İZDÜŞÜM
İZDÜŞÜM
İSTİKLAL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal!
MEHMET AKİF ERSOY
Başlarken…
Sevgi Bir kuşun kanadı, Bir çiçeğin yaprağı, Belki de bir çocuğun gülümsemesi! Yakaladığımız, yakalayamadığımız… Her şey Sevgi, Sevgi...
Sevgili Öğrenciler, Bir toplumun, bir milletin, bir ülkenin
çimentosu sevgidir! Biz çocukluğumuzda bu öğreti ile büyüdük. Şu anda da en önemli gereksinim sevgidir. Sevginin olduğu her ortamda tüm problemler çözülür.
Biz “Yavuz Sultan Selim”li olmanın haklı gururunu her zaman yaşadık, çok uzun yıllar da yaşayacağız!
Sizlerin katkılarıyla kısa sürede çıkarttığımız bu dergide emekleriniz çok büyük! Bunu da birbirimize olan sevgi ile başardık. Ne mutlu ki bu çatı altında bilimde, sporda, sanatın her dalında başarıdan başarıya koştuk!
Dileğimiz her konuda başarılı, mutlu, sağlıklı, sevgi dolu bireyler yetiştirmek, onların bu toplumun büyüyüp gelişmesinde aktif rol oynamalarını sağlamaktır. Sizlere çok güvenen ve sizleri çok seven Büyük Atatürk'ün yolundan hiç sapmadan onun ilkelerini sonsuza kadar yaşatın. Atamızın yaktığı meşaleyi hiç söndürmeyin, sizden sonraki nesillere teslim edin. Vatanını, milletini seven, kendine ve topluma saygılı, çevreye duyarlı bireyler olun. Her konuda ileride olun, çalışın, çalışkan olun, bu güzel vatan için güzel işler yapın!
Daha güzel yarınlar için el ele vererek sevgiyle kalalım... Gamze SAKLICA
İÇİNDEKİLER
1. Gençliğe Hitabe, Başlarken
2.Vizyonumuz, Misyonumuz
3.Müzik Kültürü
4.Beyaz Gemi
5.Dönüşüm
6.Geçmişten Günümüze At
7.Hasret
8.Korsana Hayır
9.Noktasilvanya
10.Ben Atatürkçüyüm
11.23 Nisan- Şiir
12.Samsun’dan Doğan Güneş
13.19 Mayıs-Şiir
14.Anneler Günü-Şiir
15.Mucize Kitap
16.Ecdada Mektup
17.Tarihçe
18.İngilizce
19.Bilim ve Teknik
20.Az Bilinen Sporlar
21. Öğretmenler Günü-Şiir
22.23 Nisan-Şiir
23.23 Nisan Kutlama
24.Mezuniyet
25.Güle güle çocuklar!
26.Rehberlik Odası
27.Ödüller
28.Tübütak
29.Karikatür
Derginin Sahibi ve Sorumlusu:
İlker KAVLAK (Okul Müdürü)
Yayın Kurulu:
Nurcan AKBAŞ (Türkçe Öğretmeni)
Gamze Saklıca (Teknoloji ve Tasarım Öğretmeni)
Ayla Ünal (Türkçe Öğretmeni)
Sevgi Sönmez (Türkçe Öğretmeni)
Ayşegül Orhan ( Bilişim Teknolojileri Öğretmeni)
Seda Bayölken (İngilizce Öğretmeni)
Özlem Berber Şarlı (İngilizce Öğretmeni)
Mücella Acar (Görsel Sanatlar Öğretmeni)
3
Değerli Öğrencilerimiz,
Yavuz Sultan Selim Ortaokulu ailesi olarak siz çocuklarımızın geleceğine katkıda bulunmak bizi
gururlandırır. Bu gurur çerçevesinde yaptıklarımızın anlamını duyurup gösterebilmek için siz
öğrencilerimizin katkılarıyla ve emeğiyle elinizdeki yayını vücuda getirmeye çalıştık. Umarız başarılarınızı
ve başaracaklarınızı bir nebze de olsa taçlandırabilmişizdir.
Sevgili Çocuklar,
Dört yılsüreyle ailemizin bir parçası oldunuz ve olmaya devam edeceksiniz. Bunun için her
birinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Bu zaman zarfında sizlerin beklenti ve ihtiyaçlarınız doğrultusunda ve
yine sizlerin katkılarıyla kendimize minval edindiğimiz bir vazifemiz var. Bunu şu sözcüklerle dile getirmeye
çalıştık.
MİSYONUMUZ
ARAŞTIR, SORGULA, ÖĞREN, UYGULA
Mutlu, özgüvenli, başarılı, ilkeli, duyarlı,
öğrenmeye ve yeniliklere açık, öz değerlendirme
yapabilen, yaratıcı ve eleştirel düşünen, iş
birliğine yatkın, açık fikirli, iletişim becerileri
gelişmiş, akılcı, cesaretli, çok yönlü, ulusal
kültürünü özümsemiş, aynı zamanda küresel
bakış açısına sahip huzurlu bir dünya için
araştıran, sorgulayan, üretken, bilgili ve duyarlı
Atatürk’ün ilke ve düşüncelerini benimsemiş,
genç bireyler yetiştirmektir.
VİZYONUMUZ
Eğitim-öğretimde kalitesi ve başarılı çalışmaları ile
fark yaratandeğişen dünya koşullarına uyum
sağlayarak öğrencilerimizi geleceğin dünyasına iyi
hazırlamak çağdaş ve öncü uygulamalarımızı,
ülkemizin tüm bölgelerinde yaygınlaştırmak;
toplumumuzun çağdaş medeniyet düzeyini
aşmasına katkıda bulunmak; kurumsal yönetim
ilkelerine bağlı olarakulusal alanda örnek,
uluslararası alanda saygın olmak.
YAVUZ SULTAN SELİM ORTAOKULU MÜDÜRÜ
İLKER KAVLAK
“ DAĞIN ÖTE YÜZÜ GÜNEŞE BAKIYORMUŞ ÇOCUKLAR. HAYDİ, DAVRANIN, GÜNEŞLE SOHBETİMİZ
VAR. GEÇ KALMAYALIM”
YAŞAR KEMAL
4
İ
anat, boşuna olmaması
gereken bir şey. İçinde hiçbir
şey yazmayan roman
okunamaz. Üzerine rastgele
boyaların döküldüğü resim incelenemez. Ve
hiçbir hikâyesi olmayan duygusuz bir müzik
dinlenemez.
Günümüzde insanların müzik zevkine
baktığımda gördüğüm tek şey “zevksizlik”.
Pekâlâ dinlenilen müzik zevk meselesi olabilir
ama şarkılar ve müzik türleri var ki gerçekten
zevksizlik. Üstelik bunlar en çok dinlenilen ve
sevilen türler. İçinde çok fazla aşk sözü
geçmesine rağmen aşka dair en ufak bir
hissiyatı olmayan sözler, laf olsun diye
bestelenmiş ezgiler ve insanların oynaması
adına eklenmiş gürültü niteliğinde bir ritim ve
bateri seslerinden başka bir şey yok.
İnsanlar şarkıları sadece gürültü olsun
diye dinliyor. İnsanların büyük çoğunluğunda
müzik kültürü yok. Müziği dinlediklerinde
içlerinde hisler oluşmuyor. Hiçbir şey
anlamıyorlar müzikten. Zaten dinledikleri
müziğin da anlattığı bir şey yok.
Müzik laf olsun diye dinlenilecek veya
bestelenecek bir şey değil bence. Bir insan,
okuduğu bir romandan nasıl bir şey
öğrenebiliyor ve bir fikir edinebiliyorsa
müzikten de bir şey öğrenip fikir edinebilir. Ki
bunun için şarkının illa sözlü veya anlatıcı
olmasına gerek de yoktur. Birçok yazar,
özellikle de tarihi yazarlar, romanlarını
yazarken bir şey öğretmeyi amaçlamaz.
Fakat siz romanı okurken inanılmaz şeyler
öğrenir, yeni fikirler edinirsiniz. Müzik de aynı
bu şekildedir. Sözlü veya sözsüz birçok şarkı,
pek çok hikâye anlatır. Şarkıyı dinledikten
sonra üzerine düşünürsünüz. Hikâyeyi
anlamaya çalışırsınız.
Birçok şarkıcı ve besteci müzikte
olması gereken hikâyeyi düz duygular ile
karıştırır. Bestelerini dinlediğimizde bir şey
anlamazsınız. Ama anladığınızı zannedersiniz.
Bunun sebebi şarkıda bir duyguyu düz ve boş
bir şekilde anlatmaya çalışmasıdır bestecinin.
Bir romanı açtığınızda bütün sayfalarında
“Çok üzgünüm, ağlıyorum.” Yazması gibi, o
şarkının içinde manasız, hikâyesiz ve hissiz bir
üzüntü bulunur. Eğer bir öykü okuduğunuzda
duygulanıyorsanız bunun sebebi öykünün
konusudur. Hiçbir yazılı eserde konu üzüntü
duymak olmaz. Konu başka bir şeydir. Bir
olaydır. Bir anıdır. Üzüntü o hikâyedeki
“baskı” duygudur. Öykünün bütün
paragraflarında bir karakterin üzüntüsünü
anlatıyor, ama neden ve nasıl üzüldüğünü
anlatmıyorsa o öykü boş bir öyküdür. Kimse
o öyküyü beğenmez ve kimse o eserden bir
şey anlamaz.
