' J 2008 - Ekim 2008 August 2008 - 2008 Volume : l O Number: 38
' J
Ağustos 2008 - Ekim 2008 Yıl:lO Sayı:38
August 2008 - Octob~r 2008 Volume : l O Number: 38
Akad e rn i k Ara ş t ı r rn a 1 a r O erg is i 2008, Say ı 38, S a y fa 1 a r 87-98
İMAM-HATİP LİSELERİNİN SEKÜLER AÇMAZI
Bedri MERMUTLUl
Bilim ve eğitim, yakın tarih Türkiye siyasetinin daima öncelikli maddesi <:>!muştur. Tanzimat'tan daha önce başlayan ve Cumhuriyet inkılaplarıyla devam eden reform çabalarının ilk operasyon alanları hep okullar oldu. Pozitivist ve Neo-pozitivist teorilerin düşünce ve bilim temelli y·akıaşımları 19. yüz-
, yıldan itibaren toplumsal dönüşümlerin okullar üzerinden yapılabileceğine dair vazgeçilmez bir yöntem getirmişti. Modem Batı uygarlığı şemsiyesi altında buluşan değerlere ulaşmanın en hızlı ve etkili yolu, aileden ve diğer toplumsal kurumlardan daha çok, okullardan geçebilecekti. Okullarda verilen bilgiler bir kaldıraç göreviyle diğer kurumların da yenilenmesinde rol oynayacaktı. Bu yüzden özellikle modernleşmek isteyen Batı dışı toplumlar bakımından okulun dinamik değeri tartışılmazdır. Bu kabulün sonucu olarak okulun modernleştirici fonksiyonundan ödün verilemeyeceği gibi modernleşmenin diploma onaylı yolu da ançak okullardan geçebilirdi. Art arda modernleşme reformları yapmış olmasıyla bu yöndeki kararını kesinleştirmiş olan Türk toplumunda okullara verilmiş olan misyon farklı olmamıştır. Ancak bu misyonu yerine getirmekte başarılı olmayan okullar sistemin felsefesiyle daima sorunlu olmuşlardır.
Türkiye'de örgün din eğitim ve öğretimini İmam ve Hatip Mektepleri (1924-1930), İmam-Hatip Okulları (1951-1973), İmam-Hatip Liseleri (1973-... ) ve;İmam-Hatip Anadolu Liseleri (1985- ... ) olmak üzere başlıca dört dönemde. ele almak mümkündür. Birinci dönem İmam ve Hatip Mektepleriyle sonraki dönem İmam-Hatip Okulları/Liseleri arasında benzerlikler buliınabileceği gibi farklılıklar da söz konusudur. 1930'da son iki İmam ve Hatip Mektebinin kapatılmasına bildirilen resmi gerekçe "öğrencisizlik" iken ikinci dönem İmam-Hatip Liselerinde bunun tam tersi bir durumla karşılaşılmakta, öğrencisizlik yerine çok fazla öğrencisi olduğundan şikayet edilerek bu okulların azaltılmaya çalışıldığı görülmektedir.
Okulla birlikte toplumda da değişen şeylerin olduğunu anlamaksızın öğrenci yokluğundan öğrenci patlamasına doğru değişen bir terendi açıklayabilmek mümkün değildir. 1924-30 yılları inkılapların en yoğun biçimde yaşandığı yıllar olarak değerlerde ve statülerde önemli değişimlere sahne olmuştu. Din görevliliğinin o yıllarda statü kaybına uğrayan mesleklerin başında gelmiş olması anlaşılır nedenlere bağlanabilir. Dinin devlet ve toplum .hayatından u-
1 Yrd.Doç.Dr., Uludağ Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü ' ..
87 Akademik Araştırmalar Dergisi
88 Journal
of Academic Studies
imam Hatip Liselerinin Seküler Çıkmazı
zaklaştırılarak bireyin iç dünyasıyla sınırlı bir daralma yaşamasına koşut olarak din adamına da devlet ve toplum düzeyinde ihtiyaç kalmayacak; din adamının küçülen göreviyle birlikte statüsü de düşecekti. Din adamı Batı medeniyetinin değerleriyle buluşmaya çalışan hızlı bir dönemin kendiliğinden aykırılaşan tipiydi. O şartlar içinde, din adamı yetiştirecek olan okulların itibar görmemiş olması doğaldır. Ancak 1950 sonrasındaki şartlarda dine bakışın genişlemesine uygun olarak din adamı yetiştiren okulların - aynı adla - yeniden açıldığı ve ihtiyacı olan öğrenci mevcudunu bulduğu da görülmektedir.
İkinci Dünya Savaşı baskısını üstünden attıktan sonra Türk toplumunun her anlamda bir hareket haline girdiğini gözlemlemek mümkündür. Bu hareketlenme 1945'ten sonra çok partiye geçişi başlatmış, iktidarın değişmesiyle insanlar kendilerinde bir değişim cesareti görmeye başlayarak başka önemli değişikliklere doğru da hareketlenmişlerdir. Bunlardan en önemlisi'de köylerden kentlere doğru başlayan göç hareketidir.
