~ 1 ~ YAZILMAMIġ SIRLARIN ĠLKĠ YAZILACAK SIRLARIN SONU M. DERMAN ANKARA – 1987 BESMELE Kâinâtta ne varsa, Allah'ın kudret ve göçlerinin görünüĢüdür. ―Her Ģey Allah’ı tesbih ediyor durmadan. Siz bunu göremezsiniz‖. (Âyet. 17/44) ―Tüsebbihu lehüs semâvatüs seb'u vel erdu ve men fihinn ve im min Ģey'in illa yüsebbihu bi hamdihi ve lakil la tefkahune tesbihahüm innehu kane halimen ğafura : Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir Ģey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız. O, halîmdir, bağıĢlayıcıdır.― (Ġsrâ 17/44) Bütün bu görünüĢ ve kudretler de Hakk’ın görünüĢüdür. Burada tesbih demek, durmadan muayyen bir intizam içinde kaynaĢma demektir ki herĢeyin aslını teĢkil eden atom âlemidir. DeğiĢmeyen bir nizam ve kanun halinde bu tesbih devamlıdır. ―Hakk güçleriyle her yerde hazır ve nazırdır. Her Ģeyi muhittir. KaplamıĢtır.‖ Her Ģey yerde ve semâlarda Allah’ın azîz ve hakim olduğunu durmadan tesbih ediyor.... Atomların kaynaĢmaları Hakk’ın Varlığını ispat ediyor, haykırıyor. Ġlim ve fen bu güçlerdeki değiĢmeyen kanunları bulmuĢ. Her türlü fen dalı ortaya çıkmıĢtır. Bunlardan da keĢifler, icatlar bulunmuĢtur. Aya gitmeye kadar. DeğiĢmeyen kanunların güç ve kudretleriyle... Fizik, kimya, mekanik, kâinâttaki iĢleme, oluĢ kanunlarının değiĢmeyen neticeleri bunların hepsi... Su : Hidrojen ve oksijenden ibarettir. Kimya bunu ortaya çıkardı. Cazibe kanunu, fizik ve bütün buna bağlı oluĢlar, buluĢlar, bunların inceliklerini, sırlarını matematik yardımıyla hesap ederek ortaya çıkarıldı Aklın acz içine gireceği noktalara kadar matematik ile varıldı... Bu hesapların bulduğu neticelere harfiyyen riâyet edilerek icat edilen vasıtalar harekete geçirildi. Ve aya kadar varıldı. Hiç ĢaĢmadan, matematiğin buluĢlarına hürmet, Hakk’ın kudretlerinin değiĢmeyen kanunlarına hürmet demektir... Bir elektrik enerji kaynağından gelen görülmeyen enerjiyi hararet, ziya, güç haline getirmek için onun usul ve kanunu üzere ona kati riâyet edilmesi gerekir. Aksi olmaz. Nasıl bir düğmeyi çevirerek o enerjiden elde edilen kudretle bir makineyi harekete geçiriyoruz. Biz burada hareketi temin için bir vasıta oluyoruz. O enerji biz değiliz... Bizim elimiz onu harekete geçirdi. Bu iĢte : iyi örnek, o düğmeye târif ve usûlü üzere dokunmak kaidelere bağlı olmak demektir. Ceryana el süremezsiniz. Yanarsınız veya sarsılırsınız. Kuru el az, yaĢ el daha çok tehlikeye maruzdur. Düğmeye basmak : Enerjiyi harekete geçirmek için bir emirdir. ―OL!‖ demektir. Kapamak ―Olma!‖ dur demektir değil mi?...
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
~ 1 ~
YAZILMAMIġ SIRLARIN ĠLKĠ YAZILACAK SIRLARIN SONU M. DERMAN ANKARA – 1987 BESMELE Kâinâtta ne varsa, Allah'ın kudret ve göçlerinin görünüĢüdür. ―Her Ģey Allah’ı tesbih ediyor durmadan. Siz bunu göremezsiniz‖. (Âyet. 17/44) ―Tüsebbihu lehüs semâvatüs seb'u vel erdu ve men fihinn ve im min Ģey'in illa yüsebbihu bi hamdihi ve lakil la tefkahune tesbihahüm innehu kane halimen ğafura : Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir Ģey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız. O, halîmdir, bağıĢlayıcıdır.― (Ġsrâ 17/44) Bütün bu görünüĢ ve kudretler de Hakk’ın görünüĢüdür. Burada tesbih demek, durmadan muayyen bir intizam içinde kaynaĢma demektir ki herĢeyin aslını teĢkil eden atom âlemidir. DeğiĢmeyen bir nizam ve kanun halinde bu tesbih devamlıdır. ―Hakk güçleriyle her yerde hazır ve nazırdır. Her Ģeyi muhittir. KaplamıĢtır.‖ Her Ģey yerde ve semâlarda Allah’ın azîz ve hakim olduğunu durmadan tesbih ediyor.... Atomların kaynaĢmaları Hakk’ın Varlığını ispat ediyor, haykırıyor. Ġlim ve fen bu güçlerdeki değiĢmeyen kanunları bulmuĢ. Her türlü fen dalı ortaya çıkmıĢtır. Bunlardan da keĢifler, icatlar bulunmuĢtur. Aya gitmeye kadar. DeğiĢmeyen kanunların güç ve kudretleriyle... Fizik, kimya, mekanik, kâinâttaki iĢleme, oluĢ kanunlarının değiĢmeyen neticeleri bunların hepsi... Su : Hidrojen ve oksijenden ibarettir. Kimya bunu ortaya çıkardı. Cazibe kanunu, fizik ve bütün buna bağlı oluĢlar, buluĢlar, bunların inceliklerini, sırlarını matematik yardımıyla hesap ederek ortaya çıkarıldı Aklın acz içine gireceği noktalara kadar matematik ile varıldı... Bu hesapların bulduğu neticelere harfiyyen riâyet edilerek icat edilen vasıtalar harekete geçirildi. Ve aya kadar varıldı. Hiç ĢaĢmadan, matematiğin buluĢlarına hürmet, Hakk’ın kudretlerinin değiĢmeyen kanunlarına hürmet demektir... Bir elektrik enerji kaynağından gelen görülmeyen enerjiyi hararet, ziya, güç haline getirmek için onun usul ve kanunu üzere ona kati riâyet edilmesi gerekir. Aksi olmaz. Nasıl bir düğmeyi çevirerek o enerjiden elde edilen kudretle bir makineyi harekete geçiriyoruz. Biz burada hareketi temin için bir vasıta oluyoruz. O enerji biz değiliz... Bizim elimiz onu harekete geçirdi. Bu iĢte : iyi örnek, o düğmeye târif ve usûlü üzere dokunmak kaidelere bağlı olmak demektir. Ceryana el süremezsiniz. Yanarsınız veya sarsılırsınız. Kuru el az, yaĢ el daha çok tehlikeye maruzdur. Düğmeye basmak : Enerjiyi harekete geçirmek için bir emirdir. ―OL!‖ demektir. Kapamak ―Olma!‖ dur demektir değil mi?...
~ 2 ~
Evet mi? Soruyorum. Evet! O halde dinle : Bir fabrikada makinaları iĢletmek için Ģarteli açmak lâzımdır. Bu bir nevi elektrik enerjisinin makinalara gelmesine emir vermektir. Fakat o enerji asıl elektrik merkezinden geliyor. Siz yalnız bunu açıyorsunuz. Vücut makinasındaki bütün, kudret Hakk’ın güçlerinden geliyor. Onu edeble, usûlü üzere çevirmek, için düğmeye basmak Hakk’ın ismiyle olur. Besmele, yani "OL!" "Kün!" emri budur. Sendeki kudretin harekete geçirilmesi için Hakk’ın ismini anmak lâzımdır. Makinaya temiz bakılır, yağı, yakıtı en iyi cinsten temin edilir değil mi? Evet aksi makina bozulur... Değil mi?. O halde. Evet! Yine dinle : Sana iĢ gören makinaya nasıl bu hususlara dikkat ederek bakıyorsan, vücuduna da öyle bakacaksın. Falan marka yağ en iyisidir. Falan marka yakıt en iyisidir diyorsun... Onları daima arıyorsun. O halde... Daha sözüm yok, aklın var uzun uzun düĢün bakalım nereye varacaksın... Bugünkü insanlar eskilere nazaran daha çok; Evinin boyasına, perdesine, mobilyasına, elbisesine, konforuna musluğuna, helâsına, banyosuna baktığı kadar kendine bakmıyor... GeçmiĢin sahifelerini çevirin. Hor gördüğün geçmiĢte güzel bir eskiyi güzel bir yeni yapın... Ġslâmda : Besmele "Kün!" emrinin yani "OL!", emrinin anahtarıdır. ġartelidir. Besmele : Âyettir. ―ĠNNEHÜ MĠN SÜLEYMANE VE ĠNNEHÜ BĠSMĠLLÂHĠR- RAHMÂNIRRAHÎM‖. (27/30. Âyet) ― Ġnnehu min süleymane ve innehu bismillahirrahmanirrahiym : «Mektup Süleyman'dandır, rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla (baĢlamakta) dır.― (Neml 27/30) Kur’ân = Allah Kelâmı, abdestsiz okunamadığı gibi besmele de abdestsiz söylenemez. Kur’ân arapça değildir. Allah'çadır. Kafana itiraz etme arzusu getirme. Böyledir. Bugün besmele ciklet gibi olmuĢtur. Bu durumda besmeleden fayda göremezsin... Çünkü düğmeye tam basmazsan zil çalmaz. Cikletten bir fayda bekleme. Çenen yorulur. GeviĢ, getirmek insanlara ait değildir. Hırsızlık ve taklid de doğru değildir. Her iĢte Hakk’ın verdiği enerjiyi kullanmak için besmele lâzımdır. Bunu da söylemek için abdest lâzımdır. Abdestsiz : Yeme. Ġçme. kelâm etme diyoruz! Sen Hakk’ın güçlerinin naip makinasısın... Ona lâzım malzemeyi onun ismini anmadan yani "Ol!" diye bilmek için... Abdest alırken: Zihnen, dili kıpırdatmadan söyle... Gıda : Hakk’ın nimeti "BĠNĠMETĠ RABBĠKE FEHADDĠS" ― Ve emma bini'meti rabbike fehaddis. : Ve Rabbinin nimetini minnet ve Ģükranla an.― (Duha 93/11) Ġçme : Sudan halkedildik. "VECEALNA MĠNEL MAĠ KÜLLÜ ġEYĠN HAY" ― E ve lem yerallezine keferu ennes semavati vel erda kaneta ratkan fe fetaknahüma ve cealna minel mai külle Ģey'in hayy e fe la yü'minun : Ġnkâr edenler, göklerle yer bitiĢik bir halde iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı Ģeyi sudan yarattığımızı görüp düĢünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?― (Enbiyâ 21/30) Kelâm : Sen "Kul"sun. Kul Allah namına konuĢan demektir. Kur’ân-ı Kerîm’de "Kul" Hakk’ın namına söyle demektir. Söz vahyin devamıdır. Güzel sözler lâzım, çirkinler değil... Hudud dıĢı sözler vardır. Bilmeden söylenmiĢtir. Mesnevide, mevlütte Fakat bunların hepsinin ne Hazreti Mevlanadan ne de Süleyman Çelebi'den çıktığına kâni
~ 3 ~
değilim... Bu büyük insanlardan sonra Yahudi parmağı ile kitaplarına sokulmuĢtur. Bu hal hiç yorulmadan ispat edilir... Müstehcen hikâyeler, müzik, Azrail'e fenâ görevler yükletilmesi.. Hakiki besmele ile : Deniz yarılmıĢtır. Ölüler diriltilmiĢ. Ay ikiye ayrılmıĢtır. Hakk’ın kudretlerinin insandan suduru, Hakk’ın izniyle "Kün" lâfzı kullanmakla olmuĢtur. Dua nedir? Hakiki dua kabul olunur. Buna Ģüphe etmeyin... Dua Hakk’ın sende bulunan kudretleriyle Hakk’a dönmek. Hakk’a iltica etmektir. Hakiki dua yapmazsan kabul olmadığı gibi küfür derecesine iner. Dikkat buyrulursa Resûlü Ekrem : "Bana selâvat getirmeden niyazlar yerine çıkmaz" buyurmuĢtur... "Ben onları seçerim. Sizin bir yanlıĢlık ve isyan hududuna girmemeniz için. Bir nevi sansür oluyor.. Çünkü Ben ahlâkı tamamlamak için Rahmetenlilalemin olarak gönderildim!― demiĢlerdir. O halde dediklerimiz doğrudur. Hülâsa : Besmele, Âyet-i Kerimedir. Abdestsiz Âyet-i Kerime okunmaz. O halde abdestli gez, abdestsiz konuĢma, yeme, içme, böyle olan insan Hazreti Ġnsandır. O kimse yeryüzünde Allah'ın görünür gücü gibidir. Besmele : B, S , M , L, He… Biismi Muhakkak o isimle demektir. ―O isim ile‖ Her Ģeyde O vardır demek değildir; Dikkat edin!.. Her Ģey O’ndandır. O’ndan zuhur etmiĢtir. Zuhur eden ne varsa O yaratmıĢtır. O’nun zâhir teceilisidir. Her Ģey O’nundur. Her Ģeyin baĢlangıcı O dur. Ben de O’nun yarattığı bir kulum!.. Her hareketim O’ndan. Ben de her hareketime her iĢime O’nunla birlikte baĢlarım. Ben O’ndan ayrı değilim. Zâten hiç bir Ģey O’ndan ayrı olamaz... Beni serbest bıraktığı, bana cüz'i bir irade verdiği için, ben gurur duymam. Ben onun yarattığı bir mahlukum, onun arzu ve isteği ile Ģükran ve hamdimi bildirmek için her iĢime onun ismiyle baĢlarım. Onunla beraber baĢlarım... Çünkü ben, ondan bir parça, bir zerreyim. Bir motorun kendisi iĢlemez, onu iĢleten içine giren benzindir. AteĢ alır, gaz olur, kuvvet ve enerji olur. Motoru iĢletir. Vüçudda bir motordur. Onu iĢleten Hakk’ın verdiği ve ondan bir zerre olan, onun emrinden olan Ruhtur. Ruh ölmez. Bütün bunlar rızık perdesinin altına gizlenmiĢtir. Onlar da bir çok perdeler altına gizlenmiĢtir ―LEN TERANĠ‖ beni göremezsin, dedi. ―LEN ERA‖ Ben görünmem demedi. Ondan olan ruh hiçbir vakit ona saldırmaz… Ruh, Allah'ı idrak edecek kabiliyet ve kudrette yaratılmıĢtır. Ġnkâr edenlere ĢaĢmamak mümkün değil. Onlar akıl ile bu hüsrana düĢmüĢlerdir. Aklın ötesinde, aklın durduğu hududdan sonra Hakk’ı idrak hududu baĢlar. Bütün kâinât, Hakk’ın güçlerinin, kudretlerinin görünüĢüdür. Bu güçler de Hakk’ın görünüĢüdür. Perdeler vardır insanın gözünde. Perdeler vardır insanın kulağında. Perdeler vardır insanın akıl ve idrâkinde. Merak etme bu perdelerin arkasındakini, çünkü o perdelerin arkasından geldik arz üzerine, seyretmek için kendi kendimizi... Buraları mantık ile zedeleme. Bunlar aklın hududu dıĢındadırlar. Bu gibi Ģeyleri akıl ve mantık ile çarpıĢtırmadan kabul etmek lâzımdır.
~ 4 ~
Mantık demek bir iĢte akıl kadrosuna sokmak için bu iĢte pürüz varmı yok muyu bulma meleke ve usulüdür. Mantık dünyadaki ruhî ve maddî ahengin içinde anlayamadıklarımızı anlamağa çalıĢırken lâzım olan aklın bir klavuzudur. Bir mıknatıs ile çekmek gibi. Fakat yalancıları değil de hakikatları çekme. Yalancılar ortada kalır... Buralarda felsefe ve metafizik tepinmeye baĢlar. Bunun gibi düĢünceler : Ġnsanı meçhul ve mevhum hiçbir yerden alır ve hiçbirĢeye götüren yolların klavuzu ve haritasıdır. 1- Bismillah 2- Bismillahi Allahüekber 3- Bismi yâ Rahmân 4- Bismi yâ Rahîm 5- Bismillahi Haliku Ekber 6- BismillâhirRahmânirRahîm 7- EuzurbillahimineĢĢeytaniracim BismillâhirRahmânirRahîm. Kul euzu birabbifelâk ve Kul euzu birabbinas iki surede medinede nazil olmuĢtur. ―VALLÂH. BÎLLAH‖ ―O, Allah varya bütün sonsuz kâinâtı muhittir. ġah damarından bana daha yakın olan onda, erir ve yok olurum. Onunla birlikte söylerim ki!― demektir. Bu aynı zamanda en büyük yemindir. Ve aynı zamanda çok tehlikeli bir lâfızdır. Çok müslümanlar bu lâfzı ağızlarından eksik etmezler. Büyük gaflet içindedirler. Küfre insanı sokar hatta haberi olmadan insan kâfir olur. Bütün besmelelerin zamanı nerelerde söyleneceğine geçmeden evvel Ģunları söylemek isteriz. Bunların bir kısmı : 1-Yalnız söyleyenin kendi iĢitmesi, baĢkasının iĢitmemesi gerekenleri vardır. Yalnız dil oynatmak ve kendi kendine söylemek. 2- BaĢkasının duyması gerekenleri vardır. 3- Tamamiyle gizli söylenenleri vardır. 4- Besmele Hakk’ın ―KÜN!‖ ol emrinin anahtarıdır. "BESMELESĠZ ĠġLERDE HAYIR YOKTUR!― hadisi Ģerif. Yani o iĢte Hakk’ın izni alınmamıĢtır. DüĢünülürse besmelesiz baĢlayan her iĢ ve harekette Hakk’ı unutmak gizlidir. Bunun altında da çok ince tehlikeli inkâr saklıdır. Amma bu ―AZĠM‖ denilen müsamaha, Hakk’ın hoĢ görme hududu içindedir. Fakat bu da incelerin incesi bir hududdur. Akla gelip de fiili, hareki ve söze intikal etmiyen düĢüncelere verilen isimdir. ―AZĠM‖. Böyle bilinmelidir. Ġslâm dini çok ince bir dindir ve Allah'ın indinde en makbul bir dindir. Âyet-i Kerime ile Hakk bunu bildirmiĢtir. "Besmele", "abdestsiz iken kat'iyen sesli söylenmez." 1. Bismillah : Abdestsiz söylenebilir ve kimse duymamalıdır. Ġçten söylenecek ve fakat dil oynatılacak sessiz bile olsa dili oynatmak dil ile ikrar demektir. Abdestli iken sesli duyulacak sûrette söylenir. "Niçinleri var: Abdestsiz kimse ―Nas‖ dır. Lâalettayin bir insandır. Ġmanı izhar için kendi kendinde gizli insan demektir. Abdestli insan ―MÜ’MĠN‖ dir. Âdemiyetini izhar ve kendi kendine tasdik için sesli duyulacak sûrette söyler" Abdest alacağın zaman sesli olarak: ―Euzubillahi mineĢĢeytaniricim― suya daha dokunmadan evvel söylenir. Eller yıkanır, ağıza su verilir. Sonra tekrar ellere baĢlarken Bismillah söylenir. Yâni suya temas ettiği zaman... Teyemmümde hepsi sessiz ve zihnen bismillah... Gusülde "sessiz" Euzubillahi meniĢĢeytânirracim Bismillah. Bu besmele suya hürmeten cesedin söyleyiĢidir. Cimâda, baĢlarken ―Sessiz‖ Euzubillahi meneĢĢeytânirracim. Gusülde evvelâ abdest alınır. Sonra ağız ve burun 3 er defa yıkanır bu farzdır. Abdestte ağız ve burun yıkamak sünnettir.
