İÇİNDEKİLER ÖZ............................................................ .............................................................. .............................II ABSTRACT...................................................... .............................................................. ..................III ÖNSÖZ......................................................... .............................................................. ........................IV KISALTMALAR................................................... ......................................................V İÇİNDEKİLER................................................... .............................................................. .................VI GİRİŞ........................................................3 BİRİNCİ BÖLÜM................................................5 GENEL OLARAK VERGİ HUKUKU ÖZEL HUKUKUN VERGİ HUKUKUNA ETKİSİ. 5 I. VERGİ VE VERGİ HUKUKU TANIMI..............................5 II. VERGİ HUKUKU – ÖZEL HUKUK İLİŞKİSİ.......................6 A. VERGİ HUKUKUNUN ÖZEL HUKUK İLİŞKİLERİNİ ETKİLEMESİ........8 B. ÖZEL HUKUK İLİŞKİLERİNİN VERGİ HUKUKUNU ETKİLEMESİ........9 İKİNCİ BÖLÜM................................................10 MÜKELLEFİYET VE VERGİ SORUMLULUĞU...........................10 I. MÜKELLEF KAVRAMI.........................................10 II. VERGİ SORUMLULUĞU.......................................10 A. VERGİ KESENLERİN SORUMLULUĞU.............................11 1
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
GİRİŞ........................................................3BİRİNCİ BÖLÜM................................................5GENEL OLARAK VERGİ HUKUKU ÖZEL HUKUKUN VERGİ HUKUKUNA ETKİSİ.5I. VERGİ VE VERGİ HUKUKU TANIMI..............................5II. VERGİ HUKUKU – ÖZEL HUKUK İLİŞKİSİ.......................6A. VERGİ HUKUKUNUN ÖZEL HUKUK İLİŞKİLERİNİ ETKİLEMESİ........8B. ÖZEL HUKUK İLİŞKİLERİNİN VERGİ HUKUKUNU ETKİLEMESİ........9İKİNCİ BÖLÜM................................................10MÜKELLEFİYET VE VERGİ SORUMLULUĞU...........................10I. MÜKELLEF KAVRAMI.........................................10II. VERGİ SORUMLULUĞU.......................................10A. VERGİ KESENLERİN SORUMLULUĞU.............................11
1
B. TEMSİLCİNİN VERGİYLE İLGİLİ SORUMLULUĞU..................121. KANUNİ TEMSİL............................................122. İRADİ TEMSİL.............................................12ÜÇÜNCÜ BÖLÜM................................................14ÖZEL HUKUKTA SÖZLEŞMELER VE VERGİ HUKUKUNDA ÖZEL HUKUK SÖZLEŞMELERİ................................................14I. SÖZLEŞME VE SÖZLEŞME SERBESTİSİ KAVRAMI..................14II. HUKUKİ İŞLEMLER VE ÖZEL HUKUK SÖZLEŞMELERİ..............16A. VERGİYİ DOĞURAN OLAYLA İLİŞKİSİ BULUNAN SÖZLEŞMELER......16B. VERGİYİ DOĞURAN OLAYI ORTADAN KALDIRAN SÖZLEŞMELER.......17C. SÖZLEŞMELERİN VERGİ HUKUKU AÇISINDAN YORUMU..............181.VERGİ YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ VEYA SORUMLULUĞUNU DEĞİŞTİREN SÖZLEŞMELER.................................................182. SÖZLEŞMENİN VERGİ DAİRESİNE ETKİSİ.......................20A. VERGİNİN KANUNİLİĞİ İLKESİ...............................22D. VUK M.8/3’ÜN İSTİSNALARI.................................23SONUÇ.......................................................25BİBLİYOGRAFYA/KAYNAKÇA......................................26
2
GİRİŞ
Sözleşme serbestisi genel ilkesi çerçevesinde yükümlülük
yada sorumluluk vergi yasalarına göre kendisine düşen
yükümlülüğün bir üçüncü kişi tarafından karşılanması ya da
üstlenilmesi konusunda sözleşme yapılabilir. Bu tarz
sözleşmeler kamu düzenine ve verginin konulmasındaki kamusal
amaca aykırı olmamak şartıyla taraflar arasında geçerli
olabilir1. Yükümlülük veya sorumluluk esasen bireyseldir, özel bir
sözleşme ile başkasına devredilemez. Bu tip bir sözleşme var
ise, vergi dairesini bağlamaz. Fakat, vergiyi doğuran olayın
meydana gelmesinden önce mükellef ve vergi sorumluluğuna
1 Selim Kaneti, Vergi Hukuku, İstanbul 1986, s.97.
3
ilişkin sözleşmelerin, taraflar arasında ki iç ilişkide
geçerli olduğu kabul edilmektedir2. Yani bunun anlamı,
mükellef veya vergi sorumlusu, kanunun kendilerine yüklediği
vergi ödevlerini yerine getirdiği takdirde, iç ilişkide
birbirlerine rücu edebilirler3. Ayrıca kanunda bu konunun bazı
istisnalarına da yer verilmiştir.
Nitekim de VUK m.8/3’te; ‘’vergi kanununda kabul edilen haller
müstesna olmak üzere, mükellefiyete ve vergi sorumluluğuna müteallik özel
mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz’’ hükmüne yer verilmiştir. Ancak
eğer VUK’nda böyle bir maddeye yer verilmeseydi de üçüncü
kişiler arasında yapılan mükellefiyet ve vergi sorumluluğuna
ilişkin olan sözleşmeler ‘’verginin kanuniliği’’ ilkesi
ışığında, vergi daireleri açısından bağlayıcı olmazdı. Sosyal
hukuk devletinin gereklerini yerine getirmekle yükümlü olan
devletin vergi yönetiminin, bunu uygulamak için vergi toplama
görevi vardır4. Eğer devlet, kanun tarafından belirlenmiş
mükellef veya sorumlulardan vergiyi tahsil edemezse, bu ilke
devlet yönünden zarar görmüş olur. Ayrıca, verginin kanuniliği
ilkesi uyarınca, kimlerin vergi ödevi altında bulunduğunun
saptanmış olması gerekir. Böylelikle bireyler vergi yükümlüsü
veya sorumlusu olduklarını bilerek ona göre hareketlerini
belirler. Vergi ödevi yüklenicisi olmayan üçüncü kişilerde,
devlet karşısında herhangi bir mali tehdit altına girmemiş
olacaklardır5.
2 Ateş Oktar, Vergi Hukuku, 9. Baskı, İstanbul 2013, s.86.3 Selim Kaneti, Vergi Hukuku, İstanbul 1986, s.85.4 Gülsen Güneş, Verginin Yasallığı İlkesi, 3. Baskı, İstanbul 2011, s.168.5 A.e.
