Top Banner
YENİDEN YÜKSELEN SIRP MİLLİYETÇİLİĞİ VE BOSNA KATLİAMI Ensar Küçükaltan 1
26

Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

Jan 30, 2023

Download

Documents

Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

YENİDEN YÜKSELEN SIRP MİLLİYETÇİLİĞİ VE

BOSNA KATLİAMI

Ensar Küçükaltan

1

Page 2: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

Giriş

Avrupa’nın ortasında Müslüman bir milletin nasıl varoluş

mücadelesi verdiğinin en net görüleceği yerdir Bosna.

Avrupa’nın göbeğinde kurulmuş en büyük toplama kampı, utanç

noktası, vicdan sahibi herkesin dert edindiği yerdir. 90’lı

yılların hemen başında milyonlarca insanın izlediği bir katliam

ve soykırım merkezidir. 652 esir kampı ve cezaevleri

Balkanlar’da Nazi Kampları’nı aratmamış, yaklaşık 200.000 kişi

etnik sebeplerden bu kamplara götürülmüştür. Akıllara

gelmeyecek kadar farklı işkenceler buralarda yapılmış,

sistematik tecavüzler bir psikolojik travma silahına

dönüştürülmüş, her türlü fiziksel acı bu kamplarda yaşanmıştır.

Avrupa, Balkanlar’ın kendi “arka bahçe”si olduğunu ve buradaki

sorunu yine Avrupa’nın çözeceğini vaat etmiş ancak bu çözümü

“arka bahçe”deki katliama göz yummakta bulmuştur. Ardında

binlerce masumun ölümü ve acısıyla Bosna Savaşı, Avrupa’da

yeniden yükselen milliyetçiliğin en acımasız örneği olarak

karışımıza çıkmaktadır.

2

Page 3: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

Balkanlar’da Milliyetçiliğin Kısa Tarihi

Dünyadaki etnik çatışmaların çoğunun dayandığı gibi

Balkanlar’daki sürecin de dayandığı temel 1789 Fransız

Devrimi’dir. Ortaya çıkardığı etnik saflık düşüncesinin

etkileri Balkanlar’da Osmanlı Devleti’ne isyanla

sonuçlanmıştır. Avrupalı devletlerin de desteğiyle 1804’te

Sırplar, 1861’de Hırvatlar ayaklanma hareketine girişmiştir.

Osmanlı’yı yıpratan bu isyanlar sonucunda Sırplar ve Hırvatlar

bağımsızlıklarını kazanmışlardır.

1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı ile beraber Ruslar Balkanlar’da

siyasi güçlerini arttırmış, bu durum Avrupa devletlerini

tedirgin etmiştir. Aynı yıl yapılan Berlin Kongresi’nde Bosna-

Hersek Osmanlı’ya kalsa da denetimini Avusturya-Macaristan

almıştır. Kuşkusuz Avusturya-Macaristan’ın hedefi ülkeyi işgal

ederek bölgedeki otorite boşluğunu doldurmaktı. Zira Ortodoks

inancın bölgeyi daha fazla ele geçirmesi bu şekilde

engellenecekti. Nitekim Bosna işgal edildi ve yoğun bir göç

dalgası yaşandı. Bu işgalden rahatsız olan elbette sadece Bosna

Müslümanları değil aynı zamanda Ortodoks Sırplardı. Bu noktada

bölgenin üçlü yapısından da bahsetmek gerek: Balkanların Hırvat

ve Slovenlerin ağırlıklı olduğu batı kısmı Katolik Hristiyan,

Sırpların ağırlıkla yaşadığı doğu kısmı Ortodoks Hristiyan,

orta kısmı ise Müslüman inancını sürdürmektedir. Sonrasında iki

ateş arasında kalacak Müslüman nüfus için bu konum bir

dezavantaja dönüşecektir.

Avusturya-Macaristan’ın işgalinden en memnun görünen taraf

Hırvatlardır. Bölgede Katolik bir yönetimin hâkim olması onlara

büyük özgüven kazandırmıştır. Hırvatların arzusu Alpler’den

3

Page 4: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

Drina’ya ve Arnavutluk’tan Tuna’ya kadar uzanan “Büyük

Hırvatistan”ı kurmaktı. Bu bölgelerde yaşayan diğer milletleri

“ırksal karışık” Hırvatlar olarak görüyorlardı. Büyük Sırbistan

düşüncesindeki Sırplar ise bu durumdan hiç hoşnut değildi.

Daha sonra bu durum bir Sırp milliyetçisinin Avusturya-

Macaristan veliahtını öldürmesine kadar gidecek ve dünya büyük

bir savaşa girecektir. Boşnaklar ise bu savaşta Avusturya-

Macaristan tarafında Sırplara karşı mücadele verecektir. Bunun

en önemli sebebi ise şüphesiz Osmanlı Devleti’nin Avusturya-

Macaristan yanında savaşa girmesidir.

Savaşı tam olarak anlamak için Osmanlı gelmeden önceki döneme

kadar uzanmak gerekli diye düşünüyorum; Boşnakların eski Bogomil

dönemine kadar. Bildiğiniz gibi Osmanlı buraya İslamiyet’i

taşıyor ve Bogomiller Müslümanlığı seçiyor. Bundan sonra bu

topraklardan 300’den fazla vezir çıkıyor, tımarlar alınıyor,

beyler çıkıyor. 1463-1879 arası dönemde Boşnakların çok önemli

mevkilere geldiğini görüyoruz. Tımarın çökmesi ile birlikte

düzen kayboluyor. Panslavizm, Fransız İhtilali ve ortaya

çıkardığı milliyetçilik düşüncesi bölgeyi etkisi altına alıyor.

Ama unutmamak lazım ki tüm bunların sebebi öncelikle paranın

tükenmesi yani ekonominin çöküşü. Sonrasında Avusturya ve daha

sonra Tito dönemi malumunuz. Yugoslavya herkesin kardeşliği ve

eşitliği ilkeleriyle kuruluyor ama bunlar sözde kalan sloganlar.

Aslan payını alan taraf her zaman Belgrad. İlginçtir, Boşnaklar

dışındaki her halk hakkının yendiğini iddia ediyor bu dönemde.

Yugoslavya’nın çöküşü sonucunda yine bildik senaryo, bildik

isyanlar. Sebep yine paranın bitmesi diyebiliriz. Tabii bu

durumda bir suçlu aranıyor. Milliyetçilik yine doruk noktaya

çıkıyor ve sonrasında yaşanan katliamlar ortada.

