mi?Dediği gibi bilgeninBundan böyle fırçam, 'dilimdir' benim.
Umrumda değil hangi dinden kovulduğum.Ve umrumda değil hangi tanrıçayı gücendirdiğim.Hangi kör kuyularda yandığım,umrumda değil hiç biri...Umrumda olan bir tek sen varsın.Ve bilmem ki sen,hangi kadının koynundasın.
üşüyorumdön bana...yaşayabilmem için,beni sarman gerek.
İtinayla seçilmiş kelimelerGit yada kal arasında kararsızCümlelerin bile kafası karışmışkenSıkışmış, mora dönüşmüş dudaklarımınVe rengini soğuk bir bakıştan almışteniminTuzlu ve metalimsi ıslakladüşünmeden bir yıldırım gibi düşmesi hikayeneNe büyük bir delilikti...Ve ne yaparsam yapayım, sana olan sonsuz sevgim bilehavanın sisli gövdesindeGüneşi yeniden sürkleyemiyor günümüze.Bede yoruldum!Bende yoruldum!Ben de yoruldum!
beklemekten...
Şimdi dikişsiz bir sevda gerekli banaGökyüzü kadar açık ve hür!Güvercinlerin kanadına yamanmadan,Eğreti durmadan üzerinizde!Koynundayken bile yabancılaşmadanKorku odasının figüranları gibiBir sahnede hem başrol, hem deen korkulan olmadan.
Hırpalanmış ruh kokuları gelmeden burnumaDüşlerim hala yıkılmadanKontrolsüz doğa şartlarında,Bir tufana dönüşmeden,Ezilmeden sert kayalar altında.Sürekli sağanak yağışlar yemeden...Her sözümün küfür sayılmadığıHer dokunuşum bir bıkkınlığa dönüştürmedenBasınç dolu bir yürekte vurgun yemedenKendi kendimi tarihin gazları arasında zehirlemeden.Yani senden, kurtulmalıyım!
Işığımızı boğup kırılgan renklere dönüştüren sevgilinin ellerinde,Kasvetli bir tabloya dönüşmedenBoğazım kurumadanİçim tükenmedenLirik bir türküye dönüşmeliyim hemenKi bir kıymeti olsun söylediklerimin.
Bulaşıcı acılar sızıyor ruhumaGit gide, sivri, kristal bir soğukluğa dönüşüyor her sözün..Canıma batıyor...Ve bunun tek yaratıcısı benmişim gibiBütün hesaplar bana kesiliyor...Ne yapsam borçluyum
beni seviyor!..zehiri yavaş yavaş veriyor kanımabunu anlıyorumkurbanını önemsiyorbunun için ona minnettar olmalıyımfakat bilmediği bir şey varyüksek doz zehir kalbi durdurur,öldürür,fakat daimi zehir enjekte etmekönce süründürürsonra yine öldürür..
saçlarının içinden güvercinler uçuran kadın.bütün antik acılarını gömmelisin artık tarihe.ki tarih bütün acıları içinde barındıracak kadar arsız ve bir o kadar da sadıktır...avuçlarının içinde titreyen yüregini salmalısın artık göğe doğruki gökler tüm aşıkları bağrında saklayacak kadar engin ve merhametlidir..salmalısın artık sahiplenmeye korktugun duygularını okyanuslara doğru..okyanuslar sevgiden coşan bütün nehirleri koynunda birleştirecek kadarasil ve derinliklidir.
Bildiğim bir zaman varTüm zamanları anlamsız kılanTek bir "an"Seviyordum seniBundan emindimDeniz aşırı yollardan geldimBir tek gözlerin için.Sonra bir korku kapladı içimiSöylenemeyen her sözcükBoğazıma düğümlendiGözlerimden akan damlalara yüklendi kelimelerVe sessizce fısıldadı ruhuna(Lütfen beni bırakma)....Ve karıştı özlemler tenindeki tuzlu suya...İşte o "an", durdu zaman..
Dalarken dalarken gözlerineBirden unuttuk iki kişi olduğumuzuTanrı da bıraktı seyri!kapattı penceresini.Biz hala çıplaktık.
desem ki;benim de ümidim vardı.istiridyeden zorla oyulmuş inciler gibi,sen gibi kokardı,desem!inanır mıydın?
ne işe yararherşeyi kaçırmışlığımızdan bahsetsek şimdişimdinin tozlu raflarıve geçmişin altın çağındatüm zamanlarıma nüfuz eden sen,hiç bir yolun sonunda yoktun..Ne diyelim!göğsünde huzur da nasip değilmiş bana.
nasip değilmiş hiç bir düşümüziçin için yanan sevişmelerimiz,ne acı!nasipte yokmuş hiç biri.sevdiğim her şey gibi,bizden gitti.
dudaklarımın kıvrımında senden kalan o iz,acıtsın diye canımı, hiç gitmedilerneye yarar şimdi resmlerdeki öpüşlerim..hepsi, zamanın çatı katında çürüyüp gittiler...
desem ki;benim de bir zamanlar ümidim vardıümitler şimdi yerini, hüzünlere bıraktı
ah hüznüm !benim aşifte kadınımnasıl büyürsün koynumdaöyle vakitli vakitsiz, nasıl da okuyorsun canıma..
kızgın güneş,deli rüzgar!üzerinde sevişmek nasip olmamış döşeklerin, çürütmüş şiltesini...gözyaşlarımdır bağrına düşen toprağınyağmur sanman ondandır.ha çatladı, ha çatlayacak acının tohumlarıben yeterince ağladım ikimizin yerinesen sil gözyaşlarını..
biliyor musun sevgilimbenim hiç ümidim kalmadı !bir türlü vakit gelmedimevsim dönmedihem bak!güvercinler de terkediyor şehri.
Aşk kördür..Aşk acıdır..Aşk acımasızdır..Aşk varolanı öldürmektir..Aşk ateştir..Aşk yanmaktır..Aşk yanlızlıktır,aşk en çaresiz yanımızın dışa vurumudur.Aşk geçicidir..Ben seni tüm bunların dışında seveceğim.Seni aşkla yok etmeyeceğim..
Beyaz umutlarla işlenmişsin tenime,Seni yazıyor seni anlatıyor her bakış,Okuyorum gözlerinde hayatın alfabesini,Anla ki kelimeler sende yürüyor Ve kitabını yazıyorum varlığınınO varlığın ki içimde yemin kadar büyükBir sen varsınve anla ki içimde;Seni sevmek için çok sebebim var.
Benim şehrime yağmurlar yağardı.Kaldırımlardan duyulurdu acem çığlıklar..Benim şehrimde hüzünlü insanlar da vardı..Eski bir şehrin ıssız steplerinde söylenirdi yanık türküler.Çığlık çığlığa dövünürdü rüzgar…Biz dans ederdik çırılçıplak..Üşürdük yalnızlıktan/ sarılırdık sımsıkı…İncelip uzayan yollara bakardım sonra.Dalar giderdi gözlerim..Her yol sana çıkardı.Sorardım ara ara kendime.Sahi,nasıldı, senin şehrinin sokakları..?Hiç yürüyememiştik uzun uzun/ konuşamamıştık…Kahverengi ağaç gövdesine benzeyengözlerinde,Kaç sincap sevişirdi eskiden.Ve toprak kokusunu anımsatırdı saçların..Ellerin boya kokardi.Unutmadım, unutamadım..Hepsinden çektim içime bu sabah yumdum gözlerimi,katre katre teninibir huzur, bir huzur aldı beni içine…Bir uyku, bir uyku aktı gözlerimden,Sanki asırlar geçti..Sen bilmezdin,Senin şehrinden her sabah, güneşi sürüklerdim ellerimle..Isıtırdım donmuş yüreğimi...Sen bilmezdin.Ama ben seni bilirdim....
seninde bir şiirin olmalı...sustukların;susamadıkların..sevdiklerin;sevemediklerin...sevipde,sevmeyip de söyleyemediklerin...
senin de bir şiirin olmalı mutlaka..dilin yaralıykenhaykırabildiğin...bırak dolaşsın elleri sözcüklerin, öfke dolu yürüğinde..sen suski, o konuşsun....
seninde bir şiirin olmalı mutlaka...ıssız bir köşede can çekişirken ruhunkurtarıcın olmalı...
gözlerin neden bu kadar yaşlı bakıyor küçük kızneden bu zamansız büyümendalından koparılan çiçek misalineden bu kadar solgunsun
nedir senin terazini bu kadar hafif kılanneden vermez hayat sana hakettiklerinidilinde şarkın neden hep yarımdansının ortasında üzerine düşen bu kara gölge de ne?
hangi hayaletin kirli elleri değdi senin de rüyalarınagözlerinden süzülen yaşlara neden kimse çare olmadı
sen herkesten önce büyümenin yolunu bilirkenneden dinazorların ayak altlarında ezilmen
haydi kalk ayağa küçük kızhayat senin sandığın kadar acımasız değil
sadece sen yenilmedinyanlız da değilsin.çünki tıpkı senin gibi inatla şarkılarını söylemeye çalışan bir sürü kız çocuğu var,!