Köy toplumu halindeki Türkiye'nin okulu Köy Enstitüleri idi. Toplumun kentleşmeye karar v.ermesiyle bu okulların kapanması arasında saklı bir mutabakat vardır. Toplumsal bilinç sanki kendini köye bağlayacak şeyleri tasfiye ediyordu. Kente geliş bir özgürleşmeydi köylü için. Kısıtlanmış ve daraltılmış bir din hayatından, daha geniş bir din hayatına geçmek de o yıllar için bir özgürleşmeydi. Kentleşmek ve dindarlaşmak isteyen insanların yollarını birleştiren kurum kendiliğinden İmam-Hatip Okulları oldu. Lise, keniıeşen insanın değil, kentli insanın okuluydu; dindar kentliyi ise tatmin etmiyordu. Önceleri dindar kentliler tarafından sahiplenilse de kısa zamanda İmam-Hatip Okulları şehirleşen yığınların okulu haline gelmiştir. Köylü ve kasabalı, henüz kente göçmeden çocuğunu bu okullara göndermiş, onu takip ederek kendisi de kente gelmiştir. İmam-Hatip Okullarının parasız yatılı ve pansiyonlu yapıları çocuğunu okutma gücünde olmayan veliler için ö,nemli bir fırsat yaratmıştır. İmaffi-1 Hatip Okulu döneminin (1951-1973) öğrenci profili %60 ila 90 oranında köy \ çocukları ya da köy kökenli kent çocuklarından oluşmakt.adır. 1 Bu dönemd~ İmam-Hatip Okulları köylü için meslekle doğrudan bir ilgisi düşünülmeksizin sadece bir öğretim yeri olarak öriemli görülmekteydi Kırsal kesim mensuplarının daha çok bu okulu istemeleri, ula·şabildikleri en yakın okul olarak İmamHatip Okullarını görmüş olmalarından dolayıdır. Geleneklerine olan bağlılıkları-. çocuklarını da aynı terbiyeden geçirmek istemelerine yol açmıştır.2 Bu yönüyle l İmam-Hatip Okullarının hem formel eğitim hem kentleşme konularında önemli ' fonksiyonlar gördüğünü, ayrıca kente göçen köy nüfusunun dinle bağlantısının kopmamasında önemli bir aracı kurum olduğunu söylemek mümkündür. _ ___,
Kentleşme tarihimizle İmam-Hatip Okullarının tarihi birlikte başladıfı\ gibi aynı trendi de izlemiştir. Şehirleşmenin, gecekondunun ve İmam Hatip- J
Okullarının aynı tabanın unsurları ve ayn,ı şartların ürünleri olarak birbirleri~ paralel geliştiği söylenebilir.
1950'li yıllfil- boyunca İmam-Hatip Okulu mezunlarının gidebileceği bir yüksek öğrenim kurumu önlerinde olmadığı halde bu okulu tercih etmiş olmaları onları zorunlu bir biçimde din görevlisi olma geleceğiyle karşı karşıya bırakmakta olmasına rağmen veliler çocuklarını başka bir gelecek yolu olma-
Bedri Mermutıu 2008
Yıl: 10, Sayı: 38 Ağustos 2008 - Ekim
----; yan bu okullara vermeye devam etrnekteydi.3 (Bu dönem öğrencilerinin ifadesi "istikbalde n~ olacaklarını dahi bilmeden bu okullarda okuduk"larıydı; ıünkü "o dönemin Imam-Hatip davasını kucaklayanlar hep hasbi insanlardı". "Az sayıda bir grup öğrencinin, buralarda istikbal olmadığı yönündeki telkinlere kanarak devlet liselerine gitmesi bir yana bırakılırsa, büyük kitle tekkeyi bekleme taraftarıydı; onları meşgul eden en önemli husus halka, ülkeye ve devlete dinimizi daha iyi anlatabilme yollarının aranması idi". Dolayısıyla öğrencilerin iyi birer me_s)ek mensubu ve İsliim bilgini olmaları gerektiği noktasında herkes birleş'mişti.5 !Nitekim İmam-Hatipli neslin devreye girınesinden sonra ülkedeki genel.dini Mvanın gözle görülür derecede geliştiği gözlemlenmektedir.6
Kentleşme hızının 1973'lere kadar gösterdiği seyirle İmam-Hatip Okullarının artışı arasındaki bağıntı birbirine uygundur. Ancak 1973 '!erden itiba-
, ren kentleşme hızı artmakla birlikte İmam-Hatipleşme oranı daha hızlı bir şekilde artmıştır. 1969 yılında 2, 1970 yılında 1 yeni İmam-Hatip Okulu açılmışken ve 1971-1973 yılarında yeni hiçbir İmam-Hatip Okulu açılmamışken 1974 yılında 29, 1975 yılında 70, 1976 yılında 77, 1977 yılında 86 yeni okul açılmıştır.7 Buna paralel olarak 1974 yılından 1978 yıliiia öğrenci mevcudu da 10 345'ten 108 345'e ulaşmıştır. 8 Bu hızlı gelişmede siyasal bir partinin (MSP) o yıllardaki koalisyonlarda hükümet ortağı olarak kullanmış olduğu inisiyatifin kuşkusuz ki önemli payı olmakla birlikte bu artışı sadece siyasal faktörle açıklamak yetersizdir. Siyasal faktör, daha farklı nedenlerden kaynaklanmış olan bir talebe cevap verme yönünde yardımcı olmuş olabilir ancak. Bu talep ise 17 Haziran 1973 tarih ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 32. maddesinde yapılan değişiklikle doğrudan ilişkilidir. Bu değişiklikle İmam-Hatip Okullarının, ''orta öğretim sistemi içinde hem mesleğe hem yüksek öğretime hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumları'' olduğu kabul edilmekteydi. Naim Talu hükümetinin yaptığı bu değişiklikle İmam-Hatip Okullarının önündeki üniversite engeli önemli ölçi).de aşılmaktaydı. (Önemli ölçüde sözüyle kastedilen şey, liselerin edebiyat kolu statüsünde değerlendirilerek sosyal branşlarda öğretim yapan üniversite bölümlerine girebilmeleridir; üniyersitelerin bütün bölümlerine girebilme yolu 1983'den sonra açılac.aktır.) Bü değişiklik İmamHatip Okullarının ismine de yansıyarak onu İmam-Hatip Lisesi yapmıştır. İmam-Hatip mensuplarının sadece isi_mden ibaret kalmayan bir değişimin içinde kendilerini buldukları en önemli dönüm noktası budur. Eğer 1974 öncesinde böyle bir değişiklik yapılmış qlmasaydı belki yine bir miktar okulun açılabileceğini ümit etmek mümkün olsa bile yaşanan anlamda bir patlamayı sağlamak mümkün görünmemektedir.
Bu arada not edilmesi gereken bir nokta da 20 ağustos 1971 tarihinde alınan bir kararla, İmam-Hatip Okullarının, orta okula dayalı meslek okulları haline getirilmesidir. 1971 'den 1974 yılına kadar yürürlükte olan. bu uygulama 1974 yılından itibaren (orta kısma 8 saatlik Kur'an ve Arapça dersleri konmak suretiyle) kısmen yumuşatılarak 1997 yılına kadar gelinmiştir.
