Top Banner
25

U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

May 03, 2023

Download

Documents

Eko A. Prasetio
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,
Page 2: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,
Page 3: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,
Page 4: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,
Page 5: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,
Page 6: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,
Page 7: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

OSmAnli AdAle T mek AnİZmASinin BAlk Anl Ar ’dA İŞleyİŞİ Ve

POdGOrİC A’dA Bİr CİnAye T dAVASinin SerenC Ami (1874-1875)

f u n c t i O n i n g O f t H e O t t O m a n J u s t i c e m e c H a n i s m i n t H e B a l k a n s a n D t H e c O u r s e O f a m u r D e r c a s e i n

p O D g O r i c a ( 1 8 7 4 - 1 8 7 5 )

U Ğ U r ÖZC An*

Giriş

Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’da uzun yıllar hüküm süre-bilmesinin temelinde yatan en önemli etken hiç şüphesiz adalet sisteminin çok sağlam olması ve aksamadan işlemesiydi. Bu husus bugün tarihçilerin çoğunun kabul ettiği bir gerçektir. 19. yy. başı-na kadar bu adalet mekanizması ciddi sorunlarla karşılaşmamış, bölgenin huzur ve güven içinde yaşamasının önemli bir teminatı olmuştur. Fakat bu yüzyıldan sonra bölgedeki konjonktüre bağlı çalkantılar, dönemin şartları, çıkan ayaklanmalar, dış müdahale-ler, Balkanlar’da bu ahengi bozmuş ve çeşitli huzursuzluklar baş göstermeye başlamıştır. Bu huzursuzlukların bir yansıması olarak suç oranlarında ciddi artış olmuştur. Örneğin cinayet vakaların-daki artış, adalet sistemindeki bozulmayla da doğru orantılıdır. İşkodra vilayetine bağlı Podgorica’da 19. yüzyılın son çeyre-ğindeki cinayet vakalarına örnek olarak işleyeceğimiz bir dava belgesi, Balkanlar’da adalet sisteminin işleyişini gözler önüne sermektedir. Bu belgede 1874 yılında işlenen bir cinayetin ne bo-yutlara vardığı net olarak görülür. Dersaadet’de Divan-ı Ahkâm-ı

* (Yrd. Doç. Dr.); İstanbul Üniversitesi, Avrasya Enstitüsü, İstanbul-Türkiye, e-mail: [email protected]

Page 8: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

566 | Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî - II Tematik | 567

konu çerçevesi dışında kalmakla birlikte, temeline bakıldığında çözülmenin en önemli nedenlerinden birisinin merkezden gön-derilen kadıların artık yeterli donanıma sahip ve nitelikli kişiler olmadığından kaynaklandığı tespitine varmak güç değildir. Diğer taraftan bu sistem bozukluğunun başlangıç noktasını bulmak da zordur. Daha 16. yüzyıldan itibaren adalet mekanizmasında çeşit-li aksaklıkların olduğu görülür.3

19. yüzyıl öncesi klasik dönemde, padişah yargı erkinin asıl sahibi olarak kazaskeri, kazasker ise kadıyı tayin ederdi. Kadıla-rın tayin ettiği naibler ise adlî mekanizmanın en alt birimiydi. Verilen kararlar bu silsile ahkâmınca kontrol edilirdi. Her şeye rağmen haksız bir karar verildiği düşünüldüğü takdirde taraflar bunu Dersaadet’te bulunan Divan-ı Hümâyun’a götürebilirdi. Di-van ilgili kadının verdiği hükmü inceler, hukuka aykırı bir durum tespit ederse davayı yeniden görülmesi için hükmü veren mah-kemeye iade eder ya da gerekli görürse başka bir mahkemeye gönderirdi. Divan-ı Hümâyun’un davaya bizzat kendisi bakarak neticelendirdiği de olurdu. Mağduriyet söz konusu olduğunda divanın kararları padişaha başvurularak temyiz edilebiliyordu.4 Fakat gelinen yüzyılın şartlarında, sistemi sağlıklı bir şekilde yü-rütmek çok zor hâle gelmişti.

Adalet sisteminin bozulmaya başladığının geç de olsa farkı-na varan Osmanlı Devleti, 19. yüzyıl başlarından itibaren reform

3 16. yüzyıl sonları ve 17. yüzyıl başlarında bunu çok net bir şekilde görenlerden birisi de Hasan Kafî’dir. Bosna’da kadılık görevinde de bulunan Hasan Kâfi (1544- 1616)’nin Osmanlı Devleti’nin geçirdiği değişim dönemindeki göz-lemlerinden yola çıkarak, devlet düzeni üzerine yazmış olduğu eleştirel bir eseri vardır. Burada Kâfî, âlemin bekasında olduğu gibi insanın bekasının da aralarında adalet, doğruluk ve yardımlaşmanın sağlanmasıyla mümkün ola-cağını anlatır. Osman Özkul, “Osmanlı Devlet Düzeni Üzerine Balkanlar’dan Bir Bakış”, Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 2013, Yıl: 1, Cilt:1, Sayı: 2, s.54.

4 Abdullah Demir, Medeni Yargılama Hukuku Osmanlı Mahkemesi, Yitik Ha-zine Yayınları, İzmir 2010, s.223.

Adliye Muhâkemât-ı Cezâiye Dairesi’nde temyizen görüşülen davanın içeriğine geçmeden önce adalet sisteminin işleyişinin Balkanlar’da tarihî altyapısına göz atarak dairenin kuruluşu ve işleyişine kısaca yer verilecektir. Daha sonra Podgorica şehrinin o dönemdeki durumuna ve yerel bazda adalet sisteminin işleyişine değinilerek, cinayetler silsilesine dönüşen olayın detayları üzerin-de durulacaktır. Son olarak Divan-ı Ahkâmı Adliye Muhakemat-ı Cezaiye Dairesi’nde temyizen mütalaa olunan davada çıkan karar ve belgeden elde edilen sonuçlar değerlendirilecektir.1

1. Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi

Osmanlılarda adalet sistemi, şer’î ve örfî hukukla birlikte yeni fethedilen yerlerde daha önce uygulanan ve var olan hukuk ku-rallarından da istifade edilerek sağlıklı bir şekilde tesis edilmişti. İslam hukuku yanında, İslam öncesi Türk hukuku, İran ve Ro-ma-Bizans hukuku Osmanlı hukukuna bu noktada kaynaklık etmiştir. Bu yönde kanunnameler oluşturulmuş, örfî hukukun gereği padişah fermanı şeklinde kaleme alınarak ülkenin dört bir tarafına gönderilmiştir.2 Bu sistem 19. yüzyıla ufak tefek aksama-larla sorunsuz bir şekilde devam ettirilebildiyse de bu yüzyılla birlikte ciddi problemlerle karşılaşmıştır.

Şu bir gerçektir ki adaletin olmadığı bir sistem er ya da geç çökmeye mahkûmdur. Bunu Roma, Bizans gibi tarihe karışmış büyük imparatorlukların çoğunda görmek mümkündür. Osmanlı Devleti’nde bu kadar sistemli işleyen bir adalet mekanizması nasıl oldu da bozulmuştu? Elbette bunun çok çeşitli nedenleri vardır. Bu konuyu genişlemesine tartışmak, bu çalışmanın zaman ve

1 Bu çalışmanın temelini oluşturan Divan-ı Ahkâm-ı Adliye Muhakemât-ı Cezâiyye Dairesi belgesinin tahlilinde hukuki terimlerin daha net anlaşılma-sında yardımlarını esirgemeyen Bursa Barosundan Av. İsmet Özcan’a teşek-kürlerimi bir borç bilirim.

2 Murat Tuğluca, “Osmanlı Hukukunun Yeniden Üretiminde Balkan Fetihleri ve İstimâlet Politikası”, Studies of the Ottoman Domain, Cilt: 4, Sayı: 6, Şubat 2014, s.22, www. thestudiesofottomandomain.com,

Page 9: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

568 | Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî - II Tematik | 569

koyulan prensipler doğrultusunda kısa bir süre sonra çıkarılan bu kanunnameyle bütün Osmanlı tebaası yasa önünde eşit kabul edildi. Bir örnekle “Vüzerâdan birisi tarafından bir çobanın bile canına kasd vukuunda ol vezirin hakkında dahi kısası şer’i icra oluna” ve “katl-i nefs maddesinde büyük ve küçük müsâvi tutu-la” ifadeleriyle9 insanlardaki adalet duygusunun yeniden tesisi amaçlanmıştır. 1853’te cinayet davalarında gayrimüslimlerin de şahitlik yapabileceği karara bağlanırken, 1858’de tümüyle Batı kaynaklarından esinlenen ikinci Ceza Kanunnamesi kabul edildi.

Tanzimat Fermanı’nın ilk uygulanmaya başladığı yerler-den birisi de Balkanlar’dır. Bir Balkan şehri olan Podgorica’da o dönemdeki adlî mekanizmada bunun yansımalarını görebil-mek zor değildir. 1840 tarihinde kabul edilen Ceza Kanununun uygulanması büyük ölçüde Tanzimat prensiplerinin hayata geçi-rilmesi demek olduğundan, merkez ve taşrada kurulan meclisler, idari ve mali görevlerinin yanı sıra bu işle de görevlendirilmişti. Taşralarda memurlarla Müslüman ve gayrimüslim halktan ile-ri gelenlerin katıldığı ve belde kadısının da üye olarak yer aldığı Taşra Meclisleri, bu kanun çerçevesinde karar vermekteydi. Bun-ların önemli suçlara dair kararları merkezdeki Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye’de temyizen incelenmekte ve gerekirse yeniden muhakeme yapılmaktaydı. Meclis-i Vâlâ yargılama yapılmadan hiçbir kimseye ceza verilmemesi konusunda çok titiz bir çalışma yürütüyordu. Meclis-i Vâlâ bu anlamda Tanzimat döneminde kurulan meclislerin verdikleri kararlarda son merci olarak tem-yiz mahkemesi vazifesini görüyordu. Ayrıca vilayetçe Sancak Meclislerinde görülen katl, yaralama, hırsızlık ve pranga cezası gerektiren suçlarda, davaların Meclisi Vâlâ’ya gönderildiği bilin-mektedir. Burada görüşüldükten sonra da Meclis-i Al-i Umumiye ve oradan da padişaha arz ediliyordu.10

9 Reşat Kaynar, a.g.e., s.303-304.10 Mehmet Seyitdanlıoğlu, a.g.e. s.118.

çalışmaları yapmaya başlamıştır. Dava süreçleri tekrar düzenle-nerek adaletin daha sağlıklı işlemesinin yolu açılmıştır. Adaletin tam olarak tesisi için daha III. Selim döneminde Anadolu ve Rumeli’nin her tarafına “adaletnameler” gönderilmiş, halka adil ve hakkaniyetli davranılması noktasında idareciler uyarılmıştı. Fukaraya zulüm yapılmaması, merhametli olunması, kadıların li-yakatli olanlardan seçilmesi, görev yerlerine gitmeleri, görevlerini kötüye kullanmamaları ve kanunnamelerin dışında vergi alınma-ması gibi hususlara bu adaletnamelerde dikkat çekilmişti.5