Nasılda büyüyordu içimdeki eksiklik.Ve hiçbir eksikliğim, tamam olmadı şimdi olduğu kadar.
Ben içimi boşalttığımı sandıkça,Nereden bilebilirdim ki içinin nice sırlarla dolduğunu.
Bir saba makamı dolanıyor sesimde..Makamı derbeder de olsa, sükun ediyor dilimde.Yüzümde sabahtan kalma bir tan yeli.Vuruyor yüzüme yüzüme, gizlenen gerçekleri.
Geceden korkmuyorum eskisi gibi.Yolumu bulmam için parıldayan ışıkSaçılıyor öncekinden daha da ileri.
Bir ben biliyorum gözlerimdeki dalgınlığın nedenini.Bir de uzakları gözleyenler.
Hava biraz soğuk.Üşüse de kulaklarım, donsa da ellerim,Üşütemiyor artık içimi,Yarı üşümüş, yarı kırgın bir çocuk olsam da.Takmıyorum artık kafama, gerçeği perdeleyen beremi.
Saklamadım üzerinde tek bir leke bulunmayan beyaz çamaşırlarımı,Hep öne öne astım temizliği görünsün diye.Saklayacaklarım olmadı, saklanacaklarım da.
Artık biliyorum, varlığın üryan,yokluğun kalabalık olduğunu.
Boş, temiz bir sayfayı silgiyle temizlemek zorunda bırakıldığımda anladımkirin, zorla dayatılanlarda olduğunu...
Veremeyeceğim hesaplarım olmadı.Kesilemeyen cezalarım.Aydınlığı gizleyen bir pervane olmadımYolculuğum hep güneşe doğru.Güneş yakmadı kanatlarımı, cehaletin yaktığı kadar.
Ve ben;Aydınlıktan nasibini almamış ruhlarınızdan kaçtım hep.Hiç korkmadım karanlıktan, sizden korktuğum kadar.Soylu sandığınız erdemlerinize,Soysuzluğun ne de çok yakıştığına,hiç bu kadar yakından şahit olmadım...
Bir yanı öbüründen habersiz kalbim.Ah yaralı kalbim!Bir yanı yorgun, bir yanı asi.Zamanın hızlı adımlarına yenik düşen ben.Arkasına bakmadan giden sen./Bende hep bir geçkalmışlık paniği.
Düşer mi çatıma bir gün sevdanın gölgesiÇürümüş balkon demirlerimde unutulmuş aşkSuları kesik gönlümün, iklimi kurak.Ben beklemekten yorgun düşen han!Sen gelene 'mey', geçene 'ney' sunan hancı./Başımda hep bir hasretlik esrikliği.
Günah işledim Tanrım !Hem de çok pahalı bir günah..Bedeli ödenmiş, hesabı hiç görülmeyen bir günah.Ben çok büyük bir günah işledim diyorum TanrımHem de çok güzel, tatlı bir günah.
Yangının başladığı yerde soyundum hasretlerimi,Hepsini çıkardım üzerimden.Tüm gemileri yaktım.Aramızda ne varsa yerle yeksan ettim TanrımAçtım sırtımı,Kırbacımı kendim veriyorum elleine.Hadi cezalandır beni.
Hep sorgulamışımdır Tanrılığını,Bil !Biz birimizde hiç buluşamayan iki kaçak.İki sevgili.Eğer sen benim Tanrım isenKi öyle olmalıSen bensenBen sensem eğerNedir bu aramızda günah dedikleriVe niçin bu kadar lezzetli…
Bu işin içinde başka bir iş olmalı tanrımBirileri ancak senin adına yalan söylemeli.
Eğer bana bakan sensenSana bakan benBen onu çok sevdim TanrımOnda da seni..
Hey sevgili!Meçhul sevgili!Bana Tanrının işaretiGörebiliyorsan eğer,Renklerini gözlerimde yaşamınDuyabiliyorsan ezgisini resimlerinde rüzgârınAşkını haykırmak geçiyorsa içinden,bir tek eserine bakanın..Ya da, dans edebiliyorsa kutupların iki ucunda bir kadınSevişebiliyorsa, dokunabiliyorsan bakir ruhlunaKarışabiliyorsaSular, sellere dönüşebiliyorsa yatağında..Kaygan bir duraksa beklenilen her yerBiletsiz de gidilibiliniyorsa o yolculuklaraBen torpili olmalıyım TanrıdaCanı cehenneme günahlarınHadi sev, sevebildiğin yerde...
Hey sen !Meçhul sevgiliGünahım boynuna vebal sevgiliUsulca kapat gözleriniDol, boşal..Doldur boşalt kızıl kadehleriAl fırçanı eline bana boya bütün evreniMerak etme tüm günahkar renkler sıcaktırsığacaktır içime/-Sevdim seni böyle tanrım...Seni daha da çok sevdim...
Bazen yanıtsız kalir çığlıklar.Nekadar haykırsanda içindeki özlemi,Taş duvar olmuştur sevgilinin yuregi.Tum hayat, tum kelimeler ona dogru aksada,Görmez olur gözü, duymaz olur kulağı.
Eyyy sevgili, senin göğunde hic yıldızlı geceler yok mudur,hep siyah yada beyaz mi yasarsin sevdalarini,Hic bir nedenin yokmu sevgiye dair?Hic mi gorunmez gozune cektigim aci?
Olsun;Aşkın ince bir sizi gibi acitsada canımı..Benim seni sevmek icin cok nedenim var......
Yazmak için çıldırıyorum yine..Ve kalemimin ucunda isyan oluyor her sözcük.Kendiliğinden..Ne oluyorsa bende, kendiliğinden oluyor.Dediği gibi şairin; ''Birden /bire''...En çok da kendim okumak istiyorum yazacaklarımıSenden önce..
Sanki içimde duyduğum her sesBilmediğim bir dilde,Bilmediğim bir yerlerden doğuyor içimeÇok ehl-i sohbet sayılmasam daKonuşuyorum sürekli aynı ''o'' sesle..Şey'li !, Sanki'li ! cümleler kuruyoruz karşılıklıBirbirini yalanlayan ifadeler..Sızısı kendinden menkul kelimeler..
Benim asıl söylemek istediklerimin harfleri yoktu.Belki de bu yüzdenTam da bu yüzden; hiçbir düşünce biçimineHiç bir davranış modeline mahkum değilim.Yer yer sakin bir saba rüzgarı gibi eserYer yer fırtınalar kopartırım içimde..Onda,Bunda,Sende..En çok da sendeBilirim kavgayı hiç sevmezsin sen.Fakat bahanemiz olur,De !!Savaşma, seviş benimle...
Herkesten bencilce sakladığım bir dünyam var içimdeSanki konuşsam her yer kirlenecek,Mahluklar sızacak içeriye.Sarı sarı dişleri olan insanlar.İşte bu yüzden sakladım kendimi bunca yıl.İkimize...
Bir tek ikimiz biliyoruz nefes aldığım yeryüzünüVe yandığım cehennemi..Sen !Sen !Önderim benim..YoldaşımYol arkadaşım..Sen vaktinden çok sonra gelen.Tabiatımın ressamı...
Ben de;Asfalt yüzü görmemiş topraklardan geldim sanaSanki Zeugma'nın bağrından kopmuş,
NiziptenYakılmış, tarumar edilmiş RİM şehrinin alevlerinden,Kendini küllerinden yeniden yaratmışAşkınla berduş..ÇıplakYarım..Tamamlanmayı bekleyen o çingene kızıyım ben...Hani ne yaparsan yap bitirmediğinİçine sinmeyen, eksik..BEN ve RUHUM =(Sen)Sen! Güneşim benim...Doğudan gelen...
İlahi bir şey olmalı hissettiğim.zaten böyle bir aşk dünyevi olamazMahşerle bir bağlantısı olmalı mutlakaBir yerlerde birlikte olmalıyız...Ya da daha önce bir yerlerde birleşmiş..