4
Vergi ödevlileri ile üçüncü kişiler arasında yapılan
sözleşmelerin vergi dairesini saptamaması ilkesi vergi
idarelerine ve vergi yükümlülerine kolaylık sağlamaktadır.
Sonuç olarak, mükellefiyet veya vergi sorumluluğunun
devrine ilişkin sözleşmelerin vergi dairesi tarafından
kamu giderlerini karşılamak üzere, mali güçleri ölçüsünde
devlete yapmak zorunda olduğu ödemelerdir.
Yukarda belirttiğimiz tanımları özetle belirtmek
gerekirse; ‘’vergi, kamu hizmetlerinin finansmanını sağlamak
için gerekli olan kaynakları oluşturmak ve bazı ekonomik ve
sosyal amaçları sağlamak için, egemen kamu gücü tarafından
kişilerden kamu gücüne dayanılarak alınan paydır’’10.
Vergi Hukuku terimi ise geniş kapsamıyla, devletin kamu
gücüne dayanarak elde ettiği tüm kamu gelirlerini
içermektedir. Böylece verginin yanı sıra, resim harç, şerefiye
7 Selim Kaneti, Vergi Hukuku, İstanbul 1986, s.4.8 Akif Erginay, Vergi Hukuku, Ankara 1998, s.9.9 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanun’unun dil bakımından sadeleşmiş şekliolan 24.12.1952’ye kadar yürürlükte kalan 4695 sayılı anayasanın 84/1’e göre ise ‘’vergi devletin genel giderleri için, halkın pay vermesi’’ demektir.10 Ateş Oktar, Vergi Hukuku, 9.baskı, İstanbul 2013, s.4.
7
gibi kamu otoritesine dayanan tüm kamu gelirleri geniş anlamda
vergi hukuku kapsamına girer. Dar anlamda vergi hukuku ise,
yalnız vergilere ilişkin kurallarla ilgilenir11. Genel
tanımıyla vergi hukukunu; vergi ödevinin niteliğine, vergi
borcunun doğması ve ortadan kalkmasına ilişkin maddi ve şekli
olan hukuk kuralı bütünüdür12.
II. Vergi Hukuku – Özel Hukuk İlişkisiRoma hukukundan günümüze kadar uzanan ve klasikleşmiş
bir ayrıma göre hukuk, kamu hukuku ve özel hukuk olmak üzere
ikiye ayrılır13.
Bir normun kamu hukuku alanına ait olması, kamu hukuku –
özel hukuk ayrımında kullanılan kriterlere paralel olarak bu
özellikleri bünyesinde barındırması demektir. Kamu hukukunun
özel hukukla olan sınırları belirlenirken; üstünlük, ilişkide
devletin konumu, emredicilik, tarafların aksini
kararlaştırmaması, kamu yararı, tek yanlılık, ilişkide ki
diğer tarafın rızasına gerek olmama, re ‘sen uygulanma gibi
kriterler kullanılmaktadır14. Vergi normlarının da kamu
giderlerinin karşılanması kamusal amacına yönelik oldukları,
halinde karşı tarafın rızasına gerek olmaksızın vergi
idaresince re ‘sen uygulandıkları dikkate alındığında kamu
11 Öncel-Kumrulu-Çağan, Vergi Hukuku, 22. Baskı, Ankara 2013, s.1.12 Öncel-Kumrulu-Çağan, a.g.e., s.2.13 Kemal Gözler, Hukuka Giriş, 10. Baskı, Bursa 2013, s.73.14 Kemal Gözler, Hukuka Giriş, 10. Baskı, Bursa 2013, s.73.
8
hukuku alanına ait oldukları net bir şekilde ortaya
çıkmaktadır15.
Kamu hukukunun bir dalını oluşturan vergi hukuku ile
özel hukukun dalları arasında (özellikle medeni, borçlar ve
ticaret hukuku) sıkı bir ilişki vardır. Vergi hukukunun
bağımsızlığı ve vergi yasalarının yorum sorunları konularında
ki tartışmalarının sonuçlarına göre, bunların benimsenmesi
bakımından üç görüş ortaya çıkabilir. 1) Vergi hukuku özel
hukuka bağlıdır. 2) Vergi hukuku bağımsızdır ve kendi
ilkelerine göre çözüm üretir. 3) Özel hukuk ilkeleri geçerli
olmakla birlikte, vergi hukukunda bu dalın özel düzenlemeleri
asıldır16. Bu yaklaşımlardan üçüncüsünü kabul etmek daha doğru
olabilir. Yani, vergi hukuku özel hukuk kurallarını,
kavramlarını ilke olarak aynen kabul eder. Ancak bazı
durumlarda, vergi hukukunun özel düzenleme gerektiren
konularda, bunlar esas alınmaktadır.
Öncelikle, vergi devletle mükellef arasında ki bir
alacak - borç ilişkisini ifade eder17. Vergiyi doğuran olay
genellikle özel hukuk olgusu olarak tanımlanmıştır18. Ayrıca
vergi hukukunun hukuk düzeni içinde yer alan işlem ve
ilişkileri verginin konusu olarak ele alması, diğer hukuk
dallarıyla ilişki içinde olmasını gerektirir19. Vergi hukuku
ile özel hukuk arasındaki sıkı ilişkinin en önemli sebebi,
çeşitli vergiler itibariyle vergiyi doğuran olayın bir çok
15 Mustafa Akkaya, ‘’Özel Hukuk Sözleşmelerinde Yer Alan Vergisel Hükümlerin Geçerliliği ve Bağlayıcılığı’’, Yaklaşım Dergisi, Kasım 2000, S.85 s.152.16 Öncel-Kumrulu-Çağan, a.g.e., s.4.17 Erginay, a.g.e., s.15.18 Kaneti, a.g.e, s.12.19 Nevzat Saygılıoğlu, Vergi Hukukunda Yorum, Ankara 1987, s.57
9
durumda özel hukuk ilişkisine dayanması, bir başka deyişle
özünde özel hukuk ilişkisinin varlığının yatmasıdır.
Ancak, vergiyi doğuran olayın meydana gelmesi açısından
özel hukuk ilkeleriyle vergi hukuku düzenlemeleri arasında bir
ayrılık meydana geldiğinde öncelikle vergi hukuku ilkeleri
uygulanır. Vergi hukuku ile özel hukuk bazen konulara farklı
açıdan bakabilmektedirler.
Örneğin; kanuna ahlaka aykırı hukuki işlemler özel
hukukta batıl işlemler kabul edilip herhangi bir sonuç
doğurmazken vergi hukukunda , vergiyi doğuran olayla
ilişkilendirmek koşuluyla vergi yükümlülüğü doğabilmektedir.