Hakan Çelik-Gazeteci

4

Page 5: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

Savaş sonrasında kurulan 1. Yugoslavya’da Müslümanlar ikinci

sınıf vatandaş statüsü görmüştür. Sırpların hain olarak

gördükleri ve “Türk” diyerek aşağılamaya çalıştıkları

Boşnaklar, kitlesel katliamlara maruz kalmıştır. 1. Yugoslavya

Almanya’nın 2. Dünya Savaşı’ndaki saldırılarına karşı koyamamış

ve çökmüştür. Bu dönemde bölgede bir kez daha anarşi hâkim

olmuştur. Bu kez Hırvatlar terör estirmeye başlamış ve toplu

katliamlar serisi onların eliyle devam etmiştir. Bunun yanında

Çetnikler de Müslümanları hedef almışlar ve binlerce insanı

öldürmüşlerdir.

2. Dünya Savaşı sonrası kurulan 2. Yugoslavya ile beraber süreç

farklı bir yapıya doğru ilerlemiştir. Yugoslavya’nın

kuruluşundan sonra Josip Broz Tito, her türlü milliyetçiliğe

yasak koymuştur. Bununla birlikte milliyetçilik ortadan

kalkmamış, sadece geçici bir süreliğine durgunlaşmıştır. Yeni

kurulan devlette Sırplar en fazla söz sahibi olan etnik

topluluk olmuştur. Devlet içerisinde ekonomik sıkıntılardan

dolayı etnik sorunlar yaşanmış fakat devlet bunları bastırmayı

başarabilmiştir. Tito’nun ölümü ile birlikte eski düşmanlıklar

yeniden canlanmıştır.

Yugoslavya’nın Dağılması Süreci

2. Dünya Savaşı sonrasında ABD ve Sovyetler Birliği’nin

belirleyici süper güçler olduğu, iki kutup üzerine oturtulan

dünya siyaseti, Sovyetlerin çöküşüyle beraber tümden değişme

gerekliliğini beraberinde getirmiştir. Ortaya çıkan güç boşluğu

çeşitli bölgelerde farklı güç grupları tarafından doldurulmaya

başlanmış; milis grupları, küçük etnik çeteler bu durumdan

oldukça fazla yararlanma imkânı bulmuştur. 2. Dünya Savaşı

5

Page 6: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

sırasında büyük yıkımlar yaşayan Avrupa’nın arka bahçe olarak

gördüğü Balkanlar da bu güç boşluğunun oluşturduğu sıkıntılı

durumu en fazla hisseden bölgelerden biri olacaktır.

Bu yeni kaotik durumdan kendine en büyük payı çıkaran ise

Sırplar olmuştur. Dünya savaşı sonrasında altı farklı

cumhuriyet ve iki özerk bölgeden oluşan Yugoslavya Sosyalist

Federal Cumhuriyeti Balkanlar’da merkez konumda bulunuyordu.

Despot bir lider olan Hırvat asıllı Tito, ülkeyi demir yumrukla

bir arada tutmayı başarmış ancak ölümünden sonra Slobodan

Milosevic görevinin ilk gününden sonuna kadar “Büyük

Sırbistan’ın kurulması” fikrine katkı sağlayacak girişimlerin

içinde olmuştur.

Savaştan önceki koşulları anlamazsanız Aliya İzzetbegoviç’in Bosna

için önemini tam olarak kavrayamazsınız. Komünist rejimin

yaşattığı sıkıntıları bilmek gerek. Onlar, bizi kurucu bir unsur

olarak tanımadılar; hatta bırakın, bizi bir millet olarak bile

görmediler. Söyledikleri tek şey, “Siz Sırp veya Hırvat

olmalısınız.” idi. Bu kesinlikle bizim için çok tehlikeli ve

ekonomik olarak da çok kötüydü. İş bulma imkânı çok azdı. Diplomat

olamıyordunuz, iyi bir eğitim kurumunda yüksek bir yere

gelemiyordunuz. Çünkü bunlar Sırplar içindi. Bir örnek vermek

gerekirse; Yugoslavya’nın o dönemde yaklaşık 3.200 diplomatı

vardı. Bunların 1.550 kadarı Sırplara, geri kalanı diğerlerine

paylaştırılmıştı, Hırvat veya Karadağlı gibi. Bu sayının içinde

sadece 23 Müslüman diplomat vardı. Yani, Yugoslavya bir Sırp

devleti halindeydi. En olmadık zamanda tutuklanabilirdiniz. Zaten

Aliya ile aynı dönemde hapishanede oluşumuz da böyleydi. İçeride

haklarımı, milletimi, yapmam gerekenleri düşündüğüm verimli bir

dönem geçirdim. Allah’a hamd olsun bizler “çılgın” insanlardık.

Komünist rejimden bu şekilde korkmamayı başarıyorduk. İlk

tutuklandığımızda korkmuştuk tabii ancak içeride durumu

6

Page 7: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

düşündüğümüzde evet Allah’ın dediği neyse o olur, kaybedecek bir

şeyimiz yok, şeklinde cümleler kuruyorduk. Başka bir tutuklanmamda

ise milliyetçilikle suçlanıp işkence görmüştüm.

Cemalettin Latic-Şair, Aliya İzzetbegovic’in silah arkadaşı

Kosova’daki bazı karışıklıklar üzerine buraya hareket etmiş,

burada gizlice örgütlenmiş olan Sırpların durumunu Belgrad’a

döndüğünde ajite ederek tüm Yugoslavya’ya anlatmıştır. Bölgede

Sırpların işten atıldıklarına ve ayrımcılığa tabii

tutulduklarına herkesi ikna etmek için büyük uğraş vermiştir.

Bu süreçte Vojvodina, Karadağ, Kosova gibi bölgelerin kesin

hâkimiyetinin sağlanıp Sırbistan’ın güçlendirilmesi için

uğraşmıştır. Asıl hedefi, karışıklığı arttırıp Yugoslavya

Federal Cumhuriyeti Ordusu’nun hâkimiyetinin tamamen Sırplara

bırakılması ve Büyük Sırbistan hayaline giden yolda büyük bir

adım atabilmekti. Bir yandan birlik ve beraberliğe vurgu

yaparken diğer yandan farklı etnik unsurların liderlerine karşı

tavır alıyordu. Kosova’da toplanan Sırplar protesto sırasında

Arnavutların lideri Azem Villasi’nin tutuklanması için slogan

atarken, Milosevic bu talebe cevap vereceğini ve Yugoslavya’ya

karşı olan herkesin tutuklanıp cezalandırılacağını belirtmekten

çekinmiyordu. Kosova’da artan karışıklıkların önünü almakta

zorlanan Milosevic, “Savaş zamanı geldi. Yaklaşmakta olan bu

savaşta hiçbir dünya gücü Sırpları durduramayacak.” diyerek

hedefini belirtiyordu.