1971 yılındaki saptamaya göre İmam-Hatip Okulu mezunlarının %93'ü meslekleriyle ilgili tercihlerde bulunmaktaydı. Bu oran yıllardan beri gelenekleşmiş bir durumu da ifade etmektedir; 1966 yılındaki bir resmi beyana ..
89 Akademik Araştırmalar Dergisi
90 Journal
of Academic Studies
imam Hatip Liselerinin Seküler Çıkmazı
aöre de 0 güne kadar mezun olan 2 400 İHO öğrencisinden 2 370'i kendi alanİarında çalışmayı seçmiştir.9 1973 değişikliği bu geleneği hızlı bi~ şekilde değiştirdi. Çünkü artık sayıları yüz binlerle ifade edi!ecek olan bir IHL öğrenci kitlesinin hayatı da birden yön değiştiriyordu. Hem IHL'li birey hem de toplum tarafından bu değişimin çift yönlü olarak yaşanacağı dönem başlamıştı. Tam bunun ilk sonuçlarının alınmaya başladığı zamanlarda, 1983 yılında, üniversitelerin ikinci defa kapılarını İHL mezunlarına açması bu okulların toplumsal geleceğine daha güçlü bir açılım armağan etmiştir.
Üniversiteye yönelen İHL öğrencisinin tek başına olduğunu düşünmek doğru değildir. O, bu yönelişinde en azından ailesini yanında bulmaktadır. Sonra arkadaş çevresi, belki mensup olunan cemaat vb. olmak üzere kademe ka- . deme diğer kader birliği içinde olduğu unsurları ... Bu, bir gezegenin kendi başına bir yöne doğru gitmesi olayından çok, bir yıldız sisteminin içinde, birlikte o yöne doğru gidilmesi olayına benzetilebilir. Kentleşme geri dönüşsüz biçimde toplum hayatına mal olduktan sonra insanların, geleceklerini kentin koşullarına ve ilkelerine göre düşünmeleri doğaldı. İnsanların karşılaştıkları kent modem bir kentti her şeyden önce. Değerleri, statüleri, ilgileriyle -kamil anlamda modem olamasa bile- modem zamanın kentiydi. Kentle ya da modem toplumla olan ilişkisini hesaplaşmak üzerine temellendiremeyen birı;:y ve hareketler uyum yolunu tercih edeceklerdi. Kentli olmanın en pratik yolu verili değerler, statüler ve ilgilerle uyum haline ulaşmaktan geçiyordu. Üniversite, bu bakımdan sadece İHL öğrencisinin değil, sınıf atlamak, kentlileşmek ve ~modemtoplumla bütünleşmek isteyen kesimin ajandasındaki en önemli araçtı. Din görevlisi olunarak halkla belki bütünleşilebilirdi, ama artık üst toplumla yani çağdaş değerlerin ve imkanların düzeyiyle bütünleşmeliydi. Daha önce eleştirilen, hatta küçümsenen dünya, şimdi ulaşılmak istenen ve onsuzluğa tahammül olunamayan bir mecburiyet haline dönmU:ş olmaktadır. İmam-Hatip Okullarının ilk zamanlarındaki, 1950-60'lı yıllardaki öncelik ve duruşlarıyla 1995 yıllarına gelindiği zamanki öncelik ve tutumları arasındaki farklılığa ait iki örnek, değişimin derecesini göstermesi bakımından gerçekten anılacak önemdedir. Kendilerini "Allah'ın yarattığı etı güzel meslektaşlar" olarak kabul eden10 ve "lisenin önünde sınavsız diploma dağıtılsa bile gidip almayacak" kadar kendini okul ve meslek bağlılığı içinde müstağni görenıı önceliğin 1995 yılına gelindiğinde dönüştüğü nokta şu ifadelerde kendisini gösterir:
"Bu salonları onlara (İHL'lere) bıraklllak; o makamları bıraklllak size ağır gelmesin. Ticari lokmanın birazıııı bu İmam-Hatip nesli ya da zihniyetinin alınası, biraz da onlarııı yararlanması ... Adliyede, askeriyede, emniyette İınamHatip çıkışlı çocuklarımızııı yer alması size ağır gelmesin. Buna alışm, tahammül edin! ... eğer etmiyorsamz, etmeyecekseniz bilin ki biz söke söke alaca-..., ,, 12 gız ...
Muhafazakar kesimin yıllar içinde almış olduğu mesafenin İmamHatip olayı üzerindeki yansıması, önce bu okulları Lise'leştirerek kentin okulları haline getirmiş, bununla da kalınmayarak toplumun en Batılı okulları olan Kolejlerin yerine ikame edilen Anadolu Liseleriyle de buluşturarak Anadolu İmam-Hatip Liselerini doğurmuştur. 1985 yılında açılmaya başlayan Anadolu
Bedri Mermutlu 2008
Yıl: 10, Sayı: 38 Ağustos 2008 - Ekim
İmam-Hatip Liselerinin sayısı 1993 yılında 55'e ulaşmıştı. 13 Muhafazakar talebin genişlemesi oranında İH Liselerinin hem niceliğinde hem niteliğinde değişmeler yaşandığı görülmektedir. Sanılanın tersi~e, İH Liseleri Türkiye' de İ~lamcı-Muhafazakar gelişmeyi belirlemiş değil, Islamcı-Muhafazakar gelişme
İH Liselerini biçimlendirmiştir. Siyasal, ekonomik, bürokratik ve diğer sosy alanlarda alınan veya alınmak istenen mesafeler doğrultusunda İHL'den bek-. lentiler oluşmaya başlamıştır. Dindar-Muhafazakar kesim bu alanlarda var olmanın yolunu verili koşullarda gördüğü içindir ki o alanlara kendi değer sistematiğiyle yaklaşmak yerine kendi imkanlarını verili koşullara göre intibak ettirme !yoluna girmiştir. Bu dönemin temel sorunsalını teşkil eden meşruiyet, kendini sistemin seküler konjonktürü ile tanımlamış olduğu için önündeki bu acil meseleyi çözmek isteyen İslamcı-Muhafazakar kesim ·modern dili konuş-
, manın sosyal cevazını bulmuş bulunuyordu. İHL'nin İH Anadolu Lisesi halinde yeniden üretilmesine duyulan ihtiyaç bu modern dili teklemeden konuşmak içindir.