II. Mahmut döneminde ise eski vazifesini yeterince ifa edemeyen Divan-ı Hümayun, yerini 1838 yılında yeni kurulan Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye ve Dârü’ş-Şurâ-yı Bâb-ı Aliye bırakmıştı.6 Devlet toplum ilişkilerini yeniden düzenleyici girişimlerde de bulunan II. Mahmut, adalet mekanizmasının en önemli yapı taşı olan kadılara yönelik yaptırımlarda bulunarak onların görevlerini kötüye kullan-malarının önüne geçmek ve rüşvet hastalığını ortadan kaldırmak için “Tarik-i İlmiyeye Dair Ceza Kanunname-i Hümayunu” yayın-lamış, kanunsuz ve keyfî cezalara set çekmeye çalışmıştır.7

Özellikle Tanzimat döneminde adlî mekanizmada geniş çaplı reformlara gidilmiştir. 1839 yılında yayınlanan meşhur Gülhane Hattı Hümayununda Abdülmecit can, mal ve namus güvenliğine vurgu yaparak Müslim gayrimüslim ayrımı yapıl-maksızın, herkesin adalet önünde eşit olacağının özellikle altını çizmiştir. Yargılamadan ve kesin hüküm verilmeden bir insanın cezalandırılmamasının önemi üzerinde durulmuştur.8 1840’ta bazı maddeleri Fransız Ceza Yasasından alınan yeni Ceza Ka-nunnamesi hazırlanmıştı. Gülhane Hatt-ı Hümâyununda ortaya

5 Necdet Hayta-Uğur Ünal, Osmanlı Devleti Yenileşme Tarihi, Gazi Kitabevi, Ankara 2012, s.81.

6 Niyazi Berkes, a.g.e. s. 168; Mehmet Seyitdanlıoğlu, Tanzimat Devrinde Mec-lisi Vala (1838-1868), TTK, Ankara 1999.

7 Necdet Hayta-Uğur Ünal, a.g.e., s.105.8 Reşat Kaynar, Mustafa Reşit Paşa ve Tanzimat, TTK, Ankara 2010, s.177.

Page 10: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

570 | Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî - II Tematik | 571

oluşturacak ve kimi zaman “lâik” olan Nizamiye Mahkemelerinin tepkiyle karşılanmasına yol açacaktı.14

1869 yılında Ahmet Cevdet Paşa’nın kurduğu hukuk ve ci-nayet davalarına bakacak Nizamiye Mahkemeleri bu süreçte çok önemli bir yere sahiptir. Laik ilkelere göre işleyen Nizamiye Mahkemelerinde Müslümanların yanı sıra gayrimüslim hâkimler de görev yapabilmiştir.15 Mahkemenin başkanını Şeyhülislam atıyordu. Diğer üyeler ise üç Müslüman ve üç gayrimüslimden oluşuyordu. Bu altı üye seçimle belirleniyordu. İlk etapta bu du-rum Müslümanların yoğun olduğu bölgelerde gayrimüslimler için, gayri Müslimlerin yoğun olduğu yerlerde Müslüman halk için dezavantaj gibi görünse de davacıların ve davalıların farklı dinden olduğu durumlarda mahkemeyi yapı olarak adil bir konu-ma koymaktaydı.16

Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye

Divan-ı Ahkam-ı Adliye

İSTİNAF MAHKEMESİ

Temyiz Mahkemesi

HUKUK MUHAKEMATI DAİRESİ

CEZA (DİVANI AHKAM-I ADLİYE

MUHÂKEMÂT-I CEZAİYE DAİRESİ ŞURAYI DEVLET

Tablo-1. Cinayet Davalarının temyizine bakan dairenin bağlı bulunduğu yapı

Divan-ı Ahkâm-ı Adliye Nizamiye Mahkemeleri yani Meclis-i Deavî ve Meclis-i Temyizler tarafından kesin olarak hükme bağlanmış ve Meclis-i Temyiz ile Divan-ı Temyizlerde istinâfen görülmüş davaların bir nevi temyiz merci konumundaydı. 14 Şubat 1870 tarihli Divan-ı Ahkâm-ı Adliye Nizamnamesi-i

14 Halil İnalcık, Kuruluş ve İmparatorluk Sürecinde Osmanlı (Devlet, Kanun, Diplomasi), Timaş Yayınları, İstanbul 2011, s.32.

15 M. Macit Kenanoğlu, a.g.m., s.185-188.16 Roderic H. Davidson, Osmanlı İmparatorluğu’nda Reform 1856-1876, Agora

Kitaplığı, Çev: Osman Akınhay, İstanbul 2005, s.156.

2. Divan-ı Ahkâm-ı Adliye Muhakemat-ı Cezaiye Dairesi

Bilindiği gibi 1864 tarihli Vilâyet Nizamnamesi ile ida-re ile adliye birbirinden ayrılmış, Taşra Meclislerinin de adlî görevleri Fransız örneğine göre kurulan yeni Nizamiye Mah-kemelerine verilmiştir. Merkezdeki meclislere paralel olarak vilayet ve sancak meclislerine bu yönde yetkiler verilmiştir. Yine bu nizamnameye göre oluşturulan Deavî Meclisine da-valara bakma ve mahkeme yetkisi verilmiş, daha sonra bunlar Nizamiye Mahkemeleri olarak adlandırılmıştır. Nizamiye Mahkemeleri bir hâkim, iki de üyeden oluşurdu. Hâkim ilmiye sınıfından bir kadı olur ve mahkemeye başkanlık ederdi. Biri Müslim diğeri gayrimüslimden oluşan iki üye, mahkemede bulunarak hâkime yardım ederlerdi. Fakat bunların genellik-le hukuk nedir bilmeyen, hatta okuma yazma dahi bilmeyen kişiler arasından seçilebilmesi, adlî işlerin tamamının kadının üzerine kalmasına yol açıyordu.11

Sultan Abdülaziz döneminde Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye’nin 1868 yılında Divan-ı Ahkâm-ı Adliye ve Şura-yı Dev-let olarak ikiye ayrıldığını görmekteyiz. Divan-ı Ahkâm-ı Adliye ise iki kısma ayrılmıştı. Bunlardan birisi Temyiz Mahkemesi’ydi ve o da Nizamiye Mahkemelerinin kararlarını temyiz etmekle görevli “ceza ve hukuk daireleri” olmak üzere ikiye ayrılmıştı.12 1868 yılından itibaren ise Divanı Ahkâm-ı Adliye Nizamnamesi çıkartılarak şer’î davalar dışındaki davalar için en yüksek yargı merci olarak Divan-ı Ahkâm-ı Adliye teşkil edilmiştir.13 Hukukta ve adliyede oluşan bu ikilik yargılama alanında büyük sıkıntılar

11 Ekrem Buğra Ekinci, “Tanzimat Devri Osmanlı Mahkemeleri”, Yeni Türki-ye, Ocak-Şubat 2000, yıl 6, S. 31, s. 769 (764-773); Hamiyet Sezer Feyzioğlu, Tanzimat Döneminde Kadılık Kurumu ve Şeri Mahkemelerde Düzenleme-ler, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2010, s.96.

12 Engelhardt, Tanzimat ve Türkiye, Kaknüs Yayınları, İstanbul 1999, s.259.13 M. Macit Kenanoğlu, “Nizamiye Mahkemeleri”, DİA, Cilt: 33, TDVY, İstan-

bul 2007, s.185-188.

Page 11: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

572 | Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî - II Tematik | 573

davaların kesin olarak tetkik edilmesini ve son hükmün verilme-sine memurdurlar.19 5 Aralık 1871’de Dersaadet’te Hukuk-ı Âdiye ve Cezaiyye Mehakim-i Nizamiyyesi yayınlanarak dairelerdeki bu ayrıma tekrar yer verilmiştir.20

Davaların Divan-ı Ahkâm-ı Adliyedeki Muhakemât-ı Cezâiye Dairesi’nde temyizen görüşülmesine kadar gelen süreçte kaza, liva ve vilayetlerdeki mahkemeler işlem yürütüyordu. Mahkemeler 5 ile 10 üyeden müteşekkildi. Üyelerin üçte ikisi Müslümanlardan üçte biri gayri Müslimlerden oluşurdu.21 Örneğin 1288 H. ta-rihli Bosna vilayet salnamesinde “Divan-ı Temyiz-i Vilayet” yer almaktadır. Divan, biri reis olmak üzere 5 Müslim; bir Ortodoks bir Musevi ve bir Katolik olmak üzere üç gayrimüslim toplam 8 kişiden oluşuyordu. Ayrıca divanda bir başkâtip bir katib-i sâni ve iki mukayyid de görevlendirilmişti. Yine sancaklarda “Meclis-i Temyiz-i Hukuk ve Cinayet-i Liva”nın yer aldığını aynı salnamede görebilmemiz mümkündür. Bosna vilayetinin Saray sancağındaki bu mahkemede biri Ortodoks biri Latin biri Musevi üç gayri-müslim ve bir mahkeme başkanı naip ve 4 Müslim toplam sekiz kişiden müteşekkil olduğu görülmektedir.22 Aynı vilayetin ve aynı sancağın 1290 tarihinde yapısında kısmen değişiklik olmuştur. Divan-ı Temyiz-i Vilayet’in aynı kaldığını ancak livada “Meclis-i Deavi” sisteminin getirildiğini söyleyebiliriz. Meclis-i Deavi bir naibin reisliğinde iki gayrimüslim ve iki Müslim toplam 5 kişi-den müteşekkil hâle getirilmiştir.23 Aynı sancakta H. 1291 yılında sistem aynen devam etse de mahkeme üye sayısı 1 gayrimüslim ve naiple birlikte 2 Müslim toplam 4 kişi olarak belirlenmiştir.24

19 Düstur, 1. Tertip, İstanbul 1289, s.328-329.20 Düstur, 1. Tertip, İstanbul 1289, s.360.21 M. Akif Aydın, “Divanı Ahkâm-ı Adliye”, DİA, Cilt: 9, TDVY, İstanbul 1994,

s.388.22 Salname-i Vilayet-i Bosna, 6. Defa, 1288, s.28,39.23 Salname-i Vilayet-i Bosna 8. Defa 1290, s.43.24 Salname-i Vilayet-i Bosna, 1291, s.56.