Dünya yansa umurunda olmayan ben.Senden gelecek iki dizenin dizleri önünde hıçkırıklara boğulan ben..Karmakarışık..Sana dolanmış.Teni tenine aşinaTanıdık...Ne güzel ilmek ilmek işleniyoruz birbirimize
Söyleyim;Ben yaralanmaktan değil deen çok yaralı kalmaktan korkmuşumdur.O yüzden gururla taşırım kabuklarımı tenimdeBu; ben kurtuldum demektir.Ama sen !Benim mütemadiyen kanayan yaram..En sevdiğim acım.Sen ki yaralı bir kurt gibi ağır ve aksaksın.Ve ince ince sızıyor yüreğime ağrın her gece..
Seni bu denli sevmek benim işim değilTanrının işi olmalı bu,bu senin işin olmalı..İşte benim cürretimin ve cesaretimin bütün kaynağı bu.İlahi bir aşk..İşte bundan dolayıdır ki;Şartların ve nerede olduğumuzun canı cehennemeBen senin olmanın bir yolunu mutlaka bulacağım...
Bir yerlerden başlayabilmeli insan.O kadar çok anlatacak şeyim vardı ki oysa.Ama ılık bir esinti,Sessiz bir sarhoşluk var başımda.İnsanı biraz suspus, biraz yorgun bırakan…
Kelimeleri çiğniyorum günlerdir ağzımda,Ağzımda büyüyor her sözcük.Söyleyeceğim sözlerin ağırlığındanDüğümleniyor boğazım,Yutkunamıyorum.
Çiğneyip çiğneyip tükürüyorum canımı yakana ne varsaBe hey diyorum..Be hey gafil.Sen aşkı yenilecek bir şey mi sandın..Sen onu yem mı sandın ruha..
Kalbimin çatırdama sesleri kaldı şimdi geriyeElimi neye uzatsam,Yakar oldu canımı.Bu kaçıncı diyorum,Bu kaçıncı yanılgı..
Kopyası verilmeyen bir sınavmış hayat..Soruları ise kişiye münhasır.Sanki yanımda değil de karşımda duruyor gibiVar gücüyle savaşıyor elimden almak için,Neyim var neyim yoksa yaşam..
Benimse bir erik dalına bile elimi uzatacak gücüm yokİnsan ektiğini biçer diyorlar.Utanmam bundandır, bakamaz olduğum aynalara.Aynalarda çokça yalanlar söylerdi oysa..Ya da işimize geldi, bile bile inandık bu yalanlara…
Şimdi kalkıp yeniden koyulamıyorum yola..Umudu çoktan tükenmiş bir insanın,Ve de her şeyin koca bir yanılgı olduğunu fark etmiş biriniNe geri döndürür ki hayata..Bana sakın zaman her şeyin ilacı demeyin. İnanmıyorum ona da…
saçlarına çiçek takan kızın çiçekleri soldu.aynı anda gök yarıldı,okyanuslar parçalandı,tanrının merhameti çekildi yer yüzünden.ve o geldi...gelmez olaydı...
Gözünüzü iyi açın.Bu gün hayatınızın son günü olabilir.Sarılabileceğiniz herşeye sarılın bu gün..Gülün, kahkaha atın, şarkılar söyleyin, şiirler dinleyin.En sevdiğiniz yemeği pişirin bu gün mesela.Geriye kalan hayatınızın her saniyesini bir şölene çevirin.Kaygısını duymayın bu gün hiçbir şeyin.Paranın, işin, pişmanlıklarınızın..Bombalar patlasa,mermiler yağsa da baş ucunuzda,aldırmayın onlara...Eğer tek bir mermi gelip sizi bulursa ki dilerim böyle olmaz sonunuz,Bunların hiçbirini yapmaya vaktiniz olmayacak..Çünkü yaşamak bu kadar tesadüftür bizim ülkemizde..
ben bir damla suyumbenimle başlayan hayattason perde benimle iner..doğumlarda sevinçölümlerde matemimHayat işte akıp gider..
ben bir damla suyumgün yakar bulut olurgöğe çıkarımsoğuk vurur yağmur oluryere inerimbuz kestiğinde her yanımkara dönerimkutsandığımda yeşil bereket,yargılandığımda beyaz ölümdür adım
ben bir damla suyumfiravun anıtlarındakölelerin teriadına abideler dikileno mahzun güzellerinmermerleri delen göz yaşıyım..
ben bir damla suyumvar oluşda ilk,yok oluşda son nokta benim...
Yüzümü dönüyorum rüzgara.Gittiğin diyarlardan kokun gelirmi diye acaba...Ama yalancı herşey gibi ruzgar da! ...Oysa ben seni asi fırtınalara saklamıştım.Gelebilesin diye her sonbaharda.
Sonbaharın derinliklerine saklanmış bir sızı.Yenileyen kendini her yaprak dökülüşünde.Fakat uçuşacak yapraklar birgün, bahar gelecek.Eriyecek karlar, toprak görünecek.Ve ben yine çıplak kalacağım sızılarımla.Tüm meyvelerini dökmüş ağaçlar gibi.
Ne yana dönsem sızlayan yürekler.Kendinden yorgun hikayeler.Kimsenin kimseye el uzatamayışı.Kaderdir deyip geçemiyorum üzerinden,Çunki yaralarımızı kendimiz açıyoruz yüreklerimizde.
Sor/ma!Yuregimin kıyısında kocaman bir dalga.Salar beni sarp kayalaraTerbiyecisidir deniz uslanmaz aşıkların.Vurur da vurur ha...
Dilde tarifin yok senin..İçimde nârın..Her duygum, sana bin rezaletim olur.Utanırım.Kelimeleri olmayan sözler devardır der ya Mevlâna..Şimdi o sesi dinlemekteyim usulca..Yangının geçer geçmez başımdaDüşeceğim, düşünün beyazına....
çarparsın, bölersin ve çıkarırsınama çıkamazsın bir türlü,hayat denen girdabın içinden.sonra bir bad-ı SABA eser başındaalır ne varsa elinde kalanbırakır yüreğinde...üşütür ve dayanılmaz.yere düşse,kırılır buza kesmiş bedenin ...ama herşeye bedel,soylu bir yalnızlıktır bu.Ve ÖZLEM ancak soylu ruhlara yakışır ...
Hey aşk!Hani biz dosttuk.Bana dokunmazsın sanmıştım.Kaç yerinden vurulur böyle bir kadın.Kimsesiz bir kadının kaç kişisi olabilir bir adam.Kalbimiz mi?Aklımız mı daha erken sarıldı birbirine?Şaşırdık...
Biraz sevinç, biraz korku biraz da öfkeyleNasıl dolanabilir iki ten birbirine..Utanmadan, usanmadan...Damlalar dökülürken alınlarımızdanKaç çığlığa gömüldü inlemelerimiz.Aynı anda kaç şarkı söyleyebilir bir yürekO öğrettin...
İnce kıyım yürek sızılarım benim.Nasıl dönüşebildi resimlere?Tüm portreler nereden bildiler beni?Nasıl hazırlandılar gelişime..Ve ben herkesten evvel nasıl seyredebildim acıları gözlerinde...Nasıl som.Nasıl toprak,Nasıl bereketliydi renklerin.Bedenime çizdiğin o resim...Anlattıkları ellerininÖpüşlerin!Hepsi bir madalyona dönüştüler göğsümde.Ve kirpiklerinden dökülen mazimDenizine varmış nehirler gibiKarışıyorduk sana...
Hangi güvercinler şahit oldu sevişmelerimizeNeden hiç ürkmediler, uçup gitmediler...Her gidişe şahit kıyılardaki bu tekneler de ne?Ne ile yüklendiler.Nereye saklandı o çingene kızAramızda duran zamanNereye gizlendiler.
Neyle körüklenmişti aşkın fırçası.Ve bizden neler yansıdı aşk şoveline.Kimse bilemeyecek.Satışa çıkmayacak aşkımızBağrımda bir bebek gibi büyüteceğim seni
İçeri ilk girdiğimde huzura dönüşen o kokunHangi tütsünün nağmeleriydi öyle..Neydi bizim hikayemizin adıVe senden öncesi şuurumdan nasıl silinip gitti.Yasak elma dedikleri şey neden bu kadar lezzetliydi.Hangi sevişme bu kadar meşruHangi aşk bu kadar yasal olabilirdi...Zerre kadar yanmadı içim.Günahkar da hissetmedim...Yatağında akan su misaliSanki evimdeyim...