Konu müziğe veya şiire gelince
insanlar gelince nedense insanlar beğenerek
dinlerler veya okurlar. En ufak bir tempoyu
veya anlamsız sözlerle yazılmış kafiyeleri
beğenen insanlara baktığınız zaman, zaten
bu insanları hiçbir sanat kültürüne sahip
olmadıklarını, hiçbir şekilde sanattan anlam
aramaya çalışmadıklarını görürsünüz. Aynı
zamanda hiçbirinde okuma kültürü de olmaz.
Sonuçta edebiyat da bir sanattır.
Müziği laf olsun diye dinleyen insan,
romanı ya da öyküyü de laf olsun diye okur,
evine ünlü bir ressamın tablosunu alır fakat
ona hiç bakmaz, süs olsun diye duvara asar.
Sanatla laf olsun diye ilgilenen insan, hayatı
da laf olsun diye yaşar. Sanattan bir şey
anlamayan insan hayattan da bir şey
anlamaz.
EGEMEN SAKLAVCI 8/A
S
5
6
Cengiz Aytmatov'un Beyaz Gemi adlı romanı, "hayvanlar
insanları koruyorsa insanlar da hayvanları korumalıdır,” fikri
etrafında gelişir.
Romanın kahramanı hayalperest bir çocuktur. Adı
söylenmeyen bu çocuk, anne ve babasını kaybetmiştir ve
kimsesizliğinin acısını Maral Ana efsanesine dört elle sarılarak
dindirmeye çalışır. Hayalini kurduğu ve onu yaşama bağlayan diğer
şey Isık Gölü'nden bir gün gelecek olan Beyaz Gemi'dir. Beyaz Gemi
ile babası da gelecektir. Bu hayal onu mutlulukla kucaklar.
Gerçekte ise dedesi kendisine güven veren tek kişidir. Çocuk
anne ve babasına kavuşacak günü beklerken dedesi ve Maral Ana
efsanesi onu ayakta tutar. Yaşama bağlar. Kahramanımız dağların ardında üç haneli küçük bir köyde
yaşamaktadır. "Orozkul" adındaki akrabası çocuğun yüreğine korku, öfke ve nefret yükler.
Romanın sonunda Maral Ana köye döner ve çok kötü şeyler yaşanır. Maral, insanlar tarafından
ihanete uğrar, avlanır. Çocuğun hayalleri bitmiştir, yıkılır. Bu arada dedesinin de bu ihanete ortak
olduğunu anlayınca kendisini yaşama bağlayan son bağı da kaybetmiş olur.
Dedesine, Boynuzlu Maral Ana'ya, oyunlar oynadığı taşlara veda ederken tek isteği bir an önce
babasına kavuşmaktır. Isık Gölü'ne gider. Beyaz Gemi kendisine gelemiyorsa o Beyaz Gemi'ye gidecektir.
Bir süredir hayalini kurduğu balık olma vakti gelmiştir. Kendini Göle bırakır. Ama yüzme bilmeyen balık
olur muymuş? Bundan böyle Isık Gölü'nün bir parçasıdır.
CEYDA DEMİR 7/A
ranz Kafka, Dönüşüm” adlı eserini, “Amerika” adlı romanı üzerinde çalıştığı
sırada ilerleme kaydedemediğini görüp ara vermek için yazmaya başlar.
Kitap bu şekilde ortaya çıkar.
Bence bir sanat eserini ortaya koymak için en iyi anlardan biridir baskı altında
olmak. Böyle bir durumda iken toplumun istediği şekilde değil, basit şeylerin altında yatan
gerçekleri ve zorlukları ifade etmek daha etkilidir. Kafka da bir eser ortaya koymanın
baskısı altındayken, insanların çalışma hayatındaki sıkıntılardan ve baskılardan dolayı
böcek gibi görülme ve ezilme metaforunu
kullanmıştır. Bir gün uyandığınızda sizin de o
durumda olabileceğinizi anlatmıştır. Belki sıkıntı
çekip “yerde” olabileceğinizi, çok kötü bir
durumda can çekişebileceğinizi ve sizi kaldıracak
kimsenin olamayacağını betimlemiştir.
Yazar bu eserinde, her zamanki gibi
sayfalarca betimlemeler yapmıştır. Olay
hikâyenin ana karakteri olan Gregor Samsa’nın
odasında geçer. Okur hikâye boyunca hayatın
gerçekleri ile acımasızca yüzleştirilir. Bu anlatıda asıl hissettirilmek istenen duygu
bunalımıyla birlikte özgürlüğe kavuşamamanın verdiği hayal kırıklığıdır.
Biz de bu karmaşık dünyada bir odaya sıkışmış gibi değil miyiz? Aile baskısı, patron
baskısı, evdeki sorunlar, yarının kaygısı… Hepsi tıpkı Samsa’ya olduğu gibi bizim
yaşamlarımızda da ne yazık ki görülüyor. Tüm bu can çekişmelerin, kendi ayakları üzerinde
durabilmek için verilen mücadelenin sonunda hiç kimsenin sizi çıkaramayacağı bir
durumun getirdiği umutsuzlukla, hayat denilen sonsuz evrenin küçücük bir odasında
birilerinin haberi olmadan son bulur hayatlarımız.
MELİSA BİSNE SHARKLY 8-E
F
7
Atlar, eski çağlardan beri insanların, özellikle
Asya halklarının hayatında önemli bir yere sahip
olmuştur. Türklerin uçsuz bucaksız Orta Asya
bozkırlarında hâkimiyet kurmasında atların rolü
büyüktür. Bozkırın evladı, at sırtında doğar, yaşar ve
ölürdü.
Ulaşımın ve iletişimin temel çözümü olan atlar
zorlu şartlarda insanların en iyi arkadaşı olmuştur.
Sanayi devriminin başlaması ve motorlu araçların
yaygınlaşmasıyla atlar önemini giderek yitirmiş, at ve
insan arasındaki bağ yavaş yavaş kopmaya başlamıştır.
Gelişmiş ülkelerin ata binmeyi bir spor olarak görmesi
atları bu alanda öne çıkarmıştır.
Dünyada motorlu araçların yaygınlaşmasıyla bir
ulaşım aracı olarak atın tercih edilmesi geri plana
itilmiştir. Çünkü atın yaptığı işleri, motorlu araçlar çok
daha kısa sürede ve çok daha kolay bir şekilde
gerçekleştiriyordu. Bu da özellikle ülkemizde birçok at
neslinin tükenmesine neden olmuştur. Bugün Karaman atı, Çukurova atı, Uzunyayla atı gibi bir
zamanların asil atlarının yerinde yeller esmektedir. Ne yazık ki nesilleri yok olmuştur. Yaşar
Kemal’in de dediği gibi: “O güzel insanlar, o güzel atlara bindiler ve gittiler.”
Son yıllarda umut verici gelişmeler de yaşanmaktadır. 1980’lerden sonra sosyoekonomik
ve sosyokültürel alanda yaşanılan çeşitli gelişmelerle birlikte insanlar kültürel ve sportif faaliyetlere
daha fazla vakit ve para ayırma imkânı bulmuştur. Böylece ata binme, ülkemizde bir spor olarak
kendisine tekrar yer bulabilmiştir.
Atların sadece binek hayvanı olarak düşünülmesi yanlış olur. Tıp alanında hipoterapinin
önemi anlaşılmış, otizmli, down sendromlu ve hatta spastik gibi özel bireylerin atla tedavisi
gerçekleştirilmiştir. Tedavi sadece at binerek değil, ata dokunarak, atı tımar ederek, yıkayarak,
onları çimenlere salıp saçlarını örerek yani atla bir bağ kurarak ve onlarla nitelikli vakit geçirilerek
gerçekleştirilebilir. Atla vakit geçirmek aslında her insana iyi gelen bir aktivitedir. At binmek ve atla
vakit geçirmek insanı hem fiziksel hem de ruhsal açıdan iyileştirir. Hem bütün vücudumuzu
çalıştıran bir spor hem de şehir hayatının stresinden arınmanın en güzel yolu...
Türkler binlerce yıl ata binmiş ve at üzerinde ok atmıştır. Ancak son 150 yılda insanımız
attan uzaklaşmış ve atlı okçuluk ise tamamen unutulmuştur. 2008 yılında Sami GENEL ve iki
arkadaşının İstanbul Kâğıthane Şenliklerinde attığı “Üç Ok” ile atlı okçuluğun fitili yeniden
ateşlenmiş ve on bir yılda bu alanda büyük gelişmeler kaydedilmiştir. Yirminin üzerinde atlı okçuluk
kulübü kurulmuş ve yüzlerce insan at üzerine ok atar vaziyete gelmiş, yani “ok yaydan çıkmıştır”.
“O iyi adamlar o iyi atlara bindiler ve geldiler,” denecek günler yakındır.
JANSELEY GENEL 8-E
8
HASRET encereden sızan gün ışığı ile aydınlanan odamda deri koltuğuma
oturmuştum. Araf’ta kalmıştım annemle yüzleşmek konusunda.
Kararımı verip eski fotoğraf albümünün yıpranmış kapağını araladım.
