Top Banner
Ha k i k.a t i n y o c u u k '4 1 1 1 2018 . . ... .:.. ... . .. :..· ·· ·' Imtiyaz Saliibi ve Hiz. Ltd. Latif Genel Yönetmeni Mustafa Tekin Sorumlu Müdürü Muhammet Çelik ve Yasin Demir [email protected] Kapak Ömer Faruk Mizanpaj Mehdi Yönetim Yeri Adresi: ve Hiz. Ltd. Molla Gürani Mah. Akkoyunlu Sk. No: 36 Fatih 1 Tel : +90 S33 OS 3S Faks : +90 212 631 S3 69 e-mail: [email protected] Web : www.yetkindusunce.com Yeri: Enes ve Litros Yolu, Fatih Sanayi Sitesi No: 12/210 1 Tel: +90 212 SOl 47 63 Abonelik 4 Bireysel: 100 TL . Kurumsal: TL 20 TL ISSN: 2602-436S Türü: Yerel Süreli - (3 Kurulu Adnan Demircan Fatih Yaman Kadir Canatan Latif Muhammet Çelik Mustafa Tekin Nuri Kurulu Ahmetel-Katip Ali Köse Ümütlü Celal Türer Celaleddin Çelik Davut Dursun Dursun Çiçek . Hasan Onat Hüseyin Karaman Toker Güler Lütfü Sunar M. Mahfuz Söylemez M. Ali Büyükkara M. Muhtar Mehmet Azimli - Mustafa Çevik Mustafa Öztürk Osman Gürnan Ö. Mahir Alper Sönmez Kutlu Ali Düzgün Gündüz Ümit Vejdi Bilgin Her mahfuzdur. YETKiN izin veya kaynak sterilmeden her türlü ortamda yazarlar sorumludur.·
15

YETKİN DÜŞÜNCEisamveri.org/pdfdrg/D04295/2018_4/2018_4_CANATANK.pdf · 2019-03-18 · havası insanı özgürleştirir." Kentsel hava, insanı öylesine özgürleştirir ki insanlar

Jan 02, 2020

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: YETKİN DÜŞÜNCEisamveri.org/pdfdrg/D04295/2018_4/2018_4_CANATANK.pdf · 2019-03-18 · havası insanı özgürleştirir." Kentsel hava, insanı öylesine özgürleştirir ki insanlar

YETKİN DÜŞÜNCE Ha k i k.a t i n kaynağına y o ı c u ı u k

S ayı: '4 /Yıl: 1 1 Ekim-Kasım-Aralık 1 2018 . . ... ~ ;· .:.. ... . .. :..· ··· ' Imtiyaz Saliibi İlimyurdu Yayıncılık ve Eğitim Hiz. Ltd. Şti. adına Latif Kınataş

Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Tekin

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Muhammet Çelik

Satış-Pazarlama-Abone ve Dağıtım Yasin Demir [email protected]

Kapak Tasarım Ömer Faruk Yıldız

Mizanpaj Mehdi Yılmaz

Yönetim Yeri Adresi: İlimyurdu Yayıncılık ve Eğitim Hiz. Ltd. Şti. Molla Gürani Mah. Akkoyunlu Sk. No: 36 Fındıkzade, Fatih 1 İSTANBUL Tel : +90 2ı2 S33 OS 3S Faks : +90 212 631 S3 69 e-mail: [email protected] Web : www.yetkindusunce.com

Basım Yeri: Enes Basın Yayın ve Matbaacılık Ltd .Şti.

Litros Yolu, Fatih Sanayi Sitesi No: 12/210 Topkapı 1 İSTANBUL Tel: +90 212 SOl 47 63

Abonelik (Yıllık 4 Sayı) Bireysel: 100 TL . Kurumsal: ıso TL Fiyatı: 20 TL

ISSN: 2602-436S Yayım Türü: Yerel Süreli - (3 Aylık)

Yayın Kurulu Adnan Demircan Fatih Yaman Kadir Canatan Latif Kınataş Muhammet Çelik Mustafa Tekin Nuri Yılmaz

Danışma Kurulu Ahmetel-Katip Ali Köse Ayşe Yaşar Ümütlü Celal Türer Celaleddin Çelik Davut Dursun Dursun Çiçek . Hasan Onat Hüseyin Karaman İhsan Toker İlhami Güler İsmail Taş Lütfü Sunar M. Mahfuz Söylemez M. Ali Büyükkara M. Muhtar Şankıti Mehmet Azimli -Mustafa Çevik Mustafa Öztürk Osman Gürnan Ö. Mahir Alper Sönmez Kutlu Şaban Ali Düzgün Şinasi Gündüz Ümit Aktaş Vejdi Bilgin Yıldız Ramazanoğlu

Her hakkı mahfuzdur. YETKiN DüşONa'deki yazıların izin alınmad:ı.n veya kaynak gÖsterilmeden her türlü ortamda çoğaltılması yasaktır. Yayınlanan yazıl~dan, yazarlar sorumludur.·

Page 2: YETKİN DÜŞÜNCEisamveri.org/pdfdrg/D04295/2018_4/2018_4_CANATANK.pdf · 2019-03-18 · havası insanı özgürleştirir." Kentsel hava, insanı öylesine özgürleştirir ki insanlar

Özellikle çağımızda ahlak, dini

kaynaklarından

bağımsız bir otorite olarak işlev

görmektedir.l)inin

kendine özgü, birden fazla (maddi ve manevi)

yaptırımları vardır.

llbJakise,~ıda

belirttiğimiz gibi daha çok toplumsal kontrol mekanizmasıyla işler.

. Ahiakın Imkan ve

Koşulları

Kadir CANATAN Prof. Dr./Sabaharrin Zaim Üniversitesi

A hlakın ne olduğu kadar

onun nasıl somutlaştınla­

cağı da önemli bir tartışma

konusudur. Özellikle ikinci nokta,

bizim gibi, ahlakın bolca edebiyatı­

nın yapıldığı ancak uygulanmadığı

toplumlarda çokça müzakere edil­

mesi ve tartışılması gereken bir ko­

nudur. Bu noktada şu temel soruyu

sormalıyız: Acaba ahlakın somutlaş­

ması, yani hayata geçirilmesi, belirli

değişkenlerle alakah mıdır, ne tür

değişkenler ahlakı destekler? Ya da

ahlaki çözülmeye yol açar? Bu soruya

geçmeden önce ahlak nedir, ahlaki

kurallann tabiatı, başka tür kurallar­

dan nasıl ayrılmaktadır, sorularına

kısa bir cevap vermeye çalışacağız.