Dâhilîsi’nde Mehâkim-i Nizamiyye’nin dört dereceye taksim olunduğu bunlardan birincisinin kazalarda bulunan Deavi Mec-lisleri, ikincisinin livalarda bulunan Temyiz-i Hukuk Meclisleri, üçüncüsünün merkez vilayetlerde bulunan Temyiz Divanları ve dördüncüsünün ise Dersaadet’de bulunan Divan-ı Ahkâm-ı Adli-ye olduğu belirtilmişti.17 Özetle ifade edecek olursak herhangi bir kazada meydana gelecek bir cinayetin davasının mahkeme safa-hatı şu şekilde oluyordu:

Birinci merci: Kaza Deavi Meclisleriİkinci merci: Liva Temyiz-i Hukuk MeclisleriÜçüncü merci: Vilayet Merkezlerindeki Temyiz DivanlarıDördüncü ve son merci: Dersaadet’teki Divan-ı Ahkâm-ı AdliyeFakat şunu belirtmemiz gerekir ki cinayet davalarına kazalarda-

ki Deavi Meclislerinin bakma yetkisi yoktu. Dolayısıyla söz konusu bir cinayet davası olduğunda ikinci kademede bulunan ve kazanın bağlı bulunduğu livadaki Temyiz Meclisleri harekete geçerdi. Bu mahkemede görülen cinayet davası bir üst mahkeme olan bağlı bulundukları vilayetlerdeki Divan-ı Temyizde istinaf yoluyla gö-rülürdü. Bir ara müfettiş-i hükkâm denilen kişinin başkanlığında toplanan Divan-ı Temyiz, müfettiş-i hükkâmlığın kaldırılmasıyla sonraları merkez naibi başkanlığında toplanır hale gelmiştir.18

Divan-ı Ahkâm-ı Adliye 1870 tarihli bu nizamnameyle iki-ye ayrılmıştır. Birincisi Mahkeme-i Temyiz olarak adlandırılırdı ki bu mahkeme, cinâyet ve hukuk-ı adiye davalarında Nizamiye Mahkemeleri’nden verilen kararların tetkiki ve hukuka uygun olup olmadığını araştırmakla görevliydi. Mahkeme-i Temyiz ise iki da-ireye ayrılmıştı. Bunlardan birisi Muhakemât-ı Cezâiye ve diğeri Hukuk Muhâkemâtı dairesiydi. Bu iki daire Dersaadet’te en bü-yük Nizamiye Mahkemesi hüviyetindedir ve gerek Muhakemât-ı Cezaiye ve gerekse hukuk-ı adiyeye dair en son karar merci olarak

17 Düstur, 1. Tertip, İstanbul 1289, s.328-329.18 M. Macit Kenanoğlu, a.g.m., s.185-188

Page 12: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

574 | Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî - II Tematik | 575

içinde bulunduğu kırılgan yapı, güvenlik ve adalet sistemindeki ak-saklıklar bölgede cinayet vakalarında artışa neden olmuştur.

Adalet sisteminin en önemli unsurlarından birisi olan ka-dılar ve naiplerin ise imparatorluğun bu en uzun yüzyılında Podgorica’da görev yapmaları büyük zorluklar ve sıkıntıları içinde barındırıyordu. Podgorica, İşkodra vilayetinin İşkodra sancağına bağlı bir kaza olmasına rağmen, burada naip görevlendirildiği anlaşılmaktadır. Kadının yerine naibin görevlendirildiği durum-lar aslında çok nadiren karşılaşılan bir durum değildi.29 Örneğin 1847 yılında Podgorica naibi olarak atanan El-Hac Ali, maddi an-lamda çok da rahat bir yaşam sürdürmemişti. Paraya olan ihtiyacı nedeniyle, Podgorica emvalinden yeteri miktar maaş tahsisiyle yeniden ihyasını talep eden El-Hac Ali, yazdığı arzuhalde kendisi-nin Podgorica ahalisinden olduğunu ve kale-i selâsede (Podgorica, İşboz ve Riyaka) saltanat-ı seniyyeye sadakatle hizmet ettiğini söylemişti.30 Aslında naip olacak kişinin doğup büyüdüğü yerde görev yapması kanunen yasaktı.31 Fakat birçok örnekte olduğu gibi burada da Podgorica ahalisinden olan naibin görev yapma-sı, kanunun bu noktada uygulanmadığını göstermektedir. Gerek Karadağ imtiyaz hattında gerekse de Podgorica civarında uygun-suzluklara karşı mücadele ettiğini ifade eden El-Hac Ali, malını mülkünü hassa ve vakıf eylediğini, bunlara karşın maaşının ye-tersiz olduğunu belirterek kendisinin çoluk çocuğuyla müreffeh bir hayat yaşamak için maaşına zam yapılmasını talep etmişti.32

Podgorica kadıları ve naiplerinin tek sıkıntısı maddi değildi. Onların karşı karşıya olduğu şiddet unsuru da bölgenin kaçınıl-maz gerçeklerindendi. Cezası kesinleşen suçluların ve eşkıyanın mahkeme baskınları ve tehditleriyle âdeta görevlerini ifa edemez

29 Mehmet Zeki Pakalın, “Naip”, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Cilt: II, MEB, İstanbul 1993, s.644.

30 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), A.DVN, 23/1, Tarih: 07/Ra/1263 (Hicrî).31 Hamiyet Sezer Feyzioğlu, a.g.e., s.20. 32 BOA, A.DVN, 23/1, Tarih: 07/Ra/1263 (Hicrî).

1292 yılında da vilayetlerde Divan-ı Temyiz-i Vilayet 2 gayrimüs-lim toplam 6 kişiden oluşmaktadır. Livalarda “Meclis-i Temyiz ve Cinayet” oluşturulduğu görülür. Burada başkanlığını naibin yap-tığı 2 gayri Müslim 3 Müslim toplam 5 kişilik bir heyet dikkati çekmektedir.25 Tuna vilayetinde ve ona bağlı Sofya sancağında26, yine Selanik vilayetinde27 aynı adlî mekanizmanın yerleştirildiği-ni belgelerden kolaylıkla anlamak mümkündür.

Divan-ı Ahkâm-ı Adliye, Engelhardt’a göre valilerin vilayet meclislerinde etkilerinin devam ettiği bir dönemde bağımsızlığını tam manasıyla yerine getirememiştir. “Mahkemelerin hatalarını düzeltmek ve mahkeme usullerinin tamamen uygulanmasını de-netlemekle” sorumlu olan hâkimlerin görevlerini bihakkın yerine getirebilecek bilgi ve tecrübeden yoksun olmaları bu meclisin ba-şarısının önünde büyük bir engel teşkil etmekteydi.28

Görüldüğü gibi yukarıda Bosna merkezli verdiğimiz örnekler kısmen İşkodra vilayeti için de geçerlidir. Aşağıda işleyeceğimiz bir cinayet davasının mahkeme safahatında bu kurumların nasıl çalıştığı net bir şekilde ortaya koyulacaktır.

3. Podgorica’da bir Cinayet Davası (1874-75)

19. yüzyılın son 30 yılı bilindiği gibi Balkanlar’da milliyetçilik rüzgârlarının en yoğun estiği dönemdir. Bu dönemde Bosna-Her-sek, Sırp, Karadağ, Bulgar, Yunan ayaklanmalarının sıklıkla baş gösterdiği bir zaman dilimidir. 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi de bu başkaldırılara büyük destek olacak ve Berlin Antlaşması’yla Karadağ, Sırbistan gibi yeni devletlerin oluşmasına yol açacaktı. Tabi tüm bu süreçte Balkanlar’da can ve mal güvenliğinin korunması, adaletin tam olarak tecelli ettirilmesi sıkıntılı bir iştir. Osmanlı Devleti’nin

25 Salname-i Vilayet-i Bosna, 10. defa 1292, s.45, 54.26 BOA, İ.DA, 01/4.27 BOA, İ.DA, 3/45, Hicri 01/Ş/1285.28 Engelhardt, a.g.e., s.259.

Page 13: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

576 | Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî - II Tematik | 577

sına rağmen, Podgorica’nın uzun yıllar belgelerde “serhat şehri” ve “darülharb” olarak adlandırılması bölgedeki çalkantının, çatış-maların, cinayetlerin habercisiydi. Şunu da unutmamak gerekir ki bölgedeki cinayet vakalarını salt iki milletin çatışmasından ve bir-birlerine duydukları husumetten kaynaklandığını söylemek eksik bir değerlendirme olur. Bölgede bir kan davası gerçeği olduğunu, bölge milletlerinin kendi kabileleri arasında dahi böylesi cinayet-lerin vuku bulduğunu akılda tutmak lazımdır.

Podgorica’da bir cinayet davasının serencamına gelince, in-celeyeceğimiz belge o dönem Balkanlar’da ve daha lokal olarak bakıldığında Podgorica’da hukukun nasıl işlediğiyle ilgili ilginç detaylar içerir. Zira söz konusu edeceğimiz davada çok önemli, yetkili ve etkili insanların öldürülmesi söz konusu değildir. Diğer tabirle bu bir “sıradan insanların” davasıdır. Podgorica’da başla-yan, daha sonra İşkodra’da Nizamiye Mahkemesinde görülen dava sonucunda verilen karar, nihai olarak Dersaadet’te bulunan Divan-ı Ahkâm-ı Adliye Muhakemât-ı Cezâiye dairesinde temyi-zen görüşülmüştü. Yukarıda detaylıca incelendiği üzere Divan-ı Ahkam-ı Adliye Muhakemât-ı Cezâiyye Dairesi, Tanzimat sonrası oluşturulan yeni yapılanmanın bir ürünüdür. Bugünkü Yargıtay’ın karşılığıdır, denebilir. Dairenin kararlarına bakıldığında, genellik-le incelenen dava ile ilgili dava konusu hadisenin ne olduğunun ve o güne kadar neler yapıldığının, baştan sona anlatıldığı belgeler olduğu görülür. Bu belgeler davanın hukuki seyri ve işleyişinin nasıl olduğu hakkında fikir vermekle birlikte, cinayetin ayrıntı-ları içinde, bir şehir ya da kasaba yaşamının bilinmedik yönlerine doğru bizleri seyahate çıkarır.

Davanın konu edindiği olay, Podgorica’nın itibarlı ahalisinden birisi olan Yusuf Ağa Moca’nın 1291 hicri yılında Perşembe günü (19 Ekim 1874) akşamüzeri Karadağlı Marko Milan’ın oğlu Piro tarafından sokak ortasında apansızın kurşunlanarak katledilme-siyle başlar. Kentte büyük bir infiale yol açan bu hadise üzerine Yusuf Ağa’nın yakınları ve kasaba ahalisinden bir gurup, katil

hâle gelen kadılar, bunu zaman zaman ifade ederek şikâyetlerini bildiriyorlardı. Nitekim 1867 yılındaki Podgorica kadısı Mehmed Salih Efendi, şekavette bulunanlardan ele geçirilenleri şer’î usule göre ve kanuna uygun bir şekilde yargılasa da eşkıyadan bir kısım insanların kendisine garaz ve nefsaniyet peyda etmesinden dert yanmıştı. Eşkıya reislerinden bazıları, “kadı efendi memleketimizi harab idiyor” diye fesat çıkartıp etrafındaki insanlarla mahke-meyi basmışlar, kadıyı Podgorica kalesinde mahbese atmışlardı. Hatta kadı efendinin haremine girerek, eşlerinin sandıklarını yağmalayıp kadınların özel eşyalarını gasp etmişlerdi.33 Bu olay Podgorica’da adaletin temininde yaşanan güçlükleri net bir şe-kilde ortaya koyuyordu. Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra adlî sistemde yapılan değişikliklerle özellikle kazalarda Nizamiye Mahkemeleri kurulmaya başlanmıştır.