~ 5 ~
Gusülde ağız yıkamağa "MAZMAZA" denir. Bu olmadan gusül olmaz. Sonra baĢından aĢağı su dökülür. Bu cesedin bir nevi istiğfarıdır. Sonra sağ omuzdan, sonra sol omuzdan su dökülür. Bunlar ―Hafaza meleklerinin‖ tekrar sana yanaĢmasının ve gusül yaptığının Ģahedetidir. Cimâda hafaza melekleri ve bütün haramlarda içkide, kumarda, zinada çekilirler, onların çekildiği zaman insan mü’min değildir. Kâfirlerde, münkirlerde münafıklarda hafaza melekleri çekilirler. "ZĠNA YAPAN O ANDA MÜ’MĠN DEĞĠLDĠR" Hadisi Serif. Kadın olsun erkek olsun... Hafaza meleklerinin çekilmesi Hakk’ın rahmetinin hududsuz olduğunu ilandır. Kul tövbeye gitsin diye. Livata yapanlar küfürdedirler. Tövbeleri makbul değildir. Av yaparken, abdestli olmak, KurĢun atarken veya hayvan ile avlarken, Ģahini salarken Bismillah. Balık avlarken ağı veya oltayı atarken abdestli Bismillah... Hayvan keserken, abdestli olmak lâzımdır. Sesli baĢkasının ve hayvanın duyacağı Ģekilde : ―BĠSMĠLLAH ALLAHU EKBER‖ ―ALLAH‖ sessiz söylenecek. ―BEN BUNU YAPMIYORUM!‖ Demektir Abdestsizken yemek yersen ―TUZ‖ ile baĢla. Ve sesli olarak Bismillah de. Tuz ile baĢla. Ve sesli olarak ―Bismillah! ‖ de. Tuz ile değilse sessiz söyle. Sebebini de sorma. Abdestli iken de tuz ile baĢlamak ve tuz ile bitirmek iyidir ve sünnetir. Abdestli yemek yemek, en doğrusudur. ―ĠYĠ‖ dir, Sözünü Ġslâm lügatında ; çirkindir, fenâdır, iyidir Kelimelerinin anlaĢıldığı mânâ değildir. Ġyidir: Bunda Hakk’ın rızası var demektir. Sünnet, Sünnet-i Resûl demektir. "Su içerken iĢ bambaĢkadır. Abdestsiz olarak yalvarırım su içmeyin. Sebebini de merak edip sormayın !.." Suyu mümkünse oturarak, çökerek için : "Bismillah yâ Rahmân !" deyin. Ġçtikten sonra da : ―VE CEALNÂ MĠNEL MAĠ KÜLLE ġEYĠN HAY‖ diyerek : ―ELH AMDÜLĠLLAH YÂ VÂCĠD‖ söyleyin... Sıcak ve soğuk suya, yemeğe üfürmeyin (soğutmak için.) Hadisi ġeriftir. Üfürmekte nimete karĢı ince bir hakaret ve hürmetsizlik gizlidir. Bunu söyleyemem sebebi çok mühimdir, söyleneni yaparsanız iyi olur. Sözümüz o kadar... Resûlü Ekrem'in bazı hadislerinde emir gizlidir. ―Yapınız !‖. Bazılarında da ihtiyar bırakılmıĢtır. Ġhtiyara bırakmakda da büyük bir Ģey gizlidir. Bu sebep bilinirse o Hadisin bildirdiği Ģey insana âdeta farz olur. Terki, insanı felâkete götürür. O zaman tahammülün üstünde bir yük olur. Böyle hadisleri söyledikleri zaman sorulan suallere Resûlüllah cevap vermemiĢlerdir. Ġbâdetlerde "Sünneti Müekkide" ve "Gayri Müekkide"ler vardır. Tekid edilmiĢ yâni yapılması muhakkak lâzımdır. Tekid edilmeyenlerde kendileri terk ederek ümmetine fazla külfet vermemiĢlerdir. Bunların hakikati anlaĢılırsa, o zaman insan tedirgin olur ve terkinde küfre bile gidebilir... Küçük bir misal verelim : 1- Daima abdestli bulunmak. 2- Gece namazı kılmak. 3- Yerde yatmak. Resûlü Ekreme farzdır, ümmetine bir Ģey değildir. Soğan ve sarımsak ve bazı gıdaları yemek Resûlü Ekreme haramdır. Ümmetine mübahtır. Cünup olduğu zaman, gusül ümmetine farzdır. Hakikatlara vukufu olan öyle büyük kullar vardır ki. Hakk’ı bir an unuttukları zaman gusül etmeye mecbur olurlar. Bu gusül çok mühimdir. Sorma! Sen bildiğin guslü yap o sana yeter artar bile... Guslü icâb eden hallerde insan herĢeyi unutur. Kendini ve Hakk’ı dahi... Ondan dolayı cesedin tövbesi için gusül emrolunmuĢtur. Hakk’ın neden halkettiğini bildirmediği ve her Ģeyi ondan halkettiği su, ile yıkanmak emri bundan dolayıdır. ―Su içmesi men edilen bir hastanın diline su damlatılırsa ferahlar, neden?‖ bunda birĢey gizlidir. Su olmadığı zaman cesedin yaratıldığı, toprak, ile teyemmüm edilmesi bildirilmiĢtir.
~ 6 ~
Toprak olmasaydı. Su görünmezdi. Hakk suyu göstermek için toprağı halketti. Su ile toprak sarmaĢ dolaĢ oldu. Ve Hakk bu hakikati, Kadir bilen ahbaplığı sevdi, ondan insanı halketti. Ve kendi emrinden bu hamura ruhu gönderdi. Onun için toprak insana Ģöyle söyler : ―Allah seni benden yarattı. Yine bana vereceğini va’d etti. Borç vermekle ödenir.― Bunda ince ilâhî bir haykırıĢ gizlidir. ―Kudreti ilâhîye evvelâ sudan. Sonra benden geçerek, insanda tecellî etti. Yol o halde bendedir. Tekrar oraya Benim yolumdan geçilerek gidilir. Size temiz pak olarak karıĢtık, döndüğünde sende Bize temiz gelirsen ne sen ne de ben utanırız. Huzurda...― Allah suyu neden halkettiğini bildirmedi. Beni neden halkettiğini hiç haber vermedi. Biz Hakk’ın kudretinin bilinmeyen perdesiyiz... Topraktan halkedildiniz. Tekrar bize döneceksiniz. Tekrar biz de, ―Sur‖ ile dirilip Hakk’ın huzuruna hep birlikte çıkacağız. Aman, bize sorulacak suallerde bizi müĢkül duruma sokmayınız... Ġndiilâhîde bizim Ģahâdetimiz çok makbul ve doğrudur. Kâinâtta her Ģeye rızık bizden verilir. SöylemiĢ ya bir Hakk dostu : ―Benim sadık dostum kara topraktır!― Ayakta su içmek mecburiyetinde kalırsınız : Sağ ayak baĢparmağını yukarı doğru kaldırıp : ―ALLAHÜMME SALLĠ ALÂ MEN ġEREBE KAĠMEN VE KUUDEN‖ diyerek içmelidir. Bu hadistir. Sağ ayak baĢparmağını yukarı kaldırmakta ―BABENSKÎ‖ refleksi müsbettir. Mide yolundan içilen su bağırsağa geçmez. "TABES" denilen, hastalıkta mide plöründe Ģiddetli sancılar olur. Bu plörün kapamasıdır. Burada da babenski müsbettir. Ayakta mide yolu açılır. Su doğrudan bağırsağa geçer. Parmağı yukarı kaldırırsan yol kapanır. O an için su midede kalır... En iyisi oturarak içmektir... Besmele : Allah’ın kullara en büyük hediyesidir. Hakk ile temas ve onun insana bahĢettiği kudret ve kuvvetler, besmele kullanmak ile mümkündür. Hakk’ın kudret ve güçlerini kullanmak için müsaade almaktır. Âdeta Hakk’ın kapısını çalmak bununla olur. Bugün müslüman geçinenler Besmeleyi âdeta ağızlarında çiklet yapmıĢlardır. Bu hal günahmıdır?.. Hayır... Hakk’ın ismine birĢey yapamazsın... Fakat ondan zerre kadar fayda göremezsin... Bu hal devam ederse cesedin utanır ve yavaĢ yavaĢ kendini helâka getirir. Seni... Böyle olan ―Sen‖ nedir bilirmisin? Cesedin ile ruhun arasına giren ―Nefis‖ sin. Sen nefisle tamamiyle bitiĢiksin. Âdeta osun. Fakat sen değilsin... Aynaya baktığın zaman kendinsin ama sen aynada görünen değilsin... Hakk’ın kapısını çalmak besmele iledir. Senin verdiğin kudretle senin yerine iĢ göreceğim müsaade et. Kulların kapısını çalmakta selâm ile olur. Evine girerken sol ayağını evvela çıkar, yere basmadan evin içine at. evin içine basarken ―Selâmun aleykum‖ de.. Sağ ayağını da çıkarıp basarken bismillah söyle. Çıkarken evinden ilk defa sağ ayağınla besmele çekerek çık!.. Arzuladığını ondan sonra oku... "Esselâm" deme!.. Harf-i Târifli selâmın nerede söyleneceğini de öğren... Benden değil!.. Kitaplardan, hocalardan. Bana sorma seste çıkarma!
~ 7 ~
Benim sözlerim zordur. O kadar!.. Ben ne sana benzerim nede sen bana!.. Bu bir makam veyahut kibir, büyüklük meselesi değildir. Belki senin ayarına kadar bile ulaĢamamıĢ bir kulum... Hakk katında ben bir hiçim. Hakk’ın benim yanımdaki kıymetini çoğaltmağa çabalıyorum. Gölgesi görünmeyen Hakk’ın gölgesini takip ediyorum. Saman çöpünde perdelenen zikri iĢitmezsen bile o zikri sezmeye çabala. Her türlü ince bidatten, ince Ģirkten, ince haramdan kurtulmak lâzımdır. "Esselâm" Allah’ın kulunu koruyan gizli ismidir. Bu esmâdan dolayı biz : ―Selâmet ile git!‖ Maasselâmi! Hakk’ın hıfzı senin üzerinde olsun! "Esselâm" esmâsının Melekleri seninle olsun! Eskiden ―sağlimen geldim!‖ diye telgraf veya mektup yazarlardı. Bu, Allah'ın selâm esmâsının Melekleriyle geldim, getirildim. Selâmet ile... Hakk’a bin Ģükür olsun demektir. ―Selâmün aleyküm. Esselâmu aleyküm.‖ ―Aleyküm selâm. Ve aleyküm selâm.‖ Bunlarıda bugün dejenere ederek ağzımızda çiklet yaptık... Bu hal hiç doğru değildir. Ne yapalım dersen. Her yerde söyleme. "Merhaba" kâfidir. Merhaba demek benden çekinme, bensen sana zarar gelmez demektir. "Essalam" bilene söylersem iyi olur. Bilmeyene söylemem. Amma sende bilmiyorsun. O halde "Merhaba" da kal! Senin için iyi olur. Eskiden sağ eli alına getirip ağıza doğru indirirlerdi. Bir de ağızdan yukarı alına kaldırırlardı. Bunların mânâları büyüktür. Ne zaman öyle ve ne zaman böyle yapılır bilmek lâzımdır. Bugün dünya bunu bilmeyenlerle doludur. Ondan dolayı bunun modası geçti diyorlar. Ġyi diyorlar, zira insan hem kendi günaha girer ve küfre... Bu senin, benim veya üç sapığın iĢi değildir. Hakk istemedi. Artık lâyık görmedi de bugünün insanlarından sildi... Modası geçti diyorlar. Buda çok iyidir. Pirinç, ayıklanıyor, kimse farkında değildir. Bu lafı bile anlamadınız. Anlıyamazsınız! Öğrenemezsiniz de!.. Yukarda dedik ya sözlerimiz zordur. El ile selâmın "Nahr" ile alakası vardır. Tekbir getirirken eller göğüs hizasına kaldırmak mânâsınadır. Boğazlamak mânâsına değildir. Bayram namazı ve kurban bayramında, Kurban kesmek Hakk’ında sarih bir emir olmadığı. Yalnız bazıları Allah'dan baĢkası namına Kurban keserdi. Bunun ürerine Allah namına olması emrolundu. Hazreti Ali efendimize nahr Hakk’ında sorulmuĢ ve bu cevabı vermiĢlerdir. ―Namaz kıl ve tekbir getirirken ellerini göğüs = Nahr hizasına kaldır!‖ Resûlü Ekrem: ―Yâ Cebrail, burada Nahr nedir?― (Cebrail as) : ―Yâ Resûlullah! Bu hayvan boğazlamak değildir. Allah namaz için tekbir getirileceği zaman ellerini göğüs hizasına kadar kaldırmayı emrediyor. Rüküda eğildiğinde de, secdeye vardığında da böyle yapacaksın... Çünkü bu bizim ve yedikat gökteki Meleklerin namazıdır, selatıdır. Her Ģeyin bir süsü vardır, namazın süsü ise her tekbirde elleri kaldırmaktır!― "Bayram namazındaki tekbirleri düĢünmek lâzımdır." "AHKAMÜ’L- KUR’ÂN FĠ ĠHTĠLAFI EĠMME" Vitir namazında : Üçüncü rekatta tekbir alıp Kunut duasını okumak.
~ 8 ~
Bu bambaĢka bir tekbirdir. Vitir namazı vâcibdir. Bunun Hakk’ında bir çok rivâyet vardır. Bu namaz ―Tek‖ kılınır. Yalnız teravih de cemaatle kılınır. Bunun sebebi de mühimdir. Öğrenmek lâzımdır. Merak edersen, boĢ merak değil. Öğrenirsen o namaza baĢka bir kıymet vermek gerekir ki ihmali insanı küfre götürür ―YESTEHZĠUN‖ zümresine sokar. Onun için babandan öğrendiğini yap. Bunlar Hakk’ında binlerce eser yazılmıĢtır, yıllarca evvel... Bu kitaplar bugün çürümekte, bazıları güvelenmekte, rutubetten yazıları kaybolmadadır. Anadolunun her köĢesinde kütüphaneler tozlar içindedir. Bunları bugün ancak meraklı ilim adamları belki inceleyebilirler. O da bilselerdi… Tarihe kızılmaz. Aktörlerine kin beslenmez. ĠlerleyiĢ sebeplerini gerileyiĢ sebeplerini düĢünmek lâzımdır. Mâziyi birden kötülemek doğru değildir. Dededen kalma Örf âdetleri bırakmak ve değiĢtirmek hakiki insan iĢi değildir. Taklid çok büyük helak vasıtasıdır. Eski yazı ile bağlantımızdan ayrıldıkça tarihimizde, kültürümüzde kayboluyor ve olmuĢtur da... GeçmiĢin sahifelerini çevirin! GeçmiĢte güzel bir eskiyi güzel bir yeni yapın! Ġnsanlık : Fâni insanın ölmezliğidir. Örf ve âdetlerinizi öldürmeyin!. Aynaya baktığınız zaman nasıl görünüyorsanız hiç olmazsa öyle görünün!.. Ayna hiç olmazsa yalan söylemez. Allah’ın, Resûlullahın, herhangi bir gönül erinin yanında makam, mertebe, rütbe aramayın : Onların sizin yanınızdaki kıymetini ölçün. Çoğaltın o zaman hakiki kıymetinizi belki bulabilirsiniz... "Hakk’a yakın olanlara Hakk, kul farkına varmadan onun matlubu içinde tecellî eder yâni arzusu ne ise onun içinde tecellî eder." Bu sözü gönül ve akıl laboratuvarında en ince tahlilden geçirin. BoĢ söz değildir. Hemen anladımda deme çok düĢün... Ġçinde büyük bir yol bir müjde gizlidir. Tekrar ediyorum anlaĢılması güçtür. Matematik problemi gibidir. Bu problemin altında hakiki "Kul" gizlidir. Onun nasıl olacağını bul!.. Nasıl bulacağım deme! Hakk’ın emirlerini Resûlü Ekremin bildirdiklerini yap!.. Daima abdestli ol : Abdestsiz, konuĢma, yeme, içme Böylelikle: ġeytan sana yanaĢamaz... Daima aklın değilse bile, cesedin huzurdadır. Hafaza Melekleri seni daima korurlar. Hafaza Melekleri nedir. Biri sağda diğeri solda. Omuz hizasında-dırlar. Namazda onlara da selâm verilir. Senin ruhun, Levhi Mahfuzdan, ana rahmine geldiğinde, onlarda birlikte gelirler. Seninle birlikte büyürler. Birlikte doğarlar. Ruhunu teslim edinceye kadar seninle birliktedirler. Bunların vazifeleri nelerdir. Bildiğin kadar kâfi. Bunların ne olduğunu, ne iĢ gördüklerini Hakk’ın emirlerini tamamiyle yaptığın zaman öğrenebilirsin... Onları görüp anlayanlar, dünyada iken dünyayı terketmiĢ gibidirler... Hırs bilmezler. Bütün arzuları Hakk’ın arzularıdır. Ne rızık verilirse ona Ģükrederler. Hamd içindedirler... Bilmezsin : Resûlü Ekrem yerde bir post üzerinde yaĢardı... Yediği Ģeyler bugünün fakirinin bile anlayamayacağı tarzda idi. Elbisesinde yama bile vardı.