Karşıma çıkan ilk fotoğraf, kenarları eskimiş eski bir fotoğraftı. Bu fotoğraf
ressamın elinden çıkmış bir tabloya benziyordu. Annem dudaklarını kıvırmış,
ışıldayan kehribar gözleriyle yan bakmıştı. Yeni doğum yapmış bir anne olarak bana,
ellerindeki bebeğe, sevgi ve şefkatle bakıyordu. Kalbimin ısındığını hissettim bu
fotoğrafa bakarken. Sevgisi hala kalbimde yanıp tutuşurken hasret kalmıştım ona.
Parmak uçlarımda hissettim, bu değerli şeye dokunurken ıslaklık vardı
yanaklarımda.
Bu özel kadına hayatımı borçluyum ben. Ömrünün yarısını bana adamış, bana
bakmış, beni doyurmuş. Hastalandığımda başucumda beklemiş. Ne var ki hayatta
güzel olan herşeyin bir sonu olduğu gibi o da kanatlanıp uçmuştu başka diyarlara.
Etrafımdaki ki herkes alışırsın dedi bana. Anne, ben alışamadım. Yoksun
kaldım neşeden. Yanaklarımda hissediyorum öpücüklerini, “kızım” deyişiniz
duyuyorum. Karşımda oturmuş bana bakıyorsun sanki. Senin varlığınla gözlerim
açılıyor dünyaya anne. Kalbimde hissediyorum sevgini, anne! Seni tüm varlığımda
hissediyorum.
Bir fotoğraf bile yetiyorsa bunları hissetmeme, anılarım bir gül bahçesine
sürüklüyor beni ısrarla. Bir hayat borcum var sana anne! Minnettarlığımı
sığdıramam yazılara. Ama yine de sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
HİLAL AHSEN ALBAYRAK 7/C
P
9
KORSAN YAYIN ALMAYIN!
ahibinden izin almaksızın,
orijinal bir fikir veya sanat
eserinden çeşitli şekillerde
çoğaltılarak elde edilen ürünlere korsan
yayın diyoruz. Bir eserin sahibinden veya
telifine sahip olan kişilerden izin
alınmaksızın o eser çoğaltılıp
yayınlanıyorsa bu emek hırsızlığıdır.
Dünyanın her yerinde bu böyledir. Ayrıca
Telif hakları ihlali 1886 tarihli Bern
Sözleşmesi’nden bu yana korsanlık olarak
adlandırılmaktadır.
Korsan ürünleri kullanırsak o iş için
emek vermiş herkesin hakkını elinden
almış oluruz. Korsan yayın
kullanmamalıyız çünkü korsan yayın
emeğin değerini azaltır. Bir düşünelim, bir
film çekilirken kaç insan emek verir, alın
teri döker? Kamera önünde, arkasında
yüzlerce insan çalışarak bir film ortaya
çıkarıyor ve korsan yayın yapanlar tüm bu
emekleri hiçe sayıp filmi çoğaltarak
piyasaya sürüyor. Sonuçta sinemanın asıl
emekçileri değil, korsan yayın yapanlar
gelir elde etmiş oluyor.
Ülkemizde yayıncıları ve eser
sahiplerini büyük kayıplara uğratan ciddi
bir sorun olan korsan yayının engellenmesi
konusunda daha ciddi adımlar atılmalıdır.
Korsan yayın yapanlara caydırıcı cezalar
verilmeli, emek hırsızlığının yanlışlıkları
toplumumuzun her kesimine ciddiyetle
anlatılmalıdır.
ADAR AKBAŞ 8/A
Türkiye İlim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği’nin 2018-2019 eğitim öğretim
yılında Türkiye geneli ortaokul, lise ve dengi okullarda öğrenci ve öğretmenlerine yönelik AFİŞ
yarışmasında okulumuzu temsil eden eserlerini aşağıda yayınlıyoruz.
Öğrencilerimizi duyarlılıklarından dolayı tebrik ediyoruz.
ADAR AKBAŞ 8-A İLKER ALAİYE-8-A
S
10
11
İREM KARAKIZILCIK 8-E
ILGIN ONUK 8-E
YAĞMUR VARDAR 8-E
AZRA USTAOĞLU 8-E
SERAY VARLI 8-E
ECE MUTLU 8-E
YERSTEM G. ÖZOĞLU 8-D
12
NOKTASİLVANYA
ünlerden bir gün nokta dışarı gezmeye
çıkar. Ormanda dolaşırken arkasında üç
noktayı görür ve onu da alır, beraber
dolaşırlar.
Noktanın bazen nefesi kesilir ve zorlanır.
Üç nokta da ona yardım eder ve bu yüzden en iyi
arkadaşlardır.
Kesme işareti büyük harflerin üstünden zıplar ve onları korur. Onlara çekim eki
gelmesine asla izin vermez. Çok kıskançtır, hemen ayırır onları. Virgül de kavga eden
cümleleri ayırmaya çalışır noktanın yokluğunda. Bu iş noktanın işidir fakat virgül çok
yetenekli olduğu için bunu da yapar. Yanına da yardımcısı noktalı virgülü alır. Noktalı virgül
onu hep destekler asla yalnız bırakmaz.
Soru işareti dolaşır şaşkın şaşkın. Kafasında hep bir soru vardır. Ardından ünlem
görünür. Soru işareti ona pek yanaşmak istemez çünkü şu aralar karışık duygular içindedir.
Nasıl davranacağını bilemez. Tırnak işareti kendine yer bulmaya çalışır. Hep başka lafları
iletir bize. Adeta bir mektup kuşu…
Uzun çizgi almıştır yanına çocuğu olan kısa çizgiyi. Çok benzetilirler fakat görevleri
ayrıdır. Sonra gelir ardından yay ayraç. Yay ayraç da çok detaycıdır. Her şeyi ayrıntılarıyla
iletir. Tırnak işareti gelir ve der ki: “Hayat detaylarda gizlidir.” “Ha yaşa!” der yay ayraç. İki
nokta da herkesin örneklerinin önüne gelir, “En iyisi benim, en önde ben duracağım.” der.
İşte böyledir Noktasilvanya. Herkesin mutlu, huzurlu yaşadığı bir yer ve hepsinin
size bir mesajı var: “Bizi yanlış kullanmayın, yanlış kullanılmamıza müsaade etmeyin!”
İLKER ALAİYE 8-A
G
13
BEN ATATÜRKÇÜYÜM
Benim maviye olan sevgim 1881 yılında Selanik’te açılan bir çift
göz ile başladı. Hani bazen, biri için kelimeler kifayetsiz
kalır deriz ya, tam anlamıyla kelimelerin kifayetsiz
kaldığı bir adamı anlatıyorum sizlere, Mustafa
Kemal’i…
Mustafa Kemal’i nasıl bir sayfaya
sığdırabilirim, bilmiyorum ama onu nasıl bir ömür
yaşatabileceğimi biliyorum. Mustafa Kemal
Atatürk’ü bana ilk anlattıklarında hissettiğim tek
şey sevgi ve gururdu. Onun gibi bir lidere sahip
olmaktan gurur duymuştum hâlâ da duyuyorum.
Sonra yaşım ilerledikçe bazı şeyleri daha iyi
kavramaya ve anlamaya başladım. Bu yaşıma kadar
ailem beni bir Atatürk çocuğu olarak yetiştirdi. Bu
yüzden onlara minnettarım. Beni onun evladı olarak
yetiştirdikleri için onlara şükran duyuyorum.
Ne demiş Gazi Mustafa Kemal: “Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk
istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.” Bunun
bilincinde olan ben, ömrüm boyunca Atatürk’ün ilkelerine bağlı kalacağıma yemin
ettim.
Ben Atatürkçü olmaktan gurur duyuyorum.
Ben Mustafa Kemal’in çocuğu olmaktan gurur duyuyorum.
PINAR BEREN DALLI
8-E
14
SAMSUN’DA DOĞAN GÜNEŞ
Yurdumuz işgal edilmiş
Paylaşılmış dört bir yan
Millet endişeli
Elden gidiyor vatan.
Kederliydi Anadolu
Düşmana teslim mi olunurdu?
Güzel haber birden doğdu.
Atam işgale karşı koydu.
Yıl 1919, Mayıs’ın 19’u
Atam Bandırma Vapuru’nda
Çıktı Samsun kıyılarına
Güneş oldu, hüznü boğdu.
Alınan kararlarla
Düşman yurdumuzdan kovuldu.
Atam durmadı.
Düşündü, karar aldı.
Bundan böyle 19 Mayıs
Kutlu bir bayram olacaktı.
ALPER BURAK ÇAYIROĞLU 7/C
15
16
19 MAYIS
Vatanımıza güneş gibi doğan
Her zaman bizi mutlu kılan
Milletiyle gurur duyan
Atatürk’tür bize armağan
İşte tam da bugün yola çıktı
Ulu önder Atatürk’ümüz
Samsun, Amasya, Erzurum ve Sivas
Yankılanıyordu kahramanca sesimiz
Düşmanlar gitsin istiyordu
Halk bıraktı, işi, gücü, evi, aşı
Hiç kimseye sorulmadan yaşı
Başlamıştı Kurtuluş savaşı
Korkmadan savaşan cesur bir halk,
Ata’mın önderliğinde gidiyordu
Yolları ya istiklale çıkacak
Ya da ölümle son bulacaktı
RANA CEYLİN DOĞAN 7/C
ANNELER GÜNÜ
EN GÜZEL ANNEYE
En güzel şey sensin anne,
Beni geleceğe hazırlayan sensin.