Görüldüğü gibi kendini güvende hissetmeyen kadı veya na-ibin, ne derece verimli çalışabileceği ve adalet dağıtabileceği sorgulanır hâle gelmişti. Tanzimat’ın ilanı ve adlî sitemdeki yeni reformlar da Podgorica’da güvenli bir ortam sağlanmasına yet-memişti. Çeşitli suçlarla birlikte bölgede cinayet vakalarındaki artışın tedricen devam ettiği de bir gerçektir. Zira Kosova vilayeti dâhilinde 1876-1880 yılları arasındaki toplam 782 öldürme olayı-nın zuhuru bu tabloyu net bir şekilde ortaya koymaktadır. 1879 yılında, aynı vilayette 203 vaka tespit edilmiştir. Yaşanan cinayet vakalarının artışı şüphesiz bu tarihin Berlin Antlaşması’nın he-men ertesi olmasına, halkın içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durumun bozukluğuna ve Osmanlı halkının Sırp ve Karadağlılar-la aralarında yaşadıkları husumete bağlanabilir.34 Fakat 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi öncesinde durumun çok da iç açıcı olduğunu söyleyemeyiz. Örneğin Karadağ, Osmanlı Devleti’ne bağlı olma-

33 BOA, MVL, 885/62, Tarih: 27/Ş /1274 (Hicrî). 34 Ahmet Caner Çatal-İsa Kalaycı, “Kosova Vilayeti’nde Meydana Gelen Adlî

Olaylar (1876-1880)” Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 11, Sayı: 25, Hatay 2014, s.114.

Page 14: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

578 | Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî - II Tematik | 579

geliştiğine ve önceki mahkeme safahatının neler olduğuna dair yazılanlara göz atmakta yarar vardır.

Yusuf Ağa cinayetine misilleme olarak öldürülenler arasında, Karadağlı Vire isimli kadının Podgorica’daki meyhanesinde misa-fir bulunan Lapod, Mitro ve Tomas isimli Karadağlılar da vardı. Lapod, Yusuf Ağa’nın biraderzâdesi Mustafa tarafından; Mitro, Podgoricalı Bekir Döfvik tarafından; Tomas ise İşkodralı Malisifo Hot nam-ı diğer İsmail tarafından bahsi geçen meyhanede öldü-rülmüşlerdi. Diğer taraftan Vasojivo Poko isimli Karadağlıyı Yusuf Ağa’nın bir diğer yeğeni Yakub (Mustafa’nın kardeşi) kasabada bu-lunan Hacı Verya isimli mahalde; İspaso isimli Karadağlıyı Asâkir-i Zabtiye neferlerinden Zeynel bin Bayram kasaba çarşısında; Rado-pa Şikoyik isimli Karadağlıyı da Podgoricalı Yusuf İsmayo, Zenice Nehri’nin öte tarafında bulunan Terbelik civarında katletmişlerdi. Karadağlılardan Marğot Radovan’ı Podgorica kasabasından Solo Moşkik; Veceta’yı yine aynı kasabadan Ömer Bukırklik, Goriçat karyesi civarında bulunan Moraca Nehri kenarında; Bonişa, nam-ı diğer Nevice Yankoyik’i ise Yusuf Ağa’nın akrabalarından Rüstem Şeyh yine aynı yerde; Karadağ’da bulunan Ziğarca karyeli Savik Oğlu Rada ile kardeşi Mirad’ı, Rüstem Şeyh’le beraber hareket eden Podgoricalı birtakım meçhul şahıslar Pilobol karyesi civa-rındaki Beylik denilen mahalde; yine Karadağlılardan Miladini’yi Podgorica kazasının Grode nahiyesine bağlı Dinoşi karyeli Murad Mahi, Ram Şab Galik, Hacı Avcı, İsmail Umi ve Fişerod karyeli Laloşik Bacı isimli kişiler Pilobol karyesi’nde Hilm İskelesi civarın-daki kilise yakınında öldürmüşlerdi.36

İddia ve ihbarlara göre katil zanlıları arasından bazıları, maktuller Vücita ve Vaso’nun cesetleri üzerine tüfenkle on iki el ateş etmişlerdi. İstoyan Gorof ve Miladin Mikenoğlu isimli şahısları öldüren zanlılar arasında Podgoricalı Mehmed Hüseyin ve kardeşi Osman, Dulo Lakik ve Ali Koke’nin de olduğu tahkikat sonucunda ortaya çıkmıştı. Diğer taraftan bir başka ihbara göre

36 BOA, İDA, 15/640.

Piro’yu idam etmişlerdi. İntikam bununla kalmamış, olayın bir yansıması olarak kasabada ve civar köylerde bulunan 13 Karadağlı daha öldürülürken iki kişi de yaralanmıştı. Şehrin farklı noktala-rında gerçekleşen cinayetlerin mekânsal dağılımı şu şekildeydi.35

Cinayet Mekânı Ölü SayısıKasaba çarşısında 1 kişiVire’nin meyhanesinde 3 kişiHacı Verya isimli mahalde 2 kişi

Zenice Nehri’nin öte tarafında bulunan Terbelik’de 1 kişi

Goriçat karyesi civarında Moraça Nehri kenarında 3 kişi

Pilobol karyesinde Beylik denilen mahalde 2 kişi

Pilobol karyesinde Hilm İskelesi civarındaki kilise yakınlarında 1 kişi

TOPLAM 13 Kişi

Hadise duyulur duyulmaz özel olarak bu mesele için Mirliva Bekir Sami Paşa bölgeye gönderilmişti. Olay mahalline intikal eden Bekir Sami Paşa derhâl İslam ahalisinden ve bazı Hıristi-yanlardan müteşekkil bir komisyon teşkil etmişti. Bu komisyonun yaptığı tahkikat neticesi, mahallî hükümet tarafından icra edilen istihbari soruşturma temel alınarak Podgorica ve Karadağ tara-fından iki memurun da hazır olduğu dava, İşkodra’da görülmüştü. Tetkikat ve Muhakemât-ı Nizamiyye, dönemin İşkodra muta-sarrıfı Eşref Paşa’nın tahriratıyla irsal olunarak dava zabıtları ve sorgu evrakı, son merci olarak Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’ye hava-le edilmiş ve burada Muhakemât-ı Cezâiye Dairesi’nde temyizen mütalaa olunmuştu. Muhakemât-ı Cezâiye dairesinin mütalaa-sına geçmeden önce, yine aynı evrakta yer alan, hadisenin nasıl

35 BOA, İDA, 15/640.

Page 15: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

580 | Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî - II Tematik | 581

Süleyman Ahmed

3. Ordu-yı Hümâyun-ı Altıncı Talia Taburu imamı Ali Efendi

3. Ordu-yı Hümâyun-ı Altıncı Talia Taburu onbaşılarından Hasan Süleyman

Altıncı Talia Taburu neferlerinden Musi bin Ali

Altıncı Talia Taburu neferlerinden Aziz bin Banusi

Altıncı Talia Taburu neferlerinden İbrahim Tahir

Altıncı Talia Taburu neferlerinden Abdullah bin Ahmed

Altıncı Talia Taburu neferlerinden Ali bin Mustafa

Altıncı Talia Taburu neferlerinden Maksud bin Süleyman

Altıncı Talia Taburu neferlerinden İslam bin Abdullah

Kuman nahiyesinin Orahviçe karyesinden Savo Yokoyik

Karadağ’ın Piper nahiyesine bağlı Roğam karyeli Mişne Miliko Hatun

Grode Nahiyeli Selo AhmedRoğam karyeli Radoya KevroTiye Dora HatunRoğam karyeli Şerife MiloşoBosna Simof HatunVelika Radobilina HatunDobrice Vasomatkof Hatun

İzlatana Hatun

Martikne

Davada 31 sanık bulunuyordu. Bunların kimisi cinayetle kimisi cinayete yardım, kimisi ise yaralama suçlamasıyla yargı-lanıyorlardı.38

38 BOA, İDA, 15/640.

maktullerin katilleri arasında Halil Keçoyik, Mata Hacı, Moyo Bayram Kuke, Solo Mustafa Karinik ve Solo Bayram Ramoyik de vardı. Katil ve cârihlerden firar edip ele geçirilemeyenlerden Yusuf Esmayo, Murad Mahi, Ramşab Galiki, Hacı Avcı, İsmail Umi ve Laloşik Bâcı isimli şahıslardan tamamı bir müddet sonra yakalanmış, soruşturmaları yapılmıştı. Konuyla ilgili birçok görgü tanığının ve şahidin ifadelerine başvurulurken gördükleri ve duydukları kayda geçirilmişti. İşkodra’da görülen bu davada toplamda 37 kişinin ifadesine başvurulmuştu.37

Davada dinlenen Görgü Tanıkları

Goriçat karyesi muhtarı Ali Hüseyin

Meclis azasından Ahmed Yusuf

Meclis azasından Niko PetkoMeclis azasından İsnano Jipov

Pilobol karyesi İhtiyar Meclisi azasından Borbilagof Marvik

Pilobol karyesi İhtiyar Meclisi azasından Kevro ViladayoPilobol karyesi İhtiyar Meclisi azasından Petko ViladipojoPilobol Karyesi İhtiyar Meclisi azasından Kevro Viladiniko

Meyhaneci Vera Hatun

Karadağ’ın Kuman Nahiyesine tabi Banrik karyeli Maryo Jivalvik

Maktullerden Vaso’nun zevcesi Estana HatunRoğam karyeli Yanavilişe Hatun

Karadağlı Daskal Roksan Taşovik

Miralay Salim Bey

Zaptiye askerî kol vekili muavinlerinden OsmanKaradağlı Mirgot Radvan

37 BOA, İDA, 15/640.

Page 16: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

582 | Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî - II Tematik | 583

saat dört buçuk raddelerinde birkaç el tüfek sesi duyduklarını, ev-lerinden dışarı çıktıklarında ise Yakub, Mustafa, Ahmed Esmayo ve Rüstem Şeyh’in yanlarında tanıyamadıkları birkaç kişi ile bera-ber “yanaşmayınız” diye seslenerek yanlarından geçip gittiklerini, daha sonra kilise yanında ve Moraca Suyu kenarında birer maktul gördüklerini ifade etmişlerdi.40

Meyhaneci Vera Hatun da olay gecesi Mustafa ibni Hacı Bayro, Bekir Dokoyik ve Malosifo Hot’un yanlarında tanıyamadığı bir-takım şahıslarla meyhanesine geldiğini söylemişti. Orada misafir olan Karadağlı üç kişiyi Lapor, Mitro ve Tomas’ı öldürdüklerini söylemişti. Fakat meyhaneci Vera Hatun, cinayet öncesinde sal-dırganlar tarafından darp edildiğinden yüzüstü yatmış, dolayısıyla cinayetin ne şekilde işlendiğini göremediğini Podgorica’da verdiği ifadesinde beyan etmişti. Bu ifadesine müteakip Karadağ’a gitmiş ve daha sonra komisyonun talebi üzerine Karadağ memurların-ca İşkodra’ya getirilmişti. Burada verdiği ifadede ise Podgorica’da doğru söylemeye çekindiğini ifade ederek eski ifadesini değiştir-mişti. Tanıklardaki bu korku hiç şüphesiz büyük bir sosyal baskının işaretiydi. İşkodra’da verdiği ifadede Vera, kendisini güvende his-setmiş olacak ki cinayeti daha detaylı anlatmıştı. Mustafa ibni Hacı Bayro’nun Lapodi’yi; Bekir Dokoyik’in Matrubu, Malosifo Hot’un Tomaşi’yi öldürdüklerini söylemişti. Meyhaneci Vera Hatun ifa-desinde ayrıca Ahmed Esmayo ve Rüstem Şeyh’in, maktullerin cesetlerine tüfekle ateş ettiklerini belirtmişti.41