~ 9 ~
Bu basit, sadelik içinde icâb ettiği zaman semâvâti gezerdi.. ġimdiki insanlara bak, Evlerine bak, yediklerine göz at, hırslarına bak, arzularına bak, hareketlerine bak... Çıldırmak iĢten bile değil... Bir endiĢe, bir korku içindedirler. Yek diğerine saldırıyorlar. Hakk’tan uzak olduklarını bu halleriyle âdeta haykırıyorlar. Besmeleyi hakkıyla söylemek nasibine Allah cümleyi kavuĢtursun! Duamız bu olsun... KELĠMELER : Nizam : Sıra, dizi, düzen. DizilmiĢ olan Ģey, sıralanmıĢ. * Ġcaba göre yapılan kanun. Bir kaideye binaen tertib olunmak ve ona binaen tertib olundukları kaide. * Bir iĢin sebat ve kıyamına medar, sebep olan Ģey ve hâlet. Tesbih : Sübhânallah demek. Cenab-ı Hakk'ı (C.C.) Ģânına lâyık ifadelerle yâdetmek. Yâni: Allah'ın zâtında, sıfâtında ve ef'âlinde cemi' nekaisten münezzeh olduğunu ifade etmektir. (Bak: Sübhan) Cazibe : Çekme kuvveti. * Mc: Letafet zamanı. Hüsn-ü cemal Riâyet : Ġyi karĢılamak, ağırlamak, hürmet etmek. * Uymak, tâbi olmak. * Otlamak veya otlatmak. * Hıfzetmek, korumak. Ziya : IĢık, aydınlık, nur. RuĢenlik. Iltica : Sığınmak. Melce' ve penaha varmak. Birinden himâye istemek. Iltica : Sığınmak. Melce' ve penaha varmak. Birinden himâye istemek. Idrak : AnlayıĢ. KavrayıĢ. Akıl erdirmek. Fehim. YetiĢtirmek Mantık : (Ġntak. dan) KonuĢturan, söyleten. * Doğru muhakeme ve doğru düĢünceyi öğreten ilim. Akıl kaidesi. * Akıl, nutuk, söz. Mevhum : Aslı olmayıp evham mahsulü olan. Vehim. Müsamaha : (C.: Müsamahât) HoĢ görürlük, dikkat etmemek, aldırıĢ etmemek. Kusurlara göz yummak. Intikal : Bir yerden bir yere nakletmek. Tebdil-i mekân etmek. * Göçmek, geçmek. * Sirâyet. BulaĢmak. * Bir Ģeyin miras olarak kalması. * Bir mes'eleden diğer bir hususu veya neticeyi anlamak Izhar : Açığa vurma. Meydana çıkarma. * Göstermek. Zâhir ve âĢikâre ettirmek. * Yalandan gösteriĢ. Mazmaza : Gusül veya abdest alırken, elleri yıkadıktan sonra üç kere ağız dolusu su alıp ağızda çalkalamak. Hafaza : (Hâfız. C.) Muhafızlar. Muhafız melekler. Cimâ : Cinsi münâsebet. ÇiftleĢmek. * Zamm etmek. Müekked : Te'kidli, kuvvetli, sağlamlaĢtırılmıĢ, kuvvetlendirilmiĢ. Tekrar edilmiĢ. ―ALLAHÜMME SALLĠ ALÂ MEN ġEREBE KAĠMEN VE KUUDEN : Allahım ! ayakta ve oturarak su içene salât et!‖ Nahr : Boğazlamak. Bir hayvanın göğsü üstünden bıçak vurup boğaz damarını kesmek. * Ġki Ģeyin birbirine göğüs göğüse olması. * Boyun. Boğaz çukuru. * Sadır. * Gündüzün evveli. * Namazda kıyamda iken sağ eli sol elin üstüne koymak. Örf : Ġnsanlar arasında güzel görülmüĢ, red ve inkâr edilmeyip mükerreren yapılagelmiĢ olan Ģeydir. Bu kelime; ihsan, ma'ruf, cud, sehâ, bezl ve atâ olunan, atiyye, tanımak, bilmek, biliĢ, ikrar eylemek, arka arkaya tetebbu ve tevâli etmek, Allah (C.C.) tarafından ulülemre ve Sultana tevdi' olunan hüküm, müstahsen, yani Hazret-i Peygamberin (A.S.M.) iyi gördüğü Ģeyler, gibi mânalara gelir. ÂYET ve HAĠDĠSLER : --- ―Ve lemma cae musa li mikatina ve kelemehu rabbühu kale rabbi erini enzir ileyk kale len terâni ve lakininzur ilel cebeli fe inistekarra mekanehu fe sevfe terâni felemma tecella rabbühu lil cebeli cealehu dekkev ve harra musa saika felemma efaka kale sübhaneke tübtü ileyke ve ene evvelül mü'minin : Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tûr'a) gelip de Rabbi onunla konuĢunca «Rabbim! Bana (kendini) göster; seni göreyim!» dedi. (Rabbi): «Sen beni asla göremezsin. Fakat Ģu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni göreceksin!» buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti, Musa da baygın düĢtü. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim.― (A’raf 7/143) --- ―Fe kad kezzebu bil hakki lemma caehüm fe sevfe ye'tihim embaü ma kanu bihi yestehziun : Gerçekten onlar, kendilerine Hak geldiğinde onu yalanlamıĢlardı. Fakat yakında onlara alay ettikleri Ģeyin haberleri gelecektir.― (En’âm 6/5)
Dünyaya niçin geldiğini anlayan sözün doğruluğunu derhal anlar,Abdest nedir? Niçin emrolunmuĢtur?
Temizliktir. Su bulunmazsa teyemmüm yapılır. O halde temizlik değildir. Ġslâmın tarif ettiği temizliği olmayan abdest
4- Ve ayaklarınızı da aĢık kemiklerine kadar yıkayınız.
Bu dört Ģeyin yıkanması ve meshedilmesi (Vuzuü) dur. Bu uzuvları yerli yerine "vaz" etmek koymak, hazırlamak
demektir. Abdestsiz kimse (Nas)'dır. Lâalettayin bir insandır. Abdestli insan (Mümin)' dir.
Yani her an huzura çıkmaya hazırdır. Abdestsiz mümin değildir demek değildir. Dikkat et. Burası öyle kolay anlaĢılır
lâkırdı değildir. Kendinde gizli olan imânım izhar için abdest alması, yani Ademiyetini izhar ve kendi kendine fiili
olarak tasdik içindir. Melekler "Ademiyet'e secde ettiler. Cesede değil...Su ve topraktan yaratılan cesedini
göstermesi lâzımdır."Ayet" vücutta yaktığım bir Ģule olan ruha "FAGSĠLÜ" emirdir. O zaman abdest alacağın zaman
sesli olarak: Suya daha dokunmadan: EuzübillahimineĢĢeytanirracim diyerek insaniyetten ayrılıp, yani (Nas)'lıktan
ayrılıp, "Ademiyet" tarafına fiili olarak ceset sokulur. Eller yıkanır. Ağıza su verilir. Sonra tekrar ellere baĢlarken
Bismillah söylenir. Yani suya temas ettiğin zaman...Abdest hakkında diğer bildiğin hususlar "ilmihal" kitaplarında
var onları muhakkak bilmen lâzımdır.
ġimdi burada çok dikkatli dinle, birĢey anlatacağım bilgi için: Fizikte ve kimyada bir madde baĢka bir hale tehavvül
ederken hacmi büyür. Bir damla su, buhar olurken "Avakadro - Amper" kanununa göre, 24 hacim buhar olur.
Mesela: Bir kilo su, buhar olduğu zaman koskoca görünür,bir bulut olduğunu farzedelim. Bu bulutun ağırlığı yüz
gramdır, eğer bulutu tartabilirsek...Bin gram su buhar olup, bulut olduğu zaman yüz gram olmuĢtur.Bu yüz gram
bulut yağmura tahavvül ederse onbin gram su olur.Eğer yüz gram bulut kar olursa beĢbin gram kar olur.Bu kar yani
beĢbin gram kar, su olursa onbeĢbin gram su olur. Fizik,kimya bilmezsen bu hadise karĢısında bocalar kafan
durur.Bu ne demektir bilir misin? Tahavvül ve tahvildeki Hakkın güçlerinin görünüĢüdür.Tahavvül "Tahvil" baĢka
Ģekle girmek, fakat aslını kaybetmemektir.Tahavvül devamlıdır. Tahvil = Murattır.Yağmura onun için "Rahmet" ismi
~ 12 ~
verilmiĢtir. Bir damla su bir kaya kovuğuna girse, buhar olsa kayayı çatlatır. Bir gemiyi yürütür....Bir damla su buhar
yani hava olarak otomobil lastiği içine girerse tonlarca yükü taĢıyacak kuvvet ve kudret ortaya çıkar...Daha
anlatmıyorum... Bu heybet ve değiĢmeyen Allah Kanunu'nun karĢısında... Sen düĢün...Abdest aldıktan sonra
mümkünse havlu ile ıslak yerlerini kurulama...Bırak vücudun o suyu emsin, vücudun sıcaklığı onu tekrar buhar
yaparken semaya yükselsin, sonra rahmet olmak için buhar, bulut olsun.Yağmur duası nedir bilir misiniz?..Yağmur
duasındaki abdest alma da bambaĢka bir abdesttir.Artık biraz da siz anlayın...Suyu ve havayı kirletmek Ġslâmda
haramdır.Allah'ın suya ve havaya verdiği güçlere hakarettir. Burada bir Ģeyi hatırlatıp bitireceğiz.Su içine büyük ve
küçük abdest bozmayınız. Kedi ne yapıyor dikkat ediniz...Kedi yürürken bile ıslak yere basmaz. AteĢ üzerine idrar
yapmayınız.
NOT: Yukarıdaki yazı Münir Derman'ın "ALLAH DOSTU DER KĠ...
YAZILMAMIġ SIRLARIN ĠLKĠ,YAZILACAK SIRLARIN SONU 1. CĠLT" isimli kitabından alınmıĢtır. Bir salih kul bir mahalleye gelecek afeti önler. Bir veli bir diyarda bulunursa oranın her türlü afetten masun kalacağı bildirilmiĢtir. Bir salih kul bir mahalleye gelecek afeti önler. Bir veli bir diyarda bulunursa oranın her türlü afetten masun kalacağı bildirilmiĢtir. Her zehrin bir panzehiri vardır...Her Musa`nın bir Firavun`u, her Firavun`un karĢısında bir Musa vardır. Allah ve Resul yolunda bulunan bir mü`min bir mahallede bir cemiyette bulunursa kendinin bilmediği ve haberi olmadığı halde ne büyük iĢ yaptığını kimse bilemez. Kendisi dahi... Herkes uyurken kıyamda, secdeye kapanmıĢ bir mü`minin ne büyük bir iyilik ve iĢ yaptığının kimse farkında değildir... Gece yansı (LÂ ĠLAHE ĠLLALLAH) diyen bir insanın bu haykırıĢının bütün dünyaya faidesi vardır. HaĢyetullâh`dan secdede gece vakti gözünden yaĢ gelen bir mü`minin yaptığı iĢin ve beĢeriyet için faidesini anlayacak çok az insan vardır. Daima abdestli bulunan bir mü`minin cemiyette diğer küfür içinde bulunan, sapmıĢ insanlara ne büyük iyilik yaptığını anlamak her insana nasip değildir. Allah`ın kulların ibadetine ihtiyacı yok... Onlara küfür içinde bulunanlara, sapmıĢlara rahmetini böyle vasıta ile gönderir... (LÂ ĠLAHE ĠLLALLAH) ve (ALLAH) diyen kalmadıktan sonra ancak kıyamet kopar. Bugünkü dünyada hakiki bir velinin bir kıt`ayı her türlü afetten kurtardığını ancak veli olan bilir... Bu kulları kimse bilemez. Hakkın perdesi altında gizlidirler. (Hadisi Kudsi)...
~ 13 ~
Hakiki alim bir velinin dünyadan çekiliĢi bir kavmin mahvolmasından daha büyük kayıptır. Bir küfür diyannda gece namazı kılıp göz yaĢı döken hakiki bir kul Resul-ü Ekrem`in vazifesini deruhte etmiĢ olur. Hakkıyla Cuma namazı kılınan bir diyarda oranın seyyiatı hemen yok olur. Gür bir sesle okunan ve gözyaĢı ile süslenen bir sabah ezanı bütün o memleketi temizler. ġirk içinde hayır, hayrın içinde Ģirk gizlidir. Ramazandan baĢka günlerde oruçlu bir kimse bulunduğu mıntıkanın rızk ve bereketini haberi olmadan Hakka dua etmiĢ olur. Gök kubbesi böyle insanlar hürmetine duruyor. Yoksa sonu gelir. (Hadisi ġerif)dir. Hac süresinde: Allah bazı insanların Ģerrini diğer bazısı ile defetmeseydi, içlerinde Allah adı çok anılan manastırlar, havralar, kiliseler, mescitler muhakkak yıkılıp giderdi... Bu âyeti kerime çok büyük bir hakikati haykırmakta ve bildirmektedir. Kimse bunun farkında değildir. erol [email protected] Ġlâhi hadiseler insan dimağına dökülemez. BeĢer aklı bunu halletmeye çabalarsa bütün ilâhi Ģeylerin hepsi kıymetini kaybeder. Kâinatda düĢünebileceğiniz herĢey mümkündür. DüĢünemediğin Ģeyin imkânı yoktur. Bilgtsizlik`dir bunların hepsinin sebebi... Hangi bilgisizlik, akim ötesine inanmamak cehaleti... Bu, insanın kendi aklına hakaretidir ki inanmadığı Ģeye nazaran bu hali küfürdür. Ġyilikler insan ile birlikte gömülür. Amma kötülükler ölümden sonra da yaĢamaya devam eder. Bu iki cümleyi çok oku anla. Zira bundan dolayı: Cennet cehennem vardır.
ġeytan amelleri vardır. Peygamberler bunun için gönderilmiĢtir. HerĢey bundan ötürü fanidir... Anlamadın: Allah niçin böyle murad etmiĢtir. Bilmiyoruz. Bilemeyeceğiz de... Yalnız boyun eğmek lâzımdır ki bu tazimdir. Kime. Kendine... DıĢım değil içini süslemeye çalıĢ. Efendiliğini kaybetme Haramdan, içkiden. Kumardan uzak dur. Sabır ve kanaat hasletlerini kuvvetlendir. Hiddet etme. Öfkelenme. Sakin ol. Hiddet baĢkadır. Öfke baĢkadır bunu karıĢtırma birbirleriyle. Hiddet: DıĢarının tesiriyledir. Öfke: Nefsin içten gelen tepkisidir. Allah`dan baĢkalanna Ģikâyetden nefsî men etmek sabırdır ha... Ġnsanın gözü aklı kadar görür. Bu göz Allah`ın yarattıklarını görür. Ġnsanın Hak`ka bakan gözleri açılırsa o zaman herĢey ortadan kalkar. Hak`kı görmeye baĢlar. Evvelâ: Allah`ın güçlerini, tecellilerini görür anlar. HerĢeye karĢı sevgi. Arzu ihtiras. Güzele. Kadına. Paraya. Mala ve servete karĢı sevgi asıl sevginin muhtelif görünüĢleridir. Dünyaya ve yaratıklara aklı kadar bakan gözler bunları görür, ihtiras ve sevgiye bağlanırlar. Bunların hepsi Hak`kı görür gözleri perdeler. Aslında ne Ģer vardır ne haram, ne helâl, bunlar aklı kadar gören gözleri
~ 15 ~
olan insanlara böyledir. Hakkı gören gözleri iĢleyen bunlardan kurtulur. O zaman ne haram, vardır ne helâl. Ne Ģer vardır. Ne hayır... Hepisi (O) dur. `VE ĠLA RABBĠKE FERGAB` ayeti bunu sessizce haykırmaktadır. Para : Namussuzu, namuslu Çirkini güzel Hırsızı doğru Haksızı haklı yaptığı bir devirde yaĢıyoruz. Bu toplumda : Kimi zora Kimi Ģöhrete Kimi paraya boyun eğer. Gururun soğukluluğu bazen insanı mahveder. Hükümdar haksız olarak bir köylüden bir yumurta alırsa, adamları bütün tavuklarını alır. Menfaat insanı yıkar. Allah`dan uzaklaĢan insanlara kızmayınız. Hiddet etmeyiniz. Onlara (Sevgi) ile yaklaĢmak lâzımdır. O zaman (öfke) nefisden zuhur etmez... Zira dünyada tek bir mabet varflır. O da insan vücududur. Hiçbir Ģey bundan mukaddes değildir, insan bir mekândır. Aslı la mekândır. Ġnsan sevmek ve tazim etmek (Beden) içindeki bu (Haber)e tazimdir. Elinizi insan vücuduna dokunduğunuz zaman onu gökyüzüne dokundurmuĢ olursunuz,.. Bütün kâinatı yaratan küçülerek bütün güçleriyle insan vücuduna Ģah
~ 16 ~
damarlarından daha yakın olarak gizlenmiĢtir. Onu idrak mekanizması insanda vardır. Anahtarı da vardır. Menfaat hisleriyle insan bilmeden (nefsin) esareti, altında kalır. (Nefsinin) demedik dikkat et. (Men arefe nefse fakat arafe rabbe) hadisindeki (nefsin) (nefsinin) hangisidir anla... Ġki avcı av dönüĢünde vurduklarım paylaĢıyorlardı. Birisi bir tavĢan, diğeri ise bir keklik vurmuĢtu. TavĢanı vuran avcı, diğer, keklik vurana: `Ġstersen tavĢan bende kalsın. Keklik senin olsun, Ġstersen kekliği sen al, TavĢanı bana ver` ĠĢte insanların menfaat uğrunda söylediği sözler bunlar. Bunun içinden (nefsin) ve (nefsinin) manalarını anla... Doğru söyle. Gıpta etmeden, haset etmeden, yalana tevessül etmeden adaletden ayrılmadan daima gönülden söyle. Böyle olursan vücutdaki nefisdeki Ģaibeler ortadan kalkar. ġaibeleri; irade. Sabır, tbadet siler süpürür. Ceset, o halde gönlün gölgesinin, gölgesinin gölgesidir demiĢler... Bilinen birĢey var: insanların ilâhi bir ahenk, kanun ile idare edildiğidir. Kâinatda herĢey yaratılıĢ süs ve iĢleme nizamı ile insanlara güzel ve çirkin görünür Hayır veya Ģer Ģeklinde tecelli eder. Halbuki kâinafda hiçbirĢey manasız, eksik ve çirkin değildir. Allah hepsini noksansız ve güzel
~ 17 ~
yaratmıĢtır. Bizim Hak`ka yakınlık derecemize göre çirkin veya fena Ģekilde görünür. Her fena veya çirkin gibi görünen eĢya ve yaratığın altında bir güzellik gizlidir. Onu görmeye gayret ediniz. Cenabı Hak insanı kendisi için yaratmıĢtır. O halde emirlerine insanın uyması lâzımdır. Mal onun Rızık onun Ceset onun Ruh onun Akıl ve irade onun. O halde... Bunları sana muvakkat bir zaman için verdi. Emanete hıyanet etme... (Hak`ka herĢeyi bağlama, nefsine bağla)... Lâf çok ince dikkat et anla... Âdem cennetten çıkarıldı. (Kovulmadı). Hakkın emriyledir bu... Bu çıkarılıĢı Âdem gizledi. Hak`ka isnad etmedi. Nefsine isnad etti. Ve Hak Adem`i af ve mağfiret etti. Hz.Musa bir gün kırda gezerken bir doğan bir güvercini kovalıyormuĢ, Güvercin Hz.Musa`nın omuzuna konmuĢ. Ya Musa beni koru diye feryad etmiĢ. Doğan, Musa! rızkımı alma ver, demiĢ, Musa bıçağını çıkararak doğana: Baldırımdan kesip vereyim, güvercine dokunma yavruları var. Bıçağı baldırına vuracağı zaman (Doğan ve Güvercin) hemen, Ya Musa dur biz Hak`kın elçisiyiz seni denemeye geldik. Ahdında sadık, sözüne emin olup olmadığını imtihan için gönderildik demiĢlerdir.