Beni ışığınla aydınlatan parlak ışık,
Güneş gibi sıcak olan bir dolu sevgi sende…
Bazen kızan yine de sevgisini veren,
Şefkatle hep yaklaşan sensin.
Bütün çiçeklerden güzel kokan,
Sadece sensin güzel annem.
Tüm anneler eşittir,
Ama benimki en özeldir,
Şefkatli tüm annelerin
Anneler Günü kutlu olsun.
SUDE ARI 7-C
CANIM ANNEM
Sabah kalktığımda,
Görürüm başucumda seni,
O sımsıcak sesini duyarım.
Sımsıcak ellerin değer saçlarıma.
Sen olmasan ben ne yaparım,
Canım annem…
Sensin en değer verdiğim,
Kılına zarar gelmesin dediğim,
En içten duygularımla sevdiğim,
İyi ki sen annemsin,
Canım annem…
ŞEVVAL ORDU 7-A
ÖLÜMSÜZDÜR ANNELER
Annedir dokuz ay karnında taşıyan,
Hastalandığımızda başucumuzda,
Sabahı karşılayan.
Derdimizde, sevincimizde,
Her durumda yanımızda…
Kendinden önce bizi koyar,
Her şeyin başına.
Annede sevgisi sonsuzdur
Ölümsüzdür tüm anneler.
ÖZGE ATAN 7-A
KRALİÇEM
Annem, canım, hayatım
Yaşamımda en iyi destekçim,
Kelimeler yetmiyor, duygularım için,
Derdimi paylaştığım biricik anneciğim…
Yıllar yılı bıkmadan, usanmadan,
Beni bu yaşıma getiren kraliçem,
Ben de hiç bıkmayacağım,
Hayatımın en güzel parçasından
İyi ki hayatımdasın,
İyi ki varsın.
Benim biricik güzel annem.
Anneler Günün kutlu olsun.
AZRA DEĞİRMENCİ 7-A
DÜNYA MELEKLERİM
Bu dünyaya çiçek açtıran kırlangıçlar gibi
Yumuşak kalplerle zeytin dalı uzatanlar gibi
Yalnız baharda değil, dört mevsim açar gibi,
Kalbinin kapısı açık olan güzel annem.
Gökkuşağı gibi rengârenk,
Bir gülüşünle dağları delersin sen annem.
Sorgusuz sualsiz dünyanın yükünü taşıyan
Ayağına taş değmesin dünya meleğim.
Gözlerinin güzelliğinde başlayan masmavi okyanusun
Berraklığında biten koca yürekli saf annem.
Üzüldüğünde için için ağladığını, yüreğinde açan
Sevgi çiçeklerinden anlarız biz annem.
Ey, tüm insanoğlunun varoluş sebebi,
Bu evrenin her santimi,
Bizden hiç gitmeyin, dünya melekleri.
JÜLİDE KORKMAZ 7-A
BENİM ANNEM
Güzel kalbi, tatlı sözü,
Şefkat dolu güler yüzü
Annelerin en güzeli
Benim annemdir, benim annem.
Bana gösterdiği saygı,
Yüreğindeki büyük sevgi,
Annelerin en güzeli,
Benim annemdir, benim annem.
Kocaman yüreğinin merhameti,
Gülümsemenin ışıltısı,
Annelerin en güzeli,
Benim annemdir, benim annem.
Bana oldu arkadaş,
Gerektiğinde bir sırdaş,
Annelerin en kıymetlisi,
Benim annemdir, benim annem.
YAĞMUR AYDAR 7-A
20
25-31 Mart tarihlerinde Kütüphane Haftası nedeniyle okulumuzda yapılan ilçe
töreni Bornova ilçe kaymakamımız Sayın Fatih GENEL’in ve ilçe Milli Eğitim
Müdürümüz Sayın Kadir KADIOĞLU’nun katılımıyla kutlanmıştır. Tüm hazırlık
sürecinde yanımızda olan ve bizden desteğini esirgemeyen, bizleri yönlendiren
Türkçe Öğretmenimiz Ayla ÜNAL’a ve diğer tüm öğretmenlerimize teşekkür
ediyoruz.
KİTAP BİR MUCİZEDİR
Kitaplar hayatımızın vazgeçilmezi olan varlıklardır. Evet, varlık diyorum çünkü kitap için cisim, nesne, eşya, madde gibi ifadeleri kullanmak bana pek mantıklı gelmiyor. Kitaplar, tıpkı iyi birer dost gibi size sarılır, başarılı bir doktor gibi sizi tedavi eder. Ufkunuzu açar, size yol gösterir, sizi yalnız bırakmaz. Yeri gelir en yakın arkadaşınız olur yeri gelir akıl danışacağınız hocanız…
2009’da Sussex Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre, stresi yenmenin en etkili yolu, eski moda hobileri ortaya çıkarmak; kitap okumak, müzik dinlemek, yürümek... Kan basıncı kontrol edilerek yapılan ölçümlerde, sayfaları çevirmeye başladıktan altı dakika sonra katılımcıların stresinin düştüğü gözlemlenmiştir.
Ne kadar okursanız o kadar bilirsiniz. Ne kadar öğrenirseniz o kadar farklı yere gidersiniz. Çocuk kitapları, televizyona kıyasla çocuklara yüzde elli daha fazla kelime öğretmektedir. Okumak zekâmızı da keskinleştirir. Yapılan araştırmalara göre kitap okumak, bulmaca çözmek gibi beyni normalden fazla çalıştıran hobilere sahip olan insanların alzheimer hastalığına yakalanma riskini düşürmektedir.
Okumak bulaşıcıdır. Eğer çocuğunuzun daha fazla kitap okumasını istiyorsanız, evde kitap okumaya başlamanızı öneririm. Scholastik’de yayımlanan bir rapora göre, ortaokul çağına kadar kitap okuyan ebeveynlerin olduğu bir evde yetişen çocuklar, gelecekte iyi birer okur haline geliyorlar.
Tarihin en eski dönemlerinden, antik çağlardan beri hayatımızda olan, papirüslerin birbirine yapıştırılmasıyla başlayan bu harika serüven, kitaplar, çantamızda, kitaplığımızda, kütüphanemizde kısacası hayatımızın her yerinde…
YAĞMUR SUNAN- 8-C
21
“Ecdada Mektup” adlı yarışmada okulumuzu temsil ederek ilde derece yapan eser:
18 ŞUBAT 2019
İZMİR
Ey Vatan Uğruna Can Veren Ecdadım,
Yüz yıl geçmiş aradan, koskoca bir asır…
Eğer sen, bu direnişi başlatmasaydın, belki de yüz yıldır başka bir ülkenin himayesi
altındaydık. Bu bayrak, senin sayende göklerde. Bu ülke, senin sayende bağımsız ve biz, bugün
senin sayende rahat ve özgürce yaşayabiliyoruz. Sana minnettarız.
Şimdi, yüz yıl öncesine gidelim. Halk umudunu yitirmiş, ordu zaten perişan, ülke uçurumun
eşiğinde… İşte tam bu sırada sen geldin, geldin ve herkese bir umut ışığı oldun.
Bugün, kendimi milli mücadelede savaşmış bir askerin, bir komutanın yerine koyuyorum.
Karşıdaki ordu neredeyse on katımız. Biz bu durumda, bu kadar ilerlemiş bir teknolojiyle bile bu
kadar korkuyorsak savaşlardan, sizin o zamanda yaptıklarınız gerçek bir kahramanlık. Bu
kahramanlıktan dolayı size minnettarız.
Bu kahramanlık bir ömür sürdü ama yüz yıldır konuşuluyor ve konuşulmaya devam edecek.
Çünkü biz var olduğumuz sürece, bu mücadeleyi unutmayacağız, unutturmayacağız ve and olsun
ki Cumhuriyet’imizi “ilelebet muhafaza ve müdafaa edeceğiz.”
Mehmet Akif Ersoy’un yazmış olduğu marşı da koruyacağız. Çünkü bu marş, sizin
kahramanlığınızı anlatıyor. Çünkü bu marş, neyi var neyi yoksa savaş için feda eden Türk halkını
anlatıyor. Çünkü bu marş, Kurtuluş Savaşı’nı anlatıyor.
Aradan bir yüz yıl daha geçse biz bu marşı okumaya devam edeceğiz. Haftayı bu marşla
başlatıp, bu marşla sonlandırıyoruz. Yani her hafta, Türk halkının ve sizin azminizi, kararlılığınızı,
gücünüzü ve vatan uğruna yaptıklarınızı bir kez daha hatırlıyoruz ve içimizden diyoruz ki ‘‘Vatan
uğruna yaptıklarınıza minnettarız.’’
Ben ve benim gibi birçok genç, o zaman yaşanan zorlukları, sıkıntıları bildiğimiz için sizi daha
iyi anlayabiliyoruz. Biz bir daha ülkeyi bu duruma getirmeyeceğimize, bu vatanı sahipsiz
bırakmayacağımıza söz veriyoruz.
Biz ki Atatürkçü düşünceyi benimsemiş, Atatürk’ün fikirlerini anlayabilmiş ve dahası
Atatürk’ü tanımış gençleriz. Gözünüz arkada kalmasın. Bize güvenin. Bir Türk gencinin verdiği söz,
yarım kalmaz. Sözümüz sözdür. Ülke bize emanet.