Toplumu değiştirmeye çalışırken toplum tarafından değiştirilen ve bu değiştirilmeyi rasyonelleştirip içselleştirerek iradelf ve inisiyatifli bir değişim yaşadığını belirten İslamcı-Muhafazakarlar, söylem olarak bunu her ne kadar 1997'den sonra ifade etmiş olmaya başlasalar da bu değiş(tiril)menin kökleri daha önceki zamanlardadır. 1973-1983 arasında yaşananlar ile 1983 sonrası yaşananları .iki partinin (MSP ve ANAP) doğarak oluşturdukları aktif politik eylemselliğin ötesindeki toplumsal dönüşümlerde aramak gerekir. Bu süreç, anılan kesimin modernleşmeyi ve onun getirdiklerini -çok bilinçli bir tercihle olmasa bile- 14 benimsemiş olmalarıyla karakterizedir. Bu süreci yaşayan toplum kesiminin İHL'nde okuyan çocuklarının önemli bir kısmı okulu bitirince artık din görevlisi olmak istemeyecek, bir lise öğreniminde bulunurken aynı zamanda dini bilgileri de edinmekle yetinmiş olmayı tercih edecektir. 15 Dikkat edilirse sözü' edilen 1973 ve 1983 yılları aynı zamanda İHL mezunlarının üniversiteye giriş engellerinin kaldırıldığı tarihlerle de örtüşmektedir
İHL'nin halkın beklentilerine uygun oldu~u, her kesimden vatandaşların, çocuklarını bu okullara vermek için yarı~tığı 1 ve mevcut kapasi!enin bu isteğe artık cevap verecek durumda olmadığı 1 1990'lı ilk yıllardaki IHL öğrencisinin profili de artık eskisinden .farklıdır. %80-90'lara kadar yükselen oranlarda kent merkezlerinde ikamet edeiı ailelerin çocukları İHL'nde okumakta; üstelik, bu okullara artık azımsanmayacak sayıda zengin ve bürokrat çocukları ile parlamenter çocukları da devam etmektedir. 18
Sadece bürokrat ve parlamenter çocukları olarak İHL'ne devam etmekle kalınmayarak İHL'nden mezun olan öğrenciler de benzer alanlarda çalışmaya yöneleceklerdir. 1983 yılından sonra İHL mezunlarının ilk okul öğretmenliğüıdeıı üniversite öğretim üyeliğine, ziraatçılıktaıı lıukııkçuluğa, iktisatçılıktan tıp doktorluğuna, il ve ilçelerin çeşitli kademelerindeki hizmet birimleriııdeıı devletin en üst bürokrasisine, Kaymakam ve Valilikten çeşitli siyasi partilerde Milletvekilliği ve Bakanlığa kadar !zer kesimde görev aldıkları görülmektedir.19 Neredeyse iki nesle uzanan bir alan kaymasının içinde bulunan İHL mensuplarının geleceğinin vazgeçilmez bir. yönde belirlenmiş olduğu anlaşıl-
91 Akademik Araştırmalar Dergisi
92 Journal
of Academic Studies
imam Hatip Liselerinin Seküler Çıkmazı
maktadır. İHL mezunlarının ''bir takım başka maksatlarla üniversiteye yöneldikleri" düşüncesinin bu okul mensupları tarafından şiddetle reddedilmesinin20
toplumsal zeminde ikna edici nedenleri rahatlıkla bulunabilir. Son çeyrek yüzyılda Türkiye' de dinci muhafazakarlığın serüveni çağdaş sektiler alanlara, onların kendi kuralları içinde eklemlenildiği ve "değiştirme" iddialarının giderek kaybolduğu bir trendi göstermektedir. Herkes gibi olmak en çok İmamHatipli 'nin arzu ettiği bir hedef haline gelmiş, İmam-Hatip'li herkes gibi olduğunu kanıtlamayı genellikle de başarmıştır. Sadece seçtiği meslekle değil sosyal hayatın diğer alanlarında da bunu göstermeye çalışmıştır. Kültürel ve sportif yöndeki başarılarla, bilgi yarışmalarinda aldığı derecelerle ... 21 bunu an a - \:L mak istemiştir. İmam-Hatip öğrencisini yöneten motivasyonun, kendini farklı: \ laştırma yönünde değil bütünleştirme yönünde olması önemlidir. Bu hedef kimi zaman patolojik sayılabilecek şekillerle bile gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Mezun bir kız öğrencinin bu yöndeki yakınmaları yaşanmakta olan boyu-tu açık bir biçimde dile getirir: "İHL'nin yozlaşması mı dersiniz, yoksa mzlamım yitirmesi mi dersiniz? Birkaç sene öncesine kadar bir İHL imgesi vardı; soıı zamanlarda bu imge yozlaştı. İHL'liler de kendi kafasma göre davranır oldu. Aıtık bir yozlaşma mıdır, yoksa İHL'linin değişik düşüncelere açılması mıdır, bilemem. Bazıları da bunu, çerçeveyi genişletmek olarak kabul ediyor ... ".22 İHL 'linin değişik düşüncelere açılması. .. ya da çei-çeveyi genişletme-si olarak dile getirilen şeyin, daha önce belirlenmiş olan dinselmuhafazakar mutabakatın dışında, sektiler davranış alanında edinilecek dolaylı bir meşrui-yetle kendini yeniden üretme eylemi olarak görülmesi mümkündür. ~
İHL sorunu üzerine, taraftarlarınca dile getirilen argümanların yoğunlaştığı hatta birleştiği konunun uzun yıllardan beri üniversite konusuna münhasır olması da genel dünyevileşme yönelişinden bağımsız olarak anlamlandırılamaz. 1971 yılında İHO'nun orta okul'! dayandırılma kararıyla aslında İHL en büyük yarayı almış olduğu halde bu konunun gerçekçi bir şekilde çözülmemiş olması muhafazakar kitleyi rahatsız etmemiştir. 1981 yılında ilgili kurullar nezdindeki beyanlarında Ahmet Gürtaş'ın bugünkü uygulama ile (1981) İHO 'ıııın oı1a kısmıııı varsaymamız çok zor olduğu, aslıııda bu okulların oı1a kısımdan malırwil olduğu, çünkü sekiz saatlik meslek dersinin hiçbir anlamda yeterli olamadığı yönündeki görüşleri23 bu alanın bizzat uygulama elemanları olan mezunları tarafından da çeşitli biçimlerde itiraf konusu. yapıldığı halde24