İnsan en çok evini özlermiş derlerBil ki;Hiç bir ayrılık yakmayacak canımıBir kelebek tozu kadar silik ömrümAyrılığın en sahih kıyısında uçuşurken...Söyle ressamım?Nasıl gidecek ellerinGidişimin resmini yapmaya..
kelimelerin en güzel dansı sözlerin olsa bileo dansı güzelleştiren müziğin sesi, kalbindir...Yaşam yüreğini anlayacak bir şarkı bulamazsa,sözlerin sadece bir metindir.
Oysa her söz yüreğini kıpırdatan birer senfonidir...
Bağladım göz pınarlarımı tüm denizlereAkan sular gözyaşımdır bilesin.Hangisinde yüzersen yüzHangisinden içersen içTenine değen her damla, ben olacağım.Sana gelmek zor değil artıkYeter ki sen, bir suyun yanında ol...
En yorgun yerinden vurdular zamanı.Geceler mi daha uzun susuyorduBen mi.Bilmiyorum..
Gündüzler zehirdiGecelerim bir top gibi ağır.Bir de sen susunca,Bütün balıklarım ölüyor…Susma.
Tüm cepheleri işgal edilmiş komutan gibiyim.Öylesine yorgun.Öylesine dağınıkÖylesine yaralı.Umuda atacak tek kurşunum yok.,
Sırtımdan yemedim.Gözümün içine baka baka vurdular.Hangisi daha haince düşünmedim.Düşlerimin en inandık yerinden vurdular beni.
Oysa ben baharlar düşlemiştim gözlerinde.Hiç bitmeyecek baharlar.Bir çocuk kadar saftımHabersiz;Vurdular beni.
Şimdi senide susturdular.Kayboldu kulaklarımdan sislerimi dağıtan namelerini.Ne olur susma.Bir tek sana inanmışlığım tutuyor beni ayakta.Yalvarırım;Birde sen susma! ! !
ve adam düşündü..düşündüğü aşktı..sevi geriden gelen coşkun bir ırmak olmalıydı..
derleyip tüm düşüncelerinisustu sonra....ne güzel bir susuştu o.../o aşka susurken ben aşksızlığa sustum..meydan okudum tüm çığlıklara....artık hayat benim için,sana gelen yol oldu...eğer kalbimde sen yoksan,varlığımında anlamı yoktu...
Ne için büyüyorsunuz,ne için gelişip geliştiriyorsunuz.Dunyada olup biten rezillikleri daha iyi anlamak icin mi?Eğer öyleyse ben yok olmayı seçiyorum.Artık kimliksiz ve yok hükmünde bir sülüetim ben.Taki ruhumu sonsuz sevgi seline teslim edene kadar... Hoşca kalın dostlarım ben bu gün kendimi terk ediyorum..
Şehirler gelip geçiyor içimden.Otobüsler, terminaller...Kimbilir en son hangi şehirde kaldım.Kimligimi hangi sehirde bıraktım.Sahi enson hangi şehirde kayboldum ben.Yordum/Yoruldum.Sevdim/Seviştim.Ve yenildim...
şiir;yalnız bir kadına tertemiz örtü olabilir.kurak ve gün görmemiş bedenine dolabilir usulcadualarını arşa uzatabilir, tanrılar duymasa da.Ve güneşe çevirebilir solmuş yüzünü,güne bakanların...
Şiir deyip geçmeyin sakın...kurşuna gerek kalmadantende iz bırakmadankılıçtan keskin, sırattan ince hislerleyani bir şiirle,vurabilir insan kendini.
insanı hazırlıksız yakalar sözlerin orduğahıtutsak alabilir dipsiz kuyularda..bir sırtlana dönüşebilir kelimeleryavaş yavaş deşer yüreğini..
siz iyisi mi.şiir deyip geçmeyin.korkun sözlerin tufanındankorkun şiir yazan kadınlardan..adamlardan..onlar hiç bir şeyi boşuna sevmezlerve de yazmazlar...
her ne kadar acılarla yogurulmuşsada bir şaiirin hamuru,daha ne kadar acı biriktirmeliyim seni anlatmak için.nasıl bir kaplumbağa ters döndüğünde sarılırsa duaya,bende çaresizliğimde sarılıyorum şiirlere ve sana..
güzelliğin çok göreceli bir kavram olduğunu,çirkin bir adamı sevince anladım.aşkın bir yüreğe ilmek ilmek nasıl dokunduğunu,ve yaş kaç olursa olsungözlerden bakan çocukluğun heyecanını..tahtaravalliye binmek istiyorum,körebe oynamak...
Ruhu şarkı söyleyince insanın,Beden ona eşlik eder...
Ve şarkı söylemek içinHayat denilen bu kısa sahnede,Basmak lazım tüm notalara
Ahlak arkasına gizlenen ahlaksızlıklardantüm prangalardan kurtulduğunuzda,bir su gibi duru olduğunda zihninizbu kez de hayat size şarkı söylemeye başlar.
İşte o anda açılır bütün gizemli kapılar...Tanrı dediğiniz şey;mutlu,sevgi dolu,küçük,masum bir çocuk...
Aşk demişti yaşamın bütün tanrıları.Aşk uğrunadır demişti bütün yanılgımız.Yangınımız ondandır...Bazen ulaşmak o ışığa, sonsuzluğa koşmak dolu dizgin, coşmak..bazen de çekilmek, korkmak alevlerin kızıllığından/hiç olmak.Bazen de,yaşama tutunmak için tek şansın olantapınakların en görkemlisini inşa etmek yüreğinin ıssız köşelerine.Yok saymak...Örmek tuğla tuğla mağbedini..Unutmak./Aşksız ve ve umutsuz yaşamak.Lanetlenmekti belkide./Kendi bedeninden vazgeçmek gibi bir şeydi bu.Yaşamak anlamsızdı sevgiden almayacaksa ömür nasibini /Özün söze küsüşü, kabuğuna çekilmesi gibiydi belki bir bilgenin.Bu o öfkenin susma biçimiydi.Kabuk hikaye...Yoksunluğunu bilmek ve değiştirememek kaderini.Oysa herkes biraz yalnızdı.Biraz çıldırmış.Aşk değildi aklı baştan alan.Baştan çıkan akıldı..Ve onsuz akıl beslenemedi, ruh aç kaldı,Susuz kaldı o meyvelerin dalları.Belki de çiçek açamayışımız ondandır.Ve tanrıların çekilişi içimizden ...
Gökyüzüne benzetiyorum bakışlarınıYüksek, mağrur ve hüzünlü.Baktığım her bir iyiliği seninle ilişkilendiriyorum,Olan her güzel şeyi sende keşfediyorum.Yağmurların yağışını,Dökülüşünü damlaların gökyüzünden.Özgürlüğü anımsatan gözlerinde,bir sınırın bitişini,yeni bir hayatın başlangıcını..Göz bebeklerinin çerçevesinde hapsolmuşluğunu,Kopuşunu ekvatorun aydınlanma çemberindeHer şeyi tuzla buza çeviren bakışlarınıİradesizliğimi,Sana karşı koyamamışlığımı seyrediyorum...Verdiğin şey acı mı, zevk mi birbirinden ayırmıyorum."Kahrın da hoş senin, lütfun da"...
Seyre dalıyorum alemleri göz bebeklerinde..Gözlerin bir volkan,Bir yanardağ etkisi gözlerin..Gözlerinin renkleriyle tonlanmış bir gezegeniBir uydunun yörüngeden çıkışını,Doğanın tüm oluşlarınıTüm gel git olaylarınıVe dahi toprağın ayağımın altından kayışını,Gözlerinle ilişkilendiriyorum,hayata dair olan biten ne varsa..
Nasıl oluyor da iznim olmadan böyle besleyebiliyorsun içimde.Ömrü çoktan bitmiş bir yıldızın ...Büyüyen, büyüyen, büyüyenVe kendini yok eden bir evren misali.Kendinde yok oluşumu izliyorum gözlerindeŞimdi seslensen bana, sanki tarih değişecekZaman kendini inkar edecekVe asırlardır sende kalmışım gibiVarlığımı misafir edecek bakışların.Yorgun bir saati misafir eder gibiaynı yönde, bir gidip, bir geri döneceğim sana...