~ 18 ~
Küçük santiardaki bu hadiseyi çok düĢün... Ve Hak`dan ayrılma... Ne olur. Kâinatdaki ni&aro ve iĢleme, canlı, cansız, nebat, hayvan, maden hep bu ahde sadıktır. Bakarsan görürsün... Yaratılan her Ģey güzeldir. Güzellik gözle görülmez. Gönül ile görünür. Madde ile değil sevgi ile beslenir... Güzellikler içinde zorluklar vardır. Allah`ın insanları böyle yaratmasında bir sebep vardır. Fakat biz onu bilmiyoruz. Hayatda yokuĢları tırmanırken rastladığınız kimselere iyi davranınız. Çünkü iniĢde yine onlara rastlayacaksınız. Belki sizi mezara kadar omuzlarında taĢıyanlardan biri olurlar. DüĢünen bir insanın kafasında (inanmak veya inanmamak) bakımından hakikati bulmak imkânsızdır. Bu iĢ bir mısır tarlasını sahibinden korumaya benzer. Dünyada hiçbir Ģey göründüğü gibi, ne de anlatıldığı gibidir. Zira hiçbir Ģey sanıldığı gibi olmuyor. O halde her yapacağın veya yaptığın iĢlerde sevap ve günah arama. insaniyetine hakaret etmiĢ olursun. Onu ancak Allah takdir eder. BeĢer tarihinde her millete ait efsaneler destanlar hikâyeler vardır. Bunlar asıl hakikatlerdir. Fakat insanoğlu tarafından kabul edilememiĢ
~ 19 ~
kavranamamıĢ hakikatlerin kaybolmayarak, öğüt veren düĢünen için asıl hakikatlerdir. Onlar insanı doğruluğa, fazilete, hakikate götürecek ip uçlarıdır. Çok basit belki gülünç bulacağınız bir iki tane hepimizin bildiği bazı Ģeylerden bahsedelim: Açlıktan ölmek üzere olan bir köpeği alıp yediriniz. Avucunuzla su içiriniz ısırmaz. Ömür boyu hem de... Nerede tesadüf etse kokunuzdan sizi tanır. O koku onun kuvvetli hafızasına nakĢolmuĢtur. Veya onu yaratan öyle halketmiĢtir. . Kur`andaki KITMĠR hikâyesi basit bir köpek hikâyesi değildir, iĢte insan ile köpek arasındaki fark budur. Size candan bağlı bir köpek kızgın bir dosttan daha iyidir. Isıracak köpek diĢini göstermez. (Dikkat). Kedi, hürriyetini seven en ileri (Derecede bir hayvandır. Bir yudum su için, bir parça ekmek için kimsenin elini yalamaz. Açlıktan ölür de... Bilir misiniz su ile abdest almada niyet yoktur, fakat toprakla teyemmümde niyet etmek vardır. Niçin? Oruçda niçin niyet vardır? Niyetsiz oruç olmaz. Dil ile ikrar ceset ile tasdik vardır. Niçin? Ġnsan hayatı dünyada bulunması bir nevi ibadetdir. Dünyaya niçin geldiğini anlayan sözün doğruluğunu derhal anlar.
~ 20 ~
Allah ile temas AlıĢ veriĢ KonuĢma SözleĢme. Ancak abdest aldıktan sonra mümkündür. Yoksa edep dıĢıdır. (Kul) iĢi değildir. Diğer dinlerde abdest yoktur. Niçin emredilmemiĢtir. Esas sır buradadır. Bu sırrı bilirsen sezersen; Abdestsiz (Yeme. Ġçme, KonuĢma. Yemek piĢirme. Çocuğa süt verme)... Bunları tatbik çok zor gelir, fakat alıĢırsan o kadar da kolaydır. Herkes bunu yapsaydı haram diye birĢcy konuĢulmazdı. O zaman islâmda haram olanın diğer dinlerde haram olmasının, sırrını anlarsın ve yine Resulullah`ın niçin: Son peygamber olduğunu Habibullah olduğunu Rahmetellil âlemin olduğunu Miraca niçin teĢrif ettirildiğini Namazın niçin miraçda arada vasıta olmadan kendisine emrolunduğunu, bütün uçsuz bucaksız kâinatın onun yüzünden nurundan yaratıldığını anlarsın... Senin vcrdiğin nimeti, rızkı yiyeceğim, Her Ģeyi ondan yarattığın suyu içeceğim, Nimetlerini hazırlayıp piĢireceğim,
~ 21 ~
Evlâdıma süt vereceğim. Bunların hepsi abdestli olarak yapılır. (KonuĢma-Kelâm) senin yerine (Kul) olarak konuĢuyorum yine abdestli olmak lâzımdır. Ama böyle olmasa ne olur? Günah mı? Hayır, Böyle olmak baĢka türlü (Kul) olmak demektir. Ceseden abdest. Namaz. Oruç. Ruhen de sen düĢün onu... Bunu söylemek bana düĢmez. Sana hakaret olur. Günaha giremem... Oruçda abdestli olmalıdır. Orucun mükâfatını ben vereceğim diyor. Diğer ibadetlerin mükâfatını baĢkası mı veriyor. O mükâfat nedir. Cesedi midir Ruhi midir? Onu bir bilsen bütün günlerinin oruçlu olmasını istersin. Taklitden sakın. Oruçda Allah`ın kuluna vereceği en büyük mükâfatı gizlidir. Daima abdestli bulunmada bu iĢde yapmamanın günahı yoktur. Yapmanın da sevabı yoktur. Burada daima Hak`la birlikte olmak vardır. Onun için abdest emrolunmuĢtur. Her Ģeyde sevap ve günah arama. Ġnsaniyetine hakaret etmiĢ olursun. Devamlı abdestli ol. Abdestsiz yeme. içme. KonuĢma Orucu daima abdestli tut. Abdest bozulursa alana kadar konuĢma. Resulü Ekrem`in Ġslâmiyeti ilânından on sene sonra miraçda namaz emirolundu. Ondan iki sene sonra da Medine`de abdest emrolundu. ilk kılınan namazlarda abdest almak yoktu. Resul, yalnız ağızlarını çalkalardı.
~ 22 ~
Bunların sebeplerini öğren bil ve kendinin ne olduğunu anla DıĢarıdan içeriye bakarsan birĢey göremezsin, içeriden dıĢarıya bakarsan o zaman iĢ baĢkadır. Bu suretle insan kendini bulur. Kendini bulmak Hak`kı bulmaktır. Burada (Hak) hakikat`dır ki Allah`ın tecellisidir. Mansur iĢi bu... Unutma. Kandil resmi, geceleyin ıĢık vermez.. Ben lisanımla Enel Hak lâfzı etmem bir an Halimi canan bilsin lâfzı üryan istemem. 13.5.1986 PerĢembe
1. l - Farz olan namazların yani 5 vaktin rekâtlarının miktarı:
Sabah 2
Öğle 4
Ġkindi 4
AkĢam 3
Yatsı 4 hepsi 17 rekâtdır,
Bunlara ilâveten farzlardan evvel ve sonra sünnetlerini Resulü Ekrem
vash etmiĢtir.
Sabah 2 evvel
Öğle 4 evvel 2 sonra
Ġkindi 4 evvel
AkĢam 2 sonra
Yatsı 4 evvel 2 sonra hepsi 20 rekâtdır.
~ 23 ~
Ġkindi 4 evvel sünnet
Yatsı 4 evvel sünnet sünneti gayrı müekkede
Bunlar sünneti gayri müekkededir. Yani Resulü Ekrem bu sünnetleri bazen terk etmiĢlerdir.
Niçin: Diğerlerini terk etmemiĢtir. Onlar müekkede sünnetdir.Müekkede olanlardaki sırlar biraz evvelceki yazılarda
izah edildi.Gayri müekkede sünnetleri bazen terk, Resulü Ekrem tarafından terkedilmesi en büyük sırdır ki bu gayrı
müekkede sünnet çok mühimdir.Resul'ün terk etmesi meselesi de çok mühimdir.
Ömür boyunca bu gayri müekkede sünnetleri terketmeyenler de vardır ki bu nokta çok mühimdir. (Halvette
söylenen sırlardandır.) Ġkindi vaktindeki gayri müekkede sünnetin kıymetini zedelemeye hiç gelmez. Yatsı da
öyledir. Hiçbir sünnet namaz cemaatle kılınmaz. Kaza namazları da cemaatle kılınmaz.
Ġmam da seferi olsa, cemaatin hepsi seferi olsa seferi olarak cemaatle kılınmaz. Cemaatin hepsi seferi olsa, imam
mukim olsa cemaat namazı imamla tam olarak kılmak mecburiyetindedir. Ġmam seferi olsa, cemaat mukim olsa,
imam seferidir. Cemaat değildir. Cemaat namazı bozmadan tamamlar.
Ġkindi ve yatsı namazlarının 4 er rekât ilk gayrı müekkede sünnetlerinde 2. ve 1. inci kaidede (Ettahiyyatü) de
Allahümme salli'ler okunur. Üçüncü rekâtda tekrar subahaneke okunur. Bunlar da gayrı müekkedenin sırrının
anahtarıdır.
Resulü Ekrem'e namaz esnasında hiç vahiy nazil olmamıĢtır. Yalnız Kıblenin Kudüsten Mekke'ye çevrilmesi bir öğle
namazının farzının üçüncü rekâtında çevril emri vahyolunmuĢtur. Namazı bozmadan bütün sahabelerle birlikte
Mekke'ye dönmüĢlerdir. Bir de ikindi ve yatsı namazlarının ilk gayri müekkede sünnetlerini kılarken vahiy gelmiĢtir.
Namaz inkıtaa uğramıĢtır. O sırada Ģu ayet inmiĢtir, (söylenemez) Kur'anın içine dalan ancak onu öğrenebilir.
Bundan ötürü sünnet namazlar cemaatle kılınmaz. Sabah namazı Ģükür namazı olduğundan sünnet evveldir. AkĢam
namazı hamd namazı olduğundan farz evveldir. AkĢam namazı miraçta (Kabı kavseyn) de doğrudan doğruya
Resul'e emrolunmuĢtur.
Kabı kavseyn: Bir yay miktarı Resulü Ekrem yanaĢmıĢtır. Sabah ise miraçtan ayrılacağı zaman emrolundu.
Sonradan ayet ile bildirilmiĢtir. Bu iki namazın emri sırasında vahiy meleği arada yoktur. Doğrudan doğruyadır.
Adatı ilâhiyede değiĢiklik ve istisna olmadığı için ayetle de te'kiden Cebrail ile miraçtan sonra bildirilmiĢtir. Hakiki
namaz kılanın Resulü Ekrem'e en yakın olduğu zaman sabah namazının sünnetini kılarkendir.
Hak'la en yakın olduğu zaman, akĢam namazının farzını kılarkendir. Onun için sabah namazının sünneti ile farzı
arasında kelâm etme... AkĢamın farzı ile de sünneti arasında kelâm etme. Bunları yapabilirsen her halde Cenabı
Allah nasip eder namazın miraç olduğunu o zaman anlarsın, bize de dua edersin...
Sözümüzü dinle. KarıĢtırma... Hak'ka kasem ederim ki bu söz doğrudur. Biz lâf ile senin arana girmek selâhiyetimiz
olmadığı gibi bir hiçiz ne oluyoruz. Bu esrar ledünni hareket ve fiillere girer. Ledünni manaya değil... AlıklaĢma...
Tehlikeli sırlardır burası...
Elhamdülillah...
~ 24 ~
Namaz beĢ vakittir niçin. Bu vakitlerde ne oluyor ki en kıymetli ibadet olan namaz bu tesbit edilen vakitlerde
kılınıyor. Ve vakit de farzdır. Bunu da bilmek lâzımdır. Amma kime.. Onu bilen bilir. Fetvayı Hindide; farzın, sünnetin,
vacibin kazası olur diye bir fetva vardır. Doğrudur. Yalnız gayri müekkede sünnetin kazası olmaz diye de bir iĢaret
vardır. Bu niçindir.
Bozulan namazın kazası yoktur, iyadesi vardır. Bunu da unutma. Yukarda belirttiğimiz bu hususları daha iyi
Hicretin ikinci yılında, kıblenin Kudüs'ten Kabe'ye dönüĢünden bir ay sonra oruç
~ 32 ~
emrolunmuĢtur. Orucun bu ayda edası Ģarttır. Oruç bir îbadetdir. Bu bakımdan her gün niyet lâzımdır. Niyet müddeti bütün gecedir. GüneĢ doğduktan sonra sahih değildir.Niyet edip gündüz çıldıran veya bayılan kimsenin orucu Ģahindir.Oruç bir sırrı batındır. Oruç yemenin günahı tövbe ile sakıt olmaz. Muhtacı kefarettir. Kefaret orucu amelen farz, itikaden farz değildir. Her türlü günahın cezasını Cenabı Hak kulun kendine bırakmıĢtır. Günah inkâr ve red hududuna girerse küfürdür. Küfrün cezası Allah tarafından verilir. Yani cezası evvelden bellidir. Ġnsanda bütün esmalar tecelli ettiğinden günah, esmaları zedeler. Ġnsan böylelikle kendi kendini zedelemiĢ olur. Yalan. Gıybet. Küfretmek. Hiddet orucun mahiyetini zedeler.AkĢama kadar aç durmuĢ olunur.Ġftarı abdestli ve helâl lokma ile yapmalıdır. Oruç, insan ruh ve maddesinin ilâhi banyosudur. Cesed ile ruh tevhidini husule getirir. Oruç'da (Gulhuallahu ahad) sûresinin engin hududu içinde düĢünülürse, insanın tek oluĢu ve Hak'dan bir parça olduğunu fiilen ikrar vardır.
Orucu bozan Ģeyler hep ruha aitdir. Cesede değil,.. (Orucun mükâfatını bizzat ben vereceğim) diyor diğerlerini kim veriyor. HâĢâ baĢkası mı... Onu söylersem kibre girer ve utanmanın son basamağına inersin veyahut çıldırırsın... Ama gel kulağına söyleyim: Resulü Ekrem 9 ramazan oruç tutmuĢlardır, iğne, kulağa Ġlâç. Yaraya ilâç. Bunlar orucu bozmaz. Cesedi ile birlikte olanlar için söylenmiĢtir, imamı Azam'a göredir bu söz. Ġmamı Yusuf imamı Muhammed'e göre orucu bozmaz. Bunlar fetva değildir. Orucu bozan Ģeyler hep ruha aittir, cesede değil-
Oruçlunun ağız kokusu Allah indinde misk kokusudur.
1-Ay göründüğü zaman baĢlar. 30 gündür.
2-GüneĢ doğmadan baĢlar batıncaya kadar oruç devam eder.
3-Sabah namazı ve akĢam namazı için kâfi zaman tayin edilmiĢtir.