Ahlaki davranışların, normal

davranışlardan farkı, övülmeye, gü-

04- YETKiNDÜŞÜNCE J 17

Page 3: YETKİN DÜŞÜNCEisamveri.org/pdfdrg/D04295/2018_4/2018_4_CANATANK.pdf · 2019-03-18 · havası insanı özgürleştirir." Kentsel hava, insanı öylesine özgürleştirir ki insanlar

Ahiakın İmkan ve Koşulları

zel demeye layık olmasıdır.' Başka bir deyişle, insanlar bu tür davranış­

lara bir değer atfederler ve bu değer veriş biçimi, maddi değerlere verilen

önemden farklı bir durum arz eder. Kendisini başkaları için feda eden

bir askerin davranışı, yüksek bir değere sahiptir. Fakat bu değer maddi

olarak ölçülemez ve karşılığı verilemez. Ahlaki değer ve davranışlar in­

san zihnindeve kalbinde bir değer ve kıymete sahiptirler.

Ahlaki değerler ve kuralların doğası, toplumda geçerli olan diğer de­

ğer ve kurallardan farklıdır. Eğer bu farklar ortaya konabilirse, ahiakın

toplumda nasıl bir boşluğu doldurduğu ve nasıl bir etki sahibi oldu­

ğu anlaşılabilir. Her şeyden önce ahlaki kurallar, hukuksal kurallardan

farklıdır. Hukuksal kurallar yaptınmlı kurallardır. Bu kuralların ihlal

edilmesi durumunda ilgili otoriteler kişileri cezalandırırlar. Cezalandır­

ma ve bundan doğan korku, hukukun dayanağıdır. Şu bir gerçek ki, bir

ülkede cezalar ne kadaryüksekse kurallara uyum da o nisbette yüksektir.

Bazı ülkelerde, sözgelimi insanların trafik kurallarına uyması, o ülkenin

ulaştığı medeniyet düzeyinden ziyade cezaların yüksek olmasıyla bağ­

lantılıdır. Hukuk kurallarına kıyasla ahlak kuralları, "yumuşak" kural­

lardır. Çiğnendiğinde hiç kimse size ceza vermez.

O zaman ahlak kuralları nasıl işler?

Ahlak kurallamu ayakta tutan şey, toplumsal kontroldür. Toplum­

sal kontrolün yüksek olduğu köy, kasaba ve küçük topluluklarda ahlaki

kurallardan sapma azdır. Anonim ve kozmopolitan yaşantının yüksek

olduğu kent toplumlarında toplumsal denetim pek fazla işlemez. Bu

nedenle Batı toplumlarında kent yaşarnı için şu söz söylenmiştir: "Kent

havası insanı özgürleştirir." Kentsel hava, insanı öylesine özgürleştirir ki insanlar kuralları çiğnemenin özgürlük olduğu~u düşünürler.

1

Ahlak kuralları, "sert" hukuk kurallarından farklı olduğu gibi; selam-

laşma, misafir ağırlama, yemek yeme, koı:uşma gibi görgü kurallarından

da farklıdır. Görgü kurallan da ahlak kuralları gibi toplumsal kontrol

mekanizmaları aracı4ğıyla işlerler. Yine ahlak kurall.arı gibi yazılı değil­

dir. Ancak bu kurallar bölgeden bölgeye değişebilirler. Ahlak kuralları

daha evrensel bir niteliktedir ve ~amandan zamana ya da bölgeden böl-

1 Murtaza Mutahlıari, Ahlak Felsefesi, s. 14, Çıra Yayınlan, İstanbul 201 7.

ı8 1 YETKiN DüŞÜNCE- 04

Page 4: YETKİN DÜŞÜNCEisamveri.org/pdfdrg/D04295/2018_4/2018_4_CANATANK.pdf · 2019-03-18 · havası insanı özgürleştirir." Kentsel hava, insanı öylesine özgürleştirir ki insanlar

Kadir Canatan

geye kolayına değişmezler. Öte taraftan hukuk, topluma ahlak ve görgü

kuralları dikte etmez. Başkalarını rahatsız etmediğiniz sürece hukuk

kurallarının size karşı bir bağlayıcılığı söz konusu değildir.

Din kuralları ile ahlak kuralları arasındaki ilişki daha karmaşıktır.

Din çoğu zaman ahiakın da kaynağıdır ve dolayısıyla büyük ölçüde

birbirleriyle örtüşürler. Ancak bir toplumda din farklılıklarına rağmen

ortak bir ahlak ortaya çıkabilir. Özellikle çağımızda ahlak, dini kaynak­

larından .bağımsız bir otorite olarak işlev görmektedir. Dinin kendine

özgü, birden fazla (maddi ve manevi) yaptırımları vardır. Ahlak ise, yu­

karıda belirttiğimiz gibi daha çok toplumsal kontrol mekanizmasıyla

işler. Eğer bir toplumda ahlak ve din birbirinden kopmarnışsa bu iki kurum birbirine yardımcı olur ve birbirini pekiştirir.

Bir toplumda ahlak konusunda ilerleme kaydedebilmek için bazı

şartların oluşturulması gerektiği, hem akli hem de toplumsal olarak sa­

vunabilir bir meseledir. Ahiakın hangi koşullarla alakah olduğunu dü­

şündüğümüzde en azından birkaç şartın yerine getirilmesi gerekir. Bu

şartların başında "doğru" bir ahlak öğretisi gelmektedir.

Doğru Bir Ahlak Öğretisi

Ahlaki bir davranış sergilemek için ilk önce, hangi değerlerin uyul­

maya layık, hangilerinin uyulmaması gereken değerler olduğunu bilme­

miz gerekir. Uyulmaya layık olan değerler "pozitif', uyulmaması gere­

ken değerler ise "negatif' değerlerdir. O halde pozitif değerleri, negatif

değerlerden ayırt edecek kriter nedir? Doğru bir ahlak öğretisinin ne

olduğu konusu, "Ahlak Felsefesi"nin en temel tartışma konusudur. Bu

konuda çok farklı görüşler olmakla birlikte temelde üç öğretinin öne

çıktığını söyleyebiliriz. İlk olarak "en yüksek iyl"nin muduluk olduğunu söyleyen ve bu nedenle de "mutluluk ahlakı" olarak telakki edilen Aris­

to'nun görüşü ünlenmiştir. Aristo muduluk ile ahlak arasında sıkı bir

bağ görmektedir. Ona göre, insanların bir kısa vadeli amaçları, bir de

nihai amaçları vardır: Nihai amaç, mutluluktur. Mutluluğun üç özelliği

vardır: r) Muduluk, başka bir şeyin aracı değildir, bizatihi kendisi bir

amaçtır. 2) Mutluluk kendinden başka bir şeye ihtiyaç duymaz ve 3)

Mutluluk, akla uygun erdemli faaliyetin belirlediği bir hayattır.