Benzer bir şekilde özel hukukta borca ehil olabilmek için fiil
ehliyeti şartken, vergi yükümlüsü veya sorumlusu olabilmek
için kanuni ehliyet aranmaktadır(VUK,m.9/1). Bu iki düzenleme
vergi hukuku ile özel hukukun yeri geldiğinde, konulara nasıl
farklı bakabildiğini göstermesi açısından ilginçtir20. Özel
hukuktaki kimi kavramlar vergi hukukunda daha geniş veya dar
anlamıyla olmak üzere farklılıklar arz edebilir. Vergi hukuku
alanında başvurulan özel hukuka özgü kavram ve kurumların, bu
anlamda kabul edilen genel anlam ve kapsamlarıyla uygulanması
hukuk düzeni birliğinin sonucudur. Vergi hukukuna özgü amaç
yöntem ve yaklaşım açıları zedelenmiş olmadıkça, özel hukuk
kavramlarına ve kurumlarına vergi hukuku kurullarında yapılan
yollamaların özel hukukta ki gibi anlaşılması, bağımsızlık
ilkesine aykırı düşmez21.
Özel hukuk işlemlerinde az da olsa vergi hukukuna özgü
kavramlar kullanılmaktadır. Özel hukuktaki kavram ve kurumlar 20 Doğan Şenyüz, Vergi Hukuku Açısından Özel Hukuk Sözleşmeleri, Bursa 2002, s.5.21 Kaneti, a.g.e., s.14.
10
vergi hukukunda değerlendirilirken vergi hukukuna tanınan
serbestinin veri hukuku kavramlarının kullanıldığı özel hukuk
ilişkileri değerlendirilirken özel hukuka da tanınması
gerekir22. Vergi hukuku, özel hukukun; sözleşme, mülkiyet,
alım-satım, ikametgâh, hukuki ehliyet gibi pek çok konu ve
kurum bazı şartlarda aynen bazen de değişime uğrayarak
benimsenmiştir23.
Sonuç olarak, vergi normlarının özelliği bakımından asıl
göz önüne alınması gereken şey; bu normların emredici
nitelikte olup olmadığının tespitidir. Şayet, bu normlar,
taraflar arasında aksi kararlaştırılmayacak normlardan ise,
vergi normlarında öngörülen yükümlülük veya sorumluluk
devredilemeyecek; devire ilişkin taraflar arasında yapılan
sözleşmeler de batıl kabul edilecektir. Vergi normlarının kamu
hukuku alanına ait olması özelliği, onların öncelikli olarak
emredici nitelikte normlar olduğu sonucuna ulaşılmasını mümkün
kılmaktadır. Aynı zamanda, inceleme sadece vergi normuyla
sınırlı tutulup, vergileme ilişkisinin temelini oluşturan
ilişkilerle bütünsel bir değerlendirilmeye tabi tutulduğunda
farklı bir boyuta ulaşmaktadır 24.
A. Vergi Hukukunun Özel Hukuk İlişkilerini Etkilemesi
Vergi hukuku, vergiyi tarh, tebliğ, tahakkuk, tahsil
aşamalarını içeren işlemleri düzenlemeyi amaçlar. Bu amacına
22 Şenyüz, a.g.e., s.4.23 Erginay, a.g.e., s.15.24 Mustafa Akkaya, ‘’Özel Hukuk Sözleşmelerinde Yer Alan Vergisel Hükümlerin Geçerliliği ve Bağlayıcılığı’’, Yaklaşım Dergisi, Kasım 2000, S.85, s.152.
11
ulaşmaya çalışırken, vergi hukukunun etkisiyle mükellefler
bazen özel hukuk ilişkilerini yönlendirirler.
Vergisel çıkar amaçlayan mükellefler, özel hukukta ki
sözleşme serbestisinden faydalanarak vergiyi doğuran olayı
kısmen veya tamamen gizleyen durum üretebilirler. Bu durumda
ki amacı, vergisel çıkar elde etmektir.
Vergiyi doğuran olayın özel hukuk ilişkisi üzerine inşa
edilip bunların sonuçlarına dayanması, mükellefin özel hukuka
dayanarak vergiye karşı önlem alması neticesini doğurabilir.
Nitekim, uygulamada da bu tip örnekler karşımıza çıkmaktadır.
Vergi yasaları mükellef için veridir. Bu veri ışığında
taraflar arasında vergi hukukuna ilişkin gerekçelerin
ağırlıklı olduğu özel sözleşmeler, bazı vergi
yükümlülüklerinden kurtulmak için kullanılmaktadır25.
Vergi hukukunun özel hukuk ilişkileriyle yakından ilişkili
olması, bu tip davalarda bazı uyuşmazlıkların ortaya çıkmasına
neden olmaktadır. Bu tip uyuşmazlıkları aşağıdaki gibi
maddeleyebiliriz26.
1. KDV’nde yasal yükümlünün vergiyi yansıtma olanağından
çeşitli sebeplerle yararlanamaması,
2. Bir özel hukuk ilişkisinin tarafları arasında yapılan ve
vergisel konuları da düzenleyen sözleşmenin
bağlayıcılığına ilişkin görüş ayrılıkları,
3. Taraflardan birinin vergi yasalarındaki düzenlemelere
ilişkin yorumunun diğer taraflar tarafından
benimsenmemesi.
25 Şenyüz, a.g.e., s.6.26 Yusuf Ziya Taşkan, ‘’ Hukuk Mahkemelerine Yansıyan Bireysel Vergi Uyuşmazlıklarının Çözümü ‘’ Vergi Dünyası ‘’ S.218, s. 132-143.
12
B. Özel Hukuk İlişkilerinin Vergi Hukukunu Etkilemesi
Özel hukuk alanında meydana gelen bir ilişkinin vergiyi
doğuran olayla ilişkisi bulunduğunda, bu durum vergi hukukunu
ilgilendirir. Geçerli olsun veya olmasın özel hukuk
sözleşmeleri doğrudan veya dolaylı olarak vergiyi doğuran
olayla ilişki içindeyse bu sözleşmeler de vergi hukuku
açısında sonuçlar ortaya çıkaracaktır.
İKİNCİ BÖLÜM
MÜKELLEFİYET VE VERGİ SORUMLULUĞU
I. Mükellef KavramıVergi mükellefi ve mükellefiyet kavramı, vergi hukukunun
varlığına ve bağımsızlığına karine teşkil eden temel
kavramlardan biridir. Vergi mükellefi VUK’nun m.8/1.maddesinde
13
‘’Vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzel kişi’’
olarak tanımlanmıştır. Burada vergi mükellefi kavramı, sadece
vergi borcunu ödemeyi ifade eden maddi yükümlülüğün ağır
bastığı bir kavram olarak tanımlanmıştır. Ancak VUK 157-257
maddelerinde düzenlenen hükümlerle mükellefin vergi ödeme
görevinin yanında defter tutma, beyanname verme, bildirimde
bulunma gibi şekli ödevlerinin de olduğu belirtilmektedir.