Meyhaneci Vera Hatun’un ifadesine göre o aralık Hasan Bağoyik ve kahveci Zübeyr Doda meyhaneye gelmişti. Hasan Bağoyik’in uzun bastona benzeyen tabanca harbisi ile kendisini darp ettiğini iddia eden kadın, saldırganların yatağan bıçağıyla maktullerin bedenlerini yaraladıklarını kasemle söylemişti.42

40 BOA, İDA, 15/640.41 BOA, İDA, 15/640. 42 BOA, İDA, 15/640, s.2.

Mahkemede Yargılanan Sanıkların İsimleri 1. Abdo Eylof 17. Mulo Bayram Koke2. Ahmed Esmayo 18. Murad Mahi3. Ali Koke 19. Mustafa Bayro4. Bekir Dokoyik 20. Ömer Bukırklik5. Dulo Lakik 21. Rabnir Rado6. Hacı Avcı 22. Ramşab Galiki 7. Halil Keçovik 23. Rüstem Şeyh 8. Hasan Bağoyik 24. Solo Mustafa Ferinik9. İbro Kabacık 25. Solo Bayro Ramovik10. İsmail Umi 26. Solo Muşkik11. Laloş Bâcı 27. Yakub Bayro12. Malosifo Hot 28. Yusuf Esmayo13. Mat Hacı 29. Zeynel Bayram14. Mato Topalik 30. Selo Mustafa15. Mehmed Hüseyin 31. Zübeyir Doda16. Mehmed Hüseyin’in kardeşi

Osman

Goriçat karyesi muhtarı Ali Hüseyin, ihtiyar meclisi azasından Ahmed Yusuf, Niko Petko ve İsnano Jipov, dava sürecinde ifade-lerine başvurulan tanıklar arasındaydı. Verdikleri ifadede Yusuf Moca’nın vurulduğu akşamın gecesi saat dört buçuk raddelerinde, dört kişinin geldiğini ve Yusuf Moca vurulduğundan dolayı misille-me için “yüz kadar Karadağlı” öldüreceklerini söylediklerini beyan etmişlerdi. Bu dört kişi Yusuf Moca’nın kardeşleri Yakup ve Mus-tafa, Rüstem Şeyh ve Ahmed Esmayo’dan başkası değildi. Onların ifadelerine göre, Goriçat karyesine geldikten bir müddet sonra bir-kaç el tüfek patlamış ve ertesi sabah gün ağardığında tüfek sesinin geldiği mahallerde dört kişinin cesediyle karşılaşmışlardı.39

Pilobol karyesi İhtiyar Meclisi azasından Borbilağof Marabik ve Kevro Viladayo, Petko Viladipojo ve Kevro Viladiniko da o gece

39 BOA, İDA, 15/640.

Page 17: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

584 | Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî - II Tematik | 585

istemiş ise de o aralık tesadüfen orada bulunan Miralay Salim Bey’in “Vurma!” diye seslenmesi üzerine tabancasını tekrar beline sokmuştur. Ama silahın kimin tarafından atıldığını, görüş açısın-da olmadığından tam olarak görememişti. Asakir-i zaptiye kol vekili muavini Osman da Zeynel’in, Miralay Salim Bey’in emri ile tabancasını beline soktuğunu beyan etmişti. Fakat Osman’ın bu ifadesinin garaz içerdiğinden şüphelenilmişti.45

Karadağlı Mirgot Radvan, Yusuf Moca’nın öldürüldüğü gün arkadaşı Rado Başkovik ile birlikte Karadağ’dan Podgorica’ya gelirlerken Bilinovik kabilesinden Süleyman Ahmed Bilinovik isimli birisine rast gelmişti. Süleyman Ahmed onlara kaçmaları-nı söyleyince yanlarındaki koyunları da ona vererek firar etmeye başlamışlardı. Bu sırada Hodo Bey’in kabri yanında silahsız bir şekilde cenaze defneden birkaç asker, bunları “besa”ya46* davet et-mişti. Bunu bir fırsat olarak gören ikili bu topluluğa karışmışlardı. Neden sonra birkaç Podgoricalı gelmiş ve bu ikilinin etrafını sar-mışlardı. Hükümete götürmek üzere besaya almışlar, silahlarını çıkartmışlardı. Rado Başkovik önde ve kendisi arkada Podgorica-lıların önü sıra yola koyulmuşlarken Yusuf Esmayo tabancasıyla Rado’yu öldürmüştü. Mirgot Radvan kaçmayı başarmış ve kaçar-ken arkasından beş altı el ateş edilmişti. Kurşunların hedefinden türbeye sığınarak kurtulan Mirgot Radvan, türbeye girdiğinde Podgoricalılar etrafını sarmıştı. Solo Muşkik’in tüfek atışıyla kolunu yaraladığını ve oradan bir yolunu bulup firar ittiğini söyle-mişti. Süleyman Ahmed ise ifadesinde hadiseyi doğrulamış ama

45 BOA, İDA, 15/640, s.2. 46 Kuzeyin Arnavut savaşçıları, Karadağlı komşularıyla pek çok geleneği pay-

laşmaktadır. Bunlardan biri de “besa” (Gjakmarrje)’dır. Şeref kavramı içinde değerlendirilen bu hususlar, Arnavutlarla Kardağlıların ortak geleneklerin-den biridir. Misha Glenny, Balkanlar 1809-1999, Sabah Kitapları, İstanbul 2000, s.141-142; Besa, “aileleri, kabileleri, kişileri bağlayan ve bunlar arasın-da barış ve dayanışmayı sağlayan yemine dayalı geleneksel bir kural” olarak adlandırılmaktadır. Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, (II. Meşrutiyet Ve I. Dünya Savaşı), Cilt: IX, TTK, Ankara 1995, s.242.

Karadağlı Daskal Duksan Taşovik olayla ilgili ifade veren-lerdendi. Yusuf Ağa vurulduğu an Daskal, bazı eşya mubayaası maksadıyla Dul Çavuş adında birinin dükkânındaydı. Silah ses-lerinden irkilip dükkânın kepengi altına gizlenmişti. Bir anda kalabalık bir Müslüman ahali oraya toplanıvermişti. Daskalın anlattıklarına göre içlerinden Mustafa İbni Hacı Bayro, Bekir Dokoyik, Rüstem Şeyh ve Ahmed Esmayo, Vera’nın meyhanesine girmiş ve hemen ardından üç el silah sesi işitilmişti.43

Öte taraftan Karadağ’da bulunan Kuman nahiyesine tabi Ban-rik karyeli Maryo Jivalvik ile Martikne, maktullerden Vaso’nun zevcesi Estana ve Roğam karyeli Yanavilişe hatunlar görgü ta-nıkları arasındaydı. Onlar da ifadelerinde saat iki sularında Hacı Bayro’nun oğlu Yakub’un Podgorica kasabasında bulunan Hacı Veriye denilin mahalde, Vaso’yu gözlerinin önünde tüfek kurşunuyla öldürdüğünü söylemişlerdi. Yanında bulunan Be-kir Dokoyik, Rüstem Şeyh, Ömer Bukırklık, Ahmed Esmayo ve isimlerini bilmedikleri birkaç kişinin Vaso’nun cansız bedenine kurşun attıklarını söylemişlerdi. İçlerinden sadece Yakub Bayro’yu tanıyabilmişler, Rüstem Şeyh, Ömer Bukırklık ve diğerlerini bi-lememişlerdi. Ama birbirlerine isimleriyle hitap edip gayret verdiklerinden bu kişiler olduklarına kanaat getirdiklerini beyan etmişlerdi. O civarda bir yerlerde çitlerin arkasına gizlenen Kara-dağlı Maryo Jivalvik, ayrıca Yana Velişa ve Martikne, şüpheliler Rüstem Şeyh, Ömer Bukırklik, Ahmed Esmayo, Bekir Dokoyik ve Solo Mehmet’i görseler tanıyacaklarını söylemişlerdi.44

Miralay Salim Bey mahkemeye verdiği mühürlü belgede Ka-radağlı Espaso’nun katil zanlısı Zeynel’i tasvir etmişti. Salim Bey, silahlı bir şekilde bazı Podgoricalılarla beraber takipte iken bir tüfek patladığını ve Espaso’nun katledildiğini gördüğünü ifade et-mişti. Zeynel, tabancasını belinden çıkarıp Espaso’ya ateş etmek

43 BOA, İDA, 15/640, s.2.44 BOA, İDA, 15/640, s.2.

Page 18: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

586 | Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî - II Tematik | 587

Mişina Miliko ifadesinde Ömer Bukırklik’in Karadağlı Vuçıta’yı katlettiğini Ahmed Esmayo ise Vuçita’nın üzerine tü-fek attığını söylemişti. O da hava karanlık olduğu için katilleri teşhis edemese de birbirleriyle konuşurken, isimlerini işittiğini söylemişti. Yine tanık olarak ifade veren kadınlardan İzlatana, Vira, Martikne, Estana, Yanalişa ve Mişina Miliko, saldırganları teşhis ettiklerini söyleseler de ifadelerinde bir kasıt ve husumet söz konusu olabileceği göz önünde bulundurulmuştu. Ayrıca Sava Yokovik’in şahısları teşhisi ve cinayetin nasıl gerçekleştiği ko-nusunda verdiği bilgiler, mahkemede tereddüt oluşturmaktaydı. “Birbirlerine hitap ederken isimlerini söyledikleri için onlar ol-duğunu anladık.” şeklindeki beyanlar, katilin kim olduğunu net olarak işaret etmek için yeterli delil olarak görülmemişti. Mustafa ibn-i Hacı Bayro ise bu şahısların öldürülen Yusuf Moca ile bazı arazi ve iltizam maddelerinden dolayı anlaşmazlıkları olduğunu bu nedenle azaların ifadelerinin “garaz” içerdiğini söylemişti.50

Bununla beraber cinayetin nasıl işlendiğini ihbar eden kadın-lar, Sava Yokovik ve Maryo isimli kişilerin, Mustafa’yı bu öldürme fiilini işlerken gördüklerine dair herhangi bir ifadelerinin olma-dığı da ortadaydı. Ömer Bukırklik cinayet gecesi sıtmadan hasta olarak sabaha kadar hanesinden bir tarafa çıkmaması, onun ka-til olduğu iddialarını zayıflatan bir delil olarak sunulmuştu. Fakat Ömer aynı zamanda olayların fitilini ateşleyen hadisede öldürülen Yusuf Ağa’nın emektarıydı. Yıllarca ona hizmet et-miş birisinin, onun öldürülmesinin ardından sessiz kalması akla ters görünmekteydi. Diğer taraftan gecenin karanlığında tanık-ların cinayeti kimin işlediğini muhbir kadınların net bir şekilde görebilmeleri de olanaksızdı. Fakat Ömer’in bir “katil” olarak adlandırılamayacağı gibi bu katli gerçekleştiren cemiyete dâhil olduğu da anlaşılmıştı.51

50 BOA, İDA, 15/640, s.3.51 BOA, İDA, 15/640, s.3.

arkasından gidip onları takip etmediği için kimin kimi öldürdüğü noktasında kesin bilgi verememişti.47