04 ·YETKiN DÜŞÜNCE 1 ı9

Page 5: YETKİN DÜŞÜNCEisamveri.org/pdfdrg/D04295/2018_4/2018_4_CANATANK.pdf · 2019-03-18 · havası insanı özgürleştirir." Kentsel hava, insanı öylesine özgürleştirir ki insanlar

Alilakın imkan ve Koşulları

Aristo açısından erdem, insanın hassaları olan etkilerıim ve olanak­

larla değil, huylada ilgilidir. Erdem, huy, huy ise yatkınlıktır. Huylar;

az, aşın ve orta etkilerıimler olarak karşınuza çıkarlar. Sözgelimi kor­

kaklık, cesaretin azlığına ve eksikliğine işaret eder; atılganlık ise gözü­

pekliktir ve ·aşınlıktır. Ama yiğitlik anlamında cesaret orta yoldur.ve bu

erdemli bir davraruştır.

Aristo'ya göre erdemli olmak zordur. Bunun bazı koşulları vardır.

Her şeyden önce zorla yapılan bir davranış erdem değildir, isteyerek

yapılmalıdır. İkinci olarak bilgisizce yapilan bir iş erdemli değildir, bile­

rek yapılmalıdır. Üçüncü olarak istek ile tercih aynı şey değildir! Erdem

tercilıle olur! Tercih enine boyuna düşünülmüş şeydir. Son olarak enine

boylİna düşünme, amaçlardan ziyade araçlarla ilgilidir!

Felsefe tarihi boyunca ahlak konusundaki görüşler

farklılaşmış tır. Antik ve Ortaçağ'da ahlaki norm özne

dışında aranmış ve kendi başına iyilik olan bir kaynağa

dayandınlmıştır. Bu çoğu zaman ya doğa yasasıdır ya

da Tanrı yasasıdır.

Ahlak felsefesinde doğru de-

ğerin ne olduğunu söyleyen ikinci

önemli görüş Epikür'ün hazcı ahlak

felsefesidir. qna göre ahlak, insanın

"acılardan kaçınması, haziara yönel­

mesidir". Hazzı ahlak konusunda

kriter olarak alması, bazı eleştirilere

konu olmuştur, ancak Epikür "haz"

derken sadece maddi değil, manevi

hazları da kasteder. Sözgelimi;· ~şinin bir yardım yapması ona haz veri­

yorsa bu da ahlaki bir eylemdir. Epikür de, tıpkı Aristo gibi mutluluğa

ulaşmayı en yüksek değer olarak görmüş ve yine insani ilişki biçimin.i.q

zirve noktası olarak dostluğu öngörmüştür.

Ahlak felsefesinde üçüncü önemli görüş, Kant'a ait olan "vazife ah­

lakı"dır. Kant'a göre iyi olan yatkınlıklardan 'değil, vazife duygusuyla

yapılan bir şeydir. Salt kendi eğilimlerinden dolayı bir işi yapan kişi,

kişisel beğeni, haz ve keyfi bir hareket içindedir. Oysa yüksek bir duygu

olan vazife duygusu, ahiakın temelidir.

Felsefe tarihi boyunca ahlak konusundaki görüşler farklılaşmıştır.

Antik ve Ortaçağ' da ahlaki norm özne dışında aranmış ve kendi başına

iyilik olan bir kaynağa dayand.ı.n4mştır. Bu çoğu zaman ya doğa yasa­

sıdır ya da Tarın yasasıdır. Modem zamanlara geçerken ahlaki yasalar

20 1 YETKiN DÜŞÜNCE- 04

Page 6: YETKİN DÜŞÜNCEisamveri.org/pdfdrg/D04295/2018_4/2018_4_CANATANK.pdf · 2019-03-18 · havası insanı özgürleştirir." Kentsel hava, insanı öylesine özgürleştirir ki insanlar

Kadir Canatan

dışardan bir otoriteden ziyade insanın kendi içinde ararunış ve hüma­

nizm, "İnsan her şeyin ölçütüdür" prensibini ortaya atmıştır. H üma­

nizm çağdaş zamanlarda bir ileri adım olan postmodernizmi doğurmuş

ve postmodernisder özneyi ahlakın temeli olmaktan çıkarmışlardır.

Günümüzde ciddi bir ahlak krizi yaşanrnaktadır. Bu krizin özünü,

değerlerin değişmesi ya da değerler boşluğu (nihilizm) oluşturmamak­

tadır. Günümüzde kendisine dayandığımız pek çok değerler (demok­

rasi, eşitlik, insan hakları, çoğulculuk vs.) bulunmaktadır, sorun daha

çok bu değerlerin temellendirilrnesi noktasındadır. Söz konusu değerler

gerek objektif temeller gerekse kollektifbağlayıcılık açısından tartışmalı

bir konumdadırlar. Daha da önemlisi, küreselleşen dünya küresel de­

ğerleri gerektirirken, bu konuda lokal ve ulusal toplumların üzerinde

uzlaşacağı değerler bulunmamaktadır.

Özgürlük ve Ahlak ilişkisi

Ahiakın gerçekleşmesinin şartlarından bir diğeri, özgürlüğün mev­

cudiyetidir. Özgürlüğün pozitif ve negatif tarumları bulunmaktadır. Özgürlük, en azından insanın yapmak istediklerini serbestçe yapabil­

mesi için engellerden uzak olmasıdır. Sözgelirni seyahat özgürlüğünüz

kısıdanmışsa, özgürlüğünüzün bir kısmı yok edilmiş demektir ve bu

durumda kendinizi tutsak hissederseniz. Fakat ekonomik i.mka.nlannız

yerinde değilse, seyahat özgürlüğünüz olsa da bunu kullanamazsıruz.