Vergi mükellefinin geniş anlamda sorumluluğu, hem maddi hem
şekli görevleri yerine getirmektedir.
Kanun koyucunun gerçek amacı, bir verginin ekonomik
yükünü onu ödeyenden farklı kişilere yüklemek olsa bile,
verginin ödenmesi ve diğer ödevlerin yerine getirilmesi
bakımından vergi dairesine muhatap olanlar kanuni
mükelleflerdir. Bu nedenle mükellefiyet kanundan doğan hukuki
bir ilişki olup, vergi kanunlarında öngörülen istisnalar
dışında mükellefiyete ilişkin özel sözleşmeler vergi dairesini
bağlamaz. Dolayısıyla, vergiyi yansıma yoluyla başkalarına
aktarma imkanına sahip olsa bile, vergi mükellefi asıl vergi
borçlusu konumunda olup, buna ilişkin maddi ve şekli ödevleri
yerine getirmek zorundadır
II. Vergi Sorumluluğu Özel hukukta borç ve sorumluluk iç içe geçmiş kavramlar
olup borcun bulunduğu her durumda sorumluluk da vardır. Vergi
hukukunda ise özel hukuktan farklı olarak borç ve sorumluluk
birbirinden ayrılabilmekte; bunun sonucu olarak da
vergilendirme ilişkisinde vergi borçlusu ve sorumluluk
borçlusu olmak üzere iki türlü borçluluk bulunmaktadır. Vergi
borcu ilişkisinde vergi yükümlüsü doğal olarak vergi borcunun
14
sorumlusudur. Literatürde geniş anlamda vergi sorumluluğu
olarak nitelenen ve “sorumluluk” terimiyle vergi yükümlüsünün
kendi borcundan sorumluluğunun ifade edildiği durumlara
ilişkin hükümler kanunumuzda, mevcut olmakla birlikte teknik
anlamda vergi sorumluluğunun kapsamı daha dardır. Dar anlamda
vergi sorumluluğu olarak da tanımlanan, teknik anlamda vergi
sorumluluğunda, vergi borcu ilişkisine yabancı üçüncü
kişilerin, başkasının vergi borcu için vergi idaresine muhatap
tutulmaları söz konusudur27.
Vergi sorumluluğu kurumunun öznesini oluşturan vergi
sorumlusu, Vergi Usul Kanununun 8.maddesinin ikinci fıkrasına
göre; ‘’verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap
olan kişidir’’ şeklinde tanımlanmaktadır.
Vergi sorumlusunun, salt vergi yükümlüsü adına vergiyi
ödemesi ödevine işaret eden bu düzenleme, VUK'nun 8.maddesinin
4.fıkrasındaki “Bu Kanunun müteakip maddelerinde geçen "mükellef" tabiri
vergi sorumlularına da şamildir” hükmü ile birlikte
değerlendirildiğinde, vergi sorumluluğunun kapsamının sadece
yükümlü adına alacaklı vergi dairesine ödemede bulunmayla -
maddi ödev- sınırlı olmadığı, VUK'nda yükümlüler için
öngörülen şekli ödevleri de içerdiği sonucuna varılmaktadır28.
Bu çerçevede vergi sorumluluğunda, vergilendirme ilişkisinde
taraf olmayan üçüncü kişilerin, vergi sorumlusu olarak, tarafı
olmadıkları vergilendirme ilişkisinden kaynaklanan maddi ve
27 Mustafa Akkaya, Vergi Hukukunda Sorumluluk, ‘çevrimiçi’, http://www.adanasmmmo.org/sempozyum/mustafa_akkaya.doc. ( Erişim, 25.12.2013)28 Mustafa Akkaya, Vergi Hukukunda Sorumluluk, ‘çevrimiçi’, http://www.adanasmmmo.org/sempozyum/mustafa_akkaya.doc. ( Erişim, 25.12.2013)
15
şekli ödevlerin yerine getirilmesi bakımından vergi idaresine
muhatap tutulmaları söz konusudur.
Kısacası vergi sorumlusu, asıl vergi mükellefi yerine;
defter tutma, vergi kesme, fiş fatura gibi belgeleri alma ve
düzenleme, beyanname verme veya yasaların öngördüğü diğer bazı
mali yükümlülükleri yerine getirmekle yükümlüdür.
A. Vergi Kesenlerin SorumluluğuVUK’nun 11.maddesinde; ‘’yaptıkları veya yapacakları ödemelerden
vergi kesmeye mecbur olanlar, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve
bununla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumludurlar’’ şeklinde hükme
yer verilmiştir. Bu yöntem stopaj yoluyla verginin alınması
şeklinde de adlandırılmaktadır. Kolay ve emin bir tahsil
yöntemidir. Çünkü, bu uygulamada vergi kesintisi gelir
mükellefin eline geçmeden yapılır.
Vergi kesen kişi ya da kurum bu görevlerine uymayarak
sorumluluğunu yerine getirmezse; vergi idaresi alınmayan
vergiyi ve verginin vaktinde ödenmemesinden doğan faiz, zam ve
cezaları kendisinden alabilir( VUK m.11/1). Sorumlu ödediği
vergi için daha sonra asıl mükellefe rücu edebilir, ödediği
vergi cezası ile zam ve faizleri ise asıl mükelleften
isteyemez.
B. Temsilcinin Vergiyle İlgili Sorumluluğu
1. Kanuni TemsilKanuni temsil bizzat yasalarda öngörülen, yani yasadan
doğan temsil türüdür. Gerçek kişilerde küçükler, akıl
16
hastaları ve kısıtlılar da vergi mükellefi olabilir. Çünkü VUK
m.9’a göre ‘’mükellefiyet ve vergi sorumluluğu için kanuni ehliyet şart değildir’’.
Fiil ehliyeti bulunmayan bu kişilerin vergi mükellefiyeti ve
sorumluluğu ile ilgili ödevlerini kanuni temsilcileri yerine
getirir. Bu temsilciler yaşı küçükler için veli, akıl
hastaları için vasi, kısıtlılar için kayyımdır. Eğer kanuni
temsilci görevini yerine getirmezse, ödenmeyen vergi önce
temsil edilen gerçek kişiden istenir. Eğer alınamazsa vergi
borcundan kanuni temsilci sorumlu tutulur. Gecikme zammı ve
faizlerle ilgili yalnızca temsilci sorumlu tutulabilir(VUK
m.332).
Tüzel kişilerde de vergi mükelleflerinin vergiyle ilgili
ödevlerinin yerine getirilmesinden kanuni temsilci sorumludur.