Bu ülke sizi unutmadı. Verdiğiniz mücadeleyi unutmadı. Ne kadar kan döküldüğünü
unutmadı. Sırf bizim için, Türk gençleri ve Türk istikbali için verilen bu mücadele, Türk tarihi
boyunca yaşayacak, yaşatılacaktır.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın bu yolda gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım Türk
varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!
BEREN İSTEK 8-B
22
OKULUMUZ, EVİMİZ:
YAVUZ SULTAN SELİM ORTAOKULU
ornova’nın tanınan
ortaokullarından olan
Yavuz Sultan Selim
Ortaokulu yıllar önce mezun ettiği
öğrencileri tarafından sık sık ziyaret
edilir.
Yavuz Sultan Selim
Ortaokulu, Kazım Dirik Mahallesi’nde,
bağış bir arsa üzerinde, Yavuz Selim İlkokulu
adıyla, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından
beş derslik olarak yapılmıştır. Betonarme
bina olarak inşa edilen okulun İlk müdürü
Hasan Tahsin ÖNDERSEV’dir.
Kuruluşundan tam 19 yıl sonra, 1977
yılında, mevcut binaya iki derslik daha ilave
edilir. Böylece derslik sayısı 7’ye çıkarılmış
olur. O tarihte halen ilkokul olarak eğitim
veren okulun mevcudu da oldukça azdır. 1977
yılında okul müdürü ise Recai
KAĞIZMANLI’dır.
O yıllarda bile Bornova’nın bilinen
ilkokullarından olan Yavuz Selim İlkokulu
halen o dönem verdiği mezunlar tarafından
ziyaret edilir.
Okulun ikinci kat ilavesi 1994 yılında
okul müdürü İrfan YAVUZ zamanında inşa
edilir. Böylece okula 5derslik,1 laboratuar, 2
idare odası, 1 ana sınıfı kazandırılır.
B
23
2
1994 yılında okulumuza Fen Bilgisi öğretmeni olarak atanan ve halen Fen ve Teknoloji
öğretmeni olarak okulumuzda çalışan Hülya ÜNSAL, bu yıllarda okulun zamanın koşullarına göre
oldukça iyi bir durumda olduğunu söyler ve devam eder:
“Yavuz Selim İlkokulu’na atandığım zaman-ki o yıllarda adı öyleydi- okulda iki tane ortaokul sınıfı
vardı. İlkokul kısmı oldukça çalışkan ve azimliydi. Ortaokul ise yeni açıldığı için kadrosunu
oluşturmaya çalışıyordu. Öğretmenlik yıllarımın başlarında tecrübeli ve çalışkan bir ekibin içinde
yer almak benim için bir şanstı.”
Okulun fiziki koşullarından da bahseden öğretmenimiz o yıllarda öğretmenler odasında
odun sobası ile ısındıklarını söyler.
Henüz 6 yıllık öğretmenken Yavuz Sultan Selim’de çalışmaya başlayan ve bugün Teknoloji
ve Tasarım derslerine giren Gamze SAKLICA, o yıllardan bugüne okulun fiziksel koşullarının çok
değiştiğini, birçok öğretmen ve idarecinin gelip geçtiğini söyledikten sonra konuşmasına şöyle
devam ediyor:
“Yavuz Sultan Selim, her dönem Bornova ilçesinin saygın okullarından biri olmuştur. Yalnızca
akademik başarıdan söz etmiyorum. Oldukça önemli sosyal başarı ve etkinliklere de imza atmıştır.
Her yıl öğrencilerle geziler düzenler, il ve ilçe çapında yapılan yarışmalara katılırdık.”
Okul 2012 yılında ilkokul statüsünden çıkartılıp ortaokul olarak eğitim ve öğretime devam
eder. Okul mevcudu artınca 2015 yılında ana sınıfı kapatılarak dersliğe dönüştürülür.
2017 yılına kadar Yavuz Selim Ortaokulu olarak eğitim veren okulun adı, Valilik Makamının
kararıyla Yavuz Sultan Selim olarak değiştirilir.
1956’den bu yana ilçemizin en gözde okullarından biri olarak kabul edilen Yavuz Sultan
Selim Ortaokulu, kendisine gösterilen teveccühe layık olmaya çalışmaktadır. Gerek akademik
gerekse yalnızca ilçede değil İzmir’de de adını duyuran okulumuzun başarısını daha nice yıllar
katlayarak devam ettireceğini umuyor, bu yolda emek veren tüm öğrencilerimize ve
öğretmenlerimize başarılar diliyoruz.
Hazırlayan: Nurcan AKBAŞ (Türkçe Öğretmeni)
24
BIOGRAPHY OF MUSTAFA KEMAL ATATURK
Atatürk was a Turkish
nationalist leader and founder
and first president of the
republic of Turkey.
Mustafa Kemal Atatürk was born in 1881
in Salonika (now Thessaloniki) in what was
then the Ottoman Empire. His father was a
minor official and later a timber merchant.
When Atatürk was 12, he was sent to
military school and then to the military
academy in Istanbul, graduating in 1905.
In 1911, he served against the Italians in Libya and then in the Balkan Wars (1912 - 1913). He
made his military reputation repelling the Allied invasion at the Dardanelles in 1915.
In May 1919, Atatürk began a nationalist revolution in Anatolia, organising resistance to
the peace settlement imposed on Turkey by the victorious Allies. This was particularly
focused on resisting Greek attempts to seize Smyrna and its hinterland. Victory over the
Greeks enabled him to secure revision of the peace settlement in the Treaty of Lausanne.
In 1921, Atatürk established a provisional government in Ankara. The following year the
Ottoman Sultanate was formally abolished and, in 1923, Turkey became a secular republic
with Atatürk as its president. He established a single party regime that lasted almost without
interruption until 1945.
He launched a programme of revolutionary social and political reform to modernise
Turkey. These reforms included the emancipation of women, the abolition of all Islamic
institutions and the introduction of Western legal codes, dress, calendar and alphabet,
replacing the Arabic script with a Latin one. Abroad he pursued a policy of neutrality,
establishing friendly relations with Turkey's neighbours.
In 1935, when surnames were introduced in Turkey, he was given the name Atatürk,
meaning 'Father of the Turks'. He died on 10 November 1938.
25
Animal Word Search
R E D O G V U Y V O S C S A D M
T A F H V I U G E R W S V E O O
A V B F A L L I R O G O M L L U
R V L B A K A Z C T K O C I P S
O V N Q I R O L A L N P T D H E
O D S G L T I T L K M K B O I B
U O O R Z B N G E I C Y G C N D
H N G Z E A D Y Y U G O O O E Q
O K V P H G K W D K R A X R E B
X E U P I C I A X F X X T C B H
G Y E Q Q F B T F W V K S O N V
U L T Z U I N O I L T W Q A R W
E J D W R O Y Z W A F J S Z E U
Q W T D K B D Q C D X O O W K C
ALLIGATOR BEE BIRD CAT COW CROCODILE DOG DOLPHIN DONKEY
DUCK ELEPHANT FROG GIRAFFE GORILLA LION MONKEY MOUSE
RABBIT
RAT TIGER
26
HILARIOUS JOKES T Teacher: Tell me a sentencethatstartswith an "I".
Student: I is the....
Teacher: Stop! Never put 'is' after an "I". Always put 'am'
after an "I".
Student: OK. I am theninthletter of thealphabet.
Customer: Excuse me, but I sawyourthumb in mysoupwhenyouwerecarrying it.
Waitress: Oh, that'sokay. Thesoupisn't hot.
A: Hey, man! Pleasecall me a taxi.
B: Yes, sir. Youare a taxi.
Whydoesthegiraffehavesuch a longneck?
Becauseitsfeetsmellreallybad.
A mangoestothedoctorandsays, "Doctor, wherever I touch, it hurts."
Thedoctorasks, "What do youmean?"
Themansays, "When I touchmyshoulder, it reallyhurts. If I touchmyknee,OUCH!
When I touchmyforehead, it really, reallyhurts."
Thedoctorsays, "I knowwhat'swrongwithyou. You'vebrokenyourfinger!"
27
English Language Facts
English is a West Germanic Language.
The English languagespreadwiththegrowth of the British Empire, becomingthe
dominant language in Canada, the United States, New ZealandandAustralia.
Thegrowingglobalinfluence of the US has furtherincreasedthe spread of English.
Today English is probablythemostwidelyspokenlanguage in theworld,
withmanypeoplelearning it as a secondorforeignlanguage. It is
estimatedthattherecould be as many as 1.5 billion total English
speakersworldwide.
Withover 800 millionnativespeakers, Chinese Mandarin is
themostspokennativelanguage, followedby Spanish and English.
Thecountrieswiththehighestpopulations of native English speakersarethe US, UK,
CanadaandAustralia.
English is one of sixofficiallanguages of the United Nations, as well as French,
Russian, Spanish, ArabicandChinese Mandarin.
English has a hugevocabulary, withover 250000 differentwordslisted in the Oxford
English Dictionary.
English incorporateswordsfrom a largenumber of differentlanguages. Many of
thesewordshave French, OldNorseorDutchorigins.
Manyscientificwordsused in the English languagecomefrom Latin orGreek.
English is written in the Latin alphabet (alsoknown as the Roman alphabet).