Kablel tuluğ, kablel gurub. GüneĢ doğmadan evvel, güneĢ batmadan evvel zaman kat'idir. Böyle olduğuna göre kazası yoktur. Öğle. ikindi. Yatsı. Onların zamanları. Resulü Ekrem tarafından tesbit edilmiĢtir. (Medine'de) Mekke'de yalnız sabah akĢam namazları vardı. Diğer namazlar Medine'de bildirilmiĢtir. (Ara namazları diye). Bu ara namazları ne demektir. Neyin arasıdır. Dünyanın her tarafında sabah ve akĢam vardır.Fakat öğle. ikindi. Yatsı vakitleri yoktur. Kutuplarda meselâ...Onun için kablet tuluğ. Kablel gurub buyurulmuĢtur. (badel gurub)değildir dikkat.Sebep. Vaktin kısa çok az oluĢudur. Orucun güneĢin doğup batmasına bağlı olması ve bu kısa zamanın hakikatini ilân eder. Onun için (Vakit farzdır). Bu kısa zamanın kazası yoktur demektir. Diğer öğle. ikindi. Yatsı namaz vakitleri uzundur. Vakit çoktur. Orucu (ilel leyl) geceye kadar tamamlayınız. AkĢam namazı kılındıktan sonra açılır. Namazı kıl. Sonra orucunu aç. Oruçlu kimse; Unutarak Yer. içer. Cima ederse orucu bozulmaz, ister farz oruç, ister nafile oruç... Niçin.. Yine birĢey yemekte olan bir kimseye sen oruçlusun dense, fakat oruçlu olduğunu hatırlamazsa orucu bozulur. (Hindiyye). TaĢ. Toprak gıda olmayan Ģey yutsa oruç bozulur. Kefaret lâzım gelmez.Cima zorla olursa kadına kefaret lâzım gelmez. Erkeğe kefaret lâzım gelir, isteyerek olursa kefaret olur. Zevk = Cesede aitdir. Telezzüz = Ruha aittir. Lezzet duymak...Ġhtilâm, rüyada ruhun yardımıyla ceset ihtilâm olur. Normal birleĢmede ise nefis yardımıyla boĢanma olur. Ruhunu cesedinden ayıran rüyada ihtilâm olmaz.Teyemmüm=Sabah akĢam vakitleri için geçerlidir. O vakitlerin kazası olmadığından diğer namazların kazaları olduğundan teyemmüm yapılamaz.Su muhakkak lâzımdır.Bir secde ayeti vardır. Onda tehiri caiz değildir. Onda da abdestin yoksa hemen teyemmüm yaparak secde yaparsın. Tilâvat secdesi : Essemî ile ruha farzdır, Ġbadet secdesi :Ruh ve cesede farzdır.ġükür secdesi : Cesede farzdır. Ruha değil. Rahim ve El Gani isimlerine tazimdir. Vahiyde bazen Cebrail arada yoktur. Ayetlerin bazılarının anahtarıdır bu söz.
~ 33 ~
Dünyanın bir tarafında gece iken diğer tarafında gündüzdür. Bunun sebebi hikmet ve yaratılıĢı öyle oluĢu nedendir.Gece ve gündüz malûm. Fakat burada gece iken, meselâ Amerika'da gündüz. Buna göre (Kadir gecesi) nedir. (Leyletül Kadir) ayeti kerimesinin hakikatini bilmek lâzımdır. Resulü Ekrem'in Kadir gecesini Ramazan ayının felân gecelerinde arayın buyurmaları (Gecelerinde) cemi olarak kullanılmıĢtır. Sonra (Arayın). Ne aranacak. Bunu da bilmek lâzımdır. Ramazan ayı muhtelif ay ve mevsimlere tesadüf etmektedir, Sabit değildir. Sabit olan ay mıdır, (Ramazan ayı) mıdır? Ramazan, Kur'ana göre: Ay göründüğü zaman oruç baĢlar. Tekrar küçülüp kaybolup da göründüğü zaman biter. Oruç müddeti güneĢin tuluğundan evvel baĢlar, gurub ettikten sonra biter. Bu müddet dünyanın muhtelif yerlerine göre değiĢir. Fakat Ramazan kamere göre olduğundan değiĢmez. O halde Ramazan dünyanın her yerinde aynı zamanda biter. Bu durumda gece burada gündüz orada meselesi ortadan kalkar. Bugün takvime göre oruç tutulmaktadır. Bundan dolayı da birçok veballer ortaya çıkmaktadır. Bugün 19.6.1985 ÇarĢamba Suudi Arabistan'da ay göründü ve bayramdır. Mısır'da bayramın 3.cü günüdür. Ankara'da takvime göre bugün arifedir, millet oruçludur...Bayram ise : Oruç haramdır. Değilse : Bayram yapanlar bilerek oruç yemiĢlerdir. Burada Kadir Gecesi diye yalvarıyoruz. Amerika'da bu anda gündüz. Onların Kadir gecesi ne zaman. Cevap isterim. Sen biliyor musun hoca : Evet Ģüphen mi var. Sen bütün sene her gece uyuma uğraĢ bulursun. Gafletde olursan o seni bulur. Yahu köpekler. Hayvanlar. Horozlar kadir gecesini biliyor da ses çıkarmıyorlar. Sen güya adamsın, niçin bilmiyorsun Kadir gecesini. Hem bulup da ne yapacaksın. Sen daha Ramazan'ın ne zaman baĢlayıp ne zaman bittiği meselesi içindesin. Bunu hallet evvelâ... Ne ben senin yüksek makamına çıkabilirim. Ne de sen o kibir makamından aĢağıya zemin katına inmeye cesaret edemezsin. Bu gibilerle konuĢmak, birĢey anlatmak akıllarına sokmaya çalıĢmak çölde su aramak gibi zor birĢeydir. Bütün bu Ramazan takip ettik. Köpeklerin bağırmadığı bir geceye tesadüf demedik... Dünyanın ne tarafında olursan ol Kadir gecesi bütün dünyada bulunan köpekler bağırmazlar. Bağırmamalarının sebebi nedir? Bilir misin. Tabii hayır. Evvelâ köpekler niçin bağırırlar onu biliyor musun tabii ona da bir hayır. Bunları öğren sonra niçin bağırmadıklarını anlayabilirsin belki...Bağırmak ne demektir: Leylek yuvasına geldi mi lak lak eder yere konduğu zaman kat'iyyen lak lak etmez. Karga yerde ötmez. Köpekler bağırıyorlar. Kadir gecesini gizliyorlar o halde... Kadir suresinde (Matlail fecr) lâfzı vardır. (Fecir açıldığı zaman kadar) demek ki gece yavaĢ yavaĢ güneĢin doğması ile gidiyor ve bu gece ile beraber melâikeler de çekiliyorlar. Burasını anlamak lâzımdır. Sana bu yolda klavuz olanın bunu bilmesi lâzımdır. Bilmezse o yalancıdır. Yukarıdaki küçük bilmece Ģeklindeki soruları hallettiğin zaman Kadir gecesinin dekoru çizilmiĢ olur ve Kadir gecesi nedir anlarsın. Tabii bu iĢ merak iĢi değildir. Bilmek kavuĢmak meselesidir. Bu gibi sır diyelim bilinmemesi insandaki merak düĢüncesidir ki, merak bazı yerlerde küfürdür.Manevi yolun trafiğine uygun değildir. Merakını tatmin edemeyen münevver dinsiz olur.
Merakını tatmin edemeyen dindar saplanır kalır yobaz olur.Bu merakdan istifade yolunda olanlar da bugünkü asırda çok mürĢit,Ģeyh, vesaire zümresini teĢkil eder.Hakiki Veli Allah'ın himayesindedir. Ona kimse ne söz, ne tesir ne de eziyet edemez.
Hacı BektaĢ-ı Veli
Hacı Bayram-ı Veli
Hacı ġaban-ı Veli
Göster bana kim düĢman dost, zalim hükümdar, kim onlara saldırmıĢtır göster.(Biz) geceden gündüz ıĢığını çekeriz. GüneĢ de karar kılacağı yere kadar koĢmaktadır. (Ayet). "Gece'den gündüzü çekeriz." o halde esas gece mevcut, sabittir. Ona ıĢık veren gündüz oluyor. GüneĢ de bu iĢi yapmaktadır. Karar kılacağı yere kadar koĢmaktadır. KoĢmak kelimesi bir yere varmak için, bir emri yerine getirmek için kendiliğinden değil, iĢin içinde emir vardır. Onun da sonu vardı.KoĢmakda, yorulmak , durmak manası gizlidir. Fanidir demektir. O da muvakkatdır. Halbuki (Kamerin devri için de konaklar tayin ettik. Ona biz vazife vermek içindir. Konak tayin etmek o da her devrin sonunda kurumuĢ hurma gibi kalır.) Burada bir iĢin baĢlaması neticesi ve tekrar baĢlaması manası vardır. Ve mana da odur. Ne güneĢ aya yetiĢebilir. Ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir küre içinde yüzer. Oruç sayılı günlerdir. 29-30 dur. Bu, ayın görünmesi ile baĢlar büyür tekrar küçülmeye baĢlar kaybolur. Görünmesiyle Ramazan bitmiĢ olur. Ay dünyanın her tarafında aynı zamanda görülür. O halde Ramazan her yerde aynıdır. Yalnız orucun müddeti güneĢe göredir. GüneĢ doğmadan baĢlar batıncaya kadar. Bu gece burada Kadir gecesidir. Meselâ: Amerika'da gündüzdür. Orada Kadir gecesi ne zamandır. Vakit nasıl güneĢin doğması ve batması arasında takdir ediliyorsa bu da aynıdır. Halbuki dünyanın
~ 34 ~
her tarafında ay görünür. (Biz geceden gündüz ıĢığını çekeriz.) (Geceden gündüzü çekeriz) değil. 8.4.1988 Cuma
*Yukarıdaki Yazı: M. Derman'ın Allah Dostu Der ki...
YazılmamıĢ Sırların Ġlki
Yazılacak Sırların Sonu (5. Cilt) Kitabından alınmıĢtır.
YAZILMAMIġ SIRLARIN ĠLKĠ YAZILACAK SIRLARIN SONU***** mutlaka oku 17 Nisan 2011 Pazar, 10:11 tarihinde AĢuk ĠLe MaĢuk tarafından eklendi
YEMĠN: Ġnsanın mânevî varlığının, lekesiz, dürüst köĢesinden hakikati söylemenin en büyük mukaddes Ģâhid olarak gösterdiği kelâmdır.
Bütün insanlarda bu mevcuttur.
Sözle, hareketle, iĢaretle tezâhür eder.
En asil kudsalından baĢlıyarak muhtelif Ģekil ve sözlere bürünmüĢtür.
Bu da insanların inanma ve inanmamanın çarpıĢması neticesi husu...le gelmiĢtir.
Hâlbuki bu çeĢitlerinin hiçbiri hakikat değildir.
ÎSLAMDA YEMĠN ise…
ĠSLAMDA YEMĠN:
Allah'ı Ģâhid tutarak yâni onun görücü, iĢitici, her yerde hazır ve nazır olduğunu, sana senden yakın bulunduğunu, kendinin onun halkettiğini, rızkını, her Ģeyi onun verdiğini, onun mahlûku olduğunu, kâfi olarak bilip iman ederek: Söz vermektir.
Doğruyu söylemektir. Hareket etmektir.
Yeminde insanı küfür, isyan ve cehenneme götürecek ve hayatta iken bile zelil ve hüsrana, helâke götürecek taraflar olduğu gibi,
Söylenmesi doğru olmıyan büyük bir sırr-ı ilâhî de gizlidir.
Dindar olanlar bile bunun tamamiyle farkında değillerdir.
"Sık sık yemin edenlerden kaçınız." Hadis.
Çok insanlar : "Vallah, Billah" lâfızlarını ağızlarından eksik etmezler.
Bu en büyük yemin ve en tehlikeli lâfızdır.
Mânâsı Ģudur:
O Allah var ya O büyük, bütün sonsuz kâinâtı muhittir.
ġah damarından daha yakındır.
Her yerde hazır ve nazırdır.
Es Semiğ ve el Basirdir.
Ondan hiçbir Ģey gizli değildir.
Her Ģeyin yaratıcısı olan O’nda erir yok olur.
―O’NUNLA BĠRLĠKTE SÖYLERĠM KĠ‖ demektir.
―O’nu zorla kendime ortak ederek birlikte söylüyorum!‖ demektir.
"ALIġ VERĠġTE, VESAĠREDE YEMĠN ETMEK. MALA KĠYMET VERMEĞE GĠDERSE BEREKETĠ MAHVETMEĞE EN BÜYÜK SEBEBDĠR." Hadis.
Yemin bir defa kendi varlığını Ģâhid tutarak yapılır.
Bir de Ģâhid tutarak yemin yapılır.
Aralarında azim fark mevcuttur.
Cenâb-ı Allah; Yıldızların mevkilerini, geceyi, bir yıldızı, âhiret gününü, kıyameti Ģâhid tutarak yemin eder.
Resûlullah Efendimiz: ―Ruhumu yed-i kudretinde tutan Allah’ıma kasem ederim ki...‖ (Allah biliyor ki) demektir.
Bir de Cenâb-ı Allah Zâtı Ahadiyeti üzerine yemin eder.
Bu azim bir yemindir.
Bunda Ģüphe eden bile kâfir olur. Tövbesi yoktur.
~ 36 ~
"Yalan, Yalancı ġâhidlik" en büyük Allah'ı inkârdır.
Ebu Cehil’in azabından fazla azaba insanı dûçar eder.
―HAYATINIZA BĠLE MAL OLSA, YALAN SÖYLEMEYĠNĠZ! YALANCI ġÂHĠDLĠK YAPMAYINIZ!‖ Hadis.
Doğru olarak Ģâhidlikte bile yemin etmeyiniz!
Kendinizi ve size sizden yakın olanı örselemiĢ olursunuz.
Hakiki insan yalan söylemez, bilmez...
Ancak mühim, hayatı ailevî, vatanî, meselelerde hakiki adâlet divanları size yemin teklif edildikte :
―ALLAH'IM ġAHĠDDĠR O MUHAKKAK BĠLĠYOR KĠ, SÖYLEDĠĞĠM DOĞRUDUR. ĠÇĠNDE ZERRE KADAR ġÜPHE YOKTUR‖ tarzıdır. Buna çok dikkat etmek lâzımdır.
ġimdi ise: ―Namusun‖ üzerine yemin oluyor.
"Namus" nedir ki acaba?..
ġaĢırmayın dinleyin: "Namus" târif edilemez.
Her Ģahsın düĢüncesine göre izah edilemiyen bir Ģey ifâde eder.
Namus: Hakk’ın önünde kıl kadar bile olsun hakikat olan her Ģeyden hareket, fiil, söz, düĢünce olarak sapmamaktır. Doğruluğun gayesi demektir.
Lügata bakarsanız: ―ĠFFET, ĠSMET, NEZAHAT, EDEB, HAYÂ, DOĞRULUK‖ gibi fezail-i insaniyetin hulâsa-yı maânisini câmi bir kelime-yi mukaddese muttasıfı beynennas daima aziz ve muhterem olur.
Bundan baĢka: Melâike, vahiy, arapçada ve farsçada aynı kelime mevcuttur.
"Cebrail" namusu ekber ismi verilir. Doğruyu hakikati getirdiği için...
Bazı kimseler... Yemini âdeta fiili, hareki, lafzı olarak ağzında sakız yapmıĢtır.
―VALLAH BÎLLAH‖ kelimeleri herkesin ağzında mütemadiyen söylenmektedir.
Bu lâfız çok tehlikeli bir sözdür.
Söylemek doğru değildir.
Mânâsı: ―O Allah var ya bütün sonsuz kâinâtı muhittir. ġah damarından bana daha yakın olan O'nda erir yok olurum. O'nunla birlikte söylerim ki!― demektir.
Bazı kimseler değil aĢağı yukarı herkes:
1- Allah canımı alsın ki,
2- Çocuğumun ölüsünü öpeyim ki,
3- Allah kahretsin ki,
~ 37 ~
4- Hayrını görmiyeyim ki,
5- Anam avradım olsun ki, (anamla zina yapayım demektir)
6- Kur'ân'a el basayım,
7- Orospu çocuğu olayım ki,
Gibi sözlerle yemin edenler çoktur.
Bunların hepsi küfürdür.
Tehlikelidir, hakiki Ġslama...
Ġnsanı kâfir yapar dikkat!..
Bu gibi lâkırdılar diğer dillerde yoktur.
Yalnız bizim ülkemizde vardır.
BaĢka dillere tercüme edilse bile mânâsını bir türlü anlıyamazlar.
Hıristiyanlarda: Put üzerine, Hazreti Ġsa'ya ve Ġncil'e dayanarak yemin ederler.
Bu üç Ģey Ģâhid olsun ki, doğruyu söylüyorum tarzındadır.
Ġslâmiyetten evvel eski Türkler de yemin bir türlü idi.
"Gök Tanrı Ģâhid olsun!‖
ĠĢte o kadar...
Bazı Türk kabilelerinde de: Avrat, at, kılıç üzerine yemin ederlerdi.
Bu da Ģu tarzda olurdu:
―Bu üç Ģeyin kudsîyeti üzerine muhakkak doğru söylüyorum!‖ Ģeklinde idi...
Hakiki islâm da her Ģeye yemin etmez.
Çünkü yalan söylemez.
Yemin teklif edilirse:
―Ruhumu yed-i kudretinde tutan kul olduğum ―ALLAH‖ Ģâhid olsun ki, doğruyu söylüyorum!‖ iĢte o kadar...
Kur'ân-ı Kerim'de ― و‖ harfi vardır.
Bir çok âyetlerde bu harfle haĢlar.
Bu ― و‖ bir nev'i yemindir.
~ 38 ~
―Bu doğrudur. Buna Ģüphesiz inanın!‖ mânâsını taĢır...
.Kat'iyet. Doğruluk, hakikat ifâde eder ‖و ―
و و و و و و و
7 tane VAV... Büyük olan kudsî olan bu hakikati ifâde eder.
Eski hattatlarımız bunu gâyet güzel levha hâlinde yazmıĢlardır.
ġu Ģekilde:
Bu imanın en büyük yeminin yazı halinde ifâdesidir.
Bu yedi ―VAV‖ın ayrı ayrı mânâları vardır.
Bu husus sırdır.
Bunu bilen de vardır.
Bu sırda tek ―VAV‖ hâlinde hattatlar tarafından yazılmıĢtır. ġekil bir iĢarettir. Asıl ondaki mânâdır.