Demek ki özgürlüğün aktif olarak kullanılması için bazı başka şartların

da tahakkuk etmiş olması gerekir.

Ahlak ile özgürlük ilişkisine gelince, bu ilişki birçok boyutu olan bir

konudur. Bir eylemin ahlaklı olabilmesi, özgürlük ortamına bağlıdır.

Eğer bir şeyi yapmak zorunda iseniz o zaman bu yaptığınız iş ahlaklı bir

eylem olsa bile, burada niyet ve ~ade söz konusu olmadığı için bunun

ahlaki olarak nitdenmesi güçtür. Ahlaki eylemin ideal ortamı, iyi ve kö­

tünün bulunduğu bir yerde iyi olanı özgür irade ile seçmektir. Seçmek

bir özgürlük meselesidir. H er türlü zorunluluk (doğal, siyasal, tarihsel,

toplumsal ve ekonomik) özgürlüğü ve seçme işlemini ortadan kaldırır ve

insan eylemini anlamlı olmaktan çıkarır. O zaman insan eylemi, rüzgara

kapılıp giden bir yaprağın fiilinden farksız hale gelir.

04 - YETKiN DÜŞÜNCE 1 21

Page 7: YETKİN DÜŞÜNCEisamveri.org/pdfdrg/D04295/2018_4/2018_4_CANATANK.pdf · 2019-03-18 · havası insanı özgürleştirir." Kentsel hava, insanı öylesine özgürleştirir ki insanlar

Ahiakın imkan ve Koşulları

Özgürlük, kadercilik fikriyle taban· tabana zıtlık arz eder. Kaderci­

liğin iki formundan bahsedebiliriz: İlahi kader ve dünyevi kader. İlahi

_kader, dikey düzlemde insarun Tanrı tarafından cebr altında tutulması­

dır. Eğer Tanrı, sizin döğumdan ölüme kadar ne yapacağınızı taktir et­

mişse, siz bu taktir senaryosunda sadece figüran olarak hareket edersiniz

ve eylemlerinizin ahlaki hiçbir zemini yoktur. Üstelik bu Tanrı, bir de

sizi kendi iradenizle yapmadığınız eylemlerinizden dolayı sorguya çekip

yargılıyorsa bu absürd bir durumdur!

Dünyevi kaderin tarihsel, coğrafık, toplumsal ve nefsi biçimleri

vardır. Ali Şeriati, "İnsanın Dört Zindaru"nda bu zorunluluk tiplerini

dle-~ış ve her birini insanın zindam olarak nitelemiştir. İnsanı be­

lirleyen ve aline eden ilk etken tabiattır. "Beşer olduğumuz, doğal ve

maddi bir varlık olduğumuz ve tabiatta yaşadığımız için tabiat kendi

özelliklerini bize yüklüyor. Eğer ben çölde doğmuş, yetişmiş ve ge­

lişmişsem veya denizin kenarında, doğuda, batıda ya da bir ekvator

bölgesinde vs. doğup yetişmişsem, suyun, havanın ve gıda ürünleri­

nin benim ruhsal durumlanm, düşünce tarzım, güdülerim, ilgilerim,

temayüllerim ve hayatım üzerinde şiddetli etkileri olmuş demektir.

Demek ki ben, "ben" imin düşüncesel eğilimleri, ruhsal halleri, duygu­

ları ve içgüdülerinde değilim, aksine beni gerektiği şekilde meydana

getiren tabiattır."•

Şeriati'nin tabiatın belirleyiciliği dediği şey sadece coğrafi yapı de­

ğildir, o aynı zamanda doğa yasalarını ve hatta kendi tabiatımızın bize

koyduğu sınırlamaları da kastetmektedir. İnsan, önemli ölçüde tabiat

varlığıdır. O, beşer olmaktan insan olmaya doğru adımlar attıkça bu

özelliğinden uzaklaşmaya ve bilakis tabiata egemen olrİıaya başlar. Çün­

kü insan, tabiatı değiştiren, yaratan ve meydaila getiren bir varlıktır. O,

tabiartan koptuğu ölçüde insanlaşrruştır. "Doğal bilimler, fizik, kimya,

jeoloji, astronomi, teknoloji, bizi tabiatın belirleyiciliğinden kurtaran

araç ve vesilelerdir."JFakat Şeriati'ye göre insan bilim ve teknolojinin

gelişmesiyle tabiartan kurtulurken, bu kez de bunların egemenliğine

girmiş ve yeni bir yabancılaşma serüveni başlamıştır.

2 Şeriati, Ali (2010), Kendisi Olmayan İnsan, s. 162, Fecr Yayınlan, Ankara. 3 A.g.e., s. 164.

Page 8: YETKİN DÜŞÜNCEisamveri.org/pdfdrg/D04295/2018_4/2018_4_CANATANK.pdf · 2019-03-18 · havası insanı özgürleştirir." Kentsel hava, insanı öylesine özgürleştirir ki insanlar

Kadir Canatan

İnsanı belirleyen ikinci etken, tarihin belirleyiciliğidir. Şeriati'ye

göre insanlık bu belirleyicilik biçimini algılamakta zorluk çekmektedir.

Çünkü ilkel insan bile tabiatın kucağında ve onunla yüz yüze yaşadığı

için tabiatın belirleyiciliğini hisseder ve görür, ama tarihin belirleyicili­

ğini anlamak üstün ve ileri bir zihin ister. Şeriati'ye göre "Tarih, insa­

run olma serüveni demektir."• Her insan kendi biyografısine ve düşünce

tarzına baktığı zaman tarihin ürünü olduğunun farkına varu. Sözgelimi

hiçbir insan kendi dilini seçmemiştir, o tarihin vergisidir. Kendisi ta­

rihsel süreç içinde geliştiği gibi bizi de kendi tarihselliğine bağlı kılar.

Sadece dilimizi değil, giyinme tarzımızı da, hayat tarzımızı da tarih bize

yüklemiştir. Tarihin belirleyiciliğine, yani kendimizi tarihin aleti olarak

görme anlayışına historisizm denmektedir.

İnsan tarihin belirleyiciliğinden nasıl kendini kurtarabilir? Şeriati'ye göre

bunu biz ancak tarih felsefesini ve tarih bilimini taruyarak, zamanın, yani

tarihin hareket yasasını keşfetmek ve kavramak yoluyla gerçekleştire biliriz.