Örneğin kanuni temsilci anonim şirketlerde, yönetim kurulu
başkanı, üye veya üyeler; limited şirketlerde şirketin müdürü;
kollektif şirketlerde ise, ortaklardan her biri olmaktadır29.
2. İradi TemsilVUK kural olarak mükellefin işlerini veya ödevlerini
tayin edeceği iradi temsilciye devretmesi yolunu kapatmıştır.
VUK m.8/3’te bu konuyla ilgili açık hükme yer verilmiştir.
‘’Vergi kanunlarıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyet veya
vergi sorumluluğuna ilişkin özel mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz’’.
Bu hükümle yasalar sayılan konular dışında vergiye
ilişkin ödevlerin özel sözleşmelerle başkalarına
devredilmeyeceği, böyle bir durumda bu sözleşmelerin vergi
dairelerini bağlamayacağı öngörülmüştür. Mükellefin işlerini
29 Nurettin Bilici, Vergi Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2000, s.25.
17
veya ödevlerini başkasına devretmesine izin verilen konular
şunlardır30;
1. İradi temsilci mahkemelerde mükellefi temsil
edebilir(baroya kayıtlı avukat olması şartıyla),
2. Vergi Usul Kanunu tebligatlarının iradi
temsilciye yapılmasına izin vermektedir(VUK
m.94),
3. Mükellefin tayin edeceği kişi yani iradi temsilci
vergi dairesi ile yapılacak olan uzlaşmaya
katılıp mükellefi temsil edebilir
Bunların dışında mükellefin vergiyle ilgili işleri veya
ödevleri konusunda temsilci ataması vergi dairesini
bağlamayacaktır.
30 Nurettin Bilici, a.g.e., s.27.
18
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ÖZEL HUKUKTA SÖZLEŞMELER VE VERGİ HUKUKUNDA ÖZELHUKUK SÖZLEŞMELERİ
I. Sözleşme ve Sözleşme Serbestisi Kavramı Literatürde; bağıt, akit, mukavele, kontrat gibi
karşılıkları da bulunan Sözleşme kavramı, bir şeyi birine
verme hususunda söz vermek, vaatte bulunmak anlamına
gelen sözlemek fiilinden türetilmiştir. Genel olarak sözleşme,
birden çok kişinin birbirine karşı haklar kazanıp bir
yükümlülük altına girmek için yaptıkları anlaşma diye
tanımlanabilir31. Sözleşme aynı zamanda, böyle bir anlaşmanın
geçerliliğini kanıtlayan resmi ya da gayrı resmi belge,
mukavelename, kontrat nüshası anlamlarında da kullanılır.
Gerek Maddi Hukuk, gerekse Doktrin, taraflara sözleşme yapma
ve onun biçimiyle içeriğini saptama konusunda sözleşme
özgürlüğü tanımıştır.
Tarafların yapacakları sözleşmelerin konu ve kapsamını
serbestçe tayin edebilmelerine ‘’sözleşme serbestisi’’ denir32.
Sözleşme serbestisi, bireylerin, özel borç ilişkilerini hukuk 31 Naci Doğan, ‘’Ulusal ve Uluslararası Hukuk Alanlarına Göre Sözleşme Kavramı’’ , Mevzuat Dergisi, Eylül 2008, S.105.
19
düzeninin sınırları içinde yapacakları sözleşmelerle bizzat
düzenleyebilmeleridir33. Sözleşme serbestisi kavramı, sözleşme
yapmayı, sözleşmenin diğer tarafını seçmeyi, sözleşmeyi fesh
etmeyi ve içeriğini değiştirmeyi kapsamına alır34. Bu, hukukun
kişiler açısından genel olarak benimsediği İrade
Özgürlüğü İlkesinin bir yansımasıdır. Sözleşme serbestisinin
sınırları BK m.19-20 ile çizilmiştir. Değer yargılarında ki
değişikliklerin etkisiyle, devletin sosyal ve ekonomik alanda
ki ilişkilere emredici nitelikte bazı kurallar koyması
sözleşme serbestliğini daraltmaktadır35. Ancak; hukuk doktrini
olduğu kadar maddi hukuk da taraflara bu hakkı tanırken öte
yandan onlara bir ödev (edim) yüklemiştir. Bunlar sözleşmeye
bağlılık ve yükümlülüğün ifasıdır. Ayrıca toplum ve birey
yaşamı için önem taşıyan birtakım üst düzeydeki değerlerin
tesisi ve korunması adına, bazı hallerde sözleşme özgürlüğü
ilkesine sınırlamalar getirmiştir: Sözleşme, her şeyden
önce emredici hukuk kurallarına, kamu düzenine, şahsiyet
haklarına, genel ahlâk ve adaba aykırı olamaz(B.K.m 19/2). Bu
nevi sınırlamalar hem Ulusal hem de Uluslararası Kamu
Düzeninin tesisi ve korunması açısından kaçınılmazdır. Özel
hukuk alanında sözleşmelerin, kural olarak belirli bir biçimde
yapılması zorunluluğu yoktur. Sözleşmeler yazılı olabileceği
gibi, sözlü de olabilmektedir (kira sözleşmesi gibi.) Ancak,
kimi sözleşmelerin yazılı ya da sözlü bir biçimde yapılmasını
geçerlilik açısından şart koşmuştur (gayrimenkul satım 32 Safa Reisoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 21. Baskı, İstanbul 2011, s.105.33 Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler,16. Baskı, Ankara 2013,s.368.34 Eren, a.g.e., s.369.35 Reisoğlu, a.g.e., s.106.
20
sözleşmesi gibi).Türk/İsviçre Borçlar Hukukuna göre Akit
(Sözleşme) kavramının tespiti için, zorunlu olarak bir üst
kavram olan “hukuki muamele” (hukuki işlem) kavramına
başvurmak gerekir. Çünkü akit, hukuki işlemin özel bir
çeşididir. Borçlar hukukunda, borç ilişkilerinin kaynağı
olarak sözleşme, belirli bir borç ilişiğini meydana getirmek
üzere iki kişinin karşılıklı ve birbirine uygun irade
açıklamaları ile kurulan bir hukuki muameledir36. Borçlar
Kanunu m.1 hükmüne göre Sözleşme (Akit) “iki taraf karşılıklı ve birbirine
uygun surette rızalarını beyan ettikleri takdirde sözleşme tamam olur’’. Buna
göre bir sözleşmenin hukuki işlem niteliğini alabilmesi için
dört temel unsurun (koşul) bir arada var olup gerçekleşmesi
gerekir37 :
a. İrade : Akdin asıl unsurunu oluşturur. İrade yoksa,
sözleşme de yoktur.
b) Karşılıklı irade açıklaması : Var olan iradenin dışa
vurulması şarttır. Değilse, düşünce alanında ve niyet ya da
tasarı boyutunda kaldığı sürece hukuki bir sonuç doğurması
mümkün değildir. Ne var ki, var olan iradenin dışa vurulmuş,
bir başka ifadeyle sözleşmeyle ilgili tarafların yalnızca biri
ya da her ikisinin irade açıklamasında bulunmuş olması,
sözleşmenin doğması açısından yeterli değildir. Bu konuda her
iki tarafın karşılıklı olarak irade beyanlarına ihtiyaç
vardır.
c) İrade beyanlarının uyuşması : Çeşitli biçim ve araçlarla
beyan dışa vurulan (beyan) iradelerin birbirine uygun olması
36 Aydın Aybay, Borçlar Hukuku Dersleri, İstanbul 1979, s.11-2237 Naci Doğan, ‘’Ulusal ve Uluslararası Hukuk Alanlarına Göre Sözleşme Kavramı’’ , Mevzuat Dergisi, Eylül 2008, S.105.