Gördüğüm her canlıyı seninle ilişkilendiriyorum sevgilim.Bir elma ağacına benziyor gövdenDünyaya sonradan dikilmiş .Peşinden bin ayet gönderilmişYapma! derken dünya alem.Bitki, böcek, melekBütün hücrem,Bütün atom altı varlıklar düşman kesilse de banaYasak meyvelerinin tadıyla doluyor.Bir kızıl elma.
Tüm varlığımı inkar ettiren.Aklımı başımdan alıyor.Günahların en büyüğünde kutsuyorsun tenimi.Oysa tanrı bile inkar etmişti biziYalnız bırakılmıştı Ademle HavvayıSanki aşk denilen o ateşi kendi yakmamıştı.Herkes ne kadar da yalnızdıoysa,hayat böyle kurgulamıştı...Tanrı bizi kandırdıAşk denilen o büyüyü başımıza musallat edip,Tanrı bizi aldattı.Tanrı; seni de, beni de ateşiyle yaktı.Tanrı bizi kandırdı...Tanrı bize yol göstereceğineTanrı bizi bu amâk-ı hayalin içinde yalnız bıraktı....
Beni senin şehrine bağlayan Sen değilsin artık, bir kabristan. Kendinde uyumuş, kendine uyanmış. Yaralarım hiç iyileşmedi. Sen bende var oldukça. Aşk; boş yere çıkılan bir yolculukmuş, Şimdi anlıyorum. Yanlış bir yere uğramamış senin sevdan. Karanlık yolları seçmek. 'Güneş 'değilmiş ışık saçan Aydınlık benim gözlerimden. Kuşlar değilmiş birbiriyle oynaşan Aslolan rüzgarmış, kanatları çırptıran. Uzun bir yolculuğa çıkmakmış ömür denilen Gelip giden hiçbir şey var var sayılamaz. Ellerinde şekillenen zaman Benim kayışım, Kurgusuymuş bu hikayenin, her şeyin yalan. Resimler yalan, Desenler yalan Benden başka herkes biliyormuş hepsinin masal olduğunu. Her şeyin boğazıma dizildiği şu günlerde Hadi, bana bir şeyler söyle, yalan olmayan Hadi! bana, gerçek, tek bir söz et. İnanmam, yaşamam gerek..
sallanıyorum,ruhum sallanıyor...derin bir fırtınanın bıraktığı harabeler içindekendimi arıyorum...yanlızlığımı bile özleyeceğim hiç aklıma gelmezdiinsan ugultuları yerinesonsuzluk, tınısını duyduğum kulagımda,tek kişilik bir acının içinde, kıvranıyorum tek başıma..
tek kişilik bir aşktan arta kalantek çatılı bir harabeyim ben...
Bir kadın bir erkeğin erkekliğini üzerinde test edeceği bir merci değildir.Bir erkek erkekliğini ancak başka bir erkek üzerinde testedebilir.Kadınla sadece bütünleşir...
Herşey büyüyor, değişiyor ve gelişiyordu..Sonra dedim ki kendime;ben bu hikayenin hiç bir yerinde yokum.Ve seyirci kalmışım tüm olana bitene.Kenarda...kıyıda...köşede...
Akar/su olmak,dingin bir su olmaktan daha evlaymış.Su durduğu kapta kokabilir,ya da çürüye bilirmiş.
Görünmeyen, tutulmayan sert rüzgarlar yonta-bilirmiş sert kayaları.
Ve yonttuğu gibi kayaları,yonta-bilirmiş insanı da, fırtınalı hayatlar...
—bir insan, şartlarının zorlaşmasıyla değil temelinin bozulmasıyla değişirmiş.
teşekkürler rüzgar,bana bu büyük sırrı verdiğin için...
bir şehrin tarihçesinde ihtilal,ve bir tenin geçmişinde işgal varsave yokluyorsa devriyeler yerli yersiz şilepten bedenini.o şehir yıkılıyor,birileri bir yerlerde ölüyor demektir.
TOPRAĞIM KADERİM DEĞİL, KEDERİMDİR BUNDAN SONRA...
( İster killi ol, ister humuslu)
Ansızın bir yaprak düşer ayaklarına.Omuzlarında hissedersin yükünü.Küçücük bir yaprak dersin.Ne kadar ağır olabilir ki?
Hem ömrünün yazında,Bu kopuş da neyin nesi?
Zamansız bir şiir nasıl düşerse yüreklereZamansız kopuşlar hatırlatır kederini.
-Bu coğrafyada ''Kader'e'' yer yok !'Keder' var diye fısıldaşır toprak ...
-İlk kadınlar koparılır dalından.Sökülür kökleri vatanından.Tam bitti derken, yeniden doğurur toprak tohumunu...Şaşar kalırsın..!
Sen haykırırken avaz avaz sustuklarınaKara'lar giyer insanlık, sarılar bağlar doga.İki damla göz yaşına sığınmış derin bir hüzün,Ok gibi batar göz kapaklarına.İçerden dolar taşarsın da,Bir türlü akamazsın dalında solanlara.
Giden gitmiştir artık.Geçmiş ola...
Kaçabilmek için kaderinden.Saçlarına tutunmuş yahut,Ayaklarına kapanmış bir yaprağın hikayesi düşer parmak uçlarına!Eğilirsin kaldırmak için.Tırnaklarınla yeniden batarsın toprağa.Eğildikçe büyürsün 'küçüldüm' dediğin anda.
Oysa ki;Minicik bir tohumun ağırlığında ezilebilirmiş insan, aç kaldığında...Veya;Başka diyarlara göç edebilirmiş, kardeş kanı aktığında.
Söyleyin bana?Bu bir tek benim mi nazarımda?Onca havarisi varken Tanrı'larınızın.Bu adaletsizlik bir tek ben mi U MU R U M D A ?
_Hani Asya' nın bağrından kopmuş Özce kız var ya?Türk kızı!
Dil'inde türlü türlü hileler.Kılıçlar kuşanan bir zaman.Kılıçtan geçen sanra..Hangi örtünün altında korur iffetini.Ya da hangi firavunun nikahında aklar kendini,Bilinmez...
Sorarım insanlığa?Dokuzuna yeni basmış,Kırkını görememiş zoraki bir kadının,'Hayz' mıdır umrunda olan,'Haz' mıdır yoksa ?
Ah Bilge kız,Ah Gülce kız,Bir zamanlar özgürce koşarken atını 'bakir' vatanında,Bekaret bir tek topraklarınla anılırdı.Şimdi namusun, insanlık pazarında...
Sır gibi saklarken kendini,'Kapkara', sözde zırhlar ardınaKaç vergi gerekir teninin tek zerresine nefes aldırmaya.Kurdu gövdesinden menkul,Yemişi dalında kurutulmuş bir ağacı yaşatmak için,Kaç Coğrafya gezdirmek gerekir daha.Orta Asya'dan Anadolu'ya,Kaç iklim değiştirmeli,Ölüm kader sayılmayacaksa?
Ne acıdır ki;Türlü türlü çiçekler sığdırıldı da saksılara,Bir tek insan (lar) sığdırılamadı dünyaya.
Daha kaç savaş götürür bu adaletsizlik bilinmez!Kaç yaprak düşmeli daha dalından.Ve kaç asır susmalı, susabilir insan?Tek bir 'erk' doğuracak dişi kalmadığında.
Ben erkeğim diye övünüp gezinenler var ya,Hangi kadının kucağında sevilip okşanacak, Anaları bile 'yok' sayıldığında...
Sayenizde ;-"Toprağım kaderim değil,Kederimdir bundan sonra...
tükeniyoruz her gün tükendiğimizden habresiz.yoksulluğumuzun adı bile unutur olduk.hangi acıyı saralım, şaşırır olduk..kurtlar bile inebildiyse şehre.sahipsizsin ülkem, yak türkülerini..
eger damla damla azaltılıyorsa bu gün bu milletbir yerlerde çoğalıyordur unutmamak gerek.