Nasıl tabiatın yasalauru bilmekle oridan kurtuluyorsak, tarihin de yasalan­

nı taruyarak ondan kurtulabiliriz. Bu noktada tarihte nerede durduğumuz,

tarihin bize yüklediği misyon ve tarihselliğimizin farkına varma meselesi

önemli bir meseledir. Tarih, reddedilerek değil, tanınarak aşılabilir.

Üçüncü belirleyici etken, toplumdur. Şeriati'ye göre, "Toplumun

nasıl bir cebir olduğu, hepsinden daha açı.ktır."sDoğada yetişen bir mey­

ve veya bitki ne ise insarun toplumda yetişmesi de öyledir. İnsan, top­

lumun bir meyvesidir. Bazı sosyologlara göre "ben" diye bir şey yoktur.

"Ben"de varolan ne varsa hepsi toplumdandır. Heyecanlarımız, anı ve

çağrışırnlarımız, kısaca sahip olduğumuz her şeyi bize içinde yetiştiği­

miz sosyal çevre yüklemektedir. Birey seçmez,,birey için seçen toplum­

dur. İşte, bu toplumun belirleyiciliğidir. Pekiyi bu belirlenimden nasıl

kurtuluruz? Şeriati, bir sosyolog olarak bu soruya "Sosyoloji ile"6 diyerek

cevap vermektedir. "Sosyoloji, bilen insan olarak bana toplum yasala­

rına dair bilgi veren; toplumun bireyi -örnek olarak beni- nasıl mey­

dana getirdiği konusunda bilgi veren; sonra sosyal bir düzen ve sosyal

4 A.g.e., s. 165. 5 A.g.e., s. 169. 6 A.g.e., s. 170.

04 - YETKiN DüŞÜNCE 1 23

Page 9: YETKİN DÜŞÜNCEisamveri.org/pdfdrg/D04295/2018_4/2018_4_CANATANK.pdf · 2019-03-18 · havası insanı özgürleştirir." Kentsel hava, insanı öylesine özgürleştirir ki insanlar

Ahiakın imkan ve Koşulları

çevrenin ne gibi unsur ve etkenlerden oluştuğu, ayrıca birey tarafindan

meydana getirilen bu unsur ve etkenierin esas olarak nasıl meydana gel­

dikleri; sosyal sistemi değiştiren etkenlerle beşeri toplumun veya milli - toplumun değişimine ~ebep olan şeylerin neler olduğu konularında bilgi

veren bir bilim dalıdır."7 Değişen toplurnlara elikkat çeken Şeriati, gü­

nümüzde sosyolojik bilginin toplumsal değişime nasıl destek verdiğine

ve toplurnların nasıl olup da kısa sürede sıçramalar yaptığına örnekler

vermekte ve şu sonuca varmaktadır: "Burada artık toplum insanı mey­

dana getirmerniştir .... Toplumun belirleyiciliğinden, toplumun yükle­

diği özelliklerden, toplumun ve hareketinin bilimsel yasalarına aşina ol­

mak suretiyle kurtulmak mümkündür ve kendi eğilim ve iradesine göre

bütün ilişki ve düzenleriyle bir toplum inşa edilebilir. Nitekim günümüz

dünyasında bu işin şekillendiğini görmekteyiz."8

D ördüncü belirleyicilik, insanın kendi kendisini belirlemesidir. İn­

sanın kendi kendisini belirlemesi nedir? ''Bende bir güdü, bir dürtü veya

şiddetli bir eğilim olduğu ve beni sahip olduğum kuvvetli arzu ve zevk

sebebiyle ister istemez kendine doğru sürüklediği zaman -bencillik,

cinsel güdü, güç hırsı, paracılık vs. gibi- burada ben dördüncü zindan

veya belirleyiciliğin, yani kendi belirlenimimin esiriyim demektir."9 Şe­

riati'yi göre insan, çoğu zaman kendi seçimlerinin kendi nefsinden ve

dürtülerinden bağunsız olduğunu düşünür, oysa pek çok insan seçimle­

rini kendi nefsinin arzu ve isteklerine göre yapar. Bu durumda da bir öz­

gürlükten bahsetmek doğru olmaz. Nefis zindaruyla, Şeriati sadece kaba

içgüdü ve dürtüleri değil, nefsin arzu, istek ve hayallerini de ifade eder.

İnsanın bu zindam hertaraf edip ond~ kurtulmasının yolu, "kendine

karşı başkaldırmak ve iç duvarlıi.nnı yıkmaktır; insan mecburen kendini

yıkmak, yadsımak, dizginlemek, engellemek ve. kendine isyan etmekle an­

cak özgürlüğünü elde edebilir. Bu iş, teknoloji ve bilimin uhdesinde değil­

dir, bilim ve teknolojiyle insan tabiat cebrine egemen olur, tabiat cebrini

mağlup eder, tabiatın ürünü olan insan, tabiata egemen olur. "•o Önceki

belirleyiciler karşısında insan, onlan taruyarak onlardan kurtulabilir, ancak

7 A.g.e., s. ı 70. 8 A.g.e., s. ı 71. 9 A.g.e., s. ı 71. 10 A.g.e., s. ı75.

24 1 YETI<iN DüŞÜNCE- 04

Page 10: YETKİN DÜŞÜNCEisamveri.org/pdfdrg/D04295/2018_4/2018_4_CANATANK.pdf · 2019-03-18 · havası insanı özgürleştirir." Kentsel hava, insanı öylesine özgürleştirir ki insanlar

Kadir Canatan

insanın kendinden kurtulması bunları bilmekle mümkün değildir. İnsa­

nın kendisine karşı isyan edebilmesi için mantık ve ak1i değerlendirmeden

daha güçlü bir im.kana ihtiyacı vardır. Bu mantık dışı güç de "din" dir. n

"Din" derken, Şeriati'nin Adem kıssasını nasıl yorumlad.ığını tek­

rar hatırlamamız gerekiyor. Ona göre Adem, cennette yasak meyveye

uzanınakla bir açıdan Tanrı'ya isyan etmiştir, ama öte açıdan da özgür­

lüğünü kazanmıştır. İnsan, ilk önce cennet denilen tarih öncesi hayatta

her şeye sahip olmasına rağmen bir yasak duvanru aşarken, farkında ol­

sun ya da olmasın kendini keşfetrniştir. D ünyadaki hayat, insanın irade

ve özgürlük içinde sınav olduğu bir mekandır. Bu anlamda din, insanın

aşkın boyurlarına dikkat çeken ve insanı bu boyutlarıyla var olmaya da­

vet eden bir öğretidir.