Cinayetler vuku bulduğu sırada şehrin diğer noktalarında hayat bütün gerçekliğiyle devam ediyordu. Olay anında cenaze defneden Osmanlı askerlerinin de söyleyecekleri bir şeyler olabilirdi. Üçün-cü Ordu-yı Hümayun’a mensup Altıncı Talia Taburunun imamı Ali Efendi ile aynı taburun onbaşılarından Hasan Süleyman, nefer-lerden Musi bin Ali, Aziz bin Banusi, İbrahim Tahir ve Abdullah bin Ahmed, Ali bin Mustafa, Maksud bin Süleyman ve İslam bin Abdullah cenaze defnederlerken Pogorica’da farklı yerlerde tüfek sesleri işittiklerini, fakat ne için atıldığı konusunda herhangi bir fikirlerinin olmadığını söylemişlerdi. Türbenin yanında silah sesi işitmediklerini ve Karadağlılardan kimsenin yanlarına gelmediği-ni ifade etmişlerdi. Hatta orada bulundukları müddet içinde hiç kimsenin öldürülmediğini yeminle söylemişlerdi.48

Kuman nahiyesine bağlı Orahviçe karyeli Savo Yokoyik, Pile-bol karyesinden Podgorica’ya giderken yolda Karadağlı İzlatana Yoko Hatun ile oğlu Vuçita ve refiki Noviça’ya ve ardından Kara-dağ müzafatından Piper nahiyesine bağlı Roğam karyeli Mişina Miliko isimli hatuna rastlamıştı. Bunlar, yatsıdan evvel Gori-çat karyesi civarında Moraça Nehri kenarında Ahmed Esmayo, Rüstem Şeyh, Ömer Bukırklik, Bekir Dokoyik ve Abdo Eylof ’un beraberinde tanımadığı kimselerle birlikte gitmekte olduklarını görmüşlerdi. Görgü tanıklarının ifadelerine göre Ömer Bokırk-lik, Voçita’yı; Rüstem Şeyh ise Noviça’yı tüfekle öldürmüştü. Ardından hepsi birden Voçita’nın naaşına 12 el tüfek boşaltmış-lardı. Rüstem Şeyh, İzlatana’yı ise yaralamıştı. Tanığın ifadesinin sonunda söyledikleri ilginçti. “Bunları tanımıyorum ama birbirle-rine isimleriyle hitap ettiklerinden aklımda tuttum.”49

47 BOA, İDA, 15/640, s.2.48 BOA, İDA, 15/640.49 BOA, İDA, 15/640.

Page 19: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

588 | Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî - II Tematik | 589

4. İşkodra’daki Nizamiye Mahkemesinin Kararı

Sonuç olarak İşkodra’daki Divan-ı Temyiz, ortaya konulan de-liller ve şahitler ışığında şöyle kararını vermişti:55

1. Mehmet Hüseyin, kardeşi Osman Fololikin ve Ali Koke’nin katl fiilinde herhangi bir katkıları olmadığı,

2. Rüstem Şeyh, Yusuf Esmayo, Yakub Bayro ve Ahmed Esmayo’nun taammüden katl fiilini işledikleri kararına varıl-dığından, bunlardan Yusuf Esmayo elegeçirilib tebrie-i zim-met edemediği takdirde ve Rüstem Şeyh’in şimdiden idamla-rına oybirliği ile; Yakup Bayro ve Ahmed Esmayo’nun şimdi-den idamlarına oy çokluğuyla karar verilmiştir.

3. Murad Mahi, Ram Şab Galiki, Hacı Avcı, İsmail Umi ve Laloş Bâcı isimli beş kişinin Miladini’yi öldürdükleri anlaşılmakla birlikte bunların ele geçirildiklerinde tebrie-i zimmet edeme-dikleri takdirde katli mezkurda fail-i müşterek itibarıyla kanu-nun 174. maddesine göre on beşer yıl hapsine,

4. Mustafa Bayro, Ömer Bukırklik, Bekir Dokoyik, Zeynel Bay-ram ve Abdo Eylof isimli beş şahsın Podgorica’dan giden şa-hıslara refakat ettikleri ve maktullerin cesetlerinin üzerine kurşun attıkları sabit olduğundan, ceza kanunun 175. maddesi gereğince bunlardan hem katillere refakat etmek ve hem de cesetlere kurşun atmakla suçlanan Ömer Bokırklik ve Bekir Dokoyik’in on beşer yıl hapsine; Abdo Eylof ’un irade buyrula-cak miktarda hapsine; yalınız katillere yardım etmekle suçla-nan Mustafa Bayro ve Zeynel Bayram’ın onar yıl hapsine,

5. Yaralama suçundan yargılanan Selo Muşkik’in, kanunun 180. maddesi hükmünce kendisinden, yaraladığı kişinin cerrahiye ve ücret-i eyyam olan yedi liranın tahsil edilmesine; ve dört sene müddetle küreğe konulmalarına karar verilmişti.

6. Halil Keçovik, Mat Hacı, Mulo Bayram Koke, Solo Mustafa Ferinik, Solo Bayro Ramovik, Mehmed Hüseyin ve kardeşi Osman, Dulo Lakik, Ali Koke, Rabnir Roda, Malosifo Hot ve

55 BOA, İDA, 15/640, s.2/4.

Zanlılardan Bekir Döfvik’in ifadeleri ise meyhaneci Vira Hatun’un ifadelerini şüpheli kılmıştı. Bekir Döfvik, merhum İs-mail Paşa’nın birinci İşkodra valiliği sırasında bazı kişilerin Vire Hatun’dan alacak iddia etmeleri ve kendisinin de o dönem Podgo-rica Meclisi Azalığında bulunması nedeniyle İşkodra valisinin emri üzerine onun mallarına el koydurmuştu. Daha sonra bu eşyayı sat-tırıp Vire Hatun’un borçlarına saymıştı. Bu nedenle kadının oğlu Marko, Podgorica’dan kaçmak zorunda kalmıştı. Bu hadise, Vira Hatun’un ifadelerinde “garaz” endişesi ve şüphesi doğurmuştu. Di-ğer taraftan Hasan Bağvik isimli şahısın, bundan üç sene önce Vira Hatun’un oğlu Marko’yu darp etmesinden ve Zübeyr Doda’nın ise bu kadından alacağı için hükûmete şikâyette bulunmasından yola çıkılarak şahsın kendilerine düşmanlık beslediği düşünülmüş, Vira Hatun’un suçlamalarının dayanaksız olduğuna vurgu yapılmıştı.52

Meyhaneci Vira Hatun’un darp edildiği yönündeki iddiaları-na ise etrafta bir şahit olmadığı için şüpheyle bakılmış, kuvvetli emarelerin olmadığının altı çizilmişti. Ayrıca meclis, kararında Tabip Binbaşı İbrahim Efendi’nin tespitlerine de başvurmuştu. Onun raporuna göre Moyo Bayram Keko’nun ayağının ağrıdığı görülmüştü. Muhbirlerin öyle tabanca kurşunu menzili bir mesa-fede ikindiden akşama oturduktan, silah seslerini işitip arbedeyi sonuna kadar orada seyrettikten sonra kaçmalarının ise akla ve mantığa uymadığı özellikle belirtilmişti.53

Rovanik Hatun’un şahitliğinde de “adavet” izleri görülmüştü. Olaydan bir gün önce Rovanik’in, kireç parası talebi için Mu-rad Çakopik’in dükkânına geldiği, daha sonra Bekir Saki’nin dükkânına uğradığı soruşturma neticesi ortaya çıkmıştı. Bu bilgi, Rovanik Hatun’un cinayet zanlılarına adavet beslediği şüphesini doğurmuştu.54

52 BOA, İDA, 15/640, s.3.53 BOA, İDA, 15/640, s.3.54 BOA, İDA, 15/640, s.3.

Page 20: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

590 | Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî - II Tematik | 591

ediyordu.57 Bu kanuna göre birisi birini öldürdüğü zaman ölenin varisleri katili öldürmek durumundadır.58 Katil bu nedenle kanlı-ları tarafından bir gün öldürüleceği korkusuyla yaşar.59 Hasımlar barışana kadar bu şekilde kan davası sürüp gider, ölümler ardı ardına gelirdi.60 Edith Durham antropolojik değerlendirmelerde bulunarak benzerlikler kurduğu eserinde Karadağ ve Arnavut-luk’taki kabile yaşamına vurgu yapmış ve kan davası gerçeğini dile getirmiştir.61

57 Selçuk Akşin Somel, “Osmanlı Modernleşme Döneminde Periferik Nüfus Gurupları” Toplum ve Bilim, S. 83, 1999-2000 (KIŞ), Birikim Yay., s.192.

58 Ayrıca, Arnavutlar arasında “Dukagin Kanunları” olarak bilinen yazılı olma-yan kurallar bütününün varlığına inanılmaktadır. Arnavutların “Mecelle”si olarak nitelendirilen Dukagin Kanunları, özellikle Malisörler ve Merdita-lılar tarafından benimsenmiştir. Söz konusu bu kanunların Arnavutlar arasındaki yıkıcı tesirleri çok büyük olmuştur. Osmanlı Devleti yönetimi altında birtakım tedbirler alınmış, yaptırımlar uygulanmış olsa da ne yazık ki önüne geçilememiştir. Süleyman Külçe’nin “Bu yanlış ananeden şikâyet etmeyen tek bir Arnavut yokken onun hükümlerinden sıyrılmayı, mesela kan gütmemeyi şerefsizlik saymayan kimse yoktu.” ifadeleri her şeyi özet-lemektedir. Süleyman Külçe, Osmanlı Tarihinde Arnavutluk, İzmir 1944, s.380.

59 William Le Queux, An Observer in the Near East, Doubleday, Page&Company, New York 1907, s.27.

60 John Foster Fraser, Pictures From The Balkans, Cassel&Company, London-Paris-NY 1906, s.233-256.

61 M. Edith Durham, The Burden Of The Balkans, Thomas Nelson&Sons, London 1905; İngliliz Archibald Lyall, Paris’te ya da Chigago’da cebindeki para için öldürmenin, Balkanlar’da “dava” için “siyasal görüşlerinizi beğen-mediğiniz için ya da büyük amcası sizin ikinci dereceden kuzenlerinizden birini bir zamanlar vurduğu için” öldürme şekline büründüğünü söyleyerek kan davalarına dikkat çekmektedir. Archibald Lyall, The Balkan Road, Met-huen, Londra 1930, s.157-158; İngiliz yazar Alexander Devine, Karadağ’da babaerkil bir aile hayatı yaşandığını belirterek Karadağlıların, “intikam duy-gusu taşıyan kişiler” olduğunu söylemiştir. Devine ayrıca bir Karadağlı için ailesinin onurunun çok önemli olduğunu ve bu konuda onların büyük bir hassasiyet gösterdiklerini ifade eder. Doğal olarak bu hassasiyet, “vendetta” yani kan davalarının uzun süre devam etmesine neden olmuştur. Alexander Devine, “Montenegro The Warrior People of The Black Mountain” Peoples of All Nations, Their Life Today and the Story of Their Past Japan to Oman,

Hasan Bayro isimli on iki şahsın bilfiil ve bilmuavene katl fii-line karıştıkları kesin hükmüne varılmadığından, bunlar hak-larında gereken muamelenin reyi aliye bırakılması,

7. Podgoricalı İbro Kabacık isimli şahsın Vire Hatun’un meyha-nesinde idam olunan kişinin şeşhanesini gasp ettiği yönünde hakkındaki iddianın sıhhatli olmadığı, kendisini korumak ni-yetiyle hareket ettiği düşünüldüğünden İbro Kabacık’ın tahli-yesine karar verilmişti.