Nefes alırken içime dolan havaya teşekkür ediyorum...İçtiğim suya...Yoldan geçerken başını okşatan kediye.Kendini sevdirmek için binlerce sevimlilik yapan köpeğe...Yediğim ekmeğe saygı duyuyorum, buğdayda teşekkür. Onu soframa getiren her birbiriye minnet...Ağaca şükran duyuyorum, yemişe hayret...Bana bu güzellikleri tattıran o büyük sanatçıya derinden minnet duyuyorum...Özür diliyorum ayağımın altında ezdiğim topraktan, çimenden. Görmeden bastığım hercanlıdan af!Soframa gelmek için canından olan balığa, koyuna, ineğe minnet duyurum, hem de çokbüyük bir minnet ve de utanç ...Sütünü benimle paylaşan kuzuya teşekkür ediyorum...Geleceğini elinden aldığımız çocuklara, vatanımız için canından olmuş şehitlere,gazilerimize, sınırlarda nöbet tutan askerlere, uyku bilmez polislere, doktorlara,hemşirelere karşı çok büyük bir utanç duyuyorum...Utanç duyuyorum ATAMA karşı.'Dünyanın' herhangi bir yerinde herhangi bir canlının canı yansa, benim de canımyanıyor, kahroluyorum ...Ve ben hala kendimi yetersiz ve suçlu hissediyorum.GERÇEKTEN..!
birden irkildim!etrafıma baktım,her yer normal görünüyor.Her şey olması gereken yerde vegün yine aynı gün,Güneş aynı yerinde.kuşlar daldan dala konarken;karıncalar telaş içinde, bir oraya bir buraya koşuşturuyor...Kaplumbağa henüz dans edemiyor,ateş böceği zamanı şaşırmamış,mevsim hala bahardı…Benim dışımda her şey doğasına uygun hareket ediyor,bu büyülü seremoni içinde herşey birbiriyle uyumluydu.Kulaklarımda uğuldayan rüzgârın sesi,olağan şarkılarını söylerken,birden irkilivermiştim…O gün rüzgar gerçeğinden uzak, yalancı melodilerle esir almışken düşüncelerimi,birden bire ritim değişmiş,yeni, bilinmedik bir şarkının anlık esareti içerisine girmiştim.O ses kulaklarımdan süzülerek düşüncelerim içine sızmış,kılık değiştirmiş, bir sülüet gibi gözlerimin önüne serilivermişti..Nekadar uğraşsamda, görmezden gelmeye çalışsam dagerçek, yalın bir çıplaklıkla gözlerim önüne duruyor,benimle hesaplaşmak ister gibi gözlerini bana dikmiş,bunca yıl kendine yalan söylemekten bıkmadın mı dercesine,suratımda dürüstlüğe ve onun dayanılmaz sonu olan pişmanlığa aitküçücük bir ibare arıyordu.Bu kadar kendine geliş benim için fazla ve kabullenilemezdi.Garip bir korku ve endişe içinde, düşlerime tecavüz edilmişçesine acı çekiyordum.Hemen kendimi taparlamaya, gördüğümün bir düş olduğuna,gerçek olmadığına inandırmaya çalışsamda başaramadım.Karşımda duran şeyin Medusa’ nın insanı taşa kesen bakışlarıylakarşı karşıya kalmış gibi sanki o anda bir heykele dönüşmüştüm.Gözlerimi sürekli ondan kaçırıyor olsamda o yine aynı inat ve küçümseyici bakışlarıylasordu?''Yaşantın için düşlemiş olduğun hayat bu mu''? ! ! !
Ne diyeceğimi bilemeden birkaç saniye sessiz kaldım.Kollarım iki yana düştü ve içinde bulunduğum bu durumu tiksintiyle izlerken,yere yığılan patates çuvalı gibi iradesiz ve tepkisizdim.Direndiğim şeyin ne olduğunu bilmeden,beynimin her hücresine nüfuz etmiş fakat, kalbimin kapısındabekleyen duygularımı içeri almamakta diretiyordum.Eğer bu soruları kendime tek bir kez soracak olursam,arkasından başka sorularında geleceğini biliyor;Kendime yarı farkında oluşturmuş olduğum yalan dünyamın biteceğini,ve zorla şişirmeyi başardığım hayal balonumun patlayacağının farkındaydım.Fakat kim ve neden bu buluşmayı kurgulamıştı.Ben kimdim, kimin düşündeydim yada düşüme giren kimdi?Ya da düşlediğim hayat ile oluşturmuş olduğum hayat kavgasının tamda orta yerindemiydim?Kendi irademin dışında oluşturmuş olduğum bu düşü insan kılığına sokan,
ve benimle hesaplaşma hakkı veren yine benim aklım mıydı?Tüm bu sorulara aynı anda cevap bulamazdım.Öyle görünüyordu ki teslim olmaktan başka şansım yoktu.Her ne kadar aşağılanma duygusuna kapılsamda,teslimiyetin getirdiği hafifliği omuzlarımda hissederek ona yöneldim,ve o yine aynı kararlı ses tonuyla seslendi,'değiş'' dedi.!Değiş ki dünya değişsin.İçinde bulunduğun yalanlar zincirini kır.Bir kişinin gücü hem duygularına sahip olmakla hem de teslim olmakla ölçülür.Ruhunun etrafa saçılmış parçalarına bul ve onu bir araya getirmeye çalış.Geleneksel inançlarının hepsinden arın ve aklın üzerinde olan gerçeğe ulaş.Kendine olan saygını kaybetmen sonucunda ortaya çıkan tüm bağımlılıklarından kurtulve özgür sevginin tadını çıkar.Yaşamını düşüncelerin yaratır.Geçmişte biriktirdiğin tüm önyargılarını ve kötü anılarını bul,ve onların en gizli ücralarına ulaşarak onları yeniden düzenle.Yeniden anlamlandır.Geçmişinde hala bir çok açığın var, aklını sürekli meşgul eden ve görülmemişhesapların, ödeyemediğin iç borçların...Varlığını; özgürlük, bilgi ve saf sevgiyle donatmadığın içinbu hesaplar hiçbir zaman kapanmayacaktır.Yalan, gerçek olmayan bir dünyanın duygu karmaşası içinde kendine söylediğin yalanlarvebunun sonucu oluşan pişmanlıklardan kurtulmak istiyorsan,kendini kandırmayı bırak.Özüne dön ve kendini özünde bağışla….Arzunun çatallı elleri, hayat denilen bu yasak, yalancı elmaya ulaştığındaSen yine o sanal, oyalayıcı, derin uykulara dalmadan ayıl dedi.!Yüreğindeki yüceliği gör.Kendini gerçekleştir.
Ve ekledi.Dünya senin olmasını istediğin gibidir,Ve her zaman sana her şeyini sunmaya hazırdır.Fakat sen hala hayattan istediklerini almaya hazır değilsin.İsteklerinle isteklerinin gerçekleşmesi için arana giren her engelin yine senin zayıfarzularından dolayı olduğunu kavra ve hayata bir gerilla edasıyla savaşını aç.Bu savaş hiçbir zaman mağlubiyetle sonuçlanmayacaktır.İçindeki korku, endişe ve şüphelerden arındığın anda,hayat senin için yeniden anlamlanacaktır.İçindeki gücü keşfet ve sevginin dayanılmaz hafifliği önünde diz çök.-''Bir insanın kendinden daha önemli bir amacı olamaz''.! !Eğer bir kaplana sahip olmak istiyorsan önce onu beslemen gerekir.Hayat her insana en az bir defa o şansı yakalama fırsatı verir fakatsenin gibiler hiçbir zaman bu fırsatların farkına varmaz.''Hayatında olan her şey önce senin içsel onayını bekler''! ,ve kurduğun her düş er yada geç gerçekleşir.En kötüleri bile! ! .Dışarıda gördüğün yıkıcı dünya, iç dünyanın dışarıya yansımasıdır sadece.Zihnin bir çöplüğe dönüşmüşkenben dediğin ve sahiplendiğin her şey
seni sadece oyalayan ve yaşadığını hissetmen için oluşturulmuş birer oyundan ibaret.Şimdi ayağa kalk ve korkudan putlaşmış bedenini toparla veİçinde hesaplaşmayı bitirmiş olmanın gururu ve aynı zamanda yorgunluğuyla,kendini varoluşun tenha kıyılarına atmış olmanın huzurunu yaşa…
Tek kelime dahi edemeden öylece kalmıştım.gözlerim büyümüş, aklım büyülenmişti,ve bir an farkettim ki kulaklarımın içinde uğuldayan şarkıbittmişve benim için artık hayatın anlamı değişmişti….
Ben aşka uykudayken yakalandım..Etrafımı saran ateş beni uykudayken içine aldı.Tam düşüyorum derken tutunu verdim kollarından..Etrafıma ördüğüm duvar yanlızlıgımın inleyen sesiyle yıkılıverdi ansızın..Ve kemdime söylediğim yalanlar,aşkının tadına vardıgım anda acıtmaya başladı canımı.Aşka dair her sözcük;aşkının mayhos şarabını ictigim anda dökülüverdi dudaklarımdan...