Özedersek, insan hem dikey hem de yatay anlamda bağımlılıklar­

dan kurtulup özgürlüğünü kazandıkça, ahlaki bir varlık olma im.kanına

kavuşmaktadır. Bu anlamda özgürlük, ahl:ikıı olmanın bir ön şartıd.ır.

Toplumsal Kontrol ve Anomi

Özgürlük ve doğru ahlak öğretisi gibi değişkenlere kıyasla ahiakın top­

lumsal kontrol ile ilişkisi daha somut bir meseledir. Geleneksel toplum­

larda sosyal kontrol yüksek olduğu için, ahlaka arka çıkan ve destekleyen

bir toplumsal yapı mevcuttu. Modernleşme süreçlerinde toplumsal yapı­

ların çözülmesiyle sosyal kontrol azaldı ve hatta Durkheim'in tespit ettiği

üzere anamik bir durum ortaya çıktı. Anomi, kelime anlamı itibariyle

"kuralsızlık'' demekse de sosyolojik olarak toplumsal normların etkinliğini

yitirmesi halidir. Anamik toplumlar geçiş toplumlandır. Hızla değişen

toplumlarda eski yapılar ve değerler altüst olmuştur, yeni yapılar ve değer­

ler ise henüz otunnamıştır. Kent toplumlarında anonim ortamlar, yeni bir

ahlaki norm ve değerler düzeninin oluşmasını da engellemektedir.

Modem toplumda ahlaki değer ve normlann etkinliğini yitirmesinin

bir başka sebebi de çoğulculaşmadır.Modern bir toplumda bireylerin

tipik durumları çok farklıdır. Gürılük yaşamlarının farklı kesimleri, on­

ları, son derece farklı ve sık sık acımasızlık derecesinde çelişik anlam ve

ll A.g.e., s. 176.

04 • YETKiN DüŞÜ!'\CE 1 25

Page 11: YETKİN DÜŞÜNCEisamveri.org/pdfdrg/D04295/2018_4/2018_4_CANATANK.pdf · 2019-03-18 · havası insanı özgürleştirir." Kentsel hava, insanı öylesine özgürleştirir ki insanlar

Ahiakın imkan ve Koşulları

deneyim dünyalan ile karşı karşıya getirir. Modern yaşam tipik olarak

ileri derecede bölümlere aynlnuştı.r ve bu bölünmenin (biz bunu ço­

ğulculuk olarak adlandırmayı tercih edeceğiz) sadece gözlenebilir sosyal

temaslarda değil, bilinç düzeyinde de önemli tezahürlerinin olduğunu

anlamak önemlidir. u Modern insan, sürekli yer değiştiren ve hiçbir za­

man kendi evinde değilmiş hissiyle yaşayan bir insandır. Modern insa­

nın kişiliği, bulunduğu ortama ve ilişkiye girdiği kurumlara göre farklı

şekiller alan şizofrenik bir yapı arz eder.

Farklılaşma ve kurumsal çoğulculaşma süreçlerinin sonucu olarak kül­

türel ve ahlaki değerleri yeni kuşaklara aktarmakla görevli olan aile ve okul

gibi kurumlar arasında bir işbölümü gerçekleşmiştir. Bu işbölümüne göre

aile çocuğa değer ve normlan aktaran bir kurum iken, okul daha çok bilgi

ve beceriler kazandıran bir kuruma dönüşmüştür. Bunun anlamı şudur:

Terbiye ile eğitim birbirinden ayrılmıştır. Öte taraftan aile, geleneksel

kültürü ve ahlaki alışkanlıklan aktarmakonusunda diretirken, okul; mo­

dem değerleri aktarma konusunda kendisini görevli hissetmektedir.

Bu kurumsal farklılaşmanın Osmanlı toplumunda 19. yüzyılda baş­

ladığını söyleyebiliriz. Nitekim Said Halim Paşa, eğitimde eski ve yeni

usul arasındaki farkı şöyle koymakt~dır: "Müsbet ilim ve fenlerin hakim

olduğu asnmızda, çocuklanrruza ehliyet ve iktidar kazandırmak için ye­

gane vasıta olarak kabul edilen yeni öğretim metodunun tanzim ve tertip

olunciuğu sırada, ahlak ile bilginin, terbiye ile tahsilin ayn şeyler olduğu

anlaşılamarruştır. Yeni usul, sadece zihniyet hayranlığı ile fen üzerine bina

edilmişti. Kısır bir taklitten ibaret kaldı. Tahsil bakımından elde edilen

neticenin basitliği bu usulü itibardan düşürmeye fazlfJ.sıyla yetti. Aynca

'öğretimi ıslah' gayesiyle ihdas olunan bu yeni ~sul, onu ortaya koyanların

da hiç ummadıklan daha tesirli bir netice meydana getirdi: Aile hayatı ile

beraber toplumu da bozdu."'l Paşa, eğitimde ahlak ve bilginin, terbiye ve

tahsi.li.n farklı şeyler olduğunu, ama bunlan aynştırmanın sonuçlannın va­

hameti üzerinde durmuş ve toplumda aydın ve halk ikilemi yanında ailede

de kuşak çatışmasını beraberinde getirdiğini vurgulamıştır.