21
da, taraflar arasında sözleşmeyle kurulacak olan akdi bağın
sıhhat şartı bakımından temel koşuldur
d)Konu : Taraflarca birbirine uygun ve karşılıklı yapılmış
irade açıklamalarının belirli bir hukuki sonuca yönelmiş
olması gerekir. Amaçsız bir sözleşmeye hukuk düzenince cevap
verilmez.
Sözleşme konusunun, 1) Kanun’un emredici hükümlerine, 2)
Kamu düzenine, 3) Genel ahlaka, 4) Şahsiyet haklarına aykırı,
5) Sözleşmedeki edimin ifasının mümkün olmaması hallerinde;
sözleşme butlanla maluldür.
II. Hukuki İşlemler ve Özel Hukuk SözleşmeleriÖzel hukuk sözleşmeleri açısından hukuki işlemlerin
taşıdığı önem nedeniyle, hukuki işlemlerle özel hukuk
sözleşmeleri arasındaki ilişkinin ortaya konulması önemlidir.
Vergiyi doğuran olayın özel hukuk ile olan ilişkisi yalnızca
hukuki işlemlerle sınırlı değildir. Bazı hukuki olaylarda
vergiyi doğuran olayla ilişkili olabilmektedir. Doğal
amaca aykırı olmayan vergi yükümlülüğü, vergi sorumluluğu ve
vergiyi doğuran olaylarla ilgili olarak düzenleme yapan bir
özel hukuk sözleşmesinin sözleşmenin tarafları arasındaki iç
ilişkide geçerli olmaması ve taraflar arasında ileri
sürülmemesi için bir neden yoktur’’ şeklinde ifade etmiştir47.
KANETİ’de benzer bir anlayışı benimsemiş ve bu tip
sözleşmelerin kamu düzenine ve verginin konulmasındaki kamusal
amaca aykırı düşmemesi koşuluyla taraflar arasında geçerli
olması gerektiğini öne sürmüştür48. Nitekim, Yargıtay, Taşınmaz
Değer Artışı Vergisi’nin yürürlükte olduğu bir dönemde, bu
verginin yükleniciye ait olacağı yönündeki bir anlaşmanın arsa
sahibi ile yüklenici arasında kişisel bir borç ilişkisi
yaratacağı yönünde karar almıştır49. AKKAYA ise, yayınladığı
bir makalesinde ‘’bu tip sözleşmelerin taraflar arasında ki iç
ilişkide geçerli olduğunu’’ belirtmiştir50. ÖNCEL-KUMRULU-ÇAĞAN
47 Gülsen Güneş, ‘’Vergi Yükümlülüğüne veya Vergi Sorumluluğuna Yönelik Sözleşmelerin Vergi Dairesi Açısından Bağlayıcılığı’’, İstanbul Barosu Dergisi, 1993, s.595.48 Kaneti, a.g.e., s.14549 Yargıtay 15. HD., 1165/1413, (Mustafa Karahasan, İnşaat-İmar-İhaleHukuku, Ankara 1979, s.620)50 Mustafa Akkaya, ‘’Özel Hukuk Sözleşmesinde Yer Alan Vergisel Hükümlerin Geçerliliği ve Bağlayıcılığı Sorunu’’, Yaklaşım, Kasım 2000, S.85, s.151.
27
ise bu noktada farklı bir görüş öne sürerek; ‘’Yükümlülük
yasadan doğan bir hukuki durumdur; sözleşme ile yasalara
aykırı olarak değiştirilemez. Yasada öngörülen istisnalar
dışında yükümlülüğe ilişkin özel sözleşmeler vergi dairesini
bağlamaz (VUK m.8/3). Borçlar kanunu yasaya aykırı sözleşme
yapılamayacağını öngördüğünden(m. 19), vergi dairesini
bağlamayan bu gibi sözleşmeleri adliye mahkemeleri de hükümsüz
sayar (BK m.20)51 şeklinde farklı görüşler mevcuttur.
Yükümlülük ve sorumluluğun devrine ilişkin sözleşmelerin
iç ilişkide kabul edilmesi gerektiğini savunan yazarların
gerekçisine de hak vermemek mümkün değildir. Çünkü taraflar,
yaptıkları bu tür bir sözleşme ile vergilendirme ilişkisinde
ki vergisel konumlarını değiştirmemekte sadece konumları
gereği olarak, maddi içerikli olan vergisel ödevlerinin
üstlenilmesi konusunu düzenlemektedirler. Bu tip sözleşmeler
taraf iradelerini sakatlayan ve sözleşmelerin geçersizliği
sonucunu doğuran gabin, hile, hata, ikrah gibi haller istisna
olmak üzere, sadece vergi konumunda ki maddi ödevin, üçüncü
kişiler tarafından üstenilmesi nedeniyle hukuka aykırı hale
gelmezler52.
Ancak, bu noktada dikkat edilmesi gereken bir husus
vardır. Konusu suç teşkil eden veya vergi kaçırma şeklinde
amaçlar güden özel hukuk sözleşmeleri, kanuna ve kamu düzenine
aykırılık teşkil ettiği için, BK’nun 19/2 ve 20/1 maddeleri
çerçevesinde hükümsüz olacaklardır53. Ayrıca, bu tip
51Öncel-Kumrulu-Çağan, a.g.e., s.73. 52 Mustafa Akkaya, ‘’Özel Hukuk Sözleşmesinde Yer Alan Vergisel Hükümlerin Geçerliliği ve Bağlayıcılığı Sorunu’’, Yaklaşım, Kasım 2000, S.85, s.155.53 Cevdet Yavuz, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, C.1, 3. Baskı İstanbul 1994, s.166.
28
sözleşmelerin özel hukuk bakımından hükümsüzlüğü sonucunu
doğurabilecek durumların geçerli olmayacağı durumu da VUK
m.8/3’te açıkça ifade edilmiştir. Bu kanunla, kamu alacağının
tahsilini zorlaştırabilecek özel sözleşmelerin vergilendirme
sürecinde dikkate alınmayacağına açıkça atıf yapılmıştır54.