Kosova’nın otonom yapısı kaldırılarak Sırbistan’a bağlandı.

Ayrıca ülke çapında gösteri yasağı getirildi. Bu dönemde çıkan

büyük çatışmalarda birçok insan hayatını kaybetti.

7

Page 8: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

Biz Boşnakları ilk defa 1992’de tanıdık. O zaman gündemde hep

Filistin, Keşmir, Afganistan, Moro vardı. Balkanları çok iyi

tanımıyorduk, bu bir gerçek. Savaşla birlikte sivil toplum

kuruluşları ve medya, projektörlerini Bosna’ya çevirdi. Gördük ki

orada da kardeşlerimiz var ve yalnızca Bosna’da değiller, tüm

Balkanlar’dalar. Bosna da ilk kez savaş sebebiyle İslam dünyasıyla

bu kadar yakından tanıştı diyebilirim. Sırpların sürekli

bombardımanları şehirdeki insanların gıda, su, elektrik gibi temel

ihtiyaç maddelerine erişimini engelliyordu. Bölge ambargo

altındaydı. Bu, büyük bir göçü getirdi. Bir kısım insan yakın diye

Avrupa’ya göç etti. Türkiye’ye gelenler de oldu. Biz Balkanlar’dan

gelen kardeşlerimizi semtimizdeki muhacirler olarak tanırdık.

Sonrasında savaşla beraber etnik anlamda da tanıdık. Arnavut,

Pomak, Bulgar, Boşnak gibi…

Osman Atalay-İHH Yönetim Kurulu Üyesi

İlk Kopuşlar

Bu süreçte ilk olarak bağımsızlığını ilan eden Slovenya oldu.

Yaşananlar sonucu Belgrad, Slovenya’yı tanımak zorunda kaldı.

Ardından bağımsızlığını ilan eden Hırvatistan’da ise durum pek

de aynı olmayacaktı. Slovenya diğerlerine göre daha homojen

yapısıyla öne çıkarken Hırvatistan Sırp ve Hırvat gibi farklı

etnik unsurları bir arada bulunduran bir yönetimdi. Dolayısıyla

bağımsızlık ilanıyla beraber ülke iç savaşa doğru sürüklendi.

Savaşın önünün alınması için devreye “Carrington Planı” girdi.

Yapılan müzakerelerin ardından bu plan kabul edildi. Plana göre

altı cumhuriyet de bağımsız olacaktı. Daha önce yaptığı

açıklamalarda “Hırvatistan bağımsız olabilir ancak orada

yaşayan Sırpların durumu ne olacak?” diye soran Milosevic şimdi

çok daha farklı bir yerde duruyordu. Yaptığı bir konuşmada,

8

Page 9: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

“Bir kalemle tüm Yugoslavya’yı bölmemi istediler.” diyecektir.

Carrington Planı’na destek veren (İtalyanlardan aldığı maddi

destek sözü karşılığında) Sırpların en önemli müttefiki Karadağ

Devlet Başkanı Bulotavic’e tehditlerle bir mektup imzalatıldı.

Bu mektupta Karadağ’ın da Carrington Planı’na hayır dediği

yazıyordu. Hırvat-Sırp savaşının ardından Sırpların yeni

hedefinin Bosna olacağı açıktı. Yaklaşık yarım milyon Sırp’ın

yaşadığı bir bölgenin kurulacak Büyük Sırbistan’da kalması

konusunda oldukça keskin bir görüş vardı.

Savaştan önce Konica’da imamdım. Savaşta ise 4. Müslümanlar

Birliği’nde komutan olarak görev yaptım. Her şey Slovenya ve

Hırvatistan’ın bağımsızlığıyla başladı. Boşnaklar olarak

bağımsızlığı seçmiştik. Bir süre sonra Sırplar saldırmaya başladı.

Yugoslav ordusu bize karşı Sırplara yardım etti. O dönemde

silahımız veya organize bir yapımız yoktu. Silahlarımızın tamamı

toplatılmıştı. Önce polis birlikleri oluşturmaya başladık,

kendimizi savunmak için bunu yapmalıydık. Daha sonra bu birlikler

Bosna’nın askerî gücüne dönüşecekti. Savaş derdiyle insanlar

Müslümanlığı unutmuştu, camiler genellikle kapalıydı. O dönemde

biz herkesle dostuz, arkadaşız anlayışı vardı. Saldırılar

başladığında Boşnakları korumaları için Avrupa’dan yardım

bekledik. Tam 45 ay bizi hiç görmediler, düşünmediler.

Gazetecileri geldi bizi videoya çektiler, fotoğraflarımızı

çektiler ancak bunlar hep lafta kaldı. Hepsi Müslüman olmamızdan

dolayıydı. Uluslararası Adalet Divanı da etkisiz kaldı. Burada

yaşananlara hep iç savaş olarak baktılar, oysa bu bir soykırımdı.

Daha sonrasında da Dayton Anlaşması yine bizi durdurdu. Üç bölgeye

ayrıldık. Dayton’un 7. Maddesi’ne göre dışarı kaçan mülteciler

Bosna’ya tekrar dönebilecekti.1 Ancak Boşnaklar için buna hiç

finans yardımı yapılmadı. Sırplara ise bu yardımlar yapıldı ve

geri dönmeleri sağlandı. Foca, Çaynice, Rudo, Visegrad bölgelerine

Sırplar yerleştirildi. Aslına bakılırsa buralar hep Müslüman

9

Page 10: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

bölgeleriydi. Sırpları bu bölgelere yerleştirerek bizim

Sırbistan’daki kardeşlerimizle bağlantımızı kestiler. Bizim Gazze-

Filistin durumundan bir farkımız yok aslında. BM iki konuda yanlış

yaptı. Bunlardan birincisi; kaçmak zorunda kalan Boşnak

Müslümanların geri dönmelerine finans desteği sağlamadı, diğeri

savaş sırasında bize yardım etmedi. Türkiye ise bize maddi olarak

çok önemli miktarda yardımlar etti. Mülteci olarak Boşnakları

kabul etti. Ayrıca uluslararası alanda da bize önemli yardımlar

yaptı.

Nezim Halilovic Muderis-Cephe Komutanı

Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti ordusunun bu savaşta

Sırpların yanında olduğu gizlenemeyecek bir gerçektir.