Birbirleriyle bilinmeyen bir alemde aynı şarkıyı söyleyen iki yabanciyi gibiyiz seninle.Çigliklarimiz aynı, özlemlerimiz aynı.Kimi isyandan kimi zevkten.
Ben senden habersiz üç kicilik yasarken bu aşkıSen elinin altinda gezinen mutluluktan bihaber sadece kendi acılarına agliyorsun.Ama ben biliyorum ve seninle çok mutluyuz rüyalarımda...
bir gün,mutlaka çiçeklenir baharlar.çiçeklenmek, ilkbaharın yazgısında var.
ve hep birden bire gelir sımsıcak havalar.aşklar...tırtıl kozasını,filiz tohumunu, birdenbire çatlatır...
gülün dalında minesini solduranbu kasvetli sismasum yüzleringece gibi çökerken üzerine bu vakitsiz hüzün,kıştan kalma bir firarininkünyesinde saplıydı.
ve ne yaparsa yapsınkendini ele verirdi kaçaklar.
her mevsim vaktinde güzeldi.ve vakitsiz öten her horozun başı mutlaka kesilirdi ...
İçindeki coşkuyu yaşayan ve bunu dışa vuran kadın ahlaki kurallardan yoksun kadındemek değildir.Bilakis, elalem denilen en tehlikeli terör örgütünü, eğitimi, algısı, gözlem veyetenekleriyle etkisiz hale getirmiş kadındır...Onlar güçlü, zeki ve meydan okuyan kadınlardır...
Erkek yada kadın hiç farketmez, insanın en önemli sermayesi, sahip olduğu akıl, bilim,sanat ve vicdan gücüyle ölçülür.İnsanı bel altı muhabbetlere sermaye etmek kişinin bu olgulardan herhangi birine bilesahip olmadığını gösterir ki bu nitelikteki insanlarla işte o beğenmediğiniz kadınlarmuhatap dahi olmazlar...
Oysa ki tekrarı olmayan an'ların toplamıdır ve tüm toptancı yargılardan ziyade,özgürlüğü destekler yaşam. ...Sistemik kuralların dışında olgusal kuralları yoktur hayatın.Ve doğa, bu büyülü seremonide en doğru cevabı sunar insana.Doğada riya yoktur...Ne ahlaklı bir köpek, ne de ahlaksız bir kedi vardır doğada.Ne kuş örttüğü için suçludur, ne de güneş yaktığı için suçlanır...Onun ahlakı, yaradılış biçimi ve özüdür...
Gücünü kendinden ve özgürlüğünden alan bireylerin önüne 'sözde' ahlaki bariyerlerkoymak ahmakça bir düşüncedir ve bundan daha ahmakçası zor gücünü kullanarakferdin ruhunu etkisi altına alacağına inanmaktır...
Varoluşçuluğu özünde hissetmiş bireyler varolmak için kendilerine mekan ve zamanaramazlar...Onlar aklın da üstünde olan vicdanı kendilerine rehber edinmiş ve insanın var olmahakkını kendine iade etmiştir.Çünkü inansın en temel hakkı, insan olabilme ve insana kalabilme hakkıdır...
Bildiği cenneti bilmediği cennetlere değişmek ne akıl ne de vicdan süzgecindengeçebilecek bir sermaye değildir...Ve her durum var olmak için, süreklilik gerektirir.Varlığını kabul et ve özümse ..
Gittiğin o yerlerden dönme sakın geri,Bıraktığın yerde değilim, bulamazsın beni,Senle ben bu aşkın meçhul faili,Tak saçlarına kuruttuğun güllerimizi,O güller ki benden sana hatıra olsun.
Madem dönecektin neden gittin kiBaşka kokular karışmış tenine, kabul edemem ki,Senle ben bu aşkın meçhul faili,Tak saçlarına kuruttuğun güllerimizi,O güller ki senle benim ahımız olsun.
Arada bir ben de özlerim seni,Kalbim ağlar, yüzüm düşe, geceler yorar beni,Sana gitme dediğim o anda kalacaktın ki,Tak saçlarına o kızıl gülleri,O güller ki senle benim ahımız olsunO güller ki senle benim vedamız olsun.
Kaçıp giden uykumun en yorgun yerindesessizliğime ses veren de kim.?Bugulu büyümüş gözlerimin dalıp gittiği saatlerdekendini özleten ve sonra yine çekip giden sevgilininhayaliyle oyalanan, aslının özlemiyle yanıp tutuşurken hayaline sarılmaktan başkaçaresi olmayanve yokluğuyla derin iç çekişlere dalan ben,uykumun en acıklı yerinde yine o sevgilinin merhametine sığınıyorum...Ya gel, yada sana olan bütün suretleri al ve git! ..
Yabancıyım her şeye.Kozasından yeni çıkan bir tırtıl gibi her şeyi yeniden tanımaya, anlamlandırmayaçalışıyorum.Çalışıyorum ama.Bir anlam veremiyorum...
İnceden yağmur yağıyor...Ayaklarim anlamsız bir yolculuğa sürükledi beni...Sokaktayim, nereye gidecegimi bilmeden,öylece surukluyorum yorgun bedenimi.Elimde ne bir adres var ne bir telefon beynimin icinde dolasan sorularısusturamoyorum...Senin icin hersey ne kadar da kolay.Ama benim icin bu aşkın buyuk bir kalp agrisina donusebilecegini nerden bilebilirdim ki.Sanki zaman durdu ve ben herseyin bittiği yerde bir buyuk bir hesaplasmanıniçerisindeyim..zamanın içine sıkışıp kaldım..
gri bir sis,ürkek bir aşk havası var havada.bu üzerime damla damla düşen nemgözyaşları mıydı yoksa hayalleriminönce rüzgara, sonra bulutlara karışan.
binlerce köpek ulurken,içimdeki tasması kayıp yalnızlıklarda.yorganın altına saklanmaktan başka bir şey gelmiyor artık elimden.çocukluğumdan beri,korkarım ben her türlü köpekten.insanın köpeğinden,paranın köpeğinden,aşkın köpeğinden...
Yüz kilit,binlerce zincir vurulurken ruhumaduymasın diye kalp atışlarınıbu nem,bu yapışkan hava boşuna değilbir mum alevinin direnişi gibiince, cılız bir direniş büyürken içimdegün gardiyan, geceler zindan.ben,bitik hayatlar sorgucusu...
kim öğretti bana çaresizliğin bunca halinibin ipe, bin gergefe asılırken hayallerimayağımın altındaki iskemleye bir tekme de vuracak kadar yoksul cesareti..
gri bir nem,küf kokuları sararkenkorkak, yorgun sokaklarısağanak yağmurlar başlasa ansızın diyorumyıkansa nirengi kırgınlıklarımın.ey içimde uluyan amansız duygular!bu dökülen yaşlar!dediği gibi şairin"beni geceden çıkartacak eliri var mı? yağmurun...
Ne çok yalanlar söyledik yarının çocuklarına.Kuru bi'gürültüden başka bi'şey bırakmadık onlara.Zaten yalan olan hayatımızda, bi'yalan da siz söyleyin bana.Öyle sahi söyleyin ki, inanabileyim buna ..İnanabileyim, bir gün herşeyin güzel olacağına.
Yalın ayak taşlara basa basa yol almaktan yoruldum.Önüme cıkan irili ufaklı her taş artık gereğinden fazla acıtıyor canımı.Çunki benim acılarım eski, benim acılarım tıpkı yakılan roma kentinden kalmışcasınamitolojik ve iyileştirilemez...
Sesler yükseliyordu derinlerden bir yerlerden..Sözcükler sıralanıyordu peş peşe..Oysa lisanı olmayan bir aşkın peşindeydik biz..Sesleri biriktirip sevgi dedik onlara..Oysa aşk ateşin içinde, sözden uzaktaydı..
sevgilim ben şimdi küçücük bir sahil kasabasında seni düşünmekteyim.Seni düşünürken selamlaştığım kendim.Şimdiye kadar hiç tanışmamış olduğum kendim.Meğer sen benim nekadar sevilesi olduğumu gösterenimmişsin.Eğer ben olmasam,kim bunca anlam yüklerdi sana.Senin varlığın sadece küçük bir yanılsama.Ve onca anlam bende yüklü olmasa,kim, neden severdi seni...
Yabancısı olduğum kelimelerleSamimi, bildik bir cümle kurmadım sana dairİşte bu yüzden yarım kalan tek şiirimsin...Bitseydin, dua olabilirdin içimdeYada bir şarkıya dönüşebilirdin dilimde ...