sadece durumun farkında olan uzmanların raporlarında dile getirilmekle kalınan bir şikayet maddesi olmuştur. Hatta Diyanet, mecburi hizmetle yükümlü mezunları mesleki bilgi eksikliği yüzünden iade etmek zorunda kaldığı halde25
bu konu muhafazakar kamuoyunun öncelikleri arasına hiçbir şekilde girmemiştir. O yıllarda bile bütünüyle üniversiteye gırış meselesi üzerinde yoğunlaşılarak, o konuda elde edilen iyileştirme durumunun bütün diğer sorunları örttüğü görülmektedir. Modern araçları önemsemeye başlamış olan İslamcı-Muhafazakar kesim dini eğitim ve öğretimin kalitesi konusunda çok fazla titizlik göstermeden genel bir din bilgisi seviyesiyle yetinmeyi kabul etmiş görünüyordu. İşte bu yaklaşım giderek İHL'ni bir meslek okulu ko,numundan çıkartarak genel lise konumuna getiren ana motif olmuştur. Anılan kesimin ihtiyaç
Bedri Mermutıu 2008
Yıl: 10, Sayı: 38 Ağustos 2008 - Ekim
duyduğu bilgi ve eğitim gerçekte dinsel olmayan bilgi ve eğitimdi; dinsel olan pek çok şeyin sektiler olanla yer değiştirmesine paralel bir şekilde "okullarını" da sektiler yüksek öğretime hazırlayan sekülerleşen liseler olarak görmekten çok da rahatsız değillerdi. (Bu metin bağlamında Sektiler terimi din görevliliği mesleği dışındaki meslekler ve yönelişler için sınırlı bir anlam içermek üzere kullanılmaktadır)
İHL'de yaşanan dönüşüm, 1980'lerin ortalarından itibaren ideolojik kavgajardan kurtulup "dünya nimetleri"yle tanışmaya başlayan ikinci nesil şehirleşmiş ve artık şehirde "oturmaya" başlamış sınıfın taleplerine de uygun düşmektedir. Onlar artık çocuklarının imam/din görevlisi olmasını değil çağdaş mesleklerde yetişmesini daha çok istemektedirler. (Bu arada, gecekonduların yerini de tapulu, yeni apartmanlarla yapılı semtler almıştır.)
Her ne kadar bir paradoks olarak görünse de İHL'nin sayıca artmasını bu okulların sekülerleşmesiyle açıklamak yanlış olmayacaktır. 1973'lere kadar kendi alanında görevli yetiştiren ve sadece Yüksek İslam Enstitülerine öğrenci verebilen bu okullar bu tarihten sonra din dışı öğretim kurumlarına da öğrene· verebilme hakkına sahip olunca gerek okul gerekse öğrenci mevcutlarında büyük artışlar yaşadı. Üniversitenin kapısı kendisine açılan İHL öğrencisine bunun karşılığında orta kısımda meslek dersleri aleyhine genel kültür derslerinde artış sağlandı. Bu ise ikinci bir sekülerleşme demekti. Din adamı olmamak tercihiyle dünyevi bir geleceğe yönelen İmam-Hatipli, aldığı derslerle de dinsel bilgi donanımını aşağıya çekiyordu.
İHL'nin orta kısımlarının kapatılma kararı üzerine 11 Mayıs 1997 günü Sultanahmet'te yapılan mitingde konuşan Nevzat Yalçıntaş, Türkiye'de ilk defa eğitim özgürlüğü için bir miting yapılmakta olduğunu söylüyordu. Aynı mitingd~ konuşan Ensar Vakfı Başkanı ise İH Liselilerin üniversiteye girme haklarının ellerinden alınmak istendiğini, buna müsaade edilmemesi gerektiğini dile getiriyordu.26 Şu açıkça söylenebilir ki verilen tepkiler İHL'nin orta kısmının kapatılarak sekiz yıllık kesintisiz eğitime geçilmesiyle çok fazla ilgili olmayıp doğrudan doğruya üniversiteye girişin zorlaştırılmasıyla ilgilidir. Çünkü yukarıda değinildiği gibi İHL'nin orta kısmı gerçek anlamda zaten uzun yıllardan beri mevcut değildi. Bir anlamda İH Liselilerin tek kırmızı çizgilerinin üniversiteye giriş konusu olduğu anlaşılıyordu. 1997 sonrası İHL idareci ve öğrencileri de orta okulsuz, ama bir yıl hazırlık sınıfından sonra üç yıl şeklindeki şimdiki sistemin çok uyguıı olduğu noktasında birleşmektedir.27 Buna bir itiraz olmadığı halde katsayı eşitsizliğine büyük tepki gösterilmektedir. O güne kadar sürekli genişleyen haklarla mutlu olan kitlenin ''ilk defa olarak meydanlarda toplanması"nın temel nedeni de üniversite engelinden başka bir şey değildi. İHL'liler için Üniversite her anlamda o kadar belirleyici hale gelmiştir ki üniversitesiz İHL kendi haline terk edilerek neredeyse unutulmuş okullara dönüşmüştür. İHL öğrencileri "toplumıııı artık kendileriııe sahip çıkmadzğmdaıı" yakınıyor, ''toplıımuıı fikir değiştirerek, İHL 'ııiıı kötü olduğuııa karar verdiğiııi ve bu yüzden kimsenin, çocuğuııu artik bu okula göııdermediğiııi'' düşünüyor.28
Şüphesiz ki toplum ya da kimse den kastedilenler, çocuğunu geçmişte bu okula göndermekte olan kesimdir. 1997 sonrası İHL öğrencilerinin, ya üniversiteye
. -93 Akademik Araştırmalar Dergisi
94 Journal
of Academic Studies
imam Hatip Liselerinin Seküler Çıkmazı
gitme umudu taşımayan çocuklar ya da katsayı olumsuzluğunu telafi etmek için bütün enerjilerini üniversite hazırlığına ve dershanelere yoğunlaştıran öğrenciler olduğunu görmek farklı bir tablonun ortaya çıkmadığını göstermesi bakımından şaşırtıcı derece önemlidir.