8. İspasoya isimli Karadağlı öldürülmeden önce Podgoricalılar-dan MatoTopalik’in onu demir endaze ile darp ettiği ve Selo Mustafa’nın dükkândan elinde bıçakla çıktığı ama yine kendi-liğinden içeriye girdiği sabit olduğundan, kanunun 179. mad-desi gereğince Mato Topalik’in dört ay ve Selo Mustafa’nın altı ay süreyle hapsine karar verilmişti.

5. Mahkeme Safahatında Karşılaşılan Sorunsallar

Dikkat edilirse Karadağlı birisinin Müslümanlardan birisini öldürmesi, bunun karşılığında maktulün yakınlarının “100 kadar Karadağlının öldürüleceği” ile ilgili söylemleriyle toparlanmala-rı, kabile koruyuculuğu ve dayanışmasının ötesinde kan davası gerçeğini de ortaya koymaktadır. Osmanlı Devleti’nin endişele-rinden birisi de hiç şüphesiz burada bir cinayetin, beraberinde bir kan davası riskini ve ölümler zincirini getirmesidir. Zaten yerel mahkemenin yaşadığı en büyük sıkıntı da bu “kan gütme” gele-neğinin halk üzerindeki oluşturduğu baskı olmuştur. Bu nedenle soruşturmanın bundan ileriye götürülmesi imkânı olamamıştır. Zira burada ahalinin gelenekleri ön plandadır. Ahalisinden biri diğerini öldürse, hükümete müracaat olunmayıp fırsat gözetilerek maktulün ailesinden birini öldürmek yoluyla kan almak şekliyle sorunu çözmeye çalışıyorlardı.56 Örneğin Arnavutluk’un Kara-dağ tarafında yaşayan Kigalar’da şeriat yerine kan davası esasına dayalı olan geleneksel nitelikli Dukagin kuralları geçerlilik arz

56 BOA, İDA, 15/640, s.2/4.

Page 21: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

592 | Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî - II Tematik | 593

kesin hüküm koyulamamış olduğuna değinilerek, ceza kanunun şu maddelerine atıf yapılmıştı: “Bir kimsenin teammuden ka-til olduğu kanunen tahakkuk ederse kanunen idamına hüküm olunur.” (madde 170), “Muin-i katil (Katile yardımcı olan) olan kimse muvakkaten küreğe konulur.” (madde 175), “Eğer cerh ve darb fiili zaten katl kastıyla olup da carih ve zâribin kendi elinde olmayan sebeplerin engellemesiyle katl fiili gerçekleştirilememiş ise mazrub ve mecruhun yara-beresi gerek ağır gerek hafif olsun derecesine göre hüküm olacak diyet veyahut miktar, malum meblağ ile cerrahiye masrafı tahsil edildikten sonra carih ve zarib olan kimse herhalde muvakkaten küreğe vaz olunur.” (madde 180).63 Buna göre,

1. Şahıslardan ele geçirilen Rüstem Şeyh ve Yakup İbni Hacı Bayro’nun şimdiden ve Yusuf Esmayo’nun ise ele geçirildikten sonra mahkeme sonucu tebrie-i zimmet edemediği takdirde idam olunmaları ve bunun için gerekli olan evâmir-i aliyyenin alınması,

2. Cinayete yardım eden Ömer Bukırklik ve Bekir Dokoyik on beşer; Mustafa Hacı Bayro ve Zeynel’in onar; Abdo Eylof ve Malosifo Hot’un üçer; carih Solo Moşkik’in masarıf-ı cerra-hiye ve ücret-i eyyam-ı muattıla olarak takdir olunan yedi liranın kendisinden tahsiliyle beraber dört sene müddetle küreğe konulmaları dairece de uygun bulunarak onaylan-mıştır.

Ancak yürütülen soruşturma hükmünce yerel mahkemenin taammüden adam öldürmek suçundan (katl-i müteammid) idam-larına hükmolunan dört şahıstan Ahmed Esmayo ile ilgili bazı tereddütler vardı. Daire onun bilfiil katl suçu işlediğine dair kesin hüküm oluşturacak bir delilin mevcut olmadığı kanaatine var-mıştı. Fakat şahsın Karadağlılarda Vuçita ile Vaso’nun bilinmeyen kişiler tarafından öldürülmesine müteakip cesetleri üzerine tü-fekle ateş etmesinin bir suç teşkil ettiği de biliniyordu. Ceza

63 BOA, İDA, 15/640, s.2/4.

Bu iptidai yöntem mahkemenin tam olarak adaleti sağlaması-nın önünde büyük bir engel teşkil ediyordu. Kan davaları bölgenin o zamanlar acı bir gerçeğiydi. Hükümete müracaat edenler cina-yet hakkında bir diğerinin aleyhinde şahitlik ederse, onu kendi aralarında itham ederek suçlamaları, “âdet-i kadime”lerindendi. Hiç şüphesiz bu hadisede de bu kadim ve feci âdet nedeniyle Pod-gorica eşrafından olan Yusuf Ağa’nın Karadağlılar tarafından idamı tabii bulunmuştu. Hadiseyi tam olarak gören ya da bilenle-rin şahitliğe yanaşmamaları, işte bu gelenekten ileri gelmekteydi. Yerel mahkeme görüldüğü gibi hadisenin tam ve net olarak açık-lığa kavuşmasının önündeki engelin, halkın sahip olduğu kan gütme geleneği olduğuna vurgu yapmıştır.62

6. Divan-ı Ahkâm-ı Adliye Muhakemât-ı Cezâiye Dairesinin Görüşleri

Buraya kadar söz konusu cinayetlerle ilgili Podrogica ve İşkodra’da yürütülen mahkeme safahatı anlatılırken bu noktadan sonra Divan-ı Ahkam-ı Adliye Muhakemât-ı Cezâiyye Dairesinin kararına geçilmektedir. Buna göre yukarıdaki belirtilen ihbarlara ve delillere bakarak Rüstem Şeyh, Yakub İbni Hacı Bayro ve Yusuf Esmayo’nun katil-i müteammid oldukları; Mustafa Hacı Bayro, Ömer Bukırklik, asakir-i zaptiyeden Zeynel, Abdo Eylof ve Mali-sifo Hot’un cinayete yardım ettiklerine; Solo Muşkik’in Mirgot’u öldürme kastıyla yaraladığı ama öldürme eylemini gerçekleştire-memiş olduğuna; Halil Keçevik, Mat Hacı, Moyo Bayram Kuke, Solo Mustafa Ferinik, Solo Bayro, Mehmed Hüseyin ve karın-daşı Osman, Dulo Lakik, Ali Kuke, Hasan Boğoyik ve Zübeyir Doda’nın öldürme fiilinde ve aşamalarında yer aldıklarına dair

Vol V, Ed: J. A. Hammerton, Educational BookCo. Early Edition, London 1922-24, s.3533-3560; Ayrıca kan davaları meselesi için bkz. Uğur Özcan, II. Abdülhamid Dönemi Osmanlı Karadağ Siyasi İlişkileri, TTK, Ankara 2012, s.325-332.

62 BOA, İDA, 15/640, s.2/4.

Page 22: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

594 | Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî - II Tematik | 595

Son olarak cezaların infazı için tespit edilen yerlerle alakalı bir-kaç hususa değinilerek cürm-i cinayetten beş seneden fazla kürek cezasına mahkûm olanların önce vilayetteki kürek merkezlerinde ve beş seneden az süreyle kürek cezasına mahkûm olanların ise sancak merkezlerinde tutuklandıkları tarihten itibaren prangaya vurulmalarının nizamın gereği olduğu hatırlatılmıştı. Kararda ayrıca Manastır vilayetinin kürek merkezi Selanik olduğundan, şahıslardan on beşer ve onar sene müddetle küreğe konulacakla-rın güvenli bir şekilde Selanik’e aktarılmaları istenmişti. Dört ve üçer sene ile mahkûm bulunanların İşkodra’da, orada olmazsa Manastır’da pranga-bent cezasına çarptırılmaları uygun görülür-ken konunun ilgili mutasarrıflara sevk edilerek Selanik ve Manastır vilayetlerinin durumdan haberdar edilmeleri istenmiştir.67

Böylelikle 25 Ocak 1875 (17 Zilhicce 1291) tarihinde topla-nan sekiz kişilik Divan-ı Ahkâm-ı Adliye Muhakemât-ı Cezâiye Dairesi üyeleri Karabet, Esseyid Ali Vasfi, Vâsıf, Osef Ekya-dis, Esseyid Süleyman Seydi, Esseyid Mehmet Sadık, İrfan ve Divan-ı Ahkam-ı Adliye makamının mühürlerinin bulunduğu bu mazbata daha sonra sadrazamın 6 safer 1292 (14 Mart 1875) tarihli yazısıyla Padişah Abdülaziz’e arz edilmişti. O da 7 Safer 1292 (15 Mart 1875)’de söz konusu kararı onaylamıştır.68 Kısacası Podgorica’daki cinayet gerçekleştikten yaklaşık beş ay sonra kesin hüküm verilmiş olarak infaz yoluna gidilmiştir. Böylesine büyük çaplı cinayet davası için zamanın şartları da göz önüne alındığında bu hız gerçekten dikkat çekicidir. Fakat adaletin eksiksiz tecelli edip etmediği hukukçuların vereceği karardır.