2. Sözleşmenin Vergi Dairesine EtkisiÖzel hukuktaki sözleşme serbestisi ilkesine göre
verginin konuluş amacına ve kamu düzenine aykırı olmayan
yükümlülük ve sorumlulukla ilgili sözleşmeler iç ilişkide
geçerlidir55.
VUK’nun ‘’Vergi Sorumluluğu’ ‘nu düzenleyen ikinci
bölümünün ‘’mükellef ve Vergi Sorumlusu’’ başlığı altındaki
8.madde 3.fıkrasına göre, vergi yasaları ile kabul gören
durumlar dışında yükümlülüğe ve sorumluluğa ilişkin özel
sözleşmeler vergi dairelerini bağlamayacaktır. Buna göre bir
yükümlünün vergi borcunu bir başkasına sözleşme ile devretmesi
mümkün olmayacaktır. Diğer bir deyişle taraflar, kendi
aralarında yükümlülük ve sorumluluğu düzenlemiş olsalar bile,
vergi idaresi, vergi yasası kimi yükümlü tutmuşsa, ondan
yükümlülüğün ya da sorumluluğunun yerine getirilmesini
isteyeceklerdir56. Örneğin bir adi ortaklıkta ortaklardan
birinin kar payının bir bölümünü başkasına devriyle alakalı
54 Mustafa Akkaya, ‘’Özel Hukuk Sözleşmesinde Yer Alan Vergisel Hükümlerin Geçerliliği ve Bağlayıcılığı Sorunu’’, Yaklaşım, Kasım 2000, S.85, s.156.55 Gülsen Güneş, ‘’Vergi Yükümlülüğüne veya Vergi Sorumluluğuna Yönelik Sözleşmelerin Vergi Dairesi Açısından Bağlayıcılığı’’, İstanbul Barosu Dergisi, 1993, s.691.56 Kaneti, a.g.e., s.98.
29
olarak yaptığı sözleşme vergi dairesi için geçerli değildir57.
Aynı şekilde vergi sorumluları da yasanın kendilerine
yüklediği görevleri sözleşme ile başkasına devredemez.
Örneğin, bir işveren işçisiyle sözleşme yaparak ücrete ilişkin
vergilerin bizzat işçi tarafından vergi dairesine ödeneceğine
karar verirse, bu vergi dairesini bağlamaz ve vergi zamanında
ödenmezse, vergi sorumlusu hakkında idari işlem başlatır58.
Nitekim Danıştay’a göre de, VUK 8/3’te yer alan hüküm
nedeniyle, mükellefiyetin belirlenmesinde taraflar tarafından
kararlaştırılan örneğin, kar payının özel sözleşme il
başkasına devri, vergi yükümlülüğü yönünden vergi dairesini
bağlamaz59.
Burada, VUK 8/3’ün uygulanması açısından üzerinde
durulması gereken nokta, yükümlülüğün veya sorumluluğun
vergiyi doğuran olay vasıtasıyla değil, doğrudan doğruya
düzenlenen sözleşmelerle değiştirilmesi olgusu olduğudur.
vergi yükümlüsü ya da sorumlusunu etkilemesi doğal olacaktır.
Vergi yükümlüsü ve vergi sorumlusu kavramları vergiyi
doğuran olaya bağlı olarak ortaya çıkacağından dolayı sadece
vergiyi doğuran olayı düzenlemeye ya da değiştirmeye yönelik
sözleşmelerin VUK 8/3 kapsamında değerlendirilmesini düşünmek
doğru olmaz60. Tarafların yapacakları sözleşmeler sonucunda,
57 Gülsen Güneş, ‘’Vergi Yükümlülüğü ya da Vergi Sorumluluğuna Yönelik Özel Sözleşmeler’’, İstanbul Barosu Dergisi, C.67, 1993, s.594.58 Sadık Kırbaş, Vergi Hukuku, Ankara 1984, s.64-65.59 Danıştay 4.Daire, 22.11.1976, 1953/126, Danıştay Dergisi S.24, s.208.60 Gülsen Güneş, ‘’Vergi Yükümlülüğü ya da Vergi Sorumluluğuna Yönelik Özel Sözleşmeler’’, İstanbul Barosu Dergisi, C.67, 1993, s.603.
30
yükümlülük ya da sorumluluk yaratan olayın başka bir kimsede
gerçekleşmesi VUK 8/3 dışında kalacaktır61. Bu durumda,
sözleşmenin doğrudan doğruya yükümlülük ya da sorumluluğu
değiştirip değiştirmediğine, o sözleşmenin vergiyi doğuran
olayı yönlendirmeye yönelik olup olmadığının tespiti bize
karar vermede olanak sağlar. Yani bu durumda kıstas;
sözleşmenin vergiyi doğuran olaya etkisi olup olmadığı
olacaktır62.
Demek oluyor ki eğer vergi ödevlisi ile üçüncü kişiler
arasında yapılan sözleşme, vergiyi doğuran olayı etkileyerek
yükümlüde değişikliğe neden oluyorsa, ekonomik yaklaşım ilkesi
de göz önünde alınarak bu sözleşme geçerli kabul edilmelidir.
Lakin, sözleşme gerçekleşmiş olan vergiyi doğuran olayı
etkilemeden yükümlüyü değiştirmeyi hedef alıyorsa, bu sözleşme
geçersiz sayılmalıdır. Çünkü önemli olan sözleşmenin vergiyi
doğuran olaya etkisidir63. Danıştay’ın bu konu da farklı
sonuçlara neden olan farklı kararları mevcuttur64.
VUK 8/3 maddesinin mevcut olmadığını varsayarsak,
yükümlülük ve sorumluluğu değiştiren sözleşmelerin vergi
dairesini yine de bağlamayacağı konusunda bir şüphemiz
olmamalıdır. Çünkü, Anayasa 73.madde de yer alan verginin
kanuniliği ilkesinin belirgin olması gereği, verginin temel
61 Kaneti, a.g.e., s.9962 Gülsen Güneş, Verginin Yasallığı İlkesi, 3. Baskı, İstanbul 2011, s.169.63 Gülsen Güneş, Verginin Yasallığı İlkesi, 3. Baskı, İstanbul 2011, s.169.64 Bkz. Gülsen Güneş, ‘’Vergi Yükümlülüğü ya da Vergi Sorumluluğuna Yönelik Özel Sözleşmeler’’, İstanbul Barosu Dergisi, C.67, 1993, s.604; Kaneti, a.g.e., s.99-100.
31
özellikleri ve ana unsurlarından hepsi vergiye ilişkin özel
yasasında belirlenmiş olacaktır.