Yugoslavya’nın bu süreçteki tutumu, eğer dağılma

önlenemeyecekse ilan edilen devletlerin tanınmasını

engellemekti. Bu yol başarıya ulaşmaz ve bağımsızlık ilanları

ve tanınmalar önlenemezse, bu ülkelerdeki Sırplar

silahlandırılacak ve iç savaş ortamı sonucunda kurtarılan

bölgelerde küçük Sırp cumhuriyetleri kurulacaktı. BM iç savaşı

önleme gerekçesiyle olaya dâhil olduğunda tüm taraflara silah

ambargosu ilan etmişti. Ancak bu sadece bölgedeki Sırpların

işine yaradı. Çünkü bu ambargoyla Boşnak ve Hırvatların

silahlanması önleniyor, Yugoslav ordusunun silahları ise Sırp

çetelere gönderiliyordu.

Batı dünyası Sırpların hırsını biliyordu. Sırplar da bizi kökten

dinci ilan edip Avrupa’da bir Müslüman devlet kurulmaması

gerektiğini Avrupa’ya haykırıyorlardı. Üzücü olan, Avrupa da buna

1 “Bu kişiler, 1991’den beri süregiden çatışmalar sonucunda mahrumbırakıldıkları mülklerin kendilerine devredilmesi ve geri verilmeyenmülkler için tazminat ödenmesi hakkına sahiptir.” Dayton Anlaşması 7.Madde.

10

Page 11: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

inanmıştı. Silaha sahip olursak Sırp ve Hırvatları

temizleyeceğimizi düşünüyorlardı. Bu İslamofobya’dan başka bir şey

değildi. Aslına bakılırsa Aliya’dan ve onun düşüncelerinden

korkuyorlardı. Onun İslami demokrasi düşüncesini anlamıyorlardı.

Özellikle İngilizlerin politikası tamamen anti-İslam üzerine

kuruluydu. Dedikleri şey şuydu: “Sizin probleminiz Avrupa’nın

problemi. Suudi Arabistan, İran, Türkiye, Malezya ile ne işiniz

var?” O zaman çözün bu problemi dediğimizde ise yanıt alamıyorduk.

Cemalettin Latic-Şair, Aliya İzzetbegovic’in silah arkadaşı

Sırpların Dinî ve Etnik Motivasyonu

Sırplar Orta Çağ’dan bu yana kendilerini hem başkaları için

feda ettiklerini hem de yalnız bırakılmış bir millet

olduklarını düşünürler. Kendi tarihlerinin en büyük

kahramanlığını 1. Kosova Muharebesi olarak tanımlarlar. Tarih

bilincine sahip olanlar, bugüne kadar Kosova’yı kendi anavatanı

ve milletin beşiği olarak görmektedir. Bu bağlamda 1. Kosova

Muharebesi’ni bir kahramanlık efsanesine dönüştürerek Sırp

milletinin karakteristik bir parçası haline getirmişlerdir.

Savaşın başlangıç aşamasında özellikle Sırp tarafı,

çatışmaların din kaynaklı olduğu vurgusunu sürekli

tekrarlıyordu. Bölgede dikkatlerin dinî bir savaşa çekilmesi

elbette olayın gerçek yüzünü gizlemeye yönelik bir eğilimdi.

Sırpların Osmanlı’dan bu yana süregelen Müslüman düşmanlığı bir

etiket olarak kullanılmaktaydı. Amaç ise dinî bir savaştan çok

etnik temizlik ve Büyük Sırbistan emeline giden yolda hızlı

adımlar atmaktı.

Tarihsel arka plana bakıldığında Türk ve Müslüman’la savaş

11

Page 12: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

fikrinin Sırplar içinde kahramanlık destanlarına konu olduğu

görülür. 1. Kosova Muharebesi’nde bir Sırp olan Milos Obilic -

iki farklı rivayetten daha güçlü olanına göre- Türk ordusuna

gelip gizli bir şey söyleyeceğinden bahsederek padişahın

huzuruna kabul edilmiş ve o sırada ayak öpmek bahanesiyle

Sultan Murad’ı hançerle şehit etmiştir.2 Bu olay Sırp halk

kültüründe önemli bir övünç kaynağıdır. Savaşta Sırpların

komutanı olan Prens Lazar, kendisini Müslümanlara karşı

mücadelede feda etmiştir. Burada verilen mücadeleler zaman

içerisinde şarkı ve şiirlere aktarılarak hatıralarda hep taze

kalmaları sağlanmıştır. Bu efsaneden yola çıkarak, Sırplar

bugüne kadar Balkanlar üzerinde egemen millet olma taleplerini

sürekli yinelemişlerdir.

Üstelik savaşın 600. sene-i devriyesinde (1989) Milosevic,

Prens Lazar’ın kemiklerini Ravanica’da bulunan manastıra

taşıtmıştır. Böylece sembolik olarak Arnavutların çoğunluk

olarak bulunduğu bölge üzerinde Sırp egemenlik talebi bir kez

daha vurgulanmıştır.

Bütün ideolojik varlıklarını Kosova mağlubiyetinin intikamına,

dar manada Türk, geniş manada ise İslam düşmanlığına ve kadim

Sırp Krallığı’nı yeniden bina üzerine kuran Sırplar, Slobodan

Milosevic ile yıllar sonra bir çıkış noktasına gelmişlerdir.3

Yugoslavya’da Sırplar tarafından yapılmak istenen etnik

temizliğin sebepleri arasında sınırları belli homojen bir ulus

devlet kurma isteği yatmaktadır. 2. Dünya Savaşı sonrasında

2 İ.H. Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi. Cilt 1, İstanbul: TürkiyeYayınevi, 1947.3 N. Alkan, Dağılan Yugoslavya Mozaiğinde Bosna, İstanbul: Beyan Yayınları.

12

Page 13: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

komünist akımla belli süre sekteye uğramış bu fikir, Soğuk

Savaş’ın sona ermesi ve Sovyetlerin dağılmasıyla beraber

yeniden canlanmış ve doruk noktasına ulaşmıştır.

2. Dünya Savaşı’nda Nazizm ideolojisinin Almanlardan 20 milyon

kişinin ölümüne neden olduğunu hatırlatan gazeteci Hakan Çelik,

bu tarihsel acıların Alman toplumunda büyük bir hassasiyet

oluşturduğunu belirterek, “Ancak 92-95 savaşında terör estiren

Sırıp Çetnik ve Ustaşa faşizmine bugün burada hâlâ ağıtlar

yakılmakta, övgüler düzülmektedir. Çetniklerin ölüm yıl

dönümlerine hem Sırbistan’ın hem Bosna’daki Sırp

Cumhuriyeti’nin üst düzey temsilcileri, komutanları, rahipleri

katılmaktadır. Biz şu anda Sırp annelerinin çocuklarını

büyütürken nasıl ninniler söylediklerini bilemiyoruz.” diyor.