.ı herkes bilmez'‖و ― daki bu وللا
Büyük velîlerin bilgisi hududu içindedir.
Bizler bilemeyiz...
ة ة ― ‖حول ― lar ‖و ― buradaki الحول والقو ın Zât-i Âhadiyete ait olduğunu bunda mânen elde edilebilecek insanoğlu için'‖قوbüyük mânevî kudret, mârifet, tasarruf, kerametin anahtarı olduğu ifâde edilmiĢtir.
Diye büyük velîler ifâde etmiĢlerdir..
Ġsm-i Azam'a da buradan varılır...
Velhasıl yemin insanlar arasında doğru olup olmayanın tefriki için yapılır.
O hâlde ―Doğru‖ hakikattir. DeğiĢmeyen ilâhî bir mihenktir.
Allah'a inanan doğrudur demektir. Kuldur.
Kul doğrudan baĢkasını ne yapar ne söyler!
O hâlde, böyle insanlar arasında yemin olmaz. Yapılmaz.
Ondan Ģüphe edene doğruyu anlatmak, öğretmek ispat etmek lüzumsuzdur.
~ 39 ~
―Benim söylediğim doğrudur!
Ġnanmak sana kalmıĢtır!‖ ... Kâfidir.
Hadiste Resûl-ü Ekrem Ģöyle buyuruyor :
"Helâk olacağınızı bilseniz yalan söylemeyiniz."
Yalan söylemeyenin bir Ģeyin yalan ve doğru olduğunu ispata Allah yanında lüzum yoktur.
Allah Âlimü’l- Habirdir.
Her Ģeyi bilir. Açığı da, gizliyi de, doğruyu da, eğriyi de, yalanı da...
Yemin etmek hakiki kula yaraĢmaz...
Kime neyin doğru veya yalan olduğunu ispata çalıĢıyorsun...
ġâhidlik de aynıdır.
―Gözle gördüğünü, kulakla iĢittiğini, hakikatini ortaya çıkarmak için çalıĢan, Hakk’ın kanunuyla hüküm verecek makamlar huzurunda söylemek.‖
ġâhidlik diye târif edilir...
Ġslâmda 4 Ģâhid esastır.
4 kiĢi aynı Ģeyi söylerse zâhiren Ģâhidlerin söylediği doğru ve hakikât olarak kabul edilir.
3'ünün doğruyu söylediği, birinin de yalan söylediği anlaĢılsa bile, 3'ü iftira makamına düĢerler...
Bu 4 kiĢinin de aynı hadisede görmesi, iĢitmesi, bulunması Ģarttır...
Tek Ģâhid olursa o zaman yemin teklif edilir.
Bu yemin de adâlet makamında huzurunda olur ki, Ģâhid adâlet makamı olur o zaman...
Yalanı hakikât diye Ģâhidlik eden yemin eden kimse küfürdedir. Kâfirdir. Kâfir, Hakk’ı hiçe sayan Allah'ı inkâr eden demektir.
Bazıları kâfir Ģeytan diye söylerler.
ġeytan kâfir değildir, Hakk’a inanmıĢ onun meleğidir.
Kendisi bir vazife ile mükeilefdir.
LÂNET:
~ 40 ~
Kur'ân-ı Kerim'de, "ġeytan" müfred olarak, meleğin üzerine aldığı vazifenin ismidir.
Cem’i olarak geçen lâfız ise insanlar arasında geçen fenâ, kötü, Hakk’ın men ettiği arzu hilâfına olan fiillerdir.
LânetlenmiĢ fiillerdir. Hareketlerdir. ĠĢlerdir.
ġeytan yaptığı bu iĢlerden dolayı mes'ul değildir.
Fiilleri yapan insanlar bunlardan mes'uldürler...
ġeytana küfredilmesi de küfürdür.
Lânet edilir. O kadar.
O da Hakk namına, bu da Ģahsına değil, yapacağı vazifelere yaptırdığı fenâ, kötü iĢlere lânet edilir...
ġeytan olmasaydı:
Hakk’ın cennet ve cehenneme halk etmesindeki murad belli olmazdı...
ġeytan Cennet'te Havva'yı kandırmıĢtır.
Menedilen meyveyi yedirmiĢtir.
ġeytan niçin Âdem'i kandırmadı da Havva'yı kandırdı.
Bu büyük bir sırdır.
Hakk’ın muradının âdeta bir kanunudur.
ġeytan Âdem'e secde etmedi.
Havva'ya secde meselesi mevzuu bahis değildir.
Bazı kabahat gibi görünen Ģeyler bazı hakikat ve sırların örtülmesi içindir.
Yalan bundan dolayı Ġslâm'da haramdır.
Hatta Ģirktir. Niçin Ģirktir?
Yalan bu büyük bir meseledir.
Havva'ya hususî bir ruh nefedilmiĢtir.
"Tek candan" "Nefsin vahidetin".
Bu husus ruhtan ötürü : ―Cennet anaların ayağının altına serilmiĢtir‖ bu hususî ruhtan ötürü.
Analara süt verilmiĢtir.
Analara göz yaĢı verilmiĢtir.
Hay Tezgâhı verilmiĢtir.
Bazı ibâdetler, bazı uzvî sebepler perdesi altına gizlenerek kadına bağıĢlanmıĢtır.
~ 41 ~
Hayızlı kadınlara namaz bağıĢlanmıĢtır. Kaza etmez.
Oruç değil. Kaza eder.
Bu bağıĢlamada büyük bir sır gizlidir.
Hayız perdesi altında, hayız olan kadın, bittikten sonra gusleder.
Bu cünüplük guslu değildir.
Cima’ yapmamıĢtır.
Bu gusül nedir bilir misin? Bilmezsin. Bilme daha iyi...
Cuma namazı kadınlara farz değildir.
Kadınlardan imam olmaz.
Peygamber, Nebi gelmez.
Hakk perdelerinden mahremiyet, setr-i avret kadınlaradır. Hakk’ın en büyük yarattığı kadındır.
Amma bunun ne olduğunu kimse idrak edememiĢtir.
Ġdrak eden de söylememiĢtir.
Söyleyemez de...
―Kadın Ģeytandır!‖
―Kadın insanı baĢtan çıkarır!‖
Bunlar lâkırdı değildir.
Hakikât değildir.
Zayıf, sapık kimselerin sözüdür.
Bunda da bir Ģey ifâde edilmektedir...
Rüyada bile Ģeytanın temessül edemeyeceği nesneler Ģunlardır:
1- Bulut
2- Su
3- Horoz ―Muayyen bir cins horoz, her horoz değil.‖
Kadınlardan bundan dolayı ―Nebi‖ peygamber gönderilmemiĢtir. Nebilik muvakkattir.
Kadının iĢi ise muvakkat değildir.
Hakk’ın en çok kıskandığı duygu da anaya verdiği ana Ģefkatidir.
Hafaza melekleri ana yolundan bahĢolunur insanlara...
Zifafta erkeğin kılacağı 2 rekat namaz bunun içindir.
Bu bahis çok derin sır deryasıdır. Uzundur.
Daha bildiğim kadar söylersem çıldırmak iĢten bile değildir.
~ 43 ~
Kadına eziyet edenin sonu hüsrandır.
Bunu unutma!.. O kadar!..
Resûl-ü Ekrem : ―Bana 3 Ģey Hakk tarafından sevdirildi.‖ Buyuruyor.
―Sevdim!‖ demiyor,
―Sevdirildi‖ bunda ince, gizli bir emir ve mecburiyet vardır.
―1 - Kadın
2- Güzel koku
3- Gözümün nuru namaz!‖
Bu basit bir söz değildir. DüĢünmek gerek!..
Namazın bağıĢlandığı hiç bir makam yoktur.
Yalnız kadına hayız zamanında bağıĢlanır...
ġunu da unutma!
Kadındaki "fadıl" erkekten 7 misli fazladır.
Bunu anlatmak çok zordur.
AraĢtır, âlimlerden sor! Kitap karıĢtır. Öğren!..
Ben anlatamam!..
ġunu da unutma!..
Kadınlardan büyük velîler gelmiĢtir.
ġimdi bile vardır...
Hazreti Adeviye, Tilmizeyi Sakâfi, Gül Hatun = Evliyâ kadın, Kar Yağdı Sultan, Lohusa Sultan...
Daha yüzlerce, binlerce Hakk’ın perdesi altında gizli...
Evliyâ kadınlar kimseden himmet almazlar.
Onlara Hakk tarafından kendilerine verilir.
Temizlikleri, iffetleri, ibâdetleri Hakk’a ve Resûle bağlılıkları yüzünden...
Velhasıl yemin; Allah'ı Ģâhid tutarak onunla birlikte doğruyu söylediğini sözle ifâde etmek ve bildirmektir.
Yemin ederken abdestli olmak, düĢünülürse farzdır.
Abdestsiz yemin de Hakk’a karĢı hürmezsiziik vardır.
~ 44 ~
Bu hususa çok dikkat edilmelidir.
Hakiki mü’min yalan söylemez.
Yalan söyleyen hakiki mü’min de yoktur.
O hâlde Ģüphe ve vehim mü’min iĢi değildir.
O zaman yemin edecek mesele kalmaz...
"Allah'ım Ģâhiddir ki, söylediğim doğrudur!".
Yemin tarzı en doğrusudur.
"Sık sık yemin edenlerden kaçınız!"
ĠĢte Resûl-ü Ekrem'in hadisi budur.
Aynı zamanda : «Kaçınız da siz de, sizden kaçılacak duruma düĢmeyiniz!» demektir.
Sözümüz burada bitti!
Hakk doğru yolda yürümenize yardımını esirgemesin.
Bu da duamızdır.
Hakk kabul ederse...
ĠnĢâallahı Rahmân...
KELĠMELER :
YEMĠN : Sözü Allah'ı (C.C.) zikrederek kuvvetlendirmek. Kasem. * El tutuĢarak, Allah'a bağlılıklarını bildirerek, Allah'a ve birbirlerine söz vererek ahitleĢmek. * Mübarek. * Sağ taraf, sağ el.
Mukaddes : (Kuds. den) Takdis edilmiĢ olan. Temiz ve pâk. Noksan ve kusurdan müberra ve uzak olan. Her çeĢit noksan, ayıp ve kusurlardan münezzeh ve uzak olan. Kudsi.
Muhit : Ġhata eden. Etrafını kuĢatan, çeviren. * Etraf. Çevre. * Büyük deniz. Okyanus. * Mc: Büyük âlim.
Es Semiğ : Es Semîu : Her sesi ve sessizliği iĢiten ve duyan. Mutlak duyucu olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
El Basir : El Basîru : Vâkıf-hâbir-âĢinâ-hâzır-nâzır olarak açığı ve gizliyi gören... Mutlak görücü ve basîretin sahibi olan ALLAH-U ZÜ'L-CELÂL.
Namus : Irz, iffet, edeb, hayâ. * ġeriat. * Melâike. * Ġrade-i Ġlâhiyenin tecellisi. * Nizam. * Emniyet ve istikamet gibi faziletlerin muhassalası olan pek kıymetli haslet. * Bir kimsenin mahrem, gizli esrarı olup iĢleri ve hallerinin iç yüzüne vakıf ve muttali kimseye denir. * Hayırlara ait gizli hâllerin hâmil ve vâkıfı olan. Bu mânada Cebrâil Aleyhisselâm'a ıtlak olunur. Sair melâikenin vâkıf olmadıkları vahyin sırlarına vakıf ve mahrem olması cihetiyle ona namus-u ekber denilmiĢtir. * Hâzık. * Mahir. * Av ve tuzak. * Nemmam mânâsiyle fitneci ve koğucu. * Birisinin hilesine siper ettiği Ģeye ve arslan yatağına da bu mâna verilmiĢtir. * Temizlik, doğruluk.
ĠFFET : Namus. Temizlik. Perhizkârlık. Nefsi behimî temayüllerden men etmek. Helâla razı olup haramdan kaçınmak.
~ 45 ~
ĠSMET : Günahsızlık, mâsumluk. Günahlardan kaçınmak melekesine sâhib olmak. Suçsuzluk. * Peygamberlik vasıflarından birisidir. Peygamberler (A.S.), hiç bir zaman gizli, âĢikâr herhangi bir ma'siyete yaklaĢmazlar; bütün kusur ve hatâlardan ve Ģâibelerden müberrâdırlar.
Fazilet : Değer. Meziyet, iyilik, ilim ve iman, irfan itibarı ile olan yüksek derece. Dinî ve ahlâkî vazifelere riayet derecesi. Fazl ve hüner cihetiyle olan yüksek derece. Bir Ģeyin baĢka Ģeylerden cemal ve kemal ve fayda cihetiyle üstünlüğü, müreccah olmasına sebep olan keyfiyet.
Kur’ân-ı Kerîm’de insanın yaradılıĢı hakkında bir çok haberler olduğu gibi.
Terkib ve yaradılıĢ malzemesi olarak da malûmat mevcuttur.
Bu âyet-i kerîmelerde üç esasın tecellîsi gizlidir :
1- Allah’ın murad ve arzusu.
2- Bildirdikleri.
3- Allah’ın kudreti. Gücü.
YaradılıĢta, mekânda bulunan malzeme olarak bildirilenler ġunlardır:
1- Tıyn : Sıcak çamur. ―Lav‖
2- Salsal : AteĢte yoğrulmuĢ gibi sıcak kuru çamur.
AteĢte yoğrulmuĢ yani yanmıĢ kızgın ve yek diğerine yapıĢmıĢ kuru "maden kömürü yandıktan sonra yekdiğerine
yapıĢmıĢ gibi."
Lavın soğuması, suyunu kaybettikten sonra âdeta sünger manzarası almıĢ gibi.
3- Hame : SûretlenmiĢ neĢv ü nemâya uygun kara balçık.
4- Turab : Bugünkü toprak.
Yani yukarda zikredilen safhaların sonunda zamanla intikale uğramıĢ.
Münbit hale gelmiĢ toprak...
Bu duruma göre bu devirde canlı ve nebatat var demektir.
Bunlardan baĢka da Ģunlardan bahsedilmektedir.
1- Nutfe = Meni.
2- Alaka = PıhtılaĢmıĢ Kan. Burası çok mühimdir.
3- Su = Min Maa.
4- Tek Bir Can. MÎNNEFSĠN VAHĠDETÎN.
5- Müsbet. Menfi. DiĢi. Erkek ―Zevceyn‖
ġimdi bunların geniĢletilmesine geçelim:
1- "ĠZ KALE RABBÜKE LĠLMELAĠKETÎ ĠNNÎ HALĠGUN BEġEREN MĠN TIYN"
خالق بشرا من طن ك للملئكة إن إذ قال رب
---―Ġz kale rabbüke lil melaiketi inni halikum beĢeram min tiyn : Rabbin meleklere demiĢti ki: Ben muhakkak
çamurdan bir insan yaratacağım.― (Sâd 38/71)
~ 48 ~
"Cenâb-ı Hakk Meleklerine söyledi. Ben sıcak çamurdan insan yaratacağım!".
―Allah'ın Murad ve Arzusu.‖ "Ġstikbalde"
Burada "Tıyn" sıcak çamur.
Arz teĢekkül ettiği zaman sıcaktı.
"Tıyn" Burada ―Lav‖'dır.
Bu âyette murad vardır.
Ġstikbalde yaratacağım.
"Tıyn" de evvelden yaratılmıĢ mânâsı vardır.
Tıyn mevcuttur.Hakk’ın kün emriyle yoktan var olan kâinâtta...
Aradan uzun yıllar geçti.
Tıyn değiĢti. Soğudu.
Arzın kabuğu husül buldu.
"Kant-laplace" Nazariyesi.
Mekânsızlıktaki oluĢları, mekândaki zaman ölçüsüne vurduğumuz zaman, milyarlarca yıllar ortaya çıkar...
En basit olarak, elektrik ve ziyânın saniyedeki sürati üçyüzbin kilometredir.
Bunu mekânda zaman ölçüsü olarak bir an olan saniye ile ölçmek aczi derecesine düĢtüğümüzün, kimse farkında
değildir.
Mekânda herĢeyin, her varlığın, her maddenin bir oluĢ müddeti vardır. Dünyada her Ģey bu müddet ile mütalâa
hududuna girer.
2- "VE LAKAD HALAK NEL ĠNSANE MĠN SALSALĠN MĠN HAME ĠN MESNUN."
"Ġnsan Salsal'den halk ―Edildi‖"
Neden halk edildiği bildiriliyor.
سنون ولقد ن حمإ م خلقنا اإلنسان من صلصال م
---― Ve le kad halaknel insane min salsalim min hameim mesnun : Andolsun biz insanı, ―piĢmiĢ‖ kuru bir çamurdan,
ĢekillenmiĢ kara balçıktan yarattık.― (Hicir 15/26)
"HALAKAL ĠNSANE MĠN SALSALĠN KEL FEHHAR"
―Yaratacağım‖ Murad ve arzusunun haberi.
ار خلق اإلنسان من صلصال كالفخ
---― Halekal'insane min salsalin kelfahhari. : Allah insanı, piĢmiĢ çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.― (Rahmân
55/14)
Ġnsanı ateĢle yoğrulmuĢ gibi kuru çamurdan ―Yarattı‖.
Çamuru halk etti ondan sonra yarattı.
Malzeme bildiriliyor. ―Kudret‖
Burada "Salsal" sıcak kuru çamur, ―soğumuĢ lav‖.
3 — "HAME" biçim verilmiĢ, sûretlenmiĢ neĢv ü nemâya uygun karabalçıktan ―Yarattık‖ "Kudret".
~ 49 ~
"MĠN HAMEĠN MESNÜN"
Arz teĢekkül etmiĢ.
Her Ģeyin olabileceği bir kıvama gelmiĢtir.
Ġlk evvel bu devirde:
"HALAKAL CANNE MĠN MARĠCĠN MĠN NAR".
ار ن ن ارج م وخلق الجان من م
---―Ve halekalcanne min maricin min narin. : Cinleri öz ateĢten yarattı.― (Rahmân 55/14)
"Cini hâlis alevden yarattı"
Cinler insandan evvel halkedilmiĢtir.