Bu noktada, vergi hukuku açısından verginin kanuniliği-
yasallığı ilkesine değinmekte fayda vardır.
a. Verginin Kanuniliği İlkesiVerginin kanuniliği ilkesi, keyfi ve takdiri
uygulamaları önleyecek ilkelerin yasada yer alması gerektiği
amacını güderek, bireyin özgürlüklerini devlete karşı koruyan
bir kurumdur65. Anayasanın uygulamaya koyduğu bu kurumun amacı,
keyfi takdiri ve sınırsız ölçülere dayalı bir uygulamaya yer
bireyi ikisi devleti ilgilendiren beş boyut halinde
algılanabilir. Verginin yasallığı ilkesinin temel taşı olan,
temsilsiz vergi olmaz ilkesi demokratik parlamenter
rejimlerde anlamlı olabileceğini vurgulayıp, yasasız vergi
olmaz ilkesi de vergi kurallarının ancak yasalarla
düzenlenebileceğini yani, konulup kaldırılabileceğini ortaya
koyar. Verginin belirgin olması boyutu ise yasaların verginin
ana öğelerinin tam olarak belirlenmesini öngörür. Bu kural
uyarınca, ayrıca vergi kurallarının kolay erişilen, basit,
açık, yalın, net dil bilgisi kurallarına sahip ve her türlü
tarafa çekilebilecek düzeyde yoruma açık olmaması gerektiğini
vurgular.
Yasallık ilkesinin devlet yönünde ki boyutlarından
verginin alınma zorunluluğu ilkesi ise, yasaların emrettiği
vergilerin mutlaka devlet tarafından tahsil edilmesini
anlatmaktadır. Verginin cebri icra yoluyla alınması ise,65 Gülsen Güneş, Verginin Yasallığı İlkesi, 3. Baskı, İstanbul 2011, s.14.
32
devletin tahakkuk etmiş olan vergi alacağını gerekirse zora
başvurarak alabileceğini vurgulamaktadır66. Demek ki temelde
bireyin güvenliğini sağlamaya onun özgürlüklerini korumaya
yönelik bir ilke olarak anayasalarda yer alan verginin
kanuniliği ilkesi, bir taraftan da devletin görevlerini yerine
getirmesi , vergi toplaması için hareketlerinde özgürlük,
kararlılık ve kesinlik sağlamaktadır.
Demek ki verginin kanuniliği ilkesi, ‘’sosyal devlet
ilkesinin koşulu olarak, devletin de ihtiyaçlarını karşılayan,
ancak sonuçta devletin birey için var olduğu yani hukuk
devleti ilkesi ile korunan bireyin sosyal devlet ilkesi yolu
ile geliştirildiği düşüncesi esas alındığında, yine bireyin
yararına dönen bir ilkedir’’ 67.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinde çeşitli anayasalarda yer
alan bu ilke, tam anlamına 1962 Anayasasında kavuşmuştur. 1982
Anayasası da aynı çizgiyi korumuştur. Bu ilke demokratik
sosyal hukuk devleti ilkesinde kimliğini bulmakta ve eşitlik
ilkesine de ışık tutmaktadır.
Görüldüğü gibi Anayasa’nın 73.maddesinde yer alan
verginin kanuniliği ilkesine paralel olarak, vergiyi doğuran
olayın gerçekleşmesiyle belirlenecek olan yükümlü ve
sorumluların kim olduğu yasalarla belirleneceğinden devlet,
vazifesi gereği, vergi alacağını da bu yolla karşısına çıkan
kişilerden tahsil edecektir. Yükümlü ya da sorumlunun taraflar
arasında yapılan özel sözleşmelerle değişmiş olması devleti
yasalarda sorumlu olan kişileri izlemekten alıkoymaz. Çünkü,
devlet aynı zamanda sosyal devlet olmanın gereğini yerine66 Güneş, a.g.e., s.275.67 Gülsen Güneş, Verginin Yasallığı İlkesi, 3. Baskı, İstanbul 2011,s.276.
33
getirmeye çalıştığı için bireylere hizmet vermekle mükellef ve
bunun içinde vergi alacağının peşine düşmek zorundadır.
göre teminat sağlayamayanlar muteber bir şahsı müteselsil kefil ve müşterek
müteselsil borçlu olarak gösterebilirler’’. Buna göre, kefil olmayı kabul eden kişi,
mükellefle yaptığı kefalet sözleşmesine bağlı olarak vergi sorumlusu olmakta ve
teminat istemesine konu olan borçlardan dolayı aynen asıl borçlu konumundaki
mükellefin tabi tutulduğu usullere göre takip edilmektedir70.
69 Ateş Oktar, Vergi Hukuku, 9. Baskı, İstanbul 2013, s.87.70 Adnan Gerçek, ‘’Türk Vergi Hukukunda Vergi Sorumlusu, Sorumluluk Halleri ve Türlerinin İncelenmesi’’, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2005, C.54, S.3. s.183.
35
SONUÇVergiyi doğuran olayla açıkça ilişkisi bulunan özel
hukuk sözleşmelerine özel hukuk ile vergi hukukunun aynı
konuya farklı normlarla bakması her iki hukuk açısından da
bazı sorunlar yaratmaktadır. Bu sorunların çözümünde iki hukuk
açısından da var olan ilişkinin, normlar arasında ki
farklılığı göz önüne alınarak geliştirilmesinde fayda
olacaktır.
Özel hukuk sözleşmeleri kişiler arasındaki ilişkileri
düzenleyen bir araç olmanın da ötesinde aynı zamanda vergi
hukuku açısından da önemli sonuçlar doğurmaktadır. Özel
hukukla alakalı olan bir ilişkinin vergiyi doğuran olayla
ilişkili olması halinde farklı sonuçlarla karşı karşıya
kalınmaktadır.
Vergi normları ve Vergi Usul Kanunu 8.madde, sözleşme
özgürlüğüne özel hukukta öngörülen kısıtlamalar dışında başka
bir sınır getirmemektedir.
Genelde vergisel hükümler içeren, özelde vergi
yükümlülüğü ve sorumluluğuna bağlanan ekonomik sonuçların
devrini konu edinen özel hukuk sözleşmeleri sadece bu nedenle
kanuna ve kamu düzenine aykırı, dolayısıyla da ( BK m. 19/2,
20/1) hükümsüz geçersiz değildirler.
Özel hukuk açısından geçerli olmasına rağmen, vergiyi
doğuran olayı gizleyerek önlemeyi ya da tahakkuk edecek
dolayısıyla ödenecek vergiyi azaltmayı veya geciktirmeyi veya
da tahsilatı imkansız hala getirmeyi amaçlayan sözleşmeler
vergi hukuku açısından geçersiz gibi değerlendirilir
Özel hukuk açısından geçersiz sayılan (yokluk, mutlak