Top Banner
Sempozyumu m. 4 - 6 Ekim 2012
8

Uluslararası Osmanlı Dönemi:ı;ıde Maraş Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D223227/2013/2013_AMBAROGLUA.pdf · kan, balgam dan ibaret bulunan unsurlardan birisinin diğerinden fazla

Oct 31, 2019

Download

Documents

dariahiddleston
Welcome message from author
This document is posted to help you gain knowledge. Please leave a comment to let me know what you think about it! Share it to your friends and learn new things together.
Transcript
Page 1: Uluslararası Osmanlı Dönemi:ı;ıde Maraş Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D223227/2013/2013_AMBAROGLUA.pdf · kan, balgam dan ibaret bulunan unsurlardan birisinin diğerinden fazla

Uluslararası

Osmanlı Dönemi:ı;ıde Maraş

Sempozyumu

m. CİLT

4 - 6 Ekim 2012

Kahramanmaraş

Page 2: Uluslararası Osmanlı Dönemi:ı;ıde Maraş Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D223227/2013/2013_AMBAROGLUA.pdf · kan, balgam dan ibaret bulunan unsurlardan birisinin diğerinden fazla

II. Salon m. Otunım

19. YY. OSMANLI ALİMLERİNDEN MARAŞLI MUSTAFA KAMİL'İN GÖZÜYLE İBN-i SİNA

Ayşe AMBAROGLlJl

Maraşlı Mustafa Kamil'in, "İbn-i Sina" adlı eseri, Beyzade'de İranlı Kitapçı Hüseyin Efendi tarafından, 1307 yılında İstanbul'da basılmıştır. Bu eser, İbn-i Sina ile ilgili kısa hayathikayesinin ardından, İbn-i Sina 'nın Ruh hakkındaki Kasidesi'ne Maraşlı Mustafa Kamil'in şerhlerinden meydana gelmektedir.

. İbn-i Sina'nın hayatı ile ilgili olarak verilen bilgilerin farklı kaynaklar ile karşılaştınlm~sı, müellifin tanınması açısından önem taşımaktadır. İbn-i Sina, mantık, tıp, matematik,. felsefe alanlannda kendisine çok sayıda eser nisbet edilen bir şahsiyettir. Burada açıklanan "Ruh Kasidesi" tartışmalan içinde de aktif olarak yer almıştır. İbn-i Sina'nın fizik ile metafiziği birleştirici yaklaşımı, Aristo· ve Efiatun arasında bir yere işaret etmekte ve bu yönüyle İbn-i Sina katı bir tarafgirlikten uzak bir felsefeyi temsil etmektedir. Maraşlı Mustafa Kamil'in eseri bize bu konuda farklı bir perspektif vermektedir. Bu nedenle Maraşlı Mustafa Kamil ile ilgili yeni araştırmalann yapılması büyük önem arz etmektedir. Kültür ve medeniyetin taşıyrc_ılan fikir adamları, düşünür ve yazarlardır. Mustafa Kamil Efendi'nin; İbn-i Sina adlı eseri nin içerik bakımından İbn-i Sina'nın bilinen bilgilerimiz ile karşılaştınlması, Maraşlı Mustafa Kamil aracılığı ile bize aktanlan yorumların, İslam tasavvuf ve felsefesine ait zenginliğe katkı yapacağı düşünülmektedir.

Maraşlı MustafaKamil Efendi'nin, ''İbn-i Sina" adlı eseri, İbn-i Sina'nın Osmanlıca hayat hikayesi ile Ruh Kasidesi ile ilgiliArapça beyitlerin ve Mustafa Kamil'in Osmanlıca şerhlerinin günümüz Türkçesine kazandırılması ve kısaca değerlendirilmesi tebliğimizin ana konusunu teşkil etmektedir. İbn-i Sina, tıp 1 Marmara Üniversitesi Sosyal Bİ/imler E. Felsefe ve Din B. Doktora Öğrencisiayse- . ambaroglugmail.com

-57-

Page 3: Uluslararası Osmanlı Dönemi:ı;ıde Maraş Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D223227/2013/2013_AMBAROGLUA.pdf · kan, balgam dan ibaret bulunan unsurlardan birisinin diğerinden fazla