Sonuç

Osmanlı Devleti’nde gerçekten son yüzyılda gerçekleştirilen reformlarda adlî mekanizma da nasibini almıştır. Özellikle Tanzi-

67 BOA, İDA, 15/640, s.2/5.68 BOA, İDA, 15/640, s.3/1.

Dairesi, ceza kanununda bu suça karşı gelebilecek özel bir madde belirlenmediğini, bu nedenle Ahmed Esmayo’nun sadece katillere refakatle istimal-i silah eylemesinden dolayı katile yardım (muin-i katil) itibarıyla muvakkat kürek cezasına çarptırılmasını aşırı bul-muş ve onun da cezasının on beş sene müddetle küreğe konulma şeklinde değiştirilmesini istemiştir.64

Yerel mahkemenin kararına göre Murad Mahi, Ram Şab, Hacı Avcı, İsmail Umi ve Laloş Bacı isimli beş şahıs birlikte katil-i gayr-ı müteammid (tasarlamadan öldürme) sınıfına konularak on beşer sene kürek cezasına çarptırılmıştı. Podgoricalılar tarafın-dan gerçekleştirilen cinayetler, Yusuf Moca’nın katledilmesine bir misilleme ve intikamını alma girişimi olmasından dolayı Ceza Ka-nunundaki “taammüden” maddesine girmesi söz konusu olamazdı. Ama bu beş şahsın katil-i gayr-ı müteammid maddesi itibarıyla on beşer sene müddetle küreğe konulmalarına hükmedilmesi de ka-nuna uygun değildi. Kaldı ki yerel mahkemenin uyguladığı cezada hafifletme (tahfif-i ceza) sebepleri de İşkodra’dan bu daireye gön-derilen hususi mazbatada yer almamıştı. Bu nedenlerden dolayı Muhakemât-ı Cezâiye Dairesi, söz konusu mazbatadaki hükmün gerekçeleri varsa onların eklenmesi, yoksa hükmün düzeltilmesi için iadesine karar vermişti.65

Halil Keçevik, Mat Hacı, Moyo Bayram, Solo Mustafa, Solo Bayro, Mehmed Hüseyin ve kardeşi Osman, Dulo Lakik, Ali Koke, Hasan Bağoyik ve Zübeyir Doda’nın da suçları sabit olmadığından serbest bırakılmalarına karar veren Muhakemât-ı Cezâiye Daire-si ayrıca kendini koruma saikiyle hareket eden Podgoricalı İbro Kabacık hakkında verilen tahliye kararını yerinde bulurken Mato Topalik’in dört ay ve Selo Mustafa’nın altı ay süreyle hapis kararı-nı da tasdik etmişti.66

64 BOA, İDA, 15/640, s.2/4.65 BOA, İDA, 15/640, s.2/4.66 BOA, İDA, 15/640, s.2/5.

Page 23: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

596 | Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî - II Tematik | 597

değildir” düsturundan hareketle hızlandırılan adalet anlayışının ürünü olmakla birlikte içinde hızlı yargılamanın doğurduğu ak-saklıklar da barındırır.

Kaynakça

a. Arşiv BelgeleriBaşbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), A.DVN, 23/1; İ.MVL, 93/1934; İ.DA,

15/640,3/45, 1/4; MVL, 885/62.

Düstur, 1. Tertip, İstanbul 1289,

Salname-i Vilayet-i Bosna 8. Defa 1290.

Salname-i Vilayet-i Bosna, 10. defa 1292.

Salname-i Vilayet-i Bosna, 1291.

Salname-i Vilayet-i Bosna, 6. Defa, 1288.

b. Kitaplar ve MakalelerAydın, M. Akif, “Divan-ı Ahkâm-ı Adliye”, DİA, Cilt: 9, TDVY, İstanbul

1994, ss.387-388.

Çatal, Ahmet Caner-İsa Kalaycı, “Kosova Vilayeti’nde Meydana Gelen Adlî Olaylar (1876-1880)” Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilim-ler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 11, Sayı: 25, Hatay 2014, ss.111-121.

Davidson, Roderic H.,Osmanlı İmparatorluğunda Reform 1856-1876, Agora Kitaplığı, Çev: Osman Akınhay, İstanbul 2005.

Demir, Abdullah, Medeni Yargılama Hukuku Osmanlı Mahkemesi, Yi-tik Hazine Yayınları, İzmir 2010.

Devine, Alexander, “Montenegro The Warrior People of The Black Mountain” Peoples of All Nations, Their Life Todayand the Story of TheirPast Japan to Oman, Vol V, Ed: J. A. Hammerton, Educational BookCo. Early Edition, London 1922-24, ss. 3533-3560.

Durham, M. Edith, The Burden of The Balkans, Thomas Nelson&Sons, London 1905.

Ekinci, Ekrem Buğra, “Tanzimat Devri Osmanlı Mahkemeleri”, Yeni Türkiye, Ocak-Şubat 2000, Yıl: 6, Sayı: 31, ss.764-773.

mat Fermanı’yla başlayan açılım süreci yansımalarını Balkanlar’da da göstermiştir. Bu bağlamda şer’î mahkemelerin yanında bir de Nizamiye Mahkemeleri kurulmuştur. Bunlar aynı zamanda cina-yet davalarına bakan mahkemelerdi. Podgorica’daki yansımaları ise doğal olarak bölgenin şartlarına göre olmuştur.

Bir cinayet davasının en son karar ve temyiz merci olan Divan-ı Ahkam-ı Adliye Muhakemât-ı Cezâiyye Dairesinde görüşülmesine dair bu evraklarda, vakanın gerçekleştiği sokak isimlerinden tutun, çeşitli mekânlara kadar olayın anlatılış seyri içinde ilginç detaylar bulunur. Konu edindiğimiz belgede de bu tarz yaklaşımla Podgo-rica şehir tarihi adına ayrıntılar bulabiliyoruz. Podrogica’da nehir isimlerinden sokak isimlerine, kasaba isimlerinden köy isimlerine kadar birçok mekân isminin geçtiği bu belgede, Podgorica’daki gündelik yaşama dair de ipuçları elde etmek mümkündür. Koyun güden çobana, meyhaneye giden, dükkâna giden, cenaze defneden, borcunu tahsil etmeye çalışan insanlara dair ifadeler ve tasvirler Podgorica’da gündelik yaşamın izleridir. Diğer taraftan, böylesi cinayet davalarında karşılaşılan sorunları ve uygulamada ne tür ce-zalar verildiğini net bir şekilde görmekteyiz.

En önemlisi 1874 yılında Podgorica’da gerçekleşen bir dizi cinayet vakasının muhakeme edildiği bu dava, o dönem Os-manlı Devleti’nin Karadağ’da ve İşkodra vilayetinde uyguladığı adalet sisteminin işleyişini ve kan davası gibi âdetler nedeniyle karşılaşılan güçlükleri gözler önüne sermektedir. Ayrıca anlatılan olaylarda Karadağ’ın bağımsız bir devlet olarak tanınmasını sağ-layacak gelişmelerin fitilinin ateşlendiği yıllar olması nedeniyle, dönemin şartlarını tahmin etmek çok zor değildir.

14 kişinin öldürüldüğü bu davanın görülme hızı da dikkat çekicidir. 19 Ekim 1874’te cinayetler başlıyor ve mahkemenin ka-rarını vererek İstanbul’a göndermesi ve temyizen görüşülmesiyle 25 Ocak 1874 tarihinde noktalanıyor. Yani yaklaşık 3 aylık bir sürede mahkeme safahatı sonuçlanmıştır. Padişahın kararı onay-laması ise Mart 1875’tir. Bu da o dönemde “geciken adalet adalet

Page 24: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

598 | Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî - II Tematik | 599

ekler

d AVA T U TA n A k l A r i

Divan-ı Ahkâm-ı Adliye Muhâkemât-ı Cezaiye Dairesinin Temyizen görüştüğü Pod-gorica’daki cinayet davasının tutanağının ilk ve son sayfaları. (1874-1875). Başbakan-lık Osmanlı Arşivi, İ.DA, 15/640.

Engelhardt, Tanzimat ve Türkiye, Kaknüs yayınları, İstanbul 1999.

Fraser, John Foster, Pictures from The Balkans, Cassel&Company, Lon-don-Paris-NY 1906, ss.233-256.

Hayta, Necdet-Uğur Ünal, Osmanlı Devleti Yenileşme Tarihi, Gazi Kita-bevi, Ankara 2012.

İnalcık, Halil, Kuruluş ve İmparatorluk Sürecinde Osmanlı (Devlet, Ka-nun, Diplomasi), Timaş Yayınları, İstanbul 2011.

Karal, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, Cilt: 9, TTK, Ankara 1995.

Kaynar, Reşat, Mustafa Reşit Paşa ve Tanzimat, TTK, Ankara 2010.

Kenanoğlu, M. Macit, “Nizamiye Mahkemeleri”, DİA, Cilt: 33, TDVY, İstanbul 2007, ss.185-188.

Külçe, Süleyman, Osmanlı Tarihinde Arnavutluk, İzmir 1944.

Le Queux, William, An Observer in the Near East, Doubleday, Page& Company, New York 1907.

Lyall, Archibald, The Balkan Road, Methuen, Londra 1930.

Özcan,Uğur, II. Abdülhamid Dönemi Osmanlı Karadağ Siyasi İlişkileri, TTK, Ankara 2012.

Özkul, Osman, “Osmanlı Devlet Düzeni Üzerine Balkanlar’dan Bir Bakış “, Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 2013, Yıl:1, Cilt:1, Sayı:2.

Pakalın, Mehmet Zeki, “Naip”, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Cilt II, MEB, İstanbul 1993, ss.644.

Seyitdanlıoğlu, Mehmet, Tanzimat Devrinde Meclisi Vâlâ (1838-1868), TTK, Ankara 1999.

Sezer Feyzioğlu, Hamiyet, Tanzimat Döneminde Kadılık Kurumu ve Şeri Mahkemelerde Düzenlemeler, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2010.

Somel,Selçuk Akşin, “Osmanlı Modernleşme Döneminde Periferik Nü-fus Gurupları” Toplum ve Bilim, Sayı: 83, 1999-2000 (KIŞ), Birikim Yay., ss.178-201.

Tuğluca, Murat, “Osmanlı Hukukunun Yeniden Üretiminde Balkan Fetihleri ve İstimâlet Politikası”, Studiesof the Ottoman Domain, Cilt:4, Sayı:6, Şubat 2014.www.thestudiesofottomandomain.com, ss.21-38.

Page 25: U.Özcan, "Osmanlı Adalet Mekanizmasının Balkanlar’da İşleyişi ve Podgorica’da Bir Cinayet Davasının Serencamı (1874-1875)" Balkanlar'da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî,

600 | Balkanlar’da Osmanlı Mirası ve Defter-i Hâkânî - II

Divan-ı Ahkâm-ı Adliye Muhâkemât-ı Cezaiye Dairesinin Temyizen görüştüğü Pod-gorica’daki cinayet davasının tutanağının ilk ve son sayfaları. (1874-1875). Başbakan-lık Osmanlı Arşivi, İ.DA, 15/640.

k Ar AdAĞ ekOnOmİSİne FArkli Bİr BAkiŞ Ve OSmAnli mİr ASi

a n a lt e r n at i v e a p p r O a c H t O m O n t e n e g r O e c O n O m y a n D t H e O t t O m a n H e r i ta g e

A B İd İn TemİZerA n d r e e A STOiAn k Ar Adelİ

Giriş: Osmanlı Devleti’nde Karadağ’ın Statüsü

Karadağ, Balkanlar’da, Adriyatik kıyısında 13.812 km2lik yüz ölçümüne sahip küçük bir ülkedir. Karadağ’ın Osmanlı Devleti ile karşılaşması 15. yüzyılın sonlarına doğru olmuştur. Osmanlı Devleti, Karadağ’ı Fatih Sultan Mehmed (1451-1481) dönemin-de 1479 yılında hâkimiyeti altına almaya başlamış ve II. Bayezid (1481-1512) zamanında, 1499 yılında tamamen hâkimiyeti al-tına almıştır.1 Ancak 15. yüzyıldaki Karadağ ile günümüzdeki Karadağ’ın sınır bakımından çok farklı olduğunu söylemek gere-kir.

* (Yrd. Doç. Dr.); Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Burdur-Türkiye; e-mail: [email protected]

** Association of Specialists in Conflict Resolution, Bucharest/Romania, e-mail: [email protected]

1 Abidin Temizer, Karadağ’ın Sosyal ve Ekonomik Yapısı (1853-1913), (Yayım-lanmamış Doktora Tezi), Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-tüsü, Samsun 2013, s.41.