28
ACROSS
1- Thepartthatpowersyourcomputer
2- Thepartthatyouusetoclicktheicons on thescreen
3- Thepartthatconnectsyoutothe internet
4- Thepartthat is usedtoscandocumentsandphotosintoyourcomputer
D1 •
D2 •
D3 •
A2 +
D4 •
C O M P U T E R P A R T S
A 3 +
A 4 +
AS + .______.__....______._ _ __.______. _ __,
29
ENVIRONMENT PAGE
WE HAVE A BIG PROBLEM
Global warming is increasingdaybyday. Wemust stop it!
Global warmingcausesmajorchanges.
Itthreatensmany of speciesandclimatesarechanging.
Wemust stop speed of heating. Glaciersaremeltingandthehouse
of animals is disappering.
Weareresponsibleforourplanet .
OUR HOUSE IS WARMING UP AND WE MUST TAKE
PRECAUTIONS TO PREVENT IT!
GLOBAL WARMING
Scientists made an alarming discovery in
the 1980s. They found out that
the average temperature of the
Earth's surface was slowly rising. This
trend is called global warming. Today we
know that global warming
is increasing because more and more
gases get into the atmosphere.
Greenhouse effect
A greenhouse is a glass house in which
plants grow. The glass lets light in and at
the same time keeps heat from getting
out. This heat keeps the plants warm,
even when it is cold outside. The same
happens to the Earth's atmosphere. It
lets sunlight in and keeps carbon
dioxide and other gases from getting
out. We need these gases but too much
of them trap more heat.
Causes of Global Warming
For a long time people on our Earth
didn't think a lot about greenhouse
gases. The situation changed when
people started using more and
more energy in the form of fossil fuels,
like oil, gas and coal. We burn fossil
fuels to power factories, run cars,
produce electricity and heat houses.
As fossil fuels burn they let carbon
dioxide into the atmosphere.
During the last few decades people have
also cut down many forests. Trees
30
use carbon dioxide when they make their
own food. Fewer trees mean that less
carbon dioxide is taken out of the
atmosphere.
Possible effects of global warming
Scientists have different opinions on
how warm the Earth's surface will really
get. The increase may be between 1.5°C
and 6°C by the year 2100.
Warmer weather will make ice
caps and glaciers melt. Sea levels could
rise dramatically. Plants, animals and
people living in coastal areas all could be
in danger. The weather may change in
many areas of the
world. Floods, droughts and damaging
storms could be the result.
People in colder regions might welcome
warmer weather but those who live in
regions that are already hot
may suffer from new diseases. At the
time some animals may
not survive because they
cannot adapt to the new environment.
They could move to other places in order
to live there.
Reducing global warming
Finding a solution to solve the world's
biggest environmental problem is not an
easy task. Although we need energy to
make our economy grow there are
things that could be done to fight off this
problem. Carpools or travelling by public
transport could take many cars off the
roads. You could turn off lights, TV sets,
computers and other electrical items if
you don't need them. Companies have
been spending a lot of money to produce
items that use little energy.
We also need to use more alternative
energy, like sunlight, wind power
or wave power. Car companies have
started to produce a new type of cars
known as hybrids. It works like an
electric car but also has a
small petrol engine.
The Kyoto Protocol
In 1997 over 150 countries signed the
Kyoto Protocol at the United
Nations Climate Conference. Industrialized
countries should reduce their emissions of
greenhouse gases. The United States which
produces about 25 % of all greenhouse
gases has often made public that it will
not support the agreement.
31
SOME ENGLISH PROVERBS
More haste more waste
Haste makes waste
More haste less speed. (Aceleişeşeytankarışır.)
You can not teach an old dog a new trick. (Ağaçyaşikeneğilir.)
Keep something for a rainy day. (Akakçekaragüniçindir.)
A word to the wise is enough. (Anlayanasivrisineksaz,
anlamayanadavulzurnaaz.)
There is no smoke without fire. (Ateşolmayanyerdendumançıkmaz.)
FUNNY RIDDLES
Which month has 28 days?
I have 12 legs, 12 arms and 8 heads. What am I?
How many letters are there in the English alphabet?
What word begins with “e”, ends with “e”, and has one letter?
ANSWERS: 1- All of them. 2- A liar! 3- 18 letters! 3 in “the”, 7 in “English”, and 8 in
“alphabet”. 4- Envelope!
TONGUE TWISTERS
How many cans can a canner can if a canner can can cans? A canner can can as
many cans a canner can can.
She sells sea shells on the sea shore.
Smile a while and while you smile another smiles and soon there are miles and
miles of smiles and life’s worthwhile because you smile.
Mix a box of mixed biscuits with a boxed biscuit mixer.
A proper copper coffee pot.
Six thick thistle sticks. Six thick thistles stick.
Hazırlayanlar: Elif Naz Mutlu, Ahmet Yiğit Er, Elif Kanbal, Ece Mumcu 7-F
32
Uzaydaki Kara Delikler
Gök bilimciler, bizim galaksimizden
uzaklarda yer alan devasa bir kara
delik buldular ve fotoğrafını çektiler.
Dev Kara deliğin fotoğrafını çekme
önerisini Profesör Heino Falcke
vermişti. Dünya’dan 500 milyon
trilyon kilometre uzaktaki kara deliğin
fotoğrafını çekmek için dünyanın farklı
yerlerinde bulunan 13 teleskop kullanıldı.
Bu kara delik fotoğrafı bize biraz farklı gelmiş olabilir. Kimimiz soğan halkasına
bile benzetebilir. Ama bilim insanları bu kara deliğe “Canavar” demeyi tercih ediyorlar.
Kuantum Bilgisayarları ile Zaman Geri Alındı
Bilim insanları kuantum* bilgisayarları sayesinde zamanı geriye aldıklarını duyurdular.
Rus, Amerikan ve İsveçli bilim insanları temel fizik kurallarına ters düşen bir çalışma
ortaya koydular. Bu çalışma sayesinde evreni yönettiği düşünülen fizik kuralları
kökünden değişebilir.
Bilim insanları yaptıkları bu çalışma için “Bilardodaki açılış vuruşu ile dağılmış olan
topların tekrar başlangıçtaki yerlerine dönmesine benzer bir eylem gerçekleştirdik .”
diyorlar.
Bu olay gerçekten bilim dünyasının da ufkunu geliştirmiş bulunmakta. Kim bilir beklide
şu ana kadar bildiğimiz her şey bir yalandır.
Kuantum: Kuantum mekaniği; madde ve ışığın, atom ve atom altı seviyelerdeki davranışlarını
inceleyen bir bilim dalı.
Kaynakça: www.bbc.com Hazırlayan: EYLÜL YAVUZ 7/A
33
Ayak Voleybolu
çer kişilik iki takım tarafından oynanan
ve el dışında vücudun bütün
kısımlarının kullanıldığı özellikle ayak,
diz, omuz ve kafa ile oynanan bir file
oyunudur. İlk olarak 15. yüzyılda oynanan
oyun en çok Tayland ve Malezya’da
popülerdi. Resmi adı 1965’te konan oyun, ilk
kez 1829’da resmen bir yarışma olarak
düzenlenmiştir. Bu oyun 250 gram ağırlığında
bir topla oynanmaktadır.
Satranç Boksu
em zekâ hem de fiziksel gücün
varlığına dayalı bu oyun bir ringde 8
dakikalık 11 raunt şeklinde oynanır. 8
dakikanın 4 dakikasında satranç
oynanır, 4 dakikasında ise boks yapılır. Şah mat
ya da nakavt yapan oyunu kazanır. Tarihçesine
gelirsek bu oyunun geçmişi 1978 yılına kadar
gidiyor. 1978 yılında ilk kez Stewort ve James
Robinson kardeşler kendi aralarında maç
yapmışlardır.
Kaval Kemiğine Tekme
ngilizlerin çoraplarının içine saman
doldurarak bileklere yapılan tekme
darbeleriyle birbirini yere yıkmaya
çalıştıkları dövüş sporudur. Finlandiya’da bir
şaka olarak başlayan bu oyun, Amerika Birleşik
Devleti’nde bir spora dönüşmüştür.
E
EYLEM KOTAN
7-A
Ü
H
İ
34
ÖĞRETMENLER GÜNÜ
Her yıl 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü coşkuyla kutlarız. Okulumuzu süsleyip
törenler düzenleriz. Törenlerde şiirler okuyup, şarkılar söyleriz. En önemlisi de
başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı, sevgi ve minnetle anarız. Onun bize
emanet ettiği ilkeler doğrultusunda ilerleriz.
Öğretmenler anne ve babamız gibi bize saygı ve sevgiyle yaklaşırlar. Doğruyu
ve yanlışı gösterirler. Onların sayesinde okumayı öğreniriz, en güzel yazımızla yazmayı
onlarla başarırız. Dertlerimize ortak olurlar, üzüntü ve sevincimizi paylaşırlar. Bilime,
sanata önem verirler, tıpkı hayalimdeki gibi. Atatürk ile ilgili bütün bilgileri ilk onlardan
öğreniriz. Komşularımızı, ülkemizin coğrafi özelliklerini, gelenek ve göreneklerimizi,
örf ve adetlerimizi onlarla tanırız. Nene Hatunları, Mevlana’yı, Yunus Emre’yi, Mehmet
Akif’i onlardan dinleriz. Kısacası her şeyi… Onlar bizim bilgi kaynağımızdır. Gelecekte
de bizi zirveye yükseltecek onlardır. Bu yüzden Öğretmenler Günü’nü sadece 24
Kasım’da değil, her gün kutlamalıyız. Onlara karşı sevgi ve saygımızı arttırmalıyız.