Uluslararası Osmanlı Döneminde Maraş Sempozymnıı

alanındaki önemli çalışmalann yanı sıra, İslam dünyasında kendi döneminde yer alan metafizik, İbn-i Sina'nın kimler tarafından nasıl anlaşıldığı ile ilgili bir birikimin, gün ışığına çıkmayan sayfalannı araştırmacılannın hizmetine sunmak suretiyle başta Kahramanmaraşlılar olmak üzere bu konu ile ilgilenenlere az da olsa bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

Kitabın Kapağında verilen Bilgiler, İbn-i Sina, Eser Maraşlı Mustafa Kamil, Neşreden Beyzadededen Kitapçı İranlı Hüseyin Efep.di, Maarif Nezareti Celilesinin R . .... le Basılmıştır. Her Hakkı Neşredene Aittir Dersaadet Matbaası, - Bab-ı Ali Caddesi Numara 25 '1308

İBN-İ SİNA İbn-i Sina, aslen Belli'li iken Buhara'ya hicret ederek, hayli vakit orada

bir köyde aram eder. O havalide bulunan meşhur ulemadan, hendese, cebir, mantık ilimlerini tahsil ettikten az bir müddet sonra, tıb ilmini de hakkıyla olur. Tahsil etmiş olduğu ondan fazla çeşitli ilimlerden tıb ilmindeki mahareti kemaliyesi sayesinde o dönemdeki Horasan Emir Vilayeti 'nde bulunan Nuh isimli hükümdarın hüsnü teveccühüne mazhar olduğundan, bir gün bu zatın kütüphanesine gider.Tıb ilminden heniz ismini bile işitınediği ruh ile ilgili birtakım kitaplara rastlar. Onların bir kısmı istirdad edilmemek üzere başkasına verilmesi şöyle dursun, yanın saat bile dışanya çıkarılması yasak iken bulunduğundan, kendisi öyle istediği için göğsünün üzerinde tuttuğu kitapları kısa sürede hıfzına alır. (Buraya kadar olan menkıbenin İbn-i Sina nın pederine ait olduğunu söyleyenler de vardır.)

Güvenilir olmayan bazı ri vayetiere göre, İbn-i Sina 'nın kendi · adına ortaya çıkardığı Tıp, Felsefe, Matematik, Mantık alanındaki eserleri hocası Farabi'ye aittir. İbn-i Sina, kendisine maletmiş. İbn-i Sina'mn öyle bir hırsızlığı gerçekten yapmış olması durumunda, Farabi'nin eserleri olmasından ziyade,İbn-i Sina 'dan aşağı olmadığı rivayet olunan pederinin olması daha muhtemeldir.Bir üstadın halka-ı tedrisinde hazır olarak fenleri tamamen bitiren kabiliyetli bir öğrencisine ta'Limden başka ne üstünlüğü olabilir. İbn-i Sina 'nın Farabi'nin öğrencisi olması, ilim tahsilini tamamladıktan sonraki kemalinin Farabi 'den az olması, Farabi kadar eser vermeye muktedir olamaması, O'nun gibi güçlü bir felsefecinin böyle bir hırsızlıkla itharn edilmesini gerektitmez.

İbn-i Sina her fenden heratını isbat eden eşi az bulunur bir filozoftur. Hikmet, mantık, tıb bilimlerindeki üstün mahareti, bu alanlarda verdiği eserleriyle isbatlanmıştır. Mantık konusundaki eserleri Babr-ı Su'm, Şifa, Kanun, Hikmet işaretleri dir. Farabi'nin, mantığın bazı yönlerini İbn-i Sina 'dan aldığı nakledilir.

İbn-i Sina ahir ömrüne kadar hangi meseleye sarfı himmet etti ise, kafasına kesb ettiği yani gördüğü okuduğu ne varsa, anlamamak gibi bir durumu olmadığı gibi, harika bir hafıza gücüne sahip olduğunu tahdis-i nimet sadedinde şu beyit ile ifade eder. ''Bir zamanlar öğrendiğin;ı. ne varsa hepsi şu an aklımdadır." Zamanın geçmesine rağmen, öğrendiklerimi, şimdi öğrenmiş gibi tekrarlama gücüm var demektir. Bu da büyük bir iştir.

İbn-i Sina, Hariciyecilik mesleğindek.i idaresi sayesinde nail olduğu

-58-

Page 4: Uluslararası Osmanlı Dönemi:ı;ıde Maraş Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D223227/2013/2013_AMBAROGLUA.pdf · kan, balgam dan ibaret bulunan unsurlardan birisinin diğerinden fazla

II. Salon m. Otıınım

vezirlik rütbesi ile rahat bir hayat geçirdi. Bakanlıkta olan bir biremzilga üzerine görevinden azl ve tevkif edilir. Bir süre hapisten sonra hapisten çıkar ve o esnada hasta olur, ifakat bulur. Vücuduna ciddi zayıftık verecek derecede hasta olur.Bu defa hasta olduğu için, affedilir,görevlerini bırakır kıymetli mallannı da tasadduk eder. . İnsan aklının tam id.rak edemediği İlahi hikmetlere karşı söz

söylemenin dalalet olduğunun farkına vararak, felsefe yolunu bırakıp, şeriatı Muhammediye'ye tabi olur ve Hanefi mezhebinitercih eder.

Allah tarafından irşad olunduktan sonra, ömrünün 3 senesini Hemedan şehrinde, uzlet içinde her 3 günde 1 defa Kur'an'ı batmederek geçirir. Hicretin 428 . yılında Ramazana rastlayan bir Cuma günü dar-ı bekaya irtihal eder. Allah O'na rahmet etsin.

Yazmış olduğu 68 cildi aşkın kitap içinden elde olanlar, çok azdır. İbn-i Sina'nın Ruh bakkındaki Kasidesinin tercümesi ve açıklaması.

Ruh Kasidesi l.Beyit. Yükseklerden siizülerek gelen izzetli ve nazlı güvercin - bama­

sanakondu. Buradaki hitab, bedenlerio yaratılışı yolunun başında bedenierin her

birilerine yapılmaktadır. Yüksek yer mahalli ref' den m ura d, Ruhlar Alemi' dir. Ve rigai den murad Nefsi N atık yani ruhtur. Hebut, cisimleşmeye delalet eder. İbn-i Sina 'nın ise, ruhun mücerred bir cevher olmasını söyleyenlerden olduğundan mezhebine muhalif olmamak için, ruhun bedene inişi, tedbir ve tasarruf cihetiyle bedene taaHuku diye te'vil edilir. Meali ise, Ey insan kalbi, izzet ve kuvvet ile muttasıf bulunan Nefs-i Natık yani ruh, alemi ulviyeden sana nazil oldu, demektir.

2.Beyit. Açık ve peçesiz olduğu halde, akılla bakan herkesten saklanmıştır.

Mahcubetün ve rigai nin sıfatıdır. S eferat yüzün keşfi, açılması manasma olan si far dan kasdedilen, mazi milfred müennes gaibdir. Teteberraga' da tesettür manasınadır. Ruhun sifarı ve tesettürün yokluğu, herkesin kendinin bedenlerinde kendine malum oluşudur. Meali ise, Herkese karşı kendisini açık bir şekilde arz-ı endam ettiği halde, Marifetullah a ait olan sırlar cihanda gizli olarak kalmaya devam etmektedir.

3.Beyit. Ruh olarak seninle alaka kurduysa da herhalde ruhlar aleminden ayrılması ona ağır geldi.

Meali; Ruh vaktiyle, sana göre bir suret ile duhul etmiş ise de, henUz­ancak alemi cismaniyede husulü mümkün olan- saadeti ebediyeyi kazanamadığı için ruhlar aleminden ayrılığından hoşnud değildir. 4.Beyit. Beğenmedi ve ısınamadı, ancak içli dışlı olunca harabeyle bir arada bulunmaya uyum sağladı. Eneftü, enestü, eleftü alimtti vezninde mazi müfred müennes gaibdir.Harabu biligai den murad, benzetme yoluyla ruhdan ari olan insan bedenidir.

Meali, ruh insan bedenine, başlangıçta kaçındı, ünsiyet istemedi ise de,

-59-

Page 5: Uluslararası Osmanlı Dönemi:ı;ıde Maraş Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D223227/2013/2013_AMBAROGLUA.pdf · kan, balgam dan ibaret bulunan unsurlardan birisinin diğerinden fazla

Uluslararası Osmanlı Dö1temiııde Maraş Sempozyumu

zamanla uyum sağladı, vusulünün ardından hoşnud olmaya mçcbur oldu. İbn-i Sina bundan önceki 3 beyiti hitap tarıki ile irad etmiş iken, bu

beyitinden itibaren, gaybete iltifatla beyiderini irad eder. 5.Beyit. Bedenle ilişkisi sebebiyle sanınmi saflığını koruyacağına dair verdiği sözler ile o yerleri unuttu.

Rada vezninde, hama dan menazil den murad, alemi ruhaniyedir. Menazil in anlamı, selasile ve iğlale meşhur örneği olduğu gibi, riayetin uyumundan doğmuştur. ·

Meali, ruhun evvel ce, kendisine katılmasından .kaçınan beden ile, şimdi aynlığı istemez bir halde olup, ünsiyetlerine bakılırsa, vaktiyle bir lahza bile aynlmasını istemediği asli vatamndaki yakınlanyla olan zamarum unuttuğu anlaşılıyor.

6.Beyit. O ki kendi merkezinin "m"sinden aynlıp bitecek olmayan inişin "H" siyle buluşuverdi.

Hebut un he sinden murad, his alemi, mim i merkez den murad da ruhlar alemidir. Bulunduğumuz şu alem, kendisinde bulunan karmaşa cihetiyle, he ye ruhlar alemi - başlangıç ve sonuç itibariyle ruhun aktığı güzergahı olduğundan - mirn e teşbih edilmiştir. Çünkü mirn harfi, yuvarlak olduğu için başlangıç

ve sonuç ayın yerde bir noktada vahdedi ifade eden birleşmeleri tabiidir. İcra dan murad, benzetme yoluyla ruhdan ayn olan bedendir. Bizatil icrai, bi be il bebutuba dan bedeli iştirnal yabud bai evvel fi manasma ba i saniyede ittisal e mütealliktir.

7. Beyit. Böylece ağınn 's' si, onunla birleşince önemli yerlerle ören yerleri arasındakalı vermiştir. Segıl den beden, seden-ruhun bedene tealluku.b.dan ibtida tekevvün eden- kalb ile ruhu hayvaniye muraddır. 1 Çünkü Aristo ile İbn-i Sina nın mezbeplerince, ruh ve beden aynı anda yaratılmış olduğu gibi, ruhun bedene teallukunda en önce tekevvün eden de kalp ile ruhu hayvaniyedir. Mimin fetha, aynın sükunuyla ma' lurnun cemi ola meali m den kalbin cÜZleri, talal in cemi olan talul den de bedenin cÜZleri anlatılmak isteniyor. Ha nin dam ı ve meftuhunun şeddeli haliyle hudda'a mütevazi manasma hadianın cemidir.

Meali, karargah-ı asliyesi bulunan alemi ulviden aynlarak his. alemi ile birleştiğinde bedenin müteallikı olan kalp ile ruhu hayvaniyeyi kendine tealluk etti. O halde tedbir ellietiyle kalpte, tasarruf ellietiyle bedende hüküm icra etmeye başladı. Hazreti Üstadın bu kasidesindeki ifadeler ruh hakkında olan meşhur görüşlerine muhaliftir. Kendince cevheri mücerred olan ruhun yaratılış zamarnnın bedenin yaratılış zamanına yakın olduğunu söylüyor. Cumhur ehli sünnetin itikadına göre, ruhun cismaniyetine, alemi ruhaniyenin varlığınını zehabını anlattınyor.

Te'vil ederiz veya bu kasidesini ihtidasından sonra yazmıştır deriz. 8. Beyit. Saflığını koruyacağına dair verdiği sözü hatırladıkça sürekli

1 Meşhur alimlerden Kemal Paşazade ruh haklanda olan özel risalesinde, ruhu hay­vaniyeyi, ruh ve bedenin aslı arasmda bir latife denizi diye tarifetmiştii:Ulemanın ruhu hayvaniye veya latife denizi dediğine meşhur tarihçi İbn-i Haldun da ruhu kalbi demiş, ruhu hayvaniyeyi ruhun as/ma ıtlak etmiş.

-60-

Page 6: Uluslararası Osmanlı Dönemi:ı;ıde Maraş Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D223227/2013/2013_AMBAROGLUA.pdf · kan, balgam dan ibaret bulunan unsurlardan birisinin diğerinden fazla

II. Salon m. Otımım

olarak ağlıyordu. Bimüdami'ı daki cerin müteallik.i tebkidir. Müdemı'ı da demu'u nun

mahalli manasında olan müdemu'u nun cem'ıdir. Fakat akar gider manasını ifade ettiği halde kendinden sıfat vak.i olan telıma daki müstetir zamire raci edilmesi halinde- istihdam tarik.iyle- dumu' manası irade edilmek lazımdır.Ve le.mma tegallua zamiri müstetirden hal cümlesidir. Lafzan menfi muzari ise de manen mazi menfi olduğundan gad söZÜ olduğu halde irad edilmiştir.

Meali, ruh alemi ulviyedeki yakınlarıyla olan zamanını düşündükçe hÜZÜnlenir. 9. Bey it. Güvercin, sürekli esen dört rüzgarın etkisiyle izleri silinen harabenin başında öter durur. Şirk tuzak manasında cins isimdir. Sıfatı bulunan keşif lafzının - fail manasma olduğu halde- müzekker olarak zikri karlnesiyle şirket inin cem'i itibar edilmek olamaz. Merba'a sayfıhi manasma ismi mekan ise de, burada benzetme yoluyla ruhlar alemi kasdedilmektedir. Fesili de öyledir. Şirk-i kes if den, kafes den murad da bedendir.

Meali, ruhun ÜZÜnrusüne sebeb, ruhun kemalattan kendini uzak bazen, kendi asli vatanına ziyaret edebilmesine engel olmasıdır. 1 O.Beyit. Çaresizce, sık örgülü ağ ve bazı eksiklikler güvercinin mutluluk veren o geniş zirveye yükselmesine engel olmuştur.

Tazıllu, Nehar ın cem ı manasma olan, zalul den mahuz olduğu için, tazıllu sacıaten ifadesine, neharın cemi terennüm edici olur şeklinde mana vermek gerekirse de, burada efali nakısadan olduğundan mücerred sara manasını ifade eder. Dale ile mimin fethalanyla demine, talale manasma olan dumnetün ün cemidir. Buradaki ayrılıktan ruh ile bedenin aynlığı anlatılmaktadır. Derestü mahv olmak manasını ifade eden, derese yahud dürus den mazi müfred müennes gaibtir. Dört rüzgardan kasdedilen, saha, dübur, şimal, cenup rüzgarlarıdır. Saha, gece ile gündüzün bir arada olduğu sırada kuzeydoğu yönünden yavaş yavaş esen Bad-ıNesimde denilen, şairterin aşıkların bestecisi demek olan, Pik-iAşık ismini verdikleri rüzgardır. Çünkü aşığın zevali, söz derununu, sevdanın hicran elemini bizzat kendisi arz etmek uygun olmadığı gibi, aşkın sırlarını muhafazaya çalışan öyle bir ustası dahi olmadığından denize düşen canını kurtarmak için yılana santır kabilinden olarak, rüzgarla hasbihal etmeye başlar. Fetha ile debur ise batı rüzgarı dır. Burada dört rüzgardan maksat, zannı acizaneme göre, sıcaklık, soğukluk, nemlilik ve kuruluktan ibaret bulunan keyfiyeti Erbaa veya anasın erbaa dır.

Meali, Dilerim ki, Emir- i İlahisi nin varettiği, hapisten kurtulup intizaa düşen nefs-i natıka dört keyfiyetin tekranyla beden üzerine yönelip materne kapılarak, hüzüne kapılır.Umumun üzerinde ittifak ettiği gibi, atık, safra, kan, balgam dan ibaret bulunan unsurlardan birisinin diğerinden fazla olması durumunda, insan vücudu itidalden uzaklaşarak hasta olur. Fakat keyfiyeti erbaanın ne kadar tekrannın ölüm olduğunu bilemediğimizden, tıp ilmine vukufumuz olmadığı için bu konuyu tahkiksiz bir şekilde geçiştiriverdik. ı ı .Beyit. Nihayet bedenden ayrılıp asıl vatana yolculuk zamanı gelip çatmış, o geniş uzaya doğru güç yola koyulmuştur. iz anın bu beyitdeki karşılığı 13.

-61-

Page 7: Uluslararası Osmanlı Dönemi:ı;ıde Maraş Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D223227/2013/2013_AMBAROGLUA.pdf · kan, balgam dan ibaret bulunan unsurlardan birisinin diğerinden fazla

Wııslararası Osmanlı Döuemiude Maraş Sempozyumu

Beyitte seceat şeklinde verilmektedir. Mesire kıyaslanmayan masdan mimidir. Rahil de nhlet manasında masdar, bama dan en geniş feza dan kasdediten ise, ulvi alemdir. 12.Beyit. Güvercin, geride kimsenin değer vermediği ve toprak olmak üzere bıraktığı her şeyden aynlmıştır. U d tü karube üzerine matufdur.Müfaale babından ism-i fail olan müfarakat, nakıs fiillerden sara manasma olan udtÜ fiilinin haberidir.Lamı meftuhanın teşdidiyle, görevde bırakılmış demek olan malılife den murad ise bedendir. Anha, evvelki mısraa merhundür. Muahede manasma olan halife başlangıca mahzufun· lıaberi olup, onun sonu toprak takdirindedir. Tazıllu deki tahkikin misli, udtü deki gibi takdir edilir. 13. Beyit. Güvercin uykuya dalıvermiştir. Perde açılınca uykulu gözlerle göremediklerini görmeye başlamıştır. Hecea nairn manasma olan bacia nın cemi, hece anın uyunundan kasdediten bedenin gözleridir.

Meali, ruh hayli vakit birlikte yaşadığı ve bu esnada kemalat tahsil ettiği bir yarı vefadan ademi ahada şeddi rıhal ettiği esnada, o kadar biganelik gösterdiği kardeşlik vazifesi olan şekilde, teşria bile tenezzül etmediği şekilde ulvi aleme yönelerek aynldı. Tedricen vatanı aslıyesine yaklaştikça- bedenin gözleri ile müşabadesine muvafık olamadığı için- dinin bir takım hassasiyetlerine inceliklerine muttali olduğu sırada sona geldiğini terennüm etmeye başladı. 14. Beyit. Artık güvercin, yücelikierin zirvesinde şakımaktadır, çünkü ilim yüksek olmayanları yükseltir.

Udtü, sartü, tağrudü, teterennemü diye tefsir edilir. Meali, ruh alemi cismaniyede tahsil ettiği kemal sayesinde ulvi alemiere

yükselıneye layık oldu. Çünkü ilim, ruh , alemi ulviyeye tırmandığı gibi -mücerred yapısına rağmen bunu yapamayan bedbaht ruhlar müstesna- alim olan her kimseyi de mertebelerin en yükseklerine ulaştırır. 15. Beyit. İyi ama, güvercin öncelikle yükseklikten bu bayrağı çukurun derinliğine neden indirilmiştir.

Üstaddan öğrendim ki -mücerred akıllar, feleklerin nefisleri, semanın yıldızları, kainatm mümkün olan mertebeleri, ve Vacibül Vücudun künhüne ve sıfatına1 dair bilgileri tahsil edin- kamil netisierin alıvalinin sonlarını bun~an evvelki iki beyit ile haber verdiği gibi, bu beyitinden kasidesinin sonuna kadar da,- alemi cismaniyede bulunduğu müddetçe, deveran edip duran heyula gibi hadiselerle alakadar olarak, onların dış görünüşlerinden kurtulamayarak, beyhude bir şekilde, kafeste mahkum bir şekilde zaman kaybettiklerini- nefislerin sözcüsü olan ruhun alıvalinin neticesinde , tenasühün yanlışlığını bilinir hale getirir buyuruyor.

Meali, Ruhun alemi ulviyeden bedene indirilınesine gerçekte ne sebep oluyor! 16.Beyit. Eğer Allah onu bir hikmete göre indirdiyse, o hikmet akıl, zeka ve yüksek idrak sahipleri için gizlidir.

Tuviyet meçhul sigası üzere, gusirtu manasındadıi.2. mısra ta'lilde

1 Hidaye de denildi/d, Mülayim nefti natıka, öncelikle Yaratıcı olan Hakkı idrak edip bunu 011aya çıkarabilendir.

-62-

Page 8: Uluslararası Osmanlı Dönemi:ı;ıde Maraş Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D223227/2013/2013_AMBAROGLUA.pdf · kan, balgam dan ibaret bulunan unsurlardan birisinin diğerinden fazla

ll. Salon m. Otunun

irad edildiğinden, tuviyete cevap şartı ığtibar etmek olamaz.Binaenaleyh lazım gelen cevabı gösterebilmek için burada, 2. Mısradan evvel şöyle bir ıbare takdir edilmek gerekir.

Bu işin Allah ın emri ile olması gerekir. Eruu, mutlak baif manasnda ise de, böyle yerlerde cinsi haifden lazımı

bulunan gizli bir ab ın lazımı bulunan zilai zibni ile tefsir edilir. Meali,Cenab-ı Hakkın bedene ruhu inzal buyurması, ulvi ve sufli, dini

ve dünyevi yaratmasındaki hükmü ilabisini, kamilen idrak etmesi için değildir. Çünkü kamil mertebede idraleten beşeri akıl yoksundur. ı 7. Beyit. Güvercinin inişi, işitmediklerini duyup öğrenmek için kaçınılmaz idiyse eğer.

Fa i takibiye hükmü için getirilmiştir. Darbetül lazb teklif dışında olan şeyde misal getirilir. Liteskunu deki lami cer, misalden müstefid olan lazıma mütealliktir.

Semia madehası lam ile istimal edildiği vakit, kabul manası faydalı olduğundan, samiatün e kabiliyet diye mana verilir. ı 8. Beyit. Ve güvercin, iki dünyadaki bütün gizlilikleri öğrenip anayurduna bilgin olarak dönmek üzere indiyse eğer, açtığı bir türlü kapanmamıştır.

Teudu, tekevvun üzerine matuftur.Ateştedir fakat yanmaz ifadesine layık olan bir şeyin ademi durumunda ömeklendirilir.

Meali, ruhun bed~ne inişindeki sır ·- alemi ruhaniyede iken idrakine muktedir olamadığı- ulvi ve sufiinin inceliklerine havassı bedeniye vasıtasıyla, idrak ederek, gizli olan o alemi bilir olarak, va tam asliyesine dönmek ise, ruhların sözce bunu idraklerine bu kaside dahi yeterince sağlamamaktadır. 19. Beyit. Zaman onun yolunu kesiverdi; öyle ki bir daha doğmamak üzere hatıp gitti.

Keenne tahkik içindir. Meşhur olduğu vecihle, benzetme yahut şüphe için değildir.Binaen aleyhkelimeye ayrı ayrı mana verilmediği halde, buradaki keennehu ya tahkik şanı diye mana verilmek gerekir. 20. Beyit. Adeta o, bedende panldayan bir ışıktı, sonra sönüverdi, hiç parıldamamıştı sanki.

Matla' tu lu' manasma masdan mimi biğayri matlaı, yeniden diriliş

öncesi bir dada gelmernek şartıyla demektir. Üstaddan öğreniyoruz ki, bu kayd ile de, Işrakıyyun felsefecilerinin reisi bulunan Efl.atun gibi bazı felsefecilerin inançlan olan tenasühün batıl olduğuna işaret buyurmuşlardır.

En uygun zamanda bedenden ayrılan nefsi natıka, istiareyi rnekniye yoluyla- yörüngesinde günlük hareketini tamamlayarak batan- güneşe teşbib

edildiğinden, ikinci bir dönem olarak gurub öncesine isnad edilmektedir. Meali, Nefsi natıka mn- kendi hassasiyetine takdir edilen zamanın,

uyumu ve vusulu-yaşama yoluyla o kadar kesin bir şekilde katetmiştir ki, bir daha dönmernek üzere alemi cismaniyeye veda'han olmuştur. Nefsi Natıka gerçi geçici olarak bedende karargir olsa da ayrılığa kararlı olduğundan-varoluşundan

yokoluşuna kadar geçen süre bir lahza, bir şimşek gibidir, dedikten sonra tamam diyerek bitirir.

-63-