12 Berger, P. & Berger, B. &!KellnC'r, H., Modernleşme ve Bilinç, s. 76, Pmar Yayınlan, İstanbul 1985.

13 Halim Paşa, S., Bubranlanrruz, s. 87, İz Yayıncılık, 1stanbul1991.

26 1 YETKiN DÜŞÜNCE· 04

Page 12: YETKİN DÜŞÜNCEisamveri.org/pdfdrg/D04295/2018_4/2018_4_CANATANK.pdf · 2019-03-18 · havası insanı özgürleştirir." Kentsel hava, insanı öylesine özgürleştirir ki insanlar

Kadir Canatan

Paşa'ya göre başımıza gelen felaketierin teşhisinde ciddi bir yanlışlık

yapılmıştır. T eşhisin yanlış olması, kaçınılmaz bir şekilde çözümlerin de

yanlış olmasını beraberinde getirmiştir. "Biz hala bütün felakederimizin

sebebini cehaletimizden biliyor ve bunda ısrar ediyoruz. Kendimizde

ilim eksikliğinden baş~ bir noksan bulmuyoruz. Bilgi sahibi kimselerin

de kötülük yapabileceklerine ihtimal vermiyor, ilim ve tekniği her şeye

deva sanıyoruz."14 "İlrni kazançlarımız ancak ahlaki noksanlıklarımızı

giderebileceğimiz derecede faydalı olacaktır. Aksi takdirde ilmirniz,

kötü temayüllerim.izi teşvik edip artırmaktan ve zararımıza sebep ol­

maktan başka bir şeye yaramaz. "•s

Geçmişte aile, okul ve sokak arasındaki bağlar din tarafından sağlanı­

yordu. Din, modern toplumda giderek allevi alana ve özel yaşama çekil­

miş ve neticede bütünleştirici ve eşgüdümü sağlayan bir şemsiye kurum

olmaktan çıkmıştır. "Sosyal yaşam dünyalarının çoğulculuğunun din ala­

nında son derece önemli bir etkisi vardır. ·insanlık tarihinin büyük bir

kısmında, toplumların anlamlı bir bütünlük kazanabilmeleri yolunda,

din, hayati bir rol oynamıştır. Toplum içinde faaliyet gösteren muhtelif

anlamlar, değerler ve inançlar, insan hayatı ile bir bütün olarak evren ara­

sında rabıta kuran realitenin kapsamlı bir yorumuyla bir arada bulunurlar.

Gerçekten, sosyolojik ve sosyo-psikolojik bakış açısından, din; irısanın

evrende kendisini evinde hissetmesini sağlayan kognitif ve normarif yapı

olarak tanımlanabilir. Dinin pek uzun bir zamandır devam edegelen gö­

revi, çoğulculuk tarafından ciddi bir şekilde tehdit edilmektedir. Yaşarnın

farklı kesiderine şimdi birbirinden farklı anlarnlar ve anlam sistemleri yön

vermektedirler. Sadece dini gelenekler ve bunlara vücut veren kurumlar

için bu farklı sosyal yaşarn dünyalarını kapsamlı bir dünya görüşünün ça­

tısı altında toplamak güç olmamakta, fakat ayni zamanda, tabanda daha

da önemlisi, dini açıdan realite tanımlarının inandırıcılığı, bireyin sübjek­

tifbilincinin tehdidi altında bulunmaktadır."'6

Hayatımız, farklı kurum ve anlam sistemlerinin etki alanı içinde ol­

duğu müddetçe bunların bizde tutarlı bir ahlaki kişilik yara~ası m üm-

14 A.g.e., s. 103. 15 A.g.e., s. 87, Sh. 105-106. 16 Berger, P. & Berger, B. &Kellner, H., Modernleşme ve Bilinç, s. 92, Pınar YaYınJan,

İsıanbul 1985.

04 - YETKiN Düşüı\CE 1 27

Page 13: YETKİN DÜŞÜNCEisamveri.org/pdfdrg/D04295/2018_4/2018_4_CANATANK.pdf · 2019-03-18 · havası insanı özgürleştirir." Kentsel hava, insanı öylesine özgürleştirir ki insanlar

Ahiakın imkan ve Koşulları

kün gözükmemektedir. Kurumsal çoğulculuk, bilinç ve kişilik üzerinde

sürekli bir biçimde yaz-bozlar uygulamakta ya da çelişik değerleri aynı

anda yerleştirmeye çalışmaktadır. Bu şartlar altında ahlaki değerlerin

içselleştirilmesi problematik bir hale gelmektedir.

Hayatımız, farklı kurum ve anlam sistemlerinin

etki alanı içinde olduğu müddetçe bunlinn bizde

tutarlı bir ahlaki kişilik yaratması mümkün gözükmemektedir.

Kurumsal çoğulculuk, bilinç ve kişilik üzerinde

sürekli bir biçimde yaz-bozlar uygulamakta

ya da çelişik değerleri aynı anda yerleştirpıeye

çalışmaktadır.

Adalet ve Ahlak ilişkisi

Son olarak ahlak ile adalet arasında­

ki ilişkiye odaklanacağız. Acaba ahlak,

bir toplumda belirli bir düzeyde ada­

letin sağlanmış olmasını gerektirir mi?

Başka bir deyişle ahiakın gerçekleşmesi

için adalet şart mıdır? Bu noktada Isfa­

hani'nin görüşlerine başvurmak ilginç

olacaktır. Isfahani, dinde iki daire ayırt

etmektedir: Adalet dairesi ile fazilet

dairesi. Adalet,_gerekli ve zorunlu ola­

nı yerine getirmektir. Şeriat ya da gü-

nümüz deyimiyle hukuk, adalet fikrini

gerçekleştirmek isteyen sistemdir. Bu asgari bir çerçevedir. Hayatı sür­

dürmek için bu zorunlu bir temeldir. Fakat hayatı ve insanı güzelleştir­

rnek isterseniz, bu yeterli değildir. Hayatı ve insanı güzelleştirmek için

adaletin üzerine fazileti, yani ahlak.ı inşa etmek gerekir. Adaleti ihmal

eden bir kimse ahlak.ı tamamlayamaz. Çünkü o kişi daha henüz adalet

dairesine girmiş sayılmaz. Ancak adaleti yerine getirdikten sonra faz!­

leti yerine getirebilir. Fazilet, adaleti tamamlayan ve güzelleştiren bir

sistemdir. Isfahani, görüşlerini · Kur' an' la temellendirmek için şu ay eti

nakleder: "Şüphesiz Allah adaleti, ilisanı ve yakınlara yardım etmeyi

ernreder" (Nahl, ı6:9o).

Burada kullanılan kavramlar ve sıralama ilginçtir. "Adalet", eşitliği

içerir ama ondan daha geniş bir kavramdır. Eşit durumlarda eşit mua­

meleyi gerektirir. Bundan sonra "ilisan" kelimesi gelir ve ilisan; güzel­

lik, uygunlUk, güzel olan şeyi en güzel şekilde yapmak demektir. Şöyle

bir formülasyon yapabiliriz: İslam hukuku, adaletin hukukudur; İslam

ahlak.ı ise ilisan ahlakıdır. Adalette, karşıdakinin hakkını vermek söz

28 ı YETKiN DÜŞÜNCE- 04

Page 14: YETKİN DÜŞÜNCEisamveri.org/pdfdrg/D04295/2018_4/2018_4_CANATANK.pdf · 2019-03-18 · havası insanı özgürleştirir." Kentsel hava, insanı öylesine özgürleştirir ki insanlar

Kadir Canatan

konusu iken, ilisanda daha fazlasını vermek ve daha güzeli ile karşılık

vermek söz konusudur.