Uzun saçlısı, kısa saçlısı, renkli gözlüsü, siyah gözlüsü bütün öğretmenlerimi çok
seviyorum. Onları anlatmaya kelimeler yetmez.
Öğretmensiz bir toplum düşünülemez. Başarıya ancak onlarla ulaşırız.
TUĞÇE ÖZTÜRK 5/B
35
23 NİSAN
Siz sadece bayram mı sandınız?
Bir kurtuluş hikâyesidir 23 Nisan.
Siz sadece çocuklara mı sandınız?
Koca bir ulusa hediyedir 23 Nisan.
Büyük Millet Meclisi 23 Nisan’da kuruldu.
Vatanım prangalardan kurtuldu.
İnsanların kaderi kendi reyine sunuldu.
Egemenlik yalnız milletin oldu.
Milletin vekilleri toplandılar.
Anadolu’da atan kalpler Ankara’da yürek oldular.
Akıp giderken avuçların arasından.
Bu şanlı vatanı yeniden kurdular.
Ata’m dedi ki bugün çocukların
Onlar ki sahipleri yarınki makamların
Siz sadece bayram mı sandınız?
23 Nisan dirilişidir tüm umutların…
ECE ERDOĞAN 5/E
36
NİSAN’DA ÇOK EĞLENDİK
37
8-A
A sınıfı Türkiye gibidir. Dört mevsim yaşanır bu sınıfta. Öfke, sevinç, heyecan, korku… Bazen
gereksiz öfkelenir bazen çok güzel zaman geçirir eğlenirsiniz. Arkanızdan konuşan da vardır,
yüzünüze konuşan da… Ama ne olursa olsun hep yanınızda olanda vardır. Boş derslerde en çok ders
buradan gelir. Bazen azarlanırsınız, çoğu zaman da tebrik edilirsiniz. Her şeye rağmen ortaokulda son
yılınızı
8-A’da geçirmek sizi hafızalara kazımıştır.
8/B
Biz arkadaşlık dostluk ilişkilerimizle, birbirimizi desteklememizle, yardımlaşmalarımızla,
başarılarımızla, sanata ve spora olan ilgimizle 35 kişilik bir aileyiz. Gerek futboldaki, gerek
voleyboldaki gerekse katıldığımız yarışmalardaki başarılarımız bizi biz yapar. Biz daima birbirimizin
yanındayız. Birbirimizi kollar yarı yolda bırakmayız. Çünkü biz 8/B’yiz. 8/B olmak bunu gerektirir.
38
8-C
8-C sadece bir sınıf değil. Biz 8-C olarak bir aileyiz. Biz arkadaş değiliz, kardeşiz. Birimize bir şey olduğunda
hepimiz koştuk. Yeri geldi çok mutlu olduk, birlikte kahkahalar attık; yeri geldi çok üzüldük birlikte ağladık. Sınıfın
her köşesine bir anı bıraktık. Hani derler ya “Okul bir çocuğun ikinci evidir.” diye,
8-C sınıfı bizim ikinci evimiz oldu. Bu sınıf bizi tek bir çatı altında topladı. Bize derslerimizden önce dostluğun ve
kardeşliğin önemini, aslında birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu, dayanışma içerisinde olursak her işin
üstesinden gelebileceğimizi ve en önemlisi “BEN” değil “BİZ” olursak her şeyi başarabileceğimizi
gösterdi. Bu sene birçok şey yaşadık ve bu yaşanan şeyleri eminim ki hiçbirimiz unutmayacağız. Bir sürü
zorluğun üstesinden geldik. Önümüze daha ne kadar çok zorluk çıkarsa çıksın bu sene birbirimizden
aldığımız güçle yolumuza devam edeceğiz. Biz biriz. Biz beraberiz. Biz 8-C ailesiyiz.
8-D
Zor bir yıldı ama güzeldi. Aslında her yıl olduğu gibi bu yıl da okulun hemen tatile girmesini
bekliyorduk. Ancak bu sene diğerlerinden çok farklıydı. Ortaokuldaki son senemizdi. Sona yaklaştıkça
ne okulumuzdan ne de arkadaşlarımızdan ayrılmak istiyorduk. Ama bitti ve birbirimizi çok
özleyeceğiz.
39
8-E
Okulun ilk günü utanıp sıkılarak oturduk şimdi bırakmak istemediğimiz sıralara. İlk gün sesi
çıkmayan 8/E şimdi okulumuzun en çok konuşkan sınıfı. Konuşkan olduğu kadar çalışkan, çalışkan
olduğu kadar sosyal bir sınıf… Enis’iyle şakacı, Seray’ıyla sessiz, Bora’sıyla çalışkan, Ecem’iyle
gözlüklü, Arda’sıyla kahkaha dolu bir sınıfız. Çantası gelmeyenlerini fotokopileriyle dolu bendeniz
Elanur, yemeği bir türlü bitmeyen Kayra, harika sesiyle İrem, bizi asla yerimize oturtamayan başkan
Murat, uykucu Ceyda, ne konuştuklarını hiçbir zaman bilemediğimiz ayrılmaz ikili, Onur Asaf ve Yüksel
Efe, İngilizce sözlüğü Melisa, yüzünü ayda yılda bir gördüğümüz Mehmet Emir, birbirinden ayırt
edemediğimiz ikizler, Ece ve Ceren, öğretmenlerini çok seven Özgür, dolabın anahtarını getirmeyi
sürekli unutan Azra ve tüm bu öğrencilere sahip olduğu için şanslı, bir o kadar anlayışlı öğretmenimiz
Nurcan AKBAŞ… Harika öğrencileriyle 8/E tam da böyle… Yani biz konuşkanıyla, sessiziyle;
çalışkanıyla, haylazıyla; kızıyla, erkeğiyle Atatürkçü bir yürekle gurur içinde mezun oluyoruz.
Sıfır Atık Afiş yarışması birincisi ve Beslenme Dostu Okul resim yarışmasında okul birincisi Melis Köseoğlu 7-C
Sevgili öğrencilerim, en değerlilerimiz, kıymetlilerimiz, geleceğimiz, ümitlerimiz...
Fidanlar nasıl ağaç olur, tomurcuk nasıl çiçek olur, meyveye durur? Nasıl rengârenk olur
bahar çiçekleri? Nasıl coşku içinde kalır doğa kokusundan, renginden… Bütün bu güzellikleri adım
adım, gün gün yaşıyoruz her birinizde. Ellerimizde büyüttüğümüz fidanlarımız, tomurcuklanıp çiçek
açıyor yüreğimize coşkular yayarak.
Büyüdüğünüzü izliyoruz, heyecanlarınızı, sevinçlerinizi, kalp kırıklıklarınızı yaşıyoruz birlikte.
O kadar içimize işliyorsunuz ki, sizi evimize kadar taşıyor, kalbimizde endişelerinizi, korkularınızı
hissediyoruz zaman zaman. Sonra bir gün bakıyoruz ki siz ne kadar da büyümüşsünüz. Nasıl gurur
duyuyoruz sizinle bilseniz. Nasıl güven duyuyoruz yarınlar için, ümit dolduruyorsunuz içimize. İşte o
zaman “niye ödevini yapmadın bakayım, derse geç kalmışsın bak yine, arkadaşınla kavga mı ettin,
konuşmayın da dersi dinleyin!”cümleleri sadece bizi büyüten ve aklımıza geldikçe güldüren birer tatlı
anıya dönüşüyor.
Her birinizden birer renk, birer iz, birer tatlı tebessüm kalıyor yüreğimizde. Bizim tatlı, küçük
sevgili çocuklarımız, bizim sevdası her gün büyüyen masum sevgilerimiz, göz bebeklerimiz, siz uçup
gitseniz bile yuvadan, kelebekler gibi kanatlanıp vefalı yavrularımız olarak geri geliyorsunuz. Buradaki
dostluklarınızı, acısı tatlısı ile paylaştığınız ne varsa özleyerek geliyorsunuz. Çok özlendiğinizi de
bilerek geliyorsunuz en samimi duygularınızı yaşadığınız okulunuza. Çocukluktan gençliğe adım
attığınız bu yıllarda, kişiliğinizi süsleyen değerlerinizi kazandığınız bu eğitim yuvanızı özleyerek
geliyorsunuz. Bizler de size baktıkça bu muhteşem gençler bizim çocuklarımız, diyerek bir anne baba
mağrurluğu yaşıyoruz her defasında.
Heyecanın zirve yaptığı günlerdir mezuniyet günleri. Bir coşku bir sevinç, büyük bir mutluluk
olurken içimizde, buruk bir hüznü, sıcak bir yuvadan ayrılmanın kederini de taşır yüreklerimiz. Dönüm
noktalarından biridir hayatın, yeni başlangıçların kapısını araladığımız. Her birinizde Atatürk Gençliği
ışığının parladığı, güzel günlere doğru bir yolculuktur aslında. Bu yolda dimdik, hedefleri olan ve o
hedeflere inançla, azimle yürüyen gençler olacağınızdan eminiz. Yolunuz açık olsun yavrular. Sizlere
her zaman gönül gözü ile bakıp, her birinizde koskocaman dünyalar gördüğümüzü ve size çok
inandığımızı sakın unutmayın.