Elini uzatmak bir yasak elmaya.Heyecanını duymak hücrelerine varana değin.Ve sonra kaderinin ne olduğunu bilmek levh-i mahfuzda.Sorgusuz kabulenmek.Belki anlına yazılan bu şuursuz kaderin asıl yazanı sen olduğun için,İçi boş bir dunyadan, boş gidiyor olabilr misin.
bu şehir aşk kokuyor...her sokak,her köşe,eski bir şiir sankiyıllar öncesinden kalan; yarım kalmış bir aşkı, tamamlar gibi
bir kadın tango yapıyor sokaktadiğeri avazı çıktığı kadar bağırır.bir diğerinin dilinde mistik bir şarkı...bir diğeri rengarenk heykel gibi..simitci köşede,mahsun serçeler sokak sakinleri...
boğazın sularında dansediyor balıklar.aldatıcı martıların süzülüşünü izlerken gökyüzündebeş dakika sonra,bu aşkın bedelini çok ağır ödeyecekler....tıpkı bizim gibi,tıpkı istanbul gibi....
bense tutsak kaldım bu şehirde..inandım yalanına,kapıldım büyüsüne....
akşam çökünce bu şehrekaranlık siliyor masumiyetimizide.....
yazgısını anlattı kadın.hayat denilen bu zengin sofradahiçbir şeye el uzatamayışınıgünahlarını anlattı adamabekçilerini yüreğinin...
başka bir dünyaydı kadın.adamın hiç tanımadığı.içine alamadığı...
sahi!anlık,ölgün bir resme,bir gülüşebir bakışahayatını katacak kadar vurulacağınakim inanırdı?
kim inanırdı ki kadına?
kadın da kendine inanmadı.yalanladı, kaçtı ...
önce rüzgarda uçuşan saçlarını topladı kadın ...geceyi aldı koynunahayallerini attı çantasınaburam buram iç çekişlerini koydu masayasıcak, içten gülüşlerini..konduramadığı öpücükleri aldı yanınaheyecanını...koştu hızlıca ...
adam kadına bir kez bile el sallamadı...çünkü adaminanmasa da, kadının yanındaydı...
Türkiye'den Mustafa Kemal'ive onun devrimleriniMezardan Che 'yiİrandan sanatıFransa'dan direnişiİspanya'dan dansıAfrika'dan çocuklarıEndonezya' dan gökyüzünüYeni Zelanda'dan hayvanlarıPasifiklerden okyanusu alıp
Evet bir cennet,Bir cennet kuracağım size...
Evet, evetDünyanın hepimize ait olduğunu hatırlatacağım.Savaşı hatırlatanın anasını ağlatacağım...
Beni mi soruyorsun?Eline fırçayı alKırmızıdan uzak dur,Kışkırırım..Yeşilde cok oyalanma,bana hep saadeti hatırlatır.Üzülürüm..Sakın mavi sürme tuvaleKanatlarım kırık.Uçamam.Beyaza gelince dur!Bir kömür al eline olabildiğince karalaBen ordayım...
oysa her gün birbirinin devamıydıkoca bir yalandı "yeni gün,yeni ay,yeni yıl...
evrende, zamanda hiç kesinti yoktu,ışık yoktu,acı yoktumutluluk yoktu.som, karanlık,sistemli ve kuralcıydı evren...Kesintili olan sadece insandı!insan algısı ve insanca zamanlar...aslında o da zamansız ve sonsuzdu.bilmiyordu....
Aşk ateşi yakmadan tüm ruhumuzu.Gözlerindeki fer hala sönmedenYakamozlanmadan kıyısında oynaştığımız denizlerBen hala bendeyken, yitirmeden aklımı,Gel sevdiğim.
Fırtınalar çökmeden akşamlarımızaTan yeline esir olmadan sabahlarımızTenim candan soyulmadan halaNefes alırken dudaklarımLal olmadan dilim,Bir sıcak busenle canlanacak cesedimToprak olmadanGel sevgilim…
Hala delip geçerken birlikte dinlediğimiz nameler kalbimi,Üç kuruşluk vuruşunda bile adını sayıklarken.Yalan olmadan yaşadığımız o mesut günlerVarlığına inandır da beniGel sevgili.
Gerçeğine dokunamam biliyorumElimi uzatsam kaybolacak gibisinGelincik tarlaları misali uçuşurken eteklerin düş bahçelerimdeRüyalarımda bile olsa.Tenezzül et de.Gel sevgili.
Eğer korkuyorsan tanrıdan.Günahların en büyüğü saydıysan sevdamızı.Bir ömür yanmaksa seni bir an görmenin bedeli.Vebalin boynumadır.Ben yanarım ikimizin yerineSen yeter ki gel sevgili.
Henüz kozasından çıkmamış bir ipek böceği gibi içimde kendimi işliyorum.Muhteşem sanantçının sanantını işlemsenden sual olunmazcasınaBilinç altı, bilinç üstü hizmet ediyorum şu devri aleme..Varlığının manasını bilmeyen bir şursuzun şuurundavarla yok arasında, varlığını varlığının sebebinden alanbir dişlinin parçalarından birisiydim sadece...
Serüvenler düşünce akla, yoldaki işereleri izlemekten başka bir şansı olmayan ipekböceğinin vuslatı kendi yine kendi kozasıdır...
Şimdiye kadar saklamadım kendimizaten hiçkimsede saklamadı beni..öylece şehrin ortasında, kurşun geçirmez bir heykel gibi dikilip durdum..herkes varlığımdan haberli.herkes varlığımdan rahatsız.eğer bir yol varsa beni burdan edecekO yolu bir gün yine türk milleti yok edecek...
senin yerinde olmak isterdim.alıp sırtıma bavulumu,o ada senin bu bar benim..geride bıraktıklarımı ancak ben bilirim...seni bekleyenleride...şimdi bir dalganın koynundakarışıyorsun, köyceğiz, dalaman sularına..
artık özgürlük seninhiçbir aşk tutsaklık değil..hiçbir sevgi yenilgi....
aşkında şarabında,balığın ve rakınında,daha bir lezzetli gelecek tadı damağına..hayat dediğin budur işte...
Yürü;Hiç durmadan yürü dostum.Belki yorulursun.Belki yaralanırsın.Belki kanar dizlerin.Belki adi suretler gelip geçer gözlerinin önünden.Ama yol alırsın.Yerinde saymaktan daha azizdir uygun adımlarla yürümek.Dökmeden kan katrelerini istikbalimiz üzerineYürü dostum…Korkmadan yürüAçılan o yolda, gösterilen o hedefedurmadan yürü dostum...
gece ayla birliktesoyulur ruhlar...ruhlarda çiçekler,hareli aşklar..ruhlarda yaralar! hicranlı aşklar...giydirir bedenleri giydirir ruhlarıyeni bir yüz öğrenir cıkarız..kapı arkasındanköşe başından..sonra zaman acıtır geçmişieski bir yara kanar..artık değişir yeni bir kimliklegecmişin hikayesi..dokunmak haram olur; gecmişin tenineve bitmek zamanı gelir..artık tutsak almıştır zaman, tüm hikayeni...
İki insanın birbiriyle birleştiği anGeçirdiği o sarsıntı,İnsanın şahit olduğu en büyük deprem olsa gerek.Bedenler bir yanardağ,Duygular bir volkana dönüşür.Ateş sızar dışarı...
Hani evren de büyük bir sarsıntıVe patlamayla oluşmuştu yaYine usulca,Derinlerine inmek geldi aklıma.Mutsuzum, yorgunum, seni özlüyorumZaman aldatışta...
Bazen habersiz başlar içinde yolculuklar.Peşine takılıp gittiğin düşlerve;Içinde bulunduğun serüvenin hayatindan neler kopardigini ansızın anlayiverirsin.Iste o yol ayrımına geldiginde, fakatli, lakinli cümleler kurmaya baslasan da,aklın bir yerde, kalbin başka bir yerde kaldı mı,cehennem çukurlarını andıran bir sızı başlar içinde.Sorgular, nedenler, niçinler takıldımı bir kere pesine,kendi kendini kemiren bir söğüte benzersin,bedeni kof, dalları gökyüzüne uzanmaya çalışan..Geçmiş ve gelecek bir olup hesap sormaya başladı mı bir kere,Yolculuklar kacinilmaz olurTaa ki, son durağa varana kadar...