Ġlk devrin iklimine uygun arzda, insan yaratıldığı zaman iklim değiĢmiĢti.
"HAME" teĢekkül etti.
O zaman cinler görülmez oldu.
Buharın soğukta görünür, sıcakta görünmez olduğu gibi; vasat değiĢtiği için "NAR" dan yaratılan görünmez oldu.
4 - KEMESELÎ ÂDEME HALAKAHÜ MÎN TÜRABIN.
Âdemi topraktan ―Yarattığı‖ gibi.
"TURAB" toprak.
Bugünkü toprak:..
كونإن مثل عسى عند للا كمثل آدم خلقه من تراب ثم قال له كن ف
---―Ġnne mesele iysa indellahi ke meseli âdem, halekahu min türabin sümme kale lehu kün fe yekun : Allah nezdinde
Ġsa'nın durumu, Âdem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona «Ol!» dedi ve oluverdi.― (Âl-i Ġmrân
3/59)
Hülasa olarak:
1- Tıyn : Sıcak çamur ―Lav‖.
2- Salsal : Kum çamur. Kelfehhar : ―SoğumuĢ Lav‖.
3- Hame : Karabalçık. SûretlenmiĢ neĢv ü nemâya uygun kara toprak.
4-Turab : Toprak. Bugünkü toprak.
Bunlardan baĢka yaratılıĢ malzemesinin cinsleri bildirildikten sonra harcı, içine giren diğer nesneler geliyor.
5- Su : Min mâ .
"VALLAHÜ HALAKA KÜLLE DÂBBETĠN MĠN MÂ "
ن ومن مش على رجل ن مش على بطنه ومنهم م ن اء فمنهم م خلق كل دابة من م مش على أربوللا ن ء قدرهم م على كل ششاء إن للا ما خلق للا ع
---―Vallahü halekü külle dabbetim mim ma' fe minhüm mey yemĢi ala batnih ve minhüm mey yemĢi ala ricleyn ve
minhüm mey yemĢi ala erba' yahlükullahü ma yeĢa' innellahe ala külli Ģey'in kadir : Allah, her canlıyı sudan yarattı.
~ 50 ~
ĠĢte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür... Allah
dilediğini yaratır; Ģüphesiz Allah her Ģeye kadirdir.― (Nûr 24/45).
Her yaĢayan mahlûku sudan halk ―Ettik‖. ―Kudret‖‖
Burada canlılık ifâde edilmektedir.
6- MĠN NEFSĠN VAHÎDETÎN.
Tek bir candan ―Yarattı‖.
فس واحدة وخلق منها زوجها وبث منهم ن ن كم الذي خلقكم م قوا رب اس ات ها الن ا أ كم رقباا رجاال كثرا ون قوا للا الذي تساءلون به واألرحام إن للا كان عل ساء وات
---« Ya eyyühen nasütteku rabbekümüllezi halekaküm min nefsiv vahidetiv ve haleka minha zevcelna ve besse
minhüma ricalen kesirav ve nisaa, vettekullahellezi tesaelune bihi vel erham innellahe kane aleyküm rakiyba : Ey
insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eĢini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan
Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına
riayetsizlikten de sakının. ġüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir. » (Nisâ 4/1)
EĢini de ondan yaratmıĢtır.
Tek candan yarattı.
Ondan da eĢini yarattı.
"Havva"yı demek isteniyor.
Eğe kemiği nazariyedir.
Kur’ânda «eğe kemiği » diye bir haber yoktur.
Bunun da sebebi vardır.
Ulemânın böyle demesinde de bir sırrı belki gizlemek içindir. Veyahut doğrudan doğruya doğru olmayan bir
rivâyettir.
Hiç bir kıymeti de yoktur.
7- Zevceyn : Müsbet, Menfi. DiĢi, Erkek.
"MĠN KÜLLĠ ġEYĠN HALAKNA ZEVCEYN"
رون ن لعلكم تذك ء خلقنا زوج ومن كل ش
---―Ve min kulli Ģey'in halakna zevceyni leallekum tezekkerun : Her Ģeyden de çift çift yarattık ki, düĢünüp öğüt
alasınız." (Zâriyât:51/49)
Her Ģey çift yaratıldı.
Bütün bu âyetlerde Hakk’ın Murad ve arzusunun Kudretiyle her Ģeye kadir olduğu ifade edilmiĢtir.
Bütün bunlar Hakk’ın güç ve kudretlerinin mekânda görünüĢüdür.
Bütün bunlar da Hakk’ın görünüĢüdür.
- Yaratacağım.
- Halk edildi.
- Yarattığı gibi.
- ġundan yarattı.
~ 51 ~
Bu lafızlara dikkat edilirse ―Ġstikbalde‖...
Malzeme yaratıldıktan sonra, ondan yarattı.
Nasıl ki Ģunlardan yarattığı gibi.
Onu da Ģundan yarattı...
Dünyanın birçok devirler geçirdiği hakikati bu âyetlerde gizlenmiĢtir.
Kün! emri ile esası yaratıldı.
Tekâmül etti.
O malzemeye teker teker Ģartlara bağlı ―Kün!‖ emirleri kendilerine verildi.
Bir ―tohum" bütün bunları hâvi.
Malzemesi, cevheri her Ģeyi içinde gizli.
Kün emri de verilmiĢ.
―ġart, toprak, su, hararet, bakım emre itaat‖.
―Emri hazırdır‖ yavaĢ yavaĢ o tohumda gizli ―Kün emrinin muradı‖ ne ise ortaya çıkar.
Bir orman olur bakarsınız...
Her Ģey böyle, bir ahenk içinde kâinâtta...
Yarattığı Ģeyin devamı için onda bulunan cevherleri de:
منى ن ك نطفة من م ألم
ىثم كان ع لقة فخلق فسو
---«Elem yeku nutfeten min meniyyin yumna. Summe kane 'alekaten fehaleka fesevva. : O, ―döl yatağına‖ akıtılan
meninin içinden bir nutfe ―sperm‖ değil miydi? Sonra bu, alaka ―aĢılanmıĢ yumurta‖ olmuĢ, derken Allah onu
Âdemiyet : Ġnsanlık. Namuslu bir insana yakıĢır hâl ve tavır.
Hamule : f. Yük. Yük taĢıyan nakil vasıtalarının yükü.
ÂYETLER ve HADĠSLER :
EL RASĠHUNE FĠ’L- ĠLM :
ا حكمات هن أم الكتاب وأخر متشابهات فأم ات م ك الكتاب منه آ هو الذي أنزل عل بعون ما ت ت غ ف علم تأوله إال الذن ف قلوبهم ز شابه منه ابتغاء الفتنة وابتغاء تأوله وما
ر إال أولوا األل ك ذ نا وما ن عند رب قولون آمنا به كل م اسخون ف العلم بابللا والر
---―Hüvellezi enzele aleykel kitabe minhü ayatüm muhkematün hünne ümmül kitabi ve üharu müteĢabihat, fe
emmellezine fi kulubihim zeyğun fe yettebiune ma teĢabehe minhübtiğael fitneti vebtiğae te'vilih, ve ma ya'lemü
te'vilehu illellah, ver rasihune fil ilmi yekulune amenna bihi küllüm min indi rabbina, ve ma yezzekkeru illa ülül elbab
: Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onun (Kur’ân'ın) bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de
müteĢâbihtir. Kalblerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteĢâbih âyetlerin peĢine
düĢerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. Ġlimde yüksek pâyeye eriĢenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz
tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahibleri düĢünüp anlar.― (Âl-i Ġmrân 3/7)
VA’TESUMU BĠ HABLĠLLAHĠ CEMĠA :
كم إذ كنتم أعداء فأل قوا واذكروا نعمت للا عل ار فأنقواعتصموا بحبل للا جمعا وال تفر ن الن ن قلوبكم فأصبحتم بنعمته إخوانا وكنتم على شفا حفرة م ن ف ب ب نها كذلك ذكم م
اته لعلكم تهتدون للا لكم آ
رج ة ا وعلن ا رزقناهم سر لة وأنفقوا مم وأقاموا الص تلون كتاب للا إن الذن ون تجارة لن تبور
---―Ġnnellezine yetlune kitabellahi ve ekamus salete ve enfeku mimma razaknahüm sirrav va alaniyetey yercune
ticaratel len tebur : Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve
açık sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler.― (Fatır 35/29)
Kâbe Kavseyn nedir? :
ثم دنا فتدلى
ن أو أدنى فكان قاب قوس
---―Summe dena fe tedella. Fe kane kâbe kavseyni ev edna : Sonra (Muhammed'e) yaklaĢtı, derken daha da yaklaĢtı.
O kadar ki (birleĢtirilmiĢ) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.― (Necm 53/8-9)
ġEHĠDALLAHÜ ĠNNEKE LÂ ĠLAHE ĠLLALLAH : Ben Ģâdim ki Muhakkak sen Kendisinden baĢka ilâh olmayana
ALLAH’sın.
~ 57 ~
---Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Allah Teâlâ buyurdu ki : ―Ben insanı kendi sûretimde yarattım‖
(Buhari ve Müslim’den; Kudsi Hadisler, C. 1, s.172, Madve Yayın., 1991-Ġstanbul)
---Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz Ģöyle buyurdu: " Ġnnellahe haleke Ademe, ala suretihi :
Muhakkak Allah Adem'i kendi sureti üzerine yarattı."
(Sadreddin Konevî, Hadis-i Erbain,12)
BĠZE EDEP GEREK,EDEPLĠ GEREK...EDEP YA HUU.
ġimdi yukarıda kısaca anlatılan ve akla dökülmesi güç olan ilâhî hâdiseyi dünya dekorunda bir nebze görelim :
Himmet : Kalbin bütün kuvveti ile Cenab-ı Hakk'a ve sâir mukaddesata yönelmesi. Kalb isteği ile gösterilen ciddi
gayret. * Allah indinde makbul ve mübârek bir kimsenin mânevi yardımı ile birisini koruması, yardım etmesi. * Tabiî
Ģevk ve meyil ve heves. * Lütuf, yardım.
Nazar : Göz atmak. Mülahaza, düĢünmek, bakmak, imrenerek bakmak, düĢünce.
Ehemmiyet : Mühim olma, ağırlık, değerlilik, dikkate değer olma, dikkat ve ihtimam, kıymet, nazar-ı dikkati çekme.
Mutedil : YavaĢ ve mülâyim. Ne pek az, ne pek çok olan. Orta hâlli. Ġtidalli.
Mıntıka : (Mıntıka) Muayyen bir yer. Havali. Taraf. Kısım. KuĢak. Kenar. Yeryüzünde bir kısım. Bölge.
Âdet : Kadını aybaĢı hayzı görmesi, aylık kanama olması.
Mütenâsib : Uygun, aralarında muntazam bir nisbet bulunan, muvâfık, birbirine mensub ve müĢâbih olan.
Nârin : f. Ġnce, zayıf, nazik.
ÂYETLER ve HADĠSLER :
~ 72 ~
―BAġINIZI MESHEDĠN!‖ âyet emridir :
كم إلى المرافق وامس د لة فاغسلوا وجوهكم وأ ها الذن آمنوا إذا قمتم إلى الص ا أ رضى أو على سفر حوا برؤوسكم وأرجلكم إلى الكعبن وإن روا وإن كنتم م ه كنتم جنبا فاط
با فا موا صعدا ط م ساء فلم تجدوا ماء فت ن الغائط أو المستم الن نكم م أو جاء أحد م رد للا نه ما دكم م مسحوا بوجوهكم وأ تم ركم ول طه رد ل ن حرج ولـكن كم م جعل عل ل
كم لعلكم تشكرون نعمته عل
---―Ya eyyühellezine amenu iza kuntüm iles salati fağsilu vücuheküm ve eydiyeküm ilel merafiki vemsehu bi
ruusiküm ve ercüleküm ilel ka'beyn ve in küntüm cünüben fettahheru ve in küntüm merda ev ala seferin ev cae
ehadüm minküm minel ğaiti ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saiydan tayyiben femsehu bi
vücuhiküm ve eydiküm minh ma yüridüllahü li yec'ale aleyküm min haraciv ve lakiy yüridü li yütahhiraküm ve li
yütimme ni'metehu aleyküm lealleküm teĢkürun : Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi,
dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın; baĢlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı da (yıkayın). Eğer cünüb
oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta, yahut yolculuk halinde bulunursanız, yahut biriniz tuvaletten gelirse, yahut da
kadınlara dokunmuĢsanız (cinsî birleĢme yapmıĢsanız) ve bu hallerde su bulamamıĢsanız temiz toprakla
teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük
çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki
Ģükredersiniz.― (Mâide 5/6)
HER MÜSLÜMAN MUTLAKA BĠLSĠN, BĠLDĠRSĠN!!!
SAÇ - KIL – TIRNAK Saç. Kıl, çürümez. Cesetden ayrıldıktan sonra da ömürleri devam eder. Koyun, aslan ve kaplan, ayı diğer postlu hayvanların bile kıllarının ömürleri devam eder. Bunlarla beraber kemiklerin de ömürleri uzundur. Kemiklerde en uzun ömür diĢlerdedir.Vücuttaki kılları kesmek, ilâçla düĢürmek doğru değildir. Yalnız, koltuk altları ve edeb yerleri kılları islâmda düĢürmek lâzımdır.Yalnız koltuk altlarını yolmak suretiyle, edeb kılları traĢ ve ilâçlarla düĢürülür. Koltuk altı kılları bırakılırsa uzun müddet sonra incelir pamuk gibi olur. Teri de kesilir. Saç, sakal, bıyık, erkeklerde uzaması büyük birĢey ifade eder. Kadınlarda olmaması da büyük bir hikmete dayanmaktadır. Kadınlarda saçların örtülmesi de bu hikmetten dolayı emredilmiĢtir. BaĢ saçlarını ustura ile kazımak doğru değildir. Sebebini söylersem berberlere giden olmaz. Eski berberlerin kapılarında (Zakkum) ağacı büyük saksılarda bulunurdu. Bunların sebebi büyüktür. Kur'anı Kerim'de cehennemin kapısında zakkum ağacı vardır diye bir âyet vardır. Bu çok büyük bir Ģeyi ifade etmektedir. Ġnsan vücudunda saç ve kıllar vardır. Bu kılların bir kısmı muayyen bir yaĢta çıkmaya baĢlar. Bunlar da bazı insanlarda dökülür veya çıkmaz. Hastalıklar hariçdir. Erkeklerde: Saç, vücudta kıllar, sakal, bıyık vardır. Kulaklarda ve burundaki kıllar yaĢlandıkça çıkmaya baĢlar. Kadınlarda : Kıl çok az bulunmakla beraber vücudunda kıl olmayanlar da ekseriyeti teĢkil ederler. Birçok erkeklerde göğüs, kol, karın, sırt, omuz, el ve ayak üstleri parmak üstlerinde kıllar mevcuttur. Çok ender olarak bazı erkeklerin ayak parmaklarında ve el parmaklarının ikinci boğumunda bile kıl mevcuttur. Bunlar çok enderdir. Üçüncü boğumda kıl olanlar çoktur. Ġkinci boğumunda binde bir kıla tesadüf edilir. Bu gibilerde bir hususiyet vardır. Bu hususiyetin biri söylenir. Biri söylenemez."Bizim için söylenemez".Çok merhametli olurlar. Aynı zamanda ruhani tarafları maddi taraflarına galiptir. Fakat bu kat'i değildir. Amma parmakların (el ve ayak) bir kısmında kıl olanlar vardır. Bunlar bambaĢka insanlardır. Kıllar saç, sakal, bıyık bazılarında gürdür. Bazılarında seyrektir. Bazıları da kösedir. Renkleri muhteliftir. Kıvırcık düz olanlar vardır.Bunlarda büyük bir hikmet gizlidir.Ġlm-i sima denilen bir ilim vardır. Bu ilim bunlarla biraz meĢgul olmuĢtur. Amma yalnız insanı madde olarak mütalâsı vardır. Kıllarda mikroskobik olarak sinir mevcuttur. Fakat kesildiği zaman acı duygusu yoktur. Duyma hissi vardır. Tırnaklarda da sinir lifleri vardır. Kesildiği zaman acı duygusu yoktur fakat duyma vardır. Kıllar saçlar vücuttan ayrıldıktan sonra ömürleri sınırsızdır. Daima bozulmadan kalırlar. Kılların renkleri sarı siyahtır. Umumiyetle
~ 73 ~
yaĢlandıkça beyazlaĢırlar. Bazılarında da beyazlaĢmaz. Kulaklarda yaĢlandıkça kıl çıkmaya baĢlar. Kılların saç ve sakalların beyazlaĢması ilâhi bir hikmete tabidir.Ġnsanlar arasında saçların beyazlaĢması ihtiyarlık alâmeti telâkki edilirse de bu bir üzüntünün veya belirsiz bir korkunun ismidir.Hakikatde ise bambaĢka büyük bir müjde ve hikmetin iĢaretidir.Onun için Ġslâmda : Erkeklerde saç boyamak yasaktır hatta büyük günahtır. Kadınlara kına koymak sünnetdir. Kına'da muayyen kızıl bir renk vardır. Aynı zamanda tıbbi bakımdan birçok hassaları vardır. BeyazlaĢmada en geç beyazlaĢan bazen de diğerleri beyazlaĢtığı halde, beyazlaĢmayan kaĢlardır. Kirpikler hiç beyazlaĢmaz. Saçların terkibinde kimya olarak kadmiyum, antimuan, selenyum mevcuttur. Göz kirpiklerine sürülen (Sürme) de antimuan mevcuttur. ġayanı dikkatdir. Efendim ben birini gördüm kirpikleri de beyazlaĢmıĢtı diyen bulunur. Onlara cevap Ģudur. "Sen insan görmedin mi" O halde... Israr ediyorsan sen insan değilsin. Cevabımız budur. Bilmediğin ve bilemeyeceğin iĢlere karĢı çifte atma... BaĢında tek tük kıllar, saçlar var. Daha onların ne olduğunu bilmiyorsun. Bir de söylenip duruyorsun... Bütün hayat boyunca büyüyen vücutta iki unsur vardır: 1- Kıllar, saçlar, sakallardır. 2- Tırnaklardır. Ölümü müteakip tırnaklar bir saatin içinde büyürler... Saç, sakal, tırnak, kıl traĢlarından evvel ve sonra daima abdest al... Yemekten evvel, yemekten sonra daima abdest al. Ben abdestliyim deme. Zaten devamlı abdestli bulunuyorsun. Bu abdest baĢka bir Ģey içindir. Vücuttan ayrılacak kısımlara hürmettir. Rızka hürmettir. Bunda sana senden yakın olan Allah'ı tesbih ve anmak gizlidir. Ġnsanda bulunan her türlü esmaya karĢı kulun teĢbihi ve tazimi gizlidir bu hareketlerde... Unutma bunu... Cünup iken saç, sakal, kıl kesmek, tırnak kesmek insanı süründürür bunu unutma... Saç, sakal, kıl, tırnak kesmeden evvel abdestli bulun. Bunlar vücuttan ayrılırken senin abdestli olduğuna Ģahadet ederler. Saç, sakal, tırnağı ateĢe atmak haramdır. Günahtır. Hakaret vardır. Sakın unutma. Tırnakları daima gömmeli veya atmalıdır. Topraktan yaratıldığını hatırlayarak cesedin fiili zikri olur bu... Tırnak büyütmek insanı sonunda zelil eyler. Saç bırakmak sünnetdir. Temiz tutmak Ģartıyla "Saçlarınıza ikram ediniz" hadisi vardır.Efendim kadınlar tırnaklarını uzatıyorlar. Manikür yapıyorlar diyeceksiniz. Bunlar ne olur. Cevap Ģudur. Namaz kılıyorlar mı, Allah'ın emirlerini yapıyorlar mı, evet ise haramdır... Hayırsa, birĢey değildir. Devam etsinler. Ben 5 vakit namazını kılanlardan bahsediyorum. Hakiki islâmın süslerini söylüyorum. Tabii süslerini lekeleyecek Ģeyleri anlatıyorum... Yollarını ĢaĢırmıĢlara ne lanet edebilirim, ne beddua... Ġslâmda bunlar yasaktır. Yalnız dua ederim. Hak doğru yola girmelerine yardımcı olsun. O kadar... BaĢtaki saçlar, kaĢlar, erkeklerde sakal bıyık bazı vücutlarda kulaklarda, burun içinde, koltuk altında, edep yerlerinde, kirpiklerde kıllar vardır. Bunların varlığı veya yokluğu tıbbi ve sıhhi birçok faydaları kat'i olarak vardır.Bir de niçin bunlar vardır meselesi: Bu büyük bir hikmettir. Hocam bana uzun uzadıya izah etmiĢti. Ben söyleyemem. Çünkü büyük bir hataya belki de günaha girerim. Bunların hikmetini anladı mı. insanlar yek diğerine girerler. Yahut yaptıkları hataları tam anlayarak kafalarını taĢa vura vura hayatlarına son verirler ve günaha girerler... Onun için : Saç boyamak, kaĢ çekmek, edep yeri hariç (Bunun da sebebi vardır) kol, bacak, göğüs, sırt kıllarını düĢürmek islâmda yasaktır. Vücuda döğme yaptırmak haramdır, (Kıl hakkı için) yasaktır. Resim olduğundan değil. BaĢka sebepten. Tırnaklar, saç, sakal, kıllar daima büyürler. Ölümle beraber tırnaklar birden büyürler. Çıkan bir tırnağın yatağı vardır. Burası yumuĢaktır. Tekrar tırnağı doğurur ve tırnak yavaĢ yavaĢ büyür. Bu yatakta öyle büyük bir hassa vardır ki vücuttaki tırnak terkibinde bulunan maddeleri kendinden süzerken adetâ imal eder, dokur. Tırnakların büyümesi vücudu büyük bir tehlikeden kurtarır. Tırnaklarını kesmeyenlerde de büyük ve kendisinin hissedemeyeceği tedricî hastalık ve dertler husule gelir. Aynı zamanda da insana verilen manevi kıymetine de hakaret olur. Tırnaklardan birçok hastalıkların teĢhisi anlaĢılır. Ruhi hastalıkların birçok sebepleri tırnak kesmeyenlerde olur. Tırnaklar röntgen Ģuasını aksettirirler. Karanlıkta tırnak kesme doğru değildir. Hatta peygamber men etmiĢtir. Tırnaklar gündüz baĢkadır, gece baĢkadır, uyurken baĢkadır. Karaciğer sirozu, doğmalık kalp hastalıkları lösemide tırnakların Ģekli ve rengi değiĢir. Bazı insanlarda tırnaklar geç büyür bazılarında çabuk büyür. ġeker hastalığında, hormon bozukluğunda, mafsal ve kemik hastalıklarında, böbrek hastalıklarında birçok ince veya kaba süretde değiĢiklikler görülür. Akciğer hastalıklarında, metabolizma bozukluklarında, kansızlıklarda, tırnağın rengi, Ģekli, kalınlığı, inceliği, mukavemeti, kırılması çabuk veya yavaĢ büyümesi birçok dertlerin habercisi veya arazıdır. Vücutta demir miktarı bozukluğu tırnak diplerinde araz gösterir.