AYLA ÜNAL
TÜRKÇE ÖĞRETMENİ
41
İNTERNETİN BİLİNÇLİ VE
GÜVENLİ KULLANIMI
AİLEMİZDEKİ AFACAN: İNTERNET İNTERNET BİRÇOK AÇIDAN HAYATIMIZIN
VAZGEÇİLMEZLERİNDEN OLDU. Onunla beraber
dünyayı dolaşabiliriz, evimizden dünyaya açılan bir
kapı, bir pencere… Ancak evimizden dünyaya
açılırken, evimizin içine istemediğimiz misafirlerin
girmesini istemeyiz değil mi?
PENCERENİZİN NEREYE AÇILACAĞINI SİZ
BELİRLEYİN
Seçimlerinizi ailenizle ve öğretmenlerinizle beraber
yapın. Onlara danışmaktan çekinmeyin. İnternette
karşılaştığınız herhangi bir bilgiyi başka kaynaklardan
da sorgulayın ve doğruluğunu araştırın. Unutmayın ki
İnternette herkes istediği gibi bilgiler oluşturabilir ve
yayınlayabilir. Ayrıca, bir ödev hazırladığınızda,
bulduğunuz bilgileri ve kullandığınız resimlerin
kaynağını mutlaka belirtmelisiniz… HER BİLGİ
GERÇEĞİ YANSITMAYABİLİR
BEDAVA TEKLİFLER BEDAVA DEĞİLDİR
BÜYÜK İHTİMALLE GERÇEK DEĞİLDİR.
DÜŞÜNÜN, TANIMADIĞINIZ KİŞİ SİZE
NEDEN BEDAVA BİRŞEY TEKLİF ETSİN Kİ?
Tanımadığınız kişilerle sohbet etmeyin. Sosyal
paylaşım sitelerinde tanıştığınız kişilere karşı
dikkatli olmalısınız. Yeni arkadaşlar edinmek
eğlenceli olabilir ancak bazıları kendileri hakkında
yalan söyleyebilir. İnternet ortamında tanıştığınız bir
yabancıyla gerçek hayatta buluşmamalısınız.
Gerçekten tanışmak istediğiniz biri olursa yanınızda
mutlaka aile bireylerinden bir yetişkin olmalı ve
buluşmak için kalabalık yerleri tercih etmelisiniz.
KİŞİSEL BİLGİLERİNİZİ GİZLİ TUTUN İnternet ortamında kişisel ve özel bilgilerinizi
vermeyin. ( Kimlik no, adres, telefon vs) Facebook
gibi sitelere üye olurken gizlilik ayarlarını
yapmalısınız. Aksi halde İnternette herkes sizi
görebilir, sizi tanıyabilir. Bunlar arasında kötü
niyetli insanlar da olabilir. Web kameralarını
kullanırken dikkatli olun. Bir yabancının evinizin
içini ve sizi görmesini istemezsiniz
42
ÖNCE DÜŞÜNÜN SONRA PAYLAŞIN
İnternet ortamında paylaşılan bilgilere çok dikkat edilmeli, çünkü bir
defa İnternete aktarılan bir şey bir daha geri alınamaz. Büyüyünce
bile karşınıza çıkabilecek ve sizi üzecek şeyleri (resim, özel bilgi vs.)
paylaşmaktan kaçınmalısınız. Arkadaşlarınıza ve ailenize ait bilgileri
paylaşmadan önce onlardan izin alınması
.gerekir.PAYLAŞTIKLARINIZ SONRADAN SİZİN VEYA
BAŞKALARIN ÜZÜLMESİNE NEDEN OLMASIN
İYİ VE NAZİK BİR KULLANICI OLABİLİRSİNİZ
YALNIZ GÜNLÜK HAYATTA DEĞİL İNTERNETTE DE
DİLİMİZİ DOĞRU VE GÜZEL KULLANALIM. Kimseye hakaret,
argo, küfürlü hitap etmemelisiniz. Yüzüne söylemek nasıl saygısız
bir hareketse internet üzerinden yapmak da öyledir. Size yapılmasını
istemediğinizi başkalarına da yapmayın.
İNTERNETTE TANIMADIKLARINIZIN SİZİ İNCİTMESİNE
İZİN VERMEYİN.
TANIMIYORSANIZ teklifini reddedin, mesajlarını açmayın, cevap
vermeyin ve şikayet edin. Çünkü bu mesajlar genellikle uygunsuz,
virüslü ya da gereksiz şeyler içerir. Güncel anti-virüs ve filtreleme
programları kullanmak sizi ve bilgisayarınızı bu sorunlardan
koruyacaktır .
İNTERNETTE BİRÇOK SORUN BULUNMAKTADIR.
SORUNUN KAYNAĞI;
Yüksek oranda zararlı içeriğe sahip internet siteleri, internet
ortamındaki risklerin yeterince bilinmemesi, bilinçli internet kullanım
kültürünün oluşmaması, internetin bilinçli kullanımı konusunda
yeterli projeler üretilememesi, içerik üretmekten çok, içerik
tüketimine yönelik internet kullanımı, bilinçlendirme amaçlı kamu
spotlarının yetersizliği Kamu Kurumlarının çocuklara yönelik
sitelerinin olmaması.
İNTERNETİN GÜVENLİ KULLANIM KURALLARI Kendinizi eğitin, interneti güvenli kullanmayı öğrenin. İnterneti
oturma odanıza taşıyın; Kendinize zaman sınırlaması yapın. İnternet
kullanımıyla ilgili kurallar belirleyin ve uyun Veliniz tarafından
yapılan uyarıları dikkate alın. Velinizle bağlantıyı koparmayın.
İnternette oynadınız oyunları ailenizden saklamayın. Her şeye
inanmayın. Sosyal paylaşım sitelerinde çok yanlış ve eksik olacağını
unutmayın. Kişisel ve ailevi bilgilerinizi sanal ortamda paylaşmayın.
İNTERNETİN GÜVENLİ KULLANIM KURALLARI GİRDİĞİNİZ WEB SİTELERİNDE; Kumar, intihara yönlendirme,
çocukların cinsel istismarı, uyarıcı madde kullanımını
kolaylaştırma,sağlık için tehlikeli madde temini,
müstehcenlik,ırkçılık, ayrımcılık, nefret, terör, şiddet görüntüleri, kan
ve şiddet içeren dövüş sporları, hayvan dövüşleri, dolandırıcılık,
zararlı yazılım vb. içerikler BULUNMAMALIDIR!!!
43
HAYAT SADECE İNTERNETTEN İBARET DEĞİLDİR ZAMANI ETKİN YÖNETİN. Başka aktivitelere de vakit ayırın.
Arkadaşlarınızla ve ailenizle beraber gerçek hayatta da
eğlenebilirsiniz.
DÖRT ŞEY GERİ GELMEZ.
1- ATILAN OK 2- KAÇIRILAN FIRSAT 3- SÖYLENEN SÖZ
4- GEÇEN ZAMAN
UNUTMAYIN ŞİKÂYET ETME HAKKINIZ VAR Karşılık vermeyin. Sanal ortamda size rahatsızlık veren kişilere cevap vermemeli ve derhal
onlarla görüşmeyi bırakmalısınız. İnternet ortamında sizi rahatsız eden şeylerle (kişilerin küfürlü
ve argo konuşmaları, hakaretler, uygunsuz teklifler ya da zararlı sitelerle) karşılaştığında
ailenize, öğretmenlerinize ya da İhbarweb'e (www.ihbarweb.org.tr ) şikayet edebilirsiniz.
İnternet güvenliği ile ilgili bilgi almak için, Türkiye’de bilinçli İnternet kullanımına
katkıda bulunmak amacıyla hazırlanmış olan Güvenli Web (www.guvenliweb.org.tr) ve Güvenli
Çocuk (www.guvenlicocuk.org.tr) portallarını ziyaret edebilir ya da (0312) 294 74 00 nolu
telefondan bilgi alabilirsiniz.
Çocuklar için özel olarak hazırlanmış güvenli İnternet kullanımı ile ilgili kılavuza
www.guvenliweb.org.tr/e_kilavuz/ bağlantısından ve ebeveynler için hazırlanmış klavuza
www.guvenliweb.org.tr/annebaba kilavuz/ bağlantısından yararlanabilirsiniz.
Öğrencilerimizin, yaptıklarının farkında, kendini kontrol edebilme becerisine sahip,
davranışlarıyla çevresindeki herkese karşı duyarlı olmasını istiyoruz. Bu duyarlılık kendisine
yapıldığında öfkelendiren, inciten, ailelerinizi küçük duruma düşüren tavırları asla yapmamaya
özen göstermenizi sağlayacaktır. Hepinizin ahlaki olarak güçlü olduğunuzu düşünüyoruz . Her
zaman yanınızda olduğumuzu unutmayın.
İntern tte Güvende, Hayatta Mutlu Kalın
E.Nezaket ALTIOK
Psikolojik Danışman
● ● ●
● ● ●
44
TEBRİKLER GENÇLER!
İlçemizde düzenlenen İngilizce Scrabble Turnuvası Tenis turnuvasında 3. olduk
7. Sınıf öğrencilerimiz ikinci oldu.
Dynet ilçe birincisi olduk
4006 TUBİTAK BİLİM FUARI’NDAN GERİYE KALANLAR
46
AFRA NUR GÜL-ÖZGE SENA DERVİŞ 8-C
48