Eğer bir toplumda ·adalet, asgari bir çerçeve olarak yerleşmernişse, o

zaman bundan daha yüksek bir çerçeve olarak ahiakın yerleşmesi kolay

gözükmemektedir. Hz. Muhammed'in bir keresinde şu sözü söylediği

nakled.ilir: ''Neredeyse fakirlik insanları inkara sürük.leyecekti." Bu söz

bir toplumdaki ekonomik gelir dağılımı ile inanç ve ahlak arasındaki

ilişkiye parmak basmaktadır. Fakat bu ilişki, tek yanlı olarak görülme­

melidir. Kur'an'ın genel yapısından yoksulluk ve yoksunluk kadar refah

ve bolluğun da insanları inkara ve ahlaksızlığa sürüklediği anlaşılmak­

tadır. İkincisiyle alakalı olarak Maun Suresi'ndeki şu ayetler oldukça

çarpıcıdır: "Ey Muhammed! Dini yalan sayanı gördün mü? Öksüzü ka­

kıştı.ran, yoksulu doyurmaya yanaşmayan kimse işte odur. Vay o namaz

kılanların haline ki: Onlar kıldıklan namazdan gafildirler. Onlar göste­

riş yaparlar. Onlar (eğreti olarak) basit şeyleri dahi vermezler" (rop/).

Yoksulluk ve yoksunluk duygusu insanlarda otoriteye isyanı motive

ederken, :refah ve bolluk ise yeterlilik (istiğna) duygusunu harekete ge­

çirir. Yeterlilik duygusuna sahip olan kişi kimseye muhtaç olmadığını

ve sahip olduklannı kendisinin elde ettiğini düşünür. Bu ise insanlarda

şükür yerine küfur duygusunu geliştirir. Buradan şu sonuca varabiliriz:

Bir toplumun ahlaki bir düzeyi yakalayabilmesi için, insandaki sü.fli

duygulan harekete geçirecek bir adaletsizlik içinde olmaması, tam ter­

sine adaleti yerine getirmiş olması gerekir. Adalet, ahiakın teminatıdır.

Sonuçlar

Türkiye'de rg. yüzyılın ikinci yarısından bu yana aydınlarımız, ahlaki

bir krizden bahsetmektedirler. Fakat ahlak krizi, çoğu zaman şikayet ve

gözlemlerden öteye ciddi bir analize tabi tutulmuş değildir. Toplumsal

ve ahlaki yaşam konusunda olumsuz bir tablonun çizilmesi, gerçekçi

teşhis ve çözümlerin önerilmemesi durumunda sadece toplumsal ka­

ramsarlığı artırmaktadır. Şu bir gerçek ki, ahlaki değer ve normlar ile

toplumsal gerçeklik arasındaki uçurum kapanmak yerine açılmaktadır.

Bu uçurumun kapatılması için her şeyden önce bu uçuruma yol açan

toplumsal, ekonomik, siyasal ve psikolojik faktörler konusunda ciddi

Page 15: YETKİN DÜŞÜNCEisamveri.org/pdfdrg/D04295/2018_4/2018_4_CANATANK.pdf · 2019-03-18 · havası insanı özgürleştirir." Kentsel hava, insanı öylesine özgürleştirir ki insanlar

Ahiakın imkan ve Koşulları

bir analiz gerekmektedir. Bu analizi yapma yolunda atılan aclımlar, kü­

çümsenmiş ve ahlakın bazı toplumsal şartlada alakah kılınması, ahiakın

mantığına ters bulunmuştur. Sözgelimi; ahiakın gelişmişlik düzeyi ile

ilişkisi nedir? Gelişmiş toplumlar ahlaken daha yüksek bir seviyede mi­

dirler? Ya da siyasal rejimlerle ahlak arasında bir bağıntı kurulabilir mi?

İnsan her rejimde ahlaklı olabilir mi? Bu ve buna benzer sorular, ciddi

bir şekilde araştırılıp sorgulanmamıştır. idealist bir yaklaşımla ahiakın

her türlü koşullarda gerçekleştirilebileceği varsayılmıştır.

Bazı idealist kişilerin her türlü koşullarda ahlaklı olabileceğini kabul

edebiliriz, ancak bu bireysel durumlar bir istisna olmaktan kurtulamaz-

1ar .. Ahlak, toplumsal bir olaydır ve toplumsal olarak yaşanabilmesi için

kuru bir idealizm yeterli değildir. idealizm, ahlaki bir yaşantının psiko­

lojik ve fikri temeli olarak gereklidir, ancak yeterli değildir. İbn Hal­

dun'un "Mukaddime"de, Montesquieu'nin ise "K.anunların Ruhu"nda

gösterdiği gibi toplumsal yaşam bir bütündür ve bütünün parçalan ara­

sında etkileşim vardır. Eğer bir ülkenin siyaset ve ekonomisinde işler

yolunda gitmiyorsa, ahlak ve manevi hayatında da işler yolunda gitmez.

Sağlıklı bir ahlaki ve manevi hayatın inşası için toplumsal değer ve

idealleri yüceltmek bir çözüm değildir, bilakis yüceltilen değer ve norm­

lar hayattan koparlar ve buharlaşırlar. Öte taraftan ahlak, hiçbir zaman

şekilcilik ve gösterişçilik ile de gerçekleştirilemez. Bilakis bu da ahiakın

altını oyar. Ahlak, ihlas ve içtenlik gerektirir. İçerde bir vicdan oluşma­

dıkça, toplumsal kontrol (mahalle baskısı) da ahlakı ayakta tutmaz. Ah­

lakı geliştirmek için topyekun bir hamle gerekmektedir. Kur' an, bunun

siyasal olduğu kadar toplumsal olduğu konusunda da mesajlar vermek­

tedir. "Bir toplum kendisini değiştirmedikçe Allah · qnların durumunu

değiştirmez." (Ra'd, IJ:n)J!I

30 1 YETKiN Düşiil'CE- 04