Normal şartlarda, öğrenci sayısının azalmasının öğrenim kalitesini~-· lumlu anlamda etkilemesi beklenirken, bu yüzden tam tersine bir durumla, öğrenci kalitesinde ciddi bir düşüşle karşılaşılmaktadır.29 Üniversite konusunda son derece şanssız bir konumda olduklarına inanmalarına rağmen hiila ya "üniversiteyi çalışıp kazanacağma" inanan ya da "önleri açıldığı takdirde veteriner veya bilgisayar veya tıp" okuyacağını söyleyen öğrencilerin bulunması okul ve öğrenci mevcuduyla en küçülmüş haliyle bile İHL öğrencilerinin -ya da velilerinin- hedefinde üniversiteden başka bir alternatifin bulunmadığını göstermektedir. Ancak başka bölümlere giremediği takdirde İlilhiyat Fakültesini düşünenler olduğu gibi, üniversitenin diğer bölümlerine giremese bile yine İlilhiyat okumayı düşünmeyip, örneğin babasının meslelci olan inşaatçılığı seçmek düşüncesinde olan öğren~ilerle de karşılaşılmaktadır. 0
Ancak İH Liseliler, kendilerine kuşku ve art niyet beklentisiyle bakanları bile aslında şaşırtacak kadar ciünyevi alanla bütünleşmiş olduklarını her halleriyle göstermelerine karşın bu konuda gelenekleşmiş karşı duruşları bir türlü ikna edememişlerdir. Hatta bu bağlamda geleneğini değiştiren ve bozan tarafın iHL kitlesi olmasına karŞılık hiila gelenekçi olanın onlar olarak algılanması tuhaf bir çelişkidir. 1990 yılında hazırlanmış olan TÜSİAD raporunda, İHL, eğitim sistemindeki ikinci bir kanal olarak algılanıp gittikçe gelişen mevcuduyla bir tehlike olarak nitelenirken31 bu okullarda alttan alta yaşanan değişim gözden kaçırılmaktadır. Rapor, İHL öğrenci ve mezununun modern dünyanın imkanlarını kendi dünya görüşü doğrultusunda araçsallaştırmakta olduğu varsayımıyla modern toplum ve devlet sist~mini tehdit altında kabul etmektedir. Ancak, kimi bireysel girişimler bu tanıma uygun olsa da kurumsal anlamda İHL camiasının modern hatta sektiler alanla önemli bir sorµnunun bulunmadığı uzun yıllardan beri gözlemlenmektedir. Sadece İHL kitlesi değil, bu kitlenin tabanını oluşturan kesimin 'de bôyle bir sorununun bulunmadığına ilişkin işaretler ve hatta yönelişler son yılların en -şaşırtıcı verileri arasındadır. Ticari lokmanııı birazıııdaıı da İHL 'Zerin yararlanması ... bazı makaınlarm biraz da İHL çıkışlılara verilmesi... söyleminde ortaya çıkan talepte sistemin yapısına yönelik bir itiraz söz konusu olmayıp sistemin nimetlerinin bölüşülmesine yönelik bir talep vardır. Müslüman algısında her ne kadar mülk Allah'a ait ise de bu aidiyet sadece ontolojik bir aidiyet değil bir tasarruf aidiyetidir aynı zamanda. Toplumun ve varlığın nimetlerini Tanrı adına kullanmak isteyen insanın durumuyla kendi bireysel hakkı olarak kullanmak isteyen insanın durumu birbirinden farklıdır. İHL kitlesinin "yararlanma" hakkı Tanrı hakkıyla ilgili olmayıp bir insan hakkıdır. Eğer sorun insan hakları bağlamında ele alınıyorsa insan hakları meselesinin bizatihi sektiler bir mesele olduğu unutulmamalıdır. Tanrı hakları temelinde insan haklarını düşünmekle insan haklarını mutlak boyutu içinde dü-· şünmek ayrı şeylerdir. İHL çıkışlıların doldurmak istedikleri makamlar ya da elde etmek istedikleri diğer toplumsal nimetler üzerinde Tanrı adına bir operas-
Bedri Mermutlu 2008
Yıl: 1 O, Sayı: 38 Ağustos 2008 - Ekim
yon veya tasarrufta bulunmaları söz konusu olmadığı sürece onlara sistem adına ve sistemin kuralları içinde sahip olmaları dışında bir yol kalmamaktadır. Dolayısıyla İHL'lerce dile getirilen bu tür talepler söylem olarak ne kadar sert görünürse görünsün (örneğin, söke söke alırız) sistem içinde kalmaya mahkumdur. Çünkü söke söke talep edilen şey sonuçta ekonomik ya da bürokratik bir statüden, başka bir ifadeyle seküler değerlerden başka bir şey değildir. Bu yaklaşım içinde bulunan bir talep hareketinin sendikal bir hareketten ilkece far-kı yoktur. İçinde yer alınmak istenen dünya modern hayat alanından başka bir yer değildir. Talep edilen değerler dünyası TÜSİAD ve benzeri kurumların da paylaştığı değerler dünyası olduğuna göre örtülü ya da açık olarak bu talep ve hedeflere kilitlenmiş bir kitleyle ters düşülmesinin bu bağlamda cevabını bulmak zordur. İHL'li, bu sıfatını aslında önemsemediği ve onu geçici bir durum olarak gördüğü halde modern mevzilerin daha kıdemli sahipleri onun İHL'liğini kalıcı, hatta birçok komplikasyonları olan tehlikeli bir durum olarak görmek eğiliminde olmuşlardır. İHO öğrencisi kendini "ömrünü bir gayeye/ vakfeyleyen insan" ya da '. 'atilerin irfanlı, asil önderi " 32 olarak görürken, ge-J ne! lise statüsüne yaklaşan IHL öğrencisi ise toplumun genel standart birey statüsünde kalmayı tercih etmiştir. Kendini iç şartları bakımından bu tercihi yönünde uyarladığı halde bu sefer de dışarıdan gördüğü direnç onu içe kapan-
. makla karşı karşıya bırakmaktadır. Aydın din adamına olumsuz bakmayan zihniyet dindar aydına ve meslek sahibine aynı şekilde bakmakta zorlanmaktadır. İHL'li, dünyevi hayat alanında ve o hayat tarzının kuralları içinde yer almaya hazır olduğu halde bu asimilasyona itiraz eden tarafın, modernliği en hızlı biçimde hayata geçirmek isteyenler olması dikkate değer bir husustur.
Medreseler 1924'te kapatılmıştı. Ama onların bıraktığı boşluğun -çok) daha hafifletilmiş biçimde- İHO tarafından doldurulduğu düşünülüyordu ve · İHO'na karşı olanlar da bu izlenimle ona karşı çıkıyorlardı. Ancak,
· 1980'lerden sonraki hali ve fon.ksiyonuyla İHL bu izlenimi iyice boşa çıkartmış, hatta tam tersi pozisyonların alınmasına neden olmuştur. İHL'ne daha ön-ce karşı olanlar 1990'lı yıllar boyunca -ve halii- bu Liselerin, bir Meslek Lisesi olarak, yani bir dini bilimler okulu olarak kalmasinı; İHL'ıÜ koruyan ve savunanlar da onun üniversitenin çeşitli bölümlerine öğrenci yetiştiren bir Genel Li-se hüviyetinde yapılanmasını ve değerlendirilmesini savunmaktadır. Başka bir deyişle İHL'nin medreselerin çağdaş versiyonu olmasını isteyenler ilginç bir şekilde medreseleri kapatan ~nlayışın devamcıları, onun medreselikten çıkmasını savunanlar ise temelde medrese sistemiyle birleşmesi düşünülen dindar muhafazakarlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yer değiştirmeyi daha iyi anlamaya yardımcı olabilecek örnek 73'lü yıllardan beri İHL ders yüklerindeki meslek derslerinin oranı -orta kısmının genel statüye indirilmesiyle- azaltıldığı
halde İHL taraftarlarının bu konuyu hemen hemen hiç sorun yapmamalarıdır. Bu anlamda İHL'nin içinin boşatılması ancak din görevlisi yetiştirme konusun- , daki hedefini kaybetmiş olmakl3l kabul görebilir. B1!rada bir kez daha sorun;;un 1 taraflarının kavgalarını aslında IHL üzerinde değil, IHL üzerinden seküler alanın paylaşılması -daha doğrusu payiaşılamaması- üzerinde yaptıklarını görmek mümkündür.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~-<:>5
Akademik Araştırmalar Dergisi
imam Hatip Liselerinin Seküler Çıkmazı
iHL bir yandan kendini üreten kültüre yabancılaşırken bir yandan d;;ı kendini yöneten .sosyal tabanın değişen hayatına daha çok bağımlı hale geld~ 1973'lere kadar IHO kültürel bir önderlik görevi yüklenmişken bu tarihten itıbaren bağlı olduğu sosyal tabanın yöneldiği siyasi tercih adına bu önderlik anlayışı sessiz bir biçimde gündemden düştü. Çünkü ortaya çıkan siyaset hem İHL'nin prestijinden yararlanıyor hem de o güne kadar onun uhdesinde bulunan önderliği bir oldu-bittiyle elinden alıyordu. Sayısal artıştaki kazanıma karşılık, İHL önderlik misyonunu farkında olmadan siyaset alanına devrediyordu. Kültürel temelde konumlanmış bir oluşum olmasına karşın siyasi önderliğin patronajında edilgin bir konuma giren İHL giderek kültürel iddialarından da uzaklaşıp yeni konumlanma şartlarında kendine biçilen yere oturmak zorunda kalmıştır. Bu yeni konum İHL'linin üniversite yoluyla elde edeceği veteriner: lik, ziraatçılık, avukatlık gibi mesleklerdi. Böylece İHL mezunlarının hayat alanları gittikçe sıradanlaşarak temel iddialarının dışında şekillenmeye başlamış oldu. yeni hayat alanlarına yönelişleri ait oldukları tabanla birlikte yaşanan 'bio dönüşüm olduğu için kaybettikleri ya da ellerinden alınmış olan önderliğin eksikliğini çok fazla önemsemediler. İHO kültürel alanı tercih etmiş bir kurumsallaşmayı başarmış olmakla birlikte baştan beri örgütsel yapılanmaya itibar etmemişti. Bu örgütsüzlük onun kültürel önderliğinin de informel ve naif bir mutabakat düzeyinde kalmasında etkili oldu. Kendi dışlarında 6rtaya çıkan örgütlü liderlik hareketleri tarafından prestijlerinden her fırsatta yararlanıldığı halde kolaylıkla saf dışı bırakılmaları da bu nedenle mümkün olmuştur.
Bu okulların son yıllarda karşı karşıya kaldıkları sorunlar ve kaybettikleri irtifam altında yatan temel faktörün, artık kendilerinin de denetleyemedikleri biçimde şartlandıkları ve kapıldıkları sektiler gidişten başka bir şey olmadığı anlaşılmaktadır. Öyle ki bu yolun kendilerine kapanması halinde başka alternatiflerini çoktan unutmuş veya kayb_etmiş olduklarıiçin kendilerini gerçekten çaresiz bir durumda bulmaları şaşırtıcı değildir. Üstelik bütün dünyevileşme çabalarına karşın kendilerine anlayış göstermediğinden şikayet ettikleri kesim de sektiler dünyalılardan başkası olmamıştır.
İHL konusu hem taraftar olanlarca hem de karşı olanlarca yeterince anlaşılmış bir konu olmadığı içindir ki bir soruna dönüşmüştür. İHL, toplum dinamizmi içinde gelişen ve bu dinamizmi en iyi yans:can okullarımızdan biri olduğu halde daima ideolojik bir soyutiamanın nesnesi olarak ele alındığı için yaşayan canlı kimliğiyle tanımlanması kimseyi çok fazla ilgilendirmemiştir. Bu yüzden o, ideolojik bir çatışmanın en kolay elde edilebilen bir sembolü olarak tanınmakta ve öyle kalmaya devam etmektedir.
95~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~-
Journal of Academic
Studies
Bedri Mennutlu 2008
Yıl: 10, Sayı: 38 Ağustos 2008 - Ekim
1 Mustafa Öcal, İmam-Hatip Liseleri ve İlk Öğretim Okulları, İstanbul, 1994, s. 126; Mehmet Ali Gökaçtı, Tiirkiye'de Din Eğitimi ve İmam Hatipler, İstanbul 2005, s. 200.
2 Beyza Bilgin, "Zorunlu Temel Eğitim ve İmam-Hatip Lisesi", Kıırıılıışıınıııı 43. Yılmda İmam-Hatip Liseleri, İstanbul, 1995, s. 97-98 (Bu eser İHL konusunda farklı açılardan ve seviyelerden görüşleri bir araya toplamış olduğu için özellikle referans edilmiştir.)
• 3 Mustafa Ateş, "Bir Dirilişin Serencamı", Kımıluşımwı 43. Yılmda İmaınHatip j.,iseleri, s.141.
. 4 Mehmet Aydın, "Kültür Davamızda İmam-Hatip Liselerinin Yeri", Kurulıı
şııııuıı 43. Yılmda İmam-Hatip Liseleri, s. 138. 5 A. Osman Koçkuzu, "İmam-Hatiplinin Kimliği", Kıırıılıışwııın 43. Yılmda
İmam-Hatip Liseleri, s. 128-132. 6 Mustafa Uzunpostalcı, ''Türkiye'de Din Eğitimi', K11rul11şıııııın 43. Yılmda
İmam-Hatip Liseleri, s. 126. 7 Öcal, İmam Hatip Liseleri .... s. 61. 8 Gökaçtı, Tiirkiye'de Diıı Eğitimi ... s. 223 9 Öcal, İmam Hatip Liseleri ... s. 86. 10 Abdullah Acar, "İmam-Hatip'linin Misyonu", Kıırulıışumııı 43. Yılmda İ
mam-Hatip Liseleri, s. 117. 11 Koçkuzu, 1995:130 12 "Hayrettin Karaman, Kımılıış111ı111ı 43. Yılmda İmam-Hatip Liseleri, Ensar
Neşriyat, İstanbul, 1995, s. 108 13 Öcal, İmam Hatip Liseleri ... s. 61. 14 Gökaçt1, Tiirkiye'de Diıı Eğitimi ... s. 324 15 Öcal, İmam Hatip Liseler~ ... s. 115. 16 Halis Ayhan, "İmam Hatip Liselerinin Eğitim Öğretim Sistemi ve Bu Lisele-
rin Mevcut Sorunları", Kıırıılıışwıwı 43. Yılmda İmam-Hatip Liselerj, s. 18-19. 17 Aydın, "Kültür Davamızda ... " s. 139 . 18 Öcal, İmam Hatip Liseleri ... s. 127 19 Öcal, İmam Hatip Liseleri ... s: 13,0 20 Öcal, İmam Hatip Liseleri ... s. ııi 21 Öcal, İmam Hatip Liseleri ... s. 127 22 http://www.tesev.org.tr/etkinlik/imam hatipler, Çevrimiçi, 2004, s.77,
18.05.2006. 23 Halis Ayhan, Tiirkiye'de Din Eğitimi, İstanbul 1999, s. 304. 24 Ayhan, Tiirkiye'de Din Eğitimi, 1999, s. 314-315 25 Ayhan, Tiirkiye'de Diıı Eğitimi, 1999 s. 320 26 Ayhan, Tiirkiye'de Diıı Eğitimi, 1999 s. 402-403 27 TESEV, 2004, s. 75 28 TESEV, 2004, s. 78-79
.. ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~--<ı?
Akademik Araştınnalar Dergisi
98 Journal
of Academic Studies
imam Hatip Liselerinin Seküler Çıkmazı
29 TESEV, 2004, s. 72 30 TESEV, 2004, s. 74-75 31 Ayhan, Tiirkiye'de Din Eğitimi, s. 333-337. 32 Ali Ulvi Kurucu'nun "İmam Hatiplilere" adlı şiirinden
ABSTRACT
Secular Dilemma Of Imams And Hatibs Training High Schools
The IHL's (Imams and Hatibs Training High Schools), which are the main institution of religious education in Turkey, have been made the target of ideological and political arguments. In fact, these schools have not yet been carried out of ideological and political point of view towards a tradition of the assessment of these schools. The issue of IHL' s has turned out to be a problem as it has been understoo'd to a sufficietıt degree neither by supporters nor by opponents. Again, since - despite the fact that they are of those schools of ours that have developed within social dyriamism and reflect this very dynamism in the best manner - IHL's have ever been considered as an object of ideological isolation, its definition with living identity has not interested aiıybody much. Accordingly, it is known as a most easily-reached symbol of ideological disputes and stili remains such. The progression and change these schools have experienced have become the subject of this article as social concepts. Do IHL's represent a religious ideology or modern cfıange better? This is the principal issue under consideration.
KeyTerms:
Imams and Hatibs Training High Schools, Secularism, Religious Education and Training, Urbanization, University.