Eli kanlı katil Ratko Mladic’in Srebrenitsa’da 11 Temmuz

1995’te yaptığı konuşma savaşın tüm sebeplerini özetler

niteliktedir. Mladic konuşmasında şöyle diyordu: “11 Temmuz

1995 günü büyük bir Sırp bayramının arifesinde Sırp

Srebrenitsa’sındayız. Ve bu kenti Sırp milletine hediye

ediyoruz. Nihayet zorba Türklere karşı ayaklanmamızdan sonra bu

topraklarda Türklerden intikam almamızın zamanı geldi.”

Sonuç olarak Bosna’nın büyük bölümünü işgal eden Sırpların ilk

hedefi aynen belirtildiği gibi camiler oluyor ve 1.200’den

fazla İslami merkez yakılıp yıkılıyordu.

Avrupa Birliği’nin ilk ciddi sınavıdır Bosna-Hersek. Özellikle

Amerika’yı uzun zaman dışarıda tutarak bu bizim arka bahçemiz, biz

çözeriz demiştir. Bu yüzden Amerikan askerleri buraya savaşın

sonunda gelmiştir. Batı’ya olan beklentiler o dönemde fazla

tutuldu diyebilirim. Onlar için bizler istatistikleriz, kâğıt

13

Page 14: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

üzerindeki rakamlarız. Bugün Bosna’da kaç kişi öldü? Bu kadarız

onlar için; sadece deneme tahtasıyız. Avrupalılar biz bu işi

çözeceğiz ama rizikosuz çözmeliyiz dediler. Çözüm gayrıresmî

olarak şuydu: Biz savaşan taraflara silah vermeyi keselim, mevcut

duruma göre birbirlerine girsinler, birinden biri diğerini

yiyecek, fillî durum neyse ona göre devam ederiz. Hesap ettikleri

şey Saraybosna’ya haftalık ne kadar gıda girmesi gerektiğiydi. Bu

gıda girdiğinde BM görevini yapmış sayılıyordu. İnsanlar tok

karnına ölüyordu, başarı buydu. Bosna’nın Türkiye’ye, Mısır’a,

Malezya’ya tek ayak basılıp geçilecek kadar sınırı olsaydı, o

savaş 44 ay sürmezdi. En sonunda Avrupa işin altından

çıkamayacağını anladı ve ABD’yi çağırdı. Savaş Boşnak ordusunun en

güçlü döneminde bitirildi. Sırpların en stratejik noktalarla

bağlantıları kesilmişti ve bu noktada müdahale geldi. Eğer geri

çekilmezlerse Boşnak ordusu da vurulacaktı.

Hakan Çelik-Gazeteci

Savaş Sürecinde Amerika Birleşik Devletleri

Yugoslavya’nın dağılışının ilk periyodunda ABD olaya kayıtsız

kalmakla eleştirilmiştir. Bu tutumun sebeplerine bakıldığında

öncelikli olarak Avrupa’nın kendini savunma potansiyelinin

oluşturulması isteği görülmektedir. Bunun yanında diğer bir

sebep Balkanlar’ın yeteri kadar doğal zenginliğe sahip olmaması

ve Amerikan pazarı açısından bağlayıcı nitelikte yeterliliğinin

olmamasıydı. Sovyetlerin çöküşüyle beraber gözlerin Ortadoğu’ya

çevrilmesi ve çöküşün ardından hızlanan silah trafiğinin

kontrolü, ABD’yi Balkanlar’dan çok daha fazla ilgilendiriyordu.

Belki Boşnak Müslümanların şanssızlıklarından biri de

çığlıklarını tam da Amerikan seçimleri öncesinde atmaları oldu.

George Bush liderliğindeki Cumhuriyetçi Parti seçimler

14

Page 15: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

öncesinde Amerikan halkının hiç de tanımadığı bir yere asker

gönderip kayıplar vermesini ve bu ortamda seçime girmenin oy

kaybettireceğini düşünmekteydi. Ancak bu tedbirlerine rağmen

seçimi Demokrat Clinton’a kaybetmekten kurtulamayacaklardı.

Yeni Amerikan yönetimi dış politikada bazı değişiklikler yaptı.

Buna göre herhangi bir olumsuz durumda işin büyük kısmı BM

çatısı altında çözülecek, NATO da bu çözüme katkı sunan

oluşumlardan biri olarak yeniden tasarlanacaktı. 1. ve 2. Dünya

Savaşı’nı topraklarında büyük yıkımlara uğramadan tamamlayan

Birleşik Devletler için Avrupa bir ön hazırlık merkeziydi.

Avrupa’nın komünizmle savaşı boyunca bölgede jandarma rolü

üstlenen “Süper Güç”, artık jandarma rolünü bir kenara

bırakacaktı. Bu hamleyle yapılmak istenen Avrupa’nın kendi

savunmasını oluşturması ve istikrara kavuşmasıydı. Bu denklemde

Balkanlar ise Amerika için öncelik taşımayan ancak Avrupa

istikrarı ve Amerikan çıkarlarının korunması gereken bir bölge

olarak görülüyordu.

Savaştan önce bizi medya yoluyla “İslami devlet kuracaklar”

şeklinde suçluyorlardı. Biz ise devletin ortak bir şey olduğunu

vurguluyorduk. Televizyonumuz yoktu, radyomuz yoktu. Bunun için

bir gazeteci timi kurmamız gerekliydi. Muslim Voice’u da bu yüzden

kurduk. Bu bizim için Sırp ve Hırvat olmadığımızı göstermenin bir

yoluydu. Daha sonra ismini Bosna için özel bir çiçek olan Zambak

şeklinde değiştirdik. O zamanlar bir şair olarak görünüyordum ve

gizli ajanlar beni izlemiyorlardı. Elbette bu işimize yarıyordu.

Bu yolla bazı görüşmeler yapmak imkânımız oluyordu. Cidde’de,

Casablanca’da, İstanbul’da olmak üzere farklı yerlerde çeşitli

konferanslar düzenliyorduk.

Cemalettin Latic-Şair, Aliya İzzetbegovic’in silah arkadaşı

15

Page 16: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

BM’nin Bosna Misyonu

Rusya’dan gelen doğalgaz, parası ödenmediği için kesilmişti,

yakacak yoktu. Evlerinin kapılarını yakarak ısınmaya çalışan

insanlar biliyorum. 92-93 yılları özellikle çok çetin geçti

Boşnaklar için. Tecavüzler, şehirlere yapılan ani saldırılar,

silahsızlık gibi büyük sorunlar vardı. Yugoslav ordusunun

silahları Sırpların elindeydi. Müslümanlar bir sandviç gibi arada

sıkışıp kalmışlardı. BM sınıfta kalmıştı. Katliamlara engel olmadı

ve görevini yapmadı. Srebrenitsa’nın olacağı günler öncesinden

belliydi.

Osman Atalay-İHH Yönetim Kurlu Üyesi

Başından sonuna kadar sorunun çözümünde etkisiz kalan BM,

uluslararası vicdana en büyük darbelerden birini vurmuştur.

Savaşın literatüre armağan ettiği kaoslardan biri de “etnik

temizlik” ve “soykırım” kavramlarının birbirinden

ayrıştırılmasıdır. Bosna’da yaşanan katliamlar için BM Güvenlik

Konseyi, soykırım kelimesini kullanamamış, bunun yerine

olayları etnik temizlik olarak niteleyerek müdahale etme

sorumluluğundan kaçmaya çalışmıştır. Uluslararası Adalet

Divanı’nın bu konudaki içtihadı ise özel olarak tartışmalıdır.

Lahey Adalet Divanı’nın 2007’de Aldığı Kararlar

- Mevcut uluslararası hukuka göre, sorumluğu bulunan kişi ve

kurumlarıyla Sırbistan soykırım yapmamıştır.

- Sırbistan, soykırım işlemek için plan yapmamış, soykırım

eylemini kışkırtmamıştır.

- Sırbistan, BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırma

Sözleşmesi’ne göre yükümlülüklerini ihlal ederek soykırıma iştirak

etmemiştir.

16

Page 17: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

- 1995 Temmuz’unda Srebrenitsa’da meydana gelen soykırım

konusunda, Sırbistan, BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve

Cezalandırma Sözleşmesi’ne göre soykırımı önleme yükümlülüğünü

ihlal etmiştir.

- Sırbistan, Ratko Mladic’in soykırım ve soykırıma iştirak

suçlamaları nedeniyle yargılanacağı eski Yugoslavya için kurulan

Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’ne teslim edilmemesi ve

mahkemeyle tam bir iş birliği yapmaması nedeniyle BM Soykırım

Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırma Sözleşmesi’ne göre

yükümlülüklerini ihlal etmiştir.

- Sırbistan, eski Yugoslavya için kurulan Uluslararası Savaş

Suçları Mahkemesi’ne soykırım ve başka suçlarla itham edilen

kişilerin teslimi ve mahkemeyle tam bir iş birliği konularında

yükümlülüklerini yerine getirecek acil tedbirler almalıdır.

- Davada maddi tazminat uygun bulunmamıştır.

Divan, soykırımı ayıran özelliğin özel kasıt olduğunu

belirtmiştir. Bir katliam eğer bölgedeki farklı etnik grubun

bölgeden dışarı çıkartılması amacıyla yapılıyorsa etnik

temizlik, tamamen yok etme kastıyla yapılıyorsa soykırım olarak

tanımlanmıştır. Sonuç olarak Uluslararası Adalet Divanı

Srebrenitsa’yı soykırım olarak tanımlayarak müdahale istemiş,

BM Güvenlik Konseyi ise etnik temizlik diyerek Soykırım

Sözleşmesi kurallarını uygulamaktan kaçınmıştır. Avrupa

ülkeleri, Avrupa’nın göbeğinde çoğunluğu Müslüman olan bir

ülkenin kuruluşunu engellemekle kalmamış, katliamlarda uydurma

hukuksal tanımların ardına sığınarak soykırıma onay vermiştir.

Bosna-Hersek Başbakan Yardımcısı Hakiya Turayliç, Saraybosna

Hava Limanı yakınında 1993 Ocak ayında Sırplar tarafından BM

17

Page 18: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

aracından çıkarılarak Fransız askerlerinin gözleri önünde

öldürülmüştür. Kendini korumaktan bile aciz kalan BM, bu olay

karşısında da diğer skandallarda olduğu gibi susmuştur. Sırplar

bu durumda daha da cesaret almış ve katliamlarına hız

vermiştir. BM’nin Bosna’da yaşananları iç savaş kavramına

indirgemesi de uzun süre müdahaleden kaçmasını sağlamıştır.

Srebrenitsa ise BM’nin dibe vurduğu noktadır.

BM kesinlikle suçsuz değil. Srebrenitsa’nın planlı olduğunu

düşünüyorum. Özellikle Fransa’nın büyük hataları var. Amerika

katliamı uydudan saniye saniye izledi. Hiçbir şey yapmadılar, her

şeyi biliyorlardı. Srebrenitsa’dan önce müzakere yapmak

istemiyorlardı; bunun sebebi Srebrenitsa’dan sonra Sırp

Cumhuriyeti’nin sınırları arasında ayrılık kalmayacak olmasıydı.

Öyle de oldu ve Srebrenitsa katliamıyla beraber istedikleri

sınırları aldılar. Katliamdan sonra hedefledikleri gerçek

müzakereyi, gerçek Dayton’u masaya getirdiler ve savaşı

durdurdular. BM askerlerinden bazıları insani yardım malzemelerini

bile çıkarlarına göre dağıtıyordu. Boşnakların son dönemde

kazandığı başarılardan da korktular. Çünkü ordumuz ilk günkü gibi

değildi, güçlenmişti.

Cemalettin Latic-Şair, Aliya İzzetbegovic’in silah arkadaşı

18

Page 19: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

Sonuç

Bölgede artan karışıklıklar ve düşmanlıklar sonucu Boşnak halkı

29 Şubat 1992’de bağımsızlık için referanduma gitmiştir. Bu

referandumdan ezici bir oranla bağımsızlık sonucu çıkmıştır. 5

Nisan 1992’de Bosna-Hersek Cumhuriyeti hükümeti resmen

bağımsızlığını dünyaya ilan etmiştir. Sadece bir gün sonra

Avrupa ve ABD bu bağımsızlığı tanımıştır. Daha sonra ülke

içindeki Sırplar kendilerine ait bir cumhuriyet kurarak bu

bölgede etnik temizliğe başlamışlar ve süreç bir soykırım

halini almıştır. Bosna’nın kendi iç meseleleri olduğunu ve bunu

çözeceklerini söyleyen Avrupalı devletler, yaşanan katliamlara

müdahale etmemiş ve insanların hunharca öldürülmesine göz

yummuştur. Aliya İzzetbegoviç’in Makedonya’da Demokratik

Hareket Partisi’ni (Stranka Demokratske Akcije-SDA) kurmakla

görevlendirdiği Rıdvan Halilovic’in söylediği gibi; insanlar

evlere tıkılıp yakılmış, Müslüman erkekler Visegrad Köprüsü

üzerinde kurbanlık gibi kesilip Drina’ya atılmış, adı

konamayacak daha birçok zulüm ve işkence çeşidi acımasızca

uygulanmıştır.

Bosna’yı aradan geçen sürede unuttuk. Yapılan yardımlar yetersiz,

yirmi yıldır kendi kaderine terk edilmiş durumda. Türkiye’nin

Bosna’ya ilgisi turistik ve dostlar alışverişte görsün şeklinde ne

yazık ki. Ülkede son ayaklanmayı dış güçlerin oyunu olarak

adlandırırsak biraz kendimizi kandırmış oluruz. Bir Aliya daha

çıkmadı oradan. Ekonomik olarak durum çok kötü, işsizlik oranı çok

yüksek ve her geçen gün artıyor. Sokağa çıkanlar yirmili yaşta

gençlerdi zaten. Sorumluluk sadece Bosnalı siyasetçilerde değil.

Bunun bir sebebi de Dayton’dur. Bu bir kaos anlaşmasıdır ve

Boşnaklara verilen sözler tutulmamıştır. Boşnakların

dezavantajları; arkalarında güçlü bir garantör ülkenin olmaması,

19

Page 20: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

denize açılan bir kapılarının olmaması ve arada sıkışan bir yerde

olmalarıdır. Bu açıdan Türkiye’nin bölgede yapacağı projelerin

altının çok dolu olması gerekiyor. Evet köprü, çeşme yapalım ama

sadece bununla kalmayalım. Bosna’nın geleceğini bunlarla

kurtaramayız. Orada bir AB süreci yaşanıyor. Bu süreç Bosna’da bir

asimilasyona neden oluyor ve Boşnak gençler işsizlik yüzünden

Avrupa’ya göç ediyor. Bosna siyasetinin dizayn edilmesi,

siyasetçilerinin doğru yönlendirilmesi, Türkiye’de bir Balkan

bakanlığının oluşturulması ve kalıcı, yararlı, pratik sonuçlar

verecek projeler yapılması gerekiyor.

Osman Atalay-İHH Yönetim Kurulu Üyesi

Ölü sayısı yeni bulunan toplu mezarlarla sürekli artarken,

toplamda 300.000’den fazla insanın öldüğü bildirilmektedir.

Dünyanın o dönemde en büyük ordularından olan Yugoslavya

Ordusu’nun tüm mühimmatı Sırpların eline geçmiş ve Müslümanlara

karşı kullanılmıştır. Kayıtlara göre 27.734 kişi kayıptır.

25.000-50.000 kadına tecavüz edilmiştir. Toplu Mezarları

Araştırma Enstitüsü’nün 18 yıldır sürdürdüğü çalışmalarda

20.000 kaybın cesedine ulaşılmış, bunlardan yaklaşık

18.000’inin kimliği belirlenebilmiştir. Toplu mezarlarda

bulunan cesetlerin çoğu parçalandığı ve/veya yakıldığı için

kimlik tespit çalışmaları zorlukla sürdürülmektedir.

Bosna-Hersek Kayıpları Arama Enstitüsü verilerine göre, 1995

yılından bu yana ülke genelinde 500’den fazla toplu, 5.000’in

üzerinde müstakil mezar bulunmuştur. Ayrıca oldukça fazla

sayıda insan “etnik temizlik” kapsamında göçe zorlanmıştır.

Yaklaşık 2 milyon kişinin evlerinden edildiği bilinmektedir.

20

Page 21: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

Aliya’nın ilginç bir tavrı vardı göç konusunda. Gerekli olmadıkça

Boşnakların göç etmesini istemiyordu. Özellikle Boşnak

çocuklarının Bosna’da kalıp yaşananları görmelerini ve bunları

unutmamalarını istiyordu. Ona göre Bosna’nın kıymetini ancak bu

savaşı yaşayan gençler bilecekti. Elbette tecavüz korkuları, toplu

infazlar ilk yıllarda yoğun göç dalgasını oluşturdu ama iş

Boşnakların lehine döndükten sonra Aliya göç edenleri ülkeye

çağırdı. Bu duygusal değil, mantıklı bir cesaretti aslına

bakılırsa. En yakınındaki isimler bile ona bazen tepki

gösterdiler. Bu onu üzdü ama Boşnak halkıyla kurduğu duygusal bağ,

halkının ona güvenini hiç azaltmadı.

Osman Atalay-İHH Yönetim Kurulu Üyesi

Savaş, 14 Aralık 1995’te Ohio’da Dayton adlı bir bölgedeki hava

üssünde imzalanan anlaşma ile bitirilmiştir. Anlaşmada alınan

kararlar şu şekildedir:4

• Bosna-Hersek bağımsız bir devlet olarak tanınmaktadır.

• Bosna-Hersek Devleti, içinde Bosna ve Hırvat

Federasyonu’yla bir Sırp Cumhuriyeti’ni içermektedir.

Toprakların %51’i federasyona, %49’u ise Sırp

Cumhuriyeti’ne aittir.

• Saraybosna bir merkezî hükümet, millî meclis, başkanlık

sistemi ve anayasal mahkemeye sahip birleşik bir yapıda

kalacaktır.

• Başkan ve meclis demokratik yollardan seçilecektir.

• Kolektif başkanlık sistemi birer Boşnak, Hırvat ve Sırp

üyenin katılımıyla gerçekleştirilecektir.

21

Page 22: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

Dayton bir kaos anlaşmasıdır ve temeli Bosna’da siyasi

istikrarsızlığın sürmesinde dayanır. Buna göre ülke 10 adet

kantondan oluşmaktadır. Ancak bugün bu kantonlar ortak kararlar

almakta zorlanmaktadır. Savaşın acılarının hâlâ taze olduğu

Bosna-Hersek, Boşnak-Hırvat Federasyonu, Bosna Sırp Cumhuriyeti

ve Brcko olmak üzere iki entite ve bir özerk bölgeden

oluşmaktadır. Bu anlaşma Boşnak halkını apolitikleştirmeyi

başarmış ve özellikle karmaşık yapısıyla insanları ülke

yönetimi üzerine düşünmekten alıkoymuştur.

Bosna’yı bugün şehitlerin kanı ve annelerin gözyaşları ayakta

tutuyor. Politikacılar, iş adamları veya imamlar yapmıyor bunu.

Hâlâ şehitlerimiz yapıyor. Sırplar bizden değil hâlâ

şehitlerimizden korkuyorlar. Halktan neden korksunlar ki? Burada

herkes aynı şekilde yaşıyor. Ama şu Aliya’nın yattığı mezarlıktan

korkuyorlar işte. Onun fikirlerinden korkuyorlar. Çünkü o ahirete

gitti ama fikirleri hâlâ yaşıyor.

Nezim Halilovic Muderis-Cephe Komutanı

Aliya İzzetbegovic, Dayton imzasını atarken bunun adil bir

barış olmadığının farkındaydı ancak eve “savaşa devam”

cümlesinin ağırlığıyla dönemezdi. Çekilen acının

sonlandırılması gerekliliği onun omuzlarında büyük bir yük

olmuştur. Buna karşın o, milletini katledenlere karşı hiçbir

zaman eğilmemiş ve dik durmayı başarmıştır. Sırrı onun şu

sözlerinde yatmaktadır: “Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde

eğik gitmiyorum. Çünkü biz çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik.

Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların

tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti

adına.”

22

Page 23: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

Tek şans Aliya İzzetbegoviç’ti o dönemde Boşnaklar için. Bilgili,

istişareye açık, soğukkanlı, Boşnakların gücünü, potansiyelini çok

iyi bilen ve yaşadığı coğrafyanın farkında olan bir insandı.

Sorunu Batı’nın çözebileceğini biliyordu ve buna göre hamleler

yapmaya çalışıyordu. Bir yandan da Avrupa’nın ortasında yapılan

katliamı hukuk ve insan hakları açısından gündeme getiriyordu.

Aynı zamanda İslam dünyasına verdiği bir mesaj da vardı; o da

Bosna’nın Müslüman bir belde olduğuydu. Doğu-Batı arasında İslam

buydu aslında. “Burada minarelerden ezan okunuyor.” diyerek

Müslümanların yaşadıklarına seyirci kalmamalarını söylüyordu. Bir

pergel gibi; bir ayak Batı’da diğeri Doğu’daydı. Bugün İslam

dünyasındaki liderlerin örnek alması gereken bir liderdi. Egosu,

kibri olmaması, savaşın en zor anlarında askerlerle birlikte

cephede olması önemli özellikleriydi. Sıradan doğal bir dindardı

ve bu çok önemli bir özellikti. O, halkın içinden biriydi. Bugün

halk hâlâ onun eksikliğini hissediyor ve yeni bir Aliya

yetiştiremiyor ne yazık ki.

Osman Atalay-İHH Yönetim Kurulu Üyesi

Bosna-Hersek bugün yüksek işsizlik oranı ve ekonomideki kötü

gidişle uğraşmak zorunda. Ülkeye miras bırakılan siyasi

çözümsüzlük, bu sorunları aşmanın önündeki en büyük engel

olarak görünüyor. Boşnak gençleri iş bulamadıkları için

Avrupa’ya göç etmenin yollarını arıyorlar. Halk, yaşanan bu

sürecin asimilasyona uğramış nesiller oluşturacağından

korkuyor. Millet kimliğini çok ağır bedeller ödeyerek kazanan

Boşnaklar, Türkiye gibi önde gelen kardeş ve müttefiklerinden

daha kalıcı ve çözüme yönelik projelerle desteklenmeyi

bekliyorlar. Ülkede siyasi olarak farklı fikirler konuşuluyor.

Ancak Bosnalıların kulaklarında, televizyonda-radyoda

23

Page 24: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

duyduklarından önce Aliya İzzetbegovic’in o meşhur sözleri

çınlıyor:

“Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte

serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın.

Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.”

4 Dayton Peace Accords General Framework Agreement for Peace in Bosnia andHerzegovina,http://avalon.law.yale.edu/20th_century/day01.asp.

KaynakçaAkgün, S., “Kosova’nın Avrupa Birliği’ne Entegrasyon Süreci ve Bu Süreçte

Kosova Türkleri”, Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası Avrasya Strateji Dergisi, 2(1), s. 1-14.

Alkan, N., Dağılan Yugoslavya Mozaiğinde Bosna, İstanbul: Beyan Yayınları.Arı, T & F. Pirinççi, “Soğuk Savaş Sonrasında Amerika Birleşik

Devletleri’nin Balkan Politikası”, Alternatif Politika, Cilt 3, Sayı 1, Mayıs2011, s. 1-30.

Bostic, A., “European Perspectives”, Journal on European Perspectives of the WesternBalkans, Vol. 3, No. 1 (4), pp. 91-113, April 2011.

Mujezinovic, M., “Avrupa Birliği’nin Batı Balkan Politikası ÇerçevesindeBosna-Hersek ile İlişkileri”, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt 3, Sayı 12,s. 67-84, 2007.

Dalar, M. “Dayton Barış Anlaşması ve Bosna-Hersek’in Geleceği”, Sosyal BilimlerEnstitüsü Dergisi, Cilt 1, Yıl 9, Sayı 16, 2008.

Uğurlu, M., “Kosova Efsanesi”, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2011Bahar (14), s. 241-252.

Yapıcı, M., “Bosna Hersek’te Gerçekleştirilen Askeri MüdahaleninUluslararası Hukuktaki Yeri”, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt 2, No. 8,s. 1-24 2007.

24

Page 25: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

Sonnotlar

Münire Coşkun ablamızın anısına saygıyla…

Değerli Katkılarından Dolayı;

Aliya İzzetbegovic’in silah arkadaşı Nezim Halilovic Muderis’e

Şair ve Aliya İzzetbegovic’in silah arkadaşı Cemalettin Latic’e

SDA Makedonya kurucularından Rıdvan Halilovic’e,

Gazeteci Hakan Çelik’e25

Page 26: Yeniden yükselen Sırp Milliyetçiliği ve Bosna Katliamı - Ensar Küçükaltan

İHH Yönetim Kurulu Üyesi Osman Atalay’a

İstanbul Eğitim ve Kültür Merkezi’ne

Feyza Tanok’a

Şemsettin Halilovic’e,

Mehmet Gündüz’e,

Adnan Shaban Mestan’a,

Plavi Leptir Ailesi’ne,

Teşekkür ederiz.

26