~ 74 ~
Renk itibarı ile tırnak uçları beyaz, sonra kırmızı, etleri kabukludur. Doğmalık kalp ve karaciğer sirozunda tırnaklar beyazdır. Bu gibi açık renk ve incelme olan tırnaklara koilonychie ismi verilir. Tırnaklar vücut için zehir olan bir maddeyi sağ ve sol el parmaklara göre miktar itibarı ile süzmesi değiĢir, Ġslâmda tırnakların kesilmesinde parmaklarla ayaklara göre bir tertip vardır. Söylerler ya, saç sefadan tırnak cefadan büyür. Bunda gizli olanı ara, bulmaya çalıĢ.Saçlar erkeklerde düĢünce ve enerji membaıdır.Kadınlarda: ġevkat ve kadınlık timsalidir. Rahmet menbaıdır. 1-Ġdrar böbreklerde günlükdür 2-Ciğerler her an 3-Cild her zaman ve zaman zaman akciğere yardım. 4-Tırnaklar aylık (büyümeleri) 5-Sakal bazılarında haftalık, bazılarında uzun zaman sonra 6-Saçlar habersiz 7-Bağırsaklar hergün Vücut, iĢlemesinde uzviyete zararlı bilinen ve bilinmeyen madde ve toksinleri, zehirleri dıĢarı atar. Tırnak uzatmak birçok hastalıklara tedrici sûretde yol açar. Birçok hastalıklar da tırnaklardan belli olur. Saçların kırlaĢması, beyazlaĢması, dökülmesi bazen normal, bazen de hastalık olarak kabul edilirse de maddi ve manevi sebepleri vardır. YAZILMAMIġ SIRLARIN ĠLKĠ YAZILACAK SIRLARIN SONU MÜNĠR DERMAN (ks) YEMĠN: Ġnsanın mânevî varlığının, lekesiz, dürüst köĢesinden hakikati söylemenin en büyük mukaddes Ģâhid olarak gösterdiği kelâmdır. Bütün insanlarda bu mevcuttur. Sözle, hareketle, iĢaretle tezâhür eder. En asil kudsalından baĢlıyarak muhtelif Ģekil ve sözlere bürünmüĢtür. Bu da insanların inanma ve inanmamanın çarpıĢması neticesi husule gelmiĢtir. Hâlbuki bu çeĢitlerinin hiçbiri hakikat değildir. ÎSLAMDA YEMĠN ise… ĠSLAMDA YEMĠN: Allah'ı Ģâhid tutarak yâni onun görücü, iĢitici, her yerde hazır ve nazır olduğunu, sana senden yakın bulunduğunu, kendinin onun halkettiğini, rızkını, her Ģeyi onun verdiğini, onun mahlûku olduğunu, kâfi olarak bilip iman ederek: Söz vermektir. Doğruyu söylemektir. Hareket etmektir. Yeminde insanı küfür, isyan ve cehenneme götürecek ve hayatta iken bile zelil ve hüsrana, helâke götürecek taraflar olduğu gibi, Söylenmesi doğru olmıyan büyük bir sırr-ı ilâhî de gizlidir. Yemin kadrosu çok geniĢ mânevî bir meseledir. Dinsiz bile bunun farkındadır. Fakat idrak edememiĢtir. Dindar olanlar bile bunun tamamiyle farkında değillerdir. "Sık sık yemin edenlerden kaçınız." Hadis. Çok insanlar : "Vallah, Billah" lâfızlarını ağızlarından eksik etmezler. Bu en büyük yemin ve en tehlikeli lâfızdır. Mânâsı Ģudur: O Allah var ya O büyük, bütün sonsuz kâinâtı muhittir. ġah damarından daha yakındır. Her yerde hazır ve nazırdır. Es Semiğ ve el Basirdir. Ondan hiçbir Ģey gizli değildir. Her Ģeyin yaratıcısı olan O’nda erir yok olur. ―O’NUNLA BĠRLĠKTE SÖYLERĠM KĠ‖ demektir. ―O’nu zorla kendime ortak ederek birlikte söylüyorum!‖ demektir. "ALIġ VERĠġTE, VESAĠREDE YEMĠN ETMEK. MALA KĠYMET VERMEĞE GĠDERSE BEREKETĠ MAHVETMEĞE EN BÜYÜK SEBEBDĠR." Hadis. Yemin bir defa kendi varlığını Ģâhid tutarak yapılır. Bir de Ģâhid tutarak yemin yapılır. Aralarında azim fark mevcuttur. Cenâb-ı Allah; Yıldızların mevkilerini, geceyi, bir yıldızı, âhiret gününü, kıyameti Ģâhid tutarak yemin eder.
~ 75 ~
Resûlullah Efendimiz: ―Ruhumu yed-i kudretinde tutan Allah’ıma kasem ederim ki...‖ (Allah biliyor ki) demektir. Bir de Cenâb-ı Allah Zâtı Ahadiyeti üzerine yemin eder. Bu azim bir yemindir. Bunda Ģüphe eden bile kâfir olur. Tövbesi yoktur. "Yalan, Yalancı ġâhidlik" en büyük Allah'ı inkârdır. Ebu Cehil’in azabından fazla azaba insanı dûçar eder. ―HAYATINIZA BĠLE MAL OLSA, YALAN SÖYLEMEYĠNĠZ! YALANCI ġÂHĠDLĠK YAPMAYINIZ!‖ Hadis. Doğru olarak Ģâhidlikte bile yemin etmeyiniz! Kendinizi ve size sizden yakın olanı örselemiĢ olursunuz. Hakiki insan yalan söylemez, bilmez... Ancak mühim, hayatı ailevî, vatanî, meselelerde hakiki adâlet divanları size yemin teklif edildikte : ―ALLAH'IM ġAHĠDDĠR O MUHAKKAK BĠLĠYOR KĠ, SÖYLEDĠĞĠM DOĞRUDUR. ĠÇĠNDE ZERRE KADAR ġÜPHE YOKTUR‖ tarzıdır. Buna çok dikkat etmek lâzımdır. ġimdi ise: ―Namusun‖ üzerine yemin oluyor. "Namus" nedir ki acaba?.. ġaĢırmayın dinleyin: "Namus" târif edilemez. Her Ģahsın düĢüncesine göre izah edilemiyen bir Ģey ifâde eder. Namus: Hakk’ın önünde kıl kadar bile olsun hakikat olan her Ģeyden hareket, fiil, söz, düĢünce olarak sapmamaktır. Doğruluğun gayesi demektir. Lügata bakarsanız: ―ĠFFET, ĠSMET, NEZAHAT, EDEB, HAYÂ, DOĞRULUK‖ gibi fezail-i insaniyetin hulâsa-yı maânisini câmi bir kelime-yi mukaddese muttasıfı beynennas daima aziz ve muhterem olur. Bundan baĢka: Melâike, vahiy, arapçada ve farsçada aynı kelime mevcuttur. "Cebrail" namusu ekber ismi verilir. Doğruyu hakikati getirdiği için... Bazı kimseler... Yemini âdeta fiili, hareki, lafzı olarak ağzında sakız yapmıĢtır. ―VALLAH BÎLLAH‖ kelimeleri herkesin ağzında mütemadiyen söylenmektedir. Bu lâfız çok tehlikeli bir sözdür. Söylemek doğru değildir. Mânâsı: ―O Allah var ya bütün sonsuz kâinâtı muhittir. ġah damarından bana daha yakın olan O'nda erir yok olurum. O'nunla birlikte söylerim ki!― demektir. Bazı kimseler değil aĢağı yukarı herkes: 1- Allah canımı alsın ki, 2- Çocuğumun ölüsünü öpeyim ki, 3- Allah kahretsin ki, 4- Hayrını görmiyeyim ki, 5- Anam avradım olsun ki, (anamla zina yapayım demektir) 6- Kur'ân'a el basayım, 7- Orospu çocuğu olayım ki, Gibi sözlerle yemin edenler çoktur. Bunların hepsi küfürdür. Tehlikelidir, hakiki Ġslama... Ġnsanı kâfir yapar dikkat!.. Bu gibi lâkırdılar diğer dillerde yoktur. Yalnız bizim ülkemizde vardır. BaĢka dillere tercüme edilse bile mânâsını bir türlü anlıyamazlar. Hıristiyanlarda: Put üzerine, Hazreti Ġsa'ya ve Ġncil'e dayanarak yemin ederler. Bu üç Ģey Ģâhid olsun ki, doğruyu söylüyorum tarzındadır. Ġslâmiyetten evvel eski Türkler de yemin bir türlü idi. "Gök Tanrı Ģâhid olsun!‖ ĠĢte o kadar... Bazı Türk kabilelerinde de: Avrat, at, kılıç üzerine yemin ederlerdi. Bu da Ģu tarzda olurdu: ―Bu üç Ģeyin kudsîyeti üzerine muhakkak doğru söylüyorum!‖ Ģeklinde idi... Hakiki islâm da her Ģeye yemin etmez. Çünkü yalan söylemez. Yemin teklif edilirse: ―Ruhumu yed-i kudretinde tutan kul olduğum ―ALLAH‖ Ģâhid olsun ki, doğruyu söylüyorum!‖ iĢte o kadar... Kur'ân-ı Kerim'de ― و‖ harfi vardır. Bir çok âyetlerde bu harfle haĢlar. Bu ― و‖ bir nev'i yemindir. ―Bu doğrudur. Buna Ģüphesiz inanın!‖ mânâsını taĢır... .Kat'iyet. Doğruluk, hakikat ifâde eder ‖و ― و و و و و و و7 tane VAV... Büyük olan kudsî olan bu hakikati ifâde eder. Eski hattatlarımız bunu gâyet güzel levha hâlinde yazmıĢlardır. ġu Ģekilde: Bu imanın en büyük yeminin yazı halinde ifâdesidir.
~ 76 ~
Bu yedi ―VAV‖ın ayrı ayrı mânâları vardır. Bu husus sırdır. Bunu bilen de vardır. Bu sırda tek ―VAV‖ hâlinde hattatlar tarafından yazılmıĢtır. ġekil bir iĢarettir. Asıl ondaki mânâdır. .ı herkes bilmez'‖و ― daki bu وللاBüyük velîlerin bilgisi hududu içindedir. Bizler bilemeyiz... ة ة ― ‖حول ― lar ‖و ― buradaki الحول والقو ın Zât-i Âhadiyete ait olduğunu bunda mânen elde edilebilecek insanoğlu için'‖قوbüyük mânevî kudret, mârifet, tasarruf, kerametin anahtarı olduğu ifâde edilmiĢtir. Diye büyük velîler ifâde etmiĢlerdir.. Ġsm-i Azam'a da buradan varılır... Velhasıl yemin insanlar arasında doğru olup olmayanın tefriki için yapılır. O hâlde ―Doğru‖ hakikattir. DeğiĢmeyen ilâhî bir mihenktir. Allah'a inanan doğrudur demektir. Kuldur. Kul doğrudan baĢkasını ne yapar ne söyler! O hâlde, böyle insanlar arasında yemin olmaz. Yapılmaz. Ondan Ģüphe edene doğruyu anlatmak, öğretmek ispat etmek lüzumsuzdur. ―Benim söylediğim doğrudur! Ġnanmak sana kalmıĢtır!‖ ... Kâfidir. Hadiste Resûl-ü Ekrem Ģöyle buyuruyor : "Helâk olacağınızı bilseniz yalan söylemeyiniz." Yalan söylemeyenin bir Ģeyin yalan ve doğru olduğunu ispata Allah yanında lüzum yoktur. Allah Âlimü’l- Habirdir. Her Ģeyi bilir. Açığı da, gizliyi de, doğruyu da, eğriyi de, yalanı da... Yemin etmek hakiki kula yaraĢmaz... Kime neyin doğru veya yalan olduğunu ispata çalıĢıyorsun... ġâhidlik de aynıdır. ―Gözle gördüğünü, kulakla iĢittiğini, hakikatini ortaya çıkarmak için çalıĢan, Hakk’ın kanunuyla hüküm verecek makamlar huzurunda söylemek.‖ ġâhidlik diye târif edilir... Ġslâmda 4 Ģâhid esastır. 4 kiĢi aynı Ģeyi söylerse zâhiren Ģâhidlerin söylediği doğru ve hakikât olarak kabul edilir. 3'ünün doğruyu söylediği, birinin de yalan söylediği anlaĢılsa bile, 3'ü iftira makamına düĢerler... Bu 4 kiĢinin de aynı hadisede görmesi, iĢitmesi, bulunması Ģarttır... Tek Ģâhid olursa o zaman yemin teklif edilir. Bu yemin de adâlet makamında huzurunda olur ki, Ģâhid adâlet makamı olur o zaman... Yalanı hakikât diye Ģâhidlik eden yemin eden kimse küfürdedir. Kâfirdir. Kâfir, Hakk’ı hiçe sayan Allah'ı inkâr eden demektir. Bazıları kâfir Ģeytan diye söylerler. ġeytan kâfir değildir, Hakk’a inanmıĢ onun meleğidir. Kendisi bir vazife ile mükeilefdir.Dr